Halı, Düz Dokuma, Kumaş, Giyim, Kuşam ve İşleme Sanatları Dergisi Journal of Flatweaves, Fabric, Clothing and Embroderies Sayı/Issue: 5, Mart /March 2011

ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ ATATÜRK CULTURE CENTER Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma (-Cicim-Zili-Sumak) Sempozyumu (01-04 Kasım 2010 Alanya) Özel Sayısı

Not: Makalelerdeki görüşlerin sorumluluğu yazarına aittir. Yazıların yayın hakkı merkezimize devredilmiş sayılır. Bu devir sanal ortamda yayımlanmayı da kapsar. Halı, Düz Dokuma, Kumaş, Giyim, Kuşam ve İşleme Sanatları Dergisi Journal of Carpet Flatweaves, Fabric, Clothing and Embroderies Sayı/Issue: 5, Mart /March 2011

Sahibi / Owner Yönetim Yeri / Managing Office Atatürk Kültür Merkezi adına/ Ziyabey Caddesi No:19 On behalf of Atatürk Culture Center O6520 Balgat-Ankara, Prof. Dr. Osman HORATA, Atatürk Kültür Merkezi Başkanı / President of Atatürk Culture Center. Telefonlar / Telephones +90 312. 284 34 25 - 45 Editör /Editor elmek [email protected] Prof. Dr. Hakkı ACUN web / web www.akmb.gov.tr Editör Yardımcıları /Assistant Editors Doç. Dr. Gül TUNÇEL Abone İşleri / Subscription Uzm. Şebnem ERCEBECİ Destek Hizmetleri Şube Müdürlüğü

Yazı İşleri Müdürü / Journal Administrator Posta Çek Numarası İmran BABA 212938 Başbakanlık Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı 90-312.2843441

Yayın Kurulu / Editorial Board Kapak Tasarımı / Cover Design Prof. Dr. Bekir DENİZ Grafiker Ltd. Şti. Yrd. Doç. Dr. Öznur AYDIN Tel : +90 312. 284 16 39 Faks : 90 - 312. 284 37 27 Doç. Dr. Emine KOCA Doç. Dr. Fatma KOÇ Sayfa Tasarımı / Page Design Yrd. Doç. Dr. Nuran SAY Grafiker Ltd. Şti. Yrd. Doç. Dr. Nalan TÜRKMEN Tel : +90 312. 284 16 39 Faks : 90 - 312. 284 37 27

İngilizce Özetler / Editorial Abstracts Baskı Yeri ve Tarihi / Press House and Date Yrd. Doç. Dr. Kemal Reha KAVAS

Danışma Kurulu / Referees Board Prof. Sibel ARIK (Marmara Üniversitesi) Prof. Dilek ALPAN (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) ARIŞ :Dokumacılıkta atkıların geçirildiği uzunlamasına ipler, çözgü. Prof. Günay ATALAYER (Marmara Üniversitesi) ARIŞ: Means warp in Turkish. Warp is the vertical part of weaving. Prof. Dr. Hamza GÜNDOĞDU (Erzurum Atatürk Üniversitesi) Prof. Dr. Zahide İMER (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Recai KARAHAN (Yüzüncü Yıl Üniversitesi) Mart ve Kasım Aylarında Yayımlanan Hakemli Dergi Prof. Dr. Selçuk MÜLAYİM (Marmara Üniversitesi) Peer Reviewed Journal Published in March and November Prof. Dr. Elvan ÖZKAVRUK ADANIR (Dokuz Eylül Üniversitesi) Prof. Aydın UĞURLU (Mimar Sinan Üniversitesi) Prof. Nuray YILMAZ (Dokuz Eylül Üniversitesi) Prof. Dr. Kübra ALİYEVA (Azerbaycan İlimler Akademisi) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE ATATÜRK SUPREME COUNCIL OF TARİH YÜKSEK KURUMU CULTURE LANGUAGE AND HISTORY Prof. Dr. Kuandık ERALİN (Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk Kazak Üniversitesi) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ ATATÜRK CULTURE CENTER Kapak / Cover 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar Salur halısı.

Yeniden Arış / Arış, Once Again Osman HORATA

4 Makaleler / Articles Ali AKAR - Mustafa KARATAŞ Milas Halı ve Kilimleri İçin Kullanılan Yanış (Motif) Adlarının Dil İncelemesi 6 Linguistic Analysis of the Motifs used in Milas and Rugs

Günay ATALAYER Seyitgazi - Bardakçı Köyü’nde, Özgün Bir Cicim Örneği Üzerine Değerlendirmeler 12 The Interpretation of a Characteristic Cicim Textile in the Village of BARDAKÇI

C. Arzu AYTEKİN Geleneksel Türk El Sanatlarının Çağdaş Resim Tasarımına Etkisi: Hayat Ağacı Kilim Motifli Bir Güncel Sanat Uygulaması Örneği 24 The Effect of Traditional Turkish Handicrafts on Contemporary Painting Design: The Case Study of an Artwork with Rug Motive of Life Tree

Suzan Bayraktaroğlu Halı, Kilim ve Diğer Düz Dokuma Yaygıların 2863 Sayılı Yasa Kapsamında Değerlendirilmesinde Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri 32 Problems in the Interpretation of Carpets, Rugs and Other Flat Weavings from the Viewpoint of Law No.2863 and Proposals for Solution

2 arış V / 2 0 1 1 Nuran SAY Hatice ESEDOVA Kutören’de (Ereğli-Konya) Bulunan Halılar, Tasarım Özellikleri ve Bir Örnek Türk Halklarının Kültürel Mirasında 102 Kompozisyon, Geleneğe Sadakat ve Carpets of Kutören, Their Design Yenilikçi Yaklaşımlar Features and a Case Study 44 Composition, Adherence to Traditions and New Approaches in the Menekşe Suzan TEKER Cultural Heritage of the Turkic Peoples Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dallarında Eğitim Amaçlı H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN Doğal Boya Laboratuvarı Kurmanın Konya’da Cumhuriyet Döneminde Gerekliliği Dokuma Faaliyetleri 110 54 Weaving Activities in Konya The Need for the Establishment of Natural Laboratory in the Educational Program during the Republican Period of Traditional Turkish Handicrafs, Carpet - Rug and old Fabric Design

Abdullah KARAÇAĞ Karapınar (Konya) Yöresi Hülya TEZCAN Göbekli Halıları Osmanlı Sarayı için Dokunmuş 72 Yer Yaygıları Karapınar (Konya) Carpets with 120 Central Organization The Flat Weavings produced for the Ottoman Palace

Sumiyo OKUMURA Candan ÜLKÜ The Significance of Yellow Dyed Anamur Müzesi’nde Bulunan Çuvallar 128 Warps in Cairene Rugs and a Group The Sacks in Anamur Museum of Ottoman Court Prayer Rugs 88 Cairene ve Osmanlı Saray Halı Grubunda Görülen Sarı Renkli Ali Ata YİĞİT Çözgüsünün Anlamı 19. Yüzyıl Osmanlı Halıcılık Eğitiminde Hereke Fabrika-i Hümayunu Modeli 136 Selim Hilmi ÖZKAN Hereke Imperial Factory Model in the 19th Century Ottoman Carpet XVI. Yüzyılda Alâiye Sancağında Production Training Dokuma ve Tekstil Sanayisinde Kullanılan Ürünlerin Üretimi 96 Ömer ZAİMOĞLU The Production of the Materials used in Tapestry (Goblen) Dokumaları Carpet and Textile Industry in the Province 144 of Alaiye during the 16th Century Tapestry (Goblen) Weavings

arış V / 2 0 1 1 3 Yeniden Arış

Arış, Once Again

1997-98 yıllarında, “Halı, Dokuma ve İşleme Sa- rı derinlik bakımından yerkürenin sayılı milletlerinden natları Dergisi” olarak dört sayı yayımlanan Arış, on biridir. Bu derinliği, halı ve kilim etrafında oluşturdu- üç yıl aradan sonra yolculuğuna kaldığı yerden de- ğumuz kültürel birikimde de görmek mümkündür. vam etmektedir. Geçen süre içinde, üniversitele- Halıya ve kilime akseden desenler, alın teri, göz rimizde geleneksel el sanatlarımıza verilen öne- nuru ve hayal gücü, sadece kirkiti tutan insanın değil min artması, Arış’a yeni yolculuğunda geleceğe doğ- binlerce yıllık geçmişe sahip Türk Atanın evlatlarının ru çok daha güçlü bir şekilde yelken açtırmaktadır. eli ve alın teri yani ruhudur. O, bizim insanımızın, bi- Ümit ediyoruz ki sizlerin desteği ve ilgisiyle, Atatürk zim kültürümüzün sadece renge ve malzemeye bakışı- Kültür Merkezinin vitrinindeki güzide yerini alan Arış nı değil hayata bakışını da aksettirir. Kısacası halı ve da, yirmi altı yılını dolduran Erdem gibi ismi kuru- kilimin, atkısından, çözgüsünden, ilmeğinden, motif- mumuzla bütünleşen bir dergi olacaktır. lerinden, renklerinden, bu topraklarda yaşayan insan- Yeni dönemde, sizlerin ilginize en iyi şekilde ların sevdasını okuyabiliriz. Kaderin yer kürenin fark- karşılık verebilmek amacıyla, derginin kapağından lı kesitlerine savurduğu Türkler arasındaki ortak ruh, sayfa tasarımına kadar bazı değişikliklerimiz oldu. binlerce kilometrelik mesafeye ve geçen zamana kar- Hakemli bir derginin gerektirdiği gerekli düzenleme- şılık, hâlâ halı ve kilimin desenlerinde saklıdır. ler de yerine getirildi. Kültürel mirasımızın ne yazık ki piyasa ekonomi- Atatürk Kültür Merkezi bir bilim kurumu. Aynı za- sinin insafına terk edildiği günümüzde, bu büyük manda kökleri tarihin derinliklerine kadar uzanan, mirasa bu gözle bakmak, yozlaşmasına ve kaybolma- Büyük Önder’in ifadesiyle Türkiye Cumhuriyeti’ni sına müsaade etmemek ve bu görkemli mirası gele- “ilelebet payidar” kılacak “değer”lerin yaşaması ve cek kuşaklara aktarmak için gereken gayreti göster- yaşatılmasını varlık sebebi addeden bir kurumdur. mek zorundayız. İnsanlık olarak, asırlardır bir taraftan hayatta kal- ma mücadelesi verirken, bir taraftan da ilmek ilmek Arış, Türkler olarak hayata nakşettiğimiz en kalı- hayatı dokumaya çalışıyoruz. Taş, toprak ve sudan cı desenlerden biri olan el sanatlarımızla ilgili değerli ibaret bir toprak parçası, bu desenler sayesinde “ba- araştırmacıları çatısı altında toplayarak, ilmeklere yan- rınılan” bir yer olmaktan çıkıp kutsal bir vatan top- sıyan kültürel zenginliğimizi günümüz ve geleceğin hiz- rağı hâlini almaktadır. Millet dediğimiz varlık, zaten metine sunmak amacıyla yeniden sizlerle buluşuyor. maddi varlığa mana veren bir manevi bağlantı siste- Arış’ı, yeni yolculuğunda yalnız bırakmayan de- minin adıdır. Maddi varlığa yani dağa, taşa, toprağa, ğerli bilim insanlarına, yazılarıyla “arış”a desenler ipliğe kısacası dünyaya mana vermek ve bu çerçeve- nakşedecek yazarlara, bilim ve kültür dünyası adı- de istikrarlı birlikteliklere ulaşmak… İnsanlık tarihi- na teşekkür ediyorum. Derginin temellerini atan, nin özü işte budur. o dönemdeki Merkez başkanı sayın Prof. Dr. Sadık İnsanların hayata nakşettikleri desenler, ona kazan- Tural’ın şahsında yayın kurulunun değerli üyelerine dırdıkları anlam ve derinlik de, zemin ve zamana göre şükranlarımızı sunuyor; Arış bayrağını devralan yeni farklılıklar arz eder. Türkler, istikrarlı, büyük birlikte- Yayın Kurulu üyelerimize de editörümüz Prof. Dr. likleri, hayata karşı duruşları ve hayata kazandırdıkla- Hakkı Acun’un şahsında başarılar diliyorum.

4 arış V / 2 0 1 1 Arış, which was published between 1997-1998 as their characteristic approach toward life, and depth four issues of “Carpet, Weaving and Ornamental Arts they have given to life. It is possible to observe Journal,” continues its journey after thirteen years this depth through the cultural heritage we have of interval. During this time, our universities have constructed around carpet and rug. given an increasing importance to our traditional The patterns, craftsmanship, imagination and handicrafts. This situation reinforces the future labor that are reflected in carpets and rugs are not development of Arış. We hope that, thanks to only products of the individual weaver but also the your support and interest, the name of Arış will be spirit of the Turkish ancestors which have thousands integrated with the Atatürk Culturel Center just like our of years of history. This spirit represents our culture’s 26 year-old journal called Erdem. interpretation of color and material, but also its In this new period, we have made some changes total approach towards life. To summarize, we can in the cover and page designs of the journal in read the love of people inhabiting this land through order to respond your expectations in a better way. the patterns and elements of carpet and rug. In spite In addition, we introduced regulations which are of quite long distances and time spans between required by a refereed journal. them, the common spirit amongst the Turks, Atatürk Culturel Center is a scientific institution who are historically disseminated into divergent whose roots penetrate into the depths of history. geographical locations, is still hidden in the patterns The Center’s main objective is the sustainability of of carpets and rugs. the “values” which our Great Leader Atatürk finds Today, unfortunately our cultural heritage faces compulsory for the “infinite sovereignty” of the the dangers introduced by market economy. In Turkish Republic. this context, we need to reconsider the value of For centuries, humanity weaves life during the our cultural heritage and we have to prevent its effort for survival. Through these patterns, a piece of land which physically consists of stone, soil and corruption and degradation. In addition we have to water has been transformed from a simple dwelling transmit this great heritage to future generations. area into a sacred home. The entity which we call Distinguished scholars of our traditional Nation is a moral system of relations which gives handicrafts will contribute to Arış which is reactivated meaning to a physical existence. Giving meaning in order to interpret our great cultural richness from to physical entities, such as mountains, stone, the perspectives of today and future. earth, thread, in short, world and accomplishing On behalf of the world of science and culture I permanent coexistences…This is the core of the express my gratitude to the respected scholars and history of humanity. authors who contribute to Arış. We are also grateful The patterns which people associate with life, the to Prof.Dr. Sadık Tural the former President of the meanings and depth they give to life differ according Culturel Center and the former publication board to temporal and geographical contexts. Turks have who have established the foundations of the Journal. been among the distinguished nations of the globe I wish success to the new editor Prof.Dr. Hakkı Acun with respect to their permanent and large synergies, and the new Publication Board.

Prof. Dr. Osman HORATA Atatürk Kültür Merkezi Başkanı President of the Atatürk Culture Center

arış V / 2 0 1 1 5 Milas Halı ve Kilimleri için Kullanılan Yanış (Motif) Adlarının Dil İncelemesi Linguistic Analysis of the Ali AKAR* Mustafa KARATAŞ** Motifs used in Milas Carpets and Rugs

ÖZET ABSTRACT Milas halıları kompozisyon özellikleri, renkle- Composition characteristics of Milas carpets ri ve yanış çeşitliliği açısından Anadolu sahası have an original place in Anatolian Turkish Türk halıları içerisinde özgün bir yere sahiptir. carpets in terms of the variety of colors and Milas halılarındaki yanışlar, yöre insanı tarafın- motifs. Motifs in Milas carpets were named in dan Türkçenin imkânları içerisinde farklı yollar- different ways by the native Turkish speaker. la adlandırılmışlardır. Yapılan araştırmada Mi- 173 different motif names of Milas motifs are las yöresi yanışlarının 173 farklı adı tespit edil- identified in the study. These motif names are miştir. Bu yanış adları, “Yapı”, “Kaynak” ve “An- classified according to “Structure”, “Origin” and lam Olayları” bakımından sınıflandırılmıştır. Ya- “Signification Process”. The morphems of motif pılarına göre yapılan sınıflandırmada yanış ad- names are identified in the classification of larını oluşturan yapı birimleri, kaynaklarına göre “Structure”, the origin of names are identified yapılan sınıflandırmada yanışların adlarını hangi in the classification of “Origin”, signification unsurdan aldıkları, anlam olaylarına göre yapı- process during the process of naming motifs are lan sınıflandırmada ise yanışların adlandırılma- identified in the classification of “Signification sı sürecinde gerçekleşen anlam olayları belirlen- Process”. As a result, this study determines miştir. Böylece Milas yöresi yanışlarının, Türkçe- the Turkish linguistic characteristics in the nin hangi imkânlarının kullanılarak adlandırıldı- nomenclature of carpet and rug motifs in Milas ğı tespit edilmiştir. region. Anahtar Kelimeler: Yanış Adları, Adlandırma, Keywords: The Names of Motif, Signification, Milas, Halı, Kilim. Milas, carpet, rug.

1. Giriş Orta Asya’dan doğup Anadolu’da gelişen Türk ha- Kompozisyon özellikleri, renkleri ve yanış çeşitlili- lıcılığının en önemli özelliği, üzerindeki yanışlar va- ği açısından Anadolu sahası Türk halıcılığı içerisin- sıtasıyla Türk milletinin duygu, düşünce ve gözlem- de özgün bir yere sahip olan Milas halıcılığının, XVII. lerini, kısacası “anlatmak istedikleri”ni sonraki nesil- yüzyıldan itibaren gelişmeye başladığı kaydedilmek- lere aktarmasıdır. “Bilindiği üzere sanat eseri hangi alana tedir (Deniz 1987: 13). ait olursa olsun, yalnızca görsel yanıyla önemli değildir, aynı zamanda yapıldığı dönemin tüm sosyal ve kültürel koşullarıy- * Doç. Dr., Muğla Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Ede- la da ilgili veriler taşır. Bu verilerle eserin görsel yanı birleş- biyatı Bölümü, Kötekli/Muğla, e-posta: [email protected] tirildiğinde ya da eser tüm bu açılardan değerlendirilip belge- Assoc. Prof. Dr., Muğla University Faculty of Arts, Dept. of Turkish Lan- lendiğinde geleceğe veri aktarma görevini yerine getirmiş olur.” guage and Literature. (Yılmaz 1999, 329). Türk kültürünün aktarımı konu- ** Okt., Muğla Üniversitesi, Milas Sıtkı Koçman Meslek Yükseko- kulu, Milas/Muğla, e-posta: [email protected] sunda Milas halılarındaki yanışların önemli bir rolü Instructor, Muğla University, Milas Professional Vocational School. olduğu görülmektedir.

6 arış V / 2 0 1 1 Linguistic Analysis of the Motifs used in Milas Carpets And Rugs Ali AKAR - Mustafa KARATAŞ

Halılara dokunan, adı olan ve anlamlı en küçük be- “Çağrışımlı Uyaranlar”, yani göstergeler de “doğal” ve zeme unsurları için “yanış”, “nakış”, “desen”, “model”, “yapay” olmak üzere ikiye ayrılırlar. Tabiatta kendili- “yağnıç”, “yagnış”, “örnek”, “motif”, “oyu”, “tabak”, “su” ğinden var olan göstergeler doğal uyaranlardır. Bun- adları kullanılmaktadır. Milas halılarında desene “mo- lara “belirti” (indice) adı verilmektedir. İnsan tarafın- del” dendiği kaydedilmesiyle (Deniz 1987: 16) birlik- dan yapılmış göstergelere yapaydır ve bunlar da gö- te, Milas halılarıyla ilgili çalışmaların bazılarında sa- rüntüsel gösterge (icon) ve simge (symbol) olmak dece “yanış” (Güngör, Sevinç 2008: 636), bazılarında üzere ikiye ayrılırlar. Benzerlik ilişkisine dayanan gös- hem “motif” hem “desen” (Sevinç 2005b: 60-61; 2009), tergelere görüntüsel gösterge (icon), “yapay” olarak bazısında sadece “motif” (Bayraktaroğlu 1988: 57-58), oluşturulmuş, benzerlik veya parça-bütün ilişkisine bazısında “nakış” ve “motif” (Cengiz 1998: 77-79), ba- dayanmayan göstergelere de simge (sembol) adı ve- zısında da “desen” (Deniz 1987: 13-20) adları kullanıl- rilmektedir. Dolayısıyla, “…bir başka şeyin yerini alabil- mıştır. Biz bu çalışmamızda “yanış” adını kullanacağız. mesini sağlayan özellikler taşıdığından kendi dışında bir nesne, olgu, varlık belirtebilen öge” olarak tanımlanan gösterge- 2. Adlandırma Süreci ler, belirti (indice), görüntüsel gösterge (icon) ve sim- İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri çevresin- ge (symbol) olarak üçe ayrılmaktadır (Akşehirli 2004: deki nesne ve hareketleri adlandırarak dil adını verdi- 164-166). Bunlara “Benzeyen İşaretler (ikon)”, Alamet ğimiz yapının temelini atmıştır. Nesneleri isim, hare- İşaretler (indice)” ve “Anlaşmalı İşaretler (symbole)” ketleri ise fiil haline nedensiz bir şekilde getiren in- adları da verilmektedir (Filizok E.T. 2009). san, böylece bu adlandırma sürecinde insanlarla kur- Bunlardan gösterilen şey ile gösteren şey arasın- duğu ilişkilerle konuşmayı, varlıklarla kurduğu ilişkiy- da bir benzerlik ilişkisine dayanan görüntüsel gös- le öğrenmeyi gerçekleştirmiştir (Karaağaç 2002: 9). tergeler (icon), “ikonik imaj” adıyla dildeki ses yansı- Varlığın, insan tarafından anlaşılması ve diğer insan- malı kelimelerin veya edebiyatta bilinçli olarak oku- lar ile kurulan ilişkide sözün öznesi veya nesnesi ol- yucunun zihninde bir ses veya görüntü oluşturan un- ması insanın varlıkları adlandırmasıyla başlamıştır. surlar olarak değerlendirildiği gibi (Akşehirli 2004: “Bir nesne ya da varlığa ad verme” şeklinde tanımla- 80-82), gösterge biliminin (semiyotik) inceleme ala- nan ve dilin, mantıksal ve coşkusal işlevlerini yeri- nına giren resim, fotoğraf, çizgi roman, hatta mimar- ne getirmesini sağladığı kaydedilen adlandırma sü- lık alanından seçilmiş eserlerin gösterge türü olarak recinde (Vardar 2002: 13), öncelikle nesne kavram- da incelenebilmektedir (Karahan 2004: 75). laştırılmaktadır. Zihindeki kavram ile bir dil işareti- “Sanatsal biçim, birbirinden farklı ama diyalektik olarak nin birbirine bağlanmasıyla adlandırma gerçekleşir. birbiriyle bağıntılı iki işi görmek zorundadır: birincisi, sanat- Böylece “gösterge” ya da “işaret” adını verdiğimiz bi- sal bir içeriğe cisim verme; ikincisi, başlı başına bu içeriği ilet- rimler ortaya çıkar. Bu süreç, “bir nesneyi, bir varlığı, me. Demek, sanatın iletişimsel bir işlevi oluşu, sanat biçimi- bir kavramı, bir olayı, anlağımızda canlandırılabile- nin yalnızca kuruluşsal-estetik bir özellik değil ama aynı za- cek bir göstergeye bağlayan oluş, gösterenle gösteri- manda, bir gösterge özelliği de taşıdığını ortaya koymaktadır. lenin birleşme süreci; anlam aktarma ve anlam ver- Buna göre sanatın içeriği, onu dile getiren ve onu ileten gös- me eylemi; anlamın eklemlenişi; anlamın üretiliş ve terge sistemi açısından ele alındığında, sanatsal bildirişim ola- kavranışı” olduğu için buna “anlamlandırma” adı da rak tanımlanabilir” (Kagan 1993: 293). Dolayısıyla, dış verilmektedir. (Vardar 2002: 21) dünya algısının nesne (figür), çizgi, iplik, renk vb. un- Adlandırma süreci üzerine çalışan adbiliminin surlar kullanılarak oluşturulan ve görüntülü bir sanat “özel adlar alanı” ve “tür adları” alanı olmak üzere iki olarak değerlendirilebilecek olan yanışlar da, hem ana dalı vardır. Özel adlar alanı; kişi adları, yer adla- bir biçim hem de bir gösterge özelliği taşır. rı, coğrafya adları başlıklarını kapsamaktadır. Tür ad- Bu bakımdan, halı ve kilim sanatında kullanı- ları alanı ise söz-kavram ilişkisi üzerine çalışmakta- lan yanışların özellikle benzerlik ilişkisiyle üretilmiş dır. Bu alanda kavramların dillerde nasıl ifade edildi- olanları birer görüntüsel gösterge (icon)dir. Yanış ği, adlandırıldığı araştırılmaktadır. Her kavramın her şekli bir gösterge olarak kabul edilse de bu şeklin adı dilde karşılığı olmamakla birlikte, ortak olan kavram- olmadığı sürece bir dil göstergesi (simge) olarak ka- ların da ifade edilişi dilden dile, hatta aynı dil içinde bul edilemez. Bundan dolayı, yeryüzündeki her var- bölgeden bölgeye değişiklik gösterebilmektedir (Ak- lık adlandırılabildiği gibi yanışlar da adlandırılmıştır. san 1995: 415-453). Türk halı ve kilim dokuma sana- Böylece dil dışı bir gösterge, bir dil göstergesi (sim- tında yanışların adlandırılması da tür adlarının ad- ge) haline getirilmiştir. landırılması alanına girmektedir. Gösterge bilimine göre, göstergede gösteren ile 3. Yanışların Adlandırılması gösterilen arasındaki ilişki benzeşmeye de dayansa, Yeryüzünde var olan bütün varlıklar, insanlar için birer toplumsal anlaşmaya da dayansa temel varoluş ne- gösterge (işaret)dir ve bu göstergelere “uyaran” (sti- deni amaçlılıktır. “Gösterge bir amaç için üretilmiş ve be- milus) adı verilmektedir. Bütün uyaranlar “çağrışımlı” lirli bir toplum tarafından kullanılmaktadır. Her türlü göster- ve “çağrışımlı olmayanlar” olmak üzere ikiye ayrılırlar. ge bir iletişim olgusu için üretilmiştir.” (Günay, 2004: 52).

arış V / 2 0 1 1 7 Milas Halı ve Kilimleri için Kullanılan Yanış (Motif) Adlarının Dil İncelemesi Ali AKAR - Mustafa KARATAŞ

Şekil 1.

Bir “yansıtma” ürünü olan görüntüsel göstergeler- 4.1. Yapılarına Göre Yanış Adları de ise A (gösterge) B’ye (gönderge) benzediği oran- İnsanlar arasındaki temel iletişim ve düşünme vası- da bir iletişim özelliği bulunmaktadır (Günay, 2004: tası olan dilin ses ve anlam olmak üzere iki kanalı 64). Dolayısıyla, benzerlik ilişkisiyle ortaya çıkmış ve vardır. Bir dildeki seslerin ve şekillerin o dilin kuralla- görüntüsel gösterge (icon) olarak tanımlanabilecek rına uygun şekilde bir araya gelmesi o dilin “yapı”sını yanışlar hariç tutulursa, genel olarak yanışların neyi oluşturur. Buna göre, “yanışların yapısı” demek, ya- gösterdiği veya göndergesinin ne olduğunun bilin- nış adlarının hangi kelime veya kelime gruplarından, mesi çok zordur; ancak yanışların adlandırılmasıyla hangi ek ve köklerden oluştuğunun incelenmesi an- ortaya çıkan dil göstergelerinin (simge) çözümlen- lamına gelmektedir. mesi mümkündür: (Şekil 1.) 4.1.1. Bir Kelimeden Oluşan Yanış Adları Görüldüğü gibi burada ikinci bir adlandırmayla karşılaşılmaktadır: 4.1.1.1. Basit Yanış Adları Sadece bir kelimeden oluşan yanış adlarıdır: akrep, anahtar, aslan, bukağı, cafar, çam, çengel, çizgi, çocuk, dal, dalga, delebik, doğru, ejder, el, elma, göbek, göl, göz, gül, hey- be, ibrik, kabuk, kalp, kanca, karanfil, kibrit, kilim, kozak, kösele, kuş, lale, madalyon, mihrap, mum, muska, ok, patlı- can, peşkil, rozet, s, tarak, testere, top, turunç, vazo, yaprak, yelpaze, yengeç, yılan, yıldız, zambak, zincir. Şekil 2. 4.1.1.2. Türemiş Yanış Adları 4. Milas Halılarında Kullanılan Yanışların Dili Yapım ekleriyle türetilen kelimelere “türemiş kelime” Milas yöresi halılarıyla ilgili taranan kaynaklar1 ve adı verilmektedir. Türemiş yanış adları, bir isimden ya kaynak şahıslardan2 elde dilen bilgilere göre Milas da bir fiilden yapım ekleriyle türetilmiş yanış adlarıdır. halılarında kullanılan 173 yanış adı tespit edilmiş- 4.1.1.2.1. İsimden Türemiş Yanış Adları tir. Bu bölümde bu yanış adlarının dili “Yapılarına”, Anahtarlı (< anahtar-lı); boncuk (< boyun-cuk); çıngıl- “Kaynaklarına” ve “Anlam Olaylarına” göre üç başlık lı (< çıngıl-lı); feslice (< fes-li-ce); hamaylı (< hamay- altında incelenecektir. lı); kabuksuz (< kabuk-suz); kibritli (< kibrit-li); kurba- ğacık (< kurbağa-cık); küpeli (< küpe-li); makarnacık (< 1 Sevinç (2009, 2008, 2005a, 2005b, 2001), Cengiz (1998), Uzun makarna-cık); oklu (< ok-lu); paracık (< para-cık); paralı (1987), Deniz (1987), Bayraktaroğlu (1988), Güngör, Sevinç (< para-lı); sakarcık (< sakar-cık); şişeli (< şişe-li); taba- 2008). 2 Kaynak Şahıslar: Aysel Kara, 75 Yaşında, Karacahisar Köyü, Mi- kalı (< tabaka-lı); taraklı (< tarak-lı); vazolu (< vazo-lu); las; Ayşe Türkel, 62 Yaşında, Koru Köyü, Milas. yıldızlı (< yıldız-lı).

8 arış V / 2 0 1 1 Linguistic Analysis of the Motifs used in Milas Carpets And Rugs Ali AKAR - Mustafa KARATAŞ

4.1.1.2.2. Fiilden Türemiş Yanış Adları 4.1.2.8. Cümle Şeklinde Yanış Adları: Çarpı (< çarp-ı); çentik (< çent-i-k); eğme (< eğ-me); ez- Türkçe, nesne ya da varlıkları adlandırırken cümle- meli (< ez-meli); kaydırmalı (< kay-dır-malı); sarmaşık lerden yararlanarak, bir cümleyi de adlaştırabilmek- (< sar-ma-ş-ı-k); türtmeli (< türt-meli). tedir. Yanış adlarında da bu konuda bir örnek görül- 4.1.2. Birden Çok Kelimeden Oluşan Yanış Adları mektedir: kedi bastı. 4.1.2.1. İsim Tamlaması Şeklinde Yanış Adları 4.2. Kaynaklarına Göre Yanış Adları Türkçede birinci kelimenin ilgi hali eki -(n)In, -(n)Un Anadolu sahası Türk halı ve kilim sanatındaki ya- (Belirtili İsim Tamlaması); ikinci kelimenin iyelik eki nış adları incelendiğinde bu adların farklı kaynakla- -(s)I almasıyla veya sadece ikinci kelimenin iyelik eki rı olduğu görülmektedir. Bunlardan bazıları adları- almasıyla (Belirtisiz İsim Tamlaması) oluşmuş olan nı Türkçe sözlüklerde yer alan ve kendi başına baş- tamlamalara “isim tamlaması” adı verilir. ka bir nesnenin veya varlığın adı olarak kullanılan ya- Ada milas piçi, ada kızı, armut çiçeği, bakla çiçeği, buğ- nış adlarıdır. Bazıları ise adlarını, sözlükte yer alan ve day başağı, cafer suyu, çınar yaprağı, deve tabanı, don ayağı, bir nesneyi veya varlığı işaretleyen addan değil, yeni dulbılla eğmesi, gavur nacağı, gemi suyu, gemici suyu, hayat üretilmiş bir kodlamadan almıştır. ağacı, heybe gülü, karacahisar göbeklisi, kavak yaprağı, kaz ayağı, kedi izi, kestane kabuğu, koç boynuzu, kol astar dişi, 4.2.1. Adını Başka Bir Unsurun Adından Alan köpek izi, meşe yaprağı, peşkil suyu, rozet çiçeği, sığır sidiği, Yanış Adları tavuk ayağı, Türkmen gülü, tütün yaprağı, zalımlar eğmesi. 4.2.1.1. Şekillerin Adlarından Oluşanlar: Çarpı, çentik, 4.1.2.2. Sıfat Tamlaması Şeklinde Yanış Adları çizgi, doğru, kedi izi, köpek izi, s. Türkçede herhangi bir çekim eki almayan kelimelerin 4.2.1.2. Hayvan Adlarından Oluşanlar: Akrep, aslan, ej- bir arada kullanıldığı ve tamlayanın tamlananı nite- der, kuş, yengeç, yılan. lediği kelime grubuna “sıfat tamlaması” denir. Ada milas, ala boncuk, alacalı milas, al boncuk, altıgen göl, 4.2.1.3. Bitki Adlarından Oluşanlar: Armut çiçeği, bak- anahtarlı su, bakla çiçekli göl, boğumlu mihraplı, cafar halı, cıl- la çiçeği, buğday başağı, çam, çınar yaprağı, dal, delebik, deve bak eğme, cıngıllı cafer, çatmalı eğme, çiçekli su, çift taraflı kan- tabanı, elma, feslice, gül, karanfil, kavak yaprağı, kozak, lale, calı mihraplı, deli cafar, dipamyeli, direkli milas, dört yapraklı meşe yaprağı, patlıcan, sakarcık, sarmaşık, turunç, tütün çiçek, elmalı su, gemli su, gül artma, güllü su, ısparta gül, ince yaprağı, yaprak, zambak. boncuk, kandilli göl, karacahisar göbekli, kara dizme, karanfilli su, kara su, kaydırmalı su, koç boynuzlu göl, küçük çiçek, ladik 4.2.1.4. Nesne Adlarından Oluşanlar: Anahtar, bon- milas, minareli su, papatyalı su, paralı su, sandıklı milas, sekiz cuk, bukağı, çengel, gavur nacağı, heybe, ibrik, kabuk, kan- dalga, sekizgen göl, sekizgen göllü milas, sekiz kollu yıldız, sek- ca, kestane kabuğu, kibrit, kilim, kösele, kurbağacık, madal- tirmeli boncuk, sülüklü su, tabakalı göl, testereli su, top çiçek, yon, mihrap, mum, muska, ok, ok, peşkil, rozet, tarak, teste- top yıldız, turunçlu göl, yan hamaylı, yatık s, yazılı su, yedi göl, re, top, vazo, yelpaze, zincir. yıldız madalyon, yıldızlı su, yıldızlı yörük. 4.2.1.5. Canlılara Ait Unsurlardan Kaynaklanan Ad- 4.1.2.3. Sıfat-Fiil Grubu landırma Türkçede sıfat-fiil eki almış bir fiil ile ona bağlı ögeler- 4.2.1.5.1. Organ Adlarından Oluşanlar: El, göbek, göz, den oluşan gruba “sıfat-fiil grubu” denir: karı boşatan. kalp, kaz ayağı, koç boynuzu, tavuk ayağı. 4.1.2.4. İsnat Grubu Eğme, zikzak. Türkçede iyelik eki almış ya da yalın bir isimle yine 4.2.1.5.2. Hareket Adlarından Oluşanlar: yalın haldeki bir başka isimden oluşan gruba “isnat 4.2.1.5.3. Şahıs Adlarından Oluşanlar: Cafar, cıngıllı grubu” denir: eli belinde, eli koynunda. cafer, deli cafer. 4.1.2.5. Bağlama Grubu 4.2.1.5.4. İlişki/Nitelik Adlarından Kaynaklanan Ad- Türkçede bağlama edatlarıyla birbirine bağlanmış landırma: Çıngıllı isimlerin oluşturduğu gruba “bağlama grubu” adı ve- rilir: sümbül ve gül. 4.2.6.5.5. Diğer: Sığır sidiği, çocuk. 4.1.2.6. Tekrar Grubu 4.2.1.6. Tabiat Unsurları Adlarından Oluşanlar: Dal- Türkçede aynı kelimelerin veya eş anlamlı ya da zıt ga, göl, yıldız. anlamlı kelimelerin tekrarıyla oluşan gruba “tekrar 4.2.2. Yeni Bir Ad Olarak Kullanılan Yanış Adları grubu” adı verilir: zikzak. 4.2.2.1. Şekillerden Kaynaklanan Adlandırmalar: Yatık s. 4.1.2.7. Kısaltma Grubu Türkçede cümle veya kelime gruplarından kısalarak, 4.2.2.2. Bitki Adlarından Kaynaklanan Adlandırmalar yıpranarak veya kalıplaşma yoluyla oluşan kelime Dört yapraklı çiçek, hayat ağacı, heybe gülü, ısparta gül, kü- gruplarına “kısaltma grubu” adı verilir: bacaklı tabakalı. çük çiçek, rozet çiçeği, sümbül ve gül, top çiçek, türkmen gülü.

arış V / 2 0 1 1 9 Milas Halı ve Kilimleri için Kullanılan Yanış (Motif) Adlarının Dil İncelemesi Ali AKAR - Mustafa KARATAŞ

4.2.2.3. Nesne Adlarından Kaynaklanan Adlandırmalar sında ya benzerlikten ya da bitişiklikten hareket ede- Al boncuk, ala boncuk, anahtarlı, bacaklı tabakalı, boğum- rek eski adı (ör. anahtar), yeni bilgiye (yanış) verir. lu mihraplı, cafar halı, çift taraflı kancalı mihraplı, dipamyeli, Böylece örneğin anahtar adının anlamı değişmiş olur. hamaylı, ince boncuk, kabuksuz, kibritli, küpeli, makarnacık, Anlam değişmeleri “dil dışı ve dil içi” olmak üzere paracık, paralı, sektirmeli boncuk, şişeli, tabakalı, taraklı, va- iki kısma ayrılır. Dil dışı değişimlerde söz değil onun zolu, yan hamaylı, yıldız madalyon. anlamı, yani adlandırılan şey değişime uğrar. Dil içi değişmeleri de “Benzerlik İlişkisiyle Anlam Değişme- 4.2.2.4. Canlılara Ait Unsurlardan leri”, “Bitişiklik İlişkisiyle Anlam Değişmeleri” olmak Kaynaklanan Adlandırmalar üzere ikiye ayrılır (Filizok E.T. 2010). 4.2.2.4.1. Organ Adlarından 4.3.2. Deyim Aktarması (İğretileme, İstiare, Kaynaklanan Adlandırmalar Metafor) Yoluyla Adlandırılan Yanış Adları Don ayağı, eli belinde, eli koynunda, karacahisar göbekli, ka- “Birbiriyle ilgisiz gibi görünen ama aralarında bir benzerlik ya racahisar göbeklisi, kol astar dişi. da ortaklık olan iki nesne, olay veya durumun “gibi” vb. edat- 4.2.2.4.2. Hareket Adlarından lar kullanılmadan mukayese edilmesiyle oluşan anlam olayı” Kaynaklanan Adlandırmalar olarak tanımlanan (Akşehirli 2004: 106) deyim aktar- Cılbak eğme, çatmalı eğme, dulbılla eğmesi, ezmeli, gül art- ması, yanışların adlandırılma sürecinde görülen bir ma, kara dizme, karı boşatan, kaydırmalı, kedi bastı, türtme- anlam olayıdır. li, zalımlar eğmesi. Yanışların bir kısmı benzerlik dolayısıyla adını başka bir unsurun adından almıştır. Bu tür yanış ad- 4.2.2.4.3. İlişki/Nitelik Adlarından Kaynaklanan Ad- larındaki anlam değişimi “Benzerlik İlişkisiyle Anlam landırma: Ada kızı, ada milas piçi, çıngıllı, yıldızlı yörük. Değişmeleri”ne örnektir. Bundan dolayı, bu yanış ad- 4.2.5. Yer Adlarından Kaynaklanan Adlandırmalar: larında “deyim aktarması” (istiare) görülmektedir. Ada milas, alacalı milas, direkli milas, ladik milas, sandıklı milas, sekizgen göllü milas. 4.2.6. Tabiat Unsurları Adlarından Kaynaklanan Adlandırmalar Altıgen göl, anahtarlı su, bakla çiçekli göl, cafer suyu, çiçekli su, elmalı su, gemi suyu, gemici suyu, gemli su, güllü su, kandilli göl, karanfilli su, karasu, kaydırmalı su, koç boynuzlu göl, mi- nareli su, papatyalı su, paralısu, peşkil suyu, sekiz dalga, sekiz kollu yıldız, sekizgen göl, sülüklü su, tabakalı göl, testereli su, top yıldız, turunçlu göl, yazılı su, yedi göl, yıldızlı, yıldızlı su. 4.3. Yanış Adlandırmalarında Gerçekleşen Şekil 3. Anlam Olayları Bir kısım yanış da adını başka bir addan değil, 4.3.1. Anlam Değişmesi yeni bir kodlamadan almıştır. Örneğin, Türkçede “eli Yanışların adlandırılmasıyla birlikte anlaşmalı işaret belinde” sözü ile kodlanmış ve sözlükte yer alan bir (sembol) olan yanış adı bir anlam değişimine uğra- ad yoktur. Burada herhangi bir addan yeni bir ada ak- maktadır. Böylece, adlandırma süreci sonunda örne- tarma söz konusu değil, yeni bir adlandırma söz ko- ğin “anahtar” sözünün anlamı değişmiş olur: nusudur. Dolayısıyla burada bir deyim aktarmasın- Anahtar: “1. Kilidi açıp kapamak için kullanılan dan söz edilemez: araç, açar, açkı. 2. ….3. ….9. Bir yanış adı”. “Kişi veya toplum, yeni bir bilgiye kendisi ulaşmışsa, onu, hemen eski bilgilerinden birinin adı olan bir sözü, biçim veya anlamca değiştirerek adlandırır. Böylece eski bilgilerin adları ile yeni bilgilerin adları arasında bazılarının ‘dil içi dünya gö- rüşü’ dedikleri eski bilgi ile yeni bilginin ilişkilendirilme zinci- ri ortaya çıkar. Kısacası, dillerin biçim ve anlam değiştirme- leri, eski bilgi-yeni bilgi ilişkisini ifade etmektedir.” (Karaa- ğaç 2009, s. 29). Böylece halı veya kilim dokuyan bir dokuyucu yeni bir yanış üretmek istediğinde yeni bir bilgiyle karşılaşmış olur ve onu adlandırma ihtiyacı Şekil 4. hisseder. Bu adlandırmayı da yaparken eski bilgile- rinden hareket eder ve daha önce sahip olduğu bil- Yanış adlarındaki deyim aktarmalarını şu başlık- gilerle yeni bilgiyi karşılaştırır. Bu karşılaştırma sıra- lar altında inceleyebiliriz:

10 arış V / 2 0 1 1 Linguistic Analysis of the Motifs used in Milas Carpets And Rugs Ali AKAR - Mustafa KARATAŞ

4.3.2.1. Şekillerin Adlarından Aktarım: Çarpı, çentik, bir unsurun adından alan yanışların adlandırılması- çizgi, doğru, kedi izi, köpek izi, s. nın bir deyim aktarması (istiare, metafor) olduğu so- nucuna varılmıştır. 4.3.2.2. Hayvan Adlarından Aktarım: Akrep, aslan, ej- der, kuş, yengeç, yılan. Kaynaklar Aksan, Doğan (1995), Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, 4.3.2.3. Bitki Adlarından Aktarım Ankara: TDK Yayınları: 439. Armut çiçeği, bakla çiçeği, buğday başağı, çam, çınar yapra- Akşehirli, Soner (2004), Temel Anlambilim (Semantik) Kav- ğı, dal, delebik, deve tabanı, elma, feslice, gül, karanfil, kavak ramları Üzerine Bir İnceleme, Ege Üniversitesi; Ba- yaprağı, kozak, lale, meşe yaprağı, patlıcan, sakarcık, sarma- sılmamış Yüksek Lisans Tezi: İzmir. şık, sümbül ve gül, turunç, tütün yaprağı, yaprak, zambak. Bayraktaroğlu, Suzan, (1988), “Milas Halılarından Değişik Örnekler”, Kültür ve Sanat Dergisi, Türkiye İş Bankası 4.3.2.4. Nesne Adlarından Aktarım Yayını, Yıl 1, Sayı 1 (Aralık), s. 56-59. Anahtar, boncuk, bukağı, çengel, gavur nacağı, heybe, ibrik, Cengiz, Berna, (1998), “Milas Halılarının Renk, Desen ve kabuk, kanca, kestane kabuğu, kibrit, kilim, kösele, kurbağa- Kompozisyon Özellikleri”, Türk Soylu Halkların Halı, Kilim ve Cicim Sanatı Bilgi Şöleni Bildirileri (27-31 Ma- cık, madalyon, mihrap, mum, muska, ok, peşkil, rozet, tarak, yıs 1996, Kayseri), Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Ya- testere, top, vazo, yelpaze, zincir. yını, s.77-86. 4.3.2.5. Canlılara Ait Unsurlardan Aktarım Deniz, Bekir (1987), “Milas Halıları”, Bilim Birlik Başarı Dergisi, Yıl 12, Sayı 49, s. 13-20. 4.3.2.5.1. Organ Adlarından Aktarım: El, göbek, göz, Filizok, Rıza (E.T. 2009), “Gösterge (İşaret/Sign) ve An- kalp, kaz ayağı, koç boynuzu, tavuk ayağı. lam”: http://www.ege-edebiyat.org/modules. php?name=News&new_topic=6 (E.T. 10.07.2009) 4.3.2.5.2. Hareket Adlarından Aktarım: Eğme, zikzak. Filizok, Rıza (E.T. 2010), “Anlam Değişmeleri”: http://www. 4.3.2.5.3. Şahıs Adlarından Aktarım: Cafar, cıngıllı Ca- ege-edebiyat.org/docs/443.pdf, (E.T. 20.06.2010) Günay, V. Doğan (2004), Dil ve İletişim, : Multilingu- fer, deli Cafer. al Yayınları. 4.3.2.5.4. İlişki/Nitelik Adlarından Kaynaklanan Ad- Güngör, İ. Hulusi; Sevinç; Berna, (2008), “Milas Halı De- landırma: Çıngıllı senlerinin Sınıflandırılması ve Yayınlanmamış Ma- dalyonlu Milas Halılarının Tanıtılması”, 38. Uluslara- 4.3.2.5.5. Diğer: Çocuk, sığır sidiği. rası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi (İCANAS, 10-15.09.2007), Maddi Kültür Bildirileri, Ankara: Ata- 4.3.2.6. Tabiat Unsurları Adlarından Aktarım: Dalga, türk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, göl, yıldız. Cilt 2, s. 635-644. 5. Sonuç Kagan, M. (1993), Estetik ve Sanat Dersleri (Çev. Aziz Çalışlar), Anadolu sahası Türk halıları içerisinde kompozisyon İkinci Baskı, Ankara: İmge Yayınları. Karaağaç, Günay (2009), Türkçenin Söz Dizimi (2. Baskı), İstan- özellikleri, renkleri ve yanış çeşitliliği açısından öz- bul: Kesit Yayınları: 12. gün bir yere sahip olan Milas halılarındaki yanışla- Karahan, Çağatay (2004), “Dil Dışı Gösterge Olarak Sanat/ rın 173 farklı adı tespit edilmiştir. Bu yanış adları, Resim”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Der- “Yapı”, “Kaynak” ve “Anlam Olayları” bakımından sı- gisi, Cilt 3, Sayı 1, s. 75-83. nıflandırılmıştır. Sevinç, Berna, (2001), Milas Camilerindeki Milas Halıları, Yapılarına göre incelendiğinde yanış adlarının, ya Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Muğla Üniver- sitesi, Muğla. bir kelimeden ya da birden çok kelimeden oluştuğu; Sevinç, Berna, (2005a), Geleneksel Milas Halıları Desen ve Kompozis- bir kelimeden oluşanların da “basit” ya da “türemiş” yon Kataloğu, Milas: Milas Belediyesi Kültür Yayınları. yapıda olabildiği görülmüştür. Birden çok kelimeden Sevinç, Berna, (2005b), “Milas Halılarında Halı Resmi Dü- oluşan yanış adlarının ad tamlaması, sıfat tamlama- zenlemesi ve Günümüzdeki Değişim Nedenleri”, sı, isnat grubu, bağlama grubu, tekrar grubu, sıfat-fiil Kocaeli Üniversitesi 1. Hereke Halı Kongresi (23-24 Eylül grubu ve cümle yapılarında olabildiği tespit edilmiştir. 2005), Sempozyum Bildirileri, Kocaeli, s. 59-62. Yanış adları kaynaklarına göre incelenirken, adı- Sevinç, Berna, (2009), “Milas İlçesi Çamovalı Köyü Kilimleri”, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Gelenek- nı hangi unsurdan aldığına bakılmış, böylece örnek- sel Türk Sanatları Sempozyumunda (04-06.06.2009, Er- lerden hareketle yanış adlarının bazılarının adını şe- zurum) Sunulmuş, Basılmamış Bildiri. kil, hayvan, bitki, nesne, organ, hareket, şahıs, iliş- Uzun, Nursel, (1987), Milas Halılarında Motifler, Selçuk Üniver- ki/nitelik, tabiat unsurları adları gibi bir başka unsu- sitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya. run adından aldığı, bazılarının ise yeni bir adlandır- Vardar, Berke (vd.) (2002), Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, ma sonucu oluştuğu tespit edilmiştir. İstanbul: Multilingual Yayınları. Yanışların adlandırılması sürecindeki anlam Yılmaz, Nuray (1999), “El Dokumalarındaki Motiflere İko- nografik Yaklaşım”, 2000’li Yıllarda Türkiye’de Gelenek- olayları incelendiğinde, yanışların adlandırılması sü- sel Türk El Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik recinde yanışa verilen adın anlam değişikliğine uğra- Boyutu Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Kültür Bakanlı- dığı ve bunlardan benzerlik dolayısıyla adını başka ğı Yayınları, s. 329-332)

arış V / 2 0 1 1 11 Seyitgazi - Bardakçı Köyü’nde, Özgün Bir Cicim Örneği Üzerine

Değerlendirmeler The Interpretation of a Characteristic Cicim Textile

Günay ATALAYERâ in the Village of BARDAKÇI - Seyitgazi

ÖZET ABSTRACT Bu bildirinin genel olarak konusu, düz dokuma The subject matter of this article is the ‘‘cicim’’ yaygılar grubunda kabul edilen geleneksel bir tehnique which is a variation of flat weaving. In dokuma ve bu dokuma yapısından adını alan ”ci- this framework, weavings, which are still used by cim” tekniğidir. Bu tekniğin değişik uygulamala- the society in different dimensions in Bardakçı, rı ile dokunmuş, Bardakçı Köyü’nde yerel halkın will be analyzed. halen kullandığı farklı boyutlardaki yaygının in- The objective is to interpret the visual celenmesini kapsamaktadır. meaning of the compositional features derived Amaç; M.Ü. Köy Enstitülerini Araştırma from four weaving samples. These weavings are Merkezi’nin, köyü içinden canlandırma kapsa- discovered in the Bardakçı Village (Seyitgazi, mında, Eskişehir, Seyitgazi, Bardakçı Köyü’nde, Eskişehir) during the rural rehabilitation project yapılan çalışmalar sırasında, saptanmış,4 doku- organized by the Research Center of Village ma örnek üzerinden;köydeki “cicim”lerin renk, Institutes. Therefore, determining patterns of desen, kompozisyon özelliklerinin görsel anla- region, identity and geographical signs will be mını ele almaktır. Hedef, bu örnekler üzerinden distinguished. bölgesel özellikler, türlerin kimliği ya da coğrafi 4 samples, found in the same village but işaretler konusunda belirleyici özelliklerin neler olabileceği konusunda görüş oluşturmaktır. owned by different people, indicate common Çünkü; aynı köyde, bulunan 4 adet örnek, ayrı features. Whereas another example has a kişiler tarafından kullanılmakta olup; aynı türde de- completely different visuality. Thus, it seems ğerlendirilebilecek özellikler taşıdığı görülmekte- more reasonable to argue that features of dir. Diğer bir örneğin ise, çok farklı bir görselliğe sa- typology and identity is more significant than hip olduğu saptanmıştır. Bu durum; bölgesel özel- regional features. likten çok, türün özelliği, tasarım kimliği, üzerinde This study is reinforced by analysis table of durmanın anlamlı olabileceğini düşündürmektedir. different Cicim samples from Anatolia and the Konu; Anadolu’dan, farklı özellik taşıyan ci- comporative table of samples from Bardakçı. cim örneklerinin analiz tablosu ve Bardakçı Kö- Keywords: weaving, handicraft, Bardakçı, yünde bulunan farklı cicim örneğinin karşılaştı- gökmendil, zili, cicim. rılması ve Bardakçı ciciminin analiz tablosundan oluşan görsel bir sunumla tamamlanacaktır. Anahtar Kelimeler: Dokuma –El sanatı- Bardak- 1. Giriş çı- Gökmendil -Zili- Cicim. Eskişehir-Seyitgazi’ye bağlı Bardakçı köyünde sürdü- rülen bir proje kapsamında, ortaya çıkan dokuma ör- nekleri bu bildirinin ele alınmasına neden oldu. Mar- * Prof. Dr., Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Tekstil Sanatları Bölümü, İstanbul, e-posta: [email protected] mara Üniversitesi Köy Enstitülerini Araştırma Mer- Prof. Dr., Marmara University, Faculty of Fine Arts, Dept. of Textile Arts. kezi, yaygın eğitim modelleri oluşturma çalışmaları

12 arış V / 2 0 1 1 The Interpretation of a Characteristic Cicim Textile in the Village of BARDAKÇI - Seyitgazi Günay ATALAYER

olarak bir pilot uygulama başlattı. Köyü içinden can- dırma projesi kapsamında, kültürel kimlik için örnek landırma anlayışı çerçevesinde ele alınan bu prog- ürün saptaması olarak özetleyebiliriz. ram için Bardakçı Köyü uygun bir seçimdi. Bura- Bu araştırma, bölgenin özgün kimliğini ortaya sı 1933 Bardakçı doğumlu, köy enstitülü bir öğret- koymayı hedeflerken, bulunacak örneklerin bölge- menin atandığı kendi köyüydü. Köy enstitülü öğret- ye has motif, renk ve kompozisyon özelliği taşıyaca- men Hasan Çakmak’ın bir vefa borcu olarak 1980 de ğı öngörülmekteydi. Ancak bölge için “Bardakçı Zili- emekli olduktan sonra yazdığı, kendi köyünü araş- si” denilen, özgün bir örnek bulmanın yanı sıra, bu- tıran kapsamlı kitabı projenin somut gerekçesiydi. güne dek bilinenlerden, çok farklı olan “Gökmendil” Çünkü; tarihi, coğrafi durumu, sosyal kimliğiyle Bar- adı verilen bir başka örnekle de karşılaşılmıştır. Bu dakçı, kültürel bir örnek durumundaydı. dokumanın; kendi türü içinde farklı bir örnek olarak Köyün öncelikli konularını çözmek amacıyla hazır- tanıtılmaya değer olduğu görüşüyle; bildiri bu iki ör- lanan, eğitim çalışmalarımız kapsamında dokumacılık nek temelinde oluşturulmuştur. durumunu araştırmamız, bizim birçok dokuma örne- ğini görmemizi sağladı. Örnek köy için uygun model olan Bardakçı Köyü’nde; Katma değerli yeni ürün Pro- jemiz için, dokumacılık değerlendirilebilirdi. Temel eğitim programlarının yanı sıra, çevreye duyarlı bakış, yaşam kalitesini artırmak ve iş imkanı yaratmak için kültürel birikimin nesnesi olarak doku- ma örneği önemliydi. Köyde yaşayanlar artık doku- macılık yapılmadığını tamamen bittiğini söylüyordu. Ancak yinede aramayı sürdürdüğümüzde, birinci ör- nek karşımıza çıktı. Bu örnekle ilgilenmek, diğer iki örneğin ortaya çıkmasını sağladı. Daha sonra rastlantı olarak baş- ka bir evde yaygı olarak kullanılan 4. örneğe rastla- dık. Bu örnekler üzerinde yaptığımız inceleme köyde Bardakçı’ya özgün bir türün varlığını düşündürüyor- Foto 1. Bardakçı zilisi (Fadime Yıldırım) Temmuz - 2009 du. Bizce, özellikli bir dokuma türü ile tanışmış ola- bilirdik, öncelikle gerekli ön teknik analizleri yaptık.1 Bir yıl sonra tekrar aynı proje kapsamında yapılan bölge çalışmasında, daha hazırlıklı giderek önce ka- dınlara bu örneklerin durumunu ve bize düşündür- düklerini görsel bir sunumda gösterdik. Konferans sonrası 5 kişi kendilerinde bulunan örnekleri göste- rebileceklerini bildirdi. Ertesi gün yoğun bir çalışma ile bu kişilerin çeyizinde bulunan veya kullanılan 15 örnek görüldü, fotoğraflanarak saptandı.2 Bu örnekler içinde öncelikli olduğunu ön gördü- ğümüz, 2 tür öne çıkıyordu. Bu çalışma sırasında, Köyün gençlerinden oluşan bir ekip asistanlık yaptı. Fotoğraf, kamera ve görüşme notlarını tutmak konu- sunda köyün gençleri katkıda bulundu. Aynı zaman- Foto 2. Gökmendil (Hayriye Karataş) Eylül - 2010 da yapılan çalışmanın bir bilinç oluşturduğunu da sonunda ifade ettiler.Gençler,kendi kültürel kimlik- 2. Bardakçı Tarihi Üzerine -Bir Eğitim Emekçisinin lerinin bir parçası olan bu ürünleri nasıl saptadığı- Bakışıyla mızı gördüler. Teknik özelliklerin önemle ele alınışı- Santabaris, Firigya vadisi, kazılar, köyün iç içe yaşa- nı, bu ürünlerin yeni bir üretim ve istihdam projesi- dığı kültür varlığı bahçelerde evlerin duvarlarında ta- ne nasıl konu olabileceğini gördüler. rihi taşlar, yazılı işaretli taşlar, sütunlar, buna benzer Bu yazının konusu olan araştırmamızı; Köy Ensti- gördüğümüz ve duyduğumuz her iz için bir açıklama- tülerini Araştırma Merkezi’nin, köyü içinden canlan- nın yer aldığı Bardakçı adlı yayın; konuyu bilimsel bir temelde ayrıntılı olarak ele almıştı.3

1 Temmuz, 2009. 2 Temmuz, 2010. 3 H. Çakmak, Bardakçı, Eskişehir, 2005.

arış V / 2 0 1 1 13 Seyitgazi - Bardakçı Köyünde, Özgün Bir Cicim Örneği Üzerine Değerlendirmeler Günay ATALAYER

Buna göre; Bardakçı’da yaşamın 5000 yıldan bu olarak yaşamıştır. Anadolu’da konargöçerlik son bu- yana kesintisiz sürdüğü bilinmekte ve köyün tarih- lup, doğu ve güney doğuya gittikçe, aynı obaya ait te bilinen adının Santabaris olduğu belirtilmektedir. 4-5 kabile Kares’e, Orta oba’ya, Karakaya’ya yerleş- Tarihsel yaşam 5 bölümde ele alınarak; birinci dö- miş ve Osmanlı dönemine dek burada yaşamışlar- nem Romalılar, 2.dönemde Bizanslılar, 3. dönem Bi- dır. Bardakçı köyü ve çevresinde yaşayan Rumların zans ve Türklerin birlikte yaşadığı, 4. dönem Selçuk- Eskişehir, Bursa ve İstanbul’a göçleri ile buraya Orta luların sonu ile Osmanlının ilk yılları , 5.ve son dö- obanın bir kısmı ile, Karakaya nüfusunun tamamı nem olarak da, bugün Türklerin yaşadığı Bardakçı göçmüştür.1336-1363 arasında yerleşik bir nüfustan olarak incelenmiştir. Bu çalışmaya göre, önceleri bu söz edilmektedir. Çünkü; Türklerin işinin hayvancılık çevrede Hititler, Frigler yaşamışsa da bugünkü köyün olduğu ve konar göçer yaşadıklarından Bardakçı’ya bulunduğu yerde, ilk yaşayanların Romalılar olması yerleşik düzeni seçenler geliyordu, denilmektedir.8 nedeniyle; 1 bölüm Romalılarla başlatılıyor. MÖ. 200 Ayrıca; 1.Murat’ ın 1363 de Bardakçı ve çevresini lerde Eşen, Keçiçayırı, Eğri kuyu, Karakaya’ya yerle- şen Romalıların- köyün tarihi, yapıları ve kazılarda Osmanlıya kattığı ve Orta oba’dan, Karakaya’dan ge- çıkan kalıntılar incelendiğinde- Seyitgazi’den gelip len 20-30 aile olan, Türkler nedeniyle 1366 da cami çarşı içinden geçen yolun batı bölümüne yerleştiği, yaptırdığı, kısaca; Bardakçı köyünün Oğuz Türkle- bu yerleşimin özellikle, eski okulun bulunduğu böl- ri tarafından kurulduğu, bunların Erzurum/Horasan- geyi kapsadığı belirtiliyor.4 dan geldiği, köyde cami, hamam, çamaşırhane, han Bizanslıların Santabaris üzerinden geçerek kul- yaptırıldığı ve Yavuz Sultan Selim tarafından da cami landığı kral yolunun, çok önemli olup; ticari kervan- yaptırıldığı, çamdan bardak yapıldığı için Yavuz Sul- ların geçtiği bir özellik kazandığı, o dönemde resmi tan Selim tarafından bu ad verildiği belirtilmektedir.9 dilin ise Rumca olduğu, Ortodoks bir yerleşim yapı- 3. Günümüzde Bardakçı sının varlığının bilindiği, XI yy da ise Oğuzların (Türk- Araştırmada izlenen tarihsel sürecin, izlerini bugün menler) bölgeye yerleşmesi ile Bizans hakimiyetinin köyde gözlemlediğimiz pek çok kalıntı destekler nite- son bulduğu, Bizans hakimiyeti son bulduktan sonra liktedir. Birçok köy gibi göç vermesine karşın, diğer- Rumların en uzun süre yaşadığı yerin ise 1500- 1600 e kadar bu bölge olduğu belirtilmiştir.5 lerinden farklı olarak canlılığını yitirmemiş ve özgün Türklerin Bardakçı’ya 1068-1074 arasında ayak bir kimliği taşımaktadır. bastığı rivayet olunmaktadır. Eşene gelen Türkmen- Bir evin duvarında yer alan motifli taş görsel ola- lerin, vergi vermek ve ihtiyaçlarını Bizanslılardan kar- rak dikkat çekmektedir. şılamak üzerePınar deresi mevkiine yerleştikleri, me- zarlar ve ören yerleri ile kuvvetlenmektedir. Kutul- muşoğlu Süleyman Bey ve Bizans imparatoru arasın- daki anlaşma sonunda Eskişehir, Seyitgazi, Bardak- çı, Söğüt Türklerin eline geçmiş ve bu tarihten sonra Türkmen göçleri yoğunlaşmıştır. Eskişehir’de 3 tane Kayı adlı köyün bulunmasının, Eskişehir’in Kayı bo- yuna mensup Türklerce kurulduğu savını destekle- diği söylenmekte ve Türkmenler’in uzun süreli yurt tuttukları yerde kalmaması nedeniyle, Anadolu’nun pek çok yerinde de benzer isimlerin bulunması buna bağlanmaktadır. Kınık Afşar, Solur, Bayat, Çepni, Karkın, Kayı, Bardakçı, adlarının Selçuklunun bu yer- leşim politikasından kaynaklandığı belirtilmektedir.6 Rumlar, Karakaya ve Eğrikuyu’yu terk etmiş, buna karşın, (1176-1200) Eşen, Keçiçayırı ve Bardakçı da yaşamayı sürdürmüş, Türkmen guruplar ise Orta oba ve Karakaya’ya yerleşerek hayvancılıkla geçinmiş, at yetiştirmiş sebze ve tarım yapmıştır, denilmektedir.7 Aynı araştırmaya göre; ticari merkez ise Bardakçı’dır. Türkler Bizanslılar birbirine karışmış

Foto 3. Bardakçı’da Tarihin İzleri (Antik Taşlı Duvar) 2009 4 Age., İbrahim Yumak’a ait ev - s. 83. 5 H. Çakmak, Bardakçı, s. 84, Eskişehir, 2005. 6 Age., s. 85. 8 Age., s. 87 - 88. 7 Age., s. 86. 9 Age., s. 89 - 90.

14 arış V / 2 0 1 1 The Interpretation of a Characteristic Cicim Textile in the Village of BARDAKÇI - Seyitgazi Günay ATALAYER

Foto 4. Bardakçı Köyü Muhtarlığı Girişi – 2009

Köyü dolaştığınızda rahatlıkla görülebilen şey, ta- Araştırmalara konu olmuş, bugüne dek bilebildi- rihi kalıntıların serpilmiş olması bazı evlerin ve bah- ğimiz dokuma çeşitlerinin adlarını, ifade ettikleri an- çe duvarlarının bu kalıntılarla birlikte yapılmış olma- lamı ve tanınma özellikleri açısından irdelediğimiz- sıydı. Muhtarlık binasında tarihi sütunlardan oluşan de, bir sınıflamanın varlığını görmekteyiz. bir giriş bulunmakta, tarihi bir havuz ise caminin av- 1- Dokunduğu yerin adı ile bilinenler, 2- Kullanı- lusunda yer almaktaydı. lan life bağlı ad alanlar, 3- Kullanılan boyanın veya Köyde bulunan Büyük eski bir mezarlık, değişik boyaların adı ile anılanlar, 4- Boyama, desenlendir- mezar taşlarından bir sütunu ile Ahlat mezarlığını me tekniği ile bilinenler, 5- Kullanım amacı ile ad- anımsatıyordu. Köye çok yakın bir mesafede kazı ça- landırılanlar, 6- Kullanıldığı yerin adı ile adlandırı- lışması yapıldığını, köyün Frigya vadisinde bulundu- lanlar, 7- Dokuma desenlendirme tekniği ile ad alan- ğunu ve tarihi ipek yolunun büyük bir bölümünün bu lar 8- Dokumadaki bir motif adı ile adlandırılanlar, 9- köyün arazisi içinde olduğunu incelemelerden öğ- Dokuma kalitesi özelliği ile adlandırılanlar, 10- Do- rendik. Derli toplu tüm bilgiyi ise, sayın öğretmen, kumanın ölçüsüne göre adlandırılanlar, 11- Desenle- Hasan Çakmak’ın, emek dolu kitabından edinmek re göre ad alanlar, 12- Özel adı olanlar şeklinde sıra- mümkündü. Santabaris adına internette rastlamış- lamak mümkündür.10 tık. Böylece nasıl bir kültür hazinesi üzerinde oldu- 5. Kültürel Kimlik -Kültür Taşıyıcılığı ğumuz anlaşılmaktaydı. Ancak köyün belli sorunları Anadolu’da ki köklü dokumacılığın kalıtları olarak, 12 vardı. Projemizin öncelikli ayağı bu sorunların çözü- gurupta topladığımız geleneksel dokuma örnekleri; mü üzerindeydi. Kültürel kimlikli ürün daha sonra ve farklı yerleşim birimlerinde yaygın olarak görülmek- ona bağlı olarak geliştirilecekti. tedir. Bunların, bulunduğu yörenin kullanılan tekni- Çalışma bu kapsamda sürerken; projeye kaynak ğin, malzemenin yada kullanım alanının özellikleri- olan ‘‘Bardakçı Zilisi’’ ve ‘‘Gökmendil’’ adı verilen bu ne göre çeşitli adlar aldığını göz önüne aldığımızda; kültürel ögeleri, bilim topluluğumuza tanıtmak iste- kimi zaman aynı özellikteki dokumaya değişik yerler- ğiyle; ön inceleme sonuçlarının bu toplantıda sunul- de, değişik adlarla rastlandığını, kimi zaman benzer ması uygun görülmüştür. ad ve tekniklerle farklı bölgelerde karşımıza çıktığı- 4. Anadolu’da Dokumaların Adlandırılması nı, farklı dokumalara kimi zaman aynı adların veril- Genel bir sınıflama ile ele alındığında, Anadolu’da diğini anlayabiliyoruz. Arkeolojik çalışmalarda teks- herhangi bir dokuma örneğinin bir özelliğinin, onun til geçmişine ait çok sayıda bulguya rastlanması, bu- belirleyicisi olduğunu ve ad olarak kullanıldığını gör- gün çok sayıda geleneksel örneğinin halen dokunu- mekteyiz. Bu ad üzerinden giderek, yapılan teknik yor olması, kullanılması yada sandıklarda saklanma- analizlerle kumaşın bölgesel farklılığını ortaya koya- sı ise; Tekstil sektörünün en gelişmiş endüstri alanı cak niteliklerini elde edebiliriz. Ayrıca, bir çok özelli-

ğin bir arada bulunduğu dokuma ürün adları olduğu- 10 G. Atalayer, “Dünden Bugüne Anadolu’da Kumaş Dokuma nu da bilmekteyiz. Sanatı”, Türk Kültüründe Sanat ve Mimari, İstanbul, 1993, s. 40-72.

arış V / 2 0 1 1 15 Seyitgazi - Bardakçı Köyünde, Özgün Bir Cicim Örneği Üzerine Değerlendirmeler Günay ATALAYER

Foto 5. Gökmendil (Fadime Yıldırım), 2009 olması olgusunun somut kültürel nedenlerini orta- Akkaya’nın olan dokumada ise, 6x6 sıklıkta (B1/1) ya koymaktadır. bir zemin gözükmektedir. Muhtemelen iplik numa- Yerel kültür mirasımızın en zengin bölümünü ralarına bağlı, dokuma farkından dolayı sayısal far- oluşturan bu örnekler, yaşam biçimine, teknolojik kın meydana geldiği düşünülmektedir. Çünkü daha gelişime, tarihe ve toplumsal gelişime bağlı olarak sonra yapılan incelememizde, vardığımız sonuç; ge- değer kazanmaktadır. Çünkü her birinin bir öyküsü nel olarak çözgü sıklığının 7 atkı sıklığının 5 olduğu- olduğu bilinmektedir. Bugün bu örnekler bir sosyal nu göstermiştir. olguyu bir bölgenin toplumsal birikimini, bir olayı 3- Üçüncü örnek ise farklı bir yaygıdır. Gökmendil bize somut olarak taşımaktadır. adı verilen bir Zili olarak anlatılmıştır. Aslında bu ör- Deseniyle, malzemesiyle, kullanım biçimiyle üre- neğin, farklı renklerle dokunduğu esasında ise mavi- timiyle ya geçmişte kalmış ya da tükenmekte olan li bir çözgü kullanıldığı belirtilmiştir. ilişkileri hatırlatmaktadır. Bir kısmı öyle köklü bağ- Bu dokuma çizgili bir çözgü raporu, çizgili bir ze- larla bağlıdırlar ki; bugün istihdam amacıyla, ya da min atkı raporu yanında renkli desen atkı ipliğinin günümüzün farklı kültürel örgütlenmeleriyle ve tu- kullanıldığı bir dokumadır. Diğer zili olarak adlandı- rizm ilişkileri ile yeniden gündeme geldiğinde, top- rılan örneklerin tersine motifler tüm zeminde tekrar lumsal bellek tüm birikimini süreç içinde ortaya koy- maktadır. eden şekilde düzenlenmemiş, motifler serpme ola- rak kullanılmıştır.11 Ayrıca desen atkısı zili tekniğine 5. 1. Gözlem-1 uygun hareket etmemekte, cicim tekniği ile desenlen- Temmuz 2009 da Bardakçı’da ilk gözlemlerimize dirildiği görülmektedir. göre, 4. Örnek, Türkan Tahtacı’nın evinde yerde yay- 1- Fadime Yıldırım Ateş’in Halası Ummuhan gı olarak kullanıldığını gördüğümüz, büyük boyut- Yıldırım’ın olduğunu belirttiği, Bardakçı Zilisi ola- lu, bir yer yaygısıydı. Bu zilinin, kayınvalidesi tarafın- rak belirtilen dokuma ,bir yer yaygısı olarak tanı- dan kendisine bir çeyiz verildiğini, (1957 de) boyutla- tılmıştı.Dokuma; bir çözgü –bir (zemin) atkısından rı 307 cmx193 cm olup; en küçüğünün kendisine ve- oluşan,7x5 sıklığında bir zemin örgüsü( B1/1) ve çok rildiğini, aslında diğerlerinin daha büyük boyda do- renkli yün ipliklerle , ayrı bir desen atkısından olu- şan, cicim tekniği ile desenlendirilmişti. kunduğunu belirtmiştir. 2- Aynı motifin kullanıldığı benzer bir kompo- zisyon Namazlağ olarak adlandırılan ve Fadime 11 Fadime Ateş, Sözlü Görüşme, Bardakçı, Temmuz, 2009.

16 arış V / 2 0 1 1 The Interpretation of a Characteristic Cicim Textile in the Village of BARDAKÇI - Seyitgazi Günay ATALAYER

Çözgü Zemin Atkısı Desen Atkısı Boyut Sahibinin Dokumanın Sıklık No İplik Hammadde/ İplik Adı Yaş Tarih Açıklama Adı Hammadde Baş Renk Hammadde Sıklık Renk En Boy No Renk No Soyadı Son

15/3 14/3 0.5 Kırmızı 0.5 Yeşil Resmiye Eylül 1 Gökmendil Yün 17/3 Tiftik Yün 15/3 74 1.39 2.11 1 Mavi 1 Sarı Yiğit 2010 16/3 15/3

1 Yeşil 2 Siyah 2 Turuncu Bardakçı 22/3 Tiftik Kırmızı 20/3 1 Bordo Hayriye Eylül 2 Pamuk 2 Mor yün 40 2.54 3.24 Zilisi 12/3 (1) 13/3 2 Sarı Karataş 2010 2.5 Lacivert 2 Kahve 2.5 Mor Şekil 1. Tablo 4. Bardakçı ve Gökmendil Örnekleri 2010

Ertesi gün için bir takvim hazırlayıp bu örnekleri ka- mera, fotoğraf çekimi ve not almaya yardımcı olan Bar- dakçılı gençler ile inceledik. 4 gurup dokuma ile karşı- laştık. 1- Bardakçı zilisi denilen örnekti ve herkes tanı- yordu. 2. Sarı kara denilen çizgili örnekti 3. Gökmendil örneği farklı bir tür olduğu anlaşılıyordu. 5. heybe yine zili tekniği ile desenlenmişti. 6. yine zili adını verdik- leri büyük çuval, 7- Pala denilen Anadolu’da her yer- de görülen eski kumaş kesikleri ve artık ipliklerle ya- pılan bir dokumaydı. 8.yeni bir tarihte ve çanta olarak dokunmuş yine zili diye adlandırdıkları teknikle desen- lendirilmiş torbalardı. 9. ise çevre köylerde dokunan Foto 6. Bardakçı Zilisi (Türkan Tahtacı) -Eylül 2010 kilim ve zili örneğiydi. Bu örnekler farklı iki köy adı söy- lenmişti. Adların araştırılması gerektiğini bir yere not Bu örnekleri değerlendirdiğimizde 1 numara 2 ederek, örneklerin görsel ölçülü fotoğraflarını ve teknik numara ve 4 numaranın Bardakçı Zilisi denilen gu- bilgilerini, kaydettik. Eskişehir’de yapılmış bir araştır- rupta olduğu, ancak; boyutlarının değişik olduğu gö- manın yayınlarında, resimler ve bilginin, bizim bulgu- rülmektedir. Motif düzenleme aynı olmakla birlik- larımızla uyum sağladığını görmekle birlikte; köy adla- te, renklendirmede yapılan farklılıkların dokumanın rı konusunda farklılık olduğunu gördük.13 görsel etkisini değiştirdiği gözlenmiştir. Bu durum 6. Değerlendirmeler desenin farklı algılanmasına neden olmaktadır. Bu da tasarım açısından değişkenlik sağlayan önemli- 6. 1. Bardakçı Zilisi özgün bir özelliği oluşturmaktadır. Dokumaların Bu örnekler içinde Bardakçı Zilisi adı verilen dokuma- hepsinin hammaddesi yün olup; boyaları konusun- nın desen karakteri gördüğümüz tüm örneklerde ayni da verilen bilgi ise; “toz boya ile tuz kullanılarak ve özelliği göstermektedir. Bu durumda yaptığımız teknik kaynatma ile boya yapıldığı yönünde” bir ifadedir.12 analizlerle Bardakçı adı ile özdeşleşebileceği, kültürel Bu örnekler fotoğrafla saptanmış, iplik numuneleri kimlik ögesi olarak coğrafi işaretler için tescil edile- alınmış, bölgeden ayrıldıktan sonra analizleri yapıla- bileceği düşünülmektedir. Renklendirme gözlendiğin- rak türler hakkında ön bilgiler oluşturulmuştur. de, hepsinde çok renk kullanılmış olup, desen karak- teri, kompozisyonu aynı ancak renk raporlarındaki dü- 5. 2. Gözlem -2 zenleme farklılığının, görsel farklılığı oluşturduğu an- Bölgeye Eylül 2010’da, tekrar gittiğimizde, yapılan laşılmaktadır. Renk raporu ile kiminde verev (eğimli) eğitim programı sırasında 4 örneğin görsellerini ve hareket, kiminde baklava dilimi ve kimisinde ise kı- bu konudaki düşüncelerimi Bardakçılı kadınlarla rık hareket etkisi yaratılmıştır. Bunların renklendirme paylaştım. İzleyicilerle görüşmeler, bu konuda biri- farkları ile oluştuğu incelendiğinde görülmektedir.14 kimi, bilgisi ve isteği olan bir gurupla karşılaştığımızı göstermekteydi. Ellerinde başka örnekler olduğunu ve göstermek istediklerini söylemekteydiler. 13 N. Baraz., Eskişehir’in Halk Bilimsel Değerleri-1, Anadolu Üniversi- tesi, 2000, Eskişehir. 14 Bkz., Şekil 1., Bardakçı projesi için hazırlanan analiz raporlarında 12 Fadime Akkaya, Sözlü Görüşme, Bardakçı, Temmuz, 2009. Tablo 4. olarak numaralandırılmıştır.

arış V / 2 0 1 1 17 Seyitgazi - Bardakçı Köyünde, Özgün Bir Cicim Örneği Üzerine Değerlendirmeler Günay ATALAYER

Foto 7/a. Bardakçı Zilisi (Ön Arka Farkı )-Temmuz 2009

Foto 7/b. Gökmendil (Ön Arka Farkı)

18 arış V / 2 0 1 1 The Interpretation of a Characteristic Cicim Textile in the Village of BARDAKÇI - Seyitgazi Günay ATALAYER

Foto 8. Gökmendil (Çözgü Atkı Sıklığı-Ölçülü Çekim-Fadime Yıldırım) Temmuz 2009

6. 2. Gökmendil adlarının dokuma tekniklerinin adları olduğunu söy- Bu dokuma bizce konunun en önemli parçasıdır. leyebiliriz. Ancak, birçok araştırmada cicim-zili adla- Hem bölgede hem de Anadolu’da farklı bir görselli- rı kullanıldığında bazı sorular oluşmaktadır. Tekniği ği temsil ettiği söylenebilir. Yünden, çizgili çözgü ve tanımlayan yapısal özellik üzerinde durarak bu soru- çizgili zemin atkıdan oluşan kareli bir zemin, uygun ları ortadan kaldırmaya çalışacağız. renklerle desen atkısı ile oluşturulan serpme mo- Genel olarak, kilim tekniğinde –çözgü yüzeyde tifler dokuma eylemi ile oluşturulmuş ve olasılıkla, görülmez. Zili, Cicim, Sumakta ise çözgü ve atkı do- daha önce kök boya ile yapılmış renk görüntüsüne kumanın her iki tarafında da görülür. Temel fark bu- uyularak yapılan örneklerin bir bölgesel özellik ya- dur. O halde, bunun altını çizmek gerekir, tekniğin rattığını düşünebiliriz. Çünkü zemin çözgü ve atkısı esası budur. Daha açık bir ifade ile dokumayı mey- ile desen atkıları çok çağdaş bir uyum göstermekte, dana getiren yapının temel iki ipliği çözgü ve atkının renk düzenlemesi gerçekten görüntüye farklılık vere- dokumanın ön ve arkasındaki görüntüsü ile çözgü ve rek motifin, her dokuma örneğinde çok farklı olduğu atkının görünüp görünmemesi yapısal farklılık oluş- izlenimini yaratmaktadır.15 turmaktadır. Aynı teknikteki görsel farklılıklar ise; çözgü sık- 7. Cicim – Zili Tanımı Üzerine Hatırlatmalar lığındaki farklardan meydana gelmektedir. Böylece Örnekleri tanıttıktan sonra konu hakkında değerlen- karma uygulamalar ve çeşitler ortaya çıkmaktadır. dirmemizi yapmak gerekirse: tekniğin adı ve uygula- Bunlar belirli tekniklere dayalı olan türleri zenginleş- malar üzerinde durmak gerekmektedir tirmektedir. Cicim için birçok yerde sarma yanıştan Cicim-zili bir teknik midir? Yoksa dokumanın adı- söz edilirse de, atlama olarak tanımlamak daha an- mıdır? Benzer ve farklı yanları nelerdir? Teknik söz- laşılır olabilir. Sarma tanımı yapılan bazı örnekler- cüğünü; bir eylemin, yapılış biçimi yada biçimlerin- de arka görüntü verilmediği için tanıma ne kadar uy- den birisi ,bir dokuma yapısının oluşumunu sağla- duğunu bilemiyoruz. Bu durumda sınıflama yapmak yan işlem,olarak algıladığımızda; cicim,zili,sumak sorun yaratıyor. Teknikten söz ederken, aynı yerin arka görüntüsünü vermek, sınıflama için gerekli gö-

15 Bkz., Şek.1 Bardakçı projesi için hazırlanan analiz raporlarında rülmektedir. Çünkü önden aynı olan iki görüntünün Tablo 4 olarak numaralandırılmıştır. arkası farklı olabilmektedir. Bu da tekniğin ayrı ola-

arış V / 2 0 1 1 19 Seyitgazi - Bardakçı Köyünde, Özgün Bir Cicim Örneği Üzerine Değerlendirmeler Günay ATALAYER

Foto 9. Cicim Tekniği

Foto 10. Zili Tekniği (Ölçülü Çekim- Detay)-2009 (Ölçülü Çekim- Detay)-2008

20 arış V / 2 0 1 1 The Interpretation of a Characteristic Cicim Textile in the Village of BARDAKÇI - Seyitgazi Günay ATALAYER

bileceğini gösterir. Çözgü yüzlü cicim tanımının doğ- 7. 1. Farklı Bölgelerden Örnekler ru olup, olmadığı ya da bunun “ıstar”da dokunup do- Karşılaştırma yapmak amacıyla Burdur, kunmadığı yada adının böyle söylenmesinin yanlış Karamanlı’dan bir örneği görsel olarak ele alacağız. anlaşılmaya neden olduğu, ayrıca fotoğraflarda çöz- Bölgede bu örnek zili adı ile geçmektedir. Ters ve yüz gü yönünün mutlaka gösterilmesi gerektiği, aksi du- fotoğraflar karşılaştırıldığında tekniğin özellikleri gö- rumda; çözgü yüzlü dokuma demenin anlamlı ola- rülmektedir. Çözgü ve atkı aynı renkte zemin örgü- mayacağı görülmektedir. Çözgü seyrek, atkı sık yada sü (B1/1)bez ayağıdır. Desen atkıları zili ve zaman za- çözgü atkı eşit yada çözgü sık, atkı seyrek ilişkileri; man cicim tekniği ile motifleri meydana getirmişler- görsel farklılıklar yaratacak, değişkenliklerdir. dir. Pek çok örnekte bu şekilde cicim- zili yada kilim Atkının yığılmasıyla çözgüyü tamamen kapata- örnekleri karışık kullanılabilmektedir.18 Çankırı Bele- rak, kalınlaşan yapı -“kilim” – dediğimiz dayanıklı, diyesinin Düz Dokuma Yaygılar adlı yayında örnekler hacimli bir yapıyı meydana getirir. Dokumanın hem incelendiğinde, bu tekniğin görsel özelliği ve farklı- önü hem arkası atkı renklerinden meydana gelen lıkları açıkça görülmektedir.19 bir görselliğe sahiptir. Dokumanın kullanılabilen iki 7. 2. Bardakçıda Cicim-Zili yüzü vardır. Öte yandan; Zili Cicim, Sumak ta (ikin- Bardakçıda gördüğümüz örneklerde ve konuştuğu- ci bir atkı sistemiyle- desen atkısıyla) süsleme unsu- muz dokuyucu ya da kullanıcılarda hep zili adı kul- ru taşıması esastır. Bölgeye ait bir özellik oluşturma- sı, desen ve renklerine ve motif düzenlemesine bağ- lanılmıştır. Cicim konusunda söz eden olmamış- lı olacaktır. Yapısal olarak bakıldığında temel olarak tır. Özellikle Bardakçı Zilisi diye belirtilmesi motif bezayağı bir zemini kalınlaştıran, güçlendiren, daya- ve özellikle kompozisyon olarak yöresel bir kimlik nıklı kılan bir işlem, türe bir özellik kazandırmakta- olabileceğini düşündürmüştür. Özellikle 3 ayrı zili, dır.İşlev bu anlamda zemin atkısında değil, desen at- başka köy adları ile söylenmiş bunların ikisi aynı kılarındadır.Desen atkıları, yaygılar ve taşıma tekstil- adla söylenirken birisinin iki değişik köy adı ile ayrı leri için dayanıklılığı artıran , türün teknik gereği olan kişiler tarafından söylendiği görülmüştür. Bu du- temel özelliğini oluşturur. Ayrıca desen atkıları; este- rumda konumuz gereği “Bardakçı Zili”sinin çelişki- tik özelliğinde taşıyıcısıdır. ye yer bırakmayacak şekilde ifade edilmesi önemli Birçok yayında yer almasına karşın;16 Atkı yüzlü bulunmuştur. kavramı, bizce amacını aşan bir tanım olmaktadır. 7. 3. Türün Özelliği ve Bölgesel Özellikler Çözgü dikine ipliklerdir. Atkı çözgülerin oluşturduğu Motif-renk kompozisyon-düzenleme-dokuma farkla- ağızlık adını verdiğimiz aradan geçen çözgülere dik rı ile, farklı bir tür nasıl oluşuyor? Yoksa aynı türde hareket eden yatay ipliklerdir. Çözgünün 1. ipliğin- yer alan çeşitlerden mi söz edilebilir.Bu konudaki ya- den en sondaki iplik arasında dokumanın eni boyun- yınlar gözlendiğinde bu soru gündeme gelmektedir. ca gitse de, arada desen içinde gidip gelse de adı at- Seçilen motifin ve renklendirme anlayışının köye kıdır. Bu durumda biz atkıları işlevlerine göre adlan- özgü olduğu göz önüne alınarak, bunun bölgesel dırırız. Örneğin çözgü ve onunla bağlantı yapan ze- özellik kabul edileceği düşünülmüş, tür özelliği olan min örgüsü dediğimiz bir dokuma örgüsü ile zemin desen atkılı dokuma özelliği zili tekniğinin özelliği oluşturan zemin atkısı, deseni oluşturan 2,3, ve daha olarak görülmüştür. Bu konuda Eskişehir’in halk bi- fazla desen atkısı. İşte zili, cicim ve sumak tekniğinin limsel değerleri adlı bir araştırmada rastlanan resim- temeli budur. Bu üç teknik bir çözgüye karşılık; bir ler bu köyde bulunanlarla uyum göstermiştir. Kom- zemin, birde desen atkısından oluşan bir yapı teme- şu köyün Zili sine Heyal desenli denildiği belirtilmiş, lini oluşturur. Bu nedenle desen atkılarının, çözgü ve belirtilen yayında bu örnek aynı adla görülmüştür. zemin atkısına göre durumu ve dokuma yapısındaki Atkı yüzlü cicim tanımı çeşitli yayınlarda geçmekle işlevi ile adlandırması daha anlamlı olacaktır. birlikte bir anlam karışıklığı olduğu gözlenmektedir.20 Öte yandan, gerçek atkı yüzlü dokumanın, kilim olduğu düşünülürse diğerlerine de desen atkılı do- kumalar demek yerinde olur. Anadolu’da bu dört tek- Meral Akan, Melek Hidayetoğlu, Zühal Türktaş, Çankırı Belediyesi, Düz Dokuma Yaygılar, Çankırı, 2010. niğin karma uygulamaları vardır. Bunları farklı yapı- 18 Fatma Aykaç, (79), Karamanlı /Burdur, Sözlü Görüşme, Ankara, lar gibi görmek yerine iki tekniğin bir arada olduğunu 2010. söylemek yeterli olabilir. Çünkü dokuyucu Bardakçı 19 Meral Akan, Melek Hidayetoğlu, Zühal Türktaş, Çankırı Belediyesi, Zilisi derken Zili Kilim de demektedir. Cicimler bir- Düz Dokuma Yaygılar, Çankırı, 2010. 20 17 Nesrin Baraz, “Kaybolan Dokumaları Kazanabilir miyiz?”, Sem- çok yerde zili ya da kilim diye de adlandırılmaktadır. pozyum Bildirisi, s. 43; N. Görgünay, “Türk Dünyasında Ortak Motifler”,1995, Ankara- s. 10-15, 85, 87, 128; B. Deniz, “Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yaygıları”, s. 57, 80, 81, An- 16 N. Görgünay, B. Deniz, B. Acar. kara, 2000; B. Acar, “Kilim Cicim - Zili - Sumak”, s. 55-70, (doğru 17 Fatma Aykaç, “Karamanlı’da Beşikörtüsü/ Beşik Kilimi” zili kilim ifadenin burada olduğu görülmektedir.); B. Acar, “Düz Dokuma deriz” (79), Karamanlı /Burdur, Sözlü Görüşme, Ankara, 2010. Yaygılar”, s. 29-37, 1975.

arış V / 2 0 1 1 21 Seyitgazi - Bardakçı Köyünde, Özgün Bir Cicim Örneği Üzerine Değerlendirmeler Günay ATALAYER

Çünkü atkı yüzlü denilmesine karşın çözgülerinde Bazı resimlerde de, ıstar da dokunması mümkün yüzeyde göründüğü örnekler olduğu ve cicim-zili ta- olmayan örneklerin cicim yada zili diye adlandırıl- nımlarının birbirine karıştığı dokuma örneklerle kar- dığı görülmektedir. . Bütün bunların önlenebilmesi şılaşılmaktadır. için, ölçülü ön ve arka çekimlerin yapıldığı fotoğraf- Aslında atkı yüzlü cicim ya da zili adlandırması- ların bulunması ve iplik hareketlerinin irdelenme- nın çok iyi bir tanımlama olmadığını belirtmek ge- si gerekmektedir.23 Tanımların doğruluğunun ancak rekmektedir. Örneğin; oldukça kapsamlı cicim-zili teknik açıdan görsel malzeme ile kanıtlanabileceği sumak açıklaması yapan, dokumanın nasıl yapıldığı- anlaşılmaktadır. nı tekniği teorik olarak anlatan ve çizimlerle açıkla- 7. 4. Tasarım Kimliği yan kaynak yayında da, kilim tekniği “bir zemin atkı- Dokumanın tasarım olarak kimliğinden söz edebil- sı ve motif atkısı ile oluşan bir yaygıdan” söz ederken mek için, baş ve son kısımları belirtilerek sıklık öl- 21 atkı yüzlü tanımını kullanmaktadır. çülmesi, ortalama sıklık ve diğer farklı bulguların be- Öte yandan çözgü yüzlü cicim tanımını kullanan lirtilmesi, en ve boy ölçümünde baş, son ve ortaya yayınlarda, örneklerin tümünde zeminde çözgünün dikkat edilmesi, iplik numaralarının büküm ve boya yüzeyde göründüğü ve atkının gizlenmekte olduğu analizlerinin mümkünse yapılması, ölçülü fotoğraf- örnekler gösterilmektedir. Bu durumda iki cicim ta- ların baş, son ve orta olmak üzere alınması ve orta- 22 nımı başka yapısal özelliklere karşılık gelmektedir. lamalarla birkaç değer elde edilmesi faydalı olacak- Çözgü yüzlü, atkı yüzlü tanımlarını kullansak bile “ci- tır. Motif benzerliği her ne kadar bölgesel bir özel- cim” adını bu açıklamalarla birlikte kullanmak uygun lik sayılabilirse de, burada ele aldığımız örneklerde görülmüyor. Dokuyucunun aynı adı kullandığı görü- esas olarak renk düzeni üzerinde durmak anlamlı ol- lürse bile aynı teknik olmadığı ya da yapısal farklılık maktadır. olduğunu söyleyebiliriz. Ya da cicim adının atkı veya çözgü desenine göre olmadığı düşünülebilir. 7. 5. Analiz Tablolar Bütün bunlar göz önüne alındığında; atkı yüzlü İplik numarası-bükümü- hammadde-boya özelliği- dokuma tanımına uyan örneklerin, kilim tekniği ile dokumanın eni-boyu-çözgü sıklığı-atkı sıklığı, ölçülü dokunan örnekler olduğunu söyleyebiliriz. Cicim, fotoğraf, dokumanın baş ve sonunda sıklık farkı gibi Zili, Sumak, ise bir çözgü bir atkının yanı sıra desen değişkenler hazırlanan çizelgelerde yer alabilecektir. yapmak amacı ile 2. bir atkı gurubunun da yer aldı- Bu araştırmada, iplik özellikleri ve dokuma özel- ğı bir dokuma yapısıdır. Daha başka bir ifadeyle, atkı likleri analiz edilmiş, bir tablo üzerinde toplanarak yüzlü dokuma demek uygun düşmez. Çünkü dokuma türler ve çeşitler hakkında karşılaştırmalı bir kim- yapısını oluşturan çözgü ve atkı çiftinin görsel du- lik bilgisi sağlamak amaçlanmıştır. İkinci bir tablo- rumu incelendiğinde; çözgülerin gizlenmediği ve yü- da Bardakçı Zilisi denilen önemli örneğin çeşitleri- zeyde görüldüğü ve desen atkılarının desenin gerek- ne yer verilmiş ve karşılaştırma yapılması farkların li olduğu alanlarda gidip gelerek,atkı boyunca kena- görülmesi istenmiştir. Üçüncü tabloda ise bu yazı- ra ulaşmadığı görülür. nın temel amacı olan Gökmendiller bir araya top- Ayrıca; Anadolu’da kilim cicim zili ve sumak lanmaktadır. Renk, iplik, kompozisyon ve teknik tekniklerinin karışık kullanılması ile dokunan me- özelliklerin ne kadar beraberlik sağladığı, ne kadar lez örneklere de rastlanır. Bu nedenle dokumala- fark oluşturduğu ve türde görsel anlamda ne kadar ra (ister kumaş- ister yaygı –ev kullanım eşyası ol- değişim yaratılabildiği gösterilmek istenmiştir. Ta- sun) ad vermekten çok dokuma yapısını oluşturan sarımda temel, belirleyici özelliğin ne olduğu irde- tekniklerden söz etmeyi tercih etmek yerinde ola- lenmiştir. Dördüncü olarak ta; hem bölge için hem de Anadolu dokumacılığı için önemli olacağını dü- caktır. Bu çalışmalarda ve başka dokuma araştır- şündüğümüz, dokuma müzesi ve dokuma haritası malarında özellikle arka görüntülerin fotoğrafının içinde yer alabilecek özgün türler olan verilmesi tekniğin doğru algılanması için önem ta- bardakçı zilisi bir karşılaştırma tablosunda yer alarak şımaktadır. Bazı yerlerde Cicim ya da Cicim türü, ve gökmendil değerlendirilmiştir.24 Zili türü tanımları yer almaktadır. Bunların yerine çeşit denilmesi gerekmekte ve tekniğin temelde 8. Sonuç aynı ama bazı değişiklerin olması o türün çeşitleri Eğitim emekçisi Sayın Hasan Çakmak öğretmenin olarak ele alınması kavramayı kolaylaştırmaktadır. araştırmalarından öğrendiğimize göre; Bölgede Hi-

21 B. Balpınar Acar, Kilim, Cicim, Zili, Sumak, İstanbul, 1982. 23 Bkz., Foto 9-10. 22 Neriman, Görgünay, 2000’li Yıllarda Türkiye’de Türk El Sanatlarının 24 Bkz., Şekil 1, Bardakçı projesi için hazırlanan analiz raporlarında Sanatsal Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyumu. Tablo 4 olarak numaralandırılmıştır.

22 arış V / 2 0 1 1 The Interpretation of a Characteristic Cicim Textile in the Village of BARDAKÇI - Seyitgazi Günay ATALAYER

titler- Frigler – Kimmerler- Lidyalılar- Büyük İsken- özelliğini de taşıması ve renk etkileri ile motiflerde der ve Helenizm- Bizans Dönemi- Selçuklu- Osman- yaratılan çeşitlilik bakımında özgün bir tür oluştur- lı izleri görülmektedir. (Galatya –Ankara, Gordion- maktadır. Bu nedenle başka bölgelerde olup olmadı- Polatlı, Perssimes-Sivrihisar, Darlaem-Eskişehir, ğı konusunda araştırmalara da konu olabilmesi için Midas-Yazılıkaya olmak üzere) Tüm bölgenin, Frigya tanıtılması çok önemli bulunmuştur. vadisi ile ilişkileri olduğu bilinmektedir. Eğer başka bölgelerde de benzerlerine rastlanır- Vadinin Kuzey kapısı-Homeros ta yer aldığı gibi sa benzerleri ile aradaki farklarının neler olduğu ir- önemli tarım bölgesidir. Bugün Keçiçayırı-Kaya me- delenmelidir. Birçok önemli yayında değişik cicim, zarları, yer almakta; Batı kapısı-Kümbet, Bardakçı ku- zili ve karışım örneklerine rastlamakla birlikte, kare- zey kapısında, Osmanlıdan sonra. en çok tarihi kalı- li bir kumaş üstünde, işleme gibi görsel bir etki ya- tın bulunduğu yer sayılmaktadır. pan cicim tekniği ile yapılmış bu türden uygulama- Bu bilgiler; Bardakçı köyünün kesintisiz bir yerle- ları ilk kez gördüğümüzü ve başka bölgelerde ben- şim bölgesi olarak bilindiği ve bu nedenle bazı kül- zerlerinin olup olmadığının irdelenmesi için, çalış- türel değerlerin ele alınmasının öncelikli gerekli ve malarımızı sürdürdüğümüzü araştırmacıların ilgisi- önemli olduğunu da ortaya koymaktadır. Çevredeki ne sunarım. kalıtlar ve Kaya mezarlarında Bardakçı’nın özgün do- kumalarının bağlarını bulabilmekteyiz.25 Kaynaklar Acar Belkis (1975), Kilim ve Düz Dokuma Yaygılar, Ak Yayınları Bu bağlamda ele alınan dokuma örnekler içinden Türk Süsleme Sanatları Serisi: 3, İstanbul. seçilen iki özgün dokuma tipinin, bölge için olduğu Acar Balpınar Belkis, (1982), Kilim, Cicim, Zili, Sumak, İstan- kadar, Anadolu’daki araştırmalar içinde önemli ol- bul. duğu sonucuna varılmıştır. Bu alanda yapılan çalış- Atalayer, Günay, (2002) “Antik Halı Görsel ve Teknik Analiz Projesi”, Bir Kültürün Dokunuşu, İstanbul, s. 29- 123. malara katkı olacağı görülmüştür.26 Atalayer Günay, Bardakçı Projesi, Proje no: EGT-B-3000609-0260, Burdur/Karamanlı zilisi-çözgü sıklığı-atkı sıklı- Analiz tablolar “1- Gökmendil Çizelgesi, 2- Bardak- ğı, eni boyu-hammaddesi, boyası, desen özelliği, çı Çizelgesi, 3- Bardakçı Dokumalar Karma Çizelge, desenlendirme tekniği-dokuma tekniği ile karşılaş- 4- Bardakçı Zili- Gökmendil Çizelgesi. tırma yapabildiğimiz bir örnek olmuştur. Bir Doku- Baraz Nesrin (2000), Eskişehir’in Halkbilimsel Değerleri- 1, Ana- dolu Üniversitesi, Eskişehir. ma türü olarak zili tekniğinin başka bölgelerde fark- Çakmak Hasan (1986) , Bardakçı, 2005, Eskişehir. lı motiflerde olsa bile aynı görsel etkiyi yaratabilece- Deniz Bekir (2000), Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yaygı- ği ama bölgesel farklılığın dikkat çektiğini gösterme- ları, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, An- si bakımından önemlidir. Tekniğin yapısal durumu, kara. Durul Yusuf (1969), Baraj Gölü ve Çevresi Dokumaları, ODTÜ, görsel sonucu ve eylemin kurgulanması için gerek- Keban Barajı Yayınları, Ankara. li bulunmuştur. Erbek Güran (1986), Anadolu Motifleri Sergisi, İzmir – Alman 1- Bardakçı zilisinin, bozulmayan motif karakte- Kültür Merkezi. ri ve düzenlemenin sağlamlığı ile renklendirmenin Görgünay Kırzıoğlu Neriman (1995), Türk Dünyasında Ortak sağladığı görsel çeşitlilik bizce önemlidir. Görüşü- Motifler, Ankara. Görgünay Kırzıoğlu Neriman, 2000’li Yıllarda Türkiye’de Gele- müz bu durumun, hem motifin, hem de motife bağlı neksel Türk El Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekono- olarak düzenlemenin özelliğine bağlı olduğu yönün- mik Boyutu Sempozyumu Bildirileri. dedir. Köy Enstitüleri Araştırma Merkezi, Marmara Üni- 2- Gökmendil farklı bir düzenleme olarak gözlen- versitesi, 2008, Bardakçı Projesi, Proje no: EGT-B-3000609-0260, İstanbul. miştir. Adı –bölgesel özelliği konusunda yapılan iz- Ögel Bahattin (1971), Türk Kültür Tarihine Giriş, Cilt V., An- leme, ayrıca zor bir teknik olan zili-cicim-sumak için kara. estetik bir kurgulamayla daha az zaman alan bir uy- Özbel Kenan (1949), El Sanatları, Cicim ve Zili, Cilt VII, Ankara. gulama olarak tercih edilebilirliğini düşündürmüş- tür. Eğer yalnızca bu bölgenin üretimiyse-coğrafi özellik olarak kaydedilmesi önerilebilir. Diğer zili - cicim örneklerine baktığımızda Gökmendil’in çok farklı bir özellik taşıdığı gözükmek- tedir. Kompozisyon anlayışı; aslında cicimin temel

25 H. Çakmak, Bardakçı, Kaya mezarları: (58x58 kapı, İçi: 360x330x180, 3 veya 5 kubbeli ölü bölümü) Eskişehir, 2005, s. 165-166. 26 Bkz., Şekil 1, Bardakçı projesi için hazırlanan analiz raporlarında Tablo 4 olarak numaralandırılmıştır.

arış V / 2 0 1 1 23 Geleneksel Türk El Sanatlarının Çağdaş Resim Tasarımına Etkisi: Hayat Ağacı Kilim Motifli Bir Güncel Sanat Uygulaması Örneği The Effect of Traditional Turkish Handcrafts on Contemporary Painting Design: The Case Study of an C. Arzu AYTEKİNâ Artwork with Rug Motive of Life Tree

ÖZET ABSTRACT Modern Türk resim sanatı tarihinde, çağdaş Türk There are unchanged objectives which can be resminin modernleşmesinde etkili olan, toplu- derived through the modern Turkish painting mumuzun nesnelere geleneksel bakış tarzı ve history. These objectives are interpreting yaklaşım biçiminin dışavurumu olan öz değer- essential values related with our society’s leri kullanma; ulusal kültürü evrensel boyutla- perception and expression of objects and ra ulaştırma amaçları değişmeden durmaktadır. translating the national culture into a Türk sanat tarihi kapsamı içerisinde hâlen tartı- universally-valid framework. The problem of şılan ulusal kimlik sorunu, resim sanatında iki national identity, which is still being discussed şekilde ele alınmaktadır: 1- Gelenekçilik, 2- Ge- in Turkish art history, is considered in two ways lecekçilik. from the perspectives of painting: Araştırmada bireysel ve toplumsal kimlik 1. Traditionalism göstergesi olarak geleneksel Türk el sanatları 2. Futurism üretimleri ve yaratı dürtülerinin çağdaş Türk re- This study explores the effects of traditional sim tasarımına etkisinin, hem biçim hem de içe- Turkish handicrafts as individual and social rik bağlamında ulusal gelenek taşıyıcısı varlık indicator of identity and its creative impulses in the framework of a contemporary artwork formu, hayat ağacı kilim motifli bir güncel sanat carrying a rug motif of life tree. uygulaması örneğinde analizi yapılmaktadır. This interpretation is made from the viewpoint Anahtar Kelimeler: Geleneksel Türk El Sanatları, of both form and content, and the tree motif is Resim Sanatı, Çağdaş Toplum, Hayat Ağacı Ki- considered as a carrier of national tradition. lim Motifi Keywords: Traditional Turkish Handicrafts, Painting Art, Contemporary Society, The Rug 1. Giriş Motif of Olive Tree Geleneksel Türk el sanatları, çağdaş resim sanatı üretimleri de en sade tanımla, kısaca; insansal yarat- açılabilir, ama diyebiliriz ki, onlar kendi içlerinden madırlar (Hancerlioğlu,1975: 275). Aynı zamanda da organize olurlar (bir tinsel özden doğmazlar) ve bu her iki alanda da yaratılan formlar doğadaki formlar- bakımdan da onlar fizik yasalarla açıklanabilirler. Ar- dan farklı olarak, tinsel bir ‘öz’ den yaratılırlar. İnsa- tefakt (yapay) olan formlar, tasarımlar, buna karşılık nın tinsel varlığı, duygu ve düşüncesi ile doğaya kat- doğa yasalarıyla açıklanamazlar”. Bu üretimlerin, ta- tığı tasarımlardır. Tunalı’nın (2004: 22) da belirttiği sarı- idea formların tinsellik, insansal boyutu yanın- gibi, “ Elbet doğada da bir anlamda tasarımdan söz da bir de teknik-beceri (Yun.Techne) boyutu bulun- maktadır ki bu onun tasarımsal, kültürel, ikinci bir doğa olma boyutudur. * Araş. Gör. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Resim-İş Eğitimi Anabi- lim Dalı, Buca/İzmir, e-posta: [email protected] “ Eski Türk ve İslam kültür dünyasındaki sanatlar” Research Assistant, Dokuz Eylül University Program of Painting Education. denildiğinde, Batı’nın “Minor Arts” olarak nitelendir-

24 arış V / 2 0 1 1 The Effect of Traditional Turkish Handcrafts on Contemporary Painting Design: The Case Study of an Artwork with Rug Motive of Life Tree C. Arzu AYTEKİN

diği, küçük sanatlar ağırlık kazanmaktadır. Küçük sa- toplumsal anlam ve değerinde değişime uğramakta- nat olarak nitelenen bu sanatların dışındaki büyük dır. Ancak çağdaş Türk resim sanatı tarihine bakıldı- sanatlar, kültür düzeyi ve estetik duyarlılığın ölçüt- ğında, resim sanatının çağdaşlaşma yolundaki gelişi- leri - resim, heykel ve mimari ürünleridir. Oysa ki minde etkili olan, toplumumuzun tarihsellik içinde elde ettiği Kuban’ın da belirttiği gibi, “her ‘artefakt’a ister ano- nesnelere bakış tarzı ve yaklaşım biçimi, duyuş ve beğeniş biçi- nim, ister sanatçısı belli olsun, ister anıtsal, ister el minin dışavurumu olan değişmeyen öz değerleri kullan- işi niteliğinde olsun, bir toplumun estetik duyarlılığın ye- ma, ulusal kültürü evrensel boyutlara ulaştırma ama- terli bir ifadesi olarak bakmamak olası değildir” ( 1995: cı değişmeden durmaktadır. 251). Süslemeci sanat ürünleri, dinsel tapınma, yü- 2. Çağdaş Türk Resim Sanatı’nda Gelenekçilik ve celtmenin ilk biçimleri, mitoslar bilinen sembolik Gelecekçilik anlam yüklenmiş ilk sanatsal ifade örnekleri olarak Bireysel ve toplumsal kimlik göstergesi olarak gele- kabul edilmektedir. Sembolik dil olarak bir ifade ara- neksel Türk el sanatları üretimleri ve yaratı dürtüle- cı olan resim, eski Türkçe’de nakış, sadece fırça kulla- rinin çağdaş Türk resim tasarımına etkisi hem içe- nan ustalar nakkaşlar/ressamlar tarafından, nesilden rik, hem de biçim bağlamında incelenirken öne çıkan nesile sembolik anlamlar içeren bir dil ile aktarılan olgu; 1923 yılından beri hep ulusal kimlik sorunu içe- sosyal bir pratik idi. ‘El işi’nin ön planda olduğu ge- risinde ele alınan toplumsal- kültürel belleğin çağ- leneksel zamanlarda ve kültürlerde iki boyutlu yüzey daş bir üslupla aktarımıdır. Türk ulusunun gelenek- resmi, kendine özgü teknikleri, yapımı özel bir beceri sel, öz kültürel değerlerinden biçim ve anlatım bakı- isteyen, bezeme yani süsleme (İng. Decoration) yanı mından yararlanmak, yöresel bir konunun bir gerçek- ağır basan bir resim olarak kabul edilmektedir. Bir liğin, içerik olarak bir resimde kullanılmasından fark- saray sanatı olan minyatür resmi de, örneğin bir halk lıdır. Ulusal kimlik sorunu resim sanatı bağlamın- sanatı olan kilim de aslında özel bir ortamda, belir- da iki şekilde ele alınmıştır. 1- Gelenekçilik 2- Gele- li üslup kalıpları içinde üretilmiş estetik duyarlılığın cekçilik. Bu konu kendisi bir sorunsal olarak görülen ürünleridir ve toplumumuzun güzel olgusu ile ilişki- Türk sanat tarihi kapsamında halen tartışılmaktadır. sini saptamak bakımından önemsenmelidirler. İster geleneksel anlamda ve biçimde, ister çağdaş Günümüze gelindiğinde, çoğunlukla büyük sanat anlam ve biçimde olsun sosyal bir olgu olarak her tür- olgusu içinde yer alan sanat ürünlerinin de ötesinde, lü kültürel varlık, bizi tanıtlayan özellikleri yansıtan disiplinlerarası işler üreten çağdaş ressamlar, her tür- lü tekniği, aracı, gereci, motifi kullanma özgürlüğüne belli bir topluma ait yaratılardır. Yaratma etkinliğine sahiptir. Artık sanatçı, sosyal bir pratik olarak, nesil- sanatçıları yönelten dürtüler, içinde yaşadığı kültü- den nesile aktarılabilecek bir ustalık biçiminde değil, rel ortam ve toplumla ilişkilidir. Burada sanatçıların bireysel bir bileşkede devamlılığı olmayan bir alan- etnik kimliğine vurgu yapılmamakta, fakat toplumsal da sanat eseri yaratmaktadır. Özellikle 1960 sonrası ortamın eğilimlerine vurgu yapılmaktadır. Geleneksel Batı’da plastik sanatlar alanındaki kültür politikaları- halk sanatlarında bu ortam, Anadolu’yu Türk yapan nın etkisi ile çağdaş sanattaki demokratikleşme süre- ortam olarak ortaya çıkan ürünlerin yapanın kişiliği- ci, özgürlükçü hareketler, görsel iletişimin ve tasarı- ni aşan, genel bir eğilimin ürünleri oldukları görülür. mın öne çıkması ile geleneksel sanatçı/ressam tanı- Özgün formlar hep çağdaş sanat alanında düşünülür- mı da artık değişmeye başlamıştır. Gelişen teknolo- ken aslında, özgünlük daha çok ulusallık kategorisi içindedir. ji ve teknik, sanatçılara yeni olanaklar sunmakta; bel- Çünkü içinde yaşanılan toplumla iletişimdeki duyar- ki de günümüzde bu olanaklar doğrultusunda sanatçı- lık ve ulusal değerlerden pay alma arttıkça, sanat ese- ları yaptıkları çalışmalarda heyecanlandıran en önem- ri özgünleşmektedir. Günümüzün gelecekçi, yapanın li şeyin; geleneksel tuval boya resminin dışında bir iş kişiliğini sonuna kadar ortaya koyması esasına daya- yaparken çağın gerisinde kalmamak olduğu söylene- lı bir sanat ortamı ürünü; çağdaş sanat ürününde de bilmektedir. Çağdaş resim sanatında yenilikçi olma- asıl önemli olan, çağdaş duyarlık ve biçimdir. Bura- nın tek koşulu olarak tekniği ele almanın yanlış oldu- da baskın unsur ise, yenilik kavramıdır. Toplumsal fetiş ğu bilinmektedir. Resim yüzeyinde değişik yapay mal- hâline gelen yenilikçilik, dışarıdan yoğun bir şekilde zemeleri, kendi kültür dağarcığımızda topladığımız aktarılan yabancı kültürel öğeler, popülist yaklaşım- geleneksel halk sanatı örneklerinden olan bir yazma- lara rağmen Anadolu’daki farklı kültürel katmanların yı da doğrudan resmin içine dâhil etmek ya da bir ki- yeni sanat sentezi, “Anadolu- Türk Sanatı” başlığı al- lim desenini, farklı malzeme - tuval üzerinde yeni bir tında, çoğunlukla ilgili literatürde (Kuban, 2009) ve re- yorumla çağdaş bir sorumlulukla kullanmanın teknik sim yorumlarında denildiği gibi, daha genel bir eği- işlevselliğinin yanında, çağdaş içeriğe katkısı da düşünül- limin ürünleri; Anadolu Türk halk sanatlarından etki- melidir. Teknolojik çağda, toplu medya karşısında gi- lenmeler de devam etmektedir. derek öncü değerini kaybeden geleneksel resim sana- Çağdaş Türk resim sanatının, en güvenilir top- tı gibi, geleneksel sanatlar da kültürel bağlamda, eski lumsal kültürel bellek kaynağı: Anadolu’daki Türk

arış V / 2 0 1 1 25 Geleneksel Türk El Sanatlarının Çağdaş Resim Tasarımına Etkisi: Hayat Ağacı Kilim Motifli Bir Güncel Sanat Uygulaması Örneği C. Arzu AYTEKİN

geleneklerini ve inanç sistemini yansıtan Anado- sanat yaratıları arasında farklılıklar bulunmaktadır. Bu lu Türk el sanatları üretimleri olduğu söylenebi- farklar genel olarak şöyle sıralanabilir: lir. Kuban’ın bu konu ile ilgili görüşü önemlidir. Geleneksel toplumların sanatındaki anlam, top- “Anadolu’yu fethedenlerin tümünün göçebe ol- lumsal yapı ilişkilerine daha sıkı bağlıdır. Geleneksel madığı ve yerleşenlerin Yakın ve Orta Doğu’nun sanatlar toplum yaşamını bütünleyen uğraşlar olarak çeşitli ülkelerinden kopup geldikleri biliniyor. Fa- tarihsel anlam taşırlar. Toplum prototip imgeler suna- kat Anadolu’yu Türk yapanların göçebe gruplar rak, yaratanın elini ve beynini dolaylı bir biçimde daha olduğu, yani Türkleşmenin toplumsal kaynağı- fazla kontrol eder. Sonuçta spontane jest, yaratma sü- nın şehirlerden çok kırlarda olduğu kabul edile- recinde estetik tavır olarak daha az görülür. bilir. Bu açıdan ulusal geleneklerin taşıyıcısının, kent- • Geleneksel toplumların sanat yaratıları, en- lerin kozmopolit kültür ortamı dışında kalan gö- düstri toplumlarının estetik anlayışına göre çebe sanatı olduğunu düşünmek doğru bir öneri sanatsal değillerdir ve estetik boyut ikinci olabilir” (Kuban, 1982: 40). plandadır. Ancak estetik duyarlık zenaat dü- Bu araştırmada da hem ulusal geleneklerin taşı- zeyinde yansıtılmaktadır. Belirli işlevleri ya- yıcısı olarak ele alınabilen, hem de çağdaş soyut re- nında, günlük yaşamı süslemekte, ona este- sim sanatı sanatçılarını da etkileyebilen göçebe el tik bir boyut kazandırmaktadır. sanatlarından dokuma alanı ürünü; Anadolu kilim- • Teknolojik toplumlarda oldukça az olan, bi- lerindeki duyuş ve biçim zenginliği öne çıkmaktadır. reylerin ortak simgelere katılım düzeyleri, “ Dokuma alanı, teknik olarak sınırlı, fakat biçim sözlü- • geleneksel toplumlarda çok yüksektir. ğü açısından en zengin alandır. İster geometrik olsun, is- • Geleneksel toplumlarda, bir ritüel olarak sa- ter bitki veya hayvan motifleriyle oluşsun, diğer sa- natsal yaratma kutsal ve duygusal bir yoğun- nat alanları için kaynak ödevi görmüş olabilir” (Ku- luk taşımaktadır. ban,1982:41). Çağdaş Türk resim sanatında, Anadolu Geleneksel ve teknolojik toplumlar arasında- Türk halk sanatındaki biçim duyarlığını, düzeni, çiz- ki farklılıklar yanında, batı toplumlarına özgü gele- giyi, sadeliği, rengi ve figürü içten bir dürtü ile yo- neksel anlayış ile doğu toplumlarına özgü gelenek- rumlayan, en güncel ve sıradan konuları bile misti- sel anlayış arasında farklar bulunmaktadır. Örneğin, size eden bir tavır hep varolmuştur. Ancak tüm ulus- Batı resim sanatında gelenekçi yapıtlarda, insan iliş- lar için ortak olan, kitle kültürüne dayalı kültür po- kileri dışında, dış dünyanın gerçeklerinden, bir nes- litikaları ve iletişimin artması ile kültürlerarası etki- ne yaratmak arzusundan yola çıkılırken, geleneksel lenme daha fazla öne çıkmaktadır. Bu nedenle ge- Türk kültüründeki yaratılarda, dünyayı olduğu gibi leneksel Türk kültürü ve halk sanatları biçimlerinin değil, kültürel gerçek, mecazlar, hikâyeler, kalıp bi- içindeki anlamlar ve yaratı dürtüleri üzerinde yete- çimler içinde, sonsuz yinelenen, bilinen semboller rince durulmamaktadır. “Geleneksel Türk Resim Sa- içinde görme hâkimdir. Armağan, geleneksel sanat natı ve Çağdaş Yansımaları” başlıklı araştırmada da yaratılarını, Batılı anlamda çağdaş bir resim sanatı (Başar, 1996) belirtildiği gibi, dinsel ortam ve iktida- üretiminde olduğu gibi, salt estetik olarak değerlen- rın etkisinde olan minyatür resim sanatındaki çizgi- dirmenin olanaksız ve anlamsız olduğunu belirtmek- nin dışına çıkma eğiliminin gözlenebildiği belki de tedir. “Geleneksel ve Teknolojik Toplumlarda Sanat” tek alan, halk sanatı örnekleri, yeterince araştırılma- başlığı altında tarihsel süreç içerisinde toplum tiple- mış ve günümüzde de hâlâ varlığını sürdüren bu ge- rini ve sanat yaratılarını ele alan Armağan’ın görüş- leneksel sanat türünün saray sanatına göre daha az leri geleneksel Türk toplumundaki el sanatlarındaki tanınmasına neden olmuştur. yaratı dürtülerini de açıklar niteliktedir. “ …Sanatsal yaratı ve simgeler “ben” duygusunun 3. Geleneksel Toplumlarda ve Çağdaş/Teknolojik Toplumlarda Yaratı Dürtüleri yok olmasına ve “biz” duygusunun başat duruma Teknolojik toplumlarda düşünce biçimleri birbirine geçmesine hizmet ederek, küme üyeleri arasında yaklaşmakta ve kültür, rastgele bireyler topluluğunun tam bir birlik ve dayanışma duygusunun ortaya kültürü olan, Kitle Kültürü’ne doğru gelişmektedir. Sa- çıkmasını sağlar. Böylece sanat yaratıları toplum- natta da bir üslup devamlılığından çok, yenileşme, sal örgütlenmenin ve toplumdaki iletişimin önemli sürekli bir değişim, dönüşüm söz konusudur. Oysa, bir işlevsel öğesi olmaktadır. Sanatın totemik de- “Bir üslubun meydana gelişi, tek tek eserler arasında- ğeri yanında topluma bir canlılık kazandırma ve ki benzerliğin artması toplum kültürünün homojenli- yaşamı anlamlı kılma değeri vardır.” (1992: 160) ği ve bu homojenliğin devamlı oluşuna bağlı olmakta- 4. Geleneksel Türk El Sanatlarının Çağdaş Türk dır.” ( Kuban, 2009: 31) Geleneksel yapılarını koruyan, Resim Sanatı/ Tasarımına Etkisi fazla bir farklılaşmaya uğramamış geleneksel toplum- XVIII. Yüzyıl başlarından itibaren başlayan batılılaş- ların sanat yaratıları ile çağdaş teknolojik toplumların ma hareketi ile XIX. Yüzyıl sonlarında tuval resmi-

26 arış V / 2 0 1 1 The Effect of Traditional Turkish Handcrafts on Contemporary Painting Design: The Case Study of an Artwork with Rug Motive of Life Tree C. Arzu AYTEKİN

ne geçiş yaşamış, Anadolu Türk kültür ortamına yeni deha mı? Dehası varsa durmasın katılsın bu gü- teknik ve estetik değerler aktarılmış ve bu görsel/ zel geleneğe. Ama deha konusunda bizim sayımız plastik/estetik değerler süreklilik göstermiş; gelenek- suyumuz yok…Aydın sanatkâr bu güzel geleneğe sel çizgi, batı sanatının etkisine girerek minyatür ve kişiliğini katsın yeter. Halk sanatının biricik ek- duvar resimleri geleneksel sanatların yanında, yeni siği budur” (Eyüboğlu’ndan aktaran,Karaduman, modern bir Türk resim sanatı oluşmuştur. 2001: 21). Eliri (2010: 298) “ Çağdaş Türk Resim Sanatının “Geleneksel Türk Sanatlarının Batı Soyut Resim Gelişimine Etki Eden Faktörler” başlıklı bildirisinde, Sanatı’nın Temellendirilmesindeki Rolü” başlıklı bil- çağdaş Türk resim sanatımızın gelişiminde önem arz diride (Bal, 2010), endüstri çağında, Batılı sanatçı- eden unsurları sıralarken birinci sırada, - geleneksel lar arasında da yaygınlaşan modern ve postmodern sanatların ve minyatür sanatının çağdaş Türk resim “özgür” ve “özgün” eğilimler sonucunda “yeni akım- sanatına katkısı, en son sırada da -düzenlenen müza- lar” biçiminde bir çıkış arandığı ve bu arayışların bü- yedelerin katkısı olarak vermiştir. Bu sıralama tarih- yük ölçüde Orta ve Uzakdoğu geleneksel ve yerel sa- sel ve toplumsal gelişime paralel olarak, Türk resmi- nat motiflerinde sonuçlandığı belirtilmektedir. Özel- nin ilk kaynaklarından yola çıkılarak yapılmıştır. Türk likle soyut resmin temelinde Doğu mistisizmi, mo- resminde, Batı’lı tarzda resim yapma 200 yıla yakla- tifleri, biçimleri, stilizasyonu olduğu ve Batı resim şan bir süreyi kapsamasına rağmen, daha köklü ge- sanatında yüzey araştırması yapan sanatçıların da, leneksel sanatların ve minyatür resim sanatının Türk Doğu’nun yerel ve geleneksel kültürünü inceledikle- resim sanatına katkısı, Batı sanatının katkılarının ya- ri ve eserlerinin tasarımında bunlardan yararlandık- nında günümüze dek dönüştürülerek devam etmek- ları örneklerle gösterilmektedir. Bu bildiride ilgi çe- tedir. “Bir önceki kuşağın bir sonraki kuşağa aktarıl- ken örneklerden biri de Paul Klee’nin çalışmasıdır. dığı görsel değerler süreklilik gösterir ve yeni değer- Sanatçı, modern resim sanatı içinde yer alan çalış- ler ancak bu süreklilik içinde belli bir yere oturtula- malarında, geleneksel Anadolu kilimleri ve halıların- bilir.” (Eliri, 2010: 298) dan esinlenmiş ve modern grafik işaretleri (ok işare- Batı’nın yenilikçi soyut resim anlayışına göre bi- ti gibi) kullandığı gibi, Anadolu kilimlerindeki (Foto çimlenen modern Türk resim sanatının, geleneksel 2.) renk gramerini ve biçim düzenlerini de modern estetiğe bağlı halk tarafından benimsenmesi kolay sanatının temel unsuru olarak kullanmıştır (Foto 1). olmamıştır. Bu nedenle İstanbul’da gerçekleşen ilk modern sergide 20 sanatçı, halka çağrı başlığı ile bir bildiri yayınlamışlardır. Bildiride sanatçılar, “Sizin yeni resmi yadırgayacağınızı sanmıyoruz. Yeni resmi yadırgayanlar, resmin yalnız bir tür ben- zetmeci olması gerektiğine karar kılmış olanlardır. Halbuki Karagözü, yazmayı, kilim nakışlarının tür- lü türküsünü bilen sizler, resmin her çeşidini an- layacak, sevecek kadar zengin bir mirasçılarısınız” (Tansuğ’dan aktaran, Karaduman, 2001: 20) diyerek, soyut resimlerini kabul ettirememe kay- gılarını, geleneksel biçim dünyamıza çağdaş sanat dünyasının gözü ile bakarak gidermeye çalışmış- lardır. Çağdaş Türk resminde, baştan beri, gelenek- sel biçimleri modern bir biçimcilik ile yeniden sun- mak; çağdaş ve modern bir resim sunmak adına ye- tersiz görülmüştür. Eski biçim verilerini, motif dü- zenlemelerini soyut anlayışla, sadece biçimsel ola- rak tuvale aktaran çalışmalar da eleştirilmekten kur- tulamamışlardır. Çağdaş Türk resmi ile halk sanatı arasındaki ilişkilendirmesi daha fazla kaynaştırmaya ve yaşamsallığa, bir senteze dayalı olan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun, eserlerindeki geleneksel formlara ba- kış açısı ve yenilikçi Türk resim ortamını değerlendir- mesi kendisi tarafından şöyle açıklanmaktadır. “Peki halk sanatının eksiği ne? Niçin halk sanatı gaye olmuyor da sadece bir kaynak oluyor?Aydın sanatkârın halk sanatına kattığı ne olmalıdır, Foto 1. Paul Klee, “Kompozisyon”

arış V / 2 0 1 1 27 Geleneksel Türk El Sanatlarının Çağdaş Resim Tasarımına Etkisi: Hayat Ağacı Kilim Motifli Bir Güncel Sanat Uygulaması Örneği C. Arzu AYTEKİN

Foto 2. Konya Yöresi Kilimi 1916, T.Ü Yağlıboya (Bal, 2010: 315)

Foto 3. Hamit Görele, “Görünüm” Tuval Üzerine Yağlıboya (www.turkresmi.com)

Anadolu Türk kültür ortamında, Türk resim sa- natında da, Anadolu kilimlerindeki biçim düzenleri- ni modern sanatının temel unsuru olarak kullanmış sanatçılar bulunmaktadır. Toplum kültürümüzde en eski zamanlardan beri hiç kesilmeden sürdürülen tek sa- nat geleneğimiz olan dokuma ve kilimlerin Türk sana- tında başlangıç noktası olmasından hareketle bu bi- çimler kullanılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren devlet des- teği ile sanatçıların yapmış oldukları yurt gezile- ri, kamuya ait kurumlar ve devlet tarafından mo- dern sanatın desteklenmesi, Devlet Resim Heykel Müzesi’nin kurulması vb. Türk kültürünü evrensel boyutlara ulaştırma gayretleri daha sonraları tek tek sanatçılar tarafından da resim sanatında sürdürül- müştür. Hamit Görele, figüratif resimler yapmış olsa da, soyutlamacı tavrı ve anlatımı ile modern Türk re- sim sanatı ustalarındandır. Buradaki örnek resimde (Foto 3.) olduğu gibi, modern soyutlamacı bir man- zarada, Anadolu kilimlerinden çıkmış yeni bir sentez form, düz mavi bir leke içerisinde kuş kümesini sem- bolize eden, ortasında turuncu renkte sembolik bir

28 arış V / 2 0 1 1 The Effect of Traditional Turkish Handcrafts on Contemporary Painting Design: The Case Study of an Artwork with Rug Motive of Life Tree C. Arzu AYTEKİN

Şekil 1. Çatalhöyük’ten bugü- ne “Hayat Ağacı- Dijital Tasarım” Hayat Ağacı Kilim Motifi, Türk 2010, Tuval Üzerine Karışık Teknik. deseni örnekleri (Erbek, 2006)

form (güneş) yeralmaktadır. Burada en ilgi çekici bö- lüm burasıdır. Anten gibi sıradan bir nesnenin ya- nında sıra dışı kullanımı ile beliren bu şekil, sanatçı- nın kültürel belleğinde dönüştürülmek üzere hep va- rolan bir soyut biçimdir. Popüler Kültür içinde anlam yitimine uğrayan geleneksel halk sanatları ile ilgili bir yazısında da (Koçan, 1999: 32), fantezi öğesini içinde barındı- ran, masalsı dünyanın şimdiki zamanda dönüştü- rülmek üzere hep var olacağını vurgulamakta ancak günümüzde kültürümüzün bir parçası olan halk sa- natımızın içine düştüğü son durumu da ortaya koy- maktadır. Koçan bu yazısında, halk kültürünün için- deki zenginliklerin ve tarihselliğin yitirilmesi ile bu sanatlardaki değişimden bahsetmektedir. Bu de- ğişim olumlu olmamıştır. Çünkü halk sanatların- daki dil zenginliği, yüzyıllarca kuşaktan kuşağa ak- tarılmış anlamlar yok olmaktadır. Yerine daha yü- zeysel, ticari kaygılarla yaratılan, güncellikten bes- lenen popüler kültür ürünleri oluşmaktadır. Sonuç olarak, halk sanatının bir kültürün yok oluşunun öykü- sünü temsil eden bir şey hâline dönüştüğünü vurgula- maktadır. Oysa ki, kültürel değerlerinin sürekliliğini bir ölçüde sağlayabilen ve kültürel değişimlere bas- kın çıkan toplumlar geleneksel yapısını devam etti- rebilmektedirler. Hayat Ağacı Kilim Motifli Güncel Resim Tasarımı Örneği Hayat ağacı motifi, halı ve kilimlerde de, stilize ya da doğal tarzda görülen sık sık ortaya çıkan gizem- li bir motiftir. “Hayat Ağacı Motifi ve Türk Tekstil Sanatlarında Uygulamalar” başlıklı yazıda (Sürür, 1992), bu motifin sürekliliğinin sebepleri üzerinde durulmaktadır. Hayat ağacı motifi, genellikle sa- ray kültürüne ait bir form olarak, halk tarafından da ilgi görmüş ve Anadolu’ya yayılmış daha yalın bi- çim anlayışı ile folklorik bir sentezle şiirsel ve ev- Foto 4. C.Arzu Aytekin rensel anlam taşımaktadır. İnsanın soyut düşünce- sinin ürünü olan motif, evren-ağaç, dünyanın mer-

arış V / 2 0 1 1 29 Geleneksel Türk El Sanatlarının Çağdaş Resim Tasarımına Etkisi: Hayat Ağacı Kilim Motifli Bir Güncel Sanat Uygulaması Örneği C. Arzu AYTEKİN

kezi ve mutlak gerçeğin sembolü olarak geçmekte- rine eklenmiştir. Aslında burada da postklasik siya- dir. (Şekil 1.)deki örneklerde görüldüğü gibi bu mo- set kuramcısı Arendt’in “modern çağın ortaya çıkışı tifin bazen sembolik anlamının yanında saf deko- ile ortak dünyanın sonunun geldiği” görüşünde ol- ratif biçimsel yapısı öne çıkabilmektedir. Sürür’e duğu gibi bir nesnenin (ağacın) aynılığı fark edile- göre, “ Günümüz tekstil sanatlarında görülen, or- bilir olmaktan çıkmıştır. Nesne artık tamamen özel tada ekseni bulan simetri esasına dayalı çoğu de- hâle gelmiştir. Yine de hayat ağacı motifi, kültürle- sen, motif, belki de bilinçaltına yerleşmiş kutsal rin ortak mirası olarak, bir mühür gibi sabit kalıcı ol- ağaç düşüncesinin somutlaşmış görüntüsü olabi- duğunu ispat edercesine gövdenin tam merkezinde lir” (1992:201) yer almakta ve canlılığı, soyutlama gücü ile kaybol- Günümüz resim tasarımında da görülebilen (Foto maya yüz tutmuş, sembolik dil zenginliğini bugüne 4.), hem ulusal gelenek taşıyıcısı, dünya kültürlerin- taşımaktadır. de de bulunan; eskiden töresel bir davranış olarak 5. Sonuç yaratma eylemi sonunda ortaya çıkan; hayat ağacı Diğer geleneksel sanat anlayışlarında olduğu gibi, motifi, ‘Varlık’ biçim, teknolojik çağda, bu sefer kur- Anadolu Türk sanatında da üretilenler, ontoloji, koz- gusal olarak ortaya çıkmaktadır. Eklektik bir şekilde, moloji ve psikoloji ile yakından ilişkilidir. Bu sanat- kaybolmakta olan bir geleneğin kalıntısı, ‘Melez Var- ların yaratıcı sürecinde, sanatkârlarının üretimleri- lık’ spontane jest olarak, bilinçaltı verilerinden tek- nin bilgisel bir yönü bulunmaktadır. Bu yön Onto- rar ortaya çıkmaktadır. Hayat ağacı kilim motifli re- loji veya Varlık Felsefesi ile doğrudan ilgilidir. Gele- sim tasarımı örneğinde, geleneksel hayat ağacı ki- lim formunun kullanılma amacı: sanatçısının belle- neksel sanatlarda töresel bir davranış olarak yaratma ğinin izlerini sürdüğü özel anlamlar yanı sıra daha eylemi sonunda ortaya çıkan “Varlık” düşünseldir. Bu genel bir alana da gönderme yapmaktır. Bu işaret, sembollerden oluşan Varlık, yapay olarak değil, gele- Anadolu’nun penceresinden bakılarak çağdaş bir üs- neğin bir parçası olarak ve gerçekten başka türlü ifa- lup içerisinde sunulmaktadır. Yaşamın içinden ko- de edilemeyen bir şeyi anlatırken dünya gerçeğinden pup gelen bu tema, değişeni olduğu kadar değişme- kaçışın ve kültürel gerçeğin efsane dilli kültür anla- den aynı kalanı da göstermektedir. Bu resimde, gü- yışı ile anlatımıdır. Çağdaş resim sanatının bazı sa- nümüzde her şeyin maddeselleştirilmesine, çoğal- natçılarını da kendisine çeken taraf budur denilebi- tılmasına ve asıllarının yok edilmesine, bilinen top- lir. Oysa ki postmodern küresel dünyada, çağın gere- lumsal kimliğinden sıyrılmasına gönderme yapıl- ği olarak, Türkiye’deki resim sanatında da, saygın ‘saf maktadır. sanat’ olgusunun ötesinde, daha çok ticari rekabet Popüler kültür ve halk kültürü sorgulamasına gö- yaşayan bazı ülkelerin iletişim ağı içerisindeki uyarı- türebilecek çalışmada, dijital bir tasarım tuvalde ye- cı mesajlar aynen iletilmekte ve kitlelere hitap eden niden yaratılarak; bu sefer farklı malzemelerin (üze- popüler görsel kitle kültürünün üreticiden çok, tüke- rinde kreditkarte yazan kartlar, orijinal fotoğraflar) tici estetik alanına giren estetik dışı ve dijital imgele- bir araya getirilmesiyle uygulanmaktadır. Gelenek- ri, geleneksel resim sanatındaki yapıt eğretilemelerinin sel minyatür sanatında olduğu gibi şematik anlatım- yerini almaktadır. lı arkebiçim- kilim motifinin arkasındaki dilek ağa- Popüler ya da ortak sanat grupları, sanat ve ta- cı formu ve bu ağacın üst tarafında üzerinde İngiliz- sarım birlikleri ve güncel sanat etkinlikleri ile genel- ce ve Türkçe kelimeler olan, paraliz, back, 3 tam sü- leştirilmeye çalışılan, disiplinlerarasılık ile kendisi- rüm yazan ticari amaçla hazırlanmış ham maddesi nin dışındaki alanlarla da ilgilenen geleneksel sa- ağaç olan, bilgisayar kullanımı ile ilgili bilgilerin hap nat alanları (örneğin, resim, heykel) günümüz sa- gibi sunulduğu, cep kitaplarını andıran geometrik bi- nat ortamında kendi sınırlarını yitirmektedir. Ken- çimler, reklamlardaki gibi üst üste, sanatçının çağ- di sınırlarını yitiren bu uygulamalar, Croce esteti- dışı ve çağa ait görsel belleğinden çıkıp gelen imaj- ğindeki kesin olarak formülleştirilmemiş bir dü- lardır. Ağaç formunun arkasında mekanı oluşturan şünme süreci olan sezgisellik ve uzun süreli gözle- dikey ve çapraz kalın çizgilerin oluşturduğu üçgen me dayalı, görsel bellek kullanımından çok, çarpı- formların tüm resim yüzeyini kaplaması, geleneksel cı fikirlerin, üst düzeyde donanımlı dijital makine- Türk sanatlarındaki istifleme olgusunu çağrıştırmak- ler, çarpıcı materyaller kullanılarak ya da çarpıcı ha- tadır. Resimde ağaç formunun üst kısmında şimdi- zır yapım nesnelerin bir araya getirilmesinden oluş- ki zamanda özel alana ait anlamların göstergeleri maktadır (Aytekin,2010). Çağdaş kültürlerde kültü- ile birlikte aynı düzlemde ele alınan inanç sembo- rün de özelleştirilmesi ile yaratıcı yapıt metaforla- lü, geleneksel hayat ağacı kilim motifi, ortak, ‘top- rının dışında, çoğunlukla sürekli bir değişimi slo- lumsal bellek’ sembol biçimi, anlam değişimine uğ- ganlaştıran özel sektörün toplu sanat etkinlikleri ramış, güncel bir imaj gibi diğer ağaç şeklinin üze- (bkn. Corporate Art) içinde yer alan çalışmalar des-

30 arış V / 2 0 1 1 The Effect of Traditional Turkish Handcrafts on Contemporary Painting Design: The Case Study of an Artwork with Rug Motive of Life Tree C. Arzu AYTEKİN

teklenmektedir. Popüler Görsel Kültüre hitap eden, miş, kaynağı belli olamayan bir kültürün doldurul- güncel üretimler, ‘sürekliliği olmayan’ ve gelip ge- duğu ortamlarda, özgür bir sanatsal yaratma süre- çici ‘yaratıcı edim’in dışında, dışarıdan belirlenen cinin yanında, sanatçıların bir yere bağlanma, bi- bir içerik çerçevesinde bir araya getirilen, en yeniler reysellikten yola çıkarak kendi toplumunu ve kül- olarak öne çıkarılmakta; içerisinde eleştirinin de yer türünü oluşturan değerlerin, farklılıkların, benzer- aldığı, kışkırtıcı bireysel seçimlerin anlık sunumla- liklerin farkına varmanın, ‘ öz’günlüğünün resim sa- rı olarak zamanında yeni olurken; zamanla kanıksa- natında öne çıkarılması talebi göz ardı edilmeme- nan biçimlere dönüşmekte, sorgulanmadan hemen lidir. tüketilmektedir. Kaynaklar Sonuç olarak araştırmada, çağdaş resim sana- Armağan, İ. (1992), Sanat Toplumbilimi, Demokrasi Kültürüne Gi- tı kapsamında uzun bir süredir üretimlerine devam riş, İzmir: İleri Kitabevi Yayını. eden Türk sanatçılarını da geleneksel formlarla yeni Aytekin, C.A. (2010), “Günümüzün Görsel Kültüründe Tüke- sentezlere iten güçlü isteğin sadece kültürel belle- tici Estetik Anlayış-Resim ve Tasarım”, Sanat ve Tasa- rım Dergisi, Sayı 5, Ankara: Gazi Üniversitesi, G.S.F. ği kullanma, bu sayede geçmişle bağ kurmak, eski- Yayını. yi yeniden canlandırmak ve farklı bir şey ortaya çı- Bal, A. (2010), “Geleneksel Türk Sanatlarının Batı Soyut Re- karmak olmadığı görülmüştür. Bu olguların, çağdaş sim Sanatının Temellendirilmesindeki Rolü”, IV. resim sanatındaki üretimlerde bir yan okuma olarak Uluslar arası Türk Kültürü ile Sanatları Kongresi/Sa- izleri görülmekle birlikte asıl olan; yaşamının için- nat Etkinlikleri, 02-07 Kasım 2009, Kahire: Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araş. Mer. Yayını, Bildiriler Ki- den kopup gelen, sanatçının içindeki değişeni ol- tabı, Ed. Yusuf Küçükdağ, Ahmet Aytaç. duğu kadar değişmeyeni “öz”e dair olanı göstermek Başar, R. (1996), Geleneksel Türk Resim Sanatı ve Çağdaş ve bunu geleceğe çağdaş bir anlatımla taşıma dür- Yansımaları, D.E.Ü. Sos. Bil. Enst. Geleneksel Türk El tüsüdür. Sanatları Anasanat Dalı, Sanatta Yeterlik Tezi, İzmir. Bayık, Y. (2004), “Günümüz Resim Sanatında Zaman ve Me- Cumhuriyet’in ilk yıllarında yoğun olarak, ge- kan Olgularının Yerel İmgelerle Betimlenişi”, D.E.Ü leneksel Anadolu Türk el sanatlarına ait formların G.S.F Resim Böl. Lisans Tezi Kapsamında Hazırla- çağdaş bir form olarak resimde yeniden ele alın- nan Araştırma Raporu, İzmir. masının, ulusal kimliğin gelenekle ilişkilendirilme- Eliri, İ. (2010), “Çağdaş Türk Resim Sanatının Gelişimine si ve evrensel dille aktarılması amacının bir sonu- Etki Eden Faktörler”, IV. Uluslar arası Türk Kültürü ile Sanatları Kongresi/Sanat Etkinlikleri, 02-07 Ka- cu olduğu görülmektedir. Ancak günümüzde bunun sım 2009, Kahire: Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araş. o yoğunlukta, kültürel anlamda homojenliği ve de- Mer.Yayını, Bildiriler Kitabı, Ed. Yusuf Küçükdağ, Ah- vamlılığı olmadığı düşünülmektedir. Bu sadece bir met Aytaç. etkilenme, biçimsel bir arayış ve ulusal kimlik soru- Erbek, M. (2006), Çatalhöyük’ten Bugüne Anadolu Motifleri, An- nu olarak görülmemeli; yöresellik dışında, çağdaş kara: Dösim Yayınları. Hancerlioğlu, O. ( 1975), Felsefe Sözlüğü, İstanbul: Remzi Ki- içeriğe katkısı üzerinde de durulmalıdır. Anadolu tabevi. geleneksel Türk el sanatlarındaki tavır ve duyarlılı- Karaduman, A. (2001), Çağdaş Türk Resminin Geleneksel ğı, toplumsallığı, simgeci anlatımı, Batı’nın deney- Estetik ve Biçim Anlayışıyla Olan İlişkisi Bağlamın- ci, teknik, bireyci, özgürlükçü tavrı ile sentezleme da “Resimde İstif Sorunu”, D.E.Ü G.S.F Resim Böl. Türk resim sanatında günümüzde daha çok önem- Lisans Tezi, İzmir. Koçan, H. (1999), “Halk Sanatı”, Cumhuriyet’in Renkleri, Biçim- senmelidir. leri, İstanbul: T. İş Bankası Yayını. “Tarihsel olarak kazanılmış geleneksel ve ye- Kuban, D. (1982), Türk ve İslam Sanatı Üzerine Denemeler, İstan- rel değerlerin hızla terk edilmesinden gelen (do- bul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları. ğan) meydan okumayla yüzleşilmelidir. Yerel de- Kuban, D. (1995), Türk ve İslam Sanatı Üzerine Denemeler, 2. Baskı, İstanbul: Kanaat Matbaası. ğerlerden uzaklaşmanın getirdiği sonuçlar için- Kuban, D. (2009), Batı’ya Göçün Sanatsal Evreleri, İstanbul: İş de derin anlamlandırma ve yorumlama sorunla- Bankası Yayını. rı vardır. Gelip geçicilik ne kadar fazla ise bunun içinde Sürür, A. (1992), “Hayat Ağacı Motifi ve Türk Tekstil Sanat- yatan ezelî ve ebedî gerçeği keşfetme ihtiyacı da büyüktür” larında Uygulamalar”, 4. Uluslar arası Türk Halk Kültü- (Bayık, 2004: 67-68). rü Kongresi Bildirileri, V. Cilt, Ankara: Kültür Bakanlığı HAGEM Yayını. Kültürel boşluğun, kültürel bunalımların oldu- Tunalı, İ. (2004), Tasarım Felsefesine Giriş, İstanbul: Yapı- ğu, simgesel anlamların sürekliliğini yitirdiği, ulu- Endüstri Merkezi Yayını. sal değerlerin çalındığı ve yerine kimliksizleştiril- www.turkresmi.com

arış V / 2 0 1 1 31 Halı, Kilim ve Diğer Düz Dokuma Yaygıların 2863 Sayılı Yasa Kapsamında Değerlendirilmesinde Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Problems in the Interpretation of Carpets, Rugs and Other Flat Weavings from the Viewpoint of

Suzan BAYRAKTAROĞLU* Law No.2863 and Proposals for Solution

ÖZET gılar için yeni bir tasnif sistemi getirilmiş, üzerin- Halı ve diğer dokumalar, 2863 Sayılı Kültür ve Ta- den 100 yıl geçmediği için müzelere alınacak nite- biat Varlıklarını Koruma Kanununda isim olarak likte eski eser olmayan, fakat yöresel, özgün renk, belirtilmemekte, 23 ncü maddenin a) bendinde desen ve motifleri taşıyan dokumalar ayrı bir sı- etnoğrafik eserler içerisinde yer bulmaktadırlar. nıf olarak belirlenerek önümüzdeki yüzyıllar için Etnoğrafik eser tanımı çok genel olmakta ve saklanmıştır. çok geniş bir zamanı kapsamaktadır. Çok erken Anahtar Kelimeler: Halı, kilim ve düz dokuma, veya çok geç bir tarihe ait olan eserler arasındaki 2863 Sayılı Kanun, Vakıf, Müze, Etnoğrafik, Müza- farkın ve yapılacak muamelenin belirlenmesi ge- yede. rekmektedir. ABSTRACT Aynı Kanun’un 24 ncü maddesine göre etnoğ- Carpets and other weavings are not stated in rafik eserlerin yurt içinde alımı satımı serbest The Law no.2863, they are mentioned in the olup, hangilerinin alınıp satılacağı bir yönetme- Ethnographic Works title in the subparagraph a) likle belirlenmektedir. Bu işlerde daha çok kişisel of the 23rd article of the Law no. 2863. tercihler kullanılmaktadır. The definition of ethnographic artwork is Ayrıca etnoğrafik ifadesi, insanlarda, eserlerin overgeneralized and covers a long period of birinci derecede korunması gerekli eser olmadığı time. It is necessary to determine the differences imajı oluşturmaktadır. between the works belonging to the very early Eserlerin müzelere alınması konusunda, 25. and very late history and the transactions applied maddeye göre Devlet müzelerinde bulunması ge- rekli görülenler, müzecilerin ifadesiyle “koleksiyo- on these works. th nu tamamlayıcı nitelikte olanlar” müzelere alın- According to the 24 article of the same law, maktadır. Yani 200 yıllık bir Milas Seccadesi mü- sale and purchase of the ethnographic works are zeye götürüldüğünde koleksiyonda ihtiyaç yoksa domestically free. Mostly, personal choice is used alınmayabilmektedir. Buna karşın 20-30 yaşların- in these transactions. da bir dokuma müzeye alınabilmektedir. Bu çeliş- The expression of “ethnographic” implies that kilerin giderilmesi gerekmektedir. these works are not the works which are necessary Bu nedenlerle ilgili Kanun ve Yönetmeliklerde to be primarily protected. etnoğrafik ifadesinin kullanılmaması ve başta halı On the subject of the works to be accepted ve diğer dokumalar olmak üzere taşınır kültür var- into the collection of museums, according to the th lıklarının müzayede yoluyla satışının yapılmama- 25 article, the works which seemed necessary sı önerilmektedir. to be in the collection of state museums, or Vakıflar Genel Müdürlüğünün sorumluluğun- “the works which are the complementaries of da bulunan halı, kilim ve diğer düz dokuma yay- the collection” are accepted into the collections of the museums. So, when a Milas prayer-rug is taken to a museum, if there is no necessity for * Vakıflar Genel Müdürlüğü, Müzeler Müdürü, Ankara, the collection, it may not be accepted. However, e-posta: [email protected] a 20-30 year old weaving can be accepted into the Director of Museums, General Directorate of Foundations, Ankara.

32 arış V / 2 0 1 1 Problems in the Interpretation of Carpets, Rugs and Other Flat Weavings from the Viewpoint of Law No.2863 and Proposals for Solution Suzan BAYRAKTAROĞLU

collection of the museum. These contradictions masını engellemektedir. Çalışmalar sırasında yasa should be solved. ve yönetmeliklerden kaynaklanan sorunlar maddeler It is suggested that the sales of the movable halinde tespit edilerek çözüm önerileri getirilmiştir. cultural assets, firstly carpet and other weavings Öneri ve görüşlerimiz doğrultusunda yasa ve yönet- should not be done by auction method and the meliklerde aksayan yönlerin düzeltilmesini başara- term of “ethnographic” should not be mentioned bilirsek, bundan sonra eserlerin tespit, tasnif ve alım in the related law and regulations. satımının daha sağlıklı ve daha güvenli olacağını ve The carpets, rugs and other weavings which are kaçakçılığının önlenebileceğini düşünmekteyiz. Tes- under the responsibility of General Directorate of pit, tasnif ve müzelere alma işlemlerini yürüten mü- Foundations and which have the original color, zeci ve sanat tarihçiler de, karmaşık olmayan, mad- local design and motif have been kept for the next deleri birbiriyle çelişmeyen, açık, net ve yol göste- centuries. rici yasa ve yönetmeliklerle daha huzurlu ve güven- Keywords: Carpet, Rug and Flatweavings, li iş ortamlarında görevlerini yerine getirebilecekler- The Law no.2863, Foundation, Museum, dir. Bilimsel gerçeklikte tespit edilip müzelere alınan Ethnographic, Auction. kültür varlıkları da kültürün gelecek nesillere aktarıl- masına ve bilime hizmet edeceklerdir. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Türk kültürünün en somut ürünlerinden olan ve Kanununun 23. maddesi Korunması gerekli taşınır günümüzde ülkemiz ve dünya müzelerini süsleyen kültür ve tabiat varlıklarının neler olduğunu bildir- halı ve diğer düz dokuma yaygıların tespiti, korun- mektedir. Madde aynen şöyledir: ması ve sergilenerek gelecek nesillere aktarılması, Madde 23 – Korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdür- varlıkları şunlardır: lüğü tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu kapsam- a) (Değişik: 17/6/1987 - 3386/9 md.) Jeolojik, tarih ön- da yapılan tespit, tescil, envanter ve müzelere alın- cesi ve tarihi devirlere ait, jeoloji, antropoloji, prehistorya, arke- maları ile ilgili çalışmalar, 23/7/1983 tarih ve 18113 oloji ve sanat tarihi açılarından belge değeri taşıyan ve ait ol- sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren dukları dönemin sosyal, kültürel, teknik ve ilmi özellikleri ile 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu seviyesini yansıtan her türlü kültür ve tabiat varlıkları; ve buna bağlı olarak 03.05.1988 tarih ve 19803 sayılı Her çeşit hayvan ve bitki fosilleri, insan iskeletleri, çakmak Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Etnog- taşları (sleks), volkan camları (obsidyen), kemik veya madeni rafik Nitelikteki Taşınır Kültür Varlıkları Hakkında Yönetme- her türlü aletler, çini, seramik, benzeri kab ve kacaklar, hey- lik ile 20/04/2009 tarih, 27206 sayılı Resmi Gazete’de keller, figürinler, tabletler, kesici, koruyucu ve vurucu silahlar, yayımlanarak yürürlüğe giren Korunması Gerekli Taşı- putlar (ikon), cam eşyalar, süs eşyaları (hülliyat), yüzük taş- nır Kültür Ve Tabiat Varlıklarının Tasnifi, Tescili ve Müze- ları, küpeler, iğneler, askılar, mühürler, bilezik ve benzerleri, lere Alınmaları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maskeler, taçlar (diadem), deri, bez, papirus, parşümen veya yürütülmektedir.1 maden üzerine yazılı veya tasvirli belgeler, tartı araçları, sik- Ülkemizde arkeolojik eserler dışında, özellikle keler, damgalı veya yazılı levhalar, yazma veya tezhipli kitap- son bin yıla tarihlenen Türk ve İslam dönemine ait lar, minyatürler, sanat değerine haiz gravür, yağlıboya veya eserlerin tespiti, korunması ve müzelere alınması sı- suluboya tablolar, muhallefat (religue’ler), nişanlar, madal- rasında, yukarıda söz edilen Kanun ve Yönetmelikle- yalar, çini, toprak, cam, ağaç, kumaş ve benzeri taşınır eşya- re bağlı olarak yürütülen iş ve işlemlerde birçok so- lar ve bunların parçaları, runla karşılaşılmaktadır. Bu durum hem bu işleri ya- Halkın sosyal heyetini yansıtan, insan yapısı araç ve ge- pan meslek elemanlarının huzurla çalışmasını, hem reçler dahil, bilim, din ve mihaniki sanatlarla ilgili etnografik de eserlerin usulüne uygun müzelere alınarak korun- nitelikteki kültür varlıkları. Osmanlı Padişahlarından Abdülmecit, Abdülaziz, V. Mu- rat, II. Abdülhamit, V. Mehmet Reşat ve Vahidettin ve aynı 1 Bunların dışında 2863 Sayılı Kanuna bağlı olarak yayınlanan aşağıdaki yönetmelikler de vardır. 23/03/2010 tarih ve 27530 çağdaki sikkeler, bu Kanuna göre tescile tabi olmaksızın yurt sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Korunma- içinde alınıp satılabilirler. sı Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıkları Koleksiyonculuğu ve Dene- Bu madde kararına girmeyen sikkeler bu Kanunun genel timi Hakkında Yönetmelik, 16.02.1984 tarih ve 18314 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Korunması Gerekli Taşınır hükümlerine tabidir. Kültür ve Tabiat Varlıklarının Yurt Dışına Çıkarılması ve Yurda Sokul- b) Milli tarihimizdeki önemleri sebebiyle, Milli Mücade- ması Hakkında Yönetmelik, 11.01.1984 tarih ve 18278 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Taşınır Kültür Varlığı Tica- le ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna ait tarihi değer ta- reti ve Bu Ticarete Ait İşyerleri İle Depoların Denetimi Hakkında Yönet- şıyan belge ve eşyalar, Mustafa Kemal ATATÜRK’e ait zati melik, 11.08.1984 tarih ve 18486 sayılı Resmi Gazete’de yayımla- eşya, evrak, kitap, yazı ve benzeri taşınırlar. narak yürürlüğe giren Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Bulanlara, Haber Verenlere ve Yakalayan Kamu Görevlilerine Verilecek İkramiye İle İl- Yukarıda görüldüğü üzere halı, kilim ve diğer düz gili Yönetmelik. dokumalara isim olarak hiçbir yerde rastlanmamak-

arış V / 2 0 1 1 33 Halı, Kilim ve Diğer Düz Dokuma Yaygıların 2863 Sayılı Yasa Kapsamında Değğerlendirilmesinde Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Suzan BAYRAKTAROĞLU

tadır. 2 nci paragrafın sonunda “kumaş ve benzeri” haniki sanatlarla ilgili taşınır varlıklarını, ifade eder,” diye- ifadesi yer almaktadır. Kumaşta bir dokuma olduğu rek aynı tanımı yapmaktadır. Bu tanım da yol göste- için aynı kategoriye konulabilir mi diye düşünülebi- rici ve çözüm önerici bir tanım değildir. lir, fakat uygun olmayacağı kanaati oluşmuştur. Bu Bu arada “mihaniki” kelimesi yerine daha anlaşı- paragrafa “halı ve diğer dokumalar” veya sadece “do- lır bir ifade kullanılması tavsiye edilir. Türk Dil Kuru- kuma” kelimesi eklenebilir. Çünkü ilk bakışta bu pa- munun Büyük Sözlüğünde ve daha birçok yerde ge- ragraf sadece arkeolojik eserleri kapsıyor gibi görün- çen tanıma göre, “Mihaniki: Düşünmeden, ölçülerek se de “yazma veya tezhipli kitaplar, minyatürler, yağ- değil de yalnızca alışkanlığın verdiği kolaylıkla veya lıboya veya suluboya tablolar, nişanlar, madalyalar yalnız kasların hareketiyle yapılan (iş, hareket vb.), vs” arkeolojik eser değillerdir. Ayrıca burada yer alan mekanik”2 anlamına gelmektedir. Daha açıklayıcı bir birçok tanım etnoğrafik eser tanımına girmektedir. tanım bulunmamaktadır. Oysa etnoğrafik eserler aynı maddenin aynı ben- Bakanlık uzmanlarınca etnoğrafik eserle, diğer dinin 3 ncü paragrafında anlatılmaktadır. İfade ay- eser gruplarının ve bazı kavramların tanımı başka bir nen şöyledir: “Halkın sosyal heyetini yansıtan, insan yapı- yönetmelikte ele alınmıştır. sı araç ve gereçler dahil, bilim, din ve mihaniki sanatlarla ilgi- 20/04/2009 tarih, 27206 sayılı Resmi Gazete’de li etnografik nitelikteki kültür varlıkları.” yayımlanarak yürürlüğe giren Korunması Gerekli Taşı- Bu tanım anlam ve içerik olarak 23. maddenin ta- nır Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tasnifi, Tescili ve Müzelere mamını kapsamaktadır. Burada arkeolojik eserler dı- Alınmaları Hakkında Yönetmelik şındaki eserler anlatılsa da, etnoğrafik eserlerin ne- MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; ler olduğu ve hangi zaman dilimine ait oldukları be- a) Arkeolojik Eser: 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkla- lirtilmemektedir. Çok erken veya çok geç bir tarihe rını Koruma Kanununun 23 üncü maddesi kapsamında; jeo- ait olan eserler, aynı kategoride değerlendirilmekte- lojik, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait, jeoloji, antropoloji, pre- dir. Bu nedenle bunlar arasındaki farkın ve yapılacak historya, arkeoloji ve sanat tarihi açılarından belge değeri ta- muamelenin belirlenmesi gerekmektedir. şıyan ve ait oldukları dönemin sosyal, kültürel, teknik ve ilmi Bütün müzeciler, uzman, araştırmacı ve yazarlar özellikleri ile seviyesini yansıtan genellikle kazı ve benzeri çalış- halı, kilim ve diğer düz dokumaları bu maddede yani malarla bulunan kültür varlıklarını, etnoğrafik eserler içerisinde değerlendirmektedirler. c) Etütlük Eser: 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları- Bu tanımı irdeleyecek olursak; nı Koruma Kanunu kapsamına giren, ancak Eser Envanter “Halkın sosyal hayatını yansıtan” ifadesi, bu mad- Defterine kayıt edilecek nitelikte olmayıp bilimsel amaçla kul- dede sayılan bütün eserleri kapsamaktadır. Yani bü- lanılabilecek korunması gerekli eserleri, tün ürünler halkın sosyal hayatını yansıtmaktadır. d) Güzel Sanat Eserleri: Bedii vasfı haiz olan; yağlı ve sulu “İnsan yapısı” ifadesine bakılırsa, bu maddede je- boya tablolar, resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel ya- olojik ve antropolojik buluntular dışında insan yapı- zılar ve tezhipler, kazıma, oyma kakma eserler, heykeller, ka- sı olmayan bir eser yoktur. Bu bakımdan bu tanım da bartmalar, mimarlık eserleri, elişleri ve küçük sanat eserleri ve yersiz görülmektedir. fotoğraf eserlerini, “Araç ve gereçler” ifadesini irdelersek, birinci pa- g) Tasnif: 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koru- ragrafta sayılan eserler içerisinde birçok araç ve ge- ma Kanununun 23 üncü maddesinde belirtilen taşınır kültür reç yer almaktadır. Bu durumda bunlar da etnoğrafik ve tabiat varlıklarından; korunması gerekli olanlarla olma- eser kapsamına girer. yanların, müzelere alınacaklarla alınmayacakların ayrımını, “Bilim, din ve mihaniki sanatlarla ilgili” eserler ğ) Taşınır Tabiat Varlığı: Jeolojik devirlerden zamanımıza deniyor, bu madde kapsamında yer alan bütün eser- intikal eden, özellikleri ve eskilik ölçüleri bakımından korun- ler bilim, din ve mihaniki sanatlarla ilgili değil mi? ması gerekli insan yapısı olmayan taşınırları, Bu nedenle etnoğrafik eser tanımı bütün eserleri h) Tescil: Korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlık- kapsar nitelikte olduğu için, anlaşılır, yol gösterici ve larından, müzelere alınanların müze envanter defterine kaydı çözüm önerici bir ifade olmamaktadır. ile müzelere alınmayanların belge ve envanter listelerinin birer Bakanlık etnoğrafik nitelikteki taşınır kültür ve ta- nüshasının müze dosyalarında muhafaza edilmesini, biat varlıklarının alımı, satımı, ait olacağı devirleri, ı) Tescile Tabi Etnografik Eser: Günümüzden yüz yıl önce- diğer nitelikleri, tescilleri, yurtdışına çıkarılmaları ve sine kadar olanlar hariç, halkın hayat tarzını, dönemin sosyal, yurda getirilmeleri ile ilgili kuralları göstermek üzere teknik ve ilmi özellikleri ile kültürünü temsil eden araç ve gereçler bir yönetmelik yapmıştır. dâhil bilim, kültür, din ve mihaniki sanatlarla ilgili, belge değeri 03.05.1988 tarih ve 19803 sayılı Resmi Gazete’de bakımından korunması gerekli insan yapısı taşınırları, yayınlanarak yürürlüğe giren Etnoğrafik Nitelikteki Taşı- ifade eder. nır Kültür Varlıkları Hakkında Yönetmelik; burada da, “b) Etnoğrafik nitelikteki kültür varlıkları; Halkın sosyal hayatını yansıtan insan yapısı araç ve gereçler dahil bilim, din ve mi- 2 http://www.turkcebilgi.com/mihaniki/sozluk

34 arış V / 2 0 1 1 Problems in the Interpretation of Carpets, Rugs and Other Flat Weavings from the Viewpoint of Law No.2863 and Proposals for Solution Suzan BAYRAKTAROĞLU

Burada Tescile Tabi Etnografik Eser tanımı ise ko- MADDE 10 – (1) Korunması gerekli etnografik nitelikli nuya daha açıklık getirmektedir. En azından bir tarih kültür varlıklarından müzelere alınması gerekli görülmeyenler sınırlaması yapılmıştır. Bu tanımı irdeleyecek olur- ile bu nitelikte olup da sahiplerince müzelere satılmak istenme- sak; arkeolojik eserlerle tescile tabi etnoğrafik eser- yen taşınır kültür varlıkları için bu Yönetmeliğin ekinde yer lerin tanımlamaları aynı olup aralarındaki fark ait ol- alan Ek-2 sayılı Tescile Tabi Taşınır Kültür ve Tabiat Varlığı dukları dönem ve (kazı vb) bulundukları yerdir. Belgesi düzenlenerek iade edilir. Yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak; (5) Değerlendirme komisyonu tarafından müzeye alın- masına gerek duyulmayan tescile tabi taşınır kültür ve tabi- ÖNERİ 1. Bütün eserler ait oldukları dönemin at varlıkları için Ek-2’de yer alan Tescile Tabi Taşınır Kültür sosyal, kültürel, teknik ve ilmi özellikleri ile seviye- ve Tabiat Varlığı Belgesi düzenlenerek müze emanetinde alıko- sini yansıttıkları için, ayrım yapmadan hepsini bir nulur. Bu şekilde belgelendirilen taşınır kültür ve tabiat var- madde altında toplamalı ve 2863 Sayılı Kanunun 23. lıklarının Bakanlık denetimindeki özel müze veya koleksiyon- maddesinin 3. paragrafı kaldırılarak, ikinci paragrafın cuların envanterlerine kaydedilmek üzere satışına izin verilir. sonuna “… kumaş, halı, kilim ve benzeri dokumalar Bir yıl içerisinde özel müzelere ve koleksiyonculara satışı ger- ….,” ifadesi eklenmelidir. çekleşmeyen taşınır kültür ve tabiat varlıkları müzelerde koru- 03.05.1988 tarih ve 19803 sayılı Resmi Gazete’de ma altına alınır. yayınlanarak yürürlüğe giren Etnografik Nitelikte- Müzelere alınma ki Taşınır Kültür Varlıkları Hakkında Yönetmelik’te, MADDE 11 – (1) 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkla- Yurtdışına Çıkarılamayacak Etnografik Nitelikteki Kül- rını Koruma Kanununun 4 ve 26 ncı maddeleri gereğince de- tür Varlıkları aşağıdaki şekilde açıklanmaktadır: ğerlendirilmek üzere müzelere getirilen taşınır kültür ve tabiat Madde 4- Jeolojik, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup; Jeo- varlıklarından değerlendirme komisyonunca müzeye kazandı- loji, antropoloji, prehistorya, arkeoloji ve sanat tarihi açıların- rılmaları gerekli görülenler, müzelere alınır. dan belge değeri taşıyan ve ait oldukları dönemin sosyal, kül- 2863’te Müzelere alınma: Madde 25 – Dördüncü mad- türel, teknik ve ilmi özellikleri ile seviyesini yansıtan her tür- deye göre Kültür ve Turizm Bakanlığına bildirilen taşınır kül- lü taşınır kültür varlıkları ile Osmanlı İmparatorluğu Dönemi tür ve tabiat varlıkları ile 23 üncü maddede belirlenen korun- sonuna kadar olan Türk Milletinin gelenek ve göreneklerini, ması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıkları, Kültür ve Tu- dini inançlarını sembolize eden, nadir olan, müze koleksiyon- rizm Bakanlığı tarafından bilimsel esaslara göre tasnif ve tes- larını tamamlayıcı nitelikte bulunan, belge değeri taşıyan Et- cile tabi tutulurlar. Bunlardan Devlet müzelerinde bulunma- noğrafik nitelikteki kültür varlıkları ile Milli Mücadeleye, Türk sı gerekli görülenler, usulüne uygun olarak müzelere alınırlar. Cumhuriyeti Tarihine ve Atatürk’e ait korunması gerekli taşı- Korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıklarının tasnifi, nır kültür varlıkları, yurtdışına çıkarılamaz. tescili ve müzelere alınmaları ile ilgili kıstaslar, usuller ve esas- Bu madde, bizim 2863’e eklenmesini önerdiğimiz lar yönetmelikte belirlenir. öneri 1’deki ifadeyi destekler niteliktedir. Burada yer alan “müzelere alınmasına gerek gö- rülenler veya görülmeyenler” ifadeleri de anlamsız ÖNERİ 2. 03.05.1988 tarih ve 19803 sayılı Res- kalmaktadır. Bir eser korunması gerekli, kültür var- mi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Etnoğra- lığı ise müzelere alınmalıdır. Değilse alınmamalı- fik Nitelikteki Taşınır Kültür Varlıkları Hakkında Yönetme- dır. Eğer almak için müzenin parası yoksa veya sahi- lik kaldırılarak, 20/04/2009 tarih, 27206 sayılı Resmi bi vermek istemiyorsa, bu durumda “gerek görülme- Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Korunması yen” ifadesinin yerine direkt “müzeye alınmayan” ifa- Gerekli Taşınır Kültür Ve Tabiat Varlıklarının Tasnifi, Tesci- desi olmalıdır. li ve Müzelere Alınmaları Hakkında Yönetmelik ve diğer yö- 2863 Sayılı Kanunun 25. maddesine göre Devlet netmeliklerle birleştirilmeli, daha net ifadeler kulla- müzelerinde bulunması gerekli görülenler, müzecile- nılmalı ve sadeleştirilmelidir. Etnoğrafik nitelikli ta- rin ifadesiyle “müze koleksiyonunu tamamlayıcı nite- şınır kültür varlıkları diye ayrı bir yönetmelik yapıl- likte olanlar” müzelere alınmaktadır. Yani bir müze- mamalıdır. ye 200 yıllık bir Milas halısı getirseler, o müzede de Bir diğer tereddüt “Korunması gerekli etnografik çok sayıda Milas Halısı varsa, getirilen halı alınma- nitelikli kültür varlığı olupta müzelere alınması ge- yacaktır. Bunun yanında daha yeni bir halı müze ko- rekli görülmeyenler” hakkındadır. Bu konu 20/04/2009 leksiyonunu tamamlayıcı nitelikte ise alınabilecektir. tarih, 27206 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yü- “Müze koleksiyonlarını tamamlayıcı nitelikte rürlüğe giren Korunması Gerekli Taşınır Kültür Ve Tabiat olan” ifadesinin yanlış olduğunu düşünmekteyiz. Varlıklarının Tasnifi, Tescili ve Müzelere Alınmaları Hakkın- Çünkü bir müze için ihtiyaç duyulmaması, o eserin da Yönetmelik’te açıklanmaktadır. İlgili maddeler aşa- korunması gerekli kültür varlığı olmadığını göster- ğıdaki gibidir. mez. Anadolu’nun başka bir müzesinde koleksiyonu Tasnif ve tescile tabi olup müzelere alınmasına gerek görül- tamamlayıcı nitelikte olabilir. Bakanlık bu yönlendir- meyen kültür ve tabiat varlıkları meyi yapmalıdır.

arış V / 2 0 1 1 35 Halı, Kilim ve Diğer Düz Dokuma Yaygıların 2863 Sayılı Yasa Kapsamında Değğerlendirilmesinde Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Suzan BAYRAKTAROĞLU

ÖNERİ 3. Müzeye getirilen bir obje korunması Kaldırılmasını ve diğer yönetmeliklerle birleştiri- gerekli kültür varlığı ise müzeye alınmalıdır. Gerek- lerek sadeleştirilmesini önerdiğimiz 03.05.1988 tarih li olup olmadığı veya müze koleksiyonunu tamamla- ve 19803 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürür- yıcı nitelikte olup olmadığı sorulmamalıdır. Yine de lüğe giren Etnoğrafik Nitelikteki Taşınır Kültür Varlıkla- alınamaması durumunda “gerek görülmeyen” ifade- rı Hakkında Yönetmelik’in günümüz koşullarına uyma- sinin yerine “müzeye alınmayan” ifadesi olmalıdır. dığını fark eden Bakanlık, bu yönetmeliğin kaldırıla- Ayrıca bir objenin korunması gerekli eski eser rak yerine “Etnografik Nitelikteki Taşınır Kültür Varlıkla- olup olmadığı, olanların müzeye alınıp alınmayacağı rı ve Etnografik Nitelikteki Taşınır Kültür Varlıklarının Mü- kararının tamamen kişisel inisiyatife bırakıldığı anla- zayedesi Hakkında Yönetmelik” hazırlamaya başlamıştır. şılmaktadır. Değerlendirme komisyonunun çalışma Bu yönetmeliğin yayımlanması, özellikle Türk- ilkeleri ve somut dayanakları olmalıdır. İslam kültür varlıklarının, müzayedesinin ve ticareti- nin daha yaygın bir şekilde yapılacağı anlamına gel- ÖNERİ 4. Değerlendirme komisyonunun çalışma mektedir. Çünkü etnoğrafya müzelerinde sergilenen ilkeleri tespit edilmelidir. eserlere veya etnoğrafik eser kapsamında değerlen- Yazımızın başında belirtilen yönetmeliklerin he- dirilen eserlere baktığımızda, bunların Türk-İslam men hepsinde “taşınır kültür varlığı, korunması ge- kültürüne ait eserler olduğunu görmekteyiz. Bunla- rekli taşınır kültür varlığı, etnoğrafik nitelikteki taşı- rın büyük çoğunluğunun vakıf kökenli oldukları ve nır kültür varlığı, tasnif, tespit, tescil, tasnif ve tesci- vakıf anlayışı ile camilerde korunarak günümüze ka- le tabi etnoğrafik eser, tasnif ve tescil dışı bırakılan dar geldikleri bilinmektedir. Bu eserlerin müzayede- eser, arkeolojik eser, etütlük eser” gibi birçok tanım sinin ve yurt içinde serbestçe alım-satımının yapıla- vardır. Bunlar kargaşaya yol açmaktadır. Bu kargaşa- cak olması, bu tip eserlerin bulunduğu yerler olan yı gidermek için yönetmeliklerde sadeleştirme ya- camilerdeki hırsızlıkların artacağını göstermektedir. pılmalı ve birbirine yakın olanlar birleştirilerek sayı Bu nedenle yapılan her türlü Kanun ve Yönetmelik- azaltılmalıdır. Çünkü bu konuda çalışanlar, uygu- te Vakıflar Genel Müdürlüğüne ve vakıf kökenli eser- lama esnasında sorunlarla karşılaşmakta, eski eser lere yer verilmelidir. olarak sınıflandırma ve müzelere alma konusunda ortaya çıkan farklı görüşler kargaşaya neden olmak- ÖNERİ 6. Değerlendirilmek üzere müzelere getiri- tadır. len eserlerin nereden bulunduğu sorulmalı, belgele- 23/03/2010 tarih ve 27530 sayı- nerek Vakıflar Genel Müdürlüğü müzelerine yönlen- lı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren dirilmelidir. Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Var- Henüz taslak halindeki bu çalışmada “Etnoğrafik lıkları Koleksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında Nitelikteki Taşınır Kültür Varlıkları: Günümüzden yüz yıl ön- Yönetmelik’e göre, “Tasnif: Taşınır kültür ve tabiat var- cesine kadar olanlar hariç; halkın hayat tarzını, dönemin sos- lıklarından, korunması gerekli olanlar arasından müzelere yal, teknik ve ilmi özellikleri ile kültürünü temsil eden araç ve alınacaklar ile alınmayacakların ayrımını ifade eder” denil- gereçler dâhil; bilim, kültür, din ve mihaniki sanatlarla ilgi- mektedir. Bu ifadeden Bakanlığın eserleri sahiplen- li, Bakanlığa bağlı müze müdürlükleri tarafından belge değe- mekten öte müzelere almayarak koleksiyonculuğu ve ri bakımından korunması gerekli olduğu belirlenen insan ya- eski eser alım satımını desteklediği anlaşılmaktadır. pısı taşınırları ifade eder” denilmektedir. Ayrıca taslağın Arkeolojik eserlerin yurt dışına çıkarılması, ser- 5. maddesinde bu tanıma uyan etnoğrafik nitelikteki taşı- bestçe alınıp satılması ve müzayedesi, kanun ve yö- nır kültür varlıklarının yurt dışına çıkarılamayacağı belirtil- netmeliklerle yasaklanmaktadır. Etnoğrafik eserlerin mektedir. Bu tanım da Korunması Gerekli Taşınır Kültür ise alımı, satımı ve müzayedesi serbest bırakılmakta, Ve Tabiat Varlıklarının Tasnifi, Tescili ve Müzelere Alınmaları bu durum da bu tür eserlerin kültür varlığı olmadı- Hakkında Yönetmelik’teki tanımla uyuşmaktadır. ğı, yakın bir tarihe ait olduğu ve çok miktarda bulun- Bu taslak Genel Müdürlüğümüzce incelendiğin- duğu imajını oluşturarak değerini düşürmektedir. Bir de “…Bakanlığa bağlı müze müdürlükleri tarafından 13.yüzyıl Selçuklu Halısı ile bir 19. yüzyıl halısı aynı belge değeri bakımından korunması gerekli olduğu kategoride değerlendirilebilir mi? Oysa öneri 1’de de belirlenen…” ifadesinin eksik olduğu, Bakanlık mü- belirttiğimiz gibi, milattan önceki tarihlere ait olan, zelerine götürülmeyen eserlerin ne olacağı düşünü- toprak altından kazılarla çıkarılan eserler de ait oldu- lerek, taslağın tanımlar bölümüne “müze” eklenme- ğu dönemin ve halkın kültürünü ve seviyesini yansı- si ve tanımında “Bakanlığa ve Vakıflar Genel Müdür- tan, insan eliyle yapılmış olup, etnografya bilimi çer- lüğüne bağlı bütün özel ve resmi müzeler” ifadesinin çevesinde değerlendirilmektedirler. eklenmesi ve satışa sunulan eserler için “vakıf eseri değildir” belgesi istenmesi önerilmiştir. ÖNERİ 5. Taşınır kültür varlıkları etnoğrafik, ar- keolojik diye ayrılmadan, hepsi birlikte değerlendi- ÖNERİ 7. Satışa sunulan taşınır kültür varlıkları rilmelidir. için “vakıf eseri değildir” belgesi istenmeli, vakıf ese-

36 arış V / 2 0 1 1 Problems in the Interpretation of Carpets, Rugs and Other Flat Weavings from the Viewpoint of Law No.2863 and Proposals for Solution Suzan BAYRAKTAROĞLU

ri ise direkt Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı müze- Bu tasnif sonucu elimizde çok büyük miktarda yu- lere alınmalıdır. karıdaki gruplamaya girmeyen halı ve kilim kalmış- Bakanlık özellikle halıların yurt içinde alım satı- tır. Ortalama 50-90 yıllık olan, Türk halı sanatının ge- mında daha katı kurallar koymalı ve yurt dışına çıkış- leneksel ve karakteristik özelliklerini yansıtan, yün larını yasaklamalıdır. malzemeli, kök veya sentetik boyalı, ama henüz tari- ÖNERİ 8. Halı ve kilimler müzayede ile satılma- hi eser niteliği kazanmamış el dokumaları. malıdır. Bunların yasa ve yönetmelikler önünde hangi ka- Vakıflar Genel Müdürlüğünde taşınır kültür var- tegoriye alınacağı bilinememektedir. Çünkü yuka- lıkları ile ilgili çalışmalar 16 Kasım 1999 gün ve rıda söz edilen, 20/04/2009 tarih, 27206 sayılı Resmi 23868 Sayılı “Diyanet İşleri Başkanlığınca İdare Olu- Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Korunması nan Cami ve Mescitlerdeki Teberrukat Eşyası Hak- Gerekli Taşınır Kültür Ve Tabiat Varlıklarının Tasnifi, kında Yönetmelik” uyarınca yürütülmektedir. Bu Tescili ve Müzelere Alınmaları Hakkında Yönetmelik’in Yönetmeliğin 5. maddesine göre teberrukat eşya- 3. maddesinde “Tescile Tabi Etnografik Eser: Günümüzden sı şunlardır: yüz yıl öncesine kadar olanlar hariç…” denilmektedir. a) Yazma veya basma Kur’an-ı Kerim, cüz ve kitap Sayısı 20.000’den fazla olan, yaşı yüzyıldan az, b) Sakal-ı şerif, müzeye alacak kadar müzelik değil, camiye serecek c) Kabe örtüsü, halı, kilim ve diğer sergi malze- kadar yeni değil, hırsızlar tarafından tercih edilen, mesi, minber ve kürsü örtüsü, şal, kapı perdesi, üstelik son yüz yılın halıcılığını anlatan belge değe- d) Şamdan ve şamdan mumu, avize, kandil ve rinde dokumalar.. Mevcut yönetmeliklere göre bun- kandillik, askı takımı, ların yurt içinde alımı satımı serbest olmaktadır. Hal e) Rahle, kürsü, minber, kapı ve pencere kanat- böyle olunca depolar tehlikeye girmektedir. Vakıf- ları, merdiven, cüz ve sakal-ı şerif mahfazası, sehpa, lar Genel Müdürlüğü, sorumluluğunda bulunan bu f) Yazma veya basma her türlü levha, çerçeve, özellikteki halı, kilim ve diğer düz dokuma yaygıların g) Her türlü saat, gülabdan, buhurdan ve benzeri envanterini yaparak, müze dışında ayrı bir grup ola- madeni ve cam eşya, rak önümüzdeki yüzyıllar için saklamıştır. h) Kasa, telefon, telsiz, mikrofon, hoparlör ve teş- ÖNERİ 9. Bakanlık, 2863’de vakıf eserleri ile ilgili kilatı, elektrik süpürgesi, halı temizleme makinesi ve bir düzenleme yapmalı, Teberrükât Eşyası Hakkında benzeri aletler, Yönetmeliği de dikkate alarak, sadece halı ve kilim- ı) Sair taşınabilir eşya. ler için Vakıflar Genel Müdürlüğü ile ortak bir yönet- Yurdumuzdaki binlerce cami, mescit ve türbede melik hazırlamalıdır. yüz binlerce teberrukat eşyası bulunmaktadır. Bunla- Vakıflar Genel Müdürlüğünün uzmanları tarafın- rın sayımı, tasnifi ve eski eser olanların envanteri ya- dan tasnifi yapılan halılar peyderpey yıkama fabrika- pılmaktadır. Eski eser olanlar için, bu Yönetmelikte sına taşınmış, çalınma ya da kaybolma riskine karşın bulunan “Teberrukat Eşyası Eski Eser Envanter Fişi” doldurulmaktadır. Bu çalışma teberrükat eşyası ko- çuvallar sayılarak açılmış, fotoğraflanarak etiketlen- misyonu tarafından yapılmaktadır. Teberrükat eşyası miş ve kayıt altına alınmıştır. komisyonu, görevleri ve çalışma esasları aynı yönet- Etiketleme çalışması yapıldıktan sonra yıkama melikte açıklanmaktadır. havuzuna alınan halılar önce dinlendirme havuzun- Vakıflar Genel Müdürlüğünce yıllardır camilerde da dinlendirilip kirleri yumuşatıldıktan sonra yıkama eski eser özelliği kazanmış halılar bizzat yerine gidi- işlemine geçilmiştir. Yıkamada halıların kondisyon- lerek toplanmıştır. Fakat son yıllarda Türkiye gene- larına, sağlamlıklarına azami dikkat edilmiş, kötü du- linde farklı bir halı ve kilim toplama ve tasnif etme rumda olanlar çok hassas bir şekilde uzmanlar göze- çalışması yapılmıştır. Cami ve mescitlerdeki bütün timinde doğal temizleyiciler kullanılarak yıkanmış ve halı, kilim ve diğer teberrukat eşyaları Ankara’ya ge- durumu çok iyi olanlar sıkma makinesinde sıkıldık- tirilmiştir. tan sonra kuruma işlemine tabi tutulmuştur. Çalışmanın amacı, Vakıf cami ve mescitlerinde Yıkanan halılar özelliklerine ve havanın durumuna bulunan ihtiyaç fazlası (kullanılmayan) halı ve kilim- göre kapalı ya da açık havada kurutulmuştur. Özellik- lerin toplanarak tasnifinin yapılması ve bu tasnif so- le eski eser özelliği gösteren halıların güneş ışınlarına nucunda eski eser olanlarla olmayanların ayrılması, doğrudan maruz kalmamalarına dikkat edilmiş, yeni sağlam ve kullanılabilir olanların ihtiyacı olan cami olan ve temizlendikten sonra isteyen cami ve mescit- ve mescitler ile muhtaçlara dağıtılması, harap olan- lere ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılacak olan halı ve ki- ların terkin edilmesidir. Genel Müdürlük sanat tarih- limler açık havada kurutulurken diğerleri üzeri kapalı çilerinden oluşan bir komisyon kurulmuş ve tasnif alanlarda ya da tamamen kapalı olan ısıtma sistemle- çalışması yapılmıştır. rinin olduğu alanlarda kurutulmuştur.

arış V / 2 0 1 1 37 Halı, Kilim ve Diğer Düz Dokuma Yaygıların 2863 Sayılı Yasa Kapsamında Değğerlendirilmesinde Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Suzan BAYRAKTAROĞLU

Eski eser olmayan, yeni, sağlam ve kullanılabilir Böylelikle dokumalar asıldığında sarkmaların, durumdaki halılar Teberrükât Yönetmeliğine göre ih- çözgülerinin açılmasının ve olası bozulmaların önü- tiyacı olan camilere ve muhtaçlara dağıtılmıştır. ne geçilmiştir. Dokumalarda onarım yapılmamış, sa- Yapılan tasnif sonucunda eski eser olarak ayrılan dece mevcut durumları sabit hale getirilerek korun- dokumalar Ankara Vakıf Eserleri Müzesi’ne getirilerek muştur. Sergilemeye hazır hale getirilen halı, kilim depolama öncesi çalışmaları yapılmıştır. Dokumalar ve diğer düz dokumalar Ankara Vakıf Eserleri Mü- açılmış içlerine nem değerlerini korumak ve fiziksel zesi, Tokat Mevlevihane Vakıf Müzesi, Konya Sahip bir bozulmaya yol açmamak amacıyla asitsiz kâğıtlar Ata Vakıf Müzesi, Kastamonu Şeyh Şaban-ı Veli Vakıf serilmiş ve rulo yapılarak, boyutlarına göre dikilmiş Müzesi ve Gaziantep Mevlevihanesi Vakıf Müzesinde keten çuvallara konulmuştur. Hem halının ucuna hem teşhir edilmiştir (Foto 3-12). de konulan çuvalın ağzına dokumanın envanter nu- Gezenlerin takdirle söz ettikleri müzelerden An- marası dikilmiştir. Dokumalar uygun iklimlendirme- kara Vakıf Eserleri Müzesi, 2009 yılı Avrupa Yılın Mü- nin yapıldığı depolara yatay bir şekilde yerleştirilmiş- zesi Ödülüne aday olmuş ve sertifika almıştır. tir. Depolar belli aralıklarla ilaçlanmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü 2006 ve 2007 yılların- da Ankara, Konya, Tokat, Kastamonu, Gaziantep ve Edirne’de altı yeni müze açmış ve ağırlıklı olarak halı ve diğer düz dokumaları sergilemiştir. Yıllardır cami ve mescitlerden toplanarak depolanan halı ve kilim- ler bilimsel yollarla yıkandıktan sonra, sergilenmek üzere seçilenlerin konservasyonları yapılmıştır. Do- kumalar tecrübeli elemanlar tarafından özel dokut- turulan ham keten kumaşlara ipek ipliklerle sık sık dikilerek sabitlenmiştir (Foto 1-2).

Foto 1. Dokumaların keten kumaşlara dikilerek sabitlenmesi.

Foto 2. Dokumaların keten kumaşlara dikilerek sabitlenmesi. Foto 3. Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde sergilenen halılar.

38 arış V / 2 0 1 1 Problems in the Interpretation of Carpets, Rugs and Other Flat Weavings from the Viewpoint of Law No.2863 and Proposals for Solution Suzan BAYRAKTAROĞLU

Foto 4. Tokat Mevlevihane Vakıf Müzesinde sergilenen halılar.

Foto 5. Çalındıktan sonra Amerika’da bulunan ve geri getirilerek Foto 6. Ankara Vakıf Eserleri Müzesi’nde Sergilenen Halılardan bir grup. Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde sergilenen 19. yy. Milas Halısı.

arış V / 2 0 1 1 39 Halı, Kilim ve Diğer Düz Dokuma Yaygıların 2863 Sayılı Yasa Kapsamında Değğerlendirilmesinde Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Suzan BAYRAKTAROĞLU

Foto 7. Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde sergilenen kilim seccadeler.

Foto 8. Konya Sahip Ata Vakıf Müzesinde sergilenen kilimler.

40 arış V / 2 0 1 1 Problems in the Interpretation of Carpets, Rugs and Other Flat Weavings from the Viewpoint of Law No.2863 and Proposals for Solution Suzan BAYRAKTAROĞLU

Bu çalışmalar sonucunda Vakıf halıları bir anlam- da “Karanlık Depolardan Aydınlık Müzelere” yolculuk yapmıştır. Bu çalışmayla birlikte günümüzde yok olmaya başlayan el sanatlarımızdan birisi olan halı sanatı örnekleri vakıf müzelerinde saklanmaya başlanmış böylece hem bu dokumaları vakfedenlere hem de ta- rihe karşı önemli bir sorumluluk yerine getirilmiştir. Yukarıda anlatılanlar ışığında, Vakıflar Genel Mü- dürlüğünün sorumluluğunda bulunan taşınır va- kıf kültür varlıklarının özellikle de halı, kilim ve di- ğer düz dokuma yaygıların tespit ve tasnif çalışma- ları sırasında karşılaşılan sorunları şu şekilde özet- leyebiliriz: - 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunun 23. maddesinde “korunması gerekli ta- Foto 9. Kastamonu Şeyh Şaban-ı Veli Vakıf Müzesinde sergile- şınır kültür ve tabiat varlıkları” arasında halı, kilim nen halı ve kilimler. ve diğer düz dokuma yaygılar sayılmamaktadır. Bu durum bu tür dokumaların korunması gerekli eser olmadığı imajını vermektedir. - Eserlerin arkeolojik eser, etnoğrafik eser olarak sı- nıflandırılması bir çok yanlışlıklara sebep olmak- tadır. - Halı ve kilimler etnoğrafik eser sınıfında değerlen- dirilmekte, etnoğrafya kavramı da halk arasında ve bir çok meslek elemanı tarafından yanlış anlaşıl- maktadır. Bu durum da eserlerin korunup korun- mayacağı veya ne şekilde korunacağı hususunda kargaşaya sebep olmaktadır. - “Korunması gerekli etnoğrafik nitelikli kültür varlı- ğı olupta müzelere alınmasına gerek görülmeyen- ler” ifadesi tereddütlere yol açmaktadır. - Yasa ve yönetmeliklerde birbiri içerisine girmiş çok sayıda tanım bulunmaktadır. Ayrıca birçok Yö- Foto 10. Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde sergilenen halılar. netmelik birbirinin konusuna girmiş durumdadır. Bunlar karmaşaya sebep olmaktadır. - Arkeolojik eserlerin yurt dışına çıkarılması, ser- bestçe alınıp satılması ve müzayedesi yasak olup, etnoğrafik eserlerin alınıp satılması ve müzaye- desi serbest bırakılmaktadır. Bu durum arkeolojik eserler dışındakilerin korunmasının önemli olma- dığı zannını vermektedir. - Etnoğrafik eserlerin alınıp satılmasının serbest olması, etnoğrafik eser kapsamında değerlendiri- len taşınır vakıf kültür varlıklarında hırsızlığa se- bep olmaktadır. Sonuç olarak; Türk kültürünün bütün dünyada ta- nınan ve çok değer verilen bir ürünü olan halı, kilim ve diğer dokumalarımız içerisinde eski eser özelli- ği kazanmış olanların korunması, tanıtılması ve mü- zelerimizde sergilenerek gelecek kuşaklara aktarıl- ması, en özgün desen ve renkleriyle yaşatılabilme- si için, Devlet kontrolünde yürütülen çalışmaların Foto 11. Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde sergilenen halı sec- daha düzgün, doğru ve sistemli yapılabilmesi ama- cadeler. cıyla, uygulamalarda karşılaşılan aksamalar dikkate

arış V / 2 0 1 1 41 Halı, Kilim ve Diğer Düz Dokuma Yaygıların 2863 Sayılı Yasa Kapsamında Değğerlendirilmesinde Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Suzan BAYRAKTAROĞLU

alınarak, Kanun ve Yönetmeliklerde yapılması gerek- tiği düşünülen değişiklik ve düzenlemeler, öneriler halinde anlatılmaya çalışılmıştır. Burada amaç eser- lerin tarihlerine ve sanatsal değerlerine göre katego- rilerinin ve bunlara uygulanacak muamelenin belir- lenmesi, tasniflerinde kişisel inisiyatiflerin kaldırıl- ması, alım satım ve koleksiyonculuğunun daha sağ- lam kurallara bağlanması ve kaçakçılığının önlene- rek ülke sınırları içerisinde korunması ile müzecile- rin görevlerini yaparken yasalardaki karmaşa ve çe- lişkiler nedeniyle kararsız kalıp, sorun yaşamaları ye- rine, yol gösterici nitelikte Kanun ve Yönetmeliklerle çalışmalarının sağlanmasıdır.

Kaynaklar Atılgan, Sevay Okay (2007), “Tokat İli’ndeki Vakıflar Genel Müdürlüğü Mevlevihane Vakıf Müzesi Örneğinde Müzecilik Anlayışı ve Önemi”, Vakıflar Dergisi, Sayı XXX, s. 449-467. Bayraktaroğlu, Suzan (2009), “Vakıflar Genel Müdürlüğü Müzeleri” Geçmişten Geleceğe Türkiye’de Müzecilik II. Eği- tim, İşletmecilik ve Turizm Sempozyum 21-23 Mayıs 2008 Ankara Bildiriler, s.165-170. Bayraktaroğlu Suzan (2009), “Vakıf Müzeleri” X. Ortaçağ – Türk Dönemi Kazı Sonuçları ve –Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri 03-06 Mayıs 2006. “Prof. Dr. Ör- cün Barışta’ya Armağan” s. 91-102. Bayraktaroğlu, Suzan (2010), “Konya Sahip Ata Hanikâhının Restorasyonu ve Müze Olarak Değerlendirilmesi” XII. Ortaçağ – Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Sem- pozyumu, 15-17 Ekim 2008, s. 64-72. Bayraktaroğlu, Fırat vd. (2008), Ankara Vakıf Eserleri Müzesi, Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayını. Sezer, Halil İbrahim (2010), “Dünden Bugüne ve Yarına Bir Yolculuk Ankara Vakıf Eserleri Müzesi” Vakıflar Dergi- si, Sayı 32, s. 241-246. “Vakıf Müzeleri Tanıtım Sergisi” (2009), 2009 Vakıf Medeniye- ti Sağlık Yılı. s. 359-373. “Vakıf Müzeleri” (2009), 2009 Vakıf Medeniyeti Sağlık Yılı, s.428- 430.

42 arış V / 2 0 1 1 Problems in the Interpretation of Carpets, Rugs and Other Flat Weavings from the Viewpoint of Law No.2863 and Proposals for Solution Suzan BAYRAKTAROĞLU

Foto 12. Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde sergilenen halı ve kilimler.

arış V / 2 0 1 1 43 Türk Halklarının Kültürel Mirasında Kompozisyon, Geleneğe Sadakat ve Yenilikçi Yaklaşımlar Composition, Adherence to Traditions and New

Hatice ESEDOVAâ Approaches in the Cultural Heritage of the Turkic Peoples

ÖZET ABSTRACT Azerbaycan geleneksel halıları uzun bir tarihsel ge- The traditional carpets of Azerbaijan are the products lişim sürecinin ürünleridir. Bu halılar Azerbaycan of a long historical development of handicraft. halkının kollektif kültürel hafızasının öğeleridir. These artworks are the elements of the Tarihte Azerbaycan dokumacıları birçok fark- Azerbaijan peoples’ collective artistic memory. lı ülkeye göçmüştür. Örneğin Türkiye’nin Kars ve In History, the weavers of Azerbaijan migrated Erzurum kentlerine göçen sanatçıların yeni vatan- to several countries. For instance, they moved larında geleneklerini korumaya çalıştıkları görül- to Kars and Erzurum in Turkey and tried to retain mektedir. Kervansaray ağı ile desteklenen ticari their traditions in their new settlements. Thanks ilişkiler sayesinde Azerbaycan halı motifleri Kon- to commercial relations sustained through ya, Balıkesir, İzmir, Gaziantep ve Kars gibi kentleri caravanserai web, patterns of Azerbaijan carpets kapsayan geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. were disseminated into a vast territory including Sanatın gelişimi, sanatsal araçları, şekille- Konya, Balıkesir, İzmir, Gaziantep, Kars and Erzurum. ri, fikirleri, estetik ve tarihsel sembolleri ve me- Tradition and innovation has affected artistic totlarını etkiler. Değişim gelenek temeli üzerinde devices, forms, ideas, aesthetic and historical bir gelişmeyle sağlanır. symbols and methods. Innovation develops the Bu çalışmada Azerbaycan resimsel halıları craft by interpreting the tradition. tasarım, semantik içerik ve sanatsal innovasyon In this study Azerbaijan pictorial carpets yönlerinden incelenmektedir. Aşk hikayesi, kah- are analyzed in terms of their design, semantic ramanlık, mitolojik vb. içerikler taşıyan örnekler content and artistic innovation. Several types ortaya konmaktadır. of these carpets, which are categorized as love- Anahtar Kelimeler: Halı, Gelenek, İçerik, İnno- story, heroic, mythological etc. are explored. vasyon, Azerbaycan. Keywords: Carpet, Tradition, Content, Innovation, Azerbaycan. 1. Giriş Azerbaycan dokuma sanatı tarih boyu milli kökler üzerinde, kültürel mirasla ortak ilişki kapsamında ge- tirmişlerdir. Onların sayesinde ve kervan ticareti ile lişmiş, milli sanatsal mirasa dayanarak şekillenmiş- geniş coğrafi alan boyunca yayılan Azerbaycan do- tir. Yıllarca çeşitli nedenlerle Azerbaycan’dan fark- kumalarının desenleri kullanılarak (Gazah, Karabağ, lı mekânlara, yanı sıra Türkiye’ye de göç eden doku- Guba, Gence dokuma ekollerine ait örnekler) günü- macılar Kars, Erzurum gibi kardeş toprakları kendi- müzde Konya, Balıkesir, İzmir, Gaziantep, Kars, Erzu- lerine vatan ederek sanatlarını buralarda devam et- rum gibi bölgelerde dokunmasına ve bu tasarımların yaygınlaşmasına neden olmuştur. * Dr., Azerbaycan Devlet Güzel Sanatlar Müzesi/ Azerbaycan, Bakü, e-posta: [email protected] 19.yy’da Kars’ta dokunmuş (Foto 1.) ve özel bir Dr., Azerbaijan State Museum of Fine Arts, Azerbaijan, Bakü. koleksiyonda korunan (125 cm x 318 cm) halı, Azer-

44 arış V / 2 0 1 1 Composition, Adherence to Traditions and New Approaches in the Cultural Heritage of the Turkic Peoples Hatice ESEDOVA

baycan Devlet İncesenet Müzesinde korunan Demir- ciler isimli (Foto 2.) Gazah ekolüne ait halının (224 cm x 140 cm) bedii yapısıyla cok benzerdir. Bu doku- mayı namazlık olarak nitelendirebiliriz. Dokumanın esas sahasının kenar kısımları kontürlerle dokunmuş başı mihrablı merkez göbek, mühür koymak için bö- lüm, alt kısımda ayakları koymak için iki çıkıntı, genel olarak göbeğin iç kısmını süsleyen kancalı geometrik desenler, stilize edilmiş bitkisel motifler, hatta bor- dürü süsleyen dal biçimli geometrik ve tekrar eden motifler Gazah’da dokunmuş orijinal dokumanın bir nevi kopyasıdır. Kars’ta dokunmuş örneğin bordü- ründe stilize edilmiş motiflerin bir detayını Azerbay- can halısındaki bordürle kıyaslayarak bu tarihi resmi örnek olarak sunmak istiyorum (Foto 3).

Foto 2. Halı “Demirciler”. Gazah Ekolü. 19.yy.

19. yy’a ait bir diğer namazlık seccade halısı ise Kars’ta dokunmuş ve Adana Devlet Müzesinde korun- maktadır (Foto 4). Gazah ekolüne ait olan bu seccade halının bir diğer örneği de Azerbaycan Devlet İncesenet Müzesinin kolleksiyonunda bulunmaktadır (Foto 5). Benzer bedii yapı, koç boynuzu, mollabaşı, kan- ca, yıldız vs. motifler, Azerbaycan dokumalarına has öğelerin yansıma şekli, bedii kalitesi, yapısı, ölçüleri, düşünce-mevzu ikilemi bakımından aynı kökten ya- rarlanmış, yalnız Azerbaycan dokuma kültürüne uy- gun geleneğin devamı gibi değerlendirebiliriz. Kars halısının merkezinde yeralan iki adet yandan kanca- lı, pileli madalyonlarsa Azerbaycan’ın Karabağ doku- ma merkezinde çok bilinen “Muğan” kompozisyonu- nun aynısıdır. Bu kompozisyonun tam bağımsız do- kunduğu tasarımın tipik örneğine yine Kars’ta do- kunmuş , özel kolleksiyona dahil olan 19.yy”a ait do- kumada görebiliyoruz. Bu arada ortaya çıkan 1900 yı- lına ait “Halı ticareti” (Foto 6.) adlı resmi örnek gös- terebiliriz. Dokuma tüccarlarının toplandığı mekan- da duvardan asılmış halı görülmektedir ki, bu Mu- ğan halı kompozisyonun birebir aynısıdır. Dokuma sanatının mevcut muhafazakar özelliği bu bedii mi- rasın tarz bakımından farklılıklar gösterse bile‚ yine de vahit gelenek üzerine yapılandığını kanıtlıyor. Bu ise bizim dokuma geleneğinin yerel ekol olarak hiç de sınırlı çerçevede yaşamamış ve sanatsal iletişim Foto 1. Kars Halısı.19.yy. şehirler arası ilişkilerde değil, sanatkarların aynı üs-

arış V / 2 0 1 1 45 Türk Halklarının Kültürel Mirasında Kompozisyon, Geleneğe Sadakat ve Yenilikçi Yaklaşımlar Hatice ESEDOVA

Foto 3. Arkada dokuma tarihi yazılı Gazah Halısı, Azerbaycan Milli Tarih Müzesi’nden.

Foto 4. Kars Halısı.19.yy. Foto 5. Gazah Halısı.19.yy.

46 arış V / 2 0 1 1 Composition, Adherence to Traditions and New Approaches in the Cultural Heritage of the Turkic Peoples Hatice ESEDOVA

Foto 6. Halı Ticareti.19. yy sonu. lup yakınlığı ile geleneği genetik yaşamasıyla alakalı ruz (Foto 11). Bu fotoğrafta Bakü’nün geçmiş kale du- olduğu düşüncesine katılmamıza hak veriyor. varları tamamen halılarla süslenmiş bulunuyorlar ki, Azerbaycan dokuma sanatının zenginleşmesinde bunların arasında birkaç tane de bahsigeçen “Çelebi” Karabağ ekolünün özel önemi vardır. Burada dokunan halısına ait örnekler de vardır. 30-u aşkın tasarımın çeşitli bedii yapılanma şekli, bu Bu analizi yaparken Azerbaycan dokumacılık eko- dokumaların tarih boyu İpek Yolu hattıyla dünya pa- lünün bedii geleneklerine dayandık. Gelenek hafıza zarlarına taşınması, böylece yalnız Azerbaycan’a kom- demektir. Fakat gelenek de hafıza gibi kitlevi şekilde, şu bölgelerde değil, aynı zamanda dünyaca ünlü res- yaddaşlarda üstünkörü yaşamıyor, zamanla insanın samların eserlerinde kendine yer edinmişlerdir. Ör- isteklerine, aktüelliğe cevap verecek tarzda, seçilerek neğin, doğu tarzında resimler çizen Avusturya’lı res- geleneğe dönüşüyor. sam Rudolf Ernst (1854-1932) “Kilim tüccarı”, “Nar- Gelenek ve yenilikcilik - bu anlayışta bedii vasıta- gile”, “Taranma” (Foto 7, 8, 9.) isimli yağlıboya eser- lar, yapı, düsünce, içerik, zamanın estetik ve tarihi ba- lerinde karşımıza çıkan Karabağ ekolüne ait “Berde” kışları sonucunda cilalanmış semboller ve yeni yön- halısı, halk arasında daha çok “Çelebi” olarak bilin- temler anlamı birikiyordur. Yenilikcilik ise sanatı geli- mektedir, Avrupa”da ise “Kartal ” ismiyle tanınmak- şime doğru götüren yol, tüm bedii-konseptüel imkan- tadır. Azerbaycan Devlet İncesenet Müzesi’nde koru- ları seferber eden güçtür. Şunu da söyleyelim ki, adı nan “Çelebi” halısı (Foto 10.) ressam Rudolf Ernst’ in geçen bedii yenilikcilik kültürü de daha önceden var “Moritanya interyerinde” adlı silsile resimlerine da- olan geleneğe dayanıyor. Bu anlamda ben Azerbaycan hildir. Bu kompozisyonda tasvir edilmiş “Çelebi” ha- dokuma sanatında yer almış konulu halılara, bu halı- lısı şüphesiz ki, Azerbaycan dokuma geleneğine daya- lardaki konu, anlam ve bedii bakımdan yenilikcilik tar- narak meydana gelmiştir, fakat resimden de belli ol- zında dokunmuş bir kaç esere değinmek istiyoruz. duğu gibi bu örnekler Azerbaycan’da dokunmamışlar- Konulu halılar kendi içlerinde konularına göre bir- dır. Müzede bulunan “Çelebi” örneğinin ara sahasın- kaç kısma bölünüyorlar: aşk, kahramanlık, emek, mi- daki desenlerin sık dokunuşu, halıdaki bordür hattıy- toloji, vs. Her devrin kendi sevilen kahramanları, hü- la ara saha ve onun madalyonlarıyla dengeli yapı vs. kümdar, padişah ve komutanları olmuş, döneme ait müzedeki bu örneğin mükemmelliğinin göstergesidir. dokuma ve bedii yöntemleri olmuştur. Bu anlamda Oysa, resimlerde gördüğümüz versiyonları orijinalden Karabağ’ın “Üç Padişah”, “Rüstem ve Söhrap”, Tebriz kopyalanmış örnek olarak nitelendirebiliriz. Aynı halı- ekolüne ait “Sattar han” vs. halıları örnek sayılabilinir. ya Bakü’de, İçeri Şehir adlı tarihi bölgede 1928 yılında Azerbaycan Devlet İncesenet Müzesinde koru- çekilmiş fotoğraftaki halıları örnek göstermek istiyo- nan “Bargahe Firon” (kudretli hükümdarlar) konu-

arış V / 2 0 1 1 47 Türk Halklarının Kültürel Mirasında Kompozisyon, Geleneğe Sadakat ve Yenilikçi Yaklaşımlar Hatice ESEDOVA

Foto 7. “Kilim tüccarı”.Rudolf Ernst.

48 arış V / 2 0 1 1 Composition, Adherence to Traditions and New Approaches in the Cultural Heritage of the Turkic Peoples Hatice ESEDOVA

Foto 8. “Nargile”.Rudolf Ernst.

arış V / 2 0 1 1 49 Türk Halklarının Kültürel Mirasında Kompozisyon, Geleneğe Sadakat ve Yenilikçi Yaklaşımlar Hatice ESEDOVA

Foto 9. “Taranma”.Rudolf Ernst.

50 arış V / 2 0 1 1 Composition, Adherence to Traditions and New Approaches in the Cultural Heritage of the Turkic Peoples Hatice ESEDOVA

Foto 10. “Halı “Çelebi”. Karabağ. 20.yy”ın başlangıcı. Foto 12. “Bargahe Firon”.Tebriz.20.yy”ın başlangıcı.

Foto 11. “İçeri Şehir”, 1928.

arış V / 2 0 1 1 51 Türk Halklarının Kültürel Mirasında Kompozisyon, Geleneğe Sadakat ve Yenilikçi Yaklaşımlar Hatice ESEDOVA

Foto 13. “Türk Komutanları”.Karabağ.Şuşa. 1916. lu halı (Foto 12.) düşünce ve bedii bakımdan son de- rece mükemmel eserdir. Halının baş merkez kısmın- da –Sasani sülalesi padişahlarından Yezdigird, baş sağ köşede-Teymur, baş sol köşede- Erdeşir, II. sıra sağda- Abas Mirze Naib-ül saltanat, solda –Şah Sul- tan Hüseyn-Safevi sülalesinin son padişahı, III. sıra sağda-II Şah Tahmasib (Şah İsmail’in oğlu), soldan - Şah Süleyman, son V. sırada sağdan- I Şah Tahmasip ve soldan I Şah İsmayil Hatai’nin siması dokunmuş- tur. Halının ölçüleri: 180 cm x138 cm olup, dokunma tarihi 20.yy”ın evvelleridir. Dokuma 1958 yılında mü- zenin kolleksiyonuna dahil edilmistir. Atkı, çözgü ve hav malzemesi olarak yün iplik kullanılmıştır. Bedii yapı bakımından saray muhiti, taht-ı saltanatı omuz- larında taşıyan kullar, küpeler, şerbet kabı, sütunlar, enfes perdelerle süslenmiş mekan tasvir edilmiştir. Kafalarında çeşitli başlıklar olan bu kişilerin her biri kendi devrinin ünlü insanları olmuşlardır. Dokumanın üst kısmında ise saltanat sembolü olarak, hükumdar- ları koruyan şeypur çalan kanatlı koruyucular ve ebe- diyet sembolü kuşlar tasvir olunmuştur. Halı gerçek Foto 14. “Balama Kurban”. Karabağ.Şuşa. 1902. tarihi kişiliklerin bir araya toplandığı, bordür ile ara Tabiiki, ismi geçen şahısların yüzünü bile görmeyen saha ve süjedeki kahramanlar arasındaki renk uyumu dokumacılar bu süjeyi herhangi bir resimden almış- tam biribiriyle denge içerisindedir. Bu tarz bedii terti- lardır. Bu halı büyük bir ihtimalle sipariş üzerine do- batlı halı klasik geleneğin devamı sayılabilinir. kunmuştur. Aynı zamanda halıyı dokuyan usta, halk Diğer iki örnek ise Azerbaycan’in en eski müzele- arasında ustad dokumacı olduğu muhtemeldir. Çün- rinden olan Milli Tarih Müzesinde korunmaktadır ve kü tasvir edilen kahramanların siması, askeri giyim günümüzedek hiçbir yerde fotoğrafı basılmayan, son tarzları, arka fonda yer alan deniz, gemi, Türk bayra- derece orijinal, manevi bakımdan herkes için değer- ğı, uzaktan görünen çadırlar dövüşçü ruhunu yansıtı- li olan halılardır. Her iki dokuma da Azerbaycan’ın Karabağ Bölgesi’ndeki Şuşa şehrinde dokunmuştur. yor. İç bordürün kenar kısımlarında “buta”, “ay-yıldız” Üzerinde hicri tarihiyle 1334 rakamı dokunan tasvirleri vardır. Ana bordürü süsleyen bitkisel motif- “Türk komutanları” isimli halı konuludur (Foto 13). ler Karabağ halılarında sıksık rastladığımız kompo- Halı ara saha ve bordür hattından oluşuyor. Bordür zisyonlardır. Halının kenar bordüründe “zamane içre hattı ise kendiliğinde 3 kısma bölünüyor: iki paralel helli hak edib” mısraları dokunmuştur. kenar bordür ve bir tane merkez büyük bordür. İç bor- Diğer mısralar ise tahrif olunmuş biçimde, dakik dürde Azerbaycan’da sonsuz sevgiyle anılan muhte- dokunmamıştır. Belki de halıyı dokuyan kişiler alfabe- rem Enver Beyefendi, Şevket Paşa hazretleri, Yusuf yi bile bilmiyorlardı. Anlaşılan şu ki, bunlar halk kah- İzettin ve Sultan Muhammed Hamiz hazretlerinin su- ramanlarının şerefine söylenmiş mısralardır. “zama- retleri tasvir edilmiştir. Halı üzerinde bu kişilere “ce- ne içre… mevcut etmiş seni yaratan, Enver”in adıy- nap muhterem Enver Beyefendi, cenap Şevket Paşa la düşmanın kalbi parçalanır, elinde kılıç, yıldırım gibi hazretleri, cenap Yusuf İzettin, Sultan Muhammet kılıçını aydınlat, çek allah-ü ekber nalesin, Allah’ın Reşathan Hamiz hazretleri” gibi müracaat olunuyor. aslanı…”Halının kayıt numarası № 9392 olup, ölçü-

52 arış V / 2 0 1 1 Composition, Adherence to Traditions and New Approaches in the Cultural Heritage of the Turkic Peoples Hatice ESEDOVA

sü 210cm x125cm., sıklığı 34x38-dir, havlı dokumadır, miştir. Bu arada halıda yer alan bedii kusurlar, tahrif- çözgüsü ve havı yün, atkısı pamuktur. Kullanılmış bo- ler, ölçülerdeki dengesizliklerle birlikte, önemli bir de- yalardan kırmızı ve yeşil renkli olanı süni, kahve renk- tay vardır. Bu, halk sevgisidir. Dokumacı kadın halının li olan ise koyunun yününün doğal rengidir. Son de- baş köşesine yine de ay-yıldız ve sonsuz sevgiyi yan- rece orijinal tarzda dokunmuş bu halı halk sanatının sıtan “balama kurban” kelimelerini yazmıştır. Bu keli- en parlak örneklerindendir. Olabilsin ki, bu süjeyi do- meler yazı kurallarına uygun şekilde soldan sağa doğru kumacılar halı üzerine belirli bir resimden, fotoğraftan değil, sağdan sola doğru dokunmuştur. Suretlerin tas- almış, ona kendi yaratıcılıklarını da ilave ederek Kara- virinde gayri-profesyonellik, tahrifler dikkatten kaçmı- bağ ruhunu, bedii halk dokumacılık tarzını eklemişler- yor. Fakat halk sanatına ait etmek istediğimiz “yanlış da dir. Yani renk uyumu, ana bordürü süsleyen güllerin bir nakıştır (desendir)” ifadesini hatırlatmak istiyorum. sırayla dizilişi, çiçeklerin tasvir biçimi yerli ananelere Türk ordu komutanlarına özel dokunmuş halı günümüz bağlılıktan haber veriyor. Halkımızın Türk komutanlarına olan büyük rağbe- ve gelecek nesiller icin iyi birer örnektir. Burada büyük tini kanıtlayan bir diğer dokuma ise Azerbaycan Mil- Atatürk”ün şu sözlerini hatırlamamak mümkün değil- li Tarih Müzesinde korunmaktadır. Bu halı da Kara- dir: “Tarihi yazmak, onu yaşatmak kadar önemlidir”. bağ ekolüne aittir (Foto 14). Onun kayıt numarası № 9471, ölcüsü 190cm x115 cm., sıklığı 31x42 olup, üze- Kaynaklar rinde 1320 hicri (1920 miladi) tarihi kaydedilmiştir. Turkish Handwoven Carpets (1995), Catalog: № 5. Republic of Bu halının kompozisyonu yukarıda bahsettiğimiz halı- Turkey, Ankara. nın kompozisyonuna çok yakındır. Ara sahanın merke- Türk El Dokuması Halıları (1998), Katalog № 3. T.C. Kültür Ba- zinde askeri kıyafette türk komutanlarının tasviri veril- kanlığı, Ankara.

arış V / 2 0 1 1 53 Konya’da Cumhuriyet Döneminde Dokuma Faaliyetleri

Weaving Activities in Konya H. Melek HİDAYETOĞLUâ Meral AKAN ââ during the Republican Period

ÖZET ABSTRACT Konya, dokumacılık konusunda önemli bir mer- Konya is an important centre in terms of weaving. kezdir. Dokuma faaliyetlerinin tarihi neolitik dö- The history of weaving activities dates as far back neme kadar dayanmaktadır. Tarihi süreç içerisin- as to the Neolithic Age. Weaving in Konya, which de çeşitli örnekler vermiş olan Konya dokumacılı- ğı Cumhuriyet döneminde de önemli bir yere sa- has assumed a variety of forms in the course hiptir. Araştırmada Cumhuriyet döneminden gü- of history, also enjoys a significant place in the nümüze kadar olan süreçte Konya’da satılmak Republican era. The present study investigates üzere elde üretimi yapılan dokumalar ve Cumhu- the weavings that have been woven to be sold riyet döneminde ticari bir sektör niteliğinde olan in Konya from the beginning of the Republican dokuma faaliyetleri ve dokumacılığın bu dönem- period until today and the weaving activities deki genel özellikleri ele alınmıştır. Hammadde which are in the form of a commercial sector in temini, iplik elde edilmesi ve renklendirilmesi, dokuma teknikleri, genel desen özellikleri ulaşıla- the Republican period. General characteristics bildiği ölçüde değerlendirilmeye çalışılmıştır. Ay- of weaving in this period have been explored. rıca bu dönemde Konya’da faaliyet gösteren işlet- Acquisition of raw materials, obtainment and meler hakkında bilgi verilmiştir. Konya ve çevre- dyeing of thread (yarn), weaving techniques and si dokumacılığı hakkında yapılan araştırmalar, ço- general qualities of patterns have been evaluated. ğunlukla bölgesel alan araştırmaları şeklinde ha- Moreover, information has been provided about zırlanmıştır. Bu çalışma ile Konya’da Cumhuriyet businesses that have been active in this period. dönemi dokumacılık faaliyetleri bir başlık altında Studies on weaving in Konya and its vicinity have toplanarak değerlendirilmeye çalışılmıştır. Araştırmada, bu konuda yapılan çalışmalar been prepared mostly in the form of regional field incelenmiş, hayatta olan kaynak kişilerden bil- studies. This study intends to bring together the gi alınmaya çalışılmış ve halen faaliyet göste- weaving activities in Konya in the Republican ren işletmelerden yararlanılmıştır. Bu süreçte period under a single title and to evaluate them. Konya’da açılan kurslar, yürütülen projeler, tica- In the study, researches that have been ri faaliyetler araştırmaya kaynak oluşturmuştur. conducted in this field have been investigated, Bu değerlendirmeler sonucunda Konya’da Cum- information has been obtained from source huriyet dönemi el dokumacılığı konusunda ge- nel bir tablo oluşturulmaya çalışılmıştır persons who are still alive and currently active Anahtar Kelimeler: Konya, Cumhuriyet dönemi, businesses have been consulted. Courses that have El dokumacılığı, Halı, Düz dokumalar. been opened in this process, projects that have been conducted and commercial activities have constituted the sources of the study. As a result of * Yrd. Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Gelenek- sel Türk Sanatları Bölümü, e-posta: [email protected] these evaluations, a general picture of the weaving Assist. Prof. Dr., Selçuk University, Faculty of Fine Arts, Dept. of Trad. Turkish Handicrafts. in Konya in the Republican period has been drawn. ** Yrd. Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi, El Keywords: Konya, Republican Period, Hand Sanatları Eğitimi Bölümü, e-posta: [email protected] Assist. Prof. Dr., Selçuk University, Faculty of Professional Education, Dept. weaving, Carpet, Flat weaving. ofHandicrafts Education.

54 arış V / 2 0 1 1 Weaving Activities in Konya during the Republican Period H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

1. Giriş Araştırmada günümüzde halı-kilim ticaretinde Konya, Selçuklular ve Osmanlı döneminden bu yana faaliyetini sürdüren ve bu konuda geçmişte faaliyet önemli bir dokuma merkezi olma özelliğini sürdür- göstermiş olan şahıslarla ulaşılabildiği ölçüde gö- müş, Cumhuriyet döneminde de bu önemli özelliği- rüşmeler yapılarak veri toplanmaya çalışılmıştır. Bu ni korumuştur. Konya’da halen dokumacılığın sürdü- kişiler geçmişte Konya’da yapağı ticareti, iplik üreti- rüldüğü ve bilinen dokuma merkezleri Lâdik, Kara- mi, boyanması, dokunması ve pazarlama sürecinde pınar, Hotamış, Ereğli, Arısama, Emirgazi, Sille, Sız- bizzat yer almış ve ilin halı-kilim ticaretinde söz sa- ma, Keçimuhsine, Başarakavak, Derbent, Yaylacık hibi olmuş kişilerdir. Bu kişilerden bazıları bütün sü- (Nuzumla), İnlice, Çukurçimen, Kavak, Detse, Botsa, reçlerde faaliyet göstermiş, bazıları ise sadece alıp Akören, Akşehir, Çiğil, Obruk, Çumra gibi yerleşim satarak sektörde yer almıştır. Bu kişiler bu alanda- yerleridir (Harita 1). Bu merkezlerde coğrafi neden- ki faaliyetlerini çocuklarına ve torunlarına aktarmış- lerden dolayı geniş ölçüde hayvancılığın yapılıyor ol- lardır. Bugün Cumhuriyet döneminde bu alanda yer ması ve boyarmadde olarak kullanılan bitkilerin çe- alan kişilerin çocukları ve torunlarından bazıları ha- şitliliği, dokumacılığın gelişmesinde ve sürdürülme- len halı kilim üretim ve satış faaliyetlerinde yer al- sinde etkili olmuştur. maktadırlar. Araştırmada bugün hayatta olan ve Cumhuriyet dönemine tanıklık etmiş olan A. Neca- ti Çekirdekçi, Osman Büyükkaplan ile ikinci nesil di- yebileceğimiz; Mustafa Çekirdekçi, Mustafa Manap, Mehmet Kavutoğlu ve yakın geçmişte üretim ve tica- rette yer alan şahıslardan ise Asım Kaplan, Lütfi Gi- rişgin, Ahmet Doğan gibi kişilerle görüşmeler yapıl- mıştır. Görüşmeler ve kaynak taraması sonucu elde edilen bilgiler kronolojik bir düzenleme ile sunulma- ya çalışılmıştır. Ayrıca Konya’nın halı kilim üretimin- de ön plana çıkmış ve tarihi süreçte bu yönü ile tanı- nan yerleşim yerlerinden de kısaca bahsedilecektir.

2. Araştırma Bulguları Araştırmada Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar geçen süre içinde Konya ili ve çevresindeki el dokumacılığı faaliyetleri dönemler, ilgili kişiler, tica- rethane ve kurumlar çerçevesinde değerlendirilme- ye çalışılmıştır. Cumhuriyetin ilanını izleyen yıllara bakıldığında Anadolu’da ticari hayattaki hareketliliğin maksimum

Harita 1. Konya Haritası düzeye ulaştığı, 1932–1933 yıllarında ulusal sanayî ve ticaretin Cumhuriyetin yeni yapısı içindeki yerini ve Konya ili sınırlarının çok geniş olması ve adı ge- gelişmesini izlemek ve tanıyabilmek için fuar ve ser- çen bu yörelerin dokuma alanında önemli üretim gilere gereksinim duyulduğu kaynaklarda belirtilmek- merkezleri durumunda bulunmasından dolayı her tedir.1 Cumhuriyetin ilk yıllarında (1927–1938) Kon- bir yerleşim ayrı bir araştırma konusu olabilecek ni- ya Ticaret odasının katkıları ve Konya esnafının tanı- teliktedir. Bu çalışmada genel olarak Konya ilinde tımı amacı ile İzmir 9 Eylül sergilerine katılım sağlan- Cumhuriyet dönemi el dokumacılığı bir başlık altın- mıştır. Bu sergilerde Konya’nın tarım ürünlerinin yanı da değerlendirmeye çalışılacaktır. Bu nedenle ilgi- sıra dokumaları da yer almıştır.2 Ayrıca 2. Milli Sana- li döneme ait veriler sınıflandırılarak ve özetlenerek yi Konya Sergisi Gazi Paşa Mektebinde 20 Haziran–5 sunulmuştur. Bu çalışmada Konya’da satılmak üzere Temmuz 1933 tarihlerinde Konya ve çeşitli illerin ka- elde üretimi yapılan dokumalar ve Cumhuriyet dö- tılımıyla gerçekleşmiştir (Foto 1). Bu sergide üretilen neminde bir ticari sektör niteliğindeki dokuma faa- her türlü mahsul, halı-kilim ve keten dokumaların yer liyetleri ele alınacaktır. Evlerde günlük ihtiyacı kar- aldığı çeşitli kaynaklarda ifade edilmektedir.3 şılamak ve çeyizlik olarak küçük çapta dokunan do- kumalar ise araştırma sınırları dışında bırakılmıştır. 1 A. Sefa Odabaşı, “2. Milli Sanayi Konya Sergisi”, Konya Bülteni, Bu örnekler başka araştırmaların konusu olarak daha Konya Büyükşehir Belediyesi Yayını, Sayı 19, (Mayıs- Haziran geniş bir çalışmada değerlendirilmelidir. Ayrıca bu 1998), Konya, s.16. 2 güne kadar çeşitli araştırmacıların bu konuda yap- Caner Arabacı, Geçmişten Günümüze Konya Ticaret Odası, 1882- 1999, Konya Ticaret Odası Yayınları, Konya 1999, s. 255-257. tığı, kaynak niteliği taşıyan değerli araştırmaları bu- 3 Caner, Arabacı, age., s. 258-259; A. Sefa, Odabaşı, agm., 1998, s. lunmaktadır. 17.

arış V / 2 0 1 1 55 Konya’da Cumhuriyet Döneminde Dokuma Faaliyetleri H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

Foto 1. 2. Milli Sanayi Sergisi Afişi Foto 2. Konya Eski Dellal Pazarı, Konya 2008

Cumhuriyet öncesinde Sille’de 1000’e yakın halı İnlice, Konya-Karaman, Konya-Akşehir veya Bermen- tezgâhı bulunmaktaydı. Cumhuriyetin ilanı ile birlik- de adları ile ifade edilmektedir. Ayrıca Konya doku- te Sille’deki Rumların Pire ve Korfu’ya gönderilmele- maları grubunda yer alan Karaman seccade ve kilim- ri neticesinde buradaki halı tezgâh sayısı %90 azal- leri de çok ünlüdür. Bu bölgelerdeki Yörükler tara- mıştır. Böylece Sille halı dokumacılığındaki önemini fından dokunan bu kilimler Avrupa’ya çok miktarda yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştır.4 gönderilmiştir. Bu nedenle bu kilimlere Avrupa’da 1930’lu yıllarda Konya’da küçük sanatlar içinde “Karaman” adı verilmiştir. Bu yıllarda Konya ile önemli bir sırada yer alan dokumacılık, 50 dokuma- Koçhisar arasındaki “Beşkardeşler Köyü”nde çeşit- cı yanında 3 dokuma atölyesi 50 işçi ile faaliyet gös- li kilimler ve cicimlerin dokunduğu belirtilmektedir. termekte idi.5 Konya ve çevresinde 1. Dünya Savaşından önce yal- 1940 yılına ait verilerin bulunduğu bir yayın- nız Bilecik ve Karapınar’da 200 çift taban, 500 secca- da; bitkisel boyarmaddelerin bulunmasından dola- de, 200 yastık, 200 kilim, 50 cicim, 5 yolluk halısı yıl- yı Konya’da halıcılığın gelişmiş olduğu Sızma, Lâdik, lık olarak imal edilmekte iken, 1940 yılında yapılan Sille, Sarayönü’nde yetişen kökboya ve zencifreden imalat bunun çok gerisindedir. “1936 yılından sonra elde edilen kırmızı boya sayesinde bu uğraşın yay- alım-satım fiyatlarında yükselme görülse de fiyat iti- gınlaşmış olduğu ifade edilmektedir. Konya ve çev- bari ile yapağı satmanın halka daha kârlı görünme- resinde dokunan halıların Anadolu halıcılığı için- si, birçok tezgâhın işlerini tatil etmelerine yol açmış- de Lâdik başta olmak üzere önem arz ettiği vurgu- tır. 1937’de Akşehir’de Isparta halıları desen ve kali- lanmaktadır. Bu yayına göre bu yıllarda Konya’da teleri örnek alınarak işi yapmak üzere Mehmet Gür- dokunan halıların başlıcaları; Konya-Mezarlıklı, kan adında bir şahıs tarafından teşebbüse geçilmiş- Konya-Lâdik, Konya-Karapınar, Konya-Keçimuhsine, tir. 1940 yılında halen bu teşebbüsle Akşehir merke- Konya-Sille, Konya-Kavak, Konya-Saray, Konya- ziyle Bermende Köyünde işletilen 40 tezgâhta, 120 kadın işçi çalıştırılmakta ve ayda 120 metrekare halı

4 Osman Sönmez, “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Konya Sanayisi- dokunmaktadır. Bu halıların yıkanmaları Isparta’da ne Bir Bakış”, Ulusal I. Konya Ekonomisi Sempozyumu, Editörler: A. yaptırılmaktadır” şeklinde ifadeler yer almaktadır.6 Esen, A. Kaymaz, 18 Nisan 2003, Konya, 2003, s. 21-24. 5 Adem Esen, “Cumhuriyetimizin Kuruluşundan Günümüze Konya’da İktisadi Hayatla İlgili Değerlendirmeler”, Yeni İpek Yolu, 6 Midhat Altan, Konya’nın İktisadi Bünyesine Bir Bakış, İstanbul, Yıl 12, Sayı 129, Konya, 1998, s. 20. 1940, s. 218.

56 arış V / 2 0 1 1 Weaving Activities in Konya during the Republican Period H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

sinde yapağıdan, boyanmış iplik sürecini kapsayan alanlarda bir entegre tesise sahipti. Bu tesis Kon- ya merkez Sille yolu üzerinde bulunmaktaydı. 1977- 1978’li yıllarda Lâdik’te dokumacılıkla uğraşan kişi- lerin bu tesise iplik boyatmak üzere başvurdukları alınan bilgiler arasındadır.8 Lâdik’in dışında Isparta ve köylerinde ayrıca, Ünye’de halı tezgâhları bulun- maktaydı. Edinilen bilgilere göre Türkiye’deki Hilton Otelinin düz halılarını dokutmuştur. Bu halılar de- sensiz 26x33 Isparta kaliteli halılardır. Çözgü ve at- kısı pamuk, ilme ipliği yün malzemelidir. Bu halılar Lâdik’te dokunmuştur. Kemal Sili’nin 1957’de Hilton Otelinin el dokuması düz halılarını m2 si 110 liraya dokuttuğu kaynak kişiler tarafından verilen bilgiler arasındadır. 1960’larda yaşadığı ekonomik güçlükler ve sözü edilen bir yangın nedeni ile Lâdik’teki atöl- yesini Kaplanlar halıcılığa devretmiştir.9 7–13 Aralık 1987 yılında V. VAKIF Haftası Etkinlikleri kapsamın- da Türk El Halıcılığı konularının ele alındığı bir Halı- cılık Semineri düzenlenmiştir (Foto 3).

Konya merkezde tarihi süreçte, halı-kilim ticare- ti; el dokumalarının dokuyucudan doğrudan alındığı, “eski dellal pazarı” olarak adlandırılan Nakibü’l-Hac Seyid İbrahim Hanında düzenlenen mezatlar yolu ile yapılmaktaydı (Foto 2). Konya 1973 İl Yıllığında Konya halıcılığına çok kısa değinilirken, o yıllarda Konya’lı iş adamı Kemal Seli’nin Konya halıcılığını ihya etmek ve yaymak ama- cı ile bir halı fabrikası kurduğu ve yörede 400 kadar halı tezgâhını işler hale getirdiği vurgulanmaktadır.7 Konya’da halı- kilim üretimi yapan müteşebbis- ler değerlendiğinde, bu alanda etkin çalışmaları olan işletmeler hakkında 1950’li yıllara kadar bilgiye ula- şılabilmiştir. Bu konuda yaşayan kaynaklardan elde edilen veriler etkili olmuştur. Bu müteşebbisler ara- sında Kemal Seli, Necati Çekirdekçi, Osman Büyük- Foto 3. Halıcılık Semineri kaplan, Lütfi Manap, Mehmet Kavutoğlu gibi kişiler Bu seminerde bu alanda çalışan bilim adamları- ön plana çıkmaktadır. nın yanında dokuma üretiminde önemli katkıları bu- Kemal Seli: Konya Sille eşrafından Silleli Hak- lunan Kemal Seli’nin de bir bildirisi yer almaktadır. kı Efendi’nin oğludur. Amerika’da tahsil görmüş- Bu bildiride Kemal Seli, 1950’lerde başlatmış oldu- tür. 1951’de Konya’da büyük çapta fabrika düzenin- ğu faaliyetin içeriği ve üretim sistemi hakkında ge- de çalışan ilk halı firmasını kuran ve el halısı imalatı- na başlayan kişidir. Halı imalatına ilk olarak Sille’de iplik fabrikası ve boyahane kurarak adım atmıştır. 8 Mustafa Kızkayası, (1960, Lâdik doğumlu, Lise mezunu, 23 yıl kooperatifte çalışmış), 14.10.2010 tarihinde şifahen verdiği bil- Lâdik’te kurduğu atölyede el halısı imalatına başla- gilere göre. mıştır. Dokuttuğu halıların ipliklerini yine kendi tesi- 9 A. Necati Çekirdekçi (1928, Konya doğumlu, Konya’da yapağı tüccarı), 22.07.2003 tarihinde, Osman Büyükkaplan (1936, Kon- ya doğumlu, Konya’da halı tüccarı), 28.10.2008 tarihinde şifa- 7 Konya İl Yıllığı, 1973, s. 415. hen verdiği bilgilere göre.

arış V / 2 0 1 1 57 Konya’da Cumhuriyet Döneminde Dokuma Faaliyetleri H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

niş bilgiler vermiştir. Halı imalatı ve pazarlama ko- lıların desenlerini kendi atölyelerinde Ispartalı Bur- nusunda o dönemdeki işletme anlayışının ötesinde han Kentli ustanın çizdiğini, bazen de sipariş üzeri- bir bakış açısı sergileyen Kemal SELİ, kaliteli üreti- ne Yaşar Savlu Hocanın babasına12 çizdirdiklerini ifa- min yanında yerel işgücünün istihdamı konusunda de etmişlerdir. Bu halıların desenleri çiçekli, göbek- çözüm önerileri geliştirmiştir.10 Sayın Prof. Dr. Bekir li ve madalyonlu düzendeydi. Dokuttukları halıların Deniz, “Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yaygı- ilme ipliklerini Ankara yolundaki kendi tesislerinde ları” isimli yayınında Lâdik halıları konusunu işler- Ştrayhgarn marka makinelerde hazırlamaktalardı. İp- ken bu bölgede faaliyet gösteren kişiler arasında Ke- likler Basf marka kaliteli kimyevi boyalarla boyaha- mal Seli’ye de yer vermiştir.11 nede boyanırdı.13 Kaplanların yoğun olarak Sarayönü- Lâdik’teki Osman Büyükkaplan: Konyalı Kaplanzade Hacı Os- dokuma faaliyetlerini sürdükleri dönemde köylere man Efendi’nin torunudur. Dedesinden ve babası iplik, desen ve tezgâh götüren ekipleri vardı. Ekipler Mustafa Büyükkaplan’dan mesleği devralmıştır. Ya- tezgâhları kurar, zaman zaman dokuyucuları kontrol pağıcılıkla uğraşan dedesi Hacı Osman Efendi’nin ederlerdi. Atölye sisteminin maliyeti arttırması ne- 1929 büyük krizinden etkilenerek mesleği bırakması deni ile evlere tezgâh verilerek üretim yapılması ter- ile oğlu Mustafa Büyükkaplan babasının işlerini dev- cih edilmiştir. Kaplanlar halıcılığın, halı dokumayı ralmıştır. 1948 yılında ilkokulu bitiren Osman Büyük- bilen köylerden kişileri halı dokumayı bilmeyen köy- kaplan babasıyla birlikte 1958’e kadar Uşak, Demirci, lere götürerek onların da halı dokumayı öğrenmele- Isparta yörelerinden halı almış ve toptan veya pera- rini sağladığı bilinmektedir.14 Bu dönemde muhtelif kende olarak, İstanbul’a ve seyyar halıcılara satmış- köylerde toplam 1000 kadar tezgâhları bulunmaktay- lardır (Foto 4). dı. Dokutulan halılar toptan olarak hem Ankara ve İstanbul’daki halı tüccarlarına hem de Almanya’ya pazarlanmaktaydı. Bu durum 1965’den 1985’e kadar devam etti. Osman Kaplan’dan alınan bilgilere göre; 1960’larda 6 m2, 40x50 kalitede bir halının metrekare- si 280 liraya mal olur, 350 liraya satılırdı. Dokuyucu- ya 1000 düğüm karşılığında 80 kuruş verilmekteydi.15 Ahmet Necati Çekirdekçi: Konyalı Çekirdekçi Mustafa Efendi’nin oğludur. Yapağı ticaretiyle uğ- raşan babasının yanında küçük yaşta bu işe başla- mıştır. Genç yaşta yapağı ve yün konusunda uzman denilebilecek düzeye gelmiştir. 1957’de babası Çe- kirdekçi Mustafa Efendi ile birlikte Lâdik’te el halı- sı üretimi yapan bir atölyeyi, 1960 yılına kadar işlet- Foto 4. Osman Bükükkaplan, Konya 2008 mişlerdir. Atölyelerinde 50–60 kadar tezgâhta el ha- lısı dokunmaktaydı. O dönemde Konya’nın kendine Osman Büyükkaplan’ın el halısı dokutmak üzere kur- özgü belli başlı halısı olarak tanımladıkları Lâdik ha- duğu firmada, o yıllarda Türkiye’de olmayan bir kali- lısını; 40x50 kalitede, atkı ve çözgü ipliği pamuk, ilme tede (buna Lâdik kalitesi denilebilir) atkı ve çözgü- ipliği yün malzemeden olmak üzere dokutmaktaydı- sü pamuk, ilme ipliği yün, 40x50 kalitede halı üre- lar. Modellerin büyük bir kısmı göbekli İran halıla- timine başlanmıştır. Başta Lâdik ve civar köylerin- rı taklit edilerek üretilmiştir. Halıdaki renkler kırmı- de, daha sonra Akşehir’den Yunak’a kadar olan böl- zı, lacivert, gülkurusu ağırlıklı idi. Halının ölçüsüne gedeki köylere tezgâh vererek el halısı dokutmuştur. göre halı dokuyan kişi sayısı değişir, 6 m2’lik bir halı- O dönemde Türkiye’de uygulanmayan, İran’da tat- yı en az üç kişi dokurdu. bik edilen bir yöntemle; atkının ilkini kalın, ikincisini Çekirdekçi halıcılık 1960’lı yıllarda daha önce Ke- ince geçerek halı dokutmuşlardır. Bu şekilde halının mal Seli’nin yanında çalışan Acem Ali adındaki us- tersinde atkı ipliğinin görülmediği, halının sert, sık tayı ekibine katmıştır. İşlerin yürütülmesinde Acem görünüşlü ve tok olduğu ifade edilmektedir. Bu yön- tem, A. Necati Çekirdekçi’nin müşterek halı dokuttu- ğu Acem Ali Usta’dan öğrenilmiştir. Dokuttukları ha- 12 Osman Büyükkaplan’la 28.10.2008 tarihinde yaptığımız görüş- mede bu kişinin adını hatırlayamamıştır. 13 Osman Büyükkaplan (1936, Konya doğumlu, Konya’da halı tüc- 10 Kemal Seli, “Halı Üretiminde De-Santralize Üretim Sistemi- carı), 28.10.2008 şifahen verdiği bilgilere göre. nin Tatbiki”, V. Vakıf Haftası Halıcılık Semineri, Ankara, 1988, s. 47- 14 H. Melek Hidayetoğlu, “Cumhuriyet Döneminde Konya’da Halı- 49. cılık”, Konya Kitabı XI, Özel Sayı, Konya, 2008, s. 339-349. 11 Bekir Deniz, Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yaygıları, Atatürk 15 Osman Büyükkaplan (1936, Konya doğumlu, Konya’da halı tüc- Kültür Merkezi Yayını: 215, Ankara, 2000, s. 130. carı), 28.10.2008 şifahen verdiği bilgilere göre.

58 arış V / 2 0 1 1 Weaving Activities in Konya during the Republican Period H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

Foto 5. 1950’ lerde Çekirdekçi Halıcılıkta Üretilen Halı

Ali usta ve ailesi; bizzat ilme ipliklerinin boyanma- da kendi tesislerinde boyanırdı. Dokunan halıların ço- sı, model çizimleri, dokumadan sonra halının kırkım ğunluğu Ankara Kızılay’da Orhan Gürel’e toptan ola- ve yıkanma işlemlerinin yapılmasından sorumlular- rak satılmaktaydı. O dönemde 60x60 kalite halının dı (Foto 5). Acem Ali Usta 60x60 kalite halı dokutarak metrekaresini 550 liradan satıyorlardı. 1960’da ihti- İran tarzını uygulamaktaydı. Yün ilmenin içine %25 tif- lal ile birlikte ekonomik sebepler ve Acem Ali Usta- tik karışımı vardı. Yünler çoğunlukla Balıkesir ve Afyon nın İran’a dönmesiyle imalata son verilmiştir. Bu dö- civarından temin ediliyordu. Yapağı, Ştrayhgarn tesis- nemden sonra halı ipi imalatına devam edildi. Bu ip- lerinde iplik haline getiriliyordu. Bu tesisler Konya’da likler Konya’da Lâdik halısı dokuyan ve Kayseri çevre- sinde Bünyan halısı, Isparta ve çevresinde Isparta ha- lısı dokuyanlara ihtiyaçları doğrultusunda üretildi. El halıcılığının duraklaması nedeniyle 1990’lı yıllarda ip- lik üretimine de son verilmiştir.16 1981 yılından itibaren üçüncü kuşak temsilcisi Mustafa Çekirdekçi ile birlikte 1960’da terk edilen el halısı üretimine yeniden başlandı. 1983–1994 yılları arasında atkı, çözgü ve ilme ipliği yün olan eski Kon- ya halıları ve Türk halı sanatı içinde ün yapmış halı modelleri yeniden dokundu. Sadece Dedeman otel- leri için 60x60 kalite atkı ve çözgüsü pamuk, ilme ipli- ği yün halılar üretildi. Bu halılar 120x180 cm, 130x200 Foto 6. Necati Çekirdekçi Ştrayhgarn tesisleri, Konya 1958 cm, 140x220 cm gibi boyutlarda otellerin tefrişinde kullanılmak üzere tasarlanmıştı. Dedeman otelleri sadece Çekirdekçi ve Kaplanlarda vardı (Foto 6). Bu satın aldığı el halılarının renk ve desen seçimini do- tesislerde, Lâdik halılarının ilme iplerinde kullanıl- kuyucu firmanın beğenisine bırakıyordu. Bu dönem- mak üzere 60x60 kalite için gerekli iplik kalınlığı 3 nu- de, Afyon, Kazak, Azeri, Döşemealtı gibi Türk Anado- mara (100 metresi 35 gram), 40x50 kalite Lâdiklerde lu halılarının sentezi yapılarak muhtelif halı model- 2,5 numara (100 metrede 42 gram) iplik üretilirdi. İp- likler krom alizarin boya adı verilen ithal boyalar ile 16 A. Necati Çekirdekçi (1928, Konya doğumlu, Konya’da yapağı boyanırdı. Çoğunlukla Almanya ve İtalya’dan gelen tüccarı), 22.07.2003 tarihinde ve 04.10.2008 tarihinde şifahen boyalar İstanbul’dan temin edilirdi. İplikler Uşak’ta ya verdiği bilgilere göre.

arış V / 2 0 1 1 59 Konya’da Cumhuriyet Döneminde Dokuma Faaliyetleri H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

Foto 7. Çekirdekçi Halıcılıkta 1983–1994 Yılları Arasında Üreti- len Halılar, Konya 2008. leri tasarlanarak, yeniden dokunmuştur. Ayrıca kendi modellerini de yaratmışlar ve bu şekilde firma kendi tarzını ortaya koymuştur. Bu dönemde dokunan ha- lıların %99’u ihraç edilmiştir. Firma bir dönem Kay- seri, Nuzumla, Keçimuhsine ve Uşak-Eşme’de kilim ve cicim dokutmuştur (Foto 7). 1981’de 200 tezgâhla başlayan üretim; Konya merkez, Karapınar, Kütahya- Simav ve köyleri, Ereğli, Işıklar (Emirgazi), Emirga- zi, Seydişehir, Beyşehir, Diyarbakır-Lice, Kars- Ka- ğızman gibi şehirlerde 1987–1988 yıllarında 1500 tezgâhla devam etmiştir. Profil veya ağaç tezgâhlar kullanıldığı, köylünün kendi tezgâhını da kullandı- ğı belirtilmiştir. Çalışanlara düğüm başına 30 ku- önemli grubu halı ve kilimler oluşturmaktadır. İşlet- ruş ile 80 kuruş ücret ödendiği ifade edilmiştir. İp- liklerin renklendirilmesinde indigo, Alman alizarin me sahipleri satışını yaptıkları dokuma ürünleri Kon- ve kökboya kullanılmaktaydı. Alizarinden kırmızının ya ve çevresindeki köylere tezgâh, desen ve iplik da- elde edildiği, bu rengin Uşak’ta bir firmaya boyatıldı- ğıtarak dokutmuşlardır. O dönemin tercihleri doğrul- ğı, indigonun ise kendi iplik fabrikalarında kullanıl- tusunda ebat, desen ve renk düzenlemelerini kendi- dığı, indigo ile mavi, lacivert, yeşil ve tonlarının elde leri yönlendirerek üretim yapmıştır (Foto 8).18 edildiği ifade edilmiştir.17 Genç Ortaklar Halıcılık: Genç Ortaklar Halıcılık, Karavan Halıcılık: Konya il merkezide 1980’li yıl- Konya ilinde el dokuması halı-kilim imalat ve satı- lardan itibaren hizmet veren işletme Karavan Halı- şında 1980’li yıllardan bu yana hizmet vermekte ve cılıktır. Bu işletmede çeşitli turistik eşya yanında en kendi ifadeleri ile Konya turistik halı ve kilim satışı-

17 Mustafa Çekirdekçi (1959, Konya doğumlu, halı imalatçısı ve 18 Asım Kaplan (Konya doğumlu, halı imalatçısı ve tüccarı), tüccarı), 04.10.2008 tarihinde şifahen verdiği bilgilere göre. 01.10.2010 tarihinde şifahen verdiği bilgilere göre.

60 arış V / 2 0 1 1 Weaving Activities in Konya during the Republican Period H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

Foto 8. Karavan Halıcılıktan Görünüm, Konya 2008. nın yaklaşık %15’ini üstlenmektedir.19 İmalatın ilk yıl- dığı belirtilmiştir. Konya’nın dağ köylerinde yaşayan larında sadece halı üretimi yapıldığı, kazak modeli yaşlı nüfusa yün verilerek el ipi elde edilmekteydi. olarak bilinen türün yaygın olarak dokutulduğu belir- Günümüzde ise, Aksaray’da fabrikasyon olarak üreti- tilmiştir. İmalatın yoğun yapıldığı yıllarda firma bün- len yün ipliğin alındığı ve kullanıldığı ifade edilmiş- yesinde imalatı organize etmekte görevlendirilen üç tir. 1980’li yıllardan bu yana Aksaraylı Mustafa Ya- personel çalıştırılmaktaydı, her biri 50 tezgâhtan so- pılcan adındaki boyacıya Konya-Adana çevre yolun- rumluydu. Firmanın 150 tezgâhta üretim yaptırdığı daki atölyesinde iplikler boyatılmaktadır. Bunun ya- nında Konya’da Özasya Boyacısı adıyla bilinen Meh- ifade edilmiştir. Bu üretimin Çukurçimen, Akviran, met Tosunyalın’a da iplik boyatılmıştır. O dönem- Kayasu (May) gibi merkeze yakın köylerde planlan- de mevcut yayınlardan ve kataloglardan yararlana- rak desenler geliştirilmiştir.20 Ayrıca firma bu yıllar- 19 Meral Akan- Nuran Kayabaşı, “Konya İlinde Satışa Sunulan Tu- ristik Halı ve Kilimlerde Kullanılan Motifler”, Uluslararası Türk El Dokumaları (Tekstil) Kongresi ve Sanat Etkinlikleri, 14-15-Mayıs, Kon- 20 Ahmet Duran (1964, Aksaray doğumlu, halı tamircisi ve pazarlama- ya 2009, s. 329-338. cısı), 01.10.2010 tarihinde şifahen verdiği bilgilere göre.

arış V / 2 0 1 1 61 Konya’da Cumhuriyet Döneminde Dokuma Faaliyetleri H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

Foto 9. Genç Ortaklar Halıcılıkta Son Yıllarda Üretilen Laleli Ki- Foto 10. Lütfi Girişgin Satış Mağazası, Konya 2008. lim, Konya 2008. da Konya’nın Hotamış, Obruk, Derbent, Detse, Bot- Mustafa Manap: Akkaşlar Halı Tamircisi olarak sa, İnlice, Kavak, Lâdik, Çiğil gibi tanınmış kilim ör- tanınan firma, 1982’den itibaren faaliyettedir. Mes- neklerini imal etmişlerdir (Foto 9). Bu üretimlerde leği babasından (Lütfi Manap) devralmış, 1993 yı- yöresel özelliklerden taviz verilmediği belirtilmiştir.21 lına kadar halı-kilim alım satımı ile ilgilenmiş- Lütfi Girişgin: Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrıla- tir. Bu yıldan itibaren halı tamirciliği yapmıştır. Ta- rak, 1984 yılında Konya merkezde antika ve yöresel mir edilecek halıyı esnaftan alarak tamir etmekte ve özellik taşıyan halı-kilim alım-satımına başlamıştır. pazarlamaktadır.23 Kişisel merak ve hobi olarak başladığı bu işi meslek Kavutoğlu Ticaret: 1960’lı yıllarda Mehmet Ka- olarak sürdürmüştür. Geleneğin etkisi ile doğal ola- vutoğlu tarafından halı yastık, karyola halısı gibi rak üretilen ve bir imalat programının parçası olma- Konya’ya özgü dokumalar İstanbul’da Kapalıçarşı yan özellikteki dokumalarla ilgilenen Lütfi Girişgin, tüccarına pazarlanmıştır. Eski dellal pazarında ürün halen bu tercihini korumaktadır. Geçmişte mağaza- sında satılmak üzere, Milas, Bergama, Ezine, Döşe- alıp satarak Mevlana caddesinde faaliyet göstermiş- mealtı yörelerine ait halılar bulundurduğunu, an- lerdir. Zaman içerisinde oğlu Ahmet Kavutoğlu ve cak günümüzde Konya ve çevresinin özelliğini taşı- torunu Mehmet Kavutoğlu tarafından halı-kilim tica- mayan dokumaları pazarlamayı bıraktığını ifade et- retine yakın zamana kadar devam edilmiştir.24 miştir. Konya’da Konya’ya ait dokumaların ticareti- Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü’nün 1983 nin yapılması gerektiğini savunan Girişgin, zamanla yılında Konya Bölge Müdürlüğünce bölgesel özelliği buna benzer prensipler edindiğini belirtmiştir (Foto bulunan ve araştırma niteliği taşıyan çalışmalar kap- 10). İmalatın son yıllarda içinde bulunduğu kötü du- samında “El Dokuması Halıcılık Anketi” hazırlanmış- rumundan bahsederek, doğal köy üretimi dokumala- tır (Foto 11). Bu anketin oluşturulmasında il sınırla- rın bu durumdan etkilenmediğini vurgulamaktadır.22 rı içinde hane halkı, işletmeler ve kooperatifler kap-

21 Mehmet Doğan (1971, Konya doğumlu, halı imalatçısı ve tücca- 23 Mustafa Manap (1967, Konya doğumlu, halı tamircisi ve pazarla- rı), 01.10.2010 tarihinde şifahen verdiği bilgilere göre. macısı), 08.10.2010 tarihinde şifahen verdiği bilgilere göre. 22 Lüffi Girişgin (1956, Afyon doğumlu, halı tüccarı), 08.10.2010 ta- 24 Mehmet Kavutoğlu (1974, Konya doğumlu, üniversite mezunu, halı rihinde şifahen verdiği bilgilere göre. tüccarı), 14.10.2010 tarihinde şifahen verdiği bilgilere göre.

62 arış V / 2 0 1 1 Weaving Activities in Konya during the Republican Period H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

sanarak el dokumacılığı faaliyetlerine ilişkin bilgiler derlenmiştir. Hane halkı düzeyindeki uygulamada Konya ili sınırları içindeki 344 yerleşim yerinde halı- cılıkla uğraşan 8942 hane halkından örnekleme yön- temi ile seçilen 2 ilçe ve 28 köydeki 150 hanede so- nuca gidilmiştir. 21 işletme ile 5 kooperatifte ise tam sayım uygulaması yapılmıştır. Bu çalışma ilgili dö- nemdeki faaliyetler hakkında tablolara dökümler ya- pılarak istatistikî veriler içermektedir.25 Konya Ticaret Odası Meslek Grupları 2000 yılın- dan sonraki yılları yansıtan raporu verilerine göre; günümüze kadar faaliyetini tamamlamış ya da halen faaliyetlerini sürdüren, il merkezinde 230 adet halı imal eden, satan olduğu kaydedilmiştir. Konya Ticaret Odasının etüt araştırma ekibi tara- fından tespit edilen, ilin sosyal ve ekonomik yapısının belirlendiği bir raporda, 1999 yılında bir önceki yıla göre hayvansal ürünlerden yapağı üretiminde %6.32, keçi kılı üretiminde %6, tiftik üretiminde % 46,75 aza- lış görülmüştür. Aynı çalışmada Organize Sanayi Böl- gelerinde faaliyette olan firmaların sektörel dağılımla- rı çizelgesinde 2000 yılı verilerine göre halı-kilim do- kumacılık faaliyetlerini kapsayan Deri ve Tekstil Sana- yi 18 işletme ile 8. sırada yer almaktadır. Konya’nın dış ticareti 1998 yılından sonra düşüş göstermektedir. Konya ihracatının diğer sektörel ürünler yanında 5. sı- rasında “halı ve dokuma” yer almaktadır.26 1997 yılında Azize Aktaş Yasa tarafından yapı- lan, Konya’daki halı esnafının fikirlerinin alındı- ğı, “Konya’daki El Halıcılığının Bugünkü Durumu ve Problemleri” adlı çalışmada; Konya halıcığının duru- mu ve sorunları üzerine tespitler yapılarak ilgili ki- şilerle görüşülmüştür. Bu çalışmada 1990’lı yıllarda Konya’daki tezgâh sayıları, sipariş ve üretim biçimle- ri, pazarlama ve turist tercihleri kaynak kişilerden alı- nan bilgiler doğrultusunda sunulmuştur. Bu yayında ağırlıklı olarak Konya Ticaret Odasının 1990’lı yıllara ait dokuma üretim ve satışını belirten rakamlar nak- ledilmiştir. Aynı zamanda ihraç edilen ülkeler arasın- da Almanya, Fransa, İsveç, İtalya gibi Avrupa ülkeleri- nin yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri, Yeni Zelanda ve İslam ülkelerinin yer aldığı belirtilmektedir. Bu ça- lışma ilgili yıllardaki sektörde yer alan firmaların tem- silcilerinin geniş ölçüde görüşlerine yer vermektedir.27 1998–2001 yılları arasında Konya ilçelerinin sosyo- ekonomik durumunu araştırmak üzere yapılan bir an- ket çalışmasında bu yörelerde geçmiş yıllarda halı ve kilim dokumacılığının yapıldığı, ancak son zamanlar-

25 Konya El Dokuması Halıcılık Anketi–1983, Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara, 1986. 26 KTO Etüd Araştırma Servisi, “ İlimizin Ekonomik ve Sosyal Yapı- sı”, Yeni İpek Yolu, Konya Ticaret Odası Dergisi, Sayı:.., s.15-19. 27 Azize Aktaş Yasa, “Konya’daki El Halıcılığının Bugünkü Durumu ve Problemleri”, Arış, Dokuma ve İşleme Sanatları Dergisi, Yıl 1, Sayı Foto 11. 1983 Konya El Dokuması Halıcılık Anketi. 3, Aralık-1997, s.128-133

arış V / 2 0 1 1 63 Konya’da Cumhuriyet Döneminde Dokuma Faaliyetleri H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

da ekonomik yönden bir fayda sağlamadığı gerekçe- Konya Etnografya Müzesi’nde 7300 etnografik si ile terk edildiği belirtilmektedir. Buna göre geçmiş eser kayıtlı bulunmaktadır. Bu eserler arasında 151 yıllarda yoğun olarak halı üretiminin yapıldığı bilinen adet cicim, 240 adet kilim, 688 adet halı olmak üze- Derbent ilçesinde ekonomik sebeplerden dolayı üre- re toplam 979 adet el dokuması örnekleri bulunmak- timin azaldığı ve sadece zorunlu ihtiyaçları karşıla- tadır. Son 5–8 yıldır Müftülükler kanalıyla, halıla- mak üzere dokuma üretildiği belirtilmiştir. Emirgazi rı yenilenen camilerde bulunan eski dokuma örnek- ilçesinde ise 10 kadar halıcılık şirketinin faaliyet gös- lerinin müzeye tespiti yaptırılarak, önemli bir kısmı terdiği ve 1000 metrekare halı üretiminin yapıldığı ve müze koleksiyonuna bırakılmaktadır. Kayıtlı örnekle- bu halıların İstanbul ve yurtdışına pazarlandığı ifade rin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bunun yanında edilmektedir. Karapınar’da geleneksel özelliğini koru- Konya ilinde halı kilim ticareti yapan firmalar, mü- yan halılar ekonomik güçlükler nedeni ile son yıllarda zeden expertis raporları istemektedirler, ancak giri- olumsuz yönde etkilenmiş, halılar değer kaybetmiş- şimcilerin farklı gümrüklere başvurmalarından dola- tir. Yöre dokumacılığı önceleri çeyiz amaçlı iken son yı bu konuda objektif bir rakam elde edilememiştir.31 10 yılda ticari amaçlı dokunmaktadır. Sarayönü’nde Lâdik ilçesi ön plana çıkmakla birlikte pek çok köyün- de el tezgâhı ile halı üretilmektedir. Zaman içinde Sa- rayönü Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünce de 6 kez halı dokuma kursu açılmıştır. Tuzlukçu İlçesi’nde ise 1980 yılından sonra ipek halı dokunmak üzere 1000 tezgâh kurulmuştur. Yunak İlçesi’nde de yakın zama- na kadar ipek halı dokunduğu belirtilmektedir.28 Konya ilindeki müzelerde korunan el dokumaları- nın durumu çeşitli yayınlar ve kaynak kişilerden alı- nan bilgiler doğrultusunda belirlenmeye çalışılmış- tır. Sayın Naci Bakırcı, “Mevlana Müzesi Halı Kilim Foto 12. Lâdik’te Halıcılık İşletmesi, 2010. Seksiyonunda Sergilenen Türk Halıları” isimli maka- lesinde Mevlana müzesinde bulunan halı ve kilimler 1997 yılında Konya’da Sedirler mahallesinde mevcut hakkında bilgiler nakletmiştir. Bu bilgilere göre Mev- iş gücünü ve dokuyucu potansiyelinin bir kısmını de- lana Müzesi’nde Mevlevi Dergâhı’ndan müzeye na- ğerlendirmek amacıyla Karatay Belediyesi Sedirler kil edilen ve bağış ve satın alma yoluyla müzeye ka- Halı Merkezi kurulmuştur. Karatay Belediyesi tarafın- zandırılan 400 kadar halı bulunmaktadır. Bu halıların dan hazırlanan bir proje ile desteklenen merkezde halı Mevlana Müzesi’nde sergilenenler dışındakileri Kon- imalatı ve pazarlama organizasyonunu Eğerci halıcılık ya Türk İslam Eserleri Müzesi’nde teşhir edilmekte- üstlenmiştir.32 Temeli 1996 yılında atılan, 1997 yılında dir. 1954 ve 1984 yıllarında teşhir ve tanzim çalışma- hizmete giren bina 1800 metrekarelik alanda, üç kat- ları yapılmıştır. Müzede Selçuklu ve Beyliler döne- lı olarak inşa edilmiştir. Yaklaşık 300 kişiye iş imkânı mi halılarının yanı sıra önemli bir halı merkezi olan sağlanması ve bölgedeki insanların yaşam standartla- Konya ve çevresi ile Anadolu’nun diğer halı mer- rını yükseltmek ve meslek edindirmek amacıyla plan- kezlerine ait olan halılar sergilenmektedir. Koleksi- lanan bu projede istenilen sonuçlara ulaşılamamıştır. yondaki halıların en eskisi 13. en yenisi ise 20. yüz- Üretilen halılardaki pazarlama problemi ve dokuyucu yıla tarihlendirilmektedir.29 Mevlana Müzesi’nde yer motivasyonunun sağlanamaması gibi sebeplerle 1,5- alan halı ve kilimler, 1998 yılında Konya Etnoğrafya 2 yıl gibi süreçte proje sona ermiştir. Azize Aktaş Yasa Müzesi’nde açılan Halı Kilim Seksiyonu’nda yer al- 1997 yılında Arış dergisinde “Halı Sektörü İçin Önem- li Bir Adım: Sedirler Halıcılık Merkezi” isimli makalesi mak üzere bu müzeye devredilmiştir. Bu konu Sayın ile Konya için önemli olan bu gelişmeyi bilim ve sanat Azize Aktaş Yasa’nın “Konya Etnografya Müzesi’nde dünyası ile paylaşmıştır.33 Halı Kilim Seksiyonu Açılıyor” isimli çalışması ile bi- Konya ve çevresinde son yıllarda dokumacılığı ye- lim dünyasına duyurulmuştur.30 niden canlandırmak ve mevcut potansiyel işgücünü kullanmak üzere planlanan çeşitli projeler gerçekleşti- 28 Adem Esen, “ Konya ve İlçelerin Kalkınmışlıkları”, Ulusal I. Kon- ya Ekonomisi Sempozyumu, Editörler: A.Esen, A. Kaymaz, 18 Nisan 2003, Konya, 2003, s. 186-191-203-208-214-219-221. 31 Gülseren Kervan, (Etnografya Müzesi Arkeologu), 20.10.2010 ta- 29 Naci Bakırcı,”Mevlana Müzesi Halı Kilim Seksiyonunda Sergi- rihinde şifahen verdiği bilgilere göre. lenen Türk Halıları”, Arış, Dokuma ve İşleme Sanatları Dergisi, Yıl 1, 32 Hüseyin Eğerci, (1961, Konya doğumlu, işadamı), 21-10-2010 Sayı 1, (Mart-1997), s.120-133. tarihinde şifahen verdiği bilgilere göre. 30 Azize Aktaş Yasa, ”Konya Etnografya Müzesi’nde Halı Kilim Seksi- 33 Azize Aktaş Yasa, “Halı Sektörü İçin Önemli Bir Adım: Sedirler yonu Açılıyor”, Arış, Dokuma ve İşleme Sanatları Dergisi, Yıl 1, Sayı 4, Halıcılık Merkezi”, Arış, Dokuma ve İşleme Sanatları Dergisi, Yıl 1, (Nisan-1998), Ankara, s.128-131. Sayı 3, Aralık-1997, Konya, s.134-135.

64 arış V / 2 0 1 1 Weaving Activities in Konya during the Republican Period H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

Foto 13. Lâdik’te Dokunan Halılar, Lâdik 2008. rilmiştir. Bunlardan bazıları Akşehir Hereke Tarzı İpek de yer alan kişilerden alınan bilgilere göre 1960’lı yıl- Halı Üretimi Projesi, Hotamış Türkmen Kilimi Projesi, larda hayvancılık alanında faaliyet gösteren koopera- Çiğil Kilimi Üretim ve Dokuma Merkezi Projesidir. Bu tif, 1975 yılından sonra halıcılık alanında çalışmalar projelerden bazıları devam etmekle birlikte, bu projeler yapmıştır. Bu kooperatif kanalı ile yöre halkının “ha- kapsamında yörede tespit edilen eski örneklerden yola lıevi” olarak adlandırdığı atölyelerde 10–12 yıl süre çıkılarak yeni örnekler üretilmeye devam etmektedir.34 ile halı üretilmiştir. Kooperatif bünyesinde 200–250 Konya’nın; Lâdik, Karapınar, Hotamış, Ereğli, Arı- adet tezgâh bulunduğu belirtilmiştir. Kooperatif- sama, Emirgazi, Sille, Sızma, Keçimuhsine, Başara- te dokunan halıların desenleri ve iplikleri Kaplan- kavak, Yaylacık (Nuzumla), İnlice, Obruk, Çiğil, Akşe- lar Halıcılık Şirketinden ve Sümer Halı A.Ş. den te- hir, Çukurçimen, Derbent, Çumra ve Cihanbeyli gibi min edilmiştir. Aynı zamanda Konyalı halı firmala- rından Çekirdekçi Halıcılıktan da iplik alındığı ve halı yerleşimlerinde geleneksel dokumacılık geçmişten satıldığı ifade edilmiştir. Halıların çözgü ve atkısı pa- günümüze kadar süregelmiştir. Bu gelenek Cumhuri- muk, ilme iplikleri yün malzemelidir. Bu dönemde 1 yet döneminde de yaşatılmaya devam etmiştir. m2 den 13 m2’ye kadar büyüklükteki ve 40x50 kalitede Lâdik, evlerde ihtiyacı karşılamak üzere ve yöre halılar dokunmuş ve pazarlanmıştır. Bu halılar İran, insanının köy halısı olarak adlandırdığı geleneksel İsfahan tipi olarak adlandırılan, madalyonlu, bitki- tipteki halılar35 dışında, büyük çaplı ticari halı üreti- sel motifli taban halılarıdır (Foto 12–13). Kaplanlar minin yapıldığı önemli bir merkezdir. Alınan bilgiler Halıcılık Lâdik’te yoğun olarak halı üretimi faaliye- ışığında Lâdik’e 1950’li yıllarda Kemal Seli’nin çok tinde bulunan Konyalı önemli şirketlerden birisidir. sayıda tezgâh yerleştirdiği ve geniş çaplı üretimin Kaplanlar Halıcılığın Lâdik’teki halı üretimini bırak- yapıldığı tespit edilmiştir. Yörede dokuma üretimin- ması ile birlikte tezgâhlar kooperatife kalmıştır. Bu kooperatif halıcılık faaliyetlerini 1974 yılından 1997 34 A. Aytaç, “Kaybolmakta Olan El Sanatlarına Yönelik Konya ve yılına kadar etkin bir şekilde sürdürmüş ve 1997 yı- Çevresinde Uygulanan Birkaç Eğitim Projesi”, Yeni İpek Yolu, Kon- lında faaliyeti sona ermiştir. Bu gelişmede dokuyu- ya Ticaret Odası Dergisi, Yıl 21, Sayı 244, Haziran, Konya 2008, s.48- cu sigortalarının ödenememesi etkili olmuştur. Ay- 51. 35 Bekir Deniz, “Lâdik Halıları”, Bilim Birlik Başarı, Yıl 12, Sayı 46, rıca Lâdik’te yaşam standartlarının yükselmesi, ip- 1986, s.13-18. lik kalitesinin bozulması ve farklı iş kollarının orta-

arış V / 2 0 1 1 65 Konya’da Cumhuriyet Döneminde Dokuma Faaliyetleri H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

Foto 15. Sızma Halı Atölyesi, Sızma 2005. ya çıkması ve işçilik kalitesindeki bozulmalar nede- ni ile pazarlamak üzere sürdürülen halı dokumacılığı sona ermiştir. Bu atölyelerin dışında yörede köy halı- sı olarak adlandırılan yan halı tipinde çift olarak üre- tilen örnekler çeyizlik amacı ile dokunmuştur (Foto 14.) Günümüzde dokuma faaliyetleri hem ticari bo- yutta, hem de yöresel olarak yapılmamaktadır. Eski örneklere Lâdik evlerinde ulaşılabilir.36 Sızma, Konya’nın Selçuklu ilçesine bağlı bir bel- desidir. Geçmişten günümüze geleneksel türde “yö- reme” denilen ve yer tezgâhında dokunan düz doku- malar yapılmaktadır.37 Bunun yanında Sızma’da yak- laşık olarak son 20 yıldır faaliyet gösteren “Sızma Sı- nırlı Sorumlu Kalkınma Kooperatifi” adı altında bir halıcılık kooperatifi bulunmaktadır. Kooperatife ait, Sızma’da “halı evi” denilen 2 adet atölye bulunmak- tadır. Bu atölyelerde toplam 30 tezgâh yer almakta- dır (Foto 15.) Tezgâhlar 6 ile 12 m2 arasında halı do- kunabilecek ebattadır. Sipariş yoluyla Isparta tipi, at- kısı, çözgüsü pamuk, ilme ipliği yün halılar dokun- maktadır. İplikler ve desenler Sümerbank tarafından temin edilmekte ve biten halılar yine Sümerbank ta- rafından pazarlanmaktadır. İşçilik ücretlerinin karşı- lanamaması, Sümerbank’ın kapanmasından sonra iplik kalitesinin bozulması gibi nedenlerle son dö- nemde yoğun olarak halı üretimi yapılmamaktadır.38 Karapınar ve köyleri halı, kilim, atmalı (cicim) ve tülü dokumaları ile tanınmaktadır. Bu teknikle do- kunmuş yer yaygısı, duvar örtüsü, namazlağ, yas- tık, çuval, heybe gibi türlerde desen ve renk çeşitli- liği ile geniş bir koleksiyona sahiptir. Ayrıca bölge- de her evde bir dokuma tezgâhı bulunmaktadır. Yöre halkı günlük ihtiyacı karşılamak ve çeyiz hazırlamak amacıyla dokuma yapmaktadırlar. Yörede dokumacı-

36 Mustafa Doğan (1980, Lâdik doğumlu, Üniversite mezunu), Musta- fa Kızkayası (1960, Lâdik doğumlu, Lise mezunu, 23 yıl kooperatifte çalışmış), 14.10.2010 tarihinde şifahen verdikleri bilgilere göre. 37 H. Melek Hidayetoğlu, “Konya Yöresinde Yer Tezgâhına Son Ör- nek: Yöreme”, VIII. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, 26-30 (Haziran 2006), Gaziantep, (baskıda). 38 Ramazan Eryiğit (1974, Sızma doğumlu, ilkokul mezunu), Foto 14. Lâdik Köy Halıları, Lâdik 2003. 20.10.2010 tarihinde şifahen verdiği bilgilere göre.

66 arış V / 2 0 1 1 Weaving Activities in Konya during the Republican Period H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

Foto 16. Hotamış Kilim Atölyesi, Hotamış 2002.

Foto 17. Ereğli Halı Pazarı, Ereğli 2002.

arış V / 2 0 1 1 67 Konya’da Cumhuriyet Döneminde Dokuma Faaliyetleri H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

Merkezi” bünyesinde kilim dokumacılık kursları açıl- mıştır. Ancak bu kilimler yöreye özgü desen karakte- ri taşımamaktadır. Nuzumla (Yaylacık) kilimleri ve yatak halıları ile ünlüdür. Nuzumla kilimi Konya merkezinde ticari bir dokuma türü olarak sipariş yöntemi ile dokunan bir özelliğe sahiptir. Bu nedenle tanımış bir tür olan Nu- zumla kiliminin renk ve desen karakterine tercihler doğrultusunda tüccarlar tarafından müdahale edil- diği gözlenmiştir. Nuzumla yatak halıları; soğuktan korunmak ve yatak amacıyla erkek çocuğa çeyizlik Foto 18. Akşehir İpek Halı Atölyesi, Akşehir 2003. olarak üretilen, hav uzunlukları 5 cm kadar ulaşabi- len, çift toplu desen karakterine sahip halılardır. lığı olumlu yönde etkileyen ve sürdürebilirliğini sağ- Konya yöresinin ünlü dokuma merkezlerinden bi- layan en önemli unsur küçükbaş hayvancılığın yoğun risi de, Konya’nın sekiz kilometre kuzeybatısındaki olarak yapılmasıdır. Yörede halkın Direkli Karapınar, Sille’dir. Sille, daha çok halılarıyla tanınır. Dokuma Salur halısı, Karapınar Lâdiği, Bulutlu halı (manzara- malzemesi yün ve pamuktur. Zemini kırmızı renkle- lı), Hataplı (merdivenli) halı, Çavuşlu kilim, Saf sec- ri ile dikkat çekerler. Sille halıları genellikle göbek- cade isimleri ile bildikleri dokuma örneklerini sıkça lidir. Seccade türü örnekler ise, halkın direk olarak görmek mümkündür. Bölgenin potansiyelini değer- isimlendirdiği, sütuncelerle karakteristiktir. Son yıl- lendirmek amacıyla, 2002 yılında Hotamış yöresin- larda dokunan seccâdelerde, cami, türbe vb. man- de “Hotamış Türkmen Kilimleri Projesi” hayata geçi- zara tasvirleri de mevcuttur. Bazı örneklerde ise ze- rilmiştir (Foto 16). Proje bir dönem sürdürülmüş an- min Mevlâna Türbesi, Sultan Selim Camii tasvirleriy- cak maddi kaynakların sınırlı olması nedeniyle dur- le süslenir. Sille halılarında çift halı, seccâde, sedir durulmuştur. halısı, eğer halısı en çok görülen halı tipleridir. Ereğli ve çevresi; Arısama halıları39, Bekdik kilim- Akşehir yöresinde çeşitli dönemlerde dokuma- leri, Çayhan halıları ve yörede bulunan Yörük köyle- cılık faaliyetleri yapılmıştır. İ. H. Konyalı, “Akşe- rindeki dokumalar ile ön plana çıkmaktadır. Bu do- hir Tarihi” adlı eserinde Akşehir’den büyük ölçü- kumalar yöreye özgü desen ve renk özelliğini üzer- de halı ihraç edildiğini belirtmektedir. Özellikle Ber- lerinde taşımaktadırlar. Ereğli merkezde Fatih Camii mende yöresinin halılarıyla tanındığını ve “Şark Halı Kumpanyası’nın” Akşehir’de 25 halı tezgâhı çalıştırdı- avlusunda Perşembe günleri halı pazarı kurulmakta- ğını yazmaktadır. Bu şirketin tezgâhlarının 1933 yılına dır. Burası Ereğli ve köylerinden halkın kendi ihtiya- kadar faaliyet gösterdiği, 1945’lerde Akşehir ve köyle- cını karşılamak için dokuduğu halı ve kilimleri ser- rinde 80 kadar halı tezgâhının çalıştığı bilinmektedir.41 giledikleri ve pazarladıkları bir ortamdır. Karapınar Bir dönem Savaş (Bermende) köyünde Ispartalı halı- ve Ereğli’de Halı kilim ticareti ile uğraşan tüccarla- cıların siparişlerinin dokunduğu bir halı atölyesi oldu- rın yanında çeyizlik olarak alış veriş yapmak isteyen ğunu, 1974 yılında halıcılık kooperatifi kurulduğunu, yöre halkı da bu pazara ilgi göstermektedir (Foto 17). kooperatif bünyesinde 40–50 adet halı tezgâhı bulun- Ereğli – Belkaya (Arısama) yöresi yoğun olarak halı duğunu biliyoruz.42 Günümüzdeyse, kendilerinin Yö- üretiminin yapıldığı bir bölgedir. Bu bölgede yöre rük olduğunu söyleyen; Cankurtaran, Ulupınar, Değir- halkının iplik renklendirme taleplerini Hamza Genç- menköy gibi birkaç köyün dışında kilim dokumacılı- türk adındaki boyacı karşılamaktadır.40 Kimyasal bo- ğı yaşatılmamaktadır. Mevcut dokumalar eski tarihli yalar ile büyük kazanlarda yöre halkından aldığı yün örneklerdir.43 Yakın geçmişte ilçe merkezinde Akşehir iplikleri renk tercihleri doğrultusunda boyamaktadır. Halk Eğitim Müdürlüğü tarafından “Hereke Tipi İpek Obruk çevresi, yer yaygısı, namazlık kilimleri ve ci- Halı Üretim Projesi” hayata geçirilmiştir ve halen sür- cimleri ile tanınır. Keçimuhsine yöresinin üst üste di- dürülmektedir (Foto 18). zilen mihraplı cicim türleri en bilinen dokumalarıdır. Konya il merkezinde kirkitli dokumaların dışın- Bunun yanında yörede halı da dokunmaktadır. Çum- da geçmişi Cumhuriyet dönemi öncesine de dayanan ra çevresinde dokuma faaliyeti Yörük köylerinde sı- nırlı bir şekilde sürdürülmüştür. 2002 yılında Çumra 41 Hamza Gençtürk (44 yaşında, Belkaya doğumlu), 13-09-2002 ta- Belediyesi’nin organizasyonuyla “Çumra El Sanatları rihinde şifahen verdiği bilgilere göre. 42 Aynı köyden Sayın Hasan Kocatürk (96 yaşında, Bermende do- ğumlu), 10. 05. 2003 tarihinde şifahen verdiği bilgilere göre. 39 Arısama yöresi eskiden Karapınar’a bağlı iken son dönemde 43 H. Melek, Hidayetoğlu, “Akşehir (Konya) Yöresi Halı ve Düz Do- Ereğli’ye bağlı bir belde olmuştur. kuma Yaygıları”, Süleyman Kazmaz’a Armağan, Türk Halk Kül- 40 Hamza Gençtürk (44 yaşında, Belkaya doğumlu), 13-09-2002 ta- türünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları, Yayın No:39, rihinde şifahen verdiği bilgilere göre. Hazırlayanlar:K. Toyar-N. Berkok Toygar, Ankara 2009, s.293-314.

68 arış V / 2 0 1 1 Weaving Activities in Konya during the Republican Period H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

Foto 19. Kıvratma Göynekler (Ergül Önge Koleksiyonu).

arış V / 2 0 1 1 69 Konya’da Cumhuriyet Döneminde Dokuma Faaliyetleri H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

hiptir. Üretimi yok denilecek kadar azalmıştır. Ayrıca Konya’nın Doğanhisar ilçesi Ayaslar kasabasında ge- leneksel olarak peşkirler üretilmektedir. Bununla ilgili 1990’lı yıllarda mevcut durumu belgelemek üzere çe- şitli projeler üretilmiştir.

3. Değerlendirme ve Sonuç Araştırmada Konya’da Cumhuriyet dönemi dokuma- cılık faaliyetleri genel bir çerçevede değerlendirilme- ye çalışılmıştır. Bu bağlamda dönemler, ilgili kaynak kişiler, ticarethane ve kurumlardan veri toplanarak bir sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır. Bu araştırmanın sonucunda 1950’lere kadar doku- ma ticareti hakkında çok az bilgiye ulaşılabilmiş, bu dönemi yansıtan az sayıda örnekle karşılaşılmıştır. Cumhuriyetin ilanını takip eden yıllarda en dikkat çe- kici faaliyet, dokumaların sergilendiği 2. Milli Sanayi Konya Sergisi’dir. 1950’lerde Kemal Seli, Osman Kap- lan, A.Necati Çekirdekçi gibi girişimcilerin özellikle Lâdik merkezli dokuma faaliyetleri ön plana çıkmakta- dır. Bu yılları izleyen süreçte Konya ve çevresinde yö- resel dokumacılık faaliyetlerinin de devam ettiği ve bu faaliyetlerin günlük ihtiyacı karşılama amacı ile sür- dürüldüğü görülmektedir. Konya ve çevresine ait ge- leneksel tipteki dokumaların alım-satımlarının “dellal Foto 20. Hadim Bezi, Hadim 2004. pazarı” gibi pazarlarda ve Konya merkezdeki ticaretha- nelerde gerçekleştiği söylenebilir. bez dokumalar mevcuttur. Bu dokumalar evlerde gün- 1980’lere gelindiğinde Konya merkezdeki girişim- lük ihtiyacı karşılamak üzere iç çamaşırı ve çarşaf ola- cilerin halı üretimi ve pazarlanması konusunda dikkati rak üretilmiştir. Kıvratma adı verilen bu bezlerden ya- pılan iç çamaşırları göynek, don olarak çeşitlenmek- çeken, geniş çaplı çalışmalarının olduğu gözlenmekte- tedir. Günümüzde kıvratma bezi üretilmemekle bir- dir. Bu dönemde üretilen dokumalar Konya ekonomisi- likte evlerde çeyizlerde saklanmakta ve tercihen çe- ne önemli katkılar sağlayacak düzeyde ihraç edilmiştir. yiz mağazalarına satılmaktadır (Foto 19). Hadim44 il- Konya ve çevresinde Lâdik, Karapınar, Ereğli, Ak- çesi bez dokumacılığıyla tanınmaktadır. Çizgili ve ka- şehir, Keçimuhsine, Obruk, Sille, Nuzumla, Çumra, reli düzenlemeyle sofra altı, peşkir gibi amaçlarla do- Sızma gibi dokuma merkezlerinin bu dönemde yo- kunan bezlerin kullanım alanlarının daralması ile gü- ğun olarak dokuma faaliyetinde bulundukları, çeşit- nümüzde dokuyucu sayısı çok azalmıştır45 (Foto 20). li türlerde ve teknikte örnekler ürettikleri bilinmekte- 1996 yılında Sayın Prof. Dr. H. Örcün Barışta öncülü- dir. Bu yöreler genel anlamda değerlendirmeye alın- ğünde Gazi Üniversitesi bünyesinde Hadim bezini ta- mıştır, her bir yörenin el dokumacılık faaliyetleri ayrı nıtmak ve üretimi yönlendirmek üzere bu dokumala- ayrı birer araştırma konusu olacak niteliktedir. rın ev dekorasyonu ve giyimde kullanımı üzerine bir Konya Etnografya Müzesi Halı ve Kilim çalışma yapılmıştır. Bozkır ilçesinde yün malzemeyle Seksiyonu’nda sergilenen örnekler, geçmişten günü- bez ayağı tekniğinde depme kumaş46 adı verilen do- müze kadar Konya ve çevresi dokumacılığı hakkın- kumalar üretilmektedir. Bu kumaşlar dış giyimde kul- da bilgi vermektedir. Ancak Konya, bu konuda zen- lanılmaktadır. Üretildiği yıllarda ekonomik öneme sa- gin bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyel Konya’da bir halı müzesi oluşturulmasını gerekli kılmaktadır. Konya el dokumacılığının ticari boyutuna ilişkin 44 Daha geniş bilgi için bkz. H. Örcün Barışta, “Konya Hadim Do- kumacılığı”, Türk Halk Kültürü Araştırmaları, 1994, Kültür Bakan- verilerin değerlendirilmesinde, Konya’da ticari faali- lığı:1758, Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Mü- yetleri organize eden ve kayıt altında tutan Konya Ti- dürlüğü Yayınları: 224, Ankara, 1996, s. 1–15; H. Örcün Barışta, caret Odası verileri araştırılmıştır. Ancak el dokuma- “Konya-Hadim Dokumalarıyla İşlemeli Sofra Altları ve Peşkirleri”, Sanat Tarihi Araştırmaları, Prof. Dr. Haşim Karpuz’a Armağan, Ed. Dr. cılığı faaliyetleri konusunda çok sınırlı bilgiye ulaşı- M. Denktaş-Dr. O. Eravşar, Konya 2007, s. 65–70. labilmiştir. Ayrıca dokumacıların bağlı bulundukla- 45 Ahmet İşbitiren (Hadim doğumlu), 25.06.2004 tarihinde şifahen rı esnaf odalarının arşivleme çalışmalarının da ye- verdiği bilgilere göre. 46 Mehmet Derinöz (59 yaşında, Kayapınar-Bozkır doğumlu, İlkokul tersiz olduğu gözlenmiştir. Konyalı halı tüccarlarının mezunu), 15.07.2004 tarihinde şifahen verdiği bilgilere göre. ürettikleri ve sattıkları halı ve kilimleri kayıt altına al-

70 arış V / 2 0 1 1 Weaving Activities in Konya during the Republican Period H. Melek HİDAYETOĞLU - Meral AKAN

mamaları bu konuda sağlam bir veritabanı oluşma- Aktaş Yasa, Azize (Aralık-1997) “Halı Sektörü İçin Önemli Bir sını engellemiştir. İlgili dönemleri içeren çok az sayı- Adım: Sedirler Halıcılık Merkezi”, Arış, Dokuma ve İş- da istatistikî bilgiye ulaşılmıştır. Bunun nedeni ola- leme Sanatları Dergisi, Yıl 1, Sayı 3, Konya, s. 134-135. Aktaş Yasa, Azize (Nisan-1998), “Konya Etnografya Müzesi’nde rak, yöresel çalışmaların çoğunlukla bölgenin doku- Halı Kilim Seksiyonu Açılıyor”, Arış, Dokuma ve İşleme ma özelliğini yansıtan içerikte olması, üretim ve pa- Sanatları Dergisi, Yıl 1, Sayı 4, Konya, s. 128-131. zarlama konuları ile bir bütün halinde yeterli derece- Altan, Midhat (1940), Konya’nın İktisadi Bünyesine Bir Bakış, İstanbul. de değerlendirilememesi olarak düşünülebilir. Arabacı, Caner (1999), Geçmişten Günümüze Konya Ticaret Oda- Günümüzde halı, kilim üretim ve pazarlanma- sı 1882-1999, Konya Ticaret Odası Yayınları, Konya. sı konusunda faaliyet gösteren kişilerle yapılan gö- Aytaç, A. (2008), “Kaybolmakta Olan El Sanatlarına Yönelik rüşmelerde Konya el dokumacılığının yok olma nok- Konya ve Çevresinde Uygulanan Birkaç Eğitim Pro- jesi”, Yeni İpek Yolu, Konya Ticaret Odası Dergisi, Yıl 21, tasına geldiği, üretimin son on yılda 1980’lere göre Sayı 244, Haziran, Konya, s. 48-51. ciddi oranda gerilediği belirtilmiştir. Bu gerileme- Bakırcı, Naci (1997), “Mevlana Müzesi Halı Kilim Seksiyo- nin nedenleri arasında, üretim maliyetinin yüksel- nunda Sergilenen Türk Halıları”, Arış, Dokuma ve İş- mesi, hammadde teminindeki güçlükler, işçi sigorta leme Sanatları Dergisi, Yıl 1, Sayı 1, Konya, s.120-133. ücretlerinin ödenememesi, piyasaya ithal ürünlerin Barışta, H. Örcün (1996), “Konya Hadim Dokumacılığı”, Türk ucuz fiyatla girmesi, dokuma yapmaya istekli kişile- Halk Kültürü Araştırmaları 1994, Kültür Bakanlığı:1758, rin azalması, farklı iş kollarının ortaya çıkması ve ha- Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Mü- dürlüğü Yayınları: 224, Ankara, s. 1–15. yat standartlarının yükselmesi sıralanabilir. Bu ne- Barışta, H. Örcün (2007), “Konya-Hadim Dokumalarıyla İş- denler dokuma üretimi ve satışı yapanların ticari ka- lemeli Sofra Altları ve Peşkirleri”, Sanat Tarihi Araş- zanç elde etmesini zorlaştırmaktadır. Çin, İran, Afga- tırmaları, Prof. Dr. Haşim Karpuz’a Armağan, Ed. Dr. M. nistan, Nepal gibi ülkelerdeki ucuz üretim maliyeti, Denktaş-Dr. O. Eravşar, Konya, s. 65–70. düşük ücretle işçi çalıştırılması, bu ülkelerde alıcıla- Deniz, Bekir (1986), “Lâdik Halıları”, Bilim Birlik Başarı, Yıl 12, rın talep ettikleri örnekleri iyi taklit edebilmeleri bu Sayı 46, s. 13-18. Deniz, Bekir (2000), Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yaygıları, gerilemede pay sahibidir. Geçmişte halı kilim üreten Atatürk Kültür Merkezi Yayını: 215, Ankara, s. 129-130. ve pazarlayanlar, günümüzde sadece ellerindeki ör- Esen, Adem (1998), “Cumhuriyetimizin Kuruluşundan Gü- nekleri pazarlamakta, yeni örnekler üretmek için bir nümüze Konya’da İktisadi Hayatla İlgili Değerlendir- faaliyet göstermemektedirler. Üretimin durma nok- meler” Yeni İpek Yolu, Yıl 12, Sayı 129, Konya, s. 18-22. tasına gelmesi, geleneksel sanat kollarımızdan birisi Esen, Adem (2003), “ Konya ve İlçelerin Kalkınmışlıkları”, olan bu uğraşın genç kuşak tarafından öğrenileme- Ulusal I. Konya Ekonomisi Sempozyumu, Editörler: A. mesine neden olmakta, dolayısı ile yıllar içinde unu- Esen, A. Kaymaz, 18 Nisan 2003, Konya, s. 186-191- 203-208-214-219-221. tulma tehlikesini beraberinde getirmektedir. Halı ki- Hidayetoğlu, H. Melek (2008), “Cumhuriyet Döneminde lim üreticileri üretimin devam ettirilebilmesi konu- Konya’da Halıcılık”, Konya Kitabı XI, Özel Sayı Aralık, sunda devlet desteği beklediklerini ancak bir des- Konya, s. 339-349. teğin sağlanmadığını üzülerek ifade etmişlerdir. Bu Hidayetoğlu, H. Melek (2009), “Akşehir (Konya) Yöresi Halı tespitler mevcut durumun iyileştirilmesi noktasında ve Düz Dokuma Yaygıları”, Süleyman Kazmaz’a Arma- yeterli olamamaktadır. Aynı zamanda bu iş ile uğra- ğan, Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vak- şanların, araştırmacılardan üniversite ve dengi kuru- fı Yayınları, Yayın No: 39, Hazırlayanlar: K. Toyar - N. Berkok Toygar, Ankara, s. 293-314. luşlardan beklentileri büyüktür. Hidayetoğlu, H. Melek (26-30 Haziran 2006), “Konya Yöresin- Geleneksel, ticari, sanatsal boyutuyla önem taşı- de Yer Tezgâhına Son Örnek: Yöreme”, VIII. Milletlera- yan dokumacılığı geleceğe taşımak için gerekli dev- rası Türk Halk Kültürü Kongresi, Gaziantep, (baskıda). let desteğinin sağlanması, yerel yönetimlerin ve esnaf Konya El Dokuması Halıcılık Anketi-1983, Ankara: Devlet İsta- odalarının bu konuda yörede çalışma yapmaları, araş- tistik Enstitüsü Matbaası, Ekim 1986. tırmacıların sürdürülebilir projelerle halk ile işbirli- Konya İl Yıllığı, 1973. ği yapması ve bu sanatın gelecek nesillere öğretilme- Konyalı, İ. Hakkı (1945), Nasreddin Hocanın Şehri Akşehir Tarihi- Turistik Kılavuzu, İstanbul, s. 237. si öneriler arasında yer alabilir. Ayrıca eski örneklerin KTO Etüd Araştırma Servisi, “ İlimizin Ekonomik ve Sosyal Yapı- yörede doğru şekilde belgelenmesi ve yerinde doğru sı”, Yeni İpek Yolu, Konya Ticaret Odası Dergisi, Sayı .., s. 15-19. koruma yöntemleri ile korunması önemlidir. Odabaşı, A. Sefa (1998), “2. Milli Sanayi Konya Sergisi”, Konya Bülteni, Konya Büyükşehir Belediyesi Yayını, Sayı:19, Mayıs- Haziran Konya, s.16-17. Kaynaklar Seli, Kemal (1988), “Halı Üretiminde De-Santralize Üretim Akan, Meral - Kayabaşı, Nuran (2009), “Konya İlinde Satışa Sunulan Turistik Halı ve Kilimlerde Kullanılan Mo- Sisteminin Tatbiki”, V. Vakıf Haftası Halıcılık Semineri, tifler” Uluslararası Türk El Dokumaları (Tekstil) Kongre- Ankara, s. 47-49. si ve Sanat Etkinlikleri, 14-15-Mayıs, Konya, s. 329-338. Sönmez, Osman (2003), “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Konya Aktaş Yasa, Azize (Aralık-1997), “Konya’daki El Halıcılığının Sanayisine Bir Bakış”, Ulusal I. Konya Ekonomisi Sem- Bugünkü Durumu ve Problemleri”, Arış, Dokuma ve İş- pozyumu, Editörler: A. Esen, A. Kaymaz, 18 Nisan leme Sanatları Dergisi, Yıl 1, Sayı 3, Konya, s. 128-133. 2003, Konya, s. 21-24.

arış V / 2 0 1 1 71 Karapınar (Konya) Yöresi Göbekli Halıları

Karapınar (Konya) Carpets with

Abdullah KARAÇAĞ* Central Organization

ÖZET ABSTRACT Karapınar, halıcılık adına önemli eserler üret- Karapınar is one of the important production miş dokuma merkezlerimizden birisidir. Karapı- centers of Turkey in terms of carpet weaving. The nar halıları, halılara işlenmiş motiflere göre çe- carpets of Karapınar have taken various names şitli isimler almışlardır. Bunlar arasında en bili- with respect to their motives. The most widely nenleri, Direkli Karapınar, Göbekli Karapınar ve known examples are Direkli Karapınar, (with Karapınar’ın Ladik modelidir. vertical elements in imagery) Göbekli (with a Göbekli Karapınar halılarında, zeminde bir ya central organization) Karapınar and Ladik model of da üç tane göbek görülür. Bu göbeklerin zemi- Karapınar (with imagery composed of trees). ne işlenişi, cilt sanatında görülen şemse ve sal- There are one or three central cores bek düzenlemesini andırır. Halıları çoğunlukla ta- (madalyon) in the Karapınar carpets with central rak motifinin işlendiği tek bir kuşak çevreler. Ha- organization. The style of these cores remind lının kısa kenarlarında ise ev tasvirinin işlendiği the şemse and salbek patterns seen in the art of ince şeritler yer alır. 18. yüzyıl Karapınar halıların- bookmaking. Generally there is a single border da kompozisyonda genel bir sadelik hakimdir. 19. made up of the motives of comb (tarak). There yüzyıl halılarının göbek ve kuşakları kalabalıklaşır are thin ribbons carrying the imagery of houses ve farklı yörelerin desenleri görülmeye başlar. 19. on the short sides of the weaving. Generaly the yüzyıldan itibaren diğer yörelerimizin pek çoğun- Karapınar carpets of the 18th century have a da olduğu gibi özelliklerini yitirmeye başlamış, simple and elementary composition. Whereas günümüzde ise yok olma noktasına gelmiştir. the carpets of the 19th century have more Anahtar Kelimeler: Karapınar, Salur, Halı, Gö- articulated compositions which include patterns of different regions. Like in many other regions bek, Madalyon. of Turkey, these carpets have gradually lose their authentic features 19th century onwards and today they are in the stage of disappearance. 1. Giriş Keywords: Karapınar, Salur, Carpet, Göbek Anadolu Selçuklularının başkenti olan Konya yöre- (core), Madalyon (core). si, Selçuklular döneminden beri önemli bir dokuma merkezidir. Anadolu’nun bu en eski ve önemli doku- ma merkezinde halıcılık geniş bir bölgeye yayılmıştır. Karapınar, Anadolu’nun ortasında bir Osmanlı ka- Makalemizde bahsedeceğimiz Karapınar, Konya’nın sabası olarak 1560 yılında kurulmuştur. Yakınında bu- bu önemli dokuma merkezlerinden sadece biri olup, lunan ve zaman zaman suyu kesildiği için “kara” de- halıcılık adına önemli eserler üretmiştir. nildiği tahmin edilen pınardan dolayı buraya Karapı- nar adı verilmiştir. Osmanlı Devleti, kendi olanakla- * Yrd. Doç. Dr., Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tari- hi Bölümü, Öğretim Üyesi, e-posta:[email protected] rıyla ayakta kalması mümkün olmayan bu yeri kalkın- Assist. Prof. Doc., Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Department of Art History. dırmak maksadıyla kasabanın içinde bir külliye yaptı-

72 arış V / 2 0 1 1 Karapınar (Konya) Carpets with Central Organization Abdullah KARAÇAĞ

rıp buraya zengin vakıflar tahsis etmiştir. 1563’te kül- Karapınar ve köylerinde dokunan halı ve seccade- liyenin inşasının tamamlanmasından hemen sonra lerin desen itibari ile çeşitli isimler aldığı görülmek- Karapınar’a Sultaniyye de denmeye başlanmıştır. tedir. Bu isimleri “Bademli”, “Selçuk”, “Çiçekli”, “Köşe Özellikle resmi kaynaklarda geçen Sultaniyye ismi Göbek”, “Cicil Göbek”, “Çavuşlu”, “Mihraplı”, “Bulut- 1934 yılında Karapınar olarak değiştirilmiştir. Diğer lu”, “Serpme Çiçek”, “Kapalı Cıngırdak”, “Üç Toplu”, taraftan Karapınar’da iskânı özendirmek için buraya “Kaneviçeli”, “Kelebekli”, “Saksılı”, “Taşpınar Modeli”, yerleşenlere ekonomik ve idari özerklik tanınmıştır. “Beş Parmak”, “Direkli”, “Kongurdaklı”, “Yıldız Ayak”, Karapınar, Sultan Selim Külliyesi’nin, Konya ovasın- “Kırk Kız Örneği”, “Mezar Taşlı”, “Hadili”, “Beyaz Top- da geniş bir alana yayılan vakıf arazisinden elde edi- lu”, ve “Kaymakamlı” olarak sıralamak mümkündür.8 len ve önemli miktarlara ulaşan gelirlerin toplandı- Görüldüğü üzere Karapınar’da halı dokuyanlar, ha- ğı merkez haline getirilmiştir. Ancak tüm bu çabala- lılarına, işledikleri desenlere göre isimler vermişler- ra rağmen, verimsiz toprakları ve çetin tabiat şartları dir. Bu desenlerden en yaygın kullanım bulan Kara- dolayısıyla Karapınar günümüze kadar hep küçük bir pınar halıları ise “Direkli Karapınar”, “Göbekli Kara- kasaba olarak kalmıştır.1 pınar” ve Karapınar’ın Lâdik modeli” dir. Karapınar’ın bu verimsiz ve kurak toprakları, kü- Göbekli Karapınar halıları olarak bilinen halı gru- çükbaş hayvanların otlamasına müsaittir. Geçmişte ve bu makalemizin asıl konusunu oluşturmaktadır. Aynı günümüzde Karapınar’da hayvancılık, halk için önemli yöreye ait, halk arasında Salur modeli olarak bilinen bir gelir kaynağı olmuştur.2 Geçiminin büyük bir kısmı- halı örnekleri de göbekli tasarımları dolayısıyla, ça- nı hayvancılıktan elde eden Karapınar halkı, hayvanla- lışmamıza dâhil edilmiştir. rından elde ettikleri yünlerle dokudukları halılarında, Salur köyü, Karapınar-Gölören karayolu üzerin- Karapınar’a özgü eserler verip, Orta Anadolu halıcılık de olup, ilçeye 18 km uzaklıktadır.9 Salur kelime- merkezleri içinde adından önemle söz ettirmişlerdir. si Türk tarihinden bahseden kaynaklarda sık sık kar- Karapınar ve civar köylerde dokunan halıların or- şımıza çıkmaktadır. Oğuz mitolojisinde Oğuz Han’ın tak özellikleri kullandıkları malzemenin saf yün ol- altı oğlu vardır. Bunlardan Tağ-Han’ın büyük oğlunun masıdır. Koyun ve kuzuların yünleri yıkanıp temiz- adı Salur’dur.10 Salurlar Oğuzlar’ın 24 boyundan biri- lendikten sonra taraklardan geçirilerek “süme” ha- nin adıdır. Salurlar, Anadolu’nun iskânında geniş öl- line getirilir. Sümeler “kirman” ve “iğ” denen basit çüde rol oynamış, Kadı Burhaneddin gibi büyük bir aletlerle eğrilir. Eğrilen ipler ikiye katlanarak “çıkrık” şahsiyet yetiştirmiş ve Oğuzlar’ın tarihinde mühim larda bükülür. Bu şekilde hazırlanan ipler “gelep” ya- roller oynamış boylardan biridir. Konya bölgesi, Salur pıldıktan sonra doğal boyalarla renklendirilir.3 Kara- yer adlarının en çok bulunduğu bölgelerden biridir.11 pınar ve yöresinde bitkilerden kök boya elde etme Türkler gittikleri yerlere boylarının, kavimlerinin isim- işlemine “çöpboya” veya “kökboya” denir.4 Boyadan lerini vermişlerdir. Karapınar’ın Salur Köyü de ismi- çıkan iplerden yumaklar yapılır. Daha sonra doku- ni Salur boyundan almıştır. Halı-kilim dokumacılığı- mada kullanılmak üzere yumaklar “Melik” ler şeklin- nın ön plana çıktığı köy, Salur halısıyla tanınmaktadır. de küçültülür.5 Bu çalışmalardan sonra hazır hale gelen malzeme ile Türk düğümü atılarak halılar do- 2. Karapınar (Konya) Yöresi Göbekli Halıları kunur.6 (Katalog) Karapınar halıları, ebatlarına ve kullanıldıkları Örnek 1: Yarım bir halı parçasıdır. Kalan kısmından yerlere göre “Sergi Halıları”, “Mobilya Halıları”, “Di- anlaşıldığına göre üç göbekli tipik 18.yüzyıla tarih- van Halıları”, “Duvar Halıları”, “Seccadeler”, “Yastık lenebilen Karapınar Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk Yüzleri” gibi çeşitli isimler almışlardır.7 düğüm tekniği kullanılarak dokunmuştur. Ebatla- rı 138x410cm.dir. Zeminde dört kollu göbek bulun- maktadır. Dört kollu göbeğin etrafı çengellerle çevre- 1 Yusuf Küçükdağ, “Karapınar Kasabasının Kurulması ve İskan lenmiştir. Zeminde görülen üç büyük göbek birbirine Durumu”, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açılışının 80. Yıldönümü Karapınar Sempozyumu (Karapınar, 26-27 Ekim 2000), Editör: Yusuf küçük göbeklerle bağlanmıştır. Halıyı tarak motifli Küçükdağ, Konya 2001, s. 8-15; Detaylı bilgi için bkz: İbrahim tek kuşak çevrelemektedir. Halının alt ve üst kenarla- Gündüz, Bütün Yönleriyle Karapınar, Konya 1980. rında ki şeritlerde ise yan yana sıralanmış ev desen- 2 İbrahim Gündüz, age., s. 388. 3 İbrahim Gündüz, age., s. 414-415 ; Fulya Bodur, “Karapınar leri görülmektedir. Halı çivit mavisi, kırmızı, beyaz ve Halıcılığı”, Türk Dünyası Araştırmaları, Türk Halıları Özel Sayısı, kahverengi ipliklerle dokunmuştur (Foto 1). Sayı 32, İstanbul, 1984, s. 74 ; İbrahim Gündüz, Karapınar El Dokumaları ve Kökboyacılık, Karapınar Belediyesi Kültür Yayını No. : 2, Konya 1993, s. 13-16. 8 İbrahim Gündüz, age., 1980, s. 412. 4 İbrahim Gündüz, age., 1993, s. 17. 9 İbrahim Gündüz, age., 1980, s. 517. 5 İbrahim Gündüz, age., 1980, s. 415. 10 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, Cilt I, Türk Tarih Kurumu, Ankara 6 Fulya Bodur, agm, s. 76 ; İbrahim Gündüz, 1993, s. 38. 1989, s. 212-213. 7 İbrahim Gündüz, age., 1980, s. 410-411 ; İbrahim Gündüz; age., 11 Faruk Sümer, Oguzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, 1993, 41-42. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1992, s. 249-253.

arış V / 2 0 1 1 73 Karapınar (Konya) Yöresi Göbekli Halıları Abdullah KARAÇAĞ

Örnek 3: Halıda yer yer sökülmeler vardır. 18. yüzyıla tarihlenebilen Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kullanılarak dokunmuştur. Ebat- ları 146x248 cm. dir. Zeminde dört kollu büyükçe bir göbek ve göbeğin etrafında geometrik şekiller gö- rülmektedir. Halıyı stilize çiçek motifli geniş bir ku- şak çevreler. Halı kırmızı, mavi, krem, siyah ve beyaz renkli ipliklerle dokunmuştur (Foto 3).

Foto 1.

Örnek 2: 18. yüzyıldan kaldığı tahmin edilen Sa- lur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kullanı- larak dokunmuştur. Ebatları 148x182 cm. dir. Zemin- de dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kollu gö- beğin etrafı çengellerle çevrelenmiştir. Göbeğin iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek bulunmak- tadır. Bu küçük göbekler motifi ile sonlan- Foto 3. maktadır. Halıyı tarak motifli tek kuşak çevreler. Ha- 18. yüzyıla tarihlenebilen Salur halısıdır. lının alt ve üst kenarlarında ki şeritlerde yan yana sı- Örnek 4: Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kullanılarak dokun- ralanmış ev desenleri görülmektedir. Halı çivit ma- visi, kırmızı, beyaz, kahverengi, pembe ve açık sarı muştur. Ebatları 126x380 cm. dir. Zeminde dört kollu renkli ipliklerle dokunmuştur (Foto 2). göbek bulunmaktadır. Dört kollu göbeğin etrafı çen- gellerle çevrelenmiştir. Göbeğin iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek bulunmaktadır. Halıyı tarak motifli tek kuşak çevreler. Halının alt ve üst kenar- larında ki şeritlerde ev desenleri görülmektedir. Halı çivit mavisi, kırmızı, beyaz, kahverengi, pembe, açık sarı ve yeşil renkli ipliklerle dokunmuştur (Foto 4).

Foto 4.

Örnek 5: Üç göbekli, 18.yüzyıla tarihlenebilen Kara- pınar Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kullanılarak dokunmuştur. Ebatları 135x410 cm. dir. Zeminde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kol- lu göbeğin etrafı çengellerle çevrelenmiştir. Zemin- Foto 2. de görülen üç büyük göbek birbirine küçük göbekler-

74 arış V / 2 0 1 1 Karapınar (Konya) Carpets with Central Organization Abdullah KARAÇAĞ

le bağlanmıştır. Halıyı tarak motifli tek kuşak çevre- lemektedir. Halının alt ve üst kenarlarında ki şerit- lerde ev desenleri görülmektedir. Halı çivit mavisi, kırmızı, beyaz, kahverengi, pembe, siyah, açık sarı ve yeşil renkli ipliklerle dokunmuştur (Foto 5).

Foto 5.

Örnek 6: Halı oldukça yıpranmıştır. 18. yüzyıla ta- rihlenebilen göbekli Karapınar halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kullanılarak dokunmuştur. Ebatla- rı 125x171 cm. dir. Zeminde büyükçe bir göbek görül- mektedir. Göbeğin her iki kenarında bulunan, lale ben- zeri stilize çiçek motifi ile nihayetlenmektedir. Halının üç köşesinde hayat ağacı motifi görülmektedir. Muhte- melen dördüncü köşesinde de hayat ağacı motifi var- dı fakat sökülme olduğu için görülmüyor. Halıyı geniş bir kuşak çevreliyor. Kuşakta zikzak şekillerin içerisi sti- lize çiçek motifleri ile süslenmiştir. Stilize çiçek motif- lerinin her iki yanında elibelinde motifi görülmektedir. Halının alt ve üst kenarlarında ki şeritlerde ev desenle- ri bulunmaktadır. Halı kırmızı, sarı, mavi, yeşil, mor ve beyaz renkli ipliklerle dokunmuştur (Foto 6).

Foto 6. Foto 7.

arış V / 2 0 1 1 75 Karapınar (Konya) Yöresi Göbekli Halıları Abdullah KARAÇAĞ

Örnek 7: Üç göbekli, 18. yüzyıla tarihlenebilen Ka- rapınar Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekni- ği kullanılarak dokunmuştur. Ebatları 146x410 cm. dir. Zeminde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kol- lu göbeğin etrafı çengellerle çevrelenmiştir. Zemin- de görülen üç büyük göbek birbirine küçük göbekler- le bağlanmıştır. Halıyı tarak motifli tek kuşak çevrele- mektedir. Halı çivit mavisi, kırmızı, beyaz, siyah ve açık kahverengi ipliklerle dokunmuştur (Foto 7). Örnek 8: Üç göbekli 18.yüzyıla tarihlenebilen Ka- rapınar Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tek- niği kullanılarak dokunmuştur. Ebatları 135x392 cm. dir. Zeminde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kollu göbeğin etrafı çengellerle çevrelenmiştir. Ze- minde görülen üç büyük göbek birbirine küçük gö- beklerle bağlanmıştır. Halıyı tarak motifli tek kuşak çevrelemektedir. Halının alt ve üst kenarlarında ki şeritlerde ev desenleri görülmektedir. Halı çivit ma- visi, kırmızı, beyaz ve kahverengi ipliklerle dokun- muştur (Foto 8). Örnek 9: 18. yüzyıla tarihlenebilen Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kullanılarak dokun- muştur. Ebatları 145x176 cm. dir. Zeminde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kollu göbeğin etrafı çen- gellerle çevrelenmiştir. Göbeğin iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek bulunmaktadır. Halıyı tarak motifli tek kuşak çevreler. Halının alt ve üst kenarla- rında ki şeritlerde ev desenleri görülmektedir. Halı çi- vit mavisi, kırmızı, beyaz, kahverengi, pembe, açık sarı, ve siyah renkli ipliklerle dokunmuştur (Foto 9).

Foto 8. Foto 9.

76 arış V / 2 0 1 1 Karapınar (Konya) Carpets with Central Organization Abdullah KARAÇAĞ

Örnek 10: 18. yüzyıla tarihlenebilen Salur halısı- dır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kullanılarak do- kunmuştur. Ebatları 146x173 cm. dir. Zeminde dört kollu göbek bulunmaktadır. Göbeğin iki ucunda bir- birine paralel iki küçük göbek bulunmaktadır. Bu gö- bekler elibelinde motifi ile nihayetlenmektedir. Ha- lıyı akrep motifini andıran şekillerle süslenmiş ince bir kuşak çevrelemektedir. Halının alt ve üst kenar- larında ki şeritlerde ev desenleri görülmektedir. Halı çivit mavisi, açık mavi, kırmızı, beyaz, kahverengi, pembe, açık sarı ve siyah renkli ipliklerle dokunmuş- tur (Foto 10). Örnek 11: Yarım bir halı parçasıdır. 18. yüzyıla ta- rihlenebilen Karapınar halısı yün iplikle, Türk düğüm Foto 11. tekniği kullanılarak dokunmuştur. Ebatları 100x120 cm. dir. Zeminde büyükçe bir göbek bulunmaktadır. Örnek 12: Halıda yer yer sökülmeler görülmek- Göbeğin etrafı, farklı renkler kullanılarak oluşturul- tedir. 18. yüzyıla tarihlenebilen Salur halısıdır. Yün muş şeritlerle çevrelenmiştir. Halıyı çevreleyen ince iplikle, Türk düğüm tekniği kullanılarak dokunmuş- kuşak, yıldız şekilli çiçek motifleri ile süslenmiştir. tur. Ebatları 128x178 cm. dir. Zeminde dört kollu gö- Halı çivit mavisi, açık mavi, kırmızı, beyaz, yeşil, siyah bek bulunmaktadır. Göbeğin iki ucunda birbirine pa- ve turuncu renkli ipliklerle dokunmuştur (Foto 11). ralel iki küçük göbek vardır ve bu göbekler elibelin- de motifi ile nihayetlenmektedir. Halıyı stilize çiçek motifli ince bir kuşak çevrelemektedir. Halının alt ve üst kenarlarında ki şeritlerde ev desenleri görülmek- tedir. Halı çivit mavisi, açık mavi, kırmızı, beyaz, kah- verengi, açık sarı ve siyah renkli ipliklerle dokunmuş- tur (Foto 12).

Foto 10. Foto 12.

arış V / 2 0 1 1 77 Karapınar (Konya) Yöresi Göbekli Halıları Abdullah KARAÇAĞ

Örnek 13: Üç göbekli tipik 18. yüzyıla tarihlenebi- Örnek 15: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar len Karapınar Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kul- tekniği kullanılarak dokunmuştur. Ebatları 135x375 lanılarak dokunmuştur. Ebatları 140x176 cm. dir. Ze- cm. dir. Zeminde dört kollu göbek bulunmaktadır. minde dört kollu göbek bulunmaktadır. Göbeğin et- Dört kollu göbeğin etrafı çengellerle çevrelenmiştir. rafını çengeller çevreler. Göbeğin iki ucunda birbiri- Zeminde görülen üç büyük göbek birbirine küçük gö- ne paralel iki küçük göbek vardır. Halıyı tarak motifli beklerle bağlanmıştır. Halıyı tarak motifli tek kuşak tek kuşak çevrelemektedir. Halının alt ve üst kenarla- çevrelemektedir. Halı çivit mavisi, kırmızı, beyaz, yeşil, rında ki şeritte ev desenleri görülüyor. Halı mavi, kır- mor ve sarı renkli ipliklerle dokunmuştur (Foto 13). mızı, sarı, yeşil, mor, beyaz ve kahverengi ipliklerle dokunmuştur (Foto 15).

Foto 13.

Örnek 14: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar Sa- lur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kullanıla- rak dokunmuştur. Ebatları 145x210 cm. dir. Zeminde dört kollu göbek bulunmaktadır. Göbeğin iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek vardır ve bu göbek- ler elibelinde motifi ile nihayetlenmektedir. Göbeğin etrafında, eşkenar dörtgen şekillerin içerisine yerleş- tirilmiş yıldızlar dikkati çekmektedir. Halıyı, küçük çi- çek motifleri ile süslü ince bir iç kuşak ve hançer şekil- li yapraklarla süslü geniş bir dış kuşak çevrelemekte- dir. Halı mavi, bordo, turuncu, yeşil, mor, siyah ve be- yaz renkli ipliklerle dokunmuştur (Foto 14).

Foto 15.

Örnek 16: Üç göbekli tipik 19. yüzyıla tarihle- nebilen Karapınar Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kullanılarak dokunmuştur. Ebatları 128x425 cm. dir. Zeminde dört kollu göbek bulun- maktadır. Dört kollu göbeğin etrafı çengellerle çev- relenmiştir. Zeminde görülen üç büyük göbek birbi- rine küçük göbeklerle bağlanmıştır. Halıyı tarak mo- tifli tek kuşak çevrelemektedir. Halının alt ve üst ke- narlarında ki şeritte ev desenleri görülmektedir. Halı mavi, bordo, beyaz, siyah ve pembe renkli ipliklerle dokunmuştur (Foto 16).

Foto 14. Foto 16.

78 arış V / 2 0 1 1 Karapınar (Konya) Carpets with Central Organization Abdullah KARAÇAĞ

Örnek 17: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kul- lanılarak dokunmuştur. Ebatları 138x176 cm. dir. Ze- minde eşkenar dörtgen biçiminde, dört kollu bir gö- bek bulunmaktadır. Göbeğin her iki ucunda birer kü- çük göbek ile bu göbeklere bitişik birer eşkenar dört- gen görülüyor ve eşkenar dörtgenler elibelinde mo- tifi ile nihayetleniyor. Zeminin köşelerinde balık kıl- çığını andıran süslemeler dikkati çeker. Halıyı tarak motifli tek bir kuşak çevrelemektedir. Halının alt ve üst kenarlarında ki şeritlerde ev desenleri görülmek- tedir. Halı mavi, bordo, beyaz, siyah ve pembe renkli ipliklerle dokunmuştur (Foto 17).

Foto 17. Foto 18.

Örnek 18: Üç göbekli tipik 19. yüzyıla tarihle- Örnek 19: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar nebilen Karapınar Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kul- düğüm tekniği kullanılarak dokunmuştur. Ebatları lanılarak dokunmuştur. Ebatları 135x168 cm. dir. Ze- 138x410 cm. dir. Zeminde dört kollu göbek bulun- minde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kollu maktadır. Dört kollu göbeğin etrafı çengellerle çevre- göbeğin etrafını çengeller çevrelemektedir. Göbeğin lenmiştir. Zeminde görülen üç büyük göbek birbiri- iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek, elibelin- ne küçük göbeklerle bağlanmıştır. Halıyı tarak motif- de motifi ile nihayetlenmektedir. Halıyı stilize çiçek li tek kuşak çevrelemektedir. Halının alt ve üst kenar- motifli tek kuşak çevrelemektedir. Halının alt ve üst larında ki şeritlerde ev desenleri görülmektedir. Halı kenarlarında ki şeritte bozulmuş ev desenleri görül- çivit mavisi, açık mavi, kırmızı, beyaz ve siyah renkli mektedir. Halı mavi, vişne rengi, sarı, yeşil, beyaz ve ipliklerle dokunmuştur (Foto 18). kahverengi ipliklerle dokunmuştur (Foto 19).

arış V / 2 0 1 1 79 Karapınar (Konya) Yöresi Göbekli Halıları Abdullah KARAÇAĞ

Foto 19. Foto 20.

Örnek 20: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar Örnek 22: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kul- Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kul- lanılarak dokunmuştur. Ebatları 145x172 cm. dir. Ze- lanılarak dokunmuştur. Ebatları 120x160 cm. dir. Ze- minde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kollu minde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kollu göbeğin etrafını çengeller çevrelemektedir. Göbeğin göbeğin etrafını çengeller çevrelemektedir. Göbeğin iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek, elibe- iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek, elibe- linde motifi ile nihayetlenmektedir. Halıyı geomet- linde motifi ile nihayetlenmektedir. Halıyı tarak mo- rik desenli tek bir kuşak çevrelemektedir. Halının alt tifli tek kuşak çevrelemektedir. Halının alt ve üst ke- narlarında ki şeritte ev desenleri görülmektedir. Halı ve üst kenarlarında ki şeritte ev desenleri görülmek- mavi, kırmızı, mor, krem ve beyaz renkli ipliklerle do- tedir. Halı mavi, kırmızı, sarı, turuncu, krem rengi ve kunmuştur (Foto 22). beyaz renkli ipliklerle dokunmuştur (Foto 20). Örnek 23: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar Örnek 21: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kul- halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kullanıla- lanılarak dokunmuştur. Ebatları 125x165 cm. dir. Ze- rak dokunmuştur. Ebatları 110x145 cm. dir. Zemin- minde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kollu de bir sekizgen görülmektedir. Sekizgenin iç ve dış göbeğin etrafını çengeller çevrelemektedir. Göbeğin çeperi küçük üçgenlerle çevrelenmiş olup, merkezin- her iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek gö- de birbirine paralel, bozulmuş koçbaşı motifi görül- rülür. Halıyı tarak motifli tek kuşak çevrelemektedir. mektedir. Zeminde görülen sekizgen şekilli motifin Halı vişne rengi, mavi, yeşil, sarı ve beyaz renkli iplik- her iki ucunda birer küçük göbek görülür. Bu göbek- lerle dokunmuştur (Foto 23). ler elibelinde motifi ile sonlanmaktadır. Halıyı tarak Örnek 24: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar motifli tek bir kuşak çevreler. Halının alt ve üst ke- Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kul- narlarında ki şeritte ev desenleri görülmektedir. Halı lanılarak dokunmuştur. Ebatları 146x166 cm. dir. Ze- bordo, mavi, açık kahverengi ve beyaz renkli iplikler- minde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kollu le dokunmuştur (Foto 21). göbeğin etrafını çengeller çevrelemektedir. Göbeğin

80 arış V / 2 0 1 1 Karapınar (Konya) Carpets with Central Organization Abdullah KARAÇAĞ

Foto 21.

arış V / 2 0 1 1 81 Karapınar (Konya) Yöresi Göbekli Halıları Abdullah KARAÇAĞ

Foto 22. Foto 23.

iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek, elibelin- de motifi ile nihayetlenmektedir. Zemin köşelerinde başak motifini andıran süslemeler dikkati çeker. Ha- lıyı tek kuşak çevrelemektedir. Bu kuşakta, Lâdik ha- lılarında görülen, lale ve karanfilin birbiri ardınca iş- lendiği ve “Lâdik gülü” olarak adlandırılan motifin iş- lendiği görülmektedir. Halının alt ve üst kenarların- da ki şeritlerde ev desenleri görülmektedir. Halı kır- mızı, mavi, krem, koyu sarı, mor ve beyaz renkli iplik- lerle dokunmuştur (Foto 24). Örnek 25: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kul- lanılarak dokunmuştur. Ebatları 111x165 cm. dir. Ze- minde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kollu göbeğin etrafını çengeller çevrelemektedir. Göbeğin iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek, elibelin- de motifi ile nihayetlenmektedir. Halıyı yıldız şekil- li çiçek motiflerinin işlendiği tek bir kuşak çevrele- mektedir. Halının alt ve üst kenarlarında ki şeritler- de ev desenleri görülmektedir. Halı mavi, krem, be- yaz, bordo, sarı, mor ve kahverengi ipliklerle dokun- muştur (Foto 25). Örnek 26: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kul- lanılarak dokunmuştur. Ebatları 145x165 cm. dir. Ze- minde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kollu Foto 24. göbeğin etrafını çengeller çevrelemektedir. Göbe-

82 arış V / 2 0 1 1 Karapınar (Konya) Carpets with Central Organization Abdullah KARAÇAĞ

Foto 25.

arış V / 2 0 1 1 83 Karapınar (Konya) Yöresi Göbekli Halıları Abdullah KARAÇAĞ

Foto 26.

Foto 27. Foto 28.

84 arış V / 2 0 1 1 Karapınar (Konya) Carpets with Central Organization Abdullah KARAÇAĞ

ğin iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek bu- li Karapınar halılarında en dikkat çeken renkler çivit lunuyor. Halıyı tarak motiflerinin işlendiği tek bir ku- mavisi ve kırmızıdır. Bu iki renk 18. yüzyıla tarihle- şak çevrelemektedir. Halının alt ve üst kenarlarında yebileceğimiz halılarında yaygın olarak kullanılmış, ki şeritte ev desenleri görülmektedir. Halı mavi, tu- 19. yüzyılda ise değişikliğe maruz kalmıştır. 19. yüzyı- runcu, beyaz, kahverengi ve gri renkli ipliklerle do- la tarihleyebileceğimiz örneklerde çivit mavisi yerine kunmuştur (Foto 26). mavi, kırmızı yerine ise kırmızıya yakın tonların tercih Örnek 27: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar edildiği görülmektedir. Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kul- İncelediğimiz halıları, zeminde görülen kompo- lanılarak dokunmuştur. Ebatları 140x180 cm. dir. Ze- zisyonları açısından değerlendirdiğimizde; yedi tane- minde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kollu sinin zemininde dört kollu, birbirine küçük göbekler- göbeğin etrafını çengeller çevrelemektedir. Göbe- le bağlı üç büyük göbek (Örnek no: 1,5,7,8,13,16,18), ğin iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek bu- 18 tanesinin zemininde ise dört kollu büyükçe bir gö- lunuyor. Halıyı tarak motiflerinin işlendiği tek bir ku- bek (Örnek no: 2-4, 9,10,12,14,15,17,19,20,22-28) gö- şak çevrelemektedir. Halının alt ve üst kenarlarında rülmektedir. ki şeritte ev desenleri görülmektedir. Halı mavi, tu- Anadolu halılarında göbek (madalyon), ilk defa runcu, yeşil, beyaz ve sarı renkli ipliklerle dokunmuş- 15. yüzyılın ikinci yarısında görülmeye başlamıştır. tur (Foto 27). Aynı döneme tarihlenen İran minyatürlerinde ma- Örnek 28: 19. yüzyıla tarihlenebilen Karapınar dalyonlu halı tasvirlerine rastlanmaktadır. 16. yüz- Salur halısıdır. Yün iplikle, Türk düğüm tekniği kul- yıl İran halılarında madalyon şeması önemli rol oy- lanılarak dokunmuştur. Ebatları 135x165 cm. dir. Ze- nar. Bu şema, yazma eserlerin tezhipli sayfalarında minde dört kollu göbek bulunmaktadır. Dört kollu ve ciltleri üzerinde görülür. Halıya da buradan geç- 13 göbeğin etrafını çengeller çevrelemektedir. Göbeğin miş olması muhtemeldir. Öyle ki zeminde bir ve üç iki ucunda birbirine paralel iki küçük göbek bulunu- göbeğin görüldüğü eserlerimizde, göbeğin zemine yor. Bu göbeklerden biri elibelinde motifi ile sonla- işlenişi, cilt sanatımızda, cildin üst kapağında görü- nıyor. Zemin köşelerinde başak motifini andıran süs- len şemse-salbek düzenlemelerine benzerlik arz et- lemeler dikkati çeker. Halıyı yıldız şekilli çiçek motif- mektedir. lerinin işlendiği tek bir kuşak çevrelemektedir. Halı- İncelediğimiz halı örneklerinde, zeminlerinde yer nın alt ve üst kenarlarında ki şeritte ev desenleri gö- alan göbek düzenlemelerinin ana hatlarıyla iki ayrı rülmektedir. Halı mavi, bordo, beyaz ve sarı renkli ip- tasarıma sahip olduğu görülür. Birinci grubunu, Sa- liklerle dokunmuştur (Foto 28). lur modeli olarak bilinen örneklerdeki düzenleme, ikinci grubunu ise üç örnekten meydana gelen di- 3. Değerlendirme ğer halılar oluşturmaktadır(Örnek no: 6, 11, 21). Bu “Karapınar (Konya) Yöresi Göbekli Karapınar Halı- üç örnekte, Salur modeli halılardaki, göbeğin mer- ları” isimli çalışmamızda, Karapınar yöresine ait 28 kezinde açıkça seçilebilen “dört yön” veya dört kol- adet halı incelenmiştir. Araştırmamız neticesinde 28 lu yıldızdan oluşan düzenleme görülmez. Bu halılar- adet halıdan 25 tanesinin Karapınar’ın Salur köyün- dan birinde (Örnek no:6) sağlam kalabilen kısmın- de dokunmuş, Salur modeli olarak bilinen eserler ol- dan görüldüğü kadarıyla, zeminde bitkisel süsleme- duğu tespit edilmiştir(Örnek no: 1-5, 7-10, 12-20, 22- nin hâkim olduğu büyükçe bir göbeğin yer aldığı an- 28).12 İncelediğimiz eserlerin 13 tanesi 18. yüzyıl (Ör- laşılmaktadır. İkinci örnekte (Örnek no:11) göbekte nek no: 1-13), 15 tanesi ise 19. yüzyıla tarihleyebile- iki ucu pahlanmış bir dörtgen ve dörtgenin etrafında, ceğimiz (Örnek no: 14-28) örneklerdir. İncelenen ha- farklı renklerle oluşturulmuş üç sıra şerit görülmek- lıların tamamı yün iplik kullanılarak Türk düğüm tek- tedir. Bu detaylarla, zeminde büyükçe bir göbek var- niği ile dokunmuştur. mış izlenimi kazanmıştır. Bu halıların üçüncü örneği İncelediğimiz 28 adet eseri, kullanılan renklere (Örnek no:21) göbekte yer alan, eşit kenarlara sahip göre değerlendirdiğimizde, beyaz rengin tüm halı- olmayan bir sekizgen ile sekizgenin içinde ve dışın- larda kullanıldığı görülmektedir. Beyaz renkten son- daki geometrik motiflerle bezenmiştir. ra en çok kullanılan renkler, kırmızı, mavi, kahveren- İncelediğimiz 28 adet halıyı, kuşakları açısından gi, sarı ve yeşildir. Ayrıca siyah, çivit mavisi, pembe, değerlendirdiğimizde bir örneğimiz hariç (Örnek no: krem, mor, turuncu, bordo, vişne rengi ve gri renkler- 14) tüm eserlerimizde tek kuşak görülmektedir. Tek de halılarımızda kullanılmıştır. İncelediğimiz Göbek- kuşaklı halılarda en çok tarak motifi işlenmiştir. Ay-

12 Halılara ait örnek numaraları ile fotoğraf numaraları aynı takip 13 , Der Türkische Teppich Des 15. Jahrhunderts, (Çeviren: ettiği için metin içinde sadece “örnek no” olarak verilmiştir. H. Taner, 15. Asır Türk Halısı), İstanbul, (basım tarihi yok), s. 108.

arış V / 2 0 1 1 85 Karapınar (Konya) Yöresi Göbekli Halıları Abdullah KARAÇAĞ

rıca halının kısa kenarlarında mevcut olan ince şe- 4. Sonuç ritlerde yan yana dizilmiş küçük ev tasvirleri görülür Orta Anadolu halı dokuma merkezleri içinde Kara- (Örnek no: 2, 4, 8, 9, 13, 15, 16, 17, 18, 21, 22, 26, 27). pınar önemli bir yere sahiptir. Yününü kendi besle- 7 ve 23 numaralı örneklerde halıyı, tarak motifli tek diği hayvanından elde eden, ipliğini doğal boyalar- bir kuşak çevrelemekle birlikte bu halılarının kısa ke- la renklendiren, dokumalarına kendi motiflerini işle- narlarında şerit görülmemektedir. Kuşaklarında ta- rak motifi olan 1 ve 5 numaralı örneklerimizde ise yen Karapınarlı halı dokuyucular, eşsiz halı örnekle- halının kısa kenarlarında oluşan söküklerden dola- ri üretmişlerdir. Bilinen en eski Karapınar halısı 17. yı ev tasvirlerinin olup olmadığı anlaşılamamaktadır. yüzyıla aittir. Makalemizde ele aldığımız halılar ise Kuşaklarda görülen diğer bir bezeme ise yıldız şe- 18 ve 19. yüzyıllara tarihleyebileceğimiz Göbekli Ka- killi çiçek motifleridir. Bu motif 11, 25 ve 28 numara- rapınar halılarıdır. Bu halılarda, zeminde büyükçe bir lı örneklerimizin kuşaklarında görülmektedir. 25 ve göbek ya da zeminde peş peşe işlenmiş üç göbek gö- 28 numaralı örneklerimizde halının kısa kenarların- rülmektedir. Zeminin etrafı çoğunlukla tarak motifi- da ev tasvirinin işlendiği ince şerit bulunurken, 11 nin işlendiği tek sıra bir kuşakla çevrilir. Halının kısa numaralı örneğimizin kısa kenarlarının yırtılmış ol- masından dolayı ev tasvirinin işlenip işlenmediğini kenarlarında ise ev motifli ince şeritler görülür. bilemiyoruz. 19. yüzyıl Karapınar halılarına baktığımızda, kom- Tek kuşaklı halılar içerisinde iki örnekte kuşak ge- pozisyonda ana hatlarıyla bir değişiklik olmamasına nişliklerinin diğerlerine oranla çok daha geniş tutul- rağmen, 18. yüzyılda görülen sadelikten uzaklaşıldı- duğu göze çarpar(Örnek no: 6, 24). 6 numaralı örne- ğı, zeminin ve kuşakların bezemesinde yeni, yöreye ğimizin kuşağında, zikzak şekilli süslemenin bir altı- has olmayan motiflerle kalabalıklaştığı görülmekte- na bir üstüne işlenen stilize çiçek motifi, 24 numa- dir. 18. yüzyıl örneklerinin karakteristik özelliklerin- ralı örneğimizin geniş kuşağında Lâdik gülü deseni ve halının kısa kenarlarındaki dar şeritlerde ev tasvi- den sayılabilecek, çivit mavisi ve kırmızı renklerin, ri görülmektedir. 19. yüzyıl örneklerinde renk özelliklerini yitirdikleri 10 numaralı örneğimizin kuşağında akrep figürü- benzer tonlara dönüştüğü görülür. nü andıran bir süsleme ve halının kısa kenarlarında Türkiye’nin önemli dokuma merkezleri arasında bulunan ince şeride işlenmiş ev tasviri görülür. 12 ve sayılan Karapınar’ın; geleneksel Türk halı sanatı içe- 19 numaralı örneklerimizin kuşaklarında stilize çiçek risinde yer alan, yöreye özgü özellikler taşıyan halı- motifleri yer alırken, 19 numaralı halının kısa kenar- ları 19. Yüzyıldan itibaren diğer yörelerimizin pek ço- larında bulunan ince şeritlerde ev tasviri işlenmiştir. ğunda olduğu gibi özelliklerini yitirmeye başlamış, 20 numaralı örnekte ise kuşakta geometrik desenler, kısa kenarlarında görülen ince şeritlerde ev tasviri günümüzde ise yok olma noktasına gelmiştir. yer almaktadır. Kaynaklar Eserlerimiz arasında iki kuşaklı olan örneğimizin Bodur, Fulya (1984), “Karapınar Halıcılığı”, Türk Dünyası (Örnek no: 14), zeminini çevreleyen dar kuşağında Araştırmaları, Türk Halıları Özel Sayısı, Sayı 32, İstan- küçük çiçek motifleri, geniş kuşağında ise hançer şe- bul, s.73-81. killi yapraklar görülmektedir. Erdmann, Kurt (basım tarihi yok), Der Türkische Teppich Des Çalışmamızda incelediğimiz halılar 18. ve 19. yüz- 15. Jahrhunderts, (Çeviren: H. Taner, 15. Asır Türk Ha- yıllara tarihleyebileceğimiz örneklerdir. Bu halılar- lısı), İstanbul. da görülen kompozisyona genel olarak baktığımızda, Gündüz, İbrahim (1980), Bütün Yönleriyle Karapınar, Konya. 19. yüzyıla ait örneklerde değişen özelliklerin sade- Gündüz, İbrahim (1993), Karapınar El Dokumaları ve Kökboyacı- ce kullanılan renkler açısından olmadığı anlaşılmak- tadır. 19. yüzyıl göbekli Karapınar halılarında zemin- lık, Konya: Karapınar Belediyesi Kültür Yayını, No: 2. de uygulanan kompozisyonun ana hatlarında bir de- Küçükdağ, Yusuf (2001), “Karapınar Kasabasının Kurulma- ğişme olmazken, sadelikten uzaklaşma görülür. Gö- sı ve İskan Durumu”, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bek ve kuşaklarında motiflerin kalabalıklaştığı, yeni Açılışının 80. Yıldönümü Karapınar Sempozyumu (Karapı- motiflerin ortaya çıktığı göze çarpar. Örneğin 24 nu- nar, 26-27 Ekim 2000), Editör: Yusuf Küçükdağ, Kon- maralı halının kuşağında görülen Lâdik gülü, Lâdik ya, s. 8-15. halılarına özgü bir desendir. Bu durumun sebebini Ögel, Bahaeddin (1989), Türk Mitolojisi, Cilt I, Ankara: Türk Anadolu’da kendi zevk ve ihtiyaçlarına göre halı do- Tarih Kurumu. kutan Avrupalı halı tüccarlarına bağlamak yanlış ol- Sümer, Faruk (1992), Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy mayacaktır. Teşkilatı-Destanları, İstanbul.

86 arış V / 2 0 1 1 Karapınar (Konya) Carpets with Central Organization Abdullah KARAÇAĞ

arış V / 2 0 1 1 87 The Significance of Yellow Dyed Warps in Cairene Rugs and a Group of Ottoman Court Prayer Rugs Cairene ve Osmanlı Saray Halı Grubunda Görülen

Sumiyo OKUMURA* Sarı Renkli Çözgüsünün Anlamı

ÖZET maları ile birlikte Memluklere geçtiğini ve Sultan Seljuk, Holbein ve Osmanlı Uşak halıları gibi I. Selim’in Mısır’ı zapt ettikten sonra, bu gelene- Türk halılarında görünen çözgüler, genelde do- ğin Osmanlılar tarafından da devam ettirildiğini ğal rengi olan beyaz ya da kırmızı boyalıdır. Fa- söyleyebiliriz. kat “S” bükümlü ve asimetrik düğümlü olan Ka- Anahtar Kelimeler: (TR) Sarı renkli çözgüsü, Ka- hire halıları ve altın, gümüş telleriyle süslenmiş hire halıları, Osmanlı saray halıları, Memluk ha- Osmanlı Saray seccade grubunda, sarıya boya- lıları. lı çözgüler kullanılmaktadır. Sarıya boyalı çöz- Keywords: Yellow dyed warps, Cairene rugs, Ot- gü kullanılmış olan başka halılar ise, aynı teknik toman court prayer rugs, Mamluk carpets. özelliklerini taşıyan Memluk halılarıdır. Çözgü- lerinde kullanılan sarı boya maddelerinin men- Generally Turkish carpets, including Seljuk, Hol- şesini incelediğimizde, Memluklerin, Akdeniz’de kolayca bulunabilen boyacı sumağı bitkilerinden bein and Ottoman Uşak Carpets, are woven with çıkan Fisetin boya maddesinin dışında, Iran, Afga- white warps, which is the natural color of , or nistan ve Kuzey Pakistan, Hindistan bölgelerin- with red-dyed warps. However, so-called “Cairene” den elde edilen Iran Larkuspur bitkilerinden çıkan carpets and a group of Ottoman court prayer rugs Quercetin, Isorhamnetin ve Kempferol boya maddesi have yellow-dyed woolen warps, instead of natural ile özel boyanmış yünleri, ya da boya bitkileri- un-dyed white or red-dyed warps. Cairene carpets ni özel olarak Mısır’a getirdiklerini anlıyoruz. Ka- are made with “s”-spun yarns and have extraordi- hire ve Osmanlı Saray Seccadelerindeki sarı çöz- narily dense asymmetrical (Senneh) knotting. In gülerin ise, Doğu Akdeniz ve Güneybatı Asya’da addition to wool, cotton yarns are also used for the yetişen meşe ağacından çıkan Tannin boya mad- desi ile boyandığı ortaya çıkmıştır. Bununla bir- white knots, and sometimes makes an appear- likte, tarihsel kaynakları incelediğimizde, doku- ance in the warp as well. Pastel colors and extremely ma çözgülerini sarıya boyamanın nedeni ola- complex designs are predominant in these carpets. rak, halının değerini arttırmak amacıyla, çok de- After the conquest of the Mamluk Dynasty by the ğerli olan altın ve gümüş telleri yerine, çözgüyü Ottomans under Sultan Selim I. in 1517, these Cai- sarı rengine boyatarak halıya kullanmış oldukla- rene carpets began to be woven with Ottoman floral rı düşünülmektedir. Doğu’daki altın telleri kul- designs, but reflecting the typical color palette and lanma geleneğinden kaynaklanmış olan bu kül- weaving techniques of Mamluk carpets in Cairo, or tür, Türkler ve Moğolların İslam ülkelerine yayıl- possibly in Istanbul. (Photo 1, 2.) We learn from the book of Ehl-i Hiref that Persian and Egyptian weavers

* Dr., Turkish Cultural Foundation, İstanbul, were taken to Istanbul after the conquest of Tabriz e-posta: [email protected], [email protected] (1514) and Cairo (1517), and worked for the Otto-

88 arış V / 2 0 1 1 The Significance of Yellow Dyed Warps in Cairene Rugs and a Group of Ottoman Court Prayer Rugs Sumiyo OKUMURA

man court.1 The Narh Defteri (registration book) of ly, Mamluk carpets were made in Cairene workshops 1640 mentions that carpet weavers and wool were from approximately 1450 to 1550, although they were brought from Cairo to the Ottoman court after the formerly attributed to Damascus or the Maghreb, Ottoman conquest of Egypt, and the Mamluk style of North Africa. Actually, the carpet industry developed 2 carpets began to be woven in Anatolia. in Egypt from the 10th to the 13th centuries. The excel- lent carpets, fine , big tents and curtains that were sought everywhere in the world were woven in Egyptian cities like El-Behnesa, Asyut, Dimyat and Ihmim, and exported to other countries3. However, no sources have been found to show whether or not these carpets were the same as Mamluk carpets. (Photo 3, 4.)

Photo 1. Cairene carpet, 16th century (The Museum of Turkish and Islamic Art, inv. no. 153)

Photo 3. Mamluk carpet, the first half of the 16th century (The Textile Museum, Washington D.C., inv. no. R.16.2.2)

Photo 2. Yellow dyed warp of the Cairene carpet, 16th century (The Museum of Turkish and Islamic Art, inv. no. 153)

Mamluk carpets are characterized by yellow-dyed woolen warps, S-spun yarns, Asymmetrical knotting open to the left and subdivided designs incorporat- ing geometric elements, stars and octagonal medal- lions within combinations of radial details. General-

Photo 4. Yellow dyed warp of the Mamluk carpet, the first half of 1 H. Uzunçarşlı, “Osmanlı Sarayı’nda Ehl-i Hiref Defteri”, Türk Ta- the 16th century (The Textile Museum, Washington D.C., inv. no. rih Kurum Bergeler, Türk Tarih Bergeleri Dergisi, cilt XI, 1981-1986, R.16.2.2) sayı 15, Ankara, 1986, s. 57-58; A. Refik, On Altıncı Asırda İstanbul Hayatı, Istanbul, 1988, s. 133. 2 M. S. Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 tarihli Narh 3 R. B. Serjeant, Islamic Textiles: Material for a History up to the Defteri, Istanbul, 1983, s.70, 177. Mongol Conquest, Beirut: Librairei du Liban, 1972, p. 156.

arış V / 2 0 1 1 89 Cairene ve Osmanlı Saray Halı Grubunda Görülen Sarı Renkli Çözgüsünün Anlamı Sumiyo OKUMURA

As for Ottoman court carpets, there are 41 Ot- colored silk was used for weaving textiles. However, toman court prayer rugs in the collection of the under the old process of silk production, colored co- Textile Department at the Topkapı Palace Museum. coons, which contain a lot of colors in the ceresin These rugs are mostly made with “s” spun silk or substance on the surface of the cocoon, change their wool yarns and woven with asymmetrical knot- color to white when they are boiled and bleached. ting. They are very high quality and woven with a This could be the reason why there is very little his- high , and have brilliant colors, often torical information about yellow colored cocoons. boldly enhanced with brocaded metal thread, and Due to today’s technical advances, these golden co- extremely varied designs. The issue of their age has coons can keep their color and are used not only in been discussed for a long time, but thanks to ex- China, Japan and South Asia, but also in Europe. tensive research using dye analysis, most of these carpets have been dated to the late 16th or early 17th century.4 In the Topkapı collection, there are 18 prayer rugs which are enhanced with metallic or silver threads, have yellow-dyed warps, and are woven with asymmetrical knotting.5 (13/ 2040, 2009, 2162, 2018, 2021, 2035, 2019, 2013, 2161, 2042, 2163, 2017, 2033, 2028, 2160, 2039, 2011 and 2008) (Photo 5, 6, 7, 8.) In addition to these, there are carpets on which fringes of yellow dyed are attached on the edge. (13/2030, 2032) (Photo 9, 10.) Those carpets are not enhanced with metal threads and have red, white or blue warps, and asymmetrical or sometimes symmetrical (Gördes) knotting. We can also see additional yellow selvedges in some Otto- man textiles (Photo 11). Why did weavers of Mam- luk, Cairene and Ottoman court carpets use yellow (and sometimes yellow-blue, or green) dyed warp, instead of red-dyed or natural white, in those car- pets? I theorize that there must be a special mean- ing to it. It is known that silk was used in China as long as six thousand years ago. Since the third century, silk fabrics had been exported to the Middle East, Medi- terranean and European countries via the Silk Road. For a long time, China was the only place where silk- worms were domesticated and silk fabric was made. China maintained an embargo against the export Photo 5. Ottoman court , 16th century (Topkapı Pal- of silkworms and the means to produce silk. Today, ace Museum, TSM 13/2040) the color of silk cocoons is generally white, but this was not always the case: originally cocoons were not white but instead came in colors such as yellow, pink or light green. We can surmise that this yellow

4 See: N. Enez, Topkapı Sarayı Müzesi’nde Bulunan Halı-Seccade Gru- bunun Boyarmadde Analizleri Temel Alınarak Dokundukları Yer ve Dö- nemin Saptanması (unpublished doktor thesis), Istanbul: Marma- ra University, 1988; ibid., “Dye Research on the Prayer Rugs of the Topkapi Collection”, Oriental Carpet & Textile Studies, vol. 5, no. 2,The Salting Carpet, California, 1999, p. 31-32; T. Kurtulus, Topkapı Sarayı’ndaki Halı Seccadelerden Bir Gurubun İncelenmesi, (unpublis- hed master thesis, Istanbul: Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001; Turkish Carpets from the 13th-18th centuries, Istanbul, 1996, pl. XIV-XV. Photo 6. Yellow dyed warp of the Ottoman court prayer rug, 16th 5 The Topkapı Saray Museum, 1987, pp. 40, 130-146. century (Topkapı Palace Museum, TSM 13/2040)

90 arış V / 2 0 1 1 The Significance of Yellow Dyed Warps in Cairene Rugs and a Group of Ottoman Court Prayer Rugs Sumiyo OKUMURA

Photo 10. Yellow dyed fringe of the Ottoman court prayer rug, 16th century (Topkapı Palace Museum, TSM 13/2032)

Photo 7. Ottoman court prayer rug, 16th century (Topkapı Pal- ace Museum, TSM 13/2162)

Photo 8. Yellow dyed warp of the Ottoman court prayer rug, 16th century (Topkapı Palace Museum, TSM 13/2162)

Photo 11. Kaaba textile fragment, Ottoman period, 16th century (Topkapı Palace Museum, TSM. 24/343)

In the Islamic period, we know that the Sassani- an kings especially favored the color yellow, since it was the color of the sun. Silk cloth was a luxury item and had very great value, especially if it were gold- colored. Fabrics and garments made of silk were decorated and embroidered with golden and silver threads.6 Fatimid fabrics generally seem to have a

th Photo 9. Ottoman court prayer rug, 16 century (Topkapı Pal- 6 See: R.B.Serjeant, Islamic Textiles: Material for a History up to the Mon- ace Museum, TSM. 13/2032) gol Conquest, Beirut: Librairei du Liban, 1972.

arış V / 2 0 1 1 91 Cairene ve Osmanlı Saray Halı Grubunda Görülen Sarı Renkli Çözgüsünün Anlamı Sumiyo OKUMURA

golden yellow background. We know that yellow and settled in Iran, Syria, east Anatolia and Egypt, warps were used in both Byzantine and Far Eastern fleeing the Mongol advance. In Central Asia, there textiles.7 The Mamluks have also attributed impor- were artisans from the conquered northern Chi- tance to yellow and have used this color in their tex- tiles, caftans, flags and tents (Photo 12). nese territories as well as from the eastern Iranian world who worked together with local craftsmen for the Mongol court.12 They brought with them the weaving techniques and decorative repertories of their countries. According to several sources, dur- ing that period in the Iranian city of Kirman, silks with embroidery of gold or silver thread were wo- ven by women; in Yezd, Mosul, Tabriz and Gilan, the silk industry and silk weaving was thriving, and the wool industry was developing in Tabaristan and Anatolia.13 In particular, Mosul developed into an important weaving center, especially for cotton weaving, because of its damp climate, productiv- ity in the area, and the existence of successful and experienced artisans in the city. During the reign of Meliksah (r. 1072-1092), one of the Seljuk sultans, Photo 12. Detail from the silk tunic coat excavated in Jabbal Adda, Upper Egypt, late 14th century, (The Museum of Islamic Art, a covering that remained from the Ghaznavids pe- Cairo, inv. no. 23903) riod (963-1187) was brought to the Kaaba in Mecca

The reason for using a yellow warp in carpets by Salar- Horasan, the governor who was given the may be that the weavers might have been attempt- duty of Commander of the Pilgrimage (Emir ul- ing to imitate the expensive Eastern fabrics woven hac). This covering had been made of golden silk at 8 th with gold and silver threads. Before the 13 century, the order of the Gaznavid sultan, Mahmud bin She- saffron was used both for dyeing textiles, as well as buktekin, and his name was inscribed on it.14The ar- paper and official documents, yellow.9 Saffron was very valuable and was cultivated in the south of Syr- tisans in Turkmenistan or Central Asia continued to ia and in the south of Iran, including in Hamedan weave under the control of the Mongol Yuan State and Isfahan, and in Azerbaijan, Mecca and Yemen. (1271-1368) for the Mamluk and European markets. In addition to saffron, agates from the Makri region The gorgeous silk textiles that belong to al-Nāsir in eastern Yemen were used to make a dye known Nāsir al-Din al-Hasan (1347-51, 1354-61) show the as “el-Ceze” in southern Arabia, or by another name, height of Mamluk art (Photo 8). “el-Uruk” (veins); this substance was widely used to dye textiles and clothes yellow.10 But it is thought Considering it from several angles, the reason that these dye sources were not used in carpets be- for using yellow warps in Mamluk carpets might be cause they were unstable and not suitable for use that the warps were used in place of golden gilded 11 on wool. threads to show luxury and preciousness. It is pos- From the 9th - 10th centuries, Turkic people from sible to believe that these yellow colored warps Central Asia penetrated western Islamic countries have also been applied in the carpets traditionally defined as “Cairene” carpets, and in a group of Otto- 7 See: L. von Wilckens, Mittelalerliche Seidenstoffe, Berlin: Staatliche Museen zu Berlin, Kunstgewerbemuseum, 1992; Soieries et autres man court prayer rugs, for the same reasons. de l’Antiquite au XVI. siecle (catalogue), Paris: Musee National du Moyen Age Thermes de Cluny, 2004. 8 Exhibition Islamic Art, Ministry of Culture, U.A.R., 1969, p. 251. 12 J. Watt / A. Wardwell, When Silk Was Gold, New York, 1997, p. 128. 9 A. Bakır, ‘Ortaçağ İslam Dünyasında Dokuma Sanayi’, Belleten, 13 B. Spuler, İran Moğolları, (translation: Cemal Köprülü), Ankara, cilt: LXIV, S.241, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2001, s. 818. 1957, s. 475. 10 Ibid., s. 820. 14 A. Ocak, Selçukların Dini Siyaseti (1040-1092), Istanbul: Tarih ve 11 H. Böhmer, Koek Boya, Würzburg,2002, pp. 158-159. Tabiat Vakfı Yayını, 2004, s. 204.

92 arış V / 2 0 1 1 The Significance of Yellow Dyed Warps in Cairene Rugs and a Group of Ottoman Court Prayer Rugs Sumiyo OKUMURA

Photo 13. Detail from the Mamluk Mahmil tent, belonged to al-Ašraf Qānsūh al- Gauri (906/1501-922/1516), 16th century (Topkapı Palace Museum, TSM. 13/263)

arış V / 2 0 1 1 93 Cairene ve Osmanlı Saray Halı Grubunda Görülen Sarı Renkli Çözgüsünün Anlamı Sumiyo OKUMURA

T8345 (knot, dark green) Quercetin Isorhamnetin Kempferol Delphinium semibarbatum (Persian Larkspur) T8346 (warp, yellow) Fisetin, Cotinus coggygria (Dy- er’s Sumac) T8346 (weft, yellow) Quercetin Isorhamnetin Kemp- ferol Delphinium semibarbatum (Per- sian Larkspur) T8346 (knot, orange yellow) Fisetin, Cotinus cog- gygria (Dyer’s Sumac) T8332 (warp, orange yellow) Fisetin, Cotinus cog- gygria (Dyer’s Sumac) T8332 (knot, dark green) Fisetin, Cotinus coggygria Photo 14. Detail from the Mamluk textile, 14th century, (Dyer’s Sumac) Indigo, Indigofera tinc- (Topkapı Palace Museum, TSM. 13/1689) toria In order to clarify the meaning of a yellow dyed T8382 (warp, green-yellow) Quercetin Isorhamnetin warp, a color analysis of the yellow warp, weft and Kempferol Delphinium semibarbatum in the five Mamluk carpets at the Museum für (Persian Larkspur) Angewandte Kunst, Vienna (T8345, T8346, T8332, T8382 (weft, golden yellow) Quercetin Isorhamnetin T8382, T8348), pile in the Mamluk carpet at the Tex- Kempferol Delphinium semibarbatum tile Museum, Washington D.C., (Inv.1945.49.1) and (Persian Larkspur) an analysis of samples from the Mamluk Mahmil T8382 (knot, green) Quercetin Isorhamnetin Kempfer- tent (TSM. 31/263) at the Topkapı Palace Museum, ol, Delphinium semibarbatum(Persian that belonged to al-Ašraf Qānsūh al- Gauri (906/1501- Larkspur) Indigo, Indigofera tinctoria 922/1516) was carried out by Dr. Harald Böhmer and T8348 (warp, yellow) Quercetin Isorhamnetin Kemp- Prof. Dr. Recep Karadağ at the Marmara University ferol Delphinium semibarbatum (Per- Natural Laboratory, during the time I was do- sian Larkspur) ing research for my Ph.D. on Mamluk Carpets15. T8348 (knot, light yellow) Quercetin Isorhamnetin To determine whether the dye color used in Kempferol Delphinium semibarbatum the Ottoman court prayer rugs was the same as in (Persian Larkspur) Mamluk carpets, an analysis of samples from the Results of Analysis: the Mamluk Mahmil Tent, Ottoman rugs (TSM. 13/2008 and 13/2035) at the Topkapı Palace Museum (TSM 31/ 263) Topkapı Palace Museum was carried out by Prof. Dr. Golden yellow warp Quercetin Isorhamnetin Kemp- Karadağ at the DATU (Natural Dyes Research and ferol Delphinium semibarbatum (Per- Development Laboratory / Doğal Boya Araştırma ve sian Larkspur) Geliştirme Laboratuvarı). DATU is one of the world’s most advanced laboratories on the research and Result of Analysis: the Textile Museum,Washington development of natural dyes, and was established D.C., (inv.no. 1965.49.1) by the Turkish Cultural Foundation, at which I am Yellow knot 1 Fisetin + X16, Fisetin, Cotinus cog- currently working, with generous support from the gygria (Dyer’s Sumac) Turkish design and manufacturing brand Armaggan. Yellow knot 2 Fisetin + X, Fisetin, Cotinus coggygria We collaborate with museums around the world and (Dyer’s Sumac) provide the opportunity to analyze dye materials. Result of Analysis: the Ottoman Court Carpet, Topkapı Palace Museum (TSM. 13/2008, 13/2035) Results of Analysis: Examples at the Osterreich- TSM 13/2008 (warp) Tannins, Quercus boissieri (Dy- iches Museum fur Angewandte Kunst, Vienna er’s Oak) T8345 (warp, yellow) Fisetin, Cotinus coggygria (Dy- TSM 13/2040 (warp) Tannins, Quercus boissieri (Dy- er’s Sumac) er’s Oak) T8345 (weft, yellow) Quercetin Isorhamnetin Kemp- According to the test results from Mamluk car- ferol Delphinium semibarbatum (Per- pets and textiles, of 16 warps, wefts and pile yel- sian Larkspur) low colored thread samples, seven were Fisetin dye, and the remaining nine were shown to have been 15 S. Okumura, The Influence of Turkic Culture on Mamluk Carpets, Is- tanbul: Organization of Islamic Conference Research Centre for Islamic History, Art and Culture, 2007, pp. 47-53. 16 X- it could not be proven what dye substance was used for the dye.

94 arış V / 2 0 1 1 The Significance of Yellow Dyed Warps in Cairene Rugs and a Group of Ottoman Court Prayer Rugs Sumiyo OKUMURA

dyed with Quercetin, Isorhamnetin and Kempferol dye rugs, using dye materials which can be found in Ana- substances. The Fisetin substance is the dye basis of tolia. This tradition can also be seen in some Turkmen Dyer’s Sumac and was traded in the Mediterranean carpets until the 19th century. region and Europe17. As for the substances Querce- tin Isorhamnetin and Kempferol, the plant that provided Bibliography: the dyeing subject came from Iran Larkuspur, and it Bakır, Abdulhalik (2001), “Ortaçağ İslam Dünyasında Do- grows in the mountains of Iran, Afghanistan, north- kuma Sanayi”, Belleten. cilt: LXIV, S.241, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 749-826. ern Pakistan and India18. It is surprising to come Ocak, Ahmet (2004), Selçukların Dini Siyaseti (1040-1092). Is- across the substances Quercetin Isorhamnetin and tanbul: Tarih ve Tabiat Vakfı Yayını. Kempferol in Mamluk carpets, which are geographi- Refik, Ahmet (1988), On Altıncı Asırda İstanbul Hayatı. Istan- cally remote from their sources. This plant must bul. have been specially imported into Egypt because Muthesius, Anna (1995), Studies in Byzantine and Islamic Silk it didn’t grow in that country. In the Geniza docu- Weavings. London: the Pindar Press. ments, it is written that warp threads for fabrics, Spuler, Bertold (1957), İran Moğolları. (translation: Cemal presumably silks with sufficient twist which is Köprülü), Ankara. strong enough to act as warp, could not be pur- Dölen, Emre (1992), Tekstil Tarihi. Istanbul: Marmara Üniver- sitesi Teknik Eğitim Fakültesi. chased in Egypt but from other places.19 This in- Exhibition Islamic Art. (1969), U.A.R,: Ministry of Culture. formation makes us think that weavers might have Böhmer, Harald (2002), Koek Boya. Würzburg. brought not only the plant but also the dyed warps Uzunçarşılı, Ismail Hakkı (1986), “Osmanlı Sarayı’nda Ehl- threads themselves from Central Asia, including i Hiref Defteri”, Türk Tarih Kurum Bergeler, Türk Tarih from Iran, Afghanistan and northern Pakistan. After Bergeleri Dergisi. cilt XI, 1981-1986, S. 15, Ankara. all, it is possible that carpet weavers being brought Watt, James - Wardwell, Anne (1997), When Silk Was Gold. from that region, continued to use imported yellow New York. dye material. In addition, they used it in combina- Wilckens, Leonie von (1992), Mittelalerliche Seidenstoffe. Ber- tion with the local dye Fisetin. lin: Staatliche Museen zu Berlin, Kunstgewerbemu- seum. When we see the dye analysis results from Otto- Kütükoğlu, Mübahat S. (1983), Osmanlılarda Narh Müessesesi man court prayer rugs, both of the samples of yel- ve 1640 tarihli Narh Defteri. Istanbul. low warps show that they were dyed with Tannins Enez, Nevin (1988), Topkapı Sarayı Müzesi’nde Bulunan Halı- dye substance. Tannin is the dye basis of Dyer’s Oak, Seccade Grubunun Boyarmadde Analizleri Temel Alınarak and can be found in the Quercus infectoria of some Dokundukları Yer ve Dönemin Saptanması. (unpublished species of oak in the Eastern Mediterranean areas doktor thesis), Istanbul: Marmara University. of Turkey and adjacent areas of Southwestern Asia. Enez, Nevin (1999), “Dye Research on the Prayer Rugs of the According to the dye analysis, done by Prof. Karadağ Topkapi Collection”, Oriental Carpet & Textile Studies in the DATU, most of yellow colored threads in the vol. 5, no. 2, The Salting Carpets. California, pp. 31-32. Enez, Neviz (2002), “How Do the Dye Analysis Contribute to Ottoman textiles belonging to the 16th century were Carpets Studies?”, Traditional Carpets and Kilims in the 20 dyed with Tannins. Muslim World. Istanbul: IRCICA, pp. 237-245. All evidence suggests that the yellow colored warp Scott, Philippa (1993), The Book of Silk. London: Thames and was very important and used to add a resemblance to Hudson. precious golden threads. There is no doubt that the Serjeant, R.B. (1972), Islamic Textiles: Material for a History up to yellow warp was one aspect of Turkmen and Mongol the Mongol Conquest. Beirut: Librairei du Liban. cultures, which was brought into Egypt when Turkic Soieries et autres de l’Antiquite au XVI. Siècle. (catalogue) (2004), people migrated into the Mamluk territories. It had Paris: Musee National du Moyen Age Thermes de been absorbed and was developed in the Mamluk Cluny. Okumura, Sumiyo (2007), The Influence of Turkic Culture on Dynasty, which the Kipchak Turks had founded. This Mamluk Carpets. Istanbul: Organization of Islamic cultural use of yellow warps became a tradition and Conference Research Centre for Islamic History, Art was carried on among Turkic weavers. It continued to and Culture. be used in Cairene carpets and Ottoman court prayer Topkapı Saray Museum: Carpets. (1987), (translated, expand- ed and edited by J.M.Rogers), Boston: A new York Graphic Society Book Little, Brown and Company. 17 Böhmer 2002, p. 154. Kurtulus, Tuba (2001), Topkapı Sarayı’ndaki Halı Seccadelerden 18 ibid, p. 185. Bir Gurubun İncelenmesi. (unpublished master thesis), 19 A. Muthesius, Studies in Byzantine and Islamic Silk Weavings, Lon- don: the Pindar Press, 1995, p. 124. Istanbul: Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler 20 I would like to thank to Prof. Dr. Recep Karadağ for this Enstitüsü. information. Turkish Carpets from the 13th-18th Centuries. (1996), Istanbul.

arış V / 2 0 1 1 95 XVI. Yüzyılda Alâiye Sancağında Dokuma ve Tekstil Sanayisinde Kullanılan Ürünlerin Üretimi The Production of the Materials used in Carpet and Textile th Selim Hilmi ÖZKAN* Industry in the Province of Alaiye during the 16 Century

ÖZET ABSTRACT Alanya, antik çağda Coracesium adıyla Perge, The ancient name of Alanya is Coracesium. Side ve Aspendos gibi önemli şehirleri ile birlikte The city was situated in the ancient region of Pamphylia bölgesinde yer almaktaydı. Alâiye 1221 Pamphylia together with other major cities such tarihinde Anadolu Selçuklu sultanı Alâeddin Key- as Perge, Side and Aspendos. kubad tarafından feth edilerek Türk hâkimiyetine Alanya was conquered by the Anatolian- girdi. Şehir Selçuklu hâkimiyetine girmesi ile bir- Seljuk ruler Alaeddin Keykubad in 1221. The likte uluslararası ticarette Selçuklu Devletine conquest of the city reinforced the State in terms yeni bir güç katdı. Alanya 1471 tarihinde Osman- of its commercial relationships. After being an lı hâkimiyeti altına girdikten sonra da eski ekono- Ottoman province in 1471, Alanya continued mik ve ticari önemini korumaya devam etti. to possess economical and commercial Diğer Anadolu şehirleri gibi Alâiye ve çevre- significance. sinde de üretilen önemli ürünler arasında tarım Agricultural products are historically ürünleri gelmektedir. Bu ürünler Alâiye’de tekstil important features of Alanya and they ve dokuma sanayisinin gelişmesinde katkı sağla- contributed to the development of textile and mıştır. Bunlar arasında yün, pamuk ve keten to- weaving industry. humu gibi ürünleri sayabiliriz. Hayvancılığın da Most important agricultural products are önemli bir geçim kaynağı olması sebebi ile hay- wool, cotton and flax. Since livestock is another vandan elde edilen yün, tiftik gibi ürünlerin de important activity products like wool and goat’s tekstil sanayisinde kullanılmasını sağlamıştır. hair were also used. Bu çalışmamızda XVI. yüzyılda Alâiye sanca- By referring to historical documents, this ğında üretilen ve tekstil sanayisinde kullanılan study explores the products of Alanya which ürünlerin üretim durumları ile birlikte tekstil sa- are used in textile industry during the 16 th nayisinde kullanılan yan sanayi ürünleri üzerin- century. de de durmaya çalışacağız. Çalışma konumuzun This study focuses not only on production kaynağını 1500 yıllarını kapsayan 990 numaralı conditions of the products in Alaiye textile tahrir defteri ile 1555 yıllarına ait 172 numaralı industry but also concerns sub-industry tahrir defteri oluşturacaktır. products used in textile industry. Reference of Anahtar Kelimeler: Alanya, Tekstil, Pamuk, Ke- the study consists of the record book (tahrir ten, Yün, Tiftik, İpek. defteri) numbered 990 including the years 1500 and the record book (tahrir defteri) numbered 172 belonging to the years 1555. * Yrd. Doç. Dr., Giresun Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Ta- Keywords: Alanya, Textile, Cotton, Linen, rih Bölümü, Giresun, e-posta: [email protected] Assist. Prof. Dr., Giresun University, Faculty of Arts and Sciences, Depart- Wool, Mohair, Silk. ment of History

96 arış V / 2 0 1 1 The Production of the Materials used in Carpet and Textile Industry in the Province of Alaiye during the 16th Century Selim Hilmi ÖZKAN

1. Giriş den gerçekleşmiş olsaydı, Antalya ile Alanya arasın- Alanya, antik çağda Coracesium adıyla Perge, Side daki yol üzerinde bulunan ve stratejik öneme sahip ve Aspendos gibi önemli şehirleri ile birlikte Pamph- Alara Kalesi’nin de bu esnada fethedilmesi gerekir- ylia bölgesinde yer almaktaydı. Günümüzdeki An- di. Oysa bilindiği gibi Alara Kalesi, Alanya’nın fethin- talya körfezinin doğu ucunda Bergama kralı II. Atto- den sonra, Sultan’ın Antalya dönüşü sırasında fethe- lus (M.Ö. 159-138) zamanında kurulan Coracesium dilmiştir. Bu durumda, Alanya’nın fethi için Selçuk- (Alanya) şehri, III. Attolus’un varis bırakmadan öl- lu kara ordusunun izlediği sefer yolunun doğal ola- mesiyle, vasiyeti üzerine Romalılara geçti ise de MÖ. rak, Alara Kalesi ile Alanya arasındaki bir yerden geç- II. yüzyılda korsanların istilâsına uğradı ve bir kor- mesi, başka bir deyişle, Alara Kalesi’ni görmeyecek san limanı ve üssü hâline geldi. Şehir, MÖ. I. yüzyıl- bir şekilde ve onu batıda bırakması gerekir. O zaman da Büyük Antiochus’a başarı ile direnmişse de so- Sultan Alâeddin Keykubad ve ordusu, Konya’dan ha- nunda Roma komutanı Pompeius tarafından Roma reketle, muhtemelen Karahöyük üzerinden Bozkır’a hâkimiyetine alındı ve Coracesium adıyla bilinen ka- ve oradan devamla Geyik ve Karaçal Dağlarını aşarak lesi tahrip edildi. Romalılar zamanında şehir, surla- Susam Beli’ne ulaşmış; devamla Başhan mevkiinden rı genişletilmek ve yeni binalar ilave edilmek suretiy- güneye dönerek Gelesandra yaylası üzerinden şim- le büyütüldü. Şehir, Bizans döneminde Akdeniz’in en diki Pembelik köyüne ve oradan da Narağacı civa- işlek limanlarından biri haline geldi (Konyalı 1946: rına gelmiş olmalıdır. Burada, bugün “Kırk Dönme- 25; Ercenk 1992: 363). ler” adı verilen ve büyük bir ihtimalle Roma devrine Alanya, İslam ordularının Anadolu’da genişle- ait eski bir yolu kullanan ordunun, “Demir Kapı Ge- mesi sırasında, Anadolu’nun diğer bazı şehirleri gibi çidi” üzerinden Gündoğmuş civarındaki “Kemer Köp- 860’lı yıllarda Abbasiler tarafından bir süre zapte- rü” ile Alara Çayı’nı geçip bugünkü Güzelbağ ve niha- dildi (Gürbüz 2001: 207). Fakat Alanya ve çevresinin yet buradan da sahilde şimdiki “Fığla Burnu” civarın- Türkler ve İslam orduları tarafından tam anlamı ile da “Kanlı Dere” adıyla bilinen su yolunu aşarak, do- fethi Anadolu Selçukluları dönemine rastlamaktadır. ğuya, Kalonoros Kalesi’ne yöneldiği söylenebilir (Bi- Anadolu Selçuklu sultanı Alâeddin Keykubad, tahta lici 2000: 287, 288). Sonuç itibari ile Konya-Bozkır, geçmesinden iki sene sonra iklimi, suyu ve yaylaları Narağacı ve Ortaköy ile Güzelbağ yolunu takip eden çok güzel olan Coracesium(Alanya-Alâiye)’u feth et- Selçuklu ordusu iki aylık bir kuşatma sonrası kaleyi meye karar verir. Burayı feth etmek istemesindeki di- 1221 yılında teslim alır. Şehir Türk hâkimiyetine gir- ğer bir sebep, Akdeniz sahillerini tamamen Selçuk- dikten sonra yeniden imar edilir ve şehri feth eden lu kontrolüne almaktır. Çünkü bu dönemde Antalya Alâeddin Keykubad’ın anısına da şehre Alâiye adı ve çevresi ile birlikte Batı Anadolu, uluslararası pa- verilir. Alâiye’nin fethi ile birlikte Akdeniz sahille- zarların merkezi durumuna gelmişti. Alâiye’nin fet- ri tamamen Selçuklu hâkimiyetine girer (Yazıcızade hi ise bu pazarlara güç katacak nitelikteydi. Bu du- 2009: 362-372; Turan 1998: 336). rumun farkında olan Alâeddin Keykubad, gerekli ha- Selçuklu Devleti’nin 1243 Kösedağ savaşı sonra- zırlıkları tamamladıktan sonra karadan ve denizden sı zayıflayıp, Anadolu’nun İlhanlı nüfuzuna girme- Coracesium(Alâiye)’u kuşatır. Şehrin fetih şekli ve ye başlaması ile Anadolu’da yer yer beylikler orta- tarihi tartışmalı da olsa Coracesium(Alâiye) iki ay- ya çıkar. Bu beyliklerden Hamidoğulları, Tekeoğulla- lık bir kuşatmadan sonra Selçuklu hâkimiyetine gi- rı, Karamanoğulları ve Alâiye Beyliği Antalya ve çev- rer. Şehrin Selçuklu hâkimiyetine girmesi ile birlikte resi ile birlikte Alâiye’de önemli rol oynadı. Bilhassa Alâiye, uluslararası ticarette Selçuklu devletine yeni Antalya ve çevresine hâkim olan Hamidoğullarının bir güç katar (İnalcık 2009: 3). hâkimiyeti zamanla Alanya’ya kadar uzandı. Fakat bu Alâîye’nin fethi sırasında, Selçuklu ordularının hâkimiyetin kalıcı olduğunu söylemek zordur. XIV. nereden ve nasıl geldiği de son derece önemli bir Yüzyıl ortalarında ise karşımıza bağımsız bir Alâiye konudur. Selçuklu ordusunun Konya’dan hareket et- Beyliği ortaya çıkmaktadır. Bu beylik Ortaçağ’da, tiği bilinmekte, hatta Antalya Subaşısı Mübarized- Anadolu’nun Akdeniz kıyılarında önemli liman kent- din Ertokuş’un da donanmasıyla kendisine denizden lerinden birisi olan Alâiye’de Karamanoğulları’na refakat ettiği iddia edilmektedir. Oysa Selçuklu do- bağlı olarak kurulan bir beyliktir. nanmasının denizden Alanya’nın fethine giriştiği ke- Alâiye, Türkiye Selçuklu Devleti’nin son yıllarında sinlikle doğrulanmamaktadır. Nitekim kuşatma sıra- Karamanoğulları’ndan Mecdüddin Mahmud Bey ta- sında da saldırıların sadece kara tarafından yapıldı- rafından ele geçirildi (1293). Bu tarihten sonra Alâiye ğı bilinmektedir. Selçuklu kara ordusu ile donanma- ve çevresinde Karamanoğulları’na bağlı beyler hüküm sının kıyıdan ve denizden birbirini takip ettiği iddiası sürdü. Mecdüddin Mahmud Bey, Alâiye’nin fethinde abartılı olduğu gibi, bu her iki ordunun Antalya’dan büyük yardımlarını gördüğü Memlûk Sultanı Melikü’l- hareket ettiği anlamına geldiği için de kabul edile- Eşref Selahattin Halil’e tabiiyetini arz etmiş ve hut- mez. Nitekim Alanya’nın fethi, eğer Antalya üzerin- beyi onun adına okutmuştur. Kıbrıs Kralı II. Henri,

arış V / 2 0 1 1 97 XVI. Yüzyılda Alâiye Sancağında Dokuma ve Tekstil Sanayisinde Kullanılan Ürünlerin Üretimi Selim Hilmi ÖZKAN

1500 1555 Nâhiye Batman1 Bedeli Akça Men2 Bedeli Akça Alâiye ------59 1180 Oba Pazarı 60 600 2,5 50 Mahmudlar ------3 60 Nağlu 94 940 428 8560 Dim-Deresi 3,5 35 12,5 250 Kise 222 2220 523 10460 Çöngere 154 1540 574,5 11490 Alara 62 622 234 4680 Akseki 218 2180 475,4 9508 Manavgat ------406,5 8130 Alaca Hisar ------40 800 Atabeğ ------406 8120 Toplam 813,5 8137 3164,4 63288

Tablo 1. Alâiye Sancağında Pamuk Öşrü ve Bedeli Alâiye’nin Karamanoğulları’nın eline geçmesinden Alaiye sancağına dâhil köylerin bulunduğu arazi faydalanarak aynı yıl içerisinde Alâiye üzerine yürüdü. dağlık ve engebeli olmakla birlikte tarım ve hayvan- Ancak Kıbrıs şövalyelerinin bu saldırısı şiddetli bir sa- cılık yapmaya elverişlidir. Gerek XVI. yüzyıl kayıtları- vunma sonucunda neticesiz kaldı. Alâiye beyleri bu- nı gerekse XIX. yüzyıl kayıtlarını incelendiğimiz za- rada önce Karamanoğulları’nın bir kolu olarak, daha man en büyük gelir kaynağının tarım ve hayvancılık- sonra da Memlûklu Devleti’nin hâkimiyeti altına gire- tan elde edildiğini görebiliriz. rek hüküm sürdüler (Uzunçarşılı 1988: 92-95). 2.1. Pamuk (Penbe)Üretimi Fatih döneminde denizden ve karadan kuşatılan Tekstil ve dokuma sanayisinin en önemli ham madde- Alâiye, 1471 yılında Osmanlı hâkimiyeti altına gir- lerinden birisi olan pamuk üretimi, insanlık tarihi ka- di. Alâiye’nin fethedilmesinden sonra Alâiye beyi Kı- dar eskidir. Üretime elverişli her yerde pamuk yetişti- lıç Arslan Fatih’in huzuruna çıkartıldı. Fatih, Kılıç Ars- rilmiştir. Pamuk üretiminin Alâiye sancağının hemen lan Bey’e Gümülcine ve çevresini tîmâr olarak verdi. hemen bütün köylerinde yapıldığını görmekteyiz. 1500 Fakat Kılıç Arslan, beyliğini ele geçirmek düşüncesiy- yılında 8135 batman / 61370 kg olan pamuk üretimi, le buradan Mısır’a kaçmış, daha sonra da Akkoyunlu 1555 yılında 31644 batman / 238720 kg olarak gerçek- hükümdarı Uzun Hasan’ın yanına giderken yolda vefat leşmiştir (BOA, TT 990: 8-115; TKA, TT 172: 31-53). etmiştir (Neşri 1995: 793). Alanya’nın fethi ile birlikte Alâiye’de üretilen pamuk miktarı 1500 yılında Akdeniz’in tamamı Osmanlı hâkimiyetine girmiş oldu. 8135 batman iken alınan öşür bedeli 8137 akçadır. Batman bedeli 10 akçadır. 1555 yılında ise üretim 2. Alanya ve Çevresinde Tarımsal Üretim ve 31644 batmana yükselmiş fiyat da 20 akçaya çıkmış- Tekstil Sanayiinde Kullanılan Ürünlerin tır. Bu tarihte alınan öşür bedeli ise 63288 akçadır Üretim Durumu (Akgül 1989: LVII; Karaca 2009: 138). Pamuk üretimi- Osmanlı Devleti’nin ekonomik yapısını daha çok tarı- nin 3/1’e yakını Manavgat (Karaca 2009: 138) kazasın- ma dayalı üretim ekonomisi oluşturmaktaydı. Bunun dan, 3/1’e yakın bir oranı XVI. yüzyılda Kise ve Nağ- sonucu da sancakların bulunduğu bölgelerin coğrafi lu sınırlarını oluşturan ve bugünkü Gündoğmuş ilçe- yapısı, iklimi, ulaşım imkânları gibi unsurlar ekono- sinin büyük bir kısmını meydana getiren arazilerden, mi üzerinde etkili olmuştur. Alâiye Sancağı XVI. yüz- geriye kalan kısmı da Akseki, İbradı ve Alanya merkez yılda oniki nâhiyeye ayrılmıştır. Bu nâhiyelerin coğrafi kazasından elde edilmiştir. sınırları ve isimleri daha sonraki dönemde değişmek- İncelemiş olduğumuz dönem için örnek olma- le birlikte bugünkü Akseki, İbradı, Manavgat, Gündoğ- sı bakımından, XIX. yüzyıldaki kayıtlarını incelediği- muş ve Alanya idarî sınırlarının olduğu alanı içerisine miz 20 köyde 10870 kg pamuk üretimi gerçekleşmiş- almaktadır. Bu nâhiyelere bağlı olan köylerde üretilen tir. Tahrir kayıtları ile karşılaştırdığımız zaman üre- ürünler ve bunlardan alınan vergiler bölgenin ekono- tim oldukça düşüktür. Fakat tahrir kayıtlarındaki ve- mik durumunu ortaya koymak için yeterlidir. rim sancağın bütün köylerini kapsamaktadır. XIX. Bölgenin XVI. yüzyıllar iktisadî durumunu orta- yüzyılda üretimin düşük gözükmesinin diğer bir ne- ya çıkarmamızda tahrir defterleri bize gerekli bilgileri deni pamuk üretiminin daha fazla yapıldığı köylere sunmaktadır. 1475 ve 1530 yıllarında tutulan defter- ait temettü kayıtlarının olmamasıdır (BOA, ML.VRD. 1,2 lerden daha çok nüfus durumu, dirlik ve sanayi duru- TMT.d., 9631, 9648, 9653). (Tablo 1.) mu hakkında bilgileri elde ederken 1500 ve 1555 yıl- larında tutulan defterlerden ise nüfus, üretim, sana- 1 10 akçe üzerinden hesaplanmıştır. yi gibi birçok alanda yararlanma imkânını buluyoruz. 2 20 akçe üzerinden hesaplanmıştır.

98 arış V / 2 0 1 1 The Production of the Materials used in Carpet and Textile Industry in the Province of Alaiye during the 16th Century Selim Hilmi ÖZKAN

1500 1555 Nâhiye Ağnam Miktarı Bedeli Akça Ağnam Miktarı Bedeli Akça Alâiye ------20860 10430 Oba Pazarı 700 350 3100 1550 Mahmudlar 1748 874 35768 17884 Nağlu 21952 28208 14104 Dim-Deresi 5526 2763 9430 4715 Kise 12370 ----- 17550 8650 Çöngere 11788 5894 20860 10430 Alara 4636 2318 7432 3716 Akseki 24250 12125 42652 21326 Manavgat ------47546 23773 Alaca Hisar ------3200 1600 Atabeğ ------4320 2160 Toplam 82970 24324 240926 120338

Tablo 3. Resmi Ağnam

2.2. Keten Tohumu Üretimi 2.4. İbrişim Alanya sancağında az da olsa yetiştirilen diğer bir XVI. yüzyılda Anadolu’nun en önemli ipekli dokuma hububat ve sanayi bitkisi de keten tohumudur. 1500 merkezinin Bursa olduğuna hiç şüphe yoktur (Koç yılında keten tohumu üretimi Nağlu nahiyesinden 1995: 142). Bursa dışında Anadolu’nun değişik yer- 80 akçalık bir gelir gözükür iken 1555 yılında bu mik- lerinde de üretilen ipek, XVI. yüzyılda çok yaygın bir tar 2514 akçaya yükselmiştir. Keten üretimi az ol- ürün değildi. Bu yüzyılda Alaiye sancağı dâhilinde duğu için alınan öşür miktarı da oldukça küçük bir ipek böceği üretimi ve ipekli dokuma yapılıp yapıl- meblağ tutmaktadır. Bu miktarın 64 akçası Manav- madığı konusunda kesin bilgimiz yoktur. Fakat XIX. gat kazasından, 414 akçası Gündoğmuş ve köyle- yüzyılda Alaiye sancağında ibrişim bağ tarım alanı rinden geri kalan miktarı ise sancağın diğer kaza ve olarak sadece Oba nahiyesinde bir kayıt bulunmak- 3 nâhiyelerinden elde edilmiştir (BOA, TT 990: 8-115; tadır. İpek böceğinin temel besin maddesi olan dut TKA, TT 172: 31-53). ağacı arazisi olan ibrişim bağ alanı, Oba nahiyesin- Keten, pamuktan sonra dokumacılıkta en çok kul- de 0,25 dönüm olarak kaydedilmiş ve 1 hane tarafın- lanılan hammaddedir. Keten doğal bir elyaftır. Daya- dan işletilmekteydi. Fakat ipek yetiştiriciliği için öne- mi tartışmasız olan dut ağacı kaydı 1032 adet ola- nıklı olması nedeni ile tercih sebebi olmuştur. Alan- rak kayıtlıdır. Dut ağacının kayıtlı olduğu yerler Oba ya ve çevresinde üretime elverişli yerlerde az da olsa nahiyesinde 532, Alaiye merkezde 131, Şeyh nahiye- yetiştirilmiştir. sinde 277, Sedire nahiyesinde 92 adettir (Karagedik 2005: 65).

Nâhiye Bedeli Akça (1500) Bedeli Akça(1555) 3. Alanya Ve Çevresinde Hayvancılık ve Hayvanlardan Elde Edilen Tekstil ve Dokuma Alâiye ----- 58 Ürünleri Oba Pazarı ----- 950 Alanya sancağında hayvancılık yaygın bir uğraşı ala- Mahmudlar ----- 978 nıdır. Yöre halkı hem temel gıda ihtiyaçlarını gider- Nağlu 80 414 mek hem taşımacılık alanında kullanmak hem de gi- Dim-Deresi ----- 50 yim ihtiyaçlarını gidermek için hayvan yetiştirmiştir. Manavgat ----- 64 XVI. yüzyılda Alanya ve çevresindeki bütün köylerde Toplam 80 2514 hayvan yetiştiriciliği yapılmaktadır. En çok hayvan ge- liri Akseki ve Manavgat kazalarından elde edilmiştir. Tablo 2. Keten tohumu Üretimi ve Öşrü En az ise 20 akça ile Güney cemâatinde kaydedilmiş- 2.3. Sumak Palamud ile birlikte sumak yaprağı da dericilikte kul- 3 Alanya ve çevresinde yeniden yaygınlaştırılmak istenen ipekli lanılan maddelerdendir. Dericilik Anadolu’nun en dokuma, 2010 yılı verilerine göre 20’ye yakın köyde yöreye özgü küçük kentlerinde bile yapılan bir iş koludur. Deri iş- el sanatları şeklinde bir proje kapsamında dokunmaktadır. Me- sela bu proje kapsamında Gümüşkavak Köyünde 18 tezgâh, Uzu- lemede kullanılan sumak, 1555 yılında Manavgat ka- nöz Köyünde 13 tezgâh bulunmaktadır. İki yıldan uzun süredir zasına tabi Ormana köyünde üretilmektedir. Bu ürü- devam eden projede bez üretiminden ipek dokumaya geçilmiş- tir. Alanya’ya özgü Alaiye kuşağı, ipek fular ve ipek şal üretimi nün ne kadar üretildiği belirtilmemekle birlikte 100 yapılmaktadır. (http://alanya.gov.tr/index.php?option=com_ akçe öşür alınmıştır (Karaca 2009: 138). content&task=view&id=1561, Erişim: 1.11.2010).

arış V / 2 0 1 1 99 XVI. Yüzyılda Alâiye Sancağında Dokuma ve Tekstil Sanayisinde Kullanılan Ürünlerin Üretimi Selim Hilmi ÖZKAN

tir. Genellikle köylerin hayvan geliri 500 ile 1000 akça ların yün ve kıllarından iplik yapmayı ve kumaş do- arasındadır (BOA, TT 990: 8-115; TKA, TT 172: 31-53). kumayı öğrendiler. Yün çoğunlukla koyundan elde Tahrir ve temettüât defterlerinde “resm-i ağnam” edilen bir tekstil ürünüdür. Koyun yünü kırkım za- veya “resm-i ganem” şeklinde kaydedilmiştir. Her ne manına bağlı olarak dört ana sınıfa ayrılabilir. Bun- kadar keçi ismi kanunnamelerde geçmese de bu ver- lar, genç kuzulardan kırkılan kuzu yünü; ilk yıl kırkıl- gi Osmanlı devletinde koyun ve keçilerden iki veya mamış kuzulardan elde edilen kuzu yünü; ikinci ya üç koyun karşılığından alınan bir akçalık vergiyi ifade da daha sonraki kırkımlarda elde edilen ana yünü ve etmektedir (Çağatay 1947: 485). Alâiye sancağında ölmüş ya da kesilmiş koyun derilerinden kırkılan ya ağnam vergisi iki koyuna karşılık bir akça olarak alın- da kireç ve başka kimyasal maddelere yatırılıp gevşe- mıştır. Bu vergi koyun ve keçinin kuzu ve oğlakların- tildikten sonra yolunan, deri ya da tabak yünleridir. dan alınmamıştır (Akgül 1989: LVIII). Tahrir kayıtları Yünler eğirme ve dokuma için ayrıca sınıflandırılır. verilerine göre XVI. yüzyılda bütün köylerde hayvan- Yün ne denli inceyse, o ölçüde niteliklidir. cılığın yapıldığını söyleyebiliriz. Hatta köylerden alı- XVI. yüzyılda Alanya’daki yün üretimi için, bölge- nan vergilere bakarak her köyde kaç koyun ve keçi ye- de yetiştirilen koyun miktarını bilmek gerekmektedir. tiştirildiği hakkında da bilgiler elde etmekteyiz. 1500 Bu konuda tahrir defterleri bize gerekli bilgileri sun- yılında yaklaşık 82970 küçükbaş hayvan var iken 1555 maktadır. Tahrir defterlerinde koyun ve keçi ayrımı ya- yılında bu sayı yaklaşık 120338 adede yükselmiştir. pılmayıp hepsinden “ganem” adı altında vergi alınmış- Temettüât kayıtlarına baktığımız zaman ise bu sayı- tır. Fakat temettüât defterlerinde bu ayrım yapılmış- ya ulaşmak çok zordur. Çünkü incelediğimiz 20 köy- tır. Bundan dolayı da XIX. yüzyılda köylerde ne kadar deki toplam koyun ve keçi sayısı 6000 civarındadır. koyun, ne kadar keçi olduğunu çıkarabilmekteyiz. Te- Temettüât kaydı bulunmayan köylerin sayılarını da mettü kayıtlarına göre merkez kaza genelinde 5964 tahminen ilave edecek olursak XV ve XVI. yüzyıldaki sağmal koyun ve 10 gayri sağmal koyun kayıtlıdır. En koyun sayısının yarısına bile ulaşmak zordur. Bu du- az koyun Gündoğmuş sınırlarında yetiştirilmekteydi. rum karşısında temettüât kayıtları tutulur iken yazı- Çünkü arazinin dağlık ve engebeli olması koyun yetiş- lan hayvan sayılarının gerçek mevcudu yansıtmadığı tirilmesini engellemiştir. Örneğin temettü kaydını in- veya hayvancılığın giderek azaldığı ortaya çıkmakta- celediğimiz 20 köy içerisinde Bedan köyünde 93, Be- dır (BOA, TT 990: 8-115; TKA, TT 172: 31-53). listir köyünde 20 ve Karaköy’de 50 olmak üzere toplam Temettüât defterlerinde, küçükbaş hayvan olarak 163 koyun vardır (BOA, ML.VRD.TMT.d., 9631, 9648, adlandırılan grupta, koyun, keçi, yoz keçi, kuzu, oğ- 9653). XIX. yüzyılda koyun kaydının bulunması XVI. lak, erkek davar, yoz davar, gayr-ı sağmal keçi ve gayrı yüzyılda da bunun yetiştirildiği konusunda bize ipuç- sağmal koyun kaydı bulunmaktadır (Şener 1990: 140). ları vermesi açısından önemlidir. Özellikle yörede yaylak ve kışlak arasında konar-göçer Koyun sadece sütü ve etinden yararlanılan bir halkın fazlalığı küçükbaş hayvancılığın da önemli bir hayvan olmanın ötesinde çok verimli bir yün üretim gelir kaynağı olduğunu göstermektedir. XIX. yüzyıl- kaynağıdır. Bir koyunun yılda 9 kg’a yakın yün üret- da temettü verilerine göre bugün tamamı Gündoğ- tiğini hesap ettiğimiz zaman Alanya’da XIX. yüzyıl- muş sınırları içerisinde kalan Malan nâhiyesinde da 55.000 kg’a yakın yünün üretildiğini söyleyebiliriz. 526 hânenin 438’i hayvancılık ile uğraşmaktadır. Bu- Tahrir kayıtlarında koyun ve keçi ayrımı yapılmadı- gün büyük bir kısmı Gündoğmuş sınırlarında bulunan ğını söylemiştik fakat tahrir kayıtlarındaki verilerden Kerliye nâhiyesinde ise 608 hânenin 507’si hayvancı- bölgede gerek koyun yünü üretimin gerekse keçi kılı lık ile uğraşmaktadır. Bir kısım köyleri Gündoğmuş sı- üretimin önemli bir yekûn tuttuğu aşikârdır. Her şey- nırlarında bulunan Seyyid Mahmud Nâhiyesinde ise den öte bölge insanının temel ihtiyaçlarını karşıla- 530 hânenin 485’i hayvancılık ile uğraşmaktadır (BOA, yacak nitelikte bir üretimin olduğunu söyleyebiliriz. ML.VRD.TMT.d., 9631, 9648, 9653). XIX. yüzyıl ortala- 3.2. Keçi Yetiştiriciliği ve Keçi Kılı Üretimi rında Alanya kazası genelinde en fazla beslenen hay- Tahrir defterlerinde koyun ve keçi ayrımı yapılmadı- van türünün küçükbaş olduğu görülmektedir. Toplam ğını söylemiştik. Fakat temettü kayıtları ile kıyasla- 32080 adet küçükbaş hayvan kaydı bulunmakla bera- dığımız zaman keçinin daha fazla olduğunu söyleye- ber toplam hayvan sayısının % 80’7’si ile ilk sırayı al- biliriz. Bölgenin coğrafi yapısı da keçi yetiştirmeye maktadır (Karagedik 2005: 60). (Tablo 3.) daha elverişlidir. 3.1. Koyun Yetiştiriciliği ve Koyun Yünü Üretimi Temettü kayıtlarına göre kaza genelinde 24563 İnsanlığın ortaya çıkışı ile birlikte insanların soğuk- sağmal keçi var iken 230 gayri sağmal keçi, 785 adet tan korunmak için yararlandıkları yün, günümüzde de oğlak kayıtlıdır. Davar, keçi ile aynı özelliklere sa- de elbise yapımında ve dokumacılıkta yaygın olarak hip olmasına rağmen XIX. yüzyıl kayıtlarında ayrı kullanılır. İlk insanlar önceleri hayvanların derisine olarak kayıtlıdır. Bölgenin engebeli yapısı keçi yetiş- sarınarak soğuktan korunurken, daha sonra hayvan- tirilmesine daha elverişli olduğu için daha çok tercih

100 arış V / 2 0 1 1 The Production of the Materials used in Carpet and Textile Industry in the Province of Alaiye during the 16th Century Selim Hilmi ÖZKAN

edilmiştir. Köylerdeki keçi sayısı yazılır iken genelde bi olabiliriz. Burada üretilen pamuk, keten gibi ürün- keçi yazılmakla birlikte birkaç köyde “sağmal”, “gayr-i lerin yanı sıra hayvanlardan elde edilen yün, kıl gibi sağmal” ve “yoz davar” şeklinde bir ayrıma tabi tutul- ürünler de bölgedeki tekstil sanayisinin kapasitesi muştur (BOA, ML.VRD.TMT.d., 9631, 9648, 9653). hakkında bilgi vermeye yeterlidir. Alanya ve çevresinde yetiştirilen keçilerden elde XVI. yüzyıl içerisinde, Alaiye sancağı ve köylerinde edilen kılın miktarını net olarak ortaya koymak zordur. yaşayan halkın kendi ihtiyaçlarını karşılayacak nitelik- Fakat bir tekenin yıllık 1,5-2 kg arasında, keçinin ise te dokuma ve dokuma ürünlerini elde ettiklerini gör- 1,-1,5 kg arasında kıl verdiğini hesaplarsak, Alanya ve mekteyiz. Bölge insanları tarafından kullanılan el işle- çevresinde XIX. yüzyıl verilerine göre yıllık 37.000 ile mesi dokuma ürünleri bu durumun en güzel örnekle- 38.000 kg arasında keçi kılı üretildiğini söyleyebiliriz. rini teşkil etmektedir. Ayrıca dokuma sanayisinin baş- lıca ürünü durumundaki pamuk, hemen hemen her 3.3. Deve Yetiştiriciliği ve Deve Yünü Üretimi köyde az da olsa yetiştirilen ürünler arasındadır. Hay- Bölgenin coğrafi özelliğinden dolayı bölgede binek vanlardan elde edilen yün, kıl ve tiftik gibi ürünler de hayvanlarından oldukça yoğun bir şekilde yararlanıl- bölgenin en önemli dokuma ürünleri arasındadır. mıştır. Binek hayvanları arasında en çok kullanılan- lardan birisi de develerdir. Bunun için deve yünü de Kaynaklar Arşiv Belgeleri dokuma sanayinde kullanılan ürünler arasındadır. BOA, ML.VRD. TMT. d., 9631, 9648, 9653. XVI. yüzyıl tapu tahrirlerinde binek hayvanları ile BOA, TT 166; 990. ilgili herhangi bir kayda rastlamasak da XIX. yüzyıl BOA, MAD. d., 16029. ve sonrasında binek ve yük hayvanlarının kaydı da TKA, TT 172. tutulmuştur. Hatta bu dönemde tutulan kayıtlarda Diğer hayvanların cinslerinin yanı sıra, dişi veya erkeklik Akgül, Mehtap (1989), “16. Yüzyıl Arşiv Kayıtlarına Göre durumları da kaydedilmiştir. XIX. yüzyılda Alâiye ka- Alâiye’nin Sosyal ve Ekonomik Hayatı ile Nüfus ve İdari Taksimatı”, İstanbul: Yayınlanmamış Doktora Tezi, İs- zasının genelinde 3358 binek ve yük hayvanı kayıt- tanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat lıdır. Bu hayvanlardan 1468 tanesi devedir. Bu du- Fakültesi Türk İktisat Tarihi Anabilim Dalı. rum hemen hemen %50’lik bir dilimi ifade eder. Bu Bilici, Z. Kenan (2000), “Alanya’nın Fethi Meselesi: Bir Tes- develerden 558’i erkek deve, 910’u da dişi deve şeklin- bit”, Adalya, No. IV, s. 287-293. de kaydedilmiştir (BOA, ML.VRD.TMT.d., 9631, 9648, Çağatay, Neşet (1947), “Osmanlı İmparatorluğunda Re’ayadan Alınan Vergi ve Resimler”, DTCFD, Cilt V, 9653). Bir deveden yıllık ortalama 2,268 kg yün elde Sayı 5, s. 483-511. edilebilmektedir. XIX. yüzyıl için Alanya ve çevresin- Doğru, Halime (1995), XVIII. Yüzyıla Kadar Osmanlı Kentlerinin den 3.329 kg yün elde edildiğini söyleyebiliriz. Tahrir Sosyal ve Ekonomik Görüntüsü, Eskişehir: Anadolu Üni- defterlerinde deve kaydı olmadığı için develerin sayı- versitesi Yayınları. sı hakkında bir bilgi sahibi değiliz. Fakat XVI. yüzyıl- Ercenk, Giray (1992), “Pamphylia Bölgesi ve Çevresi Eski Yol Sistemi”, Belleten, Cilt LVI, Sayı 216, s. 360-367. dan kalma deve yününden yapılmış mamullerin ol- Gürbüz, Adnan (2001), “XVI-XVII Yüzyıllarda Alâiye Kalesi”, ması bu ürünün de kullanıldığını göstermektedir. X. Alanya Tarih ve Kültür Semineri-III, Alsav Yayınları, s. 552-559. Sonuç İnalcık, Halil (2009), Devlet-i Aliyye, İstanbul: İş Bankası Kül- Bugün Antalya’nın bir ilçesi olan Alanya, Osman- tür Yayınları. lı yönetiminde Alâiye sancağının sınırlarını belirle- Karaca, Behset (2009), XV. ve XVI. Yüzyıllarda Manavgat Kazası, miştir. Alanya ve çevresi ilk çağlardan başlamak üze- Isparta: Fakülte Kitabevi. re yerleşmelere sahne olmuştur. Bölgede bulunan Karagedik, Nazım (2005), XIX. Yüzyılda Alanya Kazası, Denizli: birçok tarihî eser ve kalıntılar bunun kanıtı niteliğin- Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Pamukkale Üni- versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. dedir. Bölge, Selçuklular tarafından feth edildikten Koç, Ümit (2006), XVI. Yüzyıl Anadolu’sunda Sanayi, Ankara: sonra da yoğun bir şekilde Türk yerleşmesine sahne Bizim Büro Basımevi. olur. Alanya ve çevresi Osmanlıların bölgeyi fethine Konyalı, İsmail Hakkı (1946), Alâiye, İstanbul. kadar Anadolu Selçukluları, Karamanoğulları, Senir Mehmed Neşri (1995), Kitâb-ı Cihan-nümâ(Neşri Tarihi), Cilt II, Beyliği ve Alâiye Beyliği hâkimiyetinde kalır. Bölge (Yay. Haz. Faik Reşit Unat-Mehmed A. Köymen), An- kara: TTKY. 1471 yılında Osmanlıların Alâiye’yi fethinden sonra Şener, Abdüllatif (1990), Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Siste- da Osmanlı egemenliğine girer. mi, İstanbul: İşaret Yayınları. Alanya ve çevresi, Osmanlı devlet düzeni, ekono- Turan, Osman (1998), Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul: misi ve sosyal yapısının ufak bir modeli şeklindedir. Boğaziçi Yayınları. Aynı zamanda buradaki tımar düzeni, üretim ve eko- Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1988), Anadolu Beylikleri, Ankara : TTKY. nomik yapısı da imparatorluğun genelini anlamak Yazıcızâde Ali, (2009) Tevârih-i Âl-i Selçuk, (Haz. Abdullah Ba- için bize bilgi verecek niteliktedir. Alanya’da üretilen kır), İstanbul: Çamlıca Yayınevi. ürünlerden bölgenin ekonomisi hakkında bilgi sahi- Yetkin Haşim (1997), Dünden Bugüne Alanya, Alanya.

arış V / 2 0 1 1 101 Kutören’de (Ereğli-Konya) Bulunan Halılar, Tasarım Özellikleri ve Bir Örnek Carpets of Kutören, Their Design

Nuran SAYâ Features and a Case Study

ÖZET ABSTRACT Orta Asya’dan, günümüze anadan kıza öğretile- Our carpets, which come from Central Asia to rek gelen dokumalarımız, kültürümüze olan bağ- our day through mothers passing down their lılığımızın nişanesi olarak bazı bölgelerimizde heritage to their daughters, are continued to Türk kadını tarafından, büyük bir inançla üretil- be manufactured as a symbol of loyalty to meye devem etmektedir. Tüm yaşamlarını içinde our culture, with a great faith. Turkish women barındırdıkları, çadır, çeyiz, beşik, kefen, gibi kul- embellish their tents in which they live and lanım malzemelerini, doğada bulunan tüm renk- beautify materials such as dowry, cradle and lerle bezemişlerdir. Bunlar; kadın atalarımızın shroud that they keep inside with colours as well bize, geçmişin tespiti, aidiyet duygumuzu, kim- as the shapes found in nature. lik, kişilik onurumuzu kısaca özgünlüğümüzü, These carpets are our treasures inherited by tüm dünyaya tanıtmak amacıyla miras bıraktık- our female ancestors for the aim of introducing ları hazinelerimizdir. Dolayısıyla tanıtımı, korun- them to the whole world to determine our past, ması biz araştırmacı tasarımcıların da vazifesidir. the feeling of belonging, identity and our personal Ayrıca gençlerimize, teknolojinin yarattığı ticari honour; in brief, our authenticity. So to say, protecting and representing them is a duty of “us”, rekabetle sunulan doğal olmayan kimyasal içe- the researcher-designers. In addition, one task rikli bir sürü halı benzeri ürünlerin yerine, evle- that we should take on is to encourage our youth rimizde geleneksel, doğal, sağlıklı ve bizim olan to use our masterpieces, which are indigenous, şaheserlerimizin, kullanılmasını da özendirmek traditional, natural, healthy and, most importantly, görevimiz olmalıdır. Yukarıda özetlediğimiz se- uniquely “ours”, instead of unnatural, artificial, beplerle yaptığımız çalışmamızda, Konya- Ereğ- carpet-like variaties which contain chemicals and li- Kutören kasabasında bulunan evlerde, Kar- are put on the market where there is commercial kınlar, Çökelikler, Akdoğan, Akkaşlar, Akkoyunlu- rivalry triggered by technology. lar isimli Türk boylarına ait olduğunu düşündü- In our study, which sought to address the facts ğümüz, on beş dokuma örneğine ulaşıp, katalog- summarized above, we catalogued 15 woven fabric ladık. Elyaf, teknik, tasarım özelliklerini ele aldık. samples which we think were used by several Renklerini tespit ettik. Kullanım yerlerini belirle- Turkish tribes such as Karkın, Çökelik, Akdoğan, dik. Bu çalışmamızda da yok olmasından endişe Akkaşlar, Akkoyunlu in the residential areas of duyduğumuz halılardan, bir örnek alarak tanıtı- Kutören town situated in Ereğli, Konya. We took mını yapmaya çalıştık. their fiber, technical specifications and design Anahtar Kelimeler: Dokuma, Halı, Bezeme, Kargın. features into consideration. We identified the colours. We determined the utility areas. In this study, taking one sample, we also tried to introduce * Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, e-posta: nuran_say@ hotmail.com the carpets that we fear that might face extinction. Assist. Prof. Dr., Gazi University, Faculty of Education, Ankara Keywords: Textile, Carpet, Embellishment, Kargin.

102 arış V / 2 0 1 1 Carpets of Kutören, Their Design Features and a Case Study Nuran SAY

1. Giriş İnançla dokunan halılarımız, fabrikalara rağmen Kon- ya/ Ereğli/ Kutören kasabasında da yakın zamana ka- dar geleneğe uygun üretilmeye devam etmiştir. Ço- rak ve yumurta kokulu (kükürt) suyuna rağmen bölge- de, farklı topluluklarla birarada, atalarının yaşam bi- çimlerine saygılı; Kargın, Ak koyunlu, Akkaşlar, isimli Türk boyları yaşamaktadır. Konumuz isimlerini zikret- teğimiz boylara ait olduğunu düşündüğümüz bir gu- rup halıdan bir tanesinin tanıtımı üzerinedir. Bu ne- denle saydıklarımız dışında birçok sülalenin yaşadı- ğı beldede bir oyulgama kilim. Dört halı yastık. On halı tespiti yaptık. Kilim ve yastıklar hane halkından, derlenirken. Halılar, yörede bulunan cami de bulun- Harita 1. muştur. Bu cami “1897 yılında köylülerin imece usu- lüyle tamamladığı bir yapıdır. Taşları Karaca dağ’daki 1970 yılından önceki obalar ve oturanlar ise şöy- Bilören’den ve Kepez’den develer ile taşınmıştır. Mi- le sıralanmaktadır; naresi Bilören de bulunan kiliseden sökülüp getiril- “1- Mumunlu’da Haceyderler (Şahinler, Karataş- diğinden bakıldığında kilise çanı kulesini andırmak- lar, Pattaşaklar, llezler). tadır.” İç düzenlemesi için bağışlanan halılar 1972 yı- 2- Hacasan Obası’ ında Bayramlar, Tapanlı, (Daz- lında soyulmuştur.1 Temmuz 2006 da tespitini yapmış dazlı, Umbuşlu, ünlü) olduğumuz dokumalarımız da 2010 yılında, Beledi- 3- Çekin’ de; Çetinkayalar, Çetinler, Ayşalılar, ye Başkanı ile yapmış olduğmuz telefon görüşmesin- de, “Belediyeye gelir amaçlı, yönetimce satıldığı” ta- Ulukayalar rafımıza söylenmiştir.2 Ayrıca halı örnekleri Camii’de 4- Obruk’ ta; Akkoyunlular, Canlar ve Topbaş Os- tespit edildiğinden bu denli sülalenin yaşadığı yörede manın çocukları dokuyuculara ulaşılamamıştır. Hangi boya ait olduk- 5- Tatlar’da Topbaşlar larıda kesin olarak tespit edilememiştir. Üretim ise tü- 6- Sulukuyu’da; Topbaşlar kenme noktasını yaşamaktadır. Kutörende; dokuma- 7- Salbaş’ta; Topbaşlar cılığın yanı sıra antik değer taşıdığına inandığımız, bir 8- Bucakkuyu’da Deli Abdullahlar (Demirtaş) gurup halıdan bir tanesini, çalışmamızla tanıtıp, yazı- 9- Uçkuyu’da Veyselliler (Öğüt) lı kaynaklarda yer alması, tamamen yok olmasını ön- 10- Acaroba’da Cırmanlı, Akkaşlar leyeceği düşüncesinden yola çıkılarak, sunulmuştur. 11- Velifakılı’da Cin Osmanlar (Ulutaşlar) 2. Kutören Kasabası ve Halkı 12-Zeynelli 1.Zeynelli Kör durmuşlu (Akyıldızlar) Konya iline bağlı Ereğli; Emirgazi, Karapınar, Halka- 2. Zeynelli Soylular pınar arasında yer alan zengin bir beldedir. Araştırma 13- Karakuzulukta inekçiler (Yurttaşlar) konumuz olan Kutören kasabası, ise buraya bağlıdır. Kuzeyinde Aksaray, güneyinde Ereğli, doğusunda Bor 14- Karaağıl’da Kürdeyn, Gıçıreyn (Başkayalar) batısında Karapınar ile çevrilidir. (Harita 1.)3 15- Gevreyekli’de Karabaşlar Ereğli’ye 59 km uzaklıkta, en son sayıma göre 16- Akkuyu’da Akdoğanlar 1661 nüfusludur. “12 yy. sonlarına doğru Horasan’dan 17- Doğlatan’da Anadolu’ya göç eden Türkmen boylarından Avşarlar, a- Hırlak’ın Oba’sında, (Kantaşlar Kınıklar, Bayatlar, şimdiki Kutören tepelerinin arasın- b- Topalın Obası’nda Akkaşlar daki yerlere oymak oymak yerleşmişlerdir. Yazlarını c- Salimin Obası’nda, Akkaşlar bu tepelerde hayvan besleyerek, çifçilik yaparak geçi- 18- Acarobada Kepez’in kuzeyindeki) Çökelikler ren Kutören’ liler, kışlarınıda şimdiki köyün üç km ba- dir. 1965 den sonra başlayan göçlerle obalar ve göç- tısındaki KIŞLA denilen yerde geçiriyorlardı.” Kutören adı Kışla Ören den gelmektedir. Çünki burasının etrafı ler yok olmaya başladılar.” tepecik ve kayalarla. Çevrili kuytu bir yerdir. Bu neden- Karkınlar, Çökelikler, Akdoğan, Akkaşlar, le adına Kuytiviran denmiştir. Bölgenin adı ilk kez Ka- Akkoyunlular.5 Diğer yazılı kaynaklarında yerlerini nuni Süleyman zamanında kullanılmıştır.4

5 C. Türkay, Başbakanlık Arşiv Belgelerine Göre, Osmanlı İmparatorlu- ğunda Oymak Aşiret ve Cemaatlar, Tercüman Kaynak Eserler Di- 1 M. Özer, Kutöeren Kasabası, Bütün Yönleri İle, Kanyılmaz Matbaası. zisi, İstanbul,1979 s. 33.304.189; F. Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) İzmir, 2004 s:40. 2 Tarihleri-Boy teşkilâtı-Destanları Elif Ofset, İstanbul 1980 s.312, 313; Kutören Belediye Başkanı Nurettin Karkın, 2010. T. Gündüz, Anadolu’da Türkmen Aşiretleri “Bozulus Türkmenleri 1540- 3 A. Bilici, Erel, M. H., F. Ertekin, Ereğli ve Yöresi, Konya, Ereğli Be- 1640, ” Birleşik Kitapevi, Ankara 1997, s. 81,83,-72.148.119.219; lediyesi, Konya, 2005. s.2: ÖZER, M. age. 2004, s:16. O. Sakin,16.Yüzyıl, Osmanlı Arşiv Kayıtlarına Göre Anadolu’da Türk- 4 M. Özer, Karacadağ Köyleri, Bütün Yönleri İle, Kanyılmaz Matbaası. menler ve Yörükler Boylar-Kabileleler-Cemaatler, Step Ajans Matbaa- İzmir, 2006 , s. 112. cılık, İstanbul 2010, s.170,249,305.

arış V / 2 0 1 1 103 Kutören’de (Ereğli-Konya) Bulunan Halılar, Tasarım Özellikleri ve Bir Örnek Nuran SAY

alırken yukarıda adı geçen birçok topluluğun yazılı kaynaklarda isimlerine detaylı olarak henüz rastlana- mamıştır.

3. Kutören’de Bulunan Halıların, Tasarım Özellikleri Kutören kasabasında bulup kesinleştirdiğimiz 10 adet, halı’da kullanılan elyaflar, çözgü ve atkıda, yün dür. Her bir örnek üst üste bindirilmiş dikdörtgen formludur. Tek merkezli olup baklava zemin üzeri- ne yerleştirilmiş serpme bezemelerle düzenlenmiş- B 6. B 2. B 7. tir. Renkleri; Lacivert, al, turuncu ağırlıklıdır. Boyut-

B:3

B 9. B 1. B 8. B 5.

B 4. Dana gözü (B 1.), Topbaşı (B 2.), Kese dibi (B 3.), Okur- dak (B 4.), Çakmak (B 5.), Dişleme (B:6), Döşeme (B 7.), Kerkme (B 8.), Kurt izi veya it izi (B 9.)

liği ele alındığında Türk tarihi kadar eskiye dayandı- ğı düşünülmektedir. Düğümler yündür. Hav yüksek- liği 3mm dir. çözgü 1 cm. 5, atkılar 1 cm. 6 dır. 1 cm. iki çözgü etrafında dönerek bağlanan, 2 adet Gördes düğümü bulunmaktadır. Düğüm sıralarının, araları- na iki atkı geçirilmektedir. Renkler: Lacivert, kırmızı, siyah, beyaz, yeşil, tarçın (yörede tetir de denmektedir) turuncu kullanılmıştır. Yüzeyde kullanılan bezemelere, Dana gözü (Be- zeme 1.), Topbaşı (Bezeme 2.), Kese dibi (Bezeme 3.), Okurdak (Bezeme 4.), Çakmak (Bezeme 5.), Diş- leme (Bezeme 6.), Döşeme (Bezeme 7.), Kerkme (Be- zeme 8.), Kurt izi veya it izi (Bezeme 9.) denilmekte- dir. Dokumanın eni: 1.18 cm, boyu:1.88 cm.dir. Saçak uzunluğu; başlangıç saçak 2 cm, bitiş sa- çak; 8cm soldan sağa bükümlü ve düğümlüdür. Geç- ki (süpürgelik) bitiş: 3,5 cm, Eriş (süpürgelik) başlan- gıç: 3 cm. dir. Kenar dönmeleri:1 cm. olarak dikdört- Foto 1. gen yapıyı dört yandan toparlar. Dikdörtgen forma sahip halı dıştan içe kırmızı tar- ları ende 118–229 Boy 220–270 arası değişkenlik gös- çın lacivert tarçın kırmızı lacivert kırmızı turuncu ze- termektedir. Yer yaygısı amaçlı üretilmişlerdir. Üre- timlerinde, “ıstar” tezgâhı, atkıları sıkıştıran “kirkit”, iplik bükümü (eğirmek) için “kirmen” kullanılmıştır.

4. Örnek Halı Tasarım Özellikleri Konya/Ereğli/ Kutören de bulunan halımız Istar Kenarlık Bezeme 1. tezgâhında üretilmiştir. bkz. fotoğraf no:1 dokundu- ğu yıl bilinmemekle birlikte, imamdan alınan bilgiye göre 1947 yılında Kutören camisine bağışlanmıştır. Ancak üzerinde taşıdığı bezemeler ve tasarım özel- Kenarlık Bezeme 2.

104 arış V / 2 0 1 1 Carpets of Kutören, Their Design Features and a Case Study Nuran SAY

min renkli, üst üste bindirilmiş parçalardan bir bü- tün elde edilerek tasarlanmıştır. Halının merkezi ke- narlık bezemelerle çakmak (Bezeme 5.), kurt izi (Be- zeme 9.) isimli kenarlık bezemelerle dört bir yandan çevrelenmiştir. Kenarlık (Kenarlık Bezeme 1, 2.) en ve sayısı; başlangıç ve bitiş; dıştan içe 4,5–7–3-cm, dir. Kenarlık boy ve sayısı; dıştan içe sağlı sollu kenarlık 1–5,5- 11,5- cm. dir. Kenarlık bezemeleri içten ve dış- tan su bezemeler (Su Bezeme 1.) çevreleyerek kenar- lık bezemeleri birbirinden ayırırken, Ende ince, boy- da biraz kalın çizgi görünümüyle kırmızı renkli su ha- lının merkezini toparlarcasına dört bir yandan sara- rak yerini alır. Halının merkezi döşeme (Bezeme 7.) isimli su ile üst üste bindirilmiş baklava dilimi şek- linde sınırlandırılarak göbek oluşturulmuştur. Göbek

Su Bezeme 7. Halı Ayrıntı 1.

Göbek 1. Foto 2.

arış V / 2 0 1 1 105 Kutören’de (Ereğli-Konya) Bulunan Halılar, Tasarım Özellikleri ve Bir Örnek Nuran SAY

Foto 3. Foto 4. bezemenin (Göbek 1.) her iki ucuna top başı (Beze- lısı, Foto 5.)9, Bergama Halısı (Foto 6.)10, Çanakkale me 2.) denilen iki bezeme yerleştirilmiştir. Baklava Halısı (Foto 7.)11 Uşak Halısı (Foto 8.)12 Eskişehir Ha- 13 diliminin bıraktığı boşluk dört bir yandan dana gözü lısı (Foto 9.) merkezinde baklava görünümlü bir gö- beğe sahip olsa da benzerlik göstermemektedir. (Bezeme 1.) ve kese dibi (Bezeme 3.) ile serpme biçi- minde doldurulmuştur (Halı Ayrıntı 1). 6. Sonuç Konya/ Ereğli’ye bağlı Kutören kasaba camisinde tes- 5. Karşılaştırma pit ettiğimiz on halıdan biri olan ürünümüz, lacivert, Yakın ve uzak çevre halılarıyla yaptığımız karşılaştır- kırmızı, turuncu renklerin baskın olduğu tek merkez- ma sonuçları ise; Çayhan halısı iki göbekli olması dı- li yer yaygısı olarak dokunmuş havlı bir yapıya sahip- tir. 1.18 X 1.88 boyutlu çok renkli görünümlü dikdört- şında dikdörtgen formuyla benzerlik göstermektedir. gen yüzeyi, Dana gözü, Topbaşı, Kese dibi, Okurdak, 6 7 (Foto 2.) Alayunt halısı (Foto 3.) üzerinde taşımış Çakmak, Dişleme, Döşeme, Kerkme, Kurt izi veya it izi olduğu kurt izi tek göbekli ve dikdörtgen forma sahip isimli bezemelerle hareketli hale getirmişlerdir. Beze- olmasına rağmen düzenleme olarak benzerliği yok- me kullanımı bakımından Alayunt, tasar bakımından tur. Geleneksel Anadolu Halısı (Foto 4.)8, Konya Ha- Çayan halısına benzerlik gösterse de özgün yapısıyla

6 N. Say, “Ala-Yuntlu Halılarından (Muğla-Marmaris) Üç Örnek”Erdem, 9 N. Ölçer, VII bl. “Turkish Carpets and Their Collections in Tur- Atatürk Kültür Merkezi Dergisi, Sayı 53 Ankara, 2009, s.198. key”, Turkish Carpets From The 13th-18th Centuries, Tekstil Bank Ya- yınları 1996, s.40. 7 N. Say, “Çiğan-Çayan (Konya-Ereğli-Çayhan) Halılarından Üç Örnek” II.Uluslararası Türk El Dokumaları (Tekstil) Kongresi ve Sanat 10 N. Ölçer, age., s. 54. Etkinlikleri, S.Ü., Selçuklu Araştırmaları Merkezi Başkanlığı Ya- 11 N. Ölçer, age., s. 71. yınları Konya, 2009 s.245. 12 N. Ölçer, age., s. 195. 8 V. Enderlein, XXIII bl. “Medieval Carpets From Asia Minor”, Tür- 13 F. Batari, XXIX bl. “Turkish Carpets From Budapest”, Turkish Car- kish Carpets From The 13 th-18th Centuries, Tekstil Bank Yayınları pets From The 13th-18th Centuries, Tekstil Bank Yayınları Ankara 1996, s.33. 1996, s.77.

106 arış V / 2 0 1 1 Carpets of Kutören, Their Design Features and a Case Study Nuran SAY

Foto 5.

arış V / 2 0 1 1 107 Kutören’de (Ereğli-Konya) Bulunan Halılar, Tasarım Özellikleri ve Bir Örnek Nuran SAY

Foto 6.

108 arış V / 2 0 1 1 Carpets of Kutören, Their Design Features and a Case Study Nuran SAY

Foto 9.

Foto 7. Enderlein, Volkmar (1996), XXIII bl. “Medieval Carpets from Asia Minor”, Turkish Carpets from The 13th-18th Centu- ries, Tekstil Bank Yayınları, s.33. Gündüz, Tufan, (1997), Anadolu’da Türkmen Aşiretleri “Bozulus Türkmenleri 1540 - 1640”, Ankara: Birleşik Kitapevi. Özer, M. (2004), Kutöeren Kasabası, Bütün Yönleri İle, İzmir: Kan- yılmaz Matbaası. Özer, M. (2006), Karacadağ Köyleri, Bütün Yönleri İle, İzmir: Kan- yılmaz Matbaası. Ölçer, Nazan (1996), VII bl. “Turkish Carpets and their Col- lections in Turkey”, Turkish Carpets from The 13 th-18th Centuries, Tekstil Bank Yayınları, Ankara s.40. Türkay, Cevdet (1979), Başbakanlık Arşiv Belgelerine Göre, Os- manlı İmparatorluğunda Oymak Aşiret ve Cemaatlar, İs- tanbul: Tercüman Kaynak Eserler Dizisi. Say, Nuran (2009), ”Ala-Yuntlu Halılarından (Muğla- Marmaris) Üç Örnek” Erdem, Atatürk Kültür Merke- zi Dergisi, Sayı 53, Ankara, s.198. Say, Nuran (2009), “Çiğan-Çayan (Konya-Ereğli-Çayhan) Ha- Foto 8. lılarından Üç Örnek” II.Uluslararası Türk El Dokumaları farklılığını gözler önüne sermektedir. Umudumuz sa- (Tekstil) Kongresi ve Sanat Etkinlikleri, Konya: S.Ü. Selçuk- nat tarihi sayfalarındaki haklı yerini almasıdır. lu Araştırmaları Merkezi Başkanlığı Yayınları, s. 245. Sakin, Orhan (2010),16.YY, Osmanlı Arşiv Kayıtlarına Göre Kaynaklar Bilici, A., Erel M.H. , Ertekin, F., (2005), Ereğli ve Yöresi, Kon- Anadolu’da Türkmenler ve Yörükler Boylar-Kabileleler- ya, Ereğli Belediyesi, Konya. Cemaatler, İstanbul: Step Ajans Matbaacılık. Batari, Frenc (1996), XXIX bl. “Turkish Carpets from Buda- Sümer, Faruk (1980), Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy pest”, Turkish Carpets from The 13th-18th Centuries, Teks- til Bank Yayınları, Ankara s.77. Teşkilâtı-Destanları, Istanbul: Elif Ofset.

arış V / 2 0 1 1 109 Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dallarında Eğitim Amaçlı Doğal Boya Laboratuvarı Kurmanın Gerekliliği The Need for the Establishment of Laboratory in the Educational Program of Traditional

Menekşe Suzan TEKER* Turkish Handicrafs, Carpet - Rug and old Fabric Design

ÖZET ABSTRACT Lisans ve yüksek lisans eğitimlerinde, öğrencilere In order to create infrastructure and provide derslerde alt yapı oluşturmak ve araştırma yapma research opportunities for students in imkânı sunmak amacıyla “Doğal Boya Laboratuarı” undergraduate and graduate education, the kurmanın gerekliliği konulu bildiri ele alınacaktır. establishment of “Natural Dye Laboratory” is Teknolojinin gelişmesiyle yok olmaya yüz tut- necessary. muş bitkisel boyalar ve boyama yöntemleri, Gü- Natural dyes and techniques are in danger of zel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanat- extinction due to the development of technology. ları Bölümü Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenle- By the planned establishment of this laboratory ri Anasanat Dalı’na kurulması planlanan bu la- in Traditional Turkish Handicrafts Department, boratuarla, öğrencilere, Türkiye’de kullanılan Carpet-Kilim and Old Fabric Design, Main Art doğal boyaların liflere uygulanmasındaki çeşitli Branch will provide an opportunity to students yöntemleri, geleneksel yöntemlerle yapılan bo- for learning different techniques of natural dye yamaları ve kullanılan malzemeleri, alanda yapı- applications, traditional dyeing techniques and lan araştırma verilerine göre öğrenme fırsatı su- used materials according to the field research nacaktır. Öğrenciler bu laboratuarda öğrendikle- datas. Students will have the opportunity ri teknik bilgileri uygulama fırsatı bulacaklar. Bö- to apply their theoretical knowledge in this lümlerde verilen dersler ve içerikleri, laboratu- laboratory. Courses and their contents, tools arda kullanılacak araç-gereçler, uygulanabilecek and supplies used in the laboratory, tests and testler ve teknolojik gelişmeler anlatılacaktır. Ay- technological developments will be discussed. rıca doğal boyaların kullanılmasının avantajları, The importance, advantage and disadvantage of dezavantajları, önemi ve boyanan iplerin kalite- using natural dyes and the effect on dyed yarn sine etkileri karşılaştırmalı olarak irdelenecektir. quality will be explored comparatively. Anahtar Kelimeler: Doğal boyalar, Geleneksel Keywords: Natural dyes, Traditional dyeing boyama yöntemleri, Boya laboratuvarı techniques, Dye laboratory

1. Giriş Kumaş Desenleri (Tasarımı) Anasanat Dalı veya Halı- Türkiye’de ki üniversitelerden Güzel Sanatlar Fakültele- Kilim Anasanat Dalı bulunmaktadır (Tablo 1.) Bu bö- rinde bulunan toplam 12 Geleneksel (Türk) (El) Sanat- lümlerde verilen doğal boya ile ilgili “Boya Bilgisi ve ları Bölümü içerisinde, 9 bölümde Halı-Kilim ve Eski Uygulaması”, “Doğal Boya Uygulamaları”, “Doğal Bo- yama Teknik ve Uygulaması I-II” gibi derslerin içerik- * Araş. Gör., Akdeniz Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel leri doğrultusunda, doğal boya laboratuarlarına ihti- Türk El Sanatları Bölümü, Antalya, e-posta: [email protected] yaç duyulmaktadır. Bu laboratuarlar sadece derslere Research Assistant, Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Department of Tra- ditional Turkish Handicrafts, Antalya. alt yapı oluşturmakla kalmayıp, araştırma yapmaya da

110 arış V / 2 0 1 1 The Need for the Establishment of Natural Dye Laboratory in the Educational Program of Traditional Turkish Handicrafs, Carpet - Rug and old Fabric Design Menekşe Suzan TEKER

Üniversite Bölüm Anasanat Dalı Geleneksel Türk El Halı-Kilim ve Eski Kumaş 1 Akdeniz Üniversitesi Sanatları Desenleri Geleneksel Türk El Halı-Kilim ve Eski Kumaş 2 Atatürk Üniversitesi Sanatları Desenleri Geleneksel Türk El Halı-Kilim ve Eski Kumaş 3 Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanatları Desenleri Geleneksel Türk El Halı-Kilim ve Eski Kumaş 4 Dokuz Eylül Üniversitesi Sanatları Desenleri Geleneksel Türk El Halı-Kilim ve Eski Kumaş 5 Marmara Üniversitesi Sanatları Desenleri Mimar Sinan Güzel Sanatlar 6 Geleneksel Türk Sanatları Halı-Kilim-Eski Türk Kumaşları Üniversitesi Geleneksel Türk El 7 Sakarya Üniversitesi Halı-Kilim Sanatları Halı-Kilim ve Eski Kumaş 8 Süleyman Demirel Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Desenleri Geleneksel Türk El Halı-Kilim ve Eski Kumaş 9 Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sanatları Desenleri Tasarımı

Tablo 1. Yüksek Öğretim Kurumları Resmi Sitesindeki “Devlet Üniversiteleri” Linkine Göre Düzenlenmiştir.

olanak sağlamaktadır. Yöresel boyama teknikleri, kul- bilir. “Doğal boyamacılığın tarihçesi anlatılarak lanılan değişik mordanlar ve boyarmaddelerin analiz- Türkiye’de doğal boyamacılığın gelişimi üzerinde lerinin yapılmasına imkân vermektedir. durulacaktır. Ayrıca kimyasal boyama üzerinde de Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Ge- durulacaktır.”1 leneksel Türk El Sanatları Bölümü Halı-Kilim ve Eski Bir diğer örnekte Süleyman Demirel Üniversi- Kumaş Anasanat Dalı’nda kurulacak olan “Doğal tesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Halı-Kilim Boya Laboratuarı”nda farklı olarak teknolojik yön- ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dalı’nda veri- temlerle de boya yapılmasına imkân sunacak dona- len “Boya Bilgisi ve Uygulaması” dersinin içeriği- nım ve alt yapı oluşturulacaktır. Bu doğrultuda labo- dir. Şöyle tanımlanmıştır; “Doğal boyamacılığın ta- ratuarlarda bulunması gereken araç-gereçler, boya nımı, kapsamı ve tarihçesi, günümüzde bitkisel bo- makineleri ayrıca irdelenecektir. yamacılık, mordan tanımı, özellikleri, çeşitleri, boya Öncelikle doğal boya ile ilgili bölümlerde verilen ve boyarmaddenin tanımı, arasındaki farklar, boyar- derslere değinilecek ve buradan yola çıkarak bir boya maddenin özellikleri, boyama teorileri, teorilerin laboratuarının gerekliliği, içeriği, malzemeleri ve ile- geçerliliğinin tartışılması, bitkisel boyaların kimya- riye yönelik teknolojiyle uyumlu yapılabilecek araş- sal yapılarına göre tasnifi ve özellikleri, mordanla- tırma ve uygulamalar açıklanacaktır. ma yöntemleri, haslığın tanımı, çeşitleri, haslık ta- 2. Doğal Boya Dersleri ve İçerikleri yininde kullanılan önemli metotlar, bitkisel boyala- Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenleri (Tasarımı) Anasanat rın kullanılmasının yararları, Türkiye’de bitkisel bo- Dallarında okutulan doğal boya ile ilgili dersler; “Boya yamacılıkta kullanılan bazı bitkilerin botanik özel- Bilgisi ve Uygulamaları”, “Boya Bilgisi ve Uygulaması”, likleri, verdikleri renkler ile ışık ve sürtünme haslık “Doğal Boyama Teknik ve Uygulaması I - II” ve “Doğal değerleri, bu bitkilerin bazıları kullanılarak labora- Boya Uygulamaları” olarak çeşitlilik göstermektedir. tuar ortamında, çeşitli ekstrakt hazırlama ve mor- İlk olarak Dokuz Eylül Üniversitesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Halı-Kilim ve Eski Ku- 1 Dokuz Eylül Üniversitesi resmi Sitesinde yayılanan ders maş Desenleri Anasanat Dalı’nda verilen “Boya programları (Erişim tarihi Ekim 2010) http://web.deu.edu.tr/ Bilgisi ve Uygulamaları” dersinin içeriği verile- gsf/?p=53&lang=1&referer=18

arış V / 2 0 1 1 111 Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dallarında Eğitim Amaçlı Doğal Boya Laboratuvarı Kurmanın Gerekliliği Menekşe Suzan TEKER

danlama yöntemleri ile boyama denemelerinin ya- rıdır. Avrupa’da “Türk kırmızısı”, Türkiye’de “Boyacı pılması ve bitkisel boyacılığın ayrıntılarıyla öğrenil- Kökü”, “Boyacı Pürcü” veya “Dil Kanatan” gibi yerel mesi amaçlanmıştır.”2 adlara sahip kökboya, Türkiye’nin hemen her bölge- Akdeniz Üniversitesi Geleneksel Türk El Sanatla- sinde yetişmektedir (Harita 1). Kökboyasından özel rı Bölümü Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Ana- mordanlarla elde edilen mor renk, farklı olarak mu- sanat Dalı’nda da “Doğal Boyama Teknik ve Uygula- rex ve purpura isimli kabuklu deniz hayvanlarından ması I - II” olarak tanımlanmış dersler bulunmakta- da elde edilmektedir.5 dır. Bu dersler kapsamında öğrenci önce bitkisel bo- yaların önemini, boyama yöntemlerini, halk kültü- ründe yöresel boyamacılığı ve doğal boya bitkileri- nin özelliklerini inceleyecek ve öğrenecektir. Sonra- sında terbiyeyi, boyama işlemlerini, tekstil boyama- cılığında kullanılan cihaz ve boyama şekillerini, bo- yar maddelerin sınıflandırılmasını, ışık ve rengin ta- nımını, doğal boyalarla yün boyama işlemlerini, bazı temel renkleri veren (mavi, kırmızı, sarı, mor, kahve- rengi, yeşil ve portakal rengi) boya bitkilerinin özel- liklerini öğrenecektir.3 Örneklerden de anlaşılacağı üzere derslerin uy- Harita 1. Kırmızı Noktalar Türkiye’de Kökboya Bitkisinin Yetiş- gulamalı olarak yapılması gerekmektedir. Öğrenci- tiği Bölgeler nin yapacağı boyamalar bilginin kalıcılığı açısından Mordanlı ve mordansız olarak yapılan boyamalar da oldukça önemlidir. sonucunda geniş renk skalaları elde edilebilmekte- 3. Kullanılan Doğal Boyar Maddeler ve Mordanlar dir. Kullanılan mordan maddeleri doğal ve kimya- Türkiye bitki türü bakımından oldukça zengindir. sal olarak ikiye ayrılmaktadır. Doğal mordanlar, erik Tüm Avrupa ülkelerinde toplamda 11.000 bitki türü suyu, koruk suyu, küllü su, sirke, yoğurt suyu vb., bulunurken, yalnızca Türkiye’de doğal olarak yeti- kimyasal mordanlar ise şap, krom, krem tartar, sa- şen 9.000 tür bulunmaktadır. Sadece özel ekolojik çıkıbrıs, göztaşı vb. dir. Elbette yün boyamada en şartlara uyum sağlayabilen ve sınırlı alanlarda ya- çok kullanılan mordan maddesi şaptır. Mordanla- şayabilen endemik bitki türü sayısı ise 3.000’dir.4 ma işlemi 3 farklı şekilde yapılabilir. Elde edilmek Doğal boyamacılıkta kullanılan bitki türü ise yakla- istenen renge ve haslık derecelerine göre ön mor- şık 150’dir. danlama, birlikte mordanlama ya da son mordan- Kurulan bu doğal boya laboratuarlarında kullanıla- lama yapılabilir. bilecek bitki sayısı oldukça fazladır. Bölgesel flora fark- 4. Araç – Gereçler lıları sonucu kullanılacak boya bitkileri hiç şüphesiz ki Laboratuarda yapılacak geleneksel yöntemli boya- farklılık gösterecektir. Ancak bunların içinde hemen her malar ve testler için gerekli olan malzemeleri de- bölgede kolayca bulunabilen ya da satın alınabilen bit- mirbaş malzemeler, sarf malzemeler ve test cihazları kiler de mevcuttur; Kökboya, çivit otu, safran, sumak, olarak üç temel başlık altında inceleyeceğiz. muhabbet çiçeği, cehri, aspir, havacıva bunların sa- 4.1. Demirbaş Malzelemeler dece öne çıkan örnekleridir. Bu bitkilerin boyama için Demirbaş malzemeler bölüme kayıtlı ve dayanıklı kullanılan kısımları bitkiden bitkiye değişkenlik göster- eşyalardır. Laboratuarda ki temel ihtiyaçlardan ve mektedir. Meyve, çiçek, yaprak, rizom, gövde, taç yap- yapılacak işleme özgü malzemelerden oluşmakta- rak veya tüm bitki kullanılarak boyama yapılabilir. dır. Laboratuarda mutlaka olması gereken tezgâh, Bu zengin flora içerisinde tüm dünyada çok kilitli dolap (kimyasallar için), raflar ve havalandır- önemli olan Kökboya’nın ( tinctorum) yeri ay- ma sistemi dışında kalan malzemeler sıralanacak- tır. 2 Süleyman Demirel Üniversitesi resmi sitesinde yayınlanan ders • Boyamanın yapılacağı değişik ebatlardaki programları (Erişim tarihi Ekim 2010) http://gsf.sdu.edu.tr/docs/ kazanlar. Kazanlar bakır ise kalaylı olmalı, eğer de- gtesdersicerikvekred.pdf 3 Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatla- ğilse boyama esnasında bakır bileşimleri renk oluşu- rı Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dalı Açma Kriterleri Ka- munu etkileyebilir (Foto 1-2). taloğu, 2010 4 M. Demir, S. Çelik, Ö.F. Noyan, “Türkiye’de Yetişen Bazı Önem- li Boya Bitkilerinin Üretim Teknikleri ve Elde Edilen Renklerin 5 K. D. Casselman, S. J. Kadolph, “Horticultural Hues: Natural Haslık Dereceleri”, III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, 20-22 Dyes from Plants”, Chronica Horticulturae, V. 50, Number 2, 2010, Mayıs 2010, Cilt III, s.1187-1196 . s. 19-23.

112 arış V / 2 0 1 1 The Need for the Establishment of Natural Dye Laboratory in the Educational Program of Traditional Turkish Handicrafs, Carpet - Rug and old Fabric Design Menekşe Suzan TEKER

Foto 1. Bakır Boyama Kazanı, 5lt, M.S. Teker, 2010

Foto 2. Bakır Boyama Kazanları, 50lt, 5lt, 25lt, M.S. Teker, 2010

arış V / 2 0 1 1 113 Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dallarında Eğitim Amaçlı Doğal Boya Laboratuvarı Kurmanın Gerekliliği Menekşe Suzan TEKER

• Su arıtma cihazı. Boyama da etkili olan su- • Hassas terazi. Gerekli boya, kimyasal ve bo- yun kireçli olmaması önemlidir. Bu nedenle yağmur yanacak malzemenin tartılması için gereklidir. La- suyu bile kullanılabilmektedir (Foto 3). boratuar ortamında yapılan boyama miktarları göz önüne alınmalıdır (Foto 5).

Foto 3. Su Arıtma Cihazı Nüve NS Foto 5. Hassas Terazi (Kern 0,01gr hassasiyetle)

• Ayaklı ocaklar ve tüpler. Eğer imkân varsa • Mikroskop. Elyaf, iplik ve kumaş analizle- odun ateşinde de boyama yapılabilir (Foto 4). ri için gereklidir. Ayrıca öğrencilerin lifleri tanıması içinde kullanılacaktır (Foto 6).

Foto 4. Ayaklı Ocak, M.S. Teker, 2010 Foto 6. Mikroskop (Boeco Germany-Binoküler)

114 arış V / 2 0 1 1 The Need for the Establishment of Natural Dye Laboratory in the Educational Program of Traditional Turkish Handicrafs, Carpet - Rug and old Fabric Design Menekşe Suzan TEKER

• Etüv. Testler için kullanılmak üzere gerek- mektedir (Foto 7).

Foto 9. Elektronik Kontrolörlü ve Motorlu İplik Çıkrığı(Pro-Ser)

• Ölçüm kapları. Suyun ve kimyasalların ölçü- münün yapılabilmesi için gereklidir. 1’er lt’lik plas- tik kaplar, cam beherler, cam pipetler vb. (Foto 10).

Foto 7. ETÜV (Nüve - 22 Lt) Foto 10. Değişik Ebatlardaki Cam Ölçü Kabı, Mezür, Pipet ve Maşa (Tahta) • pH metre. Boyamanın en önemli etkenlerin- den biride pH durumudur. Sabit veya portatif bir pH • Süzgeç. Boyama sonrasında arta kalan sıvı- metre kullanılabilir (Foto 8). nın süzülmesi için ve boyamada kullanılacak bitkile- rin temizlenmesi için gereklidir. • Metal havan. Kurutulmuş bitkilerin boyama- da kullanılacak hale getirilmesi için kullanılır. • Tahta kaşık ve karıştırıcılar. Boyama süresin- ce boya kanı sürekli karıştırılmalıdır. Böylece homo- jen bir boyama elde edilebilir. • Termometre. Boyamanın en önemli etkeni olarak sıcaklık kontrol edilmelidir. • Huni. Sıvı aktarılmasında kullanılmak üzere gerekmektedir. • Kişisel malzemeler; Eldiven, maske, önlük. 4.2. Sarf Malzemeler Sarf malzemeler sürekli tüketim halinde olana mal- zemelerdir. Boya laboratuarında kullanılacak sarf malzemeler boyar maddeler, mordanlar, boyanacak iplik ve liflerdir. Eldiven ve maskeyi bu bölüme de dahil edebiliriz. Yün iplik ve elyafı, pamuk iplik ve elyafı doğal ren- ginde alınmalıdır. Boyar madde olarak bölgede yeti- şen bitkiler toplanıp gerekli işlemlerden sonra bo- Foto 8. pH Metre (Hanna- Masa üstü) yamada kullanılabilir. Eğer imkân varsa laboratuarın ihtiyaçlarını karşılayacak kadar tarımı yapılabilir veya • İplik çıkrığı. Boyanacak malzemenin düzgün hazır olarak satın alınabilir. Mordan malzemelerin- olarak sarılması ve sonrasında düzgün bir şekilde den doğal olanları aynı şekilde kendi imkânlarınız kullanılabilmesi için gerekmektedir (Foto 9). doğrultusunda temin edilebilir.

arış V / 2 0 1 1 115 Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dallarında Eğitim Amaçlı Doğal Boya Laboratuvarı Kurmanın Gerekliliği Menekşe Suzan TEKER

Foto 11. Ceviz Kabuğu, M.S. Teker, 2010

Mordan ve boyar maddeler için örnekler; Potas- daha da arttırmıştır. Boyamalar sonucunda yapıla- yum alüminyum sülfat, bakır sülfat, potasyumdik- cak haslık testlerinin önemi büyüktür. Doğal boya- romat, bakır II sülfat, potasyum bitartarat, alümin- ların yeniden talep edilmeye başlaması, sentetik bo- yum sülfat, demir sülfat vb. Boyanacak malzemeye yalar gibi fabrika ortamında sürekli kullanılabilmesi ve elde edilmek istenen renge göre bu liste artacak- için bu laboratuarlarda yapılacak araştırmalar olduk- tır. Boyar madde olarak da bölgesel yetişen bitkiler ça mühimdir. ilk akla gelenlerdir. Sonrasında en çok kullanılan bit- Bu doğrultuda laboratuarda boyama öncesi ve kiler kullanılabilir. Kökboya, çivitotu, aspir, muhab- sonrasında uygulanabilecek testleri, kimyasal ve fi- bet çiçeği, adaçayı, ceviz, papatya, soğan kabuğu, ha- ziksel testler olaraka ikiye ayırabiliriz. vaciva, kına, nar kabuğu, sumak, sütleğen vb. (Foto Kimyasal olarak, renk ölçümü (spektrofotometre 11-12-13-14-15.) Datacolor), elyaf analizi, boya ve kimyasal analizler yapılabilir. 4.3. Test Cihazları Fiziksel olarak tüm haslık testleri (yıkama haslık Laboraturların en önemli özellikleri uygulama son- testi, kuru ve yaş sürtünme haslık testleri, ışık haslık rasında test yapabilmeye olanak sunmasıdır. Öğren- testi, terlemeye karşı haslık testi, denzi suyuna kar- cilerin edindikleri bilgileri uygulayıp sonuçlarını da şı renk haslığı) gramaj testi, tüylenme testi gibi test- test ederek öğrenmeleri gerekmektedir. Üniversite- ler yapılabilir. Haslık testleri için Türk Standartları lerdeki laboratuarlar bir AR-GE ünitesi olarak da ça- Enstitüsü’nün skalaları gerekmektedir. 1-5 gri skala lışabilmelidir. Bu konuda gerekli maddi ve manevi aşağıdaki testlerin ve diğer haslık testlerinin uygu- yardımların alınması da önemlidir. Başta üniversite- lanması halinde gereklidir: lerin, sonrasında özel kuruluşlarında desteğiyle bu • Evsel Yıkmaya ve Ticari Müesseselerde Yıka- anlamda çok yol katedilebilir. maya Karşı Renk Haslığı Tayini – S.No: TS EN ISO Doğal boyaların son zamanlarda yeniden önem 105-C-06/ Metod C1S kazanmaya başlaması (sağlık ve çevreye koşulları ne- • Sürtünmeye Karşı Renk Haslığı Tayini- Kuru- deniyle) sentetik boyalarla arasında ki kıyaslamayı S.No: TS EN ISO 105-X12

116 arış V / 2 0 1 1 The Need for the Establishment of Natural Dye Laboratory in the Educational Program of Traditional Turkish Handicrafs, Carpet - Rug and old Fabric Design Menekşe Suzan TEKER

Foto 12. Papatya, M.S. Teker, 2010 Foto 13. Havaciva, M.S. Teker, 2010

Foto 14. Altın Otu, M.S. Teker, 2010 Foto 15. Potasyum Alüminyum Sülfat (Şap), M.S. Teker, 2010 Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dallarında Eğitim Amaçlı Doğal Boya Laboratuvarı Kurmanın Gerekliliği Menekşe Suzan TEKER

• Sürtünmeye Karşı Renk Haslığı Tayini- Yaş- da sentetik boyaların ticareti de büyük bir ivmeyle S.No: TS EN ISO 105-X12 hızlanmış ve İngilizlerin tutuculuğu sonucu, Alman- • Renk Haslığı Deneyleri-Sabunla veya Sabun ya bu konuda ilk sırayı almıştır. Şu anda günümüz- ve Soda ile Yıkamaya Karşı Renk Haslığı- S.No: EN de kullanılan yaklaşık 3500 sentetik boyanın kaynağı ISO 105 –C10.6 şans eseri analinden elde edilen mor renk olmuştur. Sentetik boyaların gün geçtikçe ortaya çıkan za- 5. Teknolojik Uygulamalar rarları sonucunda doğal boyaya yeniden bir eğilim Bu laboratuarlarda aynı zamanda teknolojik boyama başlamıştır. Buna rağmen doğal boyalarının tarımın- yöntemleri de uygulanabilir. Hatta geleneksel boya- daki zorluklar, standartlar renklerin elde edilmesinin ma yöntemlerinin sonuçlarıyla karşılaştırma yapa- zorluğu ve maliyetinin fazla olması nedeniyle gere- bilmeye olanak sunması oldukça önemlidir. Aynı re- ken önemi kazanamamaktadır. Her ne kadar doğal çeteler kullanılarak yapılacak olan boyamalar sonu- boyalı ürünlerin kalitesi çok iyi ve ömrü uzun olsa da cunda renk ve haslık dereceleri karşılaştırılabilir. Ay- düşük kalite, kısa ömür ve düşük maliyetli sentetik rıca boyama sonrasında ki atıklarda bu karşılaştır- ürünlerin esiri olmuş durumdayız. Avrupa Birliği’nin maya dahil edilebilir. Atıklar daha sonra ayrı bir bi- doğal boyalara yeniden yönelmesi bu konuda atıl- rimde toksik analizi için teste tabi tutulabilir. Sen- mış adımların en büyüğüdür. Özellikle çocuk kıyafet- tetikle doğal boya arasındaki en büyük sorunlara- lerinde doğal boya kullanımına dikkat çekmekte, çev- dan biri olana çevreye duyarlı olma konusunda sen- reye ve insana verdiği zararları yapılan araştırmalar- tetik boyalar oldukça başarısızdır. Uygulanabilirliği la ortaya koymaktadır. kolaylaştırmak açısından da büyük önem taşımakta- Doğal boyaların sentetik boyalarla karşılaştırıl- dır. Hiç şüphesizki teknolojik boya makinalrında ya- ması konusunda yapılan araştırmalar, yayınlanan pılan boyama işlemleri oldukça kolay ve zahmetsiz- makaleler haslık testleri sonucunda arada çok be- dir. Sentetik boyalarda kullanılan teknolojinin doğal lirgin bir fark olmadığını ortaya koymaktadır. Bu du- boyalar içinde kullanılabilmesinin araştırılması için rumda doğal boyaların kullanımı daha da önem ka- bu laboratuar en uygun yerdir. zanmaktadır. Aynı sonuçları elde ederken hem kendi- Bir diğer açıdan, firmaların kullanımınada sunu- mize hem de çevreye zarar vermenin anlamı yoktur.8 lan bu yöntemlerin analizlerinin üniversite laboratu- Doğal boyamacılığın geçmişteki önemini yeniden arlarında yapılmasıda önemlidir. kavrayabilmek ve yok olmaya yüz tuttuğu şu günler- 6. Değerlendirme ve Sonuç de boyamacılığı yeniden canlandırabilmenin yolla- Boyarmaddelerin ilk kez ne zaman ve nasıl kullanıl- rından biri de bu alan ve benzeri alanlarda eğitim dığına dair kesin bir tarih olmasa da bitki ve hayvan- gören öğrencileri eğitmektir. Öğrencilerin edindikle- lardan elde edilen doğal boyarmaddelerin­ çok eski ri bilgileri sadece teoride bırakmak yerine, onlara uy- bir geçmişi olduğu bilinmektedir. Tarihsel süreç içe- gulama yapma şansı da tanımış oluyoruz. Mezuniyet risinde boyamacılık, doğal boyalarla başlayan ve sonrasında boya işletmelerin de çalışmayacak olsa daha sonra sentetik boyalarla devam eden bir süreç- bile, yaptığı araştırmalarla doğal boyaya için önem- tir. Doğal boyaların ilk kullanıldığı tarihe ait bulgu- li adımlar atmış olacaktır. İleride kendi imkânlarıyla lar dokumanın da geçmişine yakın tarihleri işaret et- boyama yapabilecek konuma gelebilir. Bilinçli in- mektedir. Günümüzde Pakistan’da bulunan(o tarih- sanlar yetiştirmekte bir o kadar önemlidir. lerde Hindistan’da bulunan) ve M.Ö. 3000 yıllarına Bu örneklerden yola çıkarak, bölümlerde okutu- dayanan İndus nehri kıyısındaki Mohenjo-Daro’da lan derslerin uygulamalarının yapılması gerektiği or- yapılan kazılarda az miktarda mavi boya bulunmuş- taya çıkmaktadır. Öğrencilerin görsel algılarından tur. Mohenjo-Daro ve Harappa şehirleri ilk olarak edindikleri bilgilerin daha kalıcı olduğu da düşünü- 1922 yılında Hintli bir arkeolog tarafından keşfedil- lürse bu gereklilik daha da önem kazanmaktadır. miş ve 1947’den sonra yapılan kazılarda bulunan bu Doğal boyamacılığı ailesinden kalan bir miras mavi boya (indigo), günümüze kadar ulaşmış en eski olarak gören ve halen uygulayan çok az kişi ve işlet- boyadır.7 me vardır. Eğer gerekli çalışmalar yapılmazsa bilgi- Sonrasında 1856 yılında Londra Kraliyet Kim- ler ve uygulamalar bu kişilerle birlikte unutulup gi- ya Kolejinde Wiliam Perkin kinin sentezlemeye ça- decektir. lışıken elde ettiği anilinle sentetik boyaları keşfet- ti. Fransa’nın boyalara olan büyük ilgisi sonucun- 8 M. Benli, H. Kalender, “Doğal Boyalar ile Sentetik Boyaların Kar- şılaştırılması”, TÜBİTAK Eğitimde Bilim Danışmalığı Projesi, Hazi- ran-2008; N. Türkmen, S. Kırıcı, M. Özgüven, M. İnan, D. A. Kaya, 6 Türk Standartları Enstitüsü resmi sitesinden alınmıştır http:// “An Investigation of Dye Plants and Their Colourant Substances www.tse.org.tr/Turkish/lab/denizlitekstil.pdf in the Eastern Mediterranean Region of Turkey”, Botanical Journal 7 R. Karadağ, Doğal Boyamacılık, Ankara, 2007, s. 8. of the Linnean Society, 2004, Sayı 146, s.71-77.

118 arış V / 2 0 1 1 The Need for the Establishment of Natural Dye Laboratory in the Educational Program of Traditional Turkish Handicrafs, Carpet - Rug and old Fabric Design Menekşe Suzan TEKER

Kaynaklar sinden fiyat teklifi ile alınmışır. (Erişim tarihi Ekim Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sa- 2010) http://www.kocintok.com.tr natları Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dalı Mert, H. H., Doğan, Y., Başlar, S. (1992) “Doğal Boya Elde- Açma Kriterleri Kataloğu, 2010. sinde Kullanılan Bazı Bitkiler”, Ekoloji Dergisi, Sayı 5, Benli, M. Kalender, H. (Haziran-2008), “Doğal Boyalar ile Ekim-Kasım-Aralık, s.14-17. Sentetik Boyaların Karşılaştırılması”, TÜBİTAK Eği- Pro-Ser Laboratuvar Malzemeleri ve Otomasyon San. Tic. timde Bilim Danışmalığı Projesi. LTD. ŞTİ. Resmi sitesinden fiyat teklifi ile alınmıştır. Casselman, Kadolph, K. D. S. J. “Horticultural Hues: Na- (Erişim tarihi Kasım 2010) http://www.pro-ser.com/ tural Dyes from Plants”, Chronica Horticulturae, V. 50, index.htm Number 2, s. 19-23. Süleyman Demirel Üniversitesi resmi sitesinde yayınlanan Demir, M, Çelik, S., Noyan, Ö.F. (20-22 Mayıs 2010), ders programları (Erişim tarihi Ekim 2010) http://gsf. “Türkiye’de Yetişen Bazı Önemli Boya Bitkilerinin sdu.edu.tr/docs/gtesdersicerikvekred.pdf Üretim Teknikleri ve Elde Edilen Renklerin Haslık Dereceleri”, III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, Türk Standartları Enstitüsü resmi sitesinden alınmıştır, Cilt III, s.1187-1196. Ağustos 2007, (Erişim tarihi Ekim 2010) http://www. Dokuz Eylül Üniversitesi resmi Sitesinde yayınlanan ders tse.org.tr/Turkish/lab/denizlitekstil.pdf içerikleri (Erişim tarihi Ekim 2010) http://web.deu. Türkmen, N., Kırıcı, S., Özgüven, M., İnan, M., Kaya, D. A. edu.tr/gsf/?p=53&lang=1&referer=18 (2004), “An Investigation of Dye Plants and their Co- Dölen, E. (1992), Tekstil Tarihi, İstanbul, s. 457-528. lourant Substances in the Eastern Mediterranean Karadağ, R. (2007), Doğal Boyamacılık, Ankara, s. 8. Region of Turkey”, Botanical Journal of the Linnean So- Kocintok Laboratuar Malzemeleri Tic. San. A.Ş. resmi site- ciety, 146, s.71-77.

arış V / 2 0 1 1 119 Osmanlı Sarayı için Dokunmuş Yer Yaygıları

The Flat Weavings produced

Hülya TEZCAN* for the Ottoman Palace

ÖZET ABSTRACT Topkapı Sarayında ipekli yer yaygılarından oluşan The Topkapı Palace preserves an important önemli bir koleksiyon bulunmaktadır. Osmanlı- collection of silk floor coverings. Magnificient larda halkın toplu olarak katıldığı zafer kutlama- tents were furnished with silk floor coverings, ları, şehzadelerin sünnet ve sultan hanımların ev- curtains, divan covers and cushions during lilik düğünlerinde, yazlık göçlerde, savaşlarda, av- the celebrations of Ottoman victories, the larda kurulan muhteşem çadırlar böyle ipekli yer circumcision festivities of the princes, to which yaygıları, perdeler, sedir örtüleri ve yastıklarla the entire populace participated, the summer süslenirdi. Bu dokumalarda geleneksel halı ve ki- migrations, military campaigns and hunting lim desenlerinin kullanıldığı görülür. İpekli doku- parties. maya ayrıca kılaptan denilen altın ve gümüş ala- The traditional carpet and rug designs can şımlı tel katılarak zenginliği arttırılmıştır. be seen in these textiles. The silk weavings were Uşak halılarının şemalarını taşıyan ipekli yay- further enhanced by the addition of the gold - gılar, Saray kilimlerinin deseninde olanlar, çen- and silver- wrapped thread known as kılaptan. gelli baklava şekilleriyle karakteristik geleneksel There are silk floor coverings in the design schema of Uşak carpets, with the design of Palace kilim deseninde olanlar vardır. Ayrıca Sakız Ada- kilims, and with the characteristic kilim motif of sı ve Tunus’un Osmanlı dönemi ipekli mefruşa- the çengelli baklava, a diamond shape outlined with tı, son dönem Suriye, Hereke üretimi olan doku- hooks. In addition, silk household textiles from malar tanıtılacaktır. Ottoman- era Chios and Tunus, late-era Syria and Anahtar Kelimeler: Saray, ipek, yer yaygısı, per- production from Hereke will be introduced. de, yastık. Keywords: palace, silk, floor covering, curtain, cushion. Bu çalışmanın amacı; Topkapı Sarayı koleksiyo- nunda bulunan ve 16 – 20. yüzyıl arasını kapsayan dö- neme ait ipekle dokunmuş, yer yaygıları, perdeleri ve tır. Böylece saray dokumalarıyla Osmanlı dokumacılı- mefruşatı tanıtmak ve üstün kalitedeki bu eserlerin ğının ulaştığı en üst seviye gösterilmeye çalışılmıştır. mevcudiyetine bakarak halk dokumalarıyla kıyaslama Topkapı Sarayı Müzesi Kumaş Koleksiyonunda, imkânı sağlamaktır. Halkın yünle dokuduğu halı ve ki- ipek ve kılaptanla dokunmuş, üstün kalitede bir grup limlerle aynı desene sahip bu yaygıların dokumasına yer yaygısı ve duvar askısı/perde bulunmaktadır. Bu altınlı tel de katılarak değeri bir kat daha artırılmış- dokumalarda halı ve kilim kompozisyon şemalarının tekstile uygulanmış olması dikkati çeker. Taşınması * Doç. Dr., Topkapı Sarayı Müzesi, Padişah Elbiseleri ve Kumaş daha kolay ve gösterişli olan dokuma yaygılar sefer Bölümü Emekli Uzmanı, e- posta: [email protected] Assoc. Prof. Dr. Retired Expert, Dept. of the Royal Cloths and Textiles, sırasında otağ-ı hümayûnlarda (sultan çadırları) kul- Topkapı Palace Museum lanılmak üzere hazırlanırdı. Bunun yanısıra sultanla-

120 arış V / 2 0 1 1 The Flat Weavings produced for the Ottoman Palace Hülya TEZCAN

rın yazlık saraylarında, av için gittiği yerlerde, düğün- lerde kurulan otağlarda böyle yaygılardan istifade edilmiştir. Sultanların yaşamında önemli bir yer tu- tan çadırların pahalı kumaşlardan gösterişli ve süs- lü örtülerle tefriş edilmesine özen gösterilirdi. Ça- dır ve döşemeler Mehterhane-i Hayme denilen yerde yapılıp, muhafaza edilirdi. Sultanahmet’te bugün- kü Tapu Dairesi yerinde faaliyet gösteren Mehter- hane Kasrında, saraylar ve daire-i hümayûnlar için; perdeler, nihaliler, ma’kadlar vs. döşemeler yapılır- dı. Burada çalışanlara Mehteran-ı Hayme denirdi. Haymedûz, mehter ve şakird (yardımcı) olmak üze- re 37 kişiydiler.1 Sultanları düğünlerde düzenlenen çeşitli eğlence- leri seyrederken tasvir eden çok canlı minyatürlü yaz- malarda ipekli mefruşatın kullanıldığı görülür.2 Ya- zılı kaynaklar da Osmanlıların erken dönemlerinden itibaren çadırlarda dokuma yaygılar ve perdeler kul- lanıldığını kaydetmektedir. Yıldırım Bayezid’le (1389 – 1402) Timurlenk arasında geçen Ankara Savaşının (1402) Timur’un başarısıyla sonuçlanmasının ardın- dan, Timur Bursa’yı yağma ettirmiştir. Semerkant’a götürdüğü pek çok savaş ganimeti arasında bol mik- tarda ipekli kumaşın da bulunduğu söylenir. Kaynak- Foto 1. Uşak halısı deseninde dokunmuş yer yaygısı (TSM.13/1783) lar; özellikle Yıldırım’ın Bursadaki sarayından alınan ipekli bir çadır perdesinin on arşın büyüklüğünde, latılmaktadır. Gönül açan bir yerde dünyayı gören bir dikişsiz, nakışlarla işlenmiş, yekpare bir sanat eseri yüksek tepe üzerinde bir çadır kurulmuştur…. İpleri olduğunu kaydetmektedir.3 ipektendir. Renk, renk kumaşlardan süslü bir kubbe Osmanlı Sultanlarının çadır ihtiyacı için zaman, kurulmuştur. Türlü sanatlarla işlenmiş perdesi, altın zaman Bursa tezgâhlarına ipekli kumaş siparişi ver- tellerle işlenmiş cibinliği, altın işlemeli ipek yaygısı dikleri belgelerden anlaşılır. 1519 tarihli Yavuz sultan rahat ve inayet sermayesidir.5 Selim’e (1512 – 1520) ait bir hükümde; “Hassa otağ- Çadırlara serilmek üzere hazırlanan yaygılar baş- larım içun tafta hacet olup….geciktirmeden 4 top kır- langıçta; uzun dikdörtgen, kareye yakın ölçülerde do- mızı, 3 top yeşil, 3 top sarı çifte tafta” isteği bildiril- kunurken, 19.yüzyılda zemine uygun biçimde yuvar- mektedir (Dalsar 1960: 277) . 1532 tarihinde Avustur- lak olarak hazırlandıkları görülür. Yaygının merkezin- ya seferine giden Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520 – de, çadır direğinin dikildiği kısımda yuvarlak bir delik 1566) çadırını Celâlzade Koca Nişancı ayrıntılı bir şe- açılan, son devir Hereke ürünü olan bu yaygılar Aske- kilde anlatırken yer yaygılarından şöyle bahseder; “… ri Müzede Çadır Deposunda muhafaza edilmektedir.6 serzîba sayebanlar kurulup, sahn-ı zemine lâtif ve mü- Halı ve kilime nazaran daha ince ve zayıf olan yer nakkaş kıtalar ve harir(ipek) ve dibadan müzehhep ve yaygıları çok ince ve iyi kalite olan Mısırdan gelen 4 masnu garip kaliçeler (halılar) döşenmişti. hasırlar üzerine seriliyordu. Topkapı Sarayında Ha- Otağ-ı hümayûnların görenleri hayran bırakan rem odalarında hâlâ mevcut olan bu hasırların sa- ihtişamı yüzyıllar boyu sürüp gitmiş ve kaynakla- raylara ait masraf defterlerinde; Mısırdan getirilen ra konu olmuştur. Zübdet-üt Tevarih’te, 1611 yılı- alaca hasır olarak adı geçmektedir. nın Haziran ayı olayları arasında Sultan I. Ahmed’in Saray koleksiyonundaki mevcut yaygılar dört gru- (1603 – 1617) Davud Paşa yöresinde düzenlenen av ba ayrılabilir: ve av eğlenceleri için kurulan otağlar ve örtüleri an- Birinci grup; Uşak halılarının kompozisyonlarını taşır, bu gruba ait ait üç örnek vardır. Birinci örnek; 1 M. Z. Pakalın, “Mehterhane-i Hayme”, “Mehterhane Kasrı”, 425 cm uzunluk, 300 cm genişliğinde, yarısından ke- “Mehteran-ı Hayme” Maddeleri, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlü- ğü, C.II, İstanbul 1971, s. 449 – 450, 450 – 451, 446. 2 TSMK. A.3593, Surname-i Vehbi, y.11a, 79b, 115b, 1720 tarihli. 5 Bkz. O. Ş. Gökyay, “Zübdetü’t Tevârih”, Tarih ve Toplum 9 (Eylül 3 F. Dalsar, Bursa’da İpekçilik, İstanbul 1960, s.25. 1984) İstanbul, s.210 – 216. 4 İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilâtı, Ankara 1945, 6 C. Çürük– E. Çiçekçiler, Örnekleriyle Türk Çadırları, İstanbul 1983, s.271 s. 22 – 26.

arış V / 2 0 1 1 121 Osmanlı Sarayı için Dokunmuş Yer Yaygıları Hülya TEZCAN

silmiş bir yer yaygısıdır (TSM.)13/ 1783). (Foto 1) Ma- dalyonlu Uşak halılarına benzer bir kompozisyon şe- ması gösterir. Bir tam ve bir yarım madalyonu var- dır. Tamamının 800 - 850 cm uzunluğunda ve üç ma- dalyonlu olduğu anlaşılmaktadır. Birer metre enin- de üç parçanın eklenmesinden meydana gelmiştir. Ham ipekten, düz dokuma tekniğinde, ayrıca beyaz kılaptanla üst yüzde atkı takviyeli olarak dokunmuş- tur. Zemin koyu mavi, madalyon ve bordür konturla- rı kırmızı ipektendir. Madalyonun zemininde ve bor- dürdeki çiçeklerde sarı ve beyaz kılaptan kullanılmış- tır. Köşelerde çeyrek madalyonlar yer almıştır. Ma- dalyonların içi natüralist lâle ve ve karanfillerle dol- durulmuştur. Madalyonun dışındaki kısım boş bıra- kılmıştır. Zemin deseninin etrafını üç bordür dola- şır. Ortadaki geniş olup, içini bir çiçek suyu dolaşır. 16.yüzyıl sonu, 17.yüzyıl başına ait Klâsik Osmanlı zevkini aksettiren bir eserdir. İlk defa Tahsin Öz ta- rafından yayınlanan eser, 1983 yılında açılan Anado- lu Medeniyetleri Sergisinde ve katalogda yer almış- tır. Daha sonra Muhteşem Süleyman adıyla Amerika, İngiltere, Almanya ve Japonya’yı dolaşan sergide yer almıştır.7Amerika sergisinin kataloğunda bütüne ta- Foto 2. Uşak halısı deseninde dokunmuş yolluk. (TSM.13/1791) mamlanmış bir desen çalışması da yer almıştır. İkinci örnek; 456 cm uzunluk, 128 cm genişli- burada daha koyudur. Bu da 17.yüzyılda bu tür yer yay- ğinde, tek en olup, alt kısmı kesik bir ipek yolluktur gılarının seri halde üretildiklerini açıklamaktadır. (TSM.13/ 1536 ). Yolluğa ait iki kesik parça daha mev- İkinci grup; Osmanlı Saray grubu halı seccadele- cut olup, bütünü tamamlarlar (TSM.13/1785, 1786). riyle saray kilimlerinin desen özelliklerini taşıyan ku- Yolluk; kırmızı zemin üzerine, yeşil renkle konturlu maş seccadelerdir. Bu grupta iki seccade yer almakta- üç madalyona sahiptir. Madalyonların zemininde ve dır. Birinci örnek; 200 cm uzunluk ve 120 cm genişlik- bordürdeki çiçeklerde sarı ve beyaz kılaptan kullanıl- te, kırmızı ipek zemin üzerine sarı (altın) ve beyaz (gü- mıştır. Biri geniş olmak üzere üç bordürlüdür. Bu yay- müş) telle desenlendirilmiş, düz dokuma tekniğinde gı birinci örnekle dokuma tekniği ve malzemesi iti- dokunmuş nadir örneklerden biridir (TSM.13/1537). bariyle çok benzer. Ancak kompozisyon şeması ola- (Foto 3) Mihrap nişinin yuvarlak dilimli konturu siyah- rak Uşak halılarına daha yakındır. Köşelerdeki çeyrek la belirtilmiştir. İçi Osmanlı saray kilimlerinde kulla- nılan kaydırılmış eksen üzerinde sonsuza giden süm- madalyonlardan başka uzun taraflarda yarım madal- bül dallarıyla doludur. Seccadenin yedi bordüründen yonlar yer almıştır. Madalyonların içi lâle ve karanfil- ortadaki geniş olup; yeşil zemin üzerine kırmızı kıvrık lerle doludur. Ayrıca bütün, yarım ve çeyrek madal- yapraklı ve diyagonal kıvrımlar arasında kırmızı, mavi, yonların arası hiç boş yer kalmadan lâle ve karanfil- beyaz renklerden oluşan iri çiçek motiflidir. Bu bordür lerle doldurulmuştur. Bu yolluğun bir benzeri Was- Osmanlı saray halıları grubuyla benzerlik gösterir. Os- hington DC.’de Textile Museum’da olup, çatmadan- manlı dokumalarının bir özelliği olarak konturlar be- dır. Bir köşe parçası kalmıştır. Bu parçadan yolluğun lirgindir, ana motif detaylar arasında açık olarak seçi- bütününün desenini çıkartmak mümkün olmuştur.8 lir. 17.yüzyılın başlarına ait olan seccade tarafımızdan Üçüncü örnek; ipekten yukardakine benzer bir yollu- yayınlanmış, daha sonra Anadolu Medeniyetleri Ser- ğa ait kesilmiş üç küçük parçadır. Yanyana geldiklerin- gisinde9 ve Uluslararası XI. Halı Kongresi kapsamında de ancak bir bütünün yarıdan azını tamamlıyabiliyor- Topkapı Sarayında açılan seride sergilenerek katalog- lar. (13/1805, 1806, 1791). (Foto 2) Yukardakinin aynı da yer almıştır.10 olmakla beraber; zemin kırmızısı, yeşil ve mavi renkler

9 H. Tezcan “ Topkapı Sarayındaki Halı Seccadeler”, Türkiyemiz 38 7 T. Öz, Türk Kumaş ve Kadifeleri II, İstanbul 1951, Levha LXIII; Filiz (1982) İstanbul, s. 20 – 26 (İng. Özeti s.44 – 45), s.21; Çağman Çağman, Anadolu Medeniyetleri (Selçuklu/Osmanlı) III, İstanbul 1983, 1983, III, E.237. s.246, E.235; Esin Atıl, The Age of Sultan Süleyman the Magnificent, Na- 10 H. Tezcan,”Topkapı Sarayı Müzesindeki Kumaş ve Halı koleksi- tional Gallery of Art, Washington DC. 1987, s. 217, K. 150. yonu: Döşemelik, seccade ve diğer mefruşattan seçme örnek- 8 Atıl 1987, s.218, Kat No. 151. ler”, Topkapı Sarayı Müzesi Döşemelikler, XI. ICOC Uluslararası Halı

122 arış V / 2 0 1 1 The Flat Weavings produced for the Ottoman Palace Hülya TEZCAN

Foto 3. Bitkisel desenli yünle dokunmuş Osmanlı Saray kilim- lerinin ipekle dokunmuş örneği. (TSM.13/1537)

Foto 5. Geleneksel kilimlerin çengelli baklava desenlerini ta- şıyan ilikli kilim tekniğinde dokunmuş ipek yolluk. (TSM.13/1543)

İkinci örnek; 250 cm uzunluk ve 140 cm genişlik- te, koyu kırmızı zemin üzerine sarı (altın) kılaptanla karanfil desenli bir seccadedir (TSM.13/1538). (Foto 4) Kemha tekniğinde dokunmuş seccadenin kompozis- yon şeması itibariyle Osmanlı Saray Halıları ve Ki- limleriyle doğrudan benzerliği yoktur. Kaynaklarda dolaşma nakış olarak geçen, sağlı, sollu karanfille- rin bağlandığı dalgalı, paralel hatlı kompozisyonuyla daha çok kaftanlık kumaş desenleriyle benzerlik gös- terir. Dilimli mihrap kemerinin konturu, sarı telli ze- min üzerine birbirine bağlı rumilerden oluşan bir su ile doludur. Mihrap nişi mavi konturlu, birbirine pa- ralel dalgalı hatlar ve bunlara bağlı bir sağa bir sola dönük karanfiller ile doldurulmuştur. Mihrabın orta- sından sarkan kandil bu dizileri bozmaktadır. Üç bor- dürlü seccadenin ortadaki geniş bordürü birbini ta- kip eden üçlü süsen buketleriyle, kenardaki ince bor- dürler ise kıvrımlı yaprak çiçek suyu ile doludur. Aynı dönem Hint dokumalarıyla da dikkat çekici bir ben-

Kongresi kapsamında Topkapı Sarayı Müzesi, Eski Seferli Koğuşunda açı- Foto 4. Osmanlı kumaş literatüründe ‘’ dolaşma nakış’’ olarak lan Sergi Kataloğu, (19 Nisan – 21 Mayıs 2007) İstanbul, s. 23 – 30, geçen desende, kemha tekniği ile dokunmuş seccade (TSM.13/1538) s. 38, K.3 (Sibel Alpaslan Arça).

arış V / 2 0 1 1 123 Osmanlı Sarayı için Dokunmuş Yer Yaygıları Hülya TEZCAN

zerlik gösteren ve 17. yüzyıla tarihlenen bu seçkin eser yayınlanmıştır.11 Üçüncü grup, İpek ve kılaptanla dokunmuş ve çengelli baklavalar şeklinde kilim desenleri taşıyan yaygılardır. Bu grupta yer alan iki örnekten birincisi; 432 cm uzunluk ve 134 cm genişlikte ipek bir kilimdir (TSM. 13/1543). (Foto 5) İpek ve kılaptanla kilim mo- tifleriyle kilim tekniğinde12 dokunmuştur. Kırmızı ze- min üzerine etrafına çengelli baklavalar sıralanmış- tır. Merkezdeki daha iri baklavanın etrafında, beyaz kılaptanla dokunmuş küçükleri yoğunlaşmıştır. Yaygı dört bordürlü olup, ortadaki daha geniş ve kilimler- de pek rastlanmayan fıstık içi yeşilidir. İnce bordür- lerdeki kademeli konturlu yatay “S” motifleri de ki- limlerin karakteristik unsurlarıdır. Yün kilimlerle çöz- gü sıklığı karşılaştırıldığında ipek kilimin 1 santimin- den 11 çözgü geçerken bu sayı yün kilimlerde 3-4’e düştüğü gözlenir. Güney Anadolu yöresinin yün ki- limlerinin özelliklerini taşıyan bu ipek kilim, 18.yüz- yıl sonu, 19.yüzyıl başına ait olarak tarihlenir. İkinci örnek; her biri 436 cm uzunluk ve 120 cm Foto 6. Mihrap nişleriyle bölümlere ayrılmış bir desen gösteren genişlikte olan iki ayrı kanat yaygıdır (TSM. 13/1531, ipekli duvar perdesi/askısı (TSM.13/1782) 1532). Koyu kırmızı ipek zemin üzerine beyaz kılap- tanla desenli olup, kanatlar karşılıklı olarak birleşti- rildiklerinde bir bütünü tamamlarlar. Ortada büyük iki tarafında daha küçük olmak üzere kademeli kon- turlu baklavalar sıralanır. Baklavaların aralarındaki boşluklarda karşılıklı üçer iri daire yer alır. Yuvarlak- ların arası hiç boş yer bırakılmadan küçük geometrik şekillerle doldurulmuştur. Bordür dört parçalı çiçek- lerle doludur. Bordürün dışında, genişçe kırmızı ze- min kumaşından boş bir saha bırakılmıştır. Baklava- lar ve zemin dolgusu dışında kilim desenleri ve tek- niğiyle hiçbir ilgisi olmayan yaygı bu türün tek örne- ği olup, 19.yüzyılın başına tarihlenir. Dördüncü grup, doğrudan yaygılarla ilgili değildir. Çadırların içinde duvarlara asmak veya bölmeleri ayır- mak için kullanılan örtülerdir. Uzun kenarlarında made- ni askı halkaları hâlâ mevcut olan bu dokumalar üç veya daha fazla endeki kumaşın birleşmesinden meydana gelmiştir. Bu gruba dâhil üç örneğin özelliği; sütunla- ra dayanan kemerlerle bölümlere ayrılmış olmalarıdır. Birinci örnek; 725 cm uzunluk ve 360 cm geniş- likte olup, 120 cm eninde üç parçanın eklenmesin- den meydana gelmiştir (TSM.13/1782). (Foto 6) Ze- min patlıcan moru renginde, etrafı fıstıki yeşil renk- Foto 7. Sakız Ada’sının kendine has ipekli kemha dokumasın- li geniş bordürlü perde, düz dokuma tekniği ile do- dan Osmanlı zevkine uygun bir seccade (TSM.13/1525) kunmuştur. Mor zemin, düz hatlı, sivri kemerli, do- kuz derin nişe ayrılmıştır. Nişler aralıklı, konturları boşlukları natüralist lâle ve karanfillerle doludur. Çi- çiçek suludur. Nişlerin dar araları ve üstteki kemer çekler beyaz kılaptan konturlu, ince beyaz dallar ve yeşil yapraklar arasında yer alır. Ana bordürde; kıv- rık dallar arasında kılaptanla belirtilen bitkisel mo- 11 Öz 1951, Lev. LII; Tezcan 1982, s.23; Tezcan 2007, s.108 – 109, tifli su ve iki tarafındaki ince çiçek sulu bordür birin- K.35 12 B. B. Acar, Kilim, Cicim, Zili, Sumak, Türk Düz Dokuma Yaygıları, İs- ci grubun ilk örneği ile benzer. Perde desen özellikle- tanbul 1982, s.47, Desen 3. ri ve dokuması ile 17.yüzyıla tarihlenir.

124 arış V / 2 0 1 1 The Flat Weavings produced for the Ottoman Palace Hülya TEZCAN

İkinci örnek, 780 cm uzunluk ve 360 cm genişlik- kin karışımıyla yeni bir desen anlayışı oluşmuştur. te olup, dokuz parçanın eklenmesiyle meydana gel- Örneğin geniş, düz çizgili bordürlerin köşelerde ke- miştir (TSM. 13/1781). Kırmızı ipek zemin üzerine be- sişmesiyle meydana gelen kareler ve içindeki çiçek- yaz kılaptanla desenlendirilmiştir. Mihrap nişleri mi- ler Batı karakterindeyken, bordürlerde akan bordür mari şeklinde verilmiştir. Burmalı sütunlara dayanan suyu, mihrap şeması veya zeminin ortasındaki sekiz- muntazam yuvarlak dilimli kemerlerin ortasından bi- gen form Osmanlı zevkini yansıtır. rer kandil sarkmaktadır. Sütun başlıkları ve kaideleri Sakız ipeklilerinden birinci örnek 167 cm uzun- gerçeğe uygun olarak dokunmuştur. Her sütun baş- luk ve 127 cm genişlikte, kareye yakın, ortasında di- lığının üzerinde bir kökten çıkarak boşlukları doldu- limli bir merkezi madalyona sahip yer yaygısıdır ran lâle ve karanfiller vardır. Kemerlerin üzerinde ku- (TSM.13/1550), (Tezcan 2007: 62). Kırmızı atlas ze- maşın zemini, düz olarak bir bordür halinde bırakıl- min üzerine sarı kılaptan, fıstık içi yeşil ve mavi renk- mıştır. Burada muntazam aralıklarla sıralanmış, yan- le dokunmuştur. Yerel özelliklerin Osmanlı zevkiy- yana bir lâle sırası vardır. Burmalı sütunlar ayrıca do- le bütünleştiği güzel bir dokumadır. Dokumanın ar- kunup, zeminde bulundukları yere dikilmiştir. Böyle- kasında sol köşede yer alan Gümrük damgasında, ce hem ek yerleri gizlenmiş, hem de ek yerlerinde ör- M.1746’da dokunduğunu gösteren “Damga-i Sakız tüye direnç kazandırılmış, iki sütun arasının dik ve sene 1160” yazılıdır. gergin kalması sağlanmıştır. Perde; bir taraftan lâle, Sakız ipeklilerinden ikinci örnek 175 cm uzunluk karanfil gibi bitkisel motiflerle Klâsik Osmanlı zevki- ve 111 cm genişlikte, Osmanlı zevkine uygun bir sec- nin geç devirdeki görüntülerini sergilerken, diğer ta- cadedir (TSM.13/1525) (Foto 7), (Tezcan 2007: 68). raftan mimarî tarzının süslemesi Batı etkilerini gös- Mor zemin üzerine mavi, beyaz, sarı renkli kılaptanla termektedir. Perde 18. yüzyıl sonu, 19.yüzyıl başına dokunmuştur. Dilimli mihrap nişi Osmanlı karakte- tarihlenir. rinde olmasına rağmen, bordürler, köşe dolguların- Bu perdenin 612 cm uzunluk ve 261 cm genişli- daki çiçekler yerel zevki yansıtır. ğindeki çok yakın bir benzerinde aynı kompozisyon Sakız ipeklilerinden üçüncü örnek 188 cm uzun- şeması tekrarlanmıştır (TSM. 13/1779). Fakat bura- luk ve 125 cm genişlikte, Osmanlı zevkinden çok ye- da sütunlar yeşil zeminlidir. Kemer başlangıcı hiza- rel zevki aksettiren bir seccadedir (TSM.13/1539) sından kesilen perdenin mihrap tepelerinden sarkan (Foto 8), (Tezcan 2007: 66). Kırmızı zeminli seccade- kandillerinin ancak şişkin karınları kalmıştır. Perde nin zeminini üç kemerli nişin taşıdığı, stilize edilmiş bu kısmından kıvrılarak içinden ip geçirilmek sure- kubbeli bir mimari doldurur. Dokumanın arkasındaki tiyle ikinci defa kullanılmıştır. Bu gruplar dışında, Osmanlı Sarayını dışardan besleyen dokuma merkezlerinden Sakız Adası (Tez- can 2007: 23 – 30), Halep, Şam, Lübnan, Tunus13 do- kuma ürünlerinin en güzel örnekleri Topkapı Sarayı Koleksiyonunda yer alır. Sakız Adası ipeklileri, genel- likle Sakız kemhaları olarak tanınmıştır. Bunlar, eks- tra bağlantı çözgüleri olmayan, bağlantıların dörtlü gruplar halinde zemin çözgüleriyle yapıldığı doku- malardır. Çözgüler hem zemin örgüsünü işleyip, hem ön yüzde takviye atkılarını bağladığı için desen iplik- leri kumaşın arkasında yüzer. Zemin atkısı genellik- le ipek değil, pamuktur. Atkı sıklığının da 1santimde 14 adet olması dokumanın gevşek olmasına sebep olmuştur. Sakız ipeklileri bağlantı çözgülü ve ekstra takviyeli Osmanlı kemhalarından daha düşük kaliteli olup, 18. yüzyılda Osmanlıların önemli ihraç ürünleri arasındadır. Adada Osmanlılardan önce de 15.yüzyı- lın başlarından itibaren Cenevizlilerin kurduğu ipek- li dokumacılık vardı. Osmanlıların adayı ele geçir- meleriyle (1566), mevcut yerel karakterlere Osman- lı desenleri de girmiş böylece başkent ve yerel zev-

13 H. Tezcan,”Topkapı Sarayı Koleksiyonundaki Tunus Perdeleri”, Foto 8. Sakız Adası’nın kendine has ipekli kemha dokumasın- Ev Tekstili 6 (1995),s. 8 – 12. dan Ada deseniyle dokunmuş seccade (TMS.13/1539)

arış V / 2 0 1 1 125 Osmanlı Sarayı için Dokunmuş Yer Yaygıları Hülya TEZCAN

Foto 10. Dolmabahçe Sarayı’ nın Lihye-i Saadet Dairesi’nin mefruşatından bir örnek. İpek ve kılaptanla kilim deseninde dokun- Foto 9. Sakız Adası’nın kendine has ipekli kemha dokumasın- muş bir kanepe. dan Osmanlı zevkine uygun bir yolluk. (TSM.13/1572)

Gümrük damgasında, M.1748’de dokunduğunu gös- teren “Damga-i Sakız sene 1162” yazılıdır. Sakız ipeklilerinden iki adet yolluk vardır. Bunlar- dan ilki 361 cm uzunluk ve 132 cm genişlikte, krem ren- gi zemin üzerine, sarı, mavi, yeşil ve nohut renkli ipek ve kılaptanla dokunmuş, daha çok Osmanlı zevkini yansıtan bir yolluktur (TSM.13/1572) (Foto 9), (Tezcan: 74). Ana zemin, belirli aralıklarla sıralanmış oniki kollu üç yıldız ile aralarında yer alan konturları dilimli, oval, salbekli madalyonlara sahiptir. Madalyonların iç dol- gusu merkezden çevreye doğru dönerek yerleştirilmiş lâle motifleridir ki; bu şema Osmanlı karakterindedir. Sakız ipekli yolluklarından ikincisi 471 cm uzun- luk ve 120 cm genişlikte, koyu sarı zemin üzeri- ne, sarı, mavi, yeşil ve pembe renkli ipek ve kılap- tanla dokunmuş, daha çok Batı zevkini yansıtan bir yolluktur(TSM.13/1591) (Tezcan 2007: 64). 1744 yılın- Foto 11. Merkezinde Arap harfleriyle ‘’Lübnan ‘’ yazılı yastık, do- da adaya Fransızların göç ettiği bilinmektedir (Tez- kunduğu yeri göstermesi bakımından önemlidir, (Özel Koleksiyon). can 2007: 27). Yolluğun ana zeminini konturlarını ru- teminin döşemeleri böyle özel dokumalardır. (Foto milerin teşkil ettiği, birinden diğerine açılan bakla- 10) Aynı renklerin ve tekniğin uygulandığı mefruşat- va şeması doldurur. Rumilerin konturlarında görülen ta; perdelerde yollu desen, oturma sisteminde bakla- küçük kareli dolgularla madalyonların içinde görülen va şekillerinin kullanılması farklı desenle bir bütün- çok ince karelerle yapılan dolgular Osmanlı sanatına lük yaratıldığını gösterir. Bu grubun menşeyi ve tari- yabancıdır. Bu belki de o sıralarda ipekli dokumacı- hi hakkında ipucu veren ipek kilim tekniğinde dokun- lıkta yıldızı parlayan Lyon ipeklilerinin taklit edildiği muş kare şeklinde küçük bir yastık, bir özel koleksi- bir örnektir. Muhtemelen Fransızların adaya göçün- yonda bulunmaktadır. Krem rengi zemin üzerine etra- den sonra üretilmiş olmalıdır. Son olarak saray koleksiyonunda bulunan, fazla bi- fını çeviren iki düz bordürün içi küçük çiçekler ile do- linmeyen bir grup eğer ve at örtüsü vardır ki; ipekli ki- ludur. Ana zeminin ortasında yer alan onaltı kollu yıl- lim geleneğini devam ettirir. 19.yy sonu, 20.yy başla- dızın güllerle çevrili merkezinin ortasında Osmanlı- rında bu dokumaların giderek yaygınlaştığı ve çeşit- ca ‘‘Lübnan’’ yazısı dokumanın menşeyini gösterme- lendiği mevcut örneklerden anlaşılmaktadır. Doku- si bakımından önemlidir.(Foto 11) malarına kılaptan katılmış bu eğerlerle aynı özellikleri Topkapı Sarayında muhafaza edilen ipekli kilim taşıyan yer yaygıları, minderler, perde ve koltuk döşe- tekniğinde dokunmuş eğerlerde, oturma yeri, iki yan, meleri, sofra örtüsü takımları, kitap cildi ve terlik yüzü, arka ve tabanca kılıflarında aynı malzeme ve teknik para kesesi, gibi örnekler bulunur. Bu grubun en belir- kullanılarak beş farklı desen uygulanmıştır. Eğerler- gin özelliği her parçanın tezgahta ayrı ayrı dokunmuş den birinde (TSM. 36/1417) (Foto 12) iki yandan sar- ve desenin parça içinde tamamlanmış olmasıdır. Ör- kan tabanca kılıflarından birinin üzerinde bulunan neğin; Dolmabahçe Sarayının Lihye-i Saadet Odası- H.31 Mart 1310 (M.1896) tarihi bu dokumaların ta- nın mefruşatı; perdeleri ile takım olan bir oturma sis- rihlenmesinde yol gösterici olmuştur.

126 arış V / 2 0 1 1 The Flat Weavings produced for the Ottoman Palace Hülya TEZCAN

Foto 13. Sultan II. Abduhamid tuğralı, ipek ve kılaptanla do- kunmuş cilt kabı, (İst. Büyükşehir Bel. Müz. No . 4457

lıklar, yolluklar ve duvar askıları dokunmuştur. Saray- Foto 12. İpek ve kılaptanla dokunmuş tabanca kılıfı, eser tarihli ların tefrişlerine ait masraf defterlerine bakıldığında, olması bakımından önemlidir (H.1310/1896), (TSM.36/1417) sarayın bir halk sanatı ürünü olan yün kilimlere faz- İpekli kilim dokumalardan seçilen bir diğer örnek, la rağbet etmediği görülür. Ancak kilim ve halı desen- Dolmabahçe Sarayında muhafaza edilen bir seccade lerinin bazen aynı teknikle bazen kumaş tekniğinde, olup, 220 cm uzunluk ve 135 cm enindedir. Saray ka- ipek ve kılaptan gibi zengin malzemeyle dokunmuş yıtlarına Lübnankâri olarak geçen eser krem rengi ze- örneklerinin kullanıldığı mevcut eserlerden anlaşılır. min üzerine, mavi, sarı, mor ve sarı kılaptanlı tel ile Avrupa ve Amerika müzelerine bakıldığında; nihali ve dokunmuştur. (64/1962). Ana zeminde iki sütunun ta- yollukların çatma örneklerine de rastlanır. İşleme yay- şıdığı dilimli bir mihrap nişi yer alır. Mihrap nişini alt- gı ve perdelerin de örnekleri çoktur. Bütün bu örnekler ta bir vazodan çıkan çiçekler, üstte mihrap kemerin- saray için bu tür yer yaygılarının ne kadar çok çeşit ve den sarkan üç sarı kandil doldurur. Seccadede abartılı zenginlikte yapıdığını da ortaya koymaktadır. bir bezeme hakimdir. Barok kıvrımlı çerçeve, dival iş- Kaynaklar leme görünümünde dokunmuş uzun kıvrık dallar ara- Atıl, Esin (1987), The Age of Sultan Süleyman the Magnificent, sında renkli çiçekler, ilk bakışta dikkati çeker. National Gallery of Art, Washington DC. Yıldız Sarayı Kütüphanesinden çıkan bir kitap cilt Balpınar Acar, Belkıs (1982), Kilim, Cicim, Zili, Sumak, Türk kapağının da üstündeki Abdülhamit (1876 – 1909) Düz Dokuma Yaygıları, İstanbul. tuğrasıyla ipek kilim dokumalar içinde özel bir yeri Çağman, Filiz (1983), Anadolu Medeniyetleri (Selçuklu/Osmanlı) III, İstanbul. vardır. Bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Müzesin- Çürük, Cenap – Çiçekçiler, Ersin (1983), Örnekleriyle Türk Ça- de bulunan eser (Env. 4457) (Foto 13) 25 cm uzunluk dırları, İstanbul: Askeri Müze Yayınları. ve 15 cm enindedir. Cildin 5 cm genişliğindeki sır- Dalsar, Fahri (1960), Bursa’da İpekçilik, İstanbul. tında Arapça ‘‘Şerh el Mecelle 2“ yazılıdır. Mavi renk- Öz, Tahsin (1951), Türk Kumaş ve Kadifeleri II, İstanbul. li telli zemin üzerine beyaz telle dokunmuş cildin ön Pakalın, Mehmed Zeki (1971), Tarih Deyimleri ve Terimleri Söz- kapağında sultanın tuğrası, arka yüzünde Barok çer- lüğü, İstanbul, Cilt I, II, III. Tezcan, Hülya (1995),”Topkapı Sarayı Koleksiyonundaki Tu- çeveli bir şemse içinde ay-yıldız motifi işlenmiştir. nus Perdeleri”, Ev Tekstili 6, İstanbul. Her iki kapağın etrafı pembe ve kırmızı rengin ton- Tezcan, Hülya (1995),”Sakız Adasının Osmanlı Devri İpekli- larıyla dokunmuş güllerle çevrilidir.Güllerin yaprağı, leri”, Ev Tekstili 7, İstanbul. Barok çerçeve, seccade de olduğu gibi dival işleme Tezcan, Hülya (2002),”Silk Kilims, Saddles and other Covers görünümünde dokunmuştur. Woven for the Palace” The First International Semi- Genellikle; Halep, Şam, Lübnan gibi merkezlere ner on Traditional Carpets and Kilims in the Mus- lim World: Past, Present and Future Prospects. Pro- maledilen bu dokumaların seçkin örneklerinin Top- ceedings of the Internatıonal Seminar held in Tunis 19 – 25 kapı Saray koleksiyonunda ve Dolmabahçe ile Yıldız November 1999, İstanbul: IRCICA Yayınları). Sarayı eşyaları arasında bulunması, tuğralı parçaların Tezcan, Hülya (2007),”Topkapı Sarayı Müzesindeki Kumaş ve mevcudiyeti, bu merkezlerin yanı sıra saray için üre- Halı koleksiyonu: Döşemelik, Seccade ve diğer mefru- tim yapan İzmit Hereke ve /veya İstanbul Feshane fab- şattan Seçme Örnekler”, Topkapı Sarayı Müzesi Döşeme- , rikalarında da üretilmiş olabileceğini düşündürür. likler XI. ICOC Uluslararası Halı Kongresi kapsamında Top- kapı Sarayı Müzesi, Eski Seferli Koğuşunda açılan Sergi Ka- Sonuç olarak; verilen örneklerden anlaşılacağı taloğu, 19 Nisan – 21 Mayıs, İstanbul. üzere, Osmanlı Sarayı için halı ve kilim desenlerinden Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1945), Osmanlı Devletinin Saray yararlanılarak ipek ve kılaptanla yer yaygıları, namaz- Teşkilâtı, Ankara.

arış V / 2 0 1 1 127 Anamur Müzesi’nde Bulunan Çuvallar

Candan ÜLKÜ â The Sacks in Anamur Museum

ÖZET ABSTRACT Anamur, tarihin değişik zamanlarında hüküm Anamur is a modest Mediterranean coastal süren milletlere, uygarlıklara sahne olmuş ve bu settlement which has been a stage to many uygarlıkların izlerini bugün bile görmenin müm- civilizations throughout history. The traces of kün olduğu, yeşil ve mavinin kucaklaştığı şirin these civilizations are still readable. The ancient bir Akdeniz kentidir. Geçmişi Antik Çağlara uza- name of the settlement is ‘‘Anemurium’’. nan Anamur ilçesinin antik adı Anemurium’dur. Anamur Museum aimed to exhibit İlçe adını bu eski şehirden almıştır. the historical artworks discovered in the Müze, 1960 yılında Amerikalı ve Kanadalı arkeo- archaeological exhibitions undertaken by the logların Anemurium antik kentinde başlattıkları ka- Americans in 1960. The museum was activated zılarda ortaya çıkan eserlerin sergilenmesi amacıy- in 1992. la yaptırılmış ve 1992 yılında da ziyarete açılmıştır. In the ethnography section, regional flat Müzenin etnoğrafya bölümünde yöresel düz floor weavings (yaygı) are exhibited. Anamur has yaygılar da sergilenmektedir. Anamur, “Bönce”, been famous for its rugs called ‘‘Bönce’’, ‘‘Çiğni’’, “Çigni”, “Düşük”, “Ala”, “Aynalı” ve “Boncuklu” ‘‘Düşük’’, ‘‘Ala’’, ‘‘Aynalı’’ and ‘‘Boncuklu’’. olarak isimlendirilen kilimlerle tanınmıştır. This study analyzes the sacks found in Anamur Anamur Müzesi (Mersin) koleksiyonunda bu- Museum in terms of techniques and motifs. lunan çuval örnekleri, teknik, motif, vd. yönlerden Keywords: Anamur, Anamur Museum, Sack, ele alınarak bu tebliğ kapsamında incelenecektir. Flat Weaving. Anahtar Kelimeler: Anamur, Anamur Müzesi, Çuval, Düz Dokuma. rın ne olduğu hemen anlaşılması sağlanır. Çuvalla- rın dokunmasına özel önem verilerek, onların üzer- lerinde yer alan nakışlarla anlamlandırılmıştır. Na- 1. Giriş kışlar, dokunan çuvalın hangi iş için (örneğin çeyiz Bu tebliğin amacı, Anamur Müzesi (Mersin) koleksi- için alaçuval gibi) kullanılacağını belirleyebileceği yonunda bulunan çuval örneklerini, teknik, motif, vb. gibi, aileye ait simgeleri de gösteriyor olmalıdır. Çu- yönlerden ele alarak incelemektir. val gereksinim duyuldukça dokunur. Günümüzde çe- Çuvallar, Yörük kültürünün ayrılmaz parçaların- şitli materyallerden (jüt, sentetik malzeme vb.) ha- dan biridir. Göç önemli bir olgudur ve göç sırasında zırlanan ve dolayısıyla kolayca bulunabilen çuvalla- gereksinim duyulan eşyalar (kap kacak, giysiler vd.) yanda taşınmalıdır. Söz konusu olan taşıma sırasın- rın artmasıyla, geleneksel çuval dokumacılığının yok da çeşitli boyutlarda çuvallar dokunarak, taşınanla- olma ile yüz yüze olduğu düşüncesini doğurur. 2. Anamur’un Coğrafi Durumu ve Tarihçesi * Prof. Dr., Mersin Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Mersin, e-posta: Anamur İlçesi, Mersin İli’ne bağlı olup il merkezine 230 [email protected] Prof. Dr., Mersin University, Faculty of Education. kilometredir. İlçe doğudan Aydıncık, kuzeyde Karaman

128 arış V / 2 0 1 1 The Sacks in Anamur Museum Candan ÜLKÜ

İli’nin Ermenek İlçesi, batıdan Antalya İli’nin Gazipaşa arkeoloji ve etnografya bölümlerinden meydana gel- İlçesi ile çevrilidir. Türkiye’nin en güney noktalarından miştir. biri olan ilçenin güneyini ise Akdeniz çevreler.1 Alanya ve Silifke müzelerinden getirilen Ana- Geçmişi Antik Çağlara uzanan Anamur ilçesinin mur kaynaklı eserlerin yanı sıra Bakanlıkça kapatı- antik adı Anemurium’dur2 ve ilçe adını da bu eski şe- lan Erdemli Müzesi’nden getirilen eserler ve Ana- hirden aldığı belirtilmektedir.3 İö. l. yüzyılda Roma- mur halkının katkılarıyla eser sayısı bugün 7000 ade- lıların Küçük Asya Eyaleti olan Kilikya bölgesi için- te yaklaşmıştır.9 de kalan Anamur’da 4. yüzyıldan itibaren Bizans yö- netimi başlar ve bu dönemde kent yeniden inşa edi- 4. Bir Düz Yaygı Türü Olarak Çuval Çuval Farsça “cuw l/c l : kaba kumaştan yapılmış tor- lir. Müslüman Arapların yöreye gelmeleri 8. yüzyılda ā ū ba” anlamına gelir10 ve içinde yiyecek, giyecek vb. eş- Abbasi Halifesi Mansur Dönemi’ne rastlar. Anamur, 11. ve 12. yüzyılda önce Selçukluların, daha sonra da yalar saklamak ve taşımak amacıyla kullanılır. Çuval- Karamanoğulları Beyliği’nin yönetimine girer, 1471 ların adlandırılmasında boyutu, kullanıldıkları yer- yılında da Fatih Sultan Mehmed’in komutanlarından ler, taşıma şekilleri veya dokundukları yöredeki mo- Gedik Ahmed Paşa tarafından Osmanlı topraklarına del isimleri belirleyici olmaktadır. Boyutuna göre katılır. Osmanlı idarî taksimatında, bazen kaza mer- adlandırmada, yörelere göre değişmekle birlikte, bel kezi, bazen Selinti’nin (Gazipaşa) bir nahiyesi, bazen yüksekliğinde olanlarına “beldarî”, büyüklerine “ha- de Gülnar’ın bir nahiyesi olarak görülür. Osmanlı ral (harar)”, küçüklerine ise, yine yörelere göre değiş- Tahrir Defterlerine göre Anamur, 1518 ve 1555 tarih- mekle birlikte “dimi”, “gireniz”, “seklem” vb. adlar ve- 11 li kayıtlara göre nahiyedir. 1584 kayıtlarında ise kaza rilir. Çuvalların kullanıldıkları amaca göre de adlan- 12 olarak görülmektedir.4 dırmada ise giysi çuvalları , un çuvalları vb adlar se- 13 Anamur 1846 yılındaki kayıtlara göre, Karaman çilir. Yine, taşıma şekline göre “deve çuvalı”, “baş Eyaleti5 içinde yer almıştır. İçel Sancağı, 1870 yılında çuval” gibi isimler de verilir.14 Bu çuvallar göç sıra- Anamur da Adana Eyaleti içinde yer alır.6 Şimdiki şe- sında, belki değerli eşyalarla dolu olduğu ya da renk- hir merkezine 1868 yılında taşınan Anamur, 1869 yı- li olduğu için en öndeki deveye yüklenir ve “baş çu- lında da kaza olur.7 Anamur, 1933 yılına kadar mer- val” diye adlandırılır.15 kezi Silifke olan İçel Vilayeti’ne bağlı kalır. 1933 yılın- Bekir Deniz, makalesinde Silifke çevresinde “ala da ise 1924 yılında kurulan Mersin’in merkez olduğu çuval”, “esvab çuvalı”, “oturgun çuval”, “altın tas çu- İçel Vilayeti’ne bağlanmıştır. val”, “sındı kulpu çuval”, “karagöz çuval” gibi adlar alır demektedir.16 3. Anamur Müzesi Çadırda, evde yan yana konulduğunda veya çu- Müze, 1960 yılında Amerikalı ve Kanadalı arkeolog- val hayvan sırtına yüklendiğinde yük (denk) denir.17 ların Anemurium antik kentinde başlattıkları kazılar- Deniz’e göre, “Genellikle yün veya keçi kılından, da ortaya çıkan eserlerin sergilenmesi amacıyla yap- iliksiz kilim tekniğiyle dokunur. Süslemesiz tek renkli tırılmış ve 1992 yılında da ziyarete açılmıştır.8 Müze ya da halk arasında “tahta-çıbık” gibi isimlerle anılan

1 Yardımlarından dolayı Anamur Müzesi Müdürü Ramazan Peker ile Arkeolog Murat Kalas’a teşekkür ederim. 9 Anamur Müzesi ve Ören Yerleri, www.kultur.gov.tr/TR/bel- A.A. Gazel, “ Sicill-i Ahval Defterlerine Göre Osmanlı Dönemi’nde ge/1-40657/eski2yeni.html Görev Yapan Anamurlu Memurlar”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları En- 10 S. Nişanyan, “çuval”, Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, stitüsü Dergisi-32, (Erzurum, 2007), s. 204 – 205. www.nisanyansozluk.com/?k=çuval 2 Rivayete göre, bölgeye gelen insanlar Anamur burnuna kestik- 11 B. Deniz, “Tekstil Ürünlerini Saklamada Kullanılan Halı ve Düz leri bir hayvan etini asarlar, bir hafta sonra geldiklerinde etin Dokumalar”, e-dergi.atauni.edu.tr/ index.php /gsfd/ article/view- kokmadığını görünce buraya “rüzgârlı burun” ismini vererek File/3221/3111, s. 2. yerleşirler. Bkz. İ. Erdal, XIX. Asır Sonlarında İçel Sancağı Ana- 12 Giysilerin konduğu çuvala, “ala çuval”, “esvab çuvalı”, “psad mur Kazası, Pamukkale Üniversitesi, (Yayınlanmamış Yüksek çuvalı”, “sırt çuvalı”, “hurç”, “denk”, “oturgun çuval”, “harda Lisans Tezi), Denizli, 1998, s. 73. Umar ise, Anemurium adının çuval”, “karçın” gibi isimler verilir. Geline çeyiz olarak da ver- Helen dilindeki “rüzgâr” anlamına gelen Anemos sözcüğünden ilebilen bu çuvalların içine çamaşır konulur. Esvab çuvalları türetildiği, “rüzgârlı yer” gibi bir anlamı bulunduğu izleniminin olarak adlandırılırlar ve tahıl veya un taşımak için yapılmış çu- yanlış olduğunu ve adın aslının Luwi dilinden “Annimura” vallardan daha süslüdür. Süslemesi ya da çok renkli görünmes- olduğu güçlü bir olasılık olduğunu belirtmektedir. A. B. Umar, inden dolayı halk arasında genellikle ala çuval adıyla bilinir. Çift Türkiye’deki Tarihsel Yer Adları, İstanbul 1993, s. 72. dokunan bu çuvallar “gelin çeyizini”, “giyeceklerini” sakladığı ya 3 Salnâme-i Vilayet-i Adana-1312, s. 64; Şemseddin Sami, Kamûsü’l- da taşıdığı sandık yerine kullanılır: B. Deniz, agm., s. 2. Alâm, I, İstanbul, 1306, s. 402. 13 B. Deniz, Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yaygıları, Atatürk 4 Ş. Çelik, Osmanlı Taşra Teşkilatında İçel Sancağı, Marmara Kültür Merkezi Yayını, Ankara 2000, s. 86. Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Dok- 14 B. Deniz, agm., s. 2. tora Tezi), İstanbul, 1994, s. 10. 15 5 B. Deniz, agm., s. 3. Ayrıca bkz: U. Reinhard, “Silifke Yöresi A.A. Gazel, agm., s. 205. Dokumaları”, I. Uluslar arası Türk Folklor Kongresi Bildiriler, V. Cilt- 6 A.A. Gazel, agm., s. 205 – 206. Etnografya, Kültür Bakanlığı, Folklor Dairesi Yayını 22, Ankara, 7 A.A. Gazel, agm., s. 206. 1977. 16 8 Müzenin açılış tarihi 1993 olarak da belirtilmektedir: Önder, M., B. Deniz, agm., s. 3. Ayrıca bkz: Ursula Reinhard, agm, s. 246. Türkiye Müzeleri, T. İş Bankası Yayını, 1999 s. 323 – 324. 17 B. Deniz, age., s. 87.

arış V / 2 0 1 1 129 Anamur Müzesi’nde Bulunan Çuvallar Candan ÜLKÜ

yatay veya dikey kuşaklarla süslenir. İçlerinde özel- likle giyecek eşyası. (esvap) saklamak veya taşımak için dokunanları genellikle ilikli kilim, cicim, zili (sili) ve sumak tekniklerinden biriyle dokunur. İlikli kilim veya diğer tekniklerden biriyle dokunduğunda belir- li yerleri süslenir. Diğer yerleri ise iliksiz kilim tekni- ğinde, düz dokunur”.18 Dokumanın ön yüzüne, nazar değmemesi için de- senler arasına, göz boncuğu, deve dişi vb. süsleme- ler dikildiği bilinmektedir.19 Çuvalların kenarlarına ise, kaldırmak ve çuvalın ÇUVAL 2 ağzını bağlamak için çarpana tekniğinde kulp (sap) Foto 2. dikilir.20 Envanter No: 4.2.87 Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 R-1/4 5. Katalog Ölçüsü: 73 x 100 cm. Anamur Müzesi’nin koleksiyonunda, 1987 – 2003 yıl- Müzeye Geldiği Tarih: 1987 ları arasında çeşitli yollarla gelen 26 adet çuval bu- Müzeye Geliş Şekli: Satın Alma - Anamur lunmaktadır. Bu sayıya, 1985 yılında Bakanlıkça ka- Eserin Tanımı: patılan Erdemli Müzesi’nin koleksiyonunda yer alan- Çuvalın ön yüzüne yalnızca renkleri farklı beş lar ile Anamur’dan satın alma yoluyla koleksiyona sıra halinde içleri geometrik motiflerle doldurul- muş kalın bordürler yerleştirilmiş ve kalın bor- katılan örnekler eklenerek ulaşılmıştır. dürlerin arasına ince bordürler işlenmiştir. Ağız ve alt kenarda sıralar halinde beyaz şerit bulun- maktadır. Arka yüzü beyaz şeritle dokunmuştur. Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir.

ÇUVAL 1 Foto 1. Envanter No: 4.1.87 ÇUVAL 3 Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 R-1/4 Foto 3. Ölçüsü: 55 x 114 cm. Envanter No: 6.2.87 Müzeye Geldiği Tarih: 1987 Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 R-1/4 Müzeye Geliş Şekli: Satın Alma - Anamur Ölçüsü: 95 x 122 cm. Eserin Tanımı: Müzeye Geldiği Tarih: 1987 Çuvalın ön yüzüne beş sıra halinde içleri ge- Müzeye Geliş Şekli: Satın Alma - Anamur ometrik motiflerle doldurulmuş kalın bordürler Eeserin Tanımı: yerleştirilmiş ve kalın bordürlerin arasına ince Çuvalın ön yüzüne ikisi birbirinin aynı dört sıra halinde içleri geometrik motiflerle doldurul- bordürler işlenmiştir. Ağız kenarında iki sıra beyaz muş kalın bordürler yerleştirilmiş ve kalın bor- şerit bulunmaktadır. Arka yüzü düz dokunmuştur. dürlerin arasına ince ve renkli çeşitli bordürler Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir. işlenmiştir. Bu ara bordürlerde goraf adı verilen renkli düzenlemelere yer verildiği görülmektedir. 18 B. Deniz, agm. s. 2. Ağız ve alt kenarı koyu renklidir. Arka yüzü düz 19 B. Deniz, agm. s. 2. dokunmuştur. 20 B. Deniz, agm. s. 2. Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir.

130 arış V / 2 0 1 1 The Sacks in Anamur Museum Candan ÜLKÜ

ÇUVAL 4 Foto 4. Envanter No: 4.3.87 ÇUVAL 6 Müzede Bulunduğu Yer: V 1 Foto 6. Ölçüsü: 82 x 120 cm. Envanter No: 6.11.87 Müzeye Geldiği Tarih: 1987 Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 R-2/1 Müzeye Geliş Şekli: Satın Alma - Anamur Ölçüsü: 90 x 132 cm. Eeserin Tanımı: Çuvalın ön yüzüne beş sıra ha- Müzeye Geldiği Tarih: 1987 linde içleri geometrik motiflerle doldurulmuş ka- Müzeye Geliş Şekli: Satın Alma - Anamur lın bordürler ortadaki bordüre göre simetrik olarak yerleştirilmiş ve kalın bordürlerin arasına ince bor- Eserin Tanımı: Çuvalın ön yüzünde üç sıra halinde içleri ge- dürler işlenmiştir. Alt ve üst kenarlarına 2 – 3 sıra beyaz şeritler bulunmaktadır. Çuvalın ağız kenarın- ometrik motiflerle doldurulmuş ince bordürler da kalın ilmikler ve ilikler dikkati çekmektedir. Bu yerleştirilmiş ve ince bordürlerin arasına kalın ve detaylar çuvalın nasıl kapatıldığı göstermektedir. renkli iki bordür işlenmiştir. Bordürlerin içlerin- Arka yüzünde beyaz çizgiler dikkati çekmektedir. deki geometrik motifler dişili erkekli olarak do- Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir. Ko- kunmuştur. Ağız ve alt kenarında beyaz şeritler lanların uçları çuvalın ağız kenarına doğru örüle- bulunmaktadır. Arka yüzü düz dokunmuştur. rek bağlama uçları haline getirilmiştir. Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir.

ÇUVAL 7 Foto 7. ÇUVAL 5 Envanter No: 3.1.88 Foto 5. Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 R-2/1 Envanter No: 6.10.87 Ölçüsü: 75 x 114 cm. Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 R-2/1 Müzeye Geldiği Tarih: 1988 Ölçüsü: 98 x 148 cm. Müzeye Geliş Şekli: Satın Alma - Anamur Çuvalın ön yüzüne beş sıra Müzeye Geldiği Tarih: 1987 Eserin Tanımı: halinde içleri geometrik motiflerle doldurulmuş Müzeye Geliş Şekli: Satın Alma - Anamur kalın bordürler ortadaki bordüre göre simetrik Eserin Tanımı: olarak yerleştirilmiş ve kalın bordürlerin arasına Çuvalın ön yüzüne üç sıra halinde içleri ge- ince bordürler işlenmiştir. Alt ve üst kenarlarına ometrik motiflerle doldurulmuş kalın bordürler 2 – 3 sıra beyaz şeritler bulunmaktadır. Çuvalın yerleştirilmiş ve kalın bordürlerin arasına ince ağız kenarında kalın ilmikler ve ilikler dikkati çek- ve goraf bordürleri işlenmiştir. Ağız ve alt kenarı mektedir. Bu detaylar çuvalın nasıl kapatıldığı- koyu renklidir. Arka yüzü düz dokunmuştur. Ağız nı göstermektedir. Arka yüzü düz dokunmuştur. kenarında renkli şeritler işlenmiştir. Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir. Ko- Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir. lanların uçları çuvalın ağız kenarına doğru örüle- rek bağlama uçları haline getirilmiştir.

arış V / 2 0 1 1 131 Anamur Müzesi’nde Bulunan Çuvallar Candan ÜLKÜ

ÇUVAL 8 Foto 8. Envanter No: E 485 ÇUVAL 10 Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 R-4/4 Foto 10. Ölçüsü: 78 x 112 cm. Envanter No: E 568 Müzeye Geldiği Tarih: 1990 Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 V/2 Müzeye Geliş Şekli: Eerdemli Müzesi’nden Ölçüsü: 97 x 118 cm. Nakil Müzeye Geldiği Tarih: 1990 Eserin Tanımı: Müzeye Geliş Şekli: Erdemli Müzesi’nden Çuvalın ön yüzü tümüyle çok renkli zikzak- Nakil lar ve aralarında göz yanışlarıyla doldurulmuş- Eserin Tanımı: tur. Alt kenarı zikzakları oluşturan renklerle çiz- Çuvalın ön yüzünde içleri birbirinden farklı gili olarak bezenirken ve ağız kenarında bezeme geometrik motiflerle zenginleştirilmiş beş geniş bulunmamaktadır. ve bir dar bant bulunmaktadır. Arka yüzü düz dokunmuştur. Arka yüzü düz dokunmuştur. Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir. Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir.

ÇUVAL 9 Foto 9. ÇUVAL 11 Envanter No: E 506 Foto 11. Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 V/1 Envanter No: E 579 Ölçüsü: 74 x 110 cm. Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 V/3 Müzeye Geldiği Tarih: 1990 Ölçüsü: 85 x 115 cm. Müzeye Geliş Şekli: Erdemli Müzesi’nden Nakil Müzeye Geldiği Tarih: 1990 Eserin Tanımı: Çuvalın ön yüzünde içleri altı- Müzeye Geliş Şekli: Erdemli Müzesi’nden gen geometrik motiflerle zenginleştirilmiş üç ge- Nakil niş bant bulunmaktadır. Ağız kenarına geometrik Eserin Tanımı: bezemeli ve çizgilerden oluşan bordürler yerleş- Çuvalın ön yüzünde içleri birbirinden fark- tirilirken alt kenarında da geometrik bezemeli bir bordür bulunmaktadır. Ayrıca ağız kenarına 22 lı geometrik motiflerle zenginleştirilmiş dört ge- cm. genişliğinde bir kilim çuvalı uzatmak ama- niş ve bir dar bant bulunmaktadır. Ağız ve dip ke- cıyla eklenmiştir. Eklenen bezemeli kilim parçası narında çizgilerden oluşan bordürler bulunmak- ile birlikte dikkat çekici bir bütünlüğe ulaşmıştır. tadır. Arka yüzü düz dokunmuştur. Arka yüzde de Arka yüzü kahverengi ve beyaz çizgilerle do- öndekinden farklı bir kilim parçası eklenmiştir. kunmuştur. Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir. Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir.

132 arış V / 2 0 1 1 The Sacks in Anamur Museum Candan ÜLKÜ

ÇUVAL 12 Foto 12. ÇUVAL 14 Envanter No: E 583 Foto 14. Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 V/3 Envanter No: E 655 Ölçüsü: 85 x 115 cm. Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 B/2 Müzeye Geldiği Tarih: 1990 Müzeye Geliş Şekli: Erdemli Müzesi’nden Nakil Ölçüsü: 84 x 110 cm. Eserin Tanımı: Çuvalın ön yüzü içleri birbi- Müzeye Geldiği Tarih: 1990 rinden farklı geometrik motiflerle zenginleştiril- Müzeye Geliş Şekli: Erdemli Müzesi’nden Nakil miş üç geniş bordür ile aralarını dolduran renkli Eserin Tanımı: Çuvalın ön yüzü içleri birbirin- kuşaklar bulunmaktadır. Bantların sağda ve sol- den farklı geometrik motiflerle zenginleştirilmiş da bitimlerinde kilim dokuması kendi doğal ren- dört geniş bordür ile aralarını dolduran renkli ginde bırakılmıştır. Ağız ve dip kenarında çizgi- kuşaklar bulunmaktadır. Bordürlerden ikisi bir- lerden oluşan bordürler bulunmaktadır. birinin aynıdır. Ağız ve dip kısımları enine bant- Arka yüzü koyu ve açık kahverengi ile açık kır- lar halinde dokunmuştur. mızı çizgilerle dokunmuştur. Arka yüzü düz dokunmuştur. Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir. Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir.

ÇUVAL 13 ÇUVAL 15 Foto 13. Foto 15. Envanter No: E 651 Envanter No: E 842 Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 B/2 Müzede Bulunduğu Yer: Depo 3 IV /1 Ölçüsü: 82 x 115 cm. Ölçüsü: 84 x 110 cm. Müzeye Geldiği Tarih: 1990 Müzeye Geldiği Tarih: 2003 Müzeye Geliş Şekli: Erdemli Müzesi’nden Nakil Müzeye Geliş Şekli: Satın Alma - Bozyazı Eserin Tanımı: Çuvalın ön yüzü içleri birbirin- Eserin Tanımı: den farklı geometrik motiflerle zenginleştirilmiş Çuvalın ön yüzüne beş sıra halinde içleri bir- dört geniş bordür ile aralarını dolduran renkli birlerinden farklı geometrik motiflerle doldurul- kuşaklar bulunmaktadır. Bordürlerden ikisi bir- muş kalın bordürler yerleştirilmiş ve kalın bordür- birinin aynıdır. Ağız ve dip kısımları enine bant- lerin arasına ince bordürler işlenmiştir. Alt ve üst lar halinde dokunmuştur. kenarlarına 2 – 3 sıra beyaz şeritler bulunmakta- Arka yüzü düz dokunmuştur. dır. Çuvalın ağız kenarında kalın ilmikler ve ilikler Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir. dikkati çekmektedir. Arka yüzü düz dokunmuştur. Çuvalın kenarları kolanlarla desteklenir.

arış V / 2 0 1 1 133 Anamur Müzesi’nde Bulunan Çuvallar Candan ÜLKÜ

6. Anamur Müzesi’ndeki Çuval Örneklerinin Teknik, Malzeme ve Bezeme Özellikleri 6.1. Teknik ve Malzeme Bekir Deniz’e göre: Çuvallar “iliksiz kilim” veya “ilik- li kilim”, ”cicim”, “zili” veya “sumak” tekniklerinden biriyle dokunabilir.21 “Ala çuval” olarak bilinen giysi çuvalları ise genellikle desenli dokunur ve desenle- ri, “sumak”, “atkı yüzlü cicim” veya “çözgü yüzlü cicim tekniği” ile dokunur.22 Bu tebliğ kapsamında ele alınan örnekler, “ilik- siz kilim” – “çözgü yüzlü motifli cicim” tekniklerinin dönüşümlü olarak dokunduğu gruba aittir. Yalnızca bir örnekte (E 506), çuvalın ağız kısmına kilim parça- sı dikilerek uzatıldığı dikkati çekmektedir. Bu örnek özel bir durumu göstermektedir. Düz dokuma üzerine sumak ve cicim teknikleri ile Foto 16. Deve Tabanı Yanışı geniş bir desen dünyasına sahip olan çuvalların çöz- gülerinde ve atkılarında tırlık (= pamuk ipliği), kıl ve 6.2. Bezeme yünler kullanılmaktadır.23 Ele alınan çuvallar Anamur Müzesi koleksiyo- Geniş ana bordürler su denilen ince bordürlerle nunda yer almaktadır. Bölgede daha once yürütü- desteklenerek sınırlandırılmıştır. Bu örneklerin ço- len araştırmalarda görülen örnekler yayımlanmıştır. ğunda bordür aralarında “goraf” denilen ve birbiri Böylece özellikle bezeme konusunda karşılaştırma içine giren çok renkli zikzak düzende atkı yüzlü kilim yapmak için yeterli veri bulunmaktadır. dokuma motifleri tekrar edilmiştir.24 Dokumalarda kullanılan desenlerin kaynağı ve Çuvalların dikkati çeken bir detayı da kuşaklarıdır. anlamı birçok araştırmacıya konu olmuş, bu alan- Kuşaklar çarpana tekniklidir. Yan taraflara belli aralık- da çeşitli bölge ve dokuma merkezlerinde araştırma- larla tutturulmuşlar. Çuvallardan daha uzun dokuna- lar yapılmıştır.27 Dokuyanlara, dokuduğu deseni ne- rak (80 - 90 cm), kaldırma işlevlerinin yanı sıra bağla- reden aldığı sorulduğunda alınan cevap çoğu kez ay- ma işlevinin de bu yolla yerine getirildiği görülmek- nıdır. “Anamdan gördüğüm, düşündüklerim, etrafım- tedir.25 daki eşyalar ve yaylam”. Bu tebliğde ele alınan çuvalların arka yüzleri keçi Çuvallarda yer alan nakışlar soyut konulardan, kılı ile dokunurken, ön yüzlerinin büyük bölümünü geometrik biçimlerden ve doğadan ilham alarak şe- oluşturan nakışlar yün malzeme ile oluşturulmuştur. killendirilmektedir. Zengin bir bezeme programı ile Çuvalların boyutları birbirinden faklılık gös- karşı karşıya kalındığı açıktır. termektedir. 85 x 115 ve 75 x 110 cm boyutları ter- Motifler dokuyanlardan bilgi edinilememesi ve cih edildiği görülmektedir, ancak daha dar ve geniş Anamur Müzesi’ndeki eserlerin farklı kaynaklardan olanları da vardır. Tek parça halinde dokunan çuval- / yörelerden sağlanmış olması nedeniyle adlandı- lar, uzun kenarların dikilmesiyle oluşturulmaktadır. rılmamıştır. Anadolu’da farklı dokuma merkezlerin- Dip kısmında sağlamlaştırma amacıyla dikiş yapıldı- de benzer motiflerle karşılaşılır ve her birinin yöresel ğı görülmektedir. adları bulunmaktadır. Ancak aynı motifin yöreden Giysi (esvap) çuvallarının arka yüzleri genellikle ön yöreye farklı adlandırabildiği de bir gerçektir. yüzlerinden daha uzun olarak dokunmakta ve fazla olan Ele alınan 15 çuval içinde en sık karşılaşılan beze- kısım ön yüz üzerinde birer kapak vazifesi görmektedir.26 me ögesi sekizgen (Foto 16., Şek 1.) bir madalyondur.28

21 B. Deniz, agm., s. 2. 27 T. Onuk vd., Tarsus El Sanatları, Ankara, 1998a, T. Onuk vd. 22 B. Deniz, age., s. 86. İçel El Sanatları, Ankara, 1998 b, A. Çakmakoğlu, “Mersin’in Alaçuvalları”, Kültür ve Sanat Dergisi, Yıl 1, Sayı 1, 1998, s. 66 – 69; 23 F.Y. Kundak, İçel Dokumacılığı, Marmara Üniversitesi Güzel Sanat- J. Powel, “The Persistence of Certain Designs in Anatolian No- lar Enst. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1998, s. 18. 24 mad Storage Sacs”, Karatepe’deki Işık, (Halet Çambel’e Sunu- A. Soysaldı – K. Sarnesar, “İran – Şahseven Dokumaları ile lan Yazılar), İstanbul, 1998; H. Böhmer, Nomaden in Anatolien, Türkiye Yörüklerinin Alaçuval ve Heybe Dokumaları Arasındaki Remhöb-Verlag, Ganderkesee, 2004; A. Soysaldı, “Tarsus Köy ve Teknik ve Desen Benzerlikleri”, Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Yaylalarından Kilim ve Çuval Örnekleri”, Dünden Bugüne Tarsus Çalışmaları, 2007, Ankara (38. ICANAS): debimiz.blogspot. Sempozyumu Bildirileri, (25-26 Aralık 1998), Berdan Tarih ve Kültür com/2009_06_01_archive.html Varlıklarını Koruma Vakfı Yayını, Tarsus, s. 213-242. 25 F. Y. Kunsak, age., s. 18. 28 Karşılaştırma için : T.Onuk vd., İçel El Sanatları, Ankara, 1998, s. 26 F. Y. Kunsak, age., s. 18. 306.

134 arış V / 2 0 1 1 The Sacks in Anamur Museum Candan ÜLKÜ

üzerinde desenlerin yoğunlaştığı, diğerlerinden daha süslü ve renkli olanlardır. Bu düz dokuma türü, doku- ma teknikleri, zengin motif dünyası, renkler vd. alan- da pek çok detay yer aldığı bir evreni gösteriyor. İşlev- lerine göre isim ve desenleri üzerinde taşıyan çuvallar Mersin dokumalarının zengin bir grubunu oluşturur.

Kaynaklar Böhmer, Harald (2004), Nomaden in Anatolien, Remhöb- Şekil 1. Deve Tabanı Yanışı Verlag, Ganderkesee. Çuval desenleri arasında yörede deve tabanı adı verilen desen çok se- Çakmakoğlu, Alev (1998), “Mersin’in Alaçuvalları”, Kültür ve vilerek dokunmuştur. Yıllar önce günlük yaşamın önemli ihtiyacını Sanat Dergisi, Yıl 1, Sayı 1, s. 66-69. karşılayan develerin ayak tabanı sekizgen formda dokumalara mo- Çelik, Şenol (1994), Osmanlı Taşra Teşkilatında İçel Sanca- tif olarak aktarılmıştır. Sekizgen formların aralarında kalan üçgenle- ğı, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, rin içine geometrik şemada deve motifleri karşılıklı yerleştirilmiştir. Desende uygun boşluklara göz motifleri de muhtelif büyüklüklerde (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul. yerleştirilmiştir. Deve tabanlı desenler dokumanlara cicim tekniğin- Deniz, Bekir (2000), Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yay- de dokunmuştur. Motif alanlarının dışı kilim tekniğinde ve çoğunluk- gıları, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayını. la renkli bantlar halindedir. Deniz, Bekir “Tekstil Ürünlerini Saklama- da Kullanılan Halı ve Düz Dokumalar”, e-dergi. atauni. edu.tr/index. php /gsfd/ article/view- 7. Değerlendirme ve Sonuç File/3221/3111. Hilmi Dulkadir göçerlerin dokumaları konusunda Dulkadir, Hilmi (1997), İçel’de Son Yörükler Sarıkeçililer, Mersin. şöyle yazmaktadır: “Konar – göçer hayatta, akşam ko- Erdal, İbrahim (1998), XIX. Asır Sonlarında İçel Sancağı naklanarak sabah yürümek topoğrafik nedenlerle ta- Anamur Kazası, Pamukkale Üniversitesi, (Yayınlan- mamış Yüksek Lisans Tezi), Denizli. şıma araçları at, dev eve eşekle sınırlanmıştır. Dola- Gazel, Ahnet Ali (2007), “ Sicill-i Ahval Defterlerine Göre Os- yısı ile tüm eşya ve ihtiyaç bu duruma uygun biçim- manlı Dönemi’nde Görev Yapan Anamurlu Memur- de doğup gelişmiştir. Eşyanın hammaddesi, yaşantı- lar”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı nın sürdüğü tabiat şeridi üstündeki bitki, hayvan ve 32, Erzurum, s. 203 - 213. diğer doğal diğer maddeler bağımlı kalmaktadır”.29 Johansen, Ulla (2005), 50 Yıl Önce Türkiye’de Yörüklerin Yayla Yörük kadını çuvalları ıstar adlı tezgâhta dokur: Hayatı, (çev. M. Poyraz), Ankara. Kundak, Fatma Yelda (1998), İçel Dokumacılığı, Marmara Ala, kara ve ak çuval. Kara çuvala keçi kılı, koyun Üni. Güzel Sanatlar Enst. Yayımlanmamış Yüksek yünü, ak çuvala yiyecekler, ala çuvala da allı güllü gi- Lisans Tezi, İstanbul. yecekler koyar. Ev eşyalarının korunmasında ve ta- Nişanyan, Sevan, “Çuval”, Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, şınmasında kullanılan ala çuval, genç kızların çeyiz www.nisanyansozluk.com/? k=çuval eşyası arasında baş sıralarda gelir.30 Onuk, Taciser vd. (1998a), Tarsus El Sanatları, Ankara. Onuk, Taciser vd. (1998b) İçel El Sanatları, Ankara. Bir anlamı olmalı ala çuvalı baştan aşağı desen- Önder, Mehmet (1999), Türkiye Müzeleri, Ankara: T. İş Bankası Yayını. leyen geometrik yanışların (motiflerin). Bu sorunun Pekin, Ersu (1975), “Yörük Çuvalları”, Sanat Dünyamız, Yıl 2, yanıtını, Johansen’in kitabında buluyoruz: Sayı 5, Eylül, s. 14 – 17. “Nakışı meydana getiren pekçok motif vardı. Powel, Josephine (1998), “The Persistence of Certain Designs Bu motiflerin şeklini ve isimlerini kadınlar ez- in Anatolian Nomad Storage Sacs”, Karatepe’deki Işık, (Halet Çambel’e Sunulan Yazılar), İstanbul. bere bilirdi. Alaçuvalın desen kompozisyonu- Reinhard, Ursula (1977) “Silifke Yöresi Dokumaları”, I. Uluslar nun merkezini oluşturan motif göl, kenarında- arası Türk Folklor Kongresi Bildiriler, V. Cilt-Etnografya, kiler ise onun suyu olarak adalndırılırdı. De- Kültür Bakanlığı, Folklor Dairesi Yayını 22, Ankara, senin bütünü içinde aşiretlerin adını yansıtan 1977, s. 241 - 250. yanış’lar (motif) vardı. Bu tür motifler … kö- Salnâme-i Vilayet-i Adana, 1312, ken olarak ait olduğu aşirette kullanılır, fakat Soysaldı, Ayşen (1998), “Tarsus Köy ve Yaylalarından Ki- lim ve Çuval Örnekleri”, Dünden Bugüne Tarsus Sem- … aşiretlerarası evlilikler nedeniyle başka yer- pozyumu Bildirileri, 25-26 Aralık 1998, Tarsus: Berdan 31 lerde de görülürdü”. Tarih ve Kültür Varlıklarını Koruma Vakfı Yayını, s. Anamur Müzesi’nde saklanan 26 çuval örneği 213-242. bize dokuyanların dünyasını yansıtmaktadır. Ala çu- Soysaldı, Ayşen – Sarnesar, Katayoun (2007), “İran – Şah- val veya kızıl ala olarak isimlendirilen giysi çuvalları, seven Dokumaları ile Türkiye Yörüklerinin Alaçu- val ve Heybe Dokumaları Arasındaki Teknik ve De- sen Benzerlikleri”, Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Ça- 29 H. Dulkadir, İçel’de Son Yörükler Sarıkeçililer, Mersin, 1997, s.81. lışmaları, 2007, Ankara (38. ICANAS): debimiz.blogs- 30 H. Dulkadir, age., s. 82. pot.com/2009_06_01_archive.html 31 U. Johansen, 50 Yıl Önce Türkiye’de Yörüklerin Yayla Hayatı, (çev. M. Şemseddin Sami (1306), Kamûsü’l-Alâm, I, İstanbul. Poyraz), Ankara, 2005, s. 147. Ayrıca bkz. H. Dulkadir, age., s.82. Umar, Bilge (1993), Türkiye’deki Tarihsel Yer Adları, İstanbul.

arış V / 2 0 1 1 135 19. Yüzyıl Osmanlı Halıcılık Eğitiminde Hereke Fabrika-i Hümayunu Modeli Hereke Imperial Factory Model in the th Ali Ata YİĞİTâ 19 Century Ottoman Carpet Production Training

ÖZET ABSTRACT Türk halı sanatının Osmanlı dönemi Altaylardan Ottoman period of Turkish carpet art reflects Anadolu’ya uzanan tarihî süreci ve kültürel biri- cultural accumulation and historical process kimi yansıtır. Bu bağlamda devletin ilk dört yüz extending from Altai Mountains to Anatolia. In this yıl boyunca devam eden yükselişine paralel ola- context, carpet arts advanced and got diversified rak, halı sanatı gelişme göstermiş ve çeşitlili- paralleling the rise of the state, during its first ği artmıştır. Ancak Batı dünyasında bilim ve tek- four centuries. Nevertheless, new civilization of niğe dayalı olarak gelişen yeni medeniyet, her the Western world making progress on the basis alanda olduğu gibi Osmanlı sanatlarını da zor of science and technique put Ottoman arts in a durumda bıraktı. Bilhassa sanayi devrimi ile do- difficult position as it did to other fields. Ottoman kumacılık sektörü yeni bir sürece girdiği için, Os- Carpet production was affected deeply, especially manlı halıcılığı derinden etkilendi. Bu sebeple, because textile industry entered into a new 19. yüzyılda sürdürülen modernleşme çabalarına process with industrial revolution. For this reason, dokumacılık da dâhil edildi. textile was included in modernization attempts 1843’de Hereke’de açılan fabrika ile dokuma sustained in the 19th century. ve halı sanayi teşekkül ettiği gibi, zamanla sektör With the factory established in Hereke in açısından bir eğitim merkezi hâline geldi. Yürü- 1843, textile and carpet industry emerged there tülen çabalar neticesinde taşrada birçok halıcı- and Hereke turned into an important training lık merkezi ortaya çıktı. Verimliliğini yitiren bazı center with regards to the industry. Many eski merkezler ihya edildi. Kız Sanayi Mekteple- carpet production centers were founded in the ri ile Kız Rüştiyelerinde yapılan halıcılık eğitimi countryside as a result of these efforts. Some desteklendi. Ayrıca halıcılık sanatında başarılı ve of the older centers that lost productivity were üstün hizmetleri olan kimselere, hükûmet tara- improved. Carpet production training given at fından Sanayi Madalyası verildi. Böylece Here- Girls’ Industrial Schools and Girls’ Schools were ke Fabrika-i Hümayunu merkez alınarak, öğren- supported. Furthermore, those who succeeded cilere, erişkinlere, özel teşebbüs personeline ha- and performed outstanding services in carpet lıcılık eğitimi veren, kaliteyi artıran ve istihdam production art were awarded with Industrial Medal imkânı yaratan bir model oluştu. by the government. Thus a model was established Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Hereke, Halıcılık on the basis of Hereke Imperial Factory. Eğitimi. This model provided carpet production training to students, adults and private enterprise staff and developed quality and * Yrd. Doç. Dr., Giresun Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Ta- employment levels. rih Bölümü – Giresun, e-posta: [email protected] Assist. Prof. Dr., Giresun University, Faculty of Arts and Sciences, De- Keywords: Ottoman, Hereke, Carpet Production partment of History. Training.

136 arış V / 2 0 1 1 Hereke Imperial Factory Model in the 19th Century Ottoman Carpet Production Training Ali Ata YİĞİT

1. Giriş en parlak devri, Osmanlı Devletinin en kudretli oldu- Türk halı sanatının Osmanlı öncesine ait olup günü- ğu 16. ve 17. yüzyıllar oldu. Bu dönemde tamamen müze intikal eden çok fazla halı bulunmamakla bir- yün malzemeden ve Türk düğümü ile yapılan gele- likte, tarihî sürecine ışık tutacak ölçüde örnekler var- neksel özellikteki halıların yanı sıra, saray halıları dır. Rudenko tarafından bulunan ve Hunlardan kal- adıyla anılan ve İran düğümü ile yapılan, bitki motif- dığı düşünülen Pazırık Halısı, bilinen en eski dü- li halılar ile bir zenginleşme ve çeşitlenme sağlandı.7 ğümlü halıdır. M.Ö. 3. yüzyılda dokunmuş olabilece- Anlaşılacağı üzere, Türk halı sanatının köklü geç- ği sanılmaktadır.1 Stein’ın Doğu Türkistan’da yapılan mişi yeniliklere açık bir dinamizm oluşturmaktaydı. kazılarda bulduğu halı parçaları ise, miladi dönemin Ancak Batı dünyasında bilim ve tekniğe dayalı ola- en eski örnekleridir. Daha sonra aynı bölgede Le Coq rak gelişen yeni medeniyet, sadece beşerî münase- tarafından yapılan araştırmalarda tespit edilenlerle betleri değil, aynı zamanda iktisadi süreçleri de kök- birlikte, bu halı parçalarından en eskisinin üçüncü, lü biçimde değiştirdiği için, geleneksel usulde çalı- en yenisinin altıncı yüzyıldan kaldığı anlaşılmıştır.2 şan Osmanlı zanaatkârları zor durumda kaldı. Bilhas- 1905 yılında Konya Alaaddin Camiinde bulunan ve sa sanayi devrimi ile dokumacılık sektöründe meyda- Türkiye Selçukluları’ndan kaldığı tespit edilen sekiz na gelen değişimden, Osmanlı halıcılığı büyük ölçü- 3 halı ise, Türk halı sanatının Osmanlı öncesi tarihî de etkilendi. Öyle ki Batı Anadolu’da gelişmiş bulu- sürecini tamamlayan örnekler olmuştur. nan halıcılık sektörü zamanla yabancıların eline geç- Bu noktada hemen belirtmek gerekir ki, Orta Asya ti. Bu sahada yetişmiş bulunan ustaların önemli bir Türk Devletlerinden Selçukluya ve Selçukludan Os- kısmı ve evinde halı dokumacılığı yapan birçok insan, manlıya intikal eden halı sanatı, sadece düğüm- yabancı firma ve tüccarlar adına iş yapmak durumun- lü dokuma tekniği ile değil, renk, desen ve motifle- da kaldılar. Nitekim Sadaret Mektûbî Kalemi evrakın- ri ile birlikte bir devamlılık arz etmektedir. Nitekim da, Uşak ve Gördes gibi halı ve kilim dokumacılığında halı örnekleri üzerinde yapılan incelemelerde, ta- isim yapmış kazalarda bile tedbir alınması gerektiğine rih ve coğrafya farklılığına rağmen, birçok benzerli- dair, 1846 yılına ait emirnameler bulunmaktadır.8 An- ğin olduğu tespit edilmiştir. Haack bu durumu izah cak Zeki Sönmez, 19. yüzyılın son çeyreğine girilirken ederken, Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya göçle- Batı Anadolu’da halıcılığın tamamen İngilizlerin teke- ri sırasında dokumalarını ve desenlerini getirdikleri- line geçtiğini, ipliklerin eğrilmesinden boyanmasına ni belirtmektedir.4 Kırzıoğlu’nun yaptığı araştırmalar ve halıların dokunmasından ihracatına kadar bütün ise, bu görüşü doğrulamaktadır.5 işlemleri denetimi altına aldıklarını belirtmektedir.9 Türk halı sanatının gelişmesinde Türkiye Bu sebeple Osmanlı Devletinin l9. yüzyıl boyun- Selçukluları’nın önemli bir rol oynadığı açıktır. Türk ca sürdürdüğü modernleşme çabalarına dokumacı- düğümü ile dokunan ve geometrik motiflerle süs- lık da dâhil edildi. 1843’de Hereke’de açılan fabri- lenen halıların yanı sıra, iri kûfi yazılı bordürlerden ka ile dokuma sanayi gelişme gösterdi ve yeni tek- oluşan halılar, Selçukluya has karakteristik bir özellik niklerle çeşitli cinste kumaşlar dokunmaya başlan- kazandırmıştır.6 Bununla birlikte Türk halı sanatının dı. Zamanla halı dokuma üniteleri de devreye gir- di ve böylece devlet denetiminde halı sanatı yeni- 1 Pazırık Halısına dair ayrıntılı bilgi için bkz. Nejat Diyarbekirli, den gelişmeye başladı. Öyle ki önemini yitiren ge- “Pazırık Halısı”, Türk Dünyası Araştırmaları (Türk Halıları Özel Sa- yısı), Sayı 32, İstanbul 1984, s. 1-8; Nejat Diyarbekirli, “The Ori- leneksel halı üretim merkezlerinin, Hereke Fabrika-i gin of The Tradition or Carpet Weaving Among Turkic Peoples Hümayunu öncülüğünde canlanması hedeflendi. And The Problem or The Origin of The Carpet Found In Pazyryk In The Altai Region”, Türk Dünyası Araştırmaları (Türk Halıları Özel Bu sürecin bir tezahürü olsa gerek, 1898, 1899 yıl- Sayısı), Sayı 32, İstanbul 1984, s. 9-43; Şerare Yetkin, Türk Halı larında Dâhiliye Nezareti tarafından İsparta’ya yapı- Sanatı, 2.bs., Türkiye İş Bankası Kültür Yayını, Ankara 1991, s. lan iki tebligatta, Müslüman kadınların Hristiyanlara 2; E.Fuat Tekçe, Pazırık-Altaylardan Bir Halının Öyküsü, Kültür Ba- kanlığı Yayını, Ankara 1993; Bekir Deniz, “Orta Asya Türk Halı ve ait halı tezgâhlarında çalışmasının uygun olmadığı Düz Dokuma Yaygıları”, Türkler, Cilt IV, Ed.:H.C.Güzel, K.Çiçek, belirtilerek,10 Müslümanlar tarafından işletilen halı S.Koca, Yeni Türkiye Yayını, Ankara 2002, s. 198-207. 11 2 Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, 2.bs., Remzi Kitabevi, İstanbul tezgâhlarının kurulması gerektiği bildirildi. 1989, s. 342. 3 Kurt Erdmann, Der Türkische Teppich Des 15. Jahrhunderts / 15. Asır 7 Türk Halısı, (Almanca ve Türkçe metin), Türkçesi: H. Taner, İstan- Ş. Yetkin, age., s. 116-117. bul Üniversitesi Yay., İstanbul (Tarihsiz), s. 92-103; Yetkin, age., 8 BOA, Sadaret Mektûbî Kalemi Evrakı (A.MKT), D. No: 40, G. No: s. 7-17; Bekir Deniz, “Anadolu-Selçuklu Dönemi Halı ve Düz Do- 51, 27 Rebiyülahir 1262 (24 Nisan 1846); BOA, A.MKT, D. No: 42, kuma Yaygıları”, Türkler, Cilt VII, Ed.: H. C. Güzel, K. Çiçek, S. G.No: 22, 20 Cemaziyülevvel 1262 (16 Mayıs 1846); BOA, A.MKT, Koca, Yeni Türkiye Yayını, Ankara 2002, s. 925-926. D. No: 47, G. No: 47, 7 Şaban 1262 (31 Temmuz 1846). 4 Hermann Haack, Doğu Halıları, Çev.: Neriman Girişken, Atatürk 9 Zeki Sönmez, “Batı Anadolu Türk Halıcılığının 19. Yüzyıldaki Du- Üniversitesi Yayını, Ankara 1975, s. 50. rumu Üzerine”, Türk Dünyası Araştırmaları (Türk Halıları Özel Sayısı), 5 Neriman Görgünay-Kırzıoğlu, Altaylar’dan Tunaboyu’na Türk Sayı 32, İstanbul 1984, s. 100. Dünyası’nda Ortak Yanışlar (Motifler), Kültür Bakanlığı Yayını, An- 10 BOA, Dâhiliye Nezareti Mektûbî Kalemi Evrakı (DH.MKT), D.No: kara 2001, s. 23-325. 2107, G. No: 141, 3 Cemaziyülevvel 1316 (19 Eylül 1898). 6 Ş. Yetkin, age., s. 8. 11 BOA, DH.MKT, D. No: 2179, G. No: 9, 6 Zilkade 1316 (18 Mart 1899).

arış V / 2 0 1 1 137 19. Yüzyıl Osmanlı Halıcılık Eğitiminde Hereke Fabrika-i Hümayunu Modeli Ali Ata YİĞİT

2. Hereke Fabrika-i Hümayunu’nun Kuruluşu, (Bursa) vali tayin edildiğini belirtmektedir.14 26 Ekim Yapısı ve İşleyişi 1845 tarihli belgede ise, Serasker-i sabık Rıza Paşa’nın Fabrika-i Hümayunlar, endüstri alanında sağlanan Hereke’de inşa ettiği bez fabrikasını padişaha bıraktığı gelişmeleri ve 19. yüzyıl boyunca sürdürülen yeni- zikredilmektedir.15 Dolayısıyla yapılan ferağ işlemin- leşme çabalarını yansıtır. Daha evvel Yeniçeri Ocağı den müsadereyi yansıtan bir durumun olmadığı, sa- imalathaneleri ve çalışanları için kârhane, kârhaneliler, dece Hazine-i Hassaya ait mülkün gerçek sahibi adına kârhan-i hazret-i ağa ve kârhane-i tegeltici tabirleri kulla- tescilinin gerçekleştiği anlaşılmaktadır. nılırdı. Ayrıca zanaat erbabı ehl-i hiref olarak anılırdı ve Hereke Fabrikasının ilk binası 1878 yılında çıkan aynı adla çalışan bir teşkilat vasıtasıyla ordu ile sara- yangın16 ve bu yangına bağlı olarak yapılan onarım- yın ihtiyaçları karşılanırdı. Bu adlandırmalar aynı za- lar17 ile sonraki yıllarda yapılan genişletme çalışma- manda üretimin küçük ve basit aletlerle gerçekleşti- ları18 neticesinde önemli ölçüde değişikliğe uğramış rildiğini de ifade etmektedir. Ancak endüstri niteliği ve günümüze intikal etmemiştir. Ancak, Yıldız Sarayı taşıyan ve devlet eliyle kurulan tesisler kârhane-i âmire Albümlerinde bulunan fotoğrafı ile mimari özellikle- olarak adlandırılmaktaydı. Bu bağlamda Tersane-i ri tespit edilebilmiştir. A.Batur, S.Batur’un tasvirine Âmire ve Tophane-i Âmire en eski örnekler olmakta- göre; bina bodrum üzerine iki katlı, dikdörtgen planlı dır. Nitekim 19. yüzyılda kâğıt ve çuha üretim tesis- lerine de aynı mantıkla kârhane-i âmire denilmiştir. ve masif görünümlüdür. Basık kemerli ve dizi halin- Fabrika-i Hümayunlar, büyük ölçüde Avrupa’dan it- de büyük pencerelerden oluşan, tamamen düz ve ya- hal edilen makine ve teçhizatlar ile kuruldu. Ayrıca Av- lın bir cephe düzeni vardır. Binanın köşeleri ve saçak 19 rupalı mühendisler, teknisyenler, ustalar ve işçiler ça- altı, taş bordürle çevrilidir. lıştırıldı. Böylece bu fabrikaların bir taraftan üretim Hereke Fabrika-i Hümayunu, Hazine-i Hassa adı- yapması, diğer taraftan usta-çırak ilişkisini sağlayan bir na yetkili olup koordinasyon ve denetleme görevini ifa eğitim merkezi hâline gelmesi amaçlandı. Kaldı ki yeni eden bir müdür tarafından idare edilmekteydi. İdari ve bilgi ve teknikleri öğrenmek üzere Avrupa’ya öğrenci de teknik kadroda görev alanlar ise, liyakatleri ile tema- gönderilmekteydi.12 Fabrika-i Hümayunların Hazine-i yüz etmiş kişilerdi. Nitekim üstün hizmet ve başarı- Hassa’ya bağlı olması ise, bütün bu işlerin organize larından dolayı terfi eden, madalya ve nişan alan çok edilmesini ve finansman işini kolaylaştırmaktaydı. sayıda görevli bulunuyordu.20 Fabrikada planlama ve Fabrika-i Hümayunlar içinde Hereke Dokuma Fab- rikası daha önemli bir konumda bulunuyordu. Çün- 14 Ahmed Lûtfî Efendi, Vak’anüvîs Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, Cilt VIII, kü ordu ve sarayın ihtiyaç duyduğu mamuller arasın- Eski Yazıdan Aktaran: Yücel Demirel, Tarih Vakfı-Yapı Kredi Ya- da kumaş ve diğer dokumalar büyük bir yekûn oluş- yını, İstanbul 1999, s. 1191, 1270, 1271. turmaktaydı. Öte yandan çağın özelliğine uygun bir 15 BOA, İradeler-Dâhiliye (İ.DH), D. No:111, G. No: 5604, 24 Şevval 1261 (26 Ekim 1845). teknik ve kaliteyle bu ihtiyaçların karşılanması ve 16 BOA, DH. MKT, D. No:1324, G.No: 34, 29 Şaban 1295 (28 Ağus- dışa bağımlılığın ortadan kalkması hedeflendiği için, tos 1878). Hereke’deki gelişmeler dikkat çekici oldu. Elde edi- 17 BOA, Yıldız Perakende Evrakı, Hazine-i Hassa Nezareti Maruzatı len bilgilere göre, bu fabrika Sultan Abdülmecid dö- (Y.PRK.HH), D. No: 6, G.No: 55, 26 Ramazan 1297 (1 Eylül 1880); BOA, Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı (Y.MTV), D. No: 7, G. No: neminde mali ve iktisadi işlerde önemli roller oyna- 74, 4 Zilhicce 1298 (28 Ekim 1881). yan ve İzmit’teki Çuha Fabrikasının yapımını üstlenen 18 BOA, Y.MTV, D.No: 15, G.No: 7, 21 Ramazan 1301 (15 Tem- Ohannes ve Boğos Dadyan kardeşler tarafından 1843 muz 1884); BOA, Y.MTV, D.No: 15, G. No: 30, 19 Şevval 1301 (12 Ağustos 1884); BOA, Y.MTV, D.No: 15, G. No: 69, 11 Zilhicce yılında kuruldu. Ancak, gerekli olan malzeme ve mas- 1301 (2 Ekim 1884); BOA, Y.MTV, D.No: 15, G.No: 92, 22 Zilhic- raflar Serasker Rıza Paşa’nın bilgisi dâhilinde İzmit ce 1301 (13 Ekim 1884); BOA, Y.PRK. HH, D.No: 14, G. No: 53, 28 Fabrikasına ayrılan bütçeden karşılanmıştı. Bu durum Muharrem 1302 (17 Kasım 1884); BOA, Y.MTV, D. No: 79, G. No: 40, 6 Zilhicce 1310 (21 Haziran 1893). padişah tarafından öğrenildiği ve İzmit’e yaptığı ge- 19 Afife Batur, Selçuk Batur, “İstanbul’da 19. Yüzyıl Sanayi Yapıların- zide yerinde tespit edildiği için 1845’de padişah adı- dan Fabrika-i Hümayunlar”, I.Uluslararası Türk-İslam Bilim ve Teknolo- na ferağ etmek durumunda kaldılar.13 Nitekim Ahmed ji Tarihi Kongresi, 14-18 Eylül 1981, İTÜ Yayını, İstanbul 1981, s. 336. 20 Lûtfî Efendi, bu gezinin aynı zamanda teftiş amaçlı ol- Söz konusu personelin kimlik bilgileri ve aldıkları ödüller için bkz. BOA, İ.DH, D.No:1001, G.No: 79104, 21 Zilhicce 1303 (20 Eylül duğunu, Rıza Paşa’nın daha sonra görevinden alındı- 1886); BOA, Îrâde Taltifat (İ.TAL), D.No: 13, G.No: 1310/B-008, 3 ğını ve İstanbul’dan uzaklaşması için Hudâvendigâr’a Recep 1310 (21 Ocak 1893); BOA, İ.TAL, D.No: 36, G.No: 1311/R- 119, 7 Rebiyülahır 1311 (18 Ekim 1893); BOA, İ.TAL, D.No:46, G.No: 1311/N-017, 8 Ramazan 1311 (15 Mart 1894); BOA, İ.TAL, D.No: 58, 12 G.No: 1312/M-150, 22 Muharrem 1312 (26 Temmuz 1894); BOA, Meselâ, 1834-1836 arasında dönüşlerinde Tophane-i Âmire’de İ.TAL, D.No: 84, G.No: 1313/Ra-064, 24 Rebiyülevvel 1313 (14 Ey- ve ona bağlı fabrikalarda görevlendirilmek üzere Londra, Pa- lül 1895); BOA, İ.TAL, D.No: 85, G.No: 1313/Ra-114, 24 Rebiyülev- ris ve Viyana gibi Avrupa’nın büyük şehirlerine tahsil için dev- vel 1313 (14 Eylül 1895); BOA, İ.TAL, D.No: 88, G.No: 1313/B-28, 7 let tarafından öğrenci gönderilmiştir. Bkz. Adnan Şişman, Tanzi- Recep 1313 (24 Aralık 1895); BOA, İ.TAL, D.No: 94, G.No: 1313/L- mat Döneminde Fransa’ya Gönderilen Osmanlı Öğrencileri (1839-1876), 101, 22 Şevval 1313 (6 Nisan 1896); BOA, İ.TAL, D.No: 157, G.No: TTK Yayını, Ankara 2004, s. 7. 1316/B-057, 3 Recep 1316 (17 Kasım 1898); BOA, İ.TAL, D.No: 254, 13 Türk Ansiklopedisi, “Hereke Fabrikası”, Cilt XIX, MEB Yayını, An- G.No: 1319/Ra-117, 10 Rebiyülevvel 1319 (27 Haziran 1901); BOA, kara 1971, s.179-180; Önder Küçükerman, Anadolu’nun Geleneksel Bâb-ı Âlî Evrak Odası (BEO), D.No: 1684, G.No: 126277, 17 Rebiyü- Halı ve Dokuma Sanatı İçinde Hereke Fabrikası, Sümerbank Yayını, İs- levvel 1319 (4 Temmuz 1901); BOA, İ.TAL, D.No: 280, G.No: 1320/ tanbul 1987, s. 47. Ra-118, 8 Rebiyülevvel 1320 (15 Haziran 1902).

138 arış V / 2 0 1 1 Hereke Imperial Factory Model in the 19th Century Ottoman Carpet Production Training Ali Ata YİĞİT

üretimi birlikte sürdüren, pazar oluşturan ve bunun daha da büyük hâle gelmesidir. Bu durum 19. yüzyı- için ilgili kurumların katılımını sağlayan bir sistemin lın başından itibaren halı piyasasını elinde tutan ya- kurulduğu anlaşılmaktadır. Fabrikanın zamanla piya- bancı şirketler karşısında sağlanan iktisadi bir başarı saya açılarak ticari bir kuruluş haline gelmesi ve aynı olduğu kadar, Türk halı sanatının gelişimi açısından zamanda halıcılık sektörü için bir eğitim merkezine da önem arz etmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki, dönüşmesi, kurulan sistemin ne kadar başarılı oldu- Hereke adı hem ipek hem de yünlü halılarda sağla- ğunu yansıtmaktadır. Nitekim Hereke mamulleri ara- nan incelik ve düğüm sayısı ile ünlenmiştir. nılan bir marka haline gelmiş, yurt içi ve yurt dışında En önemlisi Hereke Fabrika-i Hümayunu’nun ha- açılan sergilerde birçok ödül kazanmıştır.21 lıcılık sektörü açısından bir eğitim merkezi hâline gel- Şu var ki, Hereke Fabrikası öncelikli olarak bez ve miş olmasıdır. Öyle ki ilk ustalarını halı sanatının ge- kumaş dokumak üzere inşa edilmişti. Ancak, zamanla liştiği Anadolu şehirlerinden almış, bilahare Anado- yeni üniteler ilave edilmiş ve ürün çeşitliliği sağlanmış- lu şehirlerine usta yetiştirmeye ve kalite kontrolü sağ- tır. İlk olarak 50 tezgâhta pamuklu, 25 tezgâhta ipekli lamaya başlamıştır. Böylece sektörün geleceği açısın- dokumalar üretilmekteydi. Fakat 1850 yılında pamuk- dan bir kan dolaşımı sağlandığını söylemek mümkün- lu tezgâhları Zeytinburnu’nda bulunan fabrikaya taşın- dür. Bu model mali, ticari ve teknik şartları değerlendi- mış, buna mukabil sarayın ihtiyaç duyduğu ipekli can- ren bir idari yapının kurulması neticesinde; kendi per- feslerle, ipekli döşemelikleri dokumak üzere 100 tane sonelini yetiştiren, öğrencilere, erişkinlere, özel teşeb- jakarlı el tezgâhı kurulmuştur. Daha sonra Sivas, Lâdik büs personeline halıcılık eğitimi veren, kaliteyi artıran ve Manisa’dan ustalar getirilerek halıcılık için hazırlık- ve istihdam imkânı yaratan örnek bir uygulamadır. lar yapılmış ve 1891’de 100 tezgâhla halı üretimine ge- Hereke’de geliştirilen modelin gerisinde mesleki ve teknik öğretimi geliştirmeyi amaçlayan bir devlet çilmiştir. 1902 yılında ise çuha, şayak ve iplik üniteleri politikası olduğu ve bu bağlamda Maarif Nezareti’nin açılmış ve yünlü dokumalar üretilmiştir.22 Böylece He- önemli bir rol oynadığı anlaşılmaktadır. Nitekim 1891 reke Fabrika-i Hümayunu daha da büyümüş, nitelikli yılında Hereke Fabrika-i Hümayunu’nda halı üretimi- elemanlara duyulan ihtiyaç artmıştır. Bu sebeple He- ne geçilirken, aynı zamanda Kız Sanayi Mekteplerinin reke Fabrikasında çalışmayı özendirmek ve çalışanları ıslahı için çalışmalar yapılmış ve ders programları ye- teşvik etmek için, maaş ve yevmiyeler üzerinden -gelir niden tanzim edilerek, yatılı kısımların beşinci ve altın- vergisi olan- temettü vergisi alınmamıştır.23 cı sınıfları için haftada ikişer ders, yedinci sınıfları için 3. Hereke Fabrika-i Hümayunu’nun Halıcılık haftada beş ders olmak üzere halıcılık dersi konulmuş- Sektörü İçin Eğitim Merkezi Hâline Gelmesi tur. Dersin içeriğinde yün ditmek, taramak, bükmek Osmanlı’da ilk büyük sanayi tesislerinin devlet ta- ve dokumak usullerinin öğretileceği belirtilmektedir.25 rafından kurulduğu bilinmektedir. Bu tesisler önce Zaten bu okulların programında mesleki dersler ağır- askerî sebeplerle, sonra sarayın ihtiyaçlarını karşıla- lıklı olarak biçki-dikiş ve nakış derslerinden oluşmakta mak maksadıyla ve son olarak ticari mülahazalarla ve daha çok yoksul aile kızları ile öksüz ve/veya yetim kurulmuştur.24 Hiç şüphesiz Hereke Fabrika-i Hüma- olanlar yatılı okumaktaydılar.26 Bu okullarda halıcılık yunu da Türkiye’nin dokumacılık alanındaki ilk bü- dersini vermek üzere Hereke Fabrika-i Hümayunu’nda yük tesisidir. Kuruluşundan itibaren pamuklu, ipekli halıcılık sanatını öğrenip ustalık belgesi alanların gö- ve yünlü dokumalarda oluşturduğu ve mütemadiyen revlendirilmiş olmaları ise, devlet politikasını yansıt- geliştirdiği kalitesiyle uluslararası bir marka hâline ması bakımından son derece önemlidir. Meselâ usta- gelmiş olması ve eski örneklerinin müzelerde kıy- lık belgesi alan Mehmet Galip Efendi, 18 Ocak 1900 metli eserler arasında yer alması söz konusu büyük- tarihinde Kastamonu Sanayi Mektebine halı dokuma- lüğü ortaya koymaktadır. Konumuz açısından önem- cılığı öğretmeni olarak tayin edilmiştir.27 Bu noktada li olan tarafı ise, kuruluşundan yarım asır sonra baş- ilave etmek gerekir ki, Hereke’de halıcılık sanatını öğ- ladığı halı üretiminde kısa zamanda isim yapması ve renenler usta-çırak ilişkisine dayalı geleneksel usulün ötesinde doğrudan öğretmenler tarafından yetiştiril- mekteydiler. Zaten fabrikanın üst düzey personeli ço- 21 BOA, Y.MTV, D.No:106, G.No: 100, 19 Rebiyülahır 1312 (20 Ekim 1894); BOA, BEO, D.No:1431, G.No: 107293, 15 Ramazan 1317 ğunlukla öğretmenlerden oluşmaktaydı. Değişik vesi- (17 Ocak 1900); Küçükerman, age., s.143-153. 22 Türk Ansiklopedisi, agm., s.179-180; Vedat Eldem, Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, TTK Yayını, 25 Mahmud Cevat, Maarif-i Umumiye Nezareti Tarihçe-i Teşkilat ve İcraa- Ankara 1994, s. 63-64; Küçükerman, age., s. 47. tı, Matbaa-i Âmire, İstanbul 1338, s. 270, 282-283. 23 Söz konusu vergi muafiyetine yönelik yazışmalar için bkz. BOA, 26 BOA, Maarif Nezareti Mektûbî Kalemi Evrakı (MF.MKT), Y.MTV, D.No: 198, G.No: 90, 20 Ramazan 1317 (22 Ocak 1900); D.No:213, G.No: 63, 19 Muharrem 1312 (23 Temmuz 1894). BOA, Y.MTV, D.No: 199, G.No: 36, 11 Şevval 1317 (12 Şubat 27 BOA, DH.MKT, D.No: 2297, G.No: 85, 16 Ramazan 1317 (18 Ocak 1900); BOA, İradeler-Hususi Belgeler, D.No: 81, G.No: 1317/Za- 1900). Aynı yıl bu okulda halıcılık sanatının gelişmesi için ihti- 48, 27 Zilkade 1317 (29 Mart 1900); BOA, BEO, D.No:1474, G.No: yaç duyulan giderleri karşılamak üzere, piyango tertiplenmesi- 110546, 22 Zilhicce 1317 (23 Nisan 1900); BOA, BEO, D.No:1489, ne izin verilmiştir: BOA, DH.MKT, D.No: 2346, G.No: 121, 18 Mu- G.No: 111618, 21 Muharrem 1318 (21 Mayıs 1900). harrem 1318 (18 Mayıs 1900); BOA, DH.MKT, D.No: 2364, G.No: 24 Eldem, age., s. 62. 100, 26 Safer 1318 (25 Haziran 1900).

arış V / 2 0 1 1 139 19. Yüzyıl Osmanlı Halıcılık Eğitiminde Hereke Fabrika-i Hümayunu Modeli Ali Ata YİĞİT

lelerle belgelerde adı geçen öğretmenlerden bazıları Sanayi-i Nefise Mektebine gönderilmiştir.34 Şu var ki, o şunlardır: Muallimbaşı Süleyman Efendi. Muallim-i yıllarda Sanayi-i Nefise Mektebine kız öğrencilerin ka- evvel Çırağbaşı Eşref Efendi, Mehmet Feyzi Efendi, bul edilmesi pek kolay değildi. Kadınların her kademe- Musa Efendi. Muallim-i sani Tevfik Efendi. Boya Mu- de eğitimini savunan görüşler ancak, İkinci Meşrutiyet- allimi Hüseyin Hüsnü Efendi, Hacı Feyzullah Efen- le güç kazandığı için aradan yıllar geçti. Zaten 1 Eylül di. Kaliçe Muallimesi veya usta öğretici konumunda 1869 tarihinde yayınlanan Maarif-i Umumiye Nizamna- bulunanlar ise, Melek Hanım, Sabiha Hanım, Fahriye mesine35 göre, rüştiyeler kuruluş yıllarında olduğu gibi Hanım, Emir Ayşe Hanım, Komlalı Ayşe Hanım, Arap yüksek öğrenime değil, lise seviyesindeki idadilere öğ- Fatma Hanım, Enko Hanım, Konike Hanım, Atmaysa renci gönderebilmekteydi. Kızlar için idadi seviyesin- Hanım, Sivasidiye ve Eftalya Hanım.28 de bir okul ise, 1881’de açılabilmiş ve iki yıl sonra ka- Kız Sanayi Mekteplerinde yürütülen programın ba- patılmıştır. Tekrar açılması ancak İkinci Meşrutiyet yıl- şarılı sonuçlar vermesi üzerine, uygulamanın yaygın- larında mümkün oldu ve böylece kızlar için yüksek öğ- laştırılması ve daha kapsamlı olması maksadıyla bazı renimin ve Sanayi-i Nefise Mektebinin yolu açıldı. Yine Kız Rüştiyelerinde halıcılık bölümü açılmıştır. Bunun de muhtemel tepkilere karşı kızlara mahsus bir düzen- için Adana Kız Rüştiyesinde tören yapıldığı Maarif leme yapıldı. Nitekim Faik Reşit Unat, ikinci bir okul Nezareti Mektûbî Kalemi evrakında belirtilmektedir.29 olarak 14 Kasım 1914 tarihinde resim ve heykel bö- Halıcılık bölümü bilahare Bitlis, Karahisar-ı Sahib (Af- lümleri ile İnas Sanayi-i Nefise Mektebinin açıldığını 36 yon) ve daha başka Kız Rüştiyelerinde de açılmış,30 belirtmektedir. Hereke Fabrika-i Hümayunu için ha- yapılan ilanlarla31 katılımın artması sağlanmış ve lıcılık tahsilinden gelen ressamların yetişmesi ise, son derece önemliydi. Zira pek fazla ressam bulunmuyor- böylece kendi kendini besleyen, geliştiren bir sis- du ve halıcılık geçmişi olan kadın ressam hiç yoktu. Ni- tem kurulmuştur. Başka bir deyişle, Hereke Fabrika-i tekim tespit edilebilen belgelerde fabrikada istihdam Hümayunu’nda halıcılık sanatını öğrenip ustalık bel- edilmiş olan ressamlardan sadece Serressam Tomas gesi alanlar kız sanayi mekteplerine halıcılık öğret- Efendi, Ressam Yorgaki Efendi, Osfan Efendi ve Resim meni olarak tayin edilirken, bu mekteplerden halıcı- Memuru Mehmet Efendi’nin adları geçmektedir.37 lık derslerini alan mezunlar da kız rüştiyelerinin ha- Hereke Fabrika-i Hümayunu’nun halıcılık sektörü lıcılık bölümüne öğretmen olarak tayin edilmişlerdir. için bir eğitim merkezi hâline geldiğini ortaya koyan Meselâ Kız Sanayi Mektebi mezunu Hatice Hanım, bir başka uygulama ise, erişkinlere ve özel sektör per- halı ustası maaşı almak kaydıyla Konya Kız Rüştiyesi- soneline eğitim vermesidir. Bu alanda sağlanan biri- ne muallime-i sani olarak atanmıştır.32 Ayrıca bilgi ve kim dikkat çekicidir. Zira 1891 yılında ihtiyaç duyulan tecrübesiyle mesleğinde ilerlemiş bulunanlardan da ustalar Sivas ve Manisa gibi illerden temin edilirken, istifade edilmiştir. Nitekim Sivas’tan Anna Hanım’ın beş yıl sonra aynı illere usta yetiştirilmeye başlan- 33 Bitlis Kız Rüştiyesine atanması böyle bir örnektir. mıştır. Nitekim Dâhiyle Nezaretine ait 3 Ağustos 1896 Bir sonraki aşama olarak doğrudan sanat eğiti- tarihli bir belgede, Hereke Fabrikasında halı doku- mi üzerinde durulmuş ve halıcılık bölümü mezunları- ma eğitimi görmek üzere Sivas’tan Karelkeyan Mıgır- nın yüksek öğrenime yönlendirilmesi hedeflenmiştir. dıç Efendi’nin getirildiği belirtilmektedir.38 Bir başka Zira halıcılığın meslek olarak canlandırılması ve iktisa- belgede ise, halis boyalarla daha kaliteli yün ve ipek di bir değer yaratılmasının yanı sıra, sanat açısından seccadeler üretebilmek için Kayseri’den gelen Meh- da gelişmesi amaçlanmıştır. Bu sebeple halıcılık eğiti- met Efendi ile Simon Anastas’ın, boyacılık eğitimi- mi alan rüştiye mezunlarının sayı bakımından bilinme- ni başarıyla tamamlayıp şehadetnamelerini aldıkları si ve gerektiğinde değerlendirilmeleri için Sanayi-i Ne- zikredilmektedir.39 Yine Kayseri’den daha başka usta- fise Mektebine bilgi verilmiştir. Hatta mezunlara veril- ların da eğitim aldıkları40 ve çok sayıda öğrencinin ge- mek üzere hazırlanan şehadetnamelerin bir sureti de

34 BOA, MF.MKT, D.No: 621, G.No: 26, 6 Muharrem 1320 (15 Nisan 28 Söz konusu isimlerin geçtiği belgeler, mükerrer olmaması için 1902). ayrıca zikredilmemiştir. 35 Mahmud Cevat, age., s. 469-510. 29 BOA, MF.MKT, D.No: 431, G.No: 5, 17 Şaban 1316 (31 Aralık 36 Faik Reşit Unat, Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihî Bir Ba- 1898). kış, MEB Yayını, Ankara 1964, s.80-a. 30 BOA, MF.MKT, D.No: 539, G.No: 52, 15 Şaban 1318 (8 Aralık 37 BOA, Şûra-yı Devlet-Tekâüd , D.No: 937, G.No: 87, 23 Cemaziyü- 1900); BOA, MF.MKT, D.No: 550, G.No:5, 16 Zilhicce 1318 (6 Ni- levvel 1313 (11 Kasım 1895); Söz konusu isimlerin geçtiği diğer san 1901); BOA, MF.MKT, D.No: 568, G.No: 47, 24 Rebiyülevvel belgeler, mükerrer olmaması için ayrıca zikredilmemiştir. 1319 (11 Temmuz 1901). 38 BOA, Dâhiliye Nezareti Tesrî-i Muamelat ve Islahat Komisyo- 31 BOA, MF.MKT, D.No: 668, G.No: 15, 10 Recep 1320 (13 Ekim nu (DH.TMIK.M.), D.No: 11, G.No: 57, 23 Safer 1314 (3 Ağustos 1902). 1896). 32 BOA, MF.MKT, D.No: 399, G.No: 40, 19 Muharrem 1316 (9 Hazi- 39 BOA, DH.MKT, D.No: 2169, G.No: 80, 12 Şevval 1316 (23 Şubat ran 1898). 1899). 33 BOA, MF.MKT, D.No: 681, G.No: 61, 29 Şevval 1320 (29 Ocak 40 BOA, DH.MKT, D.No: 2309, G.No: 70, 22 Şevval 1317 (23 Şubat 1903). 1900).

140 arış V / 2 0 1 1 Hereke Imperial Factory Model in the 19th Century Ottoman Carpet Production Training Ali Ata YİĞİT

rek boyacılık tekniği, gerek ipek ve yün seccade ile halı da istihdam edilmiştir.49 Hatta bazıları baba mesleği- dokumacılığı için Hereke Fabrika-i Hümayunu’nda ni devam ettirmek üzere aynı birime alınmıştır. Boya eğitim gördükleri41 ve böylece Kayseri’de büyük bir ge- muallimi Feyzullah Efendi’nin oğlu Salim Efendi’nin lişme sağlandığı resmî kayıtlardan anlaşılmaktadır.42 boya muallimi muavini olması gibi.50 Erişkinlere ve özel sektör personeline yönelik eği- Şu hususu da ilave etmek gerekir ki, Hereke tim programları, Dâhiliye Nezareti Tesrî-i Muame- Fabrika-i Hümayunu’nun halıcılık sektörü için eği- lat ve Islahat Komisyonu tarafından Hereke Fabrika-i tim merkezi hâline gelmiş olması aynı zamanda ka- Hümayunu ile yapılan işbirliği neticesinde gerçekleş- lite kontrolü imkânı vermiştir. Bilhassa belgeler- mekteydi. Ayrıca mahallî idareler tarafından yapılan de halis boya olarak ifade edilen kök boyaların yeri- talepler de değerlendirilmiştir. Meselâ Kırşehir’de ne, anilin ve nitrit dosod içerikli boyaların kullanılma- halı ve seccade dokumacılığının gelişmesi ve halis sına karşı çıkılmış, bu tip boyaların kalp boya oldu- boya imalatının yapılması için Hereke Fabrikasından ğu belirtilerek, Hereke’de uygulanan usul ve esas- usta gönderilmesi talebine, Kayseri’den usta gön- ların ölçü alınması için çaba sarf edilmiştir. Hatta dermenin mümkün olduğu, Hereke’de ise usta yetiş- Dâhiliye Nezaretine bilgi verilerek, söz konusu mad- tirilebileceği cevabı verilmiştir.43 Ayrıca Kırşehir’de delerin ithalinin önlenmesi ve kullanılmasının ya- halıcılık sanatının gelişmesi için ilgili birimler saklanmasına çalışılmıştır. Nitekim Dâhiliye Neza- uyarılmıştır.44 Bunun üzerine müsabaka usulü halıcı- retinin konuyla ilgili yaptığı yazışmalarda, bu mese- lık sergisi açılmasının uygun olup olmayacağı sorul- le üzerinde hassasiyetle durulduğu anlaşılmaktadır. muş ve olumlu cevap verilmiştir.45 Meselâ, Uşak dokumalarında kullanılan yün iplikle- Hereke Fabrika-i Hümayunu ile Maarif Nezare- rin kök boya ile boyatılması, dokunan halıların be- ti arasında sağlanan işbirliğinin fabrika açısından en lediye damgalı arşın ile ölçülmesi;51 Konya, İsparta, önemli sonucu ise, tahsile dayalı olarak kendi perso- Nevşehir, Ürgüp, Bor ve Sille’de imal edilen halıla- nelini yetiştiren bir sistemi kurmuş olmasıdır. İpti- ra rağbetin arttırılması için kullanılan malzeme ve iş- dai ve Rüştiye kısımlarından oluşan Hereke Fabrika-i çilik konusunda hata ve eksikliğe müsaade edilme- Hümayunu Mektebi, öncelikle personel çocukları için mesi önemle belirtilmiştir.52 Ayrıca Kayseri tüccarın- açılmış ve buradan mezun olanların başarı ve yetenek- dan Kuyumcuyan Karabet’in Avrupa’dan ithal etmek lerine göre fabrikada istihdam edilmeleri veya üst bir istediği boya maddelerinin uygun olmadığı ve Kay- okula yönlendirilmeleri amaçlanmıştır. Bu bağlamda serili ustalara Hereke Fabrika-i Hümayunu’nda öğ- eğitim faaliyetlerine özel bir önem verilerek, başarı- retilen usule göre imalata devam edilmesi gibi uya- nın teşvik edildiği ve istenilen sonuçların alındığı an- rılar yapılmıştır.53 En ilginci ise, Kayseri’de dokuna- laşılmaktadır. Nitekim dönem sonu imtihanlarında rak ihraç için sevk edilen ipek ve yün seccadelerde üst düzey görevlilerin bulunması bir memnuniyeti ifa- halis boya kullanıldığını göstermek üzere, mühür- de etmektedir. Meselâ iptidai öğrencilerinin böyle- lü kurşun takılması ve mühürlü olmayan seccadele- si bir imtihanına Maarif Meclisi Kalemî Hulefasından rin gümrükten geçişine izin verilmemesi yönündeki 46 Kemal Efendi katılmıştır. Öte yandan görev yapan karardır.54 Kayseri’den gelen istek ve şikâyetlerde ise, bazı öğretmenler, üstün başarı sağladıkları için ma- halıcılık sektöründe işçi sayısı ve ücretleri konusun- 47 dalya, nişan ve maddi ödüllerle taltif edilmişlerdir. da ortaya çıkan tekelleşmenin önlenmesi, kalp boya, Yine çok sayıda öğrenciye üstün başarılarından dola- çürük iplik ve yabancı ipek kullanılmasının engellen- yı, zikr-i cemil varakası denilen ödül belgesi ve hediyeler mesi gibi hususlar yer almaktadır.55 Hiç şüphesiz ka- 48 verilmiştir. Çok sayıda personel çocuğu ise fabrika- litenin korunmasına yönelik olan bu çabaların geri- sinde, resmî niteliği ve mamullerinin kabul gören ka- 41 BOA, DH.MKT, D.No: 2217, G.No: 3, 20 Safer 1317 (30 Haziran 1899). 42 BOA, DH.TMIK.M., D.No: 92, G.No: 32, 24 Rebiyülahir 1318 (21 1317 (8 Eylül 1899); BOA, MF.MKT, D.No: 522, G.No: 20, 30 Re- Ağustos 1900). biyülevvel 1318 (28 Temmuz 1900); BOA, MF.MKT, D.No: 578, 43 G.No: 14, 28 Cemaziyülevvel 1319 (12 Eylül 1901). BOA, DH.MKT, D.No: 2104, G.No:118, 24 Rebiyülahir 1316 (11 49 Eylül 1898). BOA, Hazine-i Hâssa Nezareti Sicil-i Ahval Defterleri (HH. SAİD.d)., D.No: 5, G.No: 23; BOA, HH.SAİD.d., D.No: 4 G.No: 44 BOA, DH.MKT, D.No: 2150, G.No: 41, 5 Şaban 1316 (19 Aralık 385; BOA, HH.SAİD.d., D.No: 5 G.No: 301. 1898). 50 45 BOA, HH.SAİD.d., D.No: 5, G.No: 33. BOA, DH.MKT, D.No: 2189, G.No: 23, 1 Zilhicce 1316 (12 Nisan 51 1899). BOA, DH.MKT, D.No: 2050, G.No: 106, 21 Recep 1310 (8 Şubat 46 1893). BOA, MF.MKT, D.No: 412, G.No: 5, 29 Rebiyülevvel 1316 (17 52 Ağustos 1898). BOA, DH.MKT, D.No: 2196, G.No: 115, 23 Zilhicce 1316 (4 Mayıs 47 1899). BOA, İ.DH, D.No:1204, G.No: 94254, 25 Rebiyülahir 1308 (8 Ara- 53 lık 1890); BOA, İ.TAL, D.No: 258, G.No: 1319/Ca-090, 20 Cemazi- BOA, DH.MKT, D.No: 2357, G.No: 81, 12 Safer 1318 (11 Haziran yülevvel 1319 (4 Eylül 1901); BOA, MF.MKT, D.No: 950, G.No: 14, 1900). 5 Recep 1324 (25 Ağustos 1906). 54 BOA, DH.MKT, D.No: 2122, G.No: 43, 7 Cemaziyelahir 1316 (23 48 BOA, MF.MKT, D.No: 413, G.No: 34, 15 Rebiyülahir 1316 (2 Ey- Ekim 1898). lül 1898); BOA, MF.MKT, D.No: 465, G.No: 53, 2 Cemaziyülevvel 55 BOA, DH.MKT, D.No: 829, G.No: 24, 24 Zilhicce 1321 (12 Mart 1904).

arış V / 2 0 1 1 141 19. Yüzyıl Osmanlı Halıcılık Eğitiminde Hereke Fabrika-i Hümayunu Modeli Ali Ata YİĞİT

litesiyle Hereke Fabrika-i Hümayunu ve orada yetiş- BOA, A.MKT, D.No: 47, G.No: 47, 7 Şaban 1262 (31 Tem- tirilen halı ustaları ile öğretmenleri bulunmaktadır. muz 1846). BOA, DH.MKT, D.No:1324, G.No: 34, 29 Şaban 1295 (28 4. Sonuç Ağustos 1878). Batı dünyasında bilim ve tekniğe dayalı olarak ge- BOA, Yıldız Perakende Evrakı, Hazine-i Hassa Nezareti Ma- lişen yeni medeniyet, iktisadi ve sosyal hayatı kök- ruzatı (Y.PRK.HH), D.No: 6, G.No: 55, 26 Ramazan lü biçimde değiştirmiş, el becerisine dayanan ve ba- 1297 (1 Eylül 1880). sit aletlerle yapılan imalatın yerine, makinelerle ya- BOA, Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı (Y.MTV), D.No: 7, G.No: 74, 4 Zilhicce 1298 (28 Ekim 1881). pılan üretimi hâkim kılmıştı. Böylece birim maliye- BOA, Y.MTV, D.No: 15, G.No: 7, 21 Ramazan 1301 (15 Tem- tini düşüren ve kesintisiz üretim imkânı sağlayan muz 1884). fabrikalar karşısında, geleneksel usulde çalışan Os- BOA, Y.MTV, D.No: 15, G.No: 30, 19 Şevval 1301 (12 Ağus- manlı zanaatkârları çok fazla mukavemet edemedi- tos 1884). ler. Bilhassa dokumacılık sektöründe yer alanlar, en BOA, Y.MTV, D.No: 15, G.No: 69, 11 Zilhicce 1301 (2 Ekim önce ve en çok etkilenen grup oldu. Zamanla halı- 1884). cılık dâhil dokuma sektörü yabancıların eline geç- BOA, Y.MTV, D.No: 15, G.No: 92, 22 Zilhicce 1301 (13 Ekim 1884). ti. Bu sebeple Osmanlı Devletinin l9. yüzyıl boyun- BOA, Y.PRK.HH, D.No: 14, G.No: 53, 28 Muharrem 1302 (17 ca sürdürdüğü modernleşme çabalarına dokumacılık Kasım 1884). da dâhil edildi. Zaten yeni ordu kurulduğu ve devlet BOA, İ.DH, D.No:1001, G.No: 79104, 21 Zilhicce 1303 (20 Ey- teşkilatı yeniden düzenlendiği için talep artışı mey- lül 1886). dana gelmişti. Denilebilir ki, devlet öncülüğünde sa- BOA, İ.DH, D.No:1204, G.No: 94254, 25 Rebiyülahir 1308 (8 nayileşme politikası böylece doğdu ve bu meyanda Aralık 1890). Fabrika-i Hümayunlar kuruldu. BOA, Îrâde Taltifat (İ.TAL), D.No: 13, G.No: 1310/B-008, 3 Fabrika-i Hümayunlar içinde Hereke Fabrikasının Recep 1310 (21 Ocak 1893). BOA, DH.MKT, D.No: 2050, G.No: 106, 21 Recep 1310 (8 Şu- özel bir yeri vardır. Öncelikli olarak çağın özelliğine bat 1893). uygun bir teknik ve kaliteyle üretim yapan, Türkiye’nin BOA, Y.MTV, D.No: 79, G.No: 40, 6 Zilhicce 1310 (21 Hazi- ilk büyük dokuma tesisidir. Halı dâhil bütün dokuma- ran 1893). larında aranılan bir marka haline gelmesi ise, dikkat BOA, İ.TAL, D.No: 36, G.No: 1311/R-119, 7 Rebiyülahir 1311 çekici başarısıdır. Hiç şüphesiz elde edilen bu başa- (18 Ekim 1893). rı, idari ve teknik kadroda görev alan ve liyakatleri ile BOA, İ.TAL, D.No:46, G.No: 1311/N-017, 8 Ramazan 1311 (15 temayüz etmiş personelin gayretleri ile mümkün ol- Mart 1894). BOA, Maarif Nezareti Mektûbî Kalemi Evrakı (MF.MKT), muştur. Ancak Hereke Fabrika-i Hümayunu’nun konu- D.No: 213, G.No: 63, 19 Muharrem 1312 (23 Tem- muz açısından en önemli tarafı, halıcılık sektörü için muz 1894). bir eğitim merkezi hâline gelmesi ve böylece çağının BOA, İ.TAL, D.No: 58, G.No: 1312/M-150, 22 Muharrem 1312 ilerisinde bir model oluşturmayı başarmasıdır. Tespit (26 Temmuz 1894). edildiği üzere, tahsile dayalı olarak kendi personeli- BOA, Y.MTV, D.No:106, G.No: 100, 19 Rebiyülahir 1312 (20 ni yetiştirmesinin yanı sıra, öğrencilere, erişkinlere ve Ekim 1894). özel sektör personeline yönelik düzenlediği eğitim fa- BOA, İ.TAL, D.No: 84, G.No: 1313/Ra-064, 24 Rebiyülevvel 1313 (14 Eylül 1895). aliyetleri ile istihdam imkânı yaratmış, canlılığını yiti- BOA, İ.TAL, D.No: 85, G.No: 1313/Ra-114, 24 Rebiyülevvel ren halı dokuma merkezlerini harekete geçirmiş ve ka- 1313 (14 Eylül 1895). lite kontrolü sağlamıştır. BOA, Şûra-yı Devlet-Tekâüd, D.No: 937, G.No: 87, 23 Cema- Hereke’de uygulanan bu modelin gerisinde, mes- ziyülevvel 1313 (11 Kasım 1895). leki ve teknik öğretimi geliştirmeyi amaçlayan bir dev- BOA, İ.TAL, D.No: 88, G.No: 1313/B-28, 7 Recep 1313 (24 let politikası vardı. Öyle ki, Maarif ve Dâhiliye Nezaret- Aralık 1895). leri ile Hereke Fabrika-i Hümayunu arasında sağlanan BOA, İ.TAL, D.No: 94, G.No: 1313/L-101, 22 Şevval 1313 (6 Nisan 1896). işbirliği neticesinde halıcılık mesleği ihya edilirken, BOA, Dâhiliye Nezareti Tesrî-i Muamelat ve Islahat Komis- aynı zamanda Türk halı sanatının yeniden gelişmesi yonu (DH.TMIK.M.), D.No: 11, G.No: 57, 23 Safer sağlandı. Başka bir deyişle, devletin en zor yıllarında 1314 (3 Ağustos 1896). eğitime yapılan yatırımların sonucu alınmış oldu. BOA, MF.MKT, D.No: 399, G.No: 40, 19 Muharrem 1316 (9 Haziran 1898). Kaynaklar BOA, MF.MKT, D.No: 412, G.No: 5, 29 Rebiyülevvel 1316 (17 A- Arşiv Ağustos 1898). BOA-Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İstanbul: BOA, MF.MKT, D.No: 413, G.No: 34, 15 Rebiyülahir 1316 (2 BOA, İradeler-Dâhiliye (İ.DH), D.No:111, G.No: 5604, 24 Eylül 1898). Şevval 1261 (26 Ekim 1845). BOA, DH.MKT, D.No: 2104, G.No:118, 24 Rebiyülahir 1316 BOA, Sadaret Mektûbî Kalemi Evrakı (A.MKT), D.No: 40, (11 Eylül 1898). G.No: 51, 27 Rebiyülahir 1262 (24 Nisan 1846). BOA, Dâhiliye Nezareti Mektûbî Kalemi Evrakı (DH.MKT), BOA, A.MKT, D.No: 42, G.No: 22, 20 Cemaziyülevvel 1262 D.No: 2107, G.No: 141, 3 Cemaziyülevvel 1316 (19 (16 Mayıs 1846). Eylül 1898).

142 arış V / 2 0 1 1 Hereke Imperial Factory Model in the 19th Century Ottoman Carpet Production Training Ali Ata YİĞİT

BOA, DH.MKT, D.No: 2122, G.No: 43, 7 Cemaziyelahir 1316 BOA, MF.MKT, D.No: 621, G.No: 26, 6 Muharrem 1320 (15 (23 Ekim 1898). Nisan 1902). BOA, İ.TAL, D.No: 157, G.No: 1316/B-057, 3 Recep 1316 (17 BOA, İ.TAL, D.No: 280, G.No: 1320/Ra-118, 8 Rebiyülevvel Kasım 1898). 1320 (15 Haziran 1902). BOA, DH.MKT, D.No: 2150, G.No: 41, 5 Şaban 1316 (19 Ara- BOA, MF.MKT, D.No: 668, G.No: 15, 10 Recep 1320 (13 Ekim lık 1898). 1902). BOA, MF.MKT, D.No: 431, G.No: 5, 17 Şaban 1316 (31 Ara- BOA, MF.MKT, D.No: 681, G.No: 61, 29 Şevval 1320 (29 Ocak lık1898). 1903). BOA, DH.MKT, D.No: 2169, G.No: 80, 12 Şevval 1316 (23 Şu- BOA, DH.MKT, D.No: 829, G.No: 24, 24 Zilhicce 1321 (12 bat 1899). Mart 1904). BOA, DH.MKT, D.No: 2179, G.No: 9, 6 Zilkade 1316 (18 Mart BOA, MF.MKT, D.No: 950, G.No: 14, 5 Recep 1324 (25 Ağus- 1899). tos 1906). BOA, DH.MKT, D.No: 2189, G.No: 23, 1 Zilhicce 1316 (12 Ni- B- Kitap ve Makaleler san 1899). Ahmed Lûtfî Efendi (1999), Vak’anüvîs Ahmed Lûtfî Efendi Tari- BOA, DH.MKT, D.No: 2196, G.No: 115, 23 Zilhicce 1316 (4 hi, Cilt VIII, Eski Yazıdan Aktaran: Yücel Demirel, İs- Mayıs 1899). tanbul: Tarih Vakfı-Yapı Kredi Yayını. BOA, DH.MKT, D.No: 2217, G.No: 3, 20 Safer 1317 (30 Ha- Aslanapa, Oktay (1989), Türk Sanatı, 2.bs., İstanbul: Remzi ziran 1899). Kitabevi. BOA, MF.MKT, D.No: 465, G.No: 53, 2 Cemaziyülevvel 1317 Batur, Afife-Selçuk Batur (1981), “İstanbul’da 19.Yüzyıl Sana- (8 Eylül 1899). yi Yapılarından Fabrika-i Hümayunlar”, I.Uluslararası BOA, BEO, D.No:1431, G.No: 107293, 15 Ramazan 1317 (17 Türk-İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi, 14-18 Eylül Ocak 1900). 1981, İstanbul: İTÜ Yayını, s. 331-341. BOA, DH.MKT, D.No: 2297, G.No: 85, 16 Ramazan 1317 (18 Deniz, Bekir (2002), “Orta Asya Türk Halı ve Düz Dokuma Ocak 1900). Yaygıları”, Türkler, Cilt IV, Ed.:H.C.Güzel, K.Çiçek, BOA, Y.MTV, D.No: 198, G.No: 90, 20 Ramazan 1317 (22 S.Koca, Ankara: Yeni Türkiye Yayını, s. 198-207. Ocak 1900). Diyarbekirli, Nejat (1984), “Pazırık Halısı”, Türk Dünyası Araştır- BOA, Y.MTV, D.No: 199, G.No: 36, 11 Şevval 1317 (12 Şu- maları (Türk Halıları Özel Sayısı), Sayı 32, İstanbul, s. 1-8. bat 1900). Diyarbekirli, Nejat (1984), “The Origin Of The Tradition or Car- BOA, DH.MKT, D.No: 2309, G.No: 70, 22 Şevval 1317 (23 Şu- pet Weaging Among Turkic Peoples And The Problem bat 1900). or the Origin of the Carpet Found In Pazyryk in the Altai BOA, İradeler-Hususi Belgeler, D.No: 81, G.No: 1317/Za-48, Region”, Türk Dünyası Araştırmaları (Türk Halıları Özel Sa- 27 Zilkade 1317 (29 Mart 1900). yısı), Sayı 32, İstanbul, s. 9-43. BOA, BEO, D.No:1474, G.No: 110546, 22 Zilhicce 1317 (23 Diyarbekirli, Nejat (2002), “Anadolu-Selçuklu Döne- Nisan 1900). mi Halı ve Düz Dokuma Yaygıları”, Türkler, C.VII, BOA, BEO, D.No:1489, G.No: 111618, 21 Muharrem 1318 (21 Ed.:H.C.Güzel, K.Çiçek, S.Koca, Ankara: Yeni Türki- Mayıs 1900).BOA, DH.MKT, D.No: 2346, G.No: 121, ye Yayını, s. 923.932. 18 Muharrem 1318 (18 Mayıs 1900). Eldem, Vedat (1994), Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartla- BOA, DH.MKT, D.No: 2357, G.No: 81, 12 Safer 1318 (11 Ha- rı Hakkında Bir Tetkik, Ankara: TTK Yayını. ziran 1900). Erdmann, Kurt (Tarihsiz), Der Türkische Teppich Des 15. Jahrhunderts BOA, DH.MKT, D.No: 2364, G.No: 100, 26 Safer 1318 (25 Ha- / 15. Asır Türk Halısı, (Almanca ve Türkçe Metin), Türkçe- ziran 1900). si: H. Taner, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayını. BOA, MF.MKT, D.No: 522, G.No: 20, 30 Rebiyülevvel 1318 Görgünay - Kırzıoğlu, Neriman (2001), Altaylar’dan (28 Temmuz 1900). Tunaboyu’na Türk Dünyası’nda Ortak Yanışlar (Motifler), BOA, DH.TMIK.M., D.No: 92, G.No: 32, 24 Rebiyülahir 1318 Ankara: Kültür Bakanlığı Yayını. (21 Ağustos 1900). Haack, Hermann (1975), Doğu Halıları, Çev.: Neriman Giriş- BOA, MF.MKT, D.No: 539, G.No: 52, 15 Şaban 1318 (8 Ara- ken, Ankara: Atatürk Üniversitesi Yayını. lık 1900). Küçükerman, Önder (1987), Anadolu’nun Geleneksel Halı ve Do- BOA, Hazine-i Hâssa Nezareti Sicil-i Ahval Defterleri (HH. kuma Sanatı İçinde Hereke Fabrikası, İstanbul: Sümer- SAİD.d)., D.No: 5, G.No: 23. bank Yayını. BOA, HH.SAİD.d., D.No: 4 G.No: 385; BOA, HH.SAİD.d., Mahmud Cevat (1338), Maarif-i Umumiye Nezareti Tarihçe-i Teş- D.No: 5 G.No: 301. kilat ve İcraatı, İstanbul: Matbaa-i Âmire. BOA, HH.SAİD.d., D.No: 5, G.No: 33. Sönmez, Zeki (1984), “Batı Anadolu Türk Halıcılığının 19. BOA, MF.MKT, D.No: 550, G.No:5, 16 Zilhicce 1318 (6 Ni- Yüzyıldaki Durumu Üzerine”, Türk Dünyası Araştırmala- san 1901). rı (Türk Halıları Özel Sayısı), Sayı 32, İstanbul, s. 95-106. BOA, İ.TAL, D.No: 254, G.No: 1319/Ra-117, 10 Rebiyülevvel Şişman, Adnan (2004), Tanzimat Döneminde Fransa’ya Gönderilen Os- 1319 (27 Haziran 1901). manlı Öğrencileri (1839-1876), Ankara: TTK Yayını. BOA, Bâb-ı Âlî Evrak Odası (BEO), D.No: 1684, G.No: Tekçe, E.Fuat (1993), Pazırık-Altaylardan Bir Halının Öyküsü, 126277, 17 Rebiyülevvel 1319 (4 Temmuz 1901). Ankara: Kültür Bakanlığı Yayını. BOA, MF.MKT, D.No: 568, G.No: 47, 24 Rebiyülevvel 1319 “Hereke Fabrikası” (1971), Türk Ansiklopedisi, C.XIX, Ankara: (11 Temmuz 1901). MEB Yayını, s. 179-181. BOA, İ.TAL, D.No: 258, G.No: 1319/Ca-090, 20 Cemaziyülev- Unat, Faik Reşit (1964), Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine vel 1319 (4 Eylül 1901). Tarihî Bir Bakış, Ankara: MEB Yayını. BOA, MF.MKT, D.No: 578, G.No: 14, 28 Cemaziyülevvel 1319 Yetkin, Şerare (1991), Türk Halı Sanatı, 2.bs., Ankara: Türkiye (12 Eylül 1901). İş Bankası Kültür Yayını.

arış V / 2 0 1 1 143 Tapestry (Goblen) Dokumaları

Ömer ZAİMOĞLUâ Tapestry (Goblen) Weavings

ÖZET ABSTRACT Resimlere konu olmuş kompozisyonların özel- When the compositions, which have been the likle dokuma sanatında tercih edilmesi tapestry subjects of paintings, started to be used in the denilen dokuma türünün doğmasını sağlamıştır. art of weavings, the weaving type called ”tap- İnsanlık tarihi kadar eski olan dokuma sanatın- estry” emerged. The birth of the art of weaving, da resmin kullanılması milattan öncelere dayan- which is as old as the history of mankind, dates maktadır. Doğu kökenli bu dokuma türünün ge- back to the periods before Christ. The devel- opment of this east- originated weaving type lişimi ortaçağ Avrupa’sında başlamış, özellikle started in Middle Age Europe and it became a XVII. yy. Avrupa’sında kralların, soyluların, zen- symbol of prestige for the palaces of the noble, ginlerin saraylarında gösterişin bir simgesi ha- especially during the XVIIth century. This study line dönüşmüştür. Bu çalışmada tapestry sana- explores the developmental lineage of the tap- tının tarihi gelişim süreci anlatılırken, dokuma estry and analyzes the weaving technique. tekniği üzerinde ayrıca durulmuştur. Keywords: Goblen, flat weaving, imagery, wool, Anahtar Kelimeler: Goblen, Düz Dokuma, Re- dye, art history, tapestry. sim, Yün, Boya, Sanat Tarihi Goblen resimli duvar halısı ilk kez 1603’te Fransa’da Gobelin ailesinin atölyesinde dokunmuş, 1. Giriş daha sonra buradan Avrupa’ya yayılmıştır.2 Resim Sanatına konu olmuş kompozisyonların bir- Daha çok figüratif desenli, atkı yüzlü goblen doku- çoğu dokuma sanatında sıklıkla görülmektedir. Bu- maları duvar halısı olarak dünyanın pek çok yerinde nunla beraber bu etkilenme aynı oranda tekstil sana- eski zamanlardan beri üretilen bir dokuma türüdür.3 tına da yansımıştır. Genel anlamda “goblen” resimli 1662-63 yıllarında Fransa kralı XIV. Louis’in (1638- duvar dokumalarına verilen addır. 1715) Maliye Bakanı Jean-Baptiste Colbert (1619- İngilizce ve Fransızca’da (İng. Gobelin, Fr. Gobelline) 1683) Paris’teki atölyeleri Gobelin’ler ailesine ait anlamına gelen gobelin günümüzde duvar halısını ta- malikânenin çatısı altında bir araya getirterek bu sü- nımlayan “tapestry” ile de eş anlama gelmektedir. Ta- reçten sonra dokuma faaliyetlerinin tek noktadan yü- pestry sözcüğü Grekçe tapi Latince tapesium’dan ge- rütülmesini sağlamıştır. Daha sonra Paris’in diğer iyi len ve çeşitli teknikleri içeren bir anlamı ifade eder.1 zanaatçıları da bu birliğe dâhil olmuşlardır. Genel baş- kanlığını Charles Le Brun’un (1619-1690) yaptığı Go-

* Yrd. Doç. Dr. Akdeniz Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, belin imalathanelerinin ürünleri XIV. Louis’in sarayı- Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi, Antalya, nın süslenmesinde kullanılıyordu. Bu devirden itiba- e-posta: [email protected] Assist. Prof. Dr., Akdeniz University, Faculty of Fine Arts, Department of Traditional Turkish Handicrafts. 2 A. Ergür, Tekstil Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 2002, s.93. 1 A. Sürür, “Duvar Halıcılığı”, Türkiyemiz, Ekim 1981, Sayı 35, s. 21. 3 A. Ergür, age., s. 259.

144 arış V / 2 0 1 1 Tapestry (Goblen) Weavings Ömer ZAİMOĞLU

ren bu imalathanelerde üretilen Tapestry dokumalar “Gobelin” (Goblen) ismiyle adlandırılmaya başlandı.4 Gobelin ismi Fransız Goblen ailesi tarafından do- kunduğu için verilmiş bir ad tır. Daha sonrası aynı ke- lime için Resimli Dokuma anlamına gelen Tapestry şeklinde söylenir hale gelmiştir. Resimli dokumalar için Tapestry terimini kullanmak daha az kavram kar- maşası yaratacaktır.5 Kültür tarihinin bir parçası sayılan dokuma sana- tı içinde önemli yere sahip resimli ürünler tarihi ilk çağlara dayanmaktadır. Tapestry sanatı, tekniği, mal- Çizim 1. Tapestry Tezgâhı zemesi, tasarımı ile özgün el dokumacılığı içerisinde yaratmada yöntem olarak kullanılmıştır. Hachure tek- önemli yer tutar. Büyük emek ve zaman isteyen bu niğinin ((i.), (f.), (güz. san.), resimde göIge çizgileri; haritalar- sanat, elle dokunmaktadır ve hiç bir zaman fabrikas- da dağ yamaçlarını gösteren ince çizgi, tarama çizgi; (f.) tara- 6 yon hale gelmemiştir. ma çizgilerle göstermek.) yaygın kullanımı Tapestry’in bü- Dokuma alanında duvar halıları üretimin maliyet- yük ölçüde ilgi çekmesine neden olmuştur. li ve dokumanın zahmetli oluşu duvar halılarına sa- Dokumanın ana malzemesi yündür. Atkıların yün- hip olma ayrıcalığını da yalnızca varlıklı kimseler ve den oluştuğu tasarımlarda, yalnız figürlerin gözleri- kraliyet ailesine vermekteydi. Dolayısıyla bugün du- nin beyazında çok nadiren pamuk malzeme de ter- var halıcılığının birçok alanda araştırma konusu ol- cih edilmektedir.11 Tapestry’lerin yapımında prensip- ması bu anlamda şaşırtıcı değildir.7 te aynı olan dikey ve yatay iki çeşit el dokuma tezgâhı 2. Tapestry Dokuma Tekniği kullanılmıştır. Yüksek atkılı tezgâh dikey (Çizim 1.) Özgün el dokumacılığı içerisinde yer alan Tapestry, ta- ve alçak atkılı tezgâh yatay olarak bilinir. Dikey veya rih öncesi dönemlerden itibaren kilimlerde de görü- yüksek atkılı tezgâh, en eski tezgâh tipidir. Temelde len dokuma tekniklerindendir. Üst üste atılan atkı ip- çözgülerin gerildiği çok ağır iki silindir prensibine liklerinin çözgü yüzeyini kapatmasıyla oluşan doku, bağlı büyük olasılıkla çözgüleri ağırlıklarla sağlanan, tapestryi meydana getirir.8 Tapestry sanatı devam- eski Mısır’daki tezgâhların devamıdır (Çizim 2-3). Bu lı atkı ipliklerinden oluşan bir düz dokuma tekniğidir. tezgâh Anadolu’da kullanılan ve ismine el tezgâhı 12 Karakter ve yapıları eşit olmayan iki grup atkı ve çöz- denilen tezgâhlarla aynıdır. gü iplikleri beraber kullanılır. Doku gelişirken el alet- Tapestry dokuyucusu dikey veya yüksek çözgü- leriyle sıkıştırılan üst üste enine atılan atkılar çözgüyü lü tezgâhlarda, dokumayı tezgâhın arkasından, yani kapatarak doku yüzeyine egemen olur. Yüzeyde çözgü tersten çalışır (Çizim 4-5). Renklerin üzerine kodlan- iplikleri görünmez ancak dokumanın arkasındaki bir- dığı büyütülmüş desen karton, dokumanın önüne, leşim yerlerinde bu durumu görmek mümkündür.9 duvara asılır. Dokuyucu, dokunun gelişimini ancak 13 Klasik tapestry dokumalarında boya, çok dikkatli düzenli yerleştirilmiş aynalarda izleyebilir. incelemelerden geçirilmiş, ışığa dayanıklılığı tecrübe Tapestry dokumalarında tasarım bakımından yara- tıcılık ön planda olup kullanılan malzeme ve dokuma edilmiştir. Boyalar bazı bitkilerin kullanımıyla elde metotlarında hiçbir kısıtlama söz konusu değildir. Çi- edilmiştir. Boyama yöntemleri, Tapestry için oluştu- zim ve renk dokuyla birleşerek en önemli unsuru, yara- rulan esnaf birliği teşkilatının denetlediği önemli bir tıcılığı ortaya koyar. Tasarım sürecinde sanatçının re- iş olmuştur.10 simsel anlayış ile şiirsel bütünlüğü ortaya koyabilmesi Ortaçağda renk paletinin kısıtlılığı, doğanın takli- bu bakımından çok önemlidir. Sanatçı kendi bakış açı- dini önlerken, renk seçimleri konusunda zorunluluk ve sından yola çıkarak, belirli yollar izleyerek veya eskiz- yapaylığı beraberinde getirmiştir. Hachure tekniği kul- lerden yararlanarak eserini meydana getirir. Malzeme lanılarak tonlar karıştırılmış ve tasarımlarda üç boyut ve metot sınırlaması olmaması yaratıcılığı geliştirir. Tapestry ve kilim aynı tekniğin kullanılarak yapıl- 4 V. Paşayeva.-Ü. Hamidova, “Goblen’de Kullanılan Teknik Yön- dığı dokumalardır. Tapestryler Rönesans ve öncesin- temler”, Sanat, Sayı 3, 2003, s. 150. de önemli bir sanat türüyken bu devirden sonra ise 5 S. Özay, Dünden Bugüne Dokuma Resim Sanatı, Ankara 2001, s. 3. canlılığını yitirir. Ancak şunu belirtmek gerekir ki; ta- 6 F. Altın, Dokuma Resim (Tapestry) Sanatında Çağdaş Etkiler, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anabilim Dalı Ya- pestryler ticari ve sanatsal bir meta haline gelmeyen, yımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2010, s. 99. gelişip değişmek yerine gelenekselleşen Anadolu ki- 7 S. Grant, Tekstile and Art, Art and Culture Magazine, (Bahar 2007), Sayı 44, s. 46. 8 F. Altın, age., s. 1. 11 S. Özay, age., s.32. 9 F. Altın, age., s. 99. 12 İ. Fazlıoğlu, Eskiçağda Dokuma, İstanbul 1997, s. 12-13. 10 F. Altın, age., s. 51. 13 S. Özay, age., s. 63.

arış V / 2 0 1 1 145 Tapestry (Goblen) Dokumaları Ömer ZAİMOĞLU

Çizim 2. Tapestry tezgâhı büyük dokumalar için(Ames De Laıne Et De Soıe.Jacqueline Boscara)

Çizim 4. Tapestry tezgâhı (Ames De Laıne Et De Soıe. Jacqu- eline Boscara)

limleriyle benzer birçok özelliğe sahiptir.14 Tapestr- ylerin kullanıma hazır hale gelinceye kadar geçirdiği aşamalarda dikkat edilmesi gereken önemli unsurlar şu şekilde sıralanabilir: • Dokunacak desenin kalıbını çıkarmak, • Dokuma planını çıkarmak, • Dokunacak resmin boyasına uygun boyala- rı tespit etmek.15

14 S. Özay, age., s.62. Çizim 3- 5. Tapestry tezgâhı(Ames De Laıne Et De Soıe.Jac- 15 Ö. Zaimoğlu, ‘‘Kazak Goblen Sanatı’’, Yesevi, (Mart 2009), Sayı queline Boscara) 183, s. 32-33.

146 arış V / 2 0 1 1 Tapestry (Goblen) Weavings Ömer ZAİMOĞLU

Foto 9. Tapestry Örneği (Şanırak 80x100 Ömer Zaimoğlu)

arış V / 2 0 1 1 147 Tapestry (Goblen) Dokumaları Ömer ZAİMOĞLU

Tapestrylerde desen, canlı öğeler de içeren hika- muş Hıristiyanlık dönemine ait çok sayıda Kopt do- yeci bir anlatıma sahiptir. Tapestrylerin sembolik an- kumalarında çeşitli hayvan ve insan figürleri, mito- lamda benzetmeci ifadelere sahip olması, motifleri- lojik konular içeren karmaşık kompozisyonlar yer al- nin yörelere göre farklılıklar göstermesi ve dokumala- maktadır.18 Bu dokumalar XIII.-XIV. yüzyıllarda Batı rındaki gerçekçi hikaye anlatımları ile kilimlerden ay- Avrupa’da gelişmeye başlayan tapestry dokumacı- rılır. Tapestryler önceden hazırlanan desen patronları- lığının tarihini çok daha eski devirlere taşımakta ve na göre genellikle ressamlar tarafından çizilen desen- aynı zamanda Türklerin daha milattan önce bu doku- lere dayanarak dokunmuştur. Bu nedenle dokumanın ma tekniğini bildiklerini kanıtlamaktadır. ortaya çıkış sürecinde dokuma desenini çizen ve dese- Batı Avrupa’da bulunmuş ilk tapestry dokumala- ne bağlı dokumayı yapan farklı kişilerdir. Dokuyanlar rının XI-XII. yüzyıllara ait olduğu tahmin edilmekte resmi taklit ederek dokumanın çok daha ötesine geçe- ve bu sanatın gelişmeye başlaması ise XIV. yüzyıla rek gölgeleme, illüzyon, perspektif ve mekan kaygısı- tarihlendirilmektedir. 1300’lü yıllara ait arşiv kayıt- na girmişlerdir. Tapestrylerde motifler ve desenler dö- larında Paris ve Arras’da basit amblem ve dekoratif nemden döneme farklılıklar göstermiş desenler Ana- motifli tapestryler dokunduğu bilinmektedir. Yalnız dolu kilimlerindeki gibi gelenekselleşmemiştir.16 H. 1350 yılından sonraki devirde bu dokumalarda çe- şitli resimler tasvir edilmeye başlanmıştır. Tapestry 3. Tapestry’nin Tarihi Gelişim Süreci Günümüze ulaşan ve bilinen en eski Tapestry– Kopt dokuma sanatı Batı Avrupa’ya Müslümanlar, Doğu- kumaşlarıdır. Kopt dokumacıları tapestry dokuma dan İspanya aracılığıyla geçmiştir. Avrupa’da ilk ta- tekniğini geliştirmiş halen kullanılan yöntemleri keş- pestryler (goblenler) fresklerde olduğu gibi ilk önce fetmişlerdir. Tapestry dokuma sanatı çok uzun bir ta- kilisenin siparişi üzerine dokunmuştur. Bu örnekler- de genelde tarihi veya dini olaylar tasvir edilmiştir. XIV. yy sonunda tapestry ev süslemelerinde önemli bir unsur olmuştur (Foto 9-10). Binaların ısı yalıtımı için duvarlara, pencere ve kapı açıklıklarına ve odala- rı bölme amaçlı eleman olarak kullanılmıştır.19 XIV. yüzyılda Fransız tapestryleri ve Arras doku- maları dikey tezgâhlarda dokunmaya başlayınca, ta- pestrylerin kalitesi en yüksek seviyelere ulaşmıştır. Bu tarihten sonra tapestry krallar ve soylular arasın- da dokutulan bir sanat yapıtı olmaya başlamıştır. Teknolojik gelişmeler ve sanatsal olanaklar bu doku- ma türünü bir sanat kolu olmaktan öteye taşımış, bir sanat eseri niteliğine ulaştırmıştır. XVI. yüzyıldan sonra Gotik tapestry’lerde uygula- nan teknikler geliştirilerek, özellikle biçimler iki bo- Foto 10. Tapestry örneği (Türkistan Kubbeleri 80x100 Ömer Zaimoğlu) yutluluktan çıkıp üç boyutlu görünüme ulaşmıştır. rihe sahiptir. İlk tapestry ne zaman ve nerede yapıldı Bu dönemde en önemli gelişme sayılan Perspektif bilinmemekle beraber bu dokuma prensibi Eski Mı- tapestry sanatına da girmiştir. Çok iyi taklit edilerek sıra kadar dayandığı söylenilmektedir.17 Mısırda, Ka- dokunan Raffaello’nın seri halinde dokunan “Havari- 20 hire müzesinde sergilenen keten örtüye lotus, pal- lerin İnişi” adlı eseri buna en iyi örnektir. met, ve skarabe (Skarabe, Eski Mısır’daki en yaygın XV. yüzyıl itibari ile Fransa, İtalya, İspanya ve sembollerden biridir. Mısır tradisyonunda farklı bağ- Almanya’da gelişim gösteren bu sanat daha sonra lamlarda, üç değişik anlamda kullanılmış olan sem- Baltık ülkeleri, Kafkasya ve Rusya’ya da yayılarak ilgi boldür.) tasvir edilen nakışlar dokunmuştur. Bu örtü odağı olmuştur. Bu ülkelerde kendine has dokuma IV. Tutmos türbesinde bulunmuştur ve (M.Ö.) 1400 malzemelerinin varlığı goblen sanatına yeni bir ba- yılına tarihlendirilmektedir. Asya’da ise bu sanat da- kış açısı getirmiştir. Baltık, Kafkasya ve Rusya ülkele- lında Çinli ustalar çalışmıştır. Oysa 1949-50 yılların- rinde dokuma amaçlı kullanılan kendir, kamış ve yün da Altay Dağlarının Pazırık ve Başadur Vadi’lerinde eğirmesi ipler goblen sanatında da kullanılmıştır. yapılan kazılarda, Hun Kurganları’nda ele geçen ve Baltık ülkelerinde goblen dokumada genellikle doğa M.Ö. V. III. yüzyıllara ait olduğu tespit edilen kilim- resimleri, Kafkas ülkelerinin goblenlerinde kendi ta- de insan figürleri tasvir edilmiştir. Mısır’da bulun- rihlerinden ve destanlarından önemli kesitleri anla- tan resimler, Rusya’da ise kilim örnekleri kullanıla-

18 16 N. Önlü, S. T. Arabalı Koşar, ‘‘Tapestry Dokumalarının Gelenek- http://www.art-gobelen.ru/history.php sel Anadolu Kilimleri İle Karşılaştırılması’’, 10. Ulusal El Sanatları 19 B. Vipper, Vvidenie İstoriçeskoe İzuçenie İskustva (Rusça), Moskova, Sempozyumu, İzmir 2009, s. 302-303. 2004. 17 http://www.art-gobelen.ru/history.php 20 A. Sürür, ‘‘Goblen Dokumacılığı’’, Türkiyemiz, (Şubat 1982), Sayı 36, s.17.

148 arış V / 2 0 1 1 Tapestry (Goblen) Weavings Ömer ZAİMOĞLU

rak değişik resimler dokunmuştur. Goblen dokuma da çağlar boyunca çeşitli resimlerin kompozisyonla- ra konu olduğu görülmektedir. Dokuma resim Rönesans’a kadar hazır desenlerin kullanılmasıyla gelişimini sürdürmüştür. 19.yy‘a ka- dar gelişim gösteren bu sanat daha sonraları üretim- de düşüş göstermeye başlamıştır.21 ve bazı arkadaşlarının başlattığı Arts & Crafts (Sanat ve Zanaat) hareketi tapestry sanatını canlandırmıştır.22 XX. yüzyılın ortalarına doğru Fransız ressam Jean Lurcat eserleriyle yeni bir tarzla ortaya çıkarak ta- pestrylerde resim tasvirinden vazgeçerek basit ve ya- lın biçimlere, soyut ve dekoratif motiflere, renk iliş- kilerine yönelir. Böylece tapestry bugünkü görünü- müne ulaşır. Lurçat’ın eserleri Aubusson’da Madam Cuttoli’nin idaresinde çalışan dokumacılar tarafın- dan dokunurken Lurçat ise Cuttoli okulunda renk dersleri veriyordu. Bu adımla tekstilci ressamlar ye- Foto 2. Tapestry örneği (Çiçeklenen Kocaman ağaç tişmesi sağlanırken goblen herkesin kabul ettiği bir 100x160 Ü.Hamidova Atatürk Üniversitesi) sanat alanına dönüşür.23

Foto 3. Tapestry örneği (Vahşet. 80x80. serbest doku- Foto 1. Tapestry örneği (Hayat ağacı 150x150 Ü.Hamidova ma Ü.Hamidova Atatürk Üniversitesi) Atatürk Üniversitesi)

Yine son yıllarda tapestrynin gelişiminde ünlü len faktörlerden biri olan çeşitli renklerde ki ipleri Fransız ressam ve dekoratif sanatının ustası Jan tercih etmeye başlarlar. Bununla birlikte kullanılan Lürs’ün katkısı büyüktür. Jan Lürse ve goblen doku- ma ustası F. Tabar goblenin kompozisyonunu, kulla- resmi detayları ile inceleyerek renk uyumuna ve orta- nılan malzemeleri ve dokuma tekniğini değiştirme- ya çıkardıkları eserlerin tüm ayrıntıları ile görünme- miş fakat goblen dokumada kullanılan renk çeşitlili- sine dikkat etmişlerdir (Foto 1-2-3). Bu goblenin sa- ğine sınırlamalar getirmiştir. Lürs’ten sonra goblen natsal alanda gelişimine de tesir etmiştir.24 sanatına emeği geçen en önemli ressamlar: Homer, Günümüzde tapestry sadece bir resim görünü- Pikar ve Ledu’dur. 1946’da Matiss, Bove fabrikası için şünde olmayıp, üçboyutlu konstrüksiyonu ve rölyefli “Polinezi” (Paris, Mobilye National) eskiz kartonu ha- dokusuyla estetik bir etki yaratmaktadır. Günümüz- zırlarken bunu takiben Goblen sanatında 1960 yılla- de goblen (tapestry) geleneksel sanatın önemli deği- rında kullanılmaya başlayan kabartma tekniği ile hız- lı gelişim sürecini görmekteyiz. Goblen ustaları ön- şimlere uğradığı, tabii sanattan anıtsal sanata doğru ceden daha önceki kullanılan teknikleri, renk uyumu- büyük adımların atıldığı bir alandır.25 nu, kullanım alanlarını inceleyerek yeni teknikler ge- 4. Sonuç liştirmeye çalışırlar. Goblen dokuma da en önde ge- Bir dokuma türü olan tapestry tarihini incelediğimiz- de ilk buluntularının M.Ö. III. yüzyıla kadar indiği söy- 21 http://www.alfadekor.ru/index.php?&act=61 22 C. London, Tapestries, Milan, 1988, s.131. 24 23 K. Bolatbaev., kökjiek jane kenistik (Kazakça), Almatı, 2008, s. 117. V. Paşayeva, - Ü. Hamidova, “Goblen’de Kullanılan Teknik Yön- 25 temler”, Sanat, Sayı 3, 2003 s. 150. V. Paşayeva, Ü. Hamidova, age., s. 150.

arış V / 2 0 1 1 149 Tapestry (Goblen) Dokumaları Ömer ZAİMOĞLU

lenilebilir. Altay Dağları’nda yapılan kazılarda Hun örnekleri Kopt kumaşlarında karşımıza çıkmaktadır. Kurganlarında bulunan kilimde insan figürleri resimli Tapestry Avrupa dokuma sanatında XI. yüzyılda dokumaların ilk örneklerinin tespiti Türklerin binlerce başlamış ve en büyük gelişimini burada yaşamış- yıl önce bu sanatı icra ettiklerini göstermektedir. Tari- tır. İlk zamanlarda kilise tarafından sipariş edilen ta- hi Eski Mısır’a dayandırılan dikey ve yatay tezgâhlarda pestrylerde dini olaylar tasvir edilirken daha sonrala- rı Avrupa’da büyük gelişim göstererek adeta gösteri- dokunan atkı yüzlü dokuma türü olan en eski tapestry şin sembolü haline dönüşmüştür. XVII. yüzyılda Av- rupa saraylarında sarayın içinin de dışı gibi görkemli olmasına özen gösterilmesinden resimlerin dokuna- rak duvarları süslemesi giderek daha önemli bir hal almaya başlar. Bu dönemde Gobelin ailesinin sa- hip olduğu köşkte kurulan imalathanede saray için resimli dokumalar yapıldığından Tapestry (resimli düz dokuma) Goblen adını buradan alır ve bu sanata “Kraliyet Sanatı Goblen” denmesi ise buna bağlıdır. Tapestry belli bir yörenin veya kültürün ürünü ol- mayıp dokuma kültürünün yaygın olduğu her yerde uygulanmıştır diyebiliriz. Gelişiminde en parlak döne- mi Avrupa’da gerçekleştirmiş olup günümüz kaynak- larına göre doğu kökenlidir fakat doğuya ait kalma- mıştır. Dokunduğu her bölgede oranın kültüründen izler taşımaktadır (Foto 4-5-6). Örneğin Türkiye’de ta- pestrylere Anadolu kilimleri örnek gösterilir. Anadolu kilimleri dokuma tekniği ve görünüm olarak tapestr- ylerle büyük benzerlikler göstermekle beraber Anado- lu kilimlerinde kullanılan motifler Anadolu kültürünü ve yaşam tarzlarını yansıtmaktadır. Tapestry dokunduğu döneme ait izleri taşır. Tezgâhın arkasına yerleştirilen desen kartonu dikka- te alınarak dokunduğu için konu çeşitliliğinde hiçbir sınırlaması yoktur. Tapestryler dokunduğu dönemin tarihi, kültürel, sosyo-ekonomik, yaşam tarzı gibi bir- çok unsuru içinde barındırır. Özellikle Avrupa’da do- kunan tapestryler dokunduğu dönemin resim anla- Foto 4. Tapestry örneği (Lee Coouelin. 1,35x1,05 Galeri Boc- yışı hakkında önemli bilgileri yansıtır. Örneğin XVI. cara. Ames De Laıne Et De Soıe. Jacqueline Boscara)

Foto 5. Tapestry örneği (Ames De Laıne Et De Soıe.Jacque- Foto 6. Kazakistan’dan Tapestry Örneği line Boscara)

150 arış V / 2 0 1 1 Tapestry (Goblen) Weavings Ömer ZAİMOĞLU

Foto 7. Kazakistan’dan Tapestry Örneği Foto 8. Kazakistan’dan Tapestry Örneği yüzyıl tapestry örnekleri Gotik sanatının izlerini taşır- Kaynaklar ken XVII. yüzyıl örnekleri Barok döneminin tipik re- Altın, F. (2010), Dokuma Resim (Tapestry) Sanatında Çağdaş Et- sim anlayışından izler taşır. XX. yüzyılda ise resimde kiler, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anabilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans kullanılan kavramların soyutlaşması aynı dönemin Tezi, Erzurum. tapestrylerinde de görülür. Bolatbaev, K., Kökjiek Jane Kenistik (Kazakça), Almatı, 2008. Günümüzde tapestry dokumalar her çağda ol- Ergür, A. (2002), Tekstil Terimleri Sözlüğü, İstanbul: Boğaziçi duğu gibi geleneklere bağlı kalmaksızın çağın sanat Üniversitesi Yayınevi. Fazlıoğlu, İ. (1997), Eskiçağda Dokuma, İstanbul: Eskiçağ Bi- akımına paralel bir gelişim göstermektedir. Görkemli limleri Enstitüsü Yayınları. günlerini geride bırakmış olsa da, tapestry dokuma- Grant, S. (1988), Tekstile and Art, Art and Culture Magazine, lar bugün hâlâ dokunmaktadır (Foto 7-8-9-10). Ülke- Bahar 2007, Sayı: 44, s. 46. London, C., Tapestries, Mi- mizde düzenlenen dokuma konulu konferanslarda lan. ve sergilerde adından sıkça söz ettirmektedir. Bir du- Önlü, N.- S. T. Arabalı Koşar (2009), “Tapestry Dokumaları- nın Geleneksel Anadolu Kilimleri İle Karşılaştırılma- var süsü olarak günümüzde kullanımı azalmış olsa sı”, 10. Ulusal El Sanatları Sempozyumu, İzmir, s.302- da goblen ihtişamından hiçbir şey kaybetmemiştir. 303. Tapestry dokumalar dokunduğu yörenin mahal- Özay, S. (2001), Dünden Bugüne Dokuma Resim Sanatı, Ankara: li özelliklerini yansıtmakla beraber dokunduğu yüz- T.C. Kültür Bakanlığı. Paşayeva, V.- Hamidova, Ü. (2003), “Goblen’de Kullanılan yıl hakkında sosyolojik, kültürel ve tarihi bilgiler ver- Teknik Yöntemler”, Sanat, Sayı 3, s. 150. mesi açısından bir anlamda belge niteliği taşımak- Sürür, A. (1981), “Duvar Halıcılığı”, Türkiyemiz, Ekim, Sayı 35, tadır. Bir düz dokuma türü olarak Anadolu Kilimleri s. 21. Anadolu’nun tarihini bize anlatmaktadır. Dokumacılı- Sürür, A. (Şubat 1982), “Goblen Dokumacılığı”, Türkiyemiz, ğın en üst derecesini gösteren Tapestry sanatının yeni Sayı 36, s.17. Vipper B. (2004), Vvidenie İstoriçeskoe İzuçenie İskustva, Moskova. nesillere çeşitli projeler kapsamında öğretilmesi bu sa- Zaimoğlu, Ö. (Mart 2009), “Kazak Goblen Sanatı”, Yesevi, nat dalının devamlılığını sağlaması açısından oldukça Sayı 183, s. 32-33. önemlidir. Gelecek nesillerin milli ve manevi duygu- http://www.alfadekor.ru/index.php?&act=61, erişim tarihi: larla yetiştirilmesinde bu sanatın etkisi tartışmasız bir 15/06/2010. http://www.art-gobelen.ru/history.php, erişim tarihi: gerçektir. Dokuma sanatını ayakta tutmak tarihe ve kül- 28/06/2010. türe hizmet edeceği gibi bilinçli kuşakların yetişmesine http://www.art-gobelen.ru/history.php, erişim tarihi: de katkı sağlayacağını unutmamak gerekir. 20/05/2010.

arış V / 2 0 1 1 151 AKM Yayın İlkeleri Atatürk Kültür Merkezi tarafından yayımlanan Arış, halı, grafikler numaralandırılarak hemen altına alt yazısı düz dokuma, giyim-kuşam ve işleme sanatları ile ilgili ve kaynağı belirtilmelidir. özgün, bilimsel makalelere yer veren, uluslararası • Başlıklar kalın harflerle yazılmalıdır. Uzun yazılarda hakemli bir dergidir. Mart ve Kasım aylarında olmak ara başlıkların kullanılması okuyucu açısından üzere yılda iki sayı yayımlanır. Yayımlanacak yazıların yararlıdır. Ana başlıkların, 1., 2., ara başlıklar, bilimsel araştırma ölçütlerine uyması, alana bir yenilik 1.1., 1.2., 2.1., 2.2 şeklinde numaralandırılması getirmesi, başka yerde yayımlanmamış olması şartı tavsiye edilir. Ana başlıkların tümü (ana bölümler, aranır. Bilimsel bir toplantıda sunulmuş bildiriler, kaynaklar ve ekler) BÜYÜK İNCE HARFLERLE yayımlanmamış olmak şartıyla kabul edilebilir. veya daha büyük puntoyla Kalın Küçük Harflerle Yazıların Değerlendirilmesi yazılmalıdır. Ara ve alt başlıkların ise sadece ilk • Arış’a gönderilen yazılar, yayın kurulunca dergi harfleri büyük yazılmalıdır. ilkelerine uygunluk açısından incelenir. İlkelere • Metin içindeki vurgulanması gereken ifadeler, eğik uygun bulunanlar, iki hakeme gönderilir. Hakem harflerle gösterilir, kalın karakter kullanılmaz. Hem raporlarından biri olumlu, diğeri olumsuz ise eğik hem kalın veya hem eğik hem “tırnak” içinde üçüncü bir hakem belirlenir. Yazarlar, hakemlerin vermek gibi çifte vurgulama yapılmaz. önerilerini dikkate alırlar; fakat katılmadıkları • Doğrudan alıntılar tırnak içinde verilir. Alıntılar 5 hususlara itiraz etme hakkına sahiptirler. satırdan fazla olduğunda, paragraf girintisinden bir cm • Yayımlanmasına karar verilen yazılar sayfa içeriden başlatılmalı ve bir punto küçük yazılmalıdır. düzenlemesi yapıldıktan sonra pdf formatıyla • Yazımda, özel durumlar dışında, TDK Yazım yazarlara gönderilir. Yazar son okumayı yapar Kılavuzu esas alınır. ve gerekli düzeltmeleri çıktı üzerinde göstererek dergiye geri gönderir. Kaynak Gösterimi • Raporlar beş yıl süreyle saklanır. Kaynaklar 9 punto ile yazılmalıdır. • Yazılardaki görüşlerin, fotoğraf ve belgelerin • Dipnot ve kaynakların yazımı konusunda, yöntem sorumluluğu yazarlarına aittir. bakımından kendi içinde tutarlı olması, dergi ve kitap adlarının eğik/ince, makale başlıklarının Yayımlanan yazılar için telif ödenir. Telifi ödenen • ise “tırnak” içinde, düz olarak yazılması kaydıyla yazının yayın hakları Atatürk Kültür Merkezi’ne yazarların tercihleri dikkate alınmakla birlikte; devredilmiş sayılır. Bu devir, sanal ortamda metin içindeki göndermelerin, yazarın soyadı, yayın yayımlanmayı da kapsar. yılı ve gönderme yapılan sayfa olmak üzere parantez • Yayımlanmayan yazılar iade edilmez. içinde aşağıdaki şekilde yazılması, dipnotların • Her yılın sonunda yıllık dizin hazırlanır ve sonraki açıklamalar ve ek bilgiler için kullanılması önerilir: yılın ilk sayısında yayımlanır. (Deniz 1972: 120). Cümle içinde yazar adı geçmiş ise Yayın Dili parantezde tekrarlanmasına gerek yoktur: Deniz (1972: Arış’ın dili Türkçedir. Ancak başka dillerde yazılmış 10), eserinde…; “Aydın (1986:120), şunları yazar ….” makalelere de Türkçe özetleriyle birlikte yer Birden fazla yazarlı yayınlarda yazarlar metin içinde verilebilir. Dergiye gönderilecek yazıların akademik şu şekilde yazılır: (Deniz vd. 2002). dil kullanımıyla ilgili her türlü kusurdan arınmış • Ulaşılabilir kaynaklarda ikincil kaynak kullanımından olması gerekir. Yabancı dildeki yazıların bir anadili kaçınılmalıdır. konuşurunca kontrol edilmesi önerilir. • Bir yazarın aynı yılda yayımlanmış birden fazla Yazım Kuralları ve Sayfa Düzeni yayını (1980a, 1980b) şeklinde gösterilir. • Yazılar A4 boyutunda (29.7x21 cm) kâğıda, MS Word • İnternetten yapılan alıntılarda aslına veya MS Word uyumlu programlarla yazılmalıdır. gidilmeye çalışılmalıdır. İnternet Yazı karakteri olarak Times New Roman kullanılmalıdır. adreslerinde, parantez içinde tarih ve saat Yazılar 10 punto ve 1.5 satır aralığıyla yazılmalıdır. belirtilmeli ve internet adresinin verilmesinin Sayfa kenarlarında üçer cm boşluk bırakılmalı zorunlu olduğu durumlarda e-yayın olarak ve sayfalar numaralandırılmalıdır. Özel fontlar yayımlananlar kullanılmalıdır. kullanılmamalı, transkripsiyon işaretleri varsa, editörlük yapılabilecek şekilde belirtilmelidir. • Dipnotlar ise; B. Deniz, age., s.7. şeklinde verilmelidir. • Yazarın adı, soyadı büyük olmak üzere koyu, adresler ise normal harflerle yazılmalı; yazarın unvanı görev • Kaynaklar metnin sonunda, yazarların soyadına yaptığı kurum, haberleşme ve e-posta adresi ilk göre alfabetik olarak aşağıdaki şekilde yazılmalı; sayfanın altında dipnot olarak belirtilmelidir. eserin yayınevi ve makalelerin sayfa aralıkları belirtilmelidir. Atıf yapılmayan çalışmalara Yazılarda 300 sözcük civarında, 9 puntoyla yazılmış • Kaynaklar kısmında yer verilmemelidir. Türkçe ve İngilizce özetler, özetlerin altına da genelden özele doğru en az 4, en çok 8 sözcükten Deniz Bekir (1987), ”Sındırgı (Balıkesir) Yöresi oluşan anahtar kelimeler verilmelidir. Yağcıbedir Halıları” Erdem, C.10, S. 28, s. 111-.124. • Yazılara ait fotoğraflar yüksek çözünürlükte ve Aslanapa Oktay (1987),Türk Halı Sanatının Bin Yılı, baskı kalitesine uygun bir şekilde gönderilmelidir. İstanbul: Eren Yayıncılık. Fotoğraf, şekil, grafik vb görsel malzeme filmi Bekir Deniz (2000),Türk Dünyasında Halı Dokuma ve Düz çekilebilecek nitelikte olmalıdır.Fotoğraf,şekil ve Yaygılar, Ankara:AKM Yayını.

152 arış V / 2 0 1 1 yeniden yayında...

İlk dört sayının ardından yine sizlerle... grafik er.com.tr • 0 312. 284 16 39