1 Kapak08v2.qxd 12/1/10 7:18 PM Page 2

201008 SAYI 8 KASIM-ARALIK 2010 7 TL KIBRIS 8.5 TL

KEITH RICHARDS’IN OTOB‹YOGRAF‹S‹: “LIFE” Halk kahraman› olmak

MUHTEfiEM B‹R TARAFTAR: MELKON TAfiÇIO⁄LU Yeflil saçl› adam

“PRESS”‹N YÖNETMEN‹ SEDAT YILMAZ Kurflunla tekzip

DEVLETTE DEVAMLILIK ESASTIR Kült, estetik, siyaset

BRUCE SPRINGSTEEN Samuray pozisyonu

DAVID BORATAV ‹stanbul’un ilac›

ISSN 1309-5722

1 Kapak08v2.qxd 12/1/10 7:18 PM Page 3 SESSES KONTROLKONTROL

Mart 2011 Audio Engineering Programı için Kayıtlar Başlamıştır.

: www.sae.edu onca fienlikleri, ard›ndan fayda var: ARZUHAL bayram seyran, derken link “Zanaatkârl›k sürekli, temel insan dürtüsüne, Ghatlar› ar›zas› filan, Bir+Bir güzel yapma arzusuna iflaret eder. Nesnel stan- Bin tekledi, tekleyince mecburen çiftle- dartlara, eflyan›n kendisine odaklan›r. Ancak, di, kas›m say›s› toplumsal ve ekonomik koflullar ço€u kez zanaat- olacakken kas›m - kâr›n disiplininin ve yükümlülü€ünün önüne kunduz! aral›k say›s› oldu, dikilir. Zanaatkârl›k, çal›flmadan kaynaklanan gu- hiç hesapta yokken rurla bireyi ödüllendirmifl olsa dahi bu ödüle sezonu kapatan topçular gibi 2010’u kapatt›. Art›k kolay ulafl›lmaz. Zanaatkâr s›kl›kla mükemmelli- önümüzdeki say›lara bakaca€›z. Yine de kendimi- €in çeliflkili nesnel standartlar›yla yüz yüze gelir; zi affettirmek için Donovan’›n “Dig Slowness” güzel bir fley yapmak arzusuna hüsran ya da tak›n- (Yavafll›€› Sev) flark›s› eflli€inde Rimbaud’nun po- t›lar efllik edebilir. Her iyi zanaatkâr somut tinlerinden girip Milan Kundera’n›n pratikler ve düflünme aras›nda bir diyalog kurar; “Ölümsüzlük”ünden ç›kal›m. bu diyalog birbirini besleyen al›flkanl›klara do€ru “Sekiz gündür potinlerim parçaland› / Yollar›n evrilir ve bu al›flkanl›klar da sorun çözümü ve so- çak›llar›nda” demifl Rimbaud. Bir+Bir’e de öyle runu bulma aras›nda bir ritm oluflturur. Fakat A’DAN X’E 4 oldu. Yol dergisi olunca nas›l olmas›n? bütün bu pratikler, hedefi yanl›fl vurabilir ya da ol- Tabii yol var, yol var. Bizimkisi Rimbaud’nun- gunlaflmaktan uzak kalabilir.” KEITH RICHARDS VE “HAYAT” 6 ki gibi. fiikâyetimiz olmaz, flu h›z meselesi Çok tan›d›k. Yine de biraz kar›fl›k. olmasa. Tercihimiz yavafll›k elbette –yanl›fl oldu, Devam edelim: “Zanaatkâr›n nitelik için duy- ATATÜRK HEYKELLER‹ 12 tercih de€il, yönelim. Ama yavafll›€›n bu kadar›, du€u arzu, motivasyon bak›m›ndan tehlike yaln›z bizim potinleri de€il, Bir+Bir’in yolunu yarat›r. Nesneleri do€ru olarak elde etme tak›nt›- “PRESS” F‹LM‹ 18 gözleyenlerinkini de parçal›yor. s›, çal›flman›n kendisini bozabilir. Tak›nt›m›z› Malûm, yol filmi var, yol roman› var, bir de düzenlemekteki beceriksizli€imizden dolay›, za- BURCU GÖKNAR’IN VEFA’SI 22 nadiren yol dergisi var. ‹lk ikisi sanat, bizimkisi naatkâr olarak hata yapmaya daha yatk›n›z.” zanaat. Yöneliminin yavafll›k olmas› bu yüzden. Dahas› var: “Bir kimsenin yapt›€› iflten duydu- PORTRE: MELKON TAfiÇIO⁄LU 25 Zanaat - yavafll›k iliflkisine gelmeden önce, yol €u gurur, beceri ve adanm›fll›€›n bir ödülü olarak, dergisinin tarifini verelim. “Ölümsüzlük”ün son- zanaatkârlar›n kalbinde yer al›r. Zanaatkârlar en SES DUVARI 32 sözünde François Ricard’›n yapt›€› yol roman› fazla olgunlaflm›fl becerileri sayesinde gurur du- tarifi yol dergisi için de geçerli: yarlar. ‹flte bu yüzden basit taklitler yeterli tatmin ARI UP 33 “Yavafll›ktan ve dönemeçlerden hofllan›r, ko- yaratmaz; becerinin süreç içinde geliflmesi lâz›m- nud›fl›lar›, kopufllar›, felsefî ‘duraklamalar›’ d›r. Zanaat zaman›n›n yavafll›€› bir tatmin kayna€› ROBERT PLANT 34 ço€altt›kça ço€alt›r ve ne ‘ar›zî’ denilen olaylar- olmaya yarar; pratik, bir beceriyi kendine ait k›l- dan, ne de yan olaylar halindeki dallan›p man›n zeminidir. Yavafl zanaat zaman›, ayr›ca CEYLAN ERTEM 36 budaklanmalardan korkar. Sonuçta yazar›n ve tefekküre ve muhayyileye de imkân verir; bunu okuyucunun kaybedecek vakti varm›fl, ad›mlar›n› ise çabuk sonuçlar için ittirmek sa€lamaz. Olgun BRUCE SPRINGSTEEN 40 saym›yorlarm›fl ve tek sevdikleri, sadece ikide bir demek uzun demektir...” durup manzaray› seyrederek sohbet etmekmifl gi- Uzun laf›n k›sas›, Bir+Bir’in yolu uzun. Yol CHICHA LIBRE 44 bi bir yaklafl›m tutturmufltur.” dergisi, tabiat› icab› yavafl olur, ama Bir+Bir’inki Fakat o sanat, bizimkisi zanaat. O ne zaman çifte kavrulmuflluk: Yol dergisi olmas›na ilaveten fiARKILI TAR‹H TEFR‹KASI 46 menzile ulaflsa olur. Yol dergisi, dergi nihayet, yavafl. Dolay›s›yla, 2011 hedefi belli: Yol dergisi ol- belli bir zamanda ulaflmaya mecbur. Peki mak. 2010 içinse söylenecek tek bir fley var: Bin TUNCER ERDEM 52 Bir+Bir’in zaman› niye belirsiz? Richard Sen- kunduz! nett’›n “Zanaatkâr” adl› kitab›na bir göz atmakta Yine de “Dig Slowness”...

OKUMA GÖZLÜ⁄Ü 54 “The Promise” albümünün kapa€›nda Bruce Springsteen DAVID BORATAV 55 D‹L, TAR‹H, CO⁄RAFYA 60

Ahmet Gürata, Alican Tayla, BASKI: Ezgi Matbaac›l›k, Arslan Ero€lu, Ayfle Çavdar, Sanayi Caddesi Altay Sok. Begüm Özden F›rat, Betül No: 10 Yenibosna/‹stan- Kad›o€lu, Bülent Erkmen, bul Tel: 0.212.452 23 02 Cem Sorguç, Çi€dem Öz- BASIM YER‹ VE TAR‹H‹: ‹stan- türk, Derya Bengi, Doruk bul, Aral›k 2010 DA⁄ITIM: Yurdesin, Ender Ergün, Erdir Do€an Da€›t›m A.fi. YÖNE- Zat, Fevzican Abac›o€lu, F›- T‹M YER‹: Kulo€lu Mah. Ga- rat Demir, F›rat Genç, Hakan zeteci Erol Dernek Sok. Lokano€lu, Haziran Düzkan, No: 11/4 Oda 3 Beyo€lu - Hüseyin Ustao€lu, ‹rfan Ak- ‹stanbul TEL-FAKS: tan, Koray Löker, Merve 0.212.251 87 67 E-POSTA VE Erol, Muhsin Akgün, Murat ABONEL‹K: yekyekk@gmail. Meriç, Pelin Özer, Rag›p Du- com y›l 1 say› 8 Kas›m - ran, Saner fien, Serkan Sey- Aral›k 2010 ‹MT‹YAZ HAKKI: men, Siren ‹demen, Sungu Bülent Yurttafl SORUMLU Çapan, fiahan Nuho€lu, Se- YAZI‹fiLER‹ MÜDÜRÜ: fiahan len fiahin, Tuncer Erdem, Nuho€lu ‹LAN ‹RT‹BAT: Özay Turgut Yüksel, Ulafl Özde- Selmo (0.533.514 90 49) mir, Ulus Atayurt, Vehbi Gör- AYLIK YEREL SÜREL‹ YA- gülü, Yücel Göktürk, Zeynep YINDIR. AYDA B‹R YAYIN- Nuho€lu, Zeyno Pekünlü LANIR. ISSN 1309-5722 4 AXyg.qxd 12/1/10 3:59 PM Page 2

Aç›k Radyo Ba€›ms›z ve ticarî olmayan bir rad- Demirbafl Sanatorium Sivil Sanat ‹nisiyatifi, man sahas›.) Dinamo Express maçlar›na bekle- yoyu sürdürmek kolay de€il. Hele 15 senenin son sergisini Can Ertafl, Erol Eskici, Fe- riz. fiimdilik Cenk Taner’den dinleyelim: “Yen- y›l boyunca, yüzlerce programc›- za Velicangil, Gençay Aytekin, Guido Casaretto, sen de, yenilsen de flam-pi-yon!” n›n katk›lar›yla. Aç›k Radyo, Tunca Subafl› ve Zeyno Pekünlü’nün yap›tlar›yla 15 y›ld›r, müzik baflta, tiyat- düzenliyor. Sanatç›lar›n ortak derdi, bu sergide, Kapital Sendika.tv ekonomi-politik rodan sinemaya, çevre so- devlet ve demirbafllar›, teneke dolaplardan biz- tart›fl›yor: 11 seansl›k “Kapital’i Oku- runlar›ndan edebiyata, zat insanlara. “Demirbafl”, 27 Kas›m - 25 Aral›k yoruz” dersleri Özgür Üniversite’yle müthifl bir da€arc›k biriktirdi. aras›nda, ‹stiklal Cad., Postac›lar Sok., No:6/A birlikte kotar›lm›fl. Vide- 750 sayfay› bulan, adeta bir an- Beyo€lu / ‹stanbul adresinde... o-derslerde “Kapi- siklopedi hüviyeti kazanan “Aç›k tal”in yöntemi, plan› Kitap”ta iflte bu tarih kutlan›yor. Erika Iris Simmons S›radan ikinci el ham- ve mimarisini Ahmet Elinizi çabuk tutarsan›z, Mehmet maddeyi iflleyip içinden göz okflay›c› yenilikler Tonak ve Sungur Sav- Güleryüz’ün resimledi€i ç›karan genç bir Amerikal› sanatç›. ran’dan dinliyoruz. Geçmifl ilk 150 nüshadan birini Kasetlerden f›flk›ran müzisyenler, ‹flçi Filmleri festivallerin- edinebilirsiniz. beysbol topundan f›rlayan bir den belgeseller, söylefliler, at›c›, yazd›€› sat›rlarla örülü bir Karaburun Kongresi panellerinin bir bö- Altyaz› Radyo öyle de, dergicilik farkl› m›? Mi- Oscar Wilde portresi ya da no- lümü, Su Forumu oturumlar›, emek ve zah dergilerini hariç tutarsak, yay›nc›l›k tarihi- talara dökülmüfl bir Beetho- hak mücadeleleri, kad›n, ö€renci ve genç- mizde 100. say›y› bulan ba€›ms›z dergilerin ven sureti... Yandaki lik temal› haber görüntülerine de site- say›s› iki elin parmaklar›n› geçmiyor. Yeni Sine- kasetten f›flk›ran Clash den ulaflmak mümkün. ma’dan bu yana sab›rla biriken pek çok sinema konseri ân›, “Music dergisinin içinde Altyaz› yüzak› örneklerden bi- to Your Eyes” seç- Karga Canl› 10 Aral›k Sakareller / ri olmufltu. fiimdi, zoru baflard›lar, dalya dedi- kisinden. Dahas› 11 Aral›k Toz ve Toz & Nico Nico / ler. Normal say›lar›n›n yan›nda, bir de özel say› www.iri5blog.org 15 Aral›k Bilal Karaman & Elif haz›rlad›lar, “filmlerle yaflayanlar”a hayatlar›n- adresinde... Ça€lar / 24 Aral›k She Past Away & da sineman›n nas›l yer tuttu€unu anlatt›rd›lar. Nu Park. fiehrin rock sahnesinde iyi Kimininki iyi bir deneme k›vam›nda, kimininki Foto€rafs›z Foto€raf bir kanal yaratan Karga’da canl› perfor- adeta bir performans. Nice y›llara Altyaz›! üzerine düflünme, konuflma ve manslar›n yan›s›ra, Kargart’ta da atölye, tart›flma ihtiyac›ndan yola ç›kan sergi ve film gösterimleri sunuluyor. 3 Ara- Be The Band Babajim Istanbul Studios & çiçe€i burnunda bir yay›n Fo- l›k’ta Geceyar›s› Filmleri, 10 Aral›k’ta “‹nsan , Radyo Eksen iflbirli€iyle yeni sesler, to€rafs›z. ‹smiyle müsemma. Haklar› Evrensel Beyannamesi’nin 60. Y›l›” yeni yüzler ar›yor müzik sahnesine. “1. Be ‘The Dosyalar halinde yol alacak olan özel film gösterimi var. 2 Aral›k’ta bafllayacak Band’ 2010 Müzik Yar›flmas›” alternatif veya in- dergi, üç ayl›k. ‹lk say›lar›n› foto€raf ve etik “Pantomim Atölyesi” dört perflembe sürecek. die tarz›nda müzik icra edenleri ça€›r›yor. Ödül mevzuuna ay›rm›fllar. Belgesel foto€raf› yeniden büyük: Albüm ve klip sözleflmesi, mobil plat- düflünmek, farkl› bir dilin imkân› üzerine, fo- Kutlu€ Ataman “Muhalefette olmaya inan›yo- formda destek, tan›t›m partisi... Ayr›nt›lar›na to€rafç›l›k adab›, foto€raf hukuku, paparazzi fo- rum, edepsizli€e inan›yorum, kaliteye inan›yo- www.myspace.com/bethebandmuzikyarismasi to€raflar›, say›sal görsel üretim ça€›nda belgesel rum. Durdu€un yerde muhalefetini belli etmek adresinden ulafl›labiliyor. 15 Ocak’a dek vakit foto€rafa etik bir yaklafl›m üzerine derli toplu yetiyor bence” diye anlat›yordu Roll söyleflisin- var. Üç finalisti canl› izleyece€imiz büyük final yaz›lar kaleme al›nm›fl. Ellerine sa€l›k deyip, de. Ataman’›n ço€u s›rf yaban ellerde görücüye ise may›sta, Babylon’da. Bol flans! uzun ömür dileyelim. Mürettebat›n birinci y›l›- ç›km›fl ifllerini flimdi bizzat tecrübe edece€iz. n› dolduran di€er yay›n› Foto€raf Notlar› ise Ga- Kutlu€ Ataman’›n kariyerinden mihenk tafllar› Cam Kent Dekor New York, gürültü pat›rt›s›, lata Foto€rafhanesi Foto€raf Akademisi’nde “‹çimdeki Düflman” adl› video retrospektifinde albenisi ve katmanlar›yla. Dedektiflik romanlar› yetiflen genç soluklar›n biriktirdikleri görsel toplan›yor. “Peruk Takan Kad›nlar”, “Ruhuma yazan bir yazar›n dedektife dönüflmesiyle düfltü- belgeleri paylafl›ma aç›yor. Derginin k›fl say›s›- Asla”, “Bu Bir Fasit Daire”, “99 Ad”, “Veronica €ü buhran› konu alan n›n bir tür “kentsel dönüflüm” özel say›s› olaca- Read’in 4 Mevsimi”, “Stefan’›n Odas›”, “Tan›k- Paul Auster imzal› €›n› bizden duymufl olun. l›k”, “Cennet”, “Türk Lokumu”, “fff”nin yan›s›ra “Cam Kent”, Paul Kara- Thomas Dane Gallery ve 29. São Paulo Bienali sik ve David Mazzacc- Gazoz Ligi Muratlar›m›zdan biriydi. Bir süre- 2010 taraf›ndan desteklenen “Dilenciler” adl› helli taraf›ndan çizgiye dir haz›rl›k kamp›ndayd›k. Zaten hep kampta- son çal›flmas› da ilk kez ‹stanbullu izleyiciye su- bürünmüfl, Maus’un y›z ya. 23 Kas›m itibariyle 11 tak›mdan nulacak. Sanat› hakk›nda flunlar denmifl bas›n yarat›c›s› Art Spiegel- müteflekkil Gazoz Ligi bafllad›. 20 hafta, ard›n- bülteninde: “Kutlu€ Ataman, video ve film çal›fl- man’›n önsüzüyle bas- dan play-off’lar. Yazarlar, çizerler, sinemac›lar, malar›nda marjinal bireylerin yaflamlar›n› konu k›dan ç›km›fl. mühendisler, avukatlar, dergiciler, veteranlar, ediniyor. Filmlerine merkez ald›€› kifliler saplan- “Yüzy›l›n en önemli rock’çular, popçular... Mütevaz› hedefimiz, t›lar›n›, mikro ve makro iktidar ile kurduklar› 100 çizgi roman›” s›ra- play-off’lara kalmak. Maksat spor, maksat e€- iliflkileri, bilinçalt› sorunlar›n› ya da cinsellikle- lamas›nda 45. s›raya lenmek, maksat baflka türlü bir futbolun müm- rini aç›k sözlülükle dile getiriyor, iffla ediyorlar. yerleflmifl çal›flman›n kün oldu€unu (tüm kat›l›mc›larla birlikte) Ataman çal›flmalar›nda bu bireyleri tercih etme Türkçesine ulaflmak göstermek... Maçlar sal› ve çarflambalar› gece nedenini flöyle aç›kl›yor: ‘Benim yapt›€›m, bu henüz mümkün de€il, sular›nda, Fulya fian Ökten tesislerinde (Ihla- insanlar› gösterip ifli flova dönüfltürmek de€il. ama Playstation yeni mur Kasr›’n›n hafif çapraz›, Befliktafl’›n eski id- Beni o kifliyle çal›flmaya iten tek neden, onda tafl›nabilir platformun- kendimi görmem oluyor.’ Bireyi merkeze koyan da oyunseverlere kitab› çal›flmalar›yla kimlik politikalar›n›n genelleyici takdim ediyor. yap›s›na bir alternatif sunarken, tarih yaz›m›, 4 AXyg.qxd 12/1/10 3:59 PM Page 3

toplumsal/kiflisel kimlik, bellek, ço€ulluk, mit, oyun ve iktidar gibi ça€dafl sanat›n merkezinde- ki önemli konular› birbirine ba€l›yor.” Gerçek ile kurgu aras›nda sal›nan anlat›m›yla farkl› hikâye- leri ‹stanbul Modern salonlar›na tafl›yacak sergi 6 Mart’a dek sürecek.

Lee “Sctrach” Perry 1936, Jamaika do€um- lu. Yani pireler berber, develer tellâl iken, he-

nüz daha reggae’nin ad› yokken o vard›. Dub ve Yüksel Desen: Turgut reggae’nin a€ababas› Babylon’a düflüyor 17 Ara- d›€› korkuyu yüceltiyor. Meksika’n›nki düflman- mon Reynolds (“Seks ‹syanlar›: Toplumsal Cinsi- l›k’ta. Yaz sonu yay›nlad›€› “Revelation”› ve eski lar› kan gölünde bo€may› tavsiye ediyor ve co€- yet, Baflkald›r› ve Rock’n’Roll”) ve Halil Turhan- hitleri canl› canl› sahneye koyacak. Müzisyenli- rafî coflkuya kap›larak Termofil’de savaflan l›’n›n sunufllar›n›n ard›ndan Bir+Bir’le söylefli €i bir yana, büyücüdür kendisi. Dikkatli olal›m. Kolombiya ulusal marfl› kahramanlar›n kan›nda var. Önemli bir ça€dafl Frans›z düflünürü a€›rla- y›kan›yor. Eduardo Galeano, Aynalar (Sel) yamaya da haz›r olal›m: Görsel sanatlar, sinema ve video kuram›yla ilgilenenlerin merak›n› ka- Natacha Atlas Atlas’a düflmüfl bir dilruba. bartan Georges Didi-Huberman, 21 Aral›k’ta FK- Son albümü “Mounqaliba” ile bir kez daha hu- M’de “Arzu ve Çat›flk›y› Dansetmek” bafll›kl› bir zurlar›m›zda. 11 Aral›k gecesi, “1001 gece” mi- konuflma yapacak. www.sanatvearzu.net... sali: Anadolu yakas›n›n yeni lounge mekân› Matine216’da Atlas’›n do€u ile bat›s›, Afrika’yla Sivil Toplum Bir fianar Yurdatapan ça€r›s›: Si- kuzeyler aras›nday›z... vil Toplum Vakf› ve toplumun farkl› kesimleri- nin diyalog imkân›n› araflt›ran Türkiye “küçük” Online Dergiler Cemiyet Net üstünden yay›n Millet Meclisleri projesi için destek olmak ama- yapan Muhteviyat, altZine, Futuristika! ve GriZine c›yla 100 adet CD üretti Yurdatapan. Söz, mü- kolektif atölye çal›flmalar› düzenliyor. 7 Aral›k’ta zik, icra kendisinden. CD’yi ilk edinenler depoistanbul’daki içerik platformu buluflmas›n›n aras›nda Sezen Aksu, Yaflar Kemal gibi isimler mevzuu “Ba€›ms›z Dijital Yay›nc›l›k: Geçmifli, bu- de var. Ayr›nt›lar www.tkmmocg.net ve günü, ekonomisi ve politikas›”. Ayr›nt›lar www.sanaryurdatapan.net adreslerinde... www.grizine.com adresinde. Bitmedi. E€lenti ol- madan tart›flma olur mu? 9 Aral›k’ta Kumbarac› Turgut Yüksel Eski Radikal Cumartesi’nin kö- Marfllar Bir haber içeren ve babalar› bilinme- 50, cinsellik hikâyelerinden oluflan okuma tiyatro- fletafllar›ndan çizer-yazar Turgut Yüksel “Mant›- yen ilk ulusal marfl ‹ngiltere’de 1745’te do€du. suna evsahipli€i yap›yor. Bir yafl›n› dolduran Grizi- €›n Bir Anl›k Çöküflü” serisinden bir tür best-of Dizeleri, bu krall›€›n ‹skoç asileri darmada€›n ne’in do€umgünü partisi ise, 10 Aral›k’ta Ghetto’da ç›karm›fl, Haneke filmi tad›nda, sakin ama te- edece€ini haber veriyordu. Yar›m as›r sonra Gevende ve Büyük Ev Ablukada konserleriyle taç- dirgin eden ifllerini yan yana getirmifl, aflina ol- “Marseillaise”, Frans›z topraklar›n›n devrim ta- land›r›lacak. du€umuz siyah-beyaz leke çal›flmalar›n› tuale raf›ndan istilac›lar›n pis kanlar›yla sulanaca€› tafl›m›fl. Tasvir etti€i karanl›k, fantastik ve iro- konusunda uyar›da buluyordu. 19. asr›n baflla- Polaroid Efsane flipflak öldü, bitti denilirken nik dünyadan “saadetler diliyor” cümle âleme. r›nda, Birleflik Devletler’in ulusal marfl› tanr› ta- küllerinden do€du. Polaroid 300 ça€dafllar›na 21 Aral›k - 19 Ocak tarihlerinde Karfl› Sanat’a raf›ndan kutsanm›fl emperyal arzular›n› kafa tutarcas›na kartuflsuz, mürekkepsiz, analog yolumuzu düflürelim... önceden haber veriyordu: Davam›z hakl› oldu- tasar›m›yla dolan›ma girdi. Kart bask›n›n tad›n› €unda fethetmemiz gerekir. Ve ayn› asr›n sonla- özleyenlere, lo-fi sevenlere... www.bunlardanis- Yak›ndo€u’da ‹hanet Özen Yula’n›n “Ya- r›nda Almanlar gecikmeli ulusal birliklerini tiyorum.com adresinde ak›llara zarar baflka k›ndo€u Üçlemesi”nin ilk oyunu “Yak›ndo€u’da sa€lamlaflt›rmak için imparator Wilhelm’in 327, oyuncaklar da var... ‹hanet” tekrar gösterimde. Paranoyadan flizofre- Prens Bismark’›nsa 470 heykelini dikerken, ay- niye geçen bir toplumun izdüflümlerini yans›- n› anda da Almanya’y› “über alles”, her fleyin Sanat ve Arzu ‹lki haziranda vuku bulan Sa- tan metni Melis Tezkan ve Okan Urun’dan üzerinde ilan eden marfllar›n› söylüyorlard›. nat ve Arzu Seminerleri’nin güz oturumu prog- mürekkep disiplinleraras› topluluk “biriken” yo- Marfllar, genel bir kural olarak, tehditler, küfür- ram› belli oldu. 3 ve 21 Aral›k’ta, Frans›z Kültür rumluyor. Reji, video ve oyunculu€u sahne per- ler, kendi kendini övmeler, savafl›n yüceltilmesi Merkezi ve Sanat Liman›’nda güzel buluflmalar formans›na tafl›yor. Aralık ayının tüm arac›l›€›yla ve öldürmenin ya da ölmenin ne ka- var. 3 Aral›k saat 16:30’da Sanat Liman›’nda Si- perflembeleri Kuledibi’nde, Galata Perform’da. dar onurlu bir görev oldu€unun dile getirilmesi suretiyle uluslar›n kimliklerini teyit ederler. La- tin Amerika’da kahramanlar›n zaferlerine ada- nan bu kolektif dualar insan›n üzerinde, bunlar sanki cenaze iflleriyle u€raflan iflletmelerin ese- riymifl gibi bir izlenim uyand›r›yor: Uruguay marfl›, bizi vatanla mezar aras›nda bir seçim yapmaya davet ederken, Paraguay marfl›n›n se- çim daveti cumhuriyetle ölüm aras›nda, Arjan- tin’inki ölmeye yemin etme konusunda bizi yüreklendiriyor. fiili’ninki topraklar›n›n özgür- lerin mezar› olaca€›n› ilan ediyor. Guatema- la’n›nki zafere ya da ölüme ça€›r›yor, Küba’n›nki vatan için ölmenin asl›nda yaflamak oldu€u ko- nusunda garanti veriyor. Ekvator’unki kahra- manlar›n fedakârl›€›n›n bereketli bir tohum oldu€unu kan›tl›yor. Peru’nunki toplar›n›n yay- Otobi- san›yorsa, b›rakal›m öyle sans›n. ‹ma- mekten hofllanmam. Parmaklar›ma yogra- j›m›n aksine, ben o sahada çok kana- bak›p “inanam›yorum, neler yap›yor- finizi atkâr›m. Bir hanfendiyle sun, devam et” derim. Eser yarat›l- yazd›- birlikteysem, o hanfendiyle birlikte- maz, o sana gelir, sen hüsnükabul n›z, haf›- yimdir. Ben hiç elveda diyemiyorum, gösterirsin. Ve o duygunun sürmesini zan›z herkesin sadece merhaba diyebiliyorum. istersin. Zihnin yapt›€›n fleyle irtibat- zannetti€inden da- Charlie Watts vaktiyle flöyle demiflti: l› de€ildir. ha m› güçlü? “Baflar›l› evlili€in s›rr› ayr› banyolar- Bir konserde “Fool To Cry”› çalarken Ke›th R›chards: d›r.”Otuz y›ld›r evli biri olarak size uyuyakald›€›n›z do€ru mu? (gülüyor) Evet... Kirli göre o s›r ne? Evet, do€ru. Çok s›k›c› bir flark›d›r. çamafl›rlar›n hepsini Charlie’nin kendine has fikirleri var- Bir türlü içine giremiyordum. Bir ortaya sermedim, ayr›ca d›r... Ve ben seyrek banyo yapar›m. noktada uyuyakald›m. Aya€›m pedal- bu kitab›n parayla bir Charlie hakl›d›r muhtemelen. Baflar›- dayd›, o kadar yüksek bir ses ç›kmaya alâkas› yok. Yapmaya l› bir evlilik? Mesele bafllad› ki, mecburen kalk›flt›€›m fley tutarl›, dostluktur. Kaç banyo ya Hat›ra defteri uyand›m. bütünlüklü (böyle bir da gardrop oldu€u tutmak m›? 1981 Virginia konseri- fley mümkünse tabii) mühim de€il. Her gece Rica ederim, ben nizde sahneye atla- bir öykü anlatmak. Be- yata€a girdi€inde, “bili- Keith Richards’›m. yan bir seyirciye nim yapt›€›m fleyi yap- yorum, ifle yaramaz heri- Fakat çeflitli gitar›n›zla vurdu€u- man›n nas›l bir fley fin tekiyim, ama bak flark› fikirlerini, nuzu gösteren bir oldu€unu anlatan bir öy- buraday›z” diyebiliyor ahbaplar›n telefon YouTube klibi var. O kü. Kim bilir, bu belki musun, diyemiyor mu- numaralar›n›, “hay anda akl›n›zdan ne de birinci bölüm. sun? allah, bir cenaze geçiyordu? Hep hat›ra defteri tu- Bir zamanlar John Len- daha!” gibi notlar› Gayet normal bir tep- tar m›yd›n›z? non’la birlikte üç gün sü- yazd›€›m bir araba kiydi. Herifin teki Hat›ra defteri mi? Rica ren bir ‹ngiltere turu defterim var. Mick’e do€ru koflturu- ederim, ben Keith Ric- yapm›flt›n›z. Nerelere yordu. Mick benim hards’›m. Fakat çeflitli gittiniz, neler oldu o gezide? kankam, öyle de€il mi? Ortal›kta gü- flark› fikirlerini, ah- Ooo... Keflke John hayatta olsayd› da venlik görevlisi olmad›€›na göre, kan- baplar›n telefon nu- bizi ayd›nlatsayd›. 1966 ya da ‘67’ydi. kam› korumam gerekiyordu ve maralar›n›, “hay allah, Önce Torquay’e, sonra Lyme Regis’ye elimdeki yegâne silah yadigâr Tele- bir cenaze daha!” gibi gitmifltik. Niye oralara gitti€imizi ne caster’d›. “Satisfaction”›n tam orta- notlar› yazd›€›m bir araba defterim John hat›rlayabilir ne de ben. Bizimle s›ndayd›k. “fiimdi aletin akordu KEITH RICHARDS var. Ayr›ca 1963’te üç ay, 1970 küsur- birlikte genç bir hanfendi ve bir floför bozulacak” diye düflündü€ümü hat›r- vard›. ‹kimiz de araba kullanabilir l›yorum. Herifin s›rt›na bir sallad›m durumda de€ildik. Benim Bentley’le gitar›, Charlie’nin davuluna kapand›. yola ç›km›flt›k. John’a, “senin o lanet Charlie de bana pis pis bakm›flt›. He- saykodelik Rolls Royce’unla de€il, da- rifi nakavt ettikten sonra gitar› tekrar Kartallar ha az dikkat çeken benim mavi Bent- takt›m boynuma, akort da bozulma- ley’le gidelim” demifltim. Yol boyunca m›flt›, iyi mi? müzik dinledik ve O adama ne oldu sonra? makara yapt›k. Tutukland›. Sonra da kefaletle serbest John çok matrak b›rak›ld›. Kefaleti ben ödedim. bir herifti. Stones’da en güçlü yumruklar kim- yüksek uçar Geçmifle bak›nca de? “Gimme Shelter” Charlie’de. Kendisinin iki misli herif- 1960’lar›n sona leri yere serdi€ine flahit olmufllu€um Vakti gelmiflti. Onca larda dört ay boyunca olup bitenleri erdi€ini bildiren bir telgraf gibi. Onu var. Adam davulcu bir kere, ifli o. Bi- flark›, onca hadise, düzenli olarak kaydetmifltim. Geç- ne zaman, nerede ve hangi duygular- lekleri nah böyle. Davulcularla dalafl- macera... fiaka de€il, miflle irtibatlanmak için o defterleri la yazd›€›n›z› hat›rl›yor musunuz? mamakta fayda var. yar›m as›rd›r yol epey kar›flt›r›yorum son zamanlarda. Tabii ki. Robert Fraser’›n evindeydim, 1998’de kütüphanenizde bir kitap alan bir Rolling Acayip bir hikâye. Mount Street 21 numarada. Mick ararken merdivenden düflmüfltünüz. Stone. Yaflayan Müstafi Rolling Stone Bill Wyman (Jagger), Anita (Pallenberg) ve Do- Hangi kitapt› arad›€›n›z? efsane de€il sadece, 1000’den fazla kad›nla birlikte oldu- nald Cammell bir film çekimine git- ‹flte bu da milletin beni yalanc›l›kla ayakl› tarih. ‹ç içe €unu söylüyor. mifllerdi. itham etmesine sebep olan hadiseler- birkaç tarih: Rock Ben hiç saymad›m. “Performance” olmal›. den biri. Söz konusu kitap Leonardo tarihi, kültür tarihi, Tahminî rakam nedir? Evet, “Performance”, tam bir perfor- Da Vinci’nin anatomi kitab›yd›. Ha! sosyal tarih... Ben skor tutmam. Bana kal›rsa, dün- manst› do€rusu. Her neyse, aylak ta- Beni merdivenden devirdi. O kitab›n Oturup anlatm›fl yan›n en güzel kad›nlar›ndan baz›la- k›lmaya vaktimin oldu€u bir kapa€›n› açmadan anatomiyi yalay›p nihayet. Kitab›n ad› r›yla birlikte oldum. ‹sim verecek zamand›. Ve Londra’da berbat bir f›r- yuttum. Kaburga kemiklerimden üçü tek heceli upuzun de€ilim, kendileri biliyor. Bill t›na vard›. Gitar›m› t›ng›rdatmaya k›r›ld›. “Keith’in palavralar›ndan biri bir kelime: “Life”. Wyman’›n odas›na on dakikada bir gi- bafllad›m. daha” deniyor, ama hakikat böyle. Önce kendisini rip ç›kan kad›nlar› görmüfllü€üm var. Girizgâh› yazarken nas›l bir duygu Bir daha hayatta Stones’la çalmam dinleyelim, sonra Ama o bir çay içimi süresine birlikte âlemindeydiniz? Mahflerî bir duygu- dedi€iniz bir an oldu mu? kitab› kar›flt›ral›m. olmak denebilir mi? Skor tutmaktan su var o girizgâh›n. Yok, asla olmad›. 1980’lerin sonlar›n- baflka bir fley de€il. Ama e€er Bill Tarifi zor. Parmaklar›n› aletin üstün- da Mick Stones için “s›rt›mda yük” Derleyen: Yücel Göktürk kendisi yüzy›l›n dam›zl›€› oldu€unu de gezdiriyorsun –üzerinde düflün- dedi€inde bir kopukluk olaca€›n› his-

B‹R+B‹R | 6 | KASIM-ARALIK 2010 settim. Bir daha bir araya gelmeme gibi bir ihti- dim, sokakta sat›lan malla uzaktan yak›ndan beni korsan san›yor. Halbuki de€ilim, bilmem malin oldu€unu biliyordum, ama “siktir et” de- alâkas› yok. Peru ifliydi, yaprak çi€nemek gibi anlatabiliyor muyum? dim, “o kadar uzun zamand›r birlikteyiz ki, bir fleydi. Ne oldu€unu araflt›rmadan hiçbir Yafllanman›n en iyi taraf› ne? belki de bir molaya ihtiyac›m›z var”. Herkes maddeye tak›lmam. ‹tiraf etmeliyim ki, ifrata Delikanl› veya bebek olmaktan pek bir fark› kendi kanatlar›na müracaat etti bir süre. Mick kaçt›€›m oldu. Ama o da oynad›€›m oyunun do- yok: Oyunu ö€renmeye devam ediyorsun. Yirmi tavuk kanatlar›n› ç›rp›p dururken ben X-Pensi- €as›yd›. Dokuz gün üst üste uyumam›fl olmak- yafl›ndayken kendimi nas›l hissediyorsam flimdi ve Winos’la kartallar gibi uçuyordum. tan gurur duymuyorum. Kimseye de tavsiye de öyle hissediyorum. Baz› s›n›rlamalar oldu€u- Stones üyelerinin solo iflleri içinde sizce en iyi- etmem. nu ve eskisinden çok daha fazla fley bildi€imi bi- ler kimin? Amy Winehouse ve Pete Doherty gibi müzis- liyorum, ama neticede yar›n hâlâ yeni bir gün, Charlie Watts’›nkiler. Mick tek tabanca oldu- yenlerin maddelere yönelme se- yafl›n kaç olursa olsun öyle. Anne- €unda yere çak›l›yor. Ronnie’nin arada bir iyi ifl bepleriyle sizin o yafllardaykenki Medya bir imaj mi u€urlad›€›mda 93 yafl›ndayd›. ç›kard›€› oluyordu. Fakat Charlie’ninkiler mü- sebepleriniz farkl› m›? biçiyor. Ve tabii bir Hastanede yan›ndayd›m, “niye kemmel, özellikle de caz grubuyla yapt›klar›. Bence de€il, ayn› hikâye. Bütün de zaman yap›yor o ben?” diye söylenip duruyordu. Onlar› saymazsak, en iyi ifller benimkiler. X- söyleyebilece€im flu: Kullanacak- ifli. Birdenbire “E yani ihtiyar inek, 90 art› üç- Pensive Winos çald›€›m en iyi rock’n’roll grup- san, bofl vaktinde kullan. ‹flinle farkediyorsun ki, sün” dedim. “Biliyorum” dedi. lar›ndan biri. gücünle kar›flt›rma. Söylemek is- bir imaj›n var. O “Sana bir flark› çalay›m” dedim. Mick Jagger’dan Brenda diye bahsediyordunuz, tedi€in bir fley varsa söyle, yapmak imaj pranga haline Gitar›m› yan›mda getirmifltim, “flövalye unvan›n› almak için ya€danl›k yapt›” istedi€in bir fley varsa yap, sonra de gelebiliyor. Ona “Malaguena”y› çald›m, onun ba- dediniz, penisinin küçük oldu€unu söylediniz. da kelle olmak istiyorsan ol. Ama esir düflebiliyorsun. bas›n›n bana ö€retti€i bir flark›y- Jagger’a sataflmak hoflunuza m› gidiyor? ikisini bir arada yapma. Yoksa mil- Öte yandan, d›. Dinledi, “biraz detonesin Evet. Ona müstahakt›r. Ben yapmazsam kim ya- yonlarca insan›n bafl›na geldi€i gi- imaj›n›n kendin Keith” dedi ve cavla€› çekti. pacak? Baflka kimsede o büzük yok. bi, kay›p gidersin. Öyle kay›p oldu€unu Baban›z›n küllerini burnunuza Para harcad›€›n›z en fuzulî fley ne? giden çok arkadafl›m oldu. Pete’le farkediyorsun. çekti€inize dair hikâyenin asl› as- Para harcamak tuhaf bir fley. Hayat›m boyunca konufltum bu meseleyi, ama bir tar› ne? Önce “çektim” dediniz, çal›flt›m ve ne istersem onu yapt›m. Ve giderek faydas›n›n olaca€›n› sanmam. Pete m›zm›z bi- sonra “çekmedim” dediniz ve son olarak da farkettim ki, eflek yüküyle para kazan›yordum. raz. Söylemek istemedi€i saikleri var galiba. “evet, çektim” dediniz. Ama yapt›€›m ifli para için yapmad›m. Zamanla Kendi imaj›n›za inanmak gibi bir tehlikeyle kar- Hakikat ikisinin aras›nda. Asl›nda flöyle oldu. büyük bir servet birikmifl oluyor. En müsrif ol- fl› karfl›ya kald›€›n›z oldu mu? (uzun bir suskunluk) Pederin küllerinin oldu€u du€um konu gitar. Üç bin gitar›m var. Tek tehlike, o imajdan kaçmaya çal›fl›rken ona kutuyu açt›m, açarken kutunun kilidinin azizli- En son ne zaman 48 saat hiç uyumad›n›z? yakalanmak. Bir imaj oluflturmak için u€rafl- €ine u€rad›m, küllerin bir k›sm› masaya dökül- Geçen hafta... Cumadan pazara hiç uyumad›m. mak gerekmiyor pek. Medya bir imaj biçiyor. dü. Kokaini b›rakm›fl olmasayd›m, burnuma Yengenizle epeydir görüflmemifltik, cuma hasret Ve tabii bir de zaman yap›yor o ifli. Birdenbire çekerdim. Parma€›m› tükürükleyip küllere ban- giderdik, ertesi gün ise nedense uyku tutmad›. farkediyorsun ki, bir imaj›n var. O imaj bir d›m ve pederi mideye indirdim. Ne yapsayd›m ‹ki günü uyumadan geçirmek benim için pey- pranga haline de gelebiliyor. Ona esir düflebili- yani? Süpürgeyle çöp tenekesine mi boflaltsay- nir-ekmek. Rekorum dokuz gündür. Ama mev- yorsun. Öte yandan, imaj›n›n kendin oldu€unu d›m? Pederin hakk›n› helâl etti€ine eminim. zu uykuya direnmek de€ildi. Enerji fazlam var. farkediyorsun. Bazen hissetti€in gibi bir poz ol- Kutudaki külleri ise bir mefle a€ac›n›n dibine Elbette destek al›yordum. Saf kokaini çok sever- mad›€›n› görüyorsun. Gelgelelim, çocuklar›m serptim. 8 FOXyg.qxd 12/1/10 5:20 PM Page 2

“Life” fikri nas›l ç›kt› ortaya? Nas›l bir yöntemle çal›flt›n›z? ne, a€›r uyuflturucular, turneler, polis James Fox: Sunday Times’da muha- Onu görmeye evine gidiyordum ve tacizleri ve tutuklanmalarla geçen o JAMES FOX birdim, ama rock elefltirmeni de€il- kay›t yap›yordum. Anlatt›€› hikâyele- tehlikeli ve rock’n’roll zamana bir dal- dim, gitar rin canl›, yaflayan yan›n› yakalayabil- mak gerekiyor. O bölüm çok fley anla- çal›yor- mek için y›€›nla ayr›nt›ya ihtiyac›m t›yor: K›r›lganl›klar› (her an dum. vard›. Mesele flu ki, Keith y›llar için- öldürülebilirlerdi), dostluklar›, Ame- 1972’de de yüzlerce söylefli verdi€inden bu hi- rikal›lar›n onlara karfl› gaddarl›€›, Ke- Keith’in kâyeler onun için fazla aflina ith’in siyah Amerikan müzi€ine hale gelmiflti, ama onlar› saat- sevdas› ve siyah müzisyenler taraf›n- lerce yeniden anlatmak olayla- dan kabul görmeleri... Keith Stones r›n tuzu biberi olan bir sürü için “kendi bayra€›n› tafl›yan, kendi ufak tefek fleyi haf›zas›nda su kurallar›n› koyan bir korsan çetesiy- yüzüne ç›kard›. Keith’in s›rad›fl›, di” diyor. D›fl tehditlerden korunmak vantrilo€u hisli ve coflkulu, varoluflsal bir için otellere kapan›yorlard›. haf›zas› var. Bir baflka hevesim Bir süre sonra Richards ve Jagger’›n Keith Richards’›n Keith Richards ve gitar› hakk›nda bir de konuflma tarz›n› aynen oldu€u gibi iliflkisi gerginlefliyor. Richards Jag- fil haf›zas› hayat yaz› yazmaya karar vermifltim, çünkü k‛da dökebilmekti, çünkü çok ken- ger’› grubu denetimi alt›na almakla hikâyesini kaleme onun gitar çal›fl tarz› beni acayip çe- dine has bir ritmi var. Bir anlamda ve solo kariyeriyle gruba ihanet et- almas› için seçti€i kiyordu, daha ilk akorda stilini tan›- onun vantrilo€u oldum. mekle, diskoyu pompalamakla, ayr›- isimde de kendini yordunuz. Bu sound’u nas›l elde Kitap bittikten sonra, ilk okurken ne- ca mondenlikle elefltiriyor... Biraz gösteriyor. 35 y›l etti€ini ö€renmeye can at›yordum. lere tak›ld›? paranoyakça davranm›yor mu sizce? önce söylefli verdi€i ‹flin ilginç yan›, onun gitarla iliflkisi- Bir kere öncelikle dinlemek istiyor- Hay›r, Keith her fleyi oldu€u gibi an- gazeteciyi kafaya ne dair kimse bir fley yazmam›flt›. du. Bütün kitab› bafltan sona yüksek latma riskini gö€üsledi; dolay›s›yla da kaydediyor, bir Ben aray›p da yazmak istedi€im ko- sesle okuttu bana. Keith asl›nda do- aralar›ndaki en kötü fleyi, yani kendi- otobiyografinin nuyu söyledi€imde çok flafl›rd›, çünkü €ufltan editör; genel ak›- sini ihanete u€ram›fl vakti geldi€ine gazeteciler daha çok Jagger hakk›nda fl›n sa€laml›€› ve Keith’in s›rad›fl›, hissetti€ini anlatmak- hükmedince aray›p yazmaya merakl›yd›, Richards hak- mükemmel ritmi yakala- hisli ve coflkulu, tan kaç›nmad›. ‹hane- “gel flu kitab› k›nda ç›kan yaz›larsa uyuflturucu düfl- mak için çok yerinde ke- varoluflsal bir te u€ram›fl birlikte yazal›m” künlü€üne dair ya da “karanl›klar sip biçmeler yapt›. Bir haf›zas› var. hissediyordu, çünkü diyor. “Life”›n prensi” türünde fleylerdi. Onun hak- bak›ma hüzünlü bir ki- Bir hevesim de Mick solo turnesinde yazar› James Fox’a k›nda yazarken, müthifl bir hikâye an- tap bu, ama yaparken konuflma tarz›n› Keith’in Stones için ba€lan›yoruz. latma yetene€i oldu€unu farkettim. çok güldük biz. aynen oldu€u besteledi€i flark›lar› Inrockuptibles’den Müzik hakk›nda konuflurkenki üslû- Kitaba niçin Stones’un gibi k‛da söylemekten çekinmi- naklen... bu da ola€anüstü, çok lirik. Bunun 1975 ABD turnesiyle bafl- dökebilmekti, yordu. Bu Keith’in üzerine bana anlatt›€› bütün hikâye- lamay› tercih ettiniz? çünkü çok kendine çok can›n› ac›tm›fl. Derleyen: Siren ‹demen leri yazma arzusu duydum, bunlar ay- Halbuki sonra hayat hi- has bir ritmi var. Keith’le Mick aras›n- n› zamanda rock tarihini kâyesini kronolojik anla- Bir anlamda onun da, birçoklar›n›n oluflturuyordu. Ne düflündüler, nas›l t›yorsunuz… vantrilo€u oldum. “Üçüncü Dünya Sava- düflündüler, bilmiyorum; befl y›l ön- Keith Richards’›n hayat fl›” dedi€i savafl ce, Keith ve menajeri art›k bunlar› hikâyesini okurken, bir Rolling Stone 1980’lerde geçiyor, bugünün hikâyesi Jagger ve Richard “Exile On a盀a ç›karman›n zaman› geldi€ine olman›n ne demek oldu€unu anlaya- de€il. O savafl daha ziyade bas›n üze- Main Street”e ›s›n›yor (1972) karar verdiler. bilmek için Stones’un büyük dönemi- rinden yürüyordu, birbirlerine söyle- flilerde cevap veriyorlard›. Bugün aralar› daha iyi, ama Keith yirmi y›l- d›r Mick’in soyunma odas›na ad›m›n› bile atmad›. Kitab› okudu€unda Jagger’›n tepkisi nas›l oldu? Yay›nlanmadan önce kitab› ona ver- dik, birkaç fleyin ç›kar›lmas›n› istedi, mesela Mick’in sahne flovu için ders anlatt›€› bölümlerin... Ufak tefek fley- lerdi; Keith de kabul etti. Keith Richards’› nas›l tasvir edersi- niz? Çok vefal›, hakikatli, müthifl cömert, di€erkâm, hayranl›k uyand›ran bir in- san... Müzikal kökenlerine, blues’a ve toplumsal kökenlerine çok sad›k. Star sistemine sürüklenip gitmedi, çünkü onun derdi müzik. O hakiki bir mü- zisyen, rock’ta devrim yapm›fl birisi oldu€u halde, ikonu olarak gördü€ü müzisyenlerden söz ederkenki teva- zuu beni çok etkiledi. Müzik onu ya- n›lsamalardan, yardakç›lardan, kibirden koruyan bir koza gibi.

B‹R+B‹R | 8 | KASIM-ARALIK 2010 9 LIFEyg.qxd 12/1/10 5:16 PM Page 1

KEITH RICHARDS’IN Rolling Stones’un do€um yeri: Blues mektebi 1 fiubat, Red Lion: 1 pound 10 fliling.” En az›ndan konser OTOB‹YOGRAF‹S‹: Rolling Stones hayat›n›n ilk y›l›n› h›rs›zl›k ve prova yapa- verebiliyorduk ve konser verebildi€imizde hayat flahaney- “LIFE” rak geçirdi. Rolling Stones olman›n bedelini ödüyorduk. di. Birileri bizi aray›p talip oluyordu. Vay be! Demek ki do€ru bir fley yap›yorduk. Konser yoksa açl›k vard›. Marketlerden yiyecek tokatl›yorduk, bir de toplad›- €›m›z bira fliflelerini sat›yorduk. Yapt›€›m›z ifli sür- dürmek feci pahal›yd›. O cep defterinde koyu Halk kahraman› mürekkeple yaz›lm›fl isimler var: “Chuck”, “Reed”, “Diddley”. Hadise buydu. Bütün gün onlar› dinler- Yaflad›€›m›z yer –Edith Grove 102, Fulham– ber- dik. Blues veya rhythm & blues veya country blues. Ve batt›. Baflka türlü olmas› da mümkün de€ildi, me- bütün gün blues’un s›rr›n› çözmeye çal›fl›rd›k. Chicago teli€e kurflun at›yorduk. 1962 yaz›nda tafl›nd›k blues bizi aln›m›z›n ortas›ndan vurmufltu. Birlikte oldu€u- olmak –Mick (Jagger), Brian (Jones) ve ben– ve muz sürece siyah taklidi yapabilirdik. Blues’la yat›p kalk›- 1740’tan beri görülen en sert k›fl› orada geçirdik. yorduk, ama rengimiz de€iflmiyordu. Hatta kimimiz daha Bir rock star› nas›l Cebimizdeki bütün flilingler ›s›nmaya, elektri€e ve gaza gi- bir beyazlafl›yordu. Brian Jones, Cheltenham’li sar›fl›n bir ve ne zaman bir diyordu. Mobilya nam›na bir fley yoktu, iki yatak, üç-befl Elmore James’di. Neden olmas›n? Herhangi bir yerde, her- halk kahraman› döflek, bir hal›... hangi bir renkte do€mufl olabilirdin. Para kazanmak iste- olur? “Rolling Stones tarihinin hangi üç ay›n› anlatan bir miyorduk, paray› hakir görüyorduk, temizli€i hakir Keith Richards’›n hat›rat bulmak istersin” deseler, “grubun kuluçka dönemi- görüyorduk. Sadece siyah f›rlamalar olmak istiyorduk. otobiyografisi ni anlatan hat›rat” derdim. ‹fle bak›n ki, tam da böyle bir Neyse ki o hattan ç›kt›k. Ama mektebimiz oydu; grubun “Life”›n ilk elde defter buldum, 1963’ün oca€›ndan mart›na dek tutulmufl do€du€u yer oras›yd›. alt›n› çizdi€imiz bir defter. As›l sürpriz de flu: O defteri ben tutmuflum. O sat›rlar›n› üç ay hayatî bir dönemdi. Bill Wyman geldi, as›l önemlisi Büyük s›r: Rock & roll cazd›r dikkatlerinize bir Vox ampli geldi, Bill’le birlikte. Sonra da Charlie Watts Gitar çalmak denen o sihirli sanat›n ilk günleri o zaman sunuyoruz. düfltü aram›za. Konserlerde ald›€›m›z paray› da not etmi- bafllam›flt›. Baflka biriyle birlikte gitar çalarak neler yapa- flim o deftere, hem de kuruflu kurufluna. Birçok defa “s›f›r” bilece€ini, iki kiflinin on kifli gücünde olabilece€ini Derleyen: Yücel Göktürk çekmifliz. “21 Ocak, Ealing Club: 0; 22 Ocak, Flamingo: 0; farkediyorsun ve baflka insanlar› dahil etmeye bafll›yorsun. Bir grup adam›n birlikte müzik yapmas›nda müthifl dosta- ne ve yüceltici bir fley var. Bu harikulâde küçük dünya efl- sizdir. Gerçek bir tak›m ruhu, herkes birbirine destek veriyor, herkes ayn› amac› güdüyor. Kimse talimat vermi- yor, her fley sana ba€l›. Asl›nda caz yap›yorsun, büyük s›r bu iflte. Rock & roll, 4/4 ölçülü cazdan baflka bir fley de€il. Jimmy Reed bizim için büyük modeldi. Çift gitar olay›- d›r. ‹ki temposu vard›r. Tekrar›n, monotonlu€un sihrini kavray›p onu bir nevi hipnotik, trans’varî bir fleye dönüfl- türen adamd›r. Bizi –beni ve Brian’›– büyülemiflti. Her bofl ân›m›zda Jimmy Reed’in gitar sound’unu etüd eder- dik. O so€ukta oturup flark›lar› teflrih masas›na yat›r›rd›k. Yeni bir Bo Diddley pla€› m› geldi, neflteri al›rd›k elimize. “Wah-wah pedal›na uyan›yor musun?” “Davulun sertli€i- nin fark›nda m›s›n?” “Marakas ne yap›yor?” fiark›lar› un- surlar›na ay›r›p sonra tekrar bir araya getiriyorduk. Gitar çalmaya dair ö€rendi€im ilk fleylerden biri, o he- riflerin hiçbirinin düz akor çalmamalar›yd›. Hiçbir fley as- la düz majör de€ildi. Bir alafl›md›, usul-erkân yoktu. Sadece nas›l hissetti€in vard›. Sisli bir âlemdi, k›lavuzun duygular›nd›. fiunu farkettim: Bir enstrüman› baflka bir enstrümanm›fl gibi çalmak istiyordum. Gitarda nefesli çal- g›lar› çalmaya çal›fl›yordum. O blues flark›lar›n› ö€renir- ken flunu ö€rendim: ‹fli bitiren tek bir notayd›. Ve genellikle muallakta kalan bir akordu bu. Tam bir akor de- €ildi, akorlar kar›fl›m›yd›. Bugün hâlâ o kar›fl›m› kullanma- y› seviyorum. Düz bir akor çal›yorsan, onun ard›ndan gelen baflka bir fley ihtiva etmeliydi. Do akoruysa, bir tu- tam fa lâz›md›. Ya da baflka türlü bir duygusu olan bir flar- k›ysa, do’ya bir tutam si... Bunlar basit s›rlar. Y›llar sonra “Jumping Jack Flash” ve “Gimme Shelter”›n aç›l›fl riff’leri oralardan gelecekti. Kimileri gitar becerisinin peflindedir. Kimileri ise so- und peflindedir. Brian’la beraber prova yaparken ben so- und aray›fl›ndayd›m. Ve ustalar›n izinden gidiyordum. O ustalar›n ço€u 1950’lerin blues’cular›yd›. Albert King ve B.B. King tek nota müzisyenleriydi. T-Bone Walker çift tel kullanan ilk blues’cuydu. Chuck Berry, T-Bone’dan çok se- beplenmifltir. ‹ki teli ayn› anda çekersin, notalar çarp›fl›r. Armoniye tezat bir fley elde edersin. Blues’cular›n öyle çal- 9 LIFEyg.qxd 12/1/10 5:16 PM Page 2

düflene hain muamelesi yap›l›rd›. Bütün vakti- mizi Jimmy Reed’i, Muddy Waters’›, Little Wal- ter’›, Howlin’ Wolf’u, Robert Johnson’› çal›flmaya hasretmeliydik. Olay›m›z buydu. Bu- nun d›fl›ndaki her an bir günaht›. Ortam›m›z, tavr›m›z böyleydi. Mick, Brian ve ben; üçümü- zün grup güdüsü müthiflti. Kesintisiz bir çal›fl- mayd›. Akademik anlamda de€il tabii, iflin hissiyat›na nüfuz etmek anlam›nda. Sonra, bü- tün gençler gibi blues’un manast›rda ö€renile- cek bir fley olmad›€›n› farkettik. Araziye ç›kacaks›n, aflk ac›s› yaflayacaks›n, ancak ondan sonra blues söyleyebilirsin. Edith Grove 102 nu- marada olaya tamamen müzikal düzeyde tak›l›- yorduk. Blues’cular›n boktan durumlar hakk›nda flark› söyledi€ini unutmufltuk. Önce boka batacaks›n, sonra belki oradan ç›k›p flark› söyleyebilirsin. ‹lk hareketi yapmak Hayat›mda, hiçbir k›zla iliflkimde ilk hareketi yapan olmam›fl›md›r. O ilk hareketi nas›l yapa- ca€›m› bilmem. Sezgilerim onu karfl›mdaki ka- d›na b›rakmay› söyler. Tuhaf, ama öyle, “hadi bebe€im, gel tak›lal›m” dalgas›n› beceremem. Nutkum tutulur. Bugüne kadar birlikte oldu- €um bütün kad›nlarda hep öyle olmufltur, ilk hareket onlardan gelmifltir. Öte yandan ben de kendi tarz›mda bir hamle yapar›m –katlan›lmaz bir gerilim yaratarak. ‹kimizden biri harekete geçmeye mecburdur. Kad›nlara nas›l davran›la- ca€›n› biliyorum, çünkü kuzenlerimin ço€u ka- d›nd›. Bir kad›n ilgi duyuyorsa ilk hareketi yapacakt›r. Keflfetti€im fley budur. Anita (Palen- berg) da ilk hareketi yapm›flt›. Ben yapamaz- d›m, çünkü arkadafl›m›n (Brian Jones) sevgilisiydi. Her ne kadar o arkadafl›m götün te- ki haline gelmifl olsa da. Valencia’daki portakal a€açlar›n›n kokusu hâlâ burnumda. ‹nsan›n Anita’yla ilk yat›fl›n› hat›rlamamas› mümkün de€il. Valencia’da kald›€›m›z otele Kont ve Kon- tes Zigenpuss diye kay›t yapt›rm›flt›k. Anita’yla ilk defa o gece sevifltik.

Maddeler ve açgözlülük Benim ayakta kalmam›n yegâne sebebi kullan- d›€›m maddelerin yüksek kaliteli olmas› de€il- maya bafllamas›n›n sebebi ekonomiydi, nefesli londuk, tek hedefimiz Londra’n›n en iyi blues dir. Doz konusunda çok dikkatliyimdir. Daha da çalg›lar› elimine etmekti. grubu olup dünya âleme neyin ne oldu€unu yükselmek için doz art›rmam. Maddelerin yere Brian ve ben Jimmy Reed’i hatmetmifltik. göstermekti. Bunu yapabilece€imizi biliyorduk. serdi€i insanlar›n hatas› odur. O açgözlülük Ama k›ç›m›z terliyordu; çal›fl›yorduk, çal›fl›yor- Milleti Muddy Waters’a ve Bo bende yoktur. ‹nsanlar, kafa- duk, çal›fl›yorduk. ‹ster istemez Mick kendisini Diddley’e ve Jimmy Reed’e hayran Anti-pop’tuk, lar› iyi olunca, biraz daha d›fllanm›fl hissediyordu. Ama zaten günün bü- b›rakman›n ötesinde bir fley yapabi- anti-salonduk, tek çekseler daha da yükselecek- yük bölümünde London School of Econo- lece€imizi düflünmüyorduk. Kendi- hedefimiz Londra’n›n lerini zannederler. Öyle bir mics’deydi. Çald›€› bir enstrüman yoktu. O mizi parlatmak gibi bir maksad›m›z en iyi blues grubu fley yok. Özellikle de kokain- yüzden armonikaya ve marakasa sard›rd›. Ar- yoktu. Bedavadan Chicago blu- olup dünya âleme de yok. Bir çizgi kokain bü- monikaya ilk tak›lan Brian’d›, Mick ondan geri es’unun promosyonunu yap›yor- neyin ne oldu€unu tün gece uçurur. Ama kalmak istemedi. Ve müthifl bir armonikac› ol- duk. göstermekti. Milleti birço€u on dakikada bir, bir du. Bence dünyan›n en iyilerindendir –formda Elektri€in kesilmemesini sa€la- Muddy Waters’a ve daha çeker, bir daha çeker. oldu€u bir gecede tabii. Mick büyük flovmendir, mak ve süpermarketten yiyecek Diddley’e ve Reed’e Ç›lg›nl›k. Zira, daha fazla fakat bir müzisyenin gözünde büyük bir armo- araklamak d›fl›nda dünyevî ilgileri- hayran b›rakman›n yükselemezsin. Bütün mese- nikac›d›r. Armonikas›n› huflu içinde dinlerim. miz yoktu. Kad›nlar listenin üçün- ötesinde bir fley le ölçüdür. Ve galiba ben o Hesap-kitap yapmad›€› yerdir armonika. “fiark›- cü s›ras›ndayd›. Elektrik, g›da ve yapabilece€imizi konuda nadir say›l›r›m. lar› da böyle söylesene” derim, o da “ikisi çok sonra da e€er flans›n varsa... Birlik- düflünmüyorduk. Avantaj›m da bu herhalde. farkl› fleyler” der. Bence farkl› de€il, ikisinde de te çal›flmam›z gerekiyordu, prova Bedavadan ci€erlerindeki havay› üflüyorsun. yapmam›z gerekiyordu, müzik din- Chicago blues’unun Jumping Jack Flash Çok k›r›lgan bir gruptuk, kimse kanatlan›p lememiz gerekiyordu. Bir tutkuy- promosyonunu “Jumping Jack Flash” ve uçaca€›m›z› ummuyordu. Anti-pop’tuk, anti-sa- du. Yuvadan uçup aflk meflk pefline yap›yorduk. “Street Fighting Man”de,

B‹R+B‹R | 10 | KASIM-ARALIK 2010 9 LIFEyg.qxd 12/1/10 5:17 PM Page 3

akustik gitardan yeni bir sound ç›karmay› kefl- daki temel fark da bu galiba. Ben baflka türlü rimde kald›. O dönemde geberip gitmemi dile- fettim. O g›c›rt›l›, kirli sound’u kasetçalar de- düflünemem. Onunki Mick Jagger olmakla ve yenler bile oldu. Ve bunlar›n aras›nda iyi niyetli nen icada borçluyum. Birden mini bir stüdyoya Mick Jagger olmakla bafl etmekle insanlar bile vard›. O zaman- sahip olmufltum. Akustik çal›p Philips kasetça- alâkal› bir fley. Her daim Mick Jag- ‹maj uzun bir gölge. lar, hatta 1960’larda dahi, lara distorsiyon noktas›nda kaydetti€inizde or- ger olmak zorunda hissediyor ken- Günefl batt›€›nda bile rock & roll’a dair öyle bir dü- taya baya€› elektro bir sound ç›k›yor. Akustik dini. Belki de annesini tafl›yor sürüyor. Beni imajine flünce vard›. Art›k yeni olma- gitara vurgunum, çalmaya bay›l›r›m. fiöyle dü- içinde. ettiler, beni imal d›€›na göre, siktirip gitmen flünmüfltüm o zamanlar: “Bu aletin gücünü bir Vergi borçlar› meselesinden ettiler. O halk yaratt› gerekiyordu. Gitmiyorsan parça art›rsam, ama bunu elektriksiz yapsam, ötürü 1972’de ‹sviçre’de, Cenevre bu halk kahraman›n›. azrail gelip almal›yd›. benzersiz bir sound elde edebilirim.” ‹zah› zor, gölünün do€usundaki Montrea- Sa€olsunlar. Bir Bana yaz›lan bu rolü ne ama bu düflünce beni büyülüyordu. ux’de yaflamaya bafllam›flt›m. Kü- halk kahraman› söz denli benimseyerek oynad›- “Flash”teki gibi bir riff bulmak insana k›- çük, izole bir yerdi. Evin kap›s›na konusuysa, ortada o €›m kar›fl›k bir mevzu. Kuru- vanç veriyor, h›nz›r bir nefle. Sözler, Red- kadar kayak yapabildi€im bir yerdi. flah›s için yaz›lm›fl kafal› yüzük, k›r›k difl, sürme lands’de gri bir gündo€umunda gelmiflti. O s›ralarda bir söyleflide söyledikle- bir senaryo vard›r çekmek... Sorumlulu€un ya- Mick’le sabahlam›flt›k, d›flar›da ya€mur ya€›yor- rimi burada nakletmekte fayda var: ve o flahs›n r›s› bende herhalde. ‹maj de- du. Ve bahçeden bahç›van›m Jack Dyer’›n kau- “1970’lerin ortalar›na kadar o senaryonun hakk›n› nen fley insan›n prangas› çuk botlar›n›n ç›kard›€› ses geliyordu. “Ne bu?” Mick ve ben ayr›lmaz ikiliydik. vermesi gerekir. haline geliyor. Hâlâ canki ol- dedi Mick. “Jack” dedim, “jumping Jack”. Sonra Grup hakk›ndaki bütün kararlar› Ben elimden gelenin du€um san›l›yor. Halbuki to- gitarla “Jumping Jack” laf›n›n etraf›nda dolafl- birlikte verdik. Kafa kafaya verip en iyisini yapt›m. zu b›rakal› otuz sene oldu. maya bafllad›m, derken Mick “Flash” dedi ve bütün flark›lar› birlikte yazd›k, bir- ‹maj uzun bir gölge. Günefl birden harika bir ritmi ve sesi olan bir deyifl or- likte gezdik, tozduk. Ama sonra yollar›m›z ayr›l- batt›€›nda bile sürüyor. Resmedilen insan gibi taya ç›kt›. d›. Benim yolum yokufl afla€›yd›, maddeler olman için üzerinde o kadar büyük bir bask› Ne zaman “Flash”i çalsam bütün grubun te- âlemiydi, Mick’in yolu ise yukar›s›yd›, jetler âle- oluyor ki, sonuçta o insan haline geliyorsun. Ol- kerlekleri yerden kesti€ini duyar›m. Riff’in üs- mi. Birikmifl sorunlarla bo€ufluyorduk, ben ken- du€unu düflündü€ün insan›n parodisi haline tüne ç›kars›n ve o seni çalar. “Jumping Jack”i di tarz›mda, o kendi tarz›nda.” gelmemek mümkün de€il. veya “Satisfaction”› veya “Down The Line”› ça- Mick arada bir beni ‹sviçre’de ziyaret eder ‹çimde, di€er insanlar› flevke getirmek iste- larken hissetti€im fleye en yak›n düflen kelime ve “ekonomik yeniden yap›lanma”dan bahse- yen bir fley var. O “fley”in herkeste mevcut oldu- aya€›m›n yerden kesilmesi. Do€ru tempoyu ya- derdi. Vaktimizin yar›s›n› vergi avukatlar› hak- €unu biliyorum. Benim içimde bir fleytan var, kalad›€›mda bütün grubu arkamda hissederim, k›nda konuflarak geçirirdik. Hollanda vergi herkesin içinde bir fleytan var. Akla ziyan bir kar- bir jetin havalanmas› gibidir. kanunlar›, ‹ngiliz vergi kanunlar›, Frans›z vergi fl›l›k al›yorum insanlardan, bana kamyon dolusu “Niye b›rakm›yorsun?” diyorlar bana. Nalla- kanunlar›. Bütün soyguncular ensemizdeydi. kurukafa gönderiyorlar. O imaja bay›l›yorlar. Beni r› dikene kadar emekli olamam. Yapt›€›m fleyin Ben boflveriyordum, Mick ise daha pratikti. “imajine” ettiler, beni imal ettiler. O halk yaratt› benim için ne ifade etti€ini anlam›yorlar. Ben “fiimdi verece€imiz karar›n flöyle flöyle etkileri bu halk kahraman›n›. Sa€olsunlar. Ben de onlar›n bunu para için veya dinleyici için yapm›yorum. olacak” falan filan... Mick iflbilirli€i tercih etti, duydu€u ihtiyac› karfl›lamak için elimden geleni Kendim için yap›yorum. ben narkotikleri. yap›yorum. Kendilerinin yapamad›klar› fleyleri benim yapmam› diliyorlar. Onlar›n yapmalar› ge- Mick Jagger’›n içindeki anne ‹maj denen uzun gölge reken iflleri var, kurduklar› bir hayat var –adam Geçmifle bakt›€›mda, Mick’in benim erkek ar- Baflta müzik bas›n› olmak üzere bütün bas›n›n sigortac›l›k yap›yor mesela. Fakat içlerinde öfkeli kadafllar›m› k›skand›€›ndan hiç flüphem yok. ölüm listesindeydim. 1973’te New Musical Ex- bir Keith Richards var. Bir halk kahraman› söz Bu, kad›n arkadafllar›m› k›skanmas›ndan daha press, ölümün efli€indeki 10 rock star› listesi ya- konusuysa, ortada o flah›s için yaz›lm›fl bir senar- zor bir durumdu. Mick’in erkek arkadafllar›ma p›p beni bir numaraya koymufltu. Ayr›ca, yo vard›r ve o flahs›n o senaryonun hakk›n› ver- so€uk veya en az›ndan kuflkulu davrand›€›n› “Karanl›klar Prensi” ve “kendini zarafetle ziyan mesi gerekir. Ben elimden gelenin en iyisini farketmem epey zaman ald›. Yak›n dostluk kur- etmifl adam” ilan edilmifltim. Bana o zamanlar yapt›m. Bir kanun kaça€› gibi yaflam›fl olmam du€um heriflerin hepsi er veya geç ayn› fleyi yap›flt›r›lan bu etiketler ömrüm boyunca üze- mübala€a de€il. O rolü üstlendim. söylediler bana: “Mick benden hofllanm›yor ga- liba.” Mick ve ben s›k› dosttuk ve birçok fleyi be- raber yaflam›flt›k. Ama tuhaf bir sahip olma huyu vard›r Mick’in. Kendisinden baflka bir ar- kadafl›m olmas›n› istemez. Bu d›fllay›c›l›€›n Mick’teki kuflatma zihniyetiyle ba€lant›l› oldu- €unu düflünüyorum. Belki de beni korumak isti- yordur. “Bu götlek Keith’ten ne istiyor?” Benimle yak›nl›k kurmak isteyen insanlar› ben- den uzak tutmaya çal›fl›rd›. Sanki arkadafllar›m de€il de, sevgililerimmifl gibi davran›rd›. Benim ona ait oldu€umu düflündü€ünü san›yorum. Bense hiç öyle hissetmiyordum. Böyle düflün- meye çok sonralar› bafllad›m. Çünkü o adam› yürekten seviyorum. Hâlâ kankas›y›m. Ama onun dostu olmay› zorlaflt›r›yor. Ahbaplar›m›n ço€u befl para etmez. Befl pa- ra etmeyen çok iyi arkadafllar›m var. Ama mev- zu bu de€il. Dostluk, bana göre, iki insan aras›ndaki mesafenin ortadan kalkmas›d›r. Ve bence dünyan›n en önemli fleylerinden biridir. Mick’in fliar› kimseye itimat etmemektir. Bense, aksi ispat edilene kadar itimat ederim. Aram›z- 12 HEYKELyg.qxd 12/1/10 5:24 PM Page 2

an›t› siyah ya€l› boyayla boyatm›fl. Röl- yefler de boyanm›fl, kaide korkunç du- rumda. Kaymakam› arad›m ve durumun telafi edilmesini önerdim. “Göreve bafllad›€›mda, binay› yapt›r›r- ken onu da yapt›rd›m” dedi. Yeniden yapt›ramayacaklar›n› söyledi. Ben de dava açt›m. Süreç devam ediyor. Bu an›t› yaparken neler düflünmüfltün? Teknik olarak ne gibi zorluklar› vard›? Asl›nda Atatürk an›tlar›n›n hemen he- men tümünde temel kayg› benzetme derdi. Ben de ayn› kayg›y› tafl›yordum. Bugün olsa elbette çok farkl› bakard›m. Bu bir tecrübe meselesi. Ama pek çok tecrübeli heykeltrafl da hâlâ ayn› tarzda an›t üretiyor. Tek k›stas benzerlik. Oysa an›t yaln›zca bundan ibaret de€il. Belli bir çoflku yaratmak durumunda, bir mesaj› olmas› gerekiyor... Ama biz ne yaz›k ki bu çoflkuyu pek düflünmeden, sadece Atatürk’e çok benzeyen bir figür yaratma kayg›s›yla bir fley yapm›flt›k. O zamanlar kafamda bir soru belirmeye bafllad›. Kim, ne amaçla Atatürk heyke- Atatürk heykelleriyle ilgilenmeye ne Atatürk’ün bilinen bir foto€raf› vard›r: li yapt›r›yor? Hangi noktada araçsalla- zaman, nas›l bafllad›n? K›rda elinde sigarayla ayakta durur. fl›yor bu heykeller? Okulumdaki ATATÜRK Aylin Tekiner: Heykel bölümünden Üzerinde uzun bir cepken vard›r. Sa€ hocalar›m da Atatürk an›tlar› yap›yor- HEYKELLER‹: KÜLT, mezun olduktan sonra, yüksek lisansa eli gö€sünde, sol eli ise pantolonun ce- lard›. Ancak, yapt›klar› bu an›tlarla ser- S‹YASET, ESTET‹K bafllad›m. O dönemde bir arkadafl›m da bindedir. Bu foto€raftan yararland›m. gilerinde gördü€üm ifller aras›nda ciddi bir tezat vard›. Sergilerinde farkl› sa- natsal kayg›lar gösterirken, an›tlarda o tek tip düzeye uyuyorlard›. Ayn› yan›l- g›ya ben de düflmüfltüm. Standart, res- Devlette devaml›l›k mî duruflta, ciddi, çat›k kafll› bir Atatürk an›t› yapm›flt›m. ‹flte bu soru- Ankara’n›n bir ilçesine kay- Tasar›m› be€enen kaymakam, eskiyi lar üzerine doktora süreci bafllad›. Ön- makam vekili olarak atan- ça€r›flt›ran cepken yerine modern k›ya- ce Atatürk kültü üzerine bir makale esast›r m›flt›. Bir gün beni arad›, fet istediklerini ifade etti. Figürü çal›fl- yazd›m. Türkiye’de bu kültün en fazla ilçeye bir Atatürk büstü iste- maya bafllad›m. ‹lk an›t›m› yapaca€›m an›tlar yoluyla iflledi€ini farkettim ve Denir ki, diklerini söyledi. Sadece bir büst isti- için çok da heyecanl›y›m. Ancak, an›- tez olarak da bu konuyu seçtim. Bu cumhuriyetin yorlard›, ancak yerlefltirmeyi t›n kil hali tamamland›ktan sonra, kay- alanda hiç yay›n olmad›€›n› farkettim. ard›ndan, heykeli düflündükleri alan çok büyüktü. Bu ala- makam ciddiyetsiz durdu€unu öne Konu biraz da doktora program›n›n Sarayburnu’na n›n an›t için daha uygun oldu€unu söy- sürerek Atatürk’ün elinin pantolon ce- özellikleri do€rultusunda flekillendi. dikilene kadar, ledim. An›t yerine, birebir ölçekte binden ç›kar›lmas›n› talep etti. Bunun Estetik vurgu önplana ç›kt›. Temel ta- Atatürk ‹stanbul’a çal›fl›lm›fl bir Atatürk heykelini tercih an›ta vakur bir hava katt›€›n› belirtsem sar›m kurallar›ndan yola ç›karak bir öl- ad›m›n› atmam›fl. ettiklerini belirttiler. Ben de birebir öl- de, kendisini ikna edemedim. Böyle bir çüt gelifltirdim ve an›tlara bunlar› fiimdi biz, Atatürk çekte bir heykelin alanda çok küçük ka- talep genel e€ilimlere ters olsa da, sol uygulad›m. Önce an›tlar› betimledim, heykelinin olmad›€› laca€›n› söyledim, “bunun bir kolunu yana sark›tt›m. Kaymakam bu sonra da ritm, denge, orant›, an›tsall›k bir meydandan standard›, asgarî boyutu var. Buna göre de€iflikli€i görmeye gelirken, yan›nda ve üslûp gibi k›staslara tâbi tutarak ilk geçemiyoruz. yapal›m” dedim. bilirkifli olarak bir de heykel hocas› ge- yap›lan an›ttan günümüze kadar getir- Genellikle tektip bir Atatürk 1.69 boyunda. Bire bir boyut- tirdi. Bu nezaketsizlik üzerine ben de meye çal›flt›m. Kitap tezden biraz fark- estetik alg›y› larda heykeli yayg›n m›? onlar› kibarca atölyeden ç›kard›m ve l›, daha genel okura yönelik. dayatan ve bir Öyle örnekler var ki, Atatürk’le gerçek- bu ifli yapmayaca€›m› söyledim. Ortada Bizdeki an›t gelene€iyle Bat›’dakini endüstri yaratan bu ten pek alâkas› yok. Mu€la Bozbu- bir sözleflme de olmad›€› için konu ora- karfl›laflt›rd›€›m›zda farklar neler? heykellerin run’da 1.50 boyunda bir Atatürk an›t› da kapand›. ‹ki y›l sonra yeni bir kay- Osmanl›’n›n an›t geçmiflinde, daha çok envanterini oldu€unu ö€rendim. Ayr›nt›lar› ö€ren- makam atand›. Durumu kendisine meydan çeflmelerini ve saat kulelerini “Atatürk Heykelleri: mek için telefon etti€imde depoya kal- anlatt›m. Devlette devaml›l›€›n esas ol- görüyoruz. Heykel çok s›n›rl›. ‹lk ola- Kült, Estetik, d›rd›klar›n› söylediler. fiunu da du€unu, an›t› ilçeye yerlefltirmek iste- rak 1872’de Abdülaziz yabanc› bir hey- Siyaset” kitab›nda belirtmekte yarar var: Bunlar asl›nda diklerini söyledi. Ancak, an›tta Polatl› keltrafla kendi büstünü ve heykelini ç›karan Aylin an›t m›? An›tsal de€erleri var m›? Ha- bölgesini ilgilendiren bir fleylerin de ol- yapt›r›yor. Ancak, valide sultan›n itiraz- Tekiner, Türkiye y›r, yok. Ama Türkiye’de an›t ihtiyac›n› mas›n› istiyorlard›. An›t›n kaidesine lar› nedeniyle Abdülaziz’i at üzerinde heykelcili€inin karfl›lad›klar› için bunlara an›t diyo- Gordion’la ve tar›m konusuyla ilgili röl- gösteren heykel saray duvarlar›n› afla- “kozmik” sorununu rum. Yoksa bunlar an›tsal nitelikten yefler yerlefltirdik. Aradan epey zaman mam›fl. Öte yandan, Anadolu heykelin anlat›yor. yoksun yap›lar. geçti. Bir tatil dönüflü ilçede durdum. anavatan› say›l›r. Ancak, ‹slâmiyetle Senin heykele dönecek olursak... Bir bakt›m, an›t par›l par›l parl›yor. Ye- birlikte tasvir yasa€›n›n uyguland›€› bir Söylefli: Ahmet Gürata Bir maket haz›rlad›m ve süreç bafllad›. ni atanan kaymakam, benden habersiz, co€rafya. Minyatürden oymac›l›€a, so-

B‹R+B‹R | 12 | KASIM-ARALIK 2010 12 HEYKELyg.qxd 12/1/10 5:24 PM Page 3

yut dilde temsil edilmifl bir sanat ge- farkl› bir yol izliyor. Fabrikasyon at›n›n üzerinde Atatürk figürü var ve önemli. Sivil k›yafet, askerî k›yafete lene€i var. Ama Bat›l› anlamda bir mant›€›yla hemen her yerleflim mer- Ankara ufkuna bak›yor. Altta mermi oranla Osmanl›’dan kopuflu daha net heykel geçmiflimiz yok. Bu nedenle, kezine bir Lenin heykeli göndererek tafl›yan bir kad›n ve sa€l› sollu iki as- simgeliyor. ‹stanbul’daki iki Atatürk bafllang›çta yabanc› heykeltrafllardan bir kült yarat›yor. Bu heykellerde ge- ker figürü var. Kaidedeki gravürler an›t›n›n da –Sarayburnu ve Taksim– destek al›n›yor. ‹lk Atatürk an›tlar›n› nellikle Lenin’in sol eliyle ileriyi ifla- çok ilginç. Kaidenin arkas›nda, bir sivil k›yafetli olmas› bu aç›dan an- yapanlar onlar. Ayn› dönemde, hey- ret etti€i o simgesel duruflu kullan›l›r. ç›nar a€ac› var. Hayat a€ac› motifi laml›. Zira, 1926-46 aras›nda yap›- kel e€itimi ald›rmak üzere Türki- Ancak, Stalin’in ken- köklere iflaret eder- lan 39 Atatürk an›t›ndan yaln›zca ye’den ö€renciler göndermifliz di heykelleri çok daha Tek parti döneminde, ken, a€ac›n üzerin- yedisi sivil k›yafetli. yurtd›fl›na. Bu dönemde –1920’lerin an›tsal. Dünya tarihi- an›tlar merkezdeki deki filiz de Taksim’deki Cumhuriyet An›t› ise sonunda – Avrupa sanatsal aç›dan ne bakt›€›m›zda, pek yaflam alanlar›n›n Cumhuriyet’i ifade 1928’de aç›l›yor. Onu nas›l nas›l de- ciddi bir çalkant› döneminde. Üslûp- çok liderin an›t yap- içine yerlefltiriliyordu. ediyor. Ergenekon €erlendiriyorsun? lar ça€› bitmifl, çok baflka boyutta bir t›rd›€›n› görüyoruz. An›t, insanlar›n her Destan›’na gönder- ‹talyan Pietro Canonica’n›n eseri sanat üretiliyor. Türkiye’den giden Ama, günümüze ka- gün ifline giderken mede bulunan olan bu an›tta, kaidenin bat› ve do€u sanatç›lar, döndüklerinde Avrupa’da dar devam eden ve bu görebilece€i, kurt bafllar› var. cephesinde, küçük madalyonlar›n gördüklerini uygulama flanslar›n›n derece yayg›n olan bir çevresinde Rölyeflerde ilk kez içerisinde iki kad›n temsil edilir. Bi- olmad›€›n› biliyorlar. Bu nedenle, tek Atatürk örne€i oturabilece€i bir Fevzi Çakmak ve risi üzgündür ve a€l›yordur. Di€eri yabanc› heykeltrafllar›n Türkiye’de var san›r›m. Di€er li- fleydi. 1980’le beraber ‹nönü temsil edil- ise peçesini s›y›rm›fl, ufka bak›p gü- yapm›fl olduklar› an›tlar› kendilerine der an›tlar› iktidarlar her kurumun önüne mifl. Bu iki ismi lümser. Bugünün baflörtüsü tart›fl- model seçiyorlar. Bunlar, en temel de€ifltikçe ortadan bir an›t kondu. Art›k baflka yaln›zca Tak- malar›n› hat›rlad›€›m›zda oldukça kayg›s› benzetmek olan, detaya kalk›yor. Atatürk’ün Atatürk’le beraber bir sim ve Afyon Utku anlaml›. Onun d›fl›nda, iki cephede önem veren heykeller. O dönemden konumu nedeniyle de devlet kültü olufltu. an›tlar›nda görü- Atatürk temsil edilir. Birincisi, ritmi sonra, en ufak bir geliflme olmad›€› toplum bunu yad›rga- rüz. Genel olarak yüksek bir tasar›md›r. Kalpakl› Mus- gibi, an›tlar›n daha da bozuldu€unu m›yor aç›kças›. Atatürk tek olarak temsil ediliyor. tafa Kemal’in yan›nda genifl bir halk görüyoruz. Bat›’daki an›t anlay›fl›nda Atatürk kültü ve an›t inflas› ne za- ‹lk an›t 1926’da ‹stanbul Saraybur- deste€i vard›r. Yafll›s› genci herkes ne var? Örne€in, Frans›z Devri- man bafll›yor; 1938’den sonra m›? nu’nda infla ediliyor, de€il mi? Atatürk’e destek için onunla beraber mi’nin ard›ndan özellikle Paris’te bir Ben bu kültün bafllang›c›n› Nutuk’la Asl›nda ilk an›t olarak düflünülen hareket eder. Di€er taraftaysa Cum- an›t furyas› var. Özgürlük, eflitlik ve kesifltiriyorum. 1927’de Nutuk’un Ulus Zafer An›t›’d›r. Yunus Nadi’nin huriyet’in ilan edilifli temsil edilir. adalet düflüncelerini yans›tan hey- Meclis kürsüsünde okunmas› önem- Yenigün gazetesinin bafllatt›€› kam- Sanki askerî dönemin bitti€ini, yeni keller var. Ancak zamanla, “statuop- li bir an. Öncesinde, Atatürk’e karfl› panya gerekli deste€i sa€layamad›€› rejimle beraber art›k demokratik bir hobia” denen bir heykel bir tür karfl›-devrim olarak nitelen- için an›t›n yap›m› gecikiyor. Saray- sürecin bafllad›€›n› gösterir gibidir. b›kk›nl›€›n›n bafllad›€›n› görüyoruz. dirilen hareketler var: Terakkiperver burnu an›t› Heinrich Krippel tara- Atatürk’ün hemen arkas›nda, K›z›- Frans›z Devrimi’ni simgeleyen an›t- F›rka, fieyh Said Ayaklanmas›, ard›n- f›ndan yap›l›yor. Tanzimat lordu generallerinden Frunze ve Vo- lar yerine, daha dekoratif görünüm- dan gelen yasalar, Takrir-i Sükûn, ‹s- Ferman›’n›n da okundu€u Gülhane roflilov’un figürleri yer al›r. O lü heykeller yap›lmaya bafllan›yor. tiklâl Mahkemeleri... Bu süreçte Park›’n›n bir parças› olan Saraybur- dönem, Sovyetler’le iliflkiler çok s›- Tarihten günümüze bakt›€›m›zda, Atatürk’ün mücadele arkadafllar› da nu önemli bir mekân. Örne€in, Os- cak ve sa€lam. Bu figürlerin Ata- an›tlar gelecek kuflaklara bir fleyleri tasfiye ediliyor. Nutuk’ta, Fevzi Çak- manl› resminde, padiflah›n türk’ün iste€i do€rultusunda aktarmak için yap›lan, iktidar›n yü- mak ve ‹nönü Atatürk’ün en sad›k arkas›nda görünüyor; Osmanl› Bat›- eklendi€ini söyleyebiliriz. Ancak, celi€ini simgeleyen ve devletin beka- arkadafllar› olarak nitelendirilirken, l›laflma hareketini ve iktidar› simge- ço€u insan fark›nda de€ildir onlar›n. s›n› korumaya çal›flan yap›lar. Kâz›m Karabekir, Rauf Orbay gibi liyor. O heykelde Atatürk’ün s›rt› En arkadaki kad›n figürü ise, Halide Dolay›s›yla, belirli formlar soyutla- isimler hain olarak tan›mlan›yor. Avrupa yakas›na, yüzü Anadolu’ya Edip tarz›nda yar› aç›k biçimde ör- narak, devasa düzeyde yap›l›yor. Nutuk bir yerde yak›n tarihin yeni dönük, duruflu ise son derece atle- tünmüfltür. Ulus Zafer An›t›’nda Kitapta Türkiye’deki an›t deneyimi- bir yorumunu sunarken, Atatürk’ün tiktir. Muas›r medeniyeti hedef al- Anadolu kad›n› yer al›rken, burada nin belirli yönlerden Almanya ve SS- “tek adam” olarak varl›€›n› tasdik mas›na karfl›n, sanki Avrupa’ya ilk defa kentli bir kad›n temsil edilir. CB’ye yak›n oldu€unu söylüyorsun. ediyor. Ve Nutuk’un okunmas›n›n meydan okuyan bir durufl sergiler. Ama yine de kad›n arkada ve siliktir. Almanya ilginç bir örnek. Bismarck hemen ard›ndan Ankara’da Etnog- Osmanl› hanedan›n›n Avrupa’ya tes- O dönemde Serbest F›rka muhalefe- kültü çok yayg›n. Onun ilk dönem rafya Müzesi önündeki ilk Atatürk limiyetine karfl› ç›kmaktad›r. Ata- tinin yükseldi€i illere özel bir önem an›tlar›nda genellikle elinde anaya- an›t› aç›l›yor. Ard›ndan, S›hhiye Za- türk’ün sivil k›yafetli olmas› da verildi€i ve Atatürk heykellerinin sayla temsil edildi€ini görüyoruz. Da- fer Alan›’ndaki Atatürk an›t›, bir ay ha sonra sivil k›yafetle, yan›nda sonra da Ulus Zafer (Yeni Gün) an›t› Ulus Zafer An›t› köpe€iyle temsil edilmeye bafllanm›fl. yerlefltiriliyor. Nutuk döneminde Bunun nedeni, kültün bitmesinden Ankara’da art arda üç an›t aç›l›yor. çok, Bismarck’› insanîlefltirme, ete Dönemin teknolojisi göz önüne al›n- kemi€e büründürme iste€i. Ama Hit- d›€›nda, bu an›tlar›n bir y›l öncesin- ler kendi heykelini yapt›rmaktan ka- den siparifl verildi€ini söyleyebiliriz. ç›n›yor. Mimarî yap›lar›n girifllerinde Mesela Ulus’taki Zafer An›t›’n›n gra- kullan›lan ve afl›r› kasl› iflçi figürleri- vürlerinde Fevzi Çakmak ve ‹smet nin oldu€u faflizan dili yans›tan hey- ‹nönü de Atatürk’le birlikte temsil keller yap›l›yor. Oysa resimde Hitler edilir. Bu kiflilerin temsil edilmesi- tasvirini içeren pek çok portre var. nin Nutuk’tan önce istendi€ini ve Hatta bu resimlerde ‹ncil’den al›nt›- resmî tarihin bu flekilde görselleflti- lar yaparak kendine isimler koyduru- rildi€ini söyleyebiliriz. yor. Sovyetler Birli€i’ndeyse, Lenin’in Baflka ne gibi ikonografik ö€eler var kendi heykellerini önemsemedi€ini, bu an›tta? Robespierre’den Marx’a bütün dev- Biraz dikkatli bak›ld›€›nda pek çok rimci süreci simgeleyen isimlerin gösterge sunuyor. Öncelikle, Ata’s›- heykellerini yapt›rd›€›n› görüyoruz. n›n etraf›nda toplanm›fl bir millet Lenin’in ölümünden sonra Stalin simgeleniyor. En üstte Sakarya’da 12 HEYKELyg.qxd 12/1/10 5:24 PM Page 4

yerlefltirildi€i görülüyor. ten kurtulmay› simgeliyor. Ata- lak figür Türk halk› olarak imlenir. Nutuk’un Atatürk heykellerinin yay- Samsun ve ‹zmir, Serbest F›rka’n›n türk’ün kültünde esas s›çraman›n Ama yüzündeki benzerlikten bunun g›nlaflmas›ndaki rolüne de€indin. destek gördü€ü iki önemli il. Hatta, onun ölümünden sonra yafland›€›n› ayn› zamanda Atatürk’ü simgeledi€i Ayn› zamanda bir simge olarak da Samsun’da Serbest F›rka destekçisi belirtmek gerek. aç›kt›r. Sümerbank fabrikas›ndaki heykellerde kullan›l›yor. Bu ne za- bir belediye baflkan› seçimi kazan›- Peki bu kültün alt›nda ne yat›yor? heykeltrafl› bilinmeyen ve bir maki- man bafll›yor? yor. An›tlar, f›rkan›n kapat›lmas›n›n Yönetimi de€ifltirip yerine baflka bir ne difllisi çeviren figürse net bir Ata- 1940’ta Bolu’da aç›lan an›tta, Ata- hemen ard›ndan konuyor bu flehirle- fley koyuyorsunuz. Dinsel ritüellere türk figürü. Tabii, faflist estetikte bir türk’ün elinde bir kitap var. Nutuk re. Dönemi göz önünde bulundur- de s›n›rlama getiriyorsunuz. Toplu- kifli de€il, ideoloji temsil edilir. Sos- mu, tam belli de€il, zira üzerinde bir du€umuzda, an›tlar›n simgesel ma inanaca€› yeni bir fley sunman›z yal Darwinci bir bak›flla, güçlünün fley yazm›yor. Elinde anayasa tafl›yan de€eri daha iyi anlafl›labilir. Samsun gerekiyor. Bu, propagandan›n önem- güçsüz olan› yenmesi vurgulan›r. Bu Bismarck figürlerini ça€r›flt›r›r. T›p- An›t›’n›n rölyeflerinde, genci yafll›s› li bir parças› ve son derece planl› durum abart›l› kaslarla ve sert bak›fl- k› Bismarck gibi, tek aya€› bir kaide- bütün halk dizlerinin üzerine çöme- olarak topluma afl›lan›yor. Ve dinsel larla ifade edilir. ‹zleyeni ezecek bo- nin üzerindedir. Ancak, Atatürk’ün lerek Atatürk’ün elini öpmek ister. terminoloji kullan›larak Atatürk’e yutta yüksek olan bu an›tlarda esas anayasaya çok vurgu yapmad›€›n› Bu aç›dan bak›ld›€›nda sanki tafllar kutsiyet atfediliyor. Örne€in, Firu- önemli olan eril güçtür. Kad›n figür- bildi€imiz için, bunun Nutuk olmas› daha bir yerine oturuyor. zan Hüsrev Tökin flöyle yaz›yor: leri bile erkeksidir. Ancak, bildi€im kuvvetle muhtemel. Elinde Nutuk Atatürk kendi an›tlar›n›n aç›l›fl›na “Atatürk peygamberler döneminde kadar›yla, dünyada lider kültünün tutan Atatürk imgesi esas 1990’lar- kat›lm›yor. Buradan hareketle kült- gelseydi, bir peygamber olurdu. Ata- yayg›n oldu€u dönemde ç›plak figür- dan sonra yayg›nlafl›yor. Ayr›ca, bu lefltirme meselesine mesafeli yak- türk, bugün ulusal kurtulufl hareket- lere rastlanm›yor. heykelde Atatürk askerî k›yafetlidir laflt›€›n› söyleyebilir miyiz? lerinin peygamberi niteli€ini Bu an›tlar›n önünde tören yap›l›yor ve bafl›nda flapkas› yoktur. Mussolini Baz› konulara iliflkin itirazlar› oldu- tafl›maktad›r. Bizim Kur’an’›m›z Nu- m›? Ç›plakl›k bir sorun olarak alg›- gibi pek çok lider, iktidarlar› boyun- €unu biliyoruz. Örne€in, kendi ad›- tuk’tur. Ravza-i Mutahharam›z Ata- lanm›yor mu? ca askerî k›yafetlerini üzerinden ç›- na yaz›lan fliirlere iltifat etmiyor, türk’ün An›t Kabri’dir.” Adeta Afyon’a özellikle 1990’lardan sonra karm›yor. Ancak Atatürk askerî baz› kutlamalar için haz›rlanan “En Atatürk’ü nitelendire- pek çok heykel k›yafetini çok erken bir dönemde ç›- Büyük Türk Atatürk” yaz›l› dövizleri cek s›fat bulunam›yor. Türkiye’de farkl› yap›ld›. Ata- kar›yor ve bir daha giymiyor. Buna kald›rt›yor. Aç›l›fllara kat›lm›yor, Eskisinden farkl› bir ai- iktidar dönemlerinde türk’ü Kocate- ra€men askerî k›yafetler içerisinde ama telgraf gönderiyor. Tarih çal›fl- diyet hissi yarat›lmas› hep ayn› an›tlar pe’de temsil edilmesi, belki de askerî k›ya- malar› sürecine kadar halk›n içinde için bu yola gidiliyor. üretiliyor. Yeni bir dil simgeleyen, hat- fetin kutsiyetiyle ilgili. Bu topraklar- olan, aktif olarak yurdu gezen, siya- 1930’larda Atatürk’ün oluflturulmuyor. Ayn› ta Dumlup›nar’› da savafl çok kutsal bir kavram. setin içinde bir lider. Yine de aç›l›fl- eril devlet imgesiyle ör- figür “‹slâmc›” diye temsil eden bü- Atatürk an›tlar›n›n önünde tören larda yer almak istememifl olabilir. tüfltü€ü ve ç›plak tem- tan›mlanan belediye yük an›tlar... An- yapma ve sayg› duruflunda bulunma Di€er taraftan, bu an›tlar için mo- sil edildi€i iki ilginç taraf›ndan da, cak, Utku An›t› gibi ritüeller ne zaman bafll›yor? dellik yap›yor. Krippel askerî k›yafet- örnek var: Afyon Zafer Atatürkçü Düflünce önemini günü- 13 Kas›m 1938’de bir grup genç Tak- le modellik yapmas›n› rica etti€inde, (Utku) An›t› ve Sümer- Derne€i taraf›ndan müzde de koru- sim Cumhuriyet An›t› önünde topla- bir askerine kendi k›yafetini giydiri- bank Kayseri Bez Fabri- da sat›n al›n›yor. yor. Ama n›yor ve Atatürk’ün kurdu€u yor ve modellik yapt›r›yor. Portre kas› önündeki Atatürk Bir tek alt›na yaz›lan heykellerde ç›p- cumhuriyeti koruyacaklar›na ant içi- olarak yüzünün model al›nmas›na heykeli. Bunlar dünya- ifadeler de€ifltiriliyor. lakl›€›n mesele yor. An›t önünde ant içme, tepki dile olanak tan›yor. An›tlar›n Atatürk’ten da örneklerine rastla- oldu€u baflka ör- getirme gelene€inin bafllang›c›n›n ba€›ms›z olarak halk›n giriflimiyle nan uygulamalar m›? nekler var. Örne€in, Malatya’daki bu olay oldu€unu söyleyebiliriz. Bi- infla edildi€i gibi de bir imaj var. ‹l- Antik Yunan’da ya da Roma’da ör- an›tta Atatürk yan›nda, bayrak tafl›- lindi€i gibi, daha sonra ipin ucu ka- lerde an›t yapt›rma komiteleri kuru- nekleri var tabii. Onlarda vücudun yan ç›plak bir erkek figürü var. Ni- ç›yor. Atatürk an›tlar› bir protesto ve luyor. Bu komiteler kampanyalar baz› bölgelerini sarmalayan bir örtü hat Erim’in Malatya’y› ziyareti serzeniflleri dile getirme mekân› ola- düzenleyip eflraftan ve halktan para yer al›r. Bunlar Nazi esteti€inin Tür- s›ras›nda bronzdan bir asma yapra€› rak bir tür a€lama duvar›na döndü. topluyor. An›t aç›l›fllar›na genifl bir kiye’deki yans›malar›. Benzer bir es- yapt›r›p edep yerine monte ediyor- Bugün Taksim Cumhuriyet An›t›, kesim coflkuyla kat›l›yor. Meseleyi, o tetik Ankara’daki Güven An›t›’nda lar. Bu yaprak hâlâ duruyor. spor etkinliklerinden 1 May›s kutla- dönemin dünya konjonktürüne ba- da var. Ancak, Krippel’in Afyon’daki ‹lk dönemde an›tlar›n yabanc› hey- malar›na, çok çeflitli eylemlerin karak de€erlendirmek gerekir. O dö- Utku An›t›, Atatürk heykeli olarak keltrafllara yapt›r›lmas› da elefltiri merkezi. Taksim elbette Kanl› 1 Ma- nemde lider kültü çok yayg›n. Ayr›ca adland›r›lmaz. Bütün haflmetiyle konusu oluyor... y›s nedeniyle iflçi s›n›f› için çok sim- Atatürk an›tlar› bir anlamda esaret- düflman›n› ayaklar› alt›nda ezen ç›p- Bu sadece heykel alan›nda de€il, ge- gesel, ancak söylenecek her sözün nel olarak “devrim sanat›na” dair an›t›n önünde söylenmek istenmesi Sarayburnu Atatürk An›t› çokça tart›fl›lan bir fley. 1926-28 ara- de oldukça anlaml›. s›nda yap›lan alt› an›t›n tamam› ya- Atatürk kültünün inflas›nda 1951’de banc› heykeltrafllarca ç›kar›lan “Atatürk Aleyhine ‹fllenen gerçeklefltirilmiflken, 1929-38 ara- Suçlar Kanunu”nun önemine vurgu s›ndaki 22 an›ttan sadece befli ya- yap›yorsun. Bu kanun nas›l bir de€i- banc›lara ait. Ancak, elefltiriler flim yarat›yor? yayg›n. Örne€in, Zühtü Mürido€lu 1950’de Atatürk heykellerine yöne- “nas›l Türk destan›n› bir yabanc› ya- lik sald›r›larda bir art›fl gözleniyor. zamazsa, Türk heykelini de bir ya- Sadece 1950-51 döneminde dokuz banc› yapmamal›d›r” der. Ancak, Atatürk büstü ve heykeli sald›r›ya ortada bir heykel ortam› olmad›€›, u€ruyor. Bu sald›r›lar› Ticanîler ad› sanatç› bulunmad›€› da bir gerçek. verilen grubun iflledi€i söyleniyor. Sadece tafl ustalar› var. Sivas’›n Hafik Ç›kar›lan kanun, “Atatürk’ü temsil ilçesinde 1915’te Ermeni bir tafl us- eden heykel, büst ve abidelere veya- tas›n›n yapt›€› Osman Gazi büstü hut Atatürk’ün kabrini tahrip eden, var. O da 1936’da k›r›l›yor, ard›ndan k›ran, bozan veya kirleten kimseye” müzeye kald›r›l›yor. Kaidesine bir bir y›ldan befl y›la kadar a€›r hapis Atatürk büstü konuyor. cezas› verilmesini öngörüyor. Bu ta- 12 HEYKELyg.qxd 12/1/10 5:24 PM Page 5

rihten sonra yap›lan her Atatürk an›- t› estetik aç›dan dokunulmaz say›l›- yor. Art›k üzerinde konuflulacak bir sanat nesnesi olmaktan uzaklafl›p bir kült nesneye dönüflüyor. Öte yan- dan, Demokrat Parti de, ‹nönü’ye karfl› Atatürk’e sahip ç›kma yönünde bir politika izliyor. “Atatürk CHP’nin de€il, hepimizin” diye özetlenebile- cek bir Atatürk vurgusu gelifltiriyor. Sembolik olarak Atatürk’e sahip ç›- karlarken, türbelerin yeniden aç›l- mas›, ezan›n yeniden Arapça okunmas› da gündemde tabii. 1946-60 aras›ndaki çok partili dö- nemde 12 Atatürk an›t› yap›ld›€›n› belirtiyorsun. 27 May›s’tan sonra ise an›t yap›m›n›n h›zland›€› görülüyor. 1960-70 aras›nda 59 an›t yap›lm›fl. ‹lginç bir nokta da, bu döneme ka- dar Atatürk a€›rl›kl› olarak askerî k›- yafetle temsil edilirken, bu an›tlardan yaln›zca 14’ünün askerî k›yafetli olmas›. Bu askerî k›yafetle- rin birço€unda da Atatürk kalpa€›yla Solda Konya Atatürk An›t›, sa€da Taksim Cumhuriyet An›t› temsil ediliyor. Atatürk’e yüklenen anlamda bir de€iflim söz konusu. Sol en büyük Atatürk an›tlar›ndan biri- 12 Eylül’ün ard›ndan toplumun her ren bafllayan bir mekânsal ayr›m var. ak›mlar›n etkisiyle, Kuvay› Milliyeci, dir. Tabii o dönemdeki bütün an›tla- kesiminde ve her alanda müthifl bir Tek parti döneminde, an›tlar mer- emperyalizme karfl› savafl veren, r›n bu derece faflizan bir imge sars›lma yaflan›yor. Kendini sürekli kezdeki yaflam alanlar›n›n içine yer- devrimci ve halkç› bir “Mustafa Ke- sundu€unu söyleyemeyiz. Atatürkçü olarak nitelendiren cunta lefltiriliyordu. An›t, insanlar›n her mal” imgesi flekilleniyor. Bunun ör- fiimdiye kadar hep figüratif örnek- yönetimi için tabii ki en elveriflli dö- gün ifline giderken görebilece€i, çev- neklerini heykelde de görüyoruz. lerden söz ettik. Atatürk an›tlar›nda nem, Atatürk’ün do€umunun 100. resinde oturabilece€i bir fleydi. Bir Dönemin önemli geliflmelerinden hiç soyut çal›flmaya rastlan›yor mu? y›l›. Bunun için ciddi bütçeler ayr›l›- tür buluflma yeriydi. Dolay›s›yla, biri de, Milliyet gazetesinin düzenle- 1973’te ‹stanbul Belediyesi, “50. y›l- yor, komiteler oluflturuluyor, kutla- toplum an›t› daha farkl› deneyimli- di€i Atatürk heykeli olmayan illere da 50 an›t” kampanyas›n› bafllat›yor. malar yap›l›yor. Atatürk’le ilgili akla yordu. 1960’lardan itibaren, an›tlar an›t dikme kampanyas›. Bir yar›flma Sivil bir giriflimdir bu ve sanatç›lar gelebilecek her türlü fley yap›l›yor. daha çok devlet kurumlar›n›n bah- düzenleniyor ve a€›rl›kl› olarak Do- içerik olarak serbest b›rak›l›r. Bu Bunu topluma göstermeye yönelik çelerine s›k›flmaya bafllad›. 1980’le €u ve Güneydo€u illerine Atatürk çerçevede, Kuzgun Acar, ‹lhan Ko- en önemli halka tabii ki an›tlar. Do- beraber her kurumun önüne bir an›t an›t› gönderiliyor. Yar›flma usûlüyle man, Gürdal Duyar ve Tamer Baflo€- €u ve Güneydo€u’ya çok ciddi bir kondu ve bunlar devletin varl›€›n› seçilmelerine karfl›n, resmî duruflta lu gibi Türkiye’deki heykel sanat›n›n an›t ç›karmas› yap›l›yor. O dönemin hissettiren bir ifllev üstlendi. T›pk› ve yeni bir soluk getirmeyen an›tlar önemli isimlerinin projeleri ‹stan- an›tlar›n›n alt›nda yazan “Ne Mutlu okulda her s›n›fa Atatürk portresi bunlar. Bu ayn› zamanda darbeler bul’a konur. Ama bu proje bir krize Türküm Diyene”, “Türk, Ö€ün, Ça- as›lmas› gibi, her kurumun önüne fi- döneminin bafllang›c›. Bu tür dö- de sebep olur. Gürdal Duyar’›n “Ç›p- l›fl, Güven” gibi ifadeler o bölgeye güratif bir an›t kondu. Bu an›tlar, da- nemlerde belirli kurum ve kurulufl- lak Kad›n”› neredeyse MSP-CHP iletilmek istenen mesaj›n ifadesi. ha öncekilerin sundu€u coflkuyu ya lar ne kadar Atatürkçü olduklar›n› koalisyonunun sonunu getirir. Bura- 1980 döneminin an›tlar›n› önceki da vermek istedi€i iletiyi baflka bir göstermek ad›na baz› kampanyalar da konu Atatürk olmasa da, soyut dönemlerden ay›ran çok tipik bir fley yöne çekti. Art›k Atatürk’le beraber düzenliyorlar. Milliyet’in kampanya- çal›flmalar ön plana ç›kar. Atatürk yok. Tipik olan, ço€altma yöntemiy- bir devlet kültü olufltu. s› bu gelene€in bafllang›c› say›labilir. konulu heykellere bakt›€›m›zda ise, le h›zl› ve ucuz üretim. O dönemde, Farkl› dönemlerin yaklafl›m› anla- 1970’lerden sonra ise Türkiye’de ça€dafl biçim dilini içeren iki örnek Atatürk’ün askerî ya da sivil k›yafetli mak için ilginç bir örnek de Kayseri Atatürkçülü€ün yeniden inflas›na karfl›m›za ç›k›yor: ‹kisi de ODTÜ olmas›, nas›l durdu€u önemli de€il. Cumhuriyet Meydan›’na dikilen üç tan›k oluyoruz. Bu, an›tlara nas›l kampüsünde yer alan fiadi Çal›k ve Ço€altma kal›b›ndan beton ya da an›t. Bu an›tlar neyi simgeliyor? yans›yor? Tamer Baflo€lu’nun an›tlar›... Cum- bronz döküp istenen yere gönderi- ‹lki 1935 tarihli ve Kenan Yontunç 12 Mart 1971, Atatürkçülü€ün resto- huriyet Devrimlerini ve Atatürk’ü yorlar. Bu da h›zl› bir propaganda imzal›. Askerî k›yafetli, elinde dür- rasyonunda önemli bir dönem. TSK anlatan bu heykeller an›t gelene€ine yöntemi. T›pk› daha önceki dönem- bün olan bir Atatürk figürü. Kenan içinde Atatürkçülü€ün doktrinleflti- figüratif anlat›m›n d›fl›nda yeni bir lerden al›flt›€›m›z gibi keskin bak›fll›, Yontunç, daha sonra ayn› figürü ço- rilmesine yönelik bir çal›flma bafllat›- soluk getirir. Tamer Baflo€lu’nun ta- sert ve resmî durufllu an›tlar üretili- €altarak Elaz›€ ve Çorum’a da gön- l›yor. E€itimde Atatürkçülü€e ayr› sar›m›, bilim a€ac› olarak nitelendi- yor. Öyle bir arz yarat›ld› ki, an›tç›- dermifltir. 1974’te, CHP’li Belediye bir önem veriliyor. Sonuçta, “dev- rilse de, ç›k›fl noktas› Atatürk lar fabrika gibi ürettiler. Onlar Baflkan› Niyazi Bahçecio€lu solun rimci, özgürlükçü Mustafa Ke- devrimleri ve alt› oktur. Ancak, so- ürettikçe, birileri sat›n ald› ve her Kemalizme eklemlenmesini simge- mal”den “ebedî flef” Atatürk’e bir yut an›t giriflimi bugüne dek bu ör- yere da€›t›ld›. Önce an›t› olmayan leyen bir an›t siparifl eder. Güldal dönüfl yaflan›yor. Bunun örneklerin- neklerle s›n›rl› kald›. Benzetme yerleflim yerleri saptand›. Ard›ndan Duyar’›n yapt›€› bu an›t da meydan- den biri de ‘71 tarihli Yalova Atatürk kayg›s› hâlâ en geçerli yaklafl›m. Bu- oralardaki cumhuriyet meydanlar›- daki birinci an›t›n yak›n›na yerleflti- An›t›. Burada Atatürk t›pk› Utku nun sonucu olarak, toplum da bu tür na, hükümet konaklar›n›n önlerine rilir. Duyar’›n an›t› empresyonist An›t›’nda oldu€u gibi ellerini pençe örneklere al›fl›k de€il. konuldu. Daha sonra, parklara, ku- tarzdad›r. T›pk› resimdeki f›rça dar- yapm›flt›r. Yüksek bir kaide üzerin- 12 Eylül 1980 ve Atatürk’ün do€u- rumlar›n önüne ve çeflitli yerlere de- beleri gibi izler içeren bir kurgusu deki an›t adeta izleyeni ezen bir gü- munun 100. y›l› kutlamalar›yla yeni mirbafl malzeme olarak y›€›lmaya vard›r. Ancak, ciddi anatomik sorun- ce sahiptir. O güne kadar yap›lm›fl bir dönem bafll›yor... baflland› an›tlar. 1960’lardan itiba- lar› vard›r. 12 Eylül’ün ard›ndan

B‹R+B‹R | 15 | KASIM-ARALIK 2010 12 HEYKELyg.qxd 12/1/10 5:24 PM Page 6

1981’de meydana Hürriyet gazetesi- nin yapt›rd›€› bir Atatürk büstü ko- nur. 1984’te ise, içinde Kayseri Valili€i, Belediye Baflkanl›€›, Ticaret ve Sanayi Odas› baflkanlar›n›n da yer ald›€› Atatürk An›t› Yapt›rma Derne- €i taraf›ndan bir yar›flma düzenlenir. Yar›flmay› kazanan Haluk Tezonar’›n projesi at üzerinde bir Atatürk figü- rüdür ve kaidesiyle birlikte 15 metre yüksekli€indedir. Bir dönem üç an›t da ayn› meydan› paylafl›r, ancak so- nunda boyutu en büyük olan Tezo- Solda, ODTÜ’de, Tamer Baflo€lu’nun Atatürk ve Devrimleri An›t›, sa€da Afyon Zafer nar’›n an›t› bask›n ç›kar. An›tlardan (Utku) An›t› biri Fuar Meydan›’na, di€eri Beledi- ye’nin önüne tafl›n›r. Üç an›t›n imge atölyesinde bir Çanakkale rölyefi ya- Nutuk’un simgesel bir de€eri var. Bir dilinde ortakl›klar var. Birincisi, as- p›yorduk. Ben de o rölyef üzerinde kere, Atatürk’ün kaleminden ç›km›fl kerî kimlik: Üçü de askerî k›yafetli. ölmüfl bir Yunan askeri çal›fl›yorum. bir metin; resmî tarihi uzun y›llar be- Di€er ortak nokta ise boyut kültü. ‹k- Anatomik aç›dan çözümlenmesi ol- lirlemifl. Nutuk eflittir Atatürkçülük tidarlar daha Atatürkçü olduklar›n› dukça zor bir figür. Neyse, figürü ba- olarak kodlanmaya baflland›. Oysa ki kan›tlamak için her seferinde daha flar›yla tamamlad›m, çok mutluyum. Nutuk’un içeri€i Kemalizmi ya da il- büyük Atatürk heykeli yapt›r›yor. Derken, atölyeye Mehmet Özel geldi, kelerini bar›nd›rm›yor. Asl›nda Millî k›yafetli, di€eri sivil. Bu ikinci an›t 1980 sonras›nda ordu nas›l bir rol yap›lan ifli denetlemeye. Tabii herkes Mücadele döneminde yaflanan süreci asl›nda oldukça fazla say›da ço€alt›- oynuyor? karfl›s›nda el pençe divan, sürekli ilti- ve iç çat›flmalar› anlat›yor. Ancak ya- lan Kafl Atatürk An›t›’n›n bir kopyas›. 1981’de bir 100. Y›l Kutlama Koordi- fatta bulunuyorlar. Sonra geldi be- k›n dönemde Kemalizmin temel kita- K›yafetler d›fl›nda ikisi aras›nda este- nasyon Kurulu Baflkanl›€› kuruluyor. nim çal›flt›€›m figürün önüne. Atölye b›na dönüflüyor. Çok sat›lan bir kitap tik yönden önemli bir fark yok. Bir Bu kurulun bafl›nda dönemin Kültür sahibine döndü: “Ben ölü asker iste- olarak görünüyor, ama bu okundu€u tek kaidelerindeki yaz›lar simgesel. Bakanl›€› Güzel Sanatlar Genel Mü- mem. Onu kald›r›yorsun. Oraya bir anlam›na gelmiyor elbette. Heykeller- Birincisinde, “Devrimlerinin bekçisi- dürü Mehmet Özel var. Mehmet efe oturtuyorsun ve bana benzetiyor- de Nutuk’un kullan›lmas›ysa “biz irti- yiz; Vatan sana minnettard›r; Cum- Özel, Türkiye’nin en uzun süre gö- sun” dedi. Kulaklar›ma inanamad›m. caya karfl›y›z” mesaj› vermek için. Bu huriyeti sen kurdun, biz yaflataca€›z” revde kalan bürokrat›. 1971-2001 ara- Ve gerçekten benim çal›flt›€›m figür dönemde an›t siparifli veren kurumlar ifadeleri yer al›yor. ‹kinci heykelin s›nda 28 kültür bakan›yla çal›fl›yor. ç›kar›l›p oraya profilden görünen bir aras›na ticarî flirketler, üniversiteler alt›ndaysa “Egemenlik kay›ts›z flart- Yafl haddinden emekli olduktan son- efe oturtuldu... Mehmet Özel profil- ve STK’lar da kat›ld›. Heykeller, yapt›- s›z milletindir” yaz›l›. Bir dönem ha- ra ise, bugün hâlâ sürdürdü€ü Genel- den Atatürk’e benzedi€ini düflünür- ran kurum aç›s›ndan cumhuriyet reji- kimiyetin tamamen Allah’a ait kurmay Baflkanl›€› sanat müfl... Türkiye’de farkl› iktidar minden yana oldu€unu göstermenin oldu€unu vurgulayan bir siyasî olu- dan›flmanl›€› görevini üstleniyor. Söz dönemlerinde hep ayn› an›tlar üreti- bir simgesine dönüfltü. 1990’lardan flumun bugün savundu€u pozisyonu konusu kurul, nere- liyor. Yeni bir dil itibaren yaflanan kutuplaflma sürecin- göstermesi aç›s›ndan da ilginç bir ör- ye Atatürk heykeli Bir komisyon oluflturulmuyor. Ayn› de, Atatürk’e an›t yapt›rarak sahip nek. Ancak, farkl› kesimler aras›nda yap›laca€›na, bunu kuruluyor. Heykelin figür “‹slâmc›” diye ç›kmaya çal›flt› bir kesim, bunun nas›l Atatürk’e bak›fl konusunda çok da ay- kimin yapaca€›na kullan›lamayacak tan›mlanan belediye bir putlaflt›rma ve imgenin içini bo- r›m olmad›€›n› gösteriyor. karar ve onay veri- durumda oldu€una taraf›ndan da, Ata- flaltma giriflimi oldu€unun fark›na Kitapta ilginç bir “an›t gömme” hikâ- yor. Bugün bu rolü karar veriyorlar. türkçü Düflünce Der- varmadan. Bugün art›k Atatürk, hey- yesi anlat›yorsun... Güzel Sanatlar Ge- “Bahse konu heykelin ne€i taraf›ndan da kelleriyle tart›fl›l›r oldu. Hiçbir estetik Bu çal›flmay› yaparken bir an›t en- nel Müdürlü€ü sür- imhas›na oybirli€iyle sat›n al›n›yor. Bir tek de€eri, iletisi olmayan Atatürk an›tla- vanteri ç›karmaya çal›fl›yordum. Bu dürüyor. Genel karar verildi” yaz›yor alt›na yaz›lan ifadeler r› bugün Türkiye’de çok an›t varm›fl amaçla çeflitli kurumlara baflvuruda Müdürlük an›t si- imha tutana€›nda. de€ifltiriliyor. Türki- hissini uyand›r›yor ve b›kk›nl›k da ya- bulunuyordum. Emirda€’da, ‘90’lar- parifli için her y›l Heykeli bir çukur ye’de üç-befl tane seri rat›yor. da eski Atatürk an›t›n›n yerine yeni- belli bir bütçe ay›- kazarak gömmüfller. üretim yapan an›tç› AKP’li belediyelerin Atatürk an›t› ko- sini dikmifller. Kural olarak, yeni bir r›r. An›t› olmayan Kanun gere€i, an›t› var. Onlara bu biçim- nusunda farkl› bir tutumu var m›? an›t geldi€inde eski an›ta mutlaka bir yerler belli istekler- y›kmalar› ya da sel k›s›rl›€› sorsan›z, 28 fiubat sürecinde tart›fl›lan konu- mekân bulunur. Örne€in, bir okul de bulunurlar. Gü- parçalamalar› son derece demago- lardan biri de buydu. Hat›rlanaca€› bahçesine dikilir. Telefonla görüfltü- zel Sanatlar Genel mümkün de€il. Böyle jik ve polemik yan›t- gibi, Refah Partili belediyenin yöne- €üm Belediye Yaz› ‹flleri yetkilisine Müdürlü€ü de büt- bir çözüm bulunuyor. lar verirler: “Bunlar› timinde Sultanbeyli’de tek bir Ata- eski an›ta ne oldu€unu sordum. Bir çeye göre, onlar› il- böyle tart›flt›kça bu türk büstünün olmamas›ndan suskunluk oldu, görevli cevap ver- gili kiflilere yönlendirir. Örne€in an›tlar da bir gün y›k›lacak” gibisin- flikâyet eden 2. Z›rhl› Tugay Komuta- mek istemedi. Sonra, “biz onu imha bütçeniz düflükse ço€altma an›t yap›- den... Oysa ki, bu iflin ticaretini yap›- n› Tu€general Do€u Silahç›o€lu, 10 ettik” dedi. Bu, Türkiye’de efline rast- lan yerlere yönlendirir. Asl›nda bun- yorlar. Atatürk simgesi bugün çok Kas›m 1996’da ilçedeki Fatih Bulva- lanmam›fl bir fley. Nas›l oldu€unu ö€- lar da belirli kiflilerdir. E€er, istekte büyük bir piyasa. r›’na askerî k›yafette bir Atatürk an›t› renmek istedi€imde, imha tutana€›n› bulunan›n paras› yoksa, temin edilen Yak›n dönemde ne gibi de€iflimler diktirdi. Askerler bu an›t›n bafl›nda gönderdiler. Son derece ilginç bir hi- ço€altma an›tlardan gönderilir. Tür- oldu an›t piyasas›nda? 24 saat nöbet tuttu. Bugüne bakt›€›- kâye. Atatürk an›t›n›n imha edilmesi kiye’de an›t piyasas›n›n en büyük al›- TSK 1980’li y›llarda Kürt hareketini m›zdaysa, AKP’li belediyelerin de için ilçe yetkililerinden oluflan bir c›s› halen TSK. Genelkurmay’›n bafl tehdit unsuru olarak görürken, çok say›da an›t siparifli verdi€ini gö- komisyon kuruluyor. Alç›dan yap›lan sanat dan›flman› da Mehmet Özel ol- 1990’larda as›l tehdidi irtica olarak rüyoruz. Örne€in Sultanbeyli’deki heykelin kullan›lamayacak durumda du€u için eski sistem sürüyor. Bu be- kodlamaya bafllad›. 1990’lardan sonra Fatih Bulvar›’na 2006’da belediye ta- oldu€una karar veriyorlar. “Heykelin €eninin nas›l olufltu€una dair bir yeni bir an›t furyas› var. 28 fiubat dö- raf›ndan yeni bir Atatürk an›t› yer- bu haliyle ortada kalmas›n›n Yüce an›m› anlatay›m. Ö€rencilik döne- nemiyle birlikte, an›tlarda Nutuk ye- lefltirildi. ‹ki an›t da ayn› isme Atatürk’ün manevî flahsiyetine uygun mimde, ç›rakl›k yapt›€›m bir heykel niden gündeme geliyor. Asl›nda, yapt›rt›lm›fl: Necati ‹nci. Biri askerî düflmeyece€i anlafl›ld›€›ndan, bahse

B‹R+B‹R | 16 | KASIM-ARALIK 2010 12 HEYKELyg.qxd 12/1/10 5:24 PM Page 7

konu olan heykelin imhas›na oybirli- bir kaymakam tan›d›€›n›z var. “Bura- de oturup çocuklarla sohbet etti€i gelerle doldu. Öte yandan, Atatürk €iyle karar verildi” yaz›yor imha tuta- ya bir an›t yapmak istiyorum” dese- birkaç kompozisyon var. Bunun ne- an›tlar›n› elefltiren kesimler çok çe- na€›nda. Bunun üzerine heykeli niz, kimse “diploman›z ya da deni de, an›t›n genellikle önünde tö- flitli ve farkl› sebepler öne sürüyorlar. ‹tfaiye arazisine bir çukur kazarak deneyiminiz var m›” diye sormaz. ren yap›lacak bir fley olarak Kimisi için an›t bu rejimi dayatan bir gömmüfller. Afyon Garnizon Komu- Bu kadar çok say›da Atatürk an›t›n›n alg›lanmas›. Ancak bölgede tören simge, kimisi için bir güvence... Ki- tanl›€›’nca Emirda€ Kaymakaml›- içinde mutlaka ilginç örnekler de an›t› varsa, bu tür an›tlar ek olarak mileri de, hiçbir liderin bu kadar çok €›’na hediye edilen bu an›t belli ki vard›r. Biraz da bunlara de€inelim. yapt›r›l›yor. Buna dair ilginç bir ör- an›t›n›n yap›lmad›€›n› belirtiyor. O askerli€ini yapmakta olan bir resim Demin sözünü etti€imiz 200’e yak›n nek, Sincan’da daval›k olan Atatürk yüzden söylenen söz hep s›k›nt› yara- ö€retmenine yapt›r›lm›fl. Bir heykel- kopyas› olan Kafl Atatürk An›t› var. an›t›. Sincan’da 28 fiubat sürecinin t›yor. Belki de çözüm, bu ülkenin bü- trafl›n elinden ç›kmad›€› kesin. 1.50 Onun kaidesinde 1990’lar›n sonuna ard›ndan, Sincan Sanayici ve ‹fla- tün kültürel miras›n› ele alan farkl› boylar›nda, tam bir hilkat garibesi. kadar kullan›lan bir ankesörlü tele- damlar› Derne€i (S‹S‹AD), Sincan an›tlar uygulanabilmesinde. Mevlâ- Alç›dan yap›ld›€› için y›llar geçtikçe fon vard›. Ahizeyi kald›rd›€›n›zda, Kaymakaml›€› ve Atatürkçü Düflün- nâ’y›, Yunus Emre’yi ve Kürt co€raf- baz› yerleri kopmufl. Birçok kereler Atatürk’ün a€z›ndan kendi hayat hi- ce Derne€i Sincan fiubesi ilçenin yas›n›n simgelerini ele alabilen onar›m görmüfl, boyanm›fl. 2005’te kâyesini dinliyordunuz. “Ben Musta- imaj›n› de€ifltirmek için bir Atatürk an›tlar... Bunlar› an›tlarla görünür k›- tesadüfen ilçeden geçen Güzel Sa- fa Kemal Atatürk. 1881’de Selânik’de an›t› yapt›rmaya karar veriyor. Hey- labilirsek, Atatürk an›tlar›na da farkl› natlar Müdürlü€ü yetkilileri durumu do€dum” fleklinde ve dört ayr› dilde. keltrafl Burhan Alkar’dan ricada bu- bir perspektiften bakabiliriz. Bir de farkediyor ve kald›r›lmas›n› istiyor- Bu da ilginç, zira sinemaya bakt›€›- lunuluyor. Bu talebe karfl›l›k Alkar da flunu düflünüyorum: ‹lk Atatürk an›t- lar. Bunun üzerine civar köylere öne- m›zda yak›n zamana kadar Ata- oturur konumdaki Atatürk’e Sin- lar›n›n yap›ld›€› 1920’ler ve 30’larda, riyorlar, ancak an›t› kimse istemiyor. türk’ün temsilinin mümkün can’›n simgesi laleyi sunan bir k›z ço- Avrupa’n›n çok önemli heykeltrafllar› Atatürk’ü Koruma Kanunu gere€i, olmad›€› görülüyor. “Ça€r›” filmin- cu€unun temsil edildi€i bir heykel var. Örne€in Brancusi, Henry Moore, an›t› y›kmalar› ya da parçalamalar› deki gibi yöntemler kullan›yorlar. yap›yor. Ancak, bedelin tamam›n› sa- Giacometti... Bu sanatç›lar heykelle- da mümkün de€il. Sonuçta böyle bir Atatürk’ün sesi de ayn› flekilde bir ta- natç›ya ödemelerine karfl›n heykeli riyle daha soyut bir dil oluflturuyor- çözüm bulunuyor. Trajikomik, ama bu. Ama bu an›t›n kaidesinde anke- teslim alm›yorlar. Nedeni ise, gülen lar. Neden cumhuriyet sanat› bir taraftan da düflündürücü. Toplu- sörlü telefondan Atatürk’ün ve sevgi dolu bir Atatürk’ün karfl›s›n- bunlarla oluflmad› da, Mussolini’nin ma dayat›lan korkunç estetik düze- “canland›rma” sesini dinleyebiliyor- da tören yap›lmaz düflüncesi. Onun heykeltrafl›yla, akademik esteti€i ser- yin telafisinin nas›l imkâns›z sunuz. ‹stanbul’daki Alt› Nokta Kör- yerine Tankut Öktem’in bir ço€altma gileyen eserlerle olufltu? Çok baflka oldu€unu gösteriyor. Böyle bir an›t› ler Vakf›’nda bir “kör Atatürk” an›t›n› koyuyorlar. Bu heykelle ilgili bir flekilde dönüflebilirdi. Belki de o yok edip yeni bir an›t yapt›rma flans›- heykeli var. Necati ‹nci’ye ait normal S‹S‹AD Burhan Alkar’a dava açt›. zaman hiçbir flekli olamayan bir tafl› n›z bile yok. Eskisini illâ baflka bir ye- bir Atatürk heykeli asl›nda. Ancak, Geçti€imiz günlerde sonuçlanan da- “bu bir heykeldir” diye yerlefltiren bir re göndermeniz gerekiyor. elindeki bastonunu dik de€il de, öne vay› kaybettiler. Bir an›t›n önünde sanatç›y› kabullenebilirdik. Örne€in, Oysa, TSE’nin belirledi€i bir Atatürk do€ru e€ik biçimde tutturmufl. Böy- tören yapmak tap›nmaysa e€er ve ta- Brancusi’nin “Sonsuzluk Sütunu”. heykeli standartlar› var. Bu dikkate lece görme engellilerin baston tutu- p›nma eflittir ciddiyetse, zaten bura- Gelenek itibariyle figüratiften çok al›nm›yor mu? flunu an›msat›yor. An›t› bir kavramla da bir sorun var demektir. uzak olan toplum onu kendine yak›n Standartlar, heykelden çok, çevre dü- iliflkilendirme hastal›€›n›n bir parça- Bu an›t furyas›n›n gelece€ini nas›l bulacakt›r. Tafl ve ahflap tezyinat›nda zenlemesine iliflkin. Yan›nda görün- s›: Tar›m ve Atatürk, yerel yönetim- görüyorsun? Bir yerde doyma nokta- son derece geliflmifl bir toplum bir tüyü bozacak çöp bidonu, telefon ler ve Atatürk, körler ve Atatürk s›na ulaflacak m›? anda figürle tan›fl›yor. Figüratifle so- direkleri olmayacak, alt›ndan kanali- gibi... Ama kimse yeni bir biçimsel An›tlar, topluma, tart›fl›lmayan, do€- yut gelenek bir arada varolabilseydi, zasyon geçemeyecek... Askeriyede dilden söz etmiyor. rudan kabul edilmesi gereken bir fley farkl› olabilirdi. Orada Osmanl›’ya ait bir Atatürk büstü ihalesine kat›ld›k, Son dönemde çeflitli mecralarda olarak sunuluyor. Karfl›s›nda sayg› olan› reddi miras süreci devreye gir- çünkü Türkiye’de heykelden para ka- Atatürk’ün insanî yönlerini yans›tan, duruflunda bulunulmas› gereken bir di. ‹ktidar e€er o dönemde Avrupa’da zanman›n en önemli aya€›n› an›t “gülümseyen Atatürk” gibi imgelere fley olarak gösteriliyor. Bu nedenle de geçerli öbür sanat aç›l›m›n› tercih et- oluflturuyor. ‹halede 80 Atatürk büs- rastl›yoruz. Bu, heykelde bir karfl›l›k toplum kendinde elefltirme hakk› mifl olsayd›, toplum buna daha farkl› tü isteniyordu. O s›rada ihaleye kat›- buluyor mu? görmüyor. Bir filmi tart›flabiliyor, bakabilirdi. Art›k daha soyut dillerin lan biriyle tan›flt›m. “Siz de mi Bu tür örnekler çok s›n›rl›. Atatürk’ü Atatürk’ün içki içip içmemesini tart›- geliflmesinin zaman› geldi. Akademik heykelle u€rafl›yorsunuz” diye sor- ‹smet ‹nönü ile sohbet ederken gös- flabiliyor... Oysa y›llard›r heykellerle estetikte olacaksa, o da geçmiflin se- dum. “Yok, biz züccaciyeciyiz. Sabah teren bir foto€raftan esinlenen bir sert bak›fll› bir Atatürk bu topluma viyesinin gerisine düflmemeli. Yoksa da dü€me ihalesine girdik” dedi. Tür- heykel, Atatürk’ün kuca€›nda bir ço- dayat›ld›, ama bu hiç sorgulanmad›. Türkiye’de de Avrupa’daki gibi bir kiye’de bu ifl böyle yap›l›yor. Diyelim cuk tuttu€u ya da bir kayan›n üzerin- Toplumun estetik muhayyilesi bu im- heykel b›kk›nl›€› yaflanabilir.

Tunceli’ye da€›t›lmak üzere getirilen Atatürk an›tlar›, Emirda€ Atatürk An›t›’n›n imhas› 18 PRESSSyg.qxd 12/1/10 2:24 PM Page 2

dikten sonra farkettim, Türkler de, Kürtler de benim kesin Kürt oldu€um konusunda hemfikir. Halbuki ben Kürt de€il, Türküm, sosyalist bir Tür- küm. Bu konu benim için bir özgür- lük meselesi. Uzun metrajl› bir film ciddi bir bütçe gerektiriyor; iflin ekonomik boyutunu nas›l çözdün? Bu yükün alt›ndan hâlâ kalkamad›m. 2008’de filme bafllad›k, ikinci hafta- s›nda ekonomik kriz patlak verdi. ‹yi kötü ifl yapt›€›m›z küçük bir film stüdyomuz var, onun ayakta durmas› için çal›flmak zorunda kald›k. Filmin iki y›l sonra tamamlanabilmesinin nedenlerinden biri de bu ekonomik s›k›nt›lar. Di€er taraftan, 2008’de si- yasî atmosfer bugünkünden farkl›yd›. O yüzden Kültür Bakanl›€›’na baflvur- mak gibi bir fikrimiz yoktu. Baflvur- sayd›k da yan›t›n olumsuz olaca€› kesindi, çünkü Kâz›m Öz’ün baflvuru- suna verilen yan›t› biliyorduk. Bizim filmin de “F›rt›na”yla benzerlikleri oldu€u için, flans›m›z yok, hiç baflvur- mayal›m dedik. Ama enteresan bir “Press” ilk uzun metrajl› filmin. Fikir olabilir, ama o y›llarda gazetenin Di- flekilde, Diyarbak›r’da çekim yapt›€›- nereden ç›kt›, öykü nas›l olufltu? yarbak›r bürosunda çal›flanlar›n hepsi m›z iki haftal›k sürede Kürtlerden de Sedat Y›lmaz: “Press”, Özgür Gün- bir süre sonra gözalt›na al›n›yor, tu- filme bekledi€imiz deste€i alamad›k. dem gazetesinin Diyarbak›r bürosu- tuklan›yor, kimse kalm›yor. Sonra, Yani ne Kültür Bakanl›€›’ndan ne “PRESS”‹N nun öyküsünü anlat›yor. Bugünkü baflka kentlerden ekipler geliyor, ama Kürtlerden destek ald›k, kendi ya€›- YÖNETMEN‹ gençler belki bilmez, hat›rlatmak ge- onlar da ayn› ak›beti yafl›yor, tutukla- m›zla kavrularak tamamlad›k filmi. SEDAT YILMAZ rekebilir: Özgür Gündem 1992’de ya- n›yorlar, çal›flamaz duruma geliyor- Yap›m sürecinde ne gibi zorluklarla karfl›laflt›n›z? Prodüksiyonu rahatlatan noktalardan biri, büro içi çekimleri ‹stanbul’da, kalan k›sm› Diyarbak›r’da yapmam›z Kurflunla tekzip oldu. ‹stanbul’da tek mekânda çal›flt›- €›m›z için bizi zorlayan bir fley olma- d›. Ama Diyarbak›r’da hem maddî olarak çok zorlan- d›k, hem de devletin bildik muameleleriyle karfl›laflt›k. edilen gazeteciler Hatta son iki gün Diyarba- k›r’da çal›flamaz duruma geldik, baflka bir ile gidip Yirmi y›ld›r y›na bafllad›€›nda, ‘80 darbesi sonras› lar. Öyle ki, etraflar›ndaki ablukadan çekimlerimizi tamamlamak zorunda Türkiye’de gazeteler Türkiye’deki muhalif hareketin ken- dolay› büronun d›fl›na, soka€a ç›ka- kald›k. kapat›l›yor, dini bulabildi€i bir platform olma m›yorlar. Büronun içine s›k›fl›p kal- Ne gibi bask›larla karfl›laflt›n›z? gazeteciler özelli€i tafl›yordu. Sadece Kürtler de- m›fl bir grup gazeteci tüm bu Asl›nda, çok flafl›rt›c› fleyler de€il. So- öldürülüyor, a€›r €il, Türkiyeli devrimci-sosyalist ay- bask›lara ra€men dünyaya haber yap- nuçta, Özgür Gündem’in öyküsünü hapis cezalar›na d›nlar da bu gazetede etkince yer maya çal›fl›yor. Bu bana film projesi anlatan bir film için Diyarbak›r’a git- mahkûm ediliyor. al›yordu. O tarihlerde ben de Özgür olarak çarp›c› bir fikir gibi geldi. tik. Ama aç›k söyleyeyim, onlara bu- Yirmi y›ld›r bu Gündem’i yak›ndan takip ederdim. Gündem çal›flanlar›n›n yaflad›klar›n› nu söylemedik, “bir gazetecilik ülkede bir “Özgür Benim için paha biçilmez bir de€eri biliyordum tabii ama, Diyarbak›r bü- öyküsü anlat›yoruz” dedik. Ne kadar Gündem gelene€i” vard›. Sorunun yan›tlar›ndan biri bu. rosunda yaflananlar daha da ilgimi inand›lar, bilmiyorum. Fakat, yapt›€›- var. Sedat Y›lmaz’›n Di€er yandan, flöyle bir hikâyesi var çekti. Filmin a€›rl›kl› olarak tek me- m›z iflin onlar›n hofluna gitmeyece€i- ilk filmi “Press”, “Press”in: Gündem’in bölgede gazete- kânda geçmesinin bir nedeni de, ya- ni ya da onlar›n hayr›na olmayaca€›n› olabilecek en cilik yapm›fl, ölümlerden dönmüfl flanan bu durumu yans›tma çabas›. biliyorlard›. Dolay›s›yla, gitti€imiz a€›r koflullarda muhabirlerinden biri, Bayram Balc›, Çarp›c› bir fikir olmas›n›n ötesinde, günden itibaren etraf›m›zda oldukla- gazetecilik 1995-96 y›llar›nda yaflad›klar›n›n kiflisel tarihindeki yerinden ötürü r›n› hissettirmeye bafllad›lar. Ne za- yapanlar›n notlar›n› ç›kar›yor. Ben bu notlardan Gündem gazetesine vicdan borcunun man bir yere gitsek orada oluyorlard›. bürosundan 2003’te haberdar oldum ve ilgimi çe- bir karfl›l›€› olarak da görüyorsun ga- Bir sahneyi çekece€imiz zaman, bildiriyor... ken, bu gazetenin çal›flanlar›n›n böl- liba filmi… Kürtçe bir diyalog varsa, prodüksi- gede mesleklerini icra etme koflullar› Kesinlikle. Yeri gelmiflken söylemeli- yonda çal›fl›p Diyarbak›r’da yaflayan Söylefli: Ahmet Gürata oldu. Di€er kentler için de geçerli yim: Film Antalya’da ilk defa gösteril- arkadafllar›n yönlendirmesiyle, polis-

B‹R+B‹R | 18 | KASIM-ARALIK 2010 18 PRESSSyg.qxd 12/1/10 2:24 PM Page 3

lerin sette olmad›€› saatleri kolla- atmosferi bana çok uzak de€il. Ço- konufltuktan sonra, sözlerini bir de düflündük, me€erse o da bizi sahip- mak durumunda kal›yorduk. ‹fl bi- cuklu€umun hikâyeleri faili meç- Türkçe söyleyecekti, ama o üç leniyormufl. Bu sahiplenme top- zi flubeye ça€›rma noktas›na geldi. huller üzerine. Masallarla cümle Kürtçeye tahammül edilme- lant›dan sonra da devam etti. Bu Ya biz flubeye gidecektik ya da bizi büyümedim” yan›t›n› veriyor. Anla- di. Orada bulunan izleyicilerin s›cak ilgi bizi hem mutlu etti, hem zorla götüreceklerdi. Durum bu fl›lan, oyuncular› konunun atmos- hepsini kastetmiyorum, bunu da de flafl›rtt›, çünkü bu kadar›n› bek- noktaya gelince, tamam dedik, ar- ferine haz›rlamak gibi bir sorun söylemekte yarar var. Tam tersine, lemiyorduk. t›k Diyarbak›r’da çal›flma koflullar› yaflanmad›... izleyici filmi çok Emir Kusturica olay› da gündem- kalmad›. Batman’a gidip filmi orda Oyuncular› belirler- be€endi, film deydi o s›ralar. Aç›l›fl töreninde tamamlad›k. ken benim için en Kürtlerin haf›zalar› sonras› alk›fllar- MHP’li belediye meclis üyesi Kus- Diyarbak›r’daki çekimlerde en çok önemli k›staslardan inan›lmaz diri. dan pozitif karfl›- turica’y› faflistlikle, ›rkç›l›kla suç- dikkatini çeken ne oldu? biri sahici olabilmek- ‘90’larda yaflananlar› land›€›n› anl›yor, lad›. Daha sonra, ‹sviçreli bir Oradaki gözlemlerimiz aras›nda en ti. Bunun koflullar›n- unutmam›fllar. Bir hissediyorduk. oyuncu ona benziyor diye dövüldü. önemlisi flu: Kürtlerin haf›zalar› dan biri, orada gün, muhabirlerden Ama, rahats›z Antalya’da olanlar Türkiye geneli- inan›lmaz diri. ‘90’l› y›llarda yafla- yaflam›fl ya da yafla- birinin öldürüldü€ü olanlar da vard›. nin bir yans›mas› m›? nanlar› hiçbir flekilde unutmam›fl- nanlardan haberdar bir infaz sahnesi 10-15 kiflilik bir Evet, bence öyle. Festivalde geçen lar. Örnek vereyim: Mahkeme olmak, bir flekilde çekiyoruz. Halktan grup özellikle ra- y›l da “Min Dît” adl› filmin bas›n karar›yla Özgür Gündem’in OHAL onu hissetmifl olmak biri ç›k›p “flu tarihte hats›zl›€›n› göste- toplant›s›nda tepkiler gösterilmifl- bölgesinde sat›fl› yasaklan›nca ga- gereklili€iydi. Oyun- Gündem gazetesinin riyordu. Aram ti. Fakat geçen y›l da festivalde bu- zete kendi olanaklar›yla da€›t›lma- cular›m›z›n hepsi ya flu isimli çal›flan› da Kürtçe konuflma- lunan arkadafllar bize “geçen y›lki ya bafllan›yor. Da€›t›m iflini de orada yaflam›fl ya da burada öldürülmüfltü” ya bafllay›nca on- reaksiyon çok daha fazlayd› ve da- 13-15 yafl›ndaki çocuklar üstleni- bu meseleyi yak›n- deyiverdi. Bu lar da ha örgütlüydüler” dedi. Demek ki yor. Bu çocuklar bizim öyküye de dan bilen insanlar. karfl›laflma kan›m›z› “anlam›yoruz, böyle çat›fla çat›fla yürünecek ve dahil oldular. Çocuklar›n elinde Baflroldeki Aram Dil- dondurmufltu. Kürtçe konuflma” sonunda kabullenecekler diye dü- bildi€imiz siyah pazar pofleti var. dar da dahil, çok diye ç›k›flt›lar, flündük. Onlar› gören herkes, “bunlar Gün- oyunculuk deneyimleri yoktu. Ör- tart›flma bafllad›. Bas›n toplant›s›- Festivalin en önemli olaylar›ndan dem gazetesini da€›tan çocuklar” ne€in, Aram Batman’da yaflayan 18 na da bu tart›flma damga vurdu. biri de, Semih Kaplano€lu’nun diyordu. Herkes her fleyi bugün gi- yafl›nda bir çocuk; bulduk, filmi “Siz tarafs›n›z, yanl› bir film çek- Kusturica’n›n jüri üyeli€i nedeniy- bi hat›rl›yor. Bir gün, muhabirler- anlatt›k ve gerçekten çok iyi bir miflsiniz” türünden sözler sarfetti le festivalden çekilmesi ve sonra- den birinin öldürüldü€ü bir infaz performans sergiledi. Türkiye’nin bu küçük grup. Ama filme ekip s›nda yaflanan geliflmeler oldu. sahnesi çekiyoruz. O s›rada, halk- en iyi oyuncular›n› bu filme katma olarak bizden çok Türkiye sinema- Sinema elefltirmeni Necati Sön- tan biri ç›k›p çekim yapt›€›m›z yeri olana€›m›z olsayd› bile ayn› sonu- s›n›n demokratik damar› sahip ç›k- mez Kaplano€lu’nu elefltiren bir göstererek “flu tarihte Gündem ga- cun ç›kaca€›n› sanm›yorum. t›, bu bizi çok sevindirdi. Örne€in, yaz› yazd›, Taraf karfl› salvoya geç- zetesinin flu isimli çal›flan› da tam Festivaldeki bas›n toplant›s›nda Derya Alabora sald›rganca tepkile- ti. Bu arada, Filistin ‹çin ‹srail’e burada öldürülmüfltü” deyiverdi. “Press” oyuncular›ndan birinin re dayanamad›, sinirle aya€a kalk- Karfl› Boykot Giriflimi, Reha Erdem Bu karfl›laflma kan›m›z› dondur- Kürtçe konuflmas› üzerine tart›fl- t›, “Ne diyorsunuz siz! Sinema ve Semih Kaplano€lu’nu ‹srail dev- mufltu. malar yafland›… taraf tutar, kamera da taraf tutar” letinin parasal deste€iyle yap›lan Oyunculardan Aram Dildar, An- ‹lk önce ben söz ald›m, filmin na- diye söze girerek konuflanlar› sus- Hayfa Film Festivali’nde ald›klar› trakt’a birlikte verdi€iniz söylefli- s›l ortaya ç›kt›€›yla ilgili bir sunufl turdu. Sonra, Sümer Tilmaç ba€›- ödülleri iade etmeye ça€›ran bir de, “F›rat rolüne nas›l yapt›ktan sonra, Aram da k›sa bir r›p ça€›rmaya bafllad›. Hatta biz aç›k mektup yay›nlad›. Bu yafla- haz›rland›n›z?” sorusuna, “Filmin sunufl yapacakt›. Üç cümle Kürtçe baflta herhalde bize ba€›r›yor diye nanlar› nas›l de€erlendiriyorsun? 18 PRESSSyg.qxd 12/1/10 2:24 PM Page 4

gazetenin filmini yapt›n. Medyan›n Kürt sorununa yaklafl›m›n› nas›l de€erlendiriyorsun? “Press” Özgür Gündem’i anlat›r- ken o tarihlerdeki gazetecili€i de dolayl› bir flekilde tart›flmaya aç›- yor, bir anlamda medya elefltirisi yap›yor. Birand’›n sözleri, bizim filmle tart›flmaya çal›flt›€›m›z me- seleyi gündeme getirdi. O sürece yak›ndan bakal›m; ‘90’l› y›llarda Kürtlerin bafl›na gelenler medyaya nas›l yans›yor? Bölgedeki insanlar Kürt sorununu baflka alg›l›yor, ba- t›dakiler baflka alg›l›yor. Bu kadar farkl› yorumlar›n olmas›n›n nede- ni ne? Bence, medyan›n Rag›p Du- ran’›n kavramlaflt›rmas›yla “apoletli medya” olmas›d›r. Aske- rin karfl›s›nda tek s›ra olmufl, tek- mil veren bir medyadan bahsediyoruz. O tarihlerde OHAL valili€inin aç›klamalar› d›fl›nda bir “Büronun içine s›k›fl›p kalm›fl bir grup gazeteci tüm bu bask›lara ra€men dünyaya haber yapmaya çal›fl›yor....” fley yaz›lm›yordu. Bölgeden haber yapt›klar›nda, holding gazeteleri- Birincisi, Semih Kaplano€lu filmi- lano€lu için de€il, Türkiye sinema- rununu çözersiniz, ama ifl da€›t›- nin muhabirlerinin bile merkezle ni çekmedi; gösterildi, ama yar›fl- s›n›n geneli için bu soruyu soruyo- ma ya da filmin tan›t›m›na geldi- bafllar› belaya giriyordu ya da yap- ma d›fl› gösterildi. Zaten prosedür rum. fiu aç›k ki, Türkiye sinemas› €inde devletten daha a€›r bir t›klar› haberler 180 derece de€ifl- gere€i Adana Alt›n Koza’da en iyi bu ülkenin gerçekli€ine hep mesa- sansürle karfl›lafl›rs›n›z. Mesela mifl olarak ç›k›yordu gazetede. film ödülü alan bir filmin Antal- feli durmufltur. Örne€in, geçenler- “Min Dît”in da€›t›m› sorun olmufl- Holding gazetelerinin muhabirleri ya’da yar›flma bölümüne girme de bir gazeteci arkadafl›m›z sordu: tu, da€›t›m flirketleri “biz bu filmi utançlar›ndan soka€a ç›kamaz hale hakk› yok. Kusturica tart›flmalar›- “Türkiye’de gazetecilik üzerine çe- da€›tamay›z” demiflti. gelmiflti. Filmle ilgili araflt›rma ya- n›n benim as›l ilgilendi€im taraf› kilmifl ilk film ‘Press’, de€il mi?” Goebbels’in ünlü bir sözü var: parken bu konuda çok çarp›c› hi- flu: Türkiye sinemas› haks›zl›klara Düflündüm, bilmiyorum dedim. “E€er yeterince büyük bir yalan kâyelerle karfl›laflt›m. Filmde bu kadar duyarl›ysa, bu ülkede da- ‘80 öncesi, gazeteci karakterleri- uydurur ve sürekli tekrarlarsan, holding gazetelerinden birinde ça- ha önce reaksiyon göstermeleri ge- nin oldu€u birtak›m filmler var, sonunda insanlar buna inanacak- l›flan bir karakter var. Kendi gaze- reken meseleler karfl›s›nda niye ama “Press” gazetecilik meselesini t›r.”Geçenlerde Mehmet Ali Birand tesinde haber yapamad›€› için ayn› tepki gösterilmiyor? Bir yö- tart›flan ilk filmse, buradan flöyle da bu sözü hat›rlat›rcas›na “Bir Gündem’e geliyor, elindeki malze- netmen bir bölgede yap›lan soyk›- bir sonuç ç›kar›r›m: fiu kadar y›ll›k bölümü do€ru, di€er bölümü kendi meyi onlara veriyor; gördü€ü, ta- r›ma yönelik, o soyk›r›m› savunan sinema tarihinde gazetecili€i anla- hayal ürünümüz olan bir senaryo n›k oldu€u fleylere dayanam›yor aç›klamalar yapt›ysa, bunu kabul- tan bir film bile çekmemifliz; de- yaz›yoruz ve bunun gerçek verilere çünkü. Nitekim, böyle fleyler ya- lenmemek, karfl› durmak gerekir, mek ki sinema, Türkiye gerçe€ine dayanmayan bir senaryo oldu€unu fland›. fiu da var: Mehmet Ali Bi- tamam. Ama di€er taraftan, bu so- hep bir mesafe koymufl, bafl›ma bir bilmemize ra€men, kendimiz de rand bunu flimdi söylüyor, üç y›l run d›flar›da olunca karfl› ç›k›p içe- ifl gelir korkusu hep önde gelmifl. inan›r oluyoruz” diye yazd›. Celal önce, befl y›l önce de€il. ‘90’l› y›l- ride kendi meselelerimiz Türkiye sinemas›nda ciddi bir oto- Bafllang›ç, Kürtler konusunda ka- lardan bahsediyoruz. Neden o za- karfl›s›nda sus pus oldu€umuzda sansür var; bu, devletin sansürün- leme ald›€› haber ve yaz›lardan man susmufl? fiimdi ne kadar tutarl› oluyoruz? Kürtler den daha da kat›. Gidersiniz, bir dolay› meslektafllar›ndan tepki söyleyebilmesinin koflullar› oldu- söz konusu olunca bu tepki neden film çekersiniz, devletin sansürün- gördü€ünü söyledi. Çal›flanlar› öl- €unu düflünüyor. O tarihlerde bü- gösterilmiyor? Sadece Semih Kap- den geçersiniz, iflletme belgesi so- dürülen, binas› bombalanan bir tün gazete yöneticileri, yazarlar› yalan haber yapt›klar›n› çok iyi bi- liyorlard›. Bütün ülkenin bilincini bu yalan haberlerle flekillendirdi- ler. Örne€in, bizim bas›n toplant›- s›nda “bebek katili terör örgütünün yapt›klar›n› niye anlat- m›yorsunuz?” dendi. Özgür Gündem kapand›, ama gele- ne€i sürdü. O gelenekten gelen ga- zeteler de defalarca kapat›ld›, onlarca kez isim de€ifltirdi, çal›flan- lar› bask›ya u€rad›, tutukland›… Gazetecilikte tekzip diye bir uygula- ma vard›r. Bir kifli ya da kurum ken- disiyle ilgili yapt›€›n›z haberinizin yalan, yanl›fl ya da eksik oldu€uyla ilgili bir aç›klama gönderir, siz de bunu gazetede yay›nlars›n›z. 18 PRESSSyg.qxd 12/1/10 2:24 PM Page 5

‘90’larda bölgede gazetecilik yapan rum. Üçüncüsü, bu genifllemenin ‘90’larda da yükselifle geçen ö€ren- 46 gazete, 19 infaz muhalif Kürt bas›n›ndan gazetecile- ve geliflmenin içinde politik bir si- ci hareketini görüyoruz. O y›llarda rin kendi aralar›nda kulland›€› bir nema damar›ndan da bahsedebili- ö€renci hareketinin içinde yer 22 Nisan 1990. OHAL bölgesindeki kavram var: Kurflunla tekzip. O böl- riz. Ama bu damar›, bir politik alanlar flimdi film üretmeye baflla- devlet terörünü aç›k etmek üzere gede haberin tekzibi kurflunla olur. sinema ak›m› olarak adland›rmak d›lar. Bu filmlerin hepsi Türkiye haftal›k Halk Gerçe€i gazetesi yay›n- Bu sadece ve sadece Gündem çal›- mümkün de€il. Çünkü örne€in muhalif hareketinin sonucu, onun lanmaya baflland›. K›sa süre sonra flanlar›na karfl› da olmad›. Örne€in, Özcan’›n (Alper), Kâz›m’›n (Öz), sinemadaki karfl›l›€›. D›flar›dan ba- kapat›ld›. Yerine Yeni Halk Gerçe€i Hizbulkontra’y› ilk kez ortaya ç›ka- Hüseyin’in (Karabey) ya da benim k›p “flöyle bir sorun var, onu da an- ç›kt›. Kapat›ld›. Sonra Yeni Ülke, Öz- ran gazeteci Halit Gürgen, 2000’e filmlerimizi düflünürsek, hepsinin latay›m” diyen insanlar de€il bu gür Gündem ve di€erleri. Halk Gerçe- Do€ru dergisinin Diyarbak›r muha- sinema dilleri, estetik anlay›fllar› filmleri yapanlar. €i’nden bu yana 24’ü günlük, 22’si biriydi; öldürüldü. Zaten o dönem birbirinden çok farkl›. Ama hepsi- Gelenekten söz ettik, sana yol gös- haftal›k, toplam 46 gazete ç›kar›ld›. gazeteci öldürmek s›radanlaflt›r›l- nin ortak bir duruflu var. Bir poli- terici olan yönetmenler oldu mu? 46 gazete kapat›ld›. 1992’den itiba- m›fl bir fleydi. Bir fleyhin ya da a€a- tik sinema ak›m› de€il de, politik Yaln›zca benim için de€il, Kâz›m, ren günlük yay›n yapan Özgür Gün- n›n hofluna gitmeyen bir sinema gele- Hüseyin, Özcan’la da konufltu€u- dem gelene€i bombalamalar, haber yapt›€›n›zda da öl- Hiçbirimiz bugün ne€inin ipuç- muz bir fleydir, Y›lmaz Güney bizim sansürler, a€›r hapis ve para cezalar› dürülebiliyordunuz. Bu- Y›lmaz Güney lar›n› için ayr› bir yerdedir. Ama hiçbiri- nedeniyle defalarca sekteye u€rad›. güne gelince... Art›k sinemas›n› yapmaya görüyoruz. miz bugün Y›lmaz Güney sinemas›- Özgür Gündem’le beraber Kürt gaze- kurflunla tekzip yok, ama çal›flm›yoruz. Y›lmaz Benim için, n› yapmaya çal›flm›yoruz. Y›lmaz tecilere yönelik infazlar da h›z kazan- gazetelerin kapat›lmas›, Güney sinemas›n›n politik sine- Güney sinemas›n›n yaratt›€› bir et- d›. Sadece 1992’de dokuz gazeteci gazeteciler hakk›nda aç›- yaratt›€› bir etki var. ma gelene€i- ki var. Bizim yakalamaya çal›flt›€›- öldürüldü. Küçücük bürolarda, küçü- lan davalar ve para ceza- Bizim yakalamaya nin kal›c› m›z bu etki. Ne kadar yakalar›z cük bütçelerle, alt›-yedi kiflilik bekâr lar› o günleri nerdeyse çal›flt›€›m›z bu etki. hale gelebil- bilmiyorum, ama en büyük amac›- evlerinde yaflayarak Özgür Gündem aratacak flekilde sürüyor. mesi çok m›z böylesi etki yaratan bir üretim muhabirli€i yapan gazeteciler aras›n- Bas›n ve ifade özgürlü€ü konusun- önemli. Bunlar›n devam› gelirse, ortaya koymak. Yoksa yeni Y›lmaz da gözalt›na al›n›p iflkence görme- da büyük ilerlemeler kaydetti€imizi Türkiye’de politik sinema gelene- Güneyler olmak ya da onun sine- yen, tehdit edilmeyen neredeyse yok. düflünmüyorum. €inden söz edebiliriz. Epey bir sü- mas›n› taklit etmek de€il amac›m›z, Onlarca gazeteci yurtd›fl›na kaçmak Türkiye sinemas›nda genç yönet- redir, politik sinema yapmak bu zaten saçma bir fley olur. Herkes veya mesle€ini b›rakmak zorunda menlerin üretimlerinde niceliksel üçüncü s›n›f bir ifl olarak alg›lan›- kendi yolundan yürüyor, ama bizim kald›. Özgür Gündem’in bürolar› de- bir art›fl var. Bu durum niteli€e de yordu, hâlâ da bunun izlerinin ol- için orada bir ç›pa var, o da Y›lmaz falarca bombaland›. ‹nfazlara, san- yans›yor mu sence? du€unu düflünüyorum. Ama bunu Güney’dir, bu tart›flmas›zd›r. sürlere, bombalamalara, yüzlerce Evet, yans›yor. Üç geliflmeden söz geride b›rak›p “biz bu ülkenin ger- Peki, “Press” ne zaman seyirciyle y›ll›k hapis ve milyarlarca liral›k para edebiliriz. Birincisi, Türkiye sine- çeklerini anlatmak derdinde olan buluflacak? cezalar›na ra€men Özgür Gündem mas› niceliksel olarak gelifliyor, ar- genç sinemac›lar›z ve politik sine- Belli de€il, ama flubatta gösterime gelene€i sürdürülüyor. t›k daha çok film yap›l›yor. ma yap›yoruz” diye net bir durufl sokmay› amaçl›yoruz. 1992-1996 döneminde öldürülen ga- ‹kincisi, Türkiye sinemas› yurtd›- sergilememiz gerekir. Nas›l bir ilgi bekliyorsun? zetecilerin isimleri flöyle: fl›nda daha fazla ilgiyle karfl›lan›- Bir söyleflide de söylüyorsun, bu- ‹lk filmim oldu€u için izleyicinin Mehmet Sait Erten, Azadi-Denk yor. Örne€in, “Ço€unluk” filminin gün politik filmler yapanlar genel- nas›l bir tepki verece€ini kestir- dergisi, Kas›m ‘92 yönetmeni Seren Yüce Venedik’te de ‘90’larda ö€renci hareketinin mek benim için zor. Ama umutlu- Cengiz Altun, Yeni Ülke, fiubat ‘92 Gelece€in Aslan› ödülünü ald›. Bil- içinde olanlar. Sen de onlardan bi- yum. Mecit Akgün, Yeni Ülke, Haziran ‘92 di€im kadar›yla, bu Türkiye sine- risin… Bundan sonra çekmeyi düflündü- Haf›z Akdemir, Özgür Gündem, mas› için bir ilktir. Yurtd›fl›ndaki ‘80 sonras› s›n›f mücadelesinin ve €ün konu belli mi? Haziran ‘92 bu ilginin Türkiye sinemas›n›n ni- muhalif hareketin geliflimine bak- 12 Eylül’de geçen bir öyküyü anlat- Çetin Ababay, Özgür Halk dergisi, teliksel olarak da geliflti€inin bir t›€›m›zda, ‘89’da iflçi hareketinin mak gibi bir fikir var akl›mda, ama Temmuz ‘92 göstergesi oldu€unu düflünüyo- geliflimi ve eylemlilik dönemini, henüz net de€il. Yahya Orhan, Özgür Gündem, A€ustos ‘92 Hüseyin Deniz, Özgür Gündem, A€us- tos ‘92 Musa Anter, Özgür Gündem, Eylül ‘92 Nam›k Taranc›, Gerçek dergisi, Kas›m ‘92 Orhan Karaa€ar, Özgür Gündem, Ocak ‘93 Kemal K›l›ç, Yeni Ülke, fiubat ‘93 Mehmet ‹hsan Karakufl, Silvan gaze- tesi, Mart ‘93 R›za Günefler, Halk›n Gücü, Temmuz ‘93 Ferhat Tepe, Özgür Gündem, Temmuz ‘93 Naz›m Babao€lu, Gündem, Mart ‘94 ‹smail A€ay, Özgür Ülke , May›s ‘94 Ersin Y›ld›z, Özgür Ülke, Aral›k ‘94 Seyfettin Tepe, Yeni Politika, A€ustos ‘95 Yemliha Kaya, Halk›n Gücü, Temmuz ‘96 22 BURCU+VEFAyg.qxd 12/1/10 2:35 PM Page 2

çal›flma yapmak istiyordum. Vefa’da karar k›ld›m. O karar› verdiren ne oldu? Niye Vefa? Kaybedenlerin yan›nday›z. (gülüyor) Vefa’n›n kaybedifl hikâ- yesi, ‹stanbul’la çok paralel. Herhangi bir futbol tak›m›n›n s›- radan baflar›s› veya baflar›s›zl›€› de€il bu. Buradan gidilecek çok yer var: Göç, koca bir kentin sürekli sars›l›fl›, sars›ld›kça üstünden att›klar›, kay›rd›klar›... Özetle, modernleflme arzu- su ve kapitalizm, “tutunamayanlar”›n› da yaratm›flken, 2008’in Vefa’s›n› foto€raflamak, tüm olan bitenin izini sür- mek demekti. Bir de, durufluyla, alternatif de sunabilmifl bir tak›m vard› ortada: H›rç›n de€il, azimli, onurlu, sükûnet sa- hibi. Sistem Vefa’y› elese de, geride kalm›fl bir devrin de€erle- riyle –en basiti, onurla– yan›t veriyordu tak›m tüm bu darbelere. Bafllang›çtaki Vefa imgesi kitab› haz›rlarken de€iflti mi? Seni en çok flafl›rtan, sevindiren, üzen neler oldu? Bir kere, çok özel karakterler tan›d›m. Sadakat ve vefa duy-

Foto€raflar: Burcu Göknar Foto€raflar: gusuna, kaybedeni sevme becerisine sahip taraftarlar çok et- “Vefa 1908 amblemi Nereden esti böyle bir kitap yapmak? kiledi beni. En az›ndan, o “janti” abilerin hâlâ varoldu€unu önünde ruhlar Burcu Göknar: Geçenlerde eski not defterlerimi buldum: görmek, bu umut, bizi bir süre daha tazeleyip yaflat›r! Ama toplant›s›...” “Amatör kümeye dair foto€raf serisi haz›rla” diye not düflmü- gel gör ki, bu ustalar›n ç›ra€› yok. Biz son ayak seslerini kay- flüm, befl-alt› y›l önce. Futbolla hiç alâkam yok. Kim var kim dettik, foto€raflar› çekti€im dönemden sonra da çok fley de- yok diye bilenlere soruyordum; Tophane Tayfun, Yedikule... €iflti. Vefa’n›n o bir nevi eski ‹stanbul temsilcili€ini yaln›z Vefa’y› da yaz›p çerçeve içine alm›fl›m. Futbolla ilgili, ama ay- kal›fllar›na da ba€layabiliriz. Kendilerini yaln›z hissettikçe, BURCU GÖKNAR n› zamanda ‹stanbul’un dönüflümüne gönderme yapacak bir birbirlerine daha çok kenetlenmifller; birbirine benzeyen efendi ruhlar ayn› tribüne toplanm›fl gibi. Tribüne mabede gider gibi gitmek, tak›m›n sadece maçlar›na de€il, idmanlar›na bile gitmek direnmenin temel tafl- lar›. Onlar, ‹stanbul’un de€iflimini flöyle okumay› seç- Galip say›l›r mifller: “Madem sistemin d›fl›na itildik, o zaman sistemin d›fl›ndaki anahtarlarla açal›m kap›lar›.” Bu duruflla hem ayakta kalm›fl hem de direnmifl oluyorlar. Normalde ezilmek, kaybetmek öfkeyi art›r›r ya, öfkeli bir Vefa taraftar› görebilirdik pe- bu yolda Vefa kâlâ, ama bugüne kadar öyle olmam›fl. Aksine, sükûnetli sevgileri, ekonomik sistemin insanî de€erleri bu kadar te- “Burcu Göknar, petaklak etmedi€i bir devri an›msat›r Vefa’y› 15 ay takip türden... etti ve ortaya Sadakat d›fl›nda nelerden etkilendin? futbola bambaflka O kurtlar sofras›nda ayakta kalma çaba- bir bak›fl içeren bir s› çok sayg› duyulas›. Dokuya uymayan çal›flma koydu. her fleyi d›flar›da tutmaya çal›fl›yorlar. Günter Grass, Ama art›k tüm bu bahsettiklerimize bir ‘gerçe€i görmek “d›” eki koymak gerek. Bahsetti€imiz istiyorsan›z, kalender beyefendiler, tribündeki tiz sahneye a€z› küfürlü sesleri bast›racak güce sahipti- aç›k bir flekilde ler. Hemen hemen kitap ç›kt›ktan son- bakmay›n’ diye ra, her fley de€iflti. Kulüp el de€ifltirdi, yazar. Göknar, para geldi, gözü kara bir h›rsla beraber sahneye a€z› aç›k geldi bu ifladamlar›! Oyunu anca kural- hayran hayran lar›na göre oynay›nca kazanman›n bakm›yor; futbola mümkün oldu€unu bilen, “tesisleflmek ait olan› futbola lâz›m”, “taraftar kiralamak lâz›m” di- geri veriyor.” yenler! ‹flte flimdi, tribünde jiletler, kü- Böyle diyor fürler aras›nda kald› has Vefal›lar. Orta Simon Kuper, yafll› bir taraftardan “bugüne kadar biz “Vefa” kitab›na dayak yedik, flimdi biraz da biz atal›m” yazd›€› önsözde. laf›n› bile duydum geçenlerde. Hâlbu- Az söylüyor: ki, tak›m›n yafll› taraftarlar› daha iyi bi- Göknar, lir ki, galiptir bu yolda ma€lup! futbolseverlere Tak›m›n geldi€i son nokta üzücü olsa Vefa’y› geri veriyor. da biz, çok de€il, iki y›l öncesinin Ve- fa’s›yla, “baflka bir futbol kültürü ve sev- Söylefli: Yücel Göktürk me becerisi mümkün” dedik, bunu

Foto€raf: Haluk Çobano€lu / Photo Araf / Photo Çobano€lu Haluk Foto€raf: tatt›k, unutmamak lâz›m. 22 BURCU+VEFAyg.qxd 12/1/10 2:35 PM Page 3

SIMON KUPER’‹N GÖZÜYLE Vefa’y› sevmek

Kimsenin yüzü görünmüyor. Bunun yerine foto€- rafç›, üzerlerine uymayan elbiselere, ucuz ayak- kab›lara ve foto€raf makinesine do€ru tuttuklar› tek kupa ve içinde madalyalar›n bulundu€u çer- çeveye odaklanm›fl. Bir aç›dan bak›ld›€›nda,fut- boldaki baflar›lar›n parodisi: birdenbire Büyük Futbol’un umutlar› ve hayalleri önemsizlefliyor. Vefa’n›n oyuncular› ve taraftarlar›, t›pk› tele- vizyonlardaki veya reklamlardaki oyunculara ve taraftarlara benziyor. Yaln›zca ba€lam de€iflmifl. Vefa’n›n oyuncular›, kendilerinden baflkas›n›n pek de ald›rmad›€› yenilgilerden sonra otobüste veya soyunma odalar›nda y›k›lm›fl olarak oturu- yorlar. Bir iki foto€rafta, kol kola kutlama yap- maktalar ve gene d›flar›dan kimsenin, neyi kutlad›klar›na pek de ald›raca€› yok. Absürt ma- “Hüseyin hocan›n ne zaman sabr› tükenecek, merak ediyordum. Günden güne saçlar› beyazlad›. Daha dalyalar› ve kupa, bütün madalya ve kupalar›n an- fazla rak› içer oldu. Bu kadar romantik hoca azd›r.” lams›zl›€›n› ortaya seriyor. Vefa oyuncular›n›n ve taraftarlar›n›n para ve- Simon Kuper'in önsöz yazmas› nas›l oldu? Niye ile mahalleli Karagümrük, mülkün el de€ifltirmesi- ya ün düflüncesi olmadan futbola bunca önem onu seçtin? nin de yaratt›€› öfkeyle ayr› s›n›flar› temsil eder ol- vermelerinde muazzam bir fley var. Bir safl›k söz Simon Kuper’in Vefa’y› duymad›€›na emindim. D›- dular. Vefa, zaten gurbette, kendi lisesinin ve konusu: bu foto€raflar yaln›zca futbol, kazanmak flar›dan bir gözün yazmas› çok iyi olacakt›. Araflt›r- semtinin uza€›nda bir yuvaya s›€›n›yor. Karagüm- ve kaybetmek ve sabah uyand›€›n›zda kendinizi mac› yan›n› ve futbol üzerine yaz›lar›n› rük, hâlâ yerinde, ama göçle beraber her an yeni- baflar›s›z hissetmemeniz ile ilgili. Baflkalar›n› sev- düflününce, Vefa için neler söyleyece€ini merak et- den flekillenen bir semte adapte olmak mek anlam›nda da futbolla ilgili. tim. Yi€iter Ulu€ arac›l›€›yla foto€raflar› gönder- durumunda. Görüyoruz ki, bu adaptasyon çabas›, Kalenin arkas›ndaki tel örgüye as›lan adam, dim. O s›rada kitap projesi bile belirsizdi. Ortada Vefa tak›m›nda farkl›, Karagümrük’te farkl› etkiler Vefa da olsa, tak›m›n› önemsiyor. Belki daha da para yoktu. “Kitap yapabilirsem, önsöz yazman›z› yaratm›fl. Vefal›larla Karagümrüklülerin aras›n›n fazla önemsiyor; çünkü o önemsemese kimse isterim” dedim. “‹ki hafta için- bozulmas›na sebep olarak 1942’de Ha- önemsememifl olacak. de yaz›y› gönderece€im” dedi Kaybedeni sevme san Âli Yücel’in o zamanki Çukurbostan “Yaflant›m›, futbol maçlar›yla ölçüyorum,”di- ve gönderdi. Bu kadar çabuk becerisine sahip Sahas›, bugünkü Vefa Stad›’n› Karagüm- ye yaz›yor Nick Hornby, ünlü kitab› Fever Pitch’te oldu. Hiçbir detay, hatta foto€- taraftarlar çok rük’ten al›p Vefa’ya vermesi gösteriliyor. (Afl›r› Heyecan). Göknar’›n foto€raflar›ndaki ta- rafalt› bilgisi bile sormad›. etkiledi beni. En Hasan Âli Yücel, Vefa Lisesi’nden. Hatta raftarlar da öyle gibi görünüyor. Vefa veya her- Ama mesela, Vefa 1908 amb- az›ndan, o “janti” 1942’de Karagümrük’ün Vefa ad› alt›nda hangi bir kulübü tutmak, yaflam› tan›mlamak lemi önünde çekti€im, efle abilerin hâlâ var devam etmesi öneriliyor. Sonra Kara- demek, sekiz yafl›ndan seksen yafl›na de€iflme- dosta gösterirken “ruhlar top- oldu€unu görmek, gümrük’ün kendini toparlay›p tekrar 1. yen bir fleye sahip olmak demek. Bu insanlar için lant›s›” diye kodlad›€›m bir fo- bu umut, bizi bir Lig’de oynamas› 1956’y› buluyor. Zaten stat, bir tür yuva. Hayat karmafl›k ve kay›plarla to€raf vard›. Kuper “Bir süre daha tazeleyip Vefa da, bak›m onar›m masraflar›yla bafl dolu; ama Vefa hep orada duruyor. foto€rafta üzerinde yaln›zca yaflat›r! Ama gel edemeyip stad› elinde tutam›yor. 1956’- Bir foto€rafta üzerinde yaln›zca “Vefa 1908” ‘Vefa 1908’ yazan bir armayla gör ki, bu ustalar›n dan gazete kupürleri okuyorum. “Ve- yazan bir armayla ç›plak ve solgun bir duvar ve ç›plak ve solgun bir duvar ve ç›ra€› yok. fa’da su problemi”, “yine dufllar sanki ona selam veren biri betimleniyor. Futbol sanki ona selâm veren biri be- akm›yor” gibi haberler var. Vefa’da bu- kulüplerinin uzun ömürleri, asl›nda bizi nas›l sar- timleniyor. Futbol kulüplerinin uzun ömürleri, as- gün yine su akm›yor. Y›llard›r biriken bir su fatu- malad›klar›n›n göstergesi. Biz gelmeden önce de l›nda bizi nas›l sarmalad›klar›n›n göstergesi” diye ras› var. Kim ödeyecek, belli de€il. ve biz gittikten sonra da orada olmaya devam et- yazm›fl. Ve devam›na da bak›nca, tüm kitaptaki Futbolculara ödeme yap›labiliyor mu? melerini istiyoruz. Vefa’y› desteklemek demek, geçmifli selâmlama ve zaman k›r›lmalar› yaratma Yönetime göre de€ifliyor. Tak›m 100. y›l›ndayken, zafer peflinde olmak demekten çok, hayatta kal- dile€imi ne kadar iyi hissetti€ini gördüm. Vefa ta- hiç para alamayaca€›n› bilerek kalan oyuncular may› arzulamak demek. Ama; Vefa’y› tutan bu in- raftar› ne düflünür bilemem, ama birilerinin bir vard›. ‹dman için yol paras›n› zor denklefltirenler, sanlar›n ço€u, yafllanmakta sanki. Yerlerine a€›t yakmas› gerekiyordu. Bu sevgi, tüm bu kir pas bir liraya tavuk döner al›n›rsa flansl› hissedenler... geçecek kimsenin do€mad›€›n› düflündürtüyor içinde yaflat›lm›flt›, eflsizdi ama her an zedelenebi- Ama bu y›l, amatör lig için iyi transfer ücretleri insana. lirdi. Foto€raflar biriktikçe, a€›r bir hüzün, tüm veriliyor. Göknar’›n foto€raflar›, k›smen içinde futbol- projenin ana ekseni oldu. Dikkat çeken foto€raflardan biri de, baflörtülü bir cular da olan manzara resimleri gibi. Bu kitapta O hüznü elinde kupayla yürüyen kaptan›n oldu€u teyzenin büyük bir üzüntüyle sahaya bak›fl›... futbol, fiampiyonlar Ligi heyecan› de€il; ama do- foto€raf çok güzel yans›t›yor... Yer neresi? Maçlara genellikle ayn› seyirciler geldi€i için hep- €al arazinin bir parças› ve dolay›s›yla ‹stanbul’un Vefa Stad›’n›n arka girifli. ‹ktidarla iliflkisi iyi oldu€u si tan›d›k, ama o kad›n› tan›m›yorum; 2009’da bir parças›: kar, köpekler, apartmanlar, flehrin için Karagümrük ald› oray›, otopark yapacak galiba. Düzce’de oynanan 3. Lig’e terfi maçlar›ndan bir üzerindeki bulutlar, a€açlar, çamafl›r ipleri, saha- ‹nanabiliyor musunuz, Vefa kulübünün soyunma görüntü. Tüm y›l›n eme€i kaybolacak veya ifle ya- ya bakan evler ve bir cami veya bir stada bakan odalar› ve kapal› spor salonunun oldu€u yer tümüy- rayacak, öyle kritik bir maçt›. Kupal› foto€raf da bir hisar. Manzara da, futbol gibi fl›kl›€›n tersi. le Karagümrük’e geçti! ayn› y›l Sultanbeyli ile yap›lan maç›n ard›ndan. Poz veren yok, temizlenmemifl, kartpostal de€il. Karagümrük - Vefa geriliminin kayna€› ne? Penalt›larla yenilip ‹stanbul Süper Amatör Lig ik- Göknar, bize futbolu günlük yaflam›n bir parças› ‹ki tak›m›n kuruluflu eskiye dayansa da, birinin incisi olmufllard›. Son y›llarda kritik maçlar, hep olarak sunuyor. Kendi ba€lam› içinde bir maç bu, mayas›nda mahalle, di€erinde hem mahalle hem penalt›larda gidiyor. Düzce’deki terfi maçlar›nda Cristiano Ronaldo’nun eylem halindeki bin foto€- e€itim kurumu var. Bir noktadan sonra liseli Vefa da öyle oldu. ‹lk maç› ve ikincisini ald›lar. Üçün- raf›ndan daha az zarif, ama çok daha da güzel.

B‹R+B‹R | 23 | KASIM-ARALIK 2010 22 BURCU+VEFAyg.qxd 12/1/10 2:35 PM Page 4

cüsünde, finallerde, yine Sultanbeyli’yle oynand›. Yine uzatmalar, yine penalt›lar... Bütün bu elen- melerde Hüseyin hoca (Aydo€an) teknik direktör- dü. Adam›n ne zaman sabr› tükenecek, merak ediyordum. Günden güne saçlar› beyazlad›; daha fazla rak› içer oldu. Bu kadar romantik hoca azd›r. Çocuklara diyor ki, “Vefa Stad›’na ç›kacaks›n›z, bugün hava güneflli, bugün burada oynaman›n ne demek oldu€unu hissetmeniz lâz›m”. Çocuklar geçmifli ne kadar hissedebiliyor, bilmiyorum, ama kendisi dal›yor o hikâyeye ve hepsinin anlayabile- ce€ini düflünüyor. Hüseyin hoca, Vefa’da kaleciy- mifl. Sonra bir ifl kurmas›, evlenmesi, hepsi Vefal›lar›n elinde olmufl. Yeni yönetim, geçenler- de, baflka bir hoca atay›verdi. Bu sezon bafllad›€›n- dan beri hiç yenilgi görmemesine ra€men, yönetim tatmin olmad›. Kulüple Vefa Lise’sinin iliflkisi nas›l? 2009’da Düzce’de oynanan 3. Lig’e terfi maçlar›nda Vefa tribününde bir hüzün an›... Tak›m k›z›yor okula. En basit örnek, lisenin boza günü kaç senedir terfi maçlar›na denk geliyor. Ta- örselenmedi€imiz zamanlar› ar›yordum. Bu haya- yaflamak, art›k birçok insan›n tafl›yamad›€› bir raftar belki maça gelecek, ama lise boza gününün ta direnen son kaleleri foto€raflamak istedim. Ve- fley. “Hep yaln›z kalarak ve hep kaybederek nas›l tarihini de€ifltirmiyor. Taraftar kayb› oluyor. Lise- fa’da bugünkü futbola hâkim olan›n d›fl›nda bir sevilir” dersi al›n›yordu Vefa’dan. Vefa’n›n gurbet- liler, normalde iyi bir taraftar kitlesi olabilir asl›n- ruh hali ve eski ‹stanbul’u ça€r›flt›ran karakterler te oluflu da kayda de€erdir: Kendisini konumlan- da. Bunu okul müdürüne söylediklerinde, maç vard›. Ben sadece futbol üzerinden ne anlatmak d›raca€› bir yer yok, do€du€u yerle bir ba€› günlerinin hafta sonu kurslar›na denk geldi€i söy- istedi€imi biliyordum, bir yan›yla sezgisel bir bu- kalmam›fl, taraftar›n kimli€i her gün dönüflüyor. lenmifl. Kurslardan para al›yor okul. Orada baflka luflmayd›. Vefa, kendi geçmiflini, her fleyin bu ka- Bugün tutunman›n ilk k›stas› olarak “evin, maa- bir ticaret hesab› var. May›s ay›nda Foto€rafe- dar da hoyrat yaflanmad›€› zamanlar› arayanlar fl›n, iflin var m›?” diye sorulur ya, Vefa da, günün vi’nde açt›€›m›z Vefa Sergisi’nin afiflini götürdüm için bir vahayd›. Teklif edilen para ve flana ra€- adam› olman›n kural›n› yerine getiremedi€i, okula. Müdürün kap›s›n› çald›m. Yerinden k›p›r- men baflka tak›ma gitmeyen Galip Haktan›r’lar›n mülksüz oldu€u için tutunamam›fl. Çöküfl kaç›n›l- damad› bile. Ben kap› efli€indeyim, “ne bu, futbol- tak›m› bu! Yükselen kapitalizme ve onun yaratt›€› maz olarak gelmifl. 60 y›ll›k taraftar Melkon amca la m› ilgili?” diye sordu. Hademeye verdi, “as›n” sosyal tahribata, sadece istikrarl› sevgileriyle karfl› “bu yoklu€un içinde, küllerden bir Vefa do€acak dedi, sonras›n› bilmiyorum. Tak›mla ilgili biri ge- durabilenlerin tak›m›! Muhakkak, bugüne devret- elbet” diyor. fiu anki sistemde, küllerin kalmas› lince san›r›m “aman para ister bunlar” diye rengi ti€i bir gelenek vard›r ve varsa bile, muhakkak son bile çok önemli bir gösterge. Direnmenin göster- at›yor okuldakilerin. demleridir diyordum. Geçen haftalarda olan jiletli gesi. Vefa’y› uçurumdan afla€› atmaya çal›flan veya Bafla dönelim; bu kitaba bafllarken asl›nda ne ar›- kavgalar› duyunca hele... Son demleriymifl ger- ço€unlu€a benzetmeye çal›flan bir sistem var, ama yordun? çekten. Vefa taraftarl›€›, bir nevi dervifllik e€itimi bu foto€raflarda tak›m ve taraftarlar, düflse bile Kuru nostalji gibi görünmesin ama, bu kadar çok gibiydi. Ac›ya do€ru bile isteye, yüzünü dönerek adab›yla düflmek için direniyor.

Vefa kaptan› Kâmil, 2009’da Sultanbeyli’ye penalt›larla kaybedip ‹stanbul Süper Amatör Lig ikincisi olduklar› maçtan sonra, boynunda madalyas›, elinde ikincilik kupas›yla... 22 BURCU+VEFAyg.qxd 12/1/10 5:29 PM Page 5

MELKON TAfiÇIO⁄LU Nas›l Vefal› oldunuz? Nas›l bafllad› bu aflk? üçüncülü€ümüz de var ama. Melkon Taflc›o€lu: Millî Lig’in ilk y›llar›nda Vefa hep ilk dörtte de€il mi? 13-14 yafllar›ndayd›m. Güzel bir tak›m yapm›fllard›, elde tutamad›lar. Tam tak›m› Sene 1944. Kundura- oturturuyorsun, elindeki oyunculara iyi paralar teklif edilin- c› ç›rakl›€› yap›yor- ce tutam›yorsun. Bir Yavuz vard›, sa€bek oynard›. Bizden Be- Yeflil saçl› dum –emeklili€im fliktafl’a gitti, millî oldu. kundurac›l›ktan. Foto Kel Yavuz... Örnek diye bir yer Evet. (gülüyor) Beykoz’dan gelmiflti. Çiçekçi Yavuz derlerdi. vard› Çarfl›kap›’da, çok eski zamanlarda. Vefa Beykoz’da seralar› varm›fl. oyuncular›n›n resimleri dururdu vitrinde. Portre- Befliktafl’›n 1965-66 ve 1966-67’de üst üste flampiyon olan ler, tak›m resimleri. Yeflil-beyaz çubuklu forma- Yavuz’lu kadrosu hâlâ haf›zalarda: Necmi, Yavuz, Fehmi, Su- adam lar... Yeflili de, beyaz› da çok güzeldi. Bu tak›m at, Süreyya, Kaya, Küçük Ahmet, Yusuf, Güven, Sanl›, Faruk. Kap› zilinde benim tak›m›m dedim akl›m s›ra. Orada bafllad› bu aflk. Üç O Faruk’un (Karado€an) bize üç golü var. “Vefal›” yaz›yor, büyüklerin taraftar› olmak kolay. Biz zoru seçtik. Biraz da Sonra o kadroya Macar Kuzman’› eklediler. arka bahçede Vefa kimsesizin yan›nda gibi hissettik kendimizi naçizâne. Kuzman ele avuca s›€mayan, acar bir oyuncuydu. Bizim bir bayra€› dalglan›yor. Belli bir oyuncu var m›yd›, tipini be€endi€iniz? Zeki vard›, Fener’e giden, ne yapt› etti, oyundan att›rd› Kuz- Bir foto€rafç› Çengel Hüseyin vard›. Befliktafl’tan gelme. Kad›rga’dan Beflik- man’›. (gülüyor) vitrininde bafllayan tafl’a geçmiflti. Solhaf oynard›. Daha sonra, orta sahada Galip Millî lig döneminde Vefa’n›n en büyük star› Zeki’ydi, de€il aflk, mahallî ligden Haktan›r vard›, hayatta hâlâ. Kör Galip derlerdi. Befliktafl’›n mi? millî lige, birinci Hakk›’s› gibi otoriterdi. Ellerini beline koyarak flöyle bir Do€ru. ‹ki ayakl›yd›, çok iyi santrfordu. Kafaya da hâkimdi. kümeden ikiye, oyunculara bakt› m›yd›, herkes yerindeydi. Bunu bir de Baba Ama kendine bakmad›. Âlemci... Kumar oynard›. Davutpa- ikiden tekrar bire, Hakk› (Yeten) yapard›. Onlar› seyretmek nasip oldu bize. fla’da floförlük yapard›. Esasen fiehremini’den gelme. Bizde derken ad›m ad›m fiimdiki gibi para meselesi de€ildi futbol. Renk aflk› vard›. parlad›, Fener’e gitti. Çok güzel topçuydu. geriye ve neticede Galip abi bizde oynad›, bizde bitirdi. Talipleri vard›, ama bir Zeki’nin ekürisi Güray vard›, orta saha oynard›... amatör kümeye, söz vermifl, Vefa’dan da ayr›lmam›fl. Foto Örnek’teki foto€raf- Sonra Befliktafl’a gitti. Eski Vefa sahas›n› hat›rlar m›s›n›z? Bu 66 y›ld›r sürüyor. lar aras›nda o da vard›. Halk tipiydi, bizden birisi gibi... Ken- çocuklar çok kahr›n› çekti o çamurlu sahan›n. Çamur banyo- Joseph Losey’e disi marangozdur esas, Çarfl›kap›’da atölyesi vard›. “O zaman suydu. fiimdi kulüplerin her fleyi var. Çamafl›r makinalar›, “yeflil saçl› adam” para kazanamazd›k, mecburî yan ifl yapard›k” diyor, “iflten ç›- kurutma makinalar›... demifltik, me€er kard›k, antrenmana giderdik; gelirdik, soyunur, ifl yapard›k.” Hilmi Kiremitçi’yi tabii ki seyrettiniz. Vefa denince akla gelen Melkon Taflc›o€lu Hâlâ kulüpte yafllanan fubolcular oluyor mu? ilk isimdi. daha koyu yeflilmifl. Valla flimdi bu sene bir tak›m kurdular ya, seneye üç-dört kifli Seyretmez olur muyum! Bizim duayenlerimizdendir. Bayra- Burcu Göknar’›n ya kal›r ya kalmaz. Futbolunu gelifltirirse, parlarsa, iyi bir yer- €›m›z› tutanlardand›. ‹ki dönemde de oynad›; 1.Lig’den düfl- k›lavuzlu€unda den bir para kap›yor. O da ona yetiyor zaten. Nereden gel- tü€ümüzde de oynad›, 1. Lig’deyken de. Art›, hocal›k da yapt› zilini çald›k. din? Vefa’dan geldim. ‹smen de olsa, Vefa’n›n miras› var. bizde. Millî solaç›k. Çok süratliydi. Çal›m› da vard›. Durdu€u Ç›k›flta, Vefa’l›ysa ifl yapar hesab› var. yerde geçerdi adam›. Golcüydü ayr›ca. pabuçlar›m›z› Çocukken sever miydiniz top oynamay›? Seyrettikleriniz içinden en sevdi€iniz ve futbolcu olarak en Vefa sevdal›s› Bir türlü kalk›namad›k ki. Çok seviyordum ama, tribünden çok be€endi€iniz kim? Kör Galip’in seyrediyorum. K›smet olmad›. Mahallede bezden, k‛ttan Bekir. En iyisi diyemem, ama en sevdi€im Bekir’di. Orta sa- kramponlar› top yapar, oynard›k. Bizim çocuklu€umuzu sorma. Herkes hada oynard› 1960’larda. Soyad›n› hat›rlayam›yorum. niyetine giyerken çocuklu€unu yaflayamad›€›n› söyler ama, bizim çocuklu€u- Lâkab› var m›yd›? biz de yeflil muz çok yoksulluk içinde geçti. Harp y›llar›... Ekmek karney- Bombac›. Bir de Fener’in Bombac› Bekir’i vard›, o de€il. Bi- ördek olmufltuk. le. Bir gün yar›m ekmek ç›kar, 100 dirhem ç›kt›€› zaman aç zim Bombac› Bekir’imiz bu. Çok güzel frikikler atard›. Melkon amca; kal›rd›k. Yan›nda takviye bir fley yok. Bulgur yok, pirinç yok. Niye en çok sevdi€iniz o? sa€ol, sa€ol, sa€ol! Her fley karneyle... Efendi, fl›mar›k de€il. Çok bir para almad›. Az parayla çok ça- Gitti€iniz ilk maç hangisiydi? l›flanlar› seviyorum. Galip Abi’nin de büyük eme€i var. Büyük Söylefli: Yücel Göktürk fieref Stad›’ndayd›, Kas›mpafla’yla oynuyorduk. Mahallî lig paralar› buldu€u halde gitmedi. Bir de Tenekeci Garbis vard›, maç›yd›; futbol daha Türkiye çap›na yay›lmam›flt›. Üç büyük- ‹stanbulluo€lu. Santrfor. Bir ara Fransa’ya gitti, sonra geri lerin arkas›ndan her sene dördüncü biz olurduk. ‹kincilik, geldi. Çok iyi topçuydu, ama uzun sürmedi. Kendine bakma- d›, bize de hayr› olmad›. 18’in Vefa tribünlerinin ünlü ekürisi: Nejdet Örs (solda, en önde) ve Melkon Taflc›o€lu (ayakta) içinde topu yakalad› m›, mut- laka kaleyi buldururdu. Bize bir kare as yap›n desek, kimleri seçerdiniz? Garbis, Zeki, Güray, Bekir. Bu, 1960’lar›n kare as›. Daha biraz geriye gidersek, tabii ki Hilmi baflta. Sonra Çengel Hüseyin, Garbis, Kör Galip. Çengel Hüseyin'in çengeli ne- reden geliyor? Rakibine yap›flt› m›, kolay ko- lay b›rakmazd›. (gülüyor) Her- halde o yüzden. Hüseyin dersen kimse bilmez, Çengel Hüseyin dersen bilinir. Sizde iz b›rakan kaleciler kim- ler? 22 BURCU+VEFAyg.qxd 12/1/10 5:29 PM Page 6

yemem. Bir kere Yusuf - Sanl›’y› yazmak lâz›m, de€il mi? Daha sonra da Metin - Ali - Feyyaz tabii. Vedat Okyar da müthiflti. Yaz›lar›n› da öyle zevkle okurdum ki. 2. Lig’de biz Bursa’yla çekiflirken Vedat orada oynuyordu. Biz ç›kt›k 1.Lig’e, onlar kald›. Vedat çok k›vrakt›. Ken- di ekseni etraf›nda döner, adam› flafl›rt›r, ç›kard›. O€lu bizde top oynad› 2., 3. Lig’de. Vedat’›n dörtte biri de€il. Futbol babadan o€ula geçmiyor. Rüzgâ- r›n O€lu Zeynel vard› Gençlerbirli€i’nde. Toptan evvel giderdi. NTV’deki Güntekin Onay’›n babas›- n› da izledim, Gündüz Tekin’i. Hocal›k yapt› son- ra. Ama Yusuf’un (Tunao€lu) yeri ayr› tabii. Bize kal›rsa iki Sergen eder. Orta sahan›n her taraf›n› arfl›nlard›. Çok koflmaz- d›, ama ne yapaca€›n› bilirdi. Çift ayak. Özel seyir- cisi vard›. S›rf onu seyretmek için giderlerdi. Y›lmaz Güney’in “Arkadafl”›nda oynam›flt›. Var m›yd› onda? Dikkat etmemiflim. Sever misiniz Y›lmaz Güney’i? Severim. Niye saklayay›m? Unutulmaz bir adam. Gerçek sinema. Adam hem senaryo yaz›yor, hem oynuyor, hem yönetiyor. Hep de sosyal filmler yapt›, mesaj veren filmler. ‹sminizin özel bir anlam› var m›? Hazreti ‹sa’n›n do€du€u haberini dünyaya yayan üç kifli var: Melkon, Kaspar, Ba€dasar. ‹sa’n›n do- €umunu müjdelemifller. Müjde anlam›nda yani Melkon. Aslen nerelisiniz? Yozgat’›n Burunk›flla köyündeniz. Bo€azl›yan ka- zas›. ‹stanbul’a gelifliniz nas›l oldu? Oralar› kar›flt›rmayal›m. Sohbetimiz bozulmas›n.

Foto€raf: fiahan Nuho€lu Foto€raf: Ekonomik durumlar iyi de€ildi, geldik diyelim. Radanoviç vard›, Yugoslav. Dev gibi bir adam, ama büyük topçuydu. Biraz fantaziye kaçard›, tribüne Y›l kaçt› ayr›ld›€›n›zda? yan toplar› pek alamazd›. Bir de Bask›n vard›, sar› oynard›. Ama çok klast›, Lefter ayar›. 1938. Savafl ç›kt›€›nda buradayd›k. saçl›, sonra Ankaragücü’ne gitti. Ha, Özcan Ar- Vefa’da yetiflen bir Niko vard›. Kaç yafl›ndayd›n›z? koç’un hakk›n› yemeyelim. Uçan Manda derlerdi K›nal›ada’dan geldi Niko. Babas›n›n bakkal dükkâ- Sekiz yafl›ndayd›m. ona. Hamburg’un en iyi zamanlar›nda senelerce n› vard› orada. Vefa’da flöhret oldu, millî oldu, Be- 1938’e kadar olanlar› baban›z anlat›yor muydu? oynad›. Vefa, Fener, Befliktafl ve Hamburg... Ama fliktafl’a gitti. Oradan da Yunanistan’a gitti. Çok konuflmazd›. Azc›k nefleli olursa köyümüzde- en iyi y›llar› bizdeydi. Atina’da manavl›k yap›yormufl. ki ba€lardan bahsederdi. Benim gibi çenesi düflük Vefa’da beraber an›lan ikililer vard›. Zeki - Güray, Evet. ‹stanbul’a geldi€inde kulübe u€rar, hal hat›r de€ildi. (gülüyor) Bu sene kalk›p gittik oralara. 55 sonra Raflit - Erdinç... Öncesinde de var m›yd› sorar. kifliydik. böyle ikililer? Befliktafl’›n 1970’lerde küme düflme tehlikesiyle Kim o 55 kifli? Tahtabacak ‹smet vard› Allah rahmet eylesin. So- karfl› karfl›ya kald›€› sezonda çok kritik bir maçta Ayn› köyde do€mufl büyümüfl insanlar. Daha iste- laç›k. E€er soluna top oturursa, kaleci tir tir titrer- son dakikalarda att›€› golle tak›m› kurtarm›flt›. yenler vard› da, yer kalmad›. mifl. Turgay (fieren) da anlatm›flt› ne Ayr›ca çok yak›fl›kl›yd›. ‹lk gidifliniz miydi? müthifl vurdu€unu. Tahtabacak ‹s- Ertesi gün K›vanç Tatl›tu€ hesab› bir fley- Han›mla beraber on sene evvel gitmifltim. Do€du- met’in ekürisi Garbis’ti. Ali vard› sa€a- dü€ünümüz olacak. di. O Niko’nun bizde bir kötü €umuz köyü bu sene daha al›c› gözle gördük. Oku- ç›k, o ve Küçük Erdo€an iyi bir Maça gidemedim, an›s› var. Eskiflehir’de bir Heper lumuzu gördük. ikiliydi. Muhterem diye bir çocuk var- radyo var evde. vard›. Nas›l oldu o buluflma? d›, o ve Baba Rahmi de öyle bir ikiliy- Hat›ra diye Fethi Heper. Bir arkadafl›m›z organize etti. Güzel bir yolculuk- di. Raflit - Erdinç de iz b›rakan baflucumda durur Niko santran›n orada Fethi He- tu, ama biraz yordu. 13-14 saat sürdü. Koltuk arka- çocuklardand›r. Raflit millî de olmufl- hâlâ. Lefter filan per’le dalga geçiyor. Heper bu- dafl›m Yozgat’ta do€mufl; sohbet ederek gittik. tu. Bir gün Erdinç’i tribünde gördüm. var Fener’de. Uçan nun aya€›ndan topu bir kapt›, Ramazan vaktiydi, lokantalar falan her yer kapal›, “Niye erken b›rakt›n o€lum, fizi€in Manda Özcan da golü yapt› geldi. Hiç unutmam. ama otel bize özel ilgi gösterdi. Öyle güzel yemek- fevkalâdeydi” dedim. “K›smet bu ka- bizim kalede. Bir, (gülüyor) Fethi Heper yabana ler ç›kard› ki. darm›fl” dedi. iki, üç derken, befl at›l›r adam de€ildi. Onlar›n bir Neredeydi o otel? O ikili Fener’in genç tak›m›ndan gel- oldu. Üçünü Lefter de amigosu vard›. Yozgat’a ba€l› Sar›kaya kazas›nda. Hamamlar var, miflti Vefa’ya. Vefa’dan üç büyüklere att›. Hiç unutamam Orhan, amigo Orhan. s›cak flifal› sular... Geçmifllerimizi gördük. Ayin de gidenler oldu€u gibi, üç büyüklerden o maç›. Bize dü€ün Valla ‹stanbul’a geldi€i zaman o yap›ld›. Özgeçmifllerimiz için dua da ettik. Duygu- de Vefa’ya gelenler vard›. hediyesi yapt›lar. adama hayran olurduk. lanmamak mümkün de€il. ‹nsan askere gidiyor Büyük kulüplerden gelenler posas› Eski günlerde di€er tak›mlar- da, dönerken a€l›yor. Öyle bir duygudur yani. ç›km›fl geliyorlard›, ama yine de bizde ifl yap›yor- dan en çok be€endi€iniz kimler vard›? Oradan da Kayseri’ye gittik ek bir masrafla. Sonra lard›. Galatasaray’dan gelen Suat (Mamat) vard›, Befliktafl’› al›c› gözüyle izliyordum, ama fludur di- da ver elini ‹stanbul.

B‹R+B‹R | 26 | KASIM-ARALIK 2010 22 BURCU+VEFAyg.qxd 12/1/10 5:29 PM Page 7

O 55 kifli hangi semtlerden? göre misafir odalar› var. Babam Talas mektebinde sin. “Burada helâlleflelim” dedim. Muhac›r Cengiz Yüzde 90’› Samatyal›. Art› benim gibi çakma Ba- okumufl, Amerikan kolejinde. Yar›m yamalak ‹ngi- iyi insand›r. Allah selâmet versin. k›rköylü, Yeflilköylüler. Önce Yozgat, sonra Samat- lizce bilirdi. Arapça okur yazard›, Ermenice okur Okulumuzu gördük dediniz, ne durumdayd›? yal›y›m. Kaymakam geldi, sohbet etti, allah raz› yazard›. Türkçe okumay› bilmezdi, bize okuturdu, Tahtalar çürümüfl, sökmüfller. Duvarlar duruyor, olsun. (sesini alçalt›yor) Benim odada topland›k, ama konuflurdu. mükemmel. Kilisenin tafllar›yla yapm›fllard›. ‹lk âlem yapt›k. Rak›, peynir, kavun... Ramazan’a ra€- Demin “oralar› kar›flt›rmayal›m, sohbetimiz bozul- talebesi bizdik. Talebe kalmam›fl flimdi. 14 kifliye men bir güzel sohbet ettik. Kaymakam çok efendi mas›n” dediniz ama, Ermenilerin bafl›na gelen düflmüfl. Yak›nda bir köyün okuluna gidiyorlar. Bi- biriydi, sabah bizi yolcu etmeye geldi. Belediye “büyük felâket” art›k konufluluyor, tart›fl›l›yor. zim okulu da dü€ün salonu yapacaklarm›fl. Dört reisi geldi. Bir adamm›fl›z gibi yer verdiler bize. Hatta bir özür dileme kampanyas› bile oldu. duvar duruyor, harap olmufl içerisi. Kaymakama “bir daha geliflimizde sizi vali olarak Çok güzel bir fley. Daha sulh yapacak çok fley var. Ayr›ld›€›n›zda nas›l bir yerdi Burunk›flla köyü? görmek isteriz” dedim. Gülümsedi. Etraf alk›fllad›. Niye kan dökülsün? Yav bu adamlar›n bir derdini Biz ç›karken göç h›zlanm›flt›. Mübadele senelerin- Bindik geldik. (gülüyor) Dört minibüs tahsis etti- dinle, ne olur. fiu fanî dünyada y›llar de bilmem kaç tane aile getirdi- ler bize. ‹stedi€imiz yerlere gittik. Hakk›m› iki de- y›l› niye kan dökülüyor? Çözün flun- Sa€olsunlar, eski ler. Toprak verdiler, ba€ bahçe, fa mezarl›€a, ba€lara kulland›m. Viran olmufl lar›, çözün. Ne demifller: Rüzgâr komflular›m›z diye ev verdiler. ba€lar. Halbuki verimli toprak. Gidip gurbette ça- eken f›rt›na biçer. Yapmay›n bunu, sar›ld›lar bize. Ne Ne ekilip biçiliyordu? l›flaca€›n›za, o topra€› ekin biçin, yetifltirin. Ö€- ne var? ikram edecekleri Tar›m yap›l›rd›. Arpa, bu€day, renmek zor de€il. Merak edersen ö€renirsin. Köyde nas›l karfl›land›n›z? bir fleyleri var, ne burçak... Ba€c›l›k vard›. Ba€lar Köyümüzün bir suyu var. K›fl›n ›l›k akar, yaz›n buz Bizden kimse kalmam›fl. Muhac›rlar- oturacaklar› bir bitmifl tükenmifl. Babam rahmet- gibi. Yolda dikkatimi çekti. Yozgat’tan sonra ala- dan baflka kimse yok. Sa€olsunlar, es- yerleri. Toprak lik, 84 yafl›nda vefat etti. Samat- bildi€ine düz, ekim tar›m alanlar›. Gidiyorum gi- ki komflular›m›z diye sar›ld›lar bize. evler, gecekondu ya’da otururken oray› hayal diyorum, bir tane top sahas›na rastlayamad›m. Ne ikram edecekleri bir fleyleri var, gibi barakalar. ederdi. Üzüm, meyve getirirdik. Yav buran›n hiç mi gençli€i yok, hiç mi onlara top ne oturacaklar› bir yerleri. Toprak Kahvesi bile yok. Yozgat flivesiyle, “bu afla€› ba€›n oynatan yok? Bir yerde iki kale göreyim n’olur! Bi- evler, gecekondu gibi barakalar. Ge- Filmlerde üzümü mü, yukar› ba€›n üzümü zim köyde zaten yok. Ne Sar›kaya’da, ne Bo€azl›- liflmemifl, kurumufl bir köy. Kahvesi görüyoruz ya, mü?” diyerek yerdi. Gittim, ora- yan’da. Buradan sporcu nas›l ç›kar? Koskoca bile yok. Filmlerde görüyoruz ya, ter- terkedilmifl bir lar› gördüm. Mezarl›€›n› gittik araziler bombofl. kedilmifl bir kovboy kasabas› gibi o kovboy kasabas› gördük. F›rçalad›kça yosun tut- Anneniz, baban›z vefat etmeden önce köylerini cân›m Burunk›flla. Köyün erkekleri gibi o cân›m mufl yerleri aç›yoruz, Ermenice gördüler mi? hayata at›l›nca ya Ankara’ya ya ‹stan- Burunk›flla. yaz›lar ç›k›yor. Büyük mermer- Babam gitti. Bac›s› oradayd›, ama onun evine git- bul’a gidiyor, boyac›l›k yapmaya. Ar- ler, tafllar k›r›lm›fl. Tamamen Er- medi, eniflteyle aras› bozuktu. Müslüman›n evine navutlar. Bir tanesi arkadafl›md›, muhac›r Cengiz. meni köyüydü. Sonra Balkan göçmenleri geldi, gitmifl, köyün kâhyas›n›n evine. Bekir’di ad›, rah- Ça€›rtt›rd›m, geldi. onlar da piflman. Onlar da yerlerinden yurtlar›n- metlik oldu. Babam kundurac›yd›. Ayakkab›c›, Çocukluk arkadafl›n›z m›? dan olmufl. terzi, nalbant hep bizdendi eskiden. O civar›n Yok, burada tan›flt›€›m bizim köylü bir çocuk. Kö- Kilise duruyor mu? kunduras›n› babam yaparm›fl. ‹ki ay bir köye gidi- yüne dönmüfl. Yar›c›l›k yap›yor. Yafllanm›fl. Sa- Y›k›lm›fl tamamen. Biz oradayken yeni yeni y›k›- yorsun, oran›n ihtiyac›n› bitiriyorsun, geliyorsun. matya’dayken boya ifllerimi yapard›. “Gel eve yorlard›. Papaz mapaz kalmam›flt›. Kilisenin mal- Babam da öyle gidermifl. O köylerin kendilerine gidelim” dedi. Kafile var, hangi birini götürecek- zemesiyle okulu yapt›lar. Büyük büyük sütunlar› 22 BURCU+VEFAyg.qxd 12/1/10 5:29 PM Page 8

vard›. Hâlâ duruyor. yürüdüm. Bu yaflta beni dövseler kendile- Burunk›flla’dan ‹stanbul’a geldi€inizde ilk ri utans›n. fiartland›r›lm›fl birkaç kifliyi ge- nereye yerlefltiniz? tirmifller, ba€›rtt›r›yorlar. Maçoluklar› Yozgat’tan ilk gelenler Samatya’da birikiyor, bats›n, maço mu görmedik! Bayrak yüz- toplan›yorlar, sonra yaprak gibi da€›l›yorlar- den fieref Stad›’nda bir dayak yemem var d›. ‹lk geldi€imizde, kilisenin yan›nda mu- ki, eve geldi€imde kad›n da flafl›rd›. Bey- hacirhanede kald›k. Anadolu’dan gelenleri kozlular Vefa bayra€›n› yak›yorlard›. Ken- misafir ediyorlard›. Üç-befl kurufl kazanan dimi kaybettim, aralar›na dald›m. kiraya ç›k›yordu. Orada üç sene oturduk. Bak›yorum arkama, kimse gelmiyor. Aileniz kaç kifliydi? Adamlar iyice h›rpalad›lar. Yüzümü tele Ablam evliydi. Üç kardefl, ana, baba. Ablam verdim. Polis kurtard›. Sonbahard›, üst 16 yafl›nda köyde evlenmiflti. Orada kalma bafl çamur. Kad›n “bu ne hal” dedi. (gülü- niyeti vard›. Babam flart kofltu. K›z›m› benle yor) beraber göndermezseniz vermem demifl. Vefa tribününde gençler var m›? Siz ne zaman evlendiniz? Siirtli çocuklar var, yeni göç edenler. On- (düflünüyor) 1957. 1959’da büyük o€lan ol- lar›n tezahüratlar› farkl› oluyor. Davullar- du€una göre. Yedikule’de bir ev tuttuk. la geliyorlar. Nejdet abi kaç›yordu o Han›mla ayr› ç›kaca€›z. Yere döfledi€imiz gürültüden. muflambay› bile karaborsa ald›m. Porselen Vefa tribününde küfür oluyor mu? filan yok. Ev düzüyorum kendi kendime. Akl›m›z erdi€i kadar biz müsaade etme- Ertesi gün dü€ünümüz olacak. Maça gide- yiz. Baflkalar› ederler. Yan›m›zda han›m medim, radyo var evde. Hat›ra diye baflu- oldu mu, olmaz öyle fley. cumda durur hâlâ. Lefter filan var Kad›nlar da oluyor mu tribünde? Fener’de. Uçan Manda Özcan da bizim ka- Çok az. Eskiden de nadirdi. Futbolcular›n lede. Bir, iki, üç derken, befl oldu. Üçünü eflleri, ablalar›, kardeflleri, anneleri filan... Lefter att›. Hiç unutamam o maç›. Bize Geriye dönüp bakt›€›n›zda en çok iz b›- dü€ün hediyesi yapt›lar. (gülüyor) Lefter, rakm›fl anlar neler? Tribünden, sahadan... Can Bartu, Sar› Naci, iyi bir tak›mlar› vard›. Bir 1950’lerde, 1960’larda Vefa tribünleri kaç kifliy- Kurulmufl plak gibi defalarca söyledim, yine kere de, ya Paskalya ya öyle bir fley, han›m anah- di, flimdi kaç kifli? söylesem ay›p olur mu? Gençlerbirli€i - Vefa tar› gizlemifl. “Misafir gelirse ne yapaca€›m?” Kesin rakam vermek çok zor, ama baya€› taraf- maç›. 1970’ler olmal›. Kim yenerse ligde kal›- diyor. Akflamdan pazarl›k ediyoruz. Balkondan tar›m›z vard›. fiöyle bir 5 binin üstündeydi bi- yor, öbürü düflüyor. Maç Ali Sami Yen’de. Tri- atlad›m yan bahçeye. Yenildik geldik. “Gittin de zim gibiler. Liseyi saym›yorum. fiimdi toplasan bünler dolu. O zamanlar çift maç oynan›rd› bir ne oldu?” dedi han›m. (gülüyor) K›rk y›lda bir bin olmaz. Her maça gelen 100 kifli bile bazen günde. Önce aperitif al›yorlar, sonra büyük yenersek bayram ederiz biz. (gülüyor) olmuyor. Sezon sonuna do€ru art›yor. 2008’de maç. Bizimkiler Gençlerbirli€i’yle öyle bir çeki- Kulüple Vefa Lisesi’nin iliflkisi nas›l? bir Çekmeköy maç› vard›. Ne kadar kalabal›kt›. fliyor ki... Hakemler ‹talyand› yan›lm›yorsam. O Galatasaray’›n nas›l pilav günü varsa, Vefal›lar›n Bombac› Bekir de gelmiflti torunuyla. Kalipso zamanlar yerli hakemlerle oynam›yoruz; d›flar›- da boza günü var. Her sene gideriz. Lisenin ko- kral› Metin Ersoy da vard› o gün. dan geliyordu, hile olmas›n diye. O maç› 3-2 ka- ca avlusu oradan yetiflenlerle doluyor. Dörtte bi- Metin Ersoy Vefa’da kalecilik yapt› galiba. zand›k. ‹flte Bekir’i oradan çok seviyorum. ri maça gelse... Hepsi kültürlü, ayd›n kifliler. Hat›rlam›yorum. Ama A tak›m›yla birlikte id- 2-2’yken penalt› oldu. Maç bitmek üzere. Ata- Vefa mezunlar gününe bak›yorum, bir de bizim mana ç›kt›€›n› hat›rl›yorum. Vaktim oldu muy- mazsan ifl bitti. O sorumluluk alt›nda Bekir att› maçlara bak›yorum, onlardan üç kifli göremiyo- du, Karaköy’den Edirnekap›’ya giderdim. penalt›y›. Biz ligde kald›k, Gençlerbirli€i düfltü. rum. ‹dmanlar› orada yaparlard›, seyrederdim. Bir-iki Kaç›rsayd›, ömrü boyunca unutamazd› Bekir. Ünlü Vefa Liseliler var: Müjdat Gezen, U€ur defa tak›mla beraber kofltu€unu gördüm. O da Kitapta en çok sevdi€iniz foto€raflar hangileri? Dündar... Geliyorlar m› maçlara? Vefa Lisesi’nden. Eski Millî E€itim Bakan› Ha- Kendimi be€enmedim. Bizim çocuklar›n kah- Mehmet Akif Ersoy, Toktam›fl san Âli Yücel de Vefa’dan mezun. valt› etti€i foto€raf› be€endim. Vefa o iflte. Atefl, daha çok var... Müjdat Ge- fieref Stad›’nda bir O€lu Can Yücel’in Vefa’yla iliflkisi (“Ruhlar toplant›s›” kodlu foto€raf› gösteriyor) fiu zen’i çoktand›r görmüyorum. dayak yemem var oldu mu? çok güzel bir siyah-beyaz. Rahmetlik Nejdet Eskiden gelirmifl. U€ur Dündar ki, eve geldi€imde Yok. ‹smi geçmez onun. abinin foto€raf›n›n olmas›na çok sevindim. Bir- birkaç defa geldi. Ama kulübe kad›n da flafl›rd›. Halbuki tam Can Yücel’lik durum. likte gidip gelirdik maçlara. Kaymakaml›€›n bir faydas› yok. Beykozlular Futbolla aras› yoktu demek ki. önünde buluflurduk son befl sene. Randevusuna Kemal Sunal gelirmifl maçlara. Vefa bayra€›n› Hat›rl›yorum, sakall› harbi bir in- befl dakika geç kald›€›n› hat›rlamam. Memur- Amigoluk bile yapard›. Tam Ve- yak›yorlard›. sand›. Yak›ndan görme flans›m ol- luktan gelme, saçlar bafllar taral›, kravat filan... fal›. S›r›ls›klam. Lisede onun ay- Kendimi kaybettim, mad›, ama okurdum, izlerdim. “Ben sana ayak uyduram›yorum abi” derdim. r›ca bir köflesi var. Kongrelere de aralar›na dald›m. fiairli€ini bofluna harcamam›fl. (gülüyor) ‹stanbul beyefendisi bir adamd›. Bize gelirdi. En arka s›ralarda oturur- Bak›yorum arkama, Dürüst adam. Yahya Kemal de biz- eküri diyorlard›. Yolda maç›n kriti€ini yapard›k. du yeflil bir ceketle, bir fleye ka- kimse gelmiyor. de okumufl. Bizde diyorsam, ken- Omuzuyla dürter, “ben sana söylemedim mi” r›flmazd›. Filmlerindeki Adamlar iyice dime mâl etmeyeyim. Orada derdi. (gülüyor) Nur içinde yats›n. Bayramda güleryüzlü “‹nek fiaban” hiç de- h›rpalad›lar. okumad›m etmedim. Naçizâne bir yengeyi arad›m. Nas›l hofluna gitti. “Biz Vefal›- €il sanki... Hiç ummad›€›n in- taraftar›m. Ama biraz kültürümüz y›z” dedim, “ad›m›z üstünde”. sanlar Vefa’y› tutuyor. Biz de flafl›r›yoruz. Seyirci var; biz de Vefa’y› bitirdik neticede. (gülüyor) Kap›n›z›n zilinde de “Vefal›” yaz›yor. azal›nca süzüldü. Herkes ortaya ç›kt›. Bu kadar Hasan Âli Yücel bize bir k›yak yapm›fl, stad› bi- Siz geliyorsunuz diye bugün bayra€› da çektim. senedir maça giderim. Rahmetlik Nejdet (Örs) ze vermifl, ama burnumuzdan getirdi Karagüm- Bu bayrak Tekirda€’daki terfi maçlar›ndan kal- Abi’yle befl-alt› senelik bir arkadafll›€›m var, ama rüklüler. Hâlâ sürdürüyorlar bunu. Geçen ma. Otobüsten inerken hepimize birer bayrak o da çok eskiden beri maça gidermifl. Seyirci- günkü maçta a€za al›nmayacak galiz küfürler vermifllerdi. Ben bayra€›m› ald›m geldim, lâz›m miz azal›nca biz ortaya ç›km›fl olduk. K›z›m›z ettiler. Maç seyretmeye gittim ben, onlar›n çir- olur, evde kullan›r›m diye. Orada da penalt›lar- Burcu da elimizden tuttu, Melkon Amca yapt› kefliklerini görmeye de€il. Flamalar› y›rtt›klar› dan kaybetmifltik. Dört sene arka arkaya penal- bizi. zaman yerimde duramad›m, aralar›ndan ç›kt›m, t›larla kaybettik terfi maçlar›n›. Tekirda€’da,

B‹R+B‹R | 28 | KASIM-ARALIK 2010 22 BURCU+VEFAyg.qxd 12/1/10 5:29 PM Page 9

Kütahya’da, Düzce’de, hep penalt›larla... yon ilac›m› almam›flt›m. Üç sene önce Sütlüce razzi) çocu€u mahvetti, yakt›. En nihayetinde, Genellikle yenilen bir tak›m› tutmak nas›l bir taraf›ndan bir tak›mla oynuyorduk. Maç 1-1 bit- Zidane kafay› koydu. Ama yak›flmad›. Nas›l tah- fley? mek üzereydi, bizimkiler iki gol att›. 3-1 bitmifl. rik oldu ki art›k. Kilometresi bitmiflti, b›raka- Hiç piflman de€ilim. Kader biliyoruz, çekiyoruz. Üçüncü golü göremedim. ‹flte orada kötü olmu- cakt› bir yerde. Öyle b›rakmasayd›, daha iyiydi. Vefa’n›n sembolü ne? flum. Sa€olsunlar, sahip ç›kt›lar, hastaneye gö- Burada Metin Oktay’› bir daha anal›m. Hayat›n- Keçi. türdüler. da bir kere at›ld› sahadan. Y›lmaz fien vard›, Cuk oturmufl. Bir sembol bu kadar uyar. Vefa’n›n bir yay›n›, bir dergisi var m›? Çarli Y›lmaz, Fenerli. Yeflil ördek de derlerdi bize. NTV muhabiriyle 1. Lig’deyken 12 say› ç›karm›fllar. fiimdi üç bü- Afedersin, Piç Y›lmaz da derlerdi ona. (gülüyor) röportaj›mda “gelin flu yeflil örde€imizi çamur- yüklerin hepsinin dergisi var. Vefa 1. Lig’deyken Hem jilet gibi kesiciydi hem de müthifl top tek- dan ç›karal›m” diyerek seslendim, büyüklere üç büyüklerin dergisi yoktu. ni€i vard›. Piqué filan hak getire. mesaj vermeye çal›flt›m naçizâne. ‹flte o zamanlar Vefa dergi ç›- Nâz›m Hikmet Ayr›ca, Materazzi’nin aksine, çok Demin Lefter’den bahsettik. Ondan daha iyisini karabilmifl. Apiko€lu’nu bili- deyince durmak sempatik bir tipti. Fakat bir derbide gördünüz mü? yorsunuz, Hayk Apiko€lu. lâz›m. Aziz Nesin Metin Oktay’a yapmad›€›n› b›rakm›- Metin Oktay vard›. Lefter’in tipinde, klas›nda Kayserili. Bir dönem baflkanl›k deyince durmak yor. En sonunda Metin Oktay daya- de€il ama. Müsaade ederseniz, Metin Oktay’la yapm›flt›r Vefa’da. Alibeyköy’de lâz›m, Sabahattin namay›p Y›lmaz’a kafay› koyuyor ve ilgili bir an›m› anlatay›m. Vefa Galatasaray’la fabrikalar› vard›. Past›rmay›, Ali deyince durmak aynen Zidane gibi hakemin onu at- oynuyor. Abdülmetin ile Day› Metin’i Metin sucu€u dünyaya tan›tan onlar. lâz›m... Sabahattin mas›n› beklemeden ç›k›p gidiyor. Oktay’›n üstüne vermifl hoca. “Metin’e top oy- fiimdi baflka kurulufllar ç›kt›, Ali’yi Istranca Hayat›ndaki tek sahadan at›lma hi- natmay›n” demifl. Bahsetti€im oyuncular kal›p- ama onun kalitesini yakalad›k- ormanlar›nda kâyesi bu. l›, boylu poslu. S›k›flt›r›yorlar, aralar›nda lar›n› hiç sanm›yorum. Art›k o vurdurdular. Nur içinde yats›n. Tekme, yumruk eziyorlar Metin Oktay’›. Kornerden bir top gel- etler yok. Kad›n›m bilir, hafta- Marko Pafla ç›kard› filan boflveren bir adamd›. Efendiy- di. Metin Oktay o ikisinin aras›ndan nas›l s›yr›l- sonlar› eve gelirken past›rma- o zaman.Çok ünlü di. d›, burgu gibi döndü, kafay› çakt›. O gelen topa n›n en iyisini, kufl gö€ümünü, dergiydi. Birkaç cilt Öldü€ü gece, Ortaköy’de bir barda vücudunu nas›l ayarlad›n, nas›l kafa çakt›n, ka- s›rt›n› ayr› ayr› paket yapt›r›r- biriktirmifltim. “o golleri nas›l at›yordun” diye so- leyi nas›l gördün? Herkes beceremez tabii. Öyle d›m. Yan›na da bir duble koy- ruyorlar. O da Nâz›m Hikmet’ten bir güzel bir an›m var. O golü gördüm. Unutulma- dun mu, tad›na doyum olmazd›. fliir okuyor. Ve diyor ki, “bu fliiri anlamayan o yacak gollerden. Dünya kupas›n› seyrettiniz mi? golleri anlayamaz”. Tanju, Metin Oktay’›n gol rekorunu k›rd›, ama Öyle ah›m flah›m maçlar oynanmad›. Hepsi pu- Vay be! Bu bende yoktu. Nâz›m Hikmet’e kadar “Taçs›z Kral”›n yerini dolduramad›. an kavgas›yd›. gitmifl ha! Hangi fliiri okuyor acaba? Tanju kopuk bir adam, Metin Oktay efendi bir Kimi tuttunuz? Maalesef o gece orada olanlar fliiri hat›rlam›- adam. Fark buradan bafll›yor. (gülüyor) Almanlar› tutuyordum, olmad›. yor. Metin Oktay'›n u€uru maçtan önce trafl olma- Önceki kupalarda kimleri tutuyordunuz? Hangi fliiri olsa nak›fl gibi ifllemifltir. Türkiye'ye s›ym›fl. Hiçbir maça trafls›z ç›kmazm›fl. Hollanda’y› tuttum hep. ‹ngilizleri afedersiniz de€il, dünyaya mâlolmufl bir insan. Nâz›m Hik- Ben de Vefa maçlar›na mümkün oldu€u kadar sevmiyorum. met deyince durmak lâz›m. Aziz Nesin deyince temiz gitmeye çal›fl›r›m. Kendimi bildim bileli. Niye bu kupada Almanya? durmak lâz›m, Sabahattin Ali deyince durmak Kad›n›m bilir. Vefa tribünü benim için kutsal Ne bileyim, bir yak›nl›€›m›z m› var? Genelde lâz›m... Sabahattin Ali’yi, hat›rlar›m, Istranca bir mabettir. fiimdiki gençlere söylesen, dalga tutar›z Almanya’y›. Amerika’y› sevmiyorum, ormanlar›nda birilerine vurdurdular. Marko Pa- geçerler. Maç günü kendimi ayarlamaktan bafl- Frans›zlar› sevmem. fla ç›kard› o zaman. Sabahattin Ali, R›fat Ilgaz, l›yor haz›rl›klar. Bir kere tansiyon hap›n› alma- ‹talyanlar? Aziz Nesin’in ç›kard›klar› çok ünlü dergiydi. dan gittim, kriz geçirdim. Bize benzer onlar. Son flampiyonluklar›n› Fran- Birkaç cilt biriktirmifltim. Annem rahmetlik, Nas›l oldu o? s›zlardan söke söke ald›lar. ben askerdeyken hepsini atm›fl, kitaplar›m›, Kar›flt›rmayal›m flimdi. Yazarsak kad›n k›zar. Dünya futbolundan halini tavr›n›, tipini, oyunu- dergilerimi... Ama o zaman onlar› elde tutmak Bilmiyor mu? nu be€endi€iniz kim var? bile suçtu. Bir de Hayat Spor ciltleri vard›. On- Biliyor da, övünülecek bir taraf› yok ki. Tansi- Zidane’› be€enirdim. ‹talyan kopartma (Mate- lar› da atm›fl. Anam anam!

32 LISTEMUZIKyg.qxd 12/1/10 2:36 PM Page 2

Y›llarca kendi halinde müzik yapt›ktan, ‹stan- Duffy son y›l- bul’da takipçilerini de oluflturduktan sonra Bü- lar›n en bü- uzunçalar lent Ortaçgil tedrisat›ndan yük iki AfroCubism AfroCubism geçerek kendi flark›lar›n› “sükse”sin- Alexander Hacke & Danielle de Picciotto Hitman’s Heel yazmaya koyulan Jehan den biri, Amy Asa Beautiful Imperfection Baba Zula Gecekondu Barbur’un ikinci albümü Winehouse’la Band Of Joy Band Of Joy “Hayat” ilki- beraber. Kaç Bernard Lavilliers Causes perdues et musiques tropicales nin güzelli€i- senedir Black Francis The Golem “Rock ” ni aratm›yor. “Mercy”yle Ceylan Ertem Soluk ‹ri bir tema- idare ediyo- Elton John & Leon Russell The Union Elvis Costello National Ransom ya ilifltirilmifl, ruz, k›rç›ll›, Erik Truffaz In Between ama iyi anlat›l- narin sesine yeni flark›lar yak›flt›rmas›n› Fistful Of Mercy As I Call You Down m›fl küçük duygu- bekliyoruz. The Strokes gitaristi Albert Jonathan Richman O Moon, Queen Of Night On Earth lar, muhasebeler, iç Hammond’la beraber haz›rlad›€› “End- Kings Of Leon Come Around Sundown çekifller ve umutlu hayaller, Barbur’un flekerli, lessly” nihayet ç›kageliyor: ‘60’lar baladla- Korhan Futac› & Kara Orkestra Geleneksel Mahfler Günü Kurt Wagner & Courtney Tidwell Invariable Heartache efsunlu sesinden, caza yatk›n orkestras›n›n mi- r›na yine yak›n yakar›fllar›n yan›nda, Lee “Scratch” Perry Revelation nimalist, temiz, iflinin ehli deste€iyle... ‘70’lerin yald›z toplu diskolar›na yak›flacak Müslüm Gürses Yalan Dünya iri ritmli dans flark›lar› da var bu sefer Nouvelle Vague Couleurs sur Paris Son yirmi y›l›n en dikkat çekici flark›yazarlar›n- Duffy’nin ç›k›n›nda. Ray Davies See My Friends dan ikisi, Ben Harper ve Joseph Arthur, bir de Rihanna Loud Ronnie Wood I Feel Like Playing yanlar›na George’un o€lu Dhani Harrison’› ekle- Alexander Hacke, Einstürzende Neuba- Souad Massi O Houria yiniz. Arthur’un kay›t seanslar›nda Harrison’›n ten'›n var› yo€u, Blixa Bargeld'le beraber. Funeral Mariachi akl›na Traveling Wilburys düflmüfl, üç-befl gün- Tipe baksan›z, Lemmy'nin Almanya flubesi. Young Gods Everybody Knows de, neredeyse irticalen, Fistful Of Mercy ad›yla ‹stanbul onu en çok "Köprüyü Geçmek"teki ilk albümleri “As I Call You Down”› haz›rlay›ver- müzikli gezintilerinden tan›yor. Geçen sene mifller. Bu kadar k›sa sürede böylesine iyi flark›- yeni projesiyle Babylon'a da gelmifllerdi. Ye- lara, akustik gitarlar ve vokallerin nas›l böyle uyum sa€lad›€›na insan inanam›yor... k›saçalar Ali Campbell Paint It Black 2000’lerin en büyük arma€anlar›ndan biri, Ben Harper & Mylène Farmer Never Tear Us Apart Souad Massi. Memleketi Cezayir’den bafllaya- Bruce Springsteen Dancing Barefoot Buddy Guy & Carlos Santana Where the Blues Begins rak Akdeniz - Arap havzas›n› lirik vokaliyle, dol- Edwyn Collins Humble gun akusti€iyle geziniyor, flark› ilmine Magrip Gorillaz Doncamatic nefesi üflüyor. Beflinci albümü “Ô Houria”da Interpol Barricade (Özgürlük) iki müthifl konu€u var: ‹ki sene önce Kamuran Akkor Büyük Aflk›m›z “22 Dreams” albümünde Massi’ye hayranl›€›n› Kanye West Dark Fantasy Keith Richards Wicked As It Seems “One Bright Star” flark›s›yla vurgulayan Paul Morcheeba Recipe For Disaster Weller, “Let Me Be In Peace” flark›s›nda Mas- ni proje dedi€imiz, bizzat evlili€i. Efli Dani- Motörhead I Know How To Die si’yle düete durarak albümü kap›yor. “Ô Houri- elle de Picciotto'yla hakiki bir kabare ekibi Müzeyyen Senar Akflam olunca yârelerim s›zlar a”n›n aç›l›fl›ndaysa Frans›z flansonunun yüzak›, oluflturmufllar. ‹lk albümleri "Hitman's He- Neil Young Love and War “Said et Mohamed”lerin Francis Cabrel’i var... el" geçti€imiz günlerde yay›nland›. Bir tür Talib Kweli & Norah Jones Soon The New Day punk romans›, gotik rock'n'roll, grotest ta- 19 Aral›k’ta 100. do€umgününü kutlayaca€›m›z verna... "Flowers" dünyan›n en sade, belki Jean Genet’ye erken hediye: Üstad›n 1942’de bu yüzden dünyan›n en güzel aflk flark›la- yazd›€› gey güzellemesi “Condamné à mort” r›ndan biri... (Ölüm Mahkûmu”), y›llard›r konserlerinde fliirin müzik ekran› bir bölümünü okuyan Etienne Daho taraf›ndan Kate Moss’lu kapa€›na baksan›z, ‘70’ler Melis Daniflmend Bin Doz Öfke albümlefltirildi. Daho’nun yan›nda, vaktiyle Ge- Roxy Music’i. DJ Hell’li, Groove Armada’l› ilk ‹lk solo albümü “Daha Az Renk”i yay›nlayan Melis Daniflmend’den nefis bir flark›: net’yle ahbapl›€› da olan, aktrisli€inin yan›nda single’lardaysa gürül gürül bir elektronika www.myspace.com/video/vid/106990605 Massive Attack Atlas Air flark›c›l›€› da on puan Jeanne Moreau yer al›yor. vard›. Bryan Ferry’nin yeni albümü “Olympi- Yeni albüm “Heligoland” için son klip, metalik bilimkurgu, adeta bilgisayar oyunu: a”,bir bakm›fl›z, ‘80’lerin “Bête Noir”›, “Boys new.music.yahoo.com/videos/MassiveAttack/Atlas-Air--221528696 Charlie Haden’›n en etkili ekiplerinden Quartet and Girls”ü. Tim Buckley’nin “Song To The Sufjan Stevens Too Much West’in yeni albümünde “sofistike ka- Siren”› d›fl›nda, nihayet bildi€imiz, özledi€i- Müzik de öyle, klip de: Tualde soyut dalgalar. Yeni albüm “The Age Of Adz”den: d›nlar” var: ‘40’lara has bir film noir miz, yüzü atiye dönük Ferry flark›lar›... stereogum.com/583202/sufjan-stevens-too-much-video/top-stories/lead- story/ havas›, puslu caz flark›lar›, tehlikeyle Susan Boyle Perfect Day el ele cazibe, Garbo - Dietrich hat- ‹ngiliz yetenek yar›flmas›ndaki performanslar›yla dünyay› aya€a kald›ran t›ndan dumanl› vokaller... Ve zama- Susan Boyle’un yeni albümünden ilk klibin yönetmeni bizzat Lou Reed: n›m›z›n öne ç›kan vokalleri: www.dailymotion.com/video/xfk72j_susan-boyle-perfect-day-official-music- Cassandra Wilson, Diana Krall, Me- video_music Kim ki o Herkes Evine lody Gardot, Norah Jones, Renée ‹lk mini-albümleri “Dans”› Hollanda’da pla€a basan Fleming, ayr›ca Haden’›n efli Ruth ‹stanbullu elektro-rock ikilisinden ilk klip, dalgalarla dans: Cameron... www.myspace.com/kimkio/videos 33 ARI UPyg.qxd 12/1/10 2:38 PM Page 3

fl›ndayd›. O ve grup arkadafllar› sahne- zorlayan dünyadan intikam almaya ye- den seyircilere kanl› petlerini f›rlat›yor- min ederler. Tüm flark›lar› kimi zaman lard›. radyoya uygun olmayan koyu bir gürül- Ariane Daniele Forster, as›l ad›. tü içerse de her zaman neflelidir ve 1962 y›l›nda Münih’te, kendisi de mü- Slits her zaman bir punk grubu oldu€u zisyen olan bir annenin, Nora’n›n k›z› kadar, bir reggae grubudur da. olarak dünyaya geldi. Anne-k›z ‹ngilte- Jean-Paul Sartre’a göre asi ile dev- re’ye tafl›nd›lar, Nora Sex Pistols’tan rimci aras›nda çok net farklar vard›r. John Lydon’la evlendi ve evleri fakir Asinin amac› yeni bir dünya kurmak müzisyenlerin ve punk’lar›n s›k s›k ta- de€ildir, bu sebeple kimi zaman isyan k›ld›€› bir yer haline geldi. Ari Joe etti€i dünyan›n bir parças›na dönüfl- Strummer’dan hem gitar dersleri al›- mekten çekinmez. Devrimci ise yap›c›- yor, hem de Strummer’›n dub ve jungle d›r, daha adil bir düzen yaratmak reggae sevgisini benimsiyordu. istemektedir. Asi, sefas›na düflkündür, 14 yafl›ndayken daha sonra ünlü oysa devrimci uzun vadeli, gelecekte post-punk grubu The Raincoats’un ku- gerçekleflecek de€iflimler için mücade- rucusu olacak davulcu Palmolive ile ta- leyi b›rakmaz. n›flt› ve The Slits olarak müzik Yukar›da bahsi geçen her fley yaflan- yapmaya bafllad›lar. d›, punk’lar her fleyi alafla€› etmek için Punk tarihinin önemli tan›klar›n- sonsuz bir öfkeyle yaratt›lar. Ancak biz dan Michael Watts, Melody Maker’a onlar› keflfetti€imizde, onlar art›k hay- verdi€i bir röportajda, menajerlerin ran oldu€umuz insanlar m›yd› gerçek- Slits üzerindeki planlar›n› flöyle anla- ten? Biz onlar› tan›d›€›m›zda Vivienne t›yor: “(Malcolm) McLaren, Russ Me- Westwood art›k bir moda kraliçesiydi. yer’den (ünlü bir avangard-erotik film John Lydon BBC’de yar›flma programla- yönetmeni) etkilendi€i çok belli olan bir r› sunuyordu. Sid Vicious önce k›z ar- senaryo gelifltirdi. Bu senaryoya göre, kadafl› Nancy’yi, sonra kendisini Londra’daki ucuz bir kabare ajans› dört öldürmüfltü. k›z› Meksika’ya gönderir ve k›zlar asl›n- Ariane ise Ari Up, Baby Ari veya da köle olarak sat›ld›klar›n› ö€renir. Meddusa ismini kullanarak hâlâ müzik Maceralar› çok ses getirecektir. McLa- yap›yordu. The Slits son albümü “Trap- ren plan›n› kabataslak anlat›rken hâlâ ped Animal”› geçti€imiz sene yay›nla- 1977’de, The Slits sahnesinde ün, 20 Ekim Çarflamba, heyecanlanabilmektedir: ‘K›zlar, bildi- d›, bundan önce de grup çeflitli dostum Ari ciddi bir has- €iniz gibi, bir rock’n’roll grubunun zamanlarda bir araya gelip albümler ya- “D tal›€a teslim oldu. Çok üz- Meksika’ya gidip heyecanl› bir deneyim y›nlam›flt›. “Trapped Animal” grubun KARA TREN: günüm. O sadece bir arkadafl de€il, yaflayaca€›na, bu inan›lmaz düflünceye tüm albümlerinin kaderine sahipti, er- ARI UP otuz y›l› aflk›n süredir bir ilham kayna- inanmaktad›r. Bense, Meksika’ya var- kek elefltirmenler ve blog yazarlar› al- d›klar›nda Meksikal›lar›n yaln›zca bu bümle alay etti. Ari Up bu albümdeki k›zlar›n götlerini ve amc›klar›n› gör- “Pay Rent” isimli flark›da, befl paras›z mek istedi€ini kan›tlamak istiyordum; k›zlar ad›na konufluyordu. Bu k›zlar Çamurda bir sonunda striptiz dansözü olurlar; Mek- son moda k›yafetlere para vermek iste- sika’n›n bir ucundan öbürüne sikilip miyorlard›, kendi k›yafetlerini yap›yor- €› ve vahfli bir kad›nd›, durmaktan bitap düflerler. En sonunda lard› zaten. Ama müzik ve sanata bir feminist olarak Meksika’da birtak›m güçlerle evlenip kalpten inan›yorlard›, 9-5 bir iflte çal›fl- müzik tarihi için yap- efsanevî birer disko y›ld›z› olurlar’...” mak istemiyorlard›, kiralar›n› tutkular› Amazon t›klar›, gözyafllar›n›n Ari Up ve Slits’in bafl›na bunlar›n ile kazanmak istiyorlard›. Tüm hayatla- arkas›na gizli birkaç hiçbiri gelmedi; aksine, McLaren’›n dö- r› boyunca u€runa çabalad›klar› da Yüre€imizi kanat›p kelimeyle aç›klanamayacak kadar fazla- vünmesine neden olacak bir biçimde, buydu. Kad›nlar›n enerjilerini politika gitti. 17 Ocak’ta, d›r. Gereksiz, zalimce ve adil de€il. s›rf Meksika’da de€il, dünyan›n her ye- ve sanata harcamalar›n› engellemek daha 48 yafl›nda, Tanr› yok.” rinde bir rock’n’roll grubu olarak heye- için kurulan al›flverifl merkezlerinden h›zla yay›lan Bu sat›rlar Ari Up’›n resmî internet canl› deneyimler yaflad›lar. uzak durmak istiyorlard› ve bunu ba- amans›z hastal›k sitesinde, imzas›z olarak yay›nland›. Ari “Ping Pong Affair”de Ari Up, sevgi- flard›lar. Ari Up’› dünyadan Up, 48 yafl›nda kansere yenik düfltü. lisinden ayr›lm›flt›r ve ne kadar ac› çek- Ari Up “盀l›€›m› besleyen nedir” kopard›. Özgürlük Bugün punk’a inanm›fl, onu sevmifl ti€ini içti€i sigaralar›n ve yapt›€› diye soruyordu, çünkü koyu, derin ve timsaliydi. ‘70’ler ve kendini onun bir parças› olarak gör- mastürbasyonlar›n say›s›yla ölçmekte- sanki duyuldu€u her yeri dolduran bir punk’›n›n kad›n müfl olan bizler için, punk tarihi nere- dir. “Typical Girls”de sistem taraf›ndan sesi vard›. Dünya üzerindeki en tuhaf kolu The Slits’ten deyse kulaktan kula€a yay›lan bir dayat›lan belli bir kad›n tipine boyun saçlara sahipti, kal›n rastalar› son dere- sonra müzikten ve efsane, hatta masal gibidir. Bildi€imiz e€en k›zlara olan düflmanl›€›n› hayk›- ce süslü y›lanlar gibi kafas›ndan ç›k›- reggae’den öyle çok hikâye ve grup var, öyle çok r›r, kendileriyle onlar aras›na koskoca yordu ve herkese sald›rmaya haz›r kopmam›fl, daha fley yaflanm›fl ki, bazen gerçekten tüm bir s›n›r çizer, kin ve nefret dolu, efsa- gibiydiler. Riot Grrrl’den 15 sene önce geçen sene eski bunlar›n yaflanm›fl oldu€una inanmak nevî bir flark›d›r. Kapa€›nda grup ele- ve ikinci dalga feministlerden on sene ekibi toplay›p zor geliyor. Bütün bunlar oldu mu, manlar›n›n kas›klar›n› örten bir parça sonra isyan etmiflti. Tüm o asi punk’la- albüm yapm›flt›. yoksa hepsini kitlesel bir hayal gücü- bez hariç tamamen ç›plak ve çamura r›n arkadafl›yd› ve onlardan öte, bir Hat›ras› önünde nün esiri olarak biz mi uyduruyoruz? bulanm›fl bir halde, adeta modern za- devrimciydi. Ari Up ç›kt›€› sahnelerde- sayg›yla e€iliyoruz. Ari Up The Slits’i kurdu€unda 14, manlar›n Amazonlar› gibi göründü€ü ki ilk kad›nd›. Bizi hiçbir zaman hayal gelmifl geçmifl en iyi punk albümlerin- “Cut” albümünde al›flverifl kültürüne k›r›kl›€›na u€ratmadan yaflad›. Hiç flüp- Haziran Düzkan den biri olan “Cut”› yapt›€›nda 17 ya- sald›r›rlar ve “tipik k›zlar”› tüketime heniz olmas›n.

B‹R+B‹R | 33 | KASIM-ARALIK 2010 34 PLANTyg.qxd 12/1/10 2:39 PM Page 2

ROBERT PLANT Müzi€e bafllad›- vokal olarak, müzikal olarak tek bir Jimmy Page’i 1968’de Bonham’› izle- €›n›zda nas›l bir üslûp ç›karmaya çal›fl›rd›k. 18 yafl›n- meye götürdü€ünüzde çok etkilen- ortam›n içindey- da insan ne beklerse, Band Of Joy mifl... diniz? 16 yafl›- bunlar› sunard›: “Biz bunlar› hayatî O s›ralarda efli Pat, John’un yan›na n›zda derecede önemli buluyoruz, neden yaklaflmam› yasaklam›flt›, çünkü ona Stourbridge’in buna inanm›yorsunuz?” Çald›€›m›z göre bu ekonomik bir facia do€ura- ‹lk dört folk kulüplerin- insanlar›n yüzde 98’i de buna inan- cakt›. “Yardbirds’den Jimmy”yi kendi- de söylüyordu- mazd›. Çok gayretkefl görünüyorduk. sine anlatt›€›mda flöyle dedi John: nuz, flehrin üniversitesinin güzel Hiçbir yere varmayacak bir gruptu “‹yi güzel de, ne yap›yor bunlar tam sanatlar fakültesine Avrupa’n›n her Band Of Joy, ama büyük umutlar›m›z olarak?” “Afla€› yukar› Tim Rose gibi” yan›ndan ö€renciler geliyordu... vard›. Kirkcaldy’de epey takipçiye sa- dedim. (gülüyor) John davul setini ç›- saat Robert Plant: O zamanlar herkesin hiptik, Wolverhampton’da tek bir yer- kar›p temizlemeye bafll›yorsa, akl›nda gözü bat›dayd›, Kerouac’tan, Ferling- de, Ship & Rainbow’da harbiden mutlaka bir fleyler var demekti. Bu Led Zeppelin’den bu hetti’den ilham al›n›yordu. Birileri bir- büyüktük. Ama bütün bunlar, sabah da, onu bir daha göremeyece€iniz an- yana en iyi ifllerini den aya€a kalkar, irticalen fliir ilk ifl kap› önlerinden süt fliflelerini lam›na geliyordu. Band Of Joy za- son on senede veren okumaya bafllard›. Geri planda hep bir yürütmeden veya depolardan benzin manlar›nda hepimiz biri gelse de bize Robert Plant, iyiden akustik blues akard›. ‹lk grubum Black afl›rmadan geçinebilmek için yeterli adamak›ll› bir yemek ›smarlasa diye iyiye Nashville’e Snake Moan’la Jimmy Reed’in, John de€ildi. Güçlü bir gruptu Band Of dört ayak üzerinde beklerdik. Bir ke- demir att›. Bu sefer Lee Hooker’›n, bazen de Howlin’ Joy, ama hiçbir fleyle uyuflmuyordu. resinde Speakeasy’de çald›k, Arthur yan›nda kentin Wolf’un akustik versiyonlar›n› çalar- Bonham’la ben, ayr›ca Kevyn Gam- Lee, Jimi Hendrix gibilerinin de çal- ehil müzisyenleri, d›k. Sonra Crawling King Snakes’e ka- mond, Paul Lockey ve Chris Brown, d›€›, kalburüstü bir kulüptü. John mi- heybesinde Los t›ld›m, daha kentli bir yaklafl›m› vard› hayat memat meselesiymifl gibi çal›- nibüsü mahalle pub’›n›n Lobos’tan Townes bu grubun. Bonzo (John Bonham) da yorduk. Kevyn’in gitar› ola€anüstüy- parmakl›klar›na biraz yak›n park et- Van Zandt’a, ilk o s›ralarda girdi resmin içine. dü. “Hey Joe” yorumumuzda nefis bir mifl. Londra’ya vard›€›m›zda bir far- iki yüzy›ll›k John Bonham, Crawling King Sna- Farfisa org vard›. Ortaya ç›kard›€›m›z kettik ki, kap› kolunu orada türkülerden kes’in davulcusuydu. Siz daha sonra fleyler bizi çok etkiliyordu, ama bun- b›rakm›fl›z. Keith Moon (The Who Low karanl›€›na, Listen grubuyla ilk 45’li€inizi ç›kard›- lar için fena halde yanl›fl bir ülkedey- davulcusu) Rolls Royce’uyla yan›m›za 12 flark› var. Plant, n›z, Bonham’la da Band Of Joy gru- dik. Sonuçta, Bonham da, ben de, bir yanaflt›€›nda John bir kepçeyle kap›y› Mojo’ya y›llar›n bunda yollar›n›z yeniden kesiflti. Yine bak›ma çoktan Led Zeppelin’e baflla- açmaya çal›fl›yordu! O s›ralar Mo- verdi€i bilge tondan folk yap›yordunuz, ama saykodelik m›flt›k, Jimmy’yle John Paul da kendi on’un arabas›nda bir mikrofon vard›, konuflmufl... unsurlar da müzi€e dahil olmaya aç›lar›ndan öyleydi. Serbest çal›flma- gelene geçene Rolls Royce’undan ba- bafllam›flt›... lar formunda müzik yap›yorduk, bizi €›r›rd›. Yaya yolundan geçen bir kad›- Çeviren: Merve Erol O zamanlar baflar› düflkünlü€ü diye dinleyen kimseler yoktu. Band Of Joy na “çekil yoldan fliflko kar›” diye öyle bir fley yazmazd› kitab›mda, bu u€ur- yürümeyince Bonham, Amerikal› bir ba€›r›rd› ki, kad›n al›flverifl torba- da bir fley yapmazd›k. Kula€›m›za ça- folkçu Tim Rose’la çalmaya bafllad›. lar›n› korkudan orac›€a düflürürdü. l›nan en iyi fleyleri al›p bunlardan New Yardbirds için davulcu arayan Yan›m›za yaklaflt›€›nda Keith mikro- fondan kahkaha atmaya bafllad›, John kepçeyi bana uzatt› ve iki davulcu karfl› karfl›ya, göz göze durdu! Panto- mim gibiydi. O aralar Bonzo’nun ha- fiften uzamaya karar verdi€ini anlam›flt›m. Bas davulu sahnenin tam ortas›na kuruyordu, dolay›s›yla ben o efemine saç savurmalar›m› lây›k›yla yapam›yordum –bu jestler olmasa, Freddie Mercury öyle bir kariyeri bi- raz zor yapard› do€rusu. Bonzo’yla hep böyle gelgitli bir iliflkimiz vard›. 16 yafl›ndayken, hat›rl›yorum, yan›ma gelip “fena de€ilsin” demiflti, “ama benimle daha iyisin”. Tetikleyici bir dostluktu. Birlikte foto€raflar›m›zdan da belli olur: O h›nz›r h›nz›r bakar, ben “çok tatl› de€il miyim” der gibi- yimdir. Hep öyle çocuk kald›k. ‹kinizin yan›nda Jimmy Page ve John Paul Jones daha flehirli, daha sofisti- ke kal›yordu sanki, ayr›ca yaflça daha büyük ve tecrübeliydiler. Bu farkl›l›k- lar nas›l bir kimya do€urdu ilk baflta? Biz Birmingham’dan, Black Country bölgesinden geliyorduk, bir fleyi be- €enmemiflsek nezakete vurmazd›k. John kesin bir dille flöyle derdi hep: “Dökülüyorsun, git de kendine çeki- düzen ver.” Ve genellikle hakl› olurdu, bootleg’leri dinledi€imde anl›yorum. 34 PLANTyg.qxd 12/1/10 2:40 PM Page 3

Led Zeppelin’le beraber Band Of dürmek istemez gibi bir haliniz Led Zeppelin’in ard›ndan solo kari- nedilirken rotay› Nashville’e k›rd›- Joy’un saykodelik e€ilimleri ortadan var. Müzikal olarak da daha riskli, yerinize 1983 y›l›nda, Illinois tur- n›z ve bluegrass’ci Alison Kra- kayboldu ve hakikaten hayranl›k belki sizin için daha ilginç bir seyir nesiyle bafllad›n›z. Nas›l hisler uss’la beraber “Raising Sand”e uyand›ran bir üçlü ortaya ç›kt›; kat ediyorsunuz... içindeydiniz? (2007) imza att›n›z. Albüm bir mil- John, John Paul ve Jimmy beraber ‹yi zamanlar yaflad›k. An geliyor, Endifle duyuyordum. Sahneye yü- yonun üzerinde satt›, alt› Grammy çalarken bir flark›c›ya pek de ihtiyaç “The Crunge” flark›s›ndas›n›z, çün- rüdüm ve mekân 盀l›k 盀l›€a in- kazand›. Fakat yine flafl›rtt›n›z: Bu kalm›yordu. Bu harika anlara ken- kü tam da en ateflli zaman›nda Ja- ledi. Gözlerim yaflard›. Mikrofona birlikteli€e devam etmek veya Led dimi de dahil edebilmek için çaba mes Brown’› izlemiflsiniz. “The bakt›m, soluma döndüm, sonra sa- Zeppelin’in yeniden bir araya gel- harc›yordum, ilk dönemlerin uzun Crunge” tam olarak James Brown €›ma. Bu mit olma durumunu yeni me haz›rl›klar›na ayak uydurmak müzikal pasajlar›nda olaydan kop- de€il, ama ç›lg›n bir ân›nda Led bir zamanda sahneye aktaran yine yerine, yine Nashville’de karar k›l- mamaya, dinlemeye, küçük detayla- Zeppelin’in ta kendisi. Kendi mace- bendim. Büyük bir kay›p duygusu d›n›z, Buddy Miller’la, country flar- r› yakalay›p onlara tutunmaya, ram›z içinde kolayca bir baflka for- içindeydim. k›c›s› Patty Griffin’le beraber mimiklerle, küçük nidalarla efllik ma kayabiliyorduk. Funkadelic’ten Ama yaflayan Led Zeppelin üyeleri Band Of Joy’u kurdunuz, yine cov- etmeye çal›fl›rd›m. John Fahey’e kadar bir sürü grubu aras›nda en istikrarl› solo dönemi er’lara yöneldiniz... Led Zeppelin’in yeniden bir araya gidip izliyorduk. Led Zeppelin’de siz geçirdiniz. Zaman zaman Led Yak›ndan tan›mad›€›n›z insanlarla gelmesi tart›flmalar›na ne diyorsu- güzel olan buydu: Bireysel olarak, Zeppelin’i an›flt›rsan›z, Jimmy Pa- geçirdi€iniz ilk dört saat çok nuz? Zaman zaman üçünüz bera- ayr› ayr› nas›l hayatlar yafl›yor olur- ge’le beraber çalsan›z da, asl›nda önemlidir. Buddy’yle daha önce ber çald›n›z, ama bu aralar buna sak olal›m, gözümüzü k›rpmadan kendinizi arar gibiydiniz... “Raising Sand”de beraber çal›flm›fl- pek yanaflm›yorsunuz... bu büyük flahsiyetlerin içine girebi- Oradan oraya sürüklenip duruyor- t›k, ama Band Of Joy projesine bafl- Önemli olan flu soru: Bunda yeni liyor ve hâlâ kendimiz kalabiliyor- duk, devasa mekânlarda çal›yor- larken kafam›zda bir bafll›k yoktu, olan ne? Bir keresinde beraber çal- duk. Bu durumun benim duk, nerede ne yapt›€›m›z›n elimizde üç flark›, önümüzde üç d›k, 1975’ten bu yana belki en iyi vokallerimden ya da Jimmy’nin gi- fark›nda bile de€ildik. Y›llar›m gün vard›, “bakal›m ne ç›kacak” di- konserimizdi, ama flüphesiz ki Led tar›ndan kaynakland›€›n› zannetmi- böyle geçti, ama neyi kan›tlamak ye girifltik. Gerilim yoktu, zorunlu- Zeppelin’in kendisi de€ildi. Bunu yorum, bir tür varolufl biçimiydi için? Birmingham’da bir folk kulü- luk yoktu, “flimdi flunu yapman unutmamak gerek. 1980’de b›rak- bizim için. “Physical Graffiti”ye ka- bünde söyleseydim, hep beraber lâz›m” diyen yoktu –bunlar her fle- ma karar› almam›z›n da sebebi dar bizde taviz yoktu, boflluk dol- güzel vakit geçirseydik daha iyiydi. yi berbat ediyor. Bu seferki Band buydu. Yafll› müzisyenler bu aralar durma, Bir sonraki döne- Of Joy’un öncekinden farkl› bir bu türden adaptasyon sorunlar› ya- saçmal›klarla va- Art›k geçip giden mim asl›nda böyle- müzikal rota çizdi€i aflikâr. Ama fl›yorlar. Pink Floyd hâlâ o Pink kit öldürme yok- zaman›n çok daha dir. ayn› anda, belki de tam tersi geçer- Floyd mu? Pek say›lmaz. Slade’in o tu. Sürtüflmeler fark›nday›m, müzik Eski Band Of Joy’- li. Bu sefer o saykodelik trip halle- eski Slade olmad›€› kesin. Peki o vard›, cüret vard›, hayat›m sürdü€ü dan grup arkadafl›- rini ay›klamay› baflard›m. zaman kim kimdir burada ve amaç ama bunlar da ha- sürece as›l n›z Kevyn Tennessee’de çok az bilinen bir yö- nedir? Amaç asl›nda has›l olmufl- kiki boyutlar›yla olarak ö€renmeyi, Gammond’la kurdu- nüm bask›n ç›kt›. Müzikal olarak tur, hayranl›k vericidir, fevkalâde- yaflan›rd›. Geriye hayranl›k duymay›, €unuz Priory Of Bri- adeta gözüm kapal› ilerliyorum, bu dir, ama ayn› fleyi haftada üç yahut düflmezdik, bir kendi kuyumdan on’la küçük da harika bir fley. Art›k geçip giden dört gece yapmak, bunun anlam› flöhret basama€›n- uzaklaflmay› kulüplerde Led Zep- zaman›n çok daha fark›nday›m, nedir, hangi öze dokunur? Bu yap›- da tak›l›p kalmak sevdi€imi anl›yorum. pelin döneminden müzik hayat›m sürdü€ü sürece as›l lana 21. yüzy›lda hayat üfleyecek istemezdik. Serü- evvel sizleri etkile- olarak ö€renmeyi, hayranl›k duy- baflka türlü bir bak›fl, yeni, güzel, venciydik, “Kashmir” Jimmy’yle yen flark›lar› çal›yordunuz. Love’un may›, kendi kuyumdan uzaklaflma- olgun bir bak›fl mümkün mü? Ama Fas’›n Atlantik k›y›s› boyunca, Aga- “A House Is Not A Model”i, y› sevdi€imi anl›yorum. Jimmy’yle yapt›€›m›z iflin bir karfl›- dir’den Sidi Ifni’ye yapt›€›m›z yol- Them’in “Gloria”s›, Tim Buck- Amerikan folkunda ilginizi çeken l›€› vard› (Page & Plant olarak 1994 culukta flekillenmiflti. Di€er ley’nin “Song To The Siren”i, ne? ve 1998’de iki albüm ç›kard›lar). hippiler nas›lsa bizler de öyleydik Dylan’›n “Girl From The North Co- ‹ster Bulgaristan’da olun, ister Gal- Maalesef John Paul’ü d›flarda b›- asl›nda. Maceray› ruhumuzu doyur- untry”si cover’lar›n›z aras›ndayd›, ler’de, ‹skoçya’da, Tennessee’de, rakm›fl olduk, ama böyle bir fleyi mak için arard›k. Ama mesela “In “Hey Joe”yu zaten Band Of Joy’un da€lar›n müzi€inde görkemli bir kastetmek düflünebilece€im en son Through The Outdoor” zamanlar›n- yegâne kay›t seans›nda da çalm›fl- yükseklik var. Havas›ndan suyun- fleydi. Büyük bir olay olarak gör- da, olay radikal bir flekilde de€iflikli- t›n›z... dan herhalde. fiahane tonlar du- müyordum o çal›flmalar›, baflka €e u€rad›. Olgunlaflmaya bafllad›k, Menajerim, ki flu dünyada en iyi yars›n›z bu müziklerde, eski türlü bir bak›fl imkân› olarak düflü- flark›lar daha dikkatli çizilir oldu. dostlar›mdan biridir, flöyle dedi: zamanlardan kalma sakl› hazineler nüyordum. Öyle ya da böyle Led ‹nsanlar›n e€lence biçimi de€iflti. “Gelip de seni öyle izleyemem, ne gibidir birço€u. Amerika’n›n güney Zeppelin flark›lar› çal›yorduk, ni- Uzun zamand›r bir aradayd›k. John yapt›€›n› zannediyorsun?” Dedim eyaletlerinde bunun yans›malar›n› hayet John Paul’ü incitti€imi anla- ölmeden kaç sene önce bu dönü- ki, “kendimi özgürlefltiriyorum”. duyabiliyorum. Kederli bir fleyler y›nca kendimi çok mahçup flüm bafllam›flt›, as›l mesele bu. Ya- Bir sonraki ekibiniz Strange Sen- var burada, içimde bir yere doku- hissettim. fiimdi bunlar› aflt›k, ama rat›c›l›€›n›z› kulland›€›n›z her iflin sation’da Tinariwen’e prodüktör- nuyor, Jimmy’yle “Led Zeppelin II- yine de eski flevk yok. Yine bir ara- bir ömrü, kendine has bir ân› vard›r lük yapm›fl, Jah Wobble’la çal›flm›fl I”ü yazarken ilham ald›€›m›z ya gelsek ve bu sefer ad›m›za Page –ahenk, idrak, birlik anlar›d›r bun- Justin Adams gibi bir gitarist, bir duyguya benziyor. & Jones & Plant desek bile o flevk lar–, ama sonra ifller böyle yürüme- zaman›n Brit-pop ekibi Merseybe- Band Of Joy’la beraber konserler- geri gelmeyecek. fiimdilerde John meye bafllar. Bir de€iflim bafllar, bu atniks Cast’in basç›s› Liam “Skin” de Led Zeppelin’den, “Raising Paul’un Them Crooked Vultures yüzden de bence müteflekkir olmak Tyson vard›. Bu dönemin albümü Sand”den flark›lar da söyleyecek diye harika bir grubu var (Jones’un gerekir. Gerçi flimdi Dion’u izlesem, “Mighty Rearranger” (2005) pek misiniz? Dave Grohl ve Josh Homme’la kur- tekrar “The Wanderer”› dinlemek çoklar›nca Led Zeppelin sonras› en “Limonumu s›k›yorum” dizesi için, du€u ekip geçen sene ilk albümlerini isterim onun a€z›ndan. Üzücü olan iyi ifliniz addediliyor. O albümde, “beybi beybi” nidalar› için her za- ç›kard›). Onlar› sahnede de izle- da bu: Dinlerken tiflörtümü y›rtma- Britanya folkundan Amerikan blu- man yer var. “Çuvalla paras› olan dim, John’un enerjisini ve kabiliye- ya haz›r oldu€um zamanlarda onla- es’una, saykodelik rock’tan Kuzey bir sevgilim var / Mang›r onda, bal tini böyle göstermesi çok etkileyici r›n a€z›ndan ne duyduysam tekrar Afrika ve Ortado€u makamlar›na, bende” (Allison Krauss’la “Rich bence. Bütün mesele bu zaten. o flark›lar› duymak istiyorum insan- pek çok farkl› zevkin izleri vard›. Woman” flark›s›ndan) dizeleri de fe- Geçmiflteki efsanevî rolünüzü sür- lardan. Var bir çeliflki. (gülüyor) Bu grupla devam edece€iniz zan- na de€il do€rusu. (gülüyor)

B‹R+B‹R | 35 | KASIM-ARALIK 2010 36 CEYLANyg.qxd 12/1/10 2:41 PM Page 2

Art›k da€›lm›fl olsa da Anima grubuyla tan›n›yorsun, ama luluk benim için. birçok baflka projeye de girip ç›km›fll›€›n var, y›llard›r mü- Albümde hakikaten elliye yak›n müzisyen var. Parçalar zik âleminin içindesin. ‹lk solo albümünü yay›nlamaya na- farkl› farkl› insanlara emanet. Albümün bütünlü€ünün bo- s›l karar verdin? zulabilece€i gibi bir kayg› tafl›mad›n m›? Ceylan Ertem: Albümü Anima varken düflünmeye baflla- Gelip çalan müzisyenler de dahil olmak üzere herkesin m›flt›m, dört-befl y›ll›k geçmifli olan flark›lar var “Soluk”ta. kayg›s› buydu. Ama bir ortak nokta var, o da benim. Bütün Trip hop’tan çok etkileniyordum o s›ralar, bilgisayarl›, kab- parçalar› neredeyse ben yapt›m, birini bir arkadafl›mla be- lolu, elektrikli bir albüm olsun istiyordum. Sonra yavafl ya- raber yapt›k, üç de yorum var. fiark›lar› anlat›rken “iflte vafl dedim ki, toprak beni daha fazla etkiliyor, insan olsun, bunlar notalar, bunlar› çalaca€›z” demedim. ‹nsanlar›n ev- organik bir albüm olsun. Akl›ma, ‹stanbul’a geldi€imden lerine gidip sohbet ettim, “bu flark› bana flunu hissettiri- CEYLAN ERTEM beri severek dinledi€im arkadafllar›mla albümü kaydet- yor, flu flark›n›n rengi bu” diye anlatt›m. mek geldi. Bu fikrimi söyledi€imde fiark›lar›n rengine göre mi müzisyenleri seçtin, yoksa bi- herkes panik oldu tabii, “elli tane raz rastgele buluflmalar m› oldu? müzisyen gelip çalacak” diye. (gü- Rengine göre tabii. Her flark›y› nas›l duymak istedi€imi bi- lüyor) Albümün en baflar›l› yan›, liyordum, “bunu fienol (Küçüky›ld›r›m) hocayla çalmal›- parçalar›n do€ru insanlarla bulufl- y›z”, “bu Ayfle Tütüncü’yle iyi olur” diyordum mesela. Ar›zal› mas› oldu. Çalanlar› bir araya getir- Daha önce hiç birbiriyle çalmam›fl insanlar›n ayn› parçada mek uzun sürdü, albümün ç›k›fl› buluflmas› biraz zor oldu, ama h›zl› afl›ld› bu sorunlar. için de epey bek- Herkes çok hevesliydi, maneviyat› yüksek fleyler ortaya ç›- ledik. fiimdi al- kard›lar, hepsine ne kadar teflekkür etsem az. Çok müzis- bümü tak›p yen var diye zor duyulur belki bu albüm, çok zor dinleyebiliyor ol- dinlenebilir, ama ben mutluyum sonuçtan. bir nefes mak büyük mut- Efllik edilebilir, nakaratl›, klasik üç dakikal›k flark› yok gibi albümde. Bu da dinlemeyi zorlaflt›ran bir unsur de€il mi? Anima, tek albümde S›ralamay› bile dürtüklemek istedim asl›nda. “fiimdi ara- de kalsa, 2000’ler bada gidiyoruz, fonda flu flark› çal›yor, biz de sohbet ediyo- rock’unun sa€lam ruz” gibi olmas›n, insanlar “flimdi dinlemeyelim, sonra temsilcilerinden dinleriz” desinler istedim. Biraz konsantrasyon gerektiren biriydi. Grubun bir albüm oldu. Ama art›k hepimiz o kadar enteresan fley- di€er elemanlar› ler dinliyoruz ki, bu yine kolay dinlenebilir bir albüm pek gibi, solist Ceylan çok müzi€e nazaran. Ertem’in de grubun Anima da kendine has yönelimleri olan bir gruptu, tek al- ömrüyle s›n›rl› bümü “Animasal”›n konsepte uygun bir ak›fl› vard›, flark›- kalmayaca€› lar kolay pop flemalar›na pek yaslanm›yordu, ama yine de belliydi. Ertem’in ortaya ç›kan ifl rock’tu. “Soluk”a k›sa yoldan rock da diye- ilk albümü miyoruz, elektro-akustikçilerle aç›l›p kapanan albümde “Soluk”ta, “Gönül free cazc›lar da bol miktarda boy gösteriyor, ama caz de- Da€›”n›n, “Fikrimin sek tam de€il, avangard desek olmuyor,... ‹nce Gülü”nün Anima’n›n albümü, 19-20 yafl›mdan 25 yafl›ma kadarki dö- yan›nda, kendi nemimin ürünü, grup arkadafllar›m için de öyle. O zaman- kaleminden lar punk, blues dinliyorduk çok. “Joker”i yazd›€›m›z ç›kma, kimselere geceyi dün gibi hat›rlar›m, yataklar›n üzerinde z›pl›yor- benzemez flark›lar, duk yazarken. (gülüyor) Albümün sonlar›na do€ru yer alan Gevende’den fievket flark›lar, “Elveda”, “Bana Sorma”, “Son fiark›” mesela, biraz Ak›nc›’ya, O€uz daha rock tabanl›, ama küçük trip hop etkileflimleri de Büyükberber’den olan flark›lard›. Cenk Erdo€an’a, Ama sonuç olarak rock’tu bunlar. “Soluk”ta her fley var, Alp Ersönmez’den ama rock yok. Belki de bu yüzden rock... Ayfle Tütüncü’ye Distorsiyonlu gitar tek bafl›na rock’u mu ifade eder, bile- bir otobüs dolusu miyorum. Ben daha çok derdini nas›l anlatt›€›na bak›yo- kalburüstü rum. “Soluk”u caz bölümüne koyuyorlar dükkânlarda, müzisyen, avangard ama bence sadece caz albümü de€il. Meredith Monk’un ve özgür bir müzik bir sözü çok etkilemiflti beni. “Sizi bir kategoriye koyam›- da€arc›€› var. yorlar” diyorlar, o da diyor ki: “Bir kategoriye girmek iste- Bu evlâdiyelik miyorum, çünkü bu karmafladan çok uzak biriyim. Ben bir albümü edinmek, isim de€ilim, bir fiilim.” Bu albümün de bir ismin alt›na dinlemek için rahat yaz›lmas› zor, bu albüm bir fiil, bir hareket. “Ben bir Tür- zamanlar› kollamak küm”, “ben bir Müslüman›m”, “ben bir kad›n›m, sen de bir lâz›m... erkeksin” demekten nas›l hofllanm›yorsam, “ben bir rock’çuyum”, “ben bir cazc›y›m” da diyemiyorum. Dedi€i- Söylefli: Murat Meriç - niz gibi, nakaratl› bir flark› da yok albümde. A, nakarat, Merve Erol tekrar A, karar notas›nda bitirelim gibi durumlar yok. Bi- linçalt›nda buna karfl› bir durufl mu var, bilemiyorum. Oturup Bülent Ortaçgil dinlemeyi, “Sensiz olmaz” diye efl- lik etmeyi seviyorum, çok güzel nakarat› olan, çok sayg› duyulacak bir flark›, ama ben bunu yazam›yorum. (gülü- yor) Kafiye de arayam›yorum, biraz do€açlamaya yatk›n ol- Foto€raf: fiahan Nuho€lu Foto€raf:

B‹R+B‹R | 36 | KASIM-ARALIK 2010 36 CEYLANyg.qxd 12/1/10 2:41 PM Page 3

may› seviyorum, belki bir rap’çinin yapabilece€i Bergen yorumlad›m orada. Herkes flark› söyler bizim ailede. Babam al›r eli- gibi kafiye de kendili€inden gelsin istiyorum. Avrupa ülkelerindeki bu üç projeye nas›l dahil ne süpürgeyi, Ferdi Tayfur okur, “bak k›z›m, “Biz yeni müzisyenler kurallara karfl› ç›k›yoruz” oldun? böyle söyleyeceksin” diye ö€retir. Söyletir, “yok” gibi aptalca bir fley söylemek istemiyorum. Öyle Üç proje için de myspace’deki “Gönül Da€›” yo- der, “olmuyor”. (gülüyor) Canl› performanslar bir fley yok ama, belki de flimdiye dek duydukla- rumum üzerinden mail’ler geldi. “Bu ne flahane oluyor televizyonda, ar›yorum, “annecim, dinle- r›m›zdan biraz s›k›lm›fl›z, yaflarken de, çalarken bir türkü, ne güzel yapm›fls›n, hadi gel buraya!” diniz mi” diyorum, “hmmm” diyor so€uk so€uk, de, çizerken de, dansederken de hep yap›lan›n Ben de uça€a binemiyorum, otobüs yok, tren “dinledik, akrabalara da haber verdik, rezil ol- tam tersini yapmak istiyoruz. Çimdiklenince yok. “Gelemem” dedim, “ancak küçük bir ara- duk”. (gülüyor) fiimdi Sezen Aksu tribute’u yap›- ba€›rmak de€il de, susmak istiyoruz mesela. bayla gelebilirim”. Üç yolculuk da karayoluyla yoruz, “ay saçma sapan bozmufl kad›n›n Albümde Müzeyyen Senar’a bir ithaf›n var. Onu oldu, yol üzerinden ald›€›m CD’leri dinleye din- flark›lar›n›” diyorlar. bir yorumcu olarak nas›l buluyorsun? leye. Albümdeki “tüm detonelerini, komalar›n›, mavi Sadece rak›y› çevirip at›fl› bile bizim için “ah, ab- “Gönül Da€›”n› zaten bilenler nas›l bulmufl se- notalar›n› ve ar›zalar›n› Sezen Aksu ve Türkan la ya” dedirtecek bir hareket. (gülüyor) ‹lk dö- nin okuyuflunu? fioray’a” ithaf ediyorsun. Türkiye’de yetiflmifl nemki radyo kay›tlar›n› da çok severim, ama son ‹nternet yorumlar›nda baz› fleyler okudum, be- bir kad›n için bu iki figürün anlam›, de€eri ne- dönemin çatallaflm›fl sesi, nefesinin sonuna dek €enmemifl baz›lar›, “nas›l böyle bir fley yapar” dir? söyleme çabas›, kelimenin ortas›nda kesip “ayy” diyorlar. fiu anda 15 yafl›ndaki bir genç k›z›n hissedebile- diye devam etmesi, bunlar beni çok etkiliyor, Belki de kendi aç›lar›ndan hakl›lar. Neflet Er- ce€iyle benim vaktiyle hissettiklerim aras›nda çok hayran›m ona. PJ Harvey dinliyorum, Björk, tafl’taki, Bar›fl Manço’daki groove sende yok, da€lar kadar fark var. Benim albümdeki ithaf›m, Beth Gibbons dinliyorum, Diamanda Galas, La- sanki bilhassa kendi diline uydurmuflsun... çocuklu€umun an›lar›na, gözümü Türkan fioray urie Anderson, Meredith Monk, bir sürü kad›n Babam da “niye bu türküyü böyle söylüyorsun” gözü, duda€›m› Sezen Aksu duda€› yapt›€›m za- dinliyorum, ama Müzeyyen Senar’› dinledi€im- diyor. (gülüyor) Neflet Ertafl gibi söylesem, hâflâ, manlara dair bir fleydi. Türkan fioray, halam için de o kafl çat›p ciddi dinleme hali gidiyor da, bi- zaten öyle olmayacak. O hissiyatla söyleyebil- mesela, gerçekten çok farkl› bir yerdeydi. Bir raz rahatlamak, pencereden filan bakmak mem için orada yafl›yor olmam gerekir. Ben bu- dü€ünde halam› dansederken izledi€imde “aa, istiyorum. Ac› duyuyorsa sanki hakikaten gö€sü rada, ‹stanbul’da yafl›yorum, iki metre ötemde Türkan fioray gibi dansediyor” derdim. Sezen büyüyor, g›rtla€› geniflliyor da o ses öyle ç›k›yor. tafl k›r›p apartman yap›yorlar, ben Aksu’nun esprileri, mizaha ya- “Benden niye öyle ç›km›yor” diyorum, demek ki burada öyle na€meli okuyamam ki. Bu albüm bir fiil, k›nl›€› konuflulurdu evde. Afl›k o ac›y› söyleyebilecek kadar demlenmemiflim. Türküyü bozdum da diyemem, “tür- bir hareket. “Ben olurlard›, ayr›l›rlard›, hep Se- Albümde okudu€un “Fikrimin ‹nce Gülü”nü küyü böyle hissediyorum” diyebili- bir Türküm”, “ben zen Aksu’nun flark›lar› çal›n›r- özellikle onun a€z›ndan sevdi€in için mi seç- rim belki. bir Müslüman›m”, d›. “Ünzile” gibi, “Ali” gibi de tin? “K›z›lc›klar Oldu mu” da dahil üç “ben bir kad›n›m, flark›lar› olan, sürekli a€lak aflk Asl›nda, “Akflam olunca yârelerim s›zlar”› çok yorumun, ‘70’lerde Anadolu sen de bir erkeksin” flark›lar› söylememifl bir kad›n söylüyordum, günde elli kere falan da dinliyor- rock’çular›n bile cesaret edemedi€i demekten nas›l Sezen Aksu. Ayn› zamanda çok dum, bir video çekip internette yay›nlad›m bir denemeler asl›nda... hofllanm›yorsam, güçlü bir figür, söyledi€i her süre. “Fikrimin ‹nce Gülü”nü flu yüzden tercih “K›z›lc›klar Oldu mu” bence çok “ben bir söz herkesi çok etkiliyor. Refe- ettim: Bir arkadafl›m bir kad›na afl›k olmufltu, ac›kl›, öyle nefleli söylenemez sanki. rock’çuyum”, randum sürecinde gazetelerde, bunu dile getirememiflti. Günümüzde “bebe- K›na geceleri, k›zlar›n yüzleri örtü- “ben bir cazc›y›m” facebook’ta okuduklar›ma ina- €im, hadi gel” gibi bir durum var, ama arkada- lü, a€lamak zorundalar, bunlar can- da diyemiyorum. nam›yorum. “Sezen Aksu dinli- fl›m “Ceylan, flu flark›y› bir söyleyip kaydetsene, lan›yor gözümde dinlerken. yorsan›z benimle konuflmay›n” hediye edece€im, ancak böyle aflk›m› itiraf ede- Çocuklu€undan beri bildi€in, söyledi€in türkü- diyor çocuk, yahu ne diyorsun? Sen flu anda fa- bilirim” dedi. Bir gece söyledim, kayd› hediye ler miydi bunlar? flist de€il misin? O âna kadar yapt›klar›na sayg› etti. Sonra evlendiler. (gülüyor) fiark›y› myspa- Tabii. Öyle klasik müzik falan dinlenen bir aile duyar insan, istersen dinlemeyebilirsin, ama ce’de paylafl›nca insanlar da be€endi. Albümde- de€ildi bizimki. Orhan Gencebay, Müslüm Gür- “umar›m ölür” denir mi? Detone mevzuuna ge- ki kayd› bir baflka sayg› duydu€um müzisyenle, ses, Ferdi Özbe€en, bir yandan Zerrin Özer, Aj- lince: “‹stanbul Hat›ras›”n›, “Ünzile”yi söyler- Ayfle Tütüncü’yle yapt›k. da Pekkan, Sezen Aksu, böyle fleyler dinlenirdi. ken elbette detone olursun. Türkiye’de detone Anima d›fl›nda dahil oldu€un di€er projelerin Zaten ailede benim albümü sevmiyorlar. (gülü- olmad›€›n› gördü€üm tek insan ‹brahim Tatl›- bu albüme etkisi oldu mu? yor) Halam ar›yor: “Ceylanc›m, birkaç tane fliir ses. Sertab Erener de detone oluyor, ki tekni€i “Çok Yak›n” ve “Torun”u Kpar Kpoh Knah’la, yazd›m bir tanem, sen onlar› bestele.” Ya da: ve yafl› itibariyle bir sürü insandan daha iyi bir “fienay”› Ways’le yapm›flt›k vaktiyle, “B›rakma” “fiu türkü var, ama bunu böyle söyleyeceksin.” noktada. Bir dinleyici olarak bu detonelik tart›fl- Berlin’de yapt›€›m›z bir projeden kalma. Ber- lin’e gitti€imde çok farkl› fleyler keflfettim ken- dimle ilgili. Çok konservatif kafal›, sert Alman abiler vard›, “al flimdi bunlar› söyle” dediler. “Bir dakika” dedim, “Asya’da öyle olmuyor.” (gülüyor) “Biz önce biraz sohbet ediyoruz, sonra üç saat falan çal›yoruz, o öyleymifl, bu böyley- mifl derken bir fleyler yavafl yavafl olmaya bafll›- yor.” Büyük tart›flmalar oldu, ben “dönüyorum yar›n Türkiye’ye” dedim, ama al›flt›k, flark›lar yazd›k, konser yapt›k. Fransa’da United Fools diye bir grupla beraber flark›lar yazd›k. Hollan- da’da dokuz konserlik bir turne yapt›k, flahane müzisyenler vard›, biri Endonezyal›, biri ‹ranl›, biri Türk, biri Hollandal›... ‹stanbul’u anlatan bir kay›t yapt›k, burada da önümüzdeki sene ç›- kacak inflallah. Sulukule’den depreme, mafya- dan ciks tayfaya dek abuk sabuk flark›lar yazd›k ‹stanbul’a bir kere gelmifl müzisyenlerle. Bir de 36 CEYLANyg.qxd 12/1/10 2:41 PM Page 4

malar›n› anlayam›yorum. Sen de€il misin Cem Back vokaller var, arkadafllar›m› ça€›r›yorum. “buraya tafl›nmak istiyorum” diye. (gülüyor) Karaca’y›, Bar›fl Manço’yu aç›p oradaki o hissi- Bu arada, babam güzel içerdi, kimin dü€ünüyse Münir Özkul’dan Hrant Dink’e, Müzeyyen Se- yat› arayan? Herkes detone olabilir. ‹nsan bir farketmez, dü€ünün sonunda sahneye ç›kar, nar’dan Türkan fioray’a pek çok kifliye selâm›n makine ya da tufluna bas›lan bir enstrüman de- “k›z›m flimdi bir flark› söyleyecek” derdi. Al›r- ard›ndan kartonetin son sayfas›nda, albüm ni- €il. Bütün flark›c›lar›n entonasyonu psikolojik- d›m mikrofonu acayip mutlu bir flekilde, flark›- hâi olarak ‹stanbul’a ithaf ediliyor... tir. Uyduruyorum, bir flark›y› belki dedeme lar söylerdim. Sonra psikolo€umun televizyon Albümün bu hali, ‹stanbul’un hissettirdi€i fley- yazd›m ve ömrüm boyunca o flark›y› belki deto- program›nda ç›kmaya bafllad›m. Bakt› ki müzik- lerle birebir örtüflüyor bende. Agorafobimle il- ne söyleyece€im, çünkü orada bir duyguyu ha- le kendimi iyi hissediyorum, “gitar çal” dedi€in- gili bir fley, d›flar› ç›kam›yorum, ç›karsam duvar t›rl›yorum, “flimdi flu tonda kalmal›y›m, tekni€e de rahat›m, b›rakt›€›m anda yine daral›yorum, kenarlar›ndan yürüyorum, ama ayn› halde Sa- dikkat etmeliyim” diyemem. Kimse böyle bir “tamam” dedi, “benim program›mda ç›ks›n”. ‹z- panca’da befl gün kald›ktan sonra da€a t›rman- sevdan›n peflinde olmamal›. leyenlerin hiçbiri de hasta oldu€umu bilmiyor. maya bafll›yorum. “Sorun galiba bende de€il” Opera e€itimine meyletmiflsin, ama “sen opera Hangi programm›fl bu? diyorum, “bizde belki, ‹stanbul’da... Çok da se- sanatç›s› olamazs›n” demifller, do€ru mu? “Çözüyorum” diye, Adapazar›’nda, yerel televiz- viyorum ‹stanbul’u: Sürekli hava atan bir flehir, Müzikal flark›c›s› olmam› istediler. Bana sürekli yonda bir program. (gülüyor) Çocuklar›n alt›na “ah iflte flurda gerdan›m var, fluray› yakt›m, bu- fahifle rolleri geliyordu, “allah allah” diyorum. ifleme problemini anlatt›ktan sonra “Ceylan ray› söndürdüm, burda acayip günefl bat›yor” fi- (gülüyor) Sesimde bir ar›za, bir nodül var, sesimle flimdi size bir flark› söyleyecek” diyor, ben bir lan... Ama babam gelir, oturdu€um apartmana beraber bir nefes sesi gelir. Bu rolleri fleyler çal›yorum. O zamanlar afla€›dan bir bakar, “yaflaman›n da böylesi” der. o yüzden bana uygun görüyorlarm›fl. Bütün flark›c›lar›n Tazmanya Canavarl› tiflörtler Bahçeli, güzel evinde yafl›yor o, biz onun için Fakat flan dersi almad›m hayat›m bo- entonasyonu giyen bir k›z›m. (gülüyor) Okula konservelere t›k›lm›fl insanlar›z. yunca, nefesle ilgili bir çal›flmaya gi- psikolojiktir. da gidemiyordum. Bütün rapor “Nâz›m’a” flark›s›n›n notlar›nda, sürgünde olan remiyorum, rahats›z oluyorum. Ömrüm boyunca o haklar›m dolmufltu, hocalar Nâz›m Hikmet’in yan›nda, öldürülen U€ur fiimdi iyi ki böyle bir fley yapmam›- flark›y› belki detone “art›k gelsin, s›n›fta kalacak” di- Mumcu ve Hrant Dink’e de selâm ediyorsun, fl›m diyorum. Bana kalsa akademileri söyleyece€im, ye ar›yorlar. “Yok, flu anda gele- üçünü sayd›ktan sonra “ve” deyip üç nokta ko- herkes terketsin. (gülüyor) çünkü orada mez.” “Ama televizyonda yuyorsun... Yüksek ö€renimini hangi okulda bir duyguyu izliyoruz biz onu, o nas›l olu- Sokrates’ten bu yana güzel düflünceleri yüzün- yapt›n? hat›rl›yorum, yor?” (gülüyor) Bir gün doktor den, olumlu hayalleri yüzünden, gerçekleri söy- Akademi ‹stanbul ve Müjdat Ge- “flimdi flu tonda “bugünkü konumuz panik atak” ledikleri için rahats›z edilmifl insanlar... Nâz›m zen’de. Üniversite s›nav›na giremi- kalmal›y›m, tekni€e dedi. Belirtileri sayd›kça geli- bir simge o flark›da. Biraz bizim gençli€in yordum, bende panik atak var. dikkat etmeliyim” yorlar bana. Bülent Ortaç- “aman abi” haline de bir küçük serzenifl o flark›. Yar›m saat içerde kalmadan s›nav- diyemem. Kimse gil’den bir parça seçmifltik, Müzikal anlamda yolunu açan, kendine örnek dan ç›kam›yorsun ya, raporla gir- böyle bir sevdan›n “Benimle Oynar m›s›n” galiba, ald›€›n, seni “Soluk” albümüne tafl›yan kad›nlar mifltim, 15 dakika sonra ç›kt›m. peflinde olmamal›. tuttum, “Dom Dom Kurflu- kim, kimlere ithaf edilebilir bu müzik? Bütün veliler “vah vah” derken bi- nu”nu çald›m. “Doktor hasta, Meredith Monk çok etkiledi beni. Eskiden beri zimkiler “Ceylan 15 dakika durdu” diye sevinip ben hasta / Benden iyi midir ki...” (gülüyor) düflünürsek, en bafl› Janis Joplin. Onun gibi gi- anneannemi filan ar›yorlar. (gülüyor) Kamyonla Adapazar›’nda müzikle, yeni müziklerle aran yiniyordum, Adapazar›’nda sürekli ‹spanyol pa- gitmifltik bir de, darari darari diye onu öttüre nas›ld›? ça pantolon diktiriyordum. Zerrin Özer’le Zaga öttüre ç›km›flt›k okuldan. Daha sonra kendimi Koroya kat›ld›m, gitar kurslar› ald›m, enstrüman program›nda beraber Janis Joplin söylemiflli€i- daha iyi hissetmeye bafllad›m, Y›ld›z’da müziko- çalmaktan acayip s›k›l›yordum ama. Hiçbir al- miz var. (gülüyor) ‘90’larla birlikte Portishead, loji okuyay›m dedim, kazand›m. Bizimkilerin büm gelmezdi Adapazar›’na. En fazla, flöyle du- PJ Harvey, Tori Amos çok etkiledi. Sonra Björk hiç “bu k›z üniversite okuyacak” diye bir bek- rumlar olurdu: “Nirvana m›, heavy metal mi? O –herhalde bir tek “Volta”y› “öff, flu anda bunu lentisi yoktu halbuki. yafla geldin, karar ver flimdi...” “Ee, Nirvana” di- dinleyemem” deyip bir kenara b›rakm›fl›md›r. Niye müzikoloji okumak istemifltin, nas›l bir il- yorsun sen de, “iki seçenek var zaten, ad› bunun Beni asl›nda flark›c›lar›n kendilerinden ziyade gin vard› müzi€e daha önce? daha çok hofluma gitti”. (gülüyor) Pop Saati, Rock söyleflileri, kitaplar›, flark› sözleri daha çok etki- Çok klifle ama, çocukken hakikaten elime ne Market gibi programlar› izler, notlar al›r, kasetçi- liyor. Ya da fliirler. Müzikal anlamda da geçerli bulduysam al›p flark› söylemeler... Duruyorum, lere gider, “‹stanbul’a gitti€inizde bunlar› getirir bu. Edip Cansever’in “iki bal›€›n sürtünüflün- çok uslu bir k›z›m, “hadi Ceylan, bir flark› söyle” misiniz” derdim. O zamanlar “buras› ne kadar den ç›kan sese benzedi mutluluk / duyulan de- diyorlar, hemen haz›r›m, bir perde aç›yorum, korkunç, her fley ‹stanbul’da oluyor” diye düflü- €il, görülen bir sese” deyifli mesela. Hadiii, üç topuklu ayakkab›lar, kürkler, flova bafll›yorum. nürdüm. fiimdi Sapanca’daki evlere bak›yorum, hafta hiçbir fley yapma! (gülüyor)

B‹R+B‹R | 38 | KASIM-ARALIK 2010

40 BRUCEyg.qxd 12/1/10 5:48 PM Page 2

n›flt›m ve hemen arkas›ndan frene bast›m. “Born To Run”da, iki y›l boyunca albüm yapmama asl›nda mahke- me engel oldu. Fakat öyle olmasayd› da kesin bir süre kafa dinlemek, sakinleflmek isterdim. O büyük baflar›n›n atefli biraz hafifleyince, do€al bir refleksle, bir durmak, evime dönmek, olup bitenleri, yaflad›klar›m› düflünmek, ne yöne do€ru gitmek istedi€imi görebilmek için duygular›m› ve düflüncelerimi toparlamak ihtiyac› duydum. 1984’teki “Born In The USA” tsunamisinin ard›ndan da ayn› flekilde davrand›m. E Street Band’in infilâk etmesinin bafllang›c› oldu o dönem, sonra da 1999’a kadar beraber albüm kay- detmedik. Ne zaman büyük bir baflar› yakalasam, ard›n- dan bir süre oturup düflünmek için frene bast›m. Neden? fiöhret insan› yuttu€u için mi? Evet, e€er dikkatli davranmazsan. Bu meslekte temkini el- den b›rakmamak lâz›m. Bir sürü ola€anüstü müzisyeni harcay›p bitiren bir ortam bu. Bizim en büyük avantaj›- m›z, yarat›c›l›€›m›z›n nereden geldi€imize ve ne oldu€u- muza do€rudan ba€l› oldu€unu çok erken farketmemiz oldu. Mühim olan›n baflar› de€il, yapt›€›m›z iflin niteli€i oldu€unu çabuk anlad›m. “Darkness”la birlikte yetiflkin sesinizi buldu€unuzu söy- lemiflsiniz. Ne demek yetiflkin olmak? Hayat›n kimi zaman çok a€›r gerçekleriyle karfl› karfl›ya gelmek, ama yine de hayal kurmaya devam etmek. 1977’de, 27 yafl›ndayd›m. Müzikte bizden bir önceki ku- flak, Stones, Beatles, sadece yedi-sekiz yafl büyüktü bizden. ‹nsanlar yeni bir Bob Dylan aray›fl›ndayd›, halbuki “eski” Dylan henüz 30 küsur yafl›nda bir çocuktu. Çok matrak, yafl ve zaman mefhumu çok farkl›yd›. 27 yafl›ndayken ben yetiflkin bir rock’çu olarak görülüyordum, hatta rock yap- mak için biraz fazla yafll›! “Darkness” zaman›nda, yetiflkin konular›yla, yetiflkin hayat›n esrarlar›yla ilgileniyordum. Çocukken, ev insan›n gözüne gizemli bir yer gibi görünü- yor, o çat›n›n alt›nda olup biten her fleyi anlam›yorsun, 1976-78 y›llar›ndan kalma bu sakl› hazineyi ortaya ç›kar- hayat› ve anne-baban›n meselelerini kavrayam›yorsun... BRUCE mak için niçin 33 y›l beklediniz? 25 yafl›na geldi€imde, uzun ömürlü, y›llar sonra da insan- SPRINGSTEEN Bruce Spr›ngsteen: (gülüyor) Bu arflivler asl›nda on kü- lara bir fley söyleyebilecek, en temel insanî tecrübelere da- sur y›ld›r akl›mdayd›. Bir ir flark›lar yazmak istedim: ‹fl, çal›flma hayat›, aile, evlilik, kere, yeni hayranlar›m›z baba-o€ul iliflkisi... K›sacas›, nereden gelirsek gelelim, her grubun eski konserlerini gün hepimizin meselesi olan en temel mevzular. Müzi€i- hiç bilmiyor. Sonra, “Born min ham zeminini bu temalar›n oluflturmas›n› arzu edi- Samuray To Run” zaman›nda çekil- yordum. Herkesin karakterlerimle tan›fl›kl›k hissetmesi, mifl turne görüntüle- onlarda kendilerini, komflular›n›, arkadafllar›n›, anne-ba- rini hat›rlad›k. balar›n› görebilmesi için çok daha do€rudan yazmaya ça- ‘70’lerin ortalar›n- l›flt›m. Karakterlerimi arkadafllar›n›za, akrabalar›n›za dayd› o turne. O za- benzetesiniz istedim. Ayr›ca, “gençlik müzi€i” denen kate- pozisyonu manlar bizimle goriye hapsolmak istemiyordum. O dönemde, rock dönü- tak›lan yak›n bir ar- flüm geçiriyordu, bütün o âlemlerle, flenlikli yan›yla Patron 1970’lere kadafl›m vard›, Barry Rebo; o kameras›yla provalar›m›z›, birlikte 20. yüzy›l›n ikinci yar›s›n›n en büyük kültürel ve dönüyor. Yeni stüdyoda kay›t seanslar›m›z› çekerdi. Y›llar sonra, 1999’da manevî hareketi olma yolundayd›. Bu tarihî ân›n bilincin- albümü “The E Street Band yeniden bir araya geldi€inde de yapt›klar›- deydim ve müzi€imin bedenlere oldu€u kadar ruha, zih- Promise”, 1977 m›z› düzenli olarak filme çekmeye bafllad›k. Barry’nin ka- ne, hislere de hitap etmesini istiyordum. civar›nda yaz›p y›tlar›yla bir fley yapabiliriz belki diye düflündüm. Geçti€imiz aylarda DVD’si yay›nlanan 2009 Hyde Park yay›nlamad›€› “Darkness On The Edge Of Town”a gelince, kullan›labilir konserinizi The Clash flark›s› “London Calling”le açm›flt›- flark›lardan durumda çok kay›t vard› elimizde. As›l önemlisi, daha ön- n›z, flark› DVD’ye de ad›n› verdi. Glastonbury festivalinde- müteflekkil. ce hiç yay›nlanmam›fl birçok parça vard›. O zamanlar ki konserinizeyse Joe Strummer’›n “Coma Girl”üyle “London Calling” “Darkness”›n nihaî versiyonuna almad›€›m bu flark›lar gü- bafllam›flt›n›z... konserinin zel flark›lard› ama, kiminin bir yerinde bir köprü eksikti, “Coma Girl”e bay›l›yorum, Joe’nun o solo albümünü de DVD’sindeyse ‘77 kiminde vokal yoktu, kiminin düzenlemesi tamamlanma- çok seviyorum (vefat›n›n ard›ndan, 2003’te yay›nlanan performans›n› m›flt›, yani hepsinde ufak tefek eksikler vard›... Bu y›l›n “Streetcore”). Çok derin, ruh dolu bir albüm, en iyilerin- korudu€unu bafl›ndan bugüne, bunlar› elden geçirip sonland›rd›m. den biri. fiark›n›n Glastonbury’ye dair yaz›ld›€›n› düflünü- gösteriyor. “Born To Run”›n yakalad›€› müthifl baflar› ve menajeriniz- yordum, o festivalin müdavimi oldu€unu biliyordum. le mahkemelik olman›zdan sonra, 1977’de “Darkness”› ya- “Kiliseye gitmek gibi” derdi... Çeviren: Siren ‹demen parkenki ruh haliniz nas›ld›? Evet, çok ciddiye al›rd› o festivali. Ona bu flark›yla bir se- Müzik yapmak ayn› zamanda düflünsel bir faaliyet. Benim lâm çakay›m demifltim. Ertesi gece de “London Calling”i kariyerimde iki ana hareket oldu: Çok büyük baflar›yla ta- bir kez daha çald›k. The Clash beni her zaman cezbetmifl-

B‹R+B‹R | 40 | KASIM-ARALIK 2010 40 BRUCEyg.qxd 12/1/10 5:48 PM Page 3

tir. Bizimle ayn› yerden at›yordu kalpleri. ness” iliflkileri, her fleyi soymak ve kiflili€in y› ö€renmem lâz›m. Benimle birlikte büyüyen, ‘70’lerde ‹ngiltere’de punk patlad›€›nda, biz özüne inmekle meflgul bir albümdü. Bugün yaflayan ve yafllanan karakterler hakk›nda yaz- “Darkness On The Edge Of Town”› haz›rl›yor- bak›nca, flark›y› Patti’nin yapt›€› gibi bir hale d›m hep. Dolay›s›yla, bugün yazd›€›m flark›lar duk. Albümün The Clash’te hissetti€im fleyle büründemeyece€imi görüyorum. Fred “Sonic” daha çok yafl›t›m dinleyicilerin ilgisini çekecek alttan alta ortaklaflt›€›na inan›yorum. Popüler Smith’le yaflad›€› aflk›n doru€undayd›, flark›n›n konularda. Yazd›€›m sözlerin 20 yafl›ndaki ve- müzikte s›n›f meselesine çok az de€inilirdi, ruhunu yakalayabilirdi. letlere de hitap etmesini umuyorum. bense o s›ralar bununla çok ilgiliydim. Benzer “The Promise”de, “Darkness”da da yer alabile- “Working On A Dream” flark›s› Obama’n›n se- flekilde düflünenlerle do€al bir ortakl›k hissedi- cek, karamsar ve derin, insan›n zihnine musal- çim kampanyas›n›n gayr›resmî marfl›yd› adeta. yordum. Joe’yle çok k›sa tan›flt›k, Los Ange- lat olan flark›lar var… Obama seçildi€i gün ne hissettiniz? les’ta, bir otelin bar›nda. ‹çeri girdi€imde barda ‹nce ve s›k› bir albüm olmas›n› istiyordum. Ben 1950’li, ‘60’l› y›llarda, sivil haklar mücade- tek bafl›na oturuyordu, sadece ikimiz vard›k me- Merkezinde hayat› varoluflsal sorunlarla dolu ve lesi döneminde büyüdüm. Bizim memlekette, kânda. Bana bakt› ve “Bruce!” dedi. “Beni tan›- bunlar›n içinden ç›kmaya çal›flan bir karakterin ›rkç›l›k meselesi, ayaklanmalar vard›... ‹nsan d›€›na çok flafl›rd›m” dedim. Bir fleylerden yer ald›€› Samuray albümümdü bu benim. Faz- böyle bir ortamda büyüyünce, bunlar zihnine bahsetmeye bafllad›, “Darkness”taki “Promised lal›klardan ar›nm›fl bir albüm istiyordum, daha kaz›n›yor. Bir gün Afrika kökenli bir ABD bafl- Land” flark›s›ndan bahis açt› galiba. fiark›lar›m› sonra yapaca€›m “Nebraska” ya da “The Ghost kan›n› görece€imizi düflünemezdik bile. Oba- biliyordu, hayret ettim. Solo ifllerine daha yeni Of Tom Joad” gibi. O albümlerde dar, ama derin ma’n›n seçilmesi inan›lmaz bir and›, masal bafll›yordu. Birkaç dakika muhabbet ettik an- bir yaz›fl tarz› vard›r. Derine iflleyen albümler- gibiydi, ABD’de her fleyin olabilece€ini hat›rlat- cak. dir. t›. Bu hadise, “her fley mümkün” mitini yeniden Punk’la iliflkiniz ilginç. Punk rock fenomeni or- “Tracks” ve “Born To Run”dan sonra, bu üçün- uyand›rd›; oralardan, afla€›dan geliyorsun ve te- taya ç›kmadan önce de size punk demiyorlar cü arfliv setiniz. Geçmifle dönerek kapanmam›fl peye t›rmanabiliyorsun! Müthifl bir geceydi. m›yd›? sayfalar› kapamak, güzergâh›n›z›n karanl›k ya Dünya de€ifliyor diye geçirmifltim içimden. Ar- Evet, kavram ikonlaflmadan önce, 1975 s›rala- da kusurlu noktalar›n› ayd›nlatmak m› istiyor- zu etti€imiz h›zda de€il ve bazen de olumsuz r›nda bize punk demeye bafllam›fllard›. E€lence- sunuz? yönde; kâh ileri, kâh geri... Ama ufak ufak da liydik. Yapt›€›m›z ifl bir yandan ‘70’lerin Son on y›l kariyerimin en verimli ve en yarat›c› olsa, ad›m ad›m da olsa ilerliyoruz. Geçti€imiz bafllar›nda müzi€in büründü€ü hale tepki mahi- dönemi gibi geliyor bana. ‹çinden geçtikleri za- yüzy›l›n bir bilançosunu ç›karsak, genel olarak yetindeydi, ama çok da taflk›nl›k yapm›yorduk. man›n meselelerinden bahseden, ayn› zamanda müspet bir geliflme oldu€unu söyleyebiliriz. Soka€a, mahallemize, dinleyicilerimize çok zevk veren, yarat›c› bir müzik de sunan çok gü- Her ne kadar flu anki siyasal durumdan hayal k›- ba€l› hissediyorduk kendimizi, öyleydik de. Bizi zel albümler yapt›k. Bir yandan sad›k takipçile- r›kl›€› yaflasak da, el ele vererek, sebatla ilerle- deli gibi terledi€imiz, dönüfltürücü, aflk›nlaflt›r›- rimizi korurken, dinleyicilerimizi de yeniledik. yebiliriz. Obama’n›n seçildi€i günlerde çok zor c›, aidiyet duygusuyla yüklü performanslar›m›za “The Rising”, “Devils & Dust”, “Working On A bir dönemden geçiyorduk, siyasal iklim kokufl- sürükleyen zorlay›c› bir çal›flma Dream” gibi albümlerden sonra, mufltu; seçilmesi büyük bir hafifleme, rahatla- anlay›fl›m›z vard›, bu da bence o ‹fl, çal›flma hayat›, geçmiflimizin üzerindeki tozu at- ma duygusu yaratt›. zaman için punk bir durumdu. aile, evlilik, man›n zaman›n›n geldi€i hissine Ara seçimlerde demokratlar›n durumu pek par- Bütün bir gençlik için, hissettik- baba-o€ul iliflkisi... kap›ld›m. Size en yak›ndan, basit lak de€ildi. Obama’n›n birçok seçmeni hayal k›- leri, ama henüz orada olmayan, Müzi€imin ham bir örnek: Çocuklar›m müzi€imle r›kl›€› yaflad›€›n› söylüyor. Siz ne adland›ramad›klar› bir fleyi ara- zeminini bu hiç de ilgili de€il. Oysa bence mü- düflünüyorsunuz? mak gibiydi. Bir hareketin par- temalar›n zi€im bir aile filmini and›r›yor. Bu Ülkenin ekonomik durumundan ötürü Oba- ças› de€ildik. New Jersey’de oluflturmas›n› filmi bir tadilattan geçirmekte fay- ma’y› suçlamak haks›zl›k olur; ekonomik ve ma- tak›l›rd›k, de€iflik adamlard›k. arzu ediyordum. da var, ne olur ne olmaz. Belki gü- lî durumdaki çöküfl y›llar öncesine dayan›yor. Eski Top 40 flark›lar›ndan, Karakterlerimi nün birinde benim veletlerin Cumhuriyetçiler kadar Demokratlar da bundan ‘60’lar›n plaklar›ndan etkilenir- arkadafllar›n›za, akl›na tak›l›r, “peder bey 1977’de sorumlu. G. W. Bush elefltirilmeli ama, Clinton dim, ‘70’lerin müzi€ine pek yüz akrabalar›n›za ne halt ediyormufl acaba?” diye yönetimi de finansal sistemdeki deregülasyona vermezdim. The Animals’a, fol- benzetesiniz merak edecekleri tutar, kim bilir. katk›da bulundu ve sonuçta 2008’deki malî kri- ka, Woody Guthrie’ye dönüktük, istedim. O zaman, bu CD’leri dinleyerek ze gelindi. Bugün, yoksullaflm›fl ve iflsizlik ora- Dylan her zaman oradayd› bizim bir cevap bulabilirler. 25-30 yafl›na n›n›n çok artt›€› bir ülkede yafl›yoruz. Sa€l›k için... Ama kendi yolumuzu çiziyorduk, zamane gelene kadar annemle babam›n hayat› ilgimi reformu hiç flüphesiz milyonlarca insan›n haya- rock’unun ölçüsüzlü€üne isyan halindeydik. çekmiyordu. Babam çok sessiz, ketum bir in- t›n› de€ifltirecek, ama gönlümden geçen Oba- Kendimiz gibiydik. E€lencemiz söz konusu ol- sand›, onun hakk›nda çok az fley biliyordum, ma’n›n daha ileri gitmesiydi; nereden geldi€imi du€unda gayet ciddi genç çocuklard›k. Sahneye flimdi buna çok hay›flan›yorum. Bu arfliv setini düflünürseniz, ne dedi€imi bildi€imi anlars›n›z. “baflkalaflmak” için ç›kard›k. haz›rlamaya beni iten sebeplerden biri de buy- Finansal reformlar ve regülasyon konusunda at- “Darkness” zamanlar›nda Patti Smith’le de du. t›€› ad›mlar› da çok çekingen buluyorum. tan›flm›flt›n›z... Bir önceki albümünüz “Working On A Dream”in Belki de eli yeterince serbest olmad›€› içindir... ‹kinci solo albümünü haz›rl›yordu. Elimde “Be- sound’u genelde oldukça pop, ama sözler baya- En büyük mesele flu, baflkanlar dört ya da sekiz cause The Night” flark›s› vard›, ama bir türlü €› a€›r: Zaman›n ak›p gitmesi, ölüm… Danny Fe- y›ll›€›na görevde, ama çokuluslu flirketler, en- son haline erdiremiyordum. Jimmy Iovine derici, Terry McGovern gibi yak›nlar›n›z› düstri, finansal çevreler ve ordu her daim ora- prodüktörlü€e yeni bafllam›flt›, flark›y› ona ver- kaybettiniz. Yafllanmak ve ölüm kafan›z› kurca- da. Bu insanlar sebat ve h›rsla Amerikan memi teklif etti. Bitiremedi€ime göre, verdim. l›yor mu? ekonomisini y›llarca t›rt›klad›lar, öyle ki art›k Neden bitirememifltiniz? Belli bir yafla gelince, insan bu tür fleyleri dü- ekonomi halk›n yarar›na de€il, sadece pirami- Bir aflk flark›s›yd›, o s›ralar böyle flark›lar flünmekten hofllan›r m›? Hiç sanmam! (gülüyor) din en tepesindeki imtiyazl›lar›n ç›kar›na iflli- yazm›yordum. “For You” gibi, “Sandy” ya da fiaka bir yana, elbette, düflünüyorsunuz. Zaman, yor. Bugün benimsenen ekonomi anlay›fl›yla hatta “Thunder Road” gibi aflk›n daha derinde de€iflim, dönüflüm, bir flark›yazar›na ilginç ve ulusal bütünlü€ü sa€lamak mümkün de€il. Bafl- gizli oldu€u flark›lar yaz›yordum, meseleye hep esinlendirici konular sunuyor; “Working On A ka bir deyiflle, alt s›n›flar yok say›l›yor, alenen baflka bir aç›dan yaklafl›yorlard›. fiark›lar›m hiç Dream”deki flark›lar›n ço€u bu tür mevzular hakir görülüyor, orta s›n›flar›n bo€az› s›k›l›yor, do€rudan aflktan bahsetmezdi. O flark›n›n hakk›nda. Yafllanma, ölüm parçalar›ma siniyor bir tek plütokrasi faydalan›yor bu sistemden. do€rudanl›€a ihtiyac› vard›, ben de bu üslûpla elbette, ama normal bir flekilde. Bu da hayat›n Bence, günümüzün en temel siyasal meselesi kendimi rahat hissedemiyordum. Samuray bir parças›, bir yandan benim yafl›mla da alâka- flu: Ekonomik ve politik sistemi tekrar halk›n pozisyonunda çömelmifl vaziyetteydim: “Dark- l›. Çok yak›nlar›m› kaybettim, bununla yaflama- hizmetinde ve kamu yarar›na iflleyecek hale ge-

B‹R+B‹R | 41 | KASIM-ARALIK 2010 40 BRUCEyg.qxd 12/1/10 5:48 PM Page 4

Baflkanl›k seçimleri boyunca Barack Obama’y› destekleyen Bruce Springsteen, geçti€imiz sene Beyaz Saray taraf›ndan Kennedy Centre ödülüne de lây›k görüldü. Obama, Springsteen’in ünlü lâkab› The Boss’a gönderme yaparak “baflkan benim, ama patron o” diyordu.

alan›n› afl›yor belki de. O koltukta oturmak da o kalabal›k bir uçaktas›n›z, uçak düflüyor ve bir kadar kolay olmasa gerek. Günümüzün kurulu tek siz sa€ kurtuluyorsunuz... Ama ayn› zaman- ekonomik yap›lar› nas›l yerinden oynat›l›r? da, kendimi kimsenin sözcüsü olarak görmüyo- 2008’deki malî kriz ekonomik ve finansal yap›y› rum, baflkalar›n›n ad›na konufltu€um iddias›nda tirmek üzere nas›l dönüfltürece€iz? dönüfltürmek için bir f›rsatt›. Ama bu olamad›, ya- de€ilim. Hayat›m bambaflka bir seyir izledi, Obama’n›n bu konuda yeterince kafa yormad›- p›lmad›. Çok daha kat› ve yapt›r›m› olan malî dü- ama benim ilgimi çeken hep s›radan insanlar, €›n› m› düflünüyorsunuz? zenlemelerin getirilmesini isterdim. Çok zor, onlar›n hikâyeleri; ilham› da oradan al›yorum. Çabal›yor. Att›€› en çekingen ad›mlar karfl›s›nda moral bozucu, cesaret k›r›c› bir dönem yafl›yoruz. Hiç kimsenin, en az›ndan hâkim medyan›n an- bile Cumhuriyetçilerin sald›rganl›€›na, onu Bu ba€lamda, “Amerikan rüyas›”n›n gelece€ini latmad›€› hikâyeler anlatmay› seviyorum. “sosyalist”likle, “Marksist”likle suçlamalar›na nas›l görüyorsunuz? Çocuklar›n›z, onlar›n ku- Ne gibi mesela? bak›yorum da, ne diyece€imi bilemiyorum! Sa- fla€› bu rüyay› görecek mi? Yak›n tarihimizin en sars›c› olaylar›ndan birine, €›n söylemi ve baz› televizyon programlar› her Manzara tamamen de€iflti. Geçti€imiz yüzy›l›n New Orleans’daki Katrina f›rt›nas›na bakal›m fleyi karikatürize ediyor; komik ama, sonuçta büyük bir k›sm›na ›fl›k veren Amerikan rüyas› mesela: Amerikal›lar birdenbire televizyonlarda birçok kifli bunlara inan›yor. Sa€›n kötü niyeti art›k toplumun genifl kesimleri için ulafl›labilir yoksullar› gördü! Bu öylesine bir flok yaratt› ki, ve engelleme politikalar› kâbus gibi. Bunlar› olmaktan ç›kt›. Halihaz›rdaki modelde, bir top- Bush olay yerine gidip “yoksullu€un çaresine iflittikçe insan›n savaflmak için soka€a dökülece- lumun çökmeden ya da patlamadan ayakta kala- bakaca€›z” türünden içi bofl bir konuflma yap- €i geliyor. Bu siyasal tart›fl- bilece€ine inanm›yorum. Böylesi gelir mak mecburiyeti hissetti. (gülüyor) Peflpefle iki malar›n ötesinde, Amerikan Alt s›n›flar alenen uçurumlar›yla ve gelece€e dair beklen- görev süresince, sekiz y›l boyunca yoksulluk ekonomisi 1980’lerde, pek hakir görülüyor, tisizlikle uyumlu ve birlik içinde bir dikkatini çekmemiflti! Her neyse, k›sacas›, ben çok ifl alan›n›n ülke d›fl›na orta s›n›flar›n toplum yarat›lamaz. ‹nsanlar iyice öf- gözlerden uzak tutulan bir dünya hakk›nda ya- kayd›r›ld›€›, post-endüstri- bo€az› s›k›l›yor, kelenseydi ve mümkünse öfkelerini z›yorum. Belki bu biraz çocuklu€umla, anne- yel dönemde çöküfle geçme- bir tek plütokrasi do€ru hedefe yöneltseydi, belki olum- min ve babam›n yaflad›€› hayata duydu€um ye bafllad›. Amerikal›lar›n faydalan›yor lu bir hatta yönelebilirdik. Ama öyle sayg›y› gösterme iste€imle de ba€lant›l›. fiark› ço€u otuz y›ld›r resesyon bu sistemden. olmad›. ‹çinde bulundu€umuz durum yazmak benim için bir anlamda onlar›n yaflad›k- ma€duru. ‹nternet ekono- Günümüzün en bende hüsran duygusu uyand›r›yor ve lar›n› sayg›yla anman›n, kendime, hayat›m›n ve misi balonundan çok küçük temel siyasal çok öfkelendiriyor. müzi€imin kökenlerine sad›k kalman›n da bir bir kesim faydaland›, ayn› meselesi flu: “The Promise”de ma€luplar için söy- yolu. Hiçbir zaman büyük soyut ve teorik fikir- fley gayr›menkul balonu için Ekonomik ve politik lüyorsunuz. Baflar›n›za, ününüze ra€- ler hakk›nda flark› yazmad›m da, söylemedim de geçerli. Günümüzün sistemi tekrar men ya da belki o yüzden, içinden de, mümkün oldu€unca uzak durmaya çal›fl›yo- ekonomik örgütlenmesi s›- halk›n hizmetinde geldi€iniz iflçi s›n›f›na karfl› kendinizi rum iri laflardan. fiark›yazarl›€›ndaki hedefim radan insanlar› hesaba kat- ve kamu yarar›na hep sorumlu hissediyorsunuz gibi… insanlara siyasal ya da ahlâkî bir program sun- m›yor. Kamunun paras›yla iflleyecek Bafllang›çta, flark›yazarl›€›nda ilgimi mak de€il; flark›yazarl›€›m, kazand›€›m para ne bankalar kurtar›ld›. Evet, öf- hale getirmek çeken, kendi hikâyemi anlatmak, bana olursa olsun, ne oldu€umla, kim oldu€umla kelenmek için çok çok se- üzere nas›l dokunan konulardan bahsetmekti. Ha- ba€lant›l›. Akl›ma Jacques Tourneur’ün geçmifli- bep var. dönüfltürece€iz? yatlar›m›za, ailemin hayat›na cesaret ne yakalanan bir adam› hikâye etti€i “Out Of Siz de Obama’dan hayal k›- veren, bizi harekete geçiren saikleri The Past” filmi geliyor. Müzisyenli€i, flark› söy- r›kl›€›na u€rayanlardan m›s›n›z? anlamak istiyordum. Yazarken çok mahrem, lemeyi seçerek çocuklu€umun en a€›r, en zor Daha az uzlaflmac› davranmas›n› isterdim tabii, çok flahsî bir noktadan hareket ettim. Sonra ün- yanlar›ndan kurtulmaya çal›flt›m, ama insan ama hâlâ Baflkan’›n yan›nday›m. fiu anki sorunlar lenmeye bafllay›nca, “sa€ kalan›n suçluluk duy- geçmiflinden kurtulam›yor; geçmifliniz sizin içi- öylesine büyük boyutta ki, bir baflkan›n hareket gusu” beni de çarpm›fl olabilir; flöyle düflünün, nizde yafl›yor.

B‹R+B‹R | 42 | KASIM-ARALIK 2010

44 chicha libreyg.qxd 12/1/10 2:47 PM Page 2

‹lk defa ne zaman tatt›n›z chicha’y›? Ol›v›er: Ad›n› bir tarzdan al›yor ve bu en kötü fley oldu€unu düflünüyoruz. Bir Ol›v›er Conan: Valla geçen y›l tatt›m, da müzi€i s›n›rland›r›yor. Daha önce- de Alman iflgali var. (gülüyor) Film, daha önce hiç içmemifltim. Grupta Ne- sinde bir proje olarak ç›km›flt›k yola, Montmartre’da çekilmiflti. Barbès ora- il’den baflka chicha içen bir tek ben va- ad›m›z› da Kuzey Amerika’da yaz ya on blok uzakta. “Amélie”, tertemiz r›m. (gülüyor) kamplar›nda ve bar›fl yürüyüfllerinde bir Paris’te geçen nostaljik bir hikâyeyi CHICHA LIBRE Ne›l Ochoa: Ben Venezüellal›y›m, söylenen “Kumbaya My Lord”dan apar- anlat›r. Çok rahats›z edici, çünkü Pa- chicha içerek büyüdüm, tarak Cumbia My Lord koymufltuk. Bu ris’te hiçbir zaman varolmam›fl bir fleye memlekete gitti€imde hâ- da benden ç›kan kötü bir fikirdi. fiaka duyulan nostaljiden bahsediyoruz. Ba- lâ severek içerim. Chicha, olsun diye koyduk o ismi, ama bir ay r›n ad›n› Amelie Must Die (Amelie Öl- Güney Amerika, Karayip kulland›k. meli) da koyabilirdik. Amelie ifli bir mefhum. Her ülke- ‹spanyolca flark› söylerken aksan›n›z Fransa’daki çocukluk y›llar›n›z nas›ld›? nin kendi chic- pek fire vermiyor. Ol›v›er: ‹ki mahalle aras›nda büyü- ha’s› var. Ol›v›er: ‹spanyolcay› flark›lardan ve düm, annemin ve babam›n mahallele- Esasen iki türü Latin Amerika seyahatlerinden ö€ren- ri: Montparnasse ve Place de Clichy. vard›r, biri m›- di€im kadar›yla biliyorum. Konuflurken Babam›n evi Avrupa’daki en büyük Zen must die s›rdan yap›l›r, hâlâ feci gramer hatalar› yap›yorum. tap›na€›n›n tepesindeydi. Dinden ko- di€eri pirinç- Nihayetinde bir “gringo”yum. (gülüyor) puflum böyle oldu. (gülüyor) Büyük ‹ki y›l önce ten. Fermante edilmifline “chicha andi- Frans›z›m ve ABD’de yafl›yorum, hep Zen gurusu Deshimaru’yla ayn› bina- “Sonido Amazónico” na” denir, çocukken pek sevmezdim bir yabanc›y›m. Asl›nda teknik olarak dayd›k; o zaman›n resmî Zen tap›na€›- albümleriyle onu. Bir de mor m›s›rdan yap›lan gringo olamam, çünkü gringo Ameri- n›n baflpiskoposu gibiydi, dünyan›n Chicha Libre’ye “chicha morada” var. Chicha içip sar- kal›d›r. Ama sen de bir gringosun asl›n- çeflitli yerlerinden elçiler gelirdi ziyare- kulak kesilmifltik. hofl olmak bizim oran›n kültüründe da Neil. tine. Öldü€ünde bütün televizyonlar G›rg›r flamata, yoktur. Ne›l: Evet, hiçbir yere ait olmama his- yay›n yapt›. Fakat eve giderken uzun chicha, üstüne Ol›v›er: Chicha morada Coca-Cola gi- sim var. Venezüella’ya gitti€imde de sar› saçl› k›zlar olurdu yan›nda, dokuz bir de Erik Satie bi bir fley, her yerde bulabilirsiniz. Gü- hiçbir yere ait de€ilim. Ben de art›k ak- yafl›nda bir çocuk olarak bir türlü an- ve Joe Dassin’li zel bir içki. Chica de jora da pek leziz sanl› konufluyorum. Amerika’daki His- lam veremiyordum bu ifle. Hep merdi- albümle yuvarlan›p oluyor. Benim içti€im sadece bir gün panikler Spanglish denen dili veni kullan›rd›, asla asansöre binmezdi. gittik. Bant dergisi fermante edilmiflti. Büyük partilerde konufluyor. Ben de onlarla anlaflabil- Çok multikültürel, de€il mi? (gülüyor) sayesinde dünya falan iyice sarhofl olmak isteyenler üç mek için dilimi bozdum. Vincent’›n büyüdü€ü Belleville gerçek- gözüyle Ghetto’da gün fermante ediyormufl. Ve sonunda Plak flirketinizin ve iflletti€iniz kulübün ten çokkültürlü bir mahalle; gerçek Pa- izlemek de nasip muhtemelen nallar› dikiyorsun. Öte ad› Barbès. Barbès, Paris’te bir mahal- ris diyebiliriz. Çinli, Yahudi, Arap, oldu. Konserin yandan çok kokuyor. le. Chicha Libre’nin Frans›z tayfas› ora- herkes oradad›r. Ama art›k Paris de€ifl- ard›ndan grubun Kimler chicha içer Peru’da? da m› büyüdü? ti. Place de Clichy bile daha orta s›n›f beyni Olivier Ol›v›er: Tipik bir Ant Da€lar› içkisi. Ol›v›er: Hay›r, orada büyümedik. Bir bir hal ald›, hatta Barbès bile öyle oldu. Conan ve Büyük flehirde da€l›k bölgelerden gelen metro istasyonu ismi arad›k, o ç›kt›. Müzikle iliflkiniz nas›ld› o y›llarda? perküsyon bir sürü göçmen oldu€u için Lima’n›n Öte yandan, Barbès çokkültürlü bir Ol›v›er: Benim müzikle aram pek iyi sorumlusu her yan›nda bulmak mümkün. mahalle. Ayr›ca kelimenin içinde bar de€ildi. Bu ifllere geç bafllad›m, 18-20 Neil Ochoa’n›n Müzikle nas›l iliflkilendirilmifl? da var, o da iyi oldu. Bizim kulübün ye- yafllar›mda. O y›llarda Paris’te her taraf- kap›s›n› çald›k, Ol›v›er: Cumbia’lar ‘60’l› y›llarda po- rinde eskiden bir berber varm›fl. Fran- ta Arap müzi€i vard›; Ümmü Gülsüm, ‘60’lar Peru’sunun püler olmaya bafllam›fl. ‹lk meflhur flar- s›zcada aksan› kald›r›p okursan›z Edith Piaf kadar meflhurdu. Latin mü- ba€r›ndan ve k›n›n ad› “La Chichera”. Bu müzik de o “barb” okunuyor, sakal demek. Pek en- zi€ine ilgi duymam farkl› bir nedenden cumbia’dan kopan flark›n›n ad›n› alm›fl, popülerlefltikçe teresan olmad›€›n›n fark›nday›z, ama oldu. Çok yak›n arkadafllar›m Venezü- “Bat› esintili özgün müzi€i içkiyle bir anmaya bafllam›fllar. en az›ndan komik bir hikâye. ellal›yd›. Büyük bir Latin müzi€i plak müzik” chicha’ya Siz de bu nedenle mi kokteyl ismine Barbès’in kültürel zenginli€ine de bir koleksiyonlar› vard›. Chicha’ya oradan dair hasb›hal ettik. benzeyen bu ad› verdiniz gruba? referans var, de€il mi? ›s›nm›fl›m demek. 16-17 yafllar›ndayken Söyleflimize bir içki Ol›v›er: (gülüyor) Çok cahilce bir se- Ol›v›er: Tabii ki. Ayr›ca Barbès’in Pa- Clash ve Durutti Column da dinlerdim. olarak chicha efllik çimdi. Piflman›m böyle bir isim seçti€i- ris’teki anti-Amélie durumu temsil edi- Ne›l: Meflhur bir cumbia flark›s›, Ro- etmedi ama, miz için. yor olmas› da önemli bir faktör. dolfo y su Típica’n›n söyledi€i “La Cole- memleketimizin Neden? “Amélie” filminin Paris’in bafl›na gelen giala” Nescafé reklam›nda de aslanlar gibi rak›s› var...

Söylefli: Çi€dem Öztürk 44 chicha libreyg.qxd 12/1/10 2:47 PM Page 3

kullan›lm›flt›, Avrupal›lar cumbia’y› gerekmiyor. Komik bir aksan›m ola- böyle ö€rendi. Ama cumbia olarak bilir, ama yanl›fl bir ifl yapm›yorum. de€il. ‘80’lerde Gary Low diye bir Mesela, Nat King Cole’un feci bir ak- adam bu flark›n›n disko funky versi- san› vard› ve ‹spanyolca flark› söyle- yonunu yapt›, öyle meflhur oldu di€i dönemde ‹spanyolca konuflulan Anglo dünyas›nda. Cumbia, Kolom- bütün ülkelerde çok meflhurdu. Ben biya menfleli, Güney Amerika’n›n es- de çok severim. ki bir müzik gelene€i. fiimdi bu Chicha toplamalar› bir fleyi tetikledi gelene€in içinde yer alan chicha ha- mi müzik dünyas›nda? reketi genç müzisyenler taraf›ndan Ol›v›er: O kadar büyük bir etkisi yeni bir yaklafl›mla tekrar ele al›n›- olaca€›n› düflünmüyorum. Ama etki- yor, ama bu özgün cumbia de€il. lenen, ilham alanlar var, baz› gita- Siz geleneksel halini mi tercih edi- ristlerin çok etkileyici buldu€unu yorsunuz? Cumbia’n›n popülerlefl- duyuyorum. Önemli bir tür olma yo- mesini nas›l yorumluyorsunuz? lunda ilerliyor. Umar›m öyle olur, Ne›l: Genç nesil ritmin özünü, iflin zik yeniden üretiliyordu. Mesela züyle bak›yorlar. Biz de Amerikan Brezilya’daki tropicalia, Kongo’daki zengin taraf›n› ald›. Ama flark›lar› Brezilya’da favelalar›n kendine has ba€lam› içinde yafl›yoruz ne yaz›k ki. soukous gibi. Franz Ferdinand kon- parçal›yorlar, geriye bir fley kalm›- bir müzi€i var. Sambayla alâkas› yok “The Roots of Chicha - Psychedelic serlerde “Ya se ha muerto mi abue- yor. Cumbia’da flark› vard›r, genellik- ama, hiphop da yap›yorlar. Arjan- Cumbias From Peru” ad›n› verdi€i- lo” diye bir cumbia’n›n cover’›n› le aflk ve keder flark›lar›, gündelik tin’de cumbia villera var. Peru’daki niz iki toplama albüm ç›kard›n›z. yap›yor. Franz Ferdinand’›n bunu yaflam hakk›nda flark›lar, iflçilerin chicha da bu durumun bir parças›. Nas›l karar verdiniz bu albümleri çalmas› müzikte neyi de€ifltirir, bil- flark›lar›... Böyle göz önünde olmala- Do€al bir hareket bu. Ama gruba da- yapmaya? miyorum, ama yeni bir kaynak iflte. r› kötü bir fley de€il tabii, ama bura- hil oldu€umda iflin daha ticarî oldu- Ol›v›er: 2006’da Peru’ya seyahat et- Bence klasik rock’n’roll öldü, Vampi- da yeni bir yaklafl›m var. Küba €unu ve Anglo dünyaya yay›ld›€›n› ti€imde müzikten çok etkilenmifl- re Weekend gibi gruplar daha çok flark›lar›na oldu€u gibi, bütün gele- gördüm. Avrupal›lar salsay› nas›l tim. Chicha bir sürü popüler insana ulafl›yor. Onlar›n Afrika mü- neksel müziklerin bafl›na gelen de sevdilerse bunu da sevdiler. Biraz da sound’u içeren çok orijinal bir mü- zi€iyle yapt›klar› chicha’yla da yap›- asl›nda bu. dalgam› geçiyorum asl›nda. Seneler- zikti. Bir arkadafl›m “bu flark›lardan labilir. Ya da ‹stanbul’a gelmemize Ol›v›er: Ama bu birden olmad› ki. dir bu ifli yap›yorsun, birden biri bu- bir toplama albüm yapmal›s›n” diye- vesile olan Dengue Fever’› örnek ve- Mesela Meksika’da cumbia ‘60’larda luyor ve dünyay› keflfetmifl oluyor. rek beni Frans›z bir plak flirketiyle rebiliriz. çok meflhur oldu, fakat daha çok Mi- Ara s›ra Olivier’ye, sen chicha’n›n Ry buluflturdu, ama oradan bir fley ç›k- Perulu bir yerel müzisyenle ilgili bir ke Laure’nin yapt›€› ucuz flark›larla. Cooder’›s›n diye tak›l›yorum. mad›. Ben de ifli kendi kendime ko- belgesel projeniz oldu€unu duyduk. fiimdi Bomba Estéreo gibi hip grup- Ol›v›er: Gittikçe daha tarmaya karar Ol›v›er: Bu yaz Haus der Kulturen lar bu ifle el att›. üzücü bir hal al›yor bu Birçok insan verdim. Be€enilir der Welt’ten gelen bir davetle Ber- Ne›l: Nostalji de var iflin içinde. Di- durum. Hakk›mda yaz›l- r’n’b’yi Britanyal› diye düflünüyor- lin’de çald›k. Festivalin ad› Wasser- €er yandan, tamam, “bu müzikle bü- m›fl, akademik dil ko- gruplardan dinledi. dum, ama tahmini- musik, tema da Tuna ve Amazon yüdüm, sevmiyordum, ama flimdi kan, nas›l da beyaz Böyle oluyor bu min çok ötesine nehirleri olunca, benden Amazon- cool geliyor, ben de ilgileniyorum” sömürgeci, nas›l da bir ifller. Blues da öyle. geçti. Yüz binlerce lar’dan bir flark›c› önermemi istedi- durumu da var. Bu, Anglo dünyas›- Ry Cooder oldu€umu Biz de cumbia’n›n insan dinledi ilk al- ler. Ben de yeni keflfetti€im Ranil’i n›n cumbia’yla ilk buluflmas›. Salsa- anlatan bir yaz› okudum. Beatles’›y›z iflte. bümü. önerdim. Peru’nun ya€mur ormanla- da da ayn› fley oldu; flimdiki salsa Ne›l: Bu her yerde olu- Peru’dan albümler- r›ndaki Iquitos flehrinden eski bir eskisinden çok farkl›. yor. Birden endüstri keflfediyor! Ce- le geldi€inizde Brooklyn’de chicha müzisyen. Onunla on gün çekim Ol›v›er: Birçok insan r’n’b’yi Britan- saria Evora da, Susana Baca da ayr› çalan birilerinin pefline düfltünüz yapt›k. Çok enteresan bir karakter. yal› gruplardan dinledi. Böyle oluyor ayr› yerlerden geliyorlar. Y›llard›r bu mü? Klasik bir müzisyen olarak yola ç›k- bu ifller. Blues da öyle. Biz de cumbi- iflle u€raflan birileri nihayet ilgi gör- Ol›v›er: Denedim, ama kimseyi bu- m›fl, sonra ö€retmen olup orman a’n›n Beatles’›y›z iflte. (gülüyor) dü diyorsun. Gringo buraya geldi! lamad›m. ‘70’lerden, ‘80’lerden ka- köylerine gitmifl, döndü€ünde bak- Köklere dair çok sorgulama yap›yor- Bu, endüstrinin do€as›. lan klasik chicha’n›n modas› m›fl cumbia alm›fl bafl›n› gidiyor, bir sunuz. Nas›l karar verdiniz gruba ka- Kulüp ve plak flirketi Barbès’de ne- geçmiflti. New York’ta yaflayan Peru- cumbia grubu kurmaya karar ver- t›lmaya? ler oluyor? lular –ki asl›nda New Jersey’de daha mifl. Sonunda grup Iquitos’un en Ne›l: Beni onlar zorlad›. ‹spanyolca Ol›v›er: Kulüple plak flirketi aras›n- çok Perulu yaflar– orta s›n›f ve pek meflhur iki cumbia grubundan biri konuflan birine, gerçek bir Latinoya da s›k› bir iliflki var, çünkü kulüpte chicha sevmiyorlar. Ama bayram olmufl, Ranil de kendi çap›nda bir ihtiyaçlar› vard›. (gülüyor) New çalan birçok sanatç› ayn› zamanda seyran gibi durumlar için eski grup- y›ld›z. Her zaman ba€›ms›z kalm›fl, York’ta çeflitli projelerde yer ald›m. flirketle çal›fl›yor. Kulüp New York’ta lar› konser vermek üzere davet edi- kendi plak flirketini kurmufl, sonra Öyle yobaz biri de€ilim. ‹flin iyi tara- oldu€undan, her fleye aç›k bir sahne. yorlar. Biz çalmaya bafllad›€›m›zda da radyosunu ve televizyon istasyo- f›, gruba kat›lmak bana bütün bu Bu s›ralar a€›rl›k cazda. Brass birçok Perulu gelip bizi dinledi, yeni nunu. Iquitos bafll› bafl›na çok ente- sorgulamalar› yapt›rd›. ‘90’lar›n so- band’ler de çal›yor, mesela ‹stanbul’a bir durumdu onlar için. Peru’da ba- resan bir flehir, Ranil ise flehrin nunda fiilili bir ekiple Gonzalo da gelen Slavic Soul Party her sal› s›nda baya€› yer ald›k, televizyona vücuda gelmifl hali gibi. Martínez y Sus Congas Pensantes sahnede. Barbès’te temsilî bir durum ç›kt›k. Daha çok Latin Amerikal›lar Bir söyleflide i-pod’unuzda Üç Hü- adl› bir elektronik cumbia projesin- var. Cazc›lar, klasikçiler, Balkan mü- ilgi duyuyor gruba. Olaya, “siz beyaz rel’den “Can›m Kurban”›n oldu€unu de yer ald›m. O projede, daha sonra zi€i yapanlar, New Orleans funk’›na Amerikal›s›n›z, cumbia söylüyorsu- okuduk. Buralardan bildi€iniz, dinle- Señor Coconut’› kuran Atom Heart tak›lanlar... Hep melez ifller var, saf nuz, bu çok yanl›fl” diye yaklaflm›- di€iniz baflka birileri var m›? (Uwe Schmidt) ve fiili’nin meflhur bir fley bulmak zor. Birbirleriyle de yorlar. Bu çok Amerikanvarî ve ›rkç› Ol›v›er: Hafiye gibisiniz. (gülü- rock grubu Los Prisioneros’tan Jorge çal›yorlar. Atölyeler oluyor. Rock ha- bir durufl. Küba’da 1930’larda plak yor) Shuffle yap›nca, aletteki Ana- Gonzáles vard›. Rock dünyas›ndan ricinde her fley var diyelim. yay›nlanmaya bafllanal› beri Pan-La- dolu rock toplamas›n›n içinden bir ekipti, ama cumbia’larla büyü- Chicha Libre de asl›nda rock’n’roll tin Amerikan bir durum geliflti. Biz ç›km›flt›, o toplamada çok be€endi- müfllerdi. Böylece, Güney Ameri- yap›yor genifl tan›m›yla. elbette bu müzi€i yapan gringolar›z, €im flark›lar var. Buralar›n müzi€i- ka’da bu ifllerin nas›l yürüdü€ünü de Ol›v›er: Amerikan ba€lam›nda, ama ‹spanyolca flark› söylemek için ni pek bilmiyorum asl›nda, anlam›fl oldum. fiehirden al›nan mü- “rock grubuyuz” dedi€imde deli gö- illâ ki ‹spanyolcan›n anadilin olmas› ö€renece€im.

B‹R+B‹R | 45 | KASIM-ARALIK 2010 46 Kafadaryg.qxd 12/1/10 2:58 PM Page 2

TANGLED UP IN BLUE (Bob Dylan, “Blood On The boyunca ‹stanbul’u ve imparatorlu€u yönetiyor. Tracks”) O gece orada kendini bulmufl insanlar›n muazzam bir kül- Cemal Kafadar: Tan›mamama imkân yok. Böyle bir “ta- tür birikimi var. fiu an için çok fazla bilmedi€imiz (çünkü n›mamaya imkân olmayanlar” kategorisi var. Sesini duy- çok ciddiye al›nm›fl de€il) bir siyasî kültür birikimi var. du€umuz anda “vaaayy!” dedi€imiz insanlar vard›r ya... Havadaki isyan, baflkald›r›, devrim ise bilhassa anlamak is- Nereden, hangi telden gelir o? Bob Dylan hâlâ var, kendi- tedi€imiz, daha önce konufltu€umuz isyanlar sürecinde ni yenileyebildi€i için var tabii. Siyasî taraf› hep tart›fl›l›r geliflmifl; Celâlîler döneminden, hatta daha öncesinden TEFR‹KA: ya Bob Dylan’›n, kimisi hiç hazzetmez o yüzden. Belli bir Anadolu’nun k›rsal kesiminden gelen düzene isyan ya da CEMAL KAFADAR’LA siyasî çizgi izlemedi, H›ristiyan bir dönem geçirdi falan... kadere baflkald›r› temas›n› iflleyen bir birikim var. O biri- fiARKILI TAR‹H (7) Beni bunlar hiç rahats›z etmiyor. Bilâkis, siyasetle o mesa- kim gelmifl flehirlileflmifl, birtak›m somut siyasî hareket- lerle bir tecrübe kazanm›fl. Öyle çapulcu, ayak tak›m› ya da haflerat gibi kelimelerin yakalayamad›€›, hakk›n› vere- medi€i bir fley var. O insanlar ciddi bir siyasî birikime sahip. Bir kara delik Patrona Halil’in biyografisinden bakal›m o birikime. Sah- neye ilk ç›k›fl› 1720; Nifl ve Vidin’deki ayaklanmalarda yer al›yor. Tefrikam›z›n feli iliflkisi hofluma da gidiyor. 1960’larda, kültür adam›n›n 18. yüzy›l sonunda, 19. yüzy›l bafl›nda âyân aras›nda Paz- yedinci bölümünde siyasete birebir angaje olmas› beklentisinin yaratt›€› aca- vanto€lu diye biri var, kökeni yeniçeri; âyân olmuflsa dahi, Bob Dylan eflli€inde yip bir tahakküm vard›. Köreltti de birçok insan› bu. Bob yeniçerilikten o tarafa geçmifl. Pazvanto€lu’nun da Patrona Halil Dylan hiç kulak asmad› o beklentiye, kendi kafas›na göre merkezi Vidin. vakas›na tak›ld›. Onun için de hata yapt›, flunu yapt›, bunu yapt› Ad›n›n tayfal›k yapt›€› Patrona gemisinden geldi€i söyle- odaklan›yoruz. denebilir ama, hangimiz yapm›yoruz ki? Bob Dylan Bob niyor, ama ‹ngilizce kaynaklar Patrona sözcü€ü için “Vice Dylan’d›r sonuç olarak. Müzi€inin t›n›s›yla bir kere özgür- Admiral” (koramiral) karfl›l›€› veriyor –yandafllar›n›n o Söylefli: Yücel Göktürk - lükleri, yeni bir dünya aray›fl›n› ça€r›flt›r›r. fiu dize de çok lâkab› uygun gördükleri belirterek. Ulafl Özdemir güzel de€il mi: “Like it was written in my soul from me to Osmanl› düzeni içinde öyle bir mevkiye eriflmiflli€i yok you” (Sana benim ruhumda yaz›lm›fl gibi). hakikaten. Ama lâkab› öyle, denizcilik hiyerarflisindeki o “Yazan flair bir ‹talyan / On üçüncü yüzy›ldan” (“Written makam yak›flt›r›l›yor kendisine. by an Italian poet / From the thirteenth century”). Küçümsemek için tellâkl›€› vurgulan›yor. Yeniçerilikten Dante’yi mi kastediyor acaba? “13. yüzy›l›n bir ‹talyan flai- ayr›ld›ktan sonra çeflitli ifller yap›yor, tellâkl›k bunlardan ri” laf› Dylan’›n a€z›na yak›fl›r, s›r›tmaz. Popa kadar aç›lan biri. Seyyar sat›c›l›€› da var. Ansiklopedik kaynaklar flöyle bir müzik kültürünün içinden gelip de onun kadar ciddi anlat›yor Patrona’y›: “‹stanbul’a döndükten sonra pek çok fliir ve kültür insan› olmak acayip zor bir ifl, s›r›tmadan bu- yeniçeri gibi esnafl›k, tellâkl›k yapmaya bafllad›. Gündüz- nu yapabilmek... Bana kal›rsa, çok iyi bir flair. leri sokak sokak dolaflarak yüksük, i€ne ve iplik satmak- Mevzumuz itibariyle bizim alt›n› çizdi€imiz dizeler flunlar: ta, akflamlar› ise kazand›€› paray› Galata meyhanelerinde “There was music in the cafes at night / And revolution harcayarak...” in the air”.Geçen say›n›n Arzuhal’inde flöyle çevirmifltik: Daha önce sözünü etti€imiz bekârlar›n ço€unun maceras›- “Geceleyin kahvelerde musiki / Semada ihtilâl nefesi.” na benziyor. Bir flekilde yeniçeri oca€›na kapa€› at›p orada 13. yüzy›l›n ‹talyan flairinden geçelim 18. yüzy›l›n Osmanl› bir süre kald›ktan sonra tellâkl›k, seyyar sat›c›l›k, kahveci- flairlerine. Ve geceleri müzik olan kahvelerden birine, Ha- lik vs., buldu€u herhangi bir ifli, herhangi bir ekmek kap›- liç k›y›s›ndaki Çardak kahvesine. Çardak, o dönemde bir- s›n› de€erlendiriyor. çok benzeri bulunan çalg›l› kahvelerden biri, ama Bu arada, ilginç bir yan bilgi: “Yannaki adl› Rum kasap” di€erlerinden fark›, çok önemli bir tarihî rol oynam›fl ol- yak›n dostu. mas›. 1730’un 28 Eylül gecesi Çardak’ta toplanan, Köro€- Evet. Onu zaten k›sa bir süre için ya Eflâk’›n ya Bo€dan’›n lu’ndan türküler çal›p söyleyen 30 kifli, Osmanl› tarihinin voyvodal›€›na tayin ediyor... gördü€ü en büyük isyanlardan birini bafllat›yor ve 49 gün Bunu sultana kabul ettiriyor, fakat Yannaki istemiyor... Foto€raf: fiahan Nuho€lu Foto€raf: 46 Kafadaryg.qxd 12/1/10 2:58 PM Page 3

Bu tabii afla€›lay›c› bir flekilde anlat›l›yor: “Ef- lant›lar bu Çardak kahvehanesinde bafllam›flt›.” silsilesinde –ki çok çok iyi örnekleri var– en iyi- lâk’a kasaptan voyvoda olur mu! Bunlar hep Fe- Ard›ndan flöyle bir sahne anlat›yor: “Afl›k ‹badî lerden, en sofistike, en entelektüellerdendir. ner aristokrasisinden gelir” diye itiraz ediyorlar. saz›n› eline ald› ve Köro€lu türküleri söylemeye Frans›z ihtilâliyle ilgili yazd›klar› hâlâ tahlil edil- Patrona da güya –mant›k do€ru olabilir ama, bafllad›. Araya kendi sözlerini de katt›: ‘Davaya medi mesela. 1810’larda, ‘20’lerde yaz›yor. O s›- onun bu flekilde ifade etmifl olabilece€ini san- ç›karlar döner mi geri / Hem Patrona Halil iken rada, Avrupa’ya dönüp bakt›€›nda, en önemli m›yorum– “ya ne farkeder, o da Rum, bu da rehberi’...” olay Frans›z ihtilâli ve ard›ndan gelen Napoléon Rum” diye cevap veriyor. O dönemde, Fenerlile- Bir flehir âfl›k edebiyat›ndan gelen, bir de k›rsal döneminin yaratt›€› büyük dönüflümler. Hane- rin o göreve atanmas›ndaki kilit unsur Orto- kesimin âfl›k edebiyat›ndan beslenen bir kültür- danlar›n birbiri ard›na kalkmas› ya da tehdit alt›- doks olmalar›; Osmanl›lar Do€u Avrupa’da leri vard› o insanlar›n. Köro€lu okunur muhak- na düflmesi, kendilerini savunmalar›, dolay›s›yla, Ortodoks dünyas›n›n, bilhassa Rusya’n›n yük- kak, Pîr Sultan okunmufl olabilir. Tabii o günün Avrupa’da cereyan eden içsavafllar vs., fianizâde seldi€inin fark›na var›yorlar. Eflâk-Bo€dan voy- büyük flairleri muhakkak okunuyor... –ve asl›nda Osmanl› ayd›nlar›n›n hepsi– bunla- vodal›€›ndan önce, 17. yüzy›lda Rusya’ya Koçu’nun ifadesiyle, “Çardak kahvesinin son r›n fark›nda, halktan da bence çok insan fark›n- yollad›klar› elçilik heyetlerinde de genellikle ‹s- sahibi 56. Orta çorbac›s› halk flairi Galatal› Hü- da. Ayr›ca, oturuyor, uzun uzun da kaleme al›yor tanbul Rum Ortodokslar› oluyor. Yine Eflâk- seyin A€a olmufltu.”Koçu’dan bir al›nt› daha: fianizâde. Frans›z ihtilâline k›smen de olsa sem- Bo€dan voyvodal›€›ndan önce, saray›n “Çardak kahvesi tam yüzy›l yaflad› ve 1826’da patiyle yaklaflanlar var, anlamaya çal›flanlar var, bafltercümanl›k görevini ‹stanbullu Rum Orto- yeniçeri oca€›n›n kald›r›ld›€› Vaka-i Hayriye’de bir de bodoslama karfl› ç›kanlar var. fianizâde ke- dokslara vermeye bafll›yorlar. Ortodoks dünyas› evvela kapat›ld›, birkaç gün sonra da temelleri- sinlikle karfl› ç›kanlardan de€il. Ayr›ca, çok büyüyor; Osmanl›lar›n bir devlet politikas› bu. ne var›ncaya y›kt›r›ld›.” önemli bir hekim, çok ciddi bir Ama Fener beylerinden olmak gibi, tarihin ka- II. Mahmut yeniçerilerin izini Marquez’e t›p kitab› var. Modern t›bb›n Os- dim derinliklerinden gelen bir kriter yok bu ko- dahi b›rakmak istemiyor. ‹nsan- soruyorlar manl›-Türk ça€dafllaflma hikâyesi- nuda. Patrona Yannaki’yi o mevkide görmek lar yeniçeri laf›n› etmeye kor- “ateist misin?” diye. ne giriflindeki en önemli istiyor, niye görmesin? (gülüyor) Yannaki kim- kuyor. Kelimenin kendisi “Evet ama, Katolik figürlerden biri. 1826 ile birlikte mifl, çok merak ediyor insan. Ama dönemin sos- tehlikeli oluyor. Öyle belgeler ateistim” diyor. bafl› belaya girenlerin aras›nda yal iliflkileri üzerine baya€› bir fikir veriyor bu. var. Yeniçerili€in laf› konuflulu- Önemli bir böyle insanlar da var. “Çapulcu Tellâk gibi, seyyar sat›c› gibi bir katman› konufl- yor diye Antep’ten, Halep’ten fley söylüyor. sürüsü yok oldu gitti” anlat›s›nda mak yetmiyor, bu ortam›n ayn› zamanda çok- mektuplar geliyor saraya. ‹nsan›n kültürel hiç, hiç, hiç yeri olmayacaklar var. kültürlü, çokdilli bir ortam oldu€unu rahatl›kla ‹fli sadece ‹stanbul’la b›rakm›- formasyonu, kökeni, O anlat› zaten yanl›fl ama... Daha söyleyebiliriz. Nitekim, 1826’da öldürülen yeni- yorlar, 1826’da Hac›bektafl’a çocukluktan gelen önce konuflmufltuk, Kethüdâzâde çerilerin baz›lar›n›n kollar›nda haç dövmesi bu- cami yap›l›yor. O gün bugündür duyarl›l›klar… Ârif’in menâk›pnâmesindeki “ye- lunuyor. Alevî toplumu o camiyi kald›rt- Dindar bir niçeri günlerinde gidip erganon Patrona ve çevresindeki Müslümanlar›n da, ki- mak istiyor. perspektiften dinlerdik” cümlesi az buz bir tabî anlamda Müslüman olduklar›n› söylemek Tabii, malûm, Abdal Musa der- bak›nca ateist tek cümle de€il; hele II. Mahmut dö- zor. ‹slâmî düsturlar› kaale almadan yafl›yorlar. gâh› filan kapat›l›yor, ya da bir fley. Asl›nda, neminde bu cümlenin edilmesi... Evet, ama çok genifl anlam›nda Müslümanl›€›n Nakflîlere veriliyor. Abdal Musa ateizm de çok Çardak kahvesine dönersek... içinde görüyorum ben onlar›. fiuna benziyor: dergâh› kapat›ld›€›nda müsade- karmafl›k, tarih Bir parantez açay›m m›? Mars- Marquez’e soruyorlar “ateist misin?” diye, “evet re edilen mallar›n, kitaplar da- boyunca ne hall McLuhan geldi akl›ma, “the ama, Katolik ateistim” diyor. (gülüyor) Önemli hil, listesi var Baflbakanl›k versiyonlar› var. medium is the message” (me- bir fley söylüyor. ‹nsan›n kültürel formasyonu, arflivinde; ciddi bir kütüphanesi dyum mesaj›n kendisidir) cümle- kökeni, çocuklu€undan gelen duyarl›l›klar, koz- var dergâh›n. Abdal Musa dergâh›n› konuflunca si var ya, tabii önce çok abart›ld›€› için sonra mos hakk›nda varsay›mlar... Genellikle, dindar insanlar›n ilk akl›na gelen fley kütüphane de€il, ters yüz edildi ve önemsiz addedilmeye bafllan- bir perspektiften bak›nca ateist tek bir fley. As- ama Allahtan o kay›t var ve kalm›fl, çok ciddi bir d›. McLuhan’›n ad› baya€› silindi, halbuki çok l›nda, ateizm de çok karmafl›k, tarih boyunca ne kütüphaneleri var; onu da birileri okuyor. Ayn› güzel bir fley yakalam›flt›, o bu ara geri dönüyor. versiyonlar› var. Patrona’n›n ateist olup olmad›- fley bence muhakkak K›z›l Deli tekkesi için de Hakikaten, medyumun kendisinde büyük bir €›n› bilmiyoruz, onu demek istemiyorum zaten. geçerli. Herhalde 1826’da, belki daha önce yok kültür hareketi, yeni bir kültür ya da bir janr or- Ama bir flekilde, benim kafamda, tarihî bir oldu. Bal›m Sultan nas›l yetiflecek yoksa, müm- taya ç›kt›€›nda, o formun içinde ciddi bir içerik Müslümanl›€›n içinde. Ama maalesef, bütün kün mü? Ya da ondan sonra gelenler... bar›n›yor ya da içerik o formla birlikte geliyor. bunlar tarihsiz ve talihsiz, “bilmem kimin tan›- 1826 deyince bir katliamdan söz ediyoruz, ama Dolay›s›yla, kahveyi de öyle düflünürsek, “medi- m›na göre bu budur, bu de€ildir”e dönüflüyor. sadece binlerce insan katledilmiyor, çok vahfli um is the message”. (gülüyor) Burada da bütün Neyse... En az›ndan, Patrona koluna haç döv- bir kültür katliam› da yap›l›yor. o dü€melere basm›fl Dylan. Müzik, kahve, gece mesi yapt›rmayacakt›r, ama bir arkadafl›, Yanna- Orada tabii daha çok Bektâflilik üzerinden hare- ve devrim... (gülüyor) 28 Eylül gecesi önce Çar- ki mesela, yapt›rabilir. ket ediliyor. Devlet aç›s›ndan Bektâfli tekkeleri o dak kahvesinde, sonra hamamda toplan›yorlar. Çardak kahvesinin sahibi Ali Usta eski bir yeni- kültürün en tehlikeli temsilcileri. Orada “çapul- Dolay›s›yla, anlat› da flöyle: Çapulcular, hamam çeri, 56. Orta’dan. 56. Orta’n›n sembolü bir ka- cu” diyemeyece€in –“z›nd›k” diyebilirsin, “ber- tellâklar›, nerede toplanacaklar, tabii ki hamam- d›rga resmi; ressam› Antranik T›bir ad›nda bir bat herif” diyebilirsin, ama “çapulcu” da toplanacaklar... Daha önce de konuflmufltuk, Ermeni. Çardak kahvesinin sembolü de ayn› re- diyemeyece€in– adamlar var; diskurlar›, kitapla- hamam da bir “medium”. Gidip y›kan›p ç›k›lan sim; Patrona belki de o kad›rgan›n ad›. r›, yorumlar› olan adamlar. O yok ediliyor, devlet bir yer de€il. Orada sosyallefliyorsun, siyaset ko- ‹lginç bir ipucu olabilir bu... Ellialt›o€ullar› diye o kültürü tehlikeli görüyor. Befliktafl ‹lmiye Ce- nufluyorsun, fliir okuyorsun, at›fl›yorsun, dostluk bir aile var bugün Eminönü’nde, kendilerini son miyeti bunun en sofistike örne€i, çok acayip bir ediyorsun ya da güzel k›z bak›yorsun, o€luna yeniçeri a€as›na ba€l›yorlar. 56. Orta’dan biri müessese; hâlâ bence tam hakk› verilmifl de€il. gelin seçiyorsun. Hamam ve de berber dükkân- yeniçeri a€as› olmufl bir noktada ve sonradan ‹stanbul’un bir grup entelektüeli, kimi Bektâfli, lar› kahvehanelerin bir uzant›s› gibi. Hâlâ ber- Ellialt›o€ullar› diye bilinmifller, cumhuriyet dö- kimi belki de€il, muhibi; Bektâflili€e yak›n in- ber dükkânlar› buna benzer bir ifllev görür. neminde de Ellialt›o€ullar› soyad›n› alm›fllar. sanlar, belki hatta, formel anlamda tarikat haya- Spike Lee’nin “Barber Shop” filmi geldi akl›ma. fiöyle bir fliir hat›rl›yorum: “Çardak’taki 56 kah- t›n› fazla da sevmeyen tipler –öyle sezinliyorum. Her fley konufluluyor orada da, maçlardan siya- vesi, lebideryada muhabbet kafesi...” Bektâflilik buna müsaade ediyor tabii, daha “larj” sete, mahallenin güzellerinin bafl›na neler gel- O kahvede 1730’un 28 Eylül gecesi olanlar› bir kültür. Bak›yorsun, fianizâde Ataullah, Ket- di€ine... Daha önce konufltu€umuz Sansar Reflat Ekrem Koçu flöyle yaz›yor: “Son yeniçeri hüdâzâde Ârif Efendi... Çok önemli adamlar. fia- Mustafa hikâyesi de berber dükkân›nda geçiyor. ihtilâlinden evvel fitne ateflini uyand›racak top- nizâde Ataullah’›n tarihi, Osmanl› tarihleri Berber dükkân› da hamam gibi saatlerce vakit

B‹R+B‹R | 47 | KASIM-ARALIK 2010 46 Kafadaryg.qxd 12/1/10 2:58 PM Page 4

geçirilen, her türlü konunun konufluldu€u me- tafl›d›€› kisvenin flerefini ayak alt›na alm›fl süflî sine kadar giden bir isyan. Pazar hayat›yla ve ik- kânlar. Berber dükkânlar›nda ve hamamlarda ve rezil bir sap›kt›. Kahvehanelerde, bozahane- tisadiyatla ilgili bir sürü ciddi sorunun iç içe ayr›ca çok ciddi t›bbî müdahaleler yap›l›yor o lerde yatar kalkar bir esrarkeflti. Ak›l tahtas› ile geçti€i, aynen 1589 olay›ndaki gibi yine para dönemin t›p anlay›fl›na göre. Kahve dedi€imiz- birlikte ar ve haya damarlar› çatlakt›.”Bu Deli ta€flifli yap›ld›€› bir dönem. Paran›n de€eri bü- de bütün bu mekânlar› düflünmemiz lâz›m. Bu- ‹brahim, isyanc›lara kendisini flöyle sunuyor yük çapta düflürülünce maafll›lar ve esnaf çok ralarda cereyan eden, oluflan, ak›flan, dönüflen Koçu’ya göre: “Ulemây›, halk› ve cümle esnaf› rahats›z oluyor; köylüleri birebir ve ân›nda ilgi- bir kültür dünyas› ya da alt-kültür dünyas› var. bu bayrak alt›na ça€›rmak için size her fleyden lendirmiyor, uzun vadede onlara da çok doku- Patrona Halil isyan› Lâle Devri’ne son veren is- evvel okur-yazar, molla flekilli bir adam lâz›m. nuyor tabii ama, esas olarak flehir hayat›n›n bu yan. Sultan› (III. Ahmet) indirmeden önce, bir ‹flte ben geldim! Gelirken de aya€›mdan pabuç- iki unsuru mahvoluyor. Esnaf isyan bayra€› kal- isim listesi veriyorlar saraya. Sadrazam Nevfle- lar›m› att›m ki, sizlere yoldafl, ayakdafl oldu€um d›r›yor... Master tezimde “o s›rada çarfl› hayat›n› hirli Damat ‹brahim Pafla’yla birlikte toplam 37 malûmunuz olsun!” Koçu’nun kulland›€› s›fat- tahakküm alt›nda tutan yeniçeri cuntas›, yeni- yöneticinin idam›n› istiyorlar. Sultan bu talebi lar› eledi€imizde, ‹brahim Efendi, yeniçeri kah- çeri a€alar› cuntas› var” demifltim. Ama sonra kabul ediyor. Sadrazam› dahil 37 “kulunu” idam velerinin müdavimi bir müderris. Ve anlafl›lan o okudum, isyan sürecinde yeniçeriler a€alar›n- ediyor, ama kendisini kurtaram›yor, azlediliyor. ki, ‹slâmî bir hayat yaflam›yor. dan de€il, esnaftan yana tav›r tutuyorlar. Görev- Yerine I. Mahmut geçiyor. Böyle tipler var. Onlar›n da ulemâ içinde baflka lendirilmifl olmalar›na ra€men, esnaf isyan›n› ‹syanlara bakt›€›m›zda, birço€unda buna ben- iliflkileri var, ya do€rudan kat›lacaklar ya da en bast›rm›yorlar. ‹syan dedi€imiz olay çok kat- zer fleyler oluyor. Baz›s›nda isyan çok daha ça- az›ndan kapal› destek verecekler. Topkap› Sara- manl›, karmafl›k. Birçok tav›r insan›n isyanla il- buk durduruluyor; ya devlet gücünü öyle bir y›’nda bir belge okumufltum, tarihi 1730’lar gali- gili fikirlerini belirliyor, sadece kat›lmak veya koyuyor ki ortaya, daha ileri gidemeyece€ini dü- ba. Fatih camiinin oraya genç müderrisler ya da kat›lmamak diye özetlenecek bir olay de€il. Bu flünüyor baflkald›rmaya yönelmifl kifliler, ya da müderris adaylar› duvar yaz›lar› yaz›yorlar. Hü- tecrübeleri yaflayan insanlar da eminim bunun devlet onlara biraz taviz verdikten sonra ifl du- küm onlarla ilgili; “Bu berbat herifleri durdu- fark›nda. “Bizimle birlikte hareket etsinler.” ruluyor, çünkü zaten onun ötesine geçmeyi dü- run, sak›n böyle fleyler yapmas›nlar...” Duvar “Etmezler.” “O zaman en az›ndan kenarda dur- flünmüyorlar. Ama Genç Osman vakas›ndan yaz›s› olay› var yani, “yafte” diyorlar. Tabii ki sunlar, kar›flmas›nlar. Hatta belki dükkânlar›n› (1622) sonra en az›ndan, böyle bir halledilme- ulemâ dedi€imizde, henüz ulemâ olmam›fl, ama kapats›nlar...” Eminim bu müzakereler oluyor nin olabilece€ine dair bir bilgi ve kanaat var ar- o yöne do€ru giden kariyer çizgisine bafllam›fl 1730’da Çardak kahvesinde. t›k. O tecrübe yaflanm›fl, yola ç›k›ld›€›nda belki bir talebe tak›m› var. Onlar aras›nda da her tür- Ve Reflat Ekrem Koçu’nun deyifliyle, “o bald›r› sultan› halletmek düflünülmüyor ama, o isyan›n lü fikir var. Celâlîlerden önce meflhur Suhte is- ç›plaklar” 49 gün imparatorlu€u yönetiyor. Ar- nas›l geliflti€ine ba€l› olarak bir noktada bu ar- yanlar› var. Talebe çevreleri zaten tarih boyunca kalar›nda güçlü bir halk deste€i olmasa, böyle t›k siyasî tasavvurun içine düflebilecek bir fley, siyasal hareketliliklerin içinde bulunabiliyor. bir fley olabilir mi? çünkü geçmiflte örnekleri var, hele 1730’a geldi- Patrona isyan› gibi isyanlarda böyle çevreleri Bütün bu isyanlarda ciddi bir halk deste€i var. €imizde birbiri ard›na birkaç tane var: Genç Os- görebiliyoruz; daha yükselmifl, ulemâ kat›ndan fiehir halk›ndan konufluyoruz tabii, ama flehir man, Deli ‹brahim, IV. da insanlar olabiliyor o ittifaklar halk›n›n da ne menem bir fley oldu€una dair Mehmet, 1703 vakas›... Be- 1822’de devlet istiflare içinde. 1720’lerdeki esnaf kalk›flma- epey konufltuk. Bir de flu var, baflka flehirlerde flincisinde de ilk yola ç›kt›k- heyeti topluyor. Bütün s›ndan bahsetmifltik, 1730’da isyan- de bir fleyler oluyor. Onlardan söz edecek vakti- lar›nda ak›llar›nda sultan› yeniçeri ortalar›n›n c›lar esnafla da ittifak kuruyor. miz olmad›, ama Vidin’in laf› geçti. Halep’te ve halletmek olmayabilir ama, mütevellileri Esnaf deyince, zanaatkârlar› da an- Kudüs’te 18. yüzy›l›n bafllar›nda çok ciddi olay- tatmin olmad›klar› anda, is- ça€r›l›yor; 100 küsur lamak lâz›m herhalde. lar oluyor. Kudüs’te mesela, Patrona isyan›na yanc›lar için düflünülebile- insan. O olay üzerine Do€ru, bugün esnaf öyle anlafl›lm›- yak›n olaylar var. Patrona’dan az sonra ‹zmir’de cekler aras›nda; nitekim de ‹ngiliz elçisinin yor. Esnaf ve zanaatkârlar diyelim. var. O hareketlili€in hepsini konuflmaya vakti- öyle oluyor. söyledi€i çok Osmanl› esnaf deyince, hepsini kul- miz yetmez. Ama ‹stanbul’dan konuflmam›z çok 1703 ile 1730 aras›nda bü- ilginç: “Bütün orta lan›yor genellikle. Ehli h›ref geçiyor normal, sonuç olarak büyük hikâye payitahtta yük isyan var m›? mütevellileri ça€r›ld›. bazen. Herif kelimesi oradan geli- dönüyor. Bu isyanlarda, mahiyeti de€iflse de, de- Büyük isyan yok. ‹stanbul’da Ortalar›n her biri yor; h›ref zanaat demek. Master te- €iflik flekillerde karfl›m›za ç›kan bir halk deste€i orducu esnaf› ve dolay›s›yla esnafla içli d›fll› zimin konusu “Yeniçeri-esnaf kesinlikle var. Zaten isyanc›lar› tarif ettikleri ka- vergi toplama nedeniyle oldu€u için buna iliflkileri”ydi, en çok o iliflkiye bak- dar›yla, Osmanl› yazarlar›, onlar› “çapulcu” diye 1720’lerde esnaf›n bir kalk›fl- ‘halk meclisi’ m›flt›m. Dönüp isyanlar boyunca nitelemek ve afla€›lamakla u€raflt›klar›nda dahi ma giriflimi var. Zaten diyebiliriz.” neler buldu€uma bakt›m bir daha, bize sosyal tarihle ilgili çok güzel ipuçlar› veri- 1730’da Patrona isyan› s›ra- Çal›k Ahmet’in bütün isyanlarda benzeri bir yap› yorlar. “Arnavut, Kürt, Türk, Çingene, bir ifle ya- s›nda bu orducu esnaf› ve “Cumhur Cemiyeti” var. Yeniçeriler isyana yeltendikle- ramaz, arabac› tak›m›, tellâk, yankesici” gibi vergi meselesi gündemdeki demifl oldu€u fley 120 rinde esnaf aras›nda müttefik ar›- nitelemeleri ard› ard›na kullan›p kompozisyon konulardan biri. Çardak kah- y›l sonra flekillenmeye yorlar; ya buluyorlar ya hakk›nda bize baya€› bir fikir veriyorlar. (gülü- vesinde oturanlar›n bir k›s- bafllam›fl. bulam›yorlar. Bulurlarsa zaten bir- yor) Oradan ç›kan sonuç, bunlar›n sadece yeni- m› zaten esnafla çok yak›n, likte hareket ediyorlar, bulamazlar- çeri olmad›€›. ama esnaf dünyas›yla yeniçeri dünyas› tam ör- sa, en az›ndan, “aman esnafa sataflmay›n, Patrona Halil isyan›yla ilgili elimizde ne var? tüflmüyor. Bir k›sm› temas halinde, bir k›sm› da dokunmay›n, onlar› karfl›m›za almayal›m” tavr› Süreç nas›l iflledi, somut talepler nelerdi? daha önceki tecrübelerine ve 1720’lerde yafla- ortaya ç›k›yor. Bu bazen baflar›l› oluyor, bazen Çal›k Ahmet çok daha büyük bir taleple karfl›- nanlara dayanarak bir ittifak kurulabilece€ini olmuyor. Ama Çal›k Ahmet gibi, Kabakç› gibi is- m›za ç›k›yor gibi gözüküyor: Daha 1703’te düflünüyor. O noktada, eminim ittifaklar konu- yan liderlerinin bu konuda çok ciddi, hatta ken- “Cumhur Cemiyeti” laf› telaffuz edilmifl. Onu fluluyor Çardak kahvesinde o gece: “Ulemâdan di yandafllar›na karfl› bu nedenle çok fledit da yeni keflfettik, yaz›ya hiç geçmemiflti. 1730’a yan›m›za kimseyi alabilir miyiz?” Bu çok önem- davrand›klar›n› biliyoruz. Biri gidip dükkân kat›lanlar aras›nda 1703’ü yaflam›fl olanlar da li, çünkü meflrulaflt›r›c› ad›mlar› atmakta onla- ya€malarsa siyasî dengeleri bozacak, ayr›ca ah- muhakkak var. 1703’te ‹stanbul’dan Edirne’ye r›n bazen gelen, bazen gelmeyen yard›mlar› ifle lâkî kayg›lar› da vard›r bence. Dükkânlar› kapat- kitlesel yürüyüfl yap›l›yor; saray 1600’lerin son- yar›yor. 1730’da baflkald›ranlar bir mektup yaz›p malar›n› istiyorlar ya da. Hâlâ Türkiye’de lar›nda peflis›ra patlayan isyanlardan y›l›p Edir- saraya yolluyorlar, o mektubu ulemâdan birisi bildi€imiz bir eylem tarz›. (gülüyor) Bir örnek ne’ye tafl›nm›fl oldu€u için. Daha önce de kaleme al›yor... dikkatimi çekti bunlara bakarken; 1651’de bir konuflmufltuk, bir de 1989’da Zonguldak’tan O kifli Koçu’nun kitab›nda Deli ‹brahim Efendi esnaf isyan› var. Sonunda Melek Ahmet Pa- Ankara’ya kitlesel yürüyüfl var buna benzeyen. olarak geçiyor: “Sözde müderris olan bu adam fla’n›n azline ve Kösem Sultan’›n da öldürülme- Zonguldak yürüyüflü yolda kal›yor. Devlet kat›y-

B‹R+B‹R | 48 | KASIM-ARALIK 2010 46 Kafadaryg.qxd 12/1/10 2:58 PM Page 5

Jean-Baptiste van Mour’un f›rças›ndan Patrona Halil isyan› (1730)

la müzakereler oluyor, müzakerelerin sonucun- önce. Ona da örnek teflkil ediyor bir yerde, ama na gibi Vidin yeniçerilerinden. Bunlar› birbirin- da bir yerden dönüyorlar. Ama 1703’te Edir- bu pek konuflulan bir fley de€il. Osmanl› top- den kopuk, soyutlanm›fl yap›lar olarak da göre- ne’ye kadar gidiyorlar. lumsal katmanlar› aras›nda siyasal taleplerini meyiz. Neyse... 1807, 1808 çok büyük bir Ve sultan›, II. Mustafa’y› tahttan indiriyorlar. güç ile birlikte ortaya koyan ve bu konuda biri- dönüm noktas›. Orada imâ edilenlerin gerçek- III. Ahmet’i getiriyorlar. III. Ahmet tahta geç- kim edinmifl zümreler art›k bunlar› yaz›ya ge- leflmiflli€i dolay›s›yla de€il, ama gerçeklefleme- meden önce, isyanc›lara ‹stanbul’a dönece€ine çirmek, yaz›l› mukaveleye ba€lamak istiyorlar. mifl olmas› dolay›s›yla çok önemli bir dönüm dair söz veriyor. Geçen oturumda konufltu€u- “fier’î hüccet” Kabakç› Mustafa isyan›ndan noktas›. Geriye dönüp Nam›k Kemal’in pers- muz “sözleflme” meselesi çok önemli. Yeniçeri- sonra haz›rlan›yor, de€il mi? pektifinden bakarsak, belki de merkezî devletin ler aç›s›ndan yapt›klar› eylemler meflru, çünkü Tabii, Kabakç› isyan›ndan hemen sonra. müstebit bir devlete dönüflmesini engelleyecek bir mukavele var. Büyük çapta z›mnî bu, ama Ard›ndan, dedi€iniz gibi, Sened-i ‹ttifak geliyor, iki oluflum orada daha filiz halindeyken yok edi- semboller yoluyla sürekli tekrarlanan ve anlafl›- “Osmanl› Magna Carta’s›”.Kimi tarihçiler sulta- liyor. lan, hem saray›n hem yeniçerilerin anlam dün- n›n yetkilerini k›s›tlayan, âyânlara göreli özerk- Çal›k Ahmet hakk›nda, Kabakç› Mustafa hak- yalar›nda bildi€i fleyler bunlar. ‹ki isyan lik tan›yan bir “güçler ay›r›m›” sözleflmesi k›nda yaz›l› belgeler kalm›fl elimizde. Patrona aras›nda 27 y›l oldu€unu düflünürsek, yafl orta- niteli€i tafl›d›€› için böyle adland›r›yor. “Magna hakk›nda hiçbir belge yok galiba. lamas› flimdikinden çok düflük olsa dahi, Carta” yak›flt›rmas› mübala€al› olsa bile, Se- Yok maalesef. Bilemiyorum. Bir flekilde bu is- 1703’te 20’li yafllar›nda olan bir sürü insan Pat- ned-i ‹ttifak Osmanl› tarihinde çok önemli bir yan yans›m›flt›r diye mahkeme defterlerine, ka- rona Halil isyan›nda 50’li yafllar›nda. Demin dönüm noktas› de€il mi? d› defterlerine bakt›m. Yok. Katre yok! sözleflmeden söz ederken akl›ma geldi, 1807’de Elbette çok önemli. Bir de flöyle önemsiz adde- Patrona Halil’in ad›n› herkes bilir. “Bir hamam bu sözleflme ilk defa yaz›ya geçiyor. fier’î hüccet diliyor, Yeniçeri tabiri kullanal›m, “sonradan tell‛ kalkm›fl bir isyan ç›karm›fl, sonra da lây›- deniyor, fleriata göre haz›rlanm›fl noter mukave- hiç esamesi okunmad›” deniyor. Olabilir. Nite- €›n› bulmufl.”Peki, nas›l olmufl da bir hamam lesi gibi bir fley. Devlet ile yeniçeri oca€› aras›n- kim II. Mahmut hem fier’î hüccet’in hem Se- tell‛, sadrazam›n idam›na, sultan›n de€iflme- da bir mukavele imzalan›yor. Bunun elimde bir ned-i ‹ttifak’›n imâ ettiklerini merkezî devlet sine yol açan bir isyan ç›karabilmifl ve koca im- kopyas› var, yay›nland› da çok yak›n bir tarihte. aç›s›ndan kabul edilemez buluyor ve bu iki paratorlu€u 49 gün yönetmifl? Bunu bilen yok. Orada, birbirlerine karfl›l›kl› söz veriyorlar ve zümreyi –yeniçerileri ve âyân›– yok ediyor. Tam bir kara delik. imzal›yorlar; gerçi sultan›n (IV. Mustafa) imzas› Âyân› tamamen yok etmese bile bir k›sm› öldü- Hakikaten kara delik. Bir yan›nda bir seyyar sa- yok. Zaten o hüccetin imzaland›€› s›rada sultan rülüyor –bir tek harekette de€il–, bir k›sm›n› da t›c›, Muslu Befle, bir yan›nda bir kahveci, Ali de€ifliyor, tahta II. Mahmut geçiyor, malûm. Bu etkisizlefltiriyor. Baflta bahsi geçti, âyân içinde Usta... Bunu mesele edinmemek tuhaf. Bafltan fler’î hüccet, Sened-i ‹ttifak’tan (1808) bir y›l Pazvanto€lu diye bir karakter de var; o da Patro- afla€› sorgulanmas› gereken bir mesele... Resmî

B‹R+B‹R | 49 | KASIM-ARALIK 2010 46 Kafadaryg.qxd 12/1/10 2:58 PM Page 6

tarih, millî tarih, ne diyeceksek; asl›nda birçok lar›n›n mütevellileri ça€r›l›yor; bu, 100 küsur resmî tarih var. ‹deolojik tarih bu yüzden berbat insan demek. O olay üzerine ‹ngiliz elçisinin bir fley, çünkü içsellefltiriyor, insanlar en makûl söyledi€i çok ilginç: “Bütün orta mütevellileri sorular› soramayacak flekilde o anlat›y› içsellefl- ça€r›ld› istiflare heyetine. Ortalar›n her biri de tiriyor. esnafla içli d›fll› oldu€u için buna bir ‘people’s O bak›mdan bir zirve Patrona Halil. Bu kadar assembly’ (halk meclisi) diyebiliriz” diyor. önemli bir tarihî vaka onun ad›yla an›lmas›na ra€- 1703’te Çal›k Ahmet’in “Cumhur Cemiyeti” ve men hakk›nda “serseri” ve “hamam tell‛” olma- “Tecemmu Devleti” demifl oldu€u fley, 120 y›l s›ndan gayr› bir bilgi yok toplumsal haf›zada. sonra flekillenmeye bafllam›fl. Art›k II. Mahmut Patrona Halil etraf›nda örülen söylemi temizle- katlanamaz buna. ‹fl buna dönmüfl, bir ‹ngiliz mek çok zor tabii, ama elde ne var? Bu adamlar elçisi “halk meclisi” diyor, burada olan biteni ‹n- hakikaten kim ve ne istiyorlar? Anlat›ld›€› gibi giltere’de olan bitene benzetiyor. 1730’dakinin olmad›€›n› anl›yoruz. Patrona’n›n yapmad›klar›- tam ne oldu€unu bilmiyorum, ama art›k toplu- na bakarak bir fikir edinebiliriz. Matbaay› yok mun de€iflik yerlerinden gelen taleplerin seslen- etmiyor mesela. Patrona isyan›yla ilgili yap›lan diricili€i gibi görmemiz gerekir. 1822’de öyle genel de€erlendirmenin hiç kaale almad›€› çok oldu€u kesin. Patrona Halil isyan›nda, 1730’da, önemli bir veri bu. Matbaa bir süre sonra faali- yal›lara yönelik bir hiddet oldu€unu biliyoruz. O yetini durduruyor, ama isyandan birkaç sene hiddet çok s›n›fsal gibi görünüyor. Baz› yal›lara sonra, art›k isyanla alâkas› olan bir sebepten de- sald›r›p yerle bir ediyorlar, yak›yorlar ya da ya€- €il, maddî, malî sebeplerden olmufl gibi gözükü- r›fl– hallerin en iyisidir”. Savafl politikalar› in- mal›yorlar. Lâle devri denen –ben o nitelemeye yor. Sonra, yüzy›l›n sonuna do€ru yeniden sanlar›n muhalefet etti€i bir fley. Osmanl›lar›n de taraftar de€ilim ama, kullanal›m– devrin s›- canland›r›l›yor matbaa faaliyeti. Ayr›ca, matbaa Vietnam’›na benzetti€im 1578-90 ‹ran savafllar› n›fsal boyutuna galiba yönelik bir hiddet ve flid- faaliyetinin hikâyesinde çok önemli bir rol oyna- bittikten sonra ve III. Murat öldükten sonra, Se- det bu. Yeniçerilerin ya da Patrona Halil’in yan Yirmisekiz Mehmet Çelebi yeniçeri. Yirmi- lanikî, III. Murat’›n devrini de€erlendiriyor. En yal›n›n mimarisine, keyfine karfl› oldu€unu san- sekiz denmesinin sebebi 28. Orta’dan olmas›. kötü yanlar›ndan biri olarak III. Murat’›n ‹ran m›yorum. fiemdânizâde diye F›nd›kl›l› bir tarih- fier’î hüccet dedi€im belgeyi de orta- seferlerini söylüyor, “üç- çi var. Patrona isyan›n› çok iyi bilmiyor, onun lar›n odabafl›lar› imzal›yor. Yeniçeri- ‹syanc›lar 1808’den befl toprak al›nd› belki çocuklu€una tekabül ediyor. 18. yüzy›l›n ortala- lerin nas›l bir yap›s› oldu€unu da sonra, II. Mahmut’u ama, maddî, manevî büyük r›n› biliyor daha çok, ama Patrona döneminden gösteriyor bize bu. Yeniçeri ortalar›n- “devirelim” diyorlar, bir y›k›ma yol açt›” diyor. bafllay›p duyduklar›ndan yaz›yor, çok ilginç fley- da çok temerküz etmifl bir güç yok. ama baflka yetiflkin “Toprak al›nd›” demesine ler anlat›yor. Mesela, o dönem için bir tür liber- Yeniçeri oca€› kendi içinde oligarflik erkek aday yok. ra€men elefltirmesine dik- tinizmden söz edebiliriz, flehirde bir cinsel diyebiliriz belki ama, oligarfli içinde Esma Sultan’› kat çekmek lâz›m. Maddî devrim var diyelim... (gülüyor) Yeniçerilerle ya- nispeten eflitlikçi bir yap› var. Temer- tahta ç›karmay› hesaplar var tabii, ama sa- k›ndan ba€l› iki örnek vermek istiyorum. fiem- küz etmifl de€il en az›ndan, ademi düflünüyorlar. vafl muhalifi söylemlerin dânizâde muhafazakâr bir yerden bak›yor, kötü merkeziyetçi bir yap›. ‹mza at›l›rken, Sözü edilen teklifler sadece maddî ç›karlara bir fley olarak flöyle diyor, Patrona isyan›na gi- her ortadan teker teker gelip imzal›- aras›nda bu da var. ba€l› oldu€unu da sanm›- den günlerin fesat yanlar›ndan biri olarak “Ya- yorlar. Bu tabii siyasî yorum. hudiler yal› mal› al›r oldu. Yahudi kar›lar› da Patrona Halil hareketinin yapmad›k- tasavvurlar›n›n nas›l Patrona Halil isyan›na dö- ‘bekâr o€lanlar›n› evde iflçi çal›flt›r›r›z’ diye al›p lar›ndan söz ediyorduk; matbaaya flekillendi€ine iflaret nersek; vergilerin düflürül- onlarla neler neler çevirdiler.” 1730’a giden yol- dokunmuyorlar, saray›n makam, ikbal ediyor. Victoria’dan mesi d›fl›nda ne gibi da “alt” sosyal tabakalar›n yaflad›€› yeni bir cin- tekliflerini kabul etmiyorlar. Sultan›, önce Osmanl› talepleri var? sel macera olarak görüyor bunu ve fitne örne€i III. Ahmet’i tahttan indiriyorlar, ama taht›nda bir Ne istiyorlar; hakikaten olarak veriyor. Bu konuda en meflhur kifli II. katletmiyorlar... Yapt›klar›na gelince, kad›n olabilirdi. tam bilemiyorum. Biliyor Mahmut’un k›zkardefli Esma Sultan. Esma Sul- öncelikle vergilerin düflürülmesini is- olsam zaten yeniçeri kita- tan, Kabakç› Mustafa isyan›nda ve sonras›nda tiyorlar, de€il mi? b›n› bitirirdim. Onlar da el yordam›yla buluyor. baya€› rol oynayan bir kad›n. Esma Sultan’›n fle- Evet. ‹lk flikâyetler ve itirazlar aras›nda bu var, Modern hareketlere kadar, tarihte bir sürü siyasî hirden be€endi€i delikanl›lar› toplay›p yal›s›nda çünkü orducu esnaf›n›n vergisi ‹stanbul esnaf›- hareket böyle. Modern ideolojiler çok geliflkin âlem yapt›€›n› yaz›yorlar... ‹stanbul’un 1720’ler- n›n belini bükmüfl durumda. söylem içinden gelebiliyor; matbaa, medya da den 1820’lere, Victoryen ahlâkla ba€daflmayacak “Orducu esnaf›” ne? buna yard›m ediyor. acayip bir dönemi, “libertin” bir yüzy›l› var. De- Ordu sefere gidece€i zaman, esnaftan insan top- Belki en az›ndan flu söylenebilir –t›rnak içinde €iflik s›n›flar bunu de€iflik flekillerde yafl›yor her- luyor: Bakkal, kasap, eskici, çamafl›rc›... Askeri- tabii: “Yönetimin demokratiklefltirilmesi”. halde. Hayat stilleriyle, de€iflik sosyal s›n›flar›n yenin hizmetini görecek insanlar; onlara orducu Divân’a kat›ld›klar›n› biliyoruz. Sonra zaten Di- tecrübeleriyle, birbirleriyle al›p veremedikleriy- esnaf› deniyor. Onlar ve aileleri için bir y›k›m vân’da “hallediliyorlar”.300 adamla geliyorlar; le bir arada bakmak lâz›m o libertin döneme. bu asl›nda. Ayr›ca, esnaf›n geri kalan k›sm›na o 300 kifli d›flar›da bekliyor; Patrona ve yirmi- Yal› burada bir noktac›k; biliyoruz ki, hedef ol- “orducu akçesi” denen bir vergi sal›n›yor. ‹stan- otuz “ayakdafl›” Divan’a kat›l›yor. Fiilen bir nevi mufllar, ama bütün yal›lar hedef de€il. Hangi ya- bul esnaf› bundan baya€› flikâyetçi. “halk meclisi” kurulmufl denebilir herhalde. l›lar› seçtiklerini bulsak fikir verir, belli kiflilerin Savafl konusunda da çok homojen bir Osmanl› Konuflmam›z›n bafl›ndan beri siyasal birikim hanelerine gidiyorlar sonuçta. Esma Sultan hak- toplumu tablosu çiziliyor. Sanki her kesim sava- meselesini vurguluyorum ya, her isyanda ç›ta bi- k›nda bir fley daha söylemek gerekir; isyanc›lar fla çok hevesliymifl gibi. Halbuki birçok savafla raz daha yükseliyor. Patrona’dan afla€› yukar› 1808’den sonra, II. Mahmut’u “devirelim” diyor- birçok nedenle karfl› olan birçok kesim var. yüzy›l sonras›na gidelim. 1826’dan dört y›l önce, lar, ama baflka tahta ç›kacak yetiflkin erkek aday III. Murat’›n rüyas› ba€lam›nda buna de€inmifl- 1822’de, Yunan isyan› ç›km›fl, Tepedelenli Ali yok. Esma Sultan’› tahta geçirmeyi düflünüyor- tim. Gelibolulu Mustafa Ali o dönemin tarihçi- yeni bast›r›lm›fl, yeniçerilerle devletin gerilimi lar. Bunun çok ciddi bir politik hareket oldu€u- lerinden biri, Habsburglara savafl aç›laca€› art›k ortada, Rusya’yla savafl patlamak üzere... nu iddia etmiyorum, ama sözü edilen teklifler söylentilerini ve savafl konusunda tart›flmalar ol- Devlet ne yapaca€›z, ne edece€iz diye istiflare aras›nda bu da var. Bu tabii siyasî tasavvurlar›- du€unu söylüyor, “isteyenler var, istemeyenler heyeti topluyor. Klasik müflâvere biçiminde dev- n›n nas›l flekillendi€ine iflaret ediyor. Kraliçe var” diyor. Kendisi oraya bir not düflüyor, çok let erkân› toplan›r, belki halktan bilge addedilen Victoria’dan önce Osmanl› taht›nda belki bir ka- güzel Arapça bir ifade, “ahd –yani anlaflma, ba- bir-iki kifli ça€r›l›r. 1822’de bütün yeniçeri orta- d›n olabilirdi.

B‹R+B‹R | 50 | KASIM-ARALIK 2010 Bir üniversite kalitesini yayıncılığa da taşıyor

Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Eşitsizlikler Mücadeleler Kazanımlar Derleyenler: Hülya Durudoğan, Fatoş Gökşen, Bertil Emrah Oder, Deniz Yükseker 1.Baskı, İstanbul, Eylül 2010 Sayfa: 382 Ölçü: 16.5x24 cm ISBN: 978-605-61411-1-9 1.Baskı: Eylül 2010 20 TL.

Koç Üniversitesi İstiklal Cad. No:161 Rumelifeneri Yolu Genel Dağıtım Beyoğlu 34433 İstanbul 34450 Sarıyer İstanbul t: 0212 252 4700 t: 0212 338 17 97 f: 0212 252 4034 f: 0212 338 14 15 e: [email protected] e: [email protected] www.ykykultur.com.tr TUNCER 08.qxd 12/1/10 3:39 PM Page 2

FEN VE TAB‹AT DÜfiLER‹ ‹NSANDA fi‹DDET TEMAYÜLÜ (3) Tuncer Erdem

bitiflik odada, yan binada geziniyor kötülük suretleri, öteki yüzlerini gizlemeye çal›flmadan

seni koruyan kollar›n gevflemesini, sirenlerin susmas›n› bekleyerek

sokakta, f›rsat kollamakta tehlike, etraf›nda kol gezmekte sinsice

B‹R+B‹R | 52| KASIM-ARALIK 2010 TUNCER 08.qxd 12/1/10 3:39 PM Page 3

felaketlerin ard›ndan gözyafllar› fliflelerde saklan›r, verilen kay›plar unutulmaz

keder, yapraks›z dallara tünemifl bekler daima, flimflek h›z›yla dalmaya haz›r aç avc›lar›n ruhuyla

ten, tüy ve t›rna€›n topra€a dönmesi, solu€un burun deliklerinden kaç›p gitmesi...

B‹R+B‹R | 53 | KASIM-ARALIK 2010 54 LISTEKITAPyg.qxd 12/1/10 5:52 PM Page 2

Yöntemi silahl› mücadeleydi Yaflar Kemal’in dili her elbette. Ama bugün yaflasa, zaman flairaneydi; b›- ayn› eylemleri ayn› niyetlerle raksan›z, bir tasvirin yapsa, nas›l karfl›lan›rd› aca- flehvetine kap›l›p çok ba? Küfredilir, lânetlenir, sayfalar karalayacak unutulmaya terkedilirdi her- gibi. fiiire bulaflt›€›n› halde. Baflka bir devirde, en da biliyorduk, daha zi- az›ndan anlafl›lmaya çal›fl›l›- yade gençli€inde. “Bu- yordu. K›z›l Ordu’nun kurucu- günlerde Bahar ‹ndi”, lar›ndan Ulrike Meinhof’un bütün fliirlerini ilk defa hayat›, Alman gazeteci ve ey- bir araya getiriyor, der- lemci Jutta Ditfurth’un alt› gilerde kalanlarla, flar- y›ll›k titiz araflt›rmac›l›€› so- k›lara sinenlerle, hiç nucunda, kallavi bir biyografi gün yüzü görmeyenler- olarak elimizde. Meinhof’un Eflcinsel sinemas› diye bir janr var m›? Y›llar içinde, ‘60’lardan le birlikte. 1940-45 hayat›, gözü- bu yana olufltu elbette. Ama bir de mainstream’degösterilenler, aras›nda yazd›klar›, he- nü karartma söylenmeyenler, ima edilenler, flifrelerle aktar›lanlar var. Steven le ki basbaya€› düzyaz› “Irgatl›k An›lar›” için Güven Turan’a raddesinde Paul Davies, “Eflcinsel Sinemas› Tarihi –Sinemada Görünür Ol- “flimdi bunlar fliir mi?” diye sormufl. Olmaz m›? “Hanna’ya de€iflen bir mak” filminde, dönem analizleri ve film künyeleriyle, “Broke- Mektuplar” baflta, “K›rm›z› Deynek” ard›ndan, biraz üzerine ömrün, gel- back Mountain”e gelen yolun izlerini okuyor, Marlene düflse, fliir tarihimize sa€lam bir çentik ataca€›n› gös- gitlerle yüklü Dietrich’ten Montgomery Clift’e, “Oz Büyücü- terir cinsten... bir psikoloji- sü”nden “Geceyar›s› Kovboyu”na, Andy War- nin ötesinde, hol’den John Waters’a, ac›nas› yahut gülünç Hiç aramay›n, dizilerde falan böyle bir aflka bir toplumun, figürlerin ötesinde gerçek bir eflcinsel aflk rastgelemezsiniz. Daha sezon yar›lanmadan bütün bir dü- gösteriminin ipuçlar›n› ar›yor. Biz flimdilik, efsaneler aras›na kat›lan bir transferi de zenin nereden nereye evrildi- yukar›daki foto€raf›yla, Waters filmlerinin futbol tarihi kolay yazmaz. Ama tarih çok- €ini de gösteriyor. “fetifl” oyuncusu Divine’a selâm çakmakla tan böyle yaz›ld›, çünkü Quaresma’yla Be- yetinelim. Ne güzel ablam›zd›... fliktafl tribünlerinin iliflkisi, ilk bak›flta 20 Kas›m’da Lev Tols- aflk›n da ispat›. 2007’de ‹nönü’deki Porto toy’un yüzüncü ölüm y›ldö- Hrant Dink Vakf› Yay›nlar›, ilki geçen sene maç›n›n ard›ndan avuç dolusu alk›fllarla yol- nümünü idrak ettik, 19 yay›nlanan ajandan›n 2011 versiyonu için cu edilen Ricardo Andrade Quaresma Bernar- Aral›k’sa Jean Genet’nin yü- elini çabuk tutmufl. Bu senenin temas› “Ka- do’nun Befliktafl’a geliflinin yaratt›€› heyecan›, züncü do€umgünü. Biri so- labal›klar”: “Muktedirlere karfl› ezilenlerin sö- bir baflka tarihî figürün, tribün lideri Alen Markar- kaklara do€mufltu, di€eri zünü tarih sahnesine ç›karan, dayan›flmay›, yan’›n kaleminden okuyoruz, geçen ay ç›kan “Qua- kendini sokaklara vurdu, yol- di€erkâml›€›, cesareti ve direnifli yücelten kalaba- resma” kitab› vesilesiyle. Seba yadigâr› malzemeci larda öldü. Bir toplumun yük- l›klar.”Woodstock’tan Sparkaküs’e, sivil haklar ha- Süreyya Soner ve Deli ‹bo’yla kurdu€u nefleli ahbap- sek katlar›n›n, aristokrasinin reketinden Seattle’a, onur yürüyüfllerinden l›kla insandan anlad›€›n›, maç›n ortas›nda, ‹nönü ve devletin iliflkiler dehlizinin Kumkap› Göçmenlerle Dayan›flma Eylemi’ne, 365 çimlerinde yakalad›€› mart›yla kartall›€›n› ispat tahlilinden baflyap›tlar üretti, günün sayfalar›n› koca bir tarih kapl›yor. Ajandam›- eden Quaresma, umuyoruz, daha çok kitaplar yazd›- di€eri h›rs›zlar›n, fahiflelerin, za müstakbel günlerin ifllerini not ederken flu in- r›r. Alen’e ayr›ca çok geçmifl olsun; kendisine yap›- dilencilerin dünyas›ndan. sanl›€›n geçmiflinde gurur duyulacak fleyler de lan silahl› sald›r›y› k›n›yoruz... Farkl› diyarlardan, farkl› tel- oldu€unu bilmek güzel bir fley... lerden çalarak, benzer bir öz- Ahmet Büke ‹zmir Postas›’n›n Adamlar› (Can) gürlük aray›fl›na vard›lar. Döndü€ünden beri uyku yüzü görmedi ‹lyas, hep böyle yüre€i Alain Badiou Baflka Bir Estetik Modern insan›n dünyan›n a€z›nda, tedirgin. Sabaha karfl› s›zd› hep. Derinlere dal›p gün- –Sanatlar ‹çin Küçük Bir K›lavuz (Metis) ak›fl›ndan kuflkulanmas›nda lerce uyudu bazen. Rüyas›nda kurflun at›yordu düflman. Karan- Alen Markaryan Quaresma (Çizmeli Kedi) ikisinin de pay› büyük. Tols- l›k çökmüfltü erkenden, tepenin ad›n› unuttu çoktan, kenger Arthur Schopenhauer Güzelin Metafizi€i (Say) toy her zaman okunur; Ge- kokuyordu, kekik kokuyordu derken, y›ld›zlar çok uzakt›, derin Aziz Çelik Vesayetten Siyasete Türkiye’de Sendikac›l›k (‹letiflim) Franko Buskas Çöt Mendime Görsektimi Vuru? (Norgunk) net’nin fiehir Tiyatrolar›’nda kesikti koyak, çok ötede cigara atefli görmüfllerdi, koyu k›rm›z› Gassan Kanafani Filistin’in Çocuklar› (Otonom) oynanan “Hizmetçiler”ini de parlay›p sönüyordu, tüfe€inin so€uklu€unu elinde duyuyordu. George Blecher Baflkalar› da Var (Varl›k) an›msatal›m. Teti€e bas›yordu ard›ndan. Uyand›€› zaman rüyalar›n nas›l fley- Haydar Ergülen Zarf (K›rm›z› Kedi) ler oldu€unu düflünüyordu flaflk›nl›kta: Ulan anas›n› satay›m, Henry Miller Uykusuzluk (Notos) gerçek sanki... Sayd›r, diyordu uzman çavufl, sayd›r koçum! Hubert Selby Jr. Bir Düfl ‹çin A€›t (Ayr›nt›) Immanuel Wallerstein Avrupa Evrenselcili€i Hep o soru aniden: Birini vurmufl muydum? –Gücün Retori€i (BGST) (...) Mesela o çamurlu Mekap ayakkab›lar›, o siyah beyaz poflu- Joyce Carol Oates Deli Yeflil (Can Gençlik) lar›, bele sar›lan upuzun renkli yemenileri, o haflin dili, yoksul Jutta Ditfurth Ulrike Meinhof (Agora) geçmifli... Kan dökmüfl müydü, kan? Tan›d›klar›yla karfl›laflmak Mehmet Hasgüler K›br›s’ta Metamorfoz ve için gezip duruyor da kimi var? Onun yeri de€il ki buralar. Paradigma De€iflimi (USAK) Muhsin Akgün Söz ve Müzik: ‹stanbul (Varto) Birgün’deki yaz›lar›ndan da tan›d›€›m›z flair, öykücü Onur Cay- Necib Mahfuz Baflkan›n Öldürüldü€ü Gün (K›rm›z› Kedi) maz’›n incelikli portrelerle örülü yeni hikâye kitab› “Gece Gü- Onur Caymaz Gece Güzelli€i (‹letiflim) zelli€i” ‹letiflim’den ç›kt›. Yukar›daki pasaj, “Sonuna Kadar Paul Lafargue Tembellik Hakk› (Sarmal) Saklanacak” bafll›kl› öyküsünden. Philip Roth Shylock Operasyonu (Ayr›nt›)

B‹R+B‹R | 54 | KASIM-ARALIK 2010 Roman›n›zdaki genel atmosfer ‹stanbul’a k›zg›n oldu€unuz iki günde yaflanan bütün olaylar›n, dönemin kimli€ini daha hissini veriyor. Kendi ad›n›za, aileniz ad›na ve belki de ‹s- ak›lda kal›c› bir biçimde ele vermesi. O iki gün boyunca ro- tanbul’da bar›nd›r›lmayan onca ‹stabullu ad›na ‹stanbul’a manda hikâyesi anlat›lan aile büyük bir dönüflüm yafl›yor. DAVID BORATAV k›zd›€›n›z oluyor mu hiç? Baba evde de€il. Anne baflka bir yerde. Yaln›zca büyükanne ve amca var. Derken amca tutuklan›yor. Tutuk- lanmas›n›n sebebi siyasî görüflleri. Bütün bun- lar benim aç›mdan hayli grafik bir manzara oluflturuyor. Dönemi bir çocu€un gözlerinden anlatmaya çal›flt›m. Bu benim için önemliydi, Hem iflveli hem çünkü böylece dönemin siyasî atmosferinin cid- diyetini çok daha anlafl›l›r bir bi- çimde resmedebilirdim. ‹stanbul sizin roman kahramanla- r›n›zdan biri ve bu dönemde yafla- yabanc›, ilac› rak› nan siyasî atmosferin yaln›zca mekân› de€il, asl›nda kurban› da… Bu do€ru. Roman›n kahramanla- Dav›d Boratav: Pertev Naili Hay›r, art›k hay›r. ‹stanbul’a k›zg›n de€ilim. r›ndan biri de ‹stanbul. Burada yaflayan insanlara karfl› k›z- Boratav’›n torunu, Asl›nda ‹stanbul’un elinden ne benim ne de o ailelerin ka- g›n filan de€ilim. Belki babam k›zg›nd›, buradan Korkut Boratav’›n derleriyle ilgili bir fley gelebilirdi. Büyükbabam›n (Pertev ayr›ld›€›nda henüz çocuktu, romandaki çocu€un yafllar›n- ye€eni David Naili Boratav) bafl›na gelenlerin sebebi politikayd›. Amcam›n dayd›. Benim içinse durum flu: Bu roman› yazd›m, çünkü Boratav, epeydir (Korkut Boratav) bafl›na gelenlerin de öyle. Bir flehre iliflkin kendim için bir fley yapmaya çal›fl›yordum. Kendi kendime gidip geldi€i, keflfe duygular›n›z olabilir, ama ‹stanbul’un benim aile tarihimle il- keflfedene kadar kimse Türkiye hakk›nda bir fley anlatmad› çal›flt›€› ‹stanbul’u gili olarak yapabilece€i hiçbir fley yoktu. Bütün olanlar›n po- bana. Ne babam, ne büyükbabam bu ülkeyle ve bu flehirle ilk roman› litikayla ilgili oldu€unu söylemeyi tercih ederim. ilgili özel bir fley anlatt›. Her fleyi kendim ö€renmeye çal›fl- “Beyo€lu’nda Fakat kimi cümleleriniz, özellikle 6-7 Eylül’den söz etme bi- t›m. Bu roman da bu ö€renme sürecinin bir parças›. F›s›lt›lar”›n da çiminiz pek öyle görünmüyor. K›zg›nl›k demeyelim belki Sizce neden hiçbir fley anlatmad›lar? adeta bir ama, kitab›n yaz›lma öyküsünün ard›nda biraz sitem var- Bence sebepleri çok karmafl›kt›. Babam ülkeyi terketmek kahraman› yapt›. m›fl gibi. zorunda kalm›flt›. Yeni bir dile ve ülkeye uyum sa€lamak zo- Ailesinin maruz 1950’lerden bahsederken evet, belki. O y›llara pek çok flekil- rundayd›. Fransa’ya, Frans›z toplumuna uyum sa€lamak ve kald›€› fiilî de bakabiliriz. 6-7 Eylül 1955’te yaflananlar benim için ro- geride b›rakt›klar›yla ba€›n› koparmak istiyordu. Sonraki sürgün nedeniyle manda kullan›labilecek türden bir materyaldi. Bunu y›llarda da Türkiye’ye gelemedi askerlik meselesi yüzünden. uzak kald›€› ‹stanbul’a dönük bir elefltiri olarak ele almam›flt›m. Asl›nda, Onunla ülke aras›nda bir ba€ vard›. Bu yüzden bana hiçbir ‹stanbul’a bu olaylar›n büyükbabam›n ülkeyi terketmesiyle ilgisi yok. fley ö€retmedi. Büyükbabam›n sebepleri ise biraz daha kar- roman›ndaki gibi Yani romanda yaz›ld›€› gibi de€il gerçekte olanlar. Do€al mafl›k olsa gerek. Büyükbabam tam bir büyükbaba gibiydi çocuk gözleriyle olarak kitapta dönemin siyasî atmosferi var ve 1955’te yafla- benim için. Bir sürü hikâye biliyordu. Çok iyi bir insand›. bakan, bu flehirde nanlar o atmosferin önemli bir parças›. Ama esas mesele o Hiçbir konuda zorlamad› beni. San›yorum bu onun için yaflayanlara de€il. Büyükbabam›n buradan ayr›lmas›na sebep olan poli- mahrem bir fleydi, çünkü o bu ülkede bilinen biriydi. Bütün gündelik tik atmosferdense 6-7 Eylül’ü kitaba dahil etmemin sebebi, o bunlar bizim iliflkimizin mahrem yönleriydi ve böyle olmas› hayhuy içinde görmediklerini böylece aktaran David Boratav’la ony›llara yay›lan bir maziyi bugüne ba€layarak konufltuk...

Söylefli: Ayfle Çavdar

David Boratav babaannesi Hayrünnisa Boratav’la anlamak mümkün. Nostalji yapt›€›m düflünül- mesin. Nostaljiden nefret ediyorum, çünkü hiç- bir ifle yaramaz. Ben ‹stanbul’a onun ne içinde ne d›fl›nda olan birinin gözleriyle bakmaya çal›fl›yo- rum. S›n›rdan… Kesinlikle... Bu benim ayr›cal›€›m. ‹ki flekilde de bakabilirim flehre. Bu yüzden ‹stanbul’u roman›n merkezine ald›m. Çünkü sahip oldu€um bu ko- num, ‹stanbul’u benim için heyecan verici bir kurgu malzemesine dönüfltürdü. Kitab› yazarken sahip oldu€um bu s›n›r pozisyonu en büyük yar- d›mc›md›. Bildi€im ne varsa bu s›n›ra tafl›d›m. Romandaki üç karakter aras›nda baz› benzerlik- ler var sanki. ‹lki ‹stanbul, ikincisi kahraman›n annesi ve üçüncüsü de kar›s›… Üçü de uzak ve bende herhangi bir piflmanl›k ya da üzüntü yarat- so€uk karakterler. Bu bir tesadüf müydü? m›yor. O öldükten sonra benim için adeta bir ka- Sözünü etti€iniz annenin bir Yahudi anne olma- p› aç›ld› ve ölümüyle birlikte aç›lan o kap›n›n d›€› aç›k. Türk bir anne de de€il. Asl›nda Yahudi ard›ndakileri keflfetmeye bafllad›m. ve Türk anneler birbirlerine benzerler. ‹stanbul her geçen gün biraz daha ve h›zla de€i- Modern bir anne mi? fliyor. Bu de€iflimi görmekten mutlu de€il gibisi- Modern, hatta postmodern... niz. Oysa bütün flehirler de€iflir. ‹stanbul'un Ama postmodern anneler çocuk mühendisleri gibi yaflad›€› de€iflimin fark› ne? davran›yorlar. Roman›n›zdaki kad›nlarsa ilgisiz… Paris yeterince de€iflmiyor. Bu iyi bir fleymifl gibi Hakl›s›n›z. Belki gere€inden fazla modern. Fazla- de anlafl›labilir. Ama ‹stanbul’daki her an kayna- s›yla kendine dönük, duygular›n› baflka insanlara makta olan atmosferi, Paris’in hiç de€iflmeyen yönlendiremiyor. Bencil. ölümcül s›k›c›l›€›na tercih ederim. ‹stanbul’daki Bu yüzden de kay›p biraz… enerjiyi her an hissetmek mümkün. Öte yandan, Kay›p. Bu kadar benmerkezli bir anne ancak kay- bu de€iflimden pek mutlu oldu€um da söylene- bolabilir. O€lunun çocuklu€unu bilmiyor. Baba mez. ‹stanbul sanki yerinden sökülüyor ve bunu için de ayn› fley söz konusu. ‹stanbul içinse san›- görmek büyük bir üzüntü veriyor. Bo€az’›n k›y›- r›m sadece flu kadar› söylenebilir: ‹stanbul kolayca lar›n›n kocaman bir otobana dönüfltü€ünü görü- En üstte, Sarah, Hayrünnisa, David, Jacqueline ve güvenebilece€iniz bir flehir de€il. ‹stanbul’un da yorsunuz. Ama flehir sürekli hareket halinde; Pertev Naili Boratav; yukar›da Pertev Naili ve Murat çocuklar› var, sakinleri... Kimi zaman onlara çok bunu hissetmeyi seviyorum. ‹stanbul kendini sü- Boratav; afla€›da Pertev Naili ve Hayrünnisa iyi bak›yor, ama genellikle görmezden geliyor. rekli yeniden ve yeniden keflfediyor. Boratav, bir yolculuk esnas›nda, iflçilerle Bazen onlar› yiyor da… Ya da yeniden ve yeniden bir yat›r›ma dönüfltü- Evet, çocuklar›n›n hayatlar›n› çok zorlaflt›r›yor. rülüyor... Çünkü çok genç bir nüfusu var. Bu durum bir ‹stanbul’a son geldi€imde, bu roman› yaz›yor- Elbette. Ne zaman buraya gelsem yeni bir fleyle miktar de€iflecekmifl gibi duruyor. Fakat beni as›l dum. Günlerce flehirde yürüdüm. ‹lk günü hat›r- karfl›lafl›yorum. Mesela flimdi de Müslüman bur- ilgilendiren asl›nda burada yaflayanlar›n hissettik- l›yorum. Muhteflem bir duyguydu. fiehri juvazi var. Bu son ony›llar boyunca geliflti ve son leri bir tür afla€›l›k kompleksi. Burada yaflayan hücrelerimde hissetti€imi zannettim... Ama ikin- on y›l içinde de iyice görünürleflti. ‹stanbul’da öy- herkes vatansever, mesela futbol tak›mlar› konu- ci gün, kendini benden çekti... le bir dinamizm var ki, kimse yerinde oturup bir sunda öyleler. Ama öte yandan, hiçbir zaman bafl- Bafltan ç›karan, sonra yüz çeviren bir kad›n gibi… fleylerin olmas›n› beklemiyor. Aksine, pek çok kalar› kadar iyi olamayacaklar›n› da hissediyorlar. Evet, kendimi yorgun ve reddedilmifl hissetti€imi fley ayn› zamanda oluyor. ‹stanbul, mesela New York’la, Londra’yla, Paris’le hat›rl›yorum. Sanki aram›zda hiçbir ba€lant› kal- Bu bir tür yarat›c› y›k›c›l›k olsa bile mi? ayn› kulvarda olsun istiyorlar. Ama kimsenin bu- mam›flt›. Bunun kitap yüzünden oldu€unu telkin Evet, bir miktar öyle. Bu hem yarat›c› hem de y›- nun olabilece€ine inand›€›n› sanm›yorum. ettim kendime, “endiflelenme” dedim, “birkaç k›c› bir süreç. Ama flu da var: ‹stanbul’a ne za- Belki de bu yüzden y›k›yorlard›r onu... gün içinde bana yeniden iyi hissettirecek kendi- man gelsem, bu flehrin insanlar›na Paris’in Kesinlikle öyle. Bu insanlar›n ‹stanbul’a inanma- mi, iyi fleyler gösterecek”... Parislilere sa€lad›€›ndan çok daha fazlas›n› sa€la- d›klar›n›, onun tarihî çekirde€ine yapt›klar›ndan Manik depresif bir kad›ndan söz eder gibisiniz… mak zorunda oldu€unu hissediyorum. Çünkü Pa- ris’te kimin ne flekilde yaflayaca€› bellidir. Merkezinde zenginler yaflar. Etrafta baflka hikâ- yeler döner. Ama buraya gelmeye devam ediyor hâlâ insanlar. Bu çok zorlay›c› bir durum. Her an patlayacakm›fl gibi duruyor, ama patlam›yor, da- has›, nas›l patlayaca€›n› tahayyül bile edemiyor- sunuz. Orhan Pamuk, Nobel ödülünü ald›€› konuflma- s›nda, o büyürken ‹stanbul’un kenarda kalm›fl bir flehir oldu€unu, flimdiyse merkeze tafl›nd›€›n› ve bununla gurur duydu€unu anlatm›flt›. Sizce ‹s- tanbul nas›l bir yerde? ‹lk roman›n›z›n gerçek kahraman›n›n ‹stanbul oldu€u düflünülürse, o yer bir hayli önemli olmal›... Evet, flimdi ‹stanbul büyük dünya flehirlerinden biri olarak an›l›yor. Çünkü bir gelece€e sahip.

BEYO⁄LU’NDA FISILTILAR ‹stanbul a€r›s›

‹simsiz anlat›c›m›z›n ‹stanbul kökenli bir ailenin orta yafllar›na ermifl o€lu oldu€unu daha ilk bö- lümlerde anlar›z. ‹stanbul’un zihnindeki ça€r›fl›m- lar›n›n pek de hayra delalet olmad›€› da üç afla€› befl yukar› ortadad›r. Mal-mülk mânâs›nda de€ilse bile, yaflam seviyesi bab›nda ortan›n üzerilerinde bir yerden gelmektedir. Londra’da bir laboratuar- da çal›fl›r. Kar›s› taraf›ndan terkedilmifltir. Hayat› boyunca yapt›€› en iyi fley gibi duran o€lu ise ona olan ilgisini çoktan kaybetmifltir. Uykusuzluk has- tal›€›na düçar olur. Babas› ölür. Ve bu sebeple Pa- ris’teki “babaevi”ne gitti€inde annesinin de pek anne gibi olmad›€›n› anlar›z. Hülâsa uykusuz anla- t›c›m›z bir eve, s›cakl›€a ihtiyaç duymaktad›r. Ama pek de çakt›rmaz. Babas›n›n yazd›€›, ancak bir ne- denle yay›nlamak istemedi€i bir fliir bir gazetede beliriverir. fiiiri bulup imha etmek gayretiyle yola düflüp ‹stanbul’a gelir. Lâkin imha edebilece€i tek fley, flehirle aras›ndaki mesafe olacakt›r… ‹stanbul depremlerle, içinden geçti€i de€iflimle, kendi tari- hiyle cebelleflirken kahraman›m›z bir biçimde ye- ner uykusuzlu€unu... “Beyo€lu’nda F›s›lt›lar”,al›fl›k oldu€umuz ‹stan- bul ukalâs› kitaplara pek benzemiyor. Samimi bir merak›n, yazar›n›n hem kendi içine hem ‹stan- bul’a dönük ifltahl› araflt›rmas›n›n bir ürünü. ‹s- tanbul’un özellikle yak›n geçmifline dair anlat›lan pek çok fleyi zaten biliyor ve kabulleniyor oluflu- muz dolay›s›yla gözden kaç›rd›€›m›z pek çok ay- Avni Arbafl’›n ikinci efli Henriette Lopouge, David Boratav’›n babas› Murat Boratav ve Pertev Naili Boratav r›nt›n›n asl›nda ne denli hayatî olabilece€ini ortaya koyuyor. ‹stanbul’un onunla yaflama “bah- Tam olarak öyle. Bir yandan çok cazibeli, iflveli, olmas›, Türkiye dendi€inde akla gelmesi gereki- t›”na eriflenler taraf›ndan s›radanlaflt›r›lan çeh- ama bazen de alabildi€ine yabanî ve yabanc›... yordu. Uykusuzluk problemini t›bbî ilaçlarla çöz- resinin k›vr›mlar›nda dolafl›yor. Ayr›ca, cesur bir Hatta düflmanca… mesine gönlüm raz› olmad›, çok s›k›c› olurdu. roman. Hakk›nda bu kadar çok fley yaz›lan ‹stan- Düflmanca... Baflka bir yerde bu kadar yo€un Psikanaliz de ifle yaramayacakt› onda. Biliyorsu- bul’a kliflelerin tuza€›na düflmeksizin bakabilme- duygular hissetmezsiniz. Bu, flehirde materyal nuz, rak› baz› problemleri sahiden çözer. Onun sinin alt›nda da bu cesaret var. olarak ne oldu€uyla ilgili de€il. Tarifi çok zor. So- bu sorununu da rak› çözdü. ‹yi bir yemek, iyi za- David Boratav, “Beyo€lu’nda F›s›lt›lar”da anlatt›- nuçta benim için her fley çok da- man geçirmek, yaflad›€›n›z zor za- €› ‹stanbul’a ilk kez çocuklu€unda, büyükbabas› ha kolay burada. Burada Ailem 1950’lerde manlardan sonra içinden geçti€iniz Pertev Naili Boratav (evet, Türkiye’de halkbilim çal›flm›yorum mesela, bir günde- yaflananlardan güzel zamanlar... Bütün bunlar onu denilen disiplini kuran, Anadolu’ya iliflkin do€ru lik hayat›m yok. Zaman›m› flehri dolay› bu ülkeden bir flekilde temizledi. Gidip nefis düzgün bildi€imiz pek çok hikâyenin kayna€›; gözlemlemek, etraf› seyretmek ayr›lmak zorunda bir yemek yedi ve rak› içti. Bu, so- sonra elbette düflünceleri nedeniyle üniversite- için kullan›yorum. Fakat gene de kald›. Bu daha runlar› çözmek için Türklerin s›kça lerde ifl verilmeyen ve ömrünü Paris’te tamamla- pek çok engelle sarmalanm›flcas›- sonralar› da oldu baflvurdu€u bir yöntem. mak zorunda kalan P.N. Boratav) ile gelmifl. na kendimi s›k›flt›r›lm›fl hissede- ve her an olabilir. Çokkültürlülük demeden bir ‹stan- Birlikte ‹stanbul’u ve Anadolu’yu keflfetme flans› biliyorum. Ve belki de bu yüzden Bu koflullarda bul kitab› yazm›fls›n›z. Bunun özel buldu€u insan bunca güzel bir hikâye anlat›c›s› her defas›nda ‹stanbul’a geri geli- çokkültürlülükten, bir sebebi var m›? olunca, ilk f›rsatta buraya dönmek istemesi kaç›- yorum. Çünkü bu manik depresif hoflgörüden Dürüst olmak gerekirse, benim ve n›lmaz olsa gerek. O da, büyükbabas›n›n ölü- halet-i ruhiyeye ra€men, bu fle- bahsetmek ailemin bafl›na gelenlerin baflkalar›- münden sonra, iyice beliren merak›n› s›k s›k hirle bir iliflki kurabilece€ime dürüstlük olmaz. n›n bafl›na gelmesini istemem. Ai- ‹stanbul’u ziyaret ederek gidermifl. fiehrin ve an- inan›yorum. Çünkü her birimiz Siyasetçiler bu lem 1950’lerde yaflananlardan lat›c›s›n›n geçmiflini kendi aile tarihinden esinle- onda kendi duygular›m›z› görü- kelimelerle asl›nda dolay› bu ülkeden ayr›lmak zorun- nerek yazm›fl, ancak roman›n otobiyografik yoruz, belki o da bana beni yans›- tam tersine bir da kald›. Kalanlar›n bafllar› da oldu€u pek de söylenemez. Çünkü Boratav’›n da t›yordur. gidifli saklamaya 1980’lerde derde girdi. San›r›m bu söyledi€i üzere, gerçekte varolmayan pek çok Bir de flu rak› meselesi var. Ne- çal›fl›rlar. daha sonralar› da oldu ve her an ayr›nt› ve asl›nda öyle yaflanmayan olaylarla den kahraman›n›z uykusuzluk olabilir. Bu koflullar alt›nda çokkül- kendi ‹stanbul'unu kurgulam›fl. problemini rak›yla çözüyor? Bu biraz fazla ‹stan- türlülük, hoflgörü gibi fleylerden bahsetmek pek Boratav, “Beyo€lu’nda F›s›lt›lar”la, Fransa’da ilk bullu olmam›fl m›? dürüstlük olmaz. Bu, siyasetçilerin ifli. Siyasetçi- romanlar›n› yay›nlayan yazarlara verilen Gironde T›pk› kahraman›m›z gibi ben de rak›y› çok geç ler, içinden bu kelimeleri geçirdikleri cümlelerle, Yeni Yazarlar Ödülü’nü ald›. Tek bir romanla sö- yaflta tatt›m. ‹lk tatt›€›mda hofllanmad›m, pek ba- asl›nda tam tersine bir gidifli saklamaya çal›fl›rlar. necek gibi durmayan derin bir tutkuyla izlemeye na göre de€ildi. Bu kelimelerin geçtikleri cümleler altlar›nda pek devam edece€i ‹stanbul’un onu nas›l ödüllendi- Neden rak› ilaç oldu? çok fley gizler. Bu yüzden bu kelimeler geçmiyor rece€ini ise henüz bilmiyoruz. Bir ilaca ihtiyaç vard›, o ilac›n da Türkiye’yle ilgili bile romanda. Ayfle Çavdar

B‹R+B‹R | 58 | KASIM-ARALIK 2010

Haz›rlayan: Derya Bengi

Ah bu flark›lar›n

gözü kör olsun Oykut Ceren

En önemli hata, y›llarca, okul müzi€inde Desen: bat›y› taklit etmemizdir. Örne€in “Daha dün annemizin” flark›s›, bir Alman çocuk flark›s›d›r. Oysa temelde Türk halk müzi€i- nin rengi ve havas› olmal›, yani, ç›k›fl nokta- s› ulusal nitelik tafl›mal›d›r. Daha sonra da, evrensel sanata aç›lmak gerekir. Ancak o za- man Türk çocuk flark›lar› da di€er uluslar›n çocuk flark›lar› aras›nda bir kiflilik göstere- bilir. (Erdo€an Okyay, Milliyet TV Radyo eki, 5 Mart 1973) Meflin yuvarlak

Millî E€itim Bakan› Say›n Avni Akyol, bi- yer yan› oynak zim anlad›€›m›z kadar›yla, Bar›fl Manço’nun Kuvvetten yoksun, renkli ›fl›klar›n karanl›€› yok program›nda mesela “Ah bu flark›lar›n gözü edemedi€i gece kulübünün dans pisti boflald›... kör olsun!”u bir Muazzez Abac› edas›yla Müzik sustu... Enstrüman sesleri yerine mikro- okuyan o sevimli yumurcaklara, ana ve ba- fonda duyulan genç takdimcinin, Fenerbahçe balar›n›n çocuk flark›lar› ö€retmelerini de ve Millî Tak›m sol beki ‹smail Kurt’u yan›na önermektedir: “Daha dün annemizin kolla- ça€›rd›€› duyuldu. Alk›fl ve istek hareketlerinin r›nda yaflarken” gibi... Haks›z da say›lmaz. zamanla fliddetlenmesi genç futbol adam›n›n (Hasan Pulur, Milliyet, 17 Ocak 1990) yerinden kalkarak mikrofon bafl›na geçmesini sa€lad›. Futbolculu€u yan›nda “flair” ve “ses sanatkâr›” unvanlar›na da sahip olan ‹smail İKİNCİİKİNCİ PROĞRAMPROĞRAM BAŞLADIBAŞLADI Kurt isteklere futbol üzerine yazd›€› bir fliiri Beşiktaş Bahçesinde okuyarak cevap verdi. Mikrofon bafl›nda, gece Mandolin (Lyr) kulübünde onun dünyas›nda meflin yuvarlak vard›: Napolide meşhur Fratelli CALACE Prof. ZATİ SUNGUR müessesesinde sureti hususiyede Bu akşamdan itibaren: Küçük yaflta sürükledi beni sihirin imal ettirilmiş çok eski ve nadir bir Y›llar sonra birdenbire oldum esirin Tamamen değişen yeni Bak›yorum her haline ne kadar flirin Mandolin (Lyr), emaneten programında, gene harikalar Dünya senle renkleniyor meflin yuvarlak Beyoğlundaki yaratıyor. Bir Yumurtadan DEKORASİYON Meflin yuvarlak yer yan› oynak mağazasına bırakılmıştır. Görmek 3 Adam Nasıl Çıkacak? Olmuyor sana y›llarca doymak ffırsatını kaçırmayınız. Satılıktır. Dikkat: Yerlerinizi erkenden (1947) tedarik ediniz. Telefon: 42900 (1942) Afl›klar›n yorulmadan koflar peflinden Baz›lar› görmek için kal›r iflinden Biriktiren para s›k›p t›rnak diflinden Stadlarda sesleniyor meflin yuvarlak For pip›l layk yu end mi Meflin yuvarlak yer yan› oynak Olmuyor sana y›llarca doymak 1942 tarihli “Orchestra Wives” (Caz Y›ld›zlar›) filminde, Marion fiu aya, flu y›ld›zlara bak. Bütün bunlar› biz bedava seyredi- Diyorlar ki niceleri terketmiflsin sen Hutton’un söyledi€i “People Like You And Me” adl› flark›n›n yoruz. Bütün güzel kufllar senin ve benim gibi insanlar için Elemlere garkeyleyip mahvetmiflsin sen Türkçe okunuflu ve tercümesi... ötüyor. Güllerin k›rm›z›, menekflelerin mavi oldu€unu söy- O nankördür damgas›n› hak etmiflsin sen Sey get e lod av det mun luk et doz starz / Vi lerler. Bu palavra edebiyat›d›r. Fakat belki de se- Gönül bunu istemiyor meflin yuvarlak get in ol for fri / Ol d› priti bördiz sing for pip›l nin ve benim gibi insanlara böyle palavralar layk yu end mi / Yu›v hörd av roz›z ar red vay›- laz›md›r. Halk belki bizim kendini be€enmifl ol- Meflin yuvarlak yer yan› oynak letz ar blu detz korni poetri / Mey bi korn iz du€umuzu söyleyecek. Söylesinler, v›z gelir. Biz Olmuyor sana y›llarca doymak cast d› tin for pip›l layk yu end mi / Folkz mey debdebeden, riyadan hofllanmay›z. Onu milyo- Terkedilmek ac› imifl bilen söylüyor sey vi›r otigneyt›d if dey du hu kers / So vi›v nerlere b›rak›r›z. Ben y›ld›zlar›, ay› be€eniyorum. Tac› tahttan istemeden inen söylüyor nat sofist›keyt›d liv it tu de mily›ner / Aym Bunlar bana kâfi. Tabiat bahar›n güzelli€ini senin Göz yafl›yle sahalardan giden söylüyor gona stik vit d› mun stey vit d› stars / Detz ve benim gibi insanlara ö€retmifltir. O delikanl›- Gönül buna hisleniyor meflin yuvarlak may filozofi d› neyç›r mast hev tot av spring lardan birço€unu gökyüzüne ç›kar da, senin ve Meflin yuvarlak yer yan› oynak for pip›l layk yu end mi / Sey get e lod av doz benim gibi insanlar için dövüflsünler. Olmuyor sana y›llarca doymak gays hay in d› skayz / Ap an et em in d› fayt (Y›ld›z mecmuas›, Film fiark›lar› hususi nüshas›, 10 for pip›l layk yu end mi. May›s 1946) (Akflam, 19 Temmuz 1965)

Mesela “yaz›k günah”› bilmez de€ilim. Ne var ki, “yaz›k günah de€il mi” Geçende Bodrum’da gördüm. Yatlardan b›rak›lan cins köpekler bizim köpeklerle diyece€ime, hele yazarken, ikide birde “yaz›klanmamak elde de€il” derim. Yaz›k çiftlefltikten sonra, yeni bir melezlik olarak köylere kadar yay›lm›fllar. San›r›m günah›n s›cakl›€›, uyumu nerde, yaz›klanmamak elde de€ilin zorlamas›, zor- bizim beynelmilelli€imiz bunlardan ötürü: Birincisi, bilim ve sanat adamlar›m›z;

SÖZ OLUR lanm›fll›€› nerde. – SEL‹M ‹LER‹, 2010 ikincisi, üsler; üçüncüsü de bu dedi€im köpekler. – CAN YÜCEL, 1983 ELLER DUYAR

B‹R+B‹R | 60 | KASIM-ARALIK 2010 product design

ürün tasarımı gıda tasarımı

research design

takı tasarımı

moda tasarımı fashion design

jewel design

iç tasarım

graphic design

araştırma tasarımı

grafi k tasarımı

interior design food design

İTALYAN TASARIM SERGİSİ 10 Aralık 2010 - 23 Ocak 2011 santralistanbul Ana Galeri Eski Silahtarağa Elektrik Santralı Kazım Karabekir Cad. No:2 Eyüp - İstanbul

Ziyaret saatleri 10:00-20:00 Pazartesi hariç

Ayrıntılı bilgi için : İtalyan Ticaret Merkezi - Tel 0212-373 03 00 - www.iceistanbul.com - [email protected] 1 Kapak08v2.qxd 12/1/10 7:18 PM Page 4

Havan›n yüzünde bir k›rlang›ç sürüsü Ve yaban›l ak atlar doludizgin Bu sabah, bu sabah öylesine güzel ki Bu sabah ya€mur ya€acak Bu sabah gün açacak Bu sabah tekmil tomurcuklar patlayacak Bahar patlayacak Köpükler, bulutlar patlayacak Özlemlerin en güzeli, tozlu bir özlem Topraktan yeni ç›kar›lm›fl Üç bin y›ll›k yunan flarab› Atlar›n kara gözleri Ve ben kederden geberiyorum Tam yaln›zl›ktan gebermenin de s›ras› Senin ellerin güzel Bir damla duman ovan›n üstünde Bir damla ak bulut, alt›na batm›fl, Yeflile batm›fl Bir damla s›cac›k, bir damla ›fl›lt› S›ms›cac›k tutuyorum S›ms›cac›k tutuyorum bir fleyi Önüme bir adam ç›k›yor Amma da kocaman gözleri var Amma da çok a€lam›fl Amma da çok çiçek açm›fl Amma da çok yüre€i, Amma da çok yüre€i s›cak Amma da çok yaln›zl›ktan geberiyor Amma da çok mavi tutuyor Bir avucunda öylesine bir mavi ki, Amanallah bir mavi ki, Bir top, bir yumak mavi ki, ‹flte o kadar Marlin Monronun gözleri ‹flte o kadar Marlin Monronun gözleri ‹flte o kadar (...)

Yaflar Kemal, “K›rm›z› Deynek”