Modern Türk Şiirinin Iki Yüzyili a T a O L Behramoğlu
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
MODERN TÜRK ŞİİRİNİN İKİ YÜZYILI 1950’lerden 2 0 0 0 W A T A O L BEHRAMOĞLU SOSYAL YAYINLAR TÜRK ŞİİRİ ANTOLOJİSİ MODERN ŞİİRİMİZİN İKİ YÜZYILI SON YÜZML BÜYÜK TÜRK ŞİİRİ ANTOLOJİSİ Hazırlayan Alaol Behramoğlu Tasarını: İzlenim Yapım Baskı: Kitap Matbaacılık Sayfa düzeni: New Baskerville 9/12 ISBN 975-7384-17-8 975-7384-16-X (1. ait) 1. Basım: Aralık, 1987 2. Basım: Ekim, 1991 3. Basım: Mart, 1993 4. Basım: Mart, 1997 5. Basım: Ekim, 1999 6. Basını: Kasım, 2001 © Sosyal Yayınlar, Bab-ı âli Caddesi, No. 14 Cağaloglu—İstanbul Tel: (0212) 5277982 — (0212) 5221894 WEB SAYFASI: http://www.kitap-net.com E-POSTA: [email protected] A t a o l B e h r a m o ğ l u SON YÜZYIL BÜYÜK TÜRK ŞİİRİ ANTOLOJİSİ MODERN ŞİİRİMİZİN İKİ YÜZYILI İKÎNCİ CİLT (1950’lerden 2000’lere) Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş Altıncı Basım SO SYA L 9 YAYINLAR - n i . 1950’LERDEN 2000’LERE F eyyaz K ayacan (1919-1993) KATKI Elimizden gelmezse şu şiir Ne mavisi kalır Ne de kapısı aydınlığın Taş kesilen gevezelikler Üşüşecek gırtlağımıza Ve tortularda sona erecek duyular. Teneşirlik tohumlara Kaçmış oluruz Kanımız yetmezse şu şiire. (Benim Örümceğim Başka) ÇAĞRI Ne denli kolay geliyorsa Seni sevmek elimden Bu şiir de öylesine kolay geldi Sen gel uzun boylu ürpertilerinle Gel çığırlarıyla saçlarının Kıyılarıma denk ağarsın kalçaların Gel ve güle güle otur bu şiirde. (Benim Örümceğim Başka) İSTEK Sokağa çıkabilseydik Ne güzel olurdu Gözlerle başlatırcasına Bir yere varmanın bütünlüğünü Akşamı toplasaydık Ne güzel olurdu Bir sonuç olarak. Alın teri sağlamlığında Mesele çıkartmadan Şu kavunu kesebilseydik Ne güzel olurdu Yaşamaya elvermek Ne güzel olurdu Vaktimiz olsaydı Bir çocuğun yeni doğan Ekmek kokusuna (Kaşık Havası) DÜŞ KALINTISI Bir sabah uyanınca Yanda kalmış bir at buldum başucumda Belli ki yolum kesilmiş bir yerde Dört nala bir çıkmazın Kişnemeleri mi uğuldayacak Dilimin dibinde hep? (Benim Örümceğim Başka) ÖZDEMÎR ASAF (1923-1981) KELİMELER... KELİMELER... Yanda kalmış aşklarının hesaplan içinde Denizlere açıldı içimizden biri Niçin gittiğini söylemeden. Doyulmamış arzularla doluydu yelkenleri. Yıpranmış kelimelerin verdiği güvenden, Bulacak sanıyordu yenilikleri. Her an bir yeni su vardı, Her yeni suda bir yeni an. Deniz, dalgalanyla gösteriyordu dışından Yaşananla düşünülenler arasındaki farkı. Bitmiyordu köpüklerle renkler Bir başka damlada, bir başka ışıkta başlamadan. Gözlerin önünde bir oyun, ardında bir oyun. Dışında ne varsa yeni, ne varsa gerçek. Yeni manzaralarla gelen yeni duygular Hani, eski kelimelerle olmasa İnsanın ömrünce devam edecek. Gözlerin önünde bir oyun, ardında bir oyun. Anladı, ölmekle yaşamanın birleştiği noktada Yeni rüzgârlarla esen yeni korkulara Yeniliklerini bağışlamayan kelimelerin Nasıl düşman sığınaklar halinde direndiğini. Anladı, bütün olmuşlarla olanlann Ve bütün olacakların O kelimelerin içinde Kendisine varmadan eskidiğini (Dünya Kaçtı Gözüme) JÜRİ Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler. (Dünya Kaçtı Gözüme) PORTRE Neyzen Tevfik Bütün metroların ve santimlerin, Bütün kiloların ve gramların, Bütün rakıların Ürktüğü adam. (.Dünya Kaçtı Gözüme) MESAJ Ölebilirim genç yaşımda, En güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim. Şimdi kavakyelleri esiyorken başımda, Sevgilim, Seni bir akşamüstü düşündürebilirim. (Sen Sen Sen) DUVARA ASTIĞIM Ölünceye kadar seni bekleyecekmiş, Sersem, Ben seni beklerken ölmem ki.. Beklersem. (Sen Sen Sen) PERSPECTİF Senin içine girdiğim zaman Dışımda kalıyorsun. Senin dışından sana bakınca İçime sığmıyorsun. (Sen Sen Sen) ÖNGÖRÜ Yazıklar olsun hepimize. Bana da alışacaksınız. Bana bile. Alış-verişlerimiz gömülecek Alışkanlıklarımızın içine. Sevgilerimiz yenilenmeyecek, Azalacak kavgalarımız. Sonunda ben, Kupkuru bir ölçü. Ben bile. (Bir Kapı Önünde) BAKI Kendi bahçesinde dal olamayanın biri Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor. (Bir Kapı Önünde) ZORU Bir gün, Herkes kendi bahçesine, derlerse.. Hazır mısınız. (Bir K ap Önünde) BAŞKA FREKANS Vurdun, acısı daha geçmedi, Biliyorum, geçecek. Ama öyle ağır konuştun ki ardından. O, gittikçe gerçek. (Bir Kapı Önünde) GELDİM Beni çağırmadınız, kalkıp ben kendim geldim. Uzaklardan size bir haber getirdim geldim. Bıraktıklarınızdan, unuttuklarınızdan, Sımsıcak-anılası günler getirdim geldim. Gömütleri andıran yapılarınızdaki Yaşantılarınıza evler getirdim geldim. Tek-tek, aynk-soluyan bitkiseller yerine Yüzyüze-dönük-gülen sizler getirdim geldim. Solarken suladığım, koparken bağladığım, Ölürken canlandığım sözler getirdim geldim. (Çiçekleri Yemeyin) e* *« 9 N evzat Ü stü n (1924-1979) YALAN DÜNYA Galata köprünü bilirdim Cebeci köprüsünü de gördüm Günlerden pazarmış bu gün İnsanların güldüğünü de duydum Önce askerler geçti Gençlik parkının önünden Sonra ben geçtim Ordan Burdura çıktım Dağların içinde göller vardı Göllerin içinde balıklar Aklıma Boğaz geldi Amavutköy, Çengelköy, Bebek Vapurları düşündüm Vapurların içindeki insanları Enver beyi Yavaşça elimi uzattım kadehe Bir mısra okudum kendimden Bir de baktım Paristeyim Dupon kahvesine oturmuşum Kahvem bitmiş. ( Yaşadığımız Devre Dair Şiirler) DÜNYAYA DAİR ŞİİR Bir saadet, bir saadet ki Dünyamızdaki Bereket dolu eteklerinde kızların Ekilirse böyle ekilir toprak Buğdaylar dolu avuçlarımda şimdi Güzel şey sevmek Yüzlerin avucumda Duyuyorum sıcaklığım hâlâ Kapıyı açan ellerinin Düşünüyorum da şimdi seni Ayrıldığıma bin pişman Bu bir yapraktır sevdalım Rüzgârlar içinde giden Şiirlerimin en güzeli Dünya böyle değildi eskiden Dallann tomurcuklarını kimler yedi Anadolunun topraklarından başka Tabiat ana cömertti garibim insanlardan çok daha fazla Dün gece yoktu bu şehir burada Kurulan düzenlerin en güzeli Sevmek yaşamak kadar önemli Renk, renk dolaşıyorum ağaçlan Kuş yuvalan, meyvalar Biraz ilerde sanlmış yaprağına Şiir yazıyor salkım söğütler Neresindesin ömrün bilinmez Dallannda yorgunluk ceviz ağacım Böyledir neticesi ömrün Hatıralar ve keder. Dağlar arasındayım şimdi Kartallar, çaylaklar Kayalar ve kumlar arasında Sırt üstü uzanıp yere İnsanlardan çok yüksekte Ayın ışığı kayalarda Dağlann şarkısı güzel Evet dağlann şarkısı güzel. (Yaşadığımız Devre Dair Şiirler) F eyzi H alici (Dog. 1924) ARZUHAL Bakışlarımla düğüm düğüm Sana bir şeyler söyliyebilsem. Sabahlara kadar düşündüğüm Sana bir şeyler söyliyebilsem.. Hani ne bileyim, masal gibi, Sularla haşır-neşir dal gibi. Bir okunmamış arzuhal gibi Sana bir şeyler söyliyebilsem. Bakışlarımız aynı duyguda, Bir besteyi sürüklerken, suda. Yan uyanık yarı uykuda Sana bir şeyler söyliyebilsem Desem ki, boşluklar bizi sarın, Ardında kalalım hudutların, Diliyle toz-pembe bulutların Sana bir şeyler söyliyebilsem, Sen, yemyeşil bahann burcunda, Mevsim erguvanları avcunda. Gül biten dizlerinin ucunda Sana bir şeyler söyliyebilsem.. (Çağdaş Türk Şiiri) GÜVERCİN Düşmüş kaleler gibiyim, Bir sözüm kalmadı söyliyecek. Acı sularda kaldı umudum En yalın, en güzel, en gerçek, Yok, a$km aydınlık çağrışımı Artık hatıralar bile yılgın. Masmavi düşlerin sonrasına Böyle mi olacaktı ayrılığın? Sırılsıklam seni baştan yaşarım, Bir yağmur yağmasın hani, ipince. Böyle tedirgin mi, mahzun mu olur Bilemiyorum ah, insan sevince. Bir yayan - yapıldak gelmesi değil, Ne hoş, bu yolların gitmesi sana. Karlı tepelerin ardında mısın? Duysana, görsene, anlaşana!.. Düşmüş kaleler gibiyim, Bir sözüm kalmadı söyliyecek Acı sularda kaldı umudum En yalın, en güzel, en gerçek... (Çağdaş Türk Şiiri) SüNULLAH ARISOY (1925-1988) SABAH Sabahı etmek zor, Bitmiyor ki bu geceler; Çocukların bünyesi içindir, anladım: Vaktin sıkıcı uzunluğu, Ya biz, bu uzun vakt-içinde, Karanlığında gecelerin, Nasıl yaşarız? Bütün yeryüzü, bütün gökyüzü En namuslu vaktini yaşar sabahlan. Aydınlıkla yıkanır, Sabahtır affeden Geceler boyu, hayasızca işlenen Fenalık ve günahlan. Ağaçlar, kırda, dağda, şehirde Sabahlan alımlıdır. Yeşiline gönül verdiğimiz çimen; Koklayıp koklayıp da sevdiğimiz Çiçeklerin her çeşidi, Sabahlan şebnemlidir Hava sabahlan saf Biz, sabahlan namuslu ve iyi Sabah olmalı, hep sabah kalmalı Yeryüzü, iffetli bir gül kurusu ışığında Bütün yaratıklan dünyanın, Sabahla sağ, Sabahla dinç, Kardeş muhabbetiyle selamlar birbirini. Sabahın serinliği, Dalgalanmak daima. Geniş ufuklannda dünyanın Banş ve hürlüğün tek ümidi. ( Çağdaş Türk Şiiri) A r i f D a m a r (Do|- 1925) ŞAFAK VAKTİ Şafak vaktidir Terket beni artık hatıra Bundan böyle ben artık dağılıp boydan boya mısralanma esirler açlar ve mağlûplarla hürriyet ekmek ve zafer türküsünü gücümün yettiği kadar söyleyeceğim Sonra bu dehşet ve sefalet içinde mesut günler vadeden Bir silah sesi gibi titreyeceğim 1943 (Günden Güne) İKİNCİ DÜNYA HARBİNDEN PORTRELER 2 Harbin yorgunluğu kalkmış üzerinden “avuçlarında toprak ve kan” sağ ayağın yarım metre uzakta sol kolun kırık ve kurtulmuşsun her türlü endişeden. Kar yağıyor senin kadar sakin silah arkadaşların ve bilcümle ordu kayboldu ufukta; belki de şehir zaptedilecektir. Yine belki akşam yemeğini yerken duvardaki resmine bakıp gülümseyecektir çok uzaklarda bıraktığın mavi gözlü çocuğun. 1943 ( Günden Güne) TAHATTUR “-Bir sigara yakmaz mısın Kadir?" Kızılırmak akıyordu, ben, kararan karşı dağlara bakıp gayri ihtiyari böyle söyledim. Fakir bir Anadolu akşamında, dağlar, ağaçlar, ve ben ayaktaydık. Ve Kızılırmak, dağlardan, ağaçlardan, ve benden vazgeçilmez bir şeyler alıp bir şeyler bırakarak, akıyordu. Bir tarafta geceyi, ve duran hayatı tutuşturacak ne bir alev, ne bir ses Sırtımda, üşüyen bir elin soğukluğu. Sigaramı, içmesen de olur Kadiri.. Fakat, bu saatte, senin, akşamının “zinciri” “ne ağırdır kimbilir!..” 1945, Ankara ( Günden Güne) HİSSEN YOK BU AKŞAMDA SENİN Hissen yok bu akşamda senin,