Erken Cumhuriyet Döneminde Atatürk Ve CHP'nin Sinema Politikası*1
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi • Yıl/Year: 2018 • Sayı/Issue: 31 ss/pp. 222 - 248 • ISSN: 2630-6220 DOI: 10.17829/turcom.499673 Erken Cumhuriyet Döneminde Atatürk ve CHP’nin Sinema * Politikası 1 Atatürk and CHP’s Cinema Policy in the Early Republican Period ** Yalçın LÜLECİ 2 Öz Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) hükümeti, sanat alanında ilerlemenin bir uygarlık göstergesi olduğu, Atatürk ilke ve inkılâplarının halka iletilmesinde ve bir ulus devlet oluşturmada sanatın etkili bir araç olarak kullanılabileceği kanaatindedir. Sinemanın ise, bir eğitim ve propaganda aracı olarak görüldüğüne dair ifadelere ve belgelere rastlansa da çok etkili bir şekilde kullanıldığını, devletten diğer sanat dalları kadar destek gördüğünü söylemek zordur. Halkevlerinde gösterilen sinema filmleri, genellikle eğitim, haber ve propaganda filmleridir. Hükümet, sansür yasalarıyla sinemayı, kendi politik tutumu çerçevesinde bir düzene sokmaya uğraşırken, vergi indirimleriyle sinemacıların daha rahat ekonomik koşullarda faaliyetlerini yürütmesini ve seyircilerin sinemaya daha kolay ulaşmasını sağlamaya çalışmıştır. CHP hükümeti; 1920’ler ve 1930’larda, siyasal alanda yakın ilişkiler kurduğu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nden hem çeşitli alanlarda eğitici filmler ithal etmiş hem de Sovyet sinemacıları Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. Kuruluş Yıl Dönümü kutlamalarını filme almaları için Türkiye’ye davet etmiştir. Bu çalışmada, Erken Cumhuriyet Dönemi’nde CHP’nin sinema politikası, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (CA) belgelerine, hatıratlara ve alanla ilgili diğer kaynaklara dayanılarak ayrıntılı olarak ele alınmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Atatürk, Sinema, CHP, Halkevleri, Belgesel, Ankara: Türkiye’nin Kalbi Abstract The Republican People’s Party (RPP) government in the Early Republican Era considered that the progress in the field of art was a mark of civilization, and that art could be used as an effective tool in communicating * 2013 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Türkiye Cumhuriyeti Bilim Dalı’nda hazırlanan “İktidar ve Sanat (1923-1950)” başlıklı doktora tezinden genişletilerek üretilmiştir. ** Dr. Öğr. Üye., Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi, İstanbul, Türkiye, [email protected], Orcid ID: 0000-0002-2957-0352. Başvuru Tarihi: 02.01.2018 DüzeltmeTarihi: 25.05.2018 Kabul Tarihi: 02.12.2018 222 Erken Cumhuriyet Döneminde Atatürk ve CHP’nin Sinema Politikası the principles and reforms of the Republic to the citizens and in creating a modern nation-state. On the other hand, it is difficult to say that cinema was used very effectively and that it had as much government support as other branches of art although there are statements and documents revealing the fact that cinema was regarded as a tool of education and propaganda. Motion pictures screened in the important institution of the period “People’s House”s were generally educational, news and propaganda films. While the government tried to regulate the cinema in terms of its political attitude by means of censorship laws, it tried to ensure that the filmmakers were able to carry out their activities in better economic conditions with tax cuts and so this made it easier for citizens to go to the cinema. In the 1920s and 1930s, the Republican government also went to collaboration in the field of cinema with the Union of Soviet Socialist Republics with whom it had also built good relationships in the political sphere. Hence, the government imported educational films from the Soviet Union in various fields and also invited the movie makers from Soviet Republics to create a film about the 10th anniversary of the Turkish Republic. In this study, the Republican People’s Party (RPP) government’s cinema policy during the Early Republican Period has been tried to be discussed in detail based on documents of the Prime Minister’s Republican Archives (BCA), memoirs and other literature related to the field. Keywords: Ataturk, Cinema, RPP, People’s House, Documentary, Ankara: The Heart of Turkey Giriş Mustafa Kemal Atatürk (1923-1938) ve İsmet İnönü (1938-1950)’nün cumhurbaşkanlığı yaptığı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin 27 yıllık kesintisiz iktidar yıllarını kapsayan dönem, “Erken Cumhuriyet Dönemi” olarak adlandırılmaktadır. CHP, 1923-1946 yılları arasında tek parti olarak iktidarda bulunmuş, 1946 yılında çok partili hayata geçilmesine karşın, o yıl yapılan seçimi kazanan CHP, iktidarını, Demokrat Parti (DP)’ye devrettiği 1950 seçimlerine kadar devam ettirmiştir. Atatürk döneminde, getirilen ilkeler ve uygulanma imkânı bulan inkılâplarla Osmanlı İmparatorluğu sonrasında kurulan yeni ulus devletin temelleri atılmıştır. İnönü döneminde ise Türkiye savaşa girmese de II. Dünya Savaşı’nın olumsuz siyasal, sosyal ve ekonomik etkileriyle yüzleşmek ve savaş sonrası oluşan yeni uluslararası konjonktürde kendine yer edinmek zorunda kalmıştır. Bu tarih aralığı dünyada da önemli siyasal ve ekonomik gelişmelere sahne olmuştur. Rusya’da 1917 yılında Bolşevik İhtilali’yle yönetime gelen sosyalistler, Sovyetler Birliği’ni kurmuşlar ve Lenin’in 1924 yılında ölümüyle iktidara gelen Stalin, 1953 yılına kadar Sovyetler’i katı politikalarla yönetmiştir. Yine İtalya’da Faşist Parti’nin 1922 yılında iktidara gelişiyle Mussolini’nin ve Almanya’da Nazi Partisi’nin 1933’te iktidara gelişiyle Hitler’in 1945 yılındaki ölümlerine kadar süren ve II. Dünya Savaşı’nın da önemli sebeplerinden biri olan iktidar yılları yaşanmıştır (Lüleci, 2013, s. 33-41). Bu dönemde sinema, Sovyetler Birliği, İtalya ve Almanya’da iktidarların önemli ilgi alanlarından biri olmuştur. Bolşevik Devrimi’nden sonra kurulan Sovyet hükümetinin, sinemaya biçtiği ilk amaç, toplumsal değişimi yansıtmak ve yorumlamaktır. Bu amaçla özel bir sinema komisyonu kurulmuştur. Lenin, 1920’de Eğitim Bakanı Lunaçarski’ye sinema konusunda şunları söylemiştir: İşleriniz iyi bir örgütlenmeyle yürümeye başladığı, memleketin durumu düzeldiği vakit bazı ödenekler alacaksınız. Film yapımını genişletmeli, özellikle sinemayı kitlelere ulaştırmalı, 223 Yalçın LÜLECİ kentlere, en çok da köylere sokmalısınız. Siz ki sanat koruyucusu geçinirsiniz, bütün sanatlar içinde sizin için en önemlisinin sinema sanatı olduğunu hatırınızdan çıkarmamalısınız. (akt. Yılmaz, 2007, s. 61-62) Bu yaklaşımın sonucunda, Sovyet hükümeti 1920’lerden itibaren sinemaya büyük önem vermiş ve üretilen filmler, sosyalist rejimin diğer ülkelere ihracı için en önemli enstrümanlardan biri olmuştur. Sovyet hükümeti, ayrıca “Ajitasyon Trenleri”yle sinemayı, bir propaganda aracı olarak, Sovyetler Birliği’nin her köşesine ulaştırmıştır (Çiçek, 2006, s. 41; Lüleci, 2013, s. 94). Mussolini İtalyası’nda ise sinema, genel propaganda çalışmalarında olduğu gibi, Sovyetler Birliği ve Nazi Almanyası’ndaki kadar etkili bir şekilde kullanılamamıştır. Sinemanın öneminin farkında olan Mussolini, “Eğitici Sinema Birliği”ni kurmuş ve faşist hareketle ilgili hükümet yanlısı belgesel filmler hazırlatmıştır. Faşistler, kendi düşüncelerine uymayan bazı filmleri, ahlak dışı bularak yasaklamışlardır. Bazen de, sinema seyircilerine, normal filmler başlamadan önce faşist iktidarın onayladığı filmler seyrettirilmiştir. Bu filmlerde iktidarın söylemine uygun olarak güç, savaş, cesaret gibi konular ele alınmıştır (Con, 2008, s. 78; Lüleci, 2013, s. 100). Bu dönem, İtalyan sinemasında Faşist iktidarın senaryo, bütçe ve oyuncu seçimine kadar uzanan bir baskısı vardır. Bu sansür ve denetim mekanizması nedeniyle İtalyan sinemacılar, II. Dünya Savaşı yıllarında, hoş, sevimli ve moral verici yapımlara yönelmişlerdir, çünkü iktidar baskısı savaşın yarattığı sorunlardan söz etmeyi olanaksız kılmıştır (İnce, 2009, s. 86; Lüleci, 2013, s. 100-101). Nazi Almanyası’nda, sinema sektöründe çalışan aktörlere, aktrislere, yönetmenlere, kameramanlara, teknisyenlere, “Führer”e bağlılık yemini ettirilmiştir. Nazi iktidarı süresince, parti toplantıları, Berlin Olimpiyat Oyunları ve çarpıtılmış haber filmleri gibi çok sayıda propaganda filmi çekilmiştir (Yılmaz, 2007, s. 65). Nazi ideolojisi doğrultusunda çekilen filmler, büyük salonlarda halka izlettirilmiştir. Nazilerin hazırlattığı ilk film, Hitler’s Flug Über Deuttschland (Hitler’in Almanya Gezisi), Adolf Hitler’in 1932 seçim kampanyasını konu edinmiştir. Bu filmi diğer seçim propaganda filmleri takip etmiştir. 1933 yılından itibaren ise Goebbels’in yönetimindeki Alman Propaganda Bakanlığı’nın hazırlattığı savaş konulu belgesel filmler çekilmeye başlanmıştır. Hitler’in isteğiyle propaganda filmi hazırlama görevi yönetmen Leni Riefenstahl’e verilmiştir (Yılmaz, 2007, s. 64; Lüleci, 2013, s. 108). Riefenstahl’ın 1935 yılında hazırladığı ve Nazi Partisi’nin en ünlü mitinglerinden biri olan 1934 Parti Kongresi’ni konu edinen filmde, büyük bir kalabalıktan oluşan insan sıralarının, gamalı haçların ve Hitler’in yüz ifadesinin arka arkaya kurgulanmasıyla filmin ana mesajı oluşturulmuştur: “Tek Ulus, Tek Lider, Tek Devlet” (Clark, 2004, s. 69-71; Lüleci, 2013, s. 108- 109). Bahsedilen dönemde Sovyetler Birliği, İtalya ve Almanya’da iktidar-sinema ilişkileri kısaca bu minvaldeyken Erken Cumhuriyet Dönemi Türkiyesi’ndeki iktidar sinema ilişkileri nasıldır? Bu dönem, aynı zamanda Türk sinemasının 1922-1939 yılları için kullanılan “Tiyatrocular Dönemi” ve 1939-1950 yılları için kullanılan “Geçiş Dönemi” ile de kesişmektedir.1 Dolayısıyla, CHP’nin sinema 1 Türk Sineması’nın dönemlendirilmesi konusunda son dönemde farklı yaklaşımlar geliştirilmiştir. Ancak biz bu makaleye kaynaklık eden 2013 tarihli tezimizde, “Tiyatrocular