İçerik Analizi Çalışmalarında Örneklem Sorunu Özgür Arun
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
İçindekiler Metin Kazancı 5-20 Osmanlı’da Halkla İlişkiler Abdullah Koçak- 21-28 İçerik Analizi Çalışmalarında Örneklem Sorunu Özgür Arun Erkan Yüksel 29-50 Eskişehir Ölçeğinde Yerel Gazete Okuma Alışkanlığı ve Okur Beklentileri Üzerine Bir Alan Araştırması İlker Erdoğan 51-64 Türkiye’de Ulusal ve Yerel Gazetelerin Habercilik Anlayışları: Deprem Haberlerinin Karşılaştırmalı Analizi Başak Solmaz 65-72 Krizde İtibarın Yönetilmesi Sirel Gölönü 73-81 Gelişen Teknolojiler, Öğrenen Örgütler ve Halkla İlişkiler Ümit Arklan 82-100 Bir Kamu Denetim Sistemi Olarak Ombudsman ve Türkiye’de Uygulanabilirliği Dilek İmançer- 101-115 Medyada İmajiner Kimliğin Kurgulanma Biçimleri: Pınar Özgökbel Bilis- Bir Model Olarak Yıldız Olgusu Mehmet Yılmaz N. Aysun Yüksel 116-127 Gösteri Dünyasında Kadın Oyunculara Yönelik Cinsiyetçi Yaklaşım ve Bir Örnek Olay: Fat Actress Hakan Savaş 128-137 Felsefi Eleştiri ve Ömer Kavur’un “Karşılaşma” Adlı Filminin Felsefi Eleştirisi Reha Recep Ergül 138-145 Psikoakustik ve Film Sesinde Algısallık Müjgan Bozkaya 146-158 Televizyonun Uzaktan Eğitimde Kullanımı Sabahattin Çalışkan 159-165 Sanal Karakterlerin Sinemadaki Gelişim Süreci Sedat Şimşek 166-175 Küreselleşme Sürecinde Çok Uluslu Şirketler ve İnternetin Önemi 176 Yayın Kuralları OSMANLI’DA HALKLA İLİŞKİLER Metin Kazancı* ÖZET Türkiye’de yazılmış halkla ilişkiler kitaplarının hemen hemen tümü halkla ilişkilerin tarihini Ame- rika Birleşik Devletleri’ndeki halkla ilişkiler uygulamalarının tarihi olarak alırlar. Ülkemizle ilgili tüm yazılanlar bir iki cümledir: “Kanuni halkı çok severdi, Fatih halkla sık sık bir araya gelirdi. II. Mahmut iyi bir halkla ilişkiler uzmanı idi ” gibi. Oysa durum Osmanlı’da çok farklıdır. Bugün- kü anlamda halkla ilişkiler yoktur ama Osmanlı’nın kendine özgü halkla ilişkileri vardı. Biz bu yazıda bu konulara olabildiğince açıklık getirmeye çalışacağız. İlk defa kağıda dökülen Osman- lı’nın halkla ilişkileri kuşkusuz daha geniş ve ayrıntılı incelemelere gereksinme göstermektedir. Sınırlı Osmanlıca bilgimle ama konuyu biraz da yayarak, bu başlangıcı ben yapıyorum. Ama bu önemli konu, yetişecek iletişim tarihçileri tarafından ayrıntılı olarak incelenmeyi beklemektedir. Anahtar sözcükler: Halkla ilişkiler, halkla ilişkiler tarihi, Osmanlı Devleti PUBLIC RELATIONS IN THE OTTOMAN EMPIRE ABSTRACT Almost all of the books written in Turkey on public relations, take the history of this profession as the history of public relations practices in USA. All that’s written about Turkey is limited to a few statements; “Kanuni loved his people very much. Fatih often had meetings with them. II. Mahmut was a fine expert of public relations.”. Yet the reality is quite different. Ottoman State had special public relations practices. It would be wrong to call it public relations in today’s terms but the Ottoman Empire had a notion of public relations of its own. I will try to reveal these issues in this paper as much as I can. On the other hand, the issue of public relations in Ottoman Empire that has been explored in a paper for the first time, requires no doubt broader and more elaborate studies. I am giving the start in a sense, my knowledge in Ottoman language being limited but my intention was also expanding the issue. Finally, this issue needs to be studied elaborately by the future historians of communication. Keywords: Public relations, public relations history, Ottoman Empire parçalarıdır. Bu siyasal girişe bağlı olarak dene- Bir ülkede halkla ilişkilerin uygulanma ve anla- bilir ki halkla ilişkiler uygulamasının özgün yışının iki temel ölçütü vardır. Bunlardan ilki ve sorunlarını açıklayabilmek için her şeyden önce kuşkusuz çok önemlisi siyasal sistemin; halkı, iki konunun açıklığa kavuşturulması gerekir. yönetileni, vatandaşı, tebaa’yı nasıl gördüğüdür. Yani halkın yönetimden beklentileri açıklanma- Devlet-halk etkileşimin fonksiyonu yani temel lı. Yönetimin bu beklentilere karşılık verebilme değişkeni siyasal sistemin ta kendisidir: Çünkü gücünü ortaya koyan kurulum ve çalışma biçimi bundan sonradır ki devlet siyasal sisteminin ortaya konulmalıdır. Ve yine bu iki noktaya isteği ve izni doğrultusunda kendisini halkın açıklık getirildiği ölçüde ülkemizde halkla iliş- etkisine açacak ya da açmayacaktır. Sözgelimi kilerin hangi koşullarda nasıl uygulandığını, krallık sisteminde kralın dediği kanundur. Dev- halkın yönetime karşı tutumunun ne olduğunu leti , yapı ve işleyişiyle kral temsil eder ve ya- anlamak mümkün olacaktır. Bu temel sorulara şatır. XIV. Louis’nin “État c’est moi-Devlet cevap vermek için başka bilim alanlarına yolla- benim”sözü tam anlamıyla bu siyasal saptama- ma yapmak ve özellikle de toplumsal yapımızın yı, bu gerçeği yansıtmaktadır. İkinci nokta ise belirgin özelliklerini açıklamak gerekecektir. halkın siyasal iktidara yaklaşımı onu nasıl görüp Belirli bir dönemde son bulan siyasal rejimler yorumladığıdır. Siyasal iktidarın ne için var etkilerini gelen sisteme aktarır ve bir süre onla- olduğu, ana görevinin ne olduğu ve bu iktidar rın bünyesinde kurum ve alışkanlıklarıyla ya- karşısında kendi konumu ikinci noktanın temel şarlar. Cumhuriyetin halkla ilişkileri için Os- * Prof. Dr. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Selçuk İletişim, 4, 3, 2006 manlı’yı temel özellikleriyle bilmek gerektiği benzeri yönetsel kurallar padişahı bağlayan kuşkusuzdur. Belirli ölçüde reddetsek de hem genel dini emirler ve hükümlerdir (Lewis 2005: tarih açısından hem de sosyolojik olarak miras- 140). Bu aşama, Osmanlı’nın yönetilen ile olan çısı olduğumuz Osmanlı’yı halkla ilişkiler ko- ilişkisinde birinci önemli duraktır. Ayrıca bu nusunda incelemek bugünkü halkla ilişkiler genel kuralın ayrıntılandırılması ve uygulama sorunlarımızı anlamada bize çok yardımcı ola- kurallarını koyma yetkisi sultana bırakılmıştır. caktır. Yani ana ilkeden ayrıntıya inilmesi sırasında gerekli kurallar padişah iradesi ile Bu yazıda Osmanlı’da halkla ilişkiler olarak doldurulmakta idi. Buna “Sultani Hukuk” yorumlanabilecek uygulamaların neler olduğu deniyordu (İnalcık 2003: 79). Sultani hukuka en konusunda görüşlerimizi açıklayacak ve bol bol güzel örnek, adaletnamelerdir. Adaletnameler örnek vererek sistemi okuyucunun daha iyi padişah tarafından yayınlanan, yöneticilerin anlamasını sağlamaya çalışacağız. Belirtelim ki halka adil ve eşit davranmalarını buyuran, Osmanlı’da halkla ilişkiler konusu halkla ilişki- olayları kurallarla ilişkilendiren padişah ler yazınında ilk kez incelemeye alınıyor. Bu iradeleridir (İnalcık 2000: 75). Bunu yerine konuda yazılmış, çizilmiş hatta düşünülmüş getirirken padişah ne bir etkiye maruzdur ne de şeyler çok az, hatta yok. Eksik de olsa bir baş- bir halk baskısına. Ortada yalnızca bir dilekçe langıcı yapmanın akademik hazzını yaşıyorum. ya da saygı dolu bir reaya dileği vardır. Hepsi o Ama çok daha önemlisi bu alan genç halkla kadar. Adaletnamelerin halka duyurulması ilişkiler uzmanlarının ayrıntılı araştırmalarını şarttır ve bu görev asıl olarak kadılara bekliyor. verilmiştir. Konuyu halka duyurmada sistemin çok duyarlı ve titiz davrandığı, herkesin A. GENEL ÖZELLİKLERİ duyması için çaba gösterildiği anlaşılmaktadır. Adaletnamelerde zaman zaman şeyhülislamın Tıpkı çağdaşı ülkelerde olduğu gibi Osmanlı’da da onayı bulunurdu (İnalcık 2000: 70). Zaten da planlı bir halkla ilişkiler uygulaması yoktu. Padişahı bağlayan en önemli dünyevi önlem Bu dönemin siyasal yapısı ve yönetim-halk şeyhülislamlık kurumu idi. Onun da etkisi ilişkisi kendiliğinden yürüyen ve tümüyle kişiden kişiye değişiyordu. Birazdan Şikayet siyasal otoritenin isteğine kalmış neredeyse tek Defterleri konusunu işlerken göreceğimiz gibi, taraflı bir uygulama niteliğinde idi. Siyasal merkezi bürokrasiye kimi kişi ve kurumları iktidarın yani halife-sultanın Allah adına dav- halkın şikayet etmesi olası ise de Osmanlı’nın randığı savı ve bunun halk tarafından benim- halkı ile ilişkisi tek yönlü, asimetrik bir ilişki senmesiyle, halkın kural koyma yetkisi elinden idi. Osmanlı’da devlet-halk ilişkisi yöneten alınmış olmaktadır. Bırakın kural koymayı, ağırlıklıdır. Yani Osmanlı modeli tüm öteki halkın basit isteklerde bulunması bile bundan monarşik modeller gibi devlet daha doğrusu böyle olanaklı değildir. Halife-sultan adı padişah merkezlidir. Bu da, not edilmesi üstünde, dinsel kurallara uymak zorunda gereken ikinci önemli noktadır. olmasına karşın dünyevi sorumluluğu bulunmayan, kimseye hesap verme durumunda Halkın sorunları, kuruluşun ilk yıllarında, olmayan bir otorite idi. Çünkü o bütün bizzat beyle halkın yüz yüze ilişkisi ile eleştirilerin ve yanlışlıkların dışında tutulmakta çözülebiliyordu. Osmanlı’nın ilk yıllarında idi. Padişahın tek sorumluluğu tanrıya karşı özellikle Osman (1299-1326) ve Orhan (1326- olup, o da bu dünya ile ilgili değildi. Ancak 1360) döneminde halkın bu hanlarla yüz yüze halka karşı güzel, eşit ve hakkaniyetli gelerek istek ve dilekte bulunması, şikayetlerini davranmak gerekli idi. Dini hukuka göre yani bildirmesi doğal ve geleneklerin izin verdiği bir şeriata göre davranmak temel ilkeydi (İnalcık uygulama idi. İlk dönemlerde Osmanlı 2003: 77 vd). Devletin gücünü bu ilkeye göre beylerinin son derece sade ve gösterişsiz bir yönlendirmek ve kamusal eylem ve işlemleri bu yaşamları vardı. Bir başka deyişle bir ölçüde ilkelere göre yürütmek önemli bir dini görev ve halk ile beyin yaşamı ve sorunları arasında pek zorunluluk olmuştu. Kuran’ın Nisa Suresinde büyük fark yoktu. Bey, halktan mal mülk, “Allah size insanlara hükmettiğiniz zaman yaşam biçimi ve en önemlisi saygınlık adaletle hükmetmenizi emreder” hükmü açısından farklılaşmamış idi. Örneğin