KIRGIZ TÜRKÇESİNDE YANSIMA KELİMELER

T.C

Pamukkale Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yüksek Lisans Tezi

Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Ana Bilim Dalı

Aidina TAZHIEVA

Danışman: Prof. Dr. Nergis BİRAY

Haziran 2020

Denizli

i

ÖN SÖZ

İlk çağda dil kabiliyetinin daha gelişmediği ilkel topluluklarda yaşayan insanlar her çeşit doğa tehlikelerine karşı kendilerini savunma amaçlı iletişime ihtiyaç duymuşlardır. Jest ve mimikler haricinde ses çıkarma yoluyla da iletişim kurmaya başlamışlardır. En etkilisi de ses çıkarmak olmuştur. Böylece birbirlerini göremiyecek uzaklıkta da iletişim halinde olabilmişlerdir. İnsanlar ilk olarak ses çıkarmayı öğrenmiş, sonra zamanla taklit etme becerisini arttırmıştır. Böylece tabiat seslerini taklit etmeye başlamışlardır. Elbette ses çıkarmak konuşmak değildir. Tam da bu noktada ses yansımaları dilin doğuşu bakımından araştırmalara kaynaklık etmektedir. Dil becerileri yavaş yavaş gelişmeye başladıkça çıkardıkları o sesleri gruplar haline getirerek bir dilde olduğu gibi ses dizilerini oluşturarak konuşma niteliğine sahip olmaya başlamışlardır. Bugün dilbiliminde, seslerin kurallara göre dizilmesi sonucunda günümüzdeki dillerin ortaya çıkmış olabileceği teorisi söz konusudur. Konu bilimsel olarak M. Müller tarafından Oxford Üniversitesinde 1861 yılında verdiği konferanslardan sonra ciddiye alınarak, araştırılmaya başlanmıştır.

Bütün dünya dillerinde ayrıcalıklı yere sahip olan kelimeler onomatopoeia’lardır. Onomatopoia termi ilk olarak felsefenin doğayı çözümleyebilme çabaları içerisinde dil hakkında düşüncelerinde ortaya çıkmış ve günümüze kadar dilin doğuşuyla ilgili fikirlere kaynaklık etmektedir. Tarihi gelişimi cok eskiye dayanan bu tür kelimeler “taklidi kelimeler” olarak da bilinmektedir. Çoğunlukla “yansıma” terimi altında incelediğimiz bu kelimeler Türkçenin söz varlığı içinde çok sayıda mevcuttur. Ancak Türk Dili araştırmaları içerisinde, özellikle lehçelerde çok ilgi çekmemiş konulardan biri olarak sayılmaktadır.

Genel Türkçe gibi Kırgız Türkçesinin söz varlığı içinde önemli yere sahip olan yansımalar, işlevleri, yerine getirdikleri görev, yapıları ve kavram açısından edindikleri yer bakımından ayrı bir kelime grubu olarak kabul edilmektedir. Dile hareket, canlılık ve farklı bir renk katan bu dil birlikleri, kendilerine ait bir düzene ve belirli dil kurallarına sahiptirler. Özellikle konuşma dilinde yoğun olan ve çok sık kullanılan yansıma kelimeler edebi eserlerle birlikte, anlatımı güzelleştiren, ayrıntıları veren unsurlar olarak edebiyatta da yer almışlardır.

Yansımalar, çevremizdeki canlı ya da cansız varlıkların çıkardıkları sesleri taklit eden veya onların görünüşlerini tasvir eden kelimelerdir. Doğadaki çeşitli sesleri konuşma diline aktarma sonucu ortaya çıkmaktadırlar. Dolaysıyla tabiat seslerinin aynısını değil dilimizin elverdiği şekilde yaklaşık benzerlerini elde etmekteyiz. Bu tür kelimeler tabiatta karşılıkları olduğu için her zaman kendilerini korumakta ve konuşma dilinde canlı kalmaktadır. Böylece yüzyıllardır kullanılmakta ve tarih süresince çeşitlenerek daha da zenginleşmeye devam etmektedir. Kırgız Türkçesinde yansımalar iki gruba ayılmakta. Sese dayalı olanlar “ses yansımalı kelimeler” ve görünüşe dayalı olanlar “biçim yansımalı kelimeler” olarak incelenmektedir. Ses yansımalı kelimeler taklit sonucu ortaya çıkarken, biçim yansımalı kelimeler tabiattaki her çeşit nesnenin dış ii

sıfatları ile özelliklerini görme ve sezgi duyularının yardımıyla tasvir etme sonucu ortaya çıkmaktadır. Kırgız Türkçesinde biçim yansımaları sayıca çoktur. Diller arası çevirilerde anlaşılması çok zor olan kelimeler ses yansımalarından çok biçim yansımalı kelimelerdir.

Çalışmamızda Türk lehçelerinden Kırgız Türkçesindeki yansıma kelimeler ele alınmıştır. Kırgız Türkçesindeki yansımalar “Ses Yansımalı Kelimeler” ve “Biçim Yansımalı Kelimeler” olarak iki genel başlık altında ses, yapı ve anlam bakımından incelenmiştir. Tezde Giriş, Sonuç ve Sözlük bölümleri hariç dört bölüm mevcuttur. Giriş bölümünde yansıma kelimeler hakkında genel bilgi verilmiştir. Bu bölümde yansımaların Türkiye Türkçesindeki ve Kırgız Türkçesindeki yeri, kullanılan terimler, çalışmalar, tartışmalar, yansımaların çeşitleri, türleri, çocuk dili gibi yansımalara ilgili genel bilgi verilmiştir. İnceleme kısmında birinci bölüm Ses Bilgisi Açısından Yansımalar başlığı altında yansımalarda kullanılan ünlü ve ünsüz seslerden söz edilmiş, seslerin tek tek incelenmesiyle anlama kattığı özellikleri açıklanmıştır. İkinci bölüm ise Yapı Bilgisi Açısından Yansımalar adını taşımaktadır. Burda tek heceli kök dediğimiz birincil biçimler ve ikincil biçimler ele alınmış, onların ad görevinde, fiil görevinde, yardımcı fiillerle ve öteki fiillerle kullanımları incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise Türevler adı altında Kırgız Türkçesindeki yansımalarda kullanılan ekler incelenmiştir. Örneklerle beraber yansımaların kökleri ve ekleri kaleme alınmıştır. Dördüncü bölümümüz ise Yansımalarda İkilemeler başlığı altında Kırgız Türkçesinde kullanılan yansımaların ikilemeli şekilleri ele alınmıştır. Bu bölümde ikilemeli yansımaların ses, yapı ve kullanım düzeni hakkında bilgi verilmiştir. Sonuç bölümünde incelemelerimizin sonucunda elde ettiğimiz bilgiler değerlendirilir. Son bölümümüz Sözlük kısmında ise sözlüklerden ve eserlerden tespit ettiğimiz bütün yansımalı kelimeler sözlük haline getirilmiş Kırgız Türkçesi Yansımalar Sözlüğü oluşturulmuştur.

Tezde, kaynak olarak “Ekrem Arıkoğlu, Cıldız Alimova, Rahat Askarova, Bilge Kağan Selçuk ; Kırgızca-Türkçe Sözlük (2 cilt), Bengü Yayınları, 2018”; “K. Yudahin, (Çev. A. Taymas), Kırgız Sözlüğü, TDK, 2011” ve “E. Abduldayev, D.İsaeyev; Kırgız Tilinin Tüşündürmö Sözlüğü (Açıklamalı Sözlük), İlimler Akademiyası, Frunze, 1969” adlı sözlükler kullanılmıştır. Yansımaları toplamamızda Kırgız Türkçesine özgü üç ayrı sözlük dışında, çeşitli eserler, metinler ve edebi dergiler de taranmıştır.

Yansıma kelimeler, özellikle biçim yansımalı kelimeler lehçeler arasında aktarma veya diller arasında çeviri yaparken en zor anlaşılan ve anlam verme açısından çevirmenleri zorlayan kelime türlerindendir. Bu açıdan ele alındığında yansıma kelimelerin yapı, görev ve işlev bakımından incelenmesi kadar bir sözlüğünün hazırlanması da sorunları gidermekte faydalı olacaktır.

Çalışmanın amacı, Kırgız Türkçesinde sayıca oldukça fazla olan ve lehçeler arası aktarmalarda anlamları açısından büyük zorluklar ortaya çıkaran yansıma kelimeleri her açıdan incelemek ve açıklamalı bir sözlüğünü oluşturmaktır. Bunları yaparken kelimeler ses ve yapı bilgisi açısından incelenerek seslerin ve eklerin iii

kullanılışı örneklerle gösterilerek nasıl bir yol izlendiği açıklanmıştır. Tezin bitiminde Kırgız Türkçesindeki yansıma kelimeler gramer açısından incelenmiş ve bütün yansıma kelimeler toplanarak sözlük haline getirilmiştir.

Yansıma kelimeler öncelik olarak sözlük tarama yoluyla toplanmıştır. Ardından bütün yansımaların sözlüğe geçmemesi nedeniyle eser taraması yöntemi kullanılmıştır. Ancak yansımaların en çok kullanıldığı alan konuşma dili olduğu için yine yetersiz kalındığında Kırgızistan’da saha çalışması yapılmış ve halk ağzından örnekler toplanmıştır. Araştırmamızda genel olarak kütüphane taraması, sözlük ve eser taraması, fişleme ve kataloglama yöntemleri kullanılmış ve saha çalışması yapılmıştır.

Çalışmamızın asıl konusu hakkında zaman zaman sorun olarak karşımıza çıkan burada da belirtmemiz gereken bir unsur vardır. Kırgız Türkçesinde yansımalar geleneksel olarak iki başlık altında incelenir. 1. “Tabiş Tuurandı Sözdör / Ses Yansımalı Kelimeler” 2. “Eles Tuurandı Sözdör / Biçim (Görünüş) Tuurandı Sözdör”. Ancak Biçim ya da Görünüş Yansımalar dediğimiz kelimeler sese değil daha çok görünüşe ve harekete dayalıdır. Bu sebepten bu tür kelimelere “yansıma” demek ne kadar doğru olacağı tartışılır. Ayrıca Kırgız Türkçesindeki yansımalar hakkında en kapsamlı çalışmalar yapan, bu tür kelimelerle yakından ilgilenen dilbilimci S. Kudaybergenov şu şekilde incelemiştir: 1. “Tabış Tuurandı Sözdör / Ses Yansımalı Kelimeler” 2. “Elestüü (Obrazduu) Sözdör / Görünüş Bildiren Kelimeler” (Kudaybergenov, 1980: 281) Böylece S. Kudaybergenov “Eles Tuurandı Sözdör / Biçim Yansımalı Kelimeler” olarak geçen bu başlıktan “Tuurandı / Yansıma” terimini kaldırmıştır. Ancak bu tür kelimeler hakkında çalışmaların az olması ve etimoloji açısından incelenmemesinden dolayı yansıma mıdır ya da değil midir açığa kavuşmuş değildir ve hala “yansıma” terimi altında kullanılmaktadır. Ayrıca çalışmamızın asıl amacı diller veya lehçeler arası çeviride anlaşılması çok zor olan yansımaların sözlüğünü oluşturmaktır ve anlaşılmazı zor olan kelimeler yine “biçim yansımaları” olarak geçen bu tür kelimelerdir. Bu sebeplerden ötürü Kırgız Türkçesinde yansıma olarak geçen bütün kelimeler tezimiz dahil olmuş ve sözlüğümüzde yer almıştır. Dolaysıyla bu çalışmada Kırgız Türkçesinde biçim yansıması olarak geçen fakat etimolojik açıdan incelendiğinde yansıma olmayan bazı kelimelere rastlamak mümkündür. Mesela, celp, delp, delp-delp, calp, selkilde-, celpilde-, delpilde-, delbire-, celbire- gibi kelimeler “yel” koküne kadar gidebilir. Yansıma kelimeler hakkında çalışmaların sınırlı olması nedeniyle çalışma süresi boyunca kaynak eksikliği veya bilgi yetersizliği gibi sorunlar yaşanmıştır. Kırgız Türkçesinde derli toplu çalışmanın olmamasından ötürü kök halinde kullanışları bulunmayan bazı yapıların tek heceli kökünü ve eklerini ayırt etmekte güçlüklerle karşılaştığımızı da belirtmeliyiz. Bunun gibi durumlarda tarihi ve çağdaş diğer lehçelerin sözlüklerinden bilgi edinmiş bulunmaktayım. Ancak yine de bir kusurumuz iv

olursa bunun hoşgörü ile karşılanacağını umarım. Araştırmayı yaparken Türkiye Türkçesi ses yansımalarıyla ilgili Hamza Zülfikar’ın “Türkçede Ses Yansımalı Kelimeler” adlı kitabı örnek olmuş ve nasıl bir yol izleyeceğimizi göstermiştir.

Bu çalışmayı bana öneren ve her zaman desteğini, vaktini, bilgisini, yardımını esirgemeyen, yol gösteren çok kıymetli ve saygıdeğer danışmanım Prof. Dr. Nergis Biray’a teşekkürü bir borç bilirim.

Ayrıca her zaman sevgisiyle, maddi ve manevi desteğiyle yanımda olan, tüm zorlukları benimle beraber göğüsleyen, çalışma süresince bilgi ve kaynak toplamakta yardımcı olan, halk aydınlatmada mükemmeliyet (el agartuunun otliçnigi) madalyasının sahibi, Kırgız Dili ve Edebiyatı öğretmeni, annem Gülmira Kulanbayeva’ya burdan sonsuz teşekkürümü sunarım.

Aydina TAZHIEVA

.

v

ÖZET

KIRGIZ TÜRKÇESİNDE YANSIMALAR

TAZHIEVA, Aidina

Yüksek Lisan Tezi

Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyaları Anabilim Dalı

Tez Yöneticisi: Prof.Dr. Nergis BİRAY

Haziran 2020, (xiii+353)

Yansıma kelimeler Kırgız Türkçesinin söz varlığı içinde önemli bir yere sahiptir. Kırgız Türkçesinde yansımalar genellikle ses yansımalı kelimeler (tabış tuurandı sözdör) ve biçim yansımalı kelimeler (eles tuurandı sözdör) olarak iki başlık altında incelenmektedir. Ses yansımalı kelimeler doğadaki her çeşit sesleri taklit etme yoluyla ortaya çıkar. Biçim yansımalı kelimeler ise görünüm ve hareketleri tasvir etme yoluyla ortaya çıkmaktadır. Bu tür kelimelere konuşma dilinde oldukça sık rastlanır. Aynı zamanda yansımalar edebi eserlerde, halk hikayelerinde, destanlarda, atasözleri ve deyimlerde de sık kullanılırlar. Çünkü yansımalar herhangi bir düşünceye netlik kazandırır ve anlatıma canlılık katarlar. Yansımalar ses, şekil, görev, fonksiyon ve işleyiş açısından düzenli bir yapıya sahiptir. Bu yapılar Kırgız Türkçesinde bağımsız ve ayrı bir kelime grubunu oluşturmuştur. Onlar ses, şekil ve anlam bakımından pek çok özelliği bünyesinde taşırlar. Bu çalışmada Kırgız Türkçesine özgü yansıma kelimelerin üzerine durulmaktadır. Yansımalar ses bilgisi ve yapı bilgisi açısından incelenmektedir. Kırgız Türkçesindeki yansıma kelimeler bir yandan incelenirken diğer yandan da derlenmektedir. Toplanmış olan bu yansıma kelimeler Türkçe karşılıkları ile beraber çalışmamızın “sözlük” bölümünde tekrar yer almaktadır.

Anahtar kelimeler: Kırgız Türkçesi, yansımalar, ses yansımalı kelimeler, biçim yansımalı kelimeler, ses, yapı

vi

ABSTRACT

ONOMATOPOEİC WORDS İN KYRGYZ TURKİSH

TAZHIEVA, Aidina

Master Thesis

Contemporary Turkish Dialects and Literatures Department

Adviser of Thesis: Prof. Dr Nergis BİRAY

June 2020, (xiii+353)

Onomatopoiec words have an important place in the vocabulary of Kyrgyz Turkish. Onomatopoeic words in Kyrgyz Turkish analyzed into two categories as Sound Onomatopoeic Words and Shape Onamatopaeic Words. Sound onomatopoeic words emerge through mimicking all kinds of sounds in nature. Shape Onomatopoeic words appear by depicting apperances and movements. These words are very common in spoken language. Also used in literary works, folk tales, epics, proverbs and idioms. This is because it gives clarity to any thought and adds vitality to the narration. Onomatopoeic words have regular structure in terms of sound, shape, task, function and operation. These structures formed an independent and seperate word group in Kyrgyz Turkish. They have many features in terms of sound, shape and meaning. This study focuses on onomatopoeic words specific to Kyrgyz Turkish. They have been examined in terms of phonetics and structure knowledge. Onomatapoeic words in Kyrgyz Turkish were examined on the one hand and collected on the other. These words are included in the in the “dictionary” sections of our study with their Turkish equivalents again.

Keywords: Kirghiz Turkish, Onomatopoeis, Sound Onomatopoeic Words, Shape Onomatopoeic Words, Sound, Structure

vii

İÇİNDEKİLER

ÖN SÖZ……………………...... i

ÖZET...... v

ABSTRACT...... vi

İÇİNDEKİLER...... vii

TABLOLAR DİZİNİ...... xi

SİMGE VE KISALTMALAR DİZİNİ...... xii

GİRİŞ YANSIMALAR HAKKINDA GENEL BİLGİ

GİRİŞ...... 1

A. Yansımalar Hakkında Genel Bilgi ...... 3

a. Yansıma Nedir?...... 3

b. Yansımalarla İlgili Çalışmalar...... 5

B. Kırgız Türkçesinde Yansımalar Hakkında Genel Bilgi...... 10

a. Kırgız Türkçesinde Yansımalar...... 10

b. Kırgız Türkçesinde Yansımaların Yapısal Özellikleri …...... 12

c. Çocuk Dilinde Yansımalar...... 14

BİRİNCİ BÖLÜM SES BİLGİSİ AÇISINDAN YANSIMALAR

1.1. Ünlüler...... 21

1.1.1. a, e (э)...... 22

1.1.2. ı, i...... 23

1.1.3. o, ü...... 24

1.1.4. u, ü...... 25 viii

1.2. Ünsüzler...... 25

1.2.1. b, p...... 27

1.2. 2. c, ç...... 30

1.2.3. d, t...... 32

1.2.4. k, g ...... 34

1.2.5. m, n, ŋ...... 35

1.2.6. r, l ...... 37

1.2.7. s, z ...... 40

1.2.8. ş ...... 42

1.2.9. y ...... 43

1.2.10. f, v, h ...... 44

İKİNCİ BÖLÜM

YAPI BİLGİSİ AÇISINDAN YANSIMALAR

2.1. Birincil Biçimler...... 45

2.1.1. Ad Görevinde Birincil Biçimler...... 46

2.1.2. Fiil Görevinde Birincil Biçimler...... 47

2.1.3. Yardımcı Fiillerle Birincil Biçimler...... 48

2.1.4. Öteki Fiillerle Birincil Biçimler...... 50

2.2. İkincil Biçimler...... 52

2.2.1. Ad Görevinde İkincil Biçimler...... 53

2.2.2. Fiil Görevinde İkincil Biçimler...... 54

2.2.3. Yardımcı Fiillerle İkincil Biçimler...... 56

2.2.4. Öteki Fiillerle İkincil Biçimler...... 57

ix

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜREVLER

3.1. Birincil ve İkincil Biçimlerden Yansımalı Fiiller...... 58

3.1.1. Birincil Biçimlerden Yansımalı Fiiller ...... 58

3.1.1.1. Birincil Durumda Yansımalı Fiiller...... 58

3.1.1.2. Birincil Biçimlerden Fiil Yapma Ekleriyle Türetilmiş Biçimler...... 59

3.1.2. İkincil Biçimlerden Yansımalı Fiiller...... 61

3.1.2.1. İkincil Durumda Yansımalı Fiiller...... 61

3.1.2.2. İkicil Biçimlerden Fiil Yapma Ekleriyle Türetilmiş Biçimler...... 61

3.1.2.3. Bazı Birleşik Ekler...... 64

3.2. Birincil ve İkincil Biçimlerden Yansımalı Adlar...... 65

3.2.1. Birincil Biçimlerden Yansımalı Adlar...... 65

3.2.1.1. Birincil Durumda Yansımalı Adlar / Kuvvetlendirme...... 65

3.2.1.2. Birincil Biçimlerden Ad Yapma Ekleriyle Türetilmiş Biçimler...... 66

3.2.2. İkincil Biçimlerden Yansımalı Adlar...... 67

3.2.2.1. İkincil Durumda Yansımalı Adlar...... 67

3.2.2.2. İkincil Biçimlerden Ad Yapma Ekleriyle Türetilmiş Biçimler...... 68

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

YANSIMALARDA İKİLEMELER

4.1. Kırgız Türkçesinde İkilemeli Yansımalar...... 73

4.1.1. İkilemeli Birincil Biçimler...... 79

4.1.2. İkilemeli İkincil Biçimler...... 82

4.1.3. İkilemeli Türevli Yansımalar...... 84

x

SONUÇ...... 86

KAYNAKLAR ...... 92

SÖZLÜK...... 95

SÖZLÜK KAYNAKLAR...... 337

ÖZ GEÇMİŞ...... 353

xi

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1: Kırgız Türkçesinde Çocuk Kelimeleri ...... 15 Tablo 2: Kırgız Türkçesinde CVC Kalıbındaki Yansımalar ...... 18 Tablo 3: Kırgız Türkçesinde CVCC Kalıbındaki Yansımalar ...... 19 Tablo 4: İkilemeli Yansımalarda Ses Değişmesi ...... 75 Tablo 5: İkilemeli Yansımalarda Ses Türemesi ...... 75 Tablo 6: Çeşitli Kullanım Şekline Göre Yansıma Fiiller ...... 76 Tablo 7: İkilemeli Yansımaların Çeşitleri ...... 78 Tablo 8: Ögelerin Anlamı Bakımından İkilemeli Yansımalar ...... 79

xii

SİMGE VE KISALTMALAR

a.g.e. adı geçen eser AO1. Alıkul Osmonov 1. cilt AO2. Alıkul Osmonov 2.cilt AO3. Alıkul Osmonov 3.cilt AT. Aalı Tokombayev BE. Baatırdık Epos (Sayakbay Karalayev) BS. Baydılda Sarnogoyev CA1. Cengiz Aytmatov 1. cilt CA2. Cengiz Aytmatov 2. cilt CA3. Cengiz Aytmotov 3. cilt CA4. Cengiz Aytmatov 4. cilt CA5. Cengiz Aytmatov 5. cilt CA6. Cengiz Aytmatov 6. cilt CA7. Cengiz Aytmatov 7. cilt CA8. Cengiz Aytmatov 8. cilt CAT. Caŋı Ala-Too dergisi çck. çocuk dili dnş. fiilin dönüşlü şekli edl. fiilin edilgen şekli ett. fiilin ettirgen şekli hlk. halk ağzı işt. fiilin işteş şekli M1. Manas 1. kitap (Sagımbay Orozbakov) M2 Manas 2. kitap (Sagımbay Orozbakov) mast. mastar mec. mecaz s. sayfa numarası xiii

KS Kırgız Sözlüğü KTS Kırgızca-Türkçe Sözlük KTTS Kırgız Tilinin Tüşündürmö Sözlüğü (açıklamalı sözlük) TK. Tölögön Kasımbekov TS. Tügölbay Sıdıkbekov yay. yayınları

1

GİRİŞ

Kelime, manası veya gramer vazifesi bulunan ve tek başına kullanılan ses veya sesler topluluğudur. (Ergin, 2013: 95) Kelimeler en az bir heceden oluşan, belli bir anlamı olan, cümle kurmaya yarayan ve özel bir görevi olan dil ögesidir. Kelimeler, insanların iletişim kurarken kullandığı cümlelerin temel parçasıdır. Tek başına kullanılabilen ya da herhangi bir görevi bulunan seslerin topluluğu kelimeyi oluşturmaktadır. Kelimelerin topluluğu da cümleyi oluşturur.

Kelimeler cümle içerisinde çeşitli anlamlarda ve görevlerde kullanılır. Taşıdıkları anlam ve üstlendikleri göreve göre kelimeler bir kaç çeşide ayrılır. Türkiye Türkçesinin tasfiri gramerlerinde kelimeler adlar (isim, sıfat, zarf, zamir), filler ve edatlar (edat, bağlaç, ünlem) olmak üzere üç ana gruba ayrılmaktadır. Böylelikle Türkiye Türkçesinde sekiz farklı kelime türü mevcuttur.

Türkiye Türkçesinden farklı olarak Kırgız Türkçesinde isimler ile fiiller aynı ana grubun içerisinde incelenmektedir. Kırgız Türkçesinde kelime türleri (söz türkümdörü) üç ana gruba ayrılmaktadır.

1. Negizgi söz türkümdörü / Temel sözler Zat atooç (isim) Sın atooç (sıfat) San atooç (sıfat) At tooç (zamir) Etiş (fiil) Taktooç (zarf) 2. Kızmatçı söz türkümdörü / Yardımcı, hizmetçi sözler Candooç (edat) Baylamta (bağlaç) Bölükçö (edat) Modal sözdör ( modal kelimeler) 3. Özgöçö söz türkümü / Özel, farklı sözler Sırdık sözdör (ünlemler) Tuurandı sözdör (yansımalar)

Temel sözler diye adlandırdığımız ilk maddeye Kırgız gramerlerinde “negizgi söz türkümdörü, toluk maanilüü sözdör veya maani berüüçü sözdör / temel sözler, anlamlı sözler” gibi üç farklı ad vermişlerdir. Verilen bu adlardan da görüldüğü gibi bu gruba giren bütün kelimeler tek başlarına kullanıldıklarında anlamları olan temel 2

kelimelerdir. Bu kelimeler cümle içerisindeki asıl ögelerdir. Temel sözlerin yapım ve çekim ekleriyle çeşit çeşit türevleri ortaya çıkabilir.

Yardımcı sözler ise Kırgızcada hem “kızmatçı sözdör / hizmetçi sözler” hem de “maani berbööçü sözdör / tek başına anlamsız” olarak geçmektedir. Bu gruba tek başlarına kullanıldıkları zaman anlamları olmayan, cümledeki kullanımına göre anlam kazanan, kelimeyi kelimeye veya cümleyi cümleye bağlayan kelimeler girer. Cümledeki yeri taşıdığı görevine göre açıklığa kavuşur. Bu tür kelimeler cümleyi ayrıntılı hale getirir, anlatıma kesinlik kazandırır.

Özel sözler olarak adlandırdığımız üçüncü tür kelimeler ise ne temel sözlere ne de yardımcı sözlere benzer. Temel sözler gibi yapım ve çekim eklerinin yardımıyla türeyebilirler fakat kök halinde tek başına cümle ögesi olamazlar. Yardımcı sözler gibi anlatıma açıklık, netlik kazandırırlar fakat kelimeleri birbirine bağlamazlar. Daha çok anlatıma süs ve canlılık katarlar.

Ünlemler ve yansımaların en önemli özelliklerinden biri de doğa ile iç içe olmalarıdır. Onlar, canlı cansız bütün varlıkların halini, hareketini, sesini, görünüşünü duyma, tatma, görme, koklama, hissetme yolları ile taklit ya da tasvir sonucu ortaya çıkar. Hatta bu tür kelimelerin canlı kalmasının, zaman geçtikçe daha da zenginleşmesinin sebebi de her zaman tabiatta karşılıklarının olmasıdır.

Ünlemler gibi yansımalar da başlangıçta sözlü olarak ortaya çıkarlar. Dolaysıyla ikisinin de kullanımları halk ağızlarında daha çoktur.

Türkiye Türkçesinde yansımalar ve ünlemler genel olarak ünlem başlığının altında incelenmektedir. Kırgız Türkçesinde de bu iki kelime türü bazen karışabilmektedir. Özellikle hayvanların sesini taklit ederken kullanılan ses yansıması ile hayvanları çağırırken ya da kovarken kullanılan ünlemler birbirlerinin yerine geçebilmektedir. Ünlemler ile yansımaların yukarıda sıraladığımız benzerliklerinden başka ayrıcalıkları da vardır.

Yansımaların ses bilgisi açısından kalın, ince, uzun, kısa, yuvarlak, düz sert veya yumuşak gibi şekillerini elde etmek mümkündür. Ünlemler ise sabittirler. 3

Yapı bilgisi açısından da yansımalar aktif bir şekilde kelime türetmeye meyillidir. Hatta yansımalar sayesinde söz varlığımızda yer alan kelimeler daha da artmaktadır. Yansımalar kelime türetme yolları ile başka kelime türlerine geçebilirler, ancak başka türden kelimeler yansıma olamazlar. Sonuna hangi ek gelirse gelsin kökü her zaman bir yansımadan ibarettir. Onlar, bu özelliklerini her zaman korumaktadırlar. Ünlemler ise bu konuda passif bir yapıya sahiptir.

Yansımalar duyma, koklama, görme, tatma, hissetme gibi duyulardan ortaya çıkarken, ünlemler sevinç, üzüntü, kızgınlık, korku, şaşkınlık, heyecan gibi duyguları belirtmektedir. Bu sebeple yazıda çoğu zaman ünlem işareti kullanılmaktadır. Sesleri taklit eden kelimeler ses yansımalarıdır, seslenmek için kullanılan kelimeler ise ünlemlerdir.

Dilimizde yansımaların çeşitlerinin daha fazla olması ve tarihi devamlılıkları süresince kullanılmaları daha da artmış ve zenginleşmiş olması sebebiyle sayıları ünlemlerden daha çoktur.

Çalışmamızın asıl konusu olan Kırgız Türkçesindeki yansımalar hakkında aşağıda daha ayrıntılı bilgi verilmektedir.

A. Yansımalar Hakkında Genel Bilgi

a. Yansıma Nedir?

Kırgız Türkçesinde “Tuurandı Sözdör / Taklidî Kelimeler” olarak bilinen yansıma kelimeler için Türkiye Türkçesinde çok çeşitli terimler kullanılmaktadır. Geçmiş yıllarda taklîdî kelime terimine karşılık olarak yankı kelime (Bayrav, 1969); ses yansımalı kelimeler (Zülfikar, 1995); yansılama (Banguoğlu,1986); yankılık (Tekin, 1977); onomatopée (Eren, 1951); tabiat taklidi söz (Tuna, 1947); ses taklidi (Topaloğlu, 1989); ses taklidi kelimeler, yansımalı kelimeler (Hengirmen, 1995); yansıma kelime (Aksan, 1983) ve yansıma (Vardar, 1980; Dilbilim TS; Hatiboğlu, 1978; Gencan, 1947) gibi farklı terimler kullanılmaktadır. Bu alanda ilk terim onomatopoeia’dır. Diğer dillerde, özellikle batı dillerinde daha çok tercih edilen bu terim yer yer Türkçede de kullanılmaktadır. Bu terimle beraber İngilizce olarak reduplicative words, imitative words, reflektion words, echo words, sound sembolism gibi terimler de kullanılmaktadır. Rusya ve Orta Asya 4

ülkelerinde ise genel olarak mimema, imitativ, podrajatelnıye slova, ideofonetiçeskiye slova, izobrazitelnıye slova, zvukoizobrazitelnıye slova terimleri kullanılmaktadır. Türkiye Türkçesinde yukarıda bahsettiğimiz terimlerin içinden yansıma terimi son yıllarda bu konuda yapılan dil çalışmalarında giderek yaygınlık kazanmaktadır. Araştırmacıların genellikle hemfikir olduğu konu ise yansıma kelimelerin, tabiat seslerini taklit yolu ile ortaya çıkarmış olmasıdır. Zeynep Korkmaz yansımaları ses yansımalı kelimeler insanoğlunun tabiattaki canlı cansız bütün varlık ve nesnelere ait sesleri benzetme ve taklit yolu ile çıkardığı seslerden oluşmaktadır (2009: 1188) şeklinde tanımlar. Tahsin Banguoğlu tabiat seslerini tasvir veya kabataslak taklit ederek meydana gelen ses toplulukları (2015: 402) olarak tanımlarken, Vecihe Hatiboğlu tabiat seslerini andıran kelimeler (1978: 133) olarak açıklamıştır. Haydar Ediskun yansımalar, canlı varlıkların seslerini, cansız varlıkların gürültülerini taklit eden ünlemlerdir (1999: 322) şeklinde tanımlar. Dilbilgisi sözlüklerinde ise hemen hemen aynı tanımlar geçmektedir. Berke Vardar yansımaların dış gerçeklik düzleminde var olan ses ya da gürültüleri, işitimsel izlenimi yansıtacak biçimde aktaran, adlandırılan gerçeği ses öykünmesi yoluyla belirten dilsel öğe (2002: 216), Kamile İmer doğa ve hayvan seslerine benzer seslerle yapılan, görüntüleri işitimsel bir izlenim yansıtacak biçimde aktaran, bir gerçeği ses öykünmesi yoluyla belirten dilsel öğe (2011: 262) olduğu görüşündedir. Hamza Zülfikar ise Ses Yansımalı Kelimeler terimini kullanmasına rağmen diğer tanımlardan farklı olarak yansıma kelimelerin insanın tatma, koklama, duyma, görme ve dokunma duyularıyla algıladığı tabiattaki canlılık ve hareketliliğin adlandırılmasıyla (1995: 1) oluştuğunu vurgulayarak, sadece ses ve duyma duyusuna bağlamadan, diğer duyularla da ilişkilendirmiş ve yansıma terimine geniş bir anlam yüklemiştir. Yansıma kelimeler, doğadaki canlı cansız bütün varlıkların seslerini ve görünüşlerini tasvir ve taklit etme yoluyla oluşurlar. Fakat yansımalar dış dünyadaki seslerin tam dengi değillerdir, sadece insan dilinin elverdiği şekilde yansıtılmış benzerleridir. Dolayısıyla ses yansımaları seslerin tam değil yaklaşık bir taklididir. Bu durumda aynı ya da benzer ses yansımalarının başka dillerde de görülmesi çok doğaldır. Fakat insan duyduğu ya da algıladığı sesleri kendi kişisel ve kültürel özelliklerine göre kendi konuştuğu dildeki seslerle ifade eder. Yani dünya dillerindeki ses yansımalı kelimelerin kaynağı ortaktır ancak isimlendirilirken ait olduğu dilin kurallarına göre isimlendirilmişlerdir. Her toplum doğada duyduğu sesleri dillerinin gramer yapısına, 5

birikimine ve kültürel özeliklerine göre ifade etmiştir. Biçim yansımaları ise sese değil görünüşe bağlı olduğu için aynı sözcüğün başka dillerde görülmesi mümkün değildir. Hatta dilimizin lehçelerinde bile anlaşılmaz hale geldiği için aktarmalarda çevirmenleri en çok zorlayan kelime türleri içerisinde yansımalar da yer alır. Türkiye Türkçesinde “biçim yansımaları” teriminin kullanılmasını gerektirmeyecek kadar az olsa da işlemekte olduğumuz Kırgız Türkçesinde biçim yansımaları çok sayıda mevcuttur. Yansıma kelimeler dilde önemli bir grubu oluşturur. İnsanlar günlük hayatta duyduğu ses ve görünüşleri en iyi yansımalı kelimelerle ifade edebilir. Yansıma kelimeler anlatıma canlılık katar. Hatta çocuklar ilk konuşmaya kendilerine göre anlamlandırdığı yansımalarla başlar. Özellikle halk ağzında kullanılan ses yansımaları, anlaşma aracı olarak sık sık kullanılan kelime gruplarıdır. Yansımalar yazı dilinde daha az kullanılırken, halk ağzında geniş ölçüde ve her durumda kullanılır. Yansıma kelimeler kök olarak isim kökü karakterindedir (Banguoğlu, 2015: 402). Ancak getirilen çeşitli eklerle isim, sıfat, zarf ve fiil görevinde kullanılabilir.

b. Yansımalarla İlgili Çalışmalar Bilindiği üzere dilin doğuşu ve oluşumu konusunda da adı geçen yansımalarla ilgili çalışmalar Türkçede de yeterli denilecek kadar çok değildir. Çoğu çalışmalar yurt dışında yapılmıştır. Son zamanlarda Türkiye’de daha çok ele alınmakta olsa da diğer Türk Cumhuriyetlerinde çok fazla ilgi görmemiştir. Bu konuda yapılan çalışmaların çoğu Sovyet dönemine aittir. Bilindiği üzere Türk lehçelerinin gramerini oluşturan ögeler 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında Rus Türkologlarının ilgi odağı olmuştur. İlmi olarak Türk lehçelerinin gramerleri hakkındaki bilgiler ya da lehçeler arası karşılaştırılması gibi çalışmalar ilk olarak bu dönemde ortaya çıkmıştır. Örneğin P.M. Melioranskiy1, M.Terentyev2, A.V. Gordievskiy3 A. Kazembek4 gibi Türk ve Tatar, Kazak ve Kırgız, Türk ve Fars dilleri arasında yapılan karşılaştırmalı gramer çalışmaları bu döneme aittir. Türk dilinin kelime yapısına ait olan yansımalar hakkında Mahmut Kaşkarlı’dan sonraki ilk bilgi 1900 yılında kaleme alınmıştır. Yakut Türkçesini inceleyen Rus bilim

1 Melioranskiy, Platon, Mihayloviç, Kratkaya Grammatika Kazak-Kırgızskogo Yazıka, 1894. 2 Terentyev, Mihail, Afrıkanoviç, GrammatikaTuretskaya, Persidskaya, Kırgızskaya i Uzbekskaya, 1875. 3 Gordievskiy, A.V., Grammatika Tureskogo Yazıka, 1928. 4 Kazembek, Aleksadr, Kasımoviç, Obşaya Grammatika Turesko-Tatarskogo yazıka, 1846. 6

adamı S.V. Yastremskiy (1900) Yakut Dilinin Grameri’nin birinci bölümünde yansımalara da yer ayırmıştır. Türkoloji ilminde yansımalarla ilgili özel bir araştırma çalışması Dilbilimci Nikolay İvanoviç Aşmarin’le başlamaktadır. Çuvaş bilgini Aşmarin 1918 yılında Çuvaş Mimolojisinin Esasları adlı çalışmasını hazırlamış ve aynı yıl Çuvaş Öğrenci Kurultayında bir bildiri olarak sunmuştur. Aşmarin bu araştırmasında yansımalı kelimeleri oluşturan seslerin fizyolojisi üzerinde durmuştur. Ona göre yansımalar beşe ayrılmaktadır. 1. Ses yansımalı kelimeler (Звукоподражания): Doğada ve çevremizde olan biten her hangi bir ses. 2. Hareket ve ışık bildiren biçim yansımalı kelimeler (Подражания явлениям, движениям и световым явлениям): Her türlü hareket ve ışıltı, parıltı, parlak, ışıl ışıl, aydınlık anlamlarında kullanılan kelimeler. 3. Kaynağı konuşma organları olan veya iz bırakan ses yansımalı kelimeler (Подражания звуковым явлениям, источником которых являются части говорильного аппарата или отпечаточные слова) Bu tür yansımaları Aşmarin kendine özgü bir terimle “otpeçatoçnıye slova” (iz bırakan, mühürlü kelimeler) diye karşılamaktadır. İnsanın konuşma organları sayesinde ortaya çıkan bu tür sesler çeşitli ruh halleri, biyolojik süreçler, her hangi bir durumda yapılan refleksler sonucunda elde edilmektedir. Mesela, öksürünce, hapşurunca, gülünce, şaşırınca, ağlayınca vb. çıkan sesler. Bu tür yansımaları Aşmarin kendi içinde organlara bağlayarak dört ayrı gruba ayırmaktadır: a. Gırtlak sesleri: öksürme, ağır nefes alma, bir şeyi iterken ya da kaldırırken zorlanma, horlama vb. sırasında çıkan sesler. b. Burun sesleri: koklama, ağlama, sızlama, inleme, çemkirme, mırıldanma, homurdanma vb. sırasında çıkan sesler. c. Ağız sesleri: yeme, içme, çiğneme, yutma, emme vb. sırasında çıkan sesler. ç. Dudak sesleri: öpme, üfleme, sessizce ağlama, pipetle içme vb. sırasında çıkan sesler. 4. İnsanın vücudundaki sessiz haraketlere, duyulara bağlı biçim yansımalı kelimeler. (Подражания явлениям незвукового порядка, имеющим место в 7

человеческом организме): Heyecan, telaş veya korku gibi durumlarda insanın kalbinin sesi ya da herhangi bir duyusunu anlatan sezgi yansımalı kelimeler. 5. Çocuk dili (Десткие слова отпечаточного типа): Konuşmaya yeni başlayan çocuklarda görülen kelimeler. Aşmarin 1925 yılında bu çalışmasını tamamlayarak ikinci bir çalışmasını5 daha ortaya koymuştur. Dilin ilk durumu her zaman Aşmarin’in ilgisini çekmiştir. O, bu çalışmalarında da yansımalarla dilin ortaya çıkması ve ilerlemesi konusunda bir bağlantı olduğunu öne sürmüştür. 1928 yılında Kazan’da yayımlanmış olan6 bir başka çalışmasında ise Çuvaşçadaki yansımaların yapısal özelliklerinin üzerinde durmuş ve 115 yapı tipi ortaya koymuştur. Çalışmalarında ünlemler ile yansımaları aynı kelime grubunda değerlendirmiştir. Aşmarin’den sonra yansımalara karşı ilgi çoğalmaya başlamıştır. Rus Türkologları ve Türk Cumhuriyetlerinin dilbilimcileri tarafınca ele alınan lehçelere özel yansımalar arka arkaya incelenmeye ve yayımlanmaya başlamıştır. Elbette ki uyuşmazlıklar ve farklı görüşler de olmuştur. Dilbilimcilerin kimi ayrıntılı araştırarak ayrı bir kitap yazarken, kimi de lehçelere özel gramer kitaplarında yansımalar için bir kaç sayfalık yer ayırmıştır. Ayrıca bu döneme ait bir çok makale ve sunumlar da mevcuttur. En önemlileri de şunlardır: Dilbilimci, Türkolog Nikolay Konstantiniviç Dmitriyev bu konuda önemli çalışmalar yapmıştır. Başkurt, Kumuk, Türkmen, Azerbaycan, Türkiye Türkçesi alanlarında uzman olan bazen Çuvaş Türkçesine de ilgi duyan Dmitriyev, 1926 yılında yayımlanmış Kelime Etimolojisi adlı çalışmasında yansımalı kelimelerin de etimolojisini kaleme almıştır. Daha sonra Güney Türkçesi Mimolojisinin Taslağı, Türk Mimolojisini İnceleme gibi birçok makkaleler ve bildiriler sunmuş ve yansımaları Mimoloji terimi altında incelemiştir. 1962 yılında Dmitriyev’in bu ve daha birçok seçilmiş bildirileri kitap olarak yayınlanmıştır7. Kononov A.N. ise Çağdaş Türk Dilinin Grameri’nde (1956: 363-372) yansımalara ayrıcalıklı bir yer ayırmıştır. Yansımaları fonetik, morfolojik ve anlam bakımından incelemiş, örnekler vermiş ve gruplara ayırmıştır. İkilemeli yansımalar, ilk biçim, ikincil biçim ve türevler olarak ayrıntılı bilgi vermiştir.

5 Aşmarin, Nikolay, İvanoviç, Podrajaniya v yazıkah srednego Povoljya, 1925. 6 Aşmarin, Nikolay, İvanviç, O Morfologiçeskih Podrajaniy v Çuvaşskom Yazıke, Kazan, 1928. 7 Dmitriyev, Nikolay, Konstantinoviç, Stroy Turkskih Yazıkov, Moskva, 1962. 8

Tuva Türkçesini esas alan F.G. İshakov ve A.A. Palmbah’ın Tuva Türkçesinin Grameri’nde (1961) yansımalar yine aynı şekilde fonetik ve morfolojik anlamlarda çeşitli yönlerden incelenmiştir. Fakat yansımaları ünlemlerin içerisinde incelemiş olması dikkat çekicidir. Onlar, birincisi bildiğimiz ünlemler olmak üzere, ikincisi ses yansımaları, üçüncüsü de biçim yansımaları olarak ünlemleri üç gruba ayırarak incelemişlerdir. Buna benzer fikirlere M. Şiraliyev ve E.V. Sevortyan’ın Azerbaycan Dilinin Grameri (1971) adlı kitabında da rastlamak mümkündür. Yansımalar ünlemlerden her ne kadar farklı olsa da birçok araştırmacı tarafından ayrı bir kelime kategorisi halinde nitelendirilmemiştir. Azerbaycan Türkçesinde bu konuda yapılan M. Adilov’un Teqlidi Sözler ve S. Caferova’nın Müasır Türk Dillerinde Teqlidi Sözlerin Fonetik Hüsusiyyetleri, Müasır Türk Dillerinde Teqlidi Sözlerin Leksik, Semantik Hüsusiyyetler gibi çalışmalar da mevcuttur. Türkmencedeki yansımalar ise Türkmen Türkçesinde Yansımalar başlığıyla M. Hudaykuluyev tarafından incelenmiş 1962 yılında kitap olarak yayınlanmıştır. Hudaykuluyev yansımaları başlı başına bir kelime kategorisi altında kaleme alarak dilde ayrı bir bölüm oluşturduğunu savunmuştur. 1948 yılında A.İskakov Yansımalı Kelimeler Hakkında adlı çalışmasında Kazak Türkçesindeki yansımaların ses özellikleri üzerinde durmuştur. Ş.Ş. Sarıbayev Yansımalı kelimeler ve Onların Ünlemlerle İlişkisi (1954) adlı çalışmasında ise yansımaları ses, yapı ve anlam bilgisi açısından ele almış ve ünlemlerle olan benzer ve farklı yönlerini açıklamıştır. Baytursunov’un daha sonra yayımlanmış olan Dil Öğretimi adlı çalışmasında ise yansımalar, ünlemlerin içerisinde taklidi ünlemler başlığı altında incelemiştir. Özbek Türkçesindeki yansımalar R.Koŋgurov tarafından Üzbek Türkçesinde Biçim Yansımalar adı altında ele alınmış ve 1966 yılında yayımlanmıştır. Çalışmada yansımalar “Tasvirî kelimeler” başlığı altında incelenir ve bu başlığın altında ses ve biçim yansımaları olarak ikiye ayrılır. Türkiye’de yapılan çalışmaların en kapsamlısı Hamza Zülfikar’a aittir. Onun Türkçede Ses Yansımalı Kelimeler (1995) adlı 700 sayfadan oluşan eserinde ses yansımaları her açıdan incelenmiştir. Ancak bu çalışma yakın döneme aittir. Yukarıda sıraladığımız çalışmaların yayımlandığı dönemlerde Türkiye’de de çalışmalar yapılmış olsa da sayıları oldukça azdır. Onlar da Türkçe gramer kitaplarında konu olarak yeri 9

geldikçe ele alınan ya da çeşitli makalelerde dolaylı olarak konuya değinen çalışmalardır. O.N.Tuna Türkçede Tekrarlar (1950) adlı makalesinde ve V.Hatiboğlu İkilemeler (1971) adlı çalışmasında yansımalar dahil olmak üzere genel olarak bütün ikilemeler üzerinde durmuşlardır. Her iki çalışmada yer yer yansımalardan da bahsedilmiştir. Yansımalara değinen bir başka araştırma da S. Çağatay’ın Uygurca Hendiadyoinler adlı makalesidir. Makalede ses yansımaları Alleteration başlığı altında ele alınmıştır. A.C.Emre8, M. Ergin9 , T. Banguoğlu10, Z. Korkmaz11, N. Üçok12 gibi yazarların Dilbilim ve gramer kitaplarında da yeri geldikçe yansımalardan söz edilmektedir. Ayrıca Kaşgarlının Derlediği Yansıma Sözcükler başlığıyla divanda geçen ses yansımalarını derleyen K. Türkay (1978: 241-257) gibi herhangi bir eserin içindeki yansımaları toplayarak yapılan incelemeler, dilin doğuşu açısından yapılan araştırmalar ve çeşitli makale ve tezler son zamanlarda sayıca artmaktadır. Kırgız Türkçesinde yansımaları ilk olarak araştıran dilbilimci Kasım Tınıstanov’dur. Onun 1834’de yayımlanmış olan Kırgız Tili adlı kitabında yansımalardan bahsedilmiş, türleri açıklanmış ve daha önceden toplanmış olan örneklerin bazıları verilmiştir. Kırgızistan’da Uluttuk İlimder Akademiyası’nın (Milli İlimler Akademisi) el yazması bölümünde Kasım Tınıstanov’un el yazması çalışmaları vardır. Orda Tınıstanov’un13 Kırgız Türkçesinde kullanılan yansımaları ses, şekil ve anlam bakımından incelediği, toplayıp açıklamalı sözlük haline getirdiği el yazması çalışmalarını görmek mümkündür. İ.A. Batmanov 1940 yılında yayımlanmış olan Kırgız Türkçesinin Grameri adlı çalışmasında yansımaları ünlemlerin bir parçası olarak nitelendirir. B. Kerimcanova’nın Kırgız Türkçesindeki Yansıma ve Ünlemlerin Gramer Açısından Farklılıkları (1940) adlı çalışmasında ise aynı şekilde yansımaları ünlemlerle beraber inceler fakat daha çok gramer açısından birbirinden farklı yanlarını açıklar. Kırgızcadaki ünlemleri araştıran dilbilimci S. İmanaliyev Kırgız Türkçesindeki Ünlemler (1969) adlı eserinde yansımalar

8 Emre, Ahmet, Cevat, Türk Dilbilgisi, TDK, İstanbul, 1945. 9 Ergin, Muhharem, Türk Dil Bilgisi, İ. Ünv. Ed. Fak. yayını, İstanbul, 1958. 10 Banguoğlu, Tahsin, Türkçenin Grameri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2015. 11 Korkmaz, Zeynep, Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2009. 12 Üçok, Necip, Genel Dilbilim, TDK, Ankara, 1947. 13 Tınıstanov, Kasım KR. UİA., Kol Cazmalar Fondu N: 159. inventarnıy no. 160. 10

ile ünlemlerin birbirine benzemediğini, her birinin kendine ait özellikleri olduğunu ve ikisinin bir kelime kategorisi olarak bakmanın mümkün olmadığını açıkça belirtir. Yansımalar, Kırgız Dilbiliminde 50’li yıllarda araştırmaların merkezinde incelenmeye başlamıştır. B.Yunusaliyev Kırgız Leksikolojisi (1959) adlı çalışmasında yansımaların doğuşunu, dilimizdeki yerini ele almış, fonetik, morfolojik ve anlam bakımından sınıflandırmıştır. Bazı seslerden dolayı köklerin değiştiğini ve değiştiği halde taşıdığı anlamı koruduğunu söylemiştir. Bu ve bunun gibi birçok özellikleri söyleyerek, yansımaların her açıdan araştırılması gereken kelime kategorisi olduğunu savunmuştur. Kırgız Türkçesinde yansımalara en çok ilgi gösteren ve kapsamlı çalışmalar yapan dilci S.Kudaybergenov’dur. Kudaybergenov yansımaları her yönden araştırmış ve ses, şekil ve anlam bakımından sınıflandırmıştır. Kırgız Dilindeki Yansımalı Kelimeler (1957) adlı çalışmasında ilk defa Moğolcadaki yansımalarla etimolojisi, yapısı ve anlamı bakımından karşılaştırmalı bir yöntemle araştırma yapmıştır. Daha önceden de bu konuda yaptığı çalışmalarla savunmasını yapıp uzmanlığını almıştır. O, yansımaları Kırgız Türkçesinin gramer kitaplarında ayrı bir bölüm halinde ayrıntılı şekilde anlatmıştır. Yunusaliyev ve Kudaybergenov’un çalışmaları günümüzde de etkili olmak yanında, ayrıca bu konuda yapılan her çalışmaya kaynak olarak hizmet etmektedir. Daha sonra yapılan çalışmalarda incelemeler sonucu farklılıklar ortaya çıkmaya başlamıştır. Genl olarak yansımaları, “biçim yansımaları” ve “ses yansımaları” olarak ikiye ayırırlarken daha sonra “biçim”, “ses”, “duyu” yansımaları olarak üç grup altında incelemeye başlamışlardır. Örneğin, K. Dıykanov14, İ. Abduvaliyev, T, Sadıkov15 v.b. Son zamanlarda birçok yönden araştırmalar ve karşılaştırmalı çalışmalar yapılmaktadır. B. Kırgız Türkçesindeki Yansımalar Hakkında Genel Bilgi a. Kırgız Türkçesinde Yansımalar

Kırgız Türkçesinde yansıma kelimeler ortak ve herkes tarafından benimsenmiş “Tuurandı Sözdör / Taklidî Kelimeler” başlığı altında incelenerek, tek bir terimle ifade edilmektedir. Yansıma kelimelerin tanımı hakkında bütün dilbilimciler aynı fikirdedirler. İbrayim Abduvaliev (2008: 342), Sarıbay Kudaybergenov (1980: 342),

14 Dıykanov, Karboz, Kırgız Tilinin Körsötmö Kuraldarı, Üniversite yay., Almatı 1990. 15 Abduvaliyev, İbraim, Sadıkov, Taşbolot, Azırkı Kırgız Tili. Morfologiya, Aybek, Bişkek, 1997. 11

Karboz Dıykanov (1990: 294), Bolot Yunusaliev (1959), Bübüyna Oruzbayeva (2009: 466), Aygül Akunova (2009: 77) ve diğer Kırgız bilim adamları yansımaları genel olarak Doğadaki her türlü sesleri ve görünüşleri taklit ederek söylenilen kelimelere, taklidi kelimeler denir şeklinde tanımlar. Bilim adamları Kırgız Türkçesinde yansımaları geleneksel olarak iki gruba ayırarak incelerken son zamanlarda üç gruba ayırarak ele almaktadırlar. Kırgız Türkçesinde ses taklidine dayalı olan yansıma kelimeler “Tabış Tuurandı Sözdör / Ses Yansımalı Kelimeler”, görüntünün tasvirine dayalı olan yansımalar ise “Eles Tuurandı Sözdör / Biçim (Görünüş) Yansımalı Kelimeler” olarak iki grup altında ele alınmıştır (Abduvaliyev, 2008: 342-347). Daha sonraki bazı çalışmalarda sezgi ve hisse dayalı olan kelimelerin “Tuyum Tuurandı Sözdör / Sezgi Yansımalı Kelimeler” başlığı altında yansımaların üçüncü grubunu oluşturduğu görülmektedir (Dıykanov, 1990: 294). Ancak İbrayim Abduvaliyev, Taşbolot Sadıkov (1997: 258-268) ve Bübüyna Oruzbayeva (2009: 466) Ses ve Biçim Yansımaları olarak ikiye, daha sonra Biçim Yansımalarını “Körüü Seziminin Negizinde / Görme Duyusuna Dayanan Biçim Yansımaları” ve “Tuyuu Seziminin Negizinde / Sezgiye Dayanan Biçim Yansımaları” olarak tekrar kendi içinde ikiye ayırmışlardır. Ses Yansımalı Kelimeler canlı veya cansız varlıklardan ve doğanın çeşitli olaylarından çıkan sesleri taklit ederek oluşan kelimelerdir. Örnek: kıt kıt külüü (çocuğun gülmesi), maaroo (kuzuların melemesi), tars (tüfekten çıkan ses), şarkıratma (şelale) v.s. Biçim Yansımalı Kelimeler canlı veya cansız varlıkların görünüşünü ve onların hareketini tasvir etmekle oluşan kelimelerdir. Bu tür kelimeler görme duyusuna ve sezgi duyusu’na dayanan biçim yansımalar olarak ikiye ayrılır. Görme duyusuna dayanan biçim yansımalar hissettiğimiz değil gördüğümüz şeylerin tasviridir. Kelimeyi duyduğumuzda görüntü gözümüzde canlanır. Örnek: saksaygan (saçları dağınık, taranmamış), deldeŋ kulak (büyük kulak) v.s. Sezgiye dayanan biçim yansımalar ise insanın vücut, koku, tat hisleri sayesinde ortaya çıkan kelimelerdir. Örnek: cıtı bur etüü (aniden gelen koku), söögü zır zır ooruu (kemik ağrısı), cürögü bolk bolk soguu (kalp atışı) v.s. Kırgız Türkçesi yansıma kelimeler bakımından çok zengindir. Yansıma kelimeler özellikle halk ağzında oldukça fazladır. Yansımalar sözlü konuşmadaki anlatımı daha da canlı yaparken, edebiyatta ise bahsedilmekte olan konunun daha kesin 12

ve açık olmasını sağlar. Dolayısıyla sözlü edebiyatta, folklor ürünlerinde, halk destanı, tekerleme, atasözü ve deyimlerinde çok kullanılmakla beraber ilmi çalışmalarda ve resmi evraklarda özel isim olarak kalıplaşmış yansımalar hariç kullanımları söz konusu değildir. Yansımalar hem ses hem yapı hem anlam bakımından diğer kelime türlerinden farklıdır. Ünlü ya da ünsüz tek bir sesin değişimi ile kelimenin anlamı tamamen değişebilir. İsim, fiil, zarf, sıfat ne olursa olsun her zaman kendi özelliğini korur. Başka hiç bir kelime grubu söz türetme yolları ile bir yansıma olamaz. Fakat bir yansıma isim de olur, fiil de. Bu süreçte de yansımalığını kaybetmez, kelimenin sonuna ne gibi bir ek gelirse gelsin kökü her zaman bir taklitten oluşan yansımadır.

b. Kırgız Türkçesinde Yansımaların Yapısal Özellikleri Kırgız Türkçesinde ses yansımalı kelimeler de, biçim yansımalı kelimeler de yapı bakımından “cönököy / basit” ve “tataal / birleşik” olarak ikiye ayrılır (Abduvaliyev, 2008: 346, Üsönaliyev, Ömüraliyev 2007: 65). Basit yansıma kelimeler bir tek kelimeden oluşur. Onlar çoğu zaman sesin ya da görünüşün aniden ortaya çıkmasını ve kısa sürede gerçekleştiğini gösterir. Genelde et-, de-, koy-, kıl- yardımcı fiilleri ile birlikte kullanılır. Örneğin tars et-, çank de- v.s. (Turgunbayev, 2012: 33). Birleşik yansımalar ise çoğu zaman iki bazen de daha fazla kelimelerden oluşur. Onlar taklit edilen sesin ya da görünüşün kesintisiz olduğunu, tekrarlandığını veya uzadığını gösterir (Abduvaliyev, 2008: 346). Mesela kars-kürs, şaldur-şuldur, uu-duu, zuu-zuu, daldaŋ-daldaŋ, bökçön-bökçön v.s. Türkiye Türkçesinde bu tür kullanımlar ikilemeler ya da tekrarlar olarak geçmektedir. Kırgız türkçesinde ise “koş sözdör” olarak geçmektedir. Ancak yansımaları yapı bakımından “cönököy / basit” ve “tataal / birleşik, zor” olarak ayırmalarının sebebi bazı durumlarda ikilemeler dışında da birleşik yapılar karşımıza çıkabilmektedir. Üç, dört kelimeden oluşup tek bir bir anlamı veren bütün yansımalar, birleşik yansımalardır. Mesela, Taka-taka-taka-tak, cılt dey tüş- vb. Ses Yansımalı Kelimeler neyi taklit ettiğine göre dört gruba ayrılır: 1. İnsanların çıkardığı sesler: kübür-şıbır, bırs, ha-ha, v.s. 2. Hayvanların çıkardığı sesler: ars-ars, kükük, möö, maa ız-ız.v.s. 3. Cansız nesnelerin çıkardığı sesler: tars, kars, kaçır-kuçur, düp, v.s. 4. Doğa olaylarına ilişkin sesler: çart-çurt, şatır-şutur, şar v.s. 13

Örneklerde görüldüğü gibi bu gruplarda ses yansımalı kelimelerin basit ve birleşik her iki şekli de yer almaktadır.

Basit Ses Yansımalı Kelimeler yapısına göre ikiye ayrılır. 1. V(a); VC (ov); CV (ba); CVC (düp, şak, tak); CVCC (tars, bors) şeklinde tek heceli olurlar. 2. Ek alır, kelime türetirler: şarkıratma, dübürt, kükük.

Birleşik Ses Yansımalı Kelimeler yapısına göre iki gruba ayrılır. 1. İki ögesi de aynı kelimeden oluşan yansımalar: kıtır-kıtır. 2. Eş anlamlı veya zıt anlamlı eşsesli kelimelerden oluşan yansımalar: çart- çurt.

Anlamına göre üçe ayrılırlar (Kudaybergenov, 1980: 282). 1. İki sözcüğün ikisi de anlamlı olanlar: kıykıldap-çıykıldap. 2. İki sözcüğün biri anlamsız olanlar: şak-şuk. 3. İki sözcüğün ikisi de anlamsız olanlar: ızıŋ-kızıŋ.

Biçim Yansımalı Kelimeler: Neyi tasvir ettiğine göre ikiye ayrılır (Abduvaliyev, 2008: 346). 1. Görünüşü, duruşu, sureti: aksaŋ, cark-curk. 2. Hareketi, hali: selt, dardaŋ-dardaŋ. Örneklerde görüldüğü gibi bu gruplarda biçim yansımalı kelimelerin basit ve birleşik her iki şekli de yer almaktadır.

Basit Biçim Yansımalı Kelimeler: Yapısına göre ikiye ayrılır. 1. Genelde CVC ve CVCC şeklinde olur: şıp, cark. 2. Ek alır, kelime türetilir: ürpöygön, saksagay.

Birleşik Biçim Yansımalı Kelimeler: Yapısına göre iki gruba ayrılır. 1. İki ögesi de aynı kelimeden oluşan yansımalar: mölt-mölt. 2. Eş anlamlı veya zıt anlamlı eşsesli kelimelerden oluşan yansımalar: arbaŋ- tarbaŋ. 14

c. Çocuk Dilinde Yansımalar

Bildiğimiz üzere çocuklar ilk konuşmaya başladığı zaman bir takım seslerden yararlanarak konuşmaya başlar. Çocuklar henüz iyi konuşamadığı için etrafındaki her şeyin taklidini yaparak, tabiattaki sesleri kendi çıkarabildikleri seslerle adlandırarak anlatmaktadırlar. Böylece bir ile üç yaş arası çocuklar bir şeyler anlatmaya çalışırken yansımalardan yararlanmaktadırlar. Çocukların ana dilini kazanması yolunda kullandıkları bu tür kelimeler dilin doğuşu açısından araştırmalara da kaynak olmuş durumdadır.

Kırgız Türkçesinin çocuk dilindeki yansımalar Türkiye Türkçesinden çok farklı değildir. Hamza Zülfikar’a göre çocuk dilindeki ses yansımalarında özellikle dudak seslerinin hakim olduğu görülmektedir. Zülfikar, bu durumu süt emme dolaysıyla dudak kaslarının gelişmeye başlaması ve seslerin dudak bölgesinde boğumlanmasıyla açıklamaktadır (1995: 18). Aynı durum Kırgız Türkçesinde de görülmektedir. M: üp et-, ap kıl-, oppa, ap-ap, pa-pa, ma-ma, me-me, bopo, kup-kup kıl-, bum-bum, vb. Ayrıca Kırgız Türkçesinde uzun ünlüyle kurulmuş şekilleri de vardır. M: böö, maa, mee, paa, vb.

Bazı ses yansımalarında damak sesleri de yer almaktadır. M: ku-ku, ka-ka, güü vb. Kırgız Türkçesinde h art damak sesi çok fazla kullanılmazsa da çocuk dilinde son ses olarak kullanımı çoktur. M: bıh kıl-, kıh kıl-, kuh bol-, oh bol-, tah de- vb.

Ön damak y sesi de çocuk kelimeleri arasında son ses olarak çok kullanılmaktadır: ay-ay, biy-biy , mıy-mıy, tay-tay vb.

Diş, diş eti, sızıcı ve diğer başka sesler de hemen söylenilebilecek sesler olmadığı için dudak ve damak seslerinden sonra çocuğun biraz daha büyümesiyle gelişmektedir. M: çişa kıl-, dış-dış kıl-, çıyp-çıyp, küçü-küçü, çap-çup et, tık-tık, tuk-tuk

Kırgız Türkçesinde çocuk kelimeleri isim durumundadır. Fiilleştirmek için her zaman yardımcı fiil ya da diğer fiiller kullanılır. Fiil yapan ekler çok kullanılmaz. En çok kullanılan yardımcı fiiller et-, de-, kıl-, bol- fiilleridir. Kırgız Türkçesinde çocuk kelimeleri ise şu şekilde sıralanabilir: 15

Tablo 1: Kırgız Türkçesinde Çocuk Kelimeleri

İsim Fiil ap-ap / yemek, mama, ap et-, ap kıl-, ap-ap kıl- / hap etmek, yemek alo / telefon Herhangi bir fiille kullanılabilir av-av / köpek av-av et- / havlamak ay-ay / cici, yeni, güzel. ay-ay bol- / güzel olmak, cici olmak bıh / kesik bıh bol- / kesilmek bıkıy / kirli, tozlu bıkıy bol- / kirli olmak, kirlenmek biy-biy / sıcak biy-biy bol- / yanmak bopo / şeker bopo ber-, al- / şeker vermek, istemek böö / öcü Herhangi bir fiille kellanılabilir bum-bum / araba Herhangi bir fiille kullanılabilir çap-çup / yıkanma çap-çup et- / yıkanmak, bıcı bıcı yap- çiş, çişa / çiş çiş kıl-, çişa kıl- / çiş yap- çiyp-çiyp / cıv civ, tavuk, kuş çiyp-çiyp et- / ötmek çu-çu / at Herhangi bir fiille kullanılabilir dış-dış / dövüş dış-dış kıl- / dövmek, vurmak güü / gök gürültüsü güü de- / gök gürlemek ka-ka / pis, kirli ka-ka kıl- / pisletmek kıh / pis, kirli kıh bol- / kirlenmek ku-ku / tavuk, horoz ku-ku de- / horozun ötmesi kuh / uyku kuh de- / uyumak kup-kup / yıkama, yıkanma kup-kup kıl- / yıkamak, yıkanmak lya-lya / bebek, küçük kadeş Herhangi bir fiille kulanılabilir maa / koyun, kuzu maa de- / melemek mee / keçi, oğlak mee de- / melemek mıyav / kedi sesi mıyav de- / mıyavlamak mıy-mıy / kedi Herhangi bir fiile kullanılabilir möö / İnek, sığır, boğa, buzağı möö de- / böğürmek nyam-nyam / yemek nyam-nyam kıl- / yemek yemek oh / yara, ağrı oh bol- / ağrımak, yaralanmak 16

op, oppa / hop op et-, oppa kıl- / hop etmek, kaldırmak pa-pa, paa / sıcak paa bol-, pa-pa ol- / Sıcak olmak, yanmak tah-tah / oyuncak silah tah-tah et- / silahla oynamak tay-tay / yürüyüş tay-tay kıl- / yürümek tık-tık / saat tık-tık et- / saatin çalışması tuk-tuk / tavuk tuk-tuk et- / tavuğun ötmesi üp / içecek üp et- / içmek üf / püf üf et- / üflemek

17

BİRİNCİ BÖLÜM

1. SES BİLGİSİ AÇISINDAN YANSIMALAR

Kırgız Türkçesinde yansımalar yukarda da belirttiğimiz gibi sayıca çoktur ve bu yansımaları oluşturan ünlü ve ünsüz seslerin her biri ayrı ayrı özelliklere sahiptir. Normalde hiç bir özelliğinin farkına varmadan kullandığımız yansıma kelimelere ses bilgisi açısından baktığımızda her sesin çok önemli olduğunu ve hiç bir sesin öylesine kullanılmadığını görmek mümkündür.

Diğer bütün dillerde veya lehçelerde olduğu gibi ses yansımalarının nereden ortaya çıktığı yani kaynağı bellidir. Ses yansımaları her hangi bir sesin taklididir. Dolayısıyla kaynak belli olduğu için taklit edilen sese göre kelimeyi oluşturan seslerin açıklanması daha kolay olmuştur. Mesela: ünlülerde tars, türs, tırs kelimelerine bakacak olursak: tars (eylem şiddetli bir şekilde yüksek sesle gerçekleşir, eylemi yapan nesne büyük veya sert olur), türs (eylem daha kısık bir sesle gerçekleşir), tırs (çok kısık bir sesle gerçekleşir ve eylemi yapan nesne çok küçük ve hafif olur). Yani ünlülerin ince kalın, düz, yuvarlak, geniş dar olma özelliklerine göre sesin şiddetini ve sürekliliğini anlamak mümkündür. Ünsüzler de aynı şekilde tabiî sese en yakın olan ünsüz boğumlanma yeri ve tarzına göre seçilerek yansıma kelimeyi oluşturmaktadır. Örneğin; tars, kars, bars vb.

Aslında sözlüğe baktığımızda “aynı anlamda bu kadar kelimeye ne gerek var” dedirtecek kadar yansıma kelime bulmak mümkündür. Kırgız Türkçesinde bu tür yansımaların çoğunluğunu biçim yansımaları oluşturmaktadır. Yani aynı anlamda farklı seslerle kurulmuş birçok biçim yansıması vardır. Ancak bu tür yansımalara sadece çokluk, eş anlamlılık, çeşitlilik diyip geçmemek gerekiyor. Çünkü ses bilgisi açısından incelendiğinde biçim yansımaları çok ilginç bir yapıya sahiptirler.

Yansımalardaki ünlülerin kalın, ince; açık, kısa olması, onların anlamına da etki eder. İnce ünlülü seslerden kurulan yansımalara bakıldığında hareketin veya sesin basit, ince, kuvvetsiz olduğu görülür (Biray, 2014: 1094). Elbette ki ünlülerin yansımalarda önemi çoktur. Ünlüler ses yansımalarındaki gibi biçim yansımalarında da aynı şekilde görüntünün veya hareketin kalın, kaba, sert veya ince, narin, yumuşak vb. özelliklerini gösterebilmektedir. Ancak biçim yansımalarında ünsüzler sayesinde de bu gibi ve daha birçok benzer özelliği bulmak mümkündür. Mesela, calcakta- ve kalcakta- ikiside yerli 18

yersiz konuşmak, sırıtmak, gülmek, şaka yapmak anlamında yansıma fiillerdir. Ancak halk arasında c’li şekli calcakta- fiili gençler için, k’li şekli kalcakta- fiili de daha çok orta yaş ve yaşlılar için kullanılır. Irsaŋda- ve ırcaŋda- fiilleri de hemen hemen aynı anlamda kullanılır. Daha çok sürekli sırıtmak, şaka yapıp kendi kendine gülmek anlamında kullanılır. s’li şekli ırsaŋda- fiilininde yüzü küçük, zayıf biri gözümüzde canlanırken c’li şekli ırcaŋda- fiilininde ise yüzü büyük, tombul birinin canlandırıldığı açıktır. Bunun gibi bir çok örnek verilebilir.

Bunun gibi kullanılışların dışında yansımalarda kullanılan sesler birçok açıdan incelenebilir. Yansımalar, ses, vurgu, sesin ahengi, hız ve ritim çeşitliliği açısından ünlemler gibi değişkenlik gösterirler. Onlar, taklit edilen ses ya da hareketin hızlı veya yavaş, yavaş veya sert, kısa veya uzun, yalın veya karmaşıklığına bağlı olarak bazen yavaş bazen sürekli bazen de çekip alırcasına hızlı, tez, kısa vurguyla söylenir ve çeşitlenirler. (Biray, 2014: 1093). Kırgız Türkçesinde yansımaların dikkat çekici yanları şunlardır. Kırgız Türkçesinde normalde yabancı kelimeler dışında ön ses olarak kullanılmayan l sesini yansımalarda ön ses olarak görmek mümkündür, n sesinin Kırgız Türkçesinde ön seste kullanılması mümkünken yansımalarda ön ses olarak kullanılmamıştır, r sesi birincil ve ikincil biçimlerde son ses olarak çok etkilidir, ŋ sesinin yankılama yapan görevi vardır, ön seste çoğu zaman patlayıcı ve sızıcı sesler kullanılmaktadır vb.

Ses yansımalarında tâbî sese en yakın olan, biçim yansımalarında hareketin veya görüntünün kökünü oluşturan birincil biçimler ses bilgisi açısından araştırmada ilk sırada yer alan önemli konulardan biridir. Yansıma kökler çoğu zaman CVC ve CVCC kalıbında olur. Az sayıda CV (ba+kır-) VC (ar+kıra-) V(ö+kür-) kalıpları da mevcuttur.

Kırgız Türkçesinde CVC kalıbındaki yansımalarda son ses olarak en çok kullanılan seslerin k ve p sesleri olduğunu tespit ettik.

Tablo 2: Kırgız Türkçesinde CVC Kalıbındaki Yansımalar

c k l p r ŋ ş m t

bac- bak- bal - bap bar çaŋ- bış cım kıt-kıt bac bak bal çuŋ bıc-bıc bık- cal-cal cıp bır daŋ küş- kım çıt bık küş 19

cık möl- çap çır dıŋ mış tam- möl tuŋ çak çop çur düŋ

çık-çık düp dır zaŋ

çuk lap-lap dir-dir

kak şıp şar

kuk şop

lak-lak tıp

tık top

tok töp

tak zıp

buk

Kırgız Türkçesinde kullanılan CVCC kalıbındaki yansımalarda üçüncü ses her zaman sedalı dördüncü ses ise sedasızdır. Bu kalıpta en çok yansıma kelimelerin bulunduğu şekiller -lp, -lk, -rt, -rs, -rk, -lt, -ŋk’dır. Bunları -lç, -rç, -rp, -mp takip etmektedir. -rm, -yç, -yt ile sonlanan kelime sayısı oldukça azdır.

Tablo 3: Kırgız Türkçesinde CVCC Kalıbındaki Yansımalar

l-ç l-p l-t l-k ŋ-k y-ç y-t balç balp bult bılk çıŋk kıyç kıyt bılç bolp calt bolk daŋk çıyk kalç calp cılt bulk düŋk kulç celp kalt bülk kaŋk çalp kılt çulk kıŋk çulp kult kulk küŋk- mıŋk çılp mölt mılk şaŋk dalp mült selk-selk şıŋk kılk selt solk zaŋk salp sülk-sülk zıŋk şalp şalk zoŋk talp şılk 20

bölp-bölp r-t r-k r-ç r-s r-p r-m m-p bart bark barç ars barp çırm domp bırt bırk karç bars bırp dümp bort bork kırç bors çırp tomp cırt burk-şark kars tırp çart çark kırs zırp çırt kark kors dirt kork- kürs kork dürt kurk mırs kart tars kırt tırs kort tors kurt turs mürt türs

Birincil ve ikincil biçim yansımalar fonetik yollarla şu şekilde yapılır:

a) birincil ve ikincil biçimler, hiç bir fonetik değişikliğe uğramadan tek başına kullanılırlar. M: tıp, şalp, kaldır, bıt b) Yardımcı fiillerle birlikte kullanılırlar. M: tars et-, calt de-, cılt koy-, balç et-, cım et-, daŋgır de- c) Anlamı pekiştirmek için aynen ikileme şeklinde kullanılabilirler. M: tıp-tıp, şalp-şalp, kaldır-kaldır, bıt-bıt d) Öteki fillerle birlikte de kullanılır. M: kars tiş-, kars sın-, bors gül-, zuu uç- e) İkilemenin bir parçasında ünlü değişmesiyle yeni anlamlar kazanabilirler. M: şalp-şulp, kaldır-küldür, f) İkilemenin bir parçasında ünsüz değişmesiyle yeni anlam kazanabilirler. M: kaldır-şaldır, bıt-çıt g) İkilemenin bir parçasında ünlü türemesi yoluyla yapılabilir: M: çuru-çuu, şapa- şap, düpö-düp, taka-tak h) İkilemenin bir parçasında ünsüz türemesi yoluyla yapılabilir. M: opur-topur, i) Yakın anlamlı kelimelerden oluşan ikilemeler halinde rastlanır. M: ızı-çuu, adır- büdür, çan-topoloŋ, uu-duu ileŋ-salaŋ,

21

1.1.Ünlüler

Kırgız Türkçesinde kullanılmakta olan 8 normal ve 6 uzun ünlü olmak üzere toplam 14 ünlü vardır.

a(а), e(е,э), o(о), ö(ө), ı(ы), i(и), u(у), ü(ү) aa(аа), ee(ээ), oo(оо), öö(өө), uu(уу), üü(үү)

a (a) – kalın (жоон), geniş (кең),düz (ачык) e (э) – ince (ичке), geniş (кең), düz (ачык) ı (ы) – kalın (жоон), dar (кууш), düz (ачык) i (и) – ince (ичке), dar (кууш), düz (ачык) o (o) – kalın (жоон), geniş (кең), yuvarlak (эрин) ö (ө) – ince (ичке), geniş (кең), yuvarlak (эрин) u (у) – kalın (жоон), dar (кууш), yuvarlak (эрин) ü (ү) – ince (ичке), dar (кууш), yuvarlak (эрин)

Kırgız Türkçesindeki yansımaların ünlülerle ilgili en önemli özellikleri olarak bunlar sayılabilir.

Hem biçim hem de ses yansımalı kelimelerin birincil biçimdeki bünyelerinde en az bir ünlü bulunmakta ve daha sonra ünlü uyumuna göre bu kökten yeni kelimeler türetilmektedir. Mesela bıt+pıl+dık (bıldırcın sesi) kür+kür+ök (gürleme), tomp+oŋ+do- (tombul tombul hareket etmek), v.s.

Kelimenin içindeki geniş ünlüler özellikle de a sesi taklit edilen sesin kuvvetli olduğunu, dar ünlüler ise daha sesin daha hafif olduğunu gösterir. Bu durum aynı şekilde biçim yansımaları için de geçerlidir. Mesela tars-tırs, daŋ-dıŋ, çar-çur, kalç- kulç, ileŋ-salaŋ v.s.

Birincil biçimlerde uzun ünlülerin olması daha çok ses yansımalı kelimelere aittir. Bu duruma biçim yansımalı kelimelerde daha az rastlanmıştır. Mesela maa (koyun sesi), mee (kuzu sesi), möö (inek sesi), kaak (karga sesi) ıŋaa-ıŋaa (bebek ağlaması), şuu (rüzgar sesi) v.s. 22

Sadece ses yansımalı kelimelerde iki farklı ünlünün yan yana geldiği görülmüştür. Aynı durum biçim yansımalarında söz konusu değildir. Mesela, au (kurtun uluma sesi), ia (eşek esi)

Ses yansımalarında birincil biçimlerin ünlüleri sabit değildir. Seslerin niteliklerine göre adlandırmalarında anlamca benzer bir takım çeşitleri ortaya çıkmıştır. Ünlülerin daralması, yuvarlaklaşması, incelmesi veya genişlemesi sonucu ortaya çıkan bu tür kelimeler aynı hareketin hızına, şiddetine veya yoğunluğuna bağlı seslerdir. Mesela, tars, turs, tırs, tors, türs. Bu özellik biçim yansımalı kelimelerde de görülmektedir. Mesela, bıltıy-, bultuy-, boltoy-, böltöy-, baltay-, v.s.

İkilemeli yansımalar ise yine aynı şekilde gerçek sesin niteliğine göre değişebilmektedir. Eğer arka arkaya gelen seslerin biri ötekisinden biraz farklıysa ikilemenin ikinci parçasındaki ünlüler değişmektedir. Ancak sesler birbirinden ayırt edilemeyecek kadar benziyorsa her iki parçada da aynen tekrarlanmaktadır. Mesela, tars tars vur- , kart kurt çiğne- v.b.

1.1.1. a, e (э)

İkisi de dudakların durumuna göre düz, ağzın açıklığına göre ise geniş seslerdir. Çıkış yerine göre a kalın, e ise ince ünlüdür.

Yansımalı kelimelerde a sesi taşıdığı niteliğiyle beraber kelimenin başında, içinde ve az sayıda sonunda bulunabilir.

Kelime başında a sesinin kullanımı hem biçim yansımalarında hem de ses yansımalarında oldukça çoktur. Örneğin: ars, ar, ac-ac, acılda-, akakta-, arılda-, aŋgıra-, adıraŋda-, akıray-, aksay-, alaŋda-, alay- vb.

Kelime içinde ise a’nın kalın, geniş ve düz olan nitelikleri öne çıkarak genellikle sesin sert ve kalın, görünüşün de kaba ve büyük olduğunu gözümüzde canlandırır. Hem biçim hem de ses yansımalarında kullanımı çok yaygındır: tars, kars, çatır, baltay-, kalcay-, cacılda- vb.

Kelime sonunda +a-, -Da, +Kır+a-, +Il+Da- gibi eklerle beraber çok sayıda görülebilmektedir. Ancak kök halinde a sesi fazla gözükmez. Çoğu çocuk dilinde 23

mevcuttur: mama (süt, yemek), apa (anne), ata (dede, baba), papa (baba), pa (sıcak), kaka (kirli, pis), oppa (hop), çişa (çiş) vb.

Yansımalar konusunda e sesi ile э sesinin telaffuzunda bir fark yoktur. Kurallar gereği Kırgız Türkçesinde aynı ses kelime başında э, kelime içinde ve sonunda e olarak yazılmaktadır. Burada Rusça kelimelere has (e) ye birleşik harfi söz konusu değildir.

e sesinin kelime başında ve içinde kullanımı biçim yansımalarında oldukça çoktur. ebelekte-, edireŋde-, eldire-, eleŋ-eleŋ, eŋirey-, epey-, enteŋde-, deldeŋde-, delbire-, celbire-, cepeŋ, selt et-, lek-lek et- vb. Ses yansımalarında ise daha az kullanılmaktadır.

eçkir- : Hıçkırmak, içine çekerek ağlamak (KTS, 854).

ebire- : Susmadan devamlı konuşmak (KTS, 853).

celp-celp : Püfür püfür, rüzgar hafif ve serin bir biçimde esmek

1.1.2. ı, i

Ağzın açıklığına göre ikisi de dar, dudakların durumuna göre ikisi de düz ünlülerdir. Çıkış yerine göre ı kalın, i ise ince ünlüdür.

ı sesinin kelime başında ve içinde kullanımı çıkış yerine göre kalın olması özelliğiyle hem ses yansımalarında hem de biçim yansımalarında çok sayıda mevcuttur: tırs, kırs, çıy-pıy, dırday-, çıçay-, ız, ıc-bıc, ıkşıy-, ılbıra-, ılcıy-, ıŋkılda-, ıpılda-, ırcay-, vb.

Ancak i sesinin kelime başında ve içinde kullanımı ı sesi kadar yaygın değildir. Biçim yansımalarında daha fazla karşımıza çıksa da ses yansımalarında çok az sayıda bulunmaktadır. i sesiyle oluşmuş ses yansımaları az sayıda olmasıyla beraber çoğu zaman CVC kalıbında ikinci ses olarak görülmektedir.

kiŋilde- : Mırıldanmak (KTS, 1271).

kirilde-, kirkire- : Hırıldamak (KTS, 1275-1276).

kir-kir et- : Hırıltılı ses çıkarmak (KTS, 1276).

dik-dik : Küt küt (KTS, 818). 24

dir-dir : Kısa, hızlı ve titrek hareketi sesi bildirir (KTS, 821).

dirildek, dildirek, dildir : Pervane şeklinde çocuk oyuncağı (KTS, 819-822). vb.

tirt-tirt et- : Dirt dirt diye ses çıkarmak (KTS, 2051).

1.1.3. o, ö

İkisi de ağzın açıklığına göre geniş, dudakların durumuna göre de yuvarlak ünlülerdir. Çıkış yerine göre o kalın, ö ise ince ünlüdür.

o ve ö ünlülerinin ilk ses olarak kullanımı ses yansımalarından çok biçim yansımalarında görülmektedir. M: oduraŋda-, oduray-, okçuŋda-, oksoy-, okuray-, oluray-, oŋkoy-, oroŋdo-, orsoy- orkoy, oysokto- öçöy-, öŋköŋdö-, öntölö-, önüldö-, vb. Ön ses olarak ses yansımalarında ise sadece aşağıdaki örneklere rastlanmıştır.

onto- : İnlemek, inildemek (KTS, 1635).

oŋgura- : Hüngür hüngür ağlamak (KTS, 1637).

oŋkulda- : Çirkin ve kaba sesle konuşmak (KTS, 1638).

oŋulda- : İnleyerek ağlamak (KTS, 1640).

ozondo- : Böğürmek, böğüre böğüre ağlamak (KTS, 1680).

ökür- : Bağırmak, haykırmak, yüksek ve gür ses çıkarmak (KTS, 1692).

öŋgürö- : Hüngür hüngür ağlamak (KTS, 1701).

Seslerin kelime içinde kullanımı bakımından biçim yansımalarında her iki ses de oldukça çok kullanılmaktadır. Ses yansımalarında o sesi ö sesinden daha fazla kullanılmaktadır: bors, tors, bork, çop, top, zoŋk, koŋk, şop vb. Ancak ö ünlüsü kelime içinde biçim yansımalarında çok kullanılmasına rağmen ses yansımalarında yok denecek kadar azdır.

töp : Bir şeyin düştüğünde çıkardığı hafif sesi anlatır (KTS, 2094).

möörö- : Böğürmek (KTS, 1573).

25

1.1.4. u, ü

u, ü ünlüleri ağzın açıklığına göre dar, dudakların durumuna göre yuvarlak ünlülerdir. Çıkış yerine göre u kalın, ü ise ince ünlü sestir.

Kelime başında u, ü sesleri yine aynı şekilde biçim yansımalarında çok sayıda bulunmaktadır. M: uŋkuy-, uŋşuy-, upura-, urkuy- üdüröy-, üksöŋdö-, üksöy-, üksüy-, ülbürö-, üldürö-, ülpüldö-, ülüröy-, üŋüröŋdö-, üŋüröy-, ürpöy-, ütüröy- vb. Ses yansımalarında ise bu seslerin ön ses olarak kullanımı sayıca azdır.

uŋşu- : Uğuldamak (KTS, 2162).

uŋulda- : İnleyerek ağlamak (KTS, 2162).

uulda- : Uğuldamak (KTS, 2170).

üŋüldö- : İnlemek, inleyerek ağlamak (KTS, 1680).

Kelime içinde kullanımları ise hem biçim yansımalarında hem de ses yansımalarında çok sayıda kullanılmaktadır.

Kökler çoğu zaman CVC, CVCC kalıbında olduğu için ünlülerin son ses olarak çok fazla kullanımı yoktur. Ancak CV, CVV kalıbında, çocuk dilinde ve türevlerinde ek olarak görülebilir.

1.2.Ünsüzler

Kırgız Türkçesinde 12 yumuşak (sedalı) ve 10 sert (sedasız) olmak üzere toplam 22 ünsüz vardır.

b(б), v(в), g(г), d(д), c(ж), z(з), y(й), l(л), m(м), n(н), ŋ(ң), r(р) k(к), p(п), s(c), t(т), f(ф), h(х), ts(ц), ç(ч), ş(ш), şş(щ)

Ünsüzlerle ilgili en önemli özellikler şunlardır.

Bazı yansımalı kelimeler -lp, -rt, -rç, -lç, -rs, -rp, -ŋk, -rk, -lt gibi iki ünsüz sesle biter. Bu tür yansımalar hareketin ya da sesin uzamadığını tam tersine kısa ve keskin bir şekilde sona erdiğini bildirir. Örneğin ses yansımalı kelimelerde şalp, kart, karç, tırs, 26

daŋk, bark, kark v.b. Bu özellik biçim yansımalı kelimelerde de aynıdır: dirt, calt, selt, cılt, cark, bult, calp v.b.

Kelimenin sonunda z, s, ş, c, r, ŋ seslerinin tekrarlanması taklit edilen sesin uzun sürdüğünü gösterir. Mesela, şır-r, bış-ş, kür-r, düŋ-ŋ. Biçim yansımalarda bu özelliğe rastlanmamıştır.

Ses yansımalı kelimenin sonu ŋ sesi ile bitiyorsa taklit edilen seste kesinlikle bir yankılanma söz konusudur. Örneğin, daŋ, zaŋ, düŋ, zıŋ, kaŋ, şaŋ v.b.

Ses yansımalı kelimenin sonu r sesi ile bitiyorsa taklit edilen sesin titreşimli bir şekilde uzadığı, bir kaç kere olduğu veya tekrarlandığı bildirilir. Mesela, kaldır-kuldur, şar, topur, şangır v.b

t, p sesleri ile biten yansımalar hareketin ya da sesin keskin bir şekilde olup çabuk bittiğini gösterir. Mesela, daŋgır-t, cal-p, möl-t, celbir-t, cel-p v.s.

Kırgız Türkçesinde kelime başında kullanılmayıp sadece ortada ve sonda görülen -l sesi hem ses yansımalarında hem de biçim yansımalarında kelime başında kullanılabilmektedir. Mesela, lap, lep, lak, lek, lük, lok, lakıl-, lakıy-, lapılda-, lıkıy-, lokulda-, lüküldö-, lokuy- v.s.

Biçim yansımalı kelimelerin çoğu isim olarak kullanılır ve ŋ veya k sesleriyle biter. Aynı kelimenin hem ŋ’li hem de k’li iki çeşidi de kullanılır ve anlam olarak da birbirinden farkı yoktur. Bu tür kelimeler -la ekinin yardımıyla yansıma fiil olarak kullanılmaktadır. Mesela, kıyşaŋ-da-, kıyşak-ta-, calcaŋ-da-, calcak-ta-, tayraŋ-da-, tayrak-ta-, daldak-ta-, daldaŋ-da- v.s. y sesiyle biten biçim yansımalar her zaman arkasından gelen -GAn ekiyle sıfat olarak kullanılır. Mesela, soroy-gon, darday-gan, kalday-gan, koykoy-gon v.s.

İkilemeli yansımalarda ünsüz değişimi çok az görülür. Bir tane ünsüz değişir. Mesela, kobur-sobur, kaldır-şaldır vs. Bu yapılarda yansımalara bir ünsüz eklendiği de görülmektedir. Eğer ikilemenin bir paçası ünlüyle başlıyorsa diğer parçasının da ünsüzle başlaması mümkündür. Mesela, opur-topur, ileŋ-salaŋ, arbaŋ-tarbaŋ v.s.

Kırgız Türkçesi yazı dilinde kullanılan yansıma kelimeler ünlülerle ve ünsüz b, d, c, z, m, k, s, t, ç, ş, sesleriyle başlar. Az miktarda l, p sesleri de yansıma kelimelerde 27

ön seste bulunmaktadır. Türkiye Türkçesinkinden farklı olarak v, g, y, r, f, h sesleriyle başlayan yansımalar yoktur.

1.2.1. b, p

b, p sesleri telaffuzunda dudaklar geriliyor ve bir an için kapanmasıyla sesin yolu da kapanarak yolda engel oluşturuyor, burada dilin bir görevi yoktur, dolayısıyla bu iki ünsüz boğumlanma yerine göre çift dudak (koş eriçil) ünsüzleridir. Akciğerden gelen hava alt ve üst dudakların kapanmasıyla oluşan bu engeli patlatarak çıktığı için boğumlanma tarzına göre patlayıcı (carılma) seslerdir. Konuşma organlarının gerilme derecesine göre p güçlü (küçtüü) b ise güçsüz (alsız) olarak nitelenmektedir. Genel olarak p sert (katkalaŋ) b ise yumuşak (cumşak) ünsüzlerdir.

Kırgız Türkçesinde b ünsüzü kelimenin başında ve ortasında olur. Sonunda görülmez. p ünsüzü ise kelimenin başında çok nadir bulunur. Kırgız Türkçesinde b sesiyle başlayan hem ses yansımalı kelimeler hem de biçim yansımalı kelimeler oldukça çoktur. p sesiyle başlayan tespit ettiğimiz sadece bir kaç yansıma vardır. Fakat p sesiyle biten ve içerisinde bu sesi barındıran birçok yansıma kelime mevcuttur.

CVC kalıbındaki p sesiyle biten yansımaların tamamı ses yansımalı kelimelerdir. Bu tür yansımalar taklidi edilen sesin kısa olduğunu gösterir. Eğer aynı ses birden fazla kullanılıyorsa ortaya çıkan sesin daha fazla olduğu anlatılmaktadır. Kelimelerin kullanımında bu durum açıkça görülmektedir. Mesela, tıp : su damlasının sesi, tıp-tıp : su damlalarının sesi

bap : Düt (KTS, 250).

düp : Küt, pat (KTS, 846).

cıp : Çok çabuk, birdenbire, şak diye (KTS, 596).

çıp- çıp : İnce bir şeyi vurunca “şıp şıp” diye çıkan ses. (KTS, 730).

çop : Şap, öperken çıkan ses (KTS, 747).

tıp : Pıt, çok küçük bir nesnenin, su damlasının yere veya her hangi bir şey üzerine düşmesiyle çıkan ses. (KTS, 2027). 28

top : Bir şey düştüğünde çıkardığı hafif sesi anlatmak için kullanılır (KTS, 2075).

şap : Ansızın, birdenbire, aniden (KTS, 1890).

CVCC kalıbında kullanılan p sesi ile biten yansımalar hem ses yansımalarında hem de biçim yansımalarında görülmektedir. Çoğu zaman p ünsüzü l sesinden sonra gelmektedir. Bu tür yansımalar yukarıda da -lp şeklinde belirttiğimiz gibi hareketin ya da sesin kısa ve keskin sonuçlandığını bildirir.

balp : Pat (KTS, 245).

bılp et-, bılp-bılp : Bıngıldamak, bıngıl bıngıl (KTS, 346).

calp : Püf diye (KTS, 489).

celp et-, celp-celp : Dalgalanmak, püfür püfür (KTS, 557).

calp-çulp : Şap, suya veya çamura basınca, öpünce çıkan ses (KTS, 691).

çulp : Su veya sıvı bir şeyin içine bir şey düşünce “cup” diye çıkan ses (KTS, 758).

şalp : Şapırtı, şıpırtı (KTS, 1886).

Ancak CVCC kalıbında -lp dışında -yp, -mp, -rp ile biten yansımalar az olmakla birlikte yine de mevcuttur.

çıyp-çıyp : Küş veya civcivlerin “cıyk cıyk” diye çıkardığı ses (KTS, 735).

tomp : Pat (KS.Yudahin, s.746).

şarp : Şap, suyun kıyıya vurmasıyla oluşan ses (KTS, 1892).

bırp : Pır (KTS, 348).

Örneklerden belli olduğu gibi -p sesiyle biten yansımalar her zaman seslerin kısalığını, çabuk olup bittiğini ve hareketlerin de aniden oluşup aniden sonuçlandığını gösterir. 29

Daha önce de söylediğimiz gibi Kırgız Türkçesinde p sesi ön seste bulunmaz. Yansımalarda p sesiyle başlayan sadece bir kaç örneğe rastlanmıştır. Bu durumda ön seslerde, p sesinin yumuşağı olan b sesi p’nin yerine geçmektedir.

“Çok konuşmak, yüksek sesle konuşmak, bağırmak” gibi kavramları anlatan bütün örneklerde ön ses b’dir. Mesela, babıra-,bacılda-, bacıra-, bacır-bucur, badılda-, bakalakta-, baka-şaka, bak-bak, bakılda- barkıra-, becire-, bıdı bıdı et- v.s.

“Gürültüyü ve herhangi bir nesnenin sesini” anlatan ses yansımaların b’li şekilleri; barpılda-, badıra-, bartılda- v.b.

Bununla beraber bu örneklerin p’li şekilleri az da olsa kullanılmaktadır. Sözlüklerde p’li şekillerden sadece “patır” kelimesi bulunmaktadır. Fakat metin taramalarında ve halk ağzında daha fazlasını bulmak mümkündür.

patır, patır-patır : Tüfek sesinin taklidi için kullanılan onomatopé’dir (KS. Yudahin, s.621).

pars : Pat

Üylöp koyso şarik bolup, anısı pars etip carılsa, murdun caap jabışa kalat. (KK. Toktomuşev, s.8). Üfleyince balon olup pat diye patlayınca da burnunu kapatarak yapışır.

pip, pipildet- : Düt, korno çal-

...oşol maşina kızılça talaasına kelip ele pipildetet. (CAT. Madeliev, 2013, 8(52) s.46) ...o araba pancar tarlasına gelip korno çalıyor.

pırt : pıt

Köz caşım pırt etpey karekterde kala berdi. (CAT. Mamanov, 2012, 8(40) s.23) Gözümün yaşı pıt etmeden göz bebeklerimde kaldı

Kanatlılardan veya uçuşan herhangi bir nesneden gelen sesin adlandırılmasında b sesinin yanı sıra ön seste p de kullanılmıştır. Sözlüklerde bu konuda da bir tek “parpırak” örneği vardır. balakta-, balpalakta-, balbıra-

parpırak : uçurtma (KTS, 1722). 30

pır : pır

Ürkkön tarançıday pır-r etip uç- ... (CAT. Toktomuşev, 2013, 7(51) s.52) Ürken serçe gibi pır diye uç-...

pırpır- : uçuş-

...çırkıraşkan, pırpıraşkan çımçıktarı körünböy,.. (CAT. Cusubaliev, 2011, 7(27) s.11) ..сik eden, uçuşan kuşlar gözükmüyor...

Yudahin’in sözlüğünde hem b’li hem p’li şekillerin de kullanıldığını gösteren iki örnek verilmiştir. pırpıra- bırpıra-, pışkırık bışkırık, (KS. Yudahin, s.622). pışkırık ile bışkırık “aksırma” anlamını taşıyan aynı kelimenin p’li ve b’li şekilleridir. pırpıra- ile bırpıra- kelimeleri de bir önceki örnekte de gösterdiğimiz gibi “uçuşmak, dalgalanmak, çırpınmak, pır pır etmek” anlamını taşımaktadır. Aynı zaman da bir kanat sesidir.

Çalışmamızın sözlük kısmında da göreceğimiz gibi ön seste p sesinin yumuşağı olan b sesi oldukça çoktur. Örneğin, “Büyük, parlak, net, iyi görünen, güzel” anlamlarında kullanılan biçim yansımaları bacıray- badıray-, bakırakay, bakıraŋ, , balbılda- v.b.

“İri, geniş, şişman,” anlamında kullanılan biçim yansımalar bagcay-, barbagay, balcay-, balçay, bakıygan, balkaygan, baltagay, balpay-, barbak, bartay-, baltıy- ,barcay-, v.b.

Aynı zamanda “tombul, dolgun, şişkin, kabarık” anlamını veren biçim yansımalarında ise ünlülerin yuvarlaklaşmasıyla daha kibar ifadeler kullanılmaktadır bolpoy-, boltoy-, borbogoy, borpoŋ, borsoy-, boytoŋ, böltök, börsögöy, böytöy-, bultuk, büdürököy, bültüy-

“Sıvı, yapışkan, eriyen,” anlamlı yansımalar balkı-, balcıra-, balkılda-, bılcıra-, bılcır, bılkılda- v.b.

“Parçalamak, bölmek, dağıtmak” anlamlı yansımalar balca bulca kıl-, bıçıra-, bırkıra-, balcala- v.b.

“Kaynamak, çok miktarda olmak, anlamlı yansımalar bıcıra-, bıdıra-,bıkılda-, bıkıra-, bıkı-çıkı, v.b. gibi birçok örnek verilebilir. 31

1.2.2. c, ç

c, ç ünsüzleri boğumlanma yerine göre diş eti damak (til uçu aldınkı taŋdayçıl) boğumlanma tarzına göre de akciğerden gelen hava, dilin oluşturduğu engeli önce patlatarak sonra da açılan küçük delikten sızarak çıktığı için patlayıcı sızıcı (carılma cılçıkçıl) seslerdir. Konuşma organlarının gerilme derecesine göre ç güçlü c de güçsüz seslerdir. ç sesi sert bir sestir c de onun yumuşak karşılığıdır. Seslerin sızıcı ve patlayıcı özelliklerinden dolayı tabi seslerle doğrudan ilgili olarak ses yansımalı biçimlerde dilde önemli yere sahiptir.

Kırgız Türkçesinde genel olarak ç sesi kelimenin başında, ortasında ve sonunda bulunabilmektedir. c sesi ise başta ve ortada bulunur ama son seste kullanılmaz. Ancak yansımalı kelimelere özel, son seste az da olsa c sesinin bulunduğu bir kaç örnek verilebilir. Ayrıca son seste ç sesi de fazla kullanılmaz. Her iki ses de son ses olarak biçim yansımalarda görülmemiştir. Aşağıdaki örnekler ses yansımalı kelimelerdir. ç sesi son ses olarak her zaman CVCC kalıbında olur, l, r ünsüzlerinden sonra gelir. Anlam olarak ses hızının kısa olduğunu gösterir.

barç : Küt (KTS, 258).

bılç : Pat, küt (KTS, 344).

karç : Pat, sert bir şeyler kırıldığında veya çarpıştığında çıkan ses (KTS, 1120).

kırç : Kapı açılınca veya kara basıldığında çıkan ses (KTS, 1236).

c ünsüzü ise CVC kalıbının son sesi olarak görülmektedir. Çoğu zaman ikilemeli şekilde kullanılır.

bac-bac : Fıkır fıkır (KTS, 219).

bıc-bıc : Vıcık vıcık, herhangi bir şeyin ekşiyip köpürdüğünde çıkardığı ses (KTS, 339).

“Çok konuşmak, yerli yersiz şaka yapmak, sırıtmak” anlamlı yansımalar c ünsüzüyle başlamaktadır. Mesela, cabıra-, cacala-, cacılda-, calcakta-, calcalakta-, carılda-, cılcak-, cırcakta- v.b. 32

“Parlamak, ışıldamak” anlamlı yansımalar da aynı şekilde c sesiyle başlamaktadır. Mesela, cadıra-, caltılda-, caltırak, calt-cult, carkılda-, carkıra-, cılt, cıltılda-, cıltıra-, cım-cım et-, cımıŋda- v.b.

“Büyük, aşırı derecede açık” anlamlı yansımalar cagcay-, cagcaŋ, calbagay, calcay- v.b.

“Acı ve keskin ses, çığlık atmak” anlamlı yansımalar ç sesiyle başlar. Mesela, çarılda-, çakılda-, çaŋk, çaŋ-çuŋ et-, çaŋırık, çaŋkılda-, çark, çarkıra-, çırkıra-, çıŋır-, çıŋkılda- v.b.

“Küçük ve zayıf görünmek” anlamlı yansımalar da her iki seste kullanılmaktadır. Mesela, çüytüy-, çütüröy-, çüŋüröy-, çükçüy-, çoytoy- cepey-, cepirey-, cepeŋde-, v.b.

Bazı kelimelerin aynı anlamda, her iki sesle de kullanıldığına rastlanmıştır. Mesela, capaŋda- , çepeŋde- (zayıf ve küçük birisinin hareket etmesi), çalcakta-, calcakta- (yerli yersiz sürekli sırıtmak)

Bunlar gibi birçok örnek sıralanabilir. Kırgız Türkçesinde ön ses olarak c sesine biçim yansımalarda, ç sesine ise ses yansımalarda daha çok rastlanmaktadır.

1.2.3. d, t

d, t sesleri boğumlanma yerine göre diş-diş eti (til uçu-tişçil) sesleridir. Bu sesler söylenirken dil ucu üst dişlere dokunarak ses yolu kapanır ve engel oluşur. Akciğerden gelen hava tam bir kapanmaya uğrayarak bir an için engellenir. Dolayısıyla boğumlanma tarzına göre her iki ses de patlayıcıdır (carılma). Konuşma organlarının gerilme deresine göre t güçlü d güçsüz seslerdir. t sert bir ünsüzdür d ise onun yumuşağıdır.

Kırgız Tükçesinde t sesi kelimenin başında, içinde ve sonunda bulunur. d ünsüzü ise kelimenin sonunda görülmez. t sesinin CVC kalıbında son ses olarak kullanılması çok fazla görülmemiştir.

bıt-çıt : Paramparça(KTS, 352). 33

Çoğu zaman CVCC kalıbının son sesi olarak görülür. Anlam bakımından sese veya harekete çabukluk katar. Çoğu zaman r, l seslerinden sonra gelir. Hareketin veya sesin birdenbire ortaya çıktığını, aniden olup bittiğini bildirir. Hem ses yansımalı hem de biçim yansımalı örnekler verilebilir. Mesela,

bart : Kart gurt, kıtır (KTS, 265).

bırt : Çat (KTS, 349).

cılt : Işıl ışıl, hareketin aniden ortaya çıkışını bildirir (KTS, 591).

çart : Cart, aniden çıkan bir ses ya da hareketi bildirmek için kullanılır. (KTS, 701).

dürt : Birdenbire, aniden ateş tutuşunca kullanılır (KTS, 849).

kart : Geğirme sırasında çıkan ses (KTS, 1132).

kılt : Birdenbire, ansızın olan şey için kullanılır (KTS, 1227).

kırt : Hart (KTS, 1243).

kort : Kort, kırt, çabucak kırılıvermek (KTS, 1325).

kürt-kürt : Takır tukır, hart hurt (KTS, 1473).

şart : Hemencecik, çarçabuk, bir anda (KTS, 1893). vs.

calbırt : Tutuşma, alev alma (KTS, 483).

dabırt : Tapırtı, patırtı (KTS, 771).

dübürt : Patırtı, pat pat çıkan ses (KTS, 842).

dıbırt : Takırtı (KTS, 812).

d,t seslerinin önemli olan ortak özelliği patlayıcı olmasıdır. t’ sesi sert ve şiddetli olarak ortaya çıkan tabiat olaylarını yansıtmakta tercih edilen seslerden biridir. Tabi zaman zaman yerini yumuşağı olan d sesine de bırakmıştır. Dolayısıyla çoğu zaman her iki sesi de ön ses olarak yakın anlamlı kelimelerde görmek mümkündür. 34

“Patırtı, takırtı, gürültü yapmak” anlamlı yansımalar hem t’li hem de d’li şekilleri mevcuttur. Mesela, taka-tak, takılda-, tars, talp, tırkılda-, dabır-dubur, dabırt, daŋgır, daŋılda-, daŋk, darkıra-, dabırt, dırkır- v.b.

“Biçimsiz, biçimsizce hareket etmek” anlamlı yansımalarda da aynı şekilde ön seste hem t hem d sesi ortaklaşa kullanılmaktadır. talpakta-, taltakta, tamtaŋda-, tampay- tarbay-, telpey-, dalbakta- dalday-, daldakta-, dalpay-, dampay-, daŋkay-, dapılda-, dalpılda- v.b.

1.2.4. k, g

k, g sesleri boğumlanma yeri bakımından sert damak ( til artınan casalgan artçıl ünsüz) sesleridir. Söylenirken dilin arka tarafı yukarı kalkarak sert damağa dokunur böylece ses yolunda engel oluşur. Akciğerden gelen hava bir anlığına engellendiği için her iki ses de boğumlanma tarzına göre patlayıcı (carılma) sesler haline gelir. Konuşma organlarının gerilme derecesine göre k güçlü, g güçsüz seslerdir. g sesi sert k ünsüzünün yumuşak çiftidir.

Kırgız Türkçesinde k sesi kelimenin başında içinde ve sonunda kullanılabilir. g sesi ise kelime sonunda kullanılmaz. Aynı zamanda Kırgız Türkçesinde bazı kelimeler g ile söylenirken k ile yazılır. Dolayısıyla g ile başlayan kelimeler de çok fazla değildir. Özellikle yansımalar yok denecek kadar azdır. Sözlüklerde ön ses olarak sadece bir örnek verilmiştir.

gav-gav : Hav, köpeğin çıkardığı ses. (KTS, 926).

k ünsüzü yansımalı kelimelerde oldukça çok kullanılmaktadır. Sesin niteliği dolaysıyla yoğun ve sert tabiat olaylarında önemli bir yere sahiptir. CVC kalıbı da çoğu zaman ses yansımalı kelimelerde kullanılır.

çak : Şak, eni geniş bir şeyle vurulduğunda çıkan ses (KTS, 683).

çık : Tık, ince ve küçük bir nesne ile sert bir yere vurulduğunda çıkan ses. (KTS, 721).

şak : Şak sesi (KTS, 1183).

tak : Tak, tahta ve başka bir şeye vurulduğunda çıkan ses (KTS, 1926). 35

tık : Tık, ince ve küçük bir nesne ile sert bir yere vurulduğunda çıkan ses (KTS, 2021).

tok : Tok, ağaca vurunca çıkan sesi anlatmak için kullanılan yansıma (KTS, 2061).

tuk : Tok, tahta ve başka sert şeye vurulduğunda çıkan ses (KTS, 2104).

tük : Tuk, tahta ve başka katı şeylere vurulduğunda çıkan ses (KTS, 2128).

CVCC kalıbında son ses olarak çoğu zaman r, ŋ seslerinden sonra gelir.

cark : Işıl ışıl, parıl parıl (KTS, 524).

çark : Birdenbire çıkan kısa ses (KTS, 700).

daŋk : Tan, tangur tungur (KTS, 783).

kark : Gak, karga, kaz gibi kuşların çıkardığı ses (KTS, 1126).

kurk-kurk : Gurk gurk, kuğu, kuzgun gibi kuşların çıkardığı ses (KTS, 1427).

mılk : Yumuşak bir şeye saplanan, batan bir nesnenin durumunu bildirmek için kullanılır (KTS, 1548).

şark : Tak, sert bir şeye vurulduğunda çıkan tok ve sert ses (KTS, 1892).

zaŋk : Silahtan çıkan şiddetli ses, güm (KTS, 2209).

zoŋk-zoŋk : Zoŋk, sert, şiddetli yüksek ses (KTS, 2217).

Kırgız Türkçesindeki yansımalarda k sesinin ön seste kullanılması oldukça yoğundur. Çalışmanın sözlük kısmında da görebileceğiniz gibi hem ses yansımalı hem de biçim yansımalı kelimeler çok sayıda mevcuttur.

1.2.5. m n, ŋ

Üçü de sert ya da yumuşak çiftleri olmayan ünsüzlerdir. Boğumlanma yeri bakımından m sesi çift dudak (koş erinçil), n sesi dil önü-diş eti (til uçu-tişçil) ŋ sesi ise dil ortası-sert damak (artçıl veya tüpçül) ünsüzleridir. Dudakların kapanmasıyla veya dilin farklı yönlerde hareket etmesiyle ses yolunda engeller oluşur. Bu engeller 36

sebebiyle boğumlanma tarzı bakımından üçü de patlayıcı (carılma) seslerdir. Aynı zamanda bu engeller yüzünden hava akımının bir kısmı burun yoluyla dışarı atıldığı için genizsi (murunçul) ünsüzler olarak da sayılmaktadır. Konuşma organlarının gerilme derecesi bakımından güçsüz ünsüzlerdir.

Kırgız Türkçesinde m diğer kelime türlerinde hem ön ses hem de son ses olarak kullanılabilir. Fakat yansımalar konusunda son seste m sesi görülmemiştir.

Bazı “hayvan seslerini” anımsatan “ maa, mee, , möŋgüröö (böğür-) mıyoo, möö” gibi ses yansımaları dışında diğer bütün yansımalar biçim yansımalarıdır. Biçim yansımalarında ön seste daha sık bir şekilde kullanılmaktadırlar.

Kırgız Türkçesinin kelime hazinesinde n sesi ön ses ve son ses olarak az sayıda olsa da kullanılır. Yansımalı kelimelerde n sesi ise yok denecek kadar azdır.

ŋ sesi ise ön ses olarak kullanılmaz. Fakat özellikle yansımalarda son ses olarak büyük bir önem taşımaktadır. Hem ses yansımalı kelimelerde hem de biçim yansımalı kelimelerde kullanımı oldukça çoktur. Ses yansımalı kelimelerde sesin yankılanmasını bildirir. Çoğu zaman CVC kalıbında olur.

baŋ : Güm (KTS, 250).

caŋ-cuŋ : Gürültü, yüksek ses, bağrışma çağrışma (KTS, 508).

daŋ : Tan, metale veya sert bir şeye vurunca çıkan ses (KTS, 782).

dıŋ-dıŋ : Vız vız, çın çın (KTS, 814).

maŋ-maŋ : Devenin yavaş yürüyüşünün taklidi (KTS, 1516).

zaŋ : Metal gibi sert nesnelerin birbirine çarpılmasından çıkan ses (KTS, 2209).

Daha önce de değindiğimiz gibi Kırgız Türkçesinde kök halinde değil gövde halinde kullanılan yansımalar özellikle de biçim yansımaları oldukça çoktur. Hatta böyle köklerin olduğunu bu tür gövdeler sayesinde çıkarttığımız hatta hala çıkartamadığımız, üzerinde tartışmaların hala devam ettiği yansımalar da vardır. Bu tür yansımalarda son ses çoğu zaman ŋ veya k ünsüzleridir. Ancak +LA ekinin yardımıyla daha çok fiil olarak görülmektedir 37

bışaŋ-bışaŋ, bışak-bışak : İçin için ağlarken çıkan ses (KTS, 350).

calcaŋ, calcak : Yerli yersiz gülen kimse, sırıtkan (KTS, 484).

daldaŋ, daldak : Hantal ve kaba birinin davranışı (KTS, 777).

mayrıŋ, mayrık : Yamuk, bir yana eğik, çarpık (KTS, 1530).

saksaŋ, saksak : Saçları dağınık, tüyleri dağınık (KTS, 1761).

taytaŋ, taytak : Eğri bacaklı, paytak (KTS, 1982).

Sadece ŋ ile kullanılan k’li şekli olmayan yansımalar da yok değildir. Çoğu zaman ikilemeli halde kullanılır, yardımcı fiillerin ya da +lA-; +lO- ekinin yardımıyla fiil haline gelirler. Mesela;

bolçoŋ-bolçoŋ : İri yarı insanın sallana sallana, kabaca yürümesi (KTS, 378).

bolpoŋ-bolpoŋ : Tombul tombul, tombul kişinin hareketini belirtmek için kullanılır (KTS, 380).

boypoŋ-boypoŋ : Minik minik adımlarla, hoplaya zıplaya (KTS, 400).

cepeŋ : Kısa boylu kişilerin çevikçe hareketi (KTS, 563).

cıbıŋ : Göz kapaklarını açıp kapama, kırpma (KTS, 577).

kodoŋ-kodoŋ : Boyu kısa ve küçük insanın hareketi (KTS, 1286).

koroŋ-koroŋ : Arada sırada bir görünme (KTS, 1323).

mılcıŋ : Uyuşuk, gevşek kimse (KTS, 1548).

şalpaŋ : Sallanan görünümde, salkım saçak (KTS, 1886).

temteŋ : Sendeleme, adımlarını şaşırma (KTS, 2002).

1.2.6. r, l

l sesi boğumlanma yerine göre diş eti-damak (til uçu-tişçil) sesidir. Söylenirken dilin ucu ön diş etlerine dokunur ve sesin yolu tam kapanmaz. Akciğerden gelen hava 38

da bu engele takılınca dilin iki yanından geçer. Bu sebeple boğumlanma tarzına göre sızıcı olmakla beraber yarı boğumlanmalı (kaptalçıl-cılçıkçıl) sestir.

r sesi ise diş eti (til uçu-tişçil) ünsüzüdür. Akciğerden gelen hava dil ucuyla diş etinin hafif birleşmesiyle oluşan küçük ve ince yoldan titreşerek çıkar. Bu nedenle boğumlanma tarzı bakımından sızıcı olmakla beraber titrek (dirildeme-cılçıkçıl) bir sestir. Her iki ses de konuşma organlarının gerilme derecesine göre güçsüz seslerdir. Yumuşak veya sert çiftleri yoktur.

Kırgız Türkçesine genel olarak baktığımızda her iki ses de son ses olarak kullanılır fakat ön ses olarak kullanılmaz. Yalnız yansımalara ait l sesinin kelime başında kullanıldığı görülmektedir.

lap, lap-lap : Lapa lapa yağmak (KTS, 1486).

lek-lek : Aceleyle yürümek, patırdamak (KTS, 1489).

lık : 1.Ağzına kadar, 2.şıp diye (KTS, 1491).

lıp : Çabuk, hemen (KTS, 1491).

luk : Zoŋk (KTS, 1496).

lakılda-, lokulda- : Hızlı çarpmak, vurmak (KTS, 1485).

lakıy- : Uzun boylu, sağlam ve güçlü olmak, görünmek (KTS, 1486).

lapılda- : 1.Alevlenmek, alev almak, 2.lapa lapa kar yağmak, 3.aceleyle, şapırdatarak yemek yemek (KTS, 1487).

lekilde-, likilde- : Aceleyle yürümek (KTS, 1489).

lepilde- : Hafifçe esmek (KTS, 1490).

lıkılda- : Dolu olmak, dolup taşmak (KTS, 1491).

lıpılda- : Hızlı, çabuk yürümek (KTS, 1491).

lokşu- : Midesi bulanmak (KTS, 1496).

lokuy- : Heybetli görünmek (KTS, 1496). 39

löküldö- : Şişman birinin sövüp sayarak üzerine atılma hareketi (KTS, 1496).

lukulda- : Zoŋklamak (KTS, 1496).

lüpüldö- : Kalbi çarpmak (KTS, 1497).

r sesi ise yansımalarda ön ses olarak hiç kullanılmamaktadır. Fakat son ses olarak titrek niteliğinden dolayı önemli bir yere sahiptir. Titreşerek oluşan tabii seslere uygun olması sebebiyle bu tarz sesleri adlandırmakta kullanılan tek sestir. Birincil biçimlerin son seslerini oluşturan CVC kalıbındaki yansımalardan örnekler;

çar : Cız, kızgın metale su değince çıkan ses (KTS, 698).

çur : Kalabalığın birdenbire çıkardığı gürültülü ses (KTS, 759).

dır : Aniden, hemen, “pır” diye (KTS, 815).

dır-dır : Tır tır çıkan ses (KTS, 815).

kor : Horultu (KTS, 1318).

zır : Çok hızlı, çabuk, tez hareket etme (KTS, 2214).

r sesinin son ses olarak en çok kullanıldığı şekil CVCVC, CVCCVC kalıbında sıfat veya isim olarak kullanılır.

caltır : Aşırı kaygan, parlak (KTS, 492).

cıltır : Parlak, pırıltılı, ışıltılı (KTS, 591).

kıbır : Yavaş, hızlı olmayan, ağır (KTS, 1216).

kıcır : Öfke, kızgınlık, hışım (KTS, 1217).

kıldır-kıldır : Tıkır tıkır, tıkırtı (KTS, 1224).

kübür : Dedikodu, lakırtı, söylenti (KTS, 1448).

şaldır-küldür : Patır kütür (KTS, 1886).

şatur-şutur : Patır kütür (KTS, 1895).

şıbır : Fısıltı, fısırdama (KTS, 1899). 40

tıbır-tıbır : Tıpır tıpır (KTS, 2019).

r,l sesleri en çok CVCC kalıbındaki yansımaların üçüncü sesi olarak kullanılan seslerdir. Bu kalıpta üçüncü ses olarak en çok kullanılan ses r sesidir. r’den sonra dördüncü sesler her zaman t, ç, s, p, k sesleridir. r’yi izleyen ses ise l sesidir. l’den sonra her zaman p, ç, t seslerinden biri gelmektedir.

balç : Cup (KTS, 241).

balp : Pat (KTS, 245)

barç : Küt (KTS, 258).

bark : Kısa ve gür ses çıkarma (KTS, 261).

bars : Pat (KTS, 265).

bart : Kart gürt (KTS, 265).

bırt : Çat (KTS, 349).

bult : Aniden, hızlı şekilde yapılan hareketi bildirmek için kullanılır. (KTS, 430).

1.2.7. s, z

s, z sesleri boğumlanma yeri bakımından diş, diş eti (til uçu-tişçil) sesleridir. Telaffuzunda dilin ucu alt dişlere dayanırken orta bölümü de yukarı kalkmış vaziyette olur. Bu nedenle ses yolunda engel oluşur fakat yol tam kapanmaz. Akciğerden gelen hava bu yoldan sızarak çıkar. Dolayısıyla boğumlanma tarzı bakımından bu seslerin ikisi de sızıcı seslerdir. Konuşma organlarının gerilme derecesine göre s güçlü z de güçsüz seslerdir. s sert z ise onun yumuşak çiftidir.

Kırgız Türkçesindeki başka kelime gruplarında seslerin kullanımı yoğundur. s sesi kelimenin başında ortasında ve sonunda olabilir. z sesi ise başta genel olarak fazla bulunmaz. Fakat yansımalarda tam tersine başta bulunur sonda ise s sesi tercih edilmektedir.

zuu : Jet gibi, çok hızlı (KTS, 2219).

zıp : Çabuçak, çarçabuk (KTS, 2214). 41

zaŋk : Silahtan çıkan şiddetli ses, güm (KTS, 2209).

zınk : Zonk (KTS, 2214).

zoŋk-zoŋk : Zonk, sert, şiddetli yüksek ses (KTS, 2217).

“İri, kocaman, heybetli görünmek” anlamlarını veren yansımalar; zakıy-, zalkay-, zaŋgıra-, zampay-, zaŋkay-, zaŋkıy-, zıŋgıra-, ziŋkiy-, zoŋkoŋdo-, zoŋkoy-, zukuy-, zuŋkuy- v.b.

“Zaŋgırdamak, gümlemek, zonklamak, gürültü koparmak” anlamlarını veren yansımalar; zaŋılda-, zaŋkılda-, zarkıra-, zıŋılda-, zıŋkılda-, zırkıra-, zoŋkulda- v.b. z’nin sonda kullanılması çok fazla görülmemiştir.

ız : Vız, arı vb.nin sesi (KTS, 980).

sız- : Uçmak, çok hızlı gitmek (KTS, 1819).

tız : Cız, kızgın yağın içine bir şey atıldığında çıkan ses (KTS, 2035).

Ses yansımalı kelimelerde s sesinin ön ses olarak kullanılması fazla görülmez. Ancak biçim yansımalı kelimelerde oldukça çok rastlanır.

“Saçı başı dağılmış, tüyleri dağınık” anlamlarını taşıyan yansımalar; saksak, saksaŋ, saksagay, saksay-, saksaŋda-, sapsaŋda-, sapsay-, sapsıy-, seksegey, seksey-, sıray-, süksöy- v.b.

“Sarkmak, sallanmak, aşağıya doğru sarkmak, sallana sallana hareket etmek” anlamlarını taşıyan yansımalar; salaŋda-, salbıra-, salpaŋda-, salpay-, salpılda-, salpakta-, salp-salp et-, samsaala-, samtıra-, sandıra-, selpey-, seŋsel-, solk et-, solkulda- v.b.

s sesi son ses olarak çoğu zaman CVCC kalıbında görülür. Bu durum ise biçim yansımalarında değil çoğu zaman ses yansımalarında görülür. Seslerin birdenbire oluştuğunu ve kısa sürdüğünü gösterir. Eğer kısa sesler birden fazla ise ikileme şeklinde arka arkaya gelerek kullanılır.

ars : Köpeğin havlarken çıkardığı ses (KTS, 141). 42

bars : Pat (KTS, 265).

bırs : Aniden gülünce çıkan kısa süreli sesi ifade etmek için kullanılır (KTS, 349).

bors-bors : İnsan gülünce ve köpek havlayınca kısa ve kesik çıkan ses(KTS, 392).

kırs : Tıkır, tıkırdayan, birbirine vuran, çarpan şeylerin çıkardığı ses (KTS, 1242).

kors : Çat diye bir şey kırılınca çıkan ses (KTS, 1324).

kürs : Ağır bir şeyler yere düştüğünde çıkan ses, öksürürken çıkan ses (KTS, 1472).

tars : Tak, tahta ve başka bir şeye vurulduğunda veya silah patlayınca çıkan tok ve sert ses (KTS, 1963).

tırs : Tık, ince ve küçük bir nesne ile sert bir yere vurulduğunda çıkan ses, çıt (KTS, 2031).

tors : Pat (KTS, 2081).

türs : Küt (KTS, 2136).

1.2.8. ş

ş sesi boğumlanma yeri bakımından diş eti-damak (dil ucu-taŋdayçıl) sesidir. Telaffuzunda dilin ucu sert damağa doğru yükseliyor ve ses yolunda engel oluşuyor. Hava akımı iyice daralan ses kanalından sürtünerek çıkıyor bu sebepten boğumlanma tarzı bakımından sızıcı (cılçıkçıl) bir sestir. Konuşma organlarının gerilme derecesine göre güçlü bir sestir. Sert bir ünsüz olmasıyla beraber yumuşak çifti olmayan bir sestir.

Başka kelime gruplarında çoğu zaman ortada ve sonda kullanılır. Başta fazla görülmez. Fakat yansımalarda tabii seslerin niteliklerine uygun olarak ön seste daha çok kullanılmakta, tam tersine son seste fazla kullanılmamaktadır. CVC kalıbındaki birincil biçimler çoğu zaman çabukluk, hızlılık, devamlılık ya da aniden oluş içermektedirler. Bu özellik hem biçim yansımalarında hem de ses yansımalarında görülmektedir. 43

şak-şak : Şak, şak sesi(KTS, 1884).

şam-şum et- : Bir şeyler atıştırmak, yemek (KTS, 1889).

şar : Çağlayan, gürleyen suyun sesi (KTS, 1891).

şıp : Hemen, çabucak (KTS, 1904).

şır : Hemen, çarçabuk, direkt (KTS, 1904).

şop : Beklenmedik yerden, tesadüfen (KTS, 1912).

CVCC kalıbında ise son ses olarak her zaman l, ŋ, r seslerinden sonra gelir.

şalk et- : Şak diye ses çıkarmak (KTS, 1886).

şaŋk : Kahkaha ya da çınlama yankılanma (KTS, 1890).

şarp-şurp, şarp-şarp : Şapırdamak (KTS, 1893).

şırp : Çatırtı, kuru yaprakları olan, çalılık yerlerden yürürken çıkan ses (KTS, 1905).

“yağmur, su ya da rüzgar sesleri” çoğu zaman ş sesiyle oluşmaktadır. Mesela, şabıra-, şabur-şubur, şar, şarılda-, şarkılda-, şarkıra-, şarkıratma, şarpılda-, şarp-şurp, şatıra-, şıldıra-, şıldır-şıldır, şırılda-, şırkıra-, şırpılda- v.b.

“şakırdamak, hışırdamak, şaklamak” anlamlı yansımalar; şak, şagıra-, şakılda- şalak, şaldır-şuldur, şalk et-, şaŋkılda-, şarak-şarak, şatır-şutur, şıtır, şıtıra- v.b.

Kelime sonunda kullanılması çok mevcut değildir.

bış : Nefes alınca çıkan ses ya da balonun havası kaçınca çıkan ses (KTS, 349).

kış-kış : Hışıltı (KTS, 1247).

küş-küş : Çuf çuf, ağır alınıp verilen nefes (KTS, 1474).

1.2.9. y

y sesi boğumlanma yeri bakımından sert damak (ortoçul) ünsüzüdür. Söylenirken dilin ucu ve yanları dişlere dokunuyor ortası da sert damağa doğru 44

kabarıyor böylece ses yolu iyice daralıyor. Hava akımı bu dar yoldan sızarak geçtiği için boğumlanma tarzına göre sızıcı (cılçıkçıl) bir sestir. Yumuşak ya da sert bir çifti yoktur. Konuşma organlarının gerilme derecesine göre güçsüz bir sestir.

Kelime başında birleşik olarak ya (я), ye (е), yu (ю), yo (ȅ) şeklinde sadece Rusçadan geçen kelimelerde kullanılır. Kırgız Türkçesinde yansımalar da dahil y(й) sesiyle başlayan bir kelime yoktur. Son ses olarak da birincil ve ikincil biçimlerde görülmez. Ancak biçim yansımalı fiil gövdelerinde kullanımı oldukça yaygındır16. Bu tür yansımaların kök halinde kullanıldığına çok fazla rastlanmamıştır.

alcay- : Büyükçe, genişçe açılmak (KTS, 77).

barpay- : Kabarık olmak, açılmak (KTS, 264).

epey- : Küçük ve sevimli görünmek (KTS, 887).

ılcıy- : Gıcık edercesine sırıtmak (KTS, 956).

itirey- : Çok zayıf, cılız, çelimsiz (KTS, 1011).

1.2.10. f, v, h

Kırgız Türkçesinin diğer bütün kelime gruplarındaki gibi yansımalarda da aynı şekilde f, v, h seslerinden oluşan kelimeler mevcut değildir. Sadece yabancı kelimeler için kullanılan seslerdir. v, h sesleri son ses olarak çoğu çocuk dili kelimeleri olarak bir kaç örnekte yer almaktadır. f sesi hiç yoktur. av : Hav, köpeğin çıkardığı ses gav-gav : Hav, köpeğin çıkardığı ses (KTS, 926). ha-ha : Gülerken çıkan ses (KTS, 944). tah-tah : Çoçuk dilinde silah kıh : Çocuk dilinde kirli kuh : Çocuk dilinde uyku

16 “Yapı Bilgisi Açısından Yansımalar” bölümündeki -(A)y ve -Çay eklerine bakılmalı. 45

İKİNCİ BÖLÜM

YAPI BİLGİSİ AÇISINDAN YANSIMALAR

Kırgız Türkçesinde yansımaların ikilemeli biçimleri, çeşitli eklerle türemiş biçimleri ya da yardımcı fiillerin yardımıyla kurulmuş biçimleri çok kullanılmaktadır. Yansımalar tek heceli köklerden giderek genişleyen ve türetmelerle büyüyen bir yapıya sahip olduğu için çeşitli eklerle türemiş biçimleri dilimizde oldukça fazla kullanılmaktadır. 2.1. Birincil Biçimler

Kırgız Türkçesi yansımalar bakımından oldukça zengindir. Bu yüzden ses ve hece yapısına göre de birçok şekli mevcuttur. Birincil biçimlerde CVC ve CVCC kalıpları çok kullanılmaktadır. İkincil biçimler ise birincil biçimlerin bir takım eklerle genişletilmiş yapıları olduğu için hemen hemen bütün kalıpların kullanımı geniştir. Kırgız Türkçesine ait ses yansımalı kelimeler dilin düzenine ve sistemine göre yapılmaktadır yani kök ve türevler bellidir. Biçim yansımalı kelimelerde ise biraz karışıklık vardır. Kök halinde çok fazla kullanılmadığı için çoğu biçim yansımalar türemiş birer gövde halindedir. Bu gövdelerdeki eklerden hareketle köklere ulaşıp belirtmek ve yorumlamak mümkün olmaktadır.

Birincil biçimler yansımaların en küçük tek heceli parçasıdır. Anlamlı olarak yalın durumunda ve ikilemeli biçimlerde görülür. Kırgız Türkçesinde birincil biçimlerin çoğu tek başına anlamlı birer isim’dir. Tek başına anlamlı fiiller ise az sayıda kullanılmaktadır. Fiil olarak kullanımların çoğu çeşitli eklerle türeyerek, yardımcı fiillerle veya öteki fiillerin yardımıyla oluşur.

Kırgız Türkçesinde birincil biçim yansımalar çoğu zaman CVC ve CVCC kalıbında olur. Az sayıda CV, VC, CVV kalıpları da vardır.

1. VV: Bu gruba giren kelimeler iki ünlünün yan yana gelmesiyle oluşur. Sadece iki tane örnek verilebilir; ia (eşeğin sesi), au (kurdun uluma sesi) 2. VC: Bu gruptaki kelimeler ünlü ve arkasından gelen ünsüzden oluşur. Çoğu zaman -kıra veya -ılda eklerinin ya da yardımcı fiillerin yardımıyla fiil olarak kullanılır. Mesela ar (ar diye betten al-, arkıra- arılda- : saldır- haykır-), ır (ır et-, ırılda-, ırkıra- (köpeğin saldırmadan önce hırıltılı ses çıkarması), ız (ız et-, ızılda- : vız, 46

sinek ve benzer sesler). Bu gibi kelimeler dışında bir de çocuk dilinde kullanılan bazı kelimeler vardır. Bunlar; av (köpek), ap-ap (mama, yemek), ay-ay (yeni, cici), oh (yara, acı). 3. CV: Bu gruptaki kelimeler ünsüz ve arkasından gelen ünlüden oluşur. Çok az kullanılır. ba (aniden bir şey görünce, korkunca çıkan ses), pa (çocuk dilinde sıcak). 4. CVV: Bu gruba giren kelimeler ünsüz ve arkasından gelen uzun ünlüden oluşmaktadır. Mesela, maa (koyun sesi), möö (inek sesi), mee (kuzu sesi), zuu (çok hızlı). 5. VCC : Bu gruba giren kelimeler üç tane sesten oluşur. Ünlüden sonra iki tane arka arkaya ünsüz gelmektedir. Mesela, ülp (efil efil), ars (köpeğin havlarken çıkardığı ses), elp et- (birden bire esmek), ırp et- (ğüçlükle kımılda-). 6. CVC: Bu gruba giren kelimeler üç sesten oluşur, tek hecelidirler. İkinci ses her zaman ünlü olur. Birincil biçimlerde en çok kullanılan iki şekilden biridir. Son ses p, r, ŋ, m, k, ş, seslerinden biri olur. Mesela; düp, çop, tıp, tır, bır, dıŋ, cım, biş, tak- tuk v.b 7. CVCC: Birincil biçimlerde en çok kullanılan iki şekilden diğeridir. Dört sesten oluşur, tek hecelidir. İkinci ses her zaman ünlü, üçüncü ses de her zaman sedalı bir ünsüzdür. Mesela, tars, barç, balp, kırt, daŋk, calt, kars, balç, bolt, v.b.

2.1.1. Ad Görevinde Birincil Biçimler Yansımaların çoğu genel olarak isim yapısındadır. Dolayısıyla birincil biçimlerin çoğu da isim durumundadır. Ancak kalıplaşmış birer anlamlı isim olarak sayıca çok fazla değillerdir. Kırgız Türkçesinde yansımaların yalın hali değil, türemiş, ek almış veya yardımcı veya diğer fiillerle kurulmuş biçimleri kullanımda daha çok tercih edilmektedir. Tek başına, her hangi bir ek almadan, yalın durumda kullanılan kalıplaşmış isim görevinde birincil biçim yansımalar anlamlı olarak ad ve sıfat görevinde kullanılmaktadır. car : İlan, duyuru, bildiri, haber (KTS, 515). çuu : Gürültü, kavga (KTS, 760). çır : 1. Kavga. 2. Kavgacı, huysuz kimse (KTS, 731). daŋ : 1. Şohret, nam, ün. 2. Belli, açık, bilinen (KTS, 781). duu : 1. Gürültü, şamata 2. Kavga, dövüş, savaş 3. Söylenti, söz. (KTS, 841). 47

düŋ : 1. Şohret, nam, ün. 2. Söylenti, laf, dedikodu. (KTS, 845). “Akın ırçı car aytat / Şair duyuru yapıyor” (Akıyev, CAT. 2012, 4: 97) “Çuunu ugup kayrılışsa kerek / Kavgayı duyunca dönmüş olmalılar” (Sarmanbetov, CAT. 2013, 5: 12) “Duu külüp kaldık / Gürültü yaparak gülüverdik” (Sultanov, CAT. 2010, 12: 138) “Eki kudanın çırı / İki dünürün kavgası”(Alıbayev, CAT. 2013, 11: 91) “...boluştun kadır-barkı elde-curtta düŋ söz bolup cattı / ...yöneticinin itibarı halk içinde söz oluyordu” (Kalbayev, CAT. 2013, 5: 94) . “Kalıŋ curtka daŋ Koşoy / Bütün halka şohreti bilinen Koşoy” (Togolok Moldo, CAT. 2013, 11: 59) vb. 2.1.2. Fiil Görevinde Birincil Biçimler Kırgız Türkçesinde fill görevinde birincil biçim yansımalar sayıca çok fazla değildir.17 canç- : Ezmek, kırmak, vurmak, ufalamak (KTS, 501). cır- : Yırtmak, yarmak, delmek (KTS, 596). cış- : Ovmak, ovalamak (KTS, 598). çak- : Kırmak, ezerek parçalamak (KTS, 683). çap- : Vurmak, çakmak (KTS, 696). kak- : Çakmak, vurarak sokup yerleştirmek (KTS, 1051). kırç- : Parçalayarak kesmek, bölmek (KTS, 1237). kırk- : Kesmek, kırkmak (KTS, 1240). “Bul suu adam emes töönü da ala saldırıp, taştan taşka cançıp, küm-cam kıla turganday / Bu su ınsanı değil deveyi bile akıtıp, taştan taşa vurarak param parça edecek gibi” (Askarov, CAT. 2011, 3: 96) “... etin cegenden kiyin ciligip çagıp körsö çuçukka tolup kalgan eken / ...Etini yedikten sonra kemiğini kırarak ileğe dolmak üzere olduğunu gördü” (Kalbayev, CAT. 2012, 9: 151) “Usta mık kagıp koyuş üçün ele emes, üy turguzuş üçün koluna balka karmayt / Usta çekici sadece çivi çakmak için değil ev yapmak için tutar. (Folkner, CAT. 2011, 3: 160)

17 Bu konu hakkında Türevler’de “Birincil Biçimlerden Yansımalı Fiiller” bölümünde ayrıntılı bilgi almak mümkündür 48

“... makalalardı gazetadan kırkıp alıp, köp cıldar cıynap, ayoluu asıl buyum katarı saktapa keldi /... makalelerdi gazeteden keserek yıllar boyunca toplayıp değerli bir eşya gibi sakladı” (Rıskul, CAT. 2013, 3: 140) vb.

2.1.3. Yardımcı Fiillerle Birincil Biçimler Yansımalar çoğu zaman yardımcı fiillerle beraber kullanılır. Hamza Zülfikar’a göre fiil olarak kullanılmalarını sağlamak ve zamanlara göre çekimlerini yapabilmek için yardımcı fiillerden yararlanılmıştır.18 Bu durumda yansımaların daha açık anlam kazandığı görülür. Kırgız Türkçesinde yansımaları yüklemleştirmekte et-, de-, bol-, kıl- yardımcı fiilleri kullanılır. Kırgız Türkçesinde birincil biçim yansımaların fiil olarak kullanımında her zaman aynı yardımcı fiil veya tasfiri olmayan diğer fiillerle kullanılmaz. Yeri geldiğinde fiiller değişebilir bu da anlamı değiştirir. Örnek olarak cım yansımasını verecek olursak; cım bol- (1. Bilmiyormuş, haberi yokmuş gibi yaparak susmak, sessiz kalmak. 2. Sessizleşmek, sessiz olmak), cım cat- (Sessizce yatmak), cım kül- (Gülümsemek), cım et- (Parlamak), cım de- (Mutlu olmak), cım debe- (Susmak, sesiz kalmak), cım dey tüş- (Aniden mutlu olmak, için için sevinmek), cım-cım (Pırıl pırıl, parıl parıl), cım-cım kül- (Gözleri parlayarak gülümsemek), cım-cım bol- (Gizlenmek, saklanmak, belirsiz kalmak), cım cım et- (Parlamak, ışıldamak) vb. Bunun gibi Kırgız Türkçesinde aynı yansımayı farklı fiillerle beraber görmek mümkündür. Bu durumda yansımanın anlamı da değişmektedir. et- Fiiliyle Birincil Biçimler Kırgız Türkçesinde birincil biçimlerde kullanılan en işlek yardımcı fiil et- fiillidir. Hemen hemen bütün yansımalarda kullanılmaktadır. tüş- fiiliyle birlikte kullanımı da mevcuttur. Mesela, cark ete tüştü. Bu tür kullanımlar anlatıma aniden, birdenbire gibi anlamları katmaktadır. bart et- : Kart gurt etmek (KTS, 265). bılk et- : Seğirmek, hafifçe oynamak (KTS, 345). cark et- : Parlamak, parıldamak (KTS, 524). dürt et- : Birdenbire yanmak (KTS, 849). selt et- : Korkudan dolayı ürpermek, sıçramak (KTS, 1797). kars et- : Tak, tok diye ses çıkmak (KTS, 1130).

18 Zülfikar, Hamza, a.g.e. s.93. 49

kort et- : Çabucak Kırılıvermek (KTS, 1325). künk et- : Açık konuşmamak bir şeyler söylenmek (KTS, 1466). vb. “Menin kıykırıgıman selt etip çoçup ketti... / Ben haykırınca korkudan sıçrayıverdi...” (Şolohov, CAT. 2011, 4: 37) “Küngö kakırap kurgagan üy cıgaçtarı kagazday dürt etip, tütün çıgabay aloolonup çatırap attı / Güneşin altında kuruyan evin ahşapları kağıt gibi yanarak, duman çıkarmadan alevleniyordu” (Mamanov, CAT. 2012, 10: 85) vb. “...Nurmat kaltırap, titirep kancarın şiltegende sol cakkı karuum tız ete tüştü / ...Nurmat titreyerek gelip hanceri saplayınca sol tarafım birden sızlamaya başladı” (Cantöşev, CAT. 2011, 12: 81) kıl- Fiiliyle Birincil Biçimler. Yardımcı fiillerin içinde en az kullanılan fiildir. Daha çok isim olarak kalıplaşmış yansımalarla görülür. daŋ kıl- : Duyurmak, yaymak (KTS, 783). düŋ kıl- : Yaymak, birçok kimseye duyurmak (KTS, 845). “Al büt düynönü düŋ kıldı / Onun söhreti bütün dünyaya yayıldı” (Toktomuşev, CAT. 2011, 2: 106) “Ordonu kızıl kan kıldı, oyrotko munu daŋ kıldı / Orduyu kırmızı kana boyadı, Oyratlara bunu duyurdu” (M1. 1995: 246) bol- Fiiliyle Birincil Biçimler cım bol- : Sessiz olmak, sessiz kalmak (KTS, 593). daŋ bol- : Belli olmak, yayılmak (KTS, 783). düŋ bol- : Söz çıkmak, söylenti dolaşmak (KTS, 845). “Bul bıltırkı küzdö Koçkor öröönünö düŋ bolgon coruk / Bu geçen seneki sonbaharda Koçkor bölgesinde söz olan bir olaydır” (Barçın, 2013, 3: 11) “...ürüp-ulup kelgen karışkırlar bir kezde cım bolup ele tınçtana kaldı / ...havlayarak, uluyarak gelen kurtların sesleri bir anda kesildi” (CA2. 2008: 74) vb. de- Fiiliyle Birincil Biçimler et- fiilinden sonra gelen en işlek fiildir. Biçim yansımalarından daha az olmakla beraber ses yansımalarında daha çok görülür. Kullanım olarak geniş bir alan kapsamaktadır. Cümleler hem de- fiiliyle olumlu hem de debe- fiiliyle olumsuz olarak da kurulabilir. Ayrıca anlatıma ansızın, birdenbire, aniden anlamlarını katmak için tüş- fiiliyle birlikte de kullanılabilir. 50

şuu de- : 1. Pır diye ses çıkarmak. 2. Kalbi yerinden fırlayacak gibi olmak (KTS, 1916). kıŋ de- : Ses vermek, herhangi bir ses çıkarmak (KTS, 1233). kıŋ debe- : Gıkı çıkmamak, gık dememek (KTS, 1233). kıŋk de- : İnlemek (KTS, 1234). kıŋk debe- : Gıkı çıkmamak (KTS, 1234). cım dey tüş- : İçin için sevinmek, mutlu olmak (KTS, 593). çırt dey tüş- : Yüzü düşmek, somurtmak (KTS, 733). çur dey tüş- : Birdenbire gürültü koparmak (KTS, 759). duu dey tüş- : Ansızın bir gürültü duyulmak (KTS, 841). düŋ dey tüş- : Kısa sürede yaylmak, duyulmak (KTS, 845). dür dey tüş- : Titremek, korkuya kapılmak (KTS, 847). şılk dey tüş- : Birden bire aşagı doğru sarkıvermek, kafasının öne veya yana eğmek (KTS, 1902). “Maşine zuu dep canıman ötö berdi / Araba yanımdan hızlıca geçti” (Aytmatov, CAT. 2010, 12: 105) “ Tegerenip kelgen ısık caş közün tumandattı, başı ıynine şılk dey tüştü... / Etrafını kuşatarak gelen sıcak yaşlarından gözleri karardı, kafası omzuna düştü (Dumbadze, CAT. 2011, 12: 157) “Ustatımdın aytkanın kıŋ debey atkara berdim / Ustamın dedikleri gıkımı çıkarmadan yapmaya devem ettim” (Kazakov, CAT. 2011, 11: 45) “Akırkı kupletin ayaktap baratkanda zal duu dey tüştü / Son beyitin son mısralarında salonda ansızın bir gürültü kopuverdi” (Kazakov, CAT. 2011, 11: 65) 2.1.4. Öteki Fiillerle Birincil Biçimler Kırgız Türkçesinde yansıma kökler, yardımcı fiiller dışında başka fiillerle beraber de kullanılır. Bu tür fiiller birincil biçim yansımaların anlamını tamamlamaktadır. Bu kullanım şekli ile yansımalar daha açık ve kesin bir anlam kazanırlar. Kırgız Türkçesinde yansımalar anlatıma canlılık katan, anlatımı süsleyen, tamamlayan kelime türlerinden olduğu için herhangi bir fiil ile birlikte cümle içerisinde geçebilir. Yansımalar yapım ve çekim ekleriyle türeyebilen bir kelime kategorisi olduğundan öteki fiilllerle birlikte kullanımı daha çok birincil biçimlere aittir. Herhangi bir birincil biçim yansımayı diğer herhangi bir fiil ile görmek mümkündür. Mesela; kars 51

tiş- (ısır-), bors kül- (gülmek), şıp çık (çıkmak). Ancak, bazı fiiler yardımcı fiiller gibi çok sayıda da kullanılabiliyor. Örneğin, koy-, sal-, ber-, çık- vb. koy- Fiiliyle Birincil Biçimler cılt koy- : Birdenbire yok olmak, gözden kaybolmak (KTS, 591). kılt koy- : Birdenbire kaybolmak, ansızın sıvışmak (KTS, 1228). dır koy- : Hemen harekete geçmek veya birden kaçmak (KTS, 815). duu koy- : Birden ve hızlı bir şekilde hareket etmek (KTS, 841). “...artına karabay dır koydu... /...arkasına bakmadan kaçarak gitti... (Cigitov, CAT. 2011, 3: 40) “... bir tülkü kırdan aşıp kılt koyup kete berdi / ...bir tilki tepeyi geçip, birden kayboluverdi” (Malikov, CAT. 2011. 10: 58) ber- Fiiliyle Birincil Biçimler cılt ber- : Birdenbire kaybolmak (KTS, 591). dır ber- : Birden kaçmak (KTS, 815). “Ketip bara catkandardın bardıgı teŋ dır berip oŋ tarapka kaçıp kaldı / Gidenlerin hepsi birden sağ tarafa kaçmaya başladılar” (Cantöşev, CAT. 2011, 12: 98) “Canagı terezeden körüngön kişi tigi keler menen cılt berip cogoldu / O pencerede gözüken adam öbürkü gelince birdenbire kayboldu” (Bektenov, CAT. 2011, 12: 213) sal- Fiiliyle Birincil Biçimler duu sal- : Birden hızlı bir şekilde hareket etmek (KTS, 841). çuu sal- : Gürültü çıkarmak, koparmak (KTS, 761). çır sal- : Kavga çıkarmak (KTS, 731). “Menin kulunum cer betine daŋ salıp cönödü / Benim oğlum yer yüzüne sohret saçarak yürüyor” (Aytmatov, CAT. 2010, 12: 132) “Elge: “Baldardı moldogo bergile”,-dep car saldırdı / Halka çocukları hocaya gönderin diye ilan ettirdi” (Kalbayev, CAT. 2013, 4: 102) çık- Fiiliyle Birincil Biçimler çuu çık- : Gürültü kopmak (KTS, 761). çır çık- : Kavga çıkmak (KTS, 731). “... bolbogon nerseden çır çıgıp, çabışıp da turuşkan / ... önemsiz şeylerden kavga çıkartarak arada birbirine saldırırlardı bile” (Kalbayev, CAT. 2013, 5: 99) “Kapısınan çuu çıgıp kaldı / Beklenmedik yerde gürültü kopuverdi” (Ba Cin,CAT. 2013, 5: 144) 52

Diğer Fiilerle Birincil Biçimler cark can- : Birdenbire alev almak, tutuşmak (KTS, 524). çark ur- : Fırlamak, hızla bulunduğu yerden çıkmak (KTS, 700). çart kes- : Pat diye kesmek (KTS, 702). çort ayt- : Kesin ve açık konuşmak (KTS, 748). tıp basıl- : Hemen durmak, hemen susmak, sesi kesilmek (KTS, 2027) vb. “Uşundan köp ötpöy camgır tıp basılat / Fazla uzamadan yağmur hemen durur” (Kerimbeyev, CAT. 2011, 2: 61) “...boz üydün tündügünön kötörülö calp öçkön ottun kıpını okşop, oy-sanası alıs uzabay çort kıyılıp cattı / ...yükselerek çadırın tepesinden çıkınca hemen sönen ateş kıvılcımları gibi düşünceleri de çok uzamadan bölünüyordu (Seytaliyev, CAT. 2012, 3: 109) vb. 2.2. İkincil Biçimler İkincil biçimler, birincil biçimlerden birtakım eklerle genişletilmiş isim soyundan olan yapılardır. İkincil biçimleri kuran eklerin başında +ıl (+il, +ul, +ül) ve -+ır (+ir, +ur, +ür) ekleri gelir (Zülfikar, 1995: 101). Kırgız Türkçesinde de aynı ekler ikincil biçimleri oluşturmaktadır. Ancak +Ir, +Ur ekinin kullanım alanı daha fazladır. bıcır, bıdır, topur, çatır, büdür, vb. +Il, +Ul ekinin kullanımı ise daha azdır. apıl-tapıl, döŋgül, balbıl vb. Ancak-+Il, +Ul ekinin +DA (+Il+DA-) ekiyle birlikte fiil olarak kullanımı çok sayıda mevcuttur. acılda-, kacılda-, bakılda-, tarsılda-, vb. Bir diğer ek ise +Iş, +Uş ekidir. İkincil biçim yansımaların yapımında az sayıda kullanılmaktadır. Mesela, şıbış, tıbış, dabış. Kırgız Türkçesinde +A, +I, +O, +U ve +Ip ekleri de ikincil biçimleri oluşturmaktadır. Ancak bu eklerin çoğu ikilemeli olarak kullanılmaktadır19. Mesela: baka-şaka, bıkı-çıkı, kacı-kucu elep-celep, alap-alap vb. İkincil biçim yansımalı kelimeler genel olarak aşağıdaki kalıplarda kullanılmaktadır: 1. VCVC: Bu guruba giren kelimeler dört sesten oluşur. Tek başına nadir kullanılır. Çoğu zaman ikileme şeklinde rastlanır. Mesela, elep-celep, apıl-tapıl, opur-topur vb. 2. CVCV: Bu gruba giren kelimeler dört sesten oluşur. Çoğu zaman ikileme şeklinde kullanılır. Mesela:

19 Bu ekler hakkında tezimizin “İkilemeli Yansımalar” bölümünde daha fazla bilgi almak mümkündür. 53

3. CVCVC: Bu gruba giren kelimeler iki heceden, beş sesten oluşmaktadır. Beşinci ses olarak r, l, seslerinden biri kullanılmaktadır. Mesela, kıbır, kıtır, bıcır, şıbır, topur, bodur, tapıl, tıbış, dabış, şıbış 4. CVCCVC: Bu gruba girenler de iki hece altı sesten oluşmaktadır. Mesela, bülbül, balbıl, döŋgül, dıŋgır, şıŋgır, şalbır, daldır vb. 2.2.1. Ad Görevinde İkincil Biçimler

Kırgız Türkçesinde isim görevinde ikincil biçim yansımaları yapan en işlek ek +Ir / +Ur ekidir. Verilen örnekler dışında daha birçok yansıma mevcuttur.

çuldur : Peltek, tutuk (KTS, 757).

bıdır : Pürtük, küçük kabarcık (KTS, 342).

bılcır : Salgı, yapışkan madde (KTS, 343).

buldur : Peltek (KTS, 428).

caltır : Aşırı kaygan, parlak (KTS, 492).

çıtır : Bir tür zehirli bitki (KTS, 734).

cançar : Kırgızların eskiden savaşta ve avcılıkta kullandıkları keskin silah (KTS, 502). vb.

daldır : Avanak, aptal, bön (KTS, 777).

kübür : Dedikodu, lakırtı, söylenti (KTS, 1448).

“... kara küröŋ bılcır taştarga şabıragan köbük cabışat / ... siyah, kahverengi, yapışkan maddeli taşlara bir de köpükler yapışır” (Aytmatov, CAT. 2013, 9: 5)

“...caltır muzdun aldınannşuldurap agıp catkan suunun dabışın tıŋşagandı cakşı köröm / ... parlak buzun altından akmakta olan suyun sesini dinlemeyi seviyorum” (Pasaŋova, CAT. 2013, 4: 13)

“Avdiy magdırap baratkan, aŋgıça el tolkup, kobur küçödü / Avdiy mayışmaya başlamıştı, ancak insanlar coşunca sohbetler arttı” (CA5. 2008: 231)

Il /Ul eki Ir /Ur eki kadar işlek olmasa da İkincil biçimleri yapan sıradaki ektir.

balbıl : 1. Alev alev 2. Pırıl pırıl, çok parlak (KTS, 239). 54

bülbül : Sönük, parlaklığı az, etkisiz, zayıf (KTS, 457).

bürül : Alaca karanlık (KTS, 462).

çeŋkil : Gök, mavi (KTS, 714).

küŋkül : Lakırtı, boş söz, laf (KTS, 1466).

küypül : 1 Perişan, bakımsız. 2. Darmadağın, karışık.

“Al oşo küypül küçügün canınday cakşı köröt / O perişan köpeğini kendi canı gibi sever” (Cigitov, CAT. 2011, 6: 86)

“Kokus sen bir saatka bolso da çakırıp kalarsın degen bala çaktagı bülbül ümütüm cürögümdün tereŋinde, akıl-esimdin karaŋgı burçatarının birinde dale cürdü / Belki bir saatliğine de olsa çağırırsın diye çocukluğumun sönük ümiti kalbimin derinlerinde, aklımın karanlık kenarlarında hala saklı” (Tsveyg, CAT. 2012, 8: 115)

Iş /Uş eki Il : Ul ekini izlemektedir. Örnekler çok fazla değildir.

çürüş : Buruşuk, buruşuk olan (KTS, 764).

dabış : Ses, seda ün (KTS, 771).

dıbış : Tıp tıp ses (KTS, 812).

şıbış : 1. Çıtırtı. 2. Gizli haber, işaret (KTS, 1900).

tıbış : Ses (KTS, 2019).

“Sırttan da eç bir şıbış ugulbayt, üy da tımtırs / Dışardan da hiç bir ses gelmiyor, evin içi de sessiz” (Sultanov, CAT. 2010, 12: 151)

“...içki kabinettin kaalgası akırın dabişsiz cabılıp ketti / ...içerdeki odanın kapısı yavaşça sessiz bir şekilde kapandı” (Şeldon, CAT. 2011, 12: 107)

2.2.2. Fiil Görevinde İkincil Biçimler

İkincil biçim isim görevindeki gibi burda da +Ir- / +Ur- eki öncülük etmektedir.

aŋır- : Hayret etmek, şaşırmak (KTS, 115). 55

büldür- : Bozmak, kırmak (KTS, 457).

çaŋır- : Çığlık atmak veya koparmak (KTS, 695).

çıŋır- : Çığlık atmak (KTS, 729).

caŋır- : Yankılanmak, çınlamak (KTS, 510).

cımır- : Sahibine sormadan, bildirmeden almak, çalmak (KTS, 594).

çimir- : Döndürmek, dönmesini sağlamak (KTS, 738).

“Kirisk çıŋırıp ıylap ciberdi, birok anı ukkan can bolbodu / Kirisk çığlık atarak ağlayıverdi, ama onu duyan kimse olmadı” (Aytmatov, CAT. 2013, 9: 39)

“Aŋgıça kulaktı cargan cindikananın sirenası caŋırdı / O sırada kulakları patlatan akıl hastanesinin sirenleri yankılanarak çınladı” (Rayev, CAT. 213, 1: 15)

Yansımalara genel olarak baktığımızda +Il / +Ul eki önemli yere sahiptir. Yansımaların edilgen çatı durumu olsun, +Il+DA- (acılda-, şarılda-, carılda- vb) +Il+cI- (cubalcı-, kıbılcı-, cıbılcı- vb.) birleşik ekleriyle kurulmuş türevler olsun, isim yapan +Il- / +Ul- eki olsun her zaman işlek bir ektir. Ancak ikincil biçim fiillerde daha az örneğe rastlanmıştır.

kubul- : 1. Kılık, renk değiştirmek. 2. Hoş bir şekilde duyulmak (KTS, 1403).

sendel- : Sendelemek (KTS, 1799).

seŋsel- : Sallanmak (KTS, 1800).

“...çaçı üksöyüp, denesin kıçı basıp sendelip kirip kelet / ...Saçları dağılıp, vücudu kirlenip sendeleyerek girdi (Ezop, CAT. 2011, 9: 212)

“...şaarga kelgende ele kubulup, kız bolup kalışat /... şehre gelince kılık değiştirip kız oluverirler” (Çerik, CAT. 2012, 5: 22)

+Iş- / +Uş- eki de aynı şekilde az sayıda mevcuttur.

cılbış- : Kaymak, kımıldamak, yerinden oynamak (KTS, 582).

cılmış- : 1. Sızmak, belli olmadan akmak 2. Kayıp, sıyrılıp gitmek (KTS, 590). 56

çürüş- : Buruşmak, düzgünlüğü bozulmak (KTS, 764).

“Çepkeninin etegin astına töşöp, uçtarın bek karmagan boydon boordon ıldıy cılmıştı / Kabanını altına koyup, kenarlarını sıkı tutarak aşagıya doğru kaydı” (Bahti, 2012, 3: 164)

“Anısı kurgagan darbızdın kabıgınday çürüşkön arık, sakal çaçı öskön cüdöö neme eken / O dediği karpuzun kurumuş kabugu gibi buruşan zayıf, sakal saçı birbirine karışan zavallı biriymiş” (Kenen, CAT. 2012, 9: 68)

2.2.3. Yardımcı Fiillerle İkincil Biçimler

Kırgız Türkçesinde İkincil biçimlerin yardımcı fiillerle kullanımında yine et- fiili öncülük etmektedir. İkincil biçimlerde de- fiili birincil biçimdeki gibi işlek değildir. Daha çok tüş- fiili ile beraber halk ağzında kullanılmaktadır. Mesela, şıŋgır de-, taŋgır dey tüş-, kaldır dey tüş- vb. kıl- ve bol- fiilleri de birincil biçimlerdeki gibi çok fazla kullanılmaz. et- Fiiliyle İkincil Biçimler

kıbır et- : Kımıldamak, hareket etmek (KTS, 1216).

mıdır et- : Hareket etmek (KTS, 1546).

şuudur et- : Hışırdamak (KTS, 1916).

“Aylanada al kündön bölök caşoonun mıdır etken belgisi cok / Çevrede o güneşten başka hayatın hareket ettiğini belli edecek hiç bir şey yok” (Magauin, CAT. 211, 3: 135)

“Tegeregimen kıbır etken can körünböyt / Etrafında kıpırdayan hiç bir can gözükmüyor” (Aytmatov, CAT. 2010, 12: 125) kıl- Filliyle İkincil Biçimler

daŋgır kıl- : Düzlemek (KTS, 738).

salbar kıl- : Erkek eşini terk etmek (KTTS, 1765). bol- Fiiliyle İkincil Biçimler

salbar bol- : Terk edilmek, ilgisiz kalmak (KTTS, 1765). 57

“Senin colun şıdır bolsun! / Senin yolun açık olsun! (Kerimbayev, CAT. 2011, 2: 75)

2.2.4. Öteki Fiillerle İkincil Biçimler

İkincil Biçimlerin öteki fillerle kullanımı birincil biçimler kadar yaygın değildir. kobur sal- : Konuşmak, sohbet etmek (KTTS, 321). vb.

“Kol bulgalap, balbıl canıp turçu eleŋ / El sallayarak pırıl pırıl parlar dururdun” (Usenov, CAT. 2011, 8: 121)

58

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜREVLER

3.1.Birincil ve İkincil Biçimlerden Yansımalı Fiiller 3.1.1. Birincil Biçimlerden Yansımalı Fiiller 3.1.1.1.Birincil Durumda Yansımalı Fiiller

Kırgız Türkçesinde birincil durumda kök halinde sadece yardımcı ve diğer fiillerle kullanılıyor. Kök halinde doğrudan fiil olarak kullanımları yansımalı filler hemen hemen hiç yoktur. Türkiye Türkçesiyle ilgili Hamza Zülfikar’ın birincil durumda yansımalı fiiller konusunda verdiği örneklerin bazıları Kırgız Türkçesinde de kullanılmaktadır. Örneğin, cır- (Yırtmak, -Dz); cırt- (Yırtmak, -To); çak- (Vurarak sokmak, yerleştirmek, TSöz), Kırgız Türkçesinde “vurarak kırmak, parçalamak” (KTS, 683) anlamında kullanılıyor; çap- (Kesmek, TENNURİ) Kırgız Türkçesinde “vurmak, çakmak” (KTS, 696) anlamında kullanılıyor; gak- kak- ( İtmek, sokmak, saplamak –Çr) Kırgızcada kak-; gırç-, kırç- ( Kesmek, biçmek, -Isp) Kırgızcada kırç; gırk-, kırk- (Kırkmak, -İç) Kırgızcada kırk-, (Zülfikar, 1995: 108-109) vb. Eğer bu fiiller yansımalı fiilse, Kırgız Türkçesinde kök halinde kullanılan yansımalı fiiller yok demek yanlış olur. Ancak Kırgız Türkçesindeki bu fiillerin yansıma olduğunu savunan ya da gramer kitaplarında yansıma olarak gösteren bir kaynak yoktur.

Yalın biçimdeki bu fiillerin çatıları da mevcuttur.

-tIr- ettirgen ekiyle kurulmuş biçimleri: cırttır-, çaktır-, çaptır-, çarptır-, çırptır-, kaktır-, kırçtır-, kırktır-,

-ş- işteşlik çatı ekiyle kurulmuş biçimleri: cırtış-, çakış-, çabış-, çarpış-, çırpış-, kagış-, kırçış-, kırkış-

-n- dönüşlü çatı ekiyle kurulmuş biçimleri: çabın-, çarpın-, çırpın-, kırkın-

-Il- edilgen çatı ekiyle kurulmuş biçimleri: cırtıl-, çagıl-, çabıl-, çarpıl-, çırpıl-, kagıl-, kırçıl-, kırkıl-

59

3.1.1.2. Birincil Biçimlerden Fiil Yapma Ekleriyle Türetilmiş Biçimler

+kIr- / +kUr- Kırgız Türkçesi’nde birincil biçimlerden fiil yapma ekleriyle türetilmiş yansımalı fiillerde +KIr-, +KUr-, eki önemli yere sahiptir.

ay+kır- : Haykırmak (KTS, 190). ba+kır- : Bağırmak (KTS, 230). bış+kır- : 1.Tıksırmak, aksırma 2.Aniden gülme (KTS, 352). çüç+kür- : Aksırmak, hapşırmak (KTS, 761). ış+kır- : Düdük sesi, ıslık çalmak (KTS, 977). kat+kır- : Kahkaha atmak (KTS, 1146). ke+kir-/ Geğirmek (KTS, 1182). koş+kur- : Atın ürktüğü zaman hırıltılı ses çıkartması (KTS, 1329). tü+kür- : Tükürmek (KTS, 2129). +lA- / +dA- / +tA- Daha çok ikincil biçimlere has bir ektir. Az sayıda birincil biçimlerde de kullanılmaktadır. aba+la- : Havlamak, durmadan havlamak. (KTS, 19). acaa+la- : 1. Havlamak, 2. karşısındakiye fırsat vemeden sözle saldırmak (KTS, 25). çır-la- : 1. Kavga çıkarmak. 2. Huysuzluk etmek (KTS, 733). akak+ta- : 1. Yorulunca ve sıcktan bunalınca sık sık solumak. 2. Susamak (KTS, 56). Bu örnekte ikilemeli birincil biçim üzerine getirilmiştir. çar+da- : 1. Kurbağa vaklamak 2. Kuş veya böcekler değişik tonda ses çıkarmak (KTS, 699). çır+da- : 1. Kavga çıkarmak. 2. Huysuzluk etmek (KTS, 733). +rA- / +rO- maa+ra- : Koyun kuzu melemek (KTS, 1500). möö+rö- : İnek, öküz böğürmek (KTS, 1573). +A / +I / +U aŋk+ı- : Mis kokmak (KTS, 116). bılg+ı- : Bozularak kötü kokmak, çürümek (KTS, 345). bılc+ı- : Kötü, pis kokmak (KTS, 343). 60

bılç+ı- : Dövmek, parçalamak, ezmek (KTS, 344). bıkş+ı- : 1. Tütmek, hafif duman çıkararak tütmek. 2. Kötü kokmak (KTS, 343). bükş+ü- : Kötü kokmak (KTS, 456). cılc+ı- : Sızmak, sızarak akmak (KTS, 583). çak+a- : Boğazında kalmak (KTS, 683). çalk+ı- : Göl, deniz durgun, sakin görünmek (KTS, 690). çaŋk+a- : Susamak, su içme gereksinimi duymak(KTS, 695). çulg+u- : Kafasını sallamak (KTS, 758). çum+u, çumk+u- : Dalmak, suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek (KTS, 758). kak+a- : Yemek boğazında kalmak, boğulmak (KTS, 1053). kakş+a- : 1. Zırlamak, hıçkırarak ağlamak. 2. Durmada sürekli konuşmak (KTS, 1057). tant+ı- : Saçmalamak, yersiz konuşmak (KTS, 1949). taŋş+ı- : 1. Ötmek, 2. Güzel ses çıkarmak, şarkı söylemek. (KTS, 1952). sas+ı- : Pis kokmak, kötü kötü kokmak (KTS, 1785). +ala- / +ele- ant+ala- : Teleş etmek (KTS, 109). cac+ala- : Savunmaya çalışarak gereksiz yere konuşup durmak, lafı gevelemek (KTS, 473). ent+ele- : 1. Nefes nefese kalmak. 2. Afallamak (KTS, 883). ile+ele- : Ağır ağır, yavaş yavaş yürümek (KTS, 992). sab+ala- : Hızlı, çabuçak, süretli, şidettli gitmek, uçmak, yağmak (KTS, 1756). talk+ala- : Kırmak, parçalamak, bozmak (KTS, 1936). tems+ele- : 1. Aradığı şeyi bulamayıp devamlı gezinmek. 2. Sendelemek (KTS, 2001). Ay / +Oy- / +Iy- / +- aŋk+ay- : Ağzı açık kalmak (KTS, 115). aps+ay- ; aps+ıy- : Saçı sakalı birbirine karışmak (KTS, 123). bak+ıy- : Büyük, kocaman, iri görünmek (KTS, 231) balk+ay- : İri yarı, büyük, tombul görünmek (KTS, 244). zınk+ıy- : 1. Ağır başlı ciddi olmak 2. Donmak, katılaşmak (KTS, 2214). +çAy- / +çIy- / +çOy / +çUy 61

çek+çey- : Dikilmek, belli bir noktaya uzun süre bakmak, (KTS, 709). çak+çay- : Gözlerini belitmek (KTS, 684). tık+çıy- : Tıknazlaşmak, tıknaz olmak (KTS, 2021).

3.1.2. İkincil Biçimlerden Yansımalı Fiiller 3.1.2.1.İkincil Durumda Yansımalı Fiiller

+Il- / +Ul-

send+el- : Sendelemek (KTS, 1799).

seŋs+el- : Sallanmak (KTS, 1800).

+ Ir- / +Ur-

cap+ır- : 1. Çiğnmek, ezmek. 2. Toplu olarak akın etmek (KTS, 513).

capş+ır- : Çiğnemek, ezmek (KTS, 515).

cım+ır- : Sahibine sormadan almak, çalmak, cebine indirmek (KTS, 595).

çaŋ+ır- : Çığlık atmak vaya koparmak (KTS, 695).

çıŋ+ır- : Çığlık atmak (KTS, 729).

3.1.2.2.İkincil Biçimlerden Fiil Yapma Ekleriyle Türetilmiş Biçimler

+lA- / +dA- / +tA- İsim kökü + Ir / +Ur + lA-

bıld+ır+la- : Mırıldanmak, anlaşılmayacak şekilde konuşmak (KTS, 344).

dab+ır+la- : Patır patır ses çıkarmak (KTS, 770).

şab+ır+la- : Şakırdamak, hışırdamak, hışıldamak (KTS, 1882).

İsim kökü + (A)ŋ + dA / +dO- alc+aŋ+da- : Patavatsızlık etmek (KTS, 77). bagc+aŋ+da- : Neşeli keyifli halde olmak (KTS, 223). İsim kökü + Ir + (A)ŋ + dA / +dO- ad+ır+aŋ+da- : Birine böbürlenmek, gücünü gösteremek (KTS, 40). 62

ak+ır+aŋ+da- : Gözleri yerinden fırlamak, sinirli, kızgın bakmak (KTS, 60). bac+ır+aŋ+da- : Neşeli bir şekilde konuşmak, hareket etmek (KTS, 219). İsim kökü + (A)k + tA / +tO- alc+ak+ta- : Patavatsızlık etmek (KTS, 77). bagc+ak+ta- : Neşeli keyifli halde olmak (KTS, 223). bal+ak+ta- : 1. Sallanmak. 2. Hüngür hüngür ağlamak (KTS, 235). bab+ak+ta- : Lapa lapa yağmak (KTS, 218). balp+ak+ta- : Agır ve sallanarak hareket etmek (KTS, 246). calc+ak+ta- : Yerli yersiz sürekli sırıtarak gülmek (KTS, 484). İsim kökü + Ir / +Ur + (A)k + tA / +tO- bap+ır+ak+ta- : Morali yükselmek, neşelenmek (KTS, 252). cap+ır+ak+ta- : Parçalamak (KTS, 513). sand+ır+ak+ta- : 1. Haliz şekilde yürümek. 2. Saçmalamak (KTS, 1776). Kırgız Türkçesi’nde sadece biçim yansımalarda çok sık karşılaştığımız bir özellik vardır. Kökleri aynı olan +Aŋ+dA ve +Ak+tA ekleriyle biten biçim yansımalarının anlam ve kullanım olarak birbirinden hiç bir farkı yoktur. Mesela, calcaŋda- ; calcakta-İkisi de “yerli yersiz gülmek, konuşmak, şaka yapmak” anlamını taşır ve ikisi de çok sık kullanılır. Birbirinden hiç bir farkı yoktur. Bir de aynı fiillerin araya giren -lA ekiyle kurulmuş şekilleri de vardır. Mesela, calcalaŋda- calcalakta-. İkisi de “çok rahat bir şekilde gülmek, şaka yapmak” anlamındadır. Yani anlam olarak diğer fiillerin biraz daha abartılmış, güçlendirilmiş halidir. Burada bir bakıma derecelendirme olduğunu düşünebiliriz. Bu tür kullanımlar biçim yansımalarında çok sık rastlanmaktadır. Bazen sayı olarak fazla olmasıyla ya da sürekli tekrarlamamak amacıyla bu gibi aynı eylemin dört şekline de sözlüklerde rastlayamayabiliriz. Fakat bu tür kullanım özelliklerine halk ağzında daha çok rastlamak mümkündür. Ancak bu özellik +Ak+tA-, +Aŋ+dA- ekleriyle biten bütün biçim yansımaları için geçerli anlamına gelmez. barbaŋda-; barbakta-; barbalaŋda-; barbalakta- : Saf saf hareket etmek, sevinerek hareket etmek (KTS, 256-257). barpakta-; barpaŋda-; barpalaŋda-; barpalakta- : 1. Tüylerini uçuşturarak hareket etmek. 2. Sevinerek, neşeli hareket etmek (KTS, 263-264). dardaŋda-; dardakta-; dardalaŋda-; dardalakta- : Kaba, hantalca, hareket etmek (KTS, 786-787). 63

kaldaŋda-; kaldakta-; kaldalaŋda-; kaldalakta- : 1. Kaba saba hareket etmek. 2. Telaşlanmak, acele etmek (KTS, 1064-1065). vb. İsim kökü + Il / +Ul+ dA / +dO- +ıl, +il, +ul, +ül sesleriyle biten yansıma kelimelerden +dA- eklerinin eklenmesiyle kullanmaktadır. Kırgız Türkçesinde kullanımı oldukça yaygındır. ac+ıl+da- : 1. Hiç durmadan havlamak. 2. Sözle saldırmak (KTS, 28). aŋ+ıl+da- : Bağırıp çağırmak (KTS, 114). aŋk+ıl+da- : Oldukça yüksek sesle bağırmak (KTS, 116). ap+ıl+da- : Yemeği aceleyle yemek (KTS, 120). ar+ıl+da- : Bağırmak, haykırmak, kükremek (KTS, 136). bac+ıl+da- : Yüksek sesle durmadan çok konuşmak (KTS, 219). balb+ıl+da- : 1. Alevlenmek 2. Parlamak 3. Tutuşup yanmak (KTS, 239). balç+ıl+da- : Sırılsıklam olmak (KTS, 241). balk+ ıl+da- : Dolgun ve yumuşak olmak (KTS, 244).

+A / +I / +O / +U- İsim kökünden ve gövdesinden fiiller türetir. Yansımalarda en çok kullanılan fiil yapan ektir. Yansıma kelimenin verdiği anlamın hareket adını yapar. İsim kökü + Ir / +Ur + A / +O / +I / +U - alc+ır+a- : Açılmak, gevşemek (KTS, 77). bac+ır+a- : Neşeli şekilde çok konuşmak (KTS, 219). baç+ır+a- : Çatırdamak (KTS, 220). bad+ır+a- : Patlamak, gümremek (KTS, 221). balb+ır+a- : Yumuşamak (KTS, 239). balc+ır+a- : Koyu ve yapışkan olmak (KTS, 240). büc+ür+ö- : 1. Küçük adımlarla çok dikkatli yürümek. 2. Büzülmek, korku, şaşkınlık, soğuk vb. etkenlerden bir enara çekilmek (KTS, 453). İsim kökü + GIr / +GUr + A / +O / +I / +U - aŋ+gır+a- : Olanca gücüyle, sesi yettiğince bağırmak (KTS, 114). ar+kır+a- : Kükremek, uğuldamak, gürlemek (KTS, 140). car+kır+a- : Parlak olmak (KTS, 525). dar+kır+a- : 1. Bağırtı, yüksek ses çıkarmak. 2. Gırtlaktan konuşmak (KTS, 790). 64

düŋ+gür+ö- : Güm güm etmek (KTS, 846). dür+kür+ö- : 1. Gürlemek 2. Toplu halde şak sesi çıkarmak (KTS, 848). ır+kır+a- : Hırlamak, uğuldamak (KTS, 973). kaŋ+gır+a- : 1. Boş kalmak, 2. Güm güm ses çıkmak(KTS, 1093). zıŋ+gır+a- : 1. Ağır başlı ciddi olmak 2. Zonklamak (KTS, 2214). +Ay- / +Oy- / +Iy- / +Uy- İsim kökü + Ir / Ur + Ay- / +Oy- / +Iy- / +Uy – ak+ır+ay- : Gözlerini genişçe açarak sinirlice bakmak (KTS, 60). aŋ+ır+ay- : 1. Ardına kadar açılmak 2. Ağzı açık kalmak (KTS, 115). bac+ır+ay- : Gözler büyük fal taşı gibi açılmak (KTS, 220). 3.1.2.3.Bazı Birleşik Ekler Kırgız Türkçesinde daha çok biçim yansımalarında görülen birleşik eklerle kurulmuş yapılar da mevcuttur. +IL+CI- / +Ul+cU- cıbılcı- : 1. Sızmak, yavaş akmak. 2. İnce tiz sesi çıkmak. 3. Yavaş yürümek, acele etmeden adımlamak (KTS, 576). çubalcı- : 1. Uzun görünmek. 2. Birbrini takip etmek. 3. Uzun duruma gelmek (KTS, 754). çoolcu- : Acele etmemek, uzatmak (KTS, 747). kıbılcı- : 1. Çok yavaş hareket etmek. 2. Sızmak, yavaş akmak (KTS, 1215). kubulcu- : 1. Kılık değiştirmek. 2. Renk değiştimek. 3. Hoş bir şekilde duyulmak (KTS, 1403). +AAlA- andaala- : Dağılmak, birbirinden uzaklaşmak, parçalanmak (KTS, 104). balbaala- : Aşagıya doğru sarkarak sallanmak (KTS, 238). dalbaala- : Yırtılmak, parçalanmak (KTS, 774). ileele- : Ağır ağır, yavaş yavaş yürümek (KTS, 993). samsaala- /Aşağıya doğru sarmak, parça parça yırtılmak (KTS, 1772). +AArI- abdaarı- : Acele ederek ne yapacağını bilememek, şaşırmak (KTS, 21).

apkaarı- : Korkmak, korkudan dili tutulmak (KTS, 120). 65

dabdaarı-, dapdaarı- : 1. Kuvvetten düşmek, takatı kesilmek. 2. Şaşırmak (KTS, 769).

dagdaarı- : 1. Şaaşırmak. 2. Böbürlenmek, gururlanmak, kabarmak (KTS, 771).

dalbaarı- : Yorılmak, hali kalmamak (KTS, 774).

dapkaarı- : Ne yapacağını bilememek, şaşırmak, bocalamak (KTS, 785).

3.2. Birincil ve İkincil Biçimlerden Yansımalı Adlar 3.2.1. Birincil Biçimlerden Yansımalı Adlar 3.2.1.1. Birincil Durumda Yansımalı Adlar: Kuvvetlendirme

Yansıma kelimelerde bildiğimiz isimden isim yapma eklerinden başka bir de anlamı kuvvetlendirdiğini düşündüğümüz bir takım seslerle de isim türetilmektedir. Bu tür sesler köklerden hemen sonra geldiği için bazen kökün devamı olarak bazen de bir ek olarak kabul edilmektedir. Ancak kökün devamı mıdır, ek midir ya da kuvvetlendirici bir unsur mu tam açığa kavuşmuş değildir. Örneğin “şıŋgır” kelimesi, şıŋ+gır(yansıma+gIr eki), şıŋg+ır (yansıma+Ir kuvvetlendirici) yoksa şıŋ+k+ır ( yansıma+k kuvvetlendirici+ır eki) midir tartışılabilir. şıŋ+ bir yansıma, şıŋk+ da bir yansıma şıŋg+ır da bir yansıma. Yansımayı +ır eki veya kuvvetlendiricisi anlamca güçlendirmiş. Aslında bu tür genişlemelerde kelimede derecelendirme gibi bir anlam farklılığı ortaya çıkıyor. şıŋ kelimesinin anlamı ile şıŋ+kır kelimesinin anlamında küçük de olsa bir anlam farkı vardır. Bu türetme/kuvvetlendirme (+ır) ile genişleyen şekiller tek başlarına çok kullanılmamakta farklı eklerle tekrar genişleyerek kullanım alanı kazanmaktadır.

şın+k+ır (şıngır) : Şangırtı (KTS, 1903).

kaŋ+k+ır (kaŋgır) : Tıngır (KTS, 1093).

daŋ+k+ır (daŋgır) : Metale veya sert bir şeye vurulunca çıkan ses (KTS, 783).

Ayrıca tırs, kürt, şart, kaŋk, taŋk, vb. bu gibi CVCC kalıbındaki yansımaların son seslerini çıkardığımız zaman “tır”, “kür”, “sar”, “kaŋ” “taŋ” gibi üç sesli köklere ulaşılmak mümkündür. Bu üç sesli köklerden bir kısmı üç sesli olarak aynen ikileme veya yakın anlamlı ikileme olarak kullanılmaktadır. Örnek: tıt-tır, kür-kür, şar-şar, taŋ- taŋ, kır-kır, sar-sar, sır-sır, şaŋ-şuŋ, tır-tır, zır-zır vb. Ancak bu tür kelimelerin bazılarının üç sesli kök olarak kullanımı mevcut değildir. Kazak Türkçesiyle ilgili aynı 66

durumdan bahseden Biray20 (2014: 1097) üç sesli örneklerin türevleriyle aralarında anlam birliği ve yakınlığının olması sebebiyle bu gibi seslerin anlamı kuvvetlendiren birer morfem olabileceğini söylemektedir. +s: ar+s : köpeğin havlarken çıkardığı ses (KTS, 141). bor+s : insan gülünce ve köpek havlayınca kısa ve kesik çıkan ses (KTS, 392). tor+s : pat (KTS, 2081). +t: kar+t : Geğirme sırasında çıkan ses (KTS, 1132). şar+t : Hemencecik, çarçabucak (KTS, 1892). +k:

Yine aynı şekilde sadece anlamca güçlendiriyor.

kaŋ+k : 1. Köpek veya kurtların çenilemesi. 2. Çın, çınlama sesi (KTS, 1094).

zaŋ+k : Silahtan çıkan şiddetli ses, güm (KTS, 2209). zıŋ+k : Zonk (KTS, 2214). +p: düm+p : Altı boş yere basıldığında veya bir şeye vurulduğunda çıkan ses, küt (KTS, 844). +ç: kar+ç : Pat, sert bir şeyler kırıldığında veya çarpıştığında çıkan ses (KTS, 1120). kır+ç : Kapı açılınca veya kara basıldığında çıkan ses (KTS, 1237).

3.2.1.2. Birincil Biçimlerden Ad Yapma Ekleriyle Türetilmiş Biçimler +Ak / +Ik / +Ok / +Uk İsim kökü + Ak / Ik / Ok / Uk- balç+ık : Balçık, çamur (KTS, 241). kük+ük : Guguk kuşu (KTS, 1453). kürt+ük : Kürtün, kar yığını, tümseği (KTS, 1473). Fiil kökü - Ak / Ik / Ok / Uk-

20 bk. Daha geniş bilgi için BİRAY, Nergis, “Kazak Türkçesinde Yansımalı İkilemeler – Ses Özellikleri Bakımından”. VI. Dünya Dili Türkçe Sempozyumu, 2. Cilt, s. 1091-1105.

67

tır-ık : Yara izi (KTS, 2029). cır-ık : Dudakları, burnu yarık, yırtık (KTS, 597). +GU İsim kökü + GU kürt+gü : Kürtün, kar yığını (KTS, 1473). +An / +In İsim kökü + An / In şarp+ın : hlk. Akan suyun şarıltısı, şırıltısı (KTS, 1893).

burk+an şark+an : 1. Gürleyerek, gürültülü. 2. Öfkeli, kızgın. (KTS, 438). 3.2.2. İkincil Biçimlerden Yansımalı Adlar 3.2.2.1. İkincil Durumda Yansımalı Adlar

+Ir / +Ur

bıç+ır : çatırt (KTS, 341).

bıd+ır : pürtük, küçük kabarcık (KTS, 342).

balc+ır : salgı, salgı maddesi (KTS, 343).

boc+ur : devamlı, çok söylenen söz. ((KTS, 374).

cıb+ır : kabartılı, pürtüklü (KTS, 577).

çat+ır : çatır(damak) (KTS, 703).

kıt+ır : kıtır ses (KTS, 1248).

sölt+ür : sünepe, beceriksiz (KTS, 1843).

tap+ır : tapır(damak) (KTS, 1954).

kıb+ır : Yavaş, hızlı olmayan, ağır (KTS, 1216).

şald+ır : Takır tukur (KTS, 1885).

+Il / +Ul

ap+ıl : Aceleyle, telaşla (KTS, 120). 68

balb+ıl : Alev alev, pırıl pırıl (KTS, 239).

bülb+ül : Sönük, parlaklığı az (KTS, 457).

dömb+ül : Tepe (KTS, 833).

kap+ıl : Aniden, ansızın (KTS, 1098).

+Iş / Uş

dab+ış : Ses, seda, ün (KTS, 771).

şıb+ış : Çıtırtı (KTS, 1900).

tıb+ış : Ses (KTS, 2019).

3.2.2.2. İkincil Biçimlerden Ad Yapma Ekleriyle Türetilmiş Biçimler

+Ak / +Ik / +Ok / +Uk Yansıma isim kökünden isim türetir. Niteleme yapmakta ve sıfat göreviyle kullanılmaktadır. İsim Kökü + Ir / Ur - Ak / Ik / Ok / Uk bad+ır+ak : Patlamış mısır, kavrulmuş buğday veya arpa (KTS, 221). calt+ır+ak : Parlak, parıltı, pırıltı, ışıltı (KTS, 492). çın+ır+ık : Çığlık, feryat. (KTS, 729). çim+ir+ik : Topaç oyuncağı (KTS, 738). kald+ır+ak : 1. Paldır küldür ses, çatırtı. 2. Kuru, kurumuş (KTS, 1066). kalt+ır+ak : Titrek, titreyen (KTS, 1074). kıt+ır+ak : Kıtır kıtır (KTS, 1248). koŋ+ur+uk : Horlama sesi (KTS, 1313). şıld+ır+ak : Çıngırak (KTS, 1902).

İsim kökü + kIr / kUr - Ak / Ik / Ok / Uk ar+kır-ak : Bağırarak yüksek sesle konuşan kimse (KTS, 262). bış+kır-ık : 1. Tıksırma, aksırma 2. Aniden gülme (KTS, 352). çüç+kür-ük : Aksırmak, hapşırmak. (KTS, 761). ış+kır-ık : Düdük sesi, ıslık (KTS, 977). 69

kat+kır-ık : Kahkaha (KTS, 1146). ke+kir-ik : Geğirme (KTS, 1182). koş+kur-uk : Atın ürktüğü zaman çıkardığı hırıltılı ses (KTS, 1329). tü+kür-ük : Tükürük (KTS, 2129). kür+kür-ök : Gürleme (KTS, 1470). şar+kır-ak : Şarıltı (KTS, 1892). -k İsim kökü +Il / +Ul + dA - k +Il / Ul + dA- birleşik ekiyle fiil gövdesi olan yansıma kelimeler -k ekinin eklenmesiyle tekrar isim türetilir. ac+ıl+da-k : Ağız kavgası eden kimse (KTS, 28). aŋ+ıl+da-k : Bağırıp çağıran, öfkeli (KTS, 114). aŋk+ıl+da-k : Sağına soluna bakmadan devamlı bağırıp kimse (KTS, 116). bac+ıl+da-k : Çok konuşan kimse (KTS, 219). bak+ıl+da-k : Gereksiz yere yüksek sesle çok konuşan kimse (KTS, 229). balb+ıl+da-k : Parlak (KTS, 239). dük+ül+dö-k : Paldır küldür ses (KTS, 843). tık+ıl+da-k : 1. Tıkırtı yapan. 2. Hızlı hareket eden kimse (KTS, 2021). İşim kökü + rA - k +ra- ekinin yardımı ile yansıma fiil olan kelimeler -k ekini alarak tekrar isim, daha doğrusu sıfat olabilmektedir. maa+ra-k : Sürekli meleyen koyun, kuzu (KTS, 1500). möö+rö-k : Sürekli böğüren inek, öküz (KTS, 157). İsim kökü + Ay / +Iy / +Oy / +Uy - k Çoğu zaman biçim yansımalarında rastlanır. Kullanım olarak sıfat durumundadır. + Ay / Iy / Oy / Uy eklerinden sonra gelir. -k ekinin gelmesiyle y- düşer. -ŋ eki için de aynı durum söz konusudur. Mesela; üksöy- , üksök, üksöŋ bırb+ı-k : Buruşmuş burun (KTS, 346). saks+a-k : Saçları, tüyleri dağınık, kabarık (KTS, 1761). tayt +a-k : Paytak, çarpık eğri bacaklı (KTS, 1982). tomp+o-k : Kabarık, şişkin, tombul (KTS, 2069).

+ŋ / ñ 70

İsim gövdesi + Ay / +Iy / +Oy / +Uy – ŋ İsimden isim yapar. +ng > -ñ nöbetleşmesiyle ortaya çıkmış olabilir. Biçim yansımaları oluşturur. Kullanım olarak çoğu zaman sıfat durumundadır. + Ay / Iy / Oy / Uy- eklerinden sonra gelir ve y’sesi ŋ ekini alınca düşer. bırb+ı-ŋ : Her zaman ağlayacak gibi yüzünü burnunu buruşturan insan (KTS, 346). saks+a-ŋ : Saçları, tüyleri dağınık (KTS, 1761) -mA İsim kökü +Ir / +Ur / +kIr / +kUr + A / +O / +I / +U- + -mA +A-, +O-, +I-, +U- ekleriyle isimden fiil türeten yansıma kelimeler bu gövdelerin üzerine -ma eki alarak tekrar isim türetirler: caldır+a-ma : Anlamsız, garip durum, iradesiz cansız kimse (KTS, 485). şarkır+a-ma : Çağlayan, coşkun akan su (KTS, 1892). Ettirgenlik ekinden sonra da gelebilir. şarkır+a+t-ma : Şelale (KTS, 1892). -ke İsim kökü + Ay / Oy / Iy / Uy – ke +Ay-, +Oy-, +Iy-, +Uy- ekleriyle isimden fiil türeten yansıma kelimeler bu gövdelerin üzerine -ke eki alarak tekrar isim türetirler. Bu durumda -y düşer: alc+a-ke : Çok gevezelik eden, abuk sabuk konuşan (KTS, 77). balp+a-ke : Cömert, alicenap (KTS, 246). calc+a-ke : Budala (KTS, 484). -GAy / -GIy İsim kökü + Ay / +Oy / +Iy / +Uy + -GAy / -GIy +Ay-, +Oy-, +Iy-, +Uy- ekleriyle isimden fiil türeten yansıma kelimeler bu gövdelerin üzerine -GAy eki alarak tekrar isim türetirler. Bu durumda -y düşer. alc+a-gay : Büyük açılmış olan yaka veya delik (KTS, 77). aps+a-gay : Dağınık görünüşte olma (KTS, 123). balç+a-gay : Yassı ve yayvan (KTS, 241). balp+a-gay : Kilolu, yayvan (KTS, 245). bırb+ı-gıy : Pat burun (KTS, 346). dürd+ü-güy : Kambur, çıkıntı (KTS, 848). ad+ır+a-kay : Sıkı olmayan (KTS, 40). 71

aŋ+ır+a-kay : 1.Büyük açılan 2. Büyük boşluklu (KTS, 115). bac+ır+a-kay : Büyük,fal taşı gibi açılan güzel gözler (KTS, 219). bad+ır+a-kay : İri (KTS, 221). ba+kır+a-kay : patlak göz, iri göz (KTS, 230). +GAk şıbır+gak : Sık ve yoğun bir biçimde yağan kuru kar veya yağmur (KTS, 1900). -gAn İsim kökü + Ay / Oy / Iy / Uy – GAn / GIn Fiil yapan +Ay-, +Oy-, +Iy-, +Uy- eklerinin üzerine -gAn eki gelerek tekrar isim türetilir. Sıfat durumunda kullanılır. +Ay-, +Oy-, +Iy-, +Uy- ekiyle oluşmuş fillerden tekrar isim türetildiğinde -y sesinin düşmediği, sadece bu ekle beraber kullanıldığında görülmektedir. balt+ay-gan : Büyük, kocaman (KTS, 248). bıyp+ıy-gan : Küçücük (KTS, 354). bolp+oy-gon : Tombul (KTS, 380). bölt+öy-gön : Kabarık, tombul (KTS, 410). tart+ay-gan : Eli ayagı uzun (KTS, 1965). +KAn Kalıplaşmış isim yapar. babır+gan : Baykuşgiller türünden yırtıcı bir kuş (KTS, 218). bars+kan : Balyoz, ağır çekiç (KTS, 265). cıltır+kan : Hayvanların yediği çok yıllık yabani bir ot türü (KTS, 592). çuul+gan : Gürültü, bir çok kişinin karıştığı kavga (KTS, 761). kaldır+kan : 1. İri cins kelebek; 2. Teneke (KTS, 1066). şaldır+kan : 1. Çıngırak. 2. Eskimiş, eski püskü (KTS, 1886). +t +Ir, +Ur eklerinden sonra gelir İsim kökü + Ir / Ur + t düb+ür+t : Patırtı, pat pat çıkan ses (KTS, 842). kaŋg+ır+t : Tıngır (KTS, 1093). şıb+ır+t : Çıtırtı (KTS, 1900). +Oŋ + Il / +Ul eklerinden sonra gelir 72

İsim kökü + Il / Ul + Oŋ dürb+öl+öŋ : 1. Kargaşa, karışıklık, gürültü 2. Sıkıntı, telaş (KTS, 847). top+ol+oŋ : Kargaşa, karışıklık (KTS, 2076).

73

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM YANSIMALARDA İKİLEMELER 4.1. Kırgız Türkçesinde İkilemeli Yansımalar Kırgızcada koş söz olarak geçen kelimeler Türkiye Türkçesinde ikilemeler veya tekrarlar, tekrar grupları olarak bilinir. Tekrarlar aynı cinsten iki kelimenin arka arkaya getirilmesi ile meydana gelir (Ergin, 2013: 377). Hatipoğlu’nun deyişiyle “kavramı zenginleştirmek amacıyla aynı, yakın anlamlı veya zıt anlamlı sözcüklerin yan yana kullanılması ikilemeleri meydana getirir”. (1971: 9) İkilemelerin fonksiyon, vurgu, şekil ve yapı temelleri birbirinden farksızdır. Anlatımı pekiştirir, zenginleştirir ve canlılık katarlar. Ergin’e göre tekrarların üç fonksiyonu vardır; 1. Kuvvetlendirme. 2. Çokluk. 3. Devamlılık. Bir tekrar o tekrarı meydana getiren kelimenin ya manasını kuvvetlendirmek için, bir çeşit çokluğunu ifade için veya devamlılığı belirtmek için yapılır (2013: 377) Zamirler tekrara elverişli değildir (Ergin, 2013: 277). Bunun dışında her çeşit kelime türlerinden ikilemeler yapılabilir. Yansımalar ikilemelerin en çok kullanıldığı kelime türlerindendir. İkilemeli yansımalar iki ögesi de aynı kelimeden oluşan tekrarlamadan ya da anlamı yakın veya eşsesli kelimelerden oluşur. İkilemeler yansıma kelimenin anlamını zenginleştirir, pekiştirir. Devamlılık, süreklilik, çokluk açısından doğal sese veya harekete çok daha yakın olmasını sağlar. İkilemeli yansımalar Kırgız Türkçesinde çok sayıda kullanılmaktadır. İkilemeler anlatımın gücünü arttırır, konuya netlik kazandırır, düşünceyi pekiştirir. Dolayısıyla sesin ya da hareketin birden fazla olduğunu, yoğunluğunu, şiddetini, gücünü bildirmekte önemli bir yere sahiptir.

Kırgız Türkçesinde ikilemeli yansımaların kullanımı oldukça yaygındır. Eş anlamlı veya eşsesli kelimeler bulunmadığı zaman aynı sözcüğü tekrarlayarak kolaylıkla ikileme yapılabilmektedir. Bu yüzden Kırgız Türkçesinde birçok yansımanın ikilemeli şekli vardır.

Kırgız Türkçesindeki ikilemeli yansımalar zıt anlamlı ve eş anlamlı şekilleri dışında aşağıdaki şekillerde ses bakımından değişikliklere uğrayarak karşımıza çıkmaktadır. 74

a) Birinci parçanın değişmeden tekrarlanması. Bu tür ikilemeli yansımalarda her hangi bir ses değişimi söz konusu değildir. Anlamca sesin ya da hareketin birinin diğerinden hiç farkı olmadığını belirtir. bıcı-bıcı, kucu-kucu, kars-kars, moytoŋ-moytoŋ, selteŋ-selteŋ, tıp-tıp, çık-çık, cılt-cılt, bıt-bıt, küş-küş, kıt-kıt, lap-lap, bacak-bacak, bark-bark, cım-cım, v.b. b) Ünlü değişmesi. Genellikle birinci parçadaki a sesi ikinci parçada u’ya dönüşür21. Fakat başka ünlü sesler de değişebilmektedir.

şapa-şupa, , tars-turs, kars-kurs, şalp-şulp, taŋgur-tuŋgur, çalp-çulp, kılt-kult, kıŋk- küŋk, calt-cult, tak-tuk, küş-kış v.b c) Ünsüz değişmesi. Diğerleri kadar fazla değildir. Parçalar her zaman birbirini tamamlar. Tek başına kullanıldığında aynı anlamı vermeyebilirler. bıt-çıt, bıkı-çıkı, bıtı-çıtı, baka-şaka, bapan-sapan, v.b. d) Ünsüz türemesi. İkilemenin birinci parçası ünlü ile başlıyorsa ikinci parçada bir ünsüz türeyebilir. Her zaman d, s, c, ç, t, ş, m seslerinden biri türemektedir. Genellikle tek başına kullanılmayan iki parça birleşerek bir anlam vermektedir. eŋgi-deŋgi, ileŋ-salaŋ, öröp-cöpöp, olk-solk, oŋko-çoŋko, ıŋ-cıŋ, uu-duu, uu-çuu, opur- topur, ömbül-dömbül, ıbır-şıbır, ıykı-tıykı, ız-mız, apırık-sapırık aypap-caypap v.b. e) Ünlü türemesi. Çoğu zaman birinci parçanın sonunda görülür. dükü-dük, şapa-şap, taka-tak, çuru-çuu, ızı-çuu, kürü-küü v.b Aynı kelimenin tekrarıyla oluşan aynen ikileme ya da bir başka değişiyle tam ikileme birbirinin aynısı olduğu için ünlü ya da ünsüz seslerde bir değişiklik söz konusu değildir. Bazı ikilemelerde ise iki ögenin bir tanesi ses açısından değişikliğe uğramaktadır. Bu gibi durumlarda yapılan değişiklik çoğunlukla ünlü a sesinin ikinci

21 bk. Daha geniş bilgi için L. Karahan, Tekrar Gruplarında Ünlü Düzeni-Anlam İlişkisi Üzerine Düşünceler, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun Armağanı (Editor: Ekrem arıkoğlu). Akçağ Yayınevi, Ankara, 2008. s. 140-148 75

ögede u sesine dönüşmesidir22. Ünsüzlerde ise ses değişmesi daha çok ön seste görülmektedir.

Tablo 4: İkilemeli Yansımalarda Ses Değişmesi

a-u ı-u a-u, ı-u a-ü , ı-ü o-u calt-cult çıy-çuy takır-tukur kaŋır-küŋür kobur-kubur tak-tuk kıcıŋ-kucuŋ kacı-kucu kaldır-küldür kars-kurs cılt-cult baldur-buldur kart-kurt şaldır-şuldur caŋ-cuŋ b-ç b-ş ç-p k-s çalp-çulp bıt-çıt baka-şaka çıy-pıy kobur-sobur şarp-şurp bıkı-çıkı baltaŋ-şaltaŋ karpa-kurpa bıtı-çıtı şam-şum bırın-çırın şapa-şupa k-m kaldaŋ- kıŋk-mıŋk kuldaŋ tamtaŋ- tumtaŋ balca-bulca

İkilemenin biri ünlü ile başlıyorsa onu tamamlayan diğer ögenin başında bir ünsüz türeyebilir. Ünlü ile başlayan öge genellikle birinci öge durumundadır. Genel olarak ünsüz türemesi ikilemenin ikinci ögesinin başında gerçekleşirken ünlü türemesi ise ikilemenin birinci ögesinin sonunda ya da her ikisinin de sonunda gerçekleşir.

Tablo 5: İkilemeli Yansımalarda Ses Türemesi

c türemesi s türemesi d türemesi b türemesi t türemesi ebirep- ebil-sebil elbeŋ-delbeŋ adır-büdür aŋ-taŋ cebirep ebilip-cebilip eltek-seltek alba-dalba ıc-bıc arsak-tersek

22 bk. Daha geniş bilgi için O.N. Tuna, Türkçede Tekrarlar, TDED, III. c.3-4 (429-477.s) 76

elep-celep apırık-sapırık eŋgi-deŋgi ürül-bürül ıykı-tıykı elp-celp erbeŋ-serbeŋ eŋgir-deŋgir ız-bız opur-topur ırıŋ-cırıŋ ıpır-sıpır eŋgil-deŋgil uygu-tuygu opur-capır öydük- ombul- söydük dombul arbaŋ-sarbaŋ ş türemesi ç türemesi m türemesi ıbır-şıbır ımır-çımır ız-mız udur-şudur oŋko-çoŋko a türemesi ı türemesi ö türemesi u türemesi ü türemesi şapa-şap ızı-çuu düpö-düp çuru-çuu kürü-güü taka-tak bıcı-bıcı

İkilemeli yansımalar sesin ya da hareketin kısa, uzun, yavaş, hızlı, sert, yumuşak, sürekli ya da süreksiz gibi özelliklerinin daha da açık ve net olmasını sağlar. Elbette ki türemiş şekillerle, bazı eklerin yardımıyla da bu tür özellikleri açığa çıkartmak mümkündür. Fakat bu her zaman etkili değildir. İkilemeler anlatımı daha da canlı ve anlaşılır yapmaktadır. Mesela:

Tablo 6: Çeşitli Kullanım Şekline Göre Yansıma Fiiller

Yansıma Fiil Türevli Yansıma Aynen İkilemeli Farklı İkilemeli Yansıma Yansıma kars et- kars+ıl+da- kars-kars et- kars-kürs et- (Sert ama tek bir (Bir kaç tane ses, (Sesler aynı, bir (Sesler farklı, biri ses) fakat birbirinden birine çok diğerinden daha farklı mı değil mi benziyor) ince) belli değil) cılt et- Cılt+ıl+da- cılt-cılt et- cılt-cult et- (Işıltı bir kere ve (Işıltı sürekli (Işıltı yanar, söner (Birden fazla ışıltı aniden ortaya parlar) ve tekrar ortaya biri yanınca diğeri çıkıyor) çıkar) söner)

77

İkilemeler genel olarak eş anlamlı, zıt anlamlı ve eşsesli kelimelerin bir araya gelmesiyle veya aynı sözcüğün tekrarlanmasıyla oluşur. Kırgız Türkçesi yansımalarında en çok görülen ikileme şekli aynen tekrarlama şeklidir. Hemen hemen bütün birincil ve ikincil biçim yansımaların anlamını güçlendirmek için aynı kelimeye tekrarlayarak kolaylıkla ikileme yapılabilir. Eş sesli kelimelerden oluşan ikilemeler tam ikilemeyi izlemektedir. Eşsesli ikilemelerin ögeleri bazen birbirine uyumlu eş anlamlı kelimeler olabilir. Mesela, kacı-kucu, baldır-buldur ikilemelerinin iki ögesi de anlamlıdır. Fakat bu tür yansımaların ögelerin biri çoğunlukla anlamsız olur. Mesela, şarp-şurp dalgaların kıyıya vurduğunu anlatan bir ikilemedir. Burda şarp yansımasının anlamı vardır. şarp-şarp et-, veya şarpılda- gibi şekillerle yine verilen anlamı anlatmak mümkündür. Ancak şurp kelimesi tek başına anlamsızdır. Bir sonraki sırada eş anlamlı kelimelerden oluşan ikilemeler vardır. Ögelerin ikisi de aynı anlamda olan ikilemeler aynı zamanda eş sesli olabilmektedir. Aslında ikilemeler zıt anlamlı iki kelimenin bir araya gelmesiyle de oluşabilmektedir. Fakat Kırgız Türkçesinde zıt anlamlı ikilemeler diğer kelime türlerinde çok sayıda görülse de yansımalar üzerinde yaptığımız tarama ve derlemelerde hiç karşımıza çıkmadı. Ancak Kırgız Türkçesindeki yansımaları kapsamlı bir şekilde araştıran Kudaybergenov cım-cırt ve tım-tırs örneklerini vererek, bunların kendi fikrince zıt anlamlarda olan ikilemeler olduğunu söylemiştir. (Kudaybergenov, 1980: 71). Bahsettiğimiz cım ve tım sessizliği, sakinliği anlatan biçim yansımaları olsa da tırs ve cırt bir ses yansımasıdır, dolaysıyla zıtlık vardır. “Çok sessiz, çıt yok, çok sakin” anlamlarında kullanılan bu kelimeler sözlüklerde cım-cırt, tım-tırs olarak değil cımcırt, tımtırs şeklinde birleşik olarak verilmiştir. (KTTS, 1969: 233, 636; KS, 1998: 211, 731; KTS, 2018: 593, 2023). Daha sonra araştırmaların tespitleri sonucunda ikilemenin biri yansıma olmayan cık-cıyma ve kıcı-kıyma kelimelerine rastlanmıştır. Burda cıkılda- (dolu dolu olmak) kıcılda- (kaynamak, çok miktada olmak) anlamlarında olan yansıma fiilllerdir. Dolaysıyla ikilemenin birinci ögeleri cık ve kıcı bir yansımadır. Ancak kıyma ve cıyma bir yansıma değildir.

78

Tablo 7: İkilemeli Yansımaların Çeşitleri

İkisi de aynı Zıt anlamlı Eş anlamlı Eşsesli Farklı kelimeden kelimelerden kelimelerden kelimelerden kelimelerden oluşur. oluşur oluşur oluşur oluşur calt-calt calt-cılt calt-cult burk-burk burk-şark bork-bork burkan-şarkan şatır-şatır şatır-şıtır şatır-şutur ız-ız ızı-çuu ız-mız kalt-kalt melt-kalt kalt-kult topoŋ-topoŋ opoŋ-topoŋ şaldır-şaldır şaldır-küldür şaldır-şuldur kaŋk-kaŋk kaŋk-küŋk kölç-kölç köl-şal şalp-şulp şalp-şalp şarp-şarp şarp-şurp cım-cım cım-cırt tım-tım tım-tırs kıcı-kıcı kacı-kucu kıcı-kıyma kıcı-kucu (tıklım tıklım) cık-cıyma (çok fazla) cıt-cıbır (koku)

İkilemeli yansımaların ögeleri her zaman anlamlı değildir. Bazı ikilemelerde eş anlamlı kelimeler kullanılırken bazılarında eşsesli fakat anlamsız kelimeler de kullanılabilmektedir. Örneğin cılt-cult ikilemesindeki ikinci öge olan cult sözcüğü tek başına hiç bir yerde kullanılmaz, sadece cılt kelimesinin yanında anlam kazanmaktadır. Ögeler bakımından; ikisi de anlamlı ikisi de anlamsız, biri anlamlı diğeri anlamsız olarak üç gruba ayırmak mümkündür.

79

Tablo 8: Ögelerin Anlamı Bakımından İkilemeli Yansımalar

İkisi de anlamlı İkisi de anlamsız Biri anlamlı, diğeri anlamsız. baldır-buldur ızıŋ-kızıŋ cılt-cult (Açık ve net olmayan) (Parıl parıl) melt-kalt ıŋ-cıŋ udur-şudur (Dolu, ağzına kadar) (Belirsiz, bilinmeyen) (Hışırtı) kaldır-şaldır olk-solk şaldır-şuldur (Paldır küldür) (Kararsız) (Takır tukur) küŋk-mıŋk aki-çükü şarp-şurp (Söylenmek) (Tüm incelikler) (Şapırdayan) dabırt-dübürt ilki-salkı ileŋ-salaŋ (Tapırtı, patırtı) (Ağır, yavaş) (zar zor, güçlükle) uu-duu ıykı-tıykı arsak-tersek (Uğultu) (Karışıklık, zıtlaşma) (İnişli çıkışlı) burk-şark orgu-bargı kobur-sobur (Fokur fokur) (Kaba-saba) (Net duyulmayan sesler) baltaŋ-şaltaŋ tam-tuŋ (zar-zor, Şabır-şubur (Pasaklı, çapaçul) güçlükle) (Hışıltı, hışırtı)

4.1.1. İkilemeli Birincil Biçimler

İkilemeli birincil biçimler bu şekilde oluşmaktadırlar;

+s kar+s kar+s : 1. Tak, tok. 2. Kahkaha veya yüksek sesle gülme (KTS, 1131). bor+s bor+s : İnsan gülünce veya köpek havlayınca kısa ve kesik çıkan ses (KTS, 392). +p çal+p çul+p : Şap, suya basınca veya öperken çıkan ses (KTS, 691). kür+p kür+p : Kaptaki sıvıların çalkalandığı zaman çıkan ses (KTS, 1472). +t möl+t möl+t : Damla damla, küçük küçük (KTS, 1571). mel+t-kal+t : Dopdolu, ağzına kadar (KTS, 1539). 80

+k bur+k şar+k : Fokur fokur (KTS, 438). bıl+k bıl+k : Pıt pıt (KTS, 345). kor+k kor+k : Homurtu (KTS, 1322). daŋ+k daŋ+k : “Tan, tangır tungur” diye çıkan ses (KTS, 783). kıl-k kıl-k : Lıkır lıkır, lık lık (KTS, 1227). +ç kal+ç kal+ç : Öfkelenince, heyecanlanınca, korkunca titremek (KTS, 1064). kar+ç kar+ç : Pat, sert bir şeyler kırıldığında veya çarpıştığında çıkan ses (KTS, 1120). bar+ç-bar+ç : Kütür kütür (KTS, 258). Ad Görevinde İkilemeli Birincil Biçimler: Çocuk dilinde de görülmektedir: apap (Mama, yiyecek), bumbum (Araba, araç), avav (Köpek), tahtah (Oyuncak tüfekle oynanan oyun), ayay (Cici, yeni, güzel) çuru-çuu : Gürültü, patırtı (KTS, 760). kürü-güü : Gürültü (KTS, 1473). uu-duu : Uğultu (KTS, 2169). ızı-çuu : Gürültü, patırtı (KTS, 982). “Erten menen cumuşka kelsem çuru-çuu / Sabahleyin işe geldiğimde gürültü vardı” (Sıdıkova, CAT. 2013, 5: 169) “...düŋ-düŋ kep tarasın degen maksat menen uşu erööldü oylop taap, atayı ötkörüp oturbaybı / ...herkes duysun büyük sözlenti olsun amaçlı bu kapışmayı bulup, bilerek gerçeleştirmektedir” (Barçın, CAT. 3013, 3: 36) Fiil Görevinde İkilemeli Birincil Biçimler: Fiil görevinde doğrudan ikilemeli birincil biçimlere rastlanmamıştır. ...men aŋ-taŋ boydon üyümö kayttım / ...ben şaşkın bir halde evime döndüm (Madılbay, CAT. 2011, 2: 97) Yardımcı Fillerle İkilemeli Birincil Biçimler: Yansıma kelimeler, ikileme halinde daha fazla kullanılmaktadır. Özellikle ikilemeyle beraber yardımcı fiil de kullanılırsa anlatım daha kesin ve daha zengin olur. En çok kullanılan yardımcı fiil et- ve bol- fiilleridir. et- Fiiliyle İkilemeli Birincil Biçimler bıc-bıc et- : Kaynamak, mayalı bir şeyler kabarıp köpürmek (KTS, 339). bık-bık et- : Fıkır fıkır etmek, kaynamak (KTS, 342). 81

celp-celp et- : Dalgalanmak, kıpırdamak (KTS, 558). küŋk-mıŋk et- : Açık konuşmamak, mırıldanmak (KTS, 1466). bılk-bılk et- : Seğirmek, hafifçe oynamak (KTS, 345). cım-cım et- : Parlamak, ışıldamak (KTS, 593). çıy-çuy et- : Cik cik etmek (KTS, 735). “Kiçine şam-şum etip alsanar bolot ele... / Biraz bir şeyler atıştırırsanız iyi olurdu...” (Dumbadze, CAT. 2011, 12: 152). “Ayalım küŋk-mıŋk ete baştadı... / Hanımım bir şeyler mırıldanmaya başladı” (Abu- Bakar, CAT. 2013, 1: 98) bol- Fiiliyle İkilemeli Birincil Biçimler bas-bas bol- : Sakinleşmek, durmak (KTS, 268). bıt-çıt bol- : Paramparça olmak (KTS, 352). melt-kalt bol- : Dolup taşmak, gereğinden çok olmak (KTS, 1539). olku-solku bol- : Tereddüt etmek, kararsız davranmak (KTS, 1631). tım-tım bol- Susmak, sakinleşmek (KTS, 2023). aŋ-taŋ bol- : Hayret etmek, şaşırmak (KTS, 117). “...Solto menen Sarıbagış Kırgızdarı uruşup, sarbagış talkandalıp, ceŋilip bıt-çıt bolup kaçkan / Solto ile Sarıbagış Kırgızları kavga ederler ve Sarıbagış boyu yenilerek darmadağın bir şekilde kaçmışlardı” (Soltonoyev, CAT. 2013, 3: 129) “Bul sözdü ukkandın oozu açılıp, aŋ-taŋ bolo tüşöt / Bu lafı duyanın ağzı açık kalıp, şaşırır (Batırkulov, CAT. 2011, 9: 155) kıl- Fiiliyle İkilemeli Birincil Biçimler bas-bas kıl- : Sakinleştirmek, yatıştırmak, durdurmak (KTS, 268). çıy-pıy kıl- : Alelacele sıcak ve hafif bir şeyler hazırlamak (KTS, 735). “Bolgonu üç katın, birok ızı-çuu tüşüp, aptalaptı başına kötörüp ciberişkende dükünçü tartip saktagıla dep araŋ bas-bas kıldı / Sadece üç tane kadın gürültü kopartarak, çevredekilerin dikkatini çekince bakkalcı sessiz olun diye sakinleştirdi (CA3. 2008: 22). “...Isık-Köl Kırgızın çapmak bolup, Isık-Kölgö barganda Kazaktı bıt-çıt kılıp ceŋgende, Berdikoco özü kaçıp kutulgan / Isık-Köl Kırgızlarına saldırmak için Isık-Köle vardıklarında Kazakları darmadağın ederek kazandıklarında, Berdikoco kendi kaçıp kurtulmuştu” (Soltonoyev, CAT. 2013, 3: 128) de- Fiiliyle İkilemeli Birincil Biçimler 82

Öteki Fillerle İkilemeli Birincil Biçimler: İkileme halinde genelde harekete ait bir fiille beraber kullanılırlar. İkilemeler eyleme uygun olarak birbirini tamamlarlar. calt-calt kara- : Sürekli bakmak, bakınmak (KTS, 492). kürü-küü tüş- : Gürültü çıkarmak (KTS, 1473). oŋko-çoŋko at- : Takla atmak, devrilip yuvarlanmak (KTS, 1638). kıt-kıt kül- : Kıkır kıkır gülmek (KTS, 1248). cım-cım kül- : Gözleri parlayarak gülümsmek (KTS, 593). “...boz corgo minet ızgıtıp, kırk cılkı kubalayt ekemin ee, çaŋdatıp!-dep kıt-kıt külöt... / ...boz yorgaya binip koşturarak kırk atı tozu topurağa katarak kovalayacağım, demek diye kıkır kıkır güler (Osmanaliyev, CAT. 2013, 9: 191). “Ceŋem kurgur, abam üzülgönün ukkanda ele çıy-pıyı çıga cer çapçıp cıgılgan boydon tilden kaldı / Zavallı yengem, abimin üzüldüğünü duyunca darmadağın olup yeri kucaklayarak düştüğü halde konuşmaz ldu” (Kalıkov, CAT. 2013, 11: 17) “Şohin Nizom ontolop başın öydö kötörüp, bıt-çıtı çıkkan samolyotko karadı / Şohin Nizom zar zor başını kaldırıp, param parça olmuş uçağa baktı” (Bahti, 2012, 3: 167) vb. 4.1.2. İkilemeli İkincil Biçimler +Ir / +Ur

ab+ır dab+ır : Patır kütür, hızlıca (KTS, 22).

eŋg+ir deŋg+ir : Sersem, her hangi bir sebeple bilinci ve duyguları zayıflamış olan (KTS, 885).

ıp+ır sıp+ır : Döküntü, saçılmış (KTS, 964).

op+ur top+ur : Kalabalık, karışıklık (KTS, 1658).

küb+ür şıb+ır : Dedikodu, lakırtı, söylenti (KTS, 1448).

kıld+ıt kıld+ır : Tıkır tıkır (KTS, 1224).

“Zalda kübür-şıbır köböyüp ketti, süylöp catkandın ünü taptakır ele ugulbay kaldı / Salonda lakırtı sesleri çoğalıp konuşanın sesi hiç duyulmaz oldu” (Rasputin, CAT. 2012, 4: 50)

“Toykananın eşiğinde opur-topur köp / Düğünsalonunun kapısında kalabalık çok (Ustat, CAT. 2013, 2: 109)

+ıl / +Ul

ap+ıl tap-ıl : Aceleyle, telaşla (KTS, 120). 83

kap+ıl tap+ıl : Aniden, birdenbire, ansızın (KTS, 1098).

eŋg+il deŋg+il : Farklı farklı, değişik (KTS, 885).

omb+ul domb+ul : Yumru, eğri büğrü, yamru yumru (KTS, 1633).

“Aŋgeme carıyalagandan kiyin köp ötpöy aga kapıl-tapıl colugup kaldım / Hikaye yayımladıktan sonra çok fazla geçmeden ansızın onla karşılaşmıştık” (Usubaliyev, CAT. 2011, 9: 42).

“... itterin apıl-tapıl bekitip kalat / köpeklerini aceleyle saklarlar” (Cigitov, CAT. 2011, 3: 8)

+A / +I / +U / +O bık+ı çık+ı : Ufak tefek incelikler, detaylar (KTS, 342). bıt+ı çıt+ı : Anlasılmaz, karışık (KTS, 352). bak+a şak+a : Gürültü, patırtı, neşe dolu sesler (KTS, 228). kac+ı kuc+u : Gürültü patırtı (KTS, 1041). bıd+ı bıd+ı : Vıdı vıdı (KTS, 341). bıc+ı bıc+ı : Sayıca çok fazla, kalabalık (KTS, 339). “Baka-şaka, baarının köŋüldörü caydarı, tamaşa, külkü / Neşe dolu sesler, herkesin morali yüksek, şakalaşmalar, gülmeler (Tazabekov, CAT. 2011, 2: 81) “... koridor, galereyaları da kıyma-çıyme, bıtı-çıtı kuruluptur /... koridor, salonları karışık, darmadağiın bir şekilde kurulmuş” (Toktomuşev, CAT. 2012, 6: 211) +Ap

al+ap cel+ep : Heyecanlı, coşkulu (KTS, 74).

al+ap şal+ap : Gereğinden çok, yeterince, iyice (KTS, 74).

ör+öp cör+öp : Şöyle böyle (KTS, 1705).

“Cürögü elep-celep bolup, köödönünö sıybay birde olturup, birde turat / Kalbi duracakmış gibi olup, içi içine sığmayarak bazen oturup, bazen kalkar” (CA7. 2008: 27)

Ad Görevinde İkilemeli İkincil Biçimler: İkilemeli ikincil biçimlerde örneklere rastlanmamıştır. Fiil Görevinde İkilemeli İkincil Biçimler: Fiil görevinde ikilemeli ikincil biçimlerde örneklere rastlanmamıştır. Yardımcı Fiillerle İkilemeli İkincil Biçimler: Burada da önde gelen yardımcı filler et- ve bol- filleridir. kıl-, de- yardımcı fiilleri burada çok fazla kullanılmaz. 84

et- Fiiliyle İkilemeli İkincil Biçimler celbir-celbir et- : Dalgalanmak, hareketli olmak kıpırdamak (KTS, 554). şıldır-şıldır et- : Şırıldamak (KTS, 1902). bıdı-bıdı et- : Vıdı vıdı etmek (KTS, 342). şuudur-şuudur et- : Hışır hışır etmek (KTS, 1917). tıbır-tıbır et- : Tıpır tıpır etmek (KTS, 2019). bol- Fiiliyle İkilemeli İkincil Biçimler ımır-çımır bol- : Uyuşmak, tutulmak, karıncalanmak (KTS, 959). elep-celep bol- : Aşırı heyecanlanmak (KTS, 874). olku-solku bol- : Terddüt etmek, kararsız kalmak (KTS, 1631). Öteki Fiillerle İkilemeli İkincil Biçimler: İkilemeli ikincil biçimler öteki fiillerle dildir-dildir uç-, baldır-buldur süylö- gibi cümleler halk ağzında kullanılmaktadır. 4.1.3. İkilemeli Türemiş Yansımalar Hamza Zülfikar yansımalarda ikilemeler hakkında “Ses yansımalarında önemli bir yer tutan ikilemeler sürekliliği anlatmak, anlamı pekiştirip, zenginleştirmek, söyleyişe ahenk katmak ses ve söz benzerliği sağlayarak tabiî sese daha çok yaklaşmak, iki kelimeyle bir kavramı adlandırmak, ortaklaşa yeni bir anlam elde etmek amacıyla birincil ya da ikincil biçimlerin tekrarlanması olarak tanımlanabilir” (1995: 161) diye tanımlama yapmıştır. Bu durumda ikilemeler sadece birincil ve ikincil biçim yansımalardan mı yapılır, türevlerde ikileme yok mudur diye soru ortaya çıkmaktadır. Kırgız Türkçesinde aşağıdaki eklerle kurulmuş türevlerde de ikilemeli şekiller mevcuttur. et- fiili en başta olmak üzere yardımcı fiillerle de kullanılmaktadır. -ŋ

cım+ı-ŋ cım+ı-ŋ : Parlamak, ışıldamak. (KTS, 594).

kıd+ı-ŋ-kıd+ı-ŋ : Tıpış tıpış (KTS, 1219).

barb+a-ŋ-barb+a-ŋ : Böbürlenmek (KTS, 257).

+k

bagc+a-k bagc+a-k : Neşeli, keyifli (KTS, 223).

balp+a-k balp+a-k : Paytak paytak (KTS, 245).

balt+a-k şalt+a-k : Pasaklı, çapaçul (KTS, 245). 85

+t

kıld+ır+t kıld+ır+t : Takır takır (KTS, 1224).

küld+ür+t küld+ür+t : Paldır küldür (KTS, 1255).

+Ap / +Ip / +Op / +Up

eb+il+ip ceb+il+ip : Üstüne düşerek sevme (KTS, 853).

eb+ir+ep ceb+ir+ep : Susmadan devamlı konuşuyor olmak (KTS, 852).

op+ur+up cap+ır+ıp : Birden, kısa sürede, hemen (KTS, 1658).

op+ur+ap top+ur+ap : Hepsi birden, kalabalık oluşturarark (KTS, 1658).

öb+ür+öp cöb+ür+öp : Kalabalıkça, cümbür cemaat (KTS, 1687).

86

SONUÇ

Araştırma sonucu Kırgız Türkçesinde bulunan yansımalar hakkındaki bilgileri aşağıdaki gibi toparlamak mümkündür.

 Onomatopée teriminin karşılıkları olarak taklîdî kelime, yankı kelime, ses yansımalı kelimeler, yansılama, yankılık, tabiat taklidi söz, ses taklidi, ses taklidi kelimeler, yansımalı kelimeler, yansıma kelime ve yansıma gibi farklı terimler kullanılmaktadır. Türkiye Türkçesinde Yansıma terimi tercih edilmektedir. Kırgız Türkçesinde ise sabit herkes tarafından benimsenmiş “Tuurandı Sözdör / Taklidi Kelimeler” terimi kullanılmaktadır.  Kırgız Türkçesinde ses taklidine dayalı olan yansıma kelimeler “Tabış Tuurandı Sözdör / Ses Yansımalı Kelimeler”, görüntünün tasvirine dayalı olan yansımalar ise “Eles Tuurandı Sözdör / Biçim (Görünüş) Yansımalı Kelimeler” olarak iki grup altında ele alınmaktadır. Kırgız Türkçesi biçim yansımaları açısından çok zengin bir lehçedir. Türkiye Türkçesinde yansımaların çoğu sese dayalıdır. Biçim yansımalı kelimeler bu terimin kullanılmasına gerek duymayacak kadar azdır.

 Ses Yansımalı Kelimeler canlı veya cansız varlıklardan ve doğanın çeşitli olaylarından çıkan sesleri taklit ederek oluşan kelimelerdir. Kırgızcadaki tam karşılığı “Tabış Tuurandı Sözdör / Ses Yansımalı Kelimeler. Fakat Kırgızcada “Tuurandı Sözdör / Yansımalar” başlığı atında bir de “Eles Tuurandı Sözdör / Biçim Yansımalı Kelimeler” vardır. Biçim yansımalı kelimeler canlı veya cansız varlıkların görünüşünü ve onların hareketini tasvir etmekle oluşan kelimelerdir. Kırgız Türkçesi gramerlerinde bu tür kelimeler görme duyusuna ve sezme duyusu’na dayanan biçim yansımalar olarak ikiye ayrılır. Görme duyusuna dayanan biçim yansımalar: saksaygan (saçları dağınık, taranmamış), deldeŋ kulak (büyük kulak) v.s. Sezgiye dayanan biçim yansımalar ise insanın vücut, koku, tat hisleri sayesinde ortaya çıkan kelimelerdir. Örnek: cıtı bur etüü (aniden gelen koku), söögü zır zır ooruu (kemik ağrısı), cürögü bolk bolk soguu (kalb atışı) v.s.  Kırgız Türkçesinde ses yansımalı kelimeler neyi taklit ettiğine göre dört gruba ayrılır: 1. İnsanların çıkardığı sesler: kübür-şıbır, bırs, ha-ha, v.s. 2. Hayvanların 87

çıkardığı sesler: ars-ars, kükük, möö, maa ız-ız.v.s. 3. Cansız nesnelerin çıkardığı sesler: tars, kars, kaçır-kuçur, düp, v.s. 4. Doğa olaylarına ilişkin sesler: çart-çurt, şatır-şutur, şar v.s. Biçim yansımalı kelimeler neyi tasvir ettiğine göre ikiye ayrılır: 1. Görünüşü, duruşu, sureti: aksaŋ, cark-curk. 2. Hareketi, hali: selt, dardaŋ-dardaŋ.  Yansımalar ses bilgisi açısından çok ilginç bir yapıya sahiptirler. Sadece bir ünlü veya ünsüz sesin değişmesiyle farklı anlamlar yaratılmakta ve çeşitlenmektedir. Ünlülerin kalın ince, düz yuvarlak, geniş dar olması anlamları da etkilemektedir. Kalın ünlü ile kurulmuş kelimeler sesin sert ve şiddetli, görüntünün de sert ve kaba olduğu anlatırken ince ünlü ile kurulmuş yansımalar sesin basit, kuvvetsiz, görüntünün de narin, yumuşak olduğunu anlatır. Ünsüzlerin de aynı şekilde boğumlanma yeri ve tarzına göre titreşimli, patlayıcı, sızıcı gibi benzer özellikleriyle yansımalara yeni anlamlar katmaktadır.  Yansımalarda Türkiye Türkçesinde de Kırgız Türkçesinde de en çok kullanılan birincil biçim kalıp CVC ve CVCC’tır. Az sayıda CV (ba+kır), VC (ar+kıra) ve V (ö+kür) kalıpları da mevcuttur.  Kırgız Türkçesinde CVC kalıbında son ses olarak en çok kullanılan sesler k ve p sesleridir. M: bak-bak, kak, kuk, lak, çap, çop, düp, tap vb.  Kırgız Türkçesinde kullanılan CVCC kalıbında yansımalarda üçüncü ses çoğu zaman sedalı dördüncü ses ise sedasızdır. Bu kalıpta en çok yansıma kelimelerin bulunduğu şekiller -lp, -lk, -rt, -rs, -rk, -lt, -ŋk’dır: balp, calt, daŋk, cark, tırs, kart, şalk vb. Bunları -lç, -rç, -rp, -mp takip etmektedir: balç, karç, tırp, dümp vb. -rm, -yç, -yt ile sonlanan kelime sayısı oldukça azdır: çırm, kıyç, kıyt vb.  Ses yansımalarında birincil biçimlerin ünlüleri sabit değildir. Seslerin niteliklerine göre adlandırmalarında anlamca benzer bir takım çeşitleri ortaya çıkmıştır. Ünlülerin daralması, yuvarlaklaşması, incelmesi veya genişlemesi sonucu ortaya çıkan bu tür kelimeler aynı hareketin hızına, şiddetine veya yogunluğuna bağlı seslerdir.  Kırgız Türkçesinde uzun ünlüler de mevcuttur. Dolayısıyla yansımalarda da uzun ünlüler kullanılmaktadır. Birincil biçimlerde uzun ünlülerin olması daha çok ses yansımalı kelimelere aittir. Bu duruma biçim yansımalı kelimelerde daha az rastlanmıştır. Mesela maa (koyun sesi), mee (kuzu sesi), möö (inek sesi), kaak 88

(karga sesi) ıŋaa-ıŋaa (bebek ağlaması), şuu (rüzgar sesi), duu (söylenti) çuu (gürültü) v.s.  Sadece ses yansımalı kelimelerde iki farklı ünlünün yan yana geldiği görülmüştür. Aynı durum biçim yansımalarında söz konusu değildir. Mesela, au (kurtun uluma sesi), ia (eşek esi).  Ünlüler ön ses olarak ses yansımalarından daha çok biçim yansımalarında kullanılmaktadır.  -lp, -rt, -rç, -lç, -rs, -rp, -ŋk, -rk, -lt gibi iki ünsüz sesle biten yansımalar hareketin ya da sesin uzamadığını tam tersine kısa ve keskin bir şekilde sona erdiğini bildirir. Örneğin ses yansımalı kelimelerde şalp, kart, karç, tırs, daŋk, bark, kark v.b. Bu özellik biçim yansımalı kelimelerde de aynıdır: dirt, calt, selt, cılt, cark, bult, calp v.b.  Kelimenin sonunda z, s, ş, c, r, ŋ seslerinin tekrarlanması taklit edilen sesin uzun surdüğünü gösterir. Mesela, şır-r, bış-ş, kür-r, düŋ-ŋ. Biçim yansımalarda bu özelliğe rastlanmamıştır  Ses yansımalı kelimenin sonu ŋ sesi ile bitiyorsa taklit edilen seste kesinlikle bir yankılanma söz konusudur. Örneğin, daŋ, zaŋ, düŋ, zıŋ, kaŋ, şaŋ v.b.  Ses yansımalı sözcüğün sonu r sesi ile bitiyorsa taklit edilen sesin titreşimli bir şekilde uzadığı, bir kaç kere olduğu veya tekrarlandığı bildirilir. Mesela, kaldır- kuldur, şar, topur, şangır.  t, p sesleri ile biten yansımalar hareketin ya da sesin keskin bir şekilde olup çabuk bittiğini gösterir. Mesela, daŋgır-t, cal-p, möl-t, celbir-t, cel-p v.s.  Kırgız Türkçesinde kelime başında kullanılmayıp sadece ortada ve sonda görülen -l sesi hem ses yansımalarında hem de biçim yansımalarında kelime başında kullanılabilmektedir. Mesela, lap, lep, lak, lek, lük, lok, lakıl-, lakıy-, lapılda-, lıkıy-, lokulda-, lüküldö-, lokuy- v.s.  Aynı şekilde genel olarak Kırgız Türkçesinde ön seste fazla kullanılmasa da, sözlüklerde olmasa da halk ağzında p sesiyle başlayan kelimeler sayıca azdır. Mesela, pars, parpıra-, pırpıra-, pipilde-, piip vb.  N sesinin diğer kelime gruplarında ön ses olarak kullanımı mevcuttur. Ancak yansımalarda n ile başlayan yansımalı kelimeler yoktur. 89

 Kırgız Türkçesi yazı dilinde yansıma kelimeler ünlülerle ve ünsüz b, d, c, z, m, k, s, t, ç, ş, sesleriyle başlar. Az miktarda l, p sesleri de yansıma kelimelerde ön seste bulunmaktadır. Türkiye Türkçesinden farklı olarak v, g, y, r, f, h sesleriyle başlayan yansımalar yoktur.

 Yapı bilgisi açısından yansımalar aktif bir şekilde kelime türetmeye meyillidir. Hatta yansımaların sayesinde Kırgız Türkçesi hazinesinde yer alan kelimeler daha da artmaktadır. Yansımalar kelime türetme yolları ile başka kelime türlerine geçebilirler, ancak başka türden olanlar yansıma olamazlar. Sonuna hangi ek gelirse gelsin kökü her zaman bir yansımadan ibarettir. Yansımalar çeşitli eklerle isim, fiil, sıfat ve zarf olabilirler. Bu özelliğini her zaman korumaktadırlar.  Kırgız Türkçesinde birincil biçim yansımaların doğrudan fiil olarak kullanımı çok azdır. Daha çok yardımcı ve öteki fiillerle beraber kullanılmaktadır.  Kırgız Türkçesinde ikincil biçim yansımalar aynı Türkiye Türkçesindeki gibi +Il, / +Ul-; +Ir / +Ur; +A / +I / +O / +U; +Iş / +Uş ve +Ap / +Ip / +Op / +Up ekleriyle oluşmaktadır. En işlek ek -Ir / +Ur- ekidir. Yardımcı ve öteki fiillerle beraber kullanımı birincil biçimlerden daha azdır.  Birincil biçimlerden fiil yapma ekleri: +kIr- / +kUr- (ba+kı-r, çüç+kür-), +lA- / +dA- / +tA- (çar+da-, aca+la, akakta-, +rA- / +rO- (maa+ra-, möö+rö-), +A- / +I- / +O- / +U- (kak+a-, çum+u-, tant+ı-), -AlA- (taŋk+ala-, ent+ele-), +Ay- / +Iy- / +Oy- / +Uy- (balk+ay-, zıŋk+ıy-),+çAy- / +çIy- / +çOy- / +çUy- (çek+çey-, çak+çay-, tık+çıy-, çok+çoy-)  İkincil biçimlerden fiil yapma ekleri: +lA- / +dA- / +tA- (şab+ır+la-, ak+ır+a- ŋ+da-, bab+ak+ta-, aŋ+ıl+da-, balb+ıl+da-), +A- / +I- / +O- / +U- (bac+ır+a- , büç+ür+ö-, dar+kır+a-, düŋ+gür+ö-) +Ay- / +Oy- / +Iy- / +Uy- (ak+ır+ay-, bak+ır+ay-). Ayrıca Kırgız Türkçesindeki yansımaların toplanması sonucunda elde ettiğimiz bir kaç birleşik ek vardır. Örnekler sayıca çok fazla değildir +AlcI / +IlcI / +UlcU- (çub+alcı-, kub+ulcu-), +AAlA- (and+alaa-, sams+aala-), - +AArI- (apk+aarı-, dapk+aarı-)  Birincil biçimlerden isim yapma ekleri: İlk olarak kuvvetlendirme olduğu düşünülen bazı sesler vardır. Mesela, +s (ar+s, kar+s), +t (şar+t, kar+t), +k (düŋ+k, zoŋ+k), +p (tom+p, düm+p), +ç (kar+ç, kır+ç) vb. Daha sonra +Ak / 90

+Ik / +Ok / +Uk (kük+ük, balç+ık) +An / +In (şarp+ın, burk+an), +gU (kurt+gü) ekleri kullanılmaktadır.  İkincil biçimlerden isim yapma ekleri: +Ir / +Ur (kıb+ır, şald+ır), +Il / +Ul (dömb+ül, balb+ıl), +Iş / +Uş (şıb+ış, tıb+ış) ekleri dışında, +Ak / +Ik / +Ok / +Uk (bad+ır+ak, koŋ+ur+uk, çiç+kür+ük), +k (maa+ra+k, ac+ıl+da-, bırb+ı+k, tomp+o+k) +ŋ (bırb+ı+ŋ saks+a+ŋ) +ma (cald+ır+a-ma, şark+ır+a-ma), -ke (alc+a-ke, balp+a-ke), -Kay (adar+a-kay, dürd+ü-güy), - gAn (balt+ay-gan, bölt+öy-gön), +Gak (şıb+ır+gak) +KAn (bab+ır+gan, kald+ır+kan) +t (şıb+ır+t, düb+ür+t) +Oŋ (top+ol+oŋ, dürb+öl+öŋ)  Kırgız Türkçesinde yansımalarda ikilemeler çok aktif bir şekilde, kelimenin manasını kuvvetlendirmek için, bir çeşit çokluğunu ifade için veya devamlılığı belirtmek için yapılır. Yansımalarda ikilemeler zıt anlamlı, eş anlamlı, eşsesli ve aynı kelimenin tekrarlanmasıyla oluşur. Kırgız Türkçesi yansımalarında en çok kullanılan ikileme şekli aynen tekrarlamadır. Eş anlamlı ve eş sesli ikilemeler onu takip etmektedir. Zıt anlamlı kelimelerden oluşan ikilemeli yansımadan iki tane vardır.  İki ögenin bir tanesi ses açısından değişikliğe uğramaktadır ve bu gibi durumlarda yapılan değişiklikler çoğunlukla ünlü a sesinin ikinci ögede u sesine dönüşmesidir. Mesela, kars-kurs, calt-cult vb .Ünsüzlerde ise ses değişmesi daha çok ön seste görülmektedir.  Yansımalı ikilemelerin bir ögesi ünlü ile başlıyorsa onu tamamlayan diğer ögenin başında bir ünsüz türeyebilir. Ünlü ile başlayan öge genellikle birinci öge durumundadır. Genel olarak ünsüz türemesi ikilemenin ikinci ögesinin başında gerçekleşirken ünlü türemesi ise ikilemenin birinci ögesinin sonunda ya da her ikisinin de sonunda gerçekleşir. İkinci ögenin başında türeyen ünsüz sesler genelde c, s, d, t, b, ş, ç, m sesleridir. s, c, d türemeleri daha çok görülmüştür.  Yansımalı ikilemelerin İkilemeli yansımaların ögeleri her zaman anlamlı değildir. Bazı ikilemelerde eş anlamlı kelimeler kullanılırken bazılarında eşsesli fakat anlamsız kelimeler de kullanılabilmektedir. Ögeler bakımından; ikisi de anlamlı ikisi de anlamsız, biri anlamlı diğeri anlamsız olarak üç gruba ayırmak mümkündür.  Kırgız Türkçesinde Yansımalar sadece birincil ve ikincil biçimlerde değil türevlerde de İkileme şeklinde kullanılabilmektedir. 91

 Kırgız Türkçesindeki yansımalar sayıca cok fazla olduğu için her bir kelimenin ses bakımından, yapı bakımından, anlam bakımından, köken bilim açısından ve başka çeşitli yönlerden de ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerekmektedir.  Yansımaların çok kullanılması aynı zamanda tabiatla iç içe yaşayan Türk boylarında daha fazladır. Genellikle de onlarda karşımıza çıkmaktadır . Bu da hayat tarzının dile yansıması olarak değerlendirilebilir.

92

KAYNAKLAR

Abduldayev, Esenkul, İsayev, Döölötaalı (1969). Kırgız Tilinin Tüşündürmö Sözdügü, Mektep, Frunze. Abduvaliyev, İbraim (2008). Kırgız Tilinin Morfologiyası, Poligraf Resurs, Bişkek. Abduvaliyev, İbraim, Sadıkov, Taşbolot (1997). Azırkı Kırgız Tili. Morfologiya, Aybek, Bişkek. Adilov, Musa (1961). “Teqlidi Sözler” Azerb. SSR. FA., Heberler İçtimai Elmler Seriyası, no. 8: 1961. Akunova, Aygül (2009). Azırkı kırgız Tili, Morfologiya (koşumça okuu kuralı), Maxprint, Bişkek. Arıkoğlu, Ekrem, Alimova, Cıldız, Askarova, Rahat, Selçuk, Bilge Kağan (2018). Kırgızca-Türkçe Sözlük, Bengü Yayınları, Ankara, 1-2.cilt. Aşmarin, Nikolay, İvanoviç (1918). Osnovı Çuvaşskoy Mimologii, Kazan. Aşmarin, Nikolay, İvanoviç (1925). Podrajaniya v yazıkah srednego Povoljya. Aşmarin, Nikolay, İvanviç (1928). O Morfologiçeskih Podrajaniy v Çuvaşskom Yazıke, Kazan. Atalay, Besim (1999), Divanü Lûgat- İt- Türk Dizini, C.IV, Ankara. Banguoğlu, Tahsin (2015). Türkçenin Grameri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. Batmanov, İgor, Alekseyeviç (1940). Grammatika Kırgızskogo Yazıka, Frunze. Baytok, Aysel (2014). “Kırgız Türkçesinde Yansımalı Sözcükler ve Lehçeler arası Aktarmadaki Önemi”, Modern Türklük Araştırma Dergisi, Cilt 11, Sayı 3 (Eylül 2014), s. 106-145. Baytursunov Аhmet, (1992). Til Tagılımı, Almatı. Biray, Nergis (2014)“Kazak Türkçesinde Yansımalı İkilemeler – Ses Özellikleri Bakımından”. VI. Dünya Dili Türkçe Sempozyumu, (4-7 Aralık, 2013). 2. Cilt, s. 1091-1105. (Tam Metin Bildiri/) (Yayın No:1353036) ISBN- 978-605-9968-20-1 (2.c) Clauson, Sir Gerard (1972), An Etymological Dictionary Of Pre- Thirteenth – Century Turkish, Oxford. Çağatay, Saadet (1978). “Uygurcada Hendiadyoinler”, Türk Lehçeleri Üzerine Denemeler, Ankara, s. 29-66. Davletov, Samak, Kudaybergenov, Sarıbay (1980) Azırkı Kırgız Tili, Morfologiya, Frunze. Demiray, Mehmet Güner (1973), “Yöresel ve Yansıma Kelimeler”, Sivas Folkloru, C. I, S.9, s.22, Sivas. Dıykanov, Karboz (1990). Kırgız Tilinin Körsötmö Kuraldarı, Üniversite yay., Almatı. Dmitriyev, Nikolay, Konstantinoviç, (1962). Etimologiya Slova, Moskva. Dmitriyev, Nikolay, Konstantinoviç, (1962). Stroy Turkskih Yazıkov, Moskva. Ediskun, Haydar (1999). Türkçe Dilbilgisi, Remzi Kitabevi, İstanbul. Emre, Ahmet Cevat (1945). Türk Dilbilgisi, TDK, İstanbul. Eren, Hasan (1951-1953), “Onomatopielere Ait Notlar”, Türkiyat Mec-muası, C.X, İstanbul, s.55-58. Ergin, Muhharem (1958). Türk Dil Bilgisi, İ. Ünv. Ed. Fak. yay., İstanbul. Gencan, Tahir Nejat (1975), Dilbilgisi, Türk Dil Kurumu Yayınları, İstan-bul 93

Gencan, Tahir Nejat (1947), “Yansımalar Yahut Ses Kelimeler Onomatopeler”, Ergene, S.4-5, s.9-10, İstanbul. Hatiboğlu, Vecihe (1978). Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara, s.133. Hatiboğu, Vecihe (1971). Türk Dilinde İkileme, TDK, Ankara. Hengirmen, Mehmet (1995), Türkçe Dil Bilgisi, Engin Yayınevi, Ankara. Hudaykuluyev, Muhammetkulu (1962). Podrajatelnıye Slova v Türkmenskom Yazıke, Aşhabat. İmanaliyev, Sansızbay (1969). Kırgız Tilindegi Sırdık Sözdör, Frunze. İmer, Kamile, Kocaman, Ahmet, Özsoy, Sumru (2011). Dilbilim Sözlüğü, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, s.262. İskakov, Ahmedi, (1948). “Elikteü Sözder Turalı”, Halık Mugalimi No. 6. Karahan, Akartürk, (2006). “Memlük-Kıpçak Türkçesi Söz Varlığı: Yansıma Fiiller Üzerine Bir İnceleme”, Türklük Bilimi Araştırmaları (TÜBAR), 20. Cilt, s. 105- 124. Karahan, Leyla (2008). “Tekrar Gruplarında Ünlü Düzeni – Analam İlişkisi Üzerine Düşünceler” Prof, Dr. Ahmet Bican Erculasun Armağanı (Editor, Ekrem arıkoğlu). Akçağ yay. Ankara, s. 140-143. Karahan, Fettah, (2011) “Çağdaş Türk Lehçelerinde Yansıma Kelimeler” Kafkas Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Kars. Kazembek, Aleksadr, Kasımoviç (1846). Obşaya Grammatika Turesko-Tatarskogo yazıka, Kazan. Kerimcanova, Bübü (1940). Kırgız Tilindegi Tuurandı cana Sırdık Sözdördün Grammatikalık Özgöçölügü, Frunze. Koca, Ergün, Çocuk Dilindeki Yansıma Kelimeler http://turkoloji.cu.edu.tr/ Koca, Ergün, Kırgız ve Türk Dillerindeki Yansıma Kelimelerin Türetilme Sistemi ve Türetme Ekleri, http://turkoloji.cu.edu.tr/ Kononov, Andrey, Nikolayoviç (1956). Grammatika Sovremennogo Tureskogo Yazıka, Moskva, s. 363-372. Korkmaz, Zeynep (2009). Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. Kornilov, Gennadiy, Emelyanoviç (1984) İmitativi Çuvaşskom Yazıke, Çeboksarı. Kudaybergenov, Sarıbay (1957). Podrajatelnıye Slova v Kırgızskom Yazıke, Kırgızuçpedgi, Frunze. Kudaybergenov, Sarıbay (1981). Kırgız Tilindegi Elestüü Etişter, İlim, Frunze. Kudaybergenov, Sarıbay (1980). Kırgız Adabiy Tilinin Grammatikası, İlim, Frunze. Kuŋgurov, Rahmatulla (1969). Uzbek Tilida Tasfiriy Suzlar, Fan, Toşkent. Melioranskiy, Platon, Mihayloviç (1894). Kratkaya Grammatika Kazak-Kırgızskogo Yazıka. Tip. İmpl. Akademii nauk, Sankt-Peterburg. Oruzbayeva, Bübüyna (2009). Azırkı Kırgız Adabiy Tili, Çıngız Aytmatov Atındagı Til cana Adabiyat İnstitutu, Bişkek. Palmbah, Aleksandr, Adolfoviç, İshakov Fazıl Garifoviç (1961). Grammatika Tuvinskogo Yazıka. Fonetika i Morfologiya, Moskva. 94

Sarıbayev, Şora, Şamgaliyeviç (1954). “Podrajatelnıye Slova i ih Otnoşeniye k Mejdometiyam”, İz. AN Kazanskoy SSR, No. 135, Ser. Filologii i İskusstvovedyeniya, vip. 1-2. Sevortyan, Ervand, Vladimiroviç, Şiraliyev, Memmedağa (1971). Grammatika Azerbaycanskogo Yazıka, Baku. Sevortyan, Ervand, Vladimiroviç (1974). Etimologiçeckiy Slovar Tyurkskih Yazıkov, Moskva. Tenişev, E.R. (1988), Sravnitel’no- İstoriçeskaya Grammatika Tyurkskix Yazıkov Morfologiya, Moskva. Terentyev, Mihail, Afrıkanoviç (1875). GrammatikaTuretskaya, Persidskaya, Kırgızskaya i Uzbekskaya, Moskva. Tınıstanov, Kasım (1934). Kırgız Tili, Frunze. Tuna, Osman, Nedim (1950). “Türkçede Tekraralar”, TDED, III, c. 3-4. s.429-447; IV. c. 1-2. s.35-83. Tuna, Osman Nedim, (1947) “Tabiat Taklidi Sözlerden Fiil Yapan Ekler”, Türkeli, S.4, s.15. Türkay, Kaya, (1978). Kaşgarlının Derlediği Yansıma Sözcükler, Ömer Asım Aksoy Armağanı TDK, Ankara, s. 241-257 Üçok, Necip (1949). Genel Dilbilim, TDK, Ankara. Vardar, Berke (2002). Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Multilingual Yabancı Dil Yayınları, Ankara, s.216. Yastremskiy, Sergey, Vasilyeviç (1900). Grammatika Yakutskogo Yazıka, 1.b.İrkutsk. Yastremskiy, Sergey, Vasilyeviç (1938). Grammatika Yakutskogo Yazıka, 2.b. Yakutsk Yudahhin, Kostantin (1965). Kirgizsko-Russkiy Slovar, Sovetskaya Ensiklopediya, Moskva, 1-2. cilt. Yudahin, Kostantin (1998). Kırgız Sözlüğü, (Çev. Abdullah Taymaz) Türk Dili Kurumu Yayınları, Ankara, 1-2. cilt. Yunusaliyev, Bolot (1951). Kırgız Tilin Okutuunun Kee Bir Maseleleri Cönündö, Mugalimderge Cardam Der. №6, Frunze. Yunusaliyev, Bolot (1959). Kırgızskaya Leksikologiya, İlim, Frunze. Yunusaliyev, Bolot (1985). Tandalgan Emgekter, İlim, Frunze. Zülfikar, Hamza (1995). Türkçede Ses Yansımalı Kelimeler, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.

95

KIRGIZ TÜRKÇESİ YANSIMALAR SÖZLÜĞÜ

abdıratuu (абдыратуу)mast. abdırat-. A abdıroo (абдыроо) mast. abdıra-. abala- (абала-) Havlamak, durmadan abır (абыр) Tez, hemen. havlamak. “Emnegedir ele ittin abır-dabır (абыр-дабыр) Hızlıca, abalaganı basılbadı ... / Nedense patır-kütür. köpeğin havlaması durmadı ...” (CA4, abır-şabır (абыр-шабыр) bk. abır- 2008: 301) dabır. abalan- (абалан-) dnş. abala-. acaala- (ажаaла-) Kızarak sözle abalanuu (абалануу) mast. abalan-. saldırmak. abalaş- (абалаш) işt. abala-. acaaldan- (ажаалдан-) Karşısındakine abalaşuu (абалашуу) mast. abalaş-. fırsat vermeden öfkeyle konuşmak. abalat- (абалат-) ett. abala-. acaaldanuu (ажаалдануу) mast. abalatuu (абалатуу) mast. abalat-. acaaldan-. abaloo (абалоо) mast. abala-. acaaloo (ажаалоо) mast. acaala-. abdaarı- (абдаары-) Acele ederek ne acaan (ажаан) Hırçın, taşkın. “acaan yapacağını bilememek, şaşırmak. itti agıttı / hırçın köpeği saldı” (CA6. “Birok tomsorgon ak baraktardan 200: 167). közgö sürtöör tamga tappay abdaarıy acaandan- (ажаандан-) Hırçınlaşmak. tüşüp ... / Ancak eskimiş beyaz “... acandangan kempir küşüldöp kağıtlardan aradığını bulamayınca ne bışıldap, Momun çaldı üygö iterip kirdi yapacağını şaştı ...” (Abdiyeva, CAT. / Hırçınlaşan yaşlı kadın ağır ağır nefes 2010, 12: 42). alarak Momun’u iterek eve girdi” (CA3. abdaarıt- (абдаарыт-) ett. abdaarı-. 2008: 111). abdaarıtuu (абдаарытуу) mast. ac-ac et- (аж-аж эт-) hlk. Çok abdaarıt-. konuşmak, karşıdakine söz hakkı abdaaruu (абдааруу) mast. abdaarı-. vermeden konuşmak. abdıra- (абдыра-) Korkudan, aceleden acı-kacı (ажы-кажы) Her kafadan bir ne yapacağını bilememek: “Al emne ses çıkmak, birbirini dinlemeden kılaarın bilbey abdırap, galstugun konuşmak, tartışmak. çoygulay berdi / O ne yapacağını acı-kıcı (acı-kıcı) bk. acı-kacı “Atam bilemeden kravatıyla oynamaya zamanagı arman-doolor aytılıp, acı- başladı” (CA6, 2008: 114). kıcı, ızı-çuu / Çok eski zamanlardan abdırakay (абдыракай) hlk. Param kamış borç-dertlerini söyleyip, parça, dağınık. “Saga boluşam dep, tartışıyorlar” (Sarmanbetov, CAT. 2013, abdırakayım çıktı / Senden yana 5: 15). olacağım derken param parça oldum”. acı-kucu (ажы-кужу) bk. acı-kacı abdırap-dabdırap (абдырап- acılda- (ажылда-) 1. Hiç durmadan дабдырап) hlk. Dağınık, düşüncelerini havlamak. “Oy, bir pasta ele tigi toparlayamamış bir şekilde dolaşma. koŋşunun itteri acıldap kaldı. / Bir anda abdırat- (абдырат-) ett. abdıra-. komşumuzun köpekleri durmadan 96

havlamaya başladı” (CA5. 2008: 457) аdıraŋdoo (aдыраңдоо) mast. 2. Öfkeyle söze kulak vermeden adıraŋda-. konuşmak, karşısındakine fırsat adıray (адырай) Kaba, çirkin vermeden sözle saldırmak. “Kel, adıray- (адырай-) Kocaman olmak. acıldaşpay, erkekçe süylöşölü. / Gel, “... darbazası cok adıraygan açıktan sözle saldırmadan, güzelce erkek gibi beri kirdi ... / ... Avlu kapısı olmayan konuşalım” (CA5. 2008: 312) kocaman açıktan içeri doğru girdi” acıldak (ажылдак) Çok ağız kavgası (Aytımbet, CAT. 2011, 8: 10). eden kimse ya da çok havlayan. adıraygan (адырайган) Büyük ve boş, acıldaş- (ажылдаш-) işt. acılda-. kocaman: “Üŋküygön urandılar acıldaştır- (ажылдаштыр-) ett. arasında - kuuray, tikenek, adıraygan acıldaş-. eendik / İri döküntüler arasında, diken, acıldaşuu (ажылдашуу) mast. kocaman düzlük” (CA2. 2008: 220). acıldaş-. adırayt- (адырайт-) ett. adıray-. acıldat- (ажылдат-) ett. acılda-. adıraytuu (адырайтуу) mast. adırayt- acıldatuu (ажылдатуу) mast. acıldat-. adırayuu (адыраюу) mast. adıray-. acıldoo (ажылдоо) mast. acılda-. adır-adır (адыр-адыр) bk. adır- adırakay (адыракай) Sıkı olmayan. budur. “Adır-adır bel ele, // Oşol adıraygan (адырайган) Büyük. beldin ar cagı // Kırk künçülük çöl ele / adıraŋda- (адыраңда-) 1. Korkarak Tepeli dağ geçidinin o tarafı kırk günde kaçmak, kudurmuş gibi koşmak, geçilebilecek çöl idi” (BE. 2010: 1375). kovalamak: “A kezde tülkü ıldıy karay adır-budur (адыр-будур) Küçük zıpıldap cürüp bergen, adıraŋdagan küçük tepeleri olan, pürtüklü, inişli Aktöş küyükköndön kışıldap artınan çıkışlı, engebeli vb. “Toŋkoygon eçen ketken. / O sırada tilki aşagı doğru toonu öttü, // Tolkugan eçen suu geçti, // koşunca kovalamaktan nefesi kısılan Adır budur bel aştı, // Munarık tarkan Aktöş yine peşine düştü” (CA3. 2008: çöl bastı / Kocaman dağları, dalgalanan 230) 2.Kahramanmış gibi böbürlenmek, suları, engebeli tepecikleri ve bulanık gücünü göstermek: “Akılga olan çölleri geçti” (BE. 2010: 53) könbögöndör, aşkere adıraŋdagandar, adır-büdür (адыр-бүдүр) bk. adır- aşkere atırılgandar, kan tögö bergender budur. “Adır-büdür bel eken, // abdan akırı azap tartışat, akırı korduk körüşüt sonun cer eken / küçük tepeleri olan / Tavsiyelere uymayanlar, fazla dağ geçidi imiş, çok güzel bir yer imiş” böbürlenenler, fazla atarlananlar, kan (BE. 2010:54) dökenler sonunda bedelini ödeyecekler” adır-küdür (адыр-күдүр) bk. adır- (Subanbekov, CAT. 2013, 7: 26). 3. budur. “Adır-küdür kara too / İnişli Keyfi iyi, neşeli olmak: “Adıraŋdap, çıkışlı kara dağ” (BE. 2010: 769). cadıraŋdap caşaybız / Neşeli, keyifli akakta- (акакта-) 1. Yorulunca ve yaşıyoruz” (Rıskulov, CAT. 2012, 9: 4). bunalınca sık sık solumak: “Şayı oop, adıraŋdat- (адыраңдат-) ett. moynu oorup, bu şaldıragan salmaktuu adıraŋda-. nemenin üzülböy turganına közü adıraŋdatuu (адыраңдатуу) mast. cetkende Colbors akaktap turup kaldı... adıraŋdat-. / Yoruldu, boynu ağrıdı, Colbors bu 97

şangırdayan ağır şeyi koparamayacağını akıraytuu (акырайтуу) mast. akırayt- anladı, soluk soluğa kaldı....” (Cigitov, akırayuu (акыраюу) mas. akıray-. CAT. 2011, 3: 19). 2. Çok susamak, akıy- (акый-) 1. Gözlerini dikmek, susuz kalmak: “Kaçan gana artınan sürekli bakmak, gözlerini almadan akaktap, tilin salaŋdatıp cetip kelgen bakmak. “... asmanga akıygan boydon enesi adatınça suunu şalpıldata içe turganı turgan... / ... gökyüzüne baştaganda cürögünün lakılday tüşkönü gözlerini dikerek uzun süredir duruyor... basıldı / Bir müddet sonra ardından (Cigitov, CAT. 2011, 4: 176). 2. Dört dilini çıkararak soluk soluğa yetişen gözle beklemek, çok istemek. “...tünkü annesi suyu şapırdatarak içmeye saat on eki bolorun akıyıp kütüp oturuu başladığında kalp atışları yavaşladı” degen cok ele / ... gecenin saat on ikisini (Kudaybergenova, CAT. 2010, 12: dört gözle beklemek yoktu” (CA4. 173). 2008: 181). akaktat- (акактат-) ett. akakta-. akıyt- (акыйт-) ett. akıy-. akaktatuu (акактатуу) mast. akıytuu (акыйтуу) mast. akıyt-. akaktat-. akıyuu (акыюу) mast. akıy-. akaktoo (акактоо) mast. akakta-. aksay- (аксай-) Saçları, tüyleri akalakta- (акалакта-) Aceleden dağılmak, uzamak. konuşamaz hale gelmek, telaşa aksayt- (аксайт-) ett. aksay-. kapılmak, soluk soluğa kalmak. aksaytuu (аксайтуу) mast. aksayt-. akalaktat- (акалактат-) ett. akalakta- aksayuu (аксаюу) mast. aksay-. akalaktatuu (акалактатуу) mast. aksıy- (аксый-) Saçları, tüyleri dağınık akalaktat-. olmak. akalaktoo (акалактоо) mast. aksıyt- (аксыйт-) ett. aksıy-. akalakta-. aksıytuu (аксыйтуу) mast. aksıyt- akıraŋda- (акыраңда-) Gözleri aksıyuu (аксыюу) mast. aksıy--. yerinden fırlamak, sinirli, kızgın akşık (акшык) Şaşı. bakmak. akşıŋ (акшың) Gözlerinin akıyla akıraŋdat- (акыраңдат-) ett. sinirli bakış. akıraŋda-. akşıŋda- (акшыңда-) 1. Gözlerini akıraŋdatuu (акыраңдатуу) mast. oraya buraya döndürerek, akı daha fazla akıraŋdat-. gözükecek şekilde kızgın bakmak ya da akıraŋdoo (акыраңдоо) mast. teleşlı bakmak. “... it kuş kele kalçuday akıraŋda-. közü akşıŋdayt. / ... köpek, kuş akıray- (акырай-) Gözlerini büyükçe gelecekmiş gibi gözleri telaşlı telaşlı açarak sinirlenerek bakmak, gözlerini bakınıyor” (CA2. 2008: 294). 2. İyi dikmek. “Beti başı ottoy küyüp, köz görememek. karekteri akırayıp, balbıldagan akşıŋdat- (акшыңдат-) ett. akşıŋda-. Nurbektin türünön Asiya çoçudu / Yüzü akşıŋdatuu (акшыңдатуу) mast. kızarıp, gözlerini büyükçe açan akşıŋdat- Nurbek’in suratını gören Asya korktu” akşıŋdoo (акшыңдоо) mast. akşıŋda-. (CA1. 2008: 44). akşıray- (акшырай-) Beğenmeyerek akırayt- (кырайт-) ett. akırayt-. bakmak. “... ayal akşıraya taŋgala 98

misireydi. / ... kadın beğenmeyerek alaptat- (алаптат-) ett. alapta-. şaşkınca bakakaldı” (Osmonkulov, alaptatuu (алаптатуу) mast. alapta-. CAT. 2011, 2: 24). alaptoo (алаптоо) mast. alapta-. akşırayt- (акшырайт-) ett. akşıray- alay- (алай-) Öfke, korku, şaşkınlık, akşıraytuu (акшырайтуу) mast. kızgınlık vb. benzer sebeplerden dolayı akşırayt-. gözlerini fal taşı gibi açmak. “Közdörü akşırayuu (акшыраюу) mast. alayıp, maga booru oorup, çoçulay akşıray-. tikteyt / Gözlerini fal taşı gibi açarak, akşıy- (акшый-) Gözlerinin akıyla bana acıyarak, telaşlı bakar” (Aytmatov, sinirlenerek bakmak. “... ır okup catkan CAT. 2010, 12: 93). kelinçeginen közün albay akşıyıp alay-dülöy (алай-дүлөй) Fırtına, oturgan. / ... şiir okuyan eşine uçuşmak. “... aylana alay-dülöy tüşüp, sinirlenerek bakıyordu” (Kurmanova, eçteke ugulbay, körünböy kaldı / ... CAT. 2013, 10: 69). fırtına başlayınca çevrede hiçbir şey akşıyt- (акшыйт-) ett. akşıy-. gözükmez, duyulmaz oldu (Aytımbet. akşıytuu (акшыйтуу) mast. akşıyt-. CAT. 2011, 8: 4). akşıyuu (акшыюу) mast. akşıy-. alayt- (алайт-) ett. alay-. alak-alak (алак-алак) Gözlerin fıldır alaytuu (алайтуу) mast. alayt-. fıldır etmesi. alayuu (алаюу) mast. alay-. alakta- (алакта-) Korkudan veya alba-dalba (алба-далба) Yırtılmış, teleştan gözleri yuvasından fılamak. paramparça olmuş. “Aldırgan baştanıp “Kapar alaktap şaşıp barıp, eşiginin alba-dalba bolup barmak bele sizderge. koŋguroosun baskan / Kapar bakınarak / Saldırıya uğramış gibi delik deşik aceleyle kapısına varıp ziline bastı” olarak gidemez ki sizlere” (Dumbadze, (Ayköl, CAT. 2011, 11: 7). CAT. 2011, 12: 155). alaktat- (алактат-) ett. alakta-. albaŋda- (албаңда-) Üstüne başına alaktatuu (алактатуу) mast. alaktat-. bakmadan dolaşmak, dağınık olmak. alaktoo (алактоо) mast. alakta-. albaŋdat- (албаңдат-) ett. albaŋda-. alaŋda- (алаңда-) Korkarak etrafa albaŋdoo (албаңдоо) mast. albaŋda-. bakmak, gözleri fıldır fıldır dönmek. albay- (албай-) Büyük, kocaman “Raman alaŋdap korkup salıp cattı / görünmek. Raman korkarak dolduruyordu albayt- (албайт-) ett. albay-. (Cusubaliyev, CAT: 2012, 6: 73). albaytuu (албайтуу) mast. albayt-. alaŋdat- (алаңдат-) ett. alaŋda-. albayuu ( албаюу) mast. albay-. alaŋdatuu (алаңдатуу) mast. alaŋdat- albır- (албыр-) Yüzü kızarmak. alaŋdoo (алаңдоо) mast. alaŋda. “Erkekterdin tımızın karap catkanın alap (алап) Fazla, çok, yeterince. sezgen kızdın eki beti albıra tüştü. / Kız alap-celep bol- (алап-желеп бол-) erkeklerin gizlice baktığını hissedince Çok heyecanlanmak, coşmak. yüzü bir anda kızarıverdi” (Kadırova, alap-şalap (алап-шалап) Gereğinden CAT. 2011, 2: 41). çok, yeterince, iyice. albır-salbır (албыр-салбыр) alapta- (алапта-) 1. Dolup taşmak. 2. Yırtılmış, delik deşik, yaması çok. Coşmak, heyecanlanmak. albırt (албырт) Alevin aniden çıkması. 99

albırt- (албырт-) ett. albır-. alcırak (алжырак) Sıkı ve sert albırtta- (албыртта-) Alevlenmek. olmayan, yumuşak, gevşek. albırttat- (албырттат-) ett. albırtta-. alcırat- (алжырат-) ett. alcıra-. albırttatuu (албырттатуу) mast. alcıratuu (алжыратуу) mast. alcırat-. albırttat-. alcıroo (алжыроо) mast. alcıra-. albırttoo (албырттоо) mast. albırtta-. alcıt- (алжыт-) ett. alcı-. albıruu (албыруу) mast. albır-. alcıtuu (алжытуу) mast. alcıt-. alcagay (алжагай) 1. Ağzı büyük 2. alcuu (алжуу) mast. alcı-. Büyük açılmış. alçakta- (алчакта-) 1. Atların alcake (алжаке) Çok gevezelik eden, heybetlice yürümesi. “Basıgı başka ciddiyetsiz, abuk sabuk konuşan. alçaktap, // Celgenine cel cetpeyt, // alcakta- (алжакта-) Patavatsızlık Çapkanına ok cetpeyt / Yürüyüşü bir etmek, gülmek, sırıtmak. “Oşono bala başka, yelmesine yel yetmez, koşmasına Semetey, // Alcaktap külüp kalgan kezi ok yetmez” (BE, 2010: 998) 2. eken. / O sırada Semetey bebeğin Şımarmak. 3. Bakınmak, tedirgin olarak gülmeye başladığı an idi” (BE, 2010: etrafına bakmak. 1733). alçaktat- (алчактат-) ett. alçakta-. alcaktoo (алжактоо) mast. alcakta-. alçaktatuu (алчактатуу) mast. alcaŋda- (алжаңда-) bk. alcakta-. alçaktat- “Adebi cok şılkıldak, // alcaŋdagan alçaktoo (алчактоо) mast. alçakta-. kapır ay. / Yerinde duramayan alçaŋda- (алчаңда-) bk. alçakta-. edepsizce hareket eden, gülen kafir” alçaŋdat- (алчаңдат-) ett. alçaŋda-. (BE. 2010: 922). alçaŋdatuu (алчаңдатуу) mast. alcaŋdoo (алжаңдоо) mast. alcaŋda-. alçaŋdat-. alcay- (алжай-) Büyükçe, genişçe alçandoo (алчаңдоо) mast. alçanda-. açılmak. alçay- (алчай-) Apışmak, bacaklarını alcayt- (алжайт-) ett. alcay-. ayırmak. “Ak kalpaktı kiydi emi, // alcaytuu (алжайтуу) mast. alcayt-. Alçayıp atka mindi emi / Ak kalpağını alcayuu (алжаюу) mast. alcay-. giydi ve bacaklarını açarak ata bindi” alcı- (алжы-) Yaşlandığından dolayı (BE. 2010: 246). bunamak. “Uzak cıldar kaygı menen alçayt- (алчайт-) ett. alçay-. kapadan kacıgan abışka bir kün içinde alçaytuu (алчайтуу) mast. alçayt-. ele alcıp çıga keldi / Uzun yıllar alçayuu (алчаюу) mast. alçay-. boyunca kaygı ve hüzün çeken ihtiyar aldey-aldey (алдей-алдей) Ninni ninni bir gün içinde bunamaya başladı” aldeyle- (алдейле-) 1. Çocuğa ninni (Saspayev, CAT. 2012, 9: 179) 2. söylemek. 2. Çok değer vermek. Düşünmeden konuşmak, saçmalamak. aldeylet- (алдейлет-) ett. aldeyle-. “Kelginbay birde soo bolso birde alcıp aldeyletüü (алдейлетүү) mast. süylödü. / Kelginbay bazen düzgün aldeylet-. konuşurken bazen saçmaladı” aldeylöö (алдейлөө) mast. aldeyle-. (Saspayev, CAT. 2012, 9: 179). aldıra- (алдыра-) 1. Teleştan veya alcıra- (алжыра-) Açılmak, gevşemek, korkudan ne yapacağını bilememek. yumuşamak. “Aylasın tappay aldırap // Askerine 100

baldırap / Ne yapacağını şaşırıp aşın tappay antalaŋdayt / ... gösterecek askerlerine mırıldandı” (BE. 2010: 670). ilgisini, verecek aşını bulamayıp ne 2. Güçsüzleşmek, zayıf düşmek. “... yapacağını şaşırıp telaşa kapıldı” esim aldırap, közüm caldırap kalam / ... (Mambet, CAT. 2011, 12: 21). vücudum güçsüzleşerek, gözlerim boş antalaŋdat- (анталаңдат-) ett. boş bakar olur” (Togolok Moldo, CAT. antalaŋda-. 2013, 10: 11). antalaŋdatuu (анталаңдатуу) mast. aldırat- (алдырат-) ett. aldıra-. antalaŋdat-. aldırattuu (алдыратуу) mast. aldırat- antalaŋdoo (анталаңдоо) mast. aldıroo (алдыроо) mast. aldıra-. antalaŋda-. alkılda- (алкылда-) Hırsla ileriye antalat- (анталат-) ett. antala-. doğru atılmak, saldırmak, övkelenmek. antalatuu (анталатуу) mast. antalat-. “... menin közüm tirüü turganda bul antaloo (анталоо) mast. antala-. üydö başka ayaldın izi da bolboyt! – antaŋ- antaŋ (антаң-антаң) Acele dep alkıldayt / ... ben hayattayken bu ederek, teleşlı telaşlı. evde başka bir kadının izi bile olmaz! antaŋda- (антаңда-) Telaşlanmak. diye sözle saldırarak öfkelendi (Ezop, “Elçiler akaktap kelip, kayra antaŋdap CAT. 2011, 8: 211). ketişçü / Elçiler bunalarak gelip tekrar alkıldat- (алкылдат-) ett. alkılda-. telaşlanarak giderlerdi” (Avşar, CAT. alkıldatuu (алкылдатуу) mast. 3013, 10: 105). alkıldat-. antaŋdat- (антаңдат-) ett. antaŋda-. alkıldoo (алкылдоо) mast. alkılda-. antaŋdatuu (антаңдатуу) mast. alpılda- (алпылда-) 1. Tıka basa antaŋdat-. yemek. 2. Katıla katıla gülmek. antaŋdoo (антаңдоо) mast. antaŋda-. alpıldat- (алпылдат-) ett. alpılda- aŋgıra- (аңгыра-) 1. Tüm gücüyle, alpıldatuu (алпылдатуу) mast. sesi yettiğince bağırmak. “... Aŋgırap alpıldat-. azan salışıp, // cıyılışıp alışıp. / ... Hepsi alpıldoo (алпылдоо) mast. alpılda-. toplanarak, tüm gücüyle ezan okuyup” altaŋda- (алтаңда-) Telaşlanmak. (BE. 2010: 1714). 2. Kiç bir şeysiz, altaŋdat- (алтаңдат-) ett. altaŋda-. sessiz, ıssız kalmak. “... aŋgırap kalgan altaŋdatuu (алтаңдатуу) mast. koroo-caylardın baarın kaptap öz altaŋdat-. eeliğin keŋeytip kele cattı / ... ıssız kalan altaŋdoo (алтаңдоо) mast. altaŋda-. avlu bahçelere yayılarak kendi iyeliğini andala- ( андала-) bk. andaala-. genişletmekte” (Kadırova, CAT. 2011, andaala- (андаала-) Dağılmak. 2: 56). andaalat- (андаалат-) ett. andaala-. aŋgırat- (аңгырат-) ett. aŋgıra-. andaalatuu (андаалатуу) mast. aŋgıratuu (аңгыратуу) mast. aŋgırat- andaalat- aŋgıroo (аңгыроо) mast. aŋgıra-. andaaloo (андаалоо) mast. andaala-. aŋılda- (аңылда-) 1. Bağırıp çağırmak, antala- (антала-) 1. Telaş etmek. 2. gürültü yapmak. “Te, alıstan üyür Hastalıktan dolayı ızdırap çekmek. talaşıp alışkan aygırlardın aŋıldaganı antalaŋda- (анталаңда-) Telaş etmek, cel kanatı menen buykut abaga kalkıp, acele etmek. “... bererge sıyın, tögörgö kayta oşol zamat kaydadır alıstap dım 101

boluuda / Ta, uzaklarda sürü tartışan açık halde cebimden bir som alıp ona atların bağırtısı, gürültüsü yankılanarak uzattım” (Usubaliyev, 2012, 5: 71). 3. havaya sessizce karışıp kaybolmakta” Boş kalmak. “... baraktın darbazası cok (SK. 1998: 239) 2.Yüksek sesle şarkı aŋıraygan koroosuna kirdi ... /...dış söylemek. “Boogaçının ırdap cürgönün kapısı olmayan baraka evin avlusuna Nogoybay ugup: “Aŋıldabay cürgün!” girdi ...” (Aytımbet, CAT. 2011, 8: 14). dep eskertet. / Nogoybay Boogaçı’nın aŋırayt- (аңырайт-) ett. aŋıray-. şarkı söylediğini duyunca halk içinde aŋıraytuu (аңырайтуу) mast. aŋırayt- şarkı söyleme, diye uyarır” aŋırayuu (аңыраюу) mast. aŋıray-. (Toktomuşev, CAT. 2013, 2: 142). 3. aŋka- (аңка-) Çok susamak, boğazı Issız kalmak “Emnegedir tuş tarabım kurumak. “... aŋkap turganda bütündöy aŋıldap, een talaada calgız kalgan dayranı cutup iygin kelet. / ... çok körünöm / Nedense etrafım ıssız, geniş susayınca bütün derya suyunu yerde yalnız kalmış gibiyim” (Kazakov, yutuveresin gelir” (Prişvin, CAT. 2013, CAT. 2011, 11: 66). 3: 214). aŋıldak (аңылдак) Bağırıp çağıran aŋkap-çaŋkap (аңкап-чаңкап) Çok kimse, öfkeli. istemek, arzu etmek. “Aycigitti aŋkap- aŋıldat- (аңылдат-) ett. aŋılda-. çaŋkap kütüşöt, anın kelgenine: aŋıldatuu (аңылдатуу) mast. aŋıldat-. “hanıbız keldi” -dep süyünüşöt. / aŋıldoo (аңылдоо) mast. aŋılda-. Aycigitti çok beklerler, gelince de aŋır- (аңыр-) Hayret etmek, şaşırmak. “hanımız geldi” diye sevinirler” aŋırakay (аңыракай) Büyük açılan, (Seyitova, CAT. 2013, 8: 215). büyük boşluklu, açık, geniş. aŋkat- (аңкат-) ett. aŋka-. aŋıraŋda- (аңыраңда-) 1. Kabaca aŋkatuu (аңкатуу) mast. aŋkat-. hareket etmek, gürültü yapmak. “Şöfer aŋkay- (аңкай-) 1. Ağzı açık kalmak, aŋıraŋdap baratat, maspı, balee baskır / şaşırmak “Sonun ekenin daana Şoför kabaca kullanıyor, sarhoş mu taanıganda baarıbız ele aŋkayıp karap acaba” (Aytmatov, CAT. 2010, 12: kalıppız. / Sonun’u tam tanıyınca 129). 2. Sözlü saldırıda bulunmak. hepimiz çok şaşırarak azımız açık aŋıraŋdat- (аңыраңдат-) ett. kalmıştı” (Sultanov, CAT. 2010, 12: aŋıraŋda-. 154). 2. Tamamen açık vaziyette aŋıraŋdatuu (аңыраңдатуу) mast. olmak. aŋıraŋdat-. aŋkayt- (аңкайт-) ett. aŋkay-. aŋıraŋdoo (аңыраңдоо) mast. aŋkaytuu (аңкайтуу) mast. aŋkayt-. aŋıraŋda-. aŋkayuu (аңкаюу) mast. aŋkay-. aŋıray- (аңырай-) 1. Ardına kadar aŋkı- (аңкы-) Mis kokmak. “Cıtı açılmak “... eşikteri aŋırayıp açılıp ... / aŋkıp, köŋülübüz kötörülöt. / Mis ... kapıları ardına kadar açılıp ...” kokunca moralimiz yükseliyor” (Kadırova, CAT. 2011, 2: 43). 2. Şaşırıp (İmanaliyev, 2011, 12: 198). kalmak, ağzı açık kalmak. Men dale aŋkılda- (аңкылда-) Oldukça yüksek özümö kele albay, aŋıraygan boydon sesle bağırmak, havlamak. “... eldir çöntögümdön bir som alıp, aga sundum arasınan biröögö aŋkıldap catkan katını / Ben hala kendime gelemeden ağzım közünö urundu / ... halkın içinde birine 102

bağırıp duran karısını gördü” aŋşaŋdoo (аңшаңдоо) mast. aŋşaŋda- (Sarmanbetov, CAT. 2013, 5: 17). aŋşay- (аңшай-) Yaşlanıp dişleri aŋkıldak (аңкылдак) Sağına soluna dökülmüş duruma gelmek. bakmadan devamlı bağırıp çağıran aŋşayt- (аңшайт-) ett. aŋşay-. kimse. aŋşaytuu (аңшайтуу) mast. aŋşayt-. aŋkıldaş- (аңкылдаш-) işt. aŋkılda-. aŋşayuu (аңшаюу) mast. aŋşay-. aŋkıldaşuu (аңкылдашуу) mast. aŋ-taŋ (аң-таң) Şaşkınlık, hayret. aŋkıldaş-. aŋ-taŋ bol- (аң-таң бол-) Hayret aŋkıldat- (аңкылдат-) ett. aŋkılda-. etmek, şaşırma. aŋkıldatuu (аңкылдатуу) mast. apap (апап) 1.Çocuk dilinde yemek, aŋkıldat-. mama. aŋkıldoo (аңкылдоо) mast. aŋkılda-. apılda- (апылда-) 1. Yemeği aceleyle aŋkışta- (аңкышта-) Dağ sıçanının acı yemek. 2. Abartarak, övünerek acı bağırması “... suurdun aygırınday konuşmak. aŋkıştap kıykırışkan / ... dağ sıçanının apıldat- (апылдат) ett. apılda-. erkeği gibi bağırıyorlardı” apıldoo (апылдоо) mast. alpılda-. (Subanbekov, CAT. 2013, 7: 20). apıl-tapıl (апыл-тапыл) Aceleyle, aŋkıştat- (аңкыштат-) ett. aŋkıştat- telaşla. “ ... Canıbek apıl-tapıl ok aŋkıştatuu (аңкыштатуу) mast. çıgarıp, kapıstan özünün itin kaŋk aŋkıştat-. degize atıp aldı / ... Canıbek aceleyle aŋkıt- (аңкыт-) ett. aŋkı- okunu alıp, yanlışlıkla kendi köpeğini aŋkıtuu (аңкытуу) mast. aŋkıt-. vuruverdi” (Cigitov, CAT. 2011, 6: aŋkıştoo (аңкыштоо) mast. aŋkışta-. 106). aŋkıy- (аңкый-) Ağzı açık kalmak. apıraŋda- (апыраңда-) Sert ve kaba aŋkıyt (аңкыйт) ett. aŋkıy-. konuşmak, davranmak. aŋkıytuu (аңкыйтуу) mast. aŋkıyt-. apıraŋdaş- (апыраңдаш-) işt. aŋkıyuu (аңкыюу) mast. aŋkıy-. apıraŋda-. aŋkilde- (аңкилде-) İnlemek, gür, apıraŋdaşuu (апыраңдашуу) mast. uğultulu, yankılı ses çıkarmak. apıraŋdaş-. aŋkildet- (аңкилдет-) ett. aŋkilde-. apıraŋdat- (апыраңдат-) ett. aŋkildetüü (аңкилдетүү) mast. apıraŋda-. aŋkildet-. apıraŋdatuu (апыраңдатуу) mast. aŋkildöö (аңкилдөө) mast. aŋkilde-. apıraŋdat-. aŋkoo (аңкоо) mast. aŋka-. apıraŋdoo (апыраңдоо) mast. aŋkuu (аңкуу) mast. aŋkı-. apıraŋda-. aŋkuşta- (аңкушта-) bk. aŋkışta-. apkaarı- (апкаары-) Korkmak, aŋkuştoo (аңкуштоо) mast. aŋkuşta-. korkudan dili tutulmak, kalbi hızlı aŋkuu (аңкуу) mast. aŋkı-. çarpmak. “Ramandın cürögü apkaarıp aŋşaŋda- (аңшаңда-) Dişleri lakıldap soktu / Raman’ın kalbi hızlıca dökülmüş biri konuşmak. attı” (Cusubaliyev, CAT. 2012, 5: 98). aŋşaŋdat- (аңшаңдат-) ett. aŋşaŋda-. apkaarış- (апкаарыш-) işt. apkaarı- aŋşaŋdatuu (аңшаңдатуу) mast. apkaarışuu (апкаарышуу) mast. aŋşaŋdat-. apkaarış-. 103

apkarıt- (апкаарыт-) ett. apkaarı-. apsıy- (апсый-) bk. apsay-. apkarıtuu (апкаарытуу) mast. apsıyış- (апсыйыш) işt. apsıy-. apkaarıt-. apsıyışuu (апсыйышуу) mast. apkaruu (апкауу) mast. apkaarı. apsıyış-. apsagay (апсагай) Dağınık görünüşte apsıyt- (апсыйт-) ett. apsıy-. olmak. apsıytuu (апсыйтуу) mast. apsıyt-. apsagayıraak (апсагайыраак) apsıyuu (апсыюу) mast. apsıy-. Dağınıkça. ar-r (ар-р) Saldırma. “-Kıyalı da apsagaylık (апсагайлык) Dağınıklık. buzuldu. Birdeme deseŋ ele ar-r etip. / apsalaŋda- (апсалаңда-) Saçı, tüyleri Huyu da bozuldu. Bir şey diyince uçuşmak, dağılmak. hemen saldırıyor” (Ayköl, CAT. 2011, apsalaŋdat- (апсалаңдат-) ett. 11: 3). apsalaŋda-. arbaŋ-arbaŋ (арбаң-арбаң) Zayıf, apsalaŋdatuu (апсалаңдатуу) mast. çelimsiz görünümlü. apsalaŋdat-. arbaŋ-arbaŋ et- (арбаң-арбаң эт-) apsalaŋdoo (апсалаңдоо) mast. Zayıf kimse çirkin biçimde hareket apsalaŋda-. etmek. apsaŋ-apsaŋ (апсаŋ-апсаŋ) 1.Yorgun, arbaŋda- (арбаңда-) Zayıf kimse, halsiz görünümlü. 2. Saçı, tüyleri uygunsuz bir biçimde hareket etmek. dağılmış. “... serbeŋdegen kolun, arbaŋdagan apsaŋda- (апсаңда-) 1.Saçı, tüyleri kölökösün körüp oturdum. / Sallanan dağılmak. 2. Yorgun görünmek. kolunu, uygunsuzca hareket eden apsay- (апсай-) Saçı, tüyleri dağılmak, gölgesini görüyordum” (Cigitov, CAT. saçı sakalı birbirine karışmak. “... 2011, 3: 34). apsaygan döböt baş bolgon bir top it arbaŋdat- (арбаңдат-) ett. arbaŋda-. cügürüp kele catkanın körüp kaldı. / arbaŋdatuu (арбаңдатуу) mast. ...tüyleri dağılan erkek köpek başta arbaŋdat-. olmak üzere bir sürü köpek koşarak arbaŋdoo (арбаңдоо) mast. arbaŋda- gelmekte olduğunu gördü” (Auezov, arbaŋ-sarbaŋ (арбаң-сарбаң) Eğilip CAT. 2013, 7: 143). kalkarak, sağa sola bakarak, kolu bacağı apsayış- (апсайыш-) işt. apsay-. dağılarak hareket etme. apsayışuu (апсайышуу) mast. arbaŋ-tarbaŋ (арбаң-тарбаң) bk. apsayış-. arbaŋ-sarbaŋ “... arbaŋ-tarbaŋ tura apsaygan-sapsaygan (апсайган- kaçtı, oşo boydon artına karabay dır сапсайган) Dağınık, saçı, sakalı koydu ... / ... Aceleyle eğilip kalkarak birbirine karışan, tüyleri dağılan. arkasına bakmadan kaçtı ...” (Cigitov, “Oŋgondoru cok, baarı apsaygan- CAT. 2011, 3: 40). saksaygan. / Düzgün olan yok, hepsi arbay- (арбай-) 1. Zayıflamak, bir deri Dağınık durumda” (Askarov, 2011, 3: bir kemik kalmak. “Alardın arbaygan CAT. 106). söögü ele kalıptır / Onların sadece apsayt- (апсайт-) ett. apsay-. kemikleri kalmış” (Toktomüşev, CAT. apsaytuu (апсайтуу) mast. apsayt-. 2012, 4: 213). 2. Korkutucu, ürpertici, apsayuu (апсаюу) mast. apsay-. kaba bir görünümde olmak. “... 104

arbaygan taramıştuu koldoru menen arkayt- (аркайт-) ett. arkay-. kümüş çapkan ... / ... Kaba ve kaslı elleri arkaytuu (акайтуу) mast. arkayt-. ile gümüş vururdu ...” (Tolstoy, CAT. arkayuu (аркаюу) mast. arkay-. 2013, 1: 126). arkıra- (аркыра-) 1. Kükremek. “... arbayt- (арбайт-) ett. arbay-. arstandıy dobuşunday arkıragan katuu arbaytuu (арбайтуу) mast. arbayt-. ün çıktı /... arslanın sesine benzer arbayuu (арбаюу) mast. arbay-. kükreyen sert bir ses çıktı (Rayev, CAT. arcaŋda- (аржаңда-) Yerli yersiz 2013,1: 10). 2. Uğuldamak, gürlemek, gülmek, yersiz konuşmak. çağlamak. “... şamal toonun kirgen arcaŋdaş- (аржаңдаш-) işt. arcaŋda-. dayrasınday arkırap, kulagımda ışkırıp arcaŋdaşuu (аржаңдашуу) mast. zuuldadı / ... rüzgar dağın artmış deryası arcaŋdaş-. gibi gürleyip, kulağımda ıslık çalıyor” arcaŋdat- (аржаңдат-) ett. arcaŋda-. (Cigitov, CAT. 2011, 4: 73). arcaŋdatuu (аржаңдатуу) mast. arkırat- (аркырат-) ett. arkıra-. arcaŋdat-. arkırattır- (аркыраттыр-) ett. arcaŋdoo (аржаңдоо) mast. arcaŋda-. arkırat-. arılda- (арылда-) 1. Bağırmak, arkırattıruu (аркыраттыруу) mast. haykırmak, kükremek. 2. Köpek veya arkırattır-. benzer canlılar havlamak, saldırmadan arkıratuu (аркыратуу) mast. arkırat- hırıltılı ses çıkarmak. “ İt dele arkıroo (аркыроо) mast. arkıra-. şıypaŋdap tamak ceyt, arıldap tokmok ars (арс) Köpeğin havlarken çıkardığı ceyt / Köpek bile yaranarak yemek yer, ses. havlayarak dayak yer” (Ezop, CAT. ars-ars (арс-арс) Hav-hav. “... ars-ars 2011,9: 214). 3. Şiddetli ses çıkararak ürüp koyup, kayra artına kaytıp cürdü / esmek, akmak. ... hav hav havlayıp, sonra tekrar arıldaş-(арылдаш) işt- arılda-. arkasına dönüp durdu” (Cigitov, CAT. arıldaşuu (арылдашуу) mast. arıldaş- 2011, 3: 18). arıldat- (арылдат-) ett. arılda-. ars et- (арс эт-) 1. Havlamak. 2. arıldatuu (арылдатуу) mast. arıldat-. Yüksek sesle kaba cevap vermek. arıldoo (арылдоо) mast. arılda-. arsagay (арсагай) Düzgün olmayan, arkay- (аркай-) 1. Uzamak, çıkmak, ayrık, çarpık görünümlü. yükselmek, çıkık olmak. “Keede anın arsak (арсак) Düzgün olmayan, ayrık, denesi karga büt kömülüp, arkaygan çarpık, sivri görünüşlü. “Çoŋ barskan coon müyüzdüü başı gana araŋ körünöt menen biröö talkalay çaap ketkensigen / Bazen onun bütün vücudu karın içine calaŋ arsak kara taştar / Hepsi, biri gömülüp, bir tek uzayan kalın boynuzlu büyük balyozla vurarak kırmış gibi sivri kafası gözüküyor” (Magauin, CAT. görünüşte olan siyah taşlardı” 2011, 3: 133). 2. Zayıflamak. “... (Aytmatov, CAT. 2013, 9: 27). arkaygan sööktörü menen özgöçö çoŋ, arsakta- (арсакта-) Sırıtmak, bütün kalcaygan başı gana kalgan / Bir tek dişlerini göstererek gülmek. çıkık bir halde kemikleri ve bir başka arsaktat- (арсактат-) ett. arsakta- kocaman olan başı kalmıştı” (Magauin, arsaktatuu (арсактатуу) mast. CAT. 2011, 3: 130). arsaktat-. 105

arsak-tersek (арсак-терсек) İnişli arsaŋdatuu (арсаңдатуу) mast. çıkışlı, düzensiz. “Madra tooloru arsak- arsaŋdat-. tersek kaldayıp turdu / Madra dağları arsaŋdoo (арсаңдоо) mast. arsaŋda-. inişli çıkışlı bir şekilde duruyordu” (Ali, arsay- ( арсай-) 1. Sivrilmek. 2. Köpek 2011, 2: 180). veya yırtıcı hayvanın dişlerini anlatır. arsaktoo (арсактоо) mast. arsakta-. “Ir-r-rr!- dep anan arsaygan tişterin arsaktuu (арсактуу) Sivri, uçları körsöttü / Ir-r-rr diye sivri dişlerini çıkık. gösterdi” (Kudaybergenova, CAT. arsalakta- (арсалакта-) Bütün 2010; 12: 176). dişlerini göstererek gerekli gereksiz arsayt- (арсайт-) ett. arsay-. gülmek. arsaytuu (арсайтуу) mast. arsayt-. arsalaktat- (арсалактат-) ett. arsayuu (арсаюу) mast. arsay-. arsalakta-. arsılda- (арсылда-) Yüksek sesle arsalaktatuu (арсалактатуу) mast. havlamak. “İtterdin arsıldaganı ulam arsalaktat-. maga cakındap kele catkanda cürögüm arsalaktoo (арсалактоо) mast. oozuma tıgıla tüştü. / Köpeklerin arsalakta-. havlayarak bana daha da arsalaŋda- (арсалаңда-) bk. yaklaştıklarında korkudan yüregi arsalakta- “Tiyişkisi kelip arsalaŋdasa, ağzıma geldi” (Şolohov, CAT: 2011, 4: cakın colotpodum / Sarkıntılık ederek 25). sırıttığı an uzaklaştım” (Mamanov, arsıldat- (арсылдат-) ett. arsılda-. CAT. 2012, 8: 40). arsıldatuu (арсылдатуу) mast. arsalaŋdat- (арсалаңдат-) ett. arsıldat-. arsalaŋda-. arsıldoo (арсылдоо) mast. arsılda-. arsalaŋdatuu (арсалаңдатуу) mast. atkıy- (аткый-) Şişmanlayarak arsalaŋdat-. çirkinleşmek, kilo almak. “... arsalaŋdoo (арсалаңдоо) mast. orundarınan kozgolup, atkıygan betterin arsalaŋda-. men cakka buruştu. / ... yerlerinden arsaŋ-arsaŋ (арсаң-арсаң) Kaba saba. kıpırdayarak, koca suratlarını bana “Arsaŋ-arsaŋ cügürgön ayunu aldı doğru çevirdiler” (Şolohov, CAT. 2011, Buudayık / Kaba saba bir şekilde koşan 4: 30).. ayıyı alan yırtıcı kuş” (Barçın, CAT. atkıyt-(аткыйт-) ett. atkıy- 2013, 3: 49). atkaytuu (аткайтуу) mast. atkayt-. arsaŋda- (арсаңда-) bk. arsakta- “Al atkuu (аткуу) mast. atkı-. sözgö Cakıp arsaŋdap külüp kaldı / O ayay (айай) çck. Cici, hoş, güzel, yeni. lafa Cakıp bütün dişlerini göstererek “ayay göynök / cici elbise” gülüverdi” (Togolok Moldo, CAT. aygay (айгай) Yüksek sesle bağırma, 2013, 10: 46). haykırma. “... aygay sala çaŋkıldap, arsaŋdaş- (арсаңдаш-) işt. arsaŋda- erkekterge cügürdü. / ... çağırıp arsaŋdaşuu (арсаңдашуу) mast. bağırarak erkeklere doğru koştu arsaŋdaş-. (Sarmanbetov, CAT. 2013, 5: 10). arsaŋdat- (арсаңдат-) ett. arsaŋda- aygay çuu (айгай чуу) Gürültü, patırtı, kargaşa. 106

aygayçı (айгайчы) 1. Yüksek sesle babaktatuu (бабактатуу) mast. bağıran kimse. 2. Hırçın, öfkeli kimse. babakat-. aygayla- (aygayla-) Yüksek sesle babaktoo (бабактоо) mast. babakta-. bağırmak, haykırmak. “Cini karmasa babıra- (бабыра-) 1. Çok konuşmak. bar bolgon ünü menen aygaylap, betin “Bir top camaat babırap catkanday tıtıp, çaçın culup taştoodon da kaytpayt sezilet / Bir kaç grup halindeki toplu / Sinirlenirse bütün sesiyle bağırarak insanlar konuşuyormuş gibi geliyor yüzünü çizip, saçını yolana kadar ileri (Apılov, CAT. 2012, 9: 35). 2. Evli gidebilir” (Bahti, CAT. 2012, 3: 156). barklı, çoluk çocuk sahibi olmak. aygaylaş- (айгайлаш-) işt. aygayla-. babıraş- (бабыраш-) işt. babıra-. aygaylaşuu (айгайлашуу) mast. babıraştır- (бабыраштыр-) ett. aygaylaş-. babıraş-. aygaylat- (айгайлат-) ett. aygayla-. babıraştıruu (бабыраштыруу) mast. aygaylatuu (айгайлатуу) mast. babıraştır-. aygaylat-. babıraşuu (бабырашуу) mast. aygayloo (айгайлоо) mast. aygayla-. babıra-. aykayla- (айкайла-) bk. aygayla-. babırat- (бабырат-) ett. babıra-. aykayloo (айкайлоо) mast. aykayla-. babıratuu (бабыратуу) mast. babırat- aykır- (айкыр-) Haykırmak “... esiktin babırgan (бабырган) Baykuşgiller bosogosuna çurkap çıga kalgan ögöy türünden yırtıcı kuş, pençeli baykuş. atasının aykırıp sögüngönü uguldu / ... babıroo (бабыроо) mast. babıra-. kapının eşiğine koşarak çıkan üvey bacak-bacak (бажак-бажак) Fıkır- babasının haykırarak sövmesi duyuldu” fıkır. (Madılbay, CAT. 2013, 8: 4). bacakta- (бажакта-) Neşeli neşeli aykırık (айкырык) Haykırış. “... konuşmak. “Anın kabagı açılıp, degele üydön atıp çıkkan gelin aç aykırık biröö menen bacaktaşıp süylöşkönün menen ekööbüzdün ortobuzga tüşö kaldı körgön emesmin / Onun morali yüksek / ... birden evden acı bir haykırışla çıkan olup da biri ile neşeli neşeli gelin ikimizin arasına girdi” (Mamanov, konuştuğunu hiç görmemiştim” (Talip, CAT. 2012, 8: 28). CAT. 2011, 9: 64). aykırış- (айкырыш-) işt. aykır-. bacaktaş- (бажакташ-) işt. bacakta-. aykırışuu (айкырышуу) mast. bacaktaşuu (бажакташуу) mast. aykırış-. bacaktaş- aykırt- (айкырт-) ett. aykır-. bacaktat- (басактат-) ett. bacakta-. aykırtuu (айкыртуу) mast. aykırt-. bacaktattır- (бажактаттыр-) ett. aykıruu (айкыруу) mast. aykır-. bacaktat-. bacaktattıruu (бажактаттыруу) B mast. bacaktattır- babak-babak (бабак-бабак) Bıldırcın bacaktatuu (бажактатуу) mast. sesi. bacaktat-. babakta- (бабакта-) Lapa lapa bacaktoo (бажактоо) mast. bacakta-. yağmak. bacaŋ-bacaŋ (бажаң-бажаң) Neşeli, babaktat- (бабактат-) ett. babakta-. keyifli. 107

bacaŋda- (бажаңда-) Neşeli neşeli hayır dua veriyorum” (Akıyev, CAT. konuşmak, keyifli olmak. “... biri 2012, 4: 91). kozunu kantip koygo almaştırganın, biri bacırakay (бажыракай) Büyük, fal katın ala kaçkanın, biri bozo salganın, taşı gibi açılan, güzel. biri boz üy uurdatkanın aytıp, degele bacıraŋda- (бажыраңда-) Neşeli bir boluşpayt bacaŋdaşıp / ... biri kuzuyu şekilde konuşmak veya hareket etmek. koyuna değiştirdiğini, biri kız “Bacıraŋday süylöşüp kars-kars kaçırdığını, biri bozo denen içeceği külüşüp, cıgaçtan şiş casay koyuştu / yaptığını, biri çadırı çaldırdığını Neşeli bir şekilde konuşarak, şakalaşıp söylemiş, keyifleri yerindeymiş” gülüşerek ağaçtan şiş yapıverdiler” (Kazakov, CAT. 2011, 10: 36). (Subanbekov, CAT. 2013, 7: 31). bacaŋdaş- (бажаңдаш-) işt. bacaŋda- bacıraŋdat- (бажыраңдат-) ett. bacaŋdaşuu (бажаңдашуу) mast. bacıraŋda-. bacaŋdaş-. bacıraŋdatuu (бажыраңдатуу) mast. bacaŋdat- (бажаңдат-) ett. bacaŋda-. bacıraŋdat-. bacaŋdattır- (бажаңдаттыр-) ett. bacıraŋdoo (бажыраңдоо) mast. bacaŋdat-. bacıraŋda-. bacaŋdattıruu (бажаңдаттыруу) bacıraş- (бажыраш-) işt. bacıra-. mast. bacaŋdattır-. bacıraşuu (бажырашуу) mast. bacaŋdatuu (бажаңдатуу) mast. bacıraş-. bacaŋdat-. bacırat- (бажырат-) ett. bacıra-. bacaŋdoo (бажаңдоо) mast. bacaŋda-. bacıratuu (бажыратуу) mast. bacırat- bac-bac (баж-баж) Fıkır fıkır. bacıray- (бажырай-) 1. Gözlerini bacılda- (бажылда-) Yüksek sesle büyük fal taşı gibi açılması. “... kişige durmadan çok konuşmak. “... bargan külö karagan cıldızı carık, közdörü sayın bacıldap sözdörü köböyüp, kızarıp bacıraygan, kulcanın sakasınday çımır çıgıştı / ... Gitgide sesleri yükselerek bala ... / ... İnsanlara güler yüzle bakan sohbetleri koyulaşıp yüzleri kızarmaya sevimli, gözleri parlak, dağ koçunun başladı” (CA5. 2008: 292). aşık kemiği gibi sağlam çocuktur” bacıldak (бажылдак) Çok konuşan (CA5. 2008: 379). 2. Net, iyi görünen, kimse. büyük açık “başına bacıraygan kızıl bacıldaş- (бажылдаш-) işt. bacılda-. güldörü bar sıya tıştuu koş cazdıktı bacıldaşuu (бажылдашуу) mast. cazdap ... / kafasına kırmızı çiçekleri bacıldaş-. var büyük lacivert kılıflı çift yastığı bacıldat- (бажылдат-) ett. bacılda-. koydu ...” (Aytımbet, CAT. 2011, 9: bacıldatuu (бажылдатуу) mast. 79). 3. Güzel, bakımlı, hoş, açılmış, bacıldat-. sevimli. “Üydün terezesi aldında koçkul bacıldoo (бажылдоо) mast. bacılda-. kızıl rozalar bacırayat / Evin bacıra- (бажыра-) Çok konuşmak. penceresinde pembe güller güzel bir “Dubananın batasın da üyröngönmün, şekilde açmış” (Sarmanbetov, CAT. bacıratıp bata berip atamın / Dervişin 2013, 10: 203). hayır duasını öğrenmiştim çok sayıda bacırayt- (бажырайт-) ett. bacıray-. 108

bacıraytuu (бажырайтуу) mast. başakları dolu imiş” (Magavin, CAT. bacırayt-. 2011, 3: 130). bacırayuu (бажыраюу) mast. badırakay (бадыракай) İri. bacıray-. badıraŋ (бадыраң) Salatalık. bacır-bucur (бажыр-бужур) Gürültü badıraŋ-badıraŋ (бадыраң-бадыраң) patırtı, insanların gürültü yaparak Canlı, neşeli şekilde. durmadan konuşmaları. badıraŋda- (бадыраңда-) Neşeli bacıroo (бажыроо) mast. bacıra-. şekilde konuşmak. baçır (бачыр) Çıtır. badıraŋdama (бадыраңдама) baçıra- (бачыра-) 1. Parçalanmak. Kendini tutamayan, kendine hakim “Maŋdaydagı kaşka tiş // Taruudaydan olamayan. baçırap / Ön dişleri // Darı gibi badıraŋdat- (бадыраңдат-) ett. parçalanıp” (BE. 2010: 484). 2. badıraŋda-. Çatırdamak. “Kişiler üydü, özdörün badıraŋdattır- (бадыраңдаттыр-) ett. baçırap cangan arça menen alastayt / badıraŋdat-. İnsanlar evi, kendilerini çatırdayıp badıraŋdattıruu (бадырандаттыруу) yanan ardiç ile tütsü yapar” (TS. 1988: mast. badıraŋdattır-. 163). badıraŋdatuu (бадыраŋдатуу) mast. baçırat- (бачырат-) ett. baçıra-. badıraŋdat-. baçıratuu (бачыратуу) mast. baçırat- badıraŋdoo (бадыраңдоо) mast. baçır-baçır (бачыр-бачыр) Çatır badıraŋda-. çatır. badırat- (бадырат-) ett. badıra-. baçıroo (бачыроо) mast. baçıra-. badırattır- (бадыраттыр-) ett. badılda- (бадылда-) Yüksek sesle, badırat-. durmadan, hızlı hızlı konuşmak., badırattıruu (бадыраттыруу) mast. dırlanmak. badırattır-. badıldak (бадылдак) 1.Konuşkan, çok badıratuu (бадыратуу) mast. badırat- konuşan. 2. Dırdırcı, geveze. badıray- (бадырай-) 1.Gözler fal taşı badıldat- (бадылдат-) ett. badılda-. gibi açılmak, kocaman açılmak. badıldatuu (бадылдатуу) mast. “Eköönün ten közdörü badırayıp badıldat-. opokşoş / İkisinin de gözleri kocaman badıldoo (бадылдоо) mast. badılda-. ve parlak” (Danikeyev, CAT. 2012, 5: badıra- (бадыра-) 1. Patlatmak, 37). 2. Net görünmek, büyük olmak. gümlemek. 2. Çatırdamak, patırdamak. “Konok toskondo senden algan almalar “Möndür sabap badırap, kübülüp cerge dastorkondun körkün açıp badırayıp kaldıbı / Dolu patırdayıp yağarak yere turdu / Misafir çağırdığımda senden döküldüler” (Asan Kaygı, CAT. 2013, aldığım elmalar soframıza güzellik katıp 8: 193). net görünüyordu” (Karim, CAT. 2013, badırak (бадырак) Patlamış mısır, 2: 21). kavurulmuş buğday veya arpa. “Kööp, badırayt- (бадырайт-) ett. badıray-. kızarıp bışkan buudaydın badırağı tolup badıraytuu (бадырайтуу) mast. turuptur / Kabararak, kızarmış buğday badırayt-. 109

badırayuu (бадыраюу) mast. bagcaytuu (багжайтуу) mast. badıray-. bagcayt-. badıroo (бадыроо) mast. badıra-. bagcayuu (багжаюу) mast. bagcay-. bagcagay (багжагай) Geniş. . bagcıy- (багжый-) bk. bagcay-. bagcak-bagcak (багжак-багжак) bagcıyt- (багжыйт-) ett. bagcıy-. Neşeli, keyifli. bagcıytuu (багжыйтуу) mast. bagcakta- (багжакта-) bk. bagcaŋda-. bagcıyt-. bagcaktat- (багжактат-) ett. bagcıyuu (багжыюу) mast. bagcıy-. bagcakta-. bakalakta- (бакалакта-) Oldukça bagcaktatuu (багжактатуу) mast. yüksek sesle konuşmak. bagcaktat-. bakalaktaş- (бакалакташ-) işt. bagcaktoo (багжактоо) mast. bakalakta-. bagcakta-. bakalaktaşuu (бакалакташуу) mast. bagcaŋ-bagcaŋ (багжаң-багжаң) bk. bakalaktaş-. bagcak-bagcak. bakalaktat- (бакалактат-) ett. bagcaŋda- (багжаңда-) Neşeli, keyifli bakalakta-. olmak. “tagalarım apamdın közünçö bakalaktatuu (бакалактатуу) mast. kabatırlıgın kaş-kabagınan körsötpös bakalaktat-. üçün külö süylöşüp kara küçkö bakalaktoo (бакалактоо) mast. bagcaŋdaşsa da tışka çıgar zamat daroo bakalakta-. sumsayışat ... / abilerim annemin baka-şaka (бака-шака) Gürültü, yanında üzgün olduklarını göstermeden patırtı, neşe dolu sesler. “Birinin sözün zorla gülerek ve neşeli konuşsalar da biri ukpay baka-şaka tüştü / Birinin dışarı çıkar çıkmaz suratları asılırdı” dediğini biri dinlemeden konuşunca (Cigitov, CAT. 2011, 3: 11). gürültü koptu” (İmanaliyev, CAT. 2011, bagcaŋdat- (багжаңдат-) ett. 12: 187). bagcaŋda-. bak-bak (бак-бак) Yüksek konuşma bagcaŋdattır- (багжаңдаттыр-) ett. sesi. “Çaykanada çaypalta çay içişip bagcaŋdat-. bak-bak süylöşköndör ... / Çayhanede bagcaŋdattıruu (багжаңдаттыруу) çay içerek yüksek sesle konuşanlar” mast. bagcaŋdattır-. (Mamanov, CAT. 2012, 8: 10). bagcaŋdatuu (багжаңдатуу) mast. bakcagay (бакжагай) bk. bagcagay. bagcaŋdat-. bakcakta- (бакжакта-) bk. bagcakta-. bagcaŋdoo (багжаңдоо) mast. bakcaktat- (бакжактат-) ett. bagcaŋda-. bakcakta-. bagcay- (багжай-) Genişlemek, geniş bakcaktatuu (бакжактатуу) mast. duruma gelmek. “... bagcaygan sakalı bakcaktat-. kuuday agargan kart tegirmençi da bakcaktoo (бакжактоо) mast. carık düynö menen koş aytıştı / ... Gür bakcakta-. ve geniş sakalı kuğu gibi beyazlamış bakcaŋda- (бакжаңда-) bk. ihtiyar değirmenci de vefat etti” bagcaŋda-. (Seytaliyev, CAT. 2012, 3: 116). bakcaŋdat- (бакжаңдат-) ett. bagcayt- (багжайт-) ett. bagcay-. bakcaŋda-. 110

bakcaŋdatuu (бакжаңдатуу) mast. cüzdanımı çaldılar! diye bağırıyordu” bakcaŋdat-. (Bahti, CAT. 2012, 3: 161). bakcaŋdoo (бакжаңдоо) mast. bakırakay (бакыракай) İri gözlü, bakcaŋda- . patlak gözlü. “Bakırakay közdörün bakcay- (бакжай-) bk. bagcay-. cıltıldattı. / İri gözleri parıldadı” bakcayt- (бакжайт-) ett. bakcay-. (Mamanov, CAT. 2012, 9: 135). bakcaytuu (бакжайтуу) mast. bakıraŋ (бакыраң) Patlak, iri göz. bakcayt-. “Kelişimdüü, bakıraŋ köz adam eken, bakcayuu (бакжаюу) mast. bakcay-. sürötü gana bar. / Yakışıklı, patlak bakcıy- (бакжый-) bk. bagcay-. gözlü adamdı, sadece resmi var” bakcıyt- (бакжыйт-) ett. bakcıy-. (Karamoldoyev, CAT. 2012, 11: 199). bakcıytuu (бакжыйтуу) mast. bakıraŋda- (бакыраңда-) Gözleri bakcıyt-. kocaman açılmak. bakcıyuu (бакжыюу) mast. bagcıy- bakıraŋdat- (бакыраңдат-) ett. bakçay- (бакчай-) 1. Dinç olmak. 2. bakıraŋda-. Geniş olmak. bakıraŋdatuu (бакыраңдатуу) mast. bakçayt- (бакчайт-) ett. bakçay-. bakıraŋdat-. bakçaytuu (бакчайтуу) mast. bakıraŋdoo (бакыраңдоо) mast. bakçayt-. bakıraŋda-. bakçayuu (бакчаюу) mast. bakçay-. bakıray- (бакырай-) Gözleri kocaman bakılda- (бакылда-) Yaygara etmek, açılmak. “Meni körgöndö dayıma közüŋ durmadan konuşmak, yüksek sesle bakırayıp, süyünüp ketçü eleŋ / Beni konuşmak. “... ooz caktan kimdir gördüğünde her zaman gözleri kocaman biröönün bakıldagan ünün ugup kaldık / açılıp sevinirdin” (Kazakov, CAT. ... giriş tarafından birinin yüksek sesle 2011, 10: 8). konuştuğunu duyduk” (Usubaliyev, bakıraygan (бакырайган) Kocaman, CAT. 2012, 5: 74). patlak gözlü. “Közü bakıraygan, tarmal bakıldak (бакылдак) Yüksek sesle çaç, capaldaş cigit turbaybı ... / Patlak çok konuşan kimse. gözlü, kıvırcık saçlı, orta boylu bakıldaş- (бакылдаш-) işt. bakılda-. yiğitmiş” (Bektenov, CAT. 2011, 9: bakıldaşuu (бакылдашуу) mast. 181). bakıldaş-. bakırayt- (бакырайт-) ett. bakıray-. bakıldat- (бакылдат-) ett. bakılda-. bakıraytuu (бакырайтуу) mast. bakıldattır- (бакылдаттыр) ett. bakırayt-. bakıldat-. bakırayuu (бакыраюу) mast. bakıldattıruu (бакылдаттыруу) bakıray-. mast. bakıldattır-. bakırçaak (бакырчаак) Çok bağıran. bakıldatuu (бакылдатуу) mast. bakırık (бакырык) Bağırma, bağırış. bakıldat-. bakırıp-ökürüp (бакырып-өкүрүп) bakıldoo (бакылдоо) mast. bakılda-. Bağırıp çağırarak, haykırarak. “Askattın bakır- (бакыр-) Bağırmak. “O kalayık, apasın tört-beş katın araŋ karmap baştığımdı uurdap alıştı!-dep canı olturguzdu, ayalı bakırıp-ökürüp betin kaşaygandan bakırıp cattı / Ey halk, tıtıp cattı / Askat’ın annesini dört beş 111

kadın zorla tutarak oturttular, eşi ise balbaala- (балбаала-) Aşağıya doğru bağırıp çağırarak yüzünü çiziyordu” sarkarak sallanmak, uçuşmak. (Kırgız, CAT. 2013, 1: 76). balbaalat- (балбаалат-) ett. balbaala-. bakırt- (бакырт-) ett. bakır-. balbaalattır- (балбаалаттыр-) ett. bakırttır- (бакырттыр-) ett. bakırt-. balbaalat-. bakırttıruu (бакыртыруу) mast. balbaalattıruu (балбаалаттыруу) bakırttır-. mast. balbaalattır-. bakırtuu (бакыртуу) mast. bakırt-. balbaalatuu (балбаалатуу) mast. bakıruu (бакыруу) mast. bakır-. balbaalat-. bakıy- (бакый-) 1. Kocaman, büyük. balbaaloo (балбаалоо) mast. “Generaldık caŋı formanız menen balbaala-. tüşkön sürötünüz bolso cakşı bolmak. balbakta- (балбакта-) Giysi bol Bakıytıp çıgarıp koyolu. / Yeni general gelmek, geniş gelmek, uçuşmak. “... üniformasıyla çekindiğiniz fotoğrafınız etek ceŋi balbaktagan köynögünö varsa iyi olur, kocaman yapıp çalınıp kete cazdap, buga karap ele çıkartalım” (Abakirov, CAT. 2011, 9: şaşıla çurkan cönödü / … eteği kolu 34). 2. Saygın, otoriteli. “Kara murut uçuşan elbisesine takılıp düşercesine kezinde ele katardagı kabarçıdan aceleyle koşarak gitti” (Ustat, CAT. aradan aylar aylanbay, bakıygan 2013, 2: 106). gezittin başkı redaktoru bolup oturup balbaktat- (балбактат-) ett. balbakta- kalsa oŋoybu? / Daha genç sıradan bir balbaktattır- (балбактаттыр-) ett. haberci iken bir kaç ay içinde saygın bir balbaktat-. gazetenin baş editörü oluvermesi kolay balbaktatıruu (балбактатыруу) mast. mı?” (Abakirov, CAT. 2011, 9: 4). balbaktattır-. bakıygan (бакыйган) Kocaman, iri balbaktatuu (балбактатуу) mast. yarı, yüksek. balbaktat-. bakıyt- (бакыйт-) ett. bakıy-. balbaktoo (балбактоо) mast. bakıytuu (бакыйтуу) mast. bakıyt-. balbakta-. bakıyuu (бакыюу) mast. bakıy-. bal-bal (бал-бал) 1. Alev alev. 2. Işıl balak-balak (балак-балак) Sallana ışıl. sallana. balbalakta- (балбалакта-) 1. Geniş, balak-balak et- (балак-балак эт-) bol gelen giysiyle dolaşmak. 2. Dağınık, Sallanmak. salaş olmak. 3. Lapa lapa yağmak. “Kar balakta- (балакта-) 1. Sallanmak. 2. toktoboptur. Balbalaktap caap catat / Hüngür hüngür. Kar dinmemiş. Lapa lapa yağıyor” balaktat- (балактат-) ett. balakta-. (Pasaŋova, CAT. 2013, 5: 68). 4. balaktattır- (балактаттыр-) ett. Kendini durduramayıp ağlamak. balaktat-. “Ceŋem baykuş balbalaktap ıylap, balaktattıruu (балактаттыруу) mast. birtike talkan, sarı mayın berip al kaldı balaktattır-. / Zavallı yengem kendini durduramıyor, balaktatuu (балактатуу) mast. ağlayarak biraz kırma ve sarı yağı balaktat-. vererek (onları) uğurladı” (Kerimov, balaktoo (балактоо) mast. balakta-. CAT. 2012, 5: 19) . 112

balbalaktat- (балбалактат-) ett. ise dar pantalon” (Gamzatov, CAT. balbalakta-. 2013, 4: 151). 3. Yumuşak, iyi huylu balbalaktatuu (балбалактатуу) mast. olmak. “Dayıma balbırap, unçukpay balbalaktat-. aytkanga könüp cürö beret / Her zaman balbalaktoo (балбалактоо) mast. iyi huylu, denileni ses çıkarmadan balbalakta-. yapar” (Kenen, CAT. 2012, 9: 72). balbaŋda- (балбаңда-) Ağır, pehlivan balbırat- (балбырат-) ett. balbıra-. gibi yürümek. balbıratuu (балбыратуу) mast. balbaŋdat- (балбаңдат-) ett. balbırat-. balbaŋda-. balbıroo (балбыроо) mast. balbıra-. balbaŋdatuu (балбаңдатуу) mast. balca-balca (балжа-балжа) parça balbaŋdat-. parça. balbaŋdoo (балбаңдоо) mast. balca bulca (балжа-булжа) bk. balca- balbaŋda-. balca. “Boston Bazarbaydın balbıl (балбыл) 1. Alev alev. 2. Pırıl celmoguzday ireŋ-başına muştumun pırıl. oynotup, balca-bulca kılıp cibere balbılda- (балбылда-) 1. Alevlenmek cazdap zorgo karmanıp turdu / Boston tutuşmak. “ Dagı ele ot balbıldap küyüp Bazarbay’ın kafasına yumruk atarak catat / Ateş hala alevlenerek yanmakta” paramparça yapacak oldu, kendini zor (Cantöşev, CAT. 2011, 12: 86). 2. tutuyordu” (CA5. 2008: 376). Parlamak. “Deŋiz üstünön balbıldap kün balcagay (балжагай) Geniş yüzlü. “... çıktı / Güneş deniz üzerinde parlayarak murdu salaŋdagan, bütügüy köz çıktı” (Aytmatov, CAT. 2013, 9: 74). balcagay sarı cigit ... /... burnu sarkan, balbıldak (балбылдак) Parlak. “... çekik gözlü geniş yüzlü sarı yiğit... başı kiçine, közdörü balbıldak / ... başı (Rıskeldinova, CAT. 2013, 1: 55). küçük, gözleri parlak” (Batırkulov, balcala- (балжала-) Parçalamak. CAT. 2011, 10: 195). balcalat- (балжалат-) ett. balcala-. balbıldat- (балбылдат-) ett. balbılda-. balcalatuu (балжалатуу) mast. balbıldatuu (балбылдатуу) mast. balcalat-. balbıldat-. balcaloo (балжалоо) mast. balcala-. balbıldoo (балбылдоо) mast. balcay- (балжай-) 1. Yüzü geniş balbılda-. olmak, tombul. 2. Şişmek, kabarmak. balbıra- (балбыра-) 1. Yumuşamak, balcayt- (балжайт-) ett. balcay-. gevşemek. “... ali kırkka çıga elektigine balcayttır- (балжайттыр-) ett. karabay, tişteri tüşüp, beti başı balbırap balcayt-. şişigen ... / ... daha kırk yaşına girmese balcayttıruu (балжайттыруу) mast. de dişleri dökülüp, yüzü şişerek balcayttır-. yumuşamış” (Kenen, CAT. 2012, 9: balcaytuu (балжайтуу) mast. balcayt- 68). 2. Geniş, bol gelmek. “... balcayuu (балжаюу) mast. balcay-. kiyingenderi cönököy pidjaktar menen balcıra- (балжыра-) Koyu ve yapışkan balbıragan kenen şımdar boldu, anan olmak. “... oozun balcırata boyogon kayra tar şımdar / ... önce giydikleri tarmal çaç orus kelin / ... dudaklarını sade ceket ve bol pantalon oldu, sonra yapışkan bir şekilde boyamış kıvırcık 113

saçlı Rus gelin” (Seytaliyev, CAT. gazın katuu basat / Çamuru gördüğü 2012, 3: 108). zaman metre uzaktan gaza basar” balcırat- (балжырат-) ett. balcıra-. (Mayar, CAT. 2011, 4: 212). balcırattır- (балжыраттыр-) ett. balçılda- (балчылда-) Sırılsıklam balcırat-. olmak, cup cup diye ses çıkartmak. “... balcırattıruu (балжыратыруу) mast. kıyalında ayılına barıp bal kaymaktan balcırattır-. balçıldata malıp cep catkanın elestetti / balcıratuu (балжыратуу) mast. ... hayalinde köyüne gidip bal kaymağa balcırat-. ekmeğini iyice ıslatarak banıp yediği balcıroo (балжыроо) mast. balcıra- gözünün önüne geldi” (Emigrant, CAT. balç (балч) Cup. 2012, 3: 55). balçagay (балчагай) 1. Yassı va balçıldat- (balçıldat-) ett. balçılda-. yavan. 2. Şişman. balçıldattır- (балчылдаттыр-) ett. balçak (балчак) Şişman, yayvan. balçıldat-. balçak-balçak (балчак-балчак) Cup balçıldattıruu (балчылдаттыруу) cup, şapır-şupur. mast. balçıldattır-. balçakta- (балчакта-) 1. Şap şup ses balçıldatuu (балчылдатуу) mast. çıkararak yürümek. 2. Şapur-şupur. balçıldat-. balçaktaş (балчакташ) mast. balçıldoo (балчылдоо) mast. balçılda- balçakta-. baldıra- (балдыра-) Anlaşılması güç, balçaktat- (балчактат-) ett. balçakta- muğlak konuşmak. “... baldırap okuy balçaktatuu (балчактатуу) mast. baştabadımbı / ... muğlak bir şekilde balçaktat-. okumaya başladım da” (Kazakov, CAT. balçaktoo (балчактоо) mast. 2011, 10: 13). balçakta-. baldırak (балдырак) Çok ve anlamsız balçay- (балчай-) 1. Şişmanlamak. 2. bir şekilde konuşan, konuşurken bazı Yassılaşmak. “Bakırıp kelatıp bir sesleri yutan. “ ... baldırak, emne dep eköösün balçaytıp basıp aldım okşoyt / ele tamtaŋdap atasın? / ... Geveze, ne Bağırarak gelirken sanırım bir kaç diye saçmalıyorsun?” (Barçın, 2013, 3: tanesinin üzerine basıverdim” 13). (Maksütova, CAT.2012, 8: 89). 3. baldıraş- (балдыраш-) işt. baldıra- Kalınlaşmak. baldıraşuu (балдрашуу) mast. balçaygan (балчайган) Şişman, yassı, baldıraş- kalın. baldırat- (балдырат-) ett. baldıra-. balçayt- (балчайт-) ett. balçay-. baldıratuu (балдыратуу) mast. balçayttır- (балчайттыр-) ett. baldırat-. balçayt-. baldır-buldur (балдыр-булдур) balçayttıruu (балчайттыруу) mast. Anlaşılması güç, muğlak. balçayttır-. baldıroo (балдыроо) mast. baldıra- balçaytuu (балчайтуу) mast. balçayt-. balkagay (балкагай) İri yapılı ve balçayuu (балчаюу) mast. balçay-. tombul. balçık (балчык) Çamur, balçık “On balkay- (балкай-) İri yapılı, büyük, metr alıstagı balçıktı körgöndö ele tombul görünmek. 114

balkaygan (балкайган) İri yapılı, balkıyuu (балкыюу) mast. balkıy-. tombul. “Al biyke köz cardı da balkuu (балкуу) mast. balkı-. balkaygan üç uul taptı. / O bayan üç balp (балп) 1. Pat. 2. Düşünmeden, tane iri tombul çocuk dünyaya getirdi” hemen. “Çay içip bütkönçö sözdü (Ömüraliyev, CAT. 2013, 1: 214). emneden baştaarın bilbey tozokko balkayıŋkı (балкайыңкы) Biraz tüşkönsüp cançılıp atıp akırı tok eter tombul, iri yarı. cerin balp ettiret / Çay içip bitirene balkayt- (балкайт-) ett. balkay-. kadar lafa nereden gireceğini bilemeyip, balkayttır- (балкайттыр-) ett. cehenneme düşmüş gibi zorlanarak balkayt-. sonunda birden asıl konuyu balkayttıruu (балкайттыруу) mast. söyleyiverir” (Abdiyeva, 2010, 12: 17). balkayttır-. balpagay (балпагай) 1. Kilolu. 2. balkaytuu (балкайтуу) mast. balkayt- Yayvan. balkayuu (балкаюу) mast. balkay-. balpak (балпак) Şişman ve yayvan. balkı- (балкы-) Erimek, yumuşamak, balp-balp (балп-балп) Ağır ağır gelen çözülmek. “... Kenceşti booruna kıstı – ses. yağmak, yürümek, köz kırpmak vb. uuluna içi elcirep, bütkön boyu balkıy “... ak taylaktın tamanınday, tüştü / ... Kenceş’i kucağına aldı, oğluna tamanınday balp balp sarı kar tüştü içi yanıp, bütün vücudu eriyiverdi” deysin bat ele oy, kır, özön, tektir, ak (CA5. 2008: 392). şeyşep camındı / ... deve yavrusunun balkılda- (балкылда-) 1. Dolgun ve tabanı gibi büyük büyük sarı kar ağır yumuşak olmak. “... ak cooluktu ağır düşerek hemen dağı, tarlayı beyaz maŋdayına kıygaçtatıp, şart buunup çarşaf gibi kapattı” (TS. 1988: 64). alsa, kızıl torusunan kelgen balkıldagan balpak-balpak (балпак-балпак) 1. tegerek cüzünö ak cooluk ep kelişe kalat Paytak paytak. 2. Geniş bol gelen. 3. / ... beyaz baş örtüsünü alnına biraz Lapa lapa. yamultarak bağladığı an, kırmızımsı balpake (балпаке) Cömert. dolgun yüzüne beyaz çok yakışırdı” balpakta- (балпакта-) 1. Sallanmak, (CA1. 2008: 199). 2. Sallanmak. ağır ağır sallana sallana yürümek. balkıldat- (балкылдат-) ett. balkılda-. “Balanı alıp kan Koşoy, // Basıp turdu balkıldattır- (балкылдаттыр-) ett. balpaktap / Han Koşoy çocuğu eline balkıldat-. alıp ağır ağır yürüyordu” (BE. 2010: balkıldattıruu (балкылдаттыруу) 985). 2. İyi davranmak, yalakalık mast. balkıldattır-. etmek. “Bayı ölgön kulday balpaktap / balkıldatuu (балкылдатуу) mast. Beyi ölen kul gibi yaranmaya çalişıp” balkıldat-. (BE. 2010: 1046). 3. Lapa lapa balkıldoo (балкылдоо) mast. yağmak. balkılda-. balpaktat- (балпактат-) ett. balkıt- (балкыт-) ett. balkı-. balpakta-. balkıtuu (балкытуу) mast. balkıt-. balpaktatuu (балпактатуу) mast. balkıy- (балкый-) bk. balkay-. balpaktat-. balkıyt- (балкыйт-) ett. balkıy-. balpaktoo (балпактоо) mast. balkıytuu (балкыйтуу) mast. balkıyt- balpakta-. 115

balpalakta- (балпалакта-) 1. Acelece balpayttıruu (балпайттыруу) mast. hareket etmek. 2. Sallanmak. balpayttır-. balpalaktat- (балпалактат-) ett. balpaytuu (балпайтуу) mast. balpayt- balpalakta-. balpayuu (балпаюу) mast. balpay-. balpalaktatuu (балпалактатуу) mast. balpıgıy (балпыгый) bk. balpagay. balpalaktat-. balpılda- (балпылда-) 1. Lapa lapa balpalaktoo (балпалактоо) mast. yağmak “Kış ali koş bol dey elek ce balpakta-. sarı kap balpıldata caap ciberişi ce balpaŋ-balpaŋ (балпаң-балпаң) 1. akırkı küçün cıynap boroşo urup kelişi Sallana sallana. 2. Lapa lapa. “... da ıktımal / Kış şimdilik hoşça kal balpaŋ-balpaŋ sarı karın caadırat / ... demedi lapa lapa sarı kar yağması da, lapa lapa sarı karını yağdırır” (TS. son gücünü toplayıp gelip fırtına 1988: 64). oluşturması da mümkün” (CA4. 2008: balpaŋda- (балпаңда-) 1. Ağır ve 235). 2. Çok miktarda, bol olmak. 3. sallanarak hereket etmek. 2. Sallana Çok konuşmak. 4. Sevincinden sallana, ağır ağır, zıplaya zıplaya. heyecanlanmak. “Kenceşke dep atayın algan tostok köz, balpıldat- (балпылдат-) ett. balpılda- oozu aŋırday açılgan burasa balpaŋdap balpıldatuu (балпылдатуу) mast. sekirip cönögön baka / Kenceş’e diye balpıldat-. alınmış, gözü büyük, ağzı açık çevirince balpıldoo (балпылдоо) mast. ağır ağır zıplayan kurbağa” (CA5. 2008: balpılda-. 377). 3. Şapır şupur. balpıy- (балпый-) bk. balpay-. balpaŋdat- (балпаңдат-) ett. balpıyt- (балпыйт-) ett. balpıy. balpaŋda-. balpıytuu (балпыйтуу) mast. balpıyt- balpaŋdatuu (балпаңдатуу) mast. balpıyuu (балпыюу) mast. balpıy- balpaŋdat-. balt-salt (балт-салт) Umursamadan, balpaŋdoo (балпаңдоо) mast. kaba saba, dikkate almadan “Tantık balpaŋda-. cene özü da dalp-balp basıp, balt-salt balpaŋ-salpaŋ (балпаң-салпаң) süylögön zayıp ele / Saçmalayan yenge Sallana sallana. “Balpaŋ-salpaŋ mas kendisi kaba saba yürüyen, ağzına baskan / Sallana sallana sarhoş gibi geleni konuşan kadındı” (TS. 1988: 6). yürüyen” (BE. 2010: 107). baltagay (балтагай) Kalın, enli. balpay- (балпай-) Yayılmak. “... baltak-şaltak (балтак-шалтак) Goybak baydın balpaygan semiz Pasaklı, çapaçul. baybiçesi Aptavayga burulup, özünö baltaŋ-baltaŋ (балтаң-балтаң) Ağır cakın tartıp kuçaktap kulagına şıvıradı / ağır, iri adımlarla yavaş yavaş, Goybak beyin yayılmış şişman eşi sallanarak. Aptavay’a dönerek, kendisine doğru baltaŋda- (балтаңда-) Ağır ve iri çekip kulağına bir şeyler fısıldadı” adımlarla sallanarak yürümek. “Kazça (Batırkulov, CAT. 2013, 1: 79). baltaŋday baskan katını ... / Karısı kaz balpayt- (балпайт-) ett. balpay-. gibi ağır ve salanarak yürür” (TS. 1988: balpayttır- (балпайттыр-) ett. 420). balpayt-. baltaŋdat- (балтаңдат-) ett. baltaŋda- 116

baltaŋdatuu (балтаңдатуу) mast. yağmakta (Rıskulov, CAT. 2013, 3: baltaŋdat-. 143). baltaŋdoo (балтаңдоо) mast. bapalaktat- (бапалактат-) ett. baltaŋda-. bapalakta-. baltaŋ-şaltaŋ (балтаң-шалтаң) bk. bapalaktatuu (бапалактатуу) mast. baltak-şaltak. bapalaktat-. baltay- (балтай-) 1. Büyümek. 2. bapalaktoo (бапалактоо) mast. Kaba, çirkin, kalın olmak. bapalakta-. baltaygan (балтайган) 1. Büyük, bapay- (бапай-) 1. Gürleşmek, kocaman, tombul, şişman, kalın, kaba. kabarmak “Agam Kalıgulöy “... eki kişilik orundu calgız eelegen tumagındagı bapaygan ak kardı daliske baltaygan çoŋ baybiçe ... / ... iki kişilik silkiy bere, külümsüröy baş baktı yerde yalnız oturan şişman yaşlı kadın bosogodon / Kalıgul ağam şapkasındaki ...” (Barçın, CAT. 2013, 3: 20). birikerek kabarmış karı silkeleyip baltay-şaltay (балтай-шалтай) 1. eşikten gülümseyerek içeri girdi” Boş, lüzumsuz. 2. Kirli, dağınık, (Rıskul, CAT. 2013, 3: 143). 2. Tombul düzensiz. olmak. “... bapaygan cıldızduu baltayt- (балтайт-) ett. baltay-. kempirdin sezimi dürt ot alıp, kolunan baltaytuu (балтайтуу) mast. baltayt-. iyiği cerdi közdöy tomolondu / ... baltayuu (балтаюу) mast. baltay-. tombul ve sevimli yaşlı kadının baltıy- (балтый-) Şişmanlamak, duyguları yerinden oynadı, elindeki iğ büyümek, kabarmak. yere doğru yuvarlandı” (Osmonkulov, baltıyt- (балтыйт-) ett. baltıy-. CAT. 2011, 2: 22). baltıytuu (балтыйтуу) mast. baltıyt-. bapayt- (бапайт-) ett. bapay-. baltayuu (балтаюу) mast. baltıy-. bapaytuu (бапайтуу) mast. bapayt-. baŋ (баң) Patlama veya silah sesi. bapayuu (бапаюу) mast. bapay-. “İtter albuuttanıp ketse, al mıltıgın ala bapılda- (бапылда-) 1. Yüksek ses koyup “baŋ” dedire atıp iyet / Köpekler çıkartmak, yükses sesle konuşmak. “Bul saldırırsa o tüfeğini alıp pat diye ar bir Kırgızdın mildeti!-dep bapılday, vuruverir” (Cigitov, CAT. 2011, 3: 8). bolkulday sözün uladı / Bu her Kırgızın bap (бап) Düt “Bap-bap-bap-bap, görevidir diye yüksek sesle konuşarak bapa-bapa, bap! / Düt, düt, düt.” sözüne devam etti” (Ray, CAT. 2013, 2: (Abakirov, CAT. 2011, 9: 35). 204). 2. Lapa lapa yağmak. bapakta- (бапакта-) Lapa lapa bapıldaş- (бапылдаш-) işt. bapılda- yağmak. “Bapıldaşıp oturup, kızuu sözgö kirip, bapaktat- (бапактат-) ett. bapakta- bardıgı esten çıgıptır / Yüksek sesle bapaktatuu (бапактатуу) mast. konuşarak oturup güzel sohbete girince bapaktat-. yapılacak işler akıldan çıkmış” bapaktoo (бапактоо) mast. bapakta- (Cetigen, CAT. 2012, 3: 73). bapalakta- (бапалакта-) bk. bapıldaştır- (бапылдаштыр) ett. bapakta- “... cumşak kar bapalaktap bapıldaş-. caap turat. / ... yumuşak kar lapa lapa bapıldaştıruu (бапылдаштыруу) mast. bapıldaştır-. 117

bapıldaşuu (бапылдашуу) mast. bapırattıruu (бапыратыруу) mast. bapıldaş-. bapırattır-. bapıldat- (бапылдат-) ett. bapılda-. bapıratuu (бапыратуу) mast. bapıldatuu (бапылдатуу) mast. bapırat-. bapıldat-. bapıroo (бапыроо) mast. bapıra-. bapıldoo (бапылдоо) mast. bapılda-. bapıy- (бапый-) Yayılıp gürleşmek. bapıra- (бапыра-) 1. Çoğalmak, “... birde koyun-konçuna cıldız tolup, yayılmak, kalabalık olmak. “Kadimki birde bapıyta bulut kuçaktap, cerge bapıragan, eldüü ayılga aylangan. / camgır tögöt / ... bazen her tarafına Normal, kalabalık halkı olan köye yıldızlar dolar, bazen de yayılan dönüşmüştü” (Kadırova, CAT.2011, 2: bulutları kucaklayıp yere yağmurunu 48). 2. Sevinmek. 3. Tane tane açılmak. döker” (Gamzatov, CAT. 2013, 4: 150). bapırakta- (бапыракта-) Neşe dolu, bapıyt- (бапыйт-) ett. bapıy-. içten davranmak, morali yükselmek, bapıyttır- (бапыйттыр-) ett. bapıyt- neşelenmek. bapıyttıruu (бапыйттыруу) mast. bapıraktat- (бапырактат-) ett. bapıyttır-. bapırakta-. bapıytuu (бапыйтуу) mast. bapıyt-. bapıraktatuu (бапырактатуу) mast. bapıyuu (бапыюу) mast. bapıy-. bapıraktat-. bapsagay (бапсагай) Gür, kabarık, bapıraktoo (бапырактоо) mast. kalın. “Bakırçaaktın bapsagay sakal- bapırakta-. murutu kıbırap, oozu caman daamdanıp bapıraŋ (бапыраң) Açık yürekli. ketet. / Bakırçaak’ın gür sakal bıyığı bapıraŋda- (бапыраңда-) bk. kımıldayıp, ağzının içine kötü tat gelir” bapırakta “Bapıraŋdap akçasın çaçıp (Cigitov, CAT. 2011, 4: 158). catkanı menen mingen maşinası bapsay- (бапсай-) Gür ve kalın olmak. cönököy ele körünöt. / Neşe dolu “... baylar koyo beret sakal-muruttu davranışlarla bütün parasını harcamakta bapsaytıp, sakal murut degen mırzanın ancak bindiği arabası sıradan körkü da ... / ... zenginler sakal bıyığını gözüküyor” (Karim, CAT. 2013, 2: 5). gür ve kalın bir şekilde bırakırlar, sakal bapıraŋdat- (бапыраңдат-) ett. bıyık erkeğin güzelliğidir” (Barçın, bapıraŋda-. CAT. 2013, 3: 8). bapıraŋdattır- (бапыраңдаттыр-) ett. bapsayt- (бапсайт-) ett. bapsay-. bapıraŋdat-. bapsaytuu (бапсайтуу) mast. bapıraŋdattıruu (бапыраңдаттыруу) bapsayt-. mast. bapıraŋdattır-. bapsayuu (бапсаюу) mast. bapsay-. bapıraŋdatuu (бапыраңдатуу) mast. bar (бар) Ba, bağırma “Barkırap, bapıraŋdat-. balanın ünü bar etti. / Ba diye bebek bapıraŋdoo (бапыраңдоо) mast. bağırdı” (Togolok Moldo, CAT. 2013, bapıraŋda-. 10: 40). bapırat- (бапырат-) ett. bapıra-. barak-barak (барак-барак) Fokur bapırattır- (бапыраттыр-) ett. fokur bapırat-. barakta- (баракта-) Fokur fokur kaynamak. “Karaŋgılıktan kastryuldagı 118

sorponun baraktap kaynaganı ugulup, barbalaŋ-barbalaŋ (барбалаң- murunga anın buulangan cagımduu, барбалаң) bk. barbalak-barbalak cıluu cıtı keldi / Karanlıkta tencerede barbalaŋda- (барбалаңда-) bk. çorbanın fokur fokur kaynadığı sesler barbalakta- “... Almaz tim ele duyulup, buruna onun buharlaşmış, hoş, barbalaŋdap cetine albay kaldı / ... ılık kokusu geldi” (Rıskeldinova, CAT. Almaz sevinerek hareket etti, içi içine 2013, 1: 31). sığmadı” (Kazakbayev, CAT. 2011, 4: baraktat- (барактат-) ett. barakta-. 51). baraktatuu (барактатуу) mast. barbalaŋdaş- (барбалаңдаш-) işt. baraktat-. barbalaŋda-. baraktoo (барактоо) mast. barakta- barbalaŋdaşuu (барбалаңдашуу) barbagay (барбагай) Tombul, dolgun. mast. barbalaŋdaş-. barbak (барбак) Büyük. barbalaŋdat- (барбалаңдат-) ett. barbak-barbak (барбак-барбак) Saf barbalaŋda-. saf harerek etmek. barbalaŋdattır- (барбалаңдаттыр-) barbakta- (барбакта-) 1. ett. barbalaŋdat-. Böbürlenmek. 2. Saf saf hareket etmek. barbalaŋdattıruu barbaktat- (барбактат-) ett. (барбалаңдаттыруу) mast. barbakta-. barbalaŋdattır-. barbaktattır- (барбактаттыр-) ett. barbalaŋdatuu (барбалаңдатуу) barbaktat-. mast. barbalaŋdat-. barbaktattıruu (барбактаттыруу) barbalaŋdoo (барбалаңдоо) mast. mast. barbaktattır-. barbalaŋda-. barbaktatuu (барбактатуу) mast. barbaŋ-barbaŋ (барбаң-барбаң) bk. barbaktat-. barbak-barbak. barbaktoo (барбактоо) mast. barbaŋda- (барбаңда-) bk. barbakta- barbakta-. “Barbaŋdabay Eşmambet, balanın barbalak-barbalak (барбалак- bayka karuusun / Eşmambet, барбалак) Kaba saba, böbürlenerek böbürlenme de önce karşındaki çocuğun hareket etmek. güçünün farkına var” (Akıyev, CAT. barbalakta- (барбалакта-) Sevinerek 2012, 4: 100) hareket etmek. “Oo, Abdırakman mıktı barbaŋdat- (барбаңдат-) ett. iş casadı,- dedi Canuzak meni caykay barbaŋda-. barbalaktap... / Canuzak sevine sevine barbaŋdatuu (барбаңдатуу) mast. beni sıvazlayarak ‘Oo, Abdırahman çok barbaŋdat-. iyi iş yaptı’ dedi” (Abdiyeva, CAT. barbaŋdoo (барбаңдоо) mast. 2010, 12: 26). barbaŋda-. barbalaktat- (барбалактат-) ett. bar-bar (бар-бар) Bas bas, böğüre barbalakta-. böğüre. barbalaktatuu (барбалактатуу) mast. barbay- (барбай-) 1. Büyümek, barbalaktat-. kabarmak, şişmek. “Kaarlanıp barbalaktoo (барбалактоо) mast. barbayıp, // Çoŋdugu toodoy dardayıp. / barbalakta-. Sinirlenince kabarmış, dağ gibi büyük 119

yapıda” (BE. 2010: 159). 2. barcaŋdoo (баржаңдоо) mast. Gururlanmak. barcaŋda-. barbaygan (барбайган) Tombul, barcay- (баржай-) Tombullaşmak, dolgun. “Anın barbaygan kolunda dolgunlaşmak. “Pugaçev, stolgo kıpkızıl nazik roza, ogo beter körköm çıkanaktap, kara sakalın barcaygan köründü / Kıpkırmızı narin gül, onun koluna süyöp, tördö oturuptur. / dolgun ellerinde daha da güzel gözüktü” Pugaçev, dirseğini masaya dayayıp, (Rıskeldinova, CAT. 2013, 1: 39). sıyah sakallarını tombul elleriyle barbayınkı (барбайынкы) Biraz tutarak, baş köşede oturuyormuş” kabarmış. (Puşkin. CAT. 2013, 9: 134). barbayt- (барбайт-) ett. barbay-. barcayt- (баржайт-) ett. barcay-. barbaytuu (барбайтуу) mast. barcayttır- (баржайттыр-) ett. barbayt-. barcayt-. barbayuu (барбаюу) mast. barbay-. barcayttıruu (баржайттыруу) mast. barcagay (баржагай) Tombul, dolgun. barcayttır-. barcakta- (баржакта-) 1. Köpürmek. barcaytuu (баржайтуу) mast. “...ak barcaktagan tolkun kurçangan barcayt-. borçuk askaluu araldardın karaanı ... / barcayuu (баржаюу) mast. barcay- ... beyaz, köpürmüş dalga örtünen sivri barç (барч) Küt. kayalı adaların karaltısı ...” (Aytmatov, barça-barça (барча-барча) Parça CAT. 2011, 6: 4). 2. Kendini parça, kırma, parçalama, harap etme. “ beğendirmeye, hoş görünmeye ... cıluu cüzdüü cigit barça-barça çalışmak. talkalanıp, şalaası çıkkan, oozu- barcaktat- (баржактат-) ett. murdundan akkan kandı ulam sürtüp barcakta-. koyup olturgan eken / Hoş yüzlü barcaktatış (баржактатыш) is.-f. delikanlı parçalanmış bir şekilde, harap barcaktat-. olarak ağzı burnundan akan kanı sile barcaktatuu (баржактатуу) mast. sile oturuyormuş” (CA7. 2008: 35). barcaktat-. barçala- (барчала-) Parçalamak. barcaktoo (баржактоо) mast. “Baylıktan ölüüçüdöy, // Barçalap cerin barcakta-. satkan, // Baldardın ırısın cep // barcaŋda- (баржаңда-) 1. Kendini başkaga elin satkan / mal-mülkle beğendirmeye, hoş görünmeye ölecekmiş gibi, parçalayıp yerini satan, çalışmak. 2. Cart curt konuşmak, çocuklarıp rıskını yiyip, başkalara halkı şakalaşarak, neşeli neşeli konuşmak. satan” (Düyşeyev, CAT. 2011, 4: 97). “Birok anı menen barcaŋdap süylöşkon barçalan- (барчалан-) dnş. barçala- kişiler da bar / Fakat onunla barçalandır- (барчаландыр-) ett. neşelenerek konuşan insanlar da var” barçalaŋ-. (Cakşılıkov, CAT. 2013, 9: 201). barçalandıruu (барчаландыруу) barcaŋdat- (баржаңдат-) ett. mast. barçalandır-. barcaŋda-. barçalanuu (барчалануу) mast. barcaŋdatuu (баржаңдатуу) mast. barçalan-. barcaŋdat-. barçalat- (барчалат-) ett. barçala-. 120

barçalattır- (барчалаттыр-) ett. Turdukoco da düşüncelere dalmış” barçalat-. (Barçın, CAT. 2013, 3: 50). 2. Yüksek barçalattıruu (барчалаттыруу) mast. ve sert ses çıkarmak. 3. Fokur fokur barçalattır-. etmek. barçalatuu (барчалатуу) mast. barkıldak (баркылдак) Yüksek sesle barçalat-. konuşan kimse. barçaloo (барчалоо) mast. barçala-. barkıldat- (баркылдат-) ett. barç-barç (барч-барч) Kütür kütür. barkılda-. barçılda- (барчылда-) Küt küt etmek. barkıldatuu (баркылдатуу) mast. barçıldat- (барчылдат-) ett. barçılda- barkılda-. barçıldatuu (барчылдатуу) mast. barkıldoo (баркылдоо) mast. barçıldat-. barkılda-. barçıldoo (барчылдоо) mast. barkıra- (баркыра-) Bağırmak, barçılda-. bağırarak konuşmak, ağlamak. “Balanın barılda- (барылда-) Yüksek keskin ses barkın bilbeyt ekensin, // barkıratıp çıkarmak, yüksek sesle konuşmak. malayıŋdı sögüp tildeyt ekensin / “Şam-şum etüüzü caydan özök calgap, Çocuğun kıymetini bilmiyormuşsun, barıldagan çoŋ avtobustan orun alıştı. / bağırıp hizmetçine kızıyormuşsun” Hızlı yemek yenilecek yerde karnını (Togolok Moldo, CAT: 2013, 10: 23). doyurup yüksek sesli çalışan otobüse barkırak (баркырак) 1. Bağırma, yerleştiler” (Osmonkulov, CAT. 2011, yükses ses. 2. Yüksek sesle konuşan 2: 17). kimse. barıldat- (барылдат-) ett. barılda-. barkırat- (баркырат-) ett. barkıra- barıldattır- (барылдаттыр-) ett. barkırattır- (баркыраттыр-) ett. barıldat-. barkırat-. barıldattıruu (барылдаттыруу) mast. barkırattıruu (баркыраттыруу) barıldat-. mast. barkırat-. barıldatuu (барылдатуу) mast. barkıratuu (баркыратуу) mast. barıldat-. barkırat-. barıldoo (барылдоо) mast. barılda- barkıroo (баркыроо) mast. barkıra-. (барк) Kısa ve gür ses. barpagay (барпагай) Kabarık, “Assaloomaleykum!-dep bark etsem, açılmış. “... içke mancaları menen selt çoçup ketti beçara / Gür bir sesle barpagay sakalın sılagılap, oygo battı. / Selamünaleyküm dediğimde korkarak ... ince parmaklarıyla kabarık sakalını yerinden zıplayıverdi” (Cigitov, CAT. okşayarak düşüncelere daldı” (Bahti, 2011, 3: 21). CAT. 2012, 3: 174). bark-bark (барк-барк) Fokur-fokur. barpakta- (барпакта-) 1. Tüylerini barkılda- (баркылда-) 1. Yüksek sesle uçuşturarak hareket etmek. 2. bağıra bağıra konuşmak. “Demeyde Sevinerek, neşeli hareket etmek. barkıldap bapıraŋdap, balilep kalçu barpaktat- (барпактат-) ett. Turdukoco da oygo batkanday ... / barpakta-. Normalde yüksek sesle bağırarak, neşe barpaktatuu (барпактатуу) mast. dolu davranarak, bravo diyen bağıran barpaktat-. 121

barpaktoo (барпактоо) mast. barpayttıruu (барпайттыруу) mast. barpakta-. barpayttır-. barpalakta- (барпалакта-) bk. barpaytuu (барпайтуу) mast. barpakta-. barpayt-. barpalaktat- (барпалактат-) ett. barpayuu (барпаюу) mast. barpay- barpalakta-. barpılda- (барпылда-) 1. Yüksek, barpalaktatuu (барпалактатуу) mast. gümbür gümbür ses çıkartmak. 2. barpalaktat-. Yüksek sesle neşeli neşeli konuşmak. barpalaktoo (барпалактоо) mast. barpıldat- (барпылдат-) ett. barpalakta-. barpılda- . barpalaŋda- (барпалаңда-) bk. barpıldattır- (барпылдаттыр-) ett. barpalakta-. barpıldat-. barpalaŋdat- (барпалаңдат-) ett. barpıldattıruu (барпылдаттыруу) barpalaŋda-. mast. barpıldattır-. barpalaŋdatuu (барпалаңдатуу) barpıldatuu (барпылдатуу) mast. mast. barpalaŋdat-. barpıldat-. barpalaŋdoo (барпалаңдоо) mast. barpıldoo (барпылдатуу) mast. barpalaŋda-. barpılda-. barpaŋ-barpaŋ (барпаң-барпаң) 1. barpıra- (барпыра-) 1. Uçuşmak. “ ... Tüyleri uçuşur vaziyette. 2. Sevinerek, erteden beri barpırap uçkan korozdorgo neşeli. teminip, talpıngan kuş ... / ... sabahtan barpaŋda- (барпаңда-) 1. Tüyleri beri uçuşan horozlara saldırmak isteyip, uçuşur vaziyette olmak. 2. Sevinerek, tepinen kuş ...” (Barçın, CAT. 2013, 3: neşeli hareket etmek. 33). 2. Kabararak yükselmek, çoğalarak barpaŋdat- (барпаңдат-) ett. büyümek. “Cüröktön bir saamga barpaŋda-. barpırap çıkkan ısık buusuna akıldın barpaŋdattır- (барпаңдаттыр-) ett. muzdak ilebi urdu / Kalbin bir anlığına barpaŋdat-. büyüyerek çıkan sıcak buharına aklın barpaŋdattıruu (барпаңдаттыруу) soğuk havası vurdu” (CA1. 2008: 173). mast. barpaŋdattır-. barpırat- (барпырат-) ett. barpıra- barpaŋdatuu (барпаңдатуу) mast. barpıratuu (барпыратуу) mast. barpaŋdat-. barpırat-. barpaŋdoo (барпаңдоо) mast. barpıroo (барпыроо) mast. barpıra-. barpaŋda-. barpıy- (барпый-) bk. barpay-. barpay- (барпай-) Kabarık olmak, barpıyuu (барпыюу) mast. barpıy- açılmak, yayılmak, kabarmak. “Karıya bars (барс) Pat. şabırt uguzbastan barpaygan arçanın barsagay (барсагай) Tombul, artına caşındı. / İhtiyar ses çıkarmadan yuvarlak, şişmiş. kabarmış ardıçın arkasına saklandı” barsay- (барсай-) Tombullaşmak, (Bahti, CAT. 2012, 3: 162). şişmek. “Buuday kalagan çiydey bolup barpayt- (барпайт-) ett. barpay- maşağı kere karış, danı da barsayıp, barpayttır- (барпайттыр-) ett. orok ötküs koyu çıktı / Buğday hasır otu barpayt. gibi başağı büyük, tahılı tombul ve orak 122

kesemes koyu çıkmış” (Toktomuşev, bartıldattıruu (бартылдаттыруу) CAT. 2013, 2: 135). mast. bartıldattır-. barsayt- (барсайт-) ett. barsay-. bartıldatuu (бартылдатуу) mast. barsaytuu (барсайтуу) mast. barsayt- bartıldat-. barsayuu (барсаюу) mast. barsay-. bartıldoo (бартылдоо) mast. bartılda- barsılda- (барсылда-) 1. Pat pat ses bartıy- (бартый-) bk. bartay-. çıkarmak. 2. Gür sesle kahkaha atmak. bartıyt- (бартыйт-) ett. bartıy-. barsıldak (барсылдак) 1. Pat pat ses bartıytuu (бартыйтуу) mast. bartıyt-. çıkaran. 2. Gürültü patırtı. bartıyuu (бартыюу) mast. bartıy-. barsıldat- (барсылдат-) ett. barsılda- batıra- (батыра-) 1. Patırdamak, patır barsıldatuu (барсылдатуу) mast. patır etmek. 2. Kütür kütür etmek. barsıldat-. batıraş- (батыраш-) işt. batıra-. barsıldoo (барсылдоо) mast. batıraşuu (батырашуу) mast. batıraş- barsılda-. batırat- (батырат-) ett. batıra-. barskan (барскан) 1. Balyoz, ağır batırattır- (батыраттыр-) ett. çekiç. “Misirdin barskanday oor batırat-. sokkusu caak talaştıra taamay tiyip, batırattıruu (батыраттыруу) mast. karşılaşı eç nerse bilbey cerde sulap batırattır-. cattı / Misir’in balyoz gibi ağır yumruğu batıratuu (батыратуу) mast. batırat- çenesine değince rakibi bayıldı” batıroo (батыроо) mast. batıra-. (Askarov, CAT. 2011, 3: 89). 2. İri, ağır baypak (байпак) Geniş, gür. topuza benzer savaş aleti. baypaŋ-baypaŋ (байпаң-байпаң) bart (барт) 1. Kart gurt. 2. Kıtır. paytak paytak. bart et- (барт эт-) 1. Kart gurt etmek. baypaŋda- (байпаңда-) Paytak paytak 2. Kıtırdamak. 3. Tepesi atmak. yürümek. bartay- (бартай-) Kabarmak, şişmek. baypaŋdat- (байпаңдат-) ett. bartayt- (бартайт-) ett. bartay-. baypaŋda-. bartaytuu (бартайтуу) mast. bartayt- baypaŋdatuu (байпаңдатуу) mast. bartayuu (бартаюу) mast. bartay-. baypaŋdat-. bart-bart (барт-барт) 1. Kalın sesle baypaŋdoo (байпаңдоо) mast. kısa kısa ses çıkarma. 2. Kıtır kıtır. baypaŋda-. bartılda- (бартылда-) 1. Kart gurt baypay- (байпай-) 1. Acele etmeden etmek. 2.Kalın sesle kısa kısa paytak paytak yürümek. 2. Kıpraşmak. seslenmek. “Ala-Bel caktan bartıldap baypayt- (байпайт-) ett. baypay-. süylöp, kars-kürs külüşüp kelatışkan... / baypayttır- (байпайттыр-) ett. Ala- Bel tarafından kalın sesle baypayt-. konuşarak, kakır kakır gülerek baypayttıruu (байпайттыруу) mast. geliyorlardı ... ” (Subanbekov, CAT. baypayttır-. 2013, 7: 17). 3. Kıtırdamak. baypaytuu (байпайтуу) mast. bartıldat- (бартылдат-) ett. bartılda- baypayt-. bartıldattır- (бартылдаттыр-) ett. baypayuu (байпаюу) mast. baypay- bartıldat-. beceŋde- (бежеңде-) 1. Büzülerek yürümek. 2. Yaltaklanmak. 123

beceŋdet- (бежеңдет-) ett. beceŋde-. ötüyordu” (Aytımbet, CAT. 2011, 9: beceŋdettir- (бежеңдеттир-) ett. 95). beceŋdet-. bezelendir- (безелендир-) ett. beceŋdettirüü (бежеңдеттирүү) mast. bezelen-. beceŋettir-. bezelendirüü (безелендирүү) mast. beceŋdettüü (бежеңдетүү) mast. bezelendir- . beceŋdet-. bezelent- (безелент-) ett. bezelen-. beceŋdöö (бежеңдөө) mast. beceŋde- bezelentüü (безелентүү) mast. becilde- (бежилде-) bk. bezilde-. bezelent-. becildet- (бежилдет-) ett. becilde-. bezelenüü (безеленүү) mast. bezelen- becildettir- (бежилдеттир-) ett. bezilde- (безилде-) 1. Soluğu becildet-. tükenircesine durup dinlenmeden becildettirüü (бежилдеттирүү) mast. konuşmak, aceleyle konuşmak. “Co- becildettir-. cok, aksakal, antpeŋiz, keregi cok, becildetüü (бежилдетүү) mast. keregi cok!-dep bezildep ciberdi / “Yo- becildet-. yok, aksakal öyle yapmayın, lazım becildöö (бежилдөө) mast. becilde-. değil, gerek yok! diye aceleyle becire- (бежире-) 1. Durmadan konuşuverdi” (Cigitov, CAT. 2011, 3: anlamsız konuşmak. “Baspaysınarbı 22). 2. Hızlı yürümek, hızlı koşmak. 3. becirebey / Çok konuşmadan yürüyün” Dört dönmek, teleş içinde çare aramak. (Ayköl, CAT. 2011, 11: 13). 2. Uzun “... sekiz balapanı bar eken, enesin uzun anlatmak. “... Ak-Moynokko çırkıratıp turup ele baarın koynuna kaçan, kaydan kelişkenin becirep aytıp salıp üygö cönöptür, ene ördök artınan berdi / ... Ak-Moynoğa ne zaman, üygö çeyin bezildep eerçip keliptir / … nerden geldiklerini uzun uzun anlattı” sekiz tane civcivi varmış, anasını (CA4. 2008: 279). bağırtarak hepsini koynuna alıp eve beciret- (бежирет-) ett. becire-. doğru gitmiş, ana ördek ise telaş içinde becirettir- (бежиреттир-) ett. beciret- çare arayarak arkasından gelmiş” becirettirüü (бежиреттирүү) mast. (Cigitov, CAT. 2011, 3: 29). becirettir-. bezildek (безилдек) 1. Teleşlı. 2. beciretüü (бежиретүү) mast. beciret- Konuşkan. 3. Bir şeyin devamlı çıkan beciröö (бежирөө) mast. becire-. sesi. bezelen- (безелен-) 1.Teleşlanmak, çok bezildet- (безилдет-) ett. bezilde-. kaygılanmak, kıvranmak. “Al obondu bezildettir- (безилдеттир-) ett. mektepte bezelenip ırdap cürdüm / O bezildet-. şarkıyı okulda teleşlanarak söylerdim” bezildettirüü (безилдеттирүү) mast. (Kazakov, CAT. 2011, 11: 46). 2. Hızlı bezildettir-. ve teleşlı telaşlı konuşmak veya hareket bezildetüü (безилдетүү) mast. etmek, uçmak, hızlı olmak. “... boz bezildet-. torgoy bıyılkı köktömdün erte bezildöö (безилдөө) mast. bezilde-. kelgendigin car salıp bezelenip, sayrap bıc-bıc (быж-быж) 1. Vıcık vıcık, cürdü / ...boz bu sene baharın kaynayınca veya mayalı bir şey kabarıp erken geldiğini duyurup, hızlıca uçup, köpürünce çıkan ses. 2. Çok kalabalık. 124

bıc-bıc et- (быж-быж эт-) 1. bıçıra- (бычыра-) parçalanmak, param Kaynamak, köpürmek. 2. Çok kalabalık parça olmak. olmak. bıçırat- (бычырат-) ett. bıçıra-. bıcı-bıcı (быжы-быжы) 1. Sayıca çok bıçıratuu (бычыратуу) mast. bıçırat- fazla olmak, kalabalık. 2. Dır dır, bıçıroo (бычыроо) mast. bıçıra-. sürekli konuşma. “Bıcı-bıcı... kıcı-kıcı... bıdı-bıdı (быды-быды) 1. Vıdı vıdı. 2. Baykuş köyöösünün meesin cep bütürdü Net anlaşılmayan hızlı konuşma. / Dır dır... car car... Zavallı kocasının bıdı-bıdı et- (быды-быды эт-) 1. Vıdı beynini yiyip bitirdi” (Kunt, CAT. vıdı etmek. 2. Hızlı ve anlaşılmaz 2011, 4: 227). konuşmak. bıcılda- (быжылда-) 1. Kaynamak, bıdılda- (быдылда-) Vıdı vıdı etmek. mayalı bir şey kabarıp köpürmek. 2. “Silerdin Çelek degen caylooŋuzdarga Çok kalabalık olmak. 3. Gevezelik samolet barat degen. Kaçan uçaarın etmek. 4. Yanmak. “Bıcıldap küygön bilsek bolobu, dep orusça bıdıldadı / büt tulkununan kapkara tütün orguştay Sizin Çelek adlı yaylanıza uçak gidiyor kötörülüp, aylananı kaptadı / Alev alev demişlerdi, ne zaman gidecek yanan bütün vücudundan simsiyah öğrenebilir miyim, diye Rusça vıdı vıdı duman çıkarak etrafını sardı” etti” (Cunuşev, CAT. 2013, 8: 75). (Mamanov, CAT. 2012, 10: 86). bıdıldat- (быдылдат-) ett. bıdılda-. bıcıldat- (быжылдат-) ett. bıcılda-. bıdıldatuu (быдылдатуу) mast. bıcıldatuu (быжылдатуу) mast. bıdıldat-. bıcıldat-. bıdıldoo (быдылдоо) mast. bıdılda-. bıcıldoo (быжылдоо) mast. bıcılda-. bıdır (быдыр) Pürtük, küçük kabarcık. bıcır (быжыр) Küçük kırışıklıklar, bıdıra- (быдыра-) Tıpır tıpır etmek buruşuklar, kıvrımlar, büklümler. bıdırat- (быдырат-) ett. bıdıra-. bıcıra- (быжыра-) 1. Çok miktarda bıdıratuu (быдыратуу) mast. bıdırat- bulunmak. “Közgö tolup, köp elester bıdır-bıdır (быдыр-быдыр) Pürtük bıcırayt / Gözün önüne gelen anılar pürtük. “... betime bıdır-bıdır birdeme çok” (Rıskulov, CAT. 2012, 3: 128). 2. cabışıp kalganday tuyuldu / ... yüzüme Küçük küçük dalgalanmak. 3. pürtük bir şeyler yapışmış gibi Cıvıldamak. “... cımıŋdagan cıldızdar hissedildi” (Azık-Çomoy, CAT. 2013, tögülgön bermettey bıcırap, alda kimge 3: 226). ayanıçtuu köz menen karaganday bıdıroo (быдыроо) mast. bıdıra-. boluşat / ... parlayan yıldızlar saçılan bıdırlan- (быдырлан-) Pürtüklenmek. inci gibi cıvıldayıp birine acıyarak bıdırlandır- (быдырландыр-) ett. bakar gibiler” (Cantöşev, CAT. 2011, bıdırlan-. 11: 107). 4. Gevezelik etmek. bıdırlandıruu (быдырландыруу) bıcırat- (быжырат-) ett. bıcıra-. mast. bıdırlandır-. bıcıratuu (быжыратуу) mast. bıcırat- bıdırlanuu (быдырлануу) mast. bıcıroo (быжыроо) mast. bıcıra-. bıdırlan-. bıçır (бычыр) Çatırt, bir şey kırılınca bıdırluu (быдырлуу) pürtüklü. çıkan ses. 125

bık-bık (бык-бык) 1.Fıkır fıkır, bir bıkşıt- (быкшыт-) ett. bıkşı- şeyin yavaşça kaynaması. 2. Çok bıkşıtuu (быкшытуу) mast. bıkşıt-. kalabalık. bıkşuu (быкшуу) mast. bıkşı- bık-bık et- (бык-бык эт-) 1. bılbıra- (былбыра-) Yumuşamak, Fıkırdamak, yavaşça kaynamak. 2. gevşemek. “... bılbıragan appak koldoru Sayıca fazla olmak. menen biliner bilinbes kaltıray sungan bıkı (быкы) bk. bık-bık. kolumdu bekem karmap, koyo berbey bıkı-çıkı (быкы-чыкы) Kalabalık, cüzümö sugalak tigildi / Yumuşacık ince detaylar. bembeyaz elleri ile benim yavaşça bıkılda- (быкылда-) 1. Kaynamak, uzaattığım titreyen ellerimi sıkıca çok miktarda bulunmak. “... cer suuga tutarak, yüzüme dimdik baktı” batpay bıkıldap ketiptir ... / ... karaya, (Mamanov, CAT. 2012, 8: 31). suya sığmayıp, çok fazla olmuş ...” bılbırak (былбырак) 1. Yumuşak, (Cigitov, CAT. 2011, 3: 29). 2. Çok gevşek. 2. Cansız, iradesiz. gülmek, kıkır kıkır gülmek. “Anar bılbırat- (былбырат-) ett. bılbıra-. andan beter kızık döörügöndö men bılbıratuu (былбыратуу) mast. ayabay bıkıldap güldüm / Anar bılbırat-. eskisinden daha beter saçmaladığında bılbıroo (былбыроо) mast. bılbıra-. ben çok güldüm” (Cigitov, CAT. 2011, bılcı- (былжы-) 1. Kötü, pis kokmak. 3: 17). 2. Çaktırmadan kötülük yapmak, bıkıldat- (быкылдат-) ett. bıkılda-. dedikodu çıkartmak. bıkıldatuu (быкылдатуу) mast. bılcır (былжыр) 1. Salgı, yosun vb. bıkıldat-. yumuşak yapışkan maddeler. “... kara bıkıldoo (быкылдоо) mast. bıkılda-. küröŋ bılcır taştarga şabıragan köbük bıkıra- (быкыра-) Kaynamak, çok cabışat / ... kahve rengi, siyah yosunlu miktarda bulunmak. taşlara köpükler gelip yapışıyordu” bıkırat- (быкырат-) ett. bıkıra-. (Aytmatov, CAT. 2013, 9: 5). 2. bıkıratuu (быкыратуу) mast. bıkırat- Ezilmiz. “... caandın suusuna mıcılıp bıkıroo (быкыроо) mast. bıkıra-. kalgan pasportu umaçka tolbos bılcır bıkıy (быкый) 1. çck. Pis, kirli. 2. togolok kagaz boluptur / ... yağmurun Zararlı davranış veya iş, kötü. suyunda kalan pasaportu avuca dolacak bıksı- (быксы-) hlk. Kötü kokmak, ezilmiş yuvaklak kağıda dönüşmüş” tütmek. (CA5. 2008: 219). 3. Saçmalık, yerli bıksıt- (быксыт-) ett. bıksı-. yersiz konuşma “Colooçularga ermek bıksıtuu (быксытуу) mast. bıksıt-. bolgon Petruhanın bu bılcırın ugup bıksuu (быксуу) mast. bıksı-. baratıp, Avdiydin oyu başka / Yolculara bıkşı- (быкшы-) Kötü kokmak, eşlik edip eğlendiren Petruha’nın tütmek. “... küyüp atkan, bıkşıgan konuşmalarını dileyerek giden Avdiy’in üylördün tütününö ıkşıy cötölüp, cürögü aklı başka yerde” (CA5. 2008: 139). tüşkön kız uçup barattı / ... yanan, tüten bılcıra- (былжыра-) 1. Cıvımak, yerli evlerin dumanından öksürerek çok yersiz konuşmak, saçmalamak. “Emi korkan kız koşarak gidiyordu” dagı mineni bılcıray baştadın / Yine (Mamanov, cAT. 2012, 10: 82). neyi saçmalamaya başladın” (Kalıkov, 126

CAT. 2013, 11: 38). 2. Yapışkan, bılçılda- (былчылда-) 1. Sırılsıklam ezilmiş, cıvık olmak. “... çıkanagına olmak, ıslanmak, vıcık vıcık. çeyin bılcıragan cara kaptap ketçü ... / “Camgırda kalıp, bılçıldap suu bolduk / ... dirseğine kadar olan yapışkan yara Yağmurda kalınca sırıl sıklam ıslandık” sarardı” (Heminguey, CAT. 2012, 10: 2. Yerler balçık, çamur olmak. “Tuyak 107). tiygen cerdin balçıgı balçıldap, kar bılcırak (былжырак) 1. Yapışkan, aralaş batkak artta çaçırap kalıp cattı / cıvık, yumuşak. 2. Cansız, iradesiz. 3. Toynak değen yerin balçığı ezilerek kar Yerli yersiz konuşan kimse. karışık çamur arkaya doğru sıçraya “Bılcıraktardın bılcıragan kebi / Yerli sıçraya kalıyordu” (CA2. 2008: 370). 3. yersiz konuşan insanların saçma sapan Ses çıkartarak yemek, çiğnemek. “... lafları” (Barçın, CAT. 2013, 3: 18). 4. polpuldagan appak naavay nandı Saçma, anlamsız. “Kaçan ırlarım cetken bılçıldata çaynagandarı, katkıra bılcırak ekenin bilip, cakşı ır cazuu külüşköndörü başımdı aylandırat / ... menin kolumdan kelbesine közüm yumuşacık, bembeyaz tandır cetkende gana demim basıldı / Ne ekmeklerini ses çıkartarak çiğnemeleri, zaman şiirlerimin saçma olduğunu kahkaha atarak gülmeleri başımı öğrendiğim, güzel şiir yazamayacağımı döndürdü” (Mamanov, CAT. 2012, 8: anladığım zaman umutum kesildi” 10). (Folkner, CAT. 2011, 3: 158). bılçıldaş- (былчылдаш-) İyice bılcırat- (былжырат-) ett. bılcıra-. dövüşmek. “Bılçıldaşsa bılçıldaşam / bılcıratuu (былжыратуу) mast. Dövüşürse dövüşürüm” (Askarov, CAT. bılcırat-. 2011, 3: 80). bılcıroo (былжыроо) mast. bılcıra-. bılçıldaşuu (былчылдашуу) mast. bılcıt- (былжыт-) ett. bılcı-. bılçıldaş-. bılcıtuu (былжытуу) mast. bılcıt-. bılçıldat- (былчылдат-) ett. bılçılda-. bılcuu (былжуу) mast. bılcı-. bılçıldatuu (былчылдатуу) mast. bılç (былч) Pat, küt “Tak oşo sayasatçı bılçıldat-. bakaŋ cakında asmandan çalçıkka bılç bılçıldoo (былчылдоо) mast. bılçılda- etip tüşöt emespi / İşte o siyasetçi bılçıra- (былчыра-) Dövülerek kurbağa çok yakında gökten balçığa pat ezilmek, parçalanmak. “... al butu diye düşer” (Abakirov, CAT. 2011, 9: menen kükürttün kutuçasın bılçırata 12). basıp aldı ... / ... o fark etmeden bılç-bılç (былч-былч) “ ... Misirdin ayağıyla kibrit kutusunu ezerek muştumu, kandayça bılç-bılç dep basıverdi” (Rayev, CAT. 2013, 1: 7) tiygenin bilbey kaldı / ... Misir’in bılçıran- (былчыран-) dnş. bılçıra- yumruğu ne şekilde pat pat vurduğunu bılçıranuu (былчырануу) mast. bilemedi” (Askarov, CAT. 2011, 9: bılçıran-. 103). bılçırat- (былчырат-) ett. bılçıra-. bılçı- (былчы-) Dövmek, parçalamak, bılçıratuu (былчыратуу) mast. ezmek. bılçırat-. bılçıgıy (былчыгый) Şişman. bılçıroo (былчыроо) mast. bılçıra-. 127

bılçıy- (былчый-) 1. Ezilmek. “... bıldırla- (былдырла-) hlk. tartçı ey butuŋdu, bılçıytıp basıp turup Mırıldanmak. alasıŋ da öçüŋ barday! / ... çek ayağını, bıldırloo (былдырлоо) mast. bıldırla- öcün varmış gibi ezerek basıp bıldıroo (былдыроо) mast. bıldıra-. duruyorsun” (Cumagulov, CAT. 2011, bılgı- (былгы-) 1. Bozularak kötü 3: 50). 2. Çok şişmanlamak. “Siz kokmak. 2. Gizlice gerçekleşmek. bılçıygan semiz adamdardın kandaydır bılgıt- (былгыт-) ett. bılgı-. may bölüp çıgararın cakşı sezip, cakşı bılgıtma (былгытма) 1. Ortalığı baamdadınız. / Siz çok şişman karıştırma. 2. Saman altından su insanların vücudundan bir çeşit yağ yürüten. çıkardığını farkettiniz” (Çehov, CAT. bılgıtuu (былгытуу) mast. bılgıt-. 2012, 10: 205). bılguu (былгуу) mast. bılgı-. bılçıyt- (былчыйт-) ett. bılçıy-. bılıguu (былыгуу) mast. bılık-. bılçıytuu (былчыйтуу) mast. bılçıyt-. bılık- (былык-) 1. Kötü kokmak. 2. bılçıyuu (былчыюу) mast. bılçıy-. Bozulmak, karışmak. bılçuu (былчуу) mast. bılçı-. bılıktır- (былыктыр-) ett. bılık-. bıldıra- (былдыра-) 1. Mırıldanmak. bılıktıruu (былыктыруу) mast. “Külümüş bolup, öz tilinde birdeme dep bılıktır-. bıldırap süylödü, kıyazı, menin bılk (былк) Pıt. sözdörümdü coldoştoruna kotorup aytıp bılk et- (былк эт-) Hareket etmek, berip catkanday köründü / yavaşça kıpırdamak. “Birok ekööbüzdön Gülümseyerek kendi dilinde bir şeyler başka adam bılk etpeyt / Fakat mırıldayıp konuşuyordu, sanki benim ikimizden başka kimse kıpırdamıyor” dediklerimi arkadaşlarına çeviriyormuş (Cantöşev, CAT. 2011, 12: 101). gibiydi” (Şolohov, CAT. 2011, 4: 30). bılk-bılk (былк-былк) Kımıldamak, 2. Şırıldamak “Oŋ cagın dele bıldırayt // seğirmek, bıngıl bıngıl, pıt pıt. “... Sol cagın dele bıldırayt // Baladay bal il bıtügüy közdörü iynenin teşigindey bulaktar / Sağ taraftan şırıldar // Sol caltıldap, bırıştuu peşenesini etteri bılk- Taraftan şıldırar // Bal dilli çocuk gibi bılk uçtu, titireŋdep ketti / ... çekik kaynaklar” (BS, 1952: 15). gözleri iğnenn deliği gibi ufaktan bıldırak (былдырак) 1. Net parlayıp, alnındaki derisi seğirerek konuşamayan kimse. 2. Net titreyiverdi” (Mamanov, CAT. 2012, duyulmayan “Artıkça tişi tüşkön karı- 10: 77). kartaŋdın namaz okuşu bötönçö bılkılda- (былкылда-) 1. Hafifçe şumduktuu, kızıktuu, tabışmaktuu, seğirmek, atmak. “Bılkıldagan kara sırduu bıldırak / Özellikle dişleri tumşugu menen kök kaşka suunun salkın dökülmüş yaşlı insanların namaz cıtın iskep, bet maŋdayındagı kılarken net duyulmayan sesleri çok kubuluştarga sonurkay karadı / Hafifçe enteresan, çok ilginç” (TS. 1988: 38) seğiren siyah burnu ile suyun serin bıldırat- (былдырат-) ett. bıldıra-. kokusu alıp, karşıdaki nesnelere baktı” bıldıratuu (былдыратуу) mast. (Cigitov, CAT. 2011, 6: 94). 2. Yavaşça bıldırat-. kıpırdamak, yavaş hareket etmek. “Çal parustu bılkıldatpay baylap, ruldu 128

bekitti / İhtiyar yelkeni kıpırdatmadan bılpıyuu (былпыюу) mast. bılpıy-. bağlayıp, direksiyonu kilitledi” bıltıgıy (былтыгый) 1. Çok koyu. 2. (Heminguey, CAT. 2012, 10: 144). 3. Şişman, kilolu. Yumuşamak, bıngıldamak. “Mukay ata bıltıy- (былтый-) 1. Koyulaşmak. 2. bata berip, bılkıldagan ısık nandın Şişmanlaşmak. çetinen üzüp, oozuna saldı / Mukay bıltıyt- (былтыйт-) ett. bıltıy-. dede dua ederek, yumuşacık sıcak bıltıytuu (былтыйтуу) mast. bıltıyt- ekmeğin kenarından koparıp, ağzına bıltıyuu (былтыюу) mast. bıltıy-. attı” (Abdiyeva, CAT. 2010, 12: 28). bır (быр) 1. Pır, kuş kanadının bılkıldak (былкылдак) 1. Yumuşak. çıkardığı ses. 2. Burnunu çektiği zaman 2. Hafifçe seğiren. 3. Yavaş hareket çıkan ses. eden. bırbıgıy (бырбыгый) Pat burun. bılkıldaş- (былкылдаш-) işt. bılkılda- bırbık (бырбык) Pat burun bılkıldaşuu (былкылдашуу) mast. bırbıkta- (бырбыкта-) Yüzünü bılkıldaş-. buruşturup burnunu çekerek ağlamak. bılkıldat- (былкылдат-) ett. bılkılda- bırbıktat- (бырбыктат-) ett. bırbıkta- bılkıldatuu (былкылдатуу) mast. bırbıktatuu (бырбыктатуу) mast. bılkıldat-. bırbktat-. bılkıldoo (былкылдоо) mast. bılkılda- bırbıktoo (бырбыктоо) mast. bılkıy- (былкый-) Şişmanlamak. bırbıkta-. bılkıyt- (былкыйт-) ett. bılkıy-. bırbıŋ (бырбың) Her zaman ağlayacak bılkıytuu (былкыйтуу) mast. bılkıyt- gibi yüzünü, burnunu buruşturan insan. bılkıyuu (былкыюу) mast. bılkıy-. bırbıŋ et- (бырбың эт-) Burnunu bılk-sılk (былк-сылк) Bıngıl bıngıl. buruşturmak. “Enesi da kudu uşu kızına okşop uzun bırbıŋda- (бырбыңда-) bk. bırbıŋ et- tuurası birdey, bassa-tursa açıgan bırbıŋdat- (бырбыңдат-) ett. kamırday bılk-sılk etken etkeel bolçu / bırbıŋda-. Anası da aynı kızı gibi, eni boyu belli bırbıŋdatuu (бырбыңдатуу) mast. olmayan, oturup kalkarsa mayalı hamur bırbıŋdat-. gibi bıngıl bıngıl olan etli biriydi” bırbıŋdoo (бырбыңдоо) mast. (Osmonaliyev, CAT. 2013, 9: 188). bırbıŋda-. bılp et- (былп эт-) Bıngıldamak. bırbıy- (бырбый-) 1. Yüzünü, burnunu bılp-bılp (былп-былп) Bıngıl bıngıl buruşturmak. 2. Eğik, yamuk olmak. “... bılpılda- (былпылда-) Bıngıldamak. cumuşçular aş içken tabaktar da bılpıldat- (былпылдат-) ett. bılpılda-. bırbıyıp erip ketiptir / ... işçilerin yemek bılpıldatuu (былпылдатуу) mast. yediği tabaklar da eriyerek yamulmuş” bılpıldat-. (Kazakov, CAT. 2011, 10: 16). bılpıldoo (былпылдоо) mast. bılpılda- bırbıyt- (бырбыйт-) ett. bırbıy-. bılpıy- (былпый-) 1. Yumuşamak. 2. bırbıytuu (бырбыйтуу) mast. bırbıyt- Şişmanlamak. bırbıyuu (бырбыюу) mast. bırbıy-. bılpıygan (былпыйган) Yumuşak. bırcık (быржык) Buruşuk, kırışık. bılpıyt- (былпыйт-) ett. bılpıy-. bırcıy- (быржый-) Buruşmak, bılpıytuu (былпыйтуу) mast. bılpıyt- kırışmak. 129

bırcıyt- (быржыйт-) ett. bırcıy-. uyutmazdı” (Tsveyg, CAT. 2012, 8: bırcıytuu (быржыйтуу) mast. bırcıyt- 97). bırcıyuu (быржыюу) mast. bırcıy-. bırıŋ-bırıŋ (бырың-бырың) Burun bırça-bırça (бырча-бырча) Parça çekince çıkan ses. parça. “Apam şorduunun azap tartkanın bırıŋda- (бырыңда-) 1. Burnunu körgön sayın cürögüm bırça-bırça çekerek ağlamak. 2. Mızmızlanmak. tilinet / Zavallı annemin eziyet çektiğini bırıŋdat- (бырыңдат-) ett. bırıŋda- her gördüğümde kalbim dilim dilim bırıŋdatuu (бырыңдатуу) mast. dilinir” (Akunova, CAT: 2013, 4: 55). bırıŋdat-. bırçala- (бырчала-) Parçalara bırıŋdoo (бырыңдоо) mast. bırıŋda- ayırmak. “Cürögü bırçalanıp bırk-bırk (бырк-бырк) Yavaşça catkanday cigittin oylu oturganın kördü. fıkırdayarak kaynamak. / Kalbi parçalanıyormuş gibi bırkılda- (быркылда-) Yavaşça delikanlının düşünceli oturduğunu fıkırdayarak kaynamak. gördü” (Askarov, CAT. 2011, 3: 87). bırkıldat- (быркылдат-) ett. bırkılda- bırçalaş- (бырчалаш-) işt. bırçala-. bırkıldatuu (быркылдатуу) mast. bırçalaşuu (бырчалашуу) mast. bırkıldat-. bırçalaş-. bırkıldoo (быркылдоо) mast. bırçalat- (бырчалат-) ett. bırçala-. bırkılda-. bırçalatuu (бырчалатуу) mast. bırkıra- (быркыра-) Param parça bırçalat-. olmak, ufalanmak. “Bırkırap sıngan bırçaloo (бырчалоо) mast. bırçala-. aynektin teşiginen baş bagıp karasa, bırç-bırç (бырч-бырч) bk. bırça- uçkuçtun belinen tömön cagı kabinanın bırça. astında kıpçılıp kalıptır / Paramparça bırılda- (бырылда-) 1. Fışıldamak, kırılan camın deliğinden bakarak burun çekince çıkan ses, burnu akmak. pilotun belden aşağı kabine sıkışmış 2. Burnunu çekerek ağlamak. 3. olarak gördü” (Bahti, CAT. 2012, 3: Mırlamak. “Menin koltugumda bırıldap 165). targıl mışık uktaçu. / Boz kedi benim bırkıran- (быркыран-) dnş. bırkıra- koltuğumda uyurdu” (Toktomuşev, bırkıranuu (быркырануу) mast. CAT. 2011, 2: 113). bırkıran-. bırıldak (бырылдак) Devamlı bırkırat- (быркырат-) ett. bırkıra- burnunu çeken kimse. bırkırattır- (быркыраттыр-) ett. bırıldat- (бырылдат-) ett. bırılda-. bırkırat-. bırıldatuu (бырылдатуу) mast. bırkırattıruu (быркыраттыруу) bırıldat-. mast. bırkırattır-. bırıldoo (бырылдоо) mast. bırılda- bırkıratuu (быркыратуу) mast. bırın-çırın (бырын-чырын) bırkırat-. Paramparça. “... idiş-ayaktarın bırın bırkıroo (быркыроо) mast. bırkıra- çırın sındırıp, üy içine baka-şaka salıp, bırp (бырп) Pır. bizge tünküsün uyku berüüçü emes /... bırpılda- (бырпылда-) 1. Pır pır tabak çanakları paramparça kırarak, etmek. 2. Burnunu çekerek ağlamak. evde gürültü kopartarak geceleri bizi bırpıldat- (bırpıldat-) ett. bırpılda-. 130

bırpıldatuu (бырпылдатуу) mast. bışakta- (бышакта-) İç çekerek, için bırpıldat- için ağlamak. “Emi cöö ketebizbi,- dep bırpıldoo (бырпылдоо) mast. ayalım bışaktap ıylap iydi / Şimdi yaya bırpılda- . olarak mı gideceğiz diye içini çekerek bırpıra- (бырпыра-) 1. Pır pır etmk, ağlayıverdi” (Cetigen, CAT. 2012, 3: çırpınmak, kanat çırpmak. 2. Dağılmak. 77). Ufalanmak. bışaktat- (бышактат-) ett. bışakta-. bırpırat- (бырпырат-) ett. bırpıra-. bışaktatuu (бышактатуу) mast. bırpıratuu (бырпыратуу) mast. bışaktat-. bırpırat-. bışaktoo (бышактоо) mast. bışakta-. bırpıroo (бырпыроо) mast. bırpıra-. bışaŋ-bışaŋ (бышың-бышаң) bk. bırr (бырр) 1. Burnunu çekince çıkan bışak-bışak. ses. 2. Aksırmada çıkan ses. bışaŋda- (бышаңда-) bk. bışakta- bırs (бырс) 1. Aniden gülünce çıkan “Kezegi kelgende kabinet açılıp, andan kısa süreli ses. “Men adegende taŋırkay arıkçıray, ak cuumal ayal bışaŋdap kalıp, anan çıday albay bırs külüp çıktı. / Sara gelince odanın kapısı açıldı, ciberdim / Ben önce şaşırıp sonra ordan zayıfça, beyaz tenli bayan dayanamayıp gülüverdim” (Cigitov, ağlayarak çıktı” (Osmonkulov, CAT. CAT. 2011, 3: 17). 2. Çıt. 2011, 2: 27). bırsılda- (бырсылда-) Çatırdamak. bışaŋdat- (бышаңдат-) ett. bışaŋda- bırsıldat- (бырсылдат-) ett. bırsılda- bışaŋdatuu (бышаңдатуу) mast. bırsıldatuu (бырсылдатуу) mast. bışaŋdat-. bırsıldat- bışaŋdoo (бышаңдоо) mast. bışaŋda-. bırsıldoo (бырсылдоо) mast. bırsılda- bış-bış (быш-быш) nefes alıp verirken bırt (бырт) Çat. çıkan ses. bırt-bırt (бырт-бырт) 1. Kütür kütür. bışılda- (бышылда-) 1. Burnundan sık 2. Çıtır çıtır. sık solumak, soluk soluğa kalmak. bırtıgıy (быртыгый) Kısa, küçük ve “Tışkı üydön bışıldagan ün çıktı / tombul. Koridordan sık sık soluyan sesler geldi” bırtılda- (быртылда-) Kütür kütür (Magavin, CAT. 2011, 3: 127). 2. Fışş etmek. diye çıkan ses, tüpten çıkan gaz sesi, bıtıldat- (быртылдат-) ett. bırtılda-. tren sesi vb. “Saamga anın ünü ugulbay bırtıldatuu (быртылдатуу) mast. kaldı, gazdın bışıldaganı uguldu. / Bir bırtıldat-. anlığına onun sesi kesildi, gazın bırtıldoo (бытылдоо) mast. bırtılda- fışıldayan sesi duyuldu” (Aliabbas, bırtıy-(быртый-) Kısa, küçük. tombul CAT. 2013, 1: 147). olmak. bışıldat- (бышылдат-) ett. bışılda-. bırtıyt- (быртыйт-) ett. bırtıy-. bışıldatuu (бышылдатуу) mast. bırtıytuu (быртыйтуу) mast. bırtıyt- bışıldat-. bırtıyuu (быртыюу) mast. bırtıy-. bışıldoo (бышылдоо) mast. bışılda-. bış (быш) Nefes alınca çıkan ses. bışkır- (бышкыр-) Tıksırmak, hafifçe bışak-bışak (бышак-бышак) İçin çin aksırmak. “Murduna süt kirip ketti ağlarken çıkan ses. okşoyt, büt denesi menen silkine 131

bışkırınıp, calanıp-calanıp koydu / salonları karışık bir şekilde kurulmuş” Galiba burnuna süt kaçtı, bütün (Toktomuşev, CAT. 2012, 6: 211). vücuduyla silkinerek aksırıp arkasından bıtıgıy (бытыгый) Minicik ve sevimli. yalandı” (Cigitov, CAT. 2011, 3: 6). 2. bıtıra- (бытыра-) Saçılmak, dağılmak, Aniden gülüvermek. karışık duruma gelmek. “Bıtıratıp bışkırık (бышкырык) 1. Tıksırma, cazılgan baraktardı ulam-ulam aksırma. “ ... attardın anda-snda karmalap, ulam-ulma okuy beret bışkırığı, tuyaktardın düp-düp etken rahattanıp / Karışık bir şekilde yazılan dooşu kızuu kepti koştop baratkansıdı / sayfalara tekrar tekrar dokunup, tekrar ... sanki atların arada bir tıksırması, tekrar okur” (Karimov, CAT. 2011, 6: ayakların pat pat sesi, güzel sohbete 39). eşlik ediyordu” (Barçın, CAT. 2013, 3: bıtırandı (бытыранды) Dağınık, 20). 2. Aniden gülme. karışık, düzensiz, parçalanmış, kırık. “... bışkırın- (бышкырын-) dnş. bışkır-. bıtırandı atçandar ... / ... düzensiz atlı bışkırınuu (бышкырынуу) mast. askerlerler” (Puşkin, CAT. 2013, 10: bışkırın-. 110). bışkırt- (бышкырт-) ett. bışkır-. bıtırat- (бытырат-) ett. bıtıra-. bışkırtuu (бышкыртуу) mast. bışkırt- bıtıratuu (бытыратуу) mast. bıtırat-. bışkıruu (бышкыруу) mast. bışkır-. bıtıroo (бытырoo) mast. bıtıra-. bışmıy- (бышмый) bk. mışmıy-. bıtıy- (бытый-) Minicik, sevimli, tatlı bışmıyt- (бышмыйт-) ett. bışmıyt-. olmak. “Olçoygon kırkınçı ötükkö bışmıytuu (бышмыйтуу) mast. bıtıygan kara saptuu botinka bışmıyt-. karaandatpadı / Kocaman, kırk beden bışmıyuu- (бышмыюу-) mast. bışmıy- çizmeyi, minicik siyah saplı bot bışş (бышш) 1. Uyurken çıkan ses. 2. yaklaştırmadı” (Cusubaliyev, CAT. Balondan çıkan havanın sesi. 2012, 5: 99). bıştay- (быштай-) Sarışın olmak, bıtıyt- (бытыйт-) ett. bıtıy-. sapsarı görünmek. bıtıytuu (бытыйтуу) mast. bıtıyt-. bıştayt- (быштайт-) ett. bıştay-. bıtıyuu (бытыюу) mast. bıtıy-. bıştaytuu (быштайтуу) mast. bıştayt- bıtmıgıy (бытмыгый) Aşırı koyu, bıştayuu (быштаюу) mast. bıştay-. bulaşkan. bıt-çıt (быт-чыт) Altüst, dağınık, bıtmıy- (бытмый-) Aşırı koyu ve param parça, karişik. “Tiginde coolugu bulaşkan olmak. bıt-çıt tıtılıp, tüyünçöktögülörü ireetsiz bıtmıyt- (бытмыйт) ett. bıtmıy-. çaçılıp catat / İlerde başörtüsü bıtmıytuu (бытмыйтуу) mast. paramparça yırtılmış, bohçadakileri ise bıtmıyt-. saçılıp, dağılmış durumda” (Danikeyev, bıtmıyuu (бытмыюу) mast. bıtmıy-. CAT. 2012, 5: 41). bıtpıl (бытпыл) Bıldırcın sesi. bıt-çıt bol- (быт-чыт бол-) bıtpıldık (бытпылдык) Bıldırcın sesi. bıtı-çıtı (быты-чыты) bk. bıt-çıt “... bıtpıldıkta- (бытпылдыкта-) koridor, galereyaları da kıyma-çiyme, Bıldırcın ötmek. bıtı-çıtı kruluptur / ... Koridor ve bıtpıldıktat- (бытпылдыктат-) ett. bıtpıldıkta-. 132

bıtpıldıktoo (бытпылдыктоо) mast. güldüğünde de kaymak, yağ gibi bıtpıldıkta-. erirdim” (Askarov, CAT. 2012, 8: 70) bıypıgıy (быйпыгый) bk. bıypıygan. bıytıyt- (быйтыйт-) ett. bıytıy-. bıypık (быйпык) Küçük. bıytuytuu (быйтыйтуу) mast. bıytıyt- bıypıŋda- (быйпыңда-) Burun, dudak bıytıyuu (быйтыюу) mast. bıytıy-. vb. hafifçe ve hızlı oynamak, bip (бип) Kısa ve ince çıkan sinyal sesi, kıpırdamak. korno. bıypıŋdat- (быйпыңдат-) ett. bocur (божур) Devamlı, son söylenen. bıypıŋda-. bocura- (божура-) Mırıldanarak veya bıypıŋdatuu (быйпыңдатуу) mast. yavaş sesle çok konuşmak. “Colbors bıypıŋdat-. azamattık kıldı, bir zor işke caradı,- dep bıypıŋdoo (быйпындоо) mast. atam bocuray berdi / Colborsa afferin, bıypıŋda-. iyi iş çıkarttı diye kısık sesle bıypıy- (быйпый-) Küçücük olmak, konuşuyordu” (Cigitov, CAT. 2011, 3: küçülmek. 15). bıypıygan (быйпыйган) Küçücük. bocurak (божурак) Çok konuşan. “Bakıraygan kara közdör, çiyilgendey, bocuraş- (божураш-) işt. bocura-. terilgendey kaştarga caraşa bocuraştır- (божураштыр-) ett. botonukunday uzun kirpikter, cupcuka bocuraş-. erinder, bıypıygan murun oy-o-oy, söz bocuraştıruu (божураштыруу) mast. cetpeyt aytuuga / Patlak gözler, bocuraşır- çizilmiş, alınmış gibi kaşlara yakışır bocuraşuu (божурашуу) mast. potuğunki gibi uzun kirpikler, incecik bocuraş-. dudaklar, küçücük burun oo-oo bocurat- (божурат-) ett. bocura-. anlatmaya kelime yetmez” (Mamanov, bocurattır- (божураттыр-) ett. CAT. 2012, 8: 4). bocurat-. bıypıyt- (быйпыйт-) ett. bıypıy-. bocurattıruu (божураттыруу) mast. bıypıytuu (быйпыйтуу) mast. bocurattır-. bıypıyt-. bocuratuu (божуратуу) mast. bıypıyuu (быйпыюу) mast. bıypıy-. bocurat-. bıytıy- (быйтый-) Küçük ve sevimli bocuroo (божуроо) mast. bocura-. olmak. “... bir-eki mertebe bıytıygan bodur (бодур) Düz olmayan, pürüzlü kolun sozup, enesinin közündögü mölt bodurakay (бодуракай) Pürüzlü. akkan caşın da aarçısa kerek / ... bir kaç boduray- (бодурай-) Pürüzlü olmak. kere küçücük elini uzatarak anasının bodurayt- (бодурайт-) ett. boduray-. gözündeki yaşları da silmişti” (Çerik, boduraytuu (бодурайтуу) mast. CAT. 2012, 3: 31). bodurayt-. bıytıygan (быйтыйган) Küçücük. bodurayuu (бодураюу) mast. “Bıytıygan koldoru betime tiyse denem boduray-. cırgap, külsö kaymak mayday eriy tüşçü bokçoŋ-bokçoŋ (бокчоң-бокчоң) elem / Küçücük elleri ile yüzüme Badi badi. dokununca bütün vücudum mutlu olur, bokçoŋdo- (бокчоңдо-) Badi badi yürümek. 133

bokçoŋdoo (бокчоңдоо) mast. bolçoy- (болчой-) Kocaman, iri yarı bokçoŋdo-. görünmek. bokçoŋdot- (бокчоңдот-) ett. bolçoyt- (болчойт-) ett. bolçoy-. bokçoŋdo-. bolçoytuu (болчойтуу) mast. bolçoyt-. bokçoŋdotuu (бокчоңдотуу) mast. bolçoyuu (болчоюу) mast. bolçoy-. bokçoŋdot-. bolk (болк) Korkunca, heyecanlanınca bokçoy- (бокчой-) Tıknaz ve kısa yüreği hop etme. “Cürögü bolk etip boylu gözükmek. agayının da ışkı tüşö baştaganın içinen bokçoyt- (бокчойт-) ett. bokçoy- sızıp oylodu / Yüregi hop ederek bokçoytuu (бокчойтуу) mast. hocasının da ona ilgi duymaya bokçoyt-. başladığını düşündü” (Karimov, CAT. bokçoyuu (бокчоюу) mast. bokçoy-. 2011, 6: 38). bolbur (болбур) Zayıf, dayanıksız, bolk-bolk (болк-болк) Korkudan iradesiz. veya heyecandan kalbi hızlı atma, bolbura- (болбура-) Cansızca iradesiz duracakmış gibi çarpma. hareket etmek, gevşemek. “Cooş srı bolk dey tüş- (болк дей түш-) Aniden bala ele bolburagan / Sakin, sessiz, hop etmek, Ansızın korkmak, sarışın, iradesiz hareket eden çocuktu” telaşlanmak, “Cürögüm bolk dey tüştü. / (Düyşeyev, CAT. 2011, 4: 78). Kalbim hop etti” (Usubaliyev, CAT. bolburagan (болбураган) bk. Bolbur. 2012, 10: 7). bolburak (болбурак) bk. bolbur. bolkoy- (болкой-) Büyük, iri, kaba bolburat- (болбурат-) ett. bolbura-. görünmek. bolburatuu (болбуратуу) mast. bolkoyt- (болкойт-) ett. bolkoy-. bolburat-. bolkoytuu (болкойтуу) mast. bolkoyt- bolburoo (болбуроо) mast. bolbura-. bolkoyuu (болкоюу) mast. bolkoy-. bolcoy- (болжой-) Kabarmak, şişmek. bolkulda- (болкулда-) 1. Korkudan bolcoyt- (болжойт-) ett. bolcoy-. veya heyecandan kalbi hızlı atmak. “Bul bolcoytuu (болжойтуу) mast. bolcoyt- ar bir Kırgızdın mildeti! – dep balpılay, bolcoyuu (болжоюу) mast. bolcoy-. bolkulday sözün uladı / Bu her Kırgızın bolçoŋ-bolçoŋ (болчоң-болчоң) İri vazifesi diye heyecanlanarak lafına yarı insanın sallana sallana kabaca devam etti” (Ray, CAT. 2013, 2: 204). yürümesi. 2. Gülmekten veya ağlamaktan bolçoŋdo- (болчоңдо-) İri birinin katılmak. kabaca yürümesi. bolkuldat- (болкулдат-) ett. bolçoŋdoo (болчоңдоо) mast. bolkulda-. bolçoŋdo-. bolkuldattır- (болкулдаттыр-) ett. bolçoŋdot- (болчоңдот-) ett. bolkuldat-. bolçoŋdo-. bolkuldattıruu (болкулдаттыруу) bolçoŋdotuu (болчоңдотуу) mast. mast. bolkuldattır-. bolçoŋdot-. bolkuldatuu (болкулдатуу) mast. bolçoŋdoo (болчоңдоо) mast. bolkuldat-. bolçoŋdo-. bolkuldoo (болкулдоо) mast. bolkulda-. 134

bolok-bolok (болок-болок) bk. bolk- boltogoyluk (болтогойлук) bolk. Tombulluk. bolokto- (болокто-) 1.Hüngür hüngür boltoŋ-boltoŋ (болтоң-болтоң) ağlamak. 2. Ter içinde kalmak. Tombul tombul. boloktoo (болоктоо) mast. bolokto-. boltoŋdo- (болтоңдо-) Tombul tombul boloktot-(болоктот-) ett. bolokto-. hareket etmek. boloktotuu (болоктотуу) mast. boltoŋdoo (болтоңдоо) mast. boloktot-. boltoŋdo-. bolpogoy (болпогой) Tombul. “... boltoŋdot- (болтоңдот-) ett. boltoŋdo- betinen nuru tögülgön bolpogoy bala / boltoŋdotuu (болтоңдотуу) mast. ... yüzünde nur parlayan tombul çocuk” boltoŋdot-. (TS. 1988: 329). boltoy- (болтой-) Tombullaşmak. bolpok (болпок) bk. bolpoŋ. “Kelin şaşkalaktap boltoygon balanı bolpoŋ (болпоң) Tombul ve hareketsiz kaynatasının koluna salıp bere koydu / olan.. Gelin aceleyle tombul çocuğu kayın bolpoŋ-bolpoŋ (болпоң-болпоң) babasının eline verdi” (Kadırova, CAT. Tombul tombul 2011, 2: 52). bolpoŋdo- (болпоңдо-) Tombul birinin boltoyt- (болтойт-) ett. boltoy-. yürüyüşü. boltoytuu (болтойтуу) mast. boltoyt- bolpoŋdoo (болпоңдоо) mast. boltoyuu (болтоюу) mast. boltoy. bolpoŋdo-. bopoŋ-bopoŋ (бопоң-бопоң) Badi bolpoŋdot- (болпоңдот-) ett. badi. bolpoŋdo-. bopoŋdo- (бопоңдо-) Badi badi bolpoŋdotuu (болпоңдотуу) mast. yürümek. bolpoŋdot-. bopoŋdoo (бопоңдоо) mast. bopoŋdo- bolpoy- (болпой-) Tombul ve sakin bopoy- (бопой-) Sakin sessiz olmak. olmak. “...bolpoygon maŋıroo cüzdörü, bopoyt- (бопойт) ett. bopoy-. işenimdüü karagan közdörü, karanday bopoytuu (бопойтуу) mast. bopoyt-. bala boydon ekendikterine kübö bopoyuu (бопоюу) mast. bopoy-. bolgonsuyt / Tombul sakin yüzleri, bor (бор) Şakır. güvenerek bakan gözleri hala çocuk borbogoy (борбогой) Kabarık, şişkin. olduklarına şahitlik eder gibiler” borboy- (борбой-) Kabarmak, şişmek. (Cusubaliyev, CAT. 2012, 5: 92). borboyt- (борбойт-) ett. borboy-. bolpoygon (болпойгон) Tombul ve borboytuu (борбойтуу) mast. sakin. “Maŋdayı cıldızday carık borboyt-. bolpoygon süykümdüü bala boldu / borboyuu (борбоюу) mast. borboy-. Yüzü yıldız gibi parlak sakin ve hoş bir borcok-borcok (боржок-боржок) çocuk oldu” (Pasaŋova, CAT. 2013, 5: Köpür köpür köpüren. 76). borcokto- (боржокто-) Köpürmek. bolpoyt- (болпойт-) ett. bolpoy-. borcoktoo (боржоктоо) mast. bolpoytuu (болпойтуу) mast. bolpoyt- borcokto-. bolpoyuu (болпоюу) mast. bolpoy-. borcoktot- (боржоктот-) ett. boltogoy (болтогой) Tombul, dolgun borcokto-. 135

borcoktotuu (боржоктотуу) mast. bopuldoo (борпулдоо) mast. borcoktot-. borpulda-. bork-bork (борк-борк) Fokur fokur. bors-bors (борс-борс) 1. Köpek borkulda- (боркулда-) Fokur fokur havlayınca kısa ve keskin çıkan ses. kaynamak. “... ortogo dastorkon cayıp, “Calgız tüp alma taraptan ittin bors- cez samoorlardu borkuldatıp kaynatıp bors ürgönü uguldu / Elma ağacı koygon eken / ... ortaya sofra kurup, tarafından köpeğin havlayan sesi bakır semaverleri fokur fokur duyuldu” (Karayev, CAT. 2011, 4: kaynatmışlar” (CA7. 2008: 56). 144). 2. İnsan gülünce çıkan ses. “... borkuldat- (боркулдат-) ett. köbürök maktap iygensin go – dep bors- borkulda-. bors külüp caktırgan cayı bar ele / ... borkuldatuu (боркулдатуу) mast. biraz fazla övmüşsün galiba diye borkuldat-. gülerek hoşlanmışlığı vardı” borkuldoo (боркулдоо) mast. (Ömürkanov, CAT. 2012, 4: 42). borkulda-. borsogoy (борсогой) Şişman, tombul. borokto- (борокто-) Fokur fokur borsoŋdo- (борсоңдо-) Tombul tombul kaynamak. “... kazanda boroktop hareket etmek. birdemenin eti aynap catat / ... Kazanda borsoŋdoo (борсоңдоо) mast. fokurdayarak bir şeyin ei kaynamakta” borsoŋdo-. (TK. 1998: 256). borsoŋdot- (борсоңдот-) ett. boroktoo (бороктоо) mast. borkto-. borsoŋdo-. boroktot- (бороктот-) ett. borokto-. borsoŋdotuu (борсоңдотуу) mast. boroktotuu (бороктотуу) mast. borsoŋdot-. boroktot-. borsoy- (борсой-) 1. Tombul, şişman borpoŋ (борпоң) 1. Yumuşak. “... olmak. “Ayaldın aldında ımırkay bala cılaŋaylak tamandarının izderin borpoŋ uktap catat, kudu enesine okşop, topurak üstünö kaltırıp, saparın ulanttı / balanın beti da borsoyup kıpkızıl / ... yalın ayak tabanlarının izlerini Kadının dizlerinde bebek uyuyordu, yumuşak toprak üstüne bırakarak, aynı anasınınki gibi bebeğin yüzü de yoluna devam etti” (Ali, CAT. 2011, 2: tombul ve kırmızı” (Gorkıy, CAT. 178). 2. Naif, dayanıksız. 2013, 4: 134). 2. Kabarmak, şişmek “... borpulda- (борпулда-) 1.Yumuşak tamırları borsoyup kööp çıktı / olmak. “Borpuldagan ak topuraktı damarları kabararak şişmeye başladı” keçip, tabıttı kötörgöndördün artında (Rayev, CAT. 2013, 2: 69) cazuuçular baratışat / Yumuşacık ak borsoyt- (борсойт-) ett. borsoy-. toprağa basarak tabutu taşıyanların borsoytuu (борсойтуу) mast. borsoyt- arkasından yazarlar geliyor” borsoyuu (борсоюу) mast. borsoy-. (Tölömüşev, CAT. 2011, 9: 198). 2. borsu- (борсу-) Kokmak, kokuşmak. Naif olmak, dayanıksız olmak. “... borsugan kapustanın, kök dattın, borpuldat- (борпулдат-) ett. murundu kıçıştırgan kıçkıl dagı borpulda-. birdemenin cıtı siŋgen ımırttan borpuldatuu (борпулдатуу) mast. körünböyt / ... kokuşan lahananın, küf, borpuldat-. rutubetin ve burnu kaşındıran ekşi başka 136

bir şeyin daha kokusu sinmiş, alaca boypoŋdotuu (бойпоңдотуу) mast. karanlıkta gözükmüyor” (Gorkiy, CAT. boypoŋdot- . 2013, 4. 143). boypoy- (бойпой-) Sakin, sessiz borsulda- (борсулда-) 1. Kahkahayla olmak. gülmek. “Kenceşti borsuldatıp bir boypoyt- (бойпойт-) ett. boypoy-. güldürçüdöy / Kençeş’i kahkaha boypoytuu (бойпойтуу) mast. attırarak güldürecek gibi” (CA5. 2008: boypoyt-. 372). 2. Kesik sesle havlamak. “Şart boypoyuu (бойпоюу) mast. boypoy- öydö turup, borsuldap ürüp ciberdi / boytogoy (бойтогой) Küçük, narin ve Hemen ayağa kalkarak kesik sesle güzel görünen, sevimli, hoş. havlayıverd” (Cakıpov, CAT. 2011, 7: boytoŋ-boytoŋ (бойтоң-бойтоң) bk. 185). boypoŋ-boypoŋ. borsuldat- (борсулдат-) ett. borsulda- boytoŋdo- (бойтоңдо-) Küçük borsuldatuu (борсулдатуу) mast. adımlarla koşmak. “Baş çaykabay borsuldat-. boytoŋdoy eerçip kelattı / Hayır borsuldoo (борсулдоо) mast. demeden küçük adımlarla beni takip borsulda-. ediyordu” (Abdiyeva, CAT. 2010, 12: borsut- (борсут-) ett. borsu-. 31). borsutuu (борсутуу) mast. borsut-. boytoŋdoo (бойтоңдоо) mast. borsuu (борсуу) mast. borsu-. boytoŋdo-. bort (борт) Çat, sert bir şeyin çıkardığı boytoŋdot- (бойтоңдот-) ett. ses. boytoŋdo-. borulda- (борулда-) Fokur fokur boytoŋdotuu (бойтоңдотуу) mast. etmek. boytoŋdot-. boruldat- (борулдат-) ett. borulda-. boytoy- (бойтоюу) Küçük, sevimli ve boruldatuu (борулдатуу) mast. sempatik görünümlü. boruldat-. boytoyt- (бойтойт-) ett. boytoy-. boruldoo (борулдоо) mast. borulda-. boytoytuu (бойтойтуу) mast. boytoyt- botoy- (ботой-) Tombul ve şirin boytoyuu (бойтоюу) mast. boytoy-. gözükmek. böcöktö- (бөжөктө-) Yaltaklanmak. botoyt- (ботойт-) ett. botoy-. böcöktöö (бөжөктөө) mast. böcöktö- botoytuu (ботойтуу) mast. botoyt-. böcöktöt- (бөжөктөт-) ett. böcöktö- botoyuu (ботоюу) mast. botoy-. böcöktötüü (бөжөктөтүү) mast. boypoŋ-boypoŋ (бойпоң-бойпоң) böcöktöt-. Minik minik adımlarla. böcöŋ-böcöŋ (бөжөң-бөжөң) Eğilerek boypoŋdo- (бойпоңдо-) 1. Minik hızlı yürüme. minik adımlarla yürümek veya koşmak. böcöŋdö- (бөжөңдө-) Büzülerek 2. Yaranmak, yaltaklanmak. yürümek, eğilip bükülmek. “... apasının boypoŋdoo (бойпоңдоо) mast. cetelegen kolun bekem mıkçıp, boypoŋdo-. unçukpay böcöŋdöp teŋ katar kadam boypoŋdot- (бойпоңдот-) ett. şiltep kele berdi / ... annesinin elini boypoŋdo-. sımsıkı tutup ses çıkarmadan eğile büküle onunla aynı anda adım atarak 137

geliyordu” (Kazakbayev, CAT. 2011, 4: bindirerek daha da yere yaklaşıp 45). kamburlaşan değirmencinin eşi böcöŋdöö (бөжөңдөө) mast. böcöŋdö- uzaklardan bağırarak geliyordu” böcöŋdöt- (бөжөңдөт-) ett. böcöŋdö-. (Seytaliyev, CAT. 2012, 3: 118). böcöŋdötüü (бөжөңдөтүү) mast. bökçöyt- (бөкчөйт-) ett. bökçöy-. böcöŋdöt-. bökçöytüü (бөкчөйтүү) mast. böcöy- (бөжөй-) Büzülmek, küçülmek. bökçöyt-. böcöyt- (бөжөйт-) ett. böcöy-. bökçöyüü (бөкчөйүү) mast. bökçöy-. böcöytüü (бөжөйтүү) mast. böcöyt-. bölp-bölp (бөлп-бөлп) Cansız ve böcöyüü (бөжөйүү) mast. böcöy-. sallana sallana yürümek. böcüldö- (бөжүлдө-) 1. Koşmak. 2. Dır bölpüldö- (бөлпүлдө-) Cansız ve dır etmek. sallana sallana yürümek, hareket etmek. böcüldöö (бөжүлдөө) mast. böcüldö-. bölpüldöö (бөлпүлдөө) mast. böcüldöt- (бөжүлдөт-) ett. böcüldö-. bölpüldö-. böcüldötüü (бөжүлдөтүү) mast. bölpüldöt- (бөлпүлдөт-) ett. böcüldöt-. bölpüldö-. böcürö- (бөжүрө-) 1. Eğilerek yavaş bölpüldötüü (бөлпүлдөтүү) mast. hareket etmek, eğilip bükülmek. 2. bölpüldöt-. Günahsız, suçsuz, küçük, savunmasız bölt (бөлт) Pıt. “... cetim kozuday böcürögön üç bala / bölt-bölt (бөлт-бөлт) Pıt pıt. “Caak yetim kuzu gibi savunmasız küçük üç akırındap calpak bolup barattı. eki köz çocuk” (Rıskul, CAT. 2013, 4:132). çekçeyip... ulam çekçeyip... çekçeyip... böcüröö (бөжүрөө) mast. böcürö-. sırtka bölt bölt çıga tüştü... / Çenesi böcüröt- (бөжүрөт-) ett. böcürö-. yavaşça yassılaşıyordu. İki gözü böcürötüü (бөжүрөтүү) mast. belerip... daha da belerip... daha da böcüröt-. artıp... sonunda pıt pıt yerinden bökçögöy (бөкчөгөй) Kambur, çıkıverdi” (TK. 1998: 116). eğilmiş. bökçöŋ-bökçöŋ (бөкчөң-бөкчөң) böltögöy (бөлтөгөй) 1. Kabarık, Kambur kambur. çıkıntı. bökçöŋdö- (бөкчөңдө-) Kambur böltök (бөлтөк) 1. Kabarık. 2. Timsek. kambur yürümek, eğilerek yürümek. 3. İyice karışmamış olan bir şeyde bökçöŋdöö (бөкчөңдөө) mast. topak. bökçöŋdö-. böltök-böltök (бөлтөк-болтөк) Topak bökçöŋdöt- (бөкчөңдөт-) ett. topak. bökçöŋdö-. böltöy- (бөлтөй-) Kabarmak, şişmek. bökçöŋdötüü (бөкчөңдөтүү) mast. “... alkımındagı kokosun böltöytö bökçöŋdöt-. cutunup-cutunup aldı / ... boğazındaki bökçöy- (бөкчөй-) Kamburlaşmak. “... gırtlak kemiğini şişirerek yutkundu” conuna neberesin kondurup, ogo beter (Berdiyev, CAT. 2012, 11: 46). cerge cakın eŋkeyip bökçöygön böltöygön (бөлтөйгөн) Kabarık. tegirmençinin kempiri alıstan ele böltöyt- (бөлтөйт-) ett. böltöy-. çaŋırıp kelattı / ... sırtına torununu böltöytüü (бөлтөйтүү) mast. böltöyt-. 138

böltöyüü (бөлтөйүү) mast. böltöy-. böypöŋdöp kalçu / O, o kadar etkili börsögöy (бөрсөгөй) Kabarık, insandı ki bizim ciddi yöneticimiz bile sişmanca. onu görünce yaltaklanmaya başlardı” börsöy- (бөрсөй-) Kabarmak. “Totu (Şaydullayeva, CAT. 2012, 11: 25). tegiz tişterin körsötö, börsöygön böypöŋdöö (бөйпөңдөө) mast. erinderin aça cark ete külüp ciberdi / böypöŋdö-. Totu dümdüz dişlerini göstererek, böypöŋdöt- (бөйпөңдөт-) ett. kabarık dudaklarını açarak gülüverdi” böypöŋdö-. (Karatal, CAT. 2013, 2: 44). böypöŋdöttür- (бөйпөңдөттүр-) ett. börsöyt- (бөрсөйт-) ett. börsöy- böypöŋdöt-. börsöytüü (бөрсөйтүү) mast. börsöyt- böypöŋdöttürüü (бөйпөңдөттүрүү) börsöyüü (бөрсөйүү) mast. börsöy-. mast. böypöŋdöttür-. böypök-böypök (бөйпөк-бөйпөк) böypöŋdötüü (бөйпөңдөтүү) mast. Ufak ufak adımlarla. böypöŋdöt-. böypöktö- (бөйпөктө-) 1.Ufak ufak böypöy- (бөйпөй-) bk. boypoy-. adımlarla yürümek. 2. Yaltaklanmak. böypöyt- (бөйпөйт-) ett. böypöy-. böypöktöö (бөйпөктөө) mast. böypöytüü (бөйпөйттүү) mast. böypöktö-. böypöyt-. böypöktöt- (бөйпөктөт-) ett. böypöyüü (бөйпөйүү) mast. böypöy-. böypöktö-. böytögöy (бөйтөгөй) Tombul ve tatlı. böypöktötüü (бөйпөктөтүү) mast. böytöŋdö- (бөйтөңдө-) Ufak adımlarla böypöktöt-. yürümek, paytak paytak. “Kantemirdi böypölöŋdö- (бөйпөлөңдө-) bk. körüp böytöŋdöp kelip etegine carmaştı böypöktö-. / Kantemir’i görünce paytak paytak böypölöŋdöö (бөйпөлөңдөө) mast. yürüyerek gelip bacağına yapıştı” böypölöŋdö-. (Usenov, CAT. 2011, 8: 129). böypölöŋdöt- (бөйпөлөңдөт-) ett. böytöŋdöö (бөйтөңдөө) mast. böypölöŋdö-. böytöŋdö- böypölöŋdötüü (бөйпөлөңдөтүү) böytöŋdöt- (бөйтөңдөт-) ett. mast. böypölöŋdöt-. böytöŋdö- böypöŋ-böypöŋ (бөйпөң-бөйпөң) bk. böytöŋdötüü (бөйтөңдөтүү) mast. böypök-böypök. böytöŋdöt- böypöŋdö- (бөйпөңдө-) 1. Ufak ufak böytöy- (бөйтөй-) Tatlı, şirin adımlarla yürümek, koşmak. “Keçee ele görünmek. “Azır uşu bir kezdegi kızının cürçü eleŋ go böypöŋdöp, agaylap böytöygön koldoru menen çiymelep artıbızdan kalbay eerçip / Daha dün tartkan söröttörünö ünsüz tigildi / İşte ufak ufak adımlarla peşimizi şimdi, bir zamanlar kızının tatlı, küçük bırakmayıp “hocam hocam” diye elleriyle çizmiş resimlerine sessizce gezerdin” (Usubaliyev, CAT. 2011, 9: dikilerek bakıyordu” (Kalıkov, CAT. 55). 2. Yaltaklanmak, korkmak, 2013, 11: 35). yalakalık etmek. “Al uşunçalık böytöygön (бөйтөйгөн) bk. böytögöy. taasirdüü adam ele, bizdin kaarduu böytöyt- (бөйтөйт-) ett. böytöy-. brigat da anın közün körgöndö böytöytüü (бөйтөйтүү) mast. böytöyt- 139

böytöyüü (бөйтөйүү) mast. böytöy-. bukcuyt- (букжуйт-) ett. bukcuy- buçuk (бучук) 1. Küt burun, küçük bukcuytuu (букжуйтуу) mast. burun. “Menin elden emnem kem eken? bukcuyt-. murdum buçuk, közüm kıyşık beken? / bukcuyuu (букжуюу) mast. bukcuy-. Benim başkalardan ne gibi eksikliğim bukulda- (букулда-) 1. “Buk buk” varmış? burnum küt, közüm şaşı diye ses çıkartmak. 2. Hıçkırmak. mıymış?” (CA2. 2008: 130). bukuldat- (букулдат-) ett. bukulda-. buçuy- (бучуй-) Küçük görünmek. bukuldatuu (букулдатуу) mast. buçuyt- (бучуйт-) ett. buçuy-. bukuldat-. buçuyuu (бучуюу) mast. buçuy-. bukuldoo (букулдоо) mast. bukulda-. budur (будур) Tepe, çıkık, kabarık. bukuy- (букуй-) Surat asmak, buduray- (будурай-) Pürtüklü olmak. somurtmak. “coldoştoru biri bukuydu, budurayuu (будураюу) mast. biri karcaydı ... / yoldaşlarının biri surat buduray-. astı, biri zayıfladı...” (TS. 1988: 76). bugcuŋda- (бугжуңда-) Sinirli bukuyt- (букуйт-) ett. bukuy-. kabarmak, öfkesi kabarmak. bukuytuu (букуйтуу) mast. bukuyt-. “Budurdan çurkap baratsa // bukuyuu (букуюу) mast. bukuy-. Bugcuŋdap ne bir irisi / Tepeden bulak (булак) Bir şeyin veya birisinin koşarak giderse // Hiç biri öfkelenmez” zıplayarak hızlı hareket etmesi. (BS. 1952: 211). bulaŋ (булаң) bk. bulak. bugcuŋdat- (бугжуңдат-) ett. bulaŋda- (булаңда-) Hızla görünüp bugcuŋda-. kaybolmak, dalgalanmak. “Zoŋkoygon bugcuŋdatuu (бугжуңдатуу) mast. kerneyden kök tütün bulaŋdayt / bugcuŋdat-. Kocaman borudan mavimsi duman bugcuŋdoo (бугжуңдоо) mast. dalgalanarak çıkmakta” (Kerimov, bugcuŋda-. CAT. 2012, 5: 8). bukcuŋda- (букжуңда-) bk. bulaŋdat- (булаңдат-) ett. bulaŋda-. bugcuŋda- bulaŋdatuu (булаңдатуу) mast. bukcuŋdat- (букжуңдат-) ett. bulaŋdat-. bukcuŋda-. bulaŋdoo (булаңдоо) mast. bulaŋda- bukcuŋdatuu (букжуңдатуу) mast. bulay- (булай-) 1. Ucu biraz bukcuŋdat-. görünmek, gözükmek. “... kara buluttar bukcuŋdoo (букжуңдоо) mast. eskirgen cuurkandın kebezindey bulayıp bukcuŋda-. üzülüp, tıtılıp cok boldu / ... kara bukcuy- (букжуй-) 1. Sinirli bulutlar eskimiş yorganın pamukları görünmek. 2. Kalın, iri olmak. gibi ucundan çıkarak, koparak, “Arıktagan cana kanı kaçkan yırtılarak kayboldu” (Krimbayev, CAT. kumsarıŋkı ireŋi bukcuygan coon 2011, 2: 61). 2. Belli olmak, açığa moynuna karaganda ötö ele kiçinekey çıkmak. “Kalıydın işi tekşerilip sotko körünöt / Zayıflamış ve kanı azalarak keterde coldoşu arızın kayra almakçı beyazlamış yüzü kalın boynuna göre bolot birok iştegen cerinen da cegeni çok küçük kalmış” (London, CAT. bulayıp kalıp, tört cılga kesilip 2013, 11: 127). türmögöö ketet / Kalıydın işi kontrol 140

edilip mahkemeye gideceği zaman Çeşitli vadilerden aşagı doğru kendi arkadaşı şikayetini geri alacak olur yönünde akan su sürekli şarıldayıp ancak çalıştığı yerden de para yediği torgay gibi hoş ses çıkarmakta” belli olunca dört yıla hapishane cezası (Aytimbet, CAT. 2011, 8: 3). alır” (Akmatov, CAT. 2012, 4: 117). buldurat- (булдурат-) ett. buldura-. bulayt- (булайт-) ett. bulay-. bulduratuu (булдуратуу) mast. bulayttır- (булайттыр-) ett. bulayt-. buldurat-. bulayttıruu (булайттыруу) mast. bulduroo (булдуроо) mast. buldura-. bulayttır- buldurtta- (булдуртта-) Çetrefil dille bulaytuu (булайтуу) mast. bulayt- konuşmak. bulayuu (булаюу) mast. bulay- buldurttat- (булдурттат-) ett. bulçuŋda- (булчуңда-) Ağzını buldurtta-. doldurup ses çıkararak çiğnemek, buldurttoo (булдурттоо) mast. şapırdatmak. buldurtta-. bulçuŋdat- (булчуңдат-) ett. buldurukta- (булдурукта-) Anlamsız bulçuŋda-. bir dille konuşmak, açık, net olmamak. bulçuŋdatuu (булчуңдатуу) mast. “Ksanf bulduruktap emne süylop bulçuŋdat-. catkanın bilbeyt / Ksanf anlamsızca bulçuŋdoo (булчуңдоо) mast. konuşarak ne söylediğini bilmiyor” bulçuŋda-. (Ezop, CAT. 2011, 8: 218) bulçuguy (булчугуй) Kabarık, şişmiş, bulduruktat- (булдуруктат-) ett. tombul. buldurukta-. bulçuy- (булчуй-) Kabarmak, şişmek. bulduruktatuu (булдуруктатуу) “... aşıp ketse eki stakanı ele suusun mast. bulduruktat-. kandırat, kalganı eki uurttu bulduruktoo (булдуруктоо) mast. bulçuytkanga gana carayt / ... çok buldurukta- . olursa iki bardak suyu kana kana içersin bulk- (булк-) 1. Silkmek, kuvvetle geri kalanı sadece iki yanağı şişirmeye sallamak, sarsmak. “Al ötüktü kolumdan yarar” (Prişvin, CAT. 2012, 3: 214). bulkup culup aldı / O çizmeyi elimden bulçuyt- (булчуйт-) ett. bulçuy-. kuvvetle yolarak aldı” (Şolohov, CAT. bulçuytuu (булчуйтуу) mast bulçuyt-. 2011, 4: 21). 2. Bir şeyi şiddetle bulçuyuu (булчуюу) mast. bulçuy-. çekmek. “Irıldap katuu bulkkanda buldur (булдур) 1. Açık ve net tamaktan kan çırgadı / Hırlayıp sertçe olmayan. 2. Peltek. çekince damagından kan fışkırdı” buldura- (булдура-) Peltekleşmek, g (Osmonkulov, CAT. 2011, 2: 30). 3. Kalp şiddetli çarpmak. “Cürögü emnegedir dagı bir colu bulka sogup, büt denesin korkuu sezimi eelep aldı / Kalbi nedense bir kere daha şiddetli aysı koktulardan kulagan möl bulak atarak bütün vücudunu korku bastı” tömön karay bülk-bülk agıp, özünün (Ahmatov, CAT. 2011, 4: 253). kıyma-çiyme nugunda tınımsız buldurap, torgoydoy cagım ün katat / 141

bulk et- (булк эт-) 1. “Bulk” diye ses zayıfı şişmanlatır, şişmanı zayıflatır” çıkarmak. 2. Sert konuşmak, çıkışmak. (TS. 1988: 555). 2. Somurtmak. 3. Kıpırdamak, hareket etmek. “Bayake ündöböy bulkuya karandı. bulk-bulk (булк-булк) “bulk bulk” Közdörü kantalap, açuusu töspölün diye çıkan ses. köptürüp keletkanı baykaldı / Bayake bulkuguy (булкугуй) Şişman, tombul, sessizce somurtarak bakındı. Gözleri iri yarı. kızarıp, siniri suratını vurmaya başladı” bulkulda- (булкулда-) 1. Silkildemek, (TS. 1988: 302). sarsmak, sert davranmak. bulkuyt- (булкуйт-) ett. bulkuy-. ... attardı bulkuldata ketençiktetip, bulkuytuu (булкуйтуу) mast. arabaga koşo baştadı / ... atları bulkuyt-. sarsarak, ürküterek at arabasına bulkuyuu (булкуюу) mast. bulkuy-. bağlamaya başladı” (CA1. 2008: 212). bult (булт) Aniden hızlı şekilde yapılan 2. Öfkelenmek, küsmek, kızmak, hareketi belirtmek için kullanılır, somurtarak hareket etmek. “... kıpırdama, hareketlilik. bügündön tartıp, bul üydö menin izim bult et- (булт эт-) Kıpırdamak, aniden, da kalbayt!-dep bulkuldap çıgıp ketet / çabucak, hızlı bir şekilde ortaya çıkmak ... bugün itibariyle bu evde benim izim veya ortadan kaybolmak. “İt toktono da olmaz diye kızarak çıkıp gider” albay, cıt çıkkan cakka bet aldı, (Ezop, CAT. 2011, 8: 210). düpkürdön birdeme bult etip, sereŋ- bulkuldat- (булкулдат-) ett. sereŋ kaçıp cönödü / Köpek duramayıp bulkulda-. kokunun geldiği tarafa doğru yöneldi; bulkuldatuu (булкулдатуу) mast. çalılıktan birşey kıpırdayıp, zıplaya bulkuldat-. zıplaya kaçıp gitti” (Cigitov, CAT. bulkuldoo (булкулдоо) mast. 2011, 6: 90). bulkulda-. bult koy- (булт кой-) Fırlamak, bulkun- (булкун-) dnş. bulk- birdenbire hızla çıkmak, ayrılmak. Deprenmek, tüm gücüyle kurtulmaya bultakta- (бултакта-) 1. Sallanmak. çalışmak, ileri atılmak. “ ... arsıldap “Oŋgo solgo bultaktagan kuyrugu tak ürüp, körüngöndün karaanına bulkuna kattı / Sağa sola sallanan kuyruğunu beret / sürekli havlayıp, deprenerek dimdik yapıp donakaldı” (Osmonkulov, herkese saldırmaya çalışır” CAT. 2011, 2: 30). 2. Yan çizmek, (Osmonkulov, CAT. 2011, 2: 28) kaçınmak, kıvırmak, uydurup söylemek. bulkunt- (булкунт-) ett. bulkun-. bultaktat- (бултактат-) ett. butakta- bulkuntuu (булкунтуу) mast. bulunt-. bultaktatuu (бултактатуу) mast. bulkunuu (булкунуу) mast. bulkun-. bultaktat-. bulkuş- (булкуш-) işt. bulk-. bultaktoo (бултактоо) mast. bultakta- bulkut- (булкут-) ett. bulk-. bultaŋda- (бултаңда-) bk. bultakta-. bulkutuu (булкутуу) mast. bulkut-. “Ayrıkça, ıldıy tüşkön cerlerde prisep bulkuy- (булкуй-) 1. Tombul ve bultaŋdap coldon çettep, maşineni da şişman olmak. “Akçanın azgırıgı coldon taydırıp, ubara kıla berdi / uşunçalık deysiŋ: Arıktı bulkuytat, Ayrıca aşağı eğilimli yerlerde arkadaki semizdi tırtıytat / Paranın gücü öyle ki, yük vagonu sallanarak yoldan çıkıp 142

arabayı da kaydırarak zahmetler verdi” bultuŋda- (бултуңда-) bk. bultukta-. (CA1. 2008: 308). “Berkilerdin attarınan karala ögüz bultaŋdat- (бултаңдат-) ett. çoçudu – baş berbey bultuŋdap / bultaŋda-. Öbürkülerin atlarından ala öküz bultaŋdatuu (бултаңдатуу) mast. korkarak yeride duramayıp bultaŋdat-. kıpırdıyordu” (TS. 1988: 19). bultaŋdoo (бултаңдоо) mast. bultuŋdaş (бултуңдаш) işt. bultuŋda bultaŋda-. bultuŋdaşuu (бултуңдашуу) mast. bultay- (бултай-) 1. Dışarıya doğru bultuŋdaş-. çıkmak, şişmek, kabarmak. “... kıpkızıl bultuŋdat- (бултуңдат-) ett. tilin bultayta bolor-bolbos akaktap, bultuŋda-. maga ınanımduu akıyıp turuptur / ... bultuŋdatuu (бултуңдатуу) mast. Kıpkırmızı dilini çıkararak, soluk bultuŋdat-. soluğa nefes alıp, bana güvenerek bultuŋdoo (бултуңдоо) mast. bakıyormuş” (Cigitov, CAT. 2011, 3: bultuŋda-. 13). bultuy- (бултуй-) 1. Surat asmak, bultayt- (бултайт-) ett. bultay-. küsmek. “Biröö zordop kelip sürötkö bultaytuu (бултайтуу) mast. bultayt-. tüşürgönsüp bultuyup turgan neme – bultayuu (бултаюу) mast. bultay-. uşul makalanın aftoru / Biri zorla bultuguy (бултугуй) Dolgun, şişkin, getirip fotoğrafını çekmişler gibi surat tombul. “Anın cönököy bultuguy beti asan şey işte bu makallenin yazarı” özünçö suluu köründü / Onun sade, (Kazakov, CAT. 2011, 11: 65). 2. dolgun yüzü çok güzek gözüktü” Şişmek. “Men da kurutumdu şaşpay cep (Mayar, CAT. 2011, 4: 224). atam. Ali bultuygan, kultuygan bultuk (бултук) 1.Bultuk. 2. Surat çöntöktörümdü sırtından sılap koyom / asan, küsen. Ben de kurutlarımı acele etmeden bultukta- (бултукта-) 1. Sinirlenmek, yiyordum. Daha şişmiş, kabarmış halde kızmak. 2. Kabarık bir şey sallanmak, olan ceplerimi dışardan okşuyordum” kıpırdamak, yerinde duramamak. (Kerimov, CAT. 2012, 5: 17). bultuktat- (бултуктат-) ett. bultukta-. bultuyt- (бултуйт-) ett. bultuy-. bultuktatuu (бултуктатуу) mast. bultuytuu (бултуйтуу) mast. bultuyt- bultuktat-. bultuyuu (бултуюу) mast. bultuy-. bultuktoo (бултуктоо) mast. bup (буп) Şişeden tıpayı çıkarınca bultukta-. çıkan ses. bultulda- (бултулда-) bk. bultukta-. bur (бур) Buram buram, duman veya bultuldat- (бултулдат-) ett. bultulda-. her koku etkili bir biçimde yayılması. bultuldatuu (бултулдатуу) mast. bur et- (бур эт-) Etkili bir şekilde bultuldat-. kokmak. “Başı cazdıkka tiyer zamat bultuldoo (бултулдоо) mast. bultulda- bayagı cagımduu cıt murduna bur-r etti bultuŋ et- (бултуң эт-) Suratını asmak, / Kafası yastığa dokunur dokunmaz o kızmak. hoş koku burnuna geldi” (Karimov, bultuŋ-bultuŋ (бултуң-бултуң) CAT. 2011, 6: 29). Bıngıl bıngıl. 143

buraŋ-buraŋ et- (бураң-бураң эт-) burcuŋda- (буржуңда-) Gerginleşmek, Eğilip bükülmek. sinirli davranmak. buraŋda- (бураңда-) 1. Eğilip burcuŋdat- (буржуңдат-) ett. bükülerek yürümek, zorlanmak. “Kara burcuŋda-. kaşka argımaktın kirpiginden ter burcuŋdatuu (буржуңдатуу) mast. tamçılap, üstündögü korgoşun salmak burcuŋdat-. ulam oorlop baratkansıp, noyup, bir burcuŋdoo (буржуңдоо) mast. orunda tura albay buraŋday berdi / burcuŋda-. Kara lekeli atın kirpiğinden ter burcuy- (буржуй-) Bodurlaşmak, damlayıp üzerindeki ağır yük daha da kalınlaşmak. “... capıs bolgonu menen ağırlaşıyormuş gibi yerinde duramayıp moynu döŋgöçtöy coon, eki iyni da zorlanıyordu” (TK. 1988: 207). 2. bulçuŋdarı da burcuyat / ... kısa olsa da Sallanmak, süzülmek, oynamak. “... boynu kütük gibi kalın, iki omzu da, kızıl balıktar cılt-cılt sekirip, kayra kasları da kalın” (Askarov, CAT. 2011, suuga çulp-çulp etip tüşüp, cem talaşıp, 3: 102). köl tübündö buraŋdaşıp, oynop, coylop burcuyt- (буржуйт-) ett. burcuy-. cürüşkön / ... kırmızı balıklar parlayarak burcuytuu (буржуйтуу) mast. zıplayıp çıkıp, geri cup cup diye suya burcuyt-. girip, yem arayıp gölün dibinde oynayıp burcuyuu (буржуюу) mast. burcuy-. duruyorlardı” (TK. 1998: 436). burda- (бурда-) 1. Kapmak, buraŋdat- (бураңдат-) ett. buraŋda- yakalamak. “... çoŋ sakal kişi Danildi buraŋadatuu (бураңдатуу) mast. burday karmap, biyik tepkiçten ıldıy buraŋdat-. katuu iterip ciberdi / ... sakalı gür adam buraŋdoo (бураңдоо) mast. buraŋda- Danil’i yakalayarak yüksek burbuŋda- (бурбуңда-) Dudak merdivenden aşağı doğru itiriverdi” sarkıtmak, somurtmak. (TK. 1990: 289). 2. Acele acele ağzına burbuŋdoo (бурбуңдоо) mast. büyük lokmalar tıkıştırmak. “Erteŋ burbuŋda-. menen bir sındırım nandı bir piala burbuy- (бурбуй-) Dudağını büzmek. ayran menen şaşa-buşa burdap alat da burbuyt- (бурбуйт-) ett. burbuy-. sırtka cügürüp çıgat / Sabahleyin bir burbuytuu (бурбуйтуу) mast. dilim ekmek ile bir kase yoğurdu burbuyt-. aceleyle ağızına tıkıştırır ve dışarıya burbuyuu (бурбуюу) mast. burbuy-. koşarak gider” (CA3. 2008: 93). burcuk (буржук) Bodur, pürtük. burdaş- (бурдаш-) işt. burda-. “Burcuk bet, şadıluu kol, karmasa burdaşuu (бурдашуу) mast. burdaş-. kapkan tiştegendey karmayt antseda sırt burdat- (бурдат-) ett. burda-. kebetesi közgö tüşümdüü / Yüzü burdatuu (бурдатуу) mast. burdat-. pürtüklü, elleri uzun ve güçlü, eğer burdoo (бурдоо) mast. burda-. tutarsa kapan kapanmış gibi tutar ancak burduguu (бурдугуу) mast. burduk-. yine de dış görünüşü hoş” (CA2. 2008: burduk- (бурдук-) Yemeğe saldırmak. 12). burduktur- (бурдуктур-) ett. burduk- burcuk-burcuk (буржук-буржук) burdukturuu (бурдуктуруу) mast. Pürtük pürtük. burduktur-. 144

burk et- (бурк эт-) 1. Toz, duman, (CA2. 2008: 364). 4. Karmakarışık, ateş, buhar vb. atılarak çıkmak. “Es dağınık. “Anın oyloru burkan-şarkan alalbay aptıgıp, çekemden muzdak ter tüştü / Onun düşünceleri karmakarışık burk etti / Nefes nefese kalarak soğuk oldu” (Cusubaliyev, CAT. 2012, 6: 70). ter bastı” (İlyas uulu, CAT. 2013, 4: burk-burk (бурк-бурк) 1. Fokur 191). 2. Kalın sesle kızarak söylemek. fokur. 2. Ateş, duman vb. kıvrım kıvrım “- Sen keçiktin,- dep burk ett Beyker / yükselmek. “Caŋı ele bükülü turgan “Sen geç kaldın” dedi Beyker kızarak” kıpkızıl calın emi ortasınan cemirilip (Şeldon, CAT. 2011, 11: 129). kirip, burk-burk tütün bürküp ciberip, burkanda- (бурканда-) 1. Köpürmek, eki-üç cerinen ayrılıp öödük-söödük taşmak. 2. Öfkelenmek, kızmak. küyüp kaldı / Daha az önce bütün duran burkandan- (буркандан-) dnş. kıpkırmızı alev, şimdi ortasından burkanda-. bölünüp, kıvrım kıvrım duman burkandanuu (буркандануу) mast. yükseltip, iki üçe ayrılararak bir yukarı burkandan-. çıkıp bir aşağı inerek yanıyordu” burkandat- (буркандат-) ett. (Cigitov, CAT. 2011, 3: 14). burkanda-. burk-şark (бурк-шарк ) Fokur fokur. burkandatuu (буркандатуу) mast. burkulda- (буркулда-) 1. Deve burkandat-. böğürmek, bağırmak. “Han ordosuna burkandoo (буркандоо) mast. cetip, buuraday burkuldap kaarın töktü burkanda-. / Han otağına varınca deve gibi bağırıp burkan-şarkan (буркан-шаркан) 1. öfkelendi” (Sadıbakasov, CAT. 2011, 8: Gürleyerek. “Batış taraptagı çoŋ 103). 2. Fokur fokur kaynamak, koktudan burkan-şarkan tüşüp kök köpürmek, taşımak, fışkırmak, kaşka suu agıp catat / Batı taraftaki yükselmek. Akbar çoŋ taştekke çılap büyük vadide su gürleyerek akıyor” algan kir-keçekterin burkuldatıp cuup (Kamardinova, CAT. 2011, 12: 185). 2. atkanda, darbaza tıkıldadı / Akbar Öfkeli, kızgın. “Öltürüp, cep tınmay büyük leğene koyduğu çamaşırları bolun go akırı!- dep ayalı burkan- taşırarak, köpürterek yıkarken, dış şarkan tüşüp, cuup catkan kirin taştap kapıya vuruldu” (Egen, CAT. 2012, 9: salıp sırtka çıgıp ketti / “Sonunda 57). 3. Kütür kütür etmek, patır kütür. öldürür, yer bitirirsin artık beni” diye “... kara topuraktı burkuldatıp kaza kızarak yıkadığı çamaşırları bırakıp baştayt / ... toprağı patır kütür kazmaya dışarı çıktı” (Capiyev, CAT. 2011, 7: başlar” (CA7. 2008: 158). 4. Kaba ve 32). 3. Paldır küldür. “Kulubay bir sert konuşmak. “Betinde tırıgı bar, maalda caykalıp turgan kolhoz döödöy bolgon nayzaker burkuldap buudayına cutunup,kapkanga üşkön koydu / Yüzünde çizik izi var, dev gibi börüdöy tamırı menen culup, tepsep- mızrakçı sert ve kaba konuştu” tebelep burkan-şarkan tüşöt / Kulubay (Subanbekov, CAT. 2013, 7: 47). bir anda güzelce yetişen kolhoz burkuldat- (буркулдат-) ett. buudaylarına doğru koşarak, kapana burkulda-. sıkışmış kurt gibi kökleriyle koparıp, burkuldatuu (буркулдатуу) mast. paldır küldür üstüne basıp eziyordu” burkuldat-. 145

burkuldoo (буркулдоо) mast. burkuyuu (буркуюу) mast. burkuy-. burkulda-. burp (бурп) “Burp” diye çıkan ses. burkura- (буркура-) 1. Güzel, hoş bursuguy (бурсугуй) Tombul, şişman. kokmak. “Al ukmuşay suluulanıp, bursuy- (бурсуй-) Tombullaşmak, burkuragan atırdı sebinip keliptir / O şişmanlamak. güzelleşip süslenmiş ve hoş kokan bursuyt- (бурсуйт-) ett. bursuy-. parfümden sıkarak gemiş” (Askarov, bursuytuu (бурсуйтуу) mast. bursuyt- CAT. 2011, 3: 9). 2. Hüngür hüngür bursuyuu (бурсуюу) mast. bursuy-. ağlamak. “... sözünün ayagına çıkpay burt (бурт) “burt” diye çıkan ses. burkurap ıylap ciberdi / ... lafının burtulda- (буртулда-) 1. Kıvrım sonuna çıkamadan hüngür hüngür kıvrım yükselmek. “Küz emespi, ağlayıverdi” (Kalıkov, CAT. 2013, 11: topurak bışıp özünön özü übölönüp, 38). 3. Kıvrım kıvrım yükselmek. “... tuyk tiyse burtuldapp çaŋ çıgargan maal caŋı ele tutandıgan tamekisin burkurata da / Sonbahar işte, toprak pişerek sorup, cıldızı öçköndöy sumsayınkı kendince yumuşarıp, toynak değdiği oturdu / ... daha yeni yaktığı sigarasının zaman kıvrım kıvrım tozun yükseldiği dumanını içine çekerek, yıldızı sönmüş zaman” (Barçın, CAT. 2013, 3: 8). 2. gibi üzgün oturuyordu” (Karimov, Köpürmek, fışkırmak. “Böltürüktör da CAT. 2011, 6: 39). 4. Fokur fokur can-alı kalbay emçekti çopuldata sorup, kaynamak. “Samoordun burkuragan süttün köptügünön uurtatarınan çayınan içkile / Semaverde fokur fokur burtuldap köbük agıp cattı / Yavru kaynayan çaydan içiniz” (Barçın, CAT. kurtlar aceleyle anasını emerken sütün 2013, 3: 5). çokluğundan da ağızlarından fışkırarak burkurak (буркурак) Mis kokulu. köpükler akıyordu” (CA5. 2008: 340). burkurat- (буркурат-) ett. burkura-. 3. Ses çıkartarak aceleyle yemek. burkuratuu (буркуратуу) mast. “Baltek çuŋkurdagı uyugan kandı burkurat-. burtuldata sugunup catat / Baltek burkuroo (буркуроо) mast. burkura-. delikteki pıhtılaşmış kanı aceleyle burkuy- (буркуй-) 1. Surat asmak, yiyor” (CA3. 2008: 153). 4. Kızmak, somurtmak. “... köz ayneginin üstünön öfkelenmek. burkuya tiktep kaldı / ... gözlüğünün burtuldat- (буртулдат-) ett. burtulda- üstünden somurtarak gözlerini dikti” burtuldatuu (буртулдатуу) mast. (Sıdıkova, CAT. 2013, 5: 171). 2. Kalın, burtuldat- iri olmak. “Bulçuŋdarı burkuygan burtuldoo (буртулдоо) mast. könügüülörgö, közü cok erdikke burtulda- baştalgıç mektepterde gana maşırkanat burtuŋ-burtuŋ et- (буртуң-буртуң / Kasları kalın yapan egzersizlere эт-) Dudak sarkıtmak, somurtmak, korkusuz cesarete ta ilk okuldan küsmek. başlarlar” (Akutagava, CAT. 2011, 7: burtuŋda- (буртуңда-) Dudak 144). sarkıtmak, somurtmak. burkuyt- (буркуйт-) ett. burkuy- burtuŋdat- (буртуңдат-) ett. burkuytuu (буркуйтуу) mast. burtuŋda-. burkuyt-. 146

burtuŋdatuu (буртуңдатуу) mast. karay albadı, başın eki kolu menen burtuŋdat-. bekitip, bücüŋdöp ara korundu / ... burtuŋdoo (буртуңдоо) mast. Madıl yukarı bakamayıp, kafasını eki burtuŋda-. eliyle tutarak, küçük adımlarla kendisini burtuy- (буртуй-) 1. Kabarmak, ileriye çekerek korunuyordu” (TK. 1998: 212). dogru çıkmak. “... caak bulçuŋdarı bücüŋdöö (бүжүңдөө) mast. bücüŋdö- burtuyup, sööktüü ıraŋına özgöçö sür bücüŋdöt- (бүжүңдөт-) ett. bücüŋdö-. bergen kelbeti körgöndü sestentpey bücüŋdötüü (бүжүңдөтүү) mast. koyboyt / ... yüz kasları şişerek ileriye bücüŋdöt-. doğru çıkıp, kemikli yapısına daha bücürö- (бүжүрө-) 1. Küçük adımlarla farklı ciddiyet katan suratını görenin çok dikkatli yürümek. “Eşek araŋ tedirgin olmaması mümkün değil” bücüröp basıp baratat / Eşek dikkatlice (CA4. 2008: 421). 2. Yüzünü zar zor yürüyordu” (Cusubaliyev, CAT. buruşturmak. “Emi “uktunarbı” 2012, 6: 84). 2. Küçük olmak, degençelik kabak körsötüp, öz kişilerin küçülmek, zayıfalamak. “... kiyinki akırın sıdırıp, burtuyup tiktep aldı kündörü sırkoo çalıp öŋdön azganga an Kudayar-han / Kudayar han “duydunuz sayın bücüröp cüdöŋkü körünüp kalgan mu beni?” der gibi yüzünü buruşturarak / ... son zamanlar hastalanarak rengi adamlarını yavaşça tek tek gözden soldukça daha da küçülerek bakımsız geçirdi” (TK. 1998: 216). bir görünüm almıştı” (TK. 1990: 317). burtuyt- (буртуйт-) ett. burtuy-. 3. Yalakalık etmek. “Orus törönün burtuytuu (буртуйтуу) mast. burtuyt- aldında bücürögönü bilinbeyt, öz kadırı, burtuyuu (буртуюу) mast. burtuy-. öz salabatı özündö, pas tartpayt / Rus burulda- (бурулда-) 1. Buram buram yöneticisinin önünde yalakalık ettiği koku yayılmak. “Cıt bolso napsi kozgop yok, kendine ait itibarı, otoritesi var, hiç aşkere tattuu buruldap turdu / Koku ise kimseden çekinmiyor. (TK. 1998: 430). arzu uyandıra uyandıra aşırı tatlı 4. Korkmak çekinmek. “Abdımomun yayılıyordu” (Cigitov, CAT. 2011, 6: bek tüşünböy, kiçinekey sarı közdörü 90). 2. Kıvrım kıvrım yükselmek. “Mal dirtildep, emne coop aytarın bilbey, artınan buruldagan çaŋ asmanga ökümdardın ireŋnin surunan caltanıp kötörülüp, kök menen cer birikti da bücürödü / Abdımomun bey ne kaldı / Hayvanlar geçtikten sonra olduğunu anlayamadı, küçük sarı arkasından kıvrım kıvrım yükselen toz gözleri titreyip ne cevap vereceğini gökyüzüne yükselip, gök ile yer bilemedi, hükümdarın yüzüne vuran birleşti” (CA3. 2008: 67). öfkesinden korktu” (TK. 1998: 349). 5. buruldat- (бурулда-) ett. burulda-. baş eğmek, teslim olmak. “İshaktın buruldatuu (бурулдатуу) mast. oynook münözümedresenin suz, muzdak, buruldat-. tar kanasında erteden keçke süküt buruldoo (бурулдоо) mast. burulda-. tartıp, mudaristerge kıŋk etpey, bücüröp bücüŋ-bücüŋ (бүжүң-бүжүң) kün ötkörüügö könbödü / İshak’ın Eğilerek küçük küçük adımlarla. eğlenceli karakteri mederesenin sessiz, bücüŋdö- (бүжүңдө-) Küçük adımlarla soğuk, dar sınıflarında sabahtan akşama çok dikkatli yürümek. “... Madıl öydö kadar sessizce, öğretmenlerine karşı 147

gıkını çıkarmadan başını eğerek gün çemodandardın arasında ak topusun geçirmeye razı olmadı” (TK. 1998: közünö bas kiyip bükçüŋdöp cöröt / … 272). valizlerin arasında beyaz şapkasını bücüröŋdö- (бүжүрөңдө-) bk. gözüne kadar giyerek kambur kambur bücüŋdö-. geziyor” (Sabir, CAT. 2012, 11: 64). bücüröŋdöö (бүжүрөңдөө) mast. bükçüŋdöö (бүкчүңдөө) mast. bücüröŋdö-. bükçüŋdö-. bücüröö (бүжүрөө) mast. bücürö-. bükçüŋdöt- (бүкчүңдөт-) ett. bücüröt- (бүжүрөт-) ett. bücürö-. bükçüŋdö-. bücürötüü (бүжүрөтүү) mast. bükçüŋdötüü (бүкчүңдөтүү) mast. bücüröt-. bükçüŋdöt-. bücürüŋdöt- (бүжүрүңдөт-) ett. bükçüy- (бүкчүй-) 1. Kamurlaşmak. 2. bücüröŋdö-. Bükülmek. “Kempiri Kalıyman eköö teŋ bücürüŋdötüü (бүжүрүңдөтүү) mast. negedir bükçüyüp basışat / Karısı bücürüŋdöt-. Kalıyman’la her ikisi de nedense bücüy- (бүжүй-) Kıvrılmak, eğilip bükülerek yürürler” (Kerimov, CAT. bükülmek. “bizge karışkır bolgonu 2012, 5: 17). menen Kıdırday – Kökcalın körgöndö bükçüyt- (бүкчүйт-) ett. bükçüy-. bücüygön uruu küçük Takırbaştar / bükçüytüü (бүкчүйтүү) mast. Takırbaş ve adamları bize büyüklük bükçüyt-. tasalayıp kurt gibi gözükse de Kıdır gibi bükçüyüü (бүкчүйүү) mast. bükçüy-. büyük insanları görünce eğilip bükülen bükür (бүкүр) Kambur. “Aydaralı atuu hırsız it durumuna düşerler” (TS. 1988: bükür abışka / Aydaralı adlı kambur 208). yaşlı adam” (Talip, CAT. 2011, 9: 68). bücüyüü (бүжүйүү) mast. bücüy-. büküröküy (бүкүрөкөй) Biraz büdür (бүдүр) Küçük büdür, pürüz. kambur. “Kiyinki kezde tamagınana büdür ötpöy büküröŋ-büküröŋ (бүкүрөң- calaŋ suyukk tamak, süttögön çay içip бүкүрөң) Kambur kambur hareket kaldı / Son zamanlarda boğazından etmek. büdür geçmeyip, bir tek sıvı yemek ve büküröŋdö- (бүкүрөңдө-) Kambur sütlü çay içmeye başladı” (Sıdıkova, yürümek. CAT. 2011, 6: 123). büküröŋdöö (бүкүрөңдөө) mast. büdürököy (бүдүрөкөй) Pürtüklü. büküröŋdö-. büdüröy- (бүдүрөй-) Pürtük pürtük büküröŋdöt- (бүкүрөңдөт-) ett. olmak. “Kırgakta catkan büdüröygön büküröŋdö-. taş col ... / Düzlükte yatan pürtüklü taş büküöŋdötüü (бүкүрөңдөтүү) mast. yolu ...” (TK. 1998: 358). büküröŋdöt-. büdüröyt- (бүдүрөйт-) ett. büdüröy-. büküröy- (бүкүрөй-) bk. büküröŋdö- büdüröytüü (бүдүрөйтүү) mast. “Bavariyada cer kazıp cürüp belim da büdüröyt-. büküröydü / Bavariya’da yer kazıp bükçüŋ-bükçüŋ (бүкчүң-бүкчүң) çalışırken belim de kamburlaştı” bükçüŋdö- (бүкчүңдө-) (Şolohov,CAT. 2011, 4: 26). Kamburlaşarak hareket etmek. “... büküröyt- (бүкүрөйт-) ett. büküröy-. 148

büküröytüü (бүкүрөйтүү) mast. bültüyt- (бүлтүйт-) ett. bültüy-. büküröyt-. bültüytüü (бүлтүйтүү) mast. bültüyt- büküröyüü (бүкүрөйүү) mast. bültüyüü (бүлтүйүү) mast. bültüy-. büküröy-. bürtük (бүртүк) Pürtük. bülbül (бүлбүл) Sonük, parlaklığı az, bürtüy- (бүртүй-) Pürtüklenmek. zayıf. bürtüyt- (бүртүйт-) ett. bürtüy-. bülbüldö- (бүлбүлдө-) Sönük yanmak, bürtüytüü (бүртүйтүү) mast. bürtüyt- az parlamak. “Karaŋgıda üydün bürtüyüü (бүртүйүү) mast. bürtüy-. çatırları gana bülbüldöp körünöt / bütügüy (бүтүгүй) Küçük ve çekik göz Karanlıkta sadece az parlayan evin bütük (бүтүк) bk. bütügüy. çatıları gözüküyor” (Tolstoy, CAT. bütüŋdö- (бүтүңдө-) Gözlerini 2012, 11: 101). küçülterek bakmak. bülbüldöö (бүлбүлдөө) mast. bütüŋdöö (бүтүңдөө) mast. bütüŋdö-. bülbüldö-. bütüŋdöt- (бүтүңдөт-) ett. bütüŋdö-. bülbüldöt- (бүлбүлдөт-) ett. bütüŋdötüü (бүтүңдөтүү) mast. bülbüldö-. bütüŋdöt-. bülbüldötüü (бүлбүлдөтүү) mast. bütüy- (бүтүй-) Gözler küçülmek, bülbüldöt-. daralmak, çekik olmak. “Eki közü kıydı, bülk-bülk (бүлк-бүлк) Yumuşak bir bütüygön, murdu oroktoy, çıçaygan şeyin hafifçe titremesi, kıpırdaması. niçke muruttu amir ... / Çekik gözlü, bülk-bülk et- (бүлк-бүлк эт-) Kıpır büyük burunlu,, ince bıyıklı amir ...” kıpır kıpırdamak. bütüygön (бүтүйгөн) bk. bütügüy. bülküldö- (бүлкүлдө-) Kıpırdamak, bütüyt- (бүтүйт-) ett. bütüy-. titremek, sallanmak. “Kurç azuusun bütüytüü (бүтүйтүү) mast. bütüyt-. apakay bülküldögön alkımına matırdı / bütüyüü (бүтүйүү) mast. bütüy-. Keskin dişlerini bembeyaz titrek gırtlağına batırdı” (Osmonkulov, CAT. C 2011, 2: 30). cabıra- (жабыра-) 1. Yorulmaksızın bülküldöö (бүлкүлддөө) mast. konuşmak. “Basılbay oozu, cabırap bülküldö-. cüröt ... / Kapanmaz ağzı, ne çok bülküldöt- (бүлкүлдөт-) ett. konuşuyor... (Togolok Moldo, CAT. bülküldö-. 2013, 10: 41) 2. Artmak, çoğalmak. bülküldöttürüş (бүлкүлдөттүрүш) “Camgır caap cabırap, möndür caap is.-f. bülküldöttür-. dabırap ... / Yağmur artarak, dolu patırtı bülküldöttür- (бүлкүлдөттүр-) ett. çıkartarak yağıyor... (Karamoldoyev, bülküldöt-. 2012, 11: 193) bülküldöttürüü (бүлкүлдөттүрүү) cabırat- (жабырат-) ett. cabıra-. mast. bülküldöttür-. cabıratuu (жабыратуу) mast. cabırat- bülküldötüü (бүлкүлдөтүү) mast. cabıroo (жабыроо) mast. cabıra-. bülküldöt-. cacala- (жажала-) Savunmaya bültügüy (бүлтүгүй) Biraz şişmiş. çalışarak gereksiz yere konuşup bültüy- (бүлтүй-) Biraz şişmek, durmak, lafı uzatmak. kabarmak. cacalat- (жажалат-) ett. cacala-. 149

cacalatuu (жажалатуу) mast. cacalat- cagcay- (жагжай-) Uygunsuz biçimde cacaloo (жажалоо) mast. cacala-. büyük açılmak. “... köynögünün cakası cacılda- (жажылда-) 1. Alevlenmek. cagcayıp açık / ... gömleğinin yakası 2. Çok konuşmak. “... baldardın kulağın çok açık” (Cetigen, CAT. 2012, 3: 64). üzö çoygon acıldagan, cacıldagan cagcayt- (жагжайт-) ett. cagcay-. acaan katınga aylanasız / çocukların cagcaytuu (жагжайтуу) mast. kulağını çekerek kızan, karşınızdakiye cagcayt-. fırsat vermeden çok konuşan bir kadına cagcayuu (жагжаюу) mast. cagcay-. dönüşeceksiniz” (Çehov, CAT. 2012, cakcay- (жакжай-) bk. cagcay-. 10: 208). cakcayt- (жакжайт-) ett. cakcay-. cacıldat- (жажылдат-) ett. cacılda-. cakcaytuu (жакжайтуу) mast. cacıldatuu (жажылдатуу) mast. cakcayt-. cacıldat-. cakcayuu (жакжаюу) mast. cakcay- cacıldoo (жажылдоо) mast. cacılda-. calba-culba (жалба-жулба) Yırtık, cadıra- (жадыра-) Yüzü gülmek, delik deşik. mutlu olmak. “Eski taanıştarınday calbagay (жалбагай) Ağzı büyük. baarın cadırap tosup aldı / Eski calbur-culbur (жалбыр-жулбур) dostlarıymış gibi herkesi güler yüzle Parça parça. karşıladı” (Usubaliyev, CAT. 2011, 9: calcagay (жалжагай) bk. calbagay. 51). calcak (жалжак) Sırıtkan, ağzına cadırat- (жадырат-) ett. cadıra-. geleni söyleyen, geveze. cadıratuu (жадыратуу) mast. cadırat- calcake (жалжаке) hlk. Budala. cadıroo (жадыроо) mast. cadıra-. “Alcake kızga - calcake küyöö / Geveze cagcagay (жагжагай) Bağrı, yakası kıza budala koca” (Atasözü). açık. calcakta- (жалжакта-) Yerli yersiz cagcaŋ-cagcaŋ (жагжаң-жагжаң) sürekli sırıtarak gülmek, şaka yapmak. Bağrı, yakası açık biçimde. “... Adgey capcaş acarduu cüzün cagcaŋda- (жагжаңда-) Bağrı, yakası caynattı calcaktap, külüŋdöp:- Seni bul açık biçimde hareket etmek, övünerek, cakka kantip ciberdi? / ... Adgey genç kendini beğenerek, havalı bir şekilde yakışıklı yüzünü parlatıp, hareket etmek. “Me, andan körö ala cür gülümseyerek, sırıtarak “Seni buraya dep,- dep vinçester mıltıgın berdi. Bul nasıl gönderdiler” didi. (TS. 1988: 578). ıklaska bala ıraazı bolup, cagcaŋday calcaktaş- (жалжакташ-) işt. bastı / “Al, yanında taşı” diye vinçester calcakta-. tüfeğini verdi. Bu harekete mutlu olan calcaktaşuu (жалжакташуу) mast. çocuk havalı havalı yürüdü” (CA3. calcaktaş-. 2008: 311). calcaktat- (жалжактат-) ett. cagcaŋdat- (жагжаңдат-) ett. calcakta-. cagcaŋda-. calcaktatuu (жалжактатуу) mast. cagcaŋdatuu (жагжаңдатуу) mast. calcakta-. cagcaŋdat-. calcaktoo (жалжактоо) mast. cagcaŋdoo (жагжаңдоо) mast. calcakta-. cagcaŋda-. 150

calcal (жалжал) Parlayan, ışıldayan Botoy gülmekten kulaklarına kadar göz. “Kanteyin calcal kara köz, cürökkö varan dudaklarını toplayamayıp sanaa ilintti / Parlayan sıyah gözlü biri aceleyle kendini dışarı atar” (Abdiyeva, kalbime kaygı astı, ne yapayım” (AO1. CAT. 2010, 12: 19). 2. Yakası, bağrı 1964: 131). büyük açılmak. “... köynögünün cakası calcalakta- (жалжалакта-) Fazlasıyla calcayıp açık ... / ... gömleğinin yakası rahat olmak, kendini koyuvermek, çok açık ...” (Çetin, CAT. 2012, 8: 59). yersiz yere şaka yapmak. “Baarı maga calcayt- (жалжайт-) ett. calcay-. tükürüştübü, men da baarına calcaytuu (жалжайтуу) mast. calcayt- tükürdüm!... dep calcalaktaganı eçkimdi calcayuu (жалжаюу) mast. calcay-. ciyirkentpeyt / Herkes bana tükürdü, ben calcılda- (жалжылда-) Gözleri dolmuş de onlara tükürdüm diye konuşan yersiz vaziyette, yalvarmaklı gözlerle bakmak. konuşmaları kimseyi rahatsız etmez Uşunday aralıktan da alardın oldu” (CA6. 2008: 23). közdörünön calooruy calcıldaganı calcalaktaş- (жалжалакташ-) işt. körünüp turdu / Bu kadar uzaklıkta bile calcalakta-. onların yalvarmaklı bakışları calcalaktaşuu (жалжалакташуу) gözüküyordu” (CA6. 2008: 292). mast. calcalaktaş-. calcıldat- (жалжылдат-) ett. calcılda-. calcalaktat- (жалжалактат-) ett. calcıldatuu (жалжылдатуу) mast. calcalakta-. calcıldat-. calcalaktatuu (жалжалактатуу) mast. calcıldoo (жалжылдоо) mast. calcalaktat-. calcılda-. calcalaktoo (жалжалактоо) mast. caldıra- (жалдыра-) 1. Dalgın dalgın calcalakta-. bakmak. “Eki közüŋ caldırap, // muun- calcaŋ (жалжаң) Sürekli yerli yersiz cüünüŋ şaldırap, // sen da ötösüŋ gülen kimse. düynödön ... / İki gözün dalgın dalgın calcaŋ-calcaŋ (жалжаң-жалжаң) bk. bakarak // kas kemiğin halsiz güçsüz calcaŋ. kalarak // sen de gidersin bu dünyadan” calcaŋda- (жалжаңда-) bk. calcakta- (Tursunov, CAT. 2012, 4: 16). 2. calcaŋdaş- (жалжаңдаш-) işt. Yalvarmak. “Mektepte mugalimderge calcaŋda-. caldırap baa koyduram / Okulda calcaŋdaşuu (жалжаңдашуу) mast. öğretmenlere yalvararak not alırım” calcaŋdaş- (Akunova, CAT. 2013, 4: 50). calcaŋdat- (жалжаңдат-) ett. caldırama (жалдырама) Cansız, calcaŋda-. iradesiz, şaşkın, dalgın veya calcaŋdatuu (жалжаңдатуу) mast. sersemleşen kimse. calcaŋdat-. caldırama tiy- (жалдырама тий-) Her calcaŋdoo (жалжаңдоо) mast. hangi bir durumda harketsiz kalmak, calcaŋda-. şaşmak, sersemleşmek. calcay- (жалжай-) 1. Sevinçten, caldıramay (жалдырамай) bk. gülmekten ağzı kulaklarına varmak. caldırama. “Botoy külküdön calcaygan erdin cıya caldıraŋkı (жалдыраңкы) alabay etegın üzö basa tışka çıgat / Yalvarmaklı, acıklı 151

caldıraş- (жалдыраш-) işt. caldıra-. calpalaktat- (жалпалактат-) ett. caldıraşuu (жалдырашуу) mast. calpalakta-. caldıraş-. calpalaktatuu (жалпалактатуу) mast. caldırat- (жалдырат-) ett. caldıra-. calpalaktat-. caldıratuu (жалдыратуу) mast. calpalaktoo (жалпалактоо) mast. caldırat-. calpalakta-. caldıroo (жалдыроо) mast. caldıra-. calpalaŋda- (жалпалаңда-) bk. calma- (жалма-) Yemek, yok etmek, calpalakta-. parçalamak. “Ot tez ele cayılıp / büt calpalaŋdat- (жалпалаңдат-) ett. cıynalgan egindi calmap ketet / Ateş calpalaŋda-. hemen yayılıp, bütün toplanmış ekini calpalaŋdatuu (жалпалаңдатуу) yok eder” (Alışbayev, CAT. 2011, 2: mast. calpalaŋdat-. 209). calpalaŋdoo (жалпалаңдоо) mast. calmala- (жалмала-) Yalayıp yutmak, calpalaŋda-. silip süpürmek. “Cebesek da calpaŋ-calpaŋ (жалпаң-жалпаң) calmalamış bolup koyolu / Alçak gönüllülükle, tüm samimiyetiyle, Yemeyeceksek de yiyormuş gibi sevinerek. yapalım” (Usubaliyev, CAT. 2011, 9: calpaŋ-calpaŋ et- (жалпаң-жалпаң 51) эт-) bk. calpaŋda-. calmalan- (жалмалан-) dnş. calmala-. calpaŋda- (жалпаңда-) 1. calmalanuu (жалмалануу) mast. Alçakgönüllü, tüm samimiyetiyle calmalan-. davranmak. “Tigiler ordunan tura calmalat- (жалмалат-) ett. calmala-. kalışıp salamdaşıp, tim ele bir tuuganın calmalatuu (жалмалатуу) mast. körgöndöy calpaŋdaşat / Öbürküler calmalat- yerinden kalkarak selamlaşıp sanki öz calmaloo (жалмалоо) mast. calmala-. kardeşini görmüş gibi tüm calmaŋda- (жалмаңда-) Kıpırdamak, samimiyetiyle davranırlar” (Asakarov, dalgalanmak, haraketli olmak. “... tuuda CAT. 2011, 3: 79). 2. İyi görünmeye, acıdaardın sürötü tirüüdöy calmaŋdayt yaranmaya çalışmak. / ... bayraktaki ejderhanın resmi canlı calpaŋdat- (жалпаңдат-) ett. gibi kıpırdıyordu” (CA4. 2008: 442). calpaŋda-. calmaŋdat- (жалмаңдат-) ett. calpaŋdatuu (жалпаңдатуу) mast. calmaŋda-. calpaŋdat-. calmaŋdatuu (жалмаңдатуу) mast. calpaŋdoo (жалпаңдоо) mast. calmaŋdat-. calpaŋda-. calmaŋdoo (жалмаңдоо) mast. calpılda- (жалпылда-) 1. Aydınlık, calmaŋda-. ışık, parlaklık vb. benzer şeyler yanıp calp (жалп) Püf diye. sönmek, bir gelip bir gitmek. “A birok calpalakta- (жалпалакта-) İçten, maşineni toktotkongo ılayıgın tappay, samimi davranmak. “Calpalaktap üy- “avariyka” carıktarın calpıldata eesi // Cay suraşıp oturdu / Ev sahibi candırıp taştadı / Fakat aracı içten davranarak // hal hatır soruyordu” durduracak doğru yer bulamayıp dörtlü (BS. 1952: 169). sinyalleri yakıverdi” (Kudaybergenova, 152

CAT. 2010, 12: 184). 2. Dalgalanmak calt-calt kara- (жалт-жалт кара-) “Asabası calpıldap / Bayrağı Sürekli bakmak, bakınmak. dalgalanıp” (Togolok Moldo, CAT. 88). calt-cult (жалт-жулт) Parıl parıl, ışıl calpıldat- (жалпылдат-) ett. calpılda-. ışıl. “Üstü, içi büt ele calt-cult etet ... / calpıldatuu (жалпылдатуу) mast. Üstü, içi her tarafı parıl parıl ...” calpıldat-. (Sıdıkova, CAT. 2012, 10: 177). calpıldoo (жалпылдоо) mast. caltılda- (жалтылда-) Parlamak, calpılda-. parıldamak, ışıldamak. “Önörlüü ekeni caltak (жалтак) 1. Ürkek, korkak. 2. caltıldap oynoktogon közünön, Utangaç, çekiingen. cılmaygan caydarı cüzünön körünüp caltakta- (жалтакта-) Korkmak, turdu / yetenekli olduğu ışıldayan çekinmek, gözlerini kaçırmak. gözlerinden, gülümseyen yüzünden “Canınan ötö bergen ayalı caltaktay anlaşılıyordu” (Barçın, CAT. 2013, 3: küŋküldödü / Yanından geçen karısı 39). çekinerek bir şeyler mırıldadı” caltıldak (жалтылдак) Parlak, parıltı, (Abdiyeva, CAT. 2010, 12: 21). ışıltı. caltaktat- (жалтактат-) ett. caltakta-. caltıldat- (жалтылдат-) ett. caltılda-. caltaktatuu (жалтактатуу) mast. cıltıldattır- (жылтылдаттыр-) ett. caltaktat-. cıltıldat-. caltaktoo (жалтактоо) mast. caltakta- cıltıldattıruu (жылтылдаттыруу) caltaŋ (жалтаң) bk. caltak. “Samak mast. cıltıldattır-. eki cagın caltaŋ karap, şaşa süylödü / caltıldatuu (жалтылдатуу) mast. Samak etrafına ürkek ürkek bakarak, caltıldat-. aceleyle konuştu” (Abdiyeva, CAT. caltıldoo (жалтылдоо) mast. caltılda-. 2010, 12: 5). caltır (жалтыр) Parlak, aşırı kaygan. caltaŋda- (жалтаңда-) bk. caltakta-. “Kay birlerdin sırtı caltır, içi köŋdöy caltaŋdat- (жалтаңдат-) ett. caltaŋda- çelektey / Bazılarının dışı parlak, içi caltaŋdatuu (жалтаңдатуу) mast. teneke gibi boştur” (Emre. CAT. 2012, caltaŋdat-. 5: 123). caltaŋdoo (жалтаңдоо) mast. caltıra- (жалтыра-) Parlamak, caltaŋda-. ışıldamak. “... azık-tülüktördü caltayla- (жалтайла-) Utanamak, caltıragan taptaza stolgo ireti menen çekinmek. “Gülcamal anın közdörün koyo baştadı / ... gıda malzemelerini tike karay albay kayra özü caltayladı / parlayan masanın üstüne sırayla Gülcamal çekinerek onun gözlerinin dizmeye başladı” (Karimov, CAT. içine bakamadı” (Usenov, CAT. 2011, 2011, 6: 48). 8: 126). caltırak (жалтырак) Pırıltı, ışıltı. “... caltaylat- (жалтайлат-) ett. caltayla-. caltıraktar menen koozdop, caŋı caltaylatuu (жалтайлатуу) mast. paketterge salıp catıştı / ... pırıltılar ile caltaylat-. süsleyip, yeni poşetlere koyuyorlardı” caltayloo (жалтайлоо) mast. caltayla- (Zeynalov, CAT. 2011, 10: 205). calt-calt (жалт-жалт) Parıl parıl. caltırat- (жалтырат-) ett. caltıra-. 153

caltırattır- (жалтыраттыр-) ett. cantay- (жантай-) 1.Dirseğini yere caltırat- dayayarak yan yatmak. “... cibektüü caltırattıruu (жалтыраттыруу) mast. cabuular kaptalgan divanda cantayıp caltırattır-. catçu / ipek örtülerle örtülmüş kanepede caltıratuu (жалтыратуу) mast. yan yatardı” (Safa, CAT. 2011, 4: 234). caltırat-. 2. Eğilmek. “... coon, eski karagaylar caltıroo (жалтыроо) mast. caltıra-. cantayıp, col körsötköndöy / ... kalın, campay- (жампай-) Yassılaşmak, eski çam ağaçları eğilerek yol yayılmak gösteriyormuş gibi” (Ali, CAT. 2011, 2: campayt- (жампайт-) ett. campay-. 178). campaytuu (жампайтуу) mast. cantayınkı (жантайынкы) Eğilimli, campayt-. meyilli. campayuu (жампаюу) mast. campay-. cantayma (жантайма) Eğilimli, campıy- (жампый-) bk. campay-. meyilli. “Şamdal candırıp, cantayma campıyt- (жампыйт-) ett. campıy-. koridor arkıluu içine kiret / Şamdan campıytuu (жампыйтуу) mast. yakarak eğilimli koridor ile içeri girer” campıyt-. (Toktomuşev, CAT. 2012, 4: 213). campıyuu (жампыюу) mast. campıy-. cantayt- (жантайт-) ett. cantay-. camşıy- (жамшый-) Yamulmak. cantaytuu (жантайтуу) mast. cantayt- camşıyt- (жамшыйт-) ett. camşıy-. cantayuu (жантаюу) mast. cantay-. camşıytuu (жамшыйтуу) mast. caŋ-cuŋ (жаң-жуң) Gürültü, bağırışma camşıyt-. çağırışma. camşıyuu (жамшыюу) mast. caşıy-. capaŋda- (жапаңда-) hlk. Kısa canç- (жанч-) 1. Ezmek, ufalamak, boyluların çevik hareket etmesi. öğütmek. “Denesi katuu cançılıptır / “Kempir capaŋdagan boydon üyün Vücudu çok ezilmiş” (Kenen, CAT. közdöy cönödü / Kısa boylu yaşlı kadın 2012, 9: 73). 2. Vurmak, dövmek. çevik hareketeriyle evine doğru gitti” “Karap koysonor bolo! Balanı cançat capaŋdat- (жапаңдат-) ett. capaŋda-. emi / Engel olun, çocuğu dövecek!” capaŋdatuu (жапаңдатуу) mast. (Kalıkov, 2013, 11: 36). 3. Haşadı capaŋdat-. çıkmak, bozulmak, darmadağın olmak. capaŋdoo (жапаңдоо) mast. capaŋda- “Soguştuk, cançtık, kaganın öltürdük / capılda- (жапылда-) 1. Çevik, Savaştık, darmadağın ettik, kağanını hareketlice davranmak. “Kubanıçbek öldürdük” (Abdırazakov, CAT. 2013, eşikten capıldap kireri menen ele 11: 204) kuyruçuk aga oduraya karap özü bizden cançar (жанчар) Kırgızların eskiden suradı. – Bu – Arabanın çetki atınday savaşta ve avcılıkta kullandıkları keskin culkungan kaysı bala? / Kubanıçbek silah. çevik ve hareketli bir şekilde kapıdan cançıl- (жанчыл-) edl. canç-. girer girmez Kuyruçuk ona şaşkınca cançıluu (жанчылуу) mast. çançıl-. bakarak bize “Bu, at arabasının cançtır- (жанчтыр-) ett. canç-. kenardaki atı gibi atılan hangi çocuk?” cançtıruu (жанчтыруу) mast. cançtır- diye sordu” (TS. 1988: 361). 2. Çok, cantaŋ (жантаң) Aksak görünümlü. içten ve neşeli konuşmak. “... capıldap 154

süylöp catkanında bir sözdü eki kayra ediyormuş” (Gamzatov, CAT. 2013, 4: aytpay tek cattap alganday ugumduu 152). kebi çuburup çuburup, kulak kurçun carbaŋ (жарбаң) Geveze, gevşek kandırıp koyuuçu / ... içten ve neşeli ağızlı, ağırbaşlı olmayan. konuşurken bir kelimeyi bir daha carbaŋda- (жарбаңда-) Uslu tekrarlamayıp ezberlemiş gibi duramamak, neşeli bir şekilde sürekli dinlenmeye değer güzel sözleri akarak konuşkan ve hareketli olmak. çıkıp, kulakların duymak istediği sesti” carbaŋdaş- (жарбаңдаш-) işt. (TS. 1988: 210). carbaŋda-. capıldak (жапылдак) Geveze, carbaŋdaşuu (жарбандашуу) mast. durmadan konuşan. capıldat- (жапылдат-) ett. capılda-. carbaŋdaş-. carbaŋdat- (жарбаңдат-) ett. capıldatuu (жапылдатуу) mast. carbaŋda-. capıldat-. carbaŋdatuu (жарбаңдатуу) mast. capıldoo (жапылдоо) mast. capılda-. capşır- (жапшыр-) Çiğnemek, ezmek, carbaŋdat-. carbaŋdoo (жарбаңдоо) mast. bastırmak, yapıştırmak. “Mına emi küçtüü traktor menin kol kıymılıa baş carbaŋda-. carda- (жарда-) İlan etmek, duyurmak. iyip, kaz tamanı menen cerdi capşırta carılda- (жарылда-) Car car etmek, tepsep ketip baratat / İşte şimdi güçlü sürekli susmadan konuşmak. “ – Saga traktör benim el hareketime baş eğerek, söz berbey calgız ele carıldap catam, yeri bastırarak ezip geçmekte” (CA2. carıldap catam / Sana söz hakkı 2008: 30). vermeeden ten başıma susmadan capşırıl- (жапшырыл-) edl. capşır-. konuşuyorum, konuşuyorum” capşırıluu (жапшырылуу) mast. (Rasputin, CAT. 2012, 4: 55). capşırıl- carıldak (жарылдак) Geveze, çenesi capşırt- (жапшырт-) ett. capşır-. düşük. capşırtuu (жапшыртуу) mast. carıldaş- (жарылдаш-) işt. carılda-. capşırt-. carıldaşuu (жарылдашуу) mast. capşıruu (жапшыруу) mast. capşır-. car (жар) İlan, duyuru, bildiri haber. carıldaş-. carıldat- (жарылдат-) ett. carılda-. “Akın ırçı car aytat / Şair duyuru carıldattır- (жарылдаттыр-) ett. yapıyor” (Akıyev, CAT. 2012, 4: 97). car çakır- (жар чакыр-) İlan etmek, carıldat-. açığa vurmak, haber vermek. “Car carıldattıruu (жарылдаттыруу) mast. carıldattır-. çakıram, carandar / İlan ederim, carıldatuu (жарылдатуу) mast. vatandaş” (Baymırzayev, CAT. 2012, 6: 156). carıldat-. carıldoo (жарылдоо) mast. carılda-. car sal- (жар сал-) İlan etmek, cark (жарк) Işıl ışıl, parıl parıl. duyurmak. “... carçı azır ayantka kız “Salihtin kolundagı şakek cark dey tüştü küyöö çıgıp biyleşet dep car salıp kaldı / Salih’in parmağındaki yüzük aniden deyt /... haberci şimdi meydana gelin damat çıkıp oynacak diye ilan 155

parladı” (Abu-Bakar, CAT. 2013, 1: caypaktat- (жайпактат-) ett. 102). caypakta-. cark et- (жарк эт-) Parlamak, caypaktatuu (жайпактатуу) mast. ışıldamak. “... carık cıldızday cark etken caypaktat-. talantuu caş adam ... / ... parlak yıldız caypaktoo (жайпактоо) mast. gibi ışıldayan yetenekli genç adam ...” caypakta-. (Rıskul, CAT. 2013, 3: 136). caypaŋda- (жайпаңда-) bk. caypakta- carkılda- (жаркылда-) 1. caypaŋdat- (жайпаңдат-) ett. Aydınlanmak, parlamak, ışık saçmak. caypaŋda-. “Maşine kara coldo, aynegin küngö caypaŋdatuu (жайпаңдатуу) mast. carkıldatıp, çaŋızgıtıp kelatat / Güneş caypaŋdat-. ışığından camları parlayan araba kara caypaŋdoo (жайпаңдоо) mast. yolda toz yaparak geliyor” (Kerimov, caypaŋda-. CAT. 2012, 6: 28). 2. Neşelenmek, cebire- (жебире-) Çok konuşmak. “... morali yüksek olmak. “Calgız kızım kayradan telefondo cebiredi / ... tekrar Aynaştı carkıldap, caynap turup eldin telefonda konuşmaya devam etti” aldında toy, tamaşa menen uzatambı (Şeldon, CAT. 2011, 11: 152). dedim ele / Yalnız kızım Aynaş’ı neşeli cebireş- (жебиреш-) işt. cebire-. bir şekilde, düğün vererek gönderirim cebireşüü (жебирешүү) mast. cebireş- diyordum” (Cantöşev, CAT. 2011, 11: cebiret- (жебирет-) ett. cebire-. 100). cebiretüü (жебиретүү) mast. cebiret- carkıldak (жаркылдак) Güler yüzlü, cebiröö (жебирөө) mast. cebire-. sevecen. celbir-celbir (желбир-желбир) Dalga carkıldat- (жаркылдат-) ett. dalga. carkılda-. celbirçek (желбирчек) bk. celbirööç. carkıldatuu (жаркылдатуу) mast. celbire- (желбире-) Dalgalanmak, carkıldat-. hareketli olmak, kıpırdamak. “... carkıldoo (жаркылдоо) mast. butaktarına baylangan miŋ san türkün carkılda-. tüs çöpörök ayrındıları celge celbirep ... carkıra- (жаркыра-) bk. carkılda-. “... / ... dallarına bağlanmış binlerce çeşitli carkıragan eki çoŋ kümüş tabakka renklerdeki kumaş parçaları esintide kozunun eti tartıldı / ... parlayan iki kıpırdayıp ...” (Kerimov, CAT. 2012, 5: büyük gümüş tabakta kuzu eti geldi” 23). (Tazabekov, CAT. 2012, 5: 189). celbirek (желбирек) Dalgalı. carkırak (жаркырак) 1. Parlak, ışıltı. celbiret- (желбирет-) ett. celbire-. 2. Neşeli, keyifli. celbiretüü (желбиретүү) mast. carkırat- (жаркырат-) ett. carkıra- celbiret-. carkıratuu (жаркыратуу) mast. celbiröö (желбирөө) mast. celbire- carkırat-. celbirööç (желбирөөч) 1. Saç ya da carkıroo (жаркыроо) mast. carkıra-. boyuna takılan takı, küpe. 2. Bazı caypakta- (жайпакта-) Tüm hayvanların boyunlarının iki yanından samimiyetiyle davranmak. sarkan ve sallanan deri uzatılar. 156

celbirtte- (желбиртте-) Dalgalanmak, cepilde- (жепилде-) Saygılı ve her uçuşmak. “Şamalga celbirttegen zaman mütevazılıkla yardıma hazır tuulardın dooşu astında, çatır içinde ... olmak. ün-sözsüz oturdu / Rüzgarda uçuşan cepildek (жепилдек) Çevikçe hareket bayrakların sesi altında, çatıda ... sessiz eden. sedasız oturuyordu” (CA4. 2008: 455). cepildet- (жепилдет-) ett. cepilde-. celbirttet- (желбирттет-) ett. cepildetüü (жепилдетүү) mast. celbirtte-. cepildet-. celbirttetüü (желбиртетүү) mast. cepildöö (жепилдөө) mast. cepilde- celbirttet-. cepirekey (жепирекей) Alçakça, celbirttöö (желбиртөө) mast. kısaca. celbirtte-. cepireŋ-cepireŋ et- (жепирең- celp et- (желп эт-) 1. Dalgalanmak, жепирең эт-) bk. cepireŋde-. sallanmak. 2. Püfür püfür, rüzgarın hafif cepireŋde- (жепиреңде-) Alçak, kısa, ve serin esmesi. yassı olmak, kısa insanların hareket celp-celp (желп-желп) Püfür püfür, etmesi. rüzgar hafif ve serin biçimde esmek. cepireŋdet- (жепиреңдет-) ett. celp-celp et- (желп-желп эт-) bk. cepireŋde-. celbire-. cepireŋdetüü (жепиреңдетүү) mast. celpilde- (желпилде-) Savrulmak, cepireŋdet-. dalgalanmak, ileri geri sallanmak. cepireŋdöö (жепиреңдөө) mast. “Celekter ele celpildeyt / Bayraklar cepireŋde-. dalgalanmakta” (Puşkin, CAT. 2013, 9: cepirey- (жепирей-) Kısa, alçak 137). olmak. “cepireygen cer tamdın eşign celpildek (желпилдек) Sallanan, çıyk çuyk etkize açıp bir ayal çıga kaldı dalgalanan. / alçak mustakil evin gıcırdayan kapısını celpildeş- (желпилдеш-) işt. celpilde-. açarak bir kadın çıktı” (Askarov, CAT. celpildeşüü (желпилдшүү) mast. 2011, 3: 93). celpildeş-. cepireyt- (жепирейт-) ett. cepirey-. celpildet- (желпилдет-) ett. celpilde-. cepireytüü (жепирейтүү) mast. celpildetüü (желпилдетүү) mast. cepireyt-. celpildet-. cepireyüü (жепирейүү) mast. cepirey- celpildöö (желпилдөө) mast. celpilde- cıbılcı- (жыбылжы-) 1. Sızmak, yavaş cepeŋ (жепең) bk. cepeŋ-cepeŋ. yavaş akmak. “... uurtundan cılcıp, cepeŋ-cepeŋ (жепең-жепең) Kısa cıbılcıy agıp kalgan ak köbük süt / ... boylu kişilerin çevikçe hareketi. ağızından yavaşça sızarak akmış olan cepeŋde- (жепеңде-) bk. cepeŋ-cepeŋ beyaz köpüklü süt” (Mambet, CAT. et-. 2011, 12: 26). 2. Yavaş, sessiz, sakin, cepeŋdet- (жепеңдет-) ett. cepeŋde-. huzurluca “Tört kalak bir malda suu cepeŋdetüü (жепеңдетүү) mast. şilep kayık kalıbınça cıbılcıp barat / cepeŋdet-. Dört kürek birden çalışıp kayık yavaşça cepeŋdöö (жепеңдөө) mast. cepeŋde-. ileliyordu” (CA3. 2008: 318). cıbılcıt- (жыбылжыт-) ett. cıbılcı-. 157

cıbılcıtuu (жыбылжытуу) mast. cılbişma (жылбышма) Düz, pürüzsüz, cıbılcıt-. kaygan. cıbılcuu (жыбылжуу) mast. cıbılcı-. cılbıştır- (жылбыштыр-) ett. cılbış-. cıbıŋ (жыбың) Kırpma, göz cılbıştıruu (жылбыштыруу) mast. kapaklarını açıp kapama. cılbıştır-. cıbıŋ et- (жыбың эт-) bk. cıbıŋda-. cılbışuu (жылбышуу) mast. cılbış-. cıbıŋ- cıbıŋ (жыбың-жыбың) bk. cılcakta- (жылжакта-) Yerli yersiz cıbıŋ. gülmek, sırıtmak. cıbıŋ-cıbıŋ et- (жыбың-жыбың эт-) cılcaktat- (жылжактат-) ett. cılcakta- bk. cıbıŋda-. cılcaktatuu (жылжактатуу) mast. cıbıŋda- (жыбыңда- )1. Göz cılcakta-. kapaklarını açıp kapatmak, kırpmak. 2. cılcaktoo (жылжактоо) mast. Uzakta her hangi bir ışık yanıp sönmek. cılcakta-. cıbıŋdat- (жыбыңдат-) ett. cıbıŋda-. cılcaŋda- (жылжаңда-) bk. cılcakta-. cıbıŋdatuu (жыбыңдатуу) mast. cılcaŋdat- (жылжаңдат-) ett. cbıŋdat-. cılcaŋda-. cıbıŋdoo (жыбыңдоо) mast. cıbıŋda-. cılcaŋdatuu (жылжаңдатуу) mast. cıbır (жыбыр) Kabartılı, kabarcıklı, cılcaŋdat-. pürtüklü. cılcaŋdoo (жылжаңдоо) mast. cıbıra- (жыбыра-) Kaynaşmak, çok cılcaŋda-. sayıda olmak. “Kumurskaday cıbırap, // cılcı- (жылжы-) 1. Sızmak, sızarak kumçalıp sansız köptü kör! / karınca akmak. “...bulak-bulak erigen cuular gibi kaynayan, kum gibi sayı yetmez cılcıp agıp cattı / kaynak kaynak eriyen kalabalığı gör!” (BE. 2010: 1529) sular sızarak akıyordu” (Cigitov, CAT. cıbırat- (жыбырат-) ett. cıbıra-. 2011, 3: 5). 2. Yavaşça ilerlemek. “ cıbıratuu (жыбыратуу) mast. cıbırat- Kayık emi öz betinçe cilcıp, tuman cıbıroo (жыбыроо) mast. cıbıra-. içinde dayaınsız bagıtka ketip barattı / cıkılda- (жыкылда-) Dolu dolu, dolup Kayık artık kendi kendine yavaşça taşamak. ilerleyip, belirsiz tarafa yol aldı” (CA3. cıkıldat- (жыкылдат-) ett. cıkılda- 2008: 395). cıkıldatuu (жыкылдатуу) mast. cılcıkta- (жылжыкта-) bk. cılcıŋda-. cıkılda-. cılcıktat- (жылжыктат-) ett. cılcıkta- cıkıldoo (жыкылдоо) mast. cıkılda-. cılcıktatuu (жылжыктатуу) mast. cılbış- (жылбыш-) Kaymak, yerinden cılcıktat-. oynamak. “Döŋgölöktör tormozgo boy cılcıktoo (жылжыктоо) mast. berbey erip caagan sıygalak karda arkı- cılcıkta-. terki cılbışat / Tekerlekler frene baş cılcılıkta- (жылжылыкта-) Aşırı eğmeyip eriyerek yağan karda yerinde saçma ve yersiz davranışlarda duramayıp oraya buraya bulunmak, yerli yersiz gülmek, kaymakta”(CA1. 2008: 308). konuşmak. cılbışkak (жылбышкак) 1. Kaygan. cılcılıktat- (жылжылыктат-) ett. 2. Kaypak, dönek. cılcılıkta-. 158

cılcılıktatuu (жылжылыктатуу) cılmaŋdatuu (жылмаңдатуу) mast. mast. cılcılıktat-. cılmaŋdat-. cılcılıktoo (жылжылыктоо) mast. cılmaŋdoo (жылмаңдоо) mast. cılcılıkta-. cılmaŋda-. cılcıŋda- (жылжыңда-) Gerekli cılmay- (жылмай-) Gülümsemek. gereksiz gülmek, sırıtmak. “Ordunana tez tura kalıp, cibek cılcıŋdat- (жылжыңдат-) ett. köynögü şuudurap, baktıluu ayaldarday cılcıŋda-. özgöçö cılmayıp külümsürödü / İpek cılcıŋdatuu (жылжыңдатуу) mast. elbisesi hışırdatarak ayağa kalkıp, mutlu cılcıŋdat-. kadınlar gibi parlayarak gülümsedi” cılcıŋdoo (жылжыңдоо) mast. (Tolstoy, CAT. 2012, 11: 97). cılcıŋda-. cılmayınkı (жылмайынкы) Gülümser cılcıt- (жылжыт-) ett. cılcı- durumda. cılcıtuu (жылжытуу) mast. cılcıt-. cılmayt- (жылмайт-) ett. cılmay-. cılcıy- (жылжый-) Göz iyice kısılmak, cılmaytuu (жылмайтуу) mast. yumulmak. cılmayt-. cılcıyt- (жылжыйт-) ett. cılcıy-. cılmayuu (жылмаюу) mast. cılmay-. cılcıytuu (жылжыйтуу) mast. cılcıyt-. cılmıŋ (жылмың) bk. cılmaŋ. cılcıyuu (жылжыюу) mast. cılcıy-. cılmıŋda- (жылмыңда-) bk. cılcuu (жылжуу) mast. cılcı-. cılmaŋda-. cılmalaŋda- (жылмалаңда-) Devamlı cılmıŋdat- (жылмыңдат-) ett. yersiz sırıtıp durmak. cılmıŋda-. cılmalaŋdat- (жылмалаңдат-) ett. cılmıŋdatuu (жылмыңдатуу) mast. cılmalaŋda-. cılmıŋdat-. cılmalaŋdatuu (жылмалаңдатуу) cılımıŋdoo (жылмыңдоо) mast. mast. cılmalaŋdat-. cılmıŋda-. cılmalaŋdoo (жылмалаңдоо) mast. cılmış- (жылмыш-) Kayarak, sızmak cılmalaŋda-. sıyrılarak inmek. “Karıya samolettun cılmaŋ (жылмаң) Gülmseyen, sırıtan. tumşugu karga sayılganın, anan artka cılmaŋ-cılmaŋ (жылмаң-жылмаң) karay cılmışıp barıp, bir çoŋ taşka bk. cılmaŋ. takalganın daana körüp turdu / Yaşlı cılmaŋda- (жылмаңда-) Gülümsemek. adam uçağın ön kısmı kara batarak “Agay keçirip koyunuz! – dedi düşüp, sonra arkaya doğru kayarak carokerlenip cılmıŋdap / “Hocam özer gidip bir büyük taşa takıldığını dilerim” - diye sevecenli bir şekilde izliyordu” (Bahti, CAT. 2012, 3: 163). gülümsedi” (Zarlıkova, CAT. 2011, 12: cılmıştır- (жылмыштыр-) ett. cılmış-. 51). cılmıştıruu (жылмыштыруу) mast. cılmaŋdaş- (жылмаңдаш-) işt. cılmıştır-. cılmaŋda-. cılmışuu (жылмышуу) mast. cılmış-. cılmaŋdaşuu (жылмаңдашуу) mast. cılpılda- (жылпылда-) 1. Elde cılmaŋdaş-. tutulamıyacak şekilde sızmak, akmak. cılmaŋdat- (жылмаңдат-) ett. 2. Kurnazlık yapmak, kandırmak. cılmaŋda-. cılpıldat- (жылпылдат-) ett. cılpılda-. 159

cılpıldatuu (жылпылдатуу) mast. ederek çok sayıda bulunuyordu” (TS. cılpıldat-. 1988: 281). cılpıldoo (жылпылдоо) mast. cılpılda- cılt-cult (жылт-жулт) bk. cılt-cılt. cılt (жылт) 1. Parlak, ışıl ışıl, pırıl pırıl. “Keçinde sörüdö otursa ele bak “Sıpaylar turgan cerden başka cerde bir taraptan cılt-cult carık çıgat imiş / dagı cılt etken carık cok / Sıpayların Akaşamüstü çardakta oturduğunda olduğu yerden başka hiç bir yerde ağaçların olduğu yerden parıl parıl ışık parıldayan bir ışık yok” (TK. 1998: 51). görmüşmiş” (Rabiya, CAT. 2013, 3: 2. Hareketin birdenbire oluşunu belirtir. 71). “Aŋgıça çoŋ taştardın arasınan canagı cıltılda- (жылтылда-) Pırıldamak, kögüş kölökö dagı cılt dep köründü / O parıldamak, ışıldamak. “Cıldızdar sırada büyük taşların arasından daha kudum altın şakektey cıltıldaşıp, önce de görmüş olduğu mavimsi gölge uçkunday carıgın çaçat / Yıldızlar aynı aniden ortaya çıkıp tekrar kayboldu” altın yüzük gibi parlayıp, kıvılcım gibi (CA5. 2008: 385). ışık saçarlar” (Askarov, CAT. 2011, 3: cılt ber- (жылт бер-) bk. cılt koy-. “... 88). eptep tigil kişige körünböy cılt berip cıltıldak (жылтылдак) Pırıltı, parıltı, ketüünün araketinde bolup akırın ışıltı. bastım ... / ... o kişiye gözükmeden cıltıldat- (жылтылдат-) ett. cıltılda-. kaybolmak amaçlı yavaşça ilerledim ...” cıltıldattır- (жылтылдаттыр-) ett. (Bektenov, CAT. 2011, 12: 209). cıltıldat-. cılt et- (жылт эт-) 1. Aniden ışık cıltıldattıruu (жылтылдаттыруу) saçmak, birdenbire parlamak. “Dabış mast. cıltıldattır-. cakın gelip şamdın calını cılt etti / Ses cıltıldatuu (жылтылдатуу) mast. yakınlardan gelerek, mumun ışığı caltıldat-. parladı” (Tsveyg, CAT. 2012, 8: 105). cıltıldoo (жылтылдоо) mast. cıltılda-. 2. bk. cılt koy-. cıltıŋda- (жылтыңда-) Nazlanmak, cılt etme (жылт этме) Yakalanmayan, cilve yapmak. çabuk, çevik davranan, kurnaz. cıltıŋdat- (жылтыңдат-) ett. cıltıŋda-. cılt koy- (жылт кой-) Birden bire yok cıltıŋdatuu (жылтыңдатуу) mast. olmak, kaybolmak. “Açkadan özörgön, cıltıŋdat-. ısıktan erdi kebersip, tili kurgagan men, cıltıŋdoo (жылтыңдоо) mast. emne üçün uşu çaŋ coldon cılt koyup cıltıŋda-. kaçıp kete albaym / Açlıktan karnıma cıltır (жылтыр) Parlak, ışıltılı. “... kramplar girmiş, dudaklarım yarılıp, içkeni bayagı ele tübündö cıltır taştarı dilim kurumuş ben, neden bu tozlu kubulgan kaşka suu / ... içtiği o eski, yoldan yok olup kaçıp gidemiyorum!” dibinde parlak taşları olan akar suu” (Dumbadze, CAT. 2011, 12: 153). (CA2. 2008: 244). cılt-cılt (жылт-жылт) Parıl parıl, pırıl cıltıra- (жылтыра-) Parlamak, pırıl, ışıl ışıl. “Mayda çabaktar suu pırıldamak, ışıldamak. “... içinde cılt-cılt san cetkistey cıbırayt / cumuşçulardın üylörünün ayrımdarınan Küçük balıklar su içinde pırıl pırıl gana cıltıragan carık çıkpasa, köbü uykuda öŋdönöt / ... işçilerin evlerinin 160

çok azında parlayan ışık var, çoğu gerginlik çıkıp hepimizi hapise atarlar uykuda galiba” (Zarlıkova, CAT. 2011, derken, bu olanlar sessizce kapandı” 12: 47). (Akunova, CAT. 2013, 4: 56). cıltıragan (жылтыраган) Parlak. cım-cım et- (жым-жым эт-) Parlamak, cıltırak (жылтырак) Hediye poşeti ışıldamak. vb. parlayan, ışıldayan şeyler. “Depteri cım-cım kül- (жым-жым күл-) tatınakay eken, sırtına katuu kagazdı Gülümsemek. “Can-canında köktöp anı cuka cıltırak menen kaptap kelatkandardın içten cım-cım koyuptur / Defteri güzel imiş, onun külüşkönün sezip al colu Nurmoldo dışını kalın kağıt ile süsleyip, ince ündögön emes / Yan tarafında parlak hediye poşeti ile kaplamıştı” yürüyenlerin içlerinden gülüştüklerini (CA7. 2008: 415). hissedip o gün hiç bir şey dememişti” cıltırat- (жылтырат-) ett. cıltıra-. (TS. 1988: 35). cıltıratuu (жылтыратуу) mast. cımcırt (жымжырт) Çok sessiz. “Kişi cıltırat-. caşabagansıp koşunalar tarap da cıltırkan (жылтыркан) Hayvanların cımcırt / Yaşayan kimse yokmuş gibi yediği çok yıllık bir ot türü. komşular taraf çok sessiz” (Karayev, cıltıroo (жылтыроо) mast. cıltıra-. CAT. 2011, 4: 135). cım (жым) Çok sessiz. “Beşiktegi cım kül- (жым күл-) Gözleri berişte “kıŋ” debey cım uktay bedi / parlayarak gülümsemek. “... kiçinesinde Beşikteki bebek gık demeden sessizce eşitken nakıl kep da esine tüşüp, içinen uyuyordu” (TS. 1988: 23). cım külüp atasına canday bastırdı / ... cım bol- (жым бол-) Sessiz olmak, küçükken işittiği bir atasözü aklına sesizleşmek, susmak, yok omak, gelip, içinden gülümseyerek babasına kaybolmak. “Bakıt da, etegin cıloologon yaklaşıp atı onunkiyle eşit yürüttü” (TS. ırıs da cım-m boldu / Bakıt da, yanında 1988: 13). olan tek rıskı da artık yoktu” (Aytımbet, cımılda- (жымылда-) Tertemiz, pırıl CAT. 2011, 9: 94). pırıl olmak, düz, pürüzsüz, parlak cım debe- (жым дебе-) Susmak, sessiz olmak. “... kümüş çaçı eki iyninen ıldıy kalmak. ak şalıday tögülüp, müyüz tarak menen cım dey tüş- (жым дей түш-) İçin için cımıldata taralgan anı burumdap örüp sevinmek, çok sevinmek, mutlu olmak. koyo turgan / ... kümüş saçı iki “Tigil adam içnen cım dey tüştü / O omzundan beyaz ipek gibi aşağıya adam içinden mutlu oldu” (Karim, dökülüp, boynuz tarak ile dümdüz CAT. 2013, 2: 7). taranmış ve güzelce örülmüştü” cım et- (жым эт-) bk. cım-cım et-. (Aytımbet, CAT. 2011, 9: 82). cım-cım (жым-жым) Pırıl pırıl, ışıl cımıldak (жымылдак) Düzgün, ışıl. püüzsüz, parlak. 2. Tertemiz, pırıl pırıl. cım-cım bol- (жым-жым бол-) Sessiz cımıldat- (жымылдат-) ett. cımılda-. olmak, gizlenmek, saklanmak. “Emi çoŋ cımıldattır- (жымылдаттыр-) ett. çuu bolup, baarıbızdı kamatat go cımıldat-. desem, bul okuya oşol boydon cım-cım cımıldattıruu (жымылдаттыруу) bolup kaldı / Bundan sonra büyük mast. cımıldattır-. 161

cımıldatuu (жымылдатуу) mast. cımır- (жымыр-) Gizlemek, saklamak. cımıldat-. cımıray- (жымырай-) Düzgün, temiz. cımıldoo (жымылдоо) mast. cımılda-. “Edilbaydın ayalı durus kişi, sırt cımıŋ (жымың) 1. Yanıp sönme, bir turpatı da durus, üy için cımıraytıp görünür, bir görülmez durumda olmak, karmaganı da durus / Edilbay’ın karısı parıldama. 2. Mutluluktan sevinme, dürüst bir insan, dış görünüşü de gülme. “İçimen cımıŋ ete eşikke atıp düzgün, evi tertemiz tutması da güzel” çıktım / İçten çe sevinerek dışarıya (CA4. 2008: 38). koşarak çıktım” (İsmailova, CAT. 2012, cımırayt- (жымырайт-) ett. cımıray-. 5: 57). cımıraytuu (жымырайтуу) mast. cımıŋ et- (жымың эт-) 1. Sevinerek cımırayt-. gülümsemek. “Totu meni karap, cımıŋ cımırayuu (жымыраюу) mast. ete külüp koydu / Totu bana bakarak cımıray- sevinerek gülümsedi” (Karatal, CAT. cımırıl- (жымырыл-) edl. cımır-. 2013, 2: 42). 2. Birden parlamak, cımırıluu (жымырылуу) mast. ışıldamak. cımırıl-. cımıŋ-cımıŋ et- (жымың-жымың эт- cımırt- (жымырт-) ett. cımır-. ) Parlamak, ışıldamak. “Top cıldız meni cımırtuu (жымыртуу) mast. cımırt- karap-karap, cımıŋ-cımıŋ etip sargaya cımıruu (жымыруу) mast. cımır-. baştagan eken / Yıldızların hepsi bana cımıy- (жымый-) Belli etmeksizin bakıp bakıp, parıl parıl parlayarak gülmek, gülümsemek, sevinmek. sararmaya başlamışlar” (Apılov, CAT. “Boronduga cakındagan sayın Edigey 2012, 6: 244). murutunun astınan cımıyıp, buerden cımıŋda- (жымыңда-) 1. Yanıp ketkenine köp cıl bolgondoy tereze sönmek, bir görünür bir görünmez tübündö küypöŋdödü / Borondu’ya durumda olmak. “Ulamdan ulam kün yaklaştıkça Edigey bıyık altından bürkölüp, cımıŋdagan cıldızdar gülümseyip, buradan gideli bir çok yıl asmandı kaptagan kara buluttun geçmiş gibi pencerenin dibinde daldasına caşınuuda / Her an hava sevniyordu” (CA4. 2008: 335). kapanarak yanıp sönen yıldızlar cımıyt- (жымыйт-) ett. cımıy-. gökyüzünü kaplayan kara bulutların cımıytuu (жымыйтуу) mast. cımıyt- arkasında kaldı” (Cantöşev, CAT. 2011, cımıyuu (жымыюу) mast. cımıy. 12: 85). 2. Sevinçten, mutluluktan, cımpıy- (жымпый-) İçin için gülmek, neşeden gülümsemek. “... öŋü da bir sevinmek. başkaça nurduu tartıp, cımıŋdap caynap cımpıyt- (жымпыйт-) ett. cımpıy-. turdu / .. teni daha da değişik ışık cımpıytuu (жымпыйтуу) mast. saçarak, yüzü mutlulutan parlıyordu” cımpıyt-. (Seytaliyev, CAT. 2012, 3: 102). cımpıyuu (жымпыюу) mast. cımpıy- cımıŋdat- (жымыңдат-) ett. cımıŋda-. cımsal (жымсал) 1. Düzgün, düz, cımıŋdatuu (жымыңдатуу) mast. pürüzsüz. “Beşmantının ceŋindeki cımıŋdat-. kaçankı bir ayrıgı cımsal camalgan – cımıŋdoo (жымыңдоо) mast. mına uşulardın baardıgı meerimdüü, cımıŋda-. işmer enenin enelik kamkordugun 162

körsötüp turat / Montunun kolundaki cıpılıktatuu (жыпылыктатуу) mast. eski bir yırtığı düzgün bir şekilde cıpılıktat-. dikilmiş – işte bunlar merhametli, cıpılıktoo (жыпылыктоо) mast. çalışkan ananın anneliğini gösterir” cıpılıkta-. (Şolohov, CAT. 2011, 4: 14). 2. Açık ve cır- (жыр-) Yarmak, delmek, yırtmak, net olmayan, örtülü, örtmece. çizmek, yaralamak. “Şorluu caş cımsalda- (жымсалда-) 1. çıyrıkkan cüzümdü cuup turdu, tosmasu Düzgünleştirmek, düzenlemek. “Bul cırılgan suuça toktoboy / Bariyeri cımsaldanbaybı, oŋolboybu birtke da delinmiş suu gibi tuzlu göz yaşı bolso / Bu düzelmez mi, çok az bile olsa durmadan akarak üşüyen yüzünü düzgünleşmez mi” (TK. 1990: 123). 2. yıkıyordu” (İlyas uulı, CAT. 2013, 4: Olumsuz yönleri gizlemek, örtmek. “... 191). aytayın degen içki naarazıçılık oyun, cırcakta- (жыржакта-) Yersiz şaka kıyıtıp, kupuya cımsaldap aytuu üçün yaparak gülmek. koldongon birden bir bayandoo ıkması cırcaktaş- (жыржакташ-) işt. eken / ... söylemek istediği iç cırcakta-. dünyasındaki düşünceyi, cırcaktaşuu (жыржакташуу) mast. memnuniyetsizliği gizlice söylemek için cırcaktaş--. kullandığı bir yöntemmiş” (Abdırzakov, cırcaktat- (жыржактат-) ett. CAT. 2013, 5: 135). cırcakta-. cımsaldat- (жымсалдат-) ett. cırcaktatuu (жыржактатуу) mast. cımsalda-. cırcaktat-. cımsaldatuu (жымсалдатуу) mast. cırcaktoo (жыржактоо) mast. cımsaldat-. cırcakta-. cımsaldoo (жымсалдоо) mast. cırdır- (жырдыр-) ett. cır-. cımsalda-. cırdıruu (жырдыруу) mast. cırdır-. cıŋıra- (жыңыра-) hlk. Şıngırdamak, cırık (жырык) Delik, yarılmış, yırtık. tıngırdamak. “... özü kiçinesiden bagıp çoŋoytkon, cıŋırat- (жыңырат-) ett. cıŋırat-. Kökserek ekenin salpaŋdagan cırık cıŋıratuu (жыңыратуу) mast. cıŋırat- kulağınan taanıdı / ... daha yavruyken cıŋıroo (жыңыроо) mast. cıŋıra-. bakarak büyüttüğü Kökserek olduğunu cıp et- (жып эт-) Çok çabuk, tezlikle sallanan yırtık kulağından tanıdı” hareket etmek. (Auezov, CAT. 2013, 7: 154). cıpılda- (жыпылда-) Çabukça hareket cırıl- (жырыл-) edl. cır-. etmek. cırıluu (жырылуу) mast. cırıl-. cıpıldat- (жыпылдат-) ett. cıpılda-. cırtak (жыртак) Gözleri kısık, düzgün cıpıldatuu (жыпылдатуу) mast. değil. “Şırıktay sımbattuu cakşı ele bala cıpıldat-. eken. Bir kemtiği sol közü cırtak eken cıpıldoo (жыпылдоо) mast. cıpılda-. baykuştun ... / Sırık gibi uzun boylu iyi cıpılıkta- (жыпылыкта-) Çabuk çocukmuş, tek eksiği sol gözü düzgün çabuk göz kırpmak. değilmiş zavallının” (TS. 1988: 21). cıpılktat- (жыпылыктат-) ett. cıpılıkta-. 163

cırtakta- (жыртакта-) 1. Gözleri kısık cışı- (жышы-) Ovalamak, çitilemek. şekilde bakmak. 2. Şişmiş, kızarmış, “Kempir anın denelerin cışıp, kıtay ağlamaklı gözlerle bakmak. samını menen ezgilep cuugan / Yaşlı cırtaktaş- (жыртакташ-) işt. kadın onun vücudunu ovalayıp, Çin cırtakta-. sabunuyla yıkamıştı” (Rayev, CAT. cırtaktaşuu (жыртакташуу) mast. 2013, 2: 62). cırtaktaş-. cışıl- (жышыл-) edl. cış-. cırtaktat- (жыртактат-) ett. cırtakta- cışıluu (жышылуу) mast. cışıl-. cırtaktatuu (жыртактатуу) mast. cışın- (жышын-) dnş. çış-. cırtaktat-. cışınuu (жышынуу) mast. cışın-. cırtaktoo (жыртактоо) mast. cışıt- (жышыт-) ett. cışı-. cırtakta-. cışıtuu (жышытуу) mast. cışıt-. cırtalaŋda- (жырталаңда-) bk. cışuu (жышуу) mast. cışı-. cırtakta-. cışkıla- (жышкыла-) Devamlı, tekrar cırtalaŋdat- (жырталаңдат-) ett. tekrar ovmak. cırtalaŋda-. cışmala- (жышмала-) bk. cışkıla-. cırtalaŋdatuu (жырталаңдатуу) cikiy- (жикий-) Omuzlarını yukarı mast. cırtalaŋdat-. kaldırıp, boynunu aşağı çekmek. cırtalaŋdoo (жырталаңдоо) mast. cikiyt- (жикийт-) ett. cikiy-. cırtalaŋda-. cikiytüü (жикийтүү) mast. cikiyt-. cırtaŋ (жыртаң) bk. cırtak. cikiyüü (жикийүү) mask. cikiy-. cırtaŋ cırtaŋ et- (жыртаң жыртаң cipkir- (жипкир-) İğrenmek, эт-) bk. cırtaŋda-. tiksinmek, midesi bulanmak, cırtaŋda- (жыртаңда-) bk. cırtakta-. beğenmemek, nefret etmek. “Colborsko cırtaŋdat- (жыртаңдат-) ett. bir çeti cipkirgensip, bir çeti booru cırtaŋda-. oorugansıpbeti,başın tırcıyta karap cırtaŋdatuu (жыртаңдатуу) mast. turdu / Colborsa bir yandan iğrenerek, cırtaŋdat-. bir yandan da içi acıyarak yüzünü cırtaŋdoo (жыртаңдоо) mast. buruştura buruştura bakıyordu” cırtaŋda-. (Cigitov, CAT. 2011, 3: 13). cırtay- (жыртай-) Gözleri kısık şekilde cipkirt- (жипкирт-) ett. cipkir-. açılmak, gözleri şişip, kızararak. cipkirtüü (жипкиртүү) mast. cipkirt-. “Küyöö, sadaga közüŋö emne boldu cipkirüü (жипкирүү) mast. cipkir-. cırtayıp, cana ele soo emes bele? / cobura- (жобура-) Söylenmek, Damat, gözlerine ne oldu böyele? mırıldanmak, konuşmak. “Al emi Şişerek kısılmış, daha biraz önce iyidi” maşinadan tüşkön çet eldikter birin biri (TS. 1988: 23). tikteşip, bir nerselerdi coburaşıp, cırtayt- (жыртайт-) ett. cırtay-. baştarın iykeşti / Arabadan inen yabancı cırtaytuu (жыртайтуу) mast. cırtayt-. uyruklular birbirine bakarak, bir şeyler cırtayuu (жыртаюу) mast. cırtay-. konuşup, kafalarını salladılar” (Kırgız, cıruu (жыруу) mast. cır-. CAT. 2013, 1: 64). cış- (жыш-) Ovmak, ovalamak. coburaş- (жобураш-) işt. cobura-. 164

coburaşuu (жобурашуу) mast. suuk camgırdan kalkalap, ulam biri coburaş-. caratkan buyrugan cemin tumşuguna coburat- (жобурат-) ett. cobura-. tiştep taşıp, özülörü cebey cedirip, coburatuu (жобуратуу) mast. özülörünün boo cündörün cıdıtıp, coburat-. çalgayların tüşürüp bagıştı go / ... coburoo (жобуроо) mast. cobura-. yumurtadan kırmızı et yavru çıkınca, colcoy- (жолжой-) Şişmanca, anne babası sırayla küçük canlıyı tombulca. kıpırdatarak kanatlarının altına alıp, colcoyt- (жолжойт-) ett. colcoy-. sıcaktan, soğuktan, yağmurdan colcoytuu (жолжойтуу) mast. koruyarak, sırayla yemek taşıyıp, colcoyt-. kendileri yemeden ona yedirerek, kendi colcoyuu (жолжоюу) mast. colcoy-. tüylerini kanatlarını dökerek baktılar” coodur (жоодур) Güzel bakışlı, (TK. 1990: 179). sevimli, hoş. “... kandaydır sınaganday cöcüröt- (жөжүрөт-) ett. cöcürö-. coodur karaşın sezip cürgön elem / ... cöcürötüü (жөжүрөтүү) mast. nedense test eder gibi güzel baktığını cöcüröt-. hissetmiştim” (Sadırbaev, CAT. 2012, cöcüröö (жөжүрөө) mast. cöcürö-. 4: 33). culku- (жулку-) Ani hareket yaparak coodura- (жоодура-) Gülümsemek, sarsmak, çekmek, atılmak vb. “ - Ketçi ışıldamak, güzel, hoş görünümde arı!- dep kolumdu culkup aldım / “Uzak olmak. “Kara közdör coodurap tursa dur benden” diye elimi şiddetle geri şagın sındırgım kelbeyt / Sıyah gözleri çektim” (CA1. 2008: 319). ışıldayarak bakarken gönlünü kırmak culkulda- (жулкулда-) 1. Silkelenmek, istemem” (Toktomuşev, CAT. 2013, 2: ani bir hareket ederek vücudu sarsılmak. 136). “Ayalım adatınça culkuldatıp ygoto coodurat- (жоодурат-) ett. coodura-. albay koyup, muzdak suunu çakalap cooduratuu (жоодуратуу) mast. çaçkan eken / Eşim her zamanki gibi coodurat-. vücudumu sarsarak uyandıramayıp, cooduroo (жоодуроо) mast. coodura-. kovayla soğuk su serpmiş” (Cetigen, cortokto- (жортокто-) Atların CAT. 2012, 3: 64). 2. Yerinde ahenklice yürümesi. duramamak, hareket etmek. “Aŋgıça cortoktoo (жортоктоо) mast. kayırmagı kolunan culkuldap kalat / O cortokto-. sırada elindeki oltası yerinden cortoktot- (жортоктот-) ett. cortokto- oynamaya başlar” (Aytmatov, CAT. cortoktotuu (жортоктотуу) mast. 2013, 9: 18). cortoktot-. culkuldaş- (жулкулдаш-) işt. cöcürö- (жөжүрө-) Küçük ve kısa culkulda-. canlıların küçük küçük adımlarla culkuldaşuu (жулкулдашуу) mast. yürümesi, yürümek, yürümeye culkuldaş-. calışmak, kıpırdamak. “... culkuldat- (жулкулдат-) ett. cumurtakadan kızıl et balapan çegilip culkulda-. çıgıp ata-enesi ulam biri cöcürötüp, culkuldatuu (жулкулдатуу) mast. kanatının altına caşırıp, ısık aptaptan, culkuldat-. 165

culkuldоо (жулкулдоо) mast. çabalakta- (чабалакта-) 1. culkulda-. Debelenmek, çırpınmak, tepinmek, culkun- (жулкун-) işt. culku- kımıldamak. “Çabalaktap abdan “Colbors culkungan sayın dolono solk- kıynaldı, başınana öydö tartsam da tura solk silkinip, mayda calbıraktarın dir- albay koydu / Debelenerek canı çok dir şuuduratıp cattı / Colbors her yandı, kafasından tutarak çektiğimde de atıldığında ağaç silkelenerek, küçük ayağa kalkamadı” (Maksütova, CAT. yapraklarını hışırdatıyordu” (Cigitov, 2012, 8: 92). 2. Telaşlanmak. CAT. 2011, 3: 39). “Çabalaktap köpkö izdedi / cülcügüy (жүлжүгүй) Kısılmak, kısık, Telaşlanarak uzun zaman aradı” yumulmuş olmak. “Közdörü cülcügüy, (Abdıyeva, CAT. 2010, 12: 33). birok karagan ceri közöp ciberçüdöy çabalaktat- (чабалактат-) ett. teşe tiktegen ötkür ... / Gözleri kısık çabalakta-. fakat baktığı yeri delecekmiş gibi çabalaktatuu (чабалактатуу) mast. keskin bir bakışı vardır” (CA7. 2008: çabalaktat-. 316). çabalaktoo (чабалактоо) mast. cülcük (жүлжүк) bk. cülcügüy. çabalakta-. “Üŋülö kalsa kabagı kat-kat, kirpiksiz çadırakay- (чадыракай) Şişman, cülcük közü nursuz ... / Morali düşünce şişko. alnı kat kat kırışıp, kirpiksiz kısık çadıraŋda- (чадыраңда-) Şişman gözleri nursuzlaşır” (TS. 1988: 284). birinin hareket etmesi. cülcüŋ (жүлжүң) bk. cülcügüy. çadıraŋdat-(чадыраңдат-) ett. cülcüŋdö- (жүлжүңдө-) bk. cülcüy-. çadıraŋda-. cülcüŋdöt- (жүлжүңдөт-) ett. çadıraŋdatuu (чадыраңдатуу) mast. cülcüŋdö-. çadıraŋdat-. cülcüŋdötüü (жүлжүңдөтүү) mast. çadıraŋdoo (чадыраңдоо) mast. cülcüŋdöt-. çadıraŋda-. cülcüŋdöö (жүлжүңдөө) mast. çadıray- (чадырай-) Şişman, kilolu cülcüŋdö-. görünmek. cülcüy- (жүлжүй-) Kısılmak, çadırayt- (чадырайт-) ett. çadıray-. yumulmuş olmak. “Ölüktördün közdörü çadıraytuu (чадырайтуу) mast. cülcüyüp, bet sööktörü çıgıp, cüzü çadırayt-. calpagınan kelgeni baykalat / Ölülerin çadırayuu (чадыраюу) mast. çadıray- gözleri kısılıp, elmacık kemikleri çıkıp, çak (чак) 1. Şak, eni geniş bi şeyle yüzleri yassımsı olduğu görülür” (CA7. vurulduğunda çıkan ses. 2. Kılıç ve 2008: 325). benzer metal şeyler çarpıştığında çıkan cülcüyt- (жүлжүйт-) ett. cülcüy-. ses. “Kılıç çak dep, oktor uçup uludu. / cülcüytüü (жүлжүйтүү) mast. Kılıç şak derken oklar uçup (sanki) cülcüyt-. uludular” (Lermontov, CAT. 2012, 3: cülcüyüü (жүлжүйүү) mast. cülcüy-. 208). çak- (чак-) Kırmak, ezerek Ç parçalamak. “... etin cegenden kiyin ciligip çagıp körsö çuçukka tolup 166

kalgan eken / ...Etini yedikten sonra çakçıy- (чакчый-) bk. çakçay-. kemiğini kırarak ileğe dolmak üzere çakçıyt- (чакчыйт-) ett. çakçıy-. olduğunu gördü” (Kalbayev, CAT. çakçıytuu (чакчыйтуу) mast. çakçıyt- 2012, 9: 151). çakçıyuu (чакчыюу) mast. çakçıy-. çakçagay (чакчагай) Gözleri kocaman çakılda- (чакылда-) “Şak şak, tak tak” olan. diye ses çıkmak. “Karaŋgılıktan çakçaŋ-çakçaŋ et- (чакчаң-чакчаң murundun şor tartılganı ugulup, asfaltta эт-) Öfkeden, sinirden gözleri kan takalar eki-üç kurday çakılday tüştü / çanağına dönmek. Akan burunların çekilme sesi duyulan çakçaŋda- (чакчаңда-) Öfkeden, karanlıkta asfaltta eki üç kere tak tak sinirden gözleri kan çanağına dönmek. eden topuk sesi geldi” (Rıskeldinova, “... kök sakal biröö eki közü çakçaŋdap, CAT. 2013, 1: 32). emne aytkanı belgisiz, eki kolu serelep çakıldak (чакылдак) Şak şak çıkan cindenet / ... mavimsi sakallı biri ses. “Ayzada çakıldaktı tıŋşap, çaŋıp gözlerini kan çanagına dönüştürüp, tüşüp catkan undu, al kandayça kuralıp kollarını kıpırdatarak ne dediği döbölönüp kelatkanın ünsüz tiktedi / anlaşılmaz bir şekilde kızıyordu” (TK. Ayzada şak şak çıkan sesi dinleyip, toz 1990: 267). olarak düşen unu, ve değirmenin nasıl çakçaŋdaş- (чакчаңдаш-) işt. kurulduğunu, çalıştığını sessizce çakçaŋda-. izliyordu” (TK. 1998: 220). çakçaŋdaşuu (чакчаңдашуу) mast. çakıldat- (чакылдат-) ett. çakılda-. çakçaŋdaş-. çakıldatuu (чакылдатуу) mast. çakçaŋdat- (чакчаңдат-) ett. çakıldat-. çakçaŋda-. çakıldoo (чакылдоо) mast. çakılda-. çakçaŋdatuu (чакчандатуу) mast. çakılıkta- (чакылыкта-) Sürekli çakçaŋdat-. ötmek, şakırdamak. “Aga altımıştay çakçaŋdoo (чакчаңдоо) mast. sagızgan çakılıktap konot / Ona altmış çakçaŋda-. civarında saksağan şakırdayarak çakçay- (чакчай-) 1. Gözlerini konarlar” (TS. 1988: 192). belertmek. “Aman selt karap baydın çakılıktat- (чакылыктат-) ett. çakçaygan közünön ırayımsız zaardı çakılıkta-. kördü / Aman zenginin beleren çakılıktatuu (чакылыктатуу) mast. gözlerinde acımasız öfke gördü” (TK. çakılıktat-. 1990: 134). 2. Işık vurmak. “Asmanda çakılıktoo (чакылыктоо) mast. kün çakçayıp, oy-toonun capcaşıl ıraŋın çakılıkta-. carıkka balkıtıp şoola çaçat / çakırakay (чакыракай) Gözleri Gökyüzündeki güneş ovanın, dağın büyük olan. yemyeşil rengini parlatarak nurlarını çakıraŋda- Öfkeden, siniden gözleri saçıyordu” (Cigitov, CAT. 2011, 3: 42). kan çanağına dönmek. “... közü çakçayt- (чакчайт-) ett. çakçay-. çakıraŋdap, aldastap, öz açuusuna özü çakçaytuu (чакчайтуу) mast. uukkan sıyaktuu akaktap turat / Gözleri çakçayt-. öfkeden kan çanağına dönüşüp, sinirine çakçayuu (чакчаюу) mast. çakçay-. 167

hakim olamayıp nefes nefese kalmış çalçık (чалчык) Çamurlu su gibi” (TK. 1998: 253). birikintisi. “Taş kayıktın tübünö düp etip çakıraŋdat- (чакыраңдат-) ett. tiyip, andagı suu çalçıgın çalp dedire çakıraŋda-. çaçırattı / Taş kayığın dibine düşerek çakıraŋdatuu (чакыраңдатуу) mast. ordaki çamurlu su birikintisini etrafa çakıraŋdat-. sıçrattı” (Cigitov, CAT. 2011, 6: 94). çakıraŋdoo (чакыраңдоо) mast. çalçıkta- (чалчыкта-) Çamurlu su çakıraŋda-. birikintisi haline gelmek. “Ayıldın çakıray- (чакырай-) Belertmek. topurak coldoru çalçıktap, ılay belçeden “Emne-e?- Apamdın közdörü çakırayıp, çıgat / Köyün toprak yolları çamurlu su meni kıyılsız tiktedi. / Ne-e?- Annem birikintisi haline gelerek, çamur bele gözlerini belerterek hareketsiz bir kadar olur” (Pasaŋova, CAT. 2013, 4: şekilde bana baktı” (Abdiyeva, CAT. 15). 2010, 12: 9). çalçıktat- (чалчыктат-) ett. çalçıkta- çakırayt- (чакырайт-) ett. çakıray-. çalçıktatuu (чалчыктатуу) mast. çakıraytuu (чакырайтуу) mast. çalçıktat-. çakırayt-. çalçıktoo (чалчыктоо) mast. çalçıkta- çakırayuu (чакыраюу) mast. çakıray- çalkagay (чалкагай) Arkaya doğru çakıy- (чакый-) Işık vurmak. “Bulut biraz yatık. tarap asman çayttay açıldı // Kün çalkala- (чалкала-) Yaslanmak, celkeden teşe tiktep çakıydı / Bulutlar dayanmak, başı geriye atmak, geniş bir uzayıp gökyüzü tertemiz açıldı // Güneş şekilde yayılamak, uzanmak. “Bir çoŋ ensemizi delerek tepemizde ışık vurdu” mildetten kutulup koydum degensip (BS. 1952: 56). divanda çalkalay oturup kezit okuyt / çakıyt- (чакыйт-) ett. çakıy-. Büyük bir işi bitirdim der gibi koltuğa çakıytuu (чакыйтуу) mast. çakıyt-. yaslanarak gazete okur” (TS. 1988: çakıyuu (чакыюу) mast. çakıy-. 587). çaktır- (чактыр-) ett. çak-. çalkalat- (чалкалат-) ett. çalkala-. çaktıruu (чактыруу) mast. çaktır-. çalkalatuu (чалкалатуу) mast. çalçakta- (чалчакта-) Şımarmak. çalkalat-. çalçaktat- (чалчактат-) ett. çalçakta- çalkaloo (чалкалоо) mast. çalkala-. çalçaktatuu (чалчактатуу) mast. çalkay- (чалкай-) İyice yaslanmak, çalçaktat-. yayılmak. “Keŋ çalkaygan munarık // çalçaktoo (чалчактоо) mast. Bir keŋ özön körünöt / Geniş yayılan çalçakta-. bulanık // Bir geniş ırmak gibi duruyor” çalçaŋda- (чалчаңда-) Şımarmak. (Karamoldoyev, CAT. 2012, 11: 190). çalçaŋdat- (чалчаңдат-) ett. çalkayt- (чалкайт-) ett. çalkay-. çalçaŋda-. çalkaytuu (чалкайтуу) mast. çalkayt- çalçaŋdatuu (чалчаңдатуу) mast. çalkayuu (чалкаюу) mast. çalkay-. çalçaŋdat-. çalkılda- (чалкылда-) Çalkalanmak, çalçaŋdoo (чалчаңдоо) mast. hareketli olmak. çalçaŋda-. çalkıldat- (чалкылдат-) ett. çalkılda-. 168

çalkıldatuu (чалкылдатуу) mast. çandıyt- (чандыйт-) ett. çandıy-. çalkıldat-. çandıytuu (чандыйтуу) mast. çalkıldoo (чалкылдоо) mast. çalkılda- çandıyt-. çalpaŋda- (чалпаңда-) Şaplamak. çandıyuu (чандыюу) mast. çandıy-. çalpaŋdat- (чалпаңдат-) ett. çaŋ-çuŋ (чаң-чуң) Tartışma veya çalpaŋda-. dalaşma anında çıkan acı ve yüksek çalpaŋdatuu (чалпаңдатуу) mast. sesler. çalpaŋdat-. çaŋ-çuŋ et- (чаң-чуң эт-) Acı ve çalpaŋdoo (чалпаңдоо) mast. yüksek ses çıkartmak. çalpaŋda-. çaŋılda- (чаңылда-) Rahatsız edici, acı çalp-çalp (чалп-чалп) bk. çalp-çulp. acı ses çıkarmak. çalp-çulp (чалп-чулп) Şap, öpünce çaŋıldat- (чаңылдат-) ett. çaŋılda-. veya suya basınca çıkan ses. çaŋıldatuu (чаңылдатуу) mast. çalpılda- (чалпылда-) Şaplamak, çaŋıldat-. öpünce, sıvı bir şeye basınca veya suyla çaŋıldoo (чаңылдоо) mast. çaŋılda-. oynayınca çıkan ses. “...vannada atır çaŋır- (чаңыр-) 1. Çığlık atmak. suunu çalpıldatıp uzakka tazalanuusu “Kalgan katındar kamçı cegeni açuu menen ulanat. / ...banyoda mis kokulu çaŋırıp, aman kalganı başın katıp suda oynayıp, uzun süre temizlenmeye cakınkı üy-üylörgö bezip cogoluştu / devam eder (Osmankulov, CAT. 2011, Kalan kadınların kamçılanmış olanları 2: 29). acı çığlık atarken sağ kaldıkları etraftaki çalpıldat- (чалпылдат-) ett. çalpılda-. evlere kaçıp kayboldular” çalpıldatuu (чалпылдатуу) mast. (Sarmanbetov, CAT. 2013, 5: 17). 2. çalpıldat-. Rahatsız edici, acı ses çıkarmak. çalpıldoo (чалпылдоо) mast. çalpılda- “Maşinebizdin pildey çaŋırgan signalı çandagay (чандагай) Göbeği şiş. araba çegilgen öğüzdördü kaçırıp berdi “kursağı çandagay, kulaktarı şalpagay, / Aracımızın fil sesi gibi acı olan korno başı kiçine, közdörü balbıldak ... / karnı sesi at araba çeken öküzleri korkuttu” şiş, kulakları salık, başi küçük, gözleri (Mayar, CAT. 2011, 4: 212). parlak...” (Batırkulov, CAT. 2011, 10: çaŋırık (чаңырык) Çığlık, feryat. “Bul 195). beypil magdıroonu kişi balasının açuu çanday- (чандай-) Göbeği çıkmak. çaŋırıgı tars carat / Bu huzurlu “Esimde anın çandaygan kursağı, sessizliği insanoğlunun acı çığlığı kapkara koçkul tartkan cüzü, pakene bozuyor” (TK. 1990: 365). boyu / Onun öne çıkmış karnı, simsıyah çaŋırt- (чаңырт-) ett. çaŋır-. yüzü, kısa boyu aklımda kalmış” çaŋırtuu (чаңыртуу) mast. çaŋırt-. (Şaydullayeva, CAT. 2013, 8: 29). çaŋıruu (чаңыруу) mast. çaŋır-. çandayt- (чандайт-) ett. çanday-. çaŋk (чаңк) 1. Tıngırtı. 2. Acı çığlık. çandaytuu (чандайтуу) mast. “Üy taraptan enemdin çaŋk etken ünü çandayt-. uguldu / ev taraftan anamın acı çığlık çandayuu (чандаюу) mast. çanday-. attığı duyuldu” (Cakıpov, CAT. 2011, çandıgıy (чандыгый) Göbeği şiş olan. 7: 187). çandıy- (чандый) bk. çanday-. 169

çaŋka- (чаңка-) Çok susamak. “Su çap- (чап-) Vurmak, çakmak, kadırın bile albayt, çaŋkap kelip saldırmak. “Kamçı menen çapkanday konbogon / Çok susayıp kelmezse canımdı keyitken akçaŋdı muftaman suyun diğerini anlayamaz” (Barçın, suurup çıktım da koluna karmata saldım CAT. 2013, 3: 23) / Kamçı ile vurmuş gibi canımı sıkan çaŋkat- (чаңкат-) ett. çaŋka-. paranı bağlamadan çıkardım ve eline çaŋkatuu (чаңкатуу) mast. çaŋkat-. tutuşturdum” (Tsveyg, CAT. 2012, 8: çaŋkay (чаңкай) Çok açık, duru. 124). “Bacırayıp güldögön çaŋkay sarı tüs çapılda- (чапылда-) Şakırdamak. kaakımdar cerge cıldızdardı çaçıp çapıldat- (чапылдат-) ett. çapılda-. tıştaganday közdü arbayt. / Çok güzel çapıldatuu (чапылдатуу) mast. bir şekilde çiçek açan sapsarı hindibalar çapıldat-. yere atılmış yıldızlar gibi parlayıp çapıldoo (чапылдоо) mast. çapılda-. gözleri alıyordu” (Pasaŋova CAT. 2013, çar (чар) Kızgın şeye su değince çıkan 5: 86). ses. çaŋkay- (чаңкай-) Temiz ve açık çarda- (чарда-) 1. Kurbağa vaklamak. olmak. “Terzege kelip, asmandı “Özdük ünü boluu kerek ırçının // Öz karasam üzüm bulut cok çaŋkayıp açık. ünündö baka çardayt cılgadan / / Pencereye gelip gökyüzüne baktım, Kendine ait sesi olmalı şarkıcının // hiç bulut yok hava açık” (Pasaŋova, Kurbağa bile ırmakta kendi sesiyle CAT. 2013, 4: 4). vaklar” (Esenin, CAT. 2013, 5: 158). 2. çaŋkayt- (чаңкайт-) ett. çaŋkay-. Eğlenmek. “... restorandın menyusunda çaŋkaytuu (чаңкайтуу) mast. balmuzdaktın 40-50gö cakın türdüü çaŋkayt-. sorttoru bolot. Oşo künü ayabay çaŋkayuu (чаңкаюу) mast. çaŋkay-. çardaşkan eken / ... restorantın çaŋkoo (чаңкоо) mast. çaŋka-. menyusunda dondurmanın 40, 50 kadar çaŋkılda- (чаңкылда-) Rahatsız edici çeşidi varmış. O gün çok eğlenmişler” acı ses çıkmak, bağırmak, haykırmak. (Kasıbekov, CAT. 2012, 4: 205). “... aygay sala çaŋkıldap, erkekterge çardagay (чардагай) Kocaman, cügürdü / ... öfkeli bir şekilde bağırarak büyük. erkeklere doğru koştu” (Sarmanbetov, çarılda- (чарылда-) Çığlık atmak, acı CAT. 2013, 5: 10). ve keskin ses çıkarmak. çaŋkıldak (чаңкылдак) Rahartsız çarıldak (чарылдак) Car car konuşan edici acı acı ses çıkaran. kimse. çaŋkıldat- (чаңкылдат-) ett. çarıldat- (чарылдат-) ett. çarılda-. çaŋkılda-. çarıldatuu (чарылдатуу) mast. çaŋkıldatuu (чаңкылдатуу) mast. çarıldat-. çaŋkıldat-. çarıldoo (чарылдоо) mast. çarılda-. çaŋkıldoo (чаңкылдоо) mast. çark (чарк) 1. Birden bire çıkan kısa çaŋkılda-. ses. 2. Tekerlek, bileği çarkı. 3. Güç, çaŋkıy (чаңкый) bk. çaŋkay. hal, takat. çap (çaп) Şıp, hemen. çarkılda- (чаркылда-) Ötmek, kuş ve böcekler değişik tonda ses çıkarmak. “... 170

bir döbögö kaalgıp tüşüp konup olturup, çartılda- (чартылда-) Şimşek çakmak, tumşugun canıp çarkıldap, tögöröktün çatırdamak. “Çagılgandın çartıldaşı, tört burçun karay berdi / ... bir tepeye kündün kürküröşü başkaça / Şimşeğin yavaşça inerek, konup, gagaını açıp çatırdaması, göğün gürlemei çok farklı” öterek, etrafı her tarafını dikkatlice (Kerimbayev, CAT. 2011, 2: 61). izliyordu” (Malikov, CAT. 2011, 10: çartıldat- (чартылдат-) ett. çartılda-. 54). çartıldatuu (чартылдатуу) mast. çarkıldat- (чаркылдат-) ett. çarkılda- çartıldat-. çarkıldatuu (чаркылдатуу) mast. çartıldoo (чартылдоо) mast. çartılda- çarkıldat-. çatır (чатыр) Çatır çatır, sert bir şey çarkıldoo (чаркылдоо) mast. kırılırken, yanarken, yerinden çarkılda-. sökülürken veya sıkıştırılırken çıkan çarkıra- (чаркыра-) Acı acı ötmek. ses. “Kuş çarkırap uçup barıp Surançının çatıra- (чатыра-) Çatırdamak, çatır kolundagı dalbaanı ek butu menen çatır etmek. “...kolomtodon gana kuuşura karmap, barpırata basa kalıp otundun çatıragan ündörü çıgat. / ... bir cattı / Kuş acı acı öterek uçup tek ocaktan odunun çatırtılı sesleri Surançının elindeki yemi iki ayagıyla geliyordu” (Sultanov, CAT. 2010, 12: sıkıca tutarak, saldırıyordu” (Barçın, 135). CAT. 2013, 3: 32). çatırat- (чатырат-) ett. çatıra-. çarkırat- (чаркырат-) ett. çarkıra- çatıratuu (чатыратуу) mast. çatırat-. çarkıratuu (чаркыратуу) mast. çatıray- (чатырай-) Sağlam ve çarkırat-. görkemli olmak. çarkıroo (чаркыроо) mast. çarkıra- çatırayt- (чатырайт-) ett. çatıray- çart (чарт) Aniden çıkan ses yada çatıraytuu (чатырайтуу) mast. hareket. çatırayt-. çart-çart (чарт-чарт) Çatır çatır. çatırayuu (чатыраюу) mast. çatıray- “Cazgül Kubanga çay kaşık menen çatır-çatır (чатыр-чатыр) Çatır çatır . muzdak çay içirdi, nımdalgan daka “Dagı öçöyün degende körüpmün, çatır- menen çart-çart carılıp ketken erinderin çatır küyüp atkanda oygonsom cürögüm sürdü abaylap / Cazgül Kuban’a çay çındap tüşmök eken / Sönmek kaşığı ile soğuk çay içirdi, nemli bez ile üzereyken uyandığım iyi olmuş, çatır- çatır çatır patlayan dudaklarını sildi” çatır yanarken uyanırsam gerçekten çok (Berdiyev, CAT. 2012, 11: 51). korkardım” (Cigitov, CAT. 2011, 3: çart-çurt (чарт-чурт) Çatırdamak, 15). şimşek çakmak. “Çakmak çagıp, çart- çatıroo (чатыроо) mast. çatıra-. çurt etip çagılgan // Kara nöşör tökkön çebelekte- (чебелекте-) Telaşlanmak. turat kamdanıp / Şimşek çakıp, çatır “Apası ortodo çebelektep tigi kişi menen çatır yıldırım // Yağmur şiddetlice kızın arkı-terki karap süylöp cattı / dökülmeye hazır” (BS. 1952: 56). Annesi arada telaşlanarak bir kızına bir çart et- (чарт эт-) Çatır çatır ses öbür adama bakarak konuşuyordu” çıkarmak. (Acıkanova, CAT. 2011, 4: 200). çart kes- (чарт кес-) Pat diye kesmek. 171

çebelelekten- (чебелектен-) dnş. Ağzında kapağı olan kazana // Yüreği çebelekte-. koydu” (Togolok Moldo, CAT. 2013, çebelektenüü (чебелектенүү) mast. 10: 37). çebelekten-. çekçeŋdet- (чекчеңдет-) ett. çebelektet- (чебелектет-) ett. çekçeŋde-. çebelekte-. çekçeŋdetüü (чекчеңдетүү) mast. çebelektetüü (чебелектетүү) mast. çekçeŋdet-. çebelektet-. çekçeŋdöö (чекчеңдөө) mast. çebelektöö (чебелектөө) mast. çekçeŋde-. çebelekte-. çekçey- (чекчей-) Dikilmek, göz bir çedirekey (чедирекей) Göbekli. noktaya uzun süre bakmak, belermek. çedireŋ-çedireŋ (чедирең-чедирең) “Tattıbübü Canıbaydı cep ciberçüdöy Kısa boylu ve göbekli çoçukların çekçeye tiktedi / Tattıbübü Canıbay’ı hareket etmesi. yiyecekmiş gibi gözlerini belerterek çedireŋ-çedireŋ et- (чедирең- baktı” (Mamanov, CAT. 2012, 10: 75). чедирең эт-) bk. çedireŋde-. çekçeyt- (чекчейт-) ett. çekçey-. çedireŋde- (чедиреңде-) Kısa boylu ve çekçeytüü (чекчейтүү) mast. çekçeyt- göbekli canlıların hareket etmesi. çekçeyüü (чекчейүү) mast. çekçey-. çedireŋdet- (чедиреңдет-) ett. çekirey- (чекирей-) Belermek. çedireŋde-. “Atasının közünön zaar çaçırap, eki çedireŋdetüü (чедиреңдетүү) mast. közü çekireyip ketiptir ... / Babasının çedireŋdet- gözünde öfke dolup taşıp, iki gözü çedireŋdöö (чедиреңдөө) mast. belermeye başlamışmış” (Kafka, CAT. çedireŋde- 2012, 6: 120). çedirey- (чедирей-) Göbeği çıkmak. çekireyt- (чекирейт-) ett. çekirey-. “Bügün bazarda, boyunda bar ayalın çekireytüü (чекирейтүү) mast. çedireytip eerçitip cürgönün öz közü çekireyt-. menen körbödübü / Bugün pazarda, çekireyüü (чекирейүү) mast. çekirey-. karnı çıkmış hamile karısını yanında çeley- (челей-) Şişmek, karnı çıkmak. gezdirdiğini kendi gözleriyle gördü” çeleyt- (челейт-) ett. çeley-. (Usenov, CAT. 2011, 8: 124). çeleytüü (челейтүү) mast. çeleyt-. çedireyt- (чедирейт-) ett. çedirey-. çeleyüü (челейүү) mast. çeley-. çedireytüü (чедирейтүү) mast. çelk-çelk (челк-челк) Culk culk. çedireyt-. çelkeŋde- (челкеңде-) Karnı büyük çedireyüü (чедирейүү) mast. çedirey-. veya hamile birinin hareket etmesi. çekçegey (чекчегей) Gözleri iri, büyük çelkeŋdet- (челкеңдет-) ett. çelkeŋde- açılan. çelkeŋdetüü (челкеңдетүү) mast. çekçeŋde- (чекчеңде-) Böbürlenmek, çelkeŋdet-. üstünlük taslamak. “Çekçeŋdey basıp çelkeŋdöö (челкеңдөө) mast. baybiçe // çelekke suusun aldı // çelkeŋde-. Oozunda kapkagı bar cez kazanga // çelkey- (челкей-) Karnı çıkmak, Cüröktü saldı / Kadın böbürlenerek şişmek. “... çelkeygen kursagın sılay yürüyüp // kovaya suyunu aldı // oldunan turup ... / Çıkmış karnını 172

okşayarak yernden kalktı ... (İsmailova, çevikçe hareket ediyordu” (Rısbayev, CAT. 2012, 5: 54). CAT. 2012, 6: 272). çelkeyt- (челкейт-) ett. çelkey-. çepildet- (чепилдет-) ett. çepilde-. çelkeytüü (челкейтүү) mast. çelkeyt-. çepildetüü (чепилдетүү) mast. çelkeyüü (челкейүү) mast. çelkey-. çepildet-. çelkilde- (челкилде-) Ağzına kadar çepildöö (чепилдөө) mast. çepilde-. çok dolu olmak. “Çelekterin çelkildete çıbır (чыбыр) Küçük. “Bir saamga kötörüp cönödü / Ağzına kadar dolu kalaksız kalgan kayık çıbır tolkun olan kovalarını taşıyıp yoluna devam stündö kaltıldap ketti / Bir süreliğine etti” (Kadırova, CAT. 2011, 2: 44) küreksiz kalan kayıp küçük dalgalar çelkildet- (челкилдет-) ett. çelkilde-. üstünde titreşimli hareketlere kapıldı” çelkildetüü (челкилдетүү) mast. (CA3. 2008: 348). çelkildet-. çıbıra- (чыбыра-) Küçük ve çok çelkildöö (челкилдөө) mast. çelkilde-. olmak. “Agımdarga minişip, dayra betin çeŋkil (чеңкил) Gök, mavi. berbegen // Caşıl sayma topu ketken çeŋkiy- (чеңкий-) Gözleri mavi renkte çıbırap / Akıntılara binerek, deryayı olmak. kaplayan // yeşil, nakışlı şapkalar suya çeŋkiyt- (чеңкийт-) ett. çeŋkiy-. düşen karpuzlar) çok sayıda akıp çeŋkiytüü (чеңкийтүү) mast. çeŋkiyt- gidiyordu” (Rıskulov, CAT. 2012, 3: çeŋkiyüü (чеңкийүү) mast. çeŋkiy-. 128). çepeŋde- (чепеңде-) Zayıf ve küçük çıbırakay (чыбыракай) Üzerinde biri haraket etmek. “Atası Makem küçük küçük işlemeleri olan. çepeŋdegen ceŋil kişi ele / Babası çıbırat- (чыбырат-) ett. çıbıra-. Makem küçük zayıf biriydi” (Sultanov, çıbıratuu (чыбыратуу) mast. çıbırat-. CAT. 2010, 12: 138). çıbırçık (чыбырчык) Ufak tefek. “... çepeŋdet- (чепеңдет-) ett. çepeŋde-. çıbırçık suu betinde calgız balıkçı kayık, çepeŋdetüü (чепеңдетүү) mast. anda üŋküyüp oturgan çiy kalpakçan çepeŋdet-. karaan / ... ufak tefek dalgaları olan çepeŋdöö (чепеңдөө) mast. çepeŋde- suda yalnız balıkçı kayığı ve onun çinde çepeŋ-çepeŋ (чепең-чепең) Zayıf ve oturan kalpaklı bir karaltı” (Aytmatov, küçük birinin hareketini bildirmek için CAT. 2011, 6: 4). kullanılır. çıbırçıkta- (чыбырчыкта-) Ufak ufak çepeŋ-çepeŋ et- (чепең-чепең эт-) bk. olmak. “Kısılganımdan çekemden ter çepeŋde-. çıbırçıktay tüştü / Sorulara sıkıştığım çepey- (чепей-) Zayıf ve küçük için alnımda küçük küçük ter damlaları gözükmek. ortaya çıktı” (CA7. 2008: 45). çepeyt- (чепейт-) ett. çepey-. çıbırçıktat- (чыбырчыктат-) ett. çepeytüü (чепейтүү) mast. çepeyt-. çıbırçıkta-. çepeyüü (чепейүү) mast. çepey-. çıbırçıktatuu (чыбырчыктатуу) çepilde- (чепилде-) Çeviklik etmek. mast. çıbırçıktat-. “Akısına cazga çeyin ceterlik talkan un çıbırçıktoo (чыбырчыктоо) mast. beriniz- dedi çepildep / Yerine bahara çıbırçıkta-. kadar yetecek kırma ve un veriniz diye çıbıroo (чыбыроо) mast. çıbıra-. 173

çıcılda- (чыжылда-) hlk. Çızıldamak, olunacak yerde çevik olsun” (BS. 1952: yağ kızarırken, yemek suyunu çekerken 119). ses çıkarmak. “May çıcıldap büttü, emi çıkçıŋdat- (чыкчыңдат-) ett. kuura baştasak bolot / Yağ kızardı, artık çıkçıŋda-. kavurmaya başlayabiliriz” çıkçıŋdatuu (чыкчыңдатуу) mast. çıcıldat- (чыжылдат-) ett. çıcılda-. çıkçıŋdat-. çıcıldatuu (чыжылдатуу) mast. çıkçıŋdoo (чыкчыңдоо) mast. çıcıldat-. çıkçıŋda-. çıcıldoo (чыжылдоо) mast. çıcılda-. çıkçıy- (чыкчый-) Derli toplu, sağlam, çıçala- (чычала-) Şaka kaldıramayak, düzenli olmak. “Apam Amanga dep şakaya gelemeyerek söylenen her şeyi tatınakay, çıkçıygan kök kepka satıp reddetmek. “Köp çıçalabay menin keldi / Annem Aman’a diye güzel, sözümdü ayagına çeyin uk / Her şeyi sağlam bir mavi şapka akın almıştı” reddetmeyip, söyleyeceklerimi sonuna (Kazakov, CAT. 2011, 10: 14). kadar dinle” (Bahti, CAT. 2012, 3: çıkçıyt- (чыкчыйт-) ett. çıkçıy. 181). çıkçıytuu (чыкчыйтуу) mast. çıkçıyt- çıçalat- (чычалат-) ett. çıçala-. çıkçıyuu (чыкчыюу) mast. çıkçıy-. çıçalatuu (чычалатуу) mast. çıçalat-. çıkılda- (чыкылда-) 1.“Tık tık” ses çıçaloo (чычалоо) mast. çıçala-. çıkarmak. “Saattın cebesi çıkıldap beşti çıçay- (чычай-) Kısalmak, kısa olmak, kösöttü / Saat tık tık ses çıkararak beşi küçük olmak. “... çıçaygan kara gösterdi” (Karasartov, CAT. 2011, 11: murutun eki-üç sılap, cerge çıyt dedire 28). 2. Çetin, sert, soğuk olmak. “Şamal bir tükürdü da, maga karap sözün uladı cok bolso da çıkıldagan ayaz bet / Kısa bıyıklarını iki üç kere okşayıp çımıldatat / Rüzgar olmasa bile sert arkasından yere tükürdükten sonra bana soğuk yüzlerimiz karıncalatır” bakarak lafına devem etti” (Alıbayev, (Bökönbayev, CAT. 2011, 2: 8). 3. Çok CAT. 2013, 11: 106). sayıda olmak. “Talaanın baarı çıkıldap çıçayt- (чычайт-) ett. çıçay-. // Tolgon Kıtay eli oşol / Tarlanın hepsi çıçaytuu (чычайтуу) mast. çıçayt-. kaynayıp, // Bu kalabalık Çin halkı” çıçayuu (чычаюу) mast. çıçay-. (BE. 2010: 1540). 4. hlk. Çok çık (чык) Tık, ince ve küçük bir nesne konuşmak. “Çıkıldagan katındı el ile sert bir yere vurulduğunda çıkan ses. köçköndö körörbüz / Çok konuşan çıkçıgıy (чыкчыгый) Derli toplu, kadını halk göçerken (iş yaparken) düzenli. izleriz” (Atasözü). çık-çık (чык-чык) bk. çık. çıkıldak (чыкылдак) Sürekli “tık tık” çıkçıŋda- (чыкчыңда-) Çevikliğini, diye ses çıkaran, tıklama. “Dubalga göstererek büyüklenmek. “Modanı ilingen saattın çıkıldagı da cüröktün süygön kızdarga // Modanın baarın kut düküldögünö okşop ulam küçöy berçü / kılsın // Birok çıkçıŋday berbey köp ele Duvarda asılı olan saatin tıklama sesi, // Çıkçıyar cerde çıkçıysın / Modayı kalbimim küt küt atan sesi gibi her an seven kızlara // Modanın hepsi onların daha da hızlanırdı (Acıkanova, CAT. olsun // Fakat her yerde çevikliğini 2011, 4: 197). gösterip büyüklenmeden // Çevik çıkıldat- (чыкылдат-) ett. çıkılda-. 174

çıkıldatuu (чыкылдатуу) mast. kolum çımırap, anan ısıy baştadı / Bir çıkıldat-. anda durup dururken sağ kolum çıkıldoo (чыкылдоо) mast. çıkılda-. karıncalanıp, sonra ısınmaya başladı” çıkılıkta- (чыкылыкта-) Azar azar (Usubaliyev, CAT. 2012, 10: 7). şakırdamak. çımırat- (чымырат-) ett. çımıra-. çıkılıktat- (чыкылыктат-) ett. çımıratuu (чымыратуу) mast. çıkılıkta-. çımırat-. çıkılıktatuu (чыкылыктатуу) mast. çımırkan- (чымыркан-) Gayret çıkılıktat-. etmek. “Cakşı ele sırtka çıkpoogo çıkılıktoo (чыкылыктоо) mast. çımırkansam da, akırı çıdabay basıp çıkılıkta-. kettim / Dışarıya çıkmamak için iyice çılpılda- (чылпылда-) Vıcık vıcık gayret etsem de dayanamayıp tekrar olmak, ıslanmak. “Anın da eki ceŋı çıktım” (Bektenov, CAT. 2011, 12: çılpıldayt / Onun da elbisesinin iki kolu 208). ıslak” (Beki, CAT. 2011, 12: 62). çımırkant- (чымыркант-) ett. çılpıldat- (чылпылдат-) ett. çılpılda- çımırkan-. çılpıldatuu (чылпылдатуу) mast. çımrkantuu (чымыркантуу) mast. çalpıldat-. çımırkant-. çılpıldoo (чылпылдоо) mast. çılpılda- çımırkanuu (чымыркануу) mast. çım (чым) Vız. çımırkan-. çım et- (чым эт-) 1. “Vız” diye ses çımıroo (чымыроо) mast. çımıra-. çıkarmak. 2. Sızlamak, ağrımak. çıŋır- (чыңыр-) Çığlık atmak. “Kubandın içnen bir ceri çım etti / “Apamdın oşondo çıŋırgan ünü aalmadı Kuban’ın içinden bir şeyi anden sızladı” caŋırtkanday açuu çıktı / Annemin o (Berdiyev, CAT. 2012, 11. 46). zaman attığı çığlık sesi evrene çımılda- (чымылда-) Uçmak, çok hızlı yankılanmış gibi acı çıktı” (Şakir, CAT. gitmek. “... çımıldagan boydon 2012, 10: 27). cayloosuna ketip kaldı / Çok hızlı bir çıŋırık (чыңырык) Çığlık, feryat. şekilde yaylasına gittı” (Kazakov, CAT. “Alıstn “apa-a” degen açuu çıŋırık çıktı 2011, 11: 46). / Uzaktan “anne-e” diye acı çığlık çıktı” çımıldat- (чымылдат-) ett. çımılda-. (Kırgız, CAT. 2013, 1: 73). çımıldatuu (чымылдатуу) mast. çıŋırt- (чыңырт-) ett. çıŋır-. çımıldat- çıŋırtuu (чыңыртуу) mast. çıŋırt-. çımıldoo (чымылдоо) mast. çımılda-. çıŋıruu (чыңыруу) mast. çıŋır-. çımır (чымыр) Tıknaz, sağlam, çıŋk (чыңк) 1. Tın, tınlama sesi. 2. dayanıklı. “Tulku boyu çımır, 25-27 Hızlıca, aniden. “... üydü karay colsuz kuraktagı adam karap turuptur / çıŋk ıldıy çurkadım / ... eve doğru yola Sağlam yapıya sahip 25-27 yaşlarındaki çıkmadan hızlıca aşağı koştum” adam bakıyormuş” (Askarov, CAT. (Kerimov, CAT. 2012, 5: 28). 2011, 3: 71). çıŋkılda- (чыңкылда-) İnce ve keskin çımıra- (чымыра-) Karıncalanmak, ses çıkarmak. “Anın sözün Bençitonun vücudunda karıncalar dolaşır gibi çıŋkıldagan ünü ... buzdu / Onun lafını olmak. “Bir kezde kapısınan ele oŋ 175

bençitonun ince sesi ... bozdu” (Ray, duyardık” (Capiyev, CAT. 2013, 7: CAT. 2012, 6: 33). 110). çıŋkıldak (чыңкылдак) İnce ve çır çık- (чыр чык-) Kavga çıkmak. keskin ses çıkaran. çır et- (чыр эт-) 1. Cızlamak, cız diye çıŋkıldat- (чыңкылдат-) ett. çıŋkılda- ses çıkmak. 2. Birden bire ağlama sesi çıŋkıldatuu (чыңкылдатуу) mast. duyulmak. çıŋkıldat-. çır sal- (чыр сал-) Kavga çıkarmak. çıŋkıldoo (чыңкылдоо) mast. çırçıl (чырчыл) Kavgacı, kavga çıŋkılda-. etmeyi seven kimse. çıp-çıp (чып-чып) Çok küçük bir çırılda- (чырылда-) 1. Cızıldamak. nesnenin su damlasının çıkarttığı ses, Üydö bolgon kartöşkönü aarçıp, pıt. “Çıp-çıp tamgan terin aarçıdı / pıt çırıldagan mayga çala kuurudu da pıt damlayan terini sildi” (Osmonkulov, üstünö suu kuyup, miskeydin kapkagın CAT. 2011, 2: 23). captı / Evde olan bütün patatesleri çıpılda- (чыпылда-) “Pıt pıt” diye soyup, cızıldayan yağda yarım yamalak damlamak, akmak, çıkmak. “Tanoosu kavurdu ve üstüne suu döküp, kıpçılıp, öŋü kersarı tartıp, çekesinen tencerenin kapağını kapattı” (Egen, muzdak ter çıpıldap çıgat / Burun CAT. 2012, 9: 55). 2. Cıvıldamak. “Taŋ kanatları kapanıp, yüzü sararıp, sürülüp, baktın içi kanattuulardın alnından soğuk ter çıkıyordu” çırıldagan mayramına aylangan uçur (Bektenov, CAT. 2011, 12: 214). ele / Safak olup, ormanın içi dolu kuş çıpıldat- (чыпылдат-) ett. çıpılda-. cıvıltılarıyla bayrama dönüşen çıpıldatuu (чыпылдатуу) mast. zamandı” (Kalıkov, CAT. 2013, 11: çapıldat-. 35). 3. Acı acı bağırmak, ağlamak. çapıldoo (чапылдоо) mast. çapılda-. “Cancigittin eŋ kencesi apalam etegimi çıpıy- (чыпый-) Küçük, dar veya tam tartıp, çırıldap ıylaganda özüm da olmak. “Üstünö kiygen kostyumu, şımı caşımdı bulaktay agızdım / Cancigit’in subagay boyuna kınaptay cabışa en küçüğü acı acı ağlayarak anne diye çıpıyıp, sülküldöyt / Üstüne giydiği eteğime yapışınca ben de göz yaşlarımı ceket ve pantalon uzun boyuna yakışıp, kaynak gibi akıttım” (Mamanov, Cat. vücuduna tam olup yapışmakta” 2012, 9: 132). 4. Telefon çalmak. (Mamanov, CAT. 2012, 9: 132). “Aŋgıça David Natanoviçtin çöntök çıpıyt- (чыпыйт-) ett. çıpıy-. telefonu çırıldap başın iykey koŋşu çıpıytuu (чыпыйтуу) mast. çıpıyt-. bölmögö çıgat / O sırada David çıpıyuu (чыпыюу) mast. çıpıy-. Natanoviç’in cep telefonu çalarak başını çır (чыр) 1. Kavga, dövüş. “Ayrımdarı sallayarak yan odaya çıkar” (Ray, CAT. çır kıla baştadı / Bazıları kavga 2013, 10: 92). 5. Çekirge sesi çıkmak. çıkartamaya başladı” (Kalbayev, CAT. “... oçoktun arı cagınan kara çegirtke 2012, 9: 159). çırıldayt / ... ocağın arka tarafından çır-çatak (чыр-чатак) Kavga, dövüş. sıyah çekirge sesi geliyordu” (London, “... kee-keede uşul tokoydun içinen çır- CAT. 2013, 11: 130). çataktar çıgıp kalganın eşitkenbiz / ... çırıldaş- (чырылдаш-) işt. çırılda-. bazen ormanın içinden kavga çıktığını 176

çırıldaşuu (чырылдашуу) mast. tiktep turbadı bele / Annesi o zaman içi çırıldaş-. acıyıp oğlunun başına gelen dertleri çırıldat- (чырылдат-) ett. çırılda-. kendine dileyerek, canı acıyıp, gözleri çırıldattır- (чырылдаттыр-) ett. dolarak bakıyordu” (Aytmatov, CAT. çırıldat-. 2013, 9. 52). çırıldattıruu (чырылдаттыруу) mast. çırkıraş- (чыркыраш-) işt. çırkıra-. çırıldattır-. çırkıraşuu (чыркырашуу) mast. çırıldatuu (чырылдатуу) mast. çırkıraş-. çırıldat-. çırkırat- (чыркырат-) ett. çırkıra-. çırıldoo (чырылдоо) mast. çırılda-. çırkıratuu (чыркыратуу) mast. çırk-çırk (чырк-чырк) Cik cik, cıvıltı, çırkırat-. kuşların ötüşürken çıkardığı ses. çırkıroo (чыркыроо) mast. çırkıra-. çırkılda- (чыркылда-) Cıvıldamak, çırm et- (чырм эт-) Kestirmek, ötmek. “... çırkıldagan çımçıktar şekerleme yapmak. “... bul ubakıttı ırayımsız biröögö süygön gülün tarttırıp paydalanışıp, alar bir az çırm etip, küç cibergensişip ün çıgarışsa, sarı küzdün toptop alıştı / onlar bu vakti boşa taŋ ataar aldındagı salkın şamalı harcamayıp biraz şekerleme yaparak çımçıktardın armanın bayandagansıp güç topladılar” (Ahmatov, CAT. 2011, sogot / ... Cıvıldayan serçeler, acımasız 4: 262). birine sevdiği çiçeğini kaptırmışlar gibi çırmıy (чырмый) Küçük ve kaslı ses çıkarırken, sarı sonbaharın safak kimse. vaktindeki serin rüzgarı serçelerin çırmıy- (чырмый-) Küçük ve kaslı derdini anlatır gibi esmekte” (Cantöşev, olmak. CAT. 2011, 11: 107). çırmıyt- (чырмыйт-) ett. çırmıy-. çırkıldak (чыркылдак) Cıvıldayan, çırmıytuu (чырмыйтуу) mast. cıvıl cıvıl öten. çırmıyt-. çırkıldat- (чыркылдат-) ett. çırkılda- çırmıyuu (чырмыюу) mast. çırmıy-. çırkıldatuu (чыркылдатуу) mast. çırt (чырт) 1. Diş arasından tükürünce çırkıldat-. çıkan ses. “Daniyar cay gana çırt çırkıldoo (чыркылдоо) mast. tükürüp koyup, arabasın közdöy basıp çırkılda-. ketti / Daniyar yavaşça diş rasından çırkıra- (чыркыра-) 1. Acı acı tükürerek arabasına doğru yürüdü” ağlamak, bağırmak. “... kız-kelinderdi (CA1. 2008: 221). 2. “çırt” diye çıkan ıylatıp, çal-kempirdi sızdatıp, baldardı ses “... eski çöntök saatın alıp çığıp, çırt çırkıratıp, mülktü tonop, boz-üylördü ettire kapkagın açtı. /... eski cep saatini kıyratıp turgandardan öç aluu / ... kız çıkarıp, çırt diye kapağını açtı (Cigitov, gelinleri ağlatıp, yaşlıları sızlatıp, CAT. 2011, 4: 162). çocukları acı acı bağırtıp, malı mülkü çırt kes- (чырт кес-) Birden bire alıp, evlerimizi yıkanlardan öc almak” kesmek. (Subanbekov, CAT. 2013, 7: 6). 2. Canı çırtılda- (чыртылда-) 1.“Cırt” sesini acımak, içi yanmak. “Apası anda çımın çıkarmak, kesmek, yırtmak. 2. Ötmek. canı çırkırap, balasına kelgen keseldi “Aŋgıça boz tarkıldak şaktın arasınan özünö tilep, canı keyip, közü caşıldanıp çıga kalıp, bayatan beri memiregen 177

tınçtıktı buzganday, çırtıldap kayra cok / ... Kurt ana annelik sevdasını şakka kirip ketti / O sırada ardıç kuşu dökerken bütün vücudu eriyip, içi ısındı dalların arasından çıkıp, uzun zamandır ancak patlayacakmış gibi dolup taşan hükmeden sessizliği bozarak ötüp, sonra sütü hala aynı duruyordu, azalmadı” tekrar dalın arasında kayboldu” (CA5. 2008: 340). (Kalbayev, CAT. 2012, 9: 159). çıtırat- (чытырат-) ett. çıtıra- çırtıldat- (чыртылдат-) ett. çırtılda-. çıtıratuu (чытыратуу) mast. çıtırat-. çırtıldatuu (чыртылдатуу) mast. çıtır-çıtır (чытыр-чытыр) Çıtır çıtır. çırtıldat-. “... aydoolordo üröndör çıtır çıtır etip çırtıldoo (чыртылдоо) mast. çırtılda-. önüp çıgıp, darak büçürlörü tırs-tırs çırtıy- (чыртый-) Yüzü düşmek, carılıp cattı / ... tarlalarda tohumlar çıtır somurtmak. “Çırtıyıp eç kim menen çıtır diye yerden çıkıp, ağaçlarda filizler süylöşpöyt / Somurtarak kimse ile açılmaya başladı” (Cigitov, CAT. 2011, konuşmaz” (Cusubaliyev, CAT. 2011, 4: 177). 7: 9). çıtıroo (чытыроо) mast. çıtıra-. çırtıyma (чыртыйма) Alıngan, çabuk çıy (чый) Cik. gücenen. çıy-çuy (чый-чуй) Cik cik. çırtıyt- (чыртыйт-) ett. çırtıy-. çıy-çuy et- (чый-чуй эт-) Cik cik çırtıytuu (чыртыйтуу) mast. çırtıyt-. etmek. çırtıyuu (чыртыюу) mast. çırtıy-. çıyılda- (чыйылда-) 1. Ciyk ciyk çıtır (чытыр) Bir tür zehirli bitki. etmek “... cerge kulap tüşkön “Eşiktin aldına adam butu tiybegendey, balapandar meege ceter ün menen çıtır çöp köpö sıyaktuu töşölüp catat çıyıldaşıp, kimdir biröödön cardam köpkök bolup / Kapının önü insan ayağı kütüşöt / ... yere düşmüş civcivler acılı dememiş gibi, çıtır ot döşek gibi yayılıp ciyk ciyk ederek, birilerinden yardım yemyeşil oolmuş” (Capiyev, CAT. beklemekte” (Muratov, CAT. 2013, 7: 2011, 7: 40). 86). 2. İnce ses çıkarmak. “... içke ünü çıtıra- (чытыра-) 1. Çıtırdamak. “:.. menen çıyıldap kıykırıp cattı / ... ince kıl arkan çıtırap üzülö cazdadı / kıldan sesiyle haykırıyordu” (Şolohov, CAT. yapılmış ip çatırdayarak kapmaya 2011, 4: 38). başladı” (CA2. 2008: 316). 2. Sert, çıyıldak (чыйылдак) Sesi ince olan. sağlam, sıkı olmak. “Dayar turgan çıyıldat- (чыйылдат-) ett. çıyılda-. cigitter zamatta Saralanı oŋko baş çıyıldatuu (чыйылдатуу) mast. attıra cıktı da, tört ayagın kıl arkan çıyıldat-. menen çıtırata buup salıştı / Hazırda çıyıldoo (чыйылдоо) mast. çıyılda-. bekleyen adamları bir anda Sarala’yı çıyk (чыйк) Gıcırtı. devirerek dört ayağını kıldan yapımış ip çıyk et- (чыйк эт-) Gıcırdamak. ile çok sıkı bağladılar” (CA4. 2008: çıyk-çıyk (чыйк-чыйк) 1. Gıcırtı. 2. 317). 3. Dolup taşmak, patlayacakmış “Cik cik” diye çıkan ses. gibi dolu olmak. “... ene- börünü enelik çıykılda- (чыйкылда-) Gıcırdamak. meerimi tögülüp, dene-boyu balkıldap “Sırttan elektriçkanın uŋuldaganı eridi birok emnegedir emçekteği sütü ugulup, küüldöp barıp tormozu çıtırap tolgon boyunça turu, böksörgön çıykıldap perongo toktogondoy boldu / 178

Dışardan tramvayın gürültülü sesi aldına anan çıkanagıma korgolodu / duyulup, fren sesiyle gıcırdayarak Akşamki soğuktan kaçan küçük civciv perona durmuş gibi oldu” (Aliabbas, korunmak için bana geldi. Ciyk ciyk CAT. 2013, 1: 143). ederek bizim içimizi acıtarak önce çıykıldak (чыйкылдак) 1. Gıcırtılı. 2. dizimin altına sonra dirseğime saklandı” Sürekli cik cik ses çıkaran. (Mayar, CAT. 2011, 4: 216). çıykıldat- (чыйкылдат-) ett. çıypılıktat- (чыйпылыктат-) ett. çıykılda-. çıypılıkta-. çıykıldatuu (чыйкылдатуу) mast. çıypılıktatuu (чыйпылыктатуу) çıykılda-. mast. çıypılıktat-. çıykıldoo (чыйкылдоо) mast. çıypılıktoo (чыйпылыктоо) mast. çıykılda-. çıypılıkta-. çıy-mıyı çık- (чый-мыйы чык-) bk. çıy-pıyı çık- (чый-пыйы чык-) çıy-pıyı çık-. Telaşlanmak. “Kokuy baarı suuga tüşöt çıyp-çıyp (чыйп-чыйп) Kuş veya okşoyt!- dep çıy-pıyı çıktı / Hepsi birden civcivlerin çıkardığı ses. suya düşecekler diye telaşlandım” çıypılda- (чыйпылда-) 1. “Ciyk ciyk” (Cigitov, CAT. 2011, 4: 185). diye ses çıkarmak. “... ördök baldarı çıyt (чыйт) Tükürürken çıkan ses. menen suuga kirse, baykuş cöcö kire “Adatınça dagı çıyt etkire başın öydö albay çıypıldap arıktın kırında kötörüp tükürüp koyup, ordunan baykuşsunup turup kalar ele / .. ördek kozgolboy cata berdi / Her zamanki gibi çocuklarıyla suya girdiği zaman zavallı başını yukarı kaldırıp tükürür ve civciv suya giremeyip kenarda çıyk çıyk yerinden kımıldamaz” (Mamanov, diye kalakalırdı” (Cigitov, CAT. 2011, CAT. 2012, 10: 90). 3: 9). 2. Sabırsızlanmak. “ayaldarı çıytay- (чыйтай-) Büyüklenmek, içterinen çıypıldap birin biri tikteşet / böbürlenmek. eşleri içlerinden sabırsızlanarak birbire çıytayt- (чыйтайт-) ett. çıytay-. bakıyorlar” (Karasartov, CAT. 2011, çıytaytuu (чыйтайтуу) mast. çıytayt-. 11: 28). çıytayuu (чыйтаюу) mast. çıytay-. çıypıldak (чыйпылдак) Sürekli “ciyk çıytıy- (чыйтый-) Çekinmek. “Men kir ciyk” eden. suuga kol saluudan tartınıp çıytıyıp çıypıldatuu (чыйпылдатуу) mast. turam / Ben kirli suya elimi sokmaktan çıypıldat- . çekiniyordum” (Beyşembiyev, CAT. çıypıldoo (чыйпылдоо) mast. 2011, 6: 199). çıypılda-. çıytıyt- (чыйтыйт-) ett. çıytıy-. çıypılıkta- (чыйпылыкта-) 1. çıytıytuu (чыйтыйтуу) mast. çıytıyt-. Sabırsızlanmak. “Çoro dagı çıypılıktap çıytıyuu (чыйтыюу) mast. çıytıy-. saatın karay berdi / Çoro da çikçiy- (чикчий-) Çevik ve atik olmak. sabırsızlanarak sattine bakınıp durdu” çikçiyt- (чикчийт-) ett. çikçiy-. (CA2. 2008: 327). 2. Sürekli ciyk ciyk çikçiytüü (чикчийтүү) mast. çikçiyt-. etmek. “Keçki suuktan kaçkan kiçinekey çikçiyüü (чикчийүү) mast. çikçiy-. cöcö maga kelip korgolodu. Çıypılıktap çilmiy- (чилмий-) Çok zayıflamak. bizdin zeenibizdi keyitip, menin tizemdin çilmiyt- (чилмийт-) ett. çilmiy-. 179

çilmiytüü (чилмийтүү) mast. çilmiyt-. çimkirtüü (чимкиртүү) mast. çilmiyüü (чилмийүү) mast. çilmiy-. çimkirt-. çimir- (чимир-) Döndürmek. “... duu çimkirüü (чимкирүү) mast. çimkir-. çabılgan alakandar anı kuyunday çoduray- (чодурай-) Küçük çocuk çimirip alıp uçtu / ... alkışlayan eller göbekli görünmek. onu fırtına gibi döndürerek uçurdu” çodurayt- (чодурайт-) ett. çoduray-. (CA1. 2008: 55). çoduraytuu (чодурайтуу) mast. çimirik (чимирик) 1. Topaç oyuncağı. çodurayt-. 2. Dönme durumu. çodurayuu (чодураюу) mast. çimirikte- (чимирикте-) Dönmek. çoduray-. çimiriktet- (чимириктет-) ett. çokçogoy (чокчогой) Dik görünümlü, çimirikte-. dik olan. çimiriktetüü (чимириктетүү) mast. çokçoŋ-çokçoŋ et- (чокчоң-чокчоң çimiriktet-. эт-) 1. Aksamak, topallamak. 2. çimiriktöö (чимириктөө) mast. Büyüklenmek, büyüklük taslamak. çimirikte-. çokçoŋdo- (чокчондо-) bk. çokçoŋ- çimiril- (чимирил-) edl. çimir-. “... çokçoŋ et-. çimirile kalıp, oŋ butu menen duşmanın çokçoŋdoo (чокчоңдоо) mast. sol tizege eep öttü / Dönerek sağ çokçoŋdo-. ayağıyla düşmanın sol dizine tekpe çokçoŋdot- (чокчоңдот-) ett. vurdu” (Köçöraliyev, CAT.2011, 3: çokçoŋdo-. 124). çokçoŋdotuu (чокчондотуу) mast. çimirilt- (чимирилт-) ett. çimiril-. çokçoŋdat-. çimiriltüü (чимирилтүү) mast. çokçoy- (чокчой-) Dimdik olmak veya çimirilt-. hareket etmek. “Meni çokçoytup at çimirilüü (чимирилүү) mast. çimiril-. üstünö mingizip koygon / Beni dimdik çimirüü (чимирүү) mast. çimir-. bir şekilde at üstüne bindirmişti” çimkir- (чимкир-) Sümkürmek. (Medaliyev, CAT. 2013, 8: 44). çimkirik (чимкирик) Sümük, burun çokçoyt- (чокчойт-) ett. çokçoy-. suyu. “... murdunan çimkirigin, közünön çokçoytuu (чокчойтуу) mast. caşın kuyultup ayalına, süygöndörünö, çokçoyt- cakındarına kün sayın kat cazıp çokçoyuu (чокчоюу) mast. çokçoy-. catkanın körgöndö tim ele şaytanım çolçoŋdo- (чолчоңдо-) 1. Yerli yersiz kelip ketüüçü / ... burun suyunu, göz konuşmak. 2. Büyük ayakkabıyla yşını akıtarak, karısına, sevgililerine, yürümek. yakınlarına mektup yazdıklarını çolçoŋdot- (чолчоңдот-) ett. görünce sinirlenirdim” (Şolohov, CAT. çolçoŋdo-. 2011, 4: 19). çolçoŋdotuu (чолчоңдотуу) mast. çimkirin- (чимкирин-) dnş. çimkir-. çolçoŋdot- çimkirinüü (чимкиринүү) mast. çolçoŋdoo (чолчоңдоо) mast. çimkirin-. çolçoŋdo-. çimkirt- (чимкирт-) ett. çimkir-. çolçoy- (чолчой-) Şekli bozulmak. “Çokoyum mayrık çolçoyup / 180

Ayakkabım yamulup şekli bozulmuş” çoltoyuu (чолтоюу) mast. çoltoy-. (BS. 1952: 155). çoolcu- (чоолжу-) Acele etmemek, çolçoyt- (чолчойт-) ett. çolçoy-. uzatmak. çolçoytuu (чолчойтуу) mast. çolçoyt-. çoolcut- (чоолжут-) ett. çoolcu-. çolçoyuu (чолчоюу) mast. çolçoy-. çoolcuttur- (чоолжуттур-) ett. çoloŋdo- (чолоңдо-) Aksamak, çoolcut-. topallamak, sakatlanmak. “Basmaçılar çoolcutturuu (чоолжуттуруу) mast. çoloŋdop kee biri kıyşaŋdap, birdemege çoolcuttur-. baş kalkalap, kay biri toŋkoygon at çoolcutuu (чоолжутуу) mast. çoolcut-. ölügün caşınıp, bögüp kalıştı / Eşkiyalar çoolcuu (чолжуу) mast. çoolcu-. toppallayarak, bazıları sendelerek, çop (чоп) Öperken çıkan ses. kendilerini koruyacak bir şey arayıp, çopulda- (чопулда-) Cuk cuk ses bazıları ölen atların arkasına saklanıp çıkmak. “... çopuldatıp upçu eemp kıpırdamadan büzüldüler” (TK. 1990: kelatkan naristeler negedir özünö cakın, 341). ısık sezilererin oylodu / ... cuk cuk çoloŋdoo (чолоңдоо) mast. çoloŋdo-. emzik emen bebekler nedense kendine çoloŋdot- (чолондот-) ett. çoloŋdo-. yakın, sıcak geldiğini düşünüyordu” çoloŋdotuu (чолоңдотуу) mast. (Ayköl, CAT. 2011, 11: 17). çoloŋdot-. çopuldat- (чопулдат-) ett. çopulda-. çoloy- (чолой-) Çok kısa olmak. çopuldatuu (чопулдатуу) mast. çoloyt- (чолойт-) ett. çoloy-. çopuldat-. çoloytuu (чолойтуу) mast. çoloyt-. çopuldoo (чопулдоо) mast. çopulda-. çoloyuu (чолоюу) mast. çoloy-. çorboy- (чорбой) Sivri bir şeyin ucu çolp (чолп) Öpünce çıkan ses. görünmek çoltogoy (чолтогой) Kısa, uzunluğu az çorboyt- (чорбойт-) ett. çorboy-. olan. çorboytuu (чорбойтуу) mast. çoltok (чолток) hlk. Kısa çorboyt-. çoltoŋ-çoltoŋ (чолтоң-чолтоң) Kısa çorboyuu (чорбоюу) mast. çorboy-. bacak veya kolun hareketi için çorçogoy (чорчогой) Uçlu, ucu çıkan. kullanılır. çorçoy- (чорчой-) Çıkmak, görünür çoltoŋdo- (чолтоңдо-) Kısa bacak durumda olmak. “Kökötöy oŋ eteginin veya kol hareket etmek. uçun çorçoyto karmadı / Kökötöy üst çoltoŋdoo (чолтoңдоо) mast. giysisinin sağ alt tarafının ucunu tuttu” çoltoŋdo-. (TS. 1988: 169). çoltoŋdot- (чолтоңдот-) ett. çoltoŋdo- çorçoyt- (чорчойт-) ett. çorçoy-. çoltoŋdotuu (чолтoңдотуу) mast. çorçoytuu (чорчойтуу) mast. çorçoyt- çoltoŋdot-. çorçoyuu (чорчоюу) mast. çorçoy-. çoltoy- (чолтой-) Kısa görünmek. çormogoy (чормогой) Kalın ve şişkin. “Çaçtın tübü çoltoyup kaldı / Saç çormoŋdo- (чормоңдо-) Dudak kesilince dibi çok kısa kaldı” (TK. sarkıtmak, somurtmak. 1990: 11). çormoŋdoo (чормоңдоо) mast. çoltoyt- (чолтойт-) ett. çoltoy-. çormoŋdo-. çoltoytuu (чолтойтуу) mast. çoltoyt-. 181

çormoŋdot- (чормоңдот-) ett. çoturaŋdatuu (чотураңдатуу) mast. çormoŋdo-. çoturaŋdat-. çormoŋdotuu (чормоңдотуу) mast. çoturaŋdoo (чотураңдоо) mast. çormoŋdot-. çoturaŋda-. çormoy- (чормой-) Dudak kalın ve çoykokto- (чойкокто-) Gösteriş şişkin görünmek. “Cüzündögü bir yapmak. özgöçölük – üstüŋkü erdinin uçu bir az çoykoktoo (чойкоктоо) mast. çormoyunku / Yüzündeki tek farklılık çoykokto-. üst dudağının ucu biraz şişkin” (Rıskul, çoykoktot- (чойкоктот-) ett. CAT. 2013, 3: 136). çoykokto-. çormoyt- (чормойт-) ett. çormoy-. çoykoktotuu (чойкоктотуу) mast. çormoytuu (чормойтуу) mast. çoykoktot-. çormoyt-. çoykoy- (чойкой-) Güzel zarif olmak. çormoyuu (чормоюу) mast. çormoy-. “Çoykoygon ceti tüp ak terek / Güzel çort (чорт) 1. Birden bire yapılan zarif yedi tane selvi ağaçları” (Kerimov, hareket için kullanılır. “Şayıga gana cAT. 2012, 5: 23). üylönösüŋ. – Atası bütümdü çort çıgardı çoykoyt- (чойкойт-) ett. çoykoy- / Şayı ile evleneceksin. Babası kararı bir çoykoytuu (чойкойтуу) mast. anda verdi” (Cunuşev, CAT. 2013, 8: çoykoyt-. 59). 2. Kötü huylu. “Çoŋ enesindey çoykoyuu (чойкоюу) mast. çoykoy-. kempirdi // Çort ele sen dep söylögön / çoyoke (чоȅке) Yerli yersiz konuşan, Nenesi yaşındaki kadına // Sen diye şımarık. hitap eden kötüydü” (BS. 1952: 139). çoyokto- (чоȅкто-) Şımarmak. çort ayt- (чорт айт-) Açık ve net çoyoktoo (чоȅктоо) mast. çoyokto-. konuşmak çoyoktot- (чоȅктот-) ett. çoyokto-. çort sın- (чорт сын-) Pat diye çoyoktotuu (чоȅктотуу) mast. kırılmak. “... coon sanın akırın karap çoyoktot-. körsö, kaşka cilik çort sıngan / ... çoyoŋdo- (чоȅңдо-) bk. çoyokto-. daldırına baktığında baldır kemiği pat çoyoŋdoo (чоȅңдоо) mast. çoyoŋdo-. kırılmış” (Cunuşev, cAT. 2013, 8: 81). çoyoŋdot- (чоȅңдот-) ett. çoyoŋdo-. çortoŋdo- (чортоңдо-) Bodur biri çoyoŋdotuu (чоȅңдотуу) mast. hareket etmek. çoyoŋdot-. çortoŋdoo (чортоңдоо) mast. çoyroŋdo- (чойроңдо-) Küsünce, çortoŋdo-. kızınca karşıdakine karşı değişik çortoŋdot- (чортоңдот-) ett. hareketler yapmak ya da laf atmak. çortoŋdo-. çoyroŋdoo (чойроңдоо) mast. çortoŋdotuu (чортоңдотуу) mast. çoyroŋdo-. çortoŋdot-. çoyroŋdot- (чойроңдот-) ett. çoturaŋda- (чотураңда-) Bodur biri çoyroŋdo-. hareket etmek. çoyroŋdotuu (чойроңдотуу) mast. çoturaŋdat- (чотураңдат-) ett. çoyroŋdot- çoturaŋda-. çoyroy- (чойрой-) Yamulmak, yamuk duruma gelmek. 182

çoyroyt- (чойройт-) ett. çoyroy-. dinleyerek oturdular (TK. 1990: 286). çoyroytuu (чойройтуу) mast. çoyroyt- çukçuguy (чукчугуй) Uçlu. çoyroyuu (чойроюу) mast. çoyroy-. çoytoŋ-çoytoŋ (чойтоң-чойтоң) Kısa çukçuŋ et- (чукчуң эт-) Burun ve kilolu birinin hareketi için kullanılır. kıvırmak. çoytoŋdo- (чойтоңдо-) Kısa ve kilolu çukçuŋ-çukçuŋ et- (чукчуң-чукчуң biri hareket etmek. “Bir azdan kiyin эт-) Burun kıvırmak. brigadir ıraazı bolgondoy, corgo çukçuŋda- (чукчуңда-) Burun baytalın şart kamçılap, çoytoŋdoto kıvırmak. “... bizdin sözdü kimder uktu bastırıp ketti / Biraz sonra ustabaşı degen kıyazda eki cagın bir karap aldı memnun olmuş gibi yorgasını da çukçuŋdagan boydon çıgıp ketti / ... kamçılayıp, kilolu atını hareket etirerek bizim konuşmayı kimler duydu der gibi gitti” (CA1. 2008: 197). etrafına bakınıp arkasından burun çoytoŋdoo (чойтоңдоо) mast. kıvırarak dışarı çıktı” (Sabırov, CAT. çoytoŋdo-. 2013, 5: 25). çoytoŋdot- (чойтоңдот-) ett. çukçuŋdat- (чукчуңдат-) ett. çoytoŋdo-. çukçuŋda-. çoytoŋdotuu (чойтоңдотуу) mast. çukçuŋdatuu (чукчуңдатуу) mast. çoytoŋdot-. çukçuŋdat-. çoytoy- (чойтой-) Kısa ve küçücük çukçuŋdoo (чукчуңдоо) mast. olmak. çukçuŋda-. çoytoyt- (чойтойт-) ett. çoytoy-. çukçuy- (чукчуй-) Uzun ve ince çoytoytuu (чойтойтуу) mast. çoytoyt-. olmak. “... çukçuygan kiçine ak sakalı çoytoyuu (чойтоюу) mast. çoytoy-. bar eken / Az uzun ve ince sakalı çökçöy- (чөкчөй-) bk. çokçoy-. “Atına varmış (TD. 1990: 245). minip attanıp, çıktı çökçöyüp / Atına dik bir görünüm sağlayarak binde de çukçuyt- (чукчуйт-) ett. çukçuy-. yola çıktı” (Togolok Moldo, CAT. çukçuytuu (чукчуйтуу) mast. 2013, 10: 44). çukçuyt-. çökçöyt- (чөкчөйт-) ett. çökçöy-. çukçuyuu (чукчуюу) mast. çukçuy-. çökçöytüü (чөкчөйтүү) mast. çulçuk (чулчук) Tombul kimse. çökçöyt-. çulçuŋ-çulçuŋ (чулчуң-чулчуң) çökçöyüü (чөкчөйүү) mast. çökçöy-. Yanaklarını şişirerek veya ağzını çuçtuguy (чуштугуй) İnce ve uçlu doldurarak bir şey ciğneme durumu. olan. çulçuŋ-çulçuŋ et- (чулчуң-чулчуң çuçtuy- (чучтуй-) İnce ve uçlu olmak. эт-) bk. çulçuŋda-. çuçtuyt- (чучтуйт-) ett. çuçtuy-. çulçuŋda- (чулчуңда-) Ağzını çuçtuytuu (чучтуйтуу) mast. çuçtuyt- doldurarak, yanaklarını şişirerek çuçtuyuu (чучтуюу) mast. çuçtuy-. çiğnemek. çuk etpe- (чук этпе-) Ses çulçuŋdat- (чулчуңдат-) ett. çıkarmamak. “Biröö da çuk etpey ugup çulçuŋda-. uturuştu / Hiç kimse ses çıkarmadan 183

çulçuŋdatuu (чулчуңдатуу) mast. çulkuldoo (чулкулдоо) mast. çulçuŋdat-. çulkulda-. çulçuŋdoo (чулчуңдоо) mast. çulp (чулп) Suyun veya sıvı maddenin çulçuŋda-. çalkalandığında, içine bir şey çulçuy- (чулчуй-) Yüzü tombul olmak düştüğünde vb. çıkan ses, cup, culuk. ya da bilerek şişirmek. “... uurtumdu “İş aldında kere-kere cutkan carmadan çulçuytup – çulçuk, közümdü cırtaytıp – börsöygön kursagı çulk etip, baltası cırtak bolup kalayın / ... yüzümü koldon ırgıy, küp kuladı / İşe şişirerek şişkin yüz, gözlerimi kısarak başlamadan uzun uzun yuttuğu kısık göz oluyum” (TS. 1988: 18). yarmadan şişmiş karnını culuk çulçuyt- (чулчуйт-) ett. çulçuy-. dedirterek, elindeki baltasıni bırakarak çulçuytuu (чулчуйтуу) mast. çulçuyt-. pat diye yere devrildi” (Sarmanbetov, çulçuyuu (чулчуюу) mast. çulçuy-. CAT. 2013, 5: 10). çuldur (чулдур) Peltek, tutuk. çulp et- (чулп эт-) “Cup” diye ses çuldura- (чулдура-) Bazı sesleri çıkmak. “Kapılesten aligi koondoy taş gereği gibi söyleyememek. “Tili biraz suuga çulp etip, taşka çırmalgan cip çuldurap ketkensidi / Bazı kayıktın kırı ıldıy soylodu / Bir anda çakartamamış gibi oldu” (Kadırova, kavun gibi taş suya cup diye düşünce CAT. 2011, 2: 52). ona bağlı olan ip kayığın kenarından çulduraş- (чулдураш-) işt. çuldura-. sürünerek suya iniyordu” (Cigitov, Cat. çulduraşuu (чулдурашуу) mast. 2011, 6: 95). çulduraş-. çulpulda- (чулпулда-) “Cup cup” diye çuldurat- (чулдурат-) ett. çuldura-. ses çıkmak. “Tokoydon menin çulduratuu (чулдуратуу) mast. coldoşumdun ünü, kayık kalagının çuldurat-. çulpuldaganı uguldu / Ormana benim çulduroo (чулдуроо) mast. çuldura-. eşimin sesi ve kayık küreklerinin suya çulk (чулк) bk. çulp. “ değdiği cup cup sesi geliyordu” çulk-çulk et- (чулк-чулк эт-) bk. (Şolohov, CAT. 2011, 4: 41). çulkulda-. çulpuldat- (чулпулдат-) ett. çulpulda- çulkulda- (чулкулда-) Culuk culuk, çulpuldatuu (чулпулдатуу) mast. sıvı bir şeyin sesi. “Bala ocoonu koş çulpuldat-. koldop culup aldı da, aptıga cutup çulpuldoo (чулпулдоо) mast. ciberdi, Anan Emirayin özünö kuydu. çulpulda-. Artkanın baykasa boçkenin tübündö çunak (чунак) Kulaksız, kulağı küçük. araŋ çulkuldayt / Çocuk su dolusu çunaŋ-çunaŋ et- (чунаң-чунаң эт-) kepçeyi şift elle hızlıca alıp, aceleyle At kulağını aşağı düşürerek ısırmaya yuttu. Sonra Emirayın kendi için veya çifte tekme atmaya çalışmak. doldurdu. Kalanı ise zorla culuk culuk çunaŋda- (чунаңда-) 1. At hırçınlık ederek çok azdı” (Aytmatov, Cat. 2013, etmek. “... tulparı çunaŋdap handın 9: 62). üzöŋgüsün tiştegilep teskeri ala kaçtı / çulkuldat- (чулкулдат-) ett. çulkulda- ... atı hırçınlık ederek, hanın üzengisini çulkuldatuu (чулкулдатуу) mast. ısırarak ters arafa alıp kaçtı” çulkuldat-. (Sadıbakasov, CAT. 2011, 8: 103). 2. 184

Terslemek, azarlamak. “Keede tayanem Öldüler diye arkadakiiler gürültü kelgende “Apaŋa men aytkandı kopardılar” (TK. 1998: 26). ayttıŋbı” – dese: “Özüŋüz aytpaysızbı çurkura- (чуркура-) Gürültü dep çunaŋdap kalsam tayenem koparmak. “Üydö oturgandardın baarı, tildegenin koyboçu / Bazen anneannem çurkurap iyişip, bir dem menen öydö geldiğinde “dediklerimi annene balışup, cöölöşüp eşikke atıp çıgıştı / söyledin mi” diye sorardı. Bense Evde oturanların hepsi, gürültü “kendiniz söyleyiniz” diye tersleyerek kopararak ayağa kalkıp, birbirini iterek anneannemi kızdırırdım” (Beki, CAT. dışarı atıldılar” (Cigitov, CAT. 2011, 6: 2011, 12: 64). 92). çunaŋdat- (чунаңдат-) ett. çunaŋda-. çurkuraş- (чуркураш-) işt. çurkura- çunaŋdatuu (чунаңдатуу) mast. çurkuraşuu (чуркурашуу) mast. çunaŋdat-. çurkura-. çunaŋdoo (чунаңдоо) mast. çunaŋda-. çurkurat- (чуркурат-) ett. çurkura- çunay- (чунай-) 1. Kulak kısa olmak, çurkuratuu (чуркуратуу) mast. kesilmek. “... Tümönbekten közün çurkurat-. ayırbay çunayıp karap dagı öŋgüröp, çurkuroo (чуркуроо) mast. çurkura- alda kaydan kelip kek alıp berçü çurmuŋda- (чурмуңда-) Yüzünü biröönü çakırganday uzata kaarlana bir buruşturarak sevmediğini belli etmek. ulup aldı / ... Tümönbek’ten gözleri çurmuŋdat- (чурмуңдат-) ett. almadan, kısa kulaklarını dikerek bakan çurmuŋda-. kurt bir daha çenilep, uzaklardan onun çurmuŋdatuu (чурмуңдатуу) mast. intikamını alacak birini çağırır gibi acılı çurmuŋdat-. acılı uludu” (Malikov, CAT. 2011, 10: çurmuŋdoo (чурмуңдоо) mast. 54). 2. At kulağını aşağı düşürmek. çurmuŋda-. “Kara kaşka ulam birin basıp ötkön çurmuy- (чурмуй-) Somurtmak, sayın, artta kalganı kulktarın çunaytıp, yüzünü buruşturmak. eki közün caşıldantıp, caman bir karap çurmuyt- (чурмуйт-) ett. çurmuy-. kalat / Kara kaşka her birini geçtikçe çurmuytuu (чурмуйтуу) mast. geri kalan atların kulakları aşağı çurmuyt-. düşerek, gözleri dolup değişik bir çumuyuu (чурмуюу) mast. çurmuy-. şekilde bakakalıyordu” (Tazabekov, çuru-çuu (чуру-чуу) Gürültü, bağırtı, CAT. 2011, 2: 84). patırtı. “Men taza aba dem alayın dep çunayt- (чунайт-) ett. çunay- . koroogo çıkkam, bir kezde ele baldardın çunaytuu (чунайтуу) mast. çunayt-. baarı çuru-çuu tüşüp kalıştı / Ben temiz çunayuu (чунаюу) mast. çunay-. hava almak için avluya çıkmıştım, bir çup (чуп) bk. çulp. anda çocukların hepsi bağırıp gürültü çur (чур) Kalabalığın birden bire koptu” (Zeynalov, CAT. 2012, 4: 131). çıkardığı gürültülü ses. çurulda- (чурулда-) Gürültü çur dey tüş- (чур дей түш-) koparmak. “Balkim azır men şaardan Birdenbire gürültü kopmak. kelgende közümö kepedey körüngön çur et- (чур эт-) Gürültü koparmak. uşul üydön bir tuugan böböktörüm “Ölüştü! - dep arttagılar çur etti / çuruldap çurkap çıgıp, aldımdan tosup 185

alat bele / Belki de ben şehirden gelince çuu tüş- (чуу түш-) bk. çuu sal-.“Ayıl bu kulübe gibi evden küçük kardeşlerim içi çuu tüşüp kaldı / Köyün içinde gürültü yaparak koşarak çıkıp, beni gürültü koptu” (Capiyev, CAT. 2013, 7: karşılarlardı” (Beki, CAT. 2011, 12: 94). 65). çuulda- (чуулда-) 1. Gürültü çıkarmak. çuruldat- (чурулдат-) ett. çurulda-. “Emnegedir çuuldagan ündör, köp attın çuruldatuu (чурулдатуу) mast. dobuştarı, kara col çaŋ basıp çuruldat-. kılkıldagan köp kol / Nedense gürültülü çuruldoo (чурулдоо) mast. çurulda-. sesler, bir çok atın ayak sesleri, kara çuştuguy (чуштугуй) İnce ve uçlu yolda kaynayan çok asker geliyordu” olan. (Tazabekov, CAT. 2011, 2: 86). 2. çuştuyt- (чуштуйт-) ett. çuştuy-. Kulak çınlamak. “Kulağı biraz çuştuytuu (чуштуйтуу) mast. çuştuyt- çuuldagansıdı / Kulağı biraz çınlar gibi çuştuyuu (чуштуюу) mast. çuştuy-. oldu” (Mamazairova, CAT. 2013, 5: çuu (чуу) Gürültü, patırtı, kavga. 43). 3. Kurşun vınlamak. “Bomba tüşüp, “Çuunu ugup kayrılışsa kerek / Kavgayı cer astım-üstüm bolup, çuuldap oktor duyunca dönmüş olmalılar” uçup, tiygen cerlerin taarıyt / Bomba (Sarmanbetov, CAT. 2013, 5: 12). düşerek yer yerinden oynuyor, çuu bas- (чуу бас-) Gürültü kopmak. kurşunlar vınlayarak uçup değdiği yeri çuu çık- (чуу чык-) Gürültü çıkmak. deliyordu” (Madeliyev, CAT. 2013, 8: “Kapısınan köçödön çuu çıgıp kaldı / 45). Beklenmedik yerde sokaktan gürültü çuuldak (чуулдак) Gürültü, patırtı. çıktı” (Cin, CAT. 2013, 5: 144). “Ildamdıgın basaŋdatıp suu dagı // çuu dey tüş- (чуу дей түш-) Şak diye Toktoy tüştü tokoylordun çuuldagı / ses çıkmak. Hızını kesip su yavaşlayınca // Ormanın çuu kötör- (чуу көтөр-) Gürültü gürültüsü de azaldı” (Cetigen, CAT. koparmak, çıkarmak. “Çaban bolso çuu 2013, 3: 113). kötörüp, kıykırıp, ışkırıp cattı / Çoban çuuldat- (чуулдат-) ett. çuulda-. ise gürültü kopartıp, bağırıyor, ıslık çuuldatuu (чуулдатуу) mast. çuuldat- çalıyordu” (Auezov, CAT. 2013, 7: çuuldoo (чуулдоо) mast. çuulda-. 141). çuulgan (чуулган) Kavga, bir çok çuu sal- (чуу сал-) Gürültü koparmak, kişnin karıştığı kavga. kavga, karışıtlık, tartışma çıkarmak. çüçkür- (чүчкүр-) Hapşırmak, “Eki attuu kıykıra çuu salıp, tik ldıy aksırmak. “... katuu suuk tiyiptir oşon kolotko çaap tüştü / İki atlı adam üçün çüçkürüp kalıptır / ... üşütmüş o haykırarak gürültü kopartıp, aşağıya yüzden hapşırıyormuş” (Bektenov, doğru vadıye koşturdular” (Auezov, CAT. 2011, 12: 215). CAT. 2013, 7: 150). çüçkürt- (чүчкүрт-) ett. çüçkür-. çuu tart- (чуу тарт-) bk. çuu sal-. çüçkürtüü (чүчкүртүү) mast. çuu tur- (чуу тур-) 1. Birdenbire ayağa çüçkürt-. kalkarak harekete geçmek. 2. Hepsi çüçkürük (чүчкүрүк) Hapşırık birden seslenmek. “Artınan açuu çüçkürügü çıgıp, közünön caşı ırgıdı / Ardından sert 186

hapşırık çıkıp, gözünden yaşları zıpladı” çüŋüröyt- (чүңүрөйт-) ett. çüŋüröy-. (Emigrant, CAT. 2012, 3: 44). çüŋüröytüü (чүңүрөйтүү) mast. çüçkürüü (чүчкүрүү) mast. çükür-. çüŋüröyt-. çükçügüy (чүкчүгүй) Küçücük çüŋüröyüü (чүңүрөйүү) mast. görünüşte olan kimse. çüŋüröy-. çükçüy- (чүкчүй-) Küçücük olmak çütürököy (чүтүрөкөй) Yüzü zayıf ve veya görünmek. küçük olan. çükçüyt- (чүкчүйт-) ett. çükçüy-. çütüröy- (чүтүрөй-) Küçük ve zayıf çükçüytüü (чүкчүйтүү) mast. olmak. çükçüyt-. çütüröyt- (чүтүрөйт-) ett. çütüröy-. çükçüyüü (чукчүйүү) mast. çükçüy-. çütüröytüü (чүтүрөйтүү) mast. çüŋküy- (чүңкүй-) Suratı asık olmak. çütüröyt-. çüŋküyt- (чүңкүйт-) ett. çüŋküy-. çütüröyüü (чүтүрөйүү) mast. çüŋküytüü (чүңкүйтүү) mast. çütüröy-. çüŋküyt-. çüyrü- (чүйрү-) Burun kıvırmak. çüŋküyüü (чүңкүйүү) mast. çüŋküy-. çüyrüŋ-çüyrüŋ et- (чүйрүң- чүйрүң çüŋür (чүңүр) Çökük, çökmüş. “Bul, эт-) Burun kıvırmak, dudak bükmek seyrek muruttarı serbeygen, çüŋür köz, veya yüzünü buruşturmak. çap caak, dayıma suz cürgön kişi / Bu, çüyrüŋdö- (чүйрүңдө-) Burun seyrek bıyıklı, çökük gözlü, zayıf yüzlü, kıvırmak. her zaman sakinliğini koruyan kişi” çüyrüŋdöö (чүйрүңдөө) mast. (Talip, CAT. 2011, 9: 64). çüyrüŋdö-. çüŋürököy (чүңүрөкөй) Çökük. çüyrüŋdöt- (чүйрүңдөт-) ett. “Kızarıŋkı tartıp tübünön kaynap turgan çüyrüŋdö-. çöŋürököy közdörü bar eken, tikireyip çüyrüŋdötüü (чүйрүңдөтүү) mast. maga kadaldı / Kızararak arka çüyrüŋdöt-. tarafından kaynayan çökük gözleri çüyrüy- (чүйрүй-) 1. Burun kıvırmak, varmış, dikilerek bana bakıyordu” dudak bükmek, yüz buruşturmak. “... (Cigitoov, CAT. 2011, 4: 178). közü körgöndün baarın caktırbay çüŋüröy- (чүңүрөй-) 1. Çökmek, içeri murdun çüyrüp cürgönsüyt / ... gözünün doğru girmek. “Caaktarı şılınıp, sakal- gördüğü herkese karşı burnunu muruttarı ösüp, közdörü çüŋüröyüp, kıvırarak kimseyi sevmez” (Cigitov, tegeregin kögüş cele kaptap üçöönün CAT. 2011, 3: 31). 2. Ayakkabının ucu teŋ kebetesi ayıkpas ooruga kıvrılmak. çaldıkkanday / Yüzleri zayıflayıp, sakal çüyrüyt- (чүйрүйт-) ett. çüyrüy-. bıyıkları uzayıp, gözleri çöküp, etrafı çüyrüytüü (чүйрүйтүү) mast. mavi renge boyalıp, üçü de iyileşmez çüyrüyt-. hastalığa kapılmş gibiler” (Aytmatov, çüyrüyüü (чүйрүйүү) mast. çüyrüy-. CAT. 2013, 9: 44). 2. Cılız, zayıf çüytük (чүйтүк) Cılız, çok zayıf ve görünmek. “Zamatta ele betiŋ güçsüz. çüŋüröyüp arıktay tüştün / Çok çabuk çüytüy- (чүйтүй-) Zayıf düşmek, yüz zayıflayıp, cılızlaştın”(Pasaŋova, güçsüzleşmek veya çok zayıf CAT. 2013, 5: 78). görünmek. “Çüytüygön caman uulum 187

bar // çüçkürsö çü deym vraçka / (Karamoldoyev, CAT. 2012, 11: 193). Güçsüz zayıf oğlum var // hapşırdığı an 3. Toplu ve gürültülü gelen ses: birçok doktora koştuğum” (BS. 1952: 46). insanın veya hayvanın ayak sesi, çüytüyt- (чүйтүйт-) ett. çüytüy-. insanların gürültülü konuşma sesi, bir çüytüytüü (чүйтүйтүү) mast. çüytüyt- şeylerin toplu halde düşmesi vb. çüytüyüü (чүйтүйүү) mast. çüytüy-. “...cerge dabırap kulagan otundu dabışı oyomdu bölüp ketti. / ...patırtılı bir D şekilde yere düşen odunların sesi dabdaarı- (дабдаары-) Şaşırmak. dikkatimi dağıttı (Aytmatov, CAT. “Kosmosko raketa atılganın körüp 2010, 12: 112). turup, dabdaarıy tüştü. Mındaydı ali dabırat- (дабырат-) ett. dabıra-. körö elek bolçu. / Uzaya roket dabıratuu (дабыратуу) mast. dabırat- fırlatıldığını görünce çok şaşırdı. Bunun dabır-dabır (дабыр-дабыр) Patır gibisini hiç görmemişi” (CA4. 2008: patır, tapır tapır. 24). dabır-dubur (дабыр-дубур) bk. dabdaarıt- (дабдаарыт-) ett. dabır-dabır. dabdaarı-. dabırla- (дабырла-) Patır patır ses dabdaarıtuu (дабдаарытуу) mast. çıkarmak. dabdaarıt-. dabırlat- (дабырлат-) ett. dabırla- dabdaaruu (дабдааруу) mast. dabırlatuu (дабырлатуу) mast. dabdaarı-. dabırlat-. dabdıra- (дабдыра-) Şaşırmak. “Baarı dabırloo (дабырлоо) mast. dabırla-. emne kıların bilişpey dabdırap kalıştı / dabıroo (дабыроо) mast. dabıra-. Hepsi ne yapacağını bilenmeyip dabırt (дабырт) Tapırtı, patırtılı ses. şaşırdılar” (CA6. 2008: 16). “Dabırtı çıgat eşikten daŋazaluu dabdırat- (дабдырат-) ett. dabdıra-. corgonun... / Şöhreti büyük yorganın dabdıratuu (дабдыратуу) mast. patırtılı sesi gelmekte... (Akıyev, CAT. dabdırat-. 2012, 4: 108). dabdıroo (дабдыроо) mast. dabdıra-. dabırt-dübürt (дабырт-дүбүрт) bk. dabır (дабыр) Gürültülü ses, patırtı. dabırt. dabıra- (дабыра-) 1. Vurmalı çalgı dabırtta- (дабыртта-) Patır patır ses aletini çalarak gürültülü ses çıkarmak, çıkarmak. gümbürdemek. “Kol çakırıp dabış dabırttat- (дабырттат-) ett. dabırtta-. salgan dobulbastın ünündöy dabıragan dabırttatuu (дабырттатуу) mast. dübürt astında cazgı talaa karşı dabırttat-. cügürüp, sıdırım cel aymalayt / Atın dabırttoo (дабырттоо) mast. dabırtta- ayak sesleri asker çağırıp haber veren dabış (дабыш) Ses, seda, ün. davulun gümbürdeyip sesi gibi çıkarak “Kaydandır cazdık aydap cürgön bahar rüzgarına karşı koşuyordu” (CA2. traktorlordun dabışı çıgat / Bir 2008: 410). 2. Dolu veya sağanak yerlerden bahar tarlasını süren yağmur patır patır yağmak. “Möndür traktörlerin sesi geliyordu” (CA1. 2008: caap dabırap, taŋ atkança basılbay... / 333). Sabaha kadar patır patır dolu yağdı” 188

dagdaarı- (дагдаары-) 1. Şaşırmak. 2. dalakta- (далакта-) Biçimsiz ve Böbürlenmek, kabarmak. hantalca hareket etmek. dagdaarıt- (дагдаарыт-) ett. dalaktat- (далактат-) ett. dalakta-. dagdaarı-. dalaktatuu (далактатуу) mast. dagdaarıtuu (дагдаарытуу) mast. dalaktat-. dagdaarıt-. dalaktoo (далактоо) mast. dalakta-. dagdaaruu (дагдааруу) mast. dalbaala- (далбаала-) Yırtılmak, dagdaarı-. parçalanmak. dagdagay (дагдагай) Geniş ve yayvan. dalbaalan- (далбаалан-) dnş. dagdaŋda- (дагдаңда-) Acele etmek. dalbaala-. “Dagdaŋdap çurkap baratışı coosun dalbaalanuu (далбаалануу) mast. kaçırıp kalgan bayırkı cöö askerlerge dalbaalan-. okşoş / Aceleyle koşması düşmanını dalbaalat- (далбаалат-) ett. dalbaala-. kovalayan eski askerlere benzer” dalbaalatuu (далбаалатуу) mast. (Cigitov, CAT. 2011, 4: 158). dalbaalat-. dagdaŋ-dagdaŋ (дагдаң-дагдаң) dalbaaloo (далбаалоо) mast. Geniş ve yayvan göğüslü insanın dalbaala-. sallana sallana yürümesini ifade eder. dalba-dalba bol- (далба-далба бол-) dagdaŋdat- (дагдаңдат-) ett. Parçalanmak, yırtılmak. dagdaŋda-. dalbagay (далбагай) Yayvan, geniş ve dagdaŋdatuu (дагдаңдатуу) mast. kocaman olan. dagdaŋdat-. dalbak (далбак) Kocaman ve biçimsiz. dagdaŋdoo (дагдаңдоо) mast. dalbakta- (далбакта-) 1. Uçuşmak. “... dagdaŋda-. men üçün atka minüü özünçö bir azap. dagday- (дагдай-) Geniş ve yayvan Elde cok eç nersege okşobogon uzun gözükmek, iri olmak. “Cılan şır-şır paltom da buga toskool boluuçu / ... soylop kelip, kara tüktüü dagdaygan benim için ata binmek büyük bir eziyet. töşünö iyrilip çıgıp köp turbay Hiç kimsede olmayan, hiç bir şeye birdemeden cıt algan sıyaktuu caraluu benzemeyen uzun paltom da buna engel kaptalıma artıldı / Yılan sürünerek gelip olurdu” (CA5. 2008: 452). 2. Kocaman tüylü, geniş göğsüne çıkıp, orda fazla ve biçimsiz şekilde hareket etmek. durmadan bir şeyin kokusunu almış gibi “Edigey kaşaanın oozun cappastan, yaralı yan tarafıma geldi” (TK. 1990: tonçon dalbaktagan boydon Zaripanın 322). baragına bet aldı / Edigey avlunun dagdayt- (дагдайт-) ett. dagday-. kapısını kapatmadan, kürkünü dagdaytuu (дагдайтуу) mast. çıkarmadan biçimsiz şekilde koşarak dagdayt-. Zaripanın evine doğru gitti” (CA4. dagdayuu (дагдаюу) mast. dagday-. 2008: 293). dagdıy- (дагдый-) bk. dagday-. dalbaktat- (далбактат-) ett. dalbakta- dagdıyt- (дагдыйт-) ett. dagdıy-. dalbaktatuu (далбактатуу) mast. dagdıytuu (дагдыйтуу) mast. dalbaktat-. dagdıyt-. dalbaktoo (далбактоо) mast. dagdıyuu (дагдыюу) mast. dagdıy-. dalbakta-. 189

dalbalakta- (далбалакта-) 1. dalbastatuu (далбастатуу) mast. Uçuşmak, dalgalanmak. “... çoŋ şalı dalbastat- cooluktu boroon alda kayda dalbastoo (далбастоо) mast. dalbasta- dalbalaktatıp baratat. / ...fırtına büyük dalbay- (далбай-) Kocaman ve lök gibi şal örtüyü dalgalandırarak uçuruyor görünmek. “...Çıçkan aŋdıgan (Akmatov, CAT. 2012, 4: 118) 2. kulaalıday dalbayıp... / ...fareyi gözüne Aceleyle yapılan biçimsizce hareket kestiren doğan gibi...” (Aytmatov, CAT. “Eşikti közdöy dalbalaktap cönödüm / 2010, 12: 99) Kapıya doğru aceleyle koştum” dalbayt- (далбайт-) ett. dalbay-. (Cetigen, CAT. 2012, 3: 75). 2. Lapa dalbaytuu (далбайтуу) mast. dalbayt- lapa yağmak “Dalbalaktagan karlar dalbayuu (далбаюу) mast. dalbay-. murdunun uçuna köpölök sıŋarı konup, dalbıra- (далбыра-) Parça parça kıtıgısın keltiret / Lapa lapa yağan kar olmak, eskiyip parçalanmak, biçimsiz burnunun ucuna kelebek gibi konup, olmak. gıdıklıyordu” (Cusubaliyev, CAT. 2012, dalbırat- (далбырат-) ett. dalbıra-. 5: 97). dalbıratuu (далбыратуу) mast. dalbalaktat- (далбалактат-) ett. dalbırat-. dalbalakta-. dalbıroo (далбыроо) mast. dalbıra-. dalbalaktatuu (далбалактатуу) mast. dalbırtta- (далбыртта-) Dalgalanmak, dalbalaktat-. uçuşmak. “Atlas köynögümün etek- dalbalaktoo (далбалактоо) mast. ceŋinen guuldap kirip dalbırttatıp atkan dalbalakta-. muzdak celargıga üşüp, kalçıldap dalbaŋda- (далбаңда-) bk. dalbakta-. kalganımı bildim / İpek elbisemin etek “...bizdin tuştagı köpürögö karay kolunan girerek uçuşturan yelden üşüp, dalbaŋdap cügürdüm. /... bizim oradaki titremeye başladığımı hissettim” köprüye doğru ağır ağır bir şekilde acele (Mamanov, CAT. 2012, 8: 36) ederek koştum (Cigitov, CAT. 2011, 6: dalbırttat- (далбырттат-) ett. 119). dalbırtta-. dalbaŋdat- (далбаңдат-) ett. dalbırttatuu (далбырттатуу) mast. dalbaŋda-. dalbırttat- dalbaŋdatuu (далбаңдатуу) mast. dalbırttoo (далбырттоо) mast. dalbaŋdat-. dalbırtta-. dalbaŋdoo (далбаңдоо) mast. daldagay (далдагай) Özensiz, dalbaŋda-. biçimsiz kocaman olan. dalbasta- (далбаста-) Ne yapacağını daldakta- (далдакта-) 1. Hantalca bilememek. “Bosogonun oozunda hareket etmek. “Ergeş çal daldaktap catkan küçük kıŋşılap, bekiner cer çurkap kele cattı / Ergeş dede hantalca tappay dalbastap kaldı / Girişte yatan koşarak geliyordu” (Osmonkulov, CAT köpek çenileyip, saklanacak yer 2011, 2: 22). 2. Ne yapacağını bulamayıp, ne yapacağını bilemedi” bilememek, şaşkın durumda olmak. (CA2. 2008: 287). daldaktat- (далдактат-) ett. daldakta- dalbastat- (далбастат-) ett. dalbasta- daldaktatuu (далдактатуу) mast. daldaktat-. 190

daldaktoo (далдактоо) mast. Şaşırarak bakakalmışım” (Cetigen, daldakta-. CAT. 2012, 3: 75). daldalakta- (далдалакта-) bk. daldayt- (далдайт-) ett. dalday-. daldakta-. daldaytuu (далдайтуу) mast. daldayt- daldalaktat- (далдалактат-) ett. daldayuu (далдаюу) mast. dalday-. daldalakta-. daldır (далдыр) Aptal, bön. daldalaktatuu (далдалактатуу) mast. daldıra- (далдыра-) 1. Kötü bir şey daldalaktat-. olunca ne yaptığının farkına varmadan daldalaktoo (далдалактоо) mast. saçma sapan hereket etmek, deli gibi daldalakta-. olmak. “Akılınan adaşıp, tuş keldi daldalaŋda- (далдалаңда-) bk. basıp, es-uçun bilbey daldırap, tamak daldakta- “Alıstan meni karay içpey kişi taanıbay kalganı baylatma daldalaŋdap, uulum ketmenin taştap cindi de atalat eken / Aklını kaybedip, çurkap kelatat / Elindeki çapayı gözünün gördüğü her yere yürüyüp, ne bırakarak oğlum uzaktan bana doğru yaptığının farkına varmaz, yemek koşarak geliyordu” (Abdırazakov, CAT. yemez, hiç kimseyi tanımaz olduysa 2012, 11: 168) buna bağlatma deli deniliyormuş daldalaŋdat- (далдалаңдат-) ett. (İmanaliyev, CAT. 2011, 12: 189). 2. daldalaŋda-. Heyecandan konuşamamak veya abuk daldalaŋdatuu (далдалаңдатуу) subuk şeyler konuşmak, kendini mast. daldalaŋdat-. kaybetmek. “Caŋı ökmöt carıyalanıp daldalaŋdoo (далдалаңдоо) mast. catsa, şaylangan kişi mintip daldırap daldalaŋda-. tursa – kanday kep bolmok?! / Yeni daldaŋ (далдаң) Hantal, kocaman, iri, hükümet kurulup, seçilen kişi böylece kaba. kendini kaybediyorsa, nasıl olur bu iş?!” daldaŋda- (далдаңда-) bk. daldakta-. (TK. 1990: 208). daldaŋdat- (далдаңдат-) ett. daldırat- (далдырат-) ett. daldıra-. daldaŋda-. daldıratuu (далдыратуу) mast. daldaŋdatuu (далдаңдатуу) mast. daldırat-. daldaŋdat-. daldıroo (далдыроо) mast. daldıra-. daldaŋdoo (далдаңдоо) mast. dalkılda- (далкылда-). Kızgın kızgın daldaŋda-. hareket etmek, öfkelenmek. dalday- (далдай-) 1. Özensiz, biçimsiz dalkıldat- (далкылдат-) ett. dalkılda-. şekilde kocaman olmak. “... kara dalkıldatuu (далкылдатуу) mast. közdörü çarçaŋkı tartkan opsuz dalkıldat-. daldaygan kişi katalogların caşıgin dalkıldoo (далкылдоо) mast. aŋtarıp olturuptur / ... kara gözleri dalkılda-. yorulmuşa benzeyen biçimsiz kocaman dalp (далп) Büyük bir şey düştüğünde kişi katalogların kutusuna bakıyormuş” veya vurulduğunda çıkan ses. (Şeldon, CAT. 2011, 12: 136). 2. dalpagay (далпагай) Kocaman yassı Şaşırmak, ne yapacağını bilememek. olan. “Daldayıp ele karap kalıptırmın / dalpay- (далпай-) Kaba biçimsiz görünmek, şişman, yayvan olmak. 191

“Kulunduu toru beesi bar // Sarı tonun dampaŋdatuu (дампаңдатуу) mast. salınıp // Dalpaya minip alıptır // dampaŋdat-. Kulunlu yağız kısrağı var // Sarı dampaŋdoo (дампаңдоо) mast. kürkünü giymiş // şişmanca atına dampaŋda-. binmiş” (BE. 2010:1127). dampay- (дампай-) Şişmek, dalpayt- (далпайт-) ett. dalpay-. kabarmak. dalpaytuu (далпайтуу) mast. dalpayt- dampayt- (дампайт-) ett. dampay-. dalpayuu (далпаюу) mast. dalpay-. dampaytuu (дампайтуу) mast. dalp-balp (далп-балп) Kaba saba, pat dampayt-. pat. “Tantık cene özü da dalp-balp dampayuu (дампаюу) mast. dampay-. basıp, balt-salt süylögön zayıp ele / dampıy- (дампый-) bk. dampay-. Saçmalayan yenge kendisi kaba saba dampıyt- (дампыйт-) ett. dampıy-. yürüyen, ağzına geleni konuşan dampıytuu (дампыйтуу) mast. kadındı” (TS. 1988: 6). dampıyt-. dalpılda- (далпылда-) Paldır küldür dampıyuu (дампыюу) mast. dampıy-. hareket etmek. “Altı gün suu içpasten // danday- (дандай-) Şişmek, şişmiş hale İt-Ölböstün çölündö // Cürböy kaldı gelmek. dalpıldap / Altı gün su içmeyip // it- dandayt- (дандайт-) ett. danday-. Ölbös çölünde // paldır küldür dandaytuu (дандайтуу) mast. yürüyemez oldu” (BE. 2010: 1279) dandayt-. dalpıldak (далпылдак) Abuk subuk dandayuu (дандаюу) mast. danday-. konuşan. dandıy- (дандый-) bk. danday-. dalpıldat- (далпылдат-) ett. dalpılda-. dandıyt- (дандыйт-) ett. dandıy-. dalpıldatuu (далпылдатуу) mast. dandıytuu (дандыйтуу) mast. dalpıldat-. dandıyt-. dalpıldoo (далпылдоо) mast. dandıyuu (дандыюу) mast. dandıy-. dalpılda-. daŋ (даң) 1. Tan, metale veya sert bir dalpıy- (далпый-) bk. dalpay-. şeye vurunca çıkan ses. “Koş ooz dalpıyt- (далпыйт-) ett. dalpıy-. mıltıktay biriŋ baŋ, biriŋ daŋ deysinerbi, dalpıytuu (далпыйтуу) mast. dalpıyt- kolunardan kelbegen soŋ kaysı dalpıyuu (далпыюу) mast. dalpıy-. araınarga derdeyesiner / Çift ağızlı dampaŋda- (дампаңда-) Hantalca tüfek gibi biriniz “ban” diğeriniz “tan” hareket etmek. “Dampaŋdap cügüröt / diyorsunuz, hiç bir şey yapamadıktan Hantalca koşar” (Akıyev, CAT. 2012, 4: sonra, neden boşu boşuna kendinizi 96) göstermeye çalışırsınız” (Cunuşev, dampaŋ-dampaŋ (дампаң-дампаң) CAT. 2011, 10: 104). 2. Söhret, nam, Hantal veya kalın giyinmiş birinin ün, belli, bilinen. “Kalıŋ curtka daŋ hareketini bildirir. Koşoy. / Bütün halkça şöhreti bilinen dampaŋ-dampaŋ et- (дампаң- Koşoy” (Togolok Moldo, CAT. 2013, дампаң эт-) Hantalca hareket etmek. 11: 59). dampaŋdat- (дампамдат-) ett. daŋ bol- (даң бол-) Belli olamk, dampaŋda-. yayılmak, duyulmak. “Erdiği curtka 192

daŋ bolgon / Yiğitliği halka ün olmuştu daŋılda- (даңылда-) 1. (Toglok Moldo, CAT. 2013, 11: 54) Yankılandırarak bağırmak. “Daŋıldap, daŋ kıl- (даң кыл-) Duyurmak, eski, amoralnıy, kommunisttik ırlardı yayamak. ırdayt / Bağırarak eski, kötü, daŋ sal- (даң сал-) Namını yaymak, kommunizm şarkılarını söyler” duyurmak. (Aabkirov, CAT. 2011, 9: 35). 2. daŋ-daŋ (даң-даң) bk. daŋ. Gürültülü ses çıkarmak. “Kerneyler daŋgıl (даңгыл) 1. Büyük ana yol. “... daŋıldap, barabandar kaŋıldayt / daŋgıl coldu boyloy kattagan avtobuska Trompetler, tamburlar gümbürdüyor” oturdu / Ana yoldan geçen seferli (Batıkulov, CAT. 2011, 10: 197). otobuse bindi” (Çerik, CAT. 2012, 3: daŋıldat- (даңылдат-) ett. daŋılda-. 22). 2. söz cambazı. 3. Hakim, bilge, daŋıldatuu (даңылдатуу) mast. usta, üstün. 4. Kahraman, yiğit, sağlam, daŋıldat-. dayanıklı. daŋıldoo (даңылдоо) mast. daŋgır (даңгыр) 1. Tangır tungur ses. daŋılda-. 2. Dayanıklı, sağlam. 3. Büyük, ana. “... daŋk (даңк) 1. Tan, tangır tungur. 2. boz corgo tört ayagın teŋ taştap, Nam, ün, söhret. “Al emi “ilim düpüldötö cer muştap, daŋgr colgo caktaptır, daraja alıptır, sıylık alıptır!” çıkkanday şart ketti / ... boz yorga dört degendi aytpa, andaydın daŋkı ayağını birden bırakıp, yere vura vura kosmosko orustun baldarı menen teŋ ana yola çıkmış gibi hızlıca gitti” ugulçu / “İlmi tezini savunmuş, ünvan (Tursunov, CAT. 2012, 3: 138). 4. almış, ödül almış” denilenlerin ünü Doğru, gerçek, yalan olmayan. 5. Geniş Rusların uzaya uçan adamları şöhretiyle ve düz olan. aynı derecede duyulurdu” (Çerik, Cat. daŋgır kıl- (даңгыр кыл-) Düzlemek. 2012, 3: 27). daŋgıra- (даңгыра-) 1. Taŋgur tungur daŋkakta- (даңкакта-) Kocaman biri veya güm güm. “... rok-muzıka tınımsız veya bir şey hareket etmek. daŋgırap, kulak meeni tundurup cattı / daŋkaktat- (даңкактат-) ett. ... rok-müzik durmadan güm güm daŋkakta-. ederek, kulakları patlatıyordu” (CA6. daŋkaktatuu (даңкактатуу) mast. 2008: 276). 2. Görkemli, kocaman daŋkaktat-. büyük. “Daŋgıragan baytak coldun daŋkaktoo (даңкактоо) mast. üstündö koş at çegilgen araba kaldırayt daŋkakta-. / Kocaman ana yolun üzerinden çift atlı daŋkaŋda- (даңкаңда-) Paldır küldür araba paldır küldür geçmekte” (Cigitov, hareket etmek. CAT. 2011, 4: 171). daŋkaŋdat- (даңкаңдат-) ett. daŋgırat- (даңгырат-) ett. daŋgıra-. daŋkaŋda-. daŋgıratuu (даңгыратуу) mast. daŋkaŋdatuu (даңкаңдатуу) mast. daŋgırat-. daŋkaŋdat-. daŋgır-daŋgır (даңгыр-даңгыр) daŋkaŋdoo (даңкаңдоо) mast. Tangur tungur. daŋkaŋda-. daŋgıroo (даңгыроо) mast. daŋgıra-. daŋkay- (даңкай-) Kocaman görünümde olmak. “...Golodze 193

ekööbüzdün kudugubuzga daŋkaygan dapkaarıtuu (дапкаарытуу) mast. darbızdı salıp ciberiptir / Golodze dapkarıt-. ikimizin kuyusuna kocaman karpuzu dapkaaruu (дапкааруу) mast. atmış” (Dumbadze, CAT. 151). dapkaarı-. daŋkayt- (даңкайт-) ett. daŋkay-. darbay- (дарбай-) bk. darday- daŋkaytuu (даңкайтуу) mast. darbayt- (дарбайт-) ett. darbay- daŋkayt-. darbaytuu (дарбайтуу) mast. darbay- daŋkayuu (даңкаюу) mast. daŋkay-. darbayuu (дарбаюу) mast. darbay- daŋk-daŋk (даңк-даңк) bk. daŋk. dardagay (дардагай) Kocaman, hantal daŋkılda- (даңкылда-) 1. Tangır kimse. tungur, paldır küldür etmek. “... dardak (дардак) 1. Hantal, kaba. 2. kerneyçi, surnayçılardı çakırıp Havalı, kibirli. koyuptur. Namangandan, Kokondon, dardak-dardak (дардак-дардак) bk. Alaydan meymandar kele catat degende dardakta-. ele kulak meeni cep daŋkıldatıp kalışat / dardake (дардаке) Havalı ve kibirli ... zurnacı, davulcuları çağırmışlar. biri. Namangandan, Kokondan, Alaydan dardakey (дардакей) bk. dardake. misafirler geliyor dedik sıra kulakları dardakta- (дардакта-) 1. Hantalca patlatarak gümbürtediyorlardı” hareket etmek. “Coomart aŋkoo şaşıp (Kalbayev, CAT. 2012, 10: 51). 2. cürdü dardaktay / Coomart budala acele Sağlam olmak ve sert davranarak iş ederek hantalca hareket ediyordu” yapmak. “Cayın-kışın daŋkıldap (CA7. 208: 498). 2. Havaya girmek, oorubay cürgön ... / Yaz kış demeden kendini beğenmek. “Kantip ele sezim sağlam durur, hastlanmazdı ...” adam cetilgen ubakta mokop, cok bolup, (Cigitov, CAT. 2011, 3: 15). al emi turmuştun daamın tata elek daŋkıldat- (даңкылдат-) ett. alaŋgazar, kööp, dardaktap cürgön daŋkılda-. kezde ukmuş bolup kalsın / Nasıl olur da daŋkıldatuu (даңкылдатуу) mast. duygular insan olgunlaştığı zaman daŋkıldat-. körleşir, kaybolur, hayatın tadını yeni daŋkıldoo (даңкылдоо) mast. almaya başladığımız, o telaşlı, canlı daŋkılda-. havalara girdiğimiz gençlik zamanlarda dapdıra- (дапдыра-) bk. dabdıra-. ise zirvesi olur” (Sıdıkbekov, CAT. dapılda- (дапылда-) Paldır küldür 2011, 4: 299) hareket etmek. dardalakta- (дардалакта-) bk. dapıldat- (дапылдат-) ett. dapılda-. dardakta-. dapıldatuu (дапылдатуу) mast. dardalaktat- (дардалактат-) ett. dapıldat-. dardalakta-. dapıldoo (дапылдоо) mast. dapılda-. dardalaktatuu (дардалактатуу) mast. dapkaarı- (дапкаары-) Ne yapacağını dardalaktat-. bilememek, şaşırmak, bocalamak. dardalaktoo (дардалактоо) mast. dapkaarıt- (дапкаарыт-) ett. dardalakta-. dapkaarı-. dardalaŋ (дардалаң) bk. dardake. 194

dardalaŋda- (дардалаңда-) bk. sozot / Gür, kalın sesiyle sureyi güzel dardakta-. kıraatıyla okur” (Gogol, CAT. 2011, 8: dardalaŋdat- (дардалаңдат-) ett. 50). dardalaŋda-. darıldak (дарылдак) Yüksek sesle dardalaŋdatuu (дардалаңдатуу) konuşan. mast. dardalaŋdat-. darıldat- (дарылдат-) ett. darılda-. dardalaŋdoo (дардалаңдоо) mast. darıldatuu (дарылдатуу) mast. dardalaŋda-. darıldat-. dardaŋda- (дардаңда-) bk. dardakta-. darıldoo (дарылдоо) mast. darılda-. “... uruştun açuu-tattuusun bilsin, darkıra- (даркыра-) Bağırmak, dardaŋdap beker cürböy, soldat bolsun yüksek ses çıkarmak. “Tündün kaysı / hayatın acısını tatlısını öğrensin, ubagı ekenin kim bilsin, tördö - hantalca hareket ederek boş boş darkıragan koŋuruk, sayda – küŋgürönö gezmeden, asker olsun” (Puşkin, CAT. akkan suu başka eç kim cok / Gecenin 2013, 8: 150). hangi saatleri olduğu belli değil, dardaŋ-dardaŋ (дардаң-дардаң) başköşede yüksek horlama sesi, çayda Hantalca hareketi bildirir. çağlayan su sesi, başka kimse yok” dardaŋ-dardaŋ et- (дардаң-дардаң (CA2. 2008: 85). эт-) Hantalca hareket etmek. darkırak (даркырак) 1. Bağırtı, dardaŋdat- (дардаңдат-) ett. yüksek ses. 2. Gırtlaktan konuşan. dardaŋda-. darkırat- (даркырат-) ett. darkıra-. dardaŋdatuu (дардаңдатуу) mast. darkıratuu (даркыратуу) mast. dardaŋdat-. darkırat-. dardaŋdoo (дардаңдоо) mast. darkıroo (даркыроо) mast. darkıra- dardaŋda-. degdekte- (дегдекте-) Aceleyle darday- (дардай-) Büyük, kocaman hareket etmek. görünmek. “Bir üydö Maylıkeŋ ekööbüz degdektet- (дегдекдет-) ett. degdekte- köpçülükkö komuz çertip oltursak – degdektetüü (дегдектетүү) mast. dardaygan caş cigit kirip ulagaga otura degdektet-. kaldı / Bir evde Maylıke ikimiz topluma degdektöö (дегдектөө) mast. kopuz çalarak oturduğumuzda kocaman degdekte-. genç bir çocuk gelip, girişe oturdu” degdeŋde- (дегдеңде-) 1. Aceleyle (Barçın, CAT. 2013, 3: 38). hareket etmek. “Men da degdeŋdep kırk dardayt- (дардайт-) ett. darday-. beşinçi ötüktü süyröp, artınan salıp dardaytuu (дардайтуу) ett. dardayt-. urup cönödüm / Ben de aceleyle kırk dardayuu (дардаюу) mast. darday-. beş numara çizmeyi sürükleyerek dardıy- (дардый-) bk. darday-. arkasından koştum” (Cetigen, CAT. dardıyt- (дардыйт-) ett. dardıy-. 2012, 3: 75). 2. Sersemlemek, dardıytuu (дардыйтуу) mast. dardıy-. sürüklemek. “Sadırdı uulu eköönünün dardıyuu (дардыюу) mast. dardıy-. teŋ koldorun kayrıp, degdeŋdetip alıp darılda- (дарылда-) Gür, yüksek ses çıgışat boz üydön / Sadır’ı oğluyla çıkarmak. “ ... darıldagan coon ünü ikisinin de kollarını çevirip çadırdan menen süröönü sonun kıraat menen 195

sürükleyerek çıkardılar” (Çerik, CAT. delbektöö (делбектөө) mast. delbekte- 2012, 3. 19). delbeŋde- (делбеңде-) bk. delbekte-. degdeŋ-degdeŋ (дегдең-дегдең) delbeŋdet- (делбеңдет-) ett. delbeŋde- Aceleyle hareket etme durumu. delbeŋdetüü (делбеңдетүү) mast. degdeŋdet- (дегдеңдет-) ett. delbeŋdet-. degdeŋde-. delbeŋdöö (делбеңдөө) mast. degdeŋdetüü (дегдеңдетүү) mast. delbeŋde- degdeŋdet-. delbire- (делбире-) Hareket halinde degdeŋdöö (дегдеңдөө) mast. olmak, kıpırdamak, dalgalanmak. “Geti degdeŋde-. caşar cürgünçünün uzun plaşı öz dekilde- (декилде-) Aceleyle hızlıca boyuna caraşıp, eteği şamalga delbireyt yürümek, koşuşturmak. “Arık boyloy / Yedi yaşındaki yolcunun uzun dikildep baratsam, al ketmenin dalısına yağmurluğu kendisine yakışarak alt arta salıp suu sürüp keletkan eken / tarafı rüzgara dalgalanır” (Rıskul, CAT. arkın kenarından koşa koşa gettiğimde 2013, 4: 131). o da çapasını omzuna koyup su yönünü delbiret- (делбирет-) ett. delbire-. değiştirerek geri geliyormuş” (Cigitov, delbiretüü (делбиретүү) mast. CAT. 2011, 3: 12). delbire-. dikildet- (дикилдет-) ett. dikilde-. delbiröö (делбирөө) mast. delbire-. dikildetüü (дикилдетүү) mast. delbirtte- (делбиртте-) 1. dikildet-. Dalgalanmak, uçuşmak. 2. Yanıp dikildöö (дикилдөө) mast. dikilde-. tutuşmak. “... talanttuu dese ele delbek (делбек) Dalgalanan, uçuşan. taptakır delbirttep ketet ekensiner / ... delbek-delbek (делбек-делбек) bk. yetekli diye överlerse hemen delbek. “Şamal bat ele küç alıp, ateşlenmeye başlıyormuşşunuz” attardın kuyruk calın sapırdı, (Kazakov, CAT. 2011, 11: 49). etekteribizdi delbek-delbek ala kaçtı... / delbirttet- (делбирттет-) ett. Rüzgar hızlıca şiddetini artırarak atların delbirtte-. kuyruk yelesi dalgalandırıp, bizim delbirttetüü (делбирттетүү) mast. eteklerimizi uçuşturdu” (Cigitov, CAT. delbirttet-. 2011, 4: 172). delbirttöö (делбирттөө) mast. delbekte- (делбекте-) 1. Dalgalanmak, delbirtte-. uçuşmak. “Şamalga delbektep atkan deldegey (делдегей) Kocaman, kepçe etegim... / Rüzgarda uşuşan eteğim...” kulak. (Mamanov, CAT. 2012, 8: 37). 2. Acele deldekte- (делдекте-) 1. Telaşla sağa hareketler yapmak, telaşa kapılmak. “... sola koşturmak. “... deldektegen cüz dollardı koluna karmap delbektey karındaşım aş kanadan bir bütün nan tüşöt / ... yüz dolları elende tutarak alıp çıgıptır / ... teleşlanan kız kardeşim telaşa kapılıverir” (Abakirov, CAT. mutfaktan bir bütün ekmek getirmiş” 2011, 9: 8). (Cigitov, CAT. 2011, 3: 6). 2. delbektet- (делбектет-) ett. delbekte- Dalgalanmak, uçuşmak. “...Bekmurat delbektetüü (делбектетүү) mast. boluş çapanı deldektep cügürüp kele delbektet-. cattı / Bekmurat yönetici uzun üst 196

giysisin uçuşturarak koşa koşa bilemeyip donakalır” (Abakirov, CAT. geliyordu” (Kalbayev, CAT. 2012, 10: 2011, 9: 6). 38). deldeyt- (делдейт-) ett. deldey-. deldektet- (делдектет-) ett. deldekte-. deldeytüü (делдейтүү) mast. deldeyt-. deldektetüü (делдектетүү) mast. deldeyüü (делдейүү) mast. deldey-. deldektet- deldire- (делдире-) Ne yapacağını deldektöö (делдектөө) mast. deldekte- bilememek, şaşırmak, “Deldirep karap deldelekte- (делдлекте-) bk. deldekte- turganımdı ayt / Şaşırarak uzun zaman deldelektet- (делделектет-) ett. bakmıştım” (Cusubaliyev, CAT. 2011, deldelekte-. 7: 3) deldelektetüü (делделектетүү) mast. deldiremey (делдиремей) Ne deldelektet-. yapacağını bilememek. deldelektöö (делделектөө) mast. deldiret- (делдирет-) ett. deldire-. deldelekte- deldiretüü (делдиретүү) mast. deldeleŋde- (делделеңде-) bk. deldiret-. deldekte- deldiröö (делдирөө) mast. deldire-. deldeleŋdet- (делделеңдет-) ett. delkilde- (делкилде-) Çene çalmak. deldeleŋde-. delkildet- (делкилдет-) ett. delkilde-. deldeleŋdetüü (делделеңдетүү) mast. delkildetüü (делкилдетүү) mast. deldeleŋdet- delkildet-. deldeleŋdöö (делделеңдөө) mast. delkildöö (делкилдөө) mast. delkilde-. deldeleŋde- delpilde- (делпилде-) Dalgalanmak, deldeŋ (делдең) Kocaman ve öne uçuşmak, kıpırdamak. doğru olan kulak. delpildet- (делпилдет-) ett. delpilde-. deldeŋde- (делдеңде-) 1. Kulakları delpildetüü (делпилдетүү) mast. kocaman olmak. 2. Acele etmek. delpildet-. “Kubat uzagança colu arbıbay, delpildöö (делпилдөө) mast. delpilde- deldeŋdep şaşıp kelet / Kubat yürüdükçe deŋgire- (деңгире-) 1. Başı dönmek. vakit azalarak aceleyle gelir” (Kalıkov, “Bul kabar Deynanı başka çapkanday CAT. 2013, 11: 33) deŋgiretkendikten al daroo esin cıya deldeŋdet- (делдеңдет-) ett. deldeŋde- albadı / Bu haber Deyna’yı kafasına deldeŋdetüü (делдеңдетүү) mast. vurmuş gibi başını döndürdüğü için o deldeŋdet-. hemen kendine gelemedi” (Şeldon, deldeŋdöö (делдеңдөө) mast. CAT. 2012, 5: 140). 2. Ne yapacağını deldeŋde-. bilememek. “...ortodo deŋgirebey biröö deldey- (делдей-) 1. Kulak kocaman menen caşagın / arada kalıp, ne olmak. “Kulaktarı deldeyip turat / yapacağını şaşırmadan biriyle yaşa” Kulakları buyuk ve öne doğru eğik (Usenov, CAT. 2011, 8: 129). halde” (Imanaliyev, CAT. 2011, 12: deŋgiret- (деңгирет-) ett. deŋgire-. 196). 2. Ne yapacağını bilememek, deŋgiretüü (деңгиретүү) mast. donakalmak. “Al deldeye emne kıların deŋgiret-. bilbey turup kalat / O ne yapacağını deŋgiröö (деңгирөө) mast. deŋgire-. 197

deŋkeŋde- (деңкеңде-) Kibirlenmek, derdeleŋdetüü (дерделеңдетүү) mast. böbürlenmek. derdeleŋdet-. deŋkeŋ-deŋkeŋ (деңкең-деңкең) derdeleŋdöö (дерделеңдөө) mast. Kibirli, büyüklenen, gururlu hareketi derdeleŋde-. anlatır. derdeŋde- (дердеңде-) 1. Burun deŋkeŋdet- (деңкеңдет-) ett. kabarmak, şişmek. “Esendin çoŋ deŋkeŋde-. murdunun tanooloru derdeŋdeyt ... / deŋkeŋdetüü (денкеңдетүү) mast. Esen’in büyük burnunun kanatları deŋkeŋdet-. kabarmakta ...” (Mamanov, CAT. 2012, deŋkeŋdöö (деңкеңдөө) mast. 8: 28). 2. Böbürlenmek, havaya girmek. deŋkeŋde-. “Salamat cer-suuga batpay derdeŋdep deŋkey- (деңкей-) Böbürlenmek, cürdü... / Salamat yere-göge sığmayıp üstünlük taslamak. “... degele tootpogon havaya girmiş durumda geiyordu” keypi menen deŋkeye basıp ketet / ... hiç (Usubaliyev, CAT 2012, 10: 8). umursamayan suratyla böbürlenerek derdeŋ-derdeŋ (дердең-дердең) 1. geçip gider” (Cigitov, CAT. 2011, 3: Kabarık burun. 2. Kibirli. 10). derdeŋdet- (дердеңдет-) ett. deŋkeyt- (деңкейт-) ett. deŋkey-. derdeŋde-. deŋkeytüü (деңкейтүү) mast. derdeŋdetüü (дердеңдетүү) mast. deŋkeyt-. derdeŋdet-. deŋkeyüü (деңкейүү) mast. deŋkey-. derdeŋdöö (дердеңдөө) mast. deŋkiy- (деңкий-) bk. deŋkey-. derdeŋde-. deŋkiyt- (деңкийт-) ett. deŋkiy-. derdey- (дердей-) bk. derdeŋde-. “... deŋkiytüü (деңкийтүү) mast. deŋkiyt- murundarı derdeyip, küşüldöp-bışıldap deŋkiyüü (деңкийүү) mast. deŋkiy-. maga çurkap kelişti / ...burunları derdekte- (дердекте-) Kabarmak, kabarıp, nefes nefese kalarak bana şişmek. “... tanooloru zorukkan doğru koşarak geldiler” (Capiyev, CAT. attıkınday derdektep , tutalanıp ketti / ... 2013, 7: 221) bir anda burun kanatları durup derdeyt- (дердейт-) ett. derdey-. dinlenmeden koşan atınki gibi kabarıp, derdeytüü (дердейтүү) mast. derdeyt- öfkeniverdi” (Cigitov, CAT. 2011, 6: derdeyüü (дердейүү) mast. derdey-. 113). dıbıra- (дыбыра-) 1. Pıtır pıtır derdektet- (дердектет-) ett. derdekte- yağmak, tıp tıp akmak. “Camgır aralaş derdektetüü (дердектетүү) mast. şamal birde terezege çaba dıbırasa, derdektet-. birde çarçaganday cay sebelep kalat / derdektöö (дердектөө) mast. Yağmur bazen rüzgarın etkisiyle derdekte-. pencereye pıtır pıtır vurarak, bazen de derdeleŋde- (дерделеңде-) yorulmuş gibi yavaş, sakin yağıyordu” Havalanmak, kibirli, gururulu (Usenov, CAT. 2011, 8: 122). 2. Tıpır davranışta bulunmak. tıpır hareket etmek. derdeleŋdet- (дерделеңдет-) ett. dıbırat- (дыбырат-) ett. dıbıra-. derdeleŋde-. dıbıratuu (дыбыратуу) mast. dıbırat- 198

dıbır-dıbır (дыбыр-дыбыр) Yağmur dındıyt- (дындыйт-) ett. dındıy-. sesi, tıpır tıpır. “Kiyinki aptada camgır dındıytuu (дындыйтуу) mast. dıbır-dıbır etip caay baştadı ... / Sonraki dındıyt-. haftada yağmur tıpır tıpır yağmaya dındıyuu (дындыюу) mast. dındıy-. başladı” (Subanbekov, CAT. 2013, 7: dıŋ (дың) Tın, çın. 31). dıŋ-dıŋ (дың-дың) Tın tın, çın çın. dıbıroo (дыбыроо) mast. dıbıra-. dıŋgıl (дыңгыл) Hiç bir şeyden dıbırt (дыбырт) Tıkırtı. çekinmeyen, yürekli. dıbırtta- (дыбыртта-) bk. dıbıra-. dıŋgıra- (дыңгыра-) 1. Tıngır tıŋgır “Tuş-tuşka tüşüp munarık // Böksögö etmek. 2. Müzik aletleriyle ses möndür tıbırttayt / Farklı farklı yerlerde çıkartmak. sis oluşarak // alçak yerlere dolu yağar” dıŋgırat- (дыңгырат-) ett. dıŋgıra-. (Karamoldoyev, CAT. 2012, 11: 191). dıŋgıratuu (дыңгыратуу) mast. dıbırttoo (дыбырттоо) mast. dıbırtta- dıŋgırat-. dıbış (дыбыш) Tıp tıp ses. dıŋgır-dıŋgır (дыңгыр-дыңгыр) dıgdıgıy (дыгдыгый) Sağlam, Tıngır tıngır, yavaşça çıkan ses. dayanıklı. dıŋgıroo (дыңгыроо) mast. dıŋgıra-. dıgdıy- (дыгдый-) 1. Çok tıknaz dıŋılda- (дыңылда-) 1. Vızıldamak. olmak. 2. İleriye doğru çıkık durmak. “Çımın uçsa dıŋıldaganı ugulgan tünkü dıgdıyt- (дыгдыйт-) ett. dıgdıy-. cımcıttık... / Sineğin vızıldayan sesi dıgdıytuu (дыгдыйтуу) mast. dıgdıyt- duyulan gece sesizliği...” (Karimov, dıgdıyuu (дыгдыюу) mast. dıgdıy-. CAT. 2011, 6: 39). 2. Çınlamak. “İL- dıldıra- (дылдыра-) Uyuşuk, sünepe, 18din şuuldagı terezeni dıŋıldatıp gevşek olmak. ciberdi üstü cakktan / İL-18 yolcu dıldırak (дылдырак) Uyuşuk, sünepe, uçağının hızı pencereyi üst taraftan gevşek. çınlatıvedi” (TS. 1988: 570). dıldırat- (дылдырат-) ett. dıldıra-. dıŋıldak (дыңылдак) Vızıldayan. dıldıratuu (дылдыратуу) mast. “Men çirkeymin dıŋıldak, cürö berem ır dıldırat-. ırdap / Ben bir sivri sineğim vızıldayan, dıldıroo (дылдыроо) mast. dıldıra-. şarkı söyleyerek uçan” (Abdıldayev, dımıra- (дымыра-) Sessizleşmek. CAT. 2012, 10: 221). “Ayıl dımırayt / Köyün içi çok sessiz” dıŋıldat- (дыңылдат-) ett. dıŋılda-. (Kerimov, CAT. 2012, 5: 28). dıŋıldatuu (дыңылдатуу) mast. dımırat- (дымырат-) ett. dımıra-. dıŋıldat-. dımıratuu (дымыратуу) mast. dıŋıldoo (дыңылдоо) mast. dıŋılda-. dımırat-. dıŋkılda- (дыңкылда-) Yüksek sesler dımıroo (дымыроо) mast. dımıra-. çıkarmak, çalmak. “Anan Sibirge dındıy- (дындый-) Tıknaz olmak. aydalıp catpaybı, anan üç cıl boyu “Çetki ırçı dındıyıp közün süzüp, caman komuzun dıŋkıldatıp oturup... tootpogon, süyünküröbögön türü bar / anan tuulgan cege cetiş... Uşunun baarı Kenardaki tıknaz şarkıcının candüynösü uluu sınaktan ötkönün aytıp beğenmemiş, sevmemiş gibi suratı var” turat go / Sonra Sibirya’ya sürülüp, (Akıyev, CAT. 2012, 5: 105) sonra üç yıl boyunca eski kopuzunu 199

çalarak doğduğu yere gelmek. Bunun menen çirkeydi çaap öltürdü / Sivri hepsi iç dünyasının büyük sınavdan sinek vızıldayarak Colooçu’nun yüzüne geçtiğini anlatmakta” (Cusubaliyev, konunca o eliyle vurarak öldürdü” CAT. 2011, 11: 40).. (Kazakbayev, CAT. 2011, 4: 59). 3. dıŋkıldat- (дыңкылдат-) ett. Titreyerek kıpırdamak. dıŋkılda-. dırıldak (дырылдак) Titrek. dıŋkıldatuu (дыңкылдатуу) mast. dırıldat- (дырылдат-) ett. dırılda-. dıŋkıldat-. dırıldatuu (дырылдатуу) mast. dıŋkıldoo (дыңкылдоо) mast. dırıldat-. dıŋkılda-. dırıldoo (дырылдоо) mast. dırılda-. dıŋkıy- (дыңкый-) 1. Şişman, kalın ve dırkıra- (дыркыра-) 1. “Dır dır” ses sağlam yapılı olmak. 2. Şişmek çıkarmak. 2. Hızlı bir şekilde hareket genişlemek, dolmak, doymak “... biz etmek. “Colbors mal-salga katılıp, ekööbüz dıŋkıyıp toyup alabiz / ... biz coldon ötköndördü dırkırata kuup, ikimiz iyice yiyip doyarız” (Ezop, CAT. atçandarga asıla ketip cattı / Colbors 2011, 7: 68). hayvanlara zarar vermeye, yoldan dıŋkıyma (дыңкыйма) geçenlerin arkasından kovalamaya, Vurdumduymaz. atlılara saldırmaya başladı” (Cigitov, dıŋkıyt- (дыңкыйт-) eet. dıŋkıy-. CAT. 2011, 3: 19). dıŋkıytuu (дыңкыйтуу) mast. dırkırat- (дыркырат-) ett. dırkıra-. dıŋkıyt- dırkıratuu (дыркыратуу) mast. dıŋkıyuu (дыңкыюу) mast. dıŋkıy- dırkırat-. dır (дыр) Aniden, hemen “pır” diye. dırkıroo (дыркыроо) mast. dırkıra-. dırday (дырдай) 1. Çıplak. 2. Süssüz, dik-dik (дик-дик) 1. Küt küt, yüreğin yalın, abartısız. hızlı çarpması. 2. Hızlı hareketi dırday- (дырдай-) 1. Çıplak olmak. 2. anlatırken kullanılır. abartısız, gerçek olmak. dikilde- (дикилде-) 1. Kalp çarmak, dırdayt- (дырдайт-) ett. dırday-. küt küt atmak. “... aşuunun kırına dırdaytuu (дырдайтуу) mast. çıkkanda cürögüŋ dikildep, közüŋ bir dırdayt-. karaŋgılap almagı bar / ... tepeye dırdayuu (дырдаюу) mast. dırday-. çıktığında kalbin hızlıca küt küt atması, dır-dır (дыр-дыр) “Tır tır” çıkan ses. gözün kararması gibi şeyler olcaktır” dırdıy- (дырдый-) Kabarmak, şişmek. (Kerimbayev, CAT. 2011, 2: 63). 2. dırdıyt- (дырдыйт-) ett. dırdıy-. Çok hızlı hareket etmek. “dikildep dırdıytuu (дырдыйтуу) mast. dırdıyt- çurkap cürgön baldar ... / hızlıca dırdıyuu (дырдыюу) mast. dırdıy-. koşarak oynayan çocuklar” dırılda- (дырылда-) 1. Hızlıca uçmak (Kazakbayev, CAT. 201, 7: 65). veya koşmak. “Coldor dagı iyri-buyru, dikildet- (дикилдет-) ett. dikilde-. baratabız dırıldap / Eğri büğrü yollarda dikildetüü (дикилдетүү) mast. hızlıca gidiyoruz” (Rıskulov, CAT. dikildet-. 2012, 3: 128). 2. “Tır tır, vız vız, pır dikildöö (дикилдөө) mast. dikilde-. pır” ses çıkarmak. “Çirkey dırıldap dildir (дилдир) Pervane şeklinde Colooçunun betine konup, al alakanı çocuk oyuncağı. 200

dildir-dildir (дилдир-дилдир) Pır-pır. (Pasaŋova, CAT. 2013, 4: 7). 3. dildire- (дилдире-) 1. Dalgalanmak, Titremek, titrek halde olmak. sallanmak. 2. Titremek, ürpermek, “Terekterdin barikteri dirildep, arası çırpınmak. tolo çımçıktardın uyası eken / Kavak dildiret- (дилдирет-) ett. dildire-. ağaçlarının titrek yapraklarının içi serçe dildiretüü (дилдиретүү) mast. yuvasına dolu imiş” (Acıkanova, CAT. dildiret-. 2011, 4: 196). 4. Kanat çırpmak. dildiröö (дилдирөө) mast. dildire-. “Tamdın töbösünö ilingen celdetkiç diŋkilde- (диңкилде-) Hızlı hareket ebegeysiz çoŋ kaldırkan köpölöktün etmek. kanatınday dirildep... / Duvarın üst diŋkildet- (диңкилдет-) ett. diŋkilde-. tarafında asılan ventilatör kocaman diŋkildetüü (диңкилдетүү) mast. kelebeğin kanatı gibi hareketliydi” diŋkildet-. (Kazakbayev, CAT. 2011, 4: 54). diŋkildöö (диңкилдөө) mast. dirildek (дирилдек) Pervane oyuncak. diŋkilde-. dirildet- (дирилдет-) ett. dirilde-. diŋkiy- (диңкий-) 1. Büyük ve kalın dirildetüü (дирилдетүү) mast. görünmek. 2. Burnu havada olmak, dirildet-. böbürlenmek. dirildöö (дирилдөө) mast. dirilde-. diŋkiyt- (диңкийт-) ett. diŋkiy-. dirkire- (диркире-) 1. Titremek. 2. diŋkiytüü (диңкийтүү) mast. diŋkiyt- Fışkırarak akmak. “Roza şire agıp turdu diŋkiyüü (диңкийүү) mast. diŋkiy-. dirkirep / Gülün suyu fışkırarak dir-dir (дир-дир) 1. Kısa, hızlı ve akıyordu” (Rıskulov, CAT. 2012, 3: titrek hareketi, sesi bildirir. “...ısık kanı 128). 3. Titrek ve kısık ses çıkmak. dir-dir atıp ketti. / ... sıcak kanı hızlı bir dirkiret- (диркирет-) ett. dirkire-. şekilde akıverdi” (Cigitov, CAT. 2011, dirkiretüü (диркиретүү) mast. 6: 102). 2. Tir tir titremek, çok dirkiret-. korkmak. “Dir-dir etip titirep atıptır. / dirkiröö (диркирөө) mast. dirkire-. Tir tir titriyormuş” (Cabırov, CAT. dirt (дирт) Kasların hızlı küçük 2013,5: 29) kasılmalarla sarsılması, titrek halde dirdiy- (дирдий-) Şişmek, kabarmak. olma. dirdiyt- (дирдийт-) ett. dirdiy-. dirt et- (дирт эт-) Kasların hızlı küçük dirdiytüü (дирдийтүү) mast. dirdiyt- kasılmalarla sarsılmak, titrek halde dirdiyüü (дирдийүү) mast. dirdiy-. olmak. dirilde- (дирилде-) 1. Dalgalanmak, dirtilde- (диртилде-) 1. Titremek. hareketli olmak “Men karadım “Atam Moydun bekti karasa, bektin beti suktanıçtuu cazgı celden dirildegen tünörüp, muruttarı dirtildey baştaptır / kiymine / Bahar esintisinde dalgalanan Babam Moydun beye bakmış ve beyin elbisene hayretle bakıyordum” yüzü solup, bıyıkları titremeye (Rıskulov, CAT. 2012, 3: 124). 2. başladığını görmüş” (Toktomuşev, Akmak, fişkırmak. “... köz caş ee-caa CAT. 2011, 2: 118). 2. Kalb hızlı berbey dirildep agıp süylöp da ıylap da çarpmak. 3. Çok korkmak. cattı / ... göz yaşları durmaksızın akarak dirtildek (диртилдек) Titrek. hem konuşup hem de ağlıyordu” dirtildet- (диртилдет) ett. dirtilde-. 201

dirtildetüü (диртилдетүү) mast. dompoŋdot- (домпоңдот-) ett. dirtildet-. dompoŋdo-. dirtildöö (диртилдөө) mast. dirtilde-. dompoŋdotuu (домпоңдотуу) mast. dirt-dirt (дирт-дирт) bk. dirt “...anda- dompoŋdot-. sanda kaştarı gana dirt-dirt etip cattı. / dompoy- (домпой-) bk. tompoy-. ...arada bir kaşları titriyordu” (Rasputin, dompoyt- (домпойт-) ett. dompoy-. CAT. 2012, 4: 59). dompoytuu (домпойтуу) mast. dobura- (добура-) Konuşmak, belli bir dompoyt-. konudan söz etmek. dompoyuu (домпоюу) mast. dompoy-. doburat- (добурат-) ett. dobura-. dompulda- (домпулда-) Kaba saba doburatuu (добуратуу) mast. hareket etmek. doburat-. dompuldat- (домпулдат-) ett. doburoo (добуроо) mast. dobura- dompulda-. dobuş (добуш) Ses, ün. “.. Murdu dompuldatuu (домпулдатуу) mast. menen söylöp, tüşünüksüz dobuş çıgarıp dompuldat-. kaldı / burnu ile konuşarak anlamsız dompuldoo (домпулдоо) mast. sesler çıkarıyordu” (Aytımbet, CAT. dompulda-. 2011, 9: 80). doŋk-doŋk (доңк-доңк) 1. Kaba saba dogdoy- (догдой-) Sağlam ve tıknaz yürüyüşi belirtmek için kullanılır. 2. Pat görünmek. pat. dogdoyt- (догдойт-) ett. dogdoy-. doŋkoy- (донкой-) Başkalardan farklı dogdoytuu (догдойтуу) mast. olarak büyük ve sağlam görünmek. dogdoyt-. doŋkoyt- (доңкойт-) ett. doŋkoy-. dogdoyuu (догдоюу) mast. dogdoy-. doŋkoytuu (доңкойтуу) mast. doldoy- (долдой-) Kaba saba, özensiz doŋkoyt-. görünmek. doŋkoyuu (доңкоюу) mast. doŋkoy- doldoyt- (долдойт-) ett. doldoy-. doŋkulda- (доңкулда-) Kaba saba doldoytuu (долдойтуу) mast. doldoyt- hareket etmek. doldoyuu (долдоюу) mast. doldoy-. doŋkuldat- (доңкулдат-) ett. doldura- (долдура-) Kaba sesle doŋkulda-. yanındakinin duyabileceği bir sesle doŋkuldatuu (доңкулдатуу) mast. mırıldanmak. doŋkuldat-. doldurak (долдурак) Kaba ses. doŋkuldoo (доңкулдоо) mast. doldurat- (долдурат-) ett. doldura-. doŋkulda-. dolduratuu (долдуратуу) mast. dooldo- (доолдо-) Uğultulu ses doldurat- çıkarmak. dolduroo (долдуроо) mast. doldura-. dooldoo (доолдоо) mast. dooldo-. domp-domp (домп-домп) Kaba saba dooldot- (доолдот-) ett. dooldo-. hareketi bildirir. dooldotuu (доолдотуу) mast. dooldot- dompoŋdo- (домпоңдо-) bk. dordogoy (дордогой) Kabarık, kalın tompoŋdo-. olan. dompoŋdoo (домпоңдоо) mast. dordok (дордок) bk. dordogoy. dompoŋdo-. dordoŋdo- (дордоңдо-) bk. dardakta-. 202

dordoŋdoo (дордоңдоо) mast. döörü- (дөөрү-) bk. döödürö-. “Anar dordoŋdo-. andan beter kızık döörügöndö, men dordoŋdot- (дордоңдот-) ett. ayabay bıkıldap küldüm / Anar daha çok dordoŋdo-. saçmalayınca ben daha çok güldüm dordoŋdotuu (дордоңдотуу) mast. (Cigitov, CAT. 2011, 3: 17). dordoŋdot-. döörük (дөөрүк) bk. döödür. dordoy- (дордой-) Kabarmak, şişmek döörüt- (дөөрүт-) ett. döörü-. ve kalın görünmek. döörütüü (дөөрүтүү) mast. döörüt-. dordoyt- (дордойт-) ett. dordoy-. döörüü (дөөрүү) mast. döörü-. dordoytuu (дордойтуу) mast. dördök (дөрдөк) Kabarık, şiş dudak. dordoyt-. dördöy- (дөрдөй-) Kabarmak, şişmek. dordoyuu (дордоюу) mast. dordoy-. dördöyt- (дөрдөйт-) ett. dördöy-. dömbül (дөмбүл) Tepe. dördöytüü (дөрдөйтүү) mast. dömpök (дөмпөк) Kabarık, şişkinlik, dördöyt-. çıkıntılı yer. dördöyüü (дөрдөйүү) mast. dördöy- dömpöy- (дөмпөй-) Kabarmak, dugduŋda- (дугдуңда-) Sağlam yapıda şişmek. kaba ve şişman görünüşte olmak. dömpöyt- (дөмпөйт-) ett. dömpöy-. dugduŋdat- (дугдуңдат-) ett. dömpöytüü (дөмпөйтүү) mast. dugduŋda-. dömpöyt-. dugduŋdatuu (дугдуңдатуу) mast. dömpöyüü (дөмпөйүү) mast. dömpöy- dugduŋdat-. dönköy- (дөнкөй-) bk. döŋköy-. dugduŋdoo (дугдуңдоо) mast. dönköyüü (дөнкөйүү) mast. dönköy-. dugduŋda-. döŋköy- (дөңкөй-) Yükselerek dugduy- (дугдуй-) 1. Sağlam yapıda kabarık, şiş hale gelmek. kaba ve şişman görünüşte olmak. 2. döŋköyt- (дөңкөйт-) ett. döŋköy-. Somurtarak sesini çıkartmadan oturmak, döŋköytüü (дөңкөйтүү) mast. surat asmak. döŋköyt-. dugduyt- (дугдуйт-) ett. dugduy-. döŋköyüü (дөңкөйүү) mast. döŋköy-. dugduytuu (дугдуйтуу) mast. döödür (дөөдүр) 1. Budala, aptal, bön dugduyt-. 2. Uygunsuz, yersiz anlamsız. dugduyuu (дугдуюу) mast. dugduy-. döödürö- (дөөдүрө-) Boş, bilinçsiz dulduguy (дулдугуй) Kalın biçimsiz. konuşamak, saçma sapan alakasız dulduk (дулдук) Somurtuk, asık konuşamak. “Uşu karıgandar bir suratlı. baleeni aytıp döödöröy berişet / Bu dulduk-dulduk (дулдук-дулдук) yaşlılar her zaman bir belayı konuşup Suratı asık. saçmalıyorlar” (Cusubaliyev, CAT. dulduk-dulduk et- (дулдук-дулдук 2012, 6: 84). эт-) Somurtmak, surat asmak. döödürök (дөөдүрөк) bk. döödür. duldukta- (дулдукта-) Surat asmak. döödüröö (дөөдүрөө) mast. döödürö-. dulduktat- (дулдуктат-) ett. döödüröt- (дөөдүрөт-) ett. döödürö-. duldukta-. döödürötüü (дөөдүрөтүү) mast. dulduktatuu (дулдуктатуу) mast. döödüröt-. dulduktat-. 203

dulduktoo (дулдуктоо) mast. beraber “yaşasın imperator” diye duldukta-. bağırdıkları hala kulaklarında” (Rayev, dulduŋda- (дулдуңда-) bk. dulduŋda- CAT. 2013,1: 13). 2. Uğuldamak. dulduŋdat- (дулдуңдат-) ett. “...aylana katuu şamaldın duuldagına dulduŋda-. tolup ketti / ... etraf rüzgarın dulduŋdat- (дулдуңдат-) ett. uğuldamasıyla doluydu” (Aytımbet, dulduŋdat-. CAT. 2011, 8: 4). 3. Hızlı hareket dulduŋdoo (дулдуңдоо) mast. etmek. “... koluna tokoçu barlar limuzin dulduŋda-. menen duuldaybış deşet / elinde ekmeği dulduy- (дулдуй-) Somurtmak. “... olanlar limuzine bineriz, hızlıyız derler” dulduygan kara cigit tınçtıktı buzdu. / ... (Ükübayeva, CAT. 2013, 3: 184). 4. somurtan esmer çocuk sessizliği bozdu” Karıncalanmak. “... betimdi kimdir (Usubaliyev, CAT. 2011, 9: 49). biröö mayda çıbıktar menen duu-duu dulduyt- (дулдуйт-) ett. dulduy-. sabap catkanday duuldadı / ... yüzüm dulduytuu (дулдуйтуу) mast. birileri küçük çubuklarla vuruyormuş dulduyt-. gibi karıncalandı” (Cigitov, CAT. 2011, dulduyuu (дулдуюу) mast. dulduy-. 4: 172). 5. Alevlenerek çatır çatır duluy- (дулуй-) bk. dulduy-. yanmak. “... duuldap küyüp catkan ot... duluyt- (дулуйт-) ett. duluy-. / ... alevlenerek yanan ateş...” (Tolstoy, duluytuu (дулуйтуу) mast. duluyt-. CAT. 2012, 11: 104). 6. Yanık acısına duluyuu (дулуюу) mast. duluy-. benzer bir acı duymak, yanmak. dumpuy- (думпуй-) Şişmek, “Kalempirdi ayabay koşkon eken kabarmak. oozumun içi duuldap ele kaldı / Acı dumpuyt- (думпуйт-) ett. dumpuy-. biberi çok koymuşmuş ağzımın içi dumpuytuu (думпуйтуу) mast. yanıyordu” (Madılbay, CAT. 2011, 2: dumpuyt-. 97). dumpuyuu (думпуюу) mast. dumpuy- duuldat- (дуулдат-) ett. duulda-. duu (дуу) 1. Gürültü. “Bir künü taŋ duuldatuu (дуулдатуу) mast. duuldat- atkanda ele bizdin kıştak duu dey tüştü / duuldoo (дуулдоо) mast. duulda-. Bir gün bizim köyde sabahın köründö dübür (дүбүр) Patırtı, pat pat çıkan ses. gürültü koptu” (Cigitov, CAT. 2011, 3: dübürö- (дүбүрө-) 1. Patırdamak. 2. 16). 2. Kavga, savaş. 3. Söylenti, söz, Telaş etmek. dedikodu. 4. Toplu aniden ses çıkarma, dübüröt- (дүбүрөт-) ett. dübürö-. gülme. 5. Heyecan, coşku. dübürötüü (дүбүрөтүү) mast. duu dey tüş- (дуу дей түш-) Ansızın dübüröt-. bir gürültü duyulmak. dübüröö (дүбүрөө) mast. dübürö-. duu koy- (дуу кой-) Ansızın bir dübürt (дүбүрт) Patırtı, patpat çıkan gürültü duyulmak. ses. “Aŋgıça tömön caktan attın dübürtü duu sal- (дуу сал-) Gürültü çıkarmak. ugulup, müyüştön bir karaan köründü. / duulda- (дуулда-) 1. Kalabalık bir O sırada aşağı taraftan atın sesi şekilde gürültü çıkarmak. “el duuldap duyuldu, kenardan bir karaltı göründü “caşasın imperator” dep kıykırganı azır (Talip, CAT. 2011, 9: 64). da kulak aldında turat / halkın hep 204

dübürttö- (дүбүрттө-) 1. Patırdamak. 235). 3.. Gümbür gümbür, gürültü 2. Çok hızlı koşmak, koşturmak. yapmak “Dobulbastar düküldöp, dübürttöö (дүбүрттөө) mast. Soguştun berdi kabarın / Davullar dübürttö-. gümbürdeyip, şavaşın başladığı haberi dübürttöt- (дүбүрттөт-) ett. dübürttö- verdi” (Tokombayev, CAT. 2011, 9: dübürttötüü (дүбүрттөтүү) mast. 144). dübürttöt-. düküldöt- (дүкүлдөт-) ett. düküldö-. dügdügüy (дүгдүгүй) Somurtuk, asık düküldötüü (дүкүлдөтүү) mast. suratlı. düküldöt-. dügdüŋdö- (дүгдүңдө-) Kaba saba, düküldöö (дүкүлдөө) mast. düküldö-. hantalca hereket etmek. düküy- (дүкүй-) Geniş, açımış ve dügdüŋdöö (дүгдүңдөө) mast. büyük görünmek. dügdüŋdö-. düküyt- (дүкүйт-) ett. düküy-. dügdüŋdöt- (дүгдүңдөт-) ett. düküytüü (дүкүйтүү) mast. düküyt-. dügdüŋdö-. düküyüü (дүкүйүү) mast. düküy-. dügdüŋdötüü (дүгдүңдөтүү) mast. dümp (дүмп) Altı boş yere basıldığında düŋdüŋdöt-. veya bir şeye vurulduğunda çıkan ses, dügdüröy- (дүгдүрөй-) Kocaman küt. görünmek. dümpüldö- (дүмпүлдө-) Pat küt dügdüröyt- (дүгдүрөйт-) ett. etmek. dügdüröy-. dümpüldök (дүмпүлдөк) Pat pat ses dügdüröytüü (дүгдүрөйтүү) mast. çıkaran. dügdüröyt-. dümpüldöö (дүмпүлдөө) mast. dügdüröyüü (дугдүрөйүү) mast. dümpüldö-. dügdüröy-. dümpüldöt- (дүмпүлдөт-) ett. dügdüy- (дүгдүй-) 1. Surat asmak. 2. dümpüldö-. Biçimsiz, büyük gözükmek. dümpüldötüü (дүмпүлдөтүү) mast. dügdüyt- (дүгдүйт-) ett. dügdüy-. dümpüldöt-. dügdüytüü (дүгдүйтүү) mast. dümpüy- (дүмпүй-) 1. Biçimsiz dügdüyt-. kocaman görünmek. 2.. Tümsek dügdüyüü (дугдүйүү) mast. dügdüy-. şeklinde çıkmak. “Tee alısta tokoy dügdüŋ-dügdüŋ (дүгдүң-дүгдүң) dümpüygönsüp turat / Ta uzakta orman Kaba saba birinin hareketini bildirir. tümsek şeklinde duruyor” (İmanaliyev, dük-dük (дүк-дүк) 1. Küt küt. 2. Sert CAT. 2011, 12: 198). çıkan ayak sesi, pat pat. dümpüyt- (дүмпүйт-) ett. dümpüy-. dükü-dük (дүкү-дүк) bk. dük-dük. dümpüytüü (дүмпүйтүү) mast. düküldö- (дүкүлдө-) 1. Küt küt atmak. dümpüyt-. “Cürögüm düküldöp çıktı / Kalbim küt dümpüyüü (дүмпүйүү) mast. küt atmaya başladı” (Kazakov, CAT. dümpüy-. 2011, 10: 11). 2. İlerlemek, büyümek, dümüröŋdö- (дүмүрөңдө-) Hiçbir çoğalmak “... Kırgız romanı düküldöp şeye aldırış etmeden kendi halinde önügüp catat / ... Kırgız romanı hızla çalışmak. “... ar kimibiz dümüröŋdöp, ilerlemekte” (Abakirov, CAT. 2012, 3: can aylası da, askerdik kol kürök menen 205

can kalkalar çuŋkur kazıp atabız / ... yayılan “Abay” romanının yazarı...” can değerli ya, her birimiz askeri el (Bektenov, CAT. 2011, 9: 183). 3. küreğiyle hiç bir şeye aldırış etmeden Çınlamak, yankılanmak. “Stadiyon canımızı kurtaracak çukur kazmaya düŋgüröp ketti / Stadiyumun içi başladık” (Kerimov, CAT. 2012, 5: 20). yankılandı” (Askarov, CAT. 2011, 3: dümüröŋdöö (дүмүрөңдөө) mast. 104). dümüröŋdö-. düŋgürök (дүңгүрөк) Güm güm eden dümüröŋdöt- (дүмүрөңдөт-) ett. ses. dümüröŋdö-. düŋgürömö (дүңгүрөмө) bk. dümüröŋdötüü (дүмүрөңдөтүү) mast. düŋgürök. dümüröŋdöt-. düŋgüröö (дүңгүрөө) mast. düŋgürö-. dümüröy- (дүмүрөй-) Kocaman düŋgüröt- (дүңгүрөт-) ett. düŋgürö-. görünmek. düŋgürötüü (дүңгүрөтүү) mast. dümüröyt- (дүмүрөйт-) ett. dümüröy- düŋgüröt-. dümüröytüü (дүмүрөйтүү) mast. düŋk (дүңк) Pat, küt sesi. dümüröyt-. düŋküldö- (дүңкүлдө-) Güm güm ses dümüröyüü (дүмүрөйүү) mast. çıkarmak. “... dobulbas düŋküldödü, dümüröy-. dagı başka dabıştar koştodu / ... davul düŋ (дүң) 1. Yankılanan ses, gürültü. 2. güm güm etti, başka sesler de eşlik etti” Söhret, nam, ün. 3. Söylenti, laf, söz, (Cigitov, CAT. 2011, 6: 106). dedikodu. “Ayıl içi düŋ ete tüştü. / düŋküldöö (дүңкүлдөө) mast. Köyün içinde söylenti dolaşmaya düŋküldö-. başladı” (Berdiyev, CAT. 2012, 11: 52). düŋküldöt- (дүңкүлдөт-) ett. düŋ bol- (дүң бол-) Söz çıkmak, düŋküldö-. söylenti dolaşmak. düŋküldötüü (дүңкүлдөтүү) mast. düŋ dey tüş- (дүң дей түш-) Aniden düŋküldöt-. Gürültü kopmak. düŋküy- (дүңкүй-) Kocaman, yapılı düŋ kıl- (дүң кыл-) Yaymak, bir çok olmak. “... maşinalardın birinde kelgen kimseye duyurmak. kişi düŋküygön neme eken / ... arabaların düŋgür-düŋgür (дүңгүр-дүңгүр) birinde gelen kişi iri yapılı biriymiş” Gümbür gümbür. (Mamanov, CAT. 2012, 9: 123). düŋgürlö- (дүңгүрлө-) Güm güm düŋküyt- (дүңкүйт-) ett. düŋküy-. etmek. düŋküytüü (дүңкүйтүү) mast. düŋgürlöö (дүңгүрлөө) mast. düŋküyt-. düŋgürlö-. düŋküyüü (дүңкүйүү) mast. düŋküy-. düŋgürö- (дүңгүрө-) 1. Güm güm düŋüldö- (дүңүлдө-) bk. düŋküldö-. etmek. “... kızıldar düŋgürötüp düŋüldöö (дүңүлдөө) mast. düŋüldö-. zambirek menen çayhananı atat / düŋüldöt- (дүңүлдөт-) ett. düŋüldö-. kızıllar topla gümbürdeterek çay ocagını düŋüldötüü (дүңүлдөтүү) mast. vurur” (Toktomuşev, CAT. 2011, 2: düŋüldöt-. 112). 2. Ünü yayılmak, söhret salmak. düp (дүп) Küt, pat. “... Düynönü düŋgürötkön “Abay” düp-düp (дүп-дүп) Küt küt, pat pat. romanının avtoru... / ...dünyaya ünü “...tuyaktardın düp-düp etken dooşu 206

kızuu kepti koştop baratkansıdı / dür et- (дүр эт-) Birden bire bir hareket ...toynakların düp düp çıkardığı ses yapılamak. güzel sohbete eşlik ediyormuş gibiydi dürdügüy (дүрдүгүй) Çıkıntı, kambur. (Barçın, CAT. 2013,3: 20) dürdük (дүрдүк) Birden bire toplu düpüldö- (дүпүлдө-) Çarpmak, halde hareket etmek. vurmak. “ Mına oşol mayda ştrihterden dür-dür (дүр-дүр) bk. dür. sezimtal caş cüröktün düpüldöy kakkanı dür-dür et- (дүр-дүр эт-) bk. dür et-. sezilet. / İşte o küçük çizgilerden genç dürdüy- (дүрдүй-) 1. Kabarmak, kalın kalbin küt küt attığı hissedilir. olmak. 2. Sinirlenmek. (Rıskulov, CAT. 2013, 3: 141). dürdüyt- (дүрдүйт-) ett. dürdüy-. düpüldök (дүпүлдөк) Çarpma, vurma. dürdüytüü (дүртүйтүү) mast. düpüldöö (дүпулдөө) mast. düpüldö-. dürdüyt-. düpüldöt- (дүпүлдөт-) ett. düpüldö-. dürdüyüü (дүрдүйүү) mast. dürdüy-. düpüldötüü (дүпүлдөтүү) mast. dürkürö- (дүркүрө-) 1. Gürlemek. 2. düpüldöt-. Toplu halde “şak” sesi çıkarmak. düpür-düpür (дүпүр-дүпүр) Patır “...zalda oturgan kalın el dürkürötö kol patır. çabıştı. / ... salonda oturan izleyiciler düpürö- (дүпүрө-) 1.Gürültü kopmak. tıplu halde alkışladılar” (Bektenov, “...atçan biröö koroogo düpürötüp kirip CAT. 2011, 9: 182). 3. Titremek. “... keldi. / ...atlı biri avluya gürültü cürögü ezilip, denesi dürküröp ketti / ... kopartarak girdi (Cigitov, CAT. 2011, kalbi ezilip, vücudu titremeye başladı” 3: 29). 2. Toplu halde hareket etmek. (Kadırova, CAT. 2011, 2: 54). 4. "Düynösü cok adamga, düpürötö mal Çoğalmak, gelişmek. bergen... / Malkı mülkü olmayana bir dürküröö (дүркүрөө) mast. dürkürö- sürü hayvan sürdürten... (Tursunov, dürküröt- (дүркүрөт-) ett. dürkürö-. CAT, 12). dürkürötüü (дүркүрөтүү) mast. düpüröö (дүпүрөө) mast. düpürö-. dürküröt-. düpüröt- (дүпүрөт-) ett. düpürö-. dürs (дүрс) bk. türs. düpürötüü (дүпүрөтүү) mast. dürsüldö- (дүрсүлдө-) bk. türsüldö-. düpüröt-. dürsüldöö (дүрсүлдөө) mast. düpüy- (дүпүй-) Büyük, yapılı olmak. dürsüldö-. “...köl boyundagı ayıldar düpüygön dürt (дүрт) 1. Birdenbire ateş caşıl daraktarga kömüldü. / ...göl tutuşunca kullanılır. 2. Birdenbire, kıyısındaki köyler kocaman ağaçlarla aniden. 3. Heyecanlanmak. kapandı (Aytimbet, CAT. Eylül, 2011: dürt et- (дүрт эт-) 1. Birenbire 87). yanmak. 2. Birdenbire ortaya çıkmak. 3. düpüyt- (дүпүйт-) ett. düpüy-. Öfkelenmek. düpüytüü (дүпүйтүү) mast. düpüyt-. dürüldö- (дүрүлдө-) bk. dürkürö-. “... düpüyüü (дүпүйүү) mast. düpüy-. menin tula boyum dürüldöp, esim çıgıp dür (дүр) Birden bire yapılan, ketti / ...benim bütün vücudum gerçekleşen hareket için kullanılır. titreyerek aklım çıktı” (Cigitov, CAT. dür dey tüş- (дүр дей түш-) Titremek, 2011, 3: 40). korkuya kapılmak. dürüldöö (дүрүлдөө) mast. dürüldö-. 207

dürüldöt- (дүрүлдөт-) ett. dürüldö- edireŋ (эдирең) bk. edirekey. dürüldötüü (дүрүлдөтүү) mast. edireŋde- (эдиреңде-) Neşeli ve dürüldöt-. gamsız olmak, içi içine sığmamamak. “ sayga oynogonu barsam, körünbös E kanatım barday uçup-canıp, artıman ebelekte- (эбелекте-) 1. Hızlı kanat kalbay sereŋdegen küçükkö kılçak- çırpmak. 2. Hızlı hareket etmek. kılçak karap koyup bir başkaça ebelektet- (эбелектет-) ett. ebelekte-. edireŋdep baram / çaya oynamaya ebelektetüü (эбелектетүү) mast. gözükmeyen kanatım varmış gibi, ebelektet-. arkamdan beni takip eden köpeğime ebelektöö (эбелектөө) mast. ebelekte-. baka baka, içim içime sığmayıp neşeli ebire- (эбире-) Susmadan devamlı bir şekilde varırdım” (Cigitov, CAT. konuşmak. “ece-sindinin ebireşken kebi 2011, 3: 7). kulagıma suuk uguldu / kız kardeşlerin edireŋdeş- (эдиреңдеш-) işt. devamlı süren sohbeti kulağıma hoş edireŋde- gelmedi” (Rıskul, CAT.2013, 4: 123). edireŋdeşüü (эдиреңдешүү) mast. ebire- cebire- (эбире- жебир-) edireŋdeş- Susmadan devamlı konuşuyor olmak. edireŋet- (эдиреңдет-) ett. edireŋde-. “Anya ceŋenin erinderi itine tınbay, edireŋdetüü (эдиреңдетүү) mast. ebirey-cebirey erkelete beret / Anya edireŋdet-. yengenin dudakları durmaz dinlenmez, edireŋdöö (эдиреңдөө) mast. sürekli konuşarak köpeğini sever ve edireŋde-. şımartır” (Osmonkulov, CAT. 2011, 2: edirey- (эдирей-) 1. Burun kanatları 29). hahifçe kıvrık ve kabarık olmak. 2. ebireş- (эбиреш-) işt. ebire-. Böbürlenmek, kibirlenmek. ebireşüü (эбирешүү) mast. ebireş-. edireyt- (эдирейт-) ett. edireyt-. ebiret- (эбирет-) ett. ebire-. edireytüü (эдирейтүү) mast. edireyt-. ebiretüü (эбиретүү) mast. ebiret-. edireyüü (эдирейүү) mast. edirey-. ebiröö (эбирөө) mast. ebire-. elbeŋde- (элбеңде-) Kaba ve acele eciy- (эжий-) Yaşlanmak, ihtiyarlamak. hareket etmek. eciyt- (эжийт-) ett. eciy- elbeŋ-delbeŋ (элбең-делбең) Kaba ve eciytüü (эжийтүү) mast. eciyt- acele hareket. eciyüü (эжийүү) mast. eciy- elbeŋ-delbeŋ et- (элбең-делбең эт-) eçkir- (эчкир-) Hıçkırmak, İçini bk. elbeŋde-. çekerek ağlamak. “... sıyırtmaktı çeçip elbeŋdet- (элбеңдет-) ett. elbeŋde-. catıp eçkirip iylap iydi / ... ipi çözürken elbeŋdetüü (элбендетүү) mast. hızçkırarak ağlayıverdi” (Cigitov, CAT. elbeŋdet-. 2012, 3: 14). elbeŋdöö (элбеңдөө) mast. elbeŋde-. eçkirt- (эчкирт-) ett. eçkir-. elbire- (элбире-) İçi titremek, özen eçkirtüü (эчкиртүү) mast. eçkirt-. göstermek. eçkirüü (эчкирүү) mast. eçkir-. elbiret- (элбирет-) ett. elbire-. edirekey (эдирекей) Burun kanatları elbiretüü (элбиретүү) mast. elbiret-. hafifçe kıvrık ve kabarık olan. elbiröö (элбирөө) mast. elbire-. 208

elcire- (элжире-) Özen göstererek elpek (элпек) 1. Çevik, atik, çalişkan. sevmek, içi ısınmak. “Naristenin sözünö “... kıymıl araketi elpek, köptör suktana elciregen Sagınoşondo bir caşıdı / karagan çırayluu kelin ... / ... çevik Küçük çocuğun sözlerine içi ısınan hareket eden, çoğunluğun imrenerek Sagın’ın gözleri o vakit yaşa doldu” baktığı gelin... ” (Adamaliyev, CAT. (Kalıkov, CAT. 2013, 11: 39). 2012, 6: 279). 2. Uysal, yumuşak huylu. elciret- (элжирет-) ett. elcire-.. “... köp süylöbögön elpek cigit / ... çok elciretüü (элжиретүү) mast. elciret-. konuşmayan, yumuşak huylu yiğit” elciröö (элжирөө) mast. elcire-. (Sıdıkova, CAT. 2012, 10: 172). eldir-seldir (элдир-селдир) Zorla, elpekte- (элпекте-) Çeviklik etmek, güçlükle. “Tee, mektepti eldir-seldir çabuk davranmak. “Canaleki bütkönünön beri kitep karmagan cok... / elpektegen keypi cok, sustaya tüşüptür / Ta okulu bitirdiğinden beri eline kitap Az önceki çevik suratı yok, üzgün hal aldığı an olmadı...” (Sarmanbetov, almış” (Abakirov, CAT. 2011, 9: 25) CAT. 2013, 5: 4). elpekten- (элпектен-) dnş. elpekte-. eleŋde- (элеңде-) Korkarak ya da birini elpektenüü (элпектенүү) mast. bekleyerek etrafına bakınmak. “Bayagı elpekten-. ulugan karışkır kaççuday bolup elpektet- (элпектет-) ett. elpekte-. eleŋdep, özünö ketçü bagıt izdegen elpektetüü (элпектетүү) mast. sıyaktandı / Uluyan kurt kaçacak gibi, elpektet- gidecek yön arar gibi etrafına bakındı” elpektöö (элпектөө) mast. elpekte-. (Malikov, CAT. 2011, 10: 55). elpeŋde- (элпеңде-) İçi içine eleŋdet- (элеңдет-) ett. eleŋde-. sığmamak. eleŋdetüü (элеңдетүү) mast. eleŋdet-. elpeŋdet- (элпеңдет-) ett. elpeŋde-. eleŋdöö (элеңдөө) mast. eleŋde-. elpeŋdetüü (элпеңдетүү) mast. eleŋ-eleŋ (элең-элең) Korkulan, elpeŋdet-. ürkülen bir durum için söylenir. elpeŋdöö (элпеңдөө) mast. elpeŋde-. elep-celep (элеп-желеп) Heyecandan, elpilde- (элпилде-) Sevinçle nezaket korkudan beti benzi atmak. “Anın göstermek. kabarı karı-caştı daroo elep-celep kılıp, elpilde- celpilde- (элпилде- baarın tınç ordunan kozgodu / Onun желпилде-) bk. elpilde-. haberi yediden yetmişe herkesi elpildek (элпилдек) Nezaketsiz. heyecanlandırıp huzurlu yerlerinden elpildet- (элпилдет-) ett. elpilde- alıkoydu” (Cigitov, CAT. 2011, 6: 103). elpildetüü (элпилдетүү) mast. eley- (элей-) Donakalmak, şaşırmak. elpildet-. “Kelin eleyip katıp kaldı / gelin elpildöö (элпилдөө) mast. elpilde-. şaşırarak donakaldı” (Egen, CAT.2012, eltek-seltek (элтек-селтек) Telaşla 9: 60). hareket etme. eleyt- (элейт-) ett. eley-. eltek-seltek et- (элтек-селтек эт-) eleytüü (элейтүү) mast. eleyt-. Teleşla hareket etmek. eleyüü (элейүү) mast. eley-. elteŋ (элтең) Korkulan ürkülen bir elp et- (элп эт-) Rüzgar, esinti durum için söyleni. birdenbire esmek. 209

elteŋde- (элтеңде-) bk. eleŋde-. “... eki gençken vefat etti, diye yaşlı kadın cagın elteŋdey karay, şaybır cürüştü ağladı” (Berdiyev, CAT. 2012, 11: 46). canıbar / ... etrafına bakınan ravhan emşiŋdet- (эмшиңдет-) ett. emşiŋde-. yürüyüşlü hayvan” (Kerimov, CAT. emşiŋdetüü (эмшиңдетүү) mast. 2012, 5: 15). emşiŋdet-. elteŋdet- (элтеңдет-) ett. elteŋde-. emşiŋdöö (эмшиңдөө) mast. emşiŋde- elteŋdetüü (элтеңдетүү) mast. endire- (эндире-) 1. Başı dönmek, elteŋdet-. kafası şişmek “... es-uçumdu cıya albay elteŋdöö (элтеңдөө) mast. elteŋde-. endirep, ayaldamada köpkö elteŋ-selteŋ et- (элтең-селтең эт-) bk. olturgandan kiyin ... bazardı közdöy bet eleŋde-. aldım / ... kendime gelemeyip, başım eltey- (элтей-) Donakalmak, dikilmek. dönerek durakta uzun zaman oturduktan “Kımızdı kılgırtıp uurtagan atalaş agası sonra ... pazara doğru yürüdüm” Mamatkuldu eek aldınana elteye karadı (Pasaŋova, CAT. 2013, 5: 88). 2. / Kımız içen babaları bir, anneleri ayrı Şaşkına dönmek. “Esi çıgıp endirep eki kardeşi Mamatkula dikilerek baktı” közü alaydı / Gözleri kocaman açılıp, (Mambet, CAT. 2011, 12: 8). şaşkına döndü, aklı gitti” (Togolok elteyt- (элтейт-) ett. eltey-. Moldo, CAT. 2013, 11: 73). elteytüü (элтейтүү) mast. elteyt-. endiret- (эндирет-) ett. endire-. elteyüü (элтейүү) mast. eltey-. endiretüü (эндиретүү) mast. endiret-. emşeŋde- (эмшеңде-) Dişsiz insan bir endiröö (эндирөө) mast. endire-. şey çiğnemek veya konuşmak, ağlarken entele- (энтеле-) 1. Nefes nefese veya ağlayacakken dudaklarını büzmek. kalmak, afallamak “Entelep cetip “Raman çoor tartkanda çoŋ ene barsam , köpürönü suu alıp ketiptir / emnegedir emşeŋdep ıylay beret / Nefes nefese kalarak koşa koşa Raman kaval çalarken babaannesi gittiğimde yatağından taşan suu nedense hep dudaklarını büzerek köprüyü götürmüştü” (Cigitov, CAT. ağlardı” (Cusubaliyev, CAT. 2012, 6: 2011. 6: 119). 2. Heveslenmek. 66). “Amerikanın bir ulluttuk mayramı bolup emşeŋdet- (эмшеңдет-) ett. emşeŋde- kalıp, salyut köröbüz deşip bir cuma emşeŋdetüü (эмшеңдетүү) mast. entelep cürüştü / Amerikanın milli emşeŋdet-. bayramlarından birine denk gelince emşeŋdöö (эмшеңдөө) mast. havai fişek izleyeceğiz diye bir hafta emşeŋde-. boyunca heveslendiler” (Kasıbekov, emşey- (эмшей-) Dişleri dökülünce CAT. 2012, 4: 204). avurtları çökmek. enteleŋde- (энтелеңде-) bk. enteŋde-. emşeyt- (эмшейт-) ett. emşey-. “Enteleŋdep Ezop kirip kelet / Ezop emşeytüü (эмшейтүү) mast. emşeyt-. aceleyle içeri girdi” (Ezop, CAT. 2011, emşeyüü (эмшейүү) mast. emşey-. 8: 224). emşiŋde- (эмшиңде-) bk. emşeŋde- enteleŋdet- (энтелеңдет-) ett. .“... ömürü kıska caralgan eken, enteleŋde-. caştayında cayrap kaldı, - dep kempir enteleŋdetüü (энтелеңдетүү) mast. emşiŋdedi / ... ömrü kısa yaratılmış, enteleŋdet-. 210

enteleŋdöö (энтелеңдөө) mast. gelemedi” (Şermatov, CAT. 2012, 6: enteleŋde-. 233) entelet- (энтелет-) ett. entele-. eŋgiret- (эңгирет-) ett. eŋgire-. enteletüü (энтелетүү) mast. entelet-. eŋgiretüü (эңгиретүү) mast. eŋgiret-. entelöö (энтелөө) mast. entele-. eŋgiröö (эңгирөө) mast. eŋgire-. enteŋde- (энтеңде-) Afallamak, acele eŋirekey (эңирекей) Burun kanatları etmek. “Canıbektin canagı agıtkan iti kabarık olan. şümüröŋdöp kaçıp çıktı da, eesin közdöy eŋireŋde- (эңиреңде-) Horozlanmak. enteŋdedi / Canıbek’in salmış olduğu eŋireŋdeş- (эңиреңдеш-) işt. köpeği kaçarak çıktı ve sahibine doğru eŋireŋde-. acele etti” (Cigitov, CAT. 2011, 6: 106). eŋireŋdeşüü (эңиреңдешүү) mast. enteŋdet- (энтеңдет-) ett. enteŋde-. eŋireŋdeş-. enteŋdetüü (энтеңдетүү) ett. eŋireŋdet- (эңиреңдет-) ett. eŋireŋde- enteŋdet-. eŋireŋdetüü (эңиреңдетүү) mast. enteŋdöö (энтеңдөө) mast. enteŋde-. eŋireŋdet-. eŋçegey (эңчегей) Kamburlaşmış. eŋireŋdöö (эңиреңдөө) mast. eŋçey- (эңчей-) bk. eŋşey-. eŋireŋde-. eŋçeyüü (эңчуйүү) mast. eŋçey-. eŋirey- (эңирей-) Burun kanatları eŋgi-deŋgi (эңги-деңги) Sarhoş, hoşa kabarık olamak. “Grişandan başkasının giden bir etki ile kendinden geçme baarı orundarınan eŋireye tura kalışıp... durumu. “Oşol aŋkıgan cıt başımdı karap kalıştı / Grişan’dan başka herkes bolor-bolbos eŋgi-deŋgi kılıp, yerlerinden kalkarak, burun kanatlarını delebemdi kozgodu / O mis koku başımı kabartarak bakakaldılar” (CA5. 2008: döndürüp duygularımı canlandırdı 164). (Cigitov, CAT. 2011, 4: 177). eŋireyt- (эңирейт-) ett. eŋirey-. eŋgi-deŋgi bol- (эңги-деңги бол-) eŋireytüü (эңирейтүү) mast. eŋireyt-. Sarhoş olmak, kendinden geçmek, başı eŋireyüü (эңирейүү) mast. eŋirey-. dönmek. “... cıttardan başı eŋgi-deŋgi eŋkilde- (эңкилде-) Aceleyle koşmak. bolo tüştü / ... kokulardan başı dönmeye eŋkildet- (эңкилдет-) ett. eŋkilde-. başladı” (Cigitov, CAT. 2011, 6: 88). eŋkildetüü (эңкилдетүү) mast. eŋgil-deŋgil (эңгил-деңгил) Farklı, eŋkildet-. değişik. eŋkildöö (эңкилдөө) mast. eŋkilde-. eŋgir-deŋgir (эңгир-деңгир) Sersem eŋşeŋde- (эңшеңде-) Zayıf, halsiz herhangi bir sebeple bilinci zayıflamış insan hareket etmek. olan. eŋşeŋdet- (эңшеңдет-) ett. eŋşeŋde-. eŋgire- (эңгире-) 1. Issızlaşmak, eŋşeŋdetüü (эңшеңдетүү) mast. tenhalaşmak. “Köz aldıman eŋgiregen eŋşeŋdet-. een talaa köründü / Göz önüme ıssız, eŋşeŋdöö (эңшеңдөө) mast. eŋşeŋde-. tenha bir yer gözüktü” (Puşkin, CAT. eŋşey- (эңшей-) Güçten, takatten 2013, 8: 163). 2. Sersemleşmek, düşmek. kendine gelememek. “El bolso ali es eŋşeyt- (эңшейт-) ett. eŋşey-. cıyaelek eŋgirep / Halk hala kendine eŋşeytüü (эңшейтүү) mast. eŋşeyt-. eŋşeyüü (эңшейүү) mast. eŋşey-. 211

epeŋde- (эпеңде-) Çevik ve seri erbeŋdetüü (эрбеңдетүү) mast. hareketler yapmak. “Eşik-eliginin erbeŋdet-. aldında epeŋdep kün ötkörüşkön / erbeŋdöö (эрбеңдөө) mast. erbeŋde-. Kendi avlularında hareket ederek erbeŋ-erbeŋ (эрбең-эрбең) Bir şey günlerini geçirmişler” (Kalıkov, CAT. görünür gibi olmak. 2013, 11: 19). erbeŋ-serbeŋ (эрбең-сербең) bk. epeŋdet- (эпеңдет-) ett. epeŋde-. erbeŋ-erbeŋ. epeŋdetüü (эпеңдетүү) mast. epeŋdet- erbey- (эрбей-) Zayıf ve küçük epeŋdöö (эпеңдөө) mast. epeŋde-. görünmek. “... erbeygen kızı menen epey- (эпей-) Küçük ve sevimli olmak. ookat casap alıp, inisine barıp keldi / ... epeyt- (эпейт-) ett. epeyt-. zayıf kızıyla yemek hazırlayıp erkek epeytüü (эпейтүү) mast. epeyt-. kardeşine gidip geri deldi” (Kalbayev, epeyüü (эпейүү) mast. epey-. CAT.2011, 10: 89). epilde- (эпилде-) 1. Çabuk erbeyt- (эрбейт-) ett. erbey-. davranamak. “... ordunana şıp turdu da, erbeytüü (эрбейтүү) mast. erbeyt-. epildep eşikti közdöy cönödü / ... erbeyüü (эрбейүү) mast. erbey-. yerinden hemen kalkarak hızlıca esengire- (эсенгире-) 1. Hali dışarıya doğru yürüdü” (Usubaliyev, kalmamak, güçsüz düşmek. 2. Ne CAT. 2012, 10: 4). 2. Yaranmak için yapacağını bilememek, şaşırmak. kibarca ve nezketli davranmak. “... atam esengiret- (эсенгирет-) ett. esengire-. menen enem epildep alarga üyrülüp esengiretüü (эсенгиретүү) mast. öntölöşüüdö / ... babam ile anam onlara esengiret-. kibarca davranarak yakınlık esengiröö (эсенгирөө) mast. esengire-. gösternekte” (Cantösev, CAT. 2011, 11: eseŋgire- (эсеңгире-) bk. esengire-. 89). eseŋgiröö (эсеңгирөө) mast. eseŋgire-. epildeş- (эпилдеш-) işt. epilde-. esey- (эсей-) 1. Büyümek, yetişmek. 2. epildeşüü (эпилдешүү) mast. epildeş- bayılmak, kendini kaybetmek, epildet- (эпилдет-) ett. epilde-. kendinden geçmek. epildetüü (эпилдетүү) mast. epildet-. eseyt- (эсейт-) ett. esey-. epildöö (эпилдөө) mast. epilde-. eseytüü (эсейтүү) mast. eseyt-. erbelekte- (эрбелекте-) bk. erbey-. eseyüü (эсейүү) mast. esey-. erbelektöö (эрбелектөө) mast. eşey- (эшей-) Perişan görünmek. erbelekte-. eşeyt- (эшейт-) ett. eşey- erbeleŋde- (эрбелеңде-) bk. erbey-. eşeytüü (эшейтүү) mast. eşeyt-. erbeleŋdöö (эрбелеңдөө) mast. eşeyüü (эшейүү) mast. eşey- erbeleŋde-. erbeŋde- (эрбеңде-) Uzaktan görünür G gibi olmak veya hareket eder gibi gav-gav (гав-гав) Hav, köpeğin olmak. “...calgız ayak col menen çıkardığı ses. erbeŋdep bir karaan cöö kele cattı / ... güü (гүү) Uğultu. sanki tek yol üzerinde, yaya olarak biri güüldö- (гүүлдө-) Gürüldemek. geliyordu” (Elebayev, CAT. 2009, 2: 3) “Maşinalar da bayagıday güüldöböyt erbeŋdet- (эрбендет-) ett. erbeŋde-. tek gana akırın, etiyet agıp baratkansıyt 212

/ arabalar da eskisi gibi gürültü ıkşıp külüştü / İkisi çok fazla güldüler” yapmadan yavaşça sessizce akıyormuş (Mamanov, CAT. 2012, 9: 139). gibi gidiyorlar” (Rasputin, 2012, 4: 51). ıkşıma (ыкшыма) Sürekli öksürme. güüldöö (гүүлдөө) mast. güüldö-. ıkşıray- (ыкшырай-) İçten içe güüldöt- (гүүлдөт-) ett. güüldö-. sinirlenmiş bir biçimde gözünü kısarak güüldötüü (гүүлдөтүү) mast. güüldöt- bakmak. ıkşırayt- (ыкшырайт-) ett. ıkşıray-. H ıkşıraytuu (ыкшырайтуу) mast. ha-ha (ха-ха) Gülerken çıkan sesi. ıkşırayt- hi-hi-hi (хи-хи-хи) Gülerken çıkan ses. ıkşırayuu (ыкшыраюу) mast. ıkşıray- “...hi-hi-hi...-Kence ıkşıp külüp cattı. / ıkşıt- (ыкшыт-) ett. ıkşı-. Kence kıkır kıkır gülüyordu” (Şeke, ıkşıtuu (ыкшытуу) mast. ıkşıt-. CAT. 2010, 12: 68). ıkşıy- (ыкшый-) Bezmek, bıkmak, uzanmak. I ıkşıyt- (ыкшыйт-) ett. ıkşıy-. ıbır-şıbır (ыбыр-шыбыр) 1. Fısıltı. ıkşıytuu (ыкшыйтуу) mast. ıkşıyt-. 2. Dedikodu. ıkşıyuu (ыкшыюу) mast. ıkşıy-. ıc-bıc (ыж-быж) Vız vız, vızıldama ıkşoo (ыкшоо) mast. ıkşa-. sesi. ıkşuu (ыкшоо) mast. ıkşı-. ıcılda- (ыжылда-) Vız vız ses ılbıra- (ылбыра-) 1. Hafif bir rüzgar çıkarmak, vızıldamak. esmişçesine sallanmak. 2. Yumuşak ıcıldat- (ыжылдат-) ett. ıcılda-. olmak. ıcıldatuu (ыжылдатуу) mast. ıcıldat-. ılbırat- (ылбырат-) ett. ılbıra-. ıcıldoo (ыжылдоо) mast. ıcılda-. ılbıratuu (ылбратуу) mast. ılbırat-. ıkılda- (ыкылда-) ık ık ses çıkarmak. ılbıroo (ылбыроо) mast. ılbıra-. ıkıldat- (ыкылдат-) ett. ıkılda-. ılcak (ылжак) Gıcık verircesine gülme, ıkıldatuu (ыкылдатуу) mast. ıkıldat-. yerli ersiz sırıtma. ıkıldoo (ыкылдоо) mast. ıkılda-. ılcake (ылжаке) Gıcık verircesine ıkşa- (ыкша-) Çalkalamak, sallamak. gülen, sırıtan kişi. ıkşal- (ыкшал-) edl. ıkşa-. ılcakta- (ылжакта-) Gıcık verircesine ıkşalt- (ыкшалт-) ett. ıkşal-. gülmek, sırıtmak. “Akırı çarçap, başım ıkşaltuu (ыкшалтуу) mast. ıkşalt-. oorup çıktı. Ketebiz dedim. Tigi ukkusu ıkşaluu (ыкшалуу) mast. ıkşal-. kelbey ılcaktayt / Sonunda yorulup, ıkşat- (ыкшат-) ett. ıkşa-. başım ağrımaya başladı. Gidiyoruz ıkşatuu (ыкшатуу) mast. ıkşat-. dedim. Öbürkü duymak istemeyip gıcık ıkşı- (ыкшы-) 1. Şiddetli öksürmek. verircesine sırıtıyor” (Mamanov, CAT. “Karıya ıkşıp cötölgöndön kiyin dobuşu 2012, 8: 35). bayagısınan kıyla biyigireek çıga ılcaktaş- (ылжакташ-) ett. ılcakta-. baştadı / Yaşlı adam şiddetli ılcaktaşuu (ылжакташуу) mast. öksürdükten sonra sesi öncekinden daha ılcaktaş- iyi çıkmaya başladı” (Bahti, CAT. 2012, ılcaktat- (ылжактат-) ett. ılcakta-. 3: 161). 2. Çok fazla gülmek. “Eköö ılcaktatuu (ылжактатуу) mast. ılcaktat- 213

ılcaktoo (ылжактоо) mast. ılcakta-. ıldıroo (ылдыроо) mast. ıldıra-. ılcaŋ (ылжаң) Sırıtkan. ımır (ымыр) bk. ımır-çımır. ılcaŋda- (ылжаңда-) Sırıtmak. ımıra- (ымыра-) Karıncalanmak. 2. ılcaŋdaş- (ылжаңдаш-) işt. ılcaŋda-. Kamaşmak. ılcaŋdaşuu (ылжаңдашуу) mast. ımırat- (ымырат-) ett. ımıra-. ılcaŋdaş-. ımıratuu (ымыратуу) mast. ımırat-. ılcaŋdat- (ылжаңдат-) ett. ılcaŋda- ımır-çımır (ымыр-чымыр) 1. Gözü ılcaŋdatuu (ылжаңдатуу) mast. kararmak, bulanık görmek. 1. “Közüm ılcaŋdat-. ımır-çımır, col körünbödü / Gözlerim ılcaŋdoo (ылжаңдоо) mast. ılcaŋda-. karardı, yol gözükmedi (Sadırbayev, ılcay- (ылжай-) Gıcık verircesine CAT. 2012, 4: 32). 2. Karıncalanma. 3. gülmek, gülümsemek. Kamaşma. ılcayt- (ылжайт-) ett. ılcay-. ımır-çımır bol- (ымыр-чымыр бол-) ılcaytuu (ылжайтуу) mast. ılcayt-. Uyuşmak, tutulmak, karıncalanmak. ılcayuu (ылжаюуу) mast. ılcay-. ımıroo (ымыроо) mast. ımıra-. ılcı- (ылжа-) Çok sarhoş olmak. “... ımtıra- (ымтыра-) 1. Halsizleşmek, mas dele emes eken, kalp ele ılcımış yorgun düşmek. 2. Hareketsizleşmek, boluptur ... / ... sarhoş değilmiş, durgunlaşmak. yalandan çok sarhoşmuş gibi davranmış ımtıraş- (ымтыраш-) işt. ımtıra-. (Cigitov, CAT. 2011, 4: 158). ımtıraşuu (ымтырашуу) mast. ılcıŋda- (ылжыңда-) Sırıtmak. ımtıraş-. ılcıŋdat- (ылжыңдат-) ett. ılcıŋda-. ımtırat- (ымтырат-) ett. ımtıra-. ılcıŋdatuu (ылжыңдатуу) mast. ımtıratuu (ымтыратуу) mast. ılcıŋdat-. ımtırat-. ılcıŋdoo (ылжыңдоо) mast. ılcıŋda-. ımtıroo (ымтыроо) mast. ımtıra-. ılcıra- (ылжыра-) 1. İltihaplanmak. 2. ıŋaa (ыңаа) Bebeğin ağlama sesi, ınga. Ezilmek, ezilip dağılmak. ıŋaala- (ыңаала-) Bebek ağlamak. ılcırat- (ылжырат-) ett. ılcıra-. “Raman ıŋaalap cerge tüşkön künü ılcıratuu (ылжыратуу) mast. ılcırat-. soguş çıkkan / Raman ağlayarak ılcıroo (ылжыроо) mast. ılcıra-. doğduğu gün savaş başlamıştı” ılcıt- (ылжыт-) ett. ılcı-. (Cusubaliyev, CAT. 2012, 5: 90). ılcıtuu (ылжытуу) mast. ılcıt-. ıŋaalat- (ыңаалат-) ett. ıŋaala-. ılcıy- (ылжый-) Gıcık verircesine ıŋaalatuu (ыңаалатуу) mast. ıŋaalat-. sırıtmak. ıŋaaloo (ыңаалоо) mast. ıŋaaloo. ılcıyt- (ылжыйт-) ett. ılcıy-. ıŋ-cıŋ (ың-жың) Belirsiz, belli ılcıytuu (ылжыйтуу) mast. ılcıyt-. olmayan, meçhul. “... kumda izi kalbay ılcıyuu (ылжыюу) mast. ılcıy-. ıŋ-cıŋsız cok. / ... kumda iz bırakmadan ılcuu (ылжуу) mast. ılcı-. belirsiz bir şekilde ortada yok” ıldıra- (ылдыра-) 1. Bir işi zar zor, (Cunuşev, CAT. 2011, 10: 106). Güçlükle yapabilmek. 2. Eski püskü ıŋgıra- (ыңгыра-) Üstünlük taslamak, parçalanmış görünümde olmak. beğenmemek, hoş görmemek. “Sungan ıldırat- (ылдырат-) ett. ıldıra-. kolumda da ıŋgıranıp araŋ aldı / ıldıratuu (ылдыратуу) mast. ıldırat-. 214

Uzattığım elimi de beğenmeyerek zorla ses çıkarması. “Ir-r-rr!- dep arsaygan tuttu” (Akıyev, CAT. 2012, 5: 105). tişterin körsöttü. / hırr diye sivri ıŋgıran- (ыңгыран-) dnş. ıngıra-. dişlerini gösterdi (Kudaybergenova, ıŋgıranuu (ыңгырануу) mast. ıŋgıra-. 2010, 12: CAT. 176) ıŋgıraş- (ыңгыраш-) işt. ıŋgıra-. ırbaŋda- (ырбаңда-) Yavaşça hareket ıŋgıraşuu (ыңгырашуу) mast. etmek. ıŋgıraş-. ırbaŋdat- (ырбаңдат-) ett. ırbaŋda-. ıŋgırat- (ынгырат-) ett. ıŋgıra-. ırbaŋdatuu (ырбаңдатуу) mast. ıŋgıratuu (ыңгыратуу) mast. ıŋgırat-. ırbaŋdat-. ıŋgıroo (ынгыроо) mast. ıŋgıra-. ırbaŋdoo (ырбаңдоо) mast. ırbaŋda-. ıŋılda- (ыңылда-) bk. kıŋılda-. ırbay- (ырбай-) Güçsüz, zayıf, ıŋıldaş- (ыңылдаш-) işt. aŋılda-. çelimsiz olmak. ıŋıldaşuu (ыңылдашуу) mast. ıŋıldaş- ırbayt- (ырбайт-) ett. ırbay-. ıŋıldat- (ыңылдат-) ett. ıŋılda-. ırbaytuu (ырбайтуу) mast. ırbayt-. ıŋıldatuu (ыңылдатуу) mast. ıŋıldat-. ırbayuu (ырбаюу) mast. ırbay-. ıŋıldoo (ыңылдоо) mast. ıŋılda-. ırbıgıy (ырбыгый) Güçsüz, zayıf, ıŋkılda- (ыңкылда-) İnlemek. çelimsiz. ıŋkıldat- (ыңкылдат-) ett. ıŋkılda-. ırbıy- (ырбый-) bk. ırbay-. ıŋkıldatuu (ыңкылдатуу) mast. ırbıyt- (ырбыйт-) ett. ırbıy-. ıŋkıldat-. ırbıytuu (ырбыйтуу) mast. ırbıyt-. ıŋkıldoo (ыңкылдоо) mast. ıŋkılda-. ırbıyuu (ырбыюу) mast. ırbıy-. ıpılda- (ыпылда-) Çabuk ve atik ırcak (ыржак) Sırıtarak gülüp durma. hareket etmek. ırcak et- (ыржак эт-) Sırıtmak ıpıldaş- (ыпылдаш-) işt. ıplıda-. ırcake (ыржаке) Sırıtkan. ıpıldaşuu (ыпылдашуу) mast. ıpıldaş- ırcakta- (ыржакта-) Yerli yersiz ıpıldat- (ыпылдат-) ett. ıpılda- sırıtmak. “Ircaktap külgön kişiler köz ıpıldatuu (ыпылдатуу) mast. ıpıldat-. aldınan ketpey, Lukanın şıŋkıldaganı, ıpıldoo (ыпылдоо) mast. ıpılda-. çoordun çıyıldaganı, katkırık kulağın ıpır (ыпыр) Döküntü. çuuldattı / Yerli yersiz gülen insanlar ıpıra- (ыпыра-) Dökülmek, değerini göz önüne gelip, Lukanın gülüşü, kvalın ve güzelliğini yitirmek. sesi, kahkahalar kulak zarını patlattı” ıpırandı (ыпыранды) Kırık dökük. (Gorkiy, CAT. 2013, 4: 147) ıpırat- (ыпырат-) ett. ıpıra-. ırcaktaş- (ыржакташ-) işt. ırcakta-. ıpıratuu (ыпыратуу) mast. ıpırat-. ırcaktaşuu (ыржакташуу) mast. ıpıroo (ыпыроо) mast. ıpıra-. ırcaktaş-. ıpır-sıpır (ыпыр-сыпыр) Döküntü. ırcaktat- (ыржактат-) ett. ırcakta-. ıpıy- (ыпый-) Uyuşmak, birbirine tam ırcaktatuu (ыржактатуу) mast. gelmek, uygun olmak. ırcaktat-. ıpıyt- (ыпыйт-) ett. ıpıy-. ırcaktoo (ыржактоо) mast. ırcakta-. ıpıytuu (ыпыйтуу) mast. ıpıyt-. ırcalakta- (ыржалакта-) bk. ırcakta- ıpıyuu (ыпыйуу) mast. ıpıy-. “...kabagım-kaşım debey ırcalaktap ır-r (ыр-р) Hırr, Köpek ve benzer basıp ketip cürgön. /... hiç bir şeyi hayvanların saldırmadan önce hırıltılı 215

umursamadan sırıtarak gülüp geçerdi” ırcıyt- (ыржыйт-) ett. ırcıy-. (Mamanov, CAT. 2012, 9: 136). ırcıytuu (ыржыйтуу) mast. ırcıyt-. ırcaklaktat- (ыржалактат-) ett. ırcıyuu (ыржыюу) mast. ırcıy-. ırcalakta-. ırılda- (ырылда-) Köpek, kurt vb. ırcalaktatuu (ыржалактатуу) mast. hırıltılı ses çıkarmak. “Kançık karışkır ırcalaktat-. açuu ırıldap barıp kara döböttü ırcalaktoo (ыржалактоо) mast. tamaktan aldı / Dişi kurt hırıltılı ses ırcalakta-. çıkararak hızlıca gidip kara köpeği ırcalaŋ (ыржалаң) Sırıtkan. damağından ısırdı” (Auezov, CAT. ırcalaŋda- (ыржалаңда-) bk. ırcakta-. 2013, 7: 143). ırcalaŋdat- (ыржалаңдат-) ett. ırıldak (ырылдак) Hırlayan. ırcalaŋda-. ırıldaş- (ырылдаш-) işt. ırılda-. ırcalaŋdatuu (ыржалаңдатуу) mast. ırıldaşuu (ырылдашуу) mast. ırıldaş-. ırcalaŋdat-. ırıldat- (ырылдат-) ett. ırılda-. ırcalaŋdoo (ыржалаңдоо) mast. ırıldatuu (ырылдатуу) mast. ırıldat-. ırcalaŋda-. ırıldoo (ырылдоо) mast. ırılda-. ırcaŋ (ыржаң) bk. ırcak.. ırkıra- (ыркыра-) 1. Köpek hırlamak. ırcaŋda- (ыржаңда-) bk. ırcakta-. “Taanıştarga dele ırkırap, çooçun “Luka bolbogon emeni ırdap, kişilerge albuuttanıp culunmay adat Gomozovk obu cok ırsaŋdadı / Luka taptı / Tanıdıklara bile hırlayıp, saçma bir şarkıyi söyleyip, Gomozov’a yabancılara saldırmak için atılmaya sırıttı” (Gorkiy, CAT. 2013, 4: 145). başladı” (Cigitov, CAT. 2011, 3: 19). 2. ırcaŋdaş- (ыржакташ-) işt. ırcakta-. Dişlerini göstererek hiddetlice ırcaŋdaşuu (ыржаңдашуу) mast. haykırmak. “Siler, baldarım, bir biriŋer ırcaŋdaş-. menen ıntımagıŋar cok, itten beter ırcaŋdat- (ыржаңдат-) ett. ırkıraşıp turasıŋar / Siz çocuklarım, ırcaŋda-. birlik beraberliğiniz yok, it gibi ırcaŋdatuu (ыржаңдатуу) mast. hiddetlenip saldırmaya hazırsınız” ırcaŋdat-. (Gogol, CAT. 2011, 8: 68). 3. ırcaŋdoo (ыржаңдоо) mast. ırcaŋda-. Uğuldayarak esmek. “Karaçı, kayra ırcay- (ыржай-) Sırıtmak. dagı eşik açılıp, oydu ayazga ırcayt- (ыржайт-) ett. ırcay-. aylandırıp, suuk ırkırap kirip keldi / ırcaytuu (ыржайтуу) mast. ırcayt-. Bak, kapı tekrar açılıp düşünceyi ayaza ırcayuu (ыржаюу) mast. ırcay-. döndüren soğuk uğuldayarak içeri girdi” ırcıŋda- (ыржыңда-) bk. ırcakta-. (Askarov, CAT. 2012, 8: 85). ırcıŋdaş- (ыржыңдаш-) işt. ırcıŋda- ırkırak (ыркырак) Hırlayan, ırcıŋdaşuu (ыржыңдашуу) mast. uguldayan. ırcıŋdaş-. ırkıraş- (ыркыраш-) işt. ırkıra-. ırcıŋdat- (ыржыңдат-) ett. ırcıŋda-. ırkıraştır- (ыркыраштыр-) ett. ırcıŋdatuu (ыржыңдатуу) mast. ırkıraş- . ırcıŋdat-. ırkıraştıruu (ыркыраштыруу) mast. ırcıŋdoo (ыржыңдоо) mast. ırcıŋda-. ırkıraştır-. ırcıy- (ыржый-) bk. ırcay-. 216

ırkıraşuu (ыркырашуу) mast. gülüyordu (Aytmatov, CAT. 2010, 12: ırkıraş-. 103) ırkırat- (ыркырат-) ett. ırkıra-. ırsalaŋdat- (ырсалаңдат-) ett. ırkıratuu (ыркыратуу) mast. ırkırat-. ırsalaŋda-. ırkıroo (ыркыроо) mast. ırkıra-. ırsalaŋdatuu (ырсалаңдатуу) mast. ırp (ырп) Çok az güç, kuvvet. ırsalaŋdat-. ırp et- (ырп эт-) Güçlükle kımıldamak, ırsalaŋdoo (ырсалаңдоо) mast. kıpırdamak. ırsalaŋda-. ırsake (ырсаке) Dişlerini göstererek ırsaŋda- (ырсаңда-) bk. ırsakta-. sırıtan kimse. ırsaŋdaş- (ырсаңдаш-) işt. ırsaŋda-. ırsak-ırsak (ырак-ырсак) Sürekli ırsaŋdaşuu (ырсаңдашуу) mast. sırıtıp durma ırsaŋdaş-. ırsakta- (ырсакта-) Dişlerini ırsaŋdat- (ырсаңдат-) ett. ırsaŋda-. göstererek sürekli sırıtmak. ırsaŋdatuu (ырсаңдатуу) mast. ırsaktaş- (ырсакташ-) işt. ırsakta-. ırsaŋdat-. ırsaktaşuu (ырсакташуу) mast. ırsaŋdoo (ырсаңдоо) mast. ırsaŋda-. ırsaktaş-. ırsay- (ырсай-) Sırıtmak, dişlerini ırsaktat- (ырсактат-) ett. ırsakta-. göstermek. “... azuusun körsötüp ırsaktatuu (ырсактатуу) mast. ırsayganda, itter aldı-aldınan tarap cok ırsaktat-. bolot / ... Dişlerini göstererek hırlayınca ırsaktoo (ырсактоо) mast. ırsakta-. diğer köpekler etrafa kaçık yok olurlar” ırsalak (ырсалак) Sırıtkan, sürekli (Auezov, CAT. 2013, 7: 140). sırıtıp duran. ırsayt- (ырсайт-) ett. ırsayt-. ırsalakta- (ырсалаңда-) bk. ırsakta-. ırsaytuu (ырсайтуу) mast. ırsayt-. “... eşikten üç türk kişi menen ulam- ırsayuu (ырсаюу) mast. ırsay-. ulam ırsalaktagan kız kirip kelişti / ... ırsıy- (ырсый-) bk. ırsay-. kapıdan üç Türk adamla tekrar tekrar ırsıyt- (ырсыйт-) ett. ırsıy-. sırıtan kız girdi (Karimov, CAT. 2011, ırsıytuu (ырсыйтуу) mast. ırsıyt-. 6: 35). ırsıyuu (ырсыюу) mast. ırsıy-. ırsalaktaş- (ырсалакташ-) işt. ışılda- (ышылда-) Hışırdamak. ırsalakta-. ışıldat- (ышылдат-) ett. ışılda-. ırsalaktaşuu (ырсалакташуу) mast. ışıldatuu (ышылдатуу) mast. ışılat-. ırsalaktaş-. ışıldoo (ышылдоо) mast. ışılda-. ırsalaktat- (ырсалактат-) ett. ışkır- (ышкыр-) 1. Islık çalmak. “Bir ırsalakta-. minuttan kiyin oşondoy ele işkırık ırsalaktatuu (ырсалактатуу) mast. tokoydun içinen çıktı / Bir dakika sonra ırsalaktat-. aynı ıslık sesi ormandan da çıktı” ırsalaktoo (ырсалактоо) mast. (Tolstoy, CAT. 2012, 11: 102). 2. ırsalakta-. Uğuldamak. “Kar tozoŋu ışkırat / Kar ırsalaŋ (ырсалаң) bk. ırsalak. fırtınası uğulduyor” (Auezov, CAT. ırsalaŋda- (ырсалаңда-) bk. ırsakta- 2013, 7: 150). “...ırsalaŋdap külüp turdu... /...sırıtarak ışkırık (ышкырык) Düdük sesi, ıslık. ışkırış- (ышкырыш-) işt. ışkır-. 217

ışkırışuu (ышкырышуу) mast. ız-mız (ыз-мыз) Telaş etme, şaşma, ışkırış- sabırsızlaşma durumu. ışkırt- (ышкырт-) ett. ışkır-. ışkırtuu (ышкыртуу) mast. ışkırt-. İ ışkıruu (ышкыруу) mast. ışkır-. ileele- (илээле-) Ağır ağır, yavaş yavaş ıtkıy- (ыткый-) Şişmanlamak. yürümek, ilerlemek. “Tümön ketmen ıtkıyt- (ыткыйт-) ett. ıtkıy-. kötörüp, men bel kürök alıp ekööbüz ıtkıytuu (ыткыйтуу) mast. ıtkıyt-. töştü közdöp ileelep barattık / Tümön ıtkıyuu (ыткыюу) mast. ıtkıy-. çapayı ben küreği alıp ikimiz yamaca ız (ыз) Vız, arı vb. sesi. doğru ilerledik” (Cigitov, CAT: 2011, ızgırık (ызгырык) Geyiğin çıkardığı 3: 41). ses. ileelet- (илээлет-) ett. ileele-. ızı-çuu (ызы-чуу) Gürültü patırtı, ileeletüü (илээлетүү) mast. ileelet-. bağırtı çağırtı. “Soguş bütköndö ileelöö (илээлөө) mast. ileele-. kıştagıbızga “kara kagaz” degen ileŋ-salaŋ (илең-салаң) Zor, güçlükle, balaket köp kelip, ar kaysı üylördön ızı- ağır ağır hareket etmek. “Ciyde emi çuu çıgara baştadı / Savaş bitince kıştaktın dal ortosundagı çoŋ coldo ileŋ köyümüze “kara kağıt” belası çok gelip salaŋ kelattı / Ciyde köyün ortasındaki çeşit çeşit evlerde bağırtı çağırtı büyük yolda ağır ağır geliyordu” çıkmaya başladı” (Cigitov, CAT. 2011, (Abdiyeva, 2010, 12: 29) 3: 16). ilki-salkı (илки-салкы) Ağır, yavaş. ızılda- (ызылда-) 1. Vızıldamak. ilmeŋ (илмең) Zayıf, cılız görünümlü “Izıldagan arılar cüröt / Vızıldayan birinin hareketi. arılar var” (Capiyev, CAT. 2013, 7: ilmeŋde- (илмеңде-) Zayıf biri hareket 121). 2. Uğuldamak. “küzgü şamaldın etmek. ızıldaganı ... / sonbahar rüzgarının ilmeŋdet- (илмеңдет-) ett. ilmeŋde-. uğuldaması ... ” (Puşkin, CAT. 2013, 9: ilmeŋdetüü (илмеңдетүү) mast. 119). 3. Bağırıp çağırarak kavga etmek, ilmeŋdet-. şikayetçi olmak. “... bala-çaka ıylap, ilmeŋdöö (илмеңдөө) mast. ilmeŋde-. katın-kalaç ızıldap ciberdi / ... çoluk ilmey- (илмей-) bk. ilmiy-. “İlmeyip çocuk ağlayıp, kadınlar bağırıp çağırıp arıktap ketişti candarı kıynalgandan / paniğe kapılıverdiler” (Kalbayev, CAT. Canları yanarak zorlandıkları için çok 2011, 10: 94). zayıfladılar” (Capiyev, CAT. 2011, 7: ızıldaş- (ызылдаш-) işt. ızılda-. 39). ızıldaşuu (ызылдашуу) mast. ızıldaş-. ilmeyüü (илмейүү) mast. ilmey-. ızıldat- (ызылдат-) ett. ızılda-. ilmigiy (илмигий) Çok zayıf. ızıldatuu (ызылдатуу) mast. ızıldat-. ilmiy- (илмий-) Çok zayıflamak, ızıldoo (ызылдоо) mast. ızılda-. cılızlaşmak. ızında- (ызында-) bk. ızılda-. ilmiyt- (илмийт-) ett. ilmiy-. ızındat- (ызындат-) ett. ızında-. ilmiytüü (илмийтүү) mast. ilmiyt-. ızındatuu (ызындатуу) mast. ızındat-. ilmiyüü (илмийүү) mast. ilmiy-. ızındoo (ызындоо) mast. ızında-. itireŋde- (итиреңде-) Öfkeli, sinirli, hiddetli bir görünümde olmak. “- 218

Alardın biz menen emne cumuşu bar, - kacaŋdoo (кажаңдоо) mast. kacaŋda- dedi itireŋdep / Onaların bizle ne işi kacı-kucu (кажы-кужу) Gürültü, varmış diye sinirlendi” (Karim, CAT. patırtı. “Canagı karta oyunu cok, canagı 2013, 2: 9). kacı-kucu cok / Eski kart oyunu yok, itireŋdet- (итиреңдет-) ett. itireŋde-. eski gürültü yok” (TS.1988: 392) itireŋdetüü (итиреңдетүү) mast. kacılda- (кажылда-) Yüksek sesle itireŋdet-. konuşarak gürültü çıkarmak, kavga itireŋdöö (итиреңдөө) mast. itireŋde-. etmek, ağız kavgası etmek. “Sagalı itirey- (итирей-) Çok zayıf, çelimsiz, kelinçegi Saykal menen kacıldaşıp küçük görünümde olmak. atıptır / Sagalı eşi Saykal ile kavga itireyt- (итирейт-) ett. itirey-. ediyormuş” (Cunuşev, CAT. 2013, 8: itireytüü (итирейтүү) mast. itireyt-. 77). itireyüü (итирейүү) mast. itirey-. kacıldak (кажылдак) Çok konuşan, sürekli ağız kavgası eden. K kacıldaş- (кажылдаш-) işt. kacılda-. kaak-kaak (каак-каак) Gak gak, kacıldaşuu (кажылдашуу) mast. karga ve kaz gibi kuşların çıkardığı ses. kacıldaş-. kaak-kuuk (каак-куук) Gak gak. kacıldat- (кажылдат-) ett. kacılda-. “Tokoy caŋırıp koştop, “baŋ” etken kacıldatuu (кажылдатуу) mast. ündön kanattuular kaak-kuuk etip, kacıldat-. çımçıklar çıy-pıyı çıgıp uça kaçtı / kacıldoo (кажылдоо) mast. kacılda-. Ormanda yankılanan “pat” sesinden kaçıra- (качыра-) Katur kutur ses ürken kuşlar gak gak edip, serçegiller çıkmak, gıcırdamak. “İsabek tişterin uçarak kaçtılar” (Tursunov, CAT. 2012, kaçırattı / İsabek dişlerinden gıcırdattı” 4: 6). (Karim, CAT. 2013, 2: 29). kabır-kübür (кабыр-күбүр) Bir kaç kaçırat- (качырат-) ett. kaçıra-. kişi konuşunca anlaşılmayacak şekilde kaçıratuu (качыратуу) mast. kaçırat- gelen sesler. “Kabır-kübürlördü kulağı kaçıroo (качыроо) mast. kaçıra-. çalan cılkıçı... / Anlaşılmayan konuşma kak (как) Karga, kaz gibi kuşların seslerini duyan çoban (Kadırova. CAT. çıkarttığı ses. “Kak etken karga, kuk 2011, 2: 52). etken kuzgun cok... / Gak eden karga, kacaŋda- (кажаңда-) Terslik kuk eden kuzgun bile yok, çok sessiz” göstermek, hırçınlık etmek, tartışmak. (TK. 1990: 154). “... çaydı bügün sen alıp ber, men alıp kak- (как-) 1. Çakmak, vurarak sokup ber bolup kacaŋdaşmay ... / ... çayı yerleştirmek. “... tuurasınan taktaylar bügün sen al, ben al diye tartışmalar kagılıp, şıkalıp kitep ciyılıptır / var” (Mamazairova, CAT. 2013, 5: 39). yanlamasına tahtalar çakılarak, kitaplara kacaŋdaş- (кажаңдаш-) işt. kacaŋda- dolmuş” (Cigitov, CAT. 2011, 4: 167) kacaŋdaşuu (кажаңдашуу) mast. 2. Vurmak, çalmak, ses çıkartmak. kacaŋdaş- “Eşikter bek ele, koŋguroonu kaktı... / kacaŋdat- (кажаңдат-) ett. kacaŋda- Kapılar kapalıydı, zili çaldı” (Puşkin, kacaŋdatuu (кажаңдатуу) mast. CAT. 2011, 9: 107). 3. Çarpmak. “... kacaŋdat-. stakan-bötölkölördün kagışkanı, orus 219

katındardın şaraktap katkırganı ugulat kakçaŋda- (какчаңда-) Yerli yersiz / ... bardak çanakların çarpıştığı seslerle konuşmak veya bir şeye burnunu rus kadınların kahkahaları sokmak. “Karısı söylöyt kakcaŋdap / duyuluyordu” (Çerik, CAT. 2012, 3: 11) Yaşlısı yerli yersiz konuşur” (Asan kak et- (как эт-) Gaklamak, karga, kaz Kaygı, CAT. 2013, 8: 188). gibi kuşların “gak” diye ses çıkarması. kakçaŋdat- (какчаңдат-) ett. kaka- (кака-) Yemek boğazında kakçaŋda-. kalmak, nefes alamamak. “Bergen kakçaŋdatuu (какчаңдатуу) mast. boorsok tamagımdan ötpöy, közüm kakçaŋdat-. alaŋdap, kakap... aylam ketçü / verdiği kakçaŋdoo (какчаңдоо) mast. pişi boğazımdan geçmeyip, gözlerim kakçaŋda-. büyüyüp, nefes alamayıp... kötü kakçay- (какчай-) Bir deri bir kemik olurdum” (Akıyev, CAT. 2012, 4: 92). kalmak. “Eşik açılıp, uzun boyluu kaka-kaka (кака-кака) Keklik kakçaygan bir kişi kamçısın süyröp ötmesi. “Kaka-kaka-kakalap // Kekilik kirip keldi / Kapı açılınca eve uzun bolup çakırsam // Kelesiŋbi Aksuusar / boylu, zayıf bir adam kamçısıyla içeri Gak gak diye gaklayarak // Keklik olup girdi1 (TK, 1990: 73). çağırsam // Gelir misin Aksuusar” kakçayt- (какчайт-) ett. kakçayt-. (Batırkulov, CAT. 2013, 1: 80). kakçaytuu (какчайтуу) mast. kakaŋda- (какаңда-) 1. Eğile büküle kakçayt-. hareket etmek. 2 Kendini göstermek, kakçayuu (какчаюу) mast. kakçay-. böbürlenmek. kakçıŋda- (какчыңда-) Yaşlı insan kakaŋdat- (какаңдат-) ett. kakaŋda-. canlı çevik olmak. “Aldey kakçıŋdap bet kakaŋdatuu (какаңдатуу) mast. maŋdayına keldi da, tike karap kakaŋdat-. tumşuguna ayttı / Aldey çevikçe kakaŋdoo (какаңдоо) mast. kakaŋda- yaklaştı ve gözünün içine bakarak kakat- (какат-) ett. kaka-. yüzüne söyledi” (CA2. 2008: 14). kakatuu (какатуу) mast. kakat-. kakçıŋdat- (какчыңдат-) ett. kakay- (какай-) Dümdüz dikilmek. kaçıŋda-. “Bılkıldabay kakayıp keçke oturat kakçıŋdatuu (какчыңдатуу) mast. ekensin / Kıpırdamadan uzun zaman kakçıŋdat-. dikilip oturuyormuşşun” (Cokey, CAT: kakçıŋdoo (какчыңдоо) mast. 2012, 11: 212). kakçıŋda-. kakayt- (какайт-) ett. kakay-. kakçıy- (какчый-) 1. Cok zayıf olmak. kakaytuu (какайтуу) mast. kakayt-. “... kakçıygan arık, ünü kirkildegen kişi kakayuu (какаюу) mast. kakay- ... / ... Çok zayıf, titrek sesli adam (TK. kakcay- (какжай-) Bir deri bir kemik 1990: 73). 2. Dimdik, hareketsiz kalmak. kalmak, donmak. “... kakçıyıp kakcayt- (какжайт-) ett. kakcay-. kıymıldabay turup alıp ırdaşat eken / ... kakcaytuu (какжайтуу) mast. dimdik, hareketsizce duraak şarkı kakcayt-. söylerlermiş” (CA2. 2008: 329). kakcayuu (какжаюу) mast. kakcay-. kakçıyt- (какчыйт-) ett. kakçıy-. 220

kakçıytuu (какчыйтуу) mast. bir yer ayrılmıştı” (Toktomuşev, CAT. kakçıyt-. 2011, 2: 105). kakçıyuu (какчыюу) mast. kakçıy-. kakır- (какыр-) Balgam çıkartmak. kakılda- (какылда-) 1. Gaklamak, “Atügül koşunaları da anın katuu gıdaklamak, karga, tavuk, kaz, ördek kakırınıp catkanın uguşuptur / gibi kuşlar sürekli “gak, gaak” diye ses komşuları bile onun balgam çıkarttarak çıkartmak. “Karga bolup kakıldayt / hasta bir bir şekilde yattığını karga olarak gaklar” (AO1. 1964: 322). duymuşlar” (Aliabbas, CAT. 2013, 1: 2. Sürekli öksürmek “... bir coldoşum 141). kakıldap ele cötölö bergen... / ... bir kakıra- (какыра-) Kurumak, arkadaşım sürekli öksürmüştü...” ıslaklığını, nemini yitirerek kuru (Kazakov, CAT. 2011, 11: 51). 3. duruma gelmek. “... kakıragan een Sürekli ve çok konuşmak. “Tamada çöldön keldim / ... Kuruyan, geniş kakıldap özünün könümüş işin baştadı / çölden geldim” (Aytmatov, CAT. 2011, Düğün sunucusu çok konuşarak yine 6: 13). alışılmış işine başladı” (Cokey, CAT. kakırama (какырама) Kurak, çorak. 2012, 11: 210). kakırat- (какырат-) ett. kakıra-. kakıldak (какылдак) Geveze. kakıratuu (какыратуу) mast. kakıldaş- (какылдаш-) işt. kakılda-. kakırat-. kakıldaşuu (какылдашуу) mast. kakıray- (какырай-) Dik görünmek, kakıldaş-. dikilmek. kakıldat- (какылдат-) ett. kakılda-. kakırayt- (какырайт-) ett. kakıray-. kakıldatuu (какылдатуу) mast. kakıraytuu (какырайтуу) mast. kakıldat-. kakırayt-. kakıldoo (какылдоо) mast. kakılda-. kakırayuu (какыраюу) mast. kakılıkta- (какылыкта-) Gıdaklamak. kakıray-. “Kızıl koroz ... kanattarın caya kakırık (какырык) Balgam. kakılıktadı ... / Kırmızı Horoz ... kakırın- (какырын-) dnş. kakır-. kanatlarını açarak gıdakladı...” kakırınt- (какырынт-) ett. kakırın-. (Abdiyeva, CAT. 2010, 12: 6). kakırıntuu (какырынтуу) mast. kakılıktaş- (какылыкташ-) işt. kakırınt-. kakılıkta-. kakırınuu (какырынуу) mast. kakılıktaşuu (какылыкташуу) mast. kakırın-. kakılıktaş-. kakıroo (какыроо) mast. kakıra-. kakılıktat- (какылыктат-) ett. kakırt- (какырт-) ett. kakır-. kakılıkta-. kakırtuu (какыртуу) mast. kakırt-. kakılıktatuu (какылыктатуу) mast. kakıruu (какыруу) mast. kakır-. kakılıktat-. kakıy- (какый-) Dimdik durmak, kakılıktoo (какылыктоо) mast. dikilmek. “Uşu cerde ele dayıma kakılıkta-. kakıyıp turup kalgan... / Burda her gün kakır (какыр) Kurak, çorak. “Köçö dikiliyordu...” (Ayköl, CAT. 2011, 11: kakır cerge tüşkön / Sokak için kurak 4). kakıyt- (какыйт-) ett. kakıy-. 221

kakıytuu (какыйтуу) mast. kakıyt-. kalbalakta- (калбалакта-) bk. kakıyuu (какыюу) mast. kakıy-. kalbakta-. kakşa- (какша-) 1. Zırlamak. “... tiş kalbalaktat- (калбалактат-) ett. kakşatkan muzdak suudan ayabay içken kabalakta-. soŋ sergiy tüştü / ... dişleri zırlatan kalbalaktatuu (калбалактатуу) mast. soğuk suyu içtikten sonra serinledi” kalbalaktat-. (Aytımbet, Cat. 2011, 8: 29). 2. Sürekli kalbalaktoo (калбалактоо) mast. konuşmak, aynı şeyi defalarca anlatmak kalbalakta-. “... dayıma kakşap eskertçü / ... her kalbalaŋda- (калбалаңда-) bk. zaman defalarca hatırlatırdı” (Ayköl, kalbakta- CAT. 2011, 11: 16). 3. Sızlamak, kalbalaŋdat- (калбалаңдат-) ett. ağrımak. “... omurtkaların kakşatıp kalbalaŋda- cürüp meni tapkan – menin enem / ... kalbalaŋdatuu (калбалаңдатуу) omurgalarını sızlata sızlata beni mast. kalbalaŋdat- bulmuştu benim annem” (Cantöşev, kalbalaŋdoo (калбалаңдоо) mast. CAT. 2011, 11: 102). kalbalaŋda-. kakşan- (какшан-) dnş. kakşa-. kalbalaŋ-kalbalaŋ et- (калбалаң- kakşanuu (какшануу) mast. kakşan-. калбалаң эт-) Aceleyle kaba saba kakşat- (какшат-) ett. kakşa-. harekette bulunmak. kakşattır- (какшаттыр-) ett. kakşat-. kalbaŋda- (калбаңда-) bk. kalbakta. kakşattıruu (какшаттыруу) mast. kalbaŋdat- (калбаңдат-) ett. kakşattır-. kalbaŋda-. kakşatuu (какшатуу) mast. kakşat-. kalbaŋdatuu (калбаңдатуу) mast. kakşı- (какшы-) Kurumak, ıslaklığını, kalbaŋdat-. nemini yitirmek, akarsu, bitki vb. kalbaŋdoo (калбаңдоо) mast. kurumak. “Dayranın kakşıgan sayı... / kalbaŋda-. Deryanın kurumuş çayı” (Toktomuşev, kalbay- (калбай-) Dudak kaba, kalın CAT. 2013, 8: 222). görünmek. “... erinderi kalbayıp kalın ... kakşıt- (какшыт-) ett. kakşı-. / dudakları kalın ...” (Ezop, 2011, 7: 68) kakşıtuu (какшытуу) mast. kakşıt-. kalbayt- (калбайт-) ett. kalbay-. kakşoo (какшоо) mast. kakşa-. kalbaytuu (калбайтуу) mast. kalbayt- kakşuu (какшуу) mast. kakşı-. kalbayuu (калбаюу) mast. kalbay-. kakoo (какоо) mast. kaka-. kalbıgıy (калбыгый) bk. kalbagay. kalbagay (калбагай) Kaba, biçimsiz kalbıy- (калбый-) bk. kalbay-. dudak. kalbıyuu (калбыюу) mast. kalbıy-. kalbakta- (калбакта-) Aceleyle kaba kalcak-kalcak et- (калжак-калжак saba hareket etmek. эт-) Yerli yersiz hareket etmek. kalbaktat- (калбактат-) ett. kalcakta- (калжакта-) 1. Yerli yersiz kalbakta-. konuşmak. “Katkırıp kalcaktagan / kalbaktatuu (калбактатуу) mast. Yerli yersiz konuşarak kahkaha atan” kalbaktat-. (Kultegin, CAT. 2013, 4: 27). 2. kalbaktoo (калбактоо) mast. Yerinde duramamak. kalbakta-. 222

kalcaktaş- (калжакташ-) işt. kalcıŋdoo (калжыңдоо) mast. kalcakta-. kalcıŋda-. kalcaktaşuu (калжакташуу) mast. kalcıra- (калжыра-) 1. Yerli yersiz kalcaktaş-. saçma sapan konuşmak. “Kalcıraba çal kalcaktat- (калжактат-) ett. / Saçmalama ihtiyar” (Aliabbas, CAT. kalcakta-. 2013, 1: 145). / 2. Güçsüzleşmek, takatı kalcaktatuu (калжактатуу) mast. kesilmek. kalcaktat-. kalcırak (калжырак) Geveze. “Akılı kalcaktoo (калжактоо) mast. cok kalcırak / Akılsız geveze” kalcakta-. (Soltonoyev, CAT. 2013, 3: 131). kalcaŋ (калжаң) 1. Geveze, zevzek. 2. kalcırat- (калжырат-) ett. kalcıra-. Yerli yersiz hareket etme. kalcıratuu (калжыратуу) mast. kalcaŋda- (калжаңда-) Gevezelik kalcırat-. etmek, gülmek, yersiz onuşmak, şaka kalcıroo (калжыроо) mast. kalcıra-. yapmak. “Kalcaŋdap oynop, birin biri kalçılda- (калчылда-) 1. Titremek, süygöndön başkanı bilişpeyt / Gülüp, çok üşümek. “... bargıça kalçıldap üşüp oynayıp, birbirini sevmekten başka bir kettim / Varana kadar titreyerek çok şey bilmiyorlar” (Heminguey, CAT. üşüdüm” (Cigitov, CAT. 2011. 3: 23). 2012, 10: 113). 2. Heyecandan, korkudan, öfkeden kalcaŋdat- (калжаңдат-) ett. titremek. kalcaŋda-. kalçıldak (калчылдак) Titreyen. kalcaŋdatuu (калжаңдатуу) mast. kalçıldat- (калчылдат-) ett. kalçılda-. kalcaŋdat-. kalçıldatuu (калчылдатуу) mast. kalcaŋdoo (калжаңдоо) mast. kalçıldat-. kalcaŋda-. kalçıldoo (калчылдоо) mast. kalçılda- kalcay- (калжай-) 1.Kemikleri kalç-kalç (калч-калч ) tir-tir, çok sayılacak kadar zayıf. 2. Büyük. “Baş üşüyünce, korkunca, heyecanlanınca, bolso turat, kalcayıp / Başıysa korkunca titremek. “... til cok, tula boyu kocaman” (Kazakov, CAT. 2011, 10: kalç-kalç, tişter şaka-şak / sessiz, 14). vücudu tir-tir titreyip, dişleri birbirine kalcayt- (калжайт-) ett. kalcay-. değmekte” (Cigitov, CAT. 2011, 6: 98). kalcaytuu (калжайтуу) mast. kalcayt- kaldagay (калдагай) Kocaman, kalcayuu (калжаюу) mast. kalcay-. büyük. kalcıŋ (калжың) Şaka. kaldak (калдак) Kaba saba olan. kalcıŋda- (калжыңда-) Şaka etmek. kaldakta- (калдакта-) 1. Kaba saba kalcıŋdaş- (калжыңдаш-) işt. hareket etmek. “... kolun öydö-tömön kalcıŋda-. silkildetip kaldaktata berdi / ... kolunu kalcıŋdaşuu (калжыңдашуу) mast. bir yukarı, bir aşağı sallayıp hareket kalcıŋdaş-. ettiriyordu” (Barçın, CAT. 2013, 3: 27). kalcıŋdat- (калжыңдат-) ett. 2. Teleşlanmak, acele etmek. kalcıŋda-. kaldaktat- (калдактат-) ett. kalcıŋdatuu (калжыңдатуу) mast. kaldakta-. kalcıŋdat-. 223

kaldaktatuu (калдактатуу) mast. kızarat / bir baktım, tandırdın yanında kaldaktat-. kocaman bir şey kızarıp yanıyormuş” kaldaktoo (калдактоо) mast. (Cgitov, CAT. 2011, 3: 15). kaldakta- kaldayt- (калдайт-) ett. kalday-. kaldalakta- (калдалакта-) bk. kaldaytuu (калдайтуу) mast. kaldayt- kaldakta-. “... kaldalaktap kelip ministr kaldayuu (калдаюу) mast. kalday-. menen oldokson kol alıştı / ... kaldıra- (калдыра-) 1. Paldır küldür telaşlanarak hızlıca gelip aşkanla etmek, gürültü çıkmak. “Eşiktin iç tokalaştı” (Ebdikulı, CAT. 2013, 4: cagında birdeme kaldıray tüştü / 110). Kapının iç tarafınan bir şey paldır kaldalaktat- (калдалактат-) ett. küldür etti” (TK. 1990: 143). 2. Ses kaldalakta-. çıkartacak kadar kurumak, ya da kaldalaktatuu (калдалактатуу) mast. sertleşmek “... kaldırap toŋup kalgan kaldalaktat-. çepkenderin çeçişti / ... donmuş kaldalaktoo (калдалактоо) mast. kabanlarını çıkardılar” (TK. 1990: 302). kaldalakta-. 3. Anlaşılmaz şekilde ses çıkarmak, kaldalaŋda- (калдалаңда-) bk. yabancı dilde konuşmak. kaldakta-. kaldırak (калдырак) 1. Paldır küldür kaldalaŋdat- (калдаңдат-) ett. ses, çatırtı. 2. Kuru, kurumuş. kaldaŋda-. kaldırat- (калдырат-) ett. kaldıra-. kaldalaŋdatuu (калдалаңдатуу) kaldıratuu (калдыратуу) mast. mast. kaldalaŋdat-. kaldırat-. kaldalaŋdoo (калдалаңдоо) mast. kaldırkan (калдыркан) 1. Kanatları kaldalaŋda-. rengarenk, iri cins kelebek. “... kızıl-kök kaldaŋda- (калдаңда-) bk. kaldakta-. kaldırkan köpölök / ... kırmızı, mavi “... kütüüsüz bir nerse esine tüşkönsüp, kelebek” (TK. 1990: 128). 2. Teneke. 3. kaldaŋday şaşıp kaldı / ... acil bir şey Savaşlarda dizden aşağısını koruyan aklına gelmiş gibi telaslanarak acele koruyucu. etmeye başladı” (Rıskul, CAT. 2013, 5: kaldır-kuldur (калдыр-кулдур) bk. 164). kaldır-küldür. “Kaldır-kuldur etip kaldaŋdat- (калдаңдат-) ett. kelip, kempirge çagılgan tiydi / paldür kaldaŋda-. küldür gelen yıldırım yaşlı kadına kaldaŋdatuu (калдаңдатуу) mast. düştü” (Aytımbet, CAT. 2011, 8: 4). kaldaŋdat-. kaldır-küldür (калдыр-күлдүр) kaldaŋdoo (калдаңдоо) mast. Paldır küldür. “Bul emne bolgon kaldır- kaldaŋda-. küldür / Bu nasıl bir gürültü öyle” kaldaŋ-kaldaŋ et- (калдаң-калдаң (Şeldon, CAT. 2011, 11: 136). эт-) bk. kaldakta-. kaldıroo (калдыроо) mast. kaldıra-. kaldaŋ-kuldaŋ et- (калдаң-кулдаң kaldır-şaldır (калдыр-шалдыр) bk. эт-) bk. kaldakta-. kaldır-küldür. kalday- (калдай-) Kaba saba, biçimsiz, kaldırt (калдырт) Takırtı kocaman görünmek. “Karasam ele kaldırtta- (калдыртта-) Takırdamak. tandırdın canındagı kaldaygan birdeme 224

kaldırttat- (калдырттат-) ett. zar zor yürümeye başlar (Batırkulov, kaldırtta-. CAT. 2011, 9: 157). kaldırttatuu (калдырттатуу) mast. kaltaŋdat- (калтаңдат-) ett. kaldırttat-. kaltaŋda-. kaldırttoo (калдырттоо) mast. kaltaŋdatuu (калтаңдатуу) mast. kaldırtta-. kaltaŋdat-. kalkakta- (калкакта-) bk. kaldaŋda-. kaltaŋdoo (калтаңдоо) mast. kalkaktat- (калкактат-) ett. kaltaŋda-. kalkakta-. kaltılda- (калтылда-) Titremek. kalkaktatuu (калкактатуу) mast. kaltıldak (калтылдак) Titrek, kalkaktat-. sallanan. kalkaktoo (калкактоо) mast. kaltıldat- (калтылдат-) ett. kaltılda-. kalkakta- kaltıldatuu (калтылдатуу) mast. kalkay- (калкай-) bk. kalday- kaltıldat-. kalkayt- (калкайт-) ett. kalkay- kaltıldoo (калтылдоо) mast. kaltılda-. kalkaytuu (калкайтуу) mast. kalkayt- kaltır (калтыр) Titrek, titreyen. kalkayuu (калкаюу) mast. kalkay-. kaltıra- (калтыра-) Titremek, çok kalkılda- (калкылда-) Süzülmek, korkmak, üşümek, heyecanlanmak. yuzmek, kımıldamak, hafifçe oynamak, kaltırak (калтырак) Titrek, titreyen. dalgalanmak, kıpırdamak. kaltırama (калтырама) Hastalık kalkıldat- (калкылдат-) ett. kalkılda- nedeniyle titremek. kalkıldatuu (калылдатуу) mast. kaltırat- (калтырат-) ett. kaltıra-. kalkıldat-. kaltıratuu (калтыратуу) mast. kalkıldoo (калкылдоо) mast. kaltırat-. kalkılda-. kaltıroo (калтыроо) mast. kaltıra-. kalt et- (калт эт-) Küçük ve ve hızlı kalt-kalt (калт-калт) Titrek. “... salınım hareketleri yapmak, kıpırdamak. apalap, kiçinekey koldorun kalt-kalt kaltaŋda- (калтаңда-) 1. Takati suna, ceekti boyloy artınan çurkap kesilmek. “Süyömölöp turguzsa, kelatkandarı tirüü süröt bolup tartıla kaltaŋdap kayra cıgılat. / Destek kaldı. / ... anne diye bağırıp küçücük vererek ayağa kalkmasını sağlasak bile ellerini titrek titrek uzatarak sahil güçsüz bir şekilde tekrar yıkılıyor boyunca arkasından koşarak gelmeleri (Batırkulov, CAT. 2011, 9: 157). 2. canlı resim olup çiziliverdi” Afallamak. “...bir cagı kuvanıp, ekinci (Danikeyev, CAT. 2012, 5: 41). cagı taŋdanıp, tamaşalap, başın kalt-kalt et- (калт-калт эт-) kaltaŋdatıp, birinen ekinçisin tiktedi. / Kıpırdamak, kımıldamak, titremek. ... bir taraftan sevinerek, bir taraftan kampaŋda- (кампаңда-) Sevinince şaşırarak, şakalaşıp, kafasını çevirerek neşeli veya telaşlı hareketler yapmak. ordan buraya affaladı (Batırkulov, CAT. kampaŋdat- (кампаңдат-) ett. 2011, 10: 190). 3. Zar zor ayakta kampaŋda-. durmak. “Buttarın şiltöögö kelip kampaŋdatuu (кампаңдатуу) mast. kaltaŋdap, temteŋdep basa baştayt. / kampaŋdat-. Ayakları adım atacak duruma gelince 225

kampaŋdoo (кампаңдоо) mast. kaŋkay- (каңкай-) Kalakalmak, kampaŋda-. dikilmek, öylesine başıboş durmak, kampay- (кампай-) Büyük ve sıkı yalnız kalmak. “...kaŋkayıp açka turgan görünmek, kabarmak. attı caydaktaşıp, boluştun ketip kampayt- (кампайт-) ett. kampay-. kalganın bilip kalıştı. / ...bir başına kampaytuu (кампайтуу) mast. duran atın eyerini çıkardılar ve kampayt-. yöneticinin gittiğini anladılar” kampayuu (кампаюу) mast. kampay- (Kalbayev, CAT. 2013, 5: 106). kampıgıy (кампыгый) Tıknaz. kaŋkayt- (каңкайт-) ett. kaŋkay-. kampıy- (кампый-) Yanları çıkıp kaŋkaytuu (каңкайтуу) mast. kalın görünmek. kaŋkayt-. kampıyt- (кампыйт-) ett. kampıy- . kaŋkayuu (каңкаюу) mast. kaŋkay-. kampıytuu (кампыйтуу) mast. kaŋkılda- (каңкылда-) 1. Köpek kampıyt- . durduk yere rahatsız edecek şekilde kampıyuu (кампыюу) mast. kampıy-. havlamak, çenilemek. 2. Tangır tangır kaŋ (каң) Çınlama sesi, çın. ses çıkarmak. 3. Dırdır etmek, bağımak, kaŋgır (кангыр) Tıngır. haykırmak. kaŋgıra- (кангыра-) 1. Boş kalmak. kaŋkıldak (каңкылдак) Dırdırcı. “Kaçantan beri kaŋgırap koroobuz boş kaŋkıldaş- (каңкылдаш-) işt. turdu ele / Uzun zamandır avlumuz boş kaŋkılda-. duruyordu” (Karim, CAT. 2013, 2: 21). kaŋkıldaşuu (каңкылдашуу) mast. 2. Güm güm ses çıkmak. “... kolundagı kaŋkıldaş-. çakası taşka tiydibi beym, açuu dabış kaŋkıldat- (каңкылдат-) ett. çıgara kaŋk etip kaŋgıradı / elindeki kaŋkılda-. kovası taşa değmiş olmalı, güm diye kaŋkıldatuu (каңкылдатуу) mast. sert bir ses çıktı” (Cigitov, CAT. 2011, kaŋkıldat-. 3: 15). kaŋkıldoo (канкылдоо) mast. kaŋgırat- (каңгырат-) ett. kaŋgıra-. kaŋkılda-. kaŋgıratuu (каңгыратуу) mast. kaŋkıy- (каңкый-) bk. kaŋkay-. kaŋgırat-. kaŋkıyuu (каңкыюу) mast. kaŋkıy-. kaŋgıroo (каңгыроо) mast. kaŋgıra-. kapıl (капыл) Ansıın, birden. kaŋılda- (каңылда-) Rahatsız edici ses kapıl-tapıl (капыл-тапыл) Aniden, çıkarmak. birdenbire. “Aŋgeme carıyalagandan kaŋıldat- (каңылдат-) ett. kaŋılda-. kiyin köp ötpöy aga kapıl-tapıl colugup kaŋıldatuu (каңылдатуу) mast. kaldım. / Hikaye yayımladıktan sonra kaŋıldat-. çok geçmeden onunla aniden kaŋıldoo (каңылдоо) mast. kaŋılda-. karşılaşmıştık” (Usubaliyev, CAT. kaŋır-küŋür (каңыр-күңүр) Net 2011, 9: 42). duyulmayan ses. karcalaŋda- (каржалаңда-) bk. kaŋırt (каңырт) Net duyulmayan ses. karcaŋda-. kaŋk (каңк) 1. Köpek veya kurtların karcalaŋdat- (каржалаңдат-) ett. çenilemesi. 2. Çın, çınlama sesi. karcalaŋda-. 226

karcalaŋdatuu (каржалаңдатуу) karkaŋdat- (каркаңдат-) ett. mast. karcalaŋdat-. karkaŋda- karcalaŋdoo (каржалаңдоо) mast. karkaŋdatuu (каркаңдатуу) mast. karcalaŋda- karkaŋdat-. karcaŋda- (каржаңда-) Çok zayıf biri karkaŋdoo (каркаңдоо) mast. kaba saba hareket etmek. karkaŋda-. karcaŋdat- (каржаңдат-) ett. karkay- (каркай-) Çıkıntılar çıkmak. karcaŋda-. “Karkaygan çoŋ caŋgaktın tübünö cettik karcaŋdatuu (каржаңдатуу) mast. / Kocaman, dalları çıkık ceviz ağaçının karcaŋdat-. yanına geldik” (Cigitov, CAT. 2011, 3: karcaŋdoo (каржаңдоо) mast. 13). karcaŋda-. karkayt- (каркайт-) ett. karkay-. karcay- (каржай-) Kemikleri karkaytuu (каркайтуу) mast. sayılmak, çok zayıf olmak. “... karcayıp karkayt-. kaarıgan bee ... / ... çok zayıflayıp karkayuu (каркаюу) mast. karkay-. yaşlanan kısrak ...” (Dumbadze, CAT. karkılda- (каркылда-) “Gak” diye ses 2011, 12: 153). çıkartmak. “karkıldagan kargalar ... ” / karcayt- (каржайт-) ett. karcay-. gaklayan kargalar ... ” (Rayev, CAT. karcaytuu (каржайтуу) mast. 2013, 2: 82). karcayt-. karkıldaş- (каркылдаш-) işt. karcayuu (каржаюу) mast. karcay-. karkılda-. karç (карч) Pat, sert bir şeyler karkıldaşuu (каркылдашуу) mast. kırıldığında yada çarpıştığında çıkan karkıldaş-. ses. karkıldat- (каркылдат-) ett. karçılda- (карчылда-) Katur-kutur karkılda-. etmek. karkıldatuu (каркылдатуу) mast. karçıldat- (карчылдат-) ett. karçılda- karkıldat-. karçıldatuu (карчылдатуу) mast. karkıldoo (каркылдоо) mast. karçıldat-. karkılda-. karçıldoo (карчылдоо) mast. karpa-kurp (карпа-курп) bk. karpa- karçılda-. kurpa. karçıy- (карчый-) Kemikleri karpa-kurpa (карпа-курпа) Ansızın, sayılmak. birdenbire. karçıyt- (карчыйт-) ett. karçıy-. kark-kark (карк-карк) Gak gak “... karçıytuu (карчыйтуу) mast. karçıyt- kark-kark etişip, asman tolo uçup karçıyuu (карчыюу) mast. karçıy- cürgönün tüşündö körgön / ... gak gak karç-karç (карч-карч) bk. karç diye gökyüzünü kaplayıp çok sayıda kark (карк) Gak, karga, kaz gibi uçtuklarını rüyasında görmüştü” kuşların çıkardığı ses. (Rayev, CAT. 2013, 2: 70). kark et- (карк эт-) Karga “gak” karpaŋda- (карпаңда-) Büyük biri demek. ağır hareket etmek. karkaŋda- (каркаңда-) Boynuzlu karpaŋdat- (карпаңдат-) ett. hayvan koşmak. karpaŋda-. 227

karpaŋdatuu (карпаңдатуу) mast. veya aniden köpek havlamak. “...buga karpaŋda-. maani berbegen cindiler adatınca karpaŋdoo (карпаңдоо) mast. karsıldata külüp... / ...bunu dikkate karpaŋda- almayan deliler her zamanki gibi kars (карс) Tak, tok. “Kars sındırıp yüksek sesle gülüyordu” (Rayev, CAT. üçkö bölöt. / Kırarak üçe parçaya ayırır” 2013, 1: 9). (Ömüraliyev, CAT. 216). karsıldak (карсылдак) Tak tak ses karsa-kurs (карса-курс) bk. karsa- çıkaran. tars “...karsa-kurstun ortosunda eşiktin karsıldat- (карсылдат-) ett. karsılda-. bırın-çırını çığıp ketti. / Patır kütür karsıldatuu (карсылдатуу) mast. vurmasıyla birlikte kapı paramparça karsıldat-. oluverdi” (CA2. 2008: 83). karsıldoo (карсылдоо) mast. karsa-tars (карса тарс) Patır kütür, karsılda-. gürültü, patırtı. “Kezdeşe kelgende kart (карт) Geğirme sırasında çıkan kepke könüşpöy karsa-tars süzüşö ses. “... bozodon bir keseni tartıp iyip, ketişken da oşolor! / Karşlaştıkları kart kekirip meni karadı / ... bozadan bir zaman konuşarak anlaşamadıklarından kase içtikten sonra kart diye geğirerek patır kütür kavga edenler de onlar!” bana baktı” (Akıyev, CAT. 2012, 5: (Cıdıkbekov, 1988: 303). 104). kars et- (карс эт-) “Tak” diye ses kartılda- (картылда-) Katır kutur ses çıkmak. çıkarmak. “Kartıldatıp tırmanıp koydu / kars-kars (карс-карс) 1. Patır kütür katur kutur ses çıkartarak kaşındı” ses. “...kars-kars süzüşköndö (Cusubaliyev, CAT. 2011, 7: 7). baştarındagı ayrı butak müyüzdörü tuş kartıldat- (картылдат-) ett. kartılda-. tuşka çaçırap kete turgansıyt. / kartıldatuu (картылдатуу) mast. ...Birbirine pat pat tos vurduklarında kartıldat-. kafalarındaki boynuzları param parça kartıldoo (картылдоо) mast. olup etrafa sıçrayacakmış gibi kartılda-. oluyordu” (CA7. 2008: 275). 2. Yüksek kaşaŋ (кашаң) Tembel, yavaş. sesle gülmek “...Maylıbay kars-kars kaşaŋda- (кашаңда-) İsteksiz küldü. /... Maylıbay yüksek sesle güldü” davranmak, tembelleşmek, yavaşlamak. (Bökönbayev, CAT. 2011, 2: 6). kaşaŋdat- (кашаңдат-) ett. kaşaŋda-. kars-kurs (карс-курс) 1. Sert bir şeyi kaşaŋdatuu (кашаңдатуу) mast. çiğnerken çıkan ses, kıtır. “Tulparının kaşaŋdat-. eki közü ottoy canıp, oozduğu kars kurs kaşaŋdoo (кашаңдоо) mast. kaşaŋda- çaynayt. / Atının gözleri ateş gibi kaşay- (кашай-) 1. Kör olmak, yanarak gemini katır kutur çiğniyor” görememek. “... körsöm közüm kaşaysın (CA7. 2008: 79). 2. Patır kütür ses. ... / ... Gördüysem gözüm kör olsun” karsılda- (карсылда-) 1. Tak tak (Osipov, CAT. 2011, 6: 210). 2. Azap etmek, güm güm etmek, gıcırdamak. çekmek, kaygılanmak. “İç-içime suuk “...motorunan karsıldagan dobuş çıktı / ötüp, ölbögön canım kaşaydı / Her ... motorundan tak tak eden ses çıktı” tarafım soğuk alıp, ölmeyen canım azap (Bahti 2012, 3: 163). 2. Aniden gülmek çekti” (Mamanov, CAT. 201, 9: 140). 3. 228

Sinirlenmek, öfkelenmek “Kemaldın kaykaktoo (кайкактоо) mast. canı kaşayçu da, muştaşıp ketçü / kaykakta-. Kemal sinirlenirdi ve yumruk yumruğa kaykala- (кайкала-) 1. Göğsü öne girerdi” (Şeldon, CAT. 2011, 11: 148). çıkarıp, kafasını arkaya atmak. “106 kg kaşayt- (кашайт-) ett. kaşay-. salmak menen kaykalap basıp, kaşaytuu (кашайтуу) mast. kaşayt-. abiturient emey ele, kolhozdun kaşayuu (кашаюу) mast. kaşay-. başkarmasınday kelgen / 106 kg katır (катыр) Hart, sert bir şeyi ağırlığıyla göğsünü öne başını arkaya ısırınca çıkan ses. atarak yürüyüp, öğrenci değil, kolhozun katıra- (катыра-) Hart iye ses çıkmak, yöneticisi gibi gelmişti” (Kazakov, ısırmak. “Çoŋ ene katıratıp kurut CAT. 2011, 11: 76). 2. Yerinde ezüüdö / Nene kurutları hart hart duramamak, tedirgın hareket etmek. ezmekte” (Cusubalıyev, CAT. 2012, 6: “Alıbay eerge olturganda ele aldındagı 77). toru kaşka at kaykalap, ordunda katırat- (катырат-) ett. katıra-. tıbırçılay baştadı / Alıbay eğere katıratuu (катыратуу) mast. katırat-. oturduğu andan itibaren altındaki yağız katıroo (катыроо) mast. katıra-. at tedirgin hareket ederek yerinde katırt (катырт) Sert bir hart sesi. kıpırdamaya başladı” (Şabdanaliyev, katkılıkta- (каткылыкта-) Kahkaha CAT. 2011, 10: 215). atmak. kaykalakta- (кайкалакта-) bk. katkılıktat- (каткылыктат-) ett. kaykakta-. “ Bir kara calduu kara bee, katkılıkta-. // kaykalaptap kalıptır / Kara yeleli kara katkılıktatuu (каткылыктатуу) kısrak yerinde duramayıp mast. katkılıktat-. geziniyormuş” (Togolok Moldo, CAT. katkılıktoo (каткылыктоо) mast. 2013, 10: 39). katkılıkta-. kaykalaktat- (кайкалактат-) ett. katkır- (каткыр-) Kahkaha atmak. kaykalakta-. katkırık (каткырык) Kahkaha. kaykalaktatuu (кайкалактатуу) katkırt- (каткырт-) ett. katkır-. mast. kaykalaktat-. katkırtuu (каткыртуу) mast. katkırt-. kaykalaktoo (кайкалактоо) mast. katkıruu (каткыруу) mast. katkır-. kaykalakta-. kaykak (кайкак) Eğik, bükük, düz kaykalaŋda- (кайкалаңда-) bk. olmayan. kaykakta-. “Caz kelgende kışkı oor kaykakta- (кайкакта-) 1. Göğsü öne kiyimdi çeçip, cuka kiyinip kaykalaŋdap doğru gererek, başı arkaya atarak baskan köböyöt / Bahar gelince kışlık hareket etmek. 2. Eğilip bükülmek, ağır giysileri çıkarıp, hafif giyinerek oraya buraya sallanmak, affalamak, ne göğsü öne, kafaya arkaya atarak yaptıgının farkına varmadan aceleyle yürüyen çok olur” (Rıskulov, CAT. veya telaşla hareket etmek. 2012, 9: 3). kaykaktat- (кайкактат-) ett. kaykalaŋdat- (кайкалаңдат-) ett. kaykakta-. kaykalaŋda-. kaykaktatuu (кайкактатуу) mast. kaykalaŋdatuu (кайкалаңдатуу) kaykaktat-. mast. kaykalaŋdat-. 229

kaykalaŋdoo (кайкалаңдоо) mast. kaypalaktatuu (кайпалактатуу) kaykalaŋda-. mast. kaypalaktat- kaykalat- (кайкалат-) ett. kaykala-. kaypalaktoo (кайпалактоо) mast. kaykalatuu (кайкалатуу) mast. kaypalakta- kaykalat-. kaypalaŋda- (кайпалаңда-) bk. kaykaloo (кайкалоо) mast. kaykala-. kaypalakta-. kaykaŋda- (кайкаңда-) 1. Eğile kaypalaŋdat- (кайпалаңдат-) ett. büküle hareket etmek. 2. Kendini kaypalaŋda-. göstermek, böbürlenmek. kaypalaŋdatuu (кайпалаңдатуу) kaykaŋdat- (кайкаңдат-) ett. mast. kaypalaŋdat-. kaykaŋda-. kaypalaŋdoo (кайпалаңдоо) mast. kaykaŋdatuu (кайкаңдатуу) mast. kaypalaŋda-. kaykaŋdat-. kaysakta- (кайсакта-) 1. Telaş etmek, kaykaŋdoo (кайкаңдоо) mast. acele etmek. 2. Bakınmak, aramak. kaykaŋda-. kaysaktat- (кайсактат-) ett. kaykaŋ-kaykaŋ (кайкаң-кайкаң) kaysakta-. Eğilip bükülen kaysaktatuu (кайсактатуу) mast. kaykay- (кайкай-) 1. Başı geri atarak, kaysaktat-. göğsü öne çıkararak yürümek. 2. kaysaktoo (кайсактоо) mast. Böbürlenmek, üstünlük taslamak. “İç kaysakta-. arada kaykaygandar köp / Aramızda kaysalakta- (кайсалакта-) bk. üstünlük taslamak isteyenler köp” kaysakta-. “Bala bolso ne deerin bilbey (Rıskulov, CAT. 2012, 9: 4). kaysalaktap kaldı / Çocuk ne diyeceğini kaykayt- (кайкайт-) ett. kaykay-. bilemeyip şaşkına döndü (Usubaliyev, kaykaytuu (кайкайтуу) mast. CAT. 2011, 9: 55). kaykayt-. kaysalaktat- (кайсалактат-) ett. kaykayuu (кайкаюу) mast. kaykay-. kaysalakta-. kaykıy- (кайкый-) Eğik olmak, kaysalaktatuu (кайсалактатуу) mast. eğilmek, eğrilmek. kaysalaktat-. kaykıyuu (кайкыюу) mast. kaykıy-. kaysalaktoo (кайсалактоо) mast. kaypakta- (кайпакта-) 1. Telaşa kaysalakta-. düşmek. 2. Gözlerini kaçırmak. kaysalaŋda- (кайсалаңда-) bk. kaypaktat- (кайпактат-) ett. kaysakta- kaypakta-. kaysalaŋdat- (кайсалаңдат-) ett. kaypaktatuu (кайпактатуу) mast. kaysalaŋda- kaypaktat-. kaysalaŋdatuu (кайсалаңдатуу) kaypaktoo (кайпактоо) mast. mast. kaysalaŋdat- kaypakta- kaysalaŋdoo (кайсалаңдоо) mast. kaypalakta- (кайпалакта-) 1. bk. kaysalaŋda- kaypakta- 2. Yalakalık etmek. kaysaŋda- (кайсаңда-) bk. kaysakta- kaypalaktat- (кайпалактат-) ett. kaysaŋdat- (кайсаңдат-) ett. kaypalakta- kaysaŋda-. 230

kaysaŋdatuu (кайсаңдатуу) mast. kecildetüü (кежилдетүү) mast. kaysaŋdat-. kecildet-. kaysaŋdoo (кайсаңдоо) mast. kecildöö (кежилдөө) mast. kecilde-. kaysaŋda-. kedeŋde- (кедеңде-) Küçük insan ufak kayşakta- (кайшакта-) Yerinde adımlarla hızlı koşmak. “... kedeŋdey duramamak. basıp Aydaraalı bırıkna cetip kelet / ... kayşaktat- (кайшактат-) ett. küçük adımlarla hızlıca yürüyerek kayşakta-. Aydaraalı bırııkna gelir” (Ccigitov, kayşaktatuu (кайшактатуу) mast. CAT. 2011, 4: 157). kayşaktat- . kedeŋdet- (кедеңдет-) ett. kedeŋde-. kayşaktoo (кайшактоо) mast. kedeŋdetüü (кедеңдетүү) mast. kayşakta-. kedeŋdet-. kayşalakta- (кайшалакта-) bk. kedeŋdöö (кедеңдөө) mast. kedeŋde-. kayşakta-. kedey- (кедей-) Küçük el kadar kayşalaktat- (кайшалактат-) ett. görünmek. “... Aydaraalı bırıkna degen kayşalakta-. kedeygen kodoo cigit / Aydaraalı kayşalaktatuu (кайшалактатуу) bırıkna denilen küçük yapılı, kısa boylu mast. kayşalaktat-. yiğit” (Cigitov, CAT. 2011, 3: 23). kayşalaktoo (кайшалактоо) mast. kedeyt- (кедейт-) ett. kedey-. kayşalakta-. kedeytüü (кедейтүү) mast. kedeyt-. kayşalaŋda- (кайшалаңда-) bk. kedeyüü (кедейүү) mast. kedey-. kayşakta-. kekçeŋde- (кекчеңде-) bk. kekçey-. kayşalaŋdat- (кайшалаңдат-) ett. kekçeŋdet- (кекчеңдет-) ett. kayşalaŋda-. kekçeŋde-. kayşalaŋdatuu (кайшалаңдатуу) kekçeŋdetüü (кекчеңдетүү) mast. mast. kayşalaŋdat-. kekçeŋdet-. kayşalaŋdoo (кайшалаңдоо) mast. kekçeŋdöö (кекчеңдөө) mast. kayşalaŋda-. kekçeŋde-. kayşaŋda- (кайшаңда-) bk. kayşakta- kekçey- (кекчей-) Başını arkaya atarak kayşaŋdat- (кайшаңдат-) ett. gerilmek. kayşaŋda-. kekçeyt- (кекчейт-) ett. kekçey-. kayşaŋdatuu (кайшаңдатуу) mast. kekçeytüü (кекчейтүү) mast. kekçeyt- kayşaŋdat-. kekçeyüü (кекчейүү) mast. kekçey-. kayşaŋdoo (кайшаңдоо) mast. kekeç (кекеч) Kekeç, kekeme. kayşaŋda-. kekeçten- (кекечтен-) Kekelemek, keceŋde- (кежеңде-) 1. Başı arkaya damak sesleriyle başlayan kelimeleri ve atmak. 2. İnat etmek, direnmek. heceleri tekrarlayarak keserek keceŋdet- (кежеңдет-) ett. keceŋde-. konuşmak. “Öŋünön kanı kaçıp, keceŋdetüü (кежеңдетүү) mast. kekeçtenip, emne kılar aylasın tappadı / keceŋdet-. Yüzü solarak, kekeleyip, ne yapacağını keceŋdöö (кежеңдөө) mast. keceŋde-. bilemedi” (Şeldon, CAT. 2011, 12: kecilde- (кежилде-) Boş konuşmak. 137). kecildet- (кежилдет-) ett. kecilde-. kekeçtent- (кекечтент-) ett. kekeçten- 231

kekeçtentüü (кекечтентүү) mast. kelcirek (келжирек) Geveze, ileri geri kekeçtent-. konuşan. “Köp süylöö cagınan anekdot kekeçtenüü (кекечтенүү) mast. aytkan kelcirekten kem kalbayt / Çok kekeçten-. konuşması bakımından fıkracı kekeŋde- (кекеңде-) Başını kaldırarak gevezeden farkı yok” (Heminguey, yürümek. CAT. 2011, 2: 131). kekeŋdet- (кекеңдет-) ett. kekeŋde-. kelcirektik (келжиректик) Gevezelik. kekeŋdetüü (кекеңдетүү) mast. kelcireş- (келжиреш-) işt. kelcire-. kekeŋdet-. kelcireşüü (келжирешүү) mast. kekeŋdöö (кекеңдөө) mast. kekeŋde-. kelcireş-. kekeŋ-kekeŋ (кекең-кекең) Küçük kelciret- (келжирет-) ett. kelcire-. birinin başını kaldırarak yürümesi için kelciretüü (келжиретүү) mast. kullanılır. kelciret-. kekey- (кекей-) 1. Başını dik tutmak. kelciröö (келжирөө) mast. kelcire- 2. Üsttünlük taslamak. keltey- (келтей-) 1. Kısa olmak, eksik kekeyt- (кекейт-) ett. kekey-. görünmek. 2. Çekinmek, kaçınmak. kekeytüü (кекейтүү) mast. kekeyt-. kelteyt- (келтейт-) ett. keltey-. kekeyüü (кекейүү) mast. kekey-. kelteytüü (келтейтүү) mast. kelteyt-. kekir- (кекир-) Geğirmek. kelteyüü (келтейүү) mast. keltey-. kekirey- (кекирей-) bk. kekey-. kemireŋde- (кемиреңде-) Dişsizlikten kekireyt- (кекирейт-) ett. kekirey-. peltek konuşmak. kekireytüü (кекирейтүү) mast. kemireŋdet- (кемиреңдет-) ett. kekireyt-. kemireŋde-. kekireyüü (кекирейүү) mast. kekirey- kemireŋdetüü (кемиреңдетүү) mast. kekirik (кекирик) Geğirme. kemireŋdet-. kekirt- (кекирт-) ett. kekir-. kemireŋdöö (кемиреңдөө) mast. kekirtüü (кекиртүү) mast. kekirt-. kemireŋde-. kekirüü (кекирүү) mast. kekir-. kemirey- (кемирей-) Dişleri dökülüp, kelcey- (келжей-) 1. Çok zayıf ve yaşlı ağzı yamulmak. biçimsiz olmak. 2. Bir olmak. 2. Tutulmak, bacak, kol, bel, şeyin bir kenarı bozulmak, eksilmek. boyun gibi vicüdumuzun bazı yerlerine kemireyt- (кемирейт-) ett. kemirey-. ağrı girmek. kemireytüü (кемирейтүү) mast. kelceyt- (келжейт-) ett. kelcey-. kemireyt-. kelceytüü (келжейтүү) mast. kelceyt-. kemireyüü (кемирейүү) mast. kelceyüü (келжейүү) mast. kelcey-. kemirey-. kelcir (келжир) Geveze. kemşegey (кемшегей) “Dişsiz” kelcire- (келжире-) Anlamsız, ileri anlamında kullanılı. geri konuşmak. “Raman oyunda cok ele kemşeŋ et- (кемшең эт-) bk. bir nerseni kelcirep koygonuna ayabay kemşeŋde-. ökündü / Raman düşünmeden bir şeyleri kemşeŋ-kemşeŋ et- (кемшең-кемшең ileri geri konuştuğu için pişman oldu” эт-) bk. kemşeŋde-. (Cusubaliyev, CAT 2012, 5: 80). kemşeŋde- (кемшеңде-) 1. Dişleri dökülerek dudakları sarkmak. “... 232

kempir-çaldardın kemseŋdep tamak cep kemşiytüü (кемшийтүү) mast. catkankanın körgöndö cön ele cürök kemşiyt-. tilinet / ... yaşlı insanların, olmayan kemşiyüü (кемшийүү) mast. kemşiy-. dişleri ve sarkık dudakları ile yemek keŋgire- (кеңгире-) Başı ağrımak, başı yediklerini görünce yürek sızlar” dönmek, ne yapacağını bilememek, (Şaydullayeva, CAT. 2012, 11: 34). 2. sersemlemek. Dudaklarını büzmek, ağlamak. “Beçara keŋgiret- (кеңгирет-) ett. keŋgire-. ene uulun özgöçö sagıngandır, keŋgiretüü (кеңгиретүү) mast. kemşeŋdep ıylaar, moynu-başın keŋgiret-. cıttagılap / Zavallı ana oğlunu çok keŋgiröö (кеңгирөө) mast. keŋgire-. özlemiştir, dudaklarını büzerek, keŋkey- (кеңкей-) 1. Burnunun şekli koklayarak ağlayacaktır” (Capiyev, biçimsiz tipsiz olmak. 2. Üstünlük CAT. 2011, 7: 41). taslamak, böbürlenmek. kemşeŋdet- (кемшеңдет-) ett. keŋkeyt- (кеңкейт-) ett. keŋkey-. kemşeŋde-. keŋkeytüü (кеңкейтүү) mast. kemşeŋdetüü (кемшеңдетүү) mast. keŋkeyt-. kemşeŋdet-. keŋkeyüü (кеңкейүү) mast. keŋkey-. kemşeŋdöö (кемшеңдөө) mast. keŋkilde- (кеңкилде-) Burnundan kemşeŋde-. konuşmak. kemşey- (кемшей-) Dişleri dökülüp keŋkildet- (кеңкилдет-) ett. keŋkilde- biçimsiz olmak. keŋkildetüü (кеңкилдетүү) mast. kemşeyt- (кемшейт-) ett. kemşey-. keŋkildet-. kemşeytüü (кемшейтүү) mast. keŋkildöö (кеңкилдөө) mast. kemşeyt-. keŋkilde-. kemşeyüü (кемшейүү) mast. kemşey-. keŋkiy- (кеңкий-) bk. keŋkey-. kemşigiy (кемшигий) bk. kemşik. keŋkiyt- (кеңкийт-) ett. keŋkiy-. kemşik (кемшик) Dişsiz, dudakları keŋkiytüü (кеңкийтүү) mast. sarkık. keŋkiyt-. kemşiŋde- (кемшиңде-) bk. keŋkiyüü (кеңкийүү) mast. keŋkiy-. kemşiŋde-. “Kemşindedi, Caşı mölt kercekte- (кержекте-) 1.Başını arkaya mölt sızıldı / Dudaklarını büzerek doğu atarak huysuzluk etmek. 2. ağladı, göz yaşları aktı” (Osmonkulov, Karşılık vermek, direnmek. CAT. 2011, 2: 23). kercektet- (кержектет-) ett. kercekte- kemşiŋdet- (кемшиңдет-) ett. kercektetüü (кержектетүү) mast. kemşiŋde-. kercektet-. kemşiŋdetüü (кемшиңдетүү) mast. kercektöö (кержектөө) mast. kemşiŋdet-. kercekte-. kemşiŋdöö (кемшиңдөө) mast. kerceŋde- (кержеңде-) bk. kercekte-. kemşiŋde-. kerceŋdet- (кержеңдет-) ett. kemşiy- (кемший-) Dişleri dökülüp kerceŋde-. biçimsiz olmak. kerceŋdetüü (кержеңдетүү) mast. kemşiyt- (кемшийт-) ett. kemşiy-. kerceŋdet-. 233

kerceŋdöö (кержеңдөө) mast. ketireŋdöö (кетиреңдөө) mast. kerceŋde-. ketireŋde-. kerceŋ-kerceŋ et- (кержең-кержең ketirey- (кетирей-) Burnu kısa olmak эт-) bk. kercekte-. veya görünmek. kercey- (кержей-) Başını arkaya doğru ketireyt- (кетирейт-) ett. ketirey-. atmak, boynu açık. “Miŋ bırıştuu ketireytüü (кетирейтүү) mast. kerceygen moynuna kar tozoŋu kelip ketireyt-. tiyet da, moynunda eriyt / Bin kırışıklı ketireyüü (кетирейүү) mast. ketirey-. açık boynuna kar taneleri düşerek orda keykek et- (кейкек эт-) bk. keykekte-. eriyordu” (Akmatov, CAT. 2012, 4: keykekte- (кейкекте-) Başını kaldırıp 118). gerilerek yürümek. kerceyt- (кержейт-) ett. kercey-. keykektet- (кейкектет-) ett. kerceytüü (кержейтүү) mast. kerceyt- keykekte-. kerceyüü (кержейүү) mast. kercey-. keykektetüü (кейкектетүү) mast. kerseŋde- (керсеңде-) Böbürlenmek, keykektet-. kibirlenmek, üstünlük taslamak. keykektöö (кейкектөө) mast. kerseŋdet- (керсеңдет-) ett. kerseŋde- keykekte-. kerseŋdetüü (керсеңдетүү) mast. keykeŋde- (кейкеңде-) bk. keykekte-. kerseŋdet-. keykeŋdet- (кейкеңдет-) ett. kerseŋdöö (керсеңдөө) mast. keykeŋde-. kerseŋde-. keykeŋdetüü (кейкеңдетүү) mast. kersey- (керсей-) bk. kerseŋde-. keykeŋdet-. “Çakırsak kelbeyt go kerseygen kecir keykeŋdöö (кейкеңдөө) mast. neme deşti / Çağırdığımızda keykeŋde-. gelmeyebilir böbürlenen kibirli biridir keykeŋ-keykeŋ et- (кейкең-кейкең dediler” (Barçın, CAT. 2013, 3: 14). эт-) Başını kaldırarak hareket etmek. kerseyt- (керсейт-) ett. kersey-. keykey- (кейкей-) 1. Germek, gergin kerseytüü (керсейтүү) mast. kerseyt-. duruma getirmek. 2. Böbürlenmek. kerseyüü (керсейүү) mast. kersey-. keykeyt- (кейкейт-) ett. keykey-. ketirekey (кетирекей) Kısa, küçük keykeytüü (кейкейтүү) mast. burun. “ Eköönün teŋ közdörü badırayıp keykeyt-. opokşoş. Ketirekey murundarı, keykeyüü (кейкейүү) mast. keykey-. börsöygön erinderi da / İkisinin de kıbılcı- (кыбылжы-) 1. Çok yavaş gözleri kocaman, birbirlerine çok hareket etmek. 2. Yavaş akmak, sızmak. benzerler. Küçük burunları, tombul kıbılcıt- (кыбылжыт-) ett. kıbılcı-. dudakları da öyle” (Danikeev, CAT. kıbılcıtuu (кыбылжытуу) mast. 2012, 5: 37). kıbılcıt-. ketireŋde- (кетиреңде-) Burnu kısa kıbılcuu (кыбылжуу) mast. kıbılcı-. insanın hareketini bildirir. kıbıŋda- (кыбыңда-) 1. Sık sık göz ketireŋdet- (кетиреңдет-) ett. kırpmak. “Sabırbek baykem, közdörün ketireŋde-. kıbıŋdata, mıyıgınan cılmayat / ketireŋdetüü (кетиреңдетүү) mast. Sabırbek abim gözlerini sık sık ketireŋdet-. kırrparak, gülümsüyor” (Sarmanbetov, 234

CAT. 2013, 10: 204). 2. Parıldamak, Zavallı kocasının beynini yiyip bitirdi” parlamak. “ maŋdayı carkırap, göz (Kunt, CAT. 2011, 4: 227). kıçığı kıbıŋdayt / yüzü ışıldayıp, kıcı-kıyma (кыжы-кыйма) bk. kıcı- gözlerinin kenarı parıl parıl” kıcı. “Kıykırıktardan söz ugulbagan (Osmanaliyev, CAT. 2013, 9: 190). 3. kıcı-kıyma bazar ... / Bağırtılardan Sevinmek, sevinçten gözleri parlamak. konuşmalar duyulmayacak gürültülü kıbıŋdaş- (кыбыңдаш-) işt. kıbıŋda-. pazar ...” (Tursunov, CAT. 2012, 4: 21). kıbıŋdaşuu (кыбыңдашуу) mast. kıcı-kucu (кыжы-кужу) bk. kıcı-kıcı. kıbıŋdaş-. “Üydö kıcı-kucu baştalganda ele titirep- kıbıŋdat- (кыбыңдат-) ett. kıbıŋda-. kaltırap bıçaktardı kata baştayt / Evde kıbıŋdatuu (кыбыңдатуу) mast. kavga başlayınca titreyerek gelip kıbıŋdat-. bıçakları saklamaya başlar” kıbıŋdoo (кыбыңдоо) mast. kıbıŋda- (Kurmanova, CAT. 2013, 10: 73). kıbıŋ-kıbıŋ et- (кыбың-кыбың эт-) kıcılda- (кыжылда-) 1. Mayalanarak bk. kıbıŋda-. köpürmek, ekşimek, kaynamak. “ kıbır (кыбыр) Yavaş, hızlı olmayan. Aşkazanı kıcıldagan ... / Midesi ekşiyen “Kün murdagısınan kıbır aylanıp ...” (Osmonkulov, CAT: 2011, 2: 30). kalgan okşoyt / Güneş esksinden yavaş 2. Çok miktarda olmak. “... eli dönmeye başlamış galiba” (Capiyev, kumurskaday kıcıldagan şaardın baş CAT. 2013, 7: 96). aylandırgan kıyma-çıyme köçölörün kıbır et- (кыбыр эт-) Kımıldamak, aralap barattı / ... halkı karınca gibi hareket etmek. “Kıbır etken can cok / kaynayan şehrin baş döndüren eğri Kıpırdayan hiç bir şey yok” (Kazakov, buğru sokakalarnın içinden geçip CAT. 2011, 11: 57). gidiyordu” (Çerik, CAT. 2012, 3: 23). kıbıra- (кыбыра-) 1. Kımıldamak, 3. Kavga etmek, tartışmak. “Apam eç hareket etmek. “... oozdorun kıbıratıp, kim menen kıcıldaşkan cok, ıylagan da kurandın sözdörün baarı kaytalap cok / annem kimseyle tartışmadı, catıştı / ... ağızlarını kıpırdatarak herkes ağlamadı da” (Kazakov, CAT. 2011, 10: kuranın kelimelerini tekrarlıyorlardı” 16). (Zeynalov, CAT. 2012, 4: 133). 2. kıcıldaş- (кыжылдаш-) işt. kıcılda-. Yavaş olmak. “... taş bakaday kıbırap kıcıldaşuu (кыжылдашуу) mast. cürgön KamAZ birin-serindep bolso da kıcıldaş-. ötüp cattı / ... kamlumbağa gibi yavaş kıcıldat- (кыжылдат-) ett. kıcılda-. gelen KamAZ azar azar geçiyordu” kıcıldatuu (кыжылдатуу) mast. (Pasaŋova, CAT. 2013, 5: 84). kıcıldat-. kıbırat- (кыбырат-) ett. kıbıra-. kıcıldoo (кыжылда-) mast. kıcılda-. kıbıratuu (кыбыратуу) mast. kıbırat- kıcıŋda- (кыжыңда-) İnat ederek kıbıroo (кыбыроо) mast. kıbıra-. kabul etmemek. kıcı-kıcı (кыжы-кыжы) Gürültü, net kıcıŋdat- (кыжыңдат-) ett. kıcıŋda-. olmayan gürültülü ses, kavga, kıcıŋdatuu (кыжыңдатуу) mast. münakaşa, kalabalık sesi, dırdır. “Bıcı- kıcıŋdat-. bıcı... kıcı-kıcı... Baykuş küyöösünün kıcıŋdoo (кыжыңдоо) mast. kıcıŋda-. meesin cep bütürdü / Car car... dır dır... 235

kıcıŋ-kıcıŋ (кыжың-кыжың) Dalaş, gıcırtısına kalktı ve Hadci Murat’ı tartışma, kavga, gürültülü bağırışıp tanıynca tekrar yattı” (Tolstoy, CAT. çağırışma. 2013, 1: 124). 2. Soğuk gücünü kıcıŋ-kucuŋ (кыжың-кужуң) bk. göstermek. “Kıçıragan suuk / Aşırı kıcıŋ-kıcıŋ. “Üydögü kıcıŋ-kucuŋ söz soğuk” (Cusubaliyev, CAT. 2012, 6: üçün raykomgo çakırıp, sögüş verip 83). taştaşçu / Eskiden evdeki tartışma için kıçıraş- (кычыраш-) işt. kıçıra-. bölge komitesine çağırıp uyarı cezası kıçıraşuu (кычырашуу) mast. verirlerdi” (Gamzatov, CAT. 2013, 4: kıçıraş-. 152). kıçırat- (кычырат-) ett. kıçıra-. kıcır (кыжыр) Öfke, kızgınlık. “... köz kıçıratuu (кычыратуу) mast. kıçırat-. körünö köçödö eldi atıp catkanı anın kıçıroo (кычыроо) mast. kıçıra-. kıcırın keltirdi / ... herkesin önündö kıdıgıy (кыдыгый) Kısa boylu. sokakta insanları vurması onu kızdırdı” kıdık (кыдык) bk. kıdıgıy. (Muratov, CAT. 2012, 4: 74). kıdıŋda- (кыдыңда-) Tıpış tıpış kıcırdan- (кыжырдан-) Öfkelenmek. yürümek. “Mayda-mayda arıştap “Bul ançeyin kıcırdangandıktan bolgon kıdıŋday baskan kempir dastorkonun iş / Bu biraz sinirlenince oluşan durum” salıp, anın üstünö kolunda bar tamak (London, CAT. 2013, 11: 130). aşın jaynattı / küçük küçük adımlarla kıcırdant- (кыжырдант-) ett. tıpış tıpış yürüyen yaşlı kadın sofra kıcırdan-. bezini açıp, üstünü elinde olan bütün kıcırdantuu (кыжырдантуу) mast. yiyecekleriyle doldurdu” (Kadırova, kıcırdant-. CAT. 2011, 2: 41). kıcırdanuu (кыжырдануу) mast. kıdıŋdat- (кыдыңдат-) ett. kıdıŋdat-. kıcırdan-. kıdıŋdatuu (кыдыңдатуу) mast. kıcırkan- (кыжыркан-) bk. kıcırdan-. kıdıŋdat- kıcırkant- (кыжыркант-) ett. kıdıŋdoo (кыдыңдоо) mast. kıdıŋda-. kıcırkan-. kıdıŋ-kıdıŋ et- (кыдың-кыдың эт-) kıcırkantuu (кыжыркантуу) mast. bk. kıdıŋda-. kıcırkant-. kıdıy- (кыдый-) Kısa boylu görünmek. kıcırkanuu (кыжыркануу) mast. kıdıyt- (кыдыйт-) ett. kıdıy-. kıcırkan-. kıdıytuu (кыдыйтуу) mast. kıdıyt-. kıcırlan- (кыжырлан-) bk. kıcırdan-. kıdıyuu (кыдыюу) mast. kıdıy-. kıcırlant- (кыжырлант-) ett. kıcırlan- kılak et- (кылак эт-) Görünür gibi kıcırlantuu (кыжырлантуу) mast. olmak, aniden ortaya çıkmak ve tekrar kıcırlant-. kaybolmak. “Kayra kılak etip başı kıcırlanuu (кыжырлануу) mast. köründü / Tekrardan aniden ortaya kıcırlan-. çıkan kafası göründü” (Danikeev, CAT. kıçır (кычыр) Gıcırtı, gıcır gıcır. 2012, 5: 39). kıçıra- (кычыра-) 1. Gıcırdamak. kılakta- (кылыкта-) Görünür gibi “Gamzalo eşiktin kıçıraganın ugup, olmak. “Tigi Kara-Adırdın kırınan Hadji-Murattı körüp taanıgan soŋ, kılakap kögüş eki karaan aşıp ketti / kayra catıp aldı / Gamzalo kapının Ordaki Kara-Adır dağını bir gözüküp 236

bir gözükmeyen mavimsi iki karaltı kılcalaktoo (кылжалактоо) mast. geçip gitti” (Auezov, CAT. 2013, 7: kılcalakta-. 141). kılcalaŋda- (кылжалаңда-) bk. kılaktat- (кылыктат-) ett. kılakta-. kılcıŋda-. kılaktatuu (кылыактатуу) mast. kılcalaŋdat- (кылжалаңдат-) ett. kılaktat-. kılcalaŋda-. kılaktoo (кылактоо) mast. kılakta-. kılcalaŋdatuu (кылжалаңдатуу) kılaŋda- (кылаңда-) Kırıtarak kendini mast. kılcalaŋdat-. göstermek. kılcalaŋdoo (кылжалаңдоо) mast. kılaŋdat- (кылаңдат-) ett. kılaŋda-. kılcalaŋda-. kılaŋdatuu (кылаңдатуу) mast. kılcıkta- (кылжыкта-) bk. kılcıŋda-. kılaŋdat-. kılcıktat- (кылжыктат-) ett. kılcıkta-. kılaŋdoo (кылаңдоо) mast. kılaŋda-. kılcıktatuu (кылжыктатуу) mast. kılay- (кылай-) 1. Ucu gözükmek, kılcıktat-. gelmeye başlamak. “... camgır kılcıktoo (кылжыктоо) mast. şarapatınan ogo beter caşara kılcıkta-. tüşkönsüp, ar kaysı cerinen kızıl kılcıŋda- (кылжыңда-) 1. Yerinde güldörün kılaytıp, degi bir tatınakay sağlam duramamak. 2. Yerli yersiz caraşık alıptır / ... yağmurdan sonra konuşmak. daha da yeşillenerek, her tarafından kılcıŋdat- (кылжыңдат-) ett. kırmızı çiçekleri açılmaya başlayıp çok kılcıŋda-. güzel görünüme sahip olmuşlar” kılcıŋdatuu (кылжыңдатуу) mast. (Cigitov, CAT. 2011, 6: 122). 2. Zayıf, kılcıŋdat-. küçük, güçsüz olmak. “Açık asmanda kılcıŋdoo (кылжыңдоо) mast. kılayıp bulut cok / Açık gökyüzünde kılcıŋda-. küçücük bulut yok” (Karim, CAT. kılcıŋ-kılcıŋ et- (кылжың-кылжың 2013, 2: 7). эт-) Yerinde duramamak. kılayt- (кылайт-) ett. kılay-. kılçak-kılçak kara- (кылчак-кылчак kılaytuu (кылайтуу) mast. kılayt-. кара-) İkide bir bakmak. “... artıman kılayuu (кылаюу) mast. kılay-. kalbay sereŋdegen küçükkö kılçak- kılcakta- (кылжакта-) bk. kılcıŋda- kılçak karap koyup, bir başkaça kılcaktat- (кылжактат-) ett. kılcakta- edireŋdep baram / arkamdan takip eden kılcaktatuu (кылжактатуу) mast. köpeğe ikide bir bakarak içim içime kılcaktat-. sığmayıp mutlu bir şekilde varırdım” kılcaktoo (кылжактоо) mast. (Cigitov, CAT. 2011, 3: 7). kılcakta-. kılçakta- (кылчакта-) 1. İkide bir kılcalakta- (кылжалакта-) bk. dönüp durmak, bakınmak. “Köçödön kılcıŋda-. mektepke baratkan ce keletkan bala kılcalaktat- (кылжалактат-) ett. körsö Bektur bolup cürbösün dep kılcalakta-. kılçaktap karap ötöt / Sokakta okula kılcalaktatuu (кылжалактатуу) mast. giden ya da gelen çocuk görürse Bektur kılcalaktat-. olmasın diye ikide bir bakınarak geçer” 237

(Acıkanova, CAT. 2012, 6: 17). 2. yavaşça hareket ederek atların yürüşü Çekinmek. de yavaşladı” (Cigitov, CAT. 2011: kılçaktaş- (кылчакташ-) işt. 4:175). kılçakta-. kıldırat- (кылдырат-) ett. kıldıra-. kılçaktaşuu (кылчакташуу) mast. kıldıratuu (кылдыратуу) mast. kıçaktaş-. kıldırat-. kılçaktat- (кылчактат-) ett. kılçakta-. kıldır-kıldır (кылдыр-кылдыр) Tıkır kılçaktatuu (кылчактатуу) mast. tıkır. “Kıldır-kıldır kıbıragan arabam / kılçaktat-. Tıkır tıkır yavaşça hareket eden kılçaktoo (кылчактоо) mast. arabam” (Aldayarov, CAT. 2013, 1: kılçakta-. 59). kılçaŋda- (кылчаңда-) bk. kılçakta-. kıldıroo (кылдыроо) mast. kıldıra-. kılçaŋdat- (кылчаңдат-) ett. kıldırt (кылдырт) Takırtı. kılçaŋda-. kıldırt-kıldırt (кылдырт-кылдырт) kılçaŋdatuu (кылчаңдатуу) mast. bk. Kıldırt. kılçaŋdat-. kıldırtta- (кылдыртта-) Takırdamak. kılçaŋdoo (кылчаңдоо) mast. “Poezdke oturat da kıldırttap kete beret kılçaŋda-. / Trene binip tıkırdayan sesini kılçaŋ-kılçaŋ kara- (кылчаң-кылчаң dinleyerek gider” (Capiyev, CAT. 2011, кара-) bk. kılçak-kılçak kara-. 7: 30). kılçay- (кылчай-) Dönüp bakmak. kıldırttat- (кылдырттат-) ett. “Bir kılçayıp artın karap koyuşpayt / Bir kıldırtta-. kerecik dönüp arkasına bakmadılar” kıldırtatuu (кылдыртатуу) mast. (Asılbekova, CAT. 2013, 11: 49). kıldırttat-. kılçayt- (кылчайт-) ett. kılçay-. kıldırttoo (кылдырттоо) mast. kılçaytuu (кылчайтуу) mast. kılçayt-. kıldırtta-. kılçayuu (кылчаюу) mast. kılçay-. kılıy- (кылый-) Yan yan bakmak. kılçılda- (кылчылда-) bk. kalçılda- kılıyt- (кылыйт-) ett. kılıy-. kılçıldat- (кылчылдат-) ett. kılçılda-. kılıytuu (кылыйтуу) mast. kılıyt-. kılçıldatuu (кылчылдатуу) mast. kılıyuu (кылыюу) mast. kılıy-. kılçıldat-. kılk (кылк) İçerken, yutarken çıkan kılşıldoo (кылчылдоо) mast. kılçılda- ses. “Darısın kılk cutup, oylordon kılç-kılç (кылч-кылч) Tir tir titremek. alaksıgısı kelip, oorukananın kıldıra- (кылдыра-) 1. Tıkırdamak. terezesinden sırttı karayt / İlacını “Al oozgu üydün ilgiçin ilgen soŋ, yutarak, çeşitli düşüncelerden kaçar gibi birdeŋkelerdi kıldıratıp oşoyakta köpkö hastahanenin penceresinden dışarıya cürdü / O koridordaki kapıyı kitledikten bakar” (Kurmanova, CAT. 2013, 10: sonra bir şeyleri tıkırdatarak orada 71). oyalandı” (Aytımbet, CAT. 2011, 9: kılk et- (кылк эт-) İçmek, yutmak. 79). 2. Çok yavaş hareket etmek. kılkılda- (кылкылда-) 1. Ses “Arabanın döŋgölöktöü sabırı suz çıkartarak içmek, lıkır lıkır etmek. “... cayma-cay kıldırap, attardın basıgı ogo bozonu kılkıldata cutup kirişti / ... boz beter cayladı / At arabasının tekerlekleri ayı lıkır lıkır yutmaya başladılar” 238

(Barçın, CAT. 2013, 3: 36). 2. kılmıygan, degele eç nerseni tootpogon, Süzülerek ilerlemek. “Kün kılkıldap too kurkuygan bir bala oturgan ele / ... hiç tayanıp batıp barattı / Güneş süzülüp bir şeyi kaale almayan zayıf uzun boylu dağa dayanarak yavaşça batıyordu” bir delikanlı oturuyordu” (Cusubaliyev, (Kerimov, CAT. 2012, 5: 28). 3. CAT. 2012, 5: 78). Kaynamak, çok sayıda olmak. “At- kılmıyt- (кылмыйт-) ett. kılmıy-. Başını Ak-Sayı menen koşup kılkıldagan kılmıytuu (кылмыйтуу) mast. kıtaylar basıp, eçekele cerdin çaŋın kılmıyt-. çıgara tıtıp salıpytır / At-başıyı Ak- kılmıyuu (кылмыюу) mast. kılmıy-. Say’ıyla birlikte Çinliler çoktan basıp, kılt (кылт) Birdenbire, ansızın olan şey yerin tozunu dumana katmışlar” için kullanılır. “Oyuma kılt ete kalat / (Cumagulov, CAT. 2011, 3:57). aklıma birdenbire gelir” (Apılov, CAT. kılkıldat- (кылкылдат-) ett. kılkılda-. 2012, 6: 241). kılkıldatuu (кылкылдатуу) mast. kılt et- (кылт эт-) 1. Bırdenbire akla kılkıldat-. gelmek, hatırlamak. “Başıma daroo bir kılkıldoo (кылкылдоо) mast. oy kılt etti / Aklıma hemen bir fikir kılkılda-. geldi” (Cetigen, CAT. 2012, 3: 70). 2. kılkıy- (кылкый-) Göz ucuyla Hareket etmek, kımıldamak. “... bakmak. caştıgımdın köp mezgili al kişinin kılkıyt- (кылкыйт-) ett. kılkıy-. taasirinde öttü, kılt etken kıymılı köz kılkıytuu (кылкыйтуу) mast. kılkıyt-. aldımda turdu / ... gençliğimin uzun kılkıyuu (кылкыюу) mast. kılkıy-. zamanı o adamın yanında geçti, kılk-kılk (кылк-кылк) 1. Lıkır lıkır, kıpırdayan her hareketi aklımda” lık lık. “... kılk-kılk cutup iyip, beti- (Cigitov, CAT. 2011, 3: 3). 3. İçmek, başın tırıştıra açırkanıp, çüyrüygöndön yutmak. Daha çok içki için kullanılır çüyrüydü / ... lıkır lıkır yutar yutmaz “Kiçine kılt etip alasbı? / Biraz içki çer yüzünü buruşturarak, suratını ekşitti” misin?” (Madılbay, CAT. 2013, 8: 6). (Cigitov, CAT. 2011, 3: 41). 2. Sıvı bir kılt-kılt (кылт-кылт) Arka arkaya şeyden çıkan ses “Alar kılk-kılk etip cay gelen kısa ve ince sesler için kullanılır. süzüp baratıp kapıstan oyt beret da “Açkalıktan uurtundagı şilekeyin kılt- soymoŋ-soymoŋ oyun salıp kalat / Onlar kılt sugunat. / Açlıktan ağzının suyunu sudan ses çıkartarak yavaşça yüzer yutkunur” (Osmonkulov, CAT. 2011, 2: sonra aniden kıvrıla kıvrıla oynamaya 30). başlarlar” (Cigitov, CAT. 2011, 3: 9). kılt koy- (кылт кой-) Birdenbire kılk-kılk et- (кылк-кылк эт-) lıkır kaybolmak. “... tülkü kırdan aşıp kılt lıkır etmek. koyup kete berdi / ... tilki vadiyi geçerek kılmıy- (кылмый-) 1. Çekingen gibi kayboldu” (Malikov, CAT. 2011, 10: görünmek. “Kultayev menen Karaçaç 58). toktoo ança aralaşıp ketpeyt, özdörün kıltay- (кылтай-) Baş göstermek, tartıp, çekeleşip, kılmıyışıp / Kultayev belirmek. “Toonun başınana ay kıltayıp ile Karaçaç sakin, çok girişken değiller, çığıp, bülbül carıktan Colooçunun öŋü çekingenler” (Mamanov, CAT. 2012, 8: körüngön cok / Dağın tepesinden ay 21). 2. Çok zayıf görünmek. “... yeniden baş gösterip az ışıkta 239

Colooçunun yüzü gözükmedi” kıltıratuu (кылтыратуу) mast. (Kazakbayev, CAT. 2011, 4: 57). kıltırat- kıltayuu (кылтаюу) mast. kıltay-. kıltıroo (кылтыроо) mast. kıltıra- kıltılda- (кылтылда-) 1. Kıpır kıpır kıltıy- (кылтый-) 1. Baş göstermek, olmak, oynamak, “... kaalgıy süzgön belirmek. “... bılkıldap kööp turgan kara con balıktar birde kıltıldap, birde cerdi teep kıltıyıp baş bakkan cıltıldap / ... Yavaşça yüzen sıyah köktömdün kögü tez ele öydölönüp balıklar bazen kıpır kıpır, bazen de parıl baratat / ... şişmiş yumuşak toprağı parıl” (Kerimov, CAT. 2012, 6: 111). 2. yararak baş gösteren baharın yeşilleri Yavaşça hareket etmek, süzülmek. hızlıca yetişiyordu” (Pasaŋova, CAT. “Mına, kıltıldap batıp bara catkan 2013, 4: 15). 2. Bilmiyormuş gibi kündün nuru arçalardı aralap, davranmak. “Korkup kalgan çeçekter caratılıştın suluuluguna can saldı / İşte, bet aldı tarap, bul okuyanı eçkimge yavaşça batmakta olan güneşin ışınları aytpay kıltıyat / Yaramaz çocuklar ardiçlerin içinden geçerek, doğanın korktukları için bu olanları kimseye güzelliğine can kattı” (Sadırbayev, söylemeyip, bilmiyormuş gibi CAT. 2012, 4: 32). davranırlar” (Rıskul, CAT. 2013, 4: kıltıldat- (кылтылдат-) ett. kıltılda-. 131). 3. Çekingen davranmak. “Bala kıltıldatuu (кылтылдатуу) mast. suroogo coop katpay kıltayat / Çocuk kıltıldat-. soruya cevap veremeyip çekindi” kıltıldoo (кылтылдоо) mast. kıltılda-. (Mambet, CAT. 2011, 12: 34). kıltıŋda- (кылтыңда-) Kırıtmak, cilve kıltıyt- (кылтыйт-) ett. kıltıy-. yapmak, oynamak, yerinde durmamak. kıltıytuu (кылтыйтуу) mast. kıltıyt-. “Canagı kıltıŋdagan koluktuŋdu kıltıyuu (кылтыюу) mast. kıltıy-. koltuktap alıp közümö urunçu bolbogun kım de- (кым де-) Sevinmek, için için / O yanındaki yerinde duramayan mutlu olmak. karının kolunan tutup götür, bir daha kım dey tüş- (кым дей түш-) bk. kım gözüme gözükmeyin” (Kafka, CAT. de-. “Men içimden kım dey tüşüp çöntök 2012, 6: 124). depterge “Capalak” dep cazıp koydum / kıltıŋdat- (kıltıŋdat-) ett. kıltıŋda-. Ben içimden sevinerek cep defterine kıltıŋdatuu (кылтыңдатуу) mast. “Capalak” diye yazdım” (bektenov, kıltıŋdat-. CAT. 2011, 12: 206). kıltıŋdoo (кылтыңдоо) mast. kımılda- (кымылда-) İçten içe kıltıŋda-. sevinmek. “Bu küçüktü özüm bagıp kıltıŋ et- (кылтыŋ эт-) Hareket etmek. alam- dedim içimen kımıldap / Bu eniği kıltıŋ-kıltıŋ et- (кылтың-кылтың эт- kendim beslerim dedim içimden ) Yerinde duramamak. sevinerek” (Cigitov, CAT. 2011, 4: kıltıra- (кылтыра-) Titremek. 186). “Bürüşüp kıltıragan a beçeranı men kımıldat- (кымылдат-) ett. kımılda- ayap kettim / Buruşarak titreyen o kımıldatuu (кымылдатуу) mast. zavallıya benim içim acıdı” (Cigitov, kımıldat- CAT. 1011, 4: 187). kımıldoo (кымылдоо) mast. kımılda- kıltırat- (кылтырат-) ett. kıltıra- 240

kımıŋda- (кымыңда-) İçinden gizlice kıncıytuu (кынжыйтуу) mast. sevinmek. “Akçanın tügöl ekenin körüp kıncıyt-. içinen kımıŋdap süyündü / Paranın kıncıyuu (кынжыюу) mast. kıncıy-. eksilmediği görünce içten içe çok kındıy- (кындый-) bk. kıncıy-. sevindi” (Askarov, CAT. 2011, 3: 76). kındıyt- (кындыйт-) ett. kındıy-. kımıŋdaş- (кымыңдаш-) işt. kındıytuu (кындыйтуу) mast. kımıŋda-. kındıyt- kımıŋdaşuu (кымыңдашуу) mast. kındıyuu (кындыюу) mast. kındıy-. kımıŋdaş-. kıŋ (кың) Gık. kımıŋdat- (кымыңдат-) ett. kımıŋda- kıŋ de- (кың де-) Ses vermek. “Kıŋ kımıŋdatuu (кымыңдатуу) mast. dep ün çıgarbaptır / Hiç ses kımıŋdat-. çıkarmamış” (Kazakov, CAT. 2011, 10: kımıŋdoo (кымыңдоо) mast. 24). kımıŋda-. kıŋ debe- (кың дебе-) Gıkı çıkmamak. kımıy- (кымый-) 1. İçinden sevinmek. “Cigit buga kıŋ debesten törkü bölmögö “... baş baygege ee bolom dep içinene kirdi ... / Yiğit buna gıkını çıkarmadan kımıygan eken / ... büyük ödüle sahip başköşe odaya girdi ...” (Aytımbet, olacağım diye içten içe sevinmiş” CAT. 2011, 9: 79). (Çokotegin, CAT. 2013, 8: 198). 2. kıŋ et- (кың эт-) bk. kıŋ de-. “Kıŋ Gizlemek, saklamak. “Salamat eçektan etken ünü cok / Gık eden ses yok” beri ele munu kımıyıp kütüp catkansıp, (Alışpayev, CAT. 2013, 3: 227). ordunan atıp turdu da, şıpılday cönöp kıŋgır (кыңгыр) Tıngır. kaldı / Salamat çoktandır bunu gizlice kıŋgıra- (кыңгыра-) Tıngır tıngır bekliyormuş gibi, yerinden kalktı ve etmek. “Kılıç belde kıŋgırap // Aybalta hızlıca çıktı” (Usubaliyev, CAT. 2012, canda şıŋgırap / Kılıç belde tıngırdar // 10: 4). Ay balta yanda şıngırdar” (Togolok kımıyt- (кымыйт-) ett. kımıy-. Moldo, CAT. 2013, 11: 88). kımıytuu (кымыйтуу) mast. kımıyt-. kıŋgırat- (кыңгырат-) ett. kıŋgıra-. kımıyuu (кымыюу) mast. kımıy-. kıŋgıratuu (кыңгыратуу) mast. kımpıy- (кымпый-) Sır vermemek, sır kıŋgırat-. sızdırmamak. “... eçteke bolbogondoy kıŋgıroo (кыңгыроо) mast. kıŋgıra-. kımpıyıp cürö beresiŋbi? / ... hiç bir şey kıŋgırla- (кыңгырла-) bk. kıŋgıra-. olmamış gibi sır vermeden davranır kıŋgırloo (кыңгырлоо) mast. mısın?” (Madılbay, CAT. 2013, 8: 6). kıŋgırla-. kımpıyt- (кымпыйт-) ett. kımpıy-. kıŋılda- (кыңылда-) 1. Mırıldanmak. kımpıytuu (кымпыйтуу) mast. “... kıŋılday kaysı bir ırdın obonun saldı kımpıyt-. / ... mırıldanarak bir şarkının sesini kımpıyuu (кымпыюу) mast. kımpıy- çıkardı” (Ray, CAT. 2013, 10: 85). 2. kıncıy- (кынжый-) Karnı çekilerek İnlemek, çenilemek. çok zayıf görünmek. “Kıncıyıp arıktap kıŋıldat- (кыңылдат-) ett. kıŋılda-. alıptır / Karnı şekilerek çok zayıflamış” kıŋıldatuu (кыңылдатуу) mast. (Cigitov, CAT. 2011, 3: 12). kıŋıldat-. kıncıyt- (кынжыйт-) ett. kıncıy-. kıŋıldoo (кыңылдоо) mast. kıŋılda-. 241

kıŋıra- (кыңыра-) 1. Çınlamak, çenileyiverdi” (Cigitov, CAT. 2011, 3: tınlamak. 2. Hafif ses çıkarmak. 6). kıŋırat- (кыңырат-) ett. kıŋıra- kıŋşılat- (кыңшылат-) ett. kıŋşıla-. kıŋıratuu (кыңыратуу) mast. kıŋırat- kıŋşılatuu (кыңшылатуу) mast. kıŋıroo (кыңыроо) mast. kıŋıra-. kıŋşılat-. kıŋk (кыңк) Gık. kıŋşıloo (кыңшылоо) mast. kıŋşıla-. kıŋk de- (кыңк эт-) Ses çıkarmak. kıpılda- (кыпылда-) Çırpınmak, ne kıŋk et- (кыңк эт-) Ses etmek, yapacağını şaşırmış durumda seslemek. “Baarı kıŋk etpey çıgıp ketti telaşlanmak. “Kalık karşı bolgonu birok eki coldoşu ordunana cılbay menen içinden kıpıldap turdu / Kalık oturup kala berdi / Hepsi ses etmeden karşı çıksa da içinden teleşlanıyordu” çıkıp gittiler sadece iki yoldaşı yanında (Cunuşev, CAT. 2013, 8: 58). kaldı” (Puşkin, CAT. 2013, 10: 116). kıpıldat- (кыпылдат-) ett. kıpılda-. kıŋkılda- (кыңкылда-) Mırıldanmak. kıpıldatuu (кыпылдатуу) mast. “Özünçö kıŋkıldap attı. Irga okşodu kıpıldat-. oşonusu / Kendi kendine kıpıldoo (кыпылдоо) mast. kıpılda-. mırıldanıyordu. Şarkı söyler gibi kıpıŋda- (кыпыңда-) bk. kımıŋda-. oluyordu” (Mamanov, CAT. 2012, 8: kıpıŋdoo (кыпындоо) mast. kıpıŋda-. 37). kıpıy- (кыпый-) Küçük ve güzel kıŋkıldat- (кыңкылдат-) ett. görünmek. kıŋkılda-. kıpıyt- (кыпыйт-) ett. kıpıy-. kıŋkıldatuu (кыңкылдатуу) mast. kıpıytuu (кыпыйтуу) mast. kıpıyt-. kıŋkıldat-. kıpıyuu (кыпыюу) mast. kıpıy-. kıŋkıldoo (кыңкылдоо) mast. kırcıy- (кыржый-) Çok zayıf olmak. kıŋkılda-. kırcıyt- (кыржыйт-) ett. kırcıy-. kıŋkısta- (кыңкыста-) Ağrı, acı kırcuytuu (кыржыйтуу) mast. belirten kısık üzüntülü sesler çıkarmak. kırcıyt-. “Kelin dikildep şaşıp baskan sayın kırcıyuu (кыржыюу) mast. kırcıy-. balasına ıŋgaysız bolup çukuranıp kırç (кырч) Gıcırtı, kapı ve benzer oygonup, keede kıŋkıstap koyup barattı / akşap, demir eşyalardan çıkan ses. Gelin aceleyle hızlıca yürüdükçe “Alda kimder terezeden karap elindeki bebeği huzursuz olarak uyanıp, turganday sezilip, kerebet kırç etse bazen acılı ağlamaklı sesler eşikten biröö kirip kele catkansıp, çıkartıyordu” (Kadırova, CAT. 2011, 2: cürögüm bolk etet / Birileri pencereden 50). izliyormuş gibi hissederek, yatak kıŋkıstat- (кыңкыстат-) ett. kıŋkısta- gıcırdayınca kapıdan biri içeri girmiş kıŋkıstatuu (кыңкыстатуу) mast. gibi kalbim hızlıca atıyordu” (Cantöşev, kıskıstat-. CAT. 2011, 12: 101). kıŋkıstoo (кыңкыстоо) mast. kırç- (кырч-) Kesmek, bölmek, kıŋkısta-. koparmak, ezmek. “... cibin kırça tiştep kıŋşıla- (кыңшыла-) Çenilemek. “... salganga ülgürüp kaldı / ... ipini küçük kıŋşılap ciberdi / ... enik koparırcasına ısırmaya yetişti” (Cibitov, CAT. 2011, 6: 95). 242

kırçuu (кырчуу) mast. kırç- okları hırıltılı ses çıkartarak uçuyorlar” kırçılda- (кырчылда-) 1. Gıcırdamak. (BE. 2010: 487). 2. Çok soğuk olmak. 3. Tam kuvvetinde kırkırat- (кыркырат-) ett. kırkıra-. olmak. kırkıratuu (кыркыратуу) mast. kırçıldaş- (кырчылдаш-) 1. işt. kırkırat-. kırçılda-. 2. Tartışmak, kavga etmek, kırkıroo (кыркыроо) mast. kırkıra-. dövüşmek. “İçer suusu tögönbösö,kırk kırktır- (кырктыр-) ett. kırk-. cıl kırçıldaşsa da aman kalat / İçecek kırktıruu (кырктыруу) mast. kırktır- suyu bitmediği sürece kırk yıl dövüşse kırkuu (кыркуу) mast. kırk-. de sağ kalır” (Magauin, CAT. 2011, 3: kırs (кырс) 1. Tıkır, küt, birbirine 129). vuran, çarpan şeylerin çıkardığı ses. 2. kırçıldaşuu (кырчылдашуу) mast. Alıngan, çabuk alevlenen. kırçıldaş- kırs et- (кырс эт-) 1. Tıkırdamak. kırçıldat- (кырчылдат-) ett. kırçılda-. kütlemek. 2. Öfkelenmek, kızgınlık kırçıldattır- (кырчылдаттыр-) ett. duymak. kırçıldat-. kırsılda- (кырсылда-) Kütlemek, küt kırçıldattıruu (кырчылдаттыруу) diye ses çıkarmak. mast. kırçıldattır-. kırsıldat- (кырсылдат-) ett. kırsılda-. kırçıldatuu (кырчылдатуу) mast. kırsıldatuu (кырсылдатуу) mast. kırçıldat-. kırsıldat- kırçıldoo (кырчылдоо) mast. kırsıldoo (кырсылдоо) mast. kırsılda- kırçılda-. kırt (кырт) Hart. “... ertelep bozogo kırılda- (кырылда-) Hırıldamak. “Aŋ- toygon Dadi kırt kekirip, boluştun döŋdön sekirgen temir unaabız kırıldap aldında turdu / ... erkenden bozaya buzulgan kezde, men seyildep cürdüm / doyan Dadi hart geğirerek bölge Engebeli yollarda zıplayan demir yöneticisinin yanında duruyordu” aracımız hırıldayarak bozulduğu zaman (Kalbayev, CAT. 2013, 4: 91). ben gezdim” (Mayar, CAT. 2011, 4: kırt dey tüş- (кырт дей түш-) 213). Hırçınlaşmak, hırçınlık etmek. kırıldat- (кырылдат-) ett. kırılda-. kırt et- (кырт эт-) Isırınca, çiğneyince kırıldatuu (кырылдатуу) mast. ses çıkmak. “Kılt degizip suu cutpay // kırıldat-. Kırt etip çöptü çaynabay / Lık diye su kırıldoo (кырылдоо) mast. kırılda-. içmeden // hart diye ot çiğnemeden” kırk- (кырк-) Kırkmak, kesmek. “Çaçı (BE. 2010: 1745). erkekterdikindey kıska kırkılgan / Saçı kırt etmesi karma (кырт этмеси erkeklerinki gibi kısa kesilmişti” карма-) Hırçınlaşmak. (Rıskeldinova, CAT. 2013, 1: 45). kırtılda- (кыртылда-) Kıtırdamak. kırkıl- (кыркыл-) edl. kırk-. “Kırtıldatıp baştarın // baştarın culup kırkıluu (кыркылуу) mast. kırkıl-. salıptır / Kıtırdatarak // Başlarını kırkıra- (кыркыра-) Hırlamak, koparmış” (BE. 2010: 343). Hırıltılı ses çıkarmak. “Baatırdı baylap kırtıldat- (кыртылдат-) ett. kırtılda-. aluuga // Caagın ogu kırkırap / kırtıldatuu (кыртылдатуу) mast. Kahramanı bağlap almak için // Yayın kırtıldat-. 243

kırtıldoo (кыртылдоо) mast. kırtılda- kıtıra- (кытыра-) Kıtırdamak. kırtıy- (кыртый-) Alınmak, darılmak. “Çıçkandar kebek salıngan tuluptu “... kıyazında bir kıyla kırtıysa dagı kemirip kıtırata baştaştı / Fareler kepek bergen ubadasına bekem turup, koyulan kutuyu kıtırdatarak kemirmeye Midastın kaalaganın atkarat / ... başladılar” (Cusubaliyev, CAT. 2012, 6: esasında çok alınmış olsa da verdiği 70). sözünü tutup, Midas’ın istediğini yapar” kıtırak (кытырак) Kıtır kıtır. Çok (Toktomuşev, CAT. 2013, 10: 219). pişirilmekten veya kızartılmaktan kuru kırtıyt- (кыртыйт-) ett. kırtıy-. kıtır hale gelmiş olan kırtıytuu (кыртыйтуу) mast. kırtıyt-. kıtırat- (кытырат-) ett. kıtıra-. kırtıyuu (кыртыюу) mast. kırtıy-. kıtıratuu (кытыратуу) mast. kıtırat-. kışılda- (кышылда-) Hışıldamak. kıtıroo (кытыроо) mast. kıtıra-. “Cükö moldo kışıldap catıp bir topko kıtır-kıtır (кытыр-кытыр) Kıtır kıtır. cetçü cerge suutulgan kunanday bir “Siler tün içinde tık-tık, kıtır-kıtır degen zamatta cetip bardı / Cükö molla ündü ugasınarbı? / Sizler geceleyin tık normalde hışıldayarak uzun zamanda tık, kıtır kıtır diye sesler duyar ulaştığı yere bu defa eğitilmiş kunan atı mısınız?” (Ayköl, CAT. 2011, 11: 6). gibi hemen ulaştı” (Cetigen, CAT. kıtıy- (кытый-) Çekinmek, kaçınmak. 2012, 3: 65). kıtıyuu (кытыюу) mast. kıtıy-. kışıldak (кышылдак) Hışıldayan. kıtkılıkta- (кыткылыкта-) Kıs kıs kışıldat- (ышылдат-) ett. kışılda-. gülmek. “Sonungüldün kıtkılıktap kışıldatuu (кышылдатуу) mast. gülgönü uguldu / Sonungül’ün kıs ıs kışıldat-. güldüğü duyuldu” (Kazakbayev, CAT. kışıldoo (кышылдоо) mast. kışılda-. 2011, 4: 66). kış-kış (кыш-кыш) Ağır nefes alıp kıtkılıktat- (кыткылыктат-) ett. verme. “... togolok kişi kış-kış etip araŋ kıtkılıkta-. dem alıp oturdu / ... tombul kişi ağır kıtkılıktatuu (кыткылыктатуу) ağır nefes alarak otuyordu” (Sabırov, mast. kıtkılıktat-. CAT. 2013, 5: 26). kıtkılıktoo (кыткылыктоо) mast. kıtılda- (кытылда-) Kıkırdamak, kıkır kıtkılıkta-. gülmek. “... bala kıtıldap külö baştadı / kıt-kıt kül- (кыт-кыт күл-) Kıkır çocuk kıkır kıkır gülmeye başladı” kıkır gülmek. “... kıt kıt külöt özünçö (Egen, CAT. 2012, 9: 60). cırgap ... / ... kıkır kıkır gülerek mutlu kıtıldaş- (кытылдаш-) işt. kıtılda-. olur ...” (Osamanaliyev, CAT. 2013, 9: kıtıldaşuu (кытылдашуу) mast. 191). kıtıldaş-. kıyç (кыйч) Gıcır gıcır ses. “... kıyç kıtıldat- (кыылдатуу) ett. kıtılda-. etken ündön kiyin öküm sürüp kalgan kıtıldatuu (кытылдатуу) mast. cımcırttıktan korkup d ketti / ... Gıcır kıtıldat-. eden sesten sonra oluşan sessizlikten kıtıldoo (кытылдоо) mast. kıtılda-. korktu” (Kadırova, CAT. 2011, 2: 56). kıtır (кытыр) 1. Kıtır ses. 2. Ağır, kıyçılda- (кыйчылда-) Gıcırdamak. dokunaklı, kırıcı. “Arabanın döŋgölöktörü iylaganday keyiştüü kıyçıldap cönödü /At 244

arabasının tekerlekleri ağlıyormuş gibi kıykıldaş- (кыйкылдаш-) işt. üzüntülü gıcırdayarak yola devam etti” kıykılda-. (Cigitov, CAT. 3011, 4. 176). kıykıldaşuu (кыйкылдашуу) mast. kıyçıldat- (кыйчылдат-) ett. kıyçılda- kıykıldaş-. kıyçıldatuu (кыйчылдатуу) mast. kıykıldat- (кыйкылдат-) ett. kıyçıldat-. kıykılda-. kıyçıldoo (кыйчылдоо) mast. kıykıldatuu (кыйкылдатуу) mast. kıyçılda-. kıykıldat-. kıyç-kuyç (кыйч-куйч) Gıcır gıcır. kıykıldoo (кыйкылдоо) mast. “Krovatı dagı kıyç-kuyç etti / Yatagı da kıykılda-. gıcırdadı” (Mamanov, CAT. 2012, 10: kıykır- (кыйкыр-) 1. Haykırmak, 91). yüksek sesle konuşmak. “... kubanıçtuu kıyk (кыйк) Bazı su kuşlarının kıykırıp ciberdi / sevinerek çıkardığı ses, kanatlılarda acı ve ağrı haykırıverdi” (Karayev, CAT. 2011, 4: belirten ses. “Kızıl, çaardın çokugan 133). 2. Çağırmak, seslenmek. “Nazar, cerinen kayra çokuuga ülgürdü. Kıyk, Nazar! - dep artınan kıykırıp eerçiy kıyk, kıyk / Kızıl, benekliyi az önce bastım / Nazar, Nazar diye seslenerek gagaladığı yerden tekrar gagalamaya arkasından takiip ettim” (Pasaŋova, yetişti. Kıyk, kıyk, kıyk” (Askarov, CAT. 2013, 5: 79). CAT. 2011, 3: 101). kıykırçaak (кыйкырчаак) Sürekli kıykaŋda- (кыйкаңда-) Zayıf biri bağıran kimse. hareket etmek. kıykırık (кыйкырык) Haykırış, kıykaŋdat- (кыйкаңдат-) ett. haykırma sesi. “... korkunuç tuudurgan kıykaŋda-. kıykırıktar çıgat / ... korkutan haykırma kıykaŋdatuu (кыйкаңдатуу) mast. sesleri çıkıyor” (Rayev, CAT. 2013, 2: kıykaŋdat-. 78). kıykaŋdoo (кыйкаңдоо) mast. kıykırık sal- (кыйкырык сал-) Çığlık kıykaŋda-. atmak, bağırmak. kıykaŋ-kıykaŋ et- (кыйкаң-кыйкаң kıykırış- (кыйкырыш-) işt. kıykır-. эт-) Zayıf biri hareket etmek. kıykırışuu (кыйкырышуу) mast. kıykay- (кыйкай-) Çok zayıflamak. kıykırış-. kıykayt- (кыйкайт-) ett. kıykay-. kıykırt- (кыйкырт-) ett. kıykır-. kıykaytuu (кыйкайтуу) mast. kıykırttır- (кыйкырттыр-) ett. kıykayt-. kıykırt-. kıykayuu (кыйкаюу) mast. kıykay-. kıykırttıruu (кыйкырттыруу) mast. kıykılda- (кыйкылда-) Kısık kısık ses kıykırttır-. çıkarmak. “Kıl çılbır kıykıldatıp kıykırtuu (кыйкыртуу) mast. kıykırt- muuntup esin oodarıp taştadı kıykıruu (кыйкыруу) mast. kıykır-. Zaynidindin / İnce yular ipinden kıykuu (кыйкуу) 1. Turna ötüşü. 2. Zaynidin kısık kısık ses çıkartarak Gürültü, bir çok kişinin karıştığı kavga. boğulup, sonra bayıldı” (Karim, CAT. kıykuula- (кыйкуула-) Turna ötmek. 2013, 2: 32). “Sultanmurattın kıykuulap kaalgıp uçkan turnalardın artınana çurkap 245

baratkanı köz aldıma tartılıp... / kıypıy- (кыйпый-) Göz çekik Sultanmurat’ın öterek yavaşça uçan görünmek. turnaların arkasından koştuğu göz kıypıyt- (кыйпыйт-) ett. kıypıy-. önüme geldi ... (Toktogaziyev, CAT. kıypıytuu (кыйпыйтуу) mast. 2011, 4: 319). kıypıyt-. kıykuulaş- (кыйкуулаш-) işt. kıypıyuu (кыйпыюу) mast. kıypıy-. kıykuula-. kıyraŋda- (кыйраңда-) Topallamak, kkıykuulaşuu (кыйкулашуу) mast. Bir tarafa doğru eğilerek hareket etmek. kıykuulaş-. “Ok atılar zamat kayrıla bersem baykuş kıykuulat- (кыйкуулат-) ett. Colbors: “kaŋk” dep kıyraŋday tüştü / kıykuula-. Silah patlayınca dönüp baktığımda kıykuulatuu (кыйкуулатуу) mast. zavallı Colbors “kaŋk” diye ses çıkarıp kıykuulat-. toppallayıverdi” (Cigitov, CAT. 2011, kıykuuloo (кыйкуулоо) mast. 3: 40). kıykuula-. kıyraŋdat- (кыйраңдат-) ett. kıypıçıkta- (кыйпычыкта-) kıyraŋda-. Telaşlanmak, ne yapacağını bilememek. kıyraŋdatuu (кыйраңдатуу) mast. “Kızdın kütülbögön suroosuna emne kıyraŋdat-. deerin bilbey kıypıçıktay tüştü ... / Kızın kıyraŋdoo (кыйраңдоо) mast. beklenmedik sorusuna ne diyeceğini kıyraŋda-. bilemeyip teleşa kapılıverdi” (Askarov, kıyray- (кыйрай-) Yamulmak, CAT. 2011, 3: 83). eğilmek. “... kıyraygan beş-altı kabırı kıypıçıktat- (кыйпычыктат-) ett. menen azaluu dümpüyüp turdu / ... kıypıçıkta-. yamulan beş altı mezarıyla üzüntülü kıypıçıktatuu (кыйпычыктатуу) duruyordu” (Cigitov, CAT. 2011, 6: mast. kıypıçıktat-. 93). kıypıçıktoo (кыйпычыктоо) mast. kıyrayt- (кыйрайт-) ett. kıyray-. kıypıçıkta-. kıyraytuu (кыйрайтуу) mast. kıypılda- (кыйпылда-) Telaşlanmak. kıyrayt-. kıypıldat- (кыйпылдат-) ett. kıyrayuu (кыйраюу) mast. kıyray-. kıypılda-. kıyşak (кыйшак) bk. kıyşık. kıypıldatuu (кыйпылдатуу) mast. kıyşakta- (кыйшакта-) 1. Kırıtmak, kıypıldat-. cilve yapmak. 2. İş yapmamak, yerinde kıypıldoo (кыйпылдоо) mast. duramamak. kıypılda-. kıyşaktat- (кыйшактат-) ett. kıypılıkta- (кыйпылыкта-) bk. kıyşakta-. kıypılda-. kıyşaktatuu (кыйшактатуу) mast. kıypılıktat- (кыйпылыктат-) ett. kıyşaktat-. kıypılıkta-. kıyşaktoo (кыйшактоо) mast. kıypılıktatuu (кыйпылыктатуу) kıyşakta-. mast. kıypılıktat-. kıyşalakta- (кыйшалакта-) bk. kıypılıktoo (кыйпылыктоо) mast. kıyşakta-. kıypılıkta-. 246

kıyşalaktat- (кыйшалактат-) ett. kıyşayt- (кыйшайт-) ett. kıyşay-. kıyşalakta-. kıyşaytuu (кыйшайтуу) mast. kıyşalaktatuu (кыйшалактатуу) kıyşayt-. mast. kıyşalaktat-. kıyşayuu (кыйшаюу) mast. kıyşay-. kıyşalaktoo (кыйшалактоо) mast. kıyşık (кыйшык) Eğri, yamuk. “Oozu kıyşalakta-. kıyşık bolso da baydın uulu süylösün / kıyşalaŋda- (кыйшалаңда-) bk. Ağzı yamuk olsa da zenginin oğlu kıyşakta-. “Televizordun ekranında konuşsun” (Abakirov, CAT. 2011, 9: biröönü tuurap, casalma kıyşalaŋdagan, 11). ünü cagımsız kız ırdap cattı / kıyşıy- (кыйшый-) Yamulmak, eğri Televizyonun ekranında birini taklit olmak. ederek yerinde duramayan, sesi hoş kıyşıyt- (кыйшыйт-) ett. kıyşıy- olmayan biri şarkı söylüyordu” kıyşıytuu (кыйшыйтуу) mast. (Zeynalov, CAT. 2012, 4: 129). kıyşıyt- kıyşalaŋdat- (кыйшалаңдат-) ett. kıyşıyuu (кыйшыюу) mast. kıyşıy- kıyşalaŋda-. kıyt dey tüş- (кыйт дей түш-) bk. kıyt kıyşalaŋdatuu (кыйшалаңдатуу) et-. mast. kıyşalaŋdat-. kıyt et- (кыйт эт-) Darılmak, küsmek. kıyşalaŋdoo (кыйшалаңдоо) mast. kıytıŋda- (кыйтыңда-) Küçük kıyşalaŋda-. adımlara hareket etmek. kıyşaŋ (кыйшаң) Tembel, söz kıytıŋdat- (кыйтыңдат-) ett. dinlemez, inatçı. kıytıŋda-. kıyşaŋda- (кыйшаңда-) bk. kıyşakta-. kıytıŋdatuu (кыйтыңдатуу) mast. “Artistter kıyşaŋdagan suluu ayalga kıytıŋdat-. okşop kompliment ugup turgandı jakşı kıytıŋdoo (кыйтыңдоо) mast. köröt / Artistler cilveli güzel kadınlar kıytıŋda-. gibi iltifatları dinlemeyi severler” kıytıŋkı (кыйтыңкы) Biraz darılmış (Cigitov, CAT. 2012, 3: 252). gibi olmak. kıyşaŋdat- (кыйшаңдат-) ett. kıytıŋ-kuytuŋu cok (кыйтың- kıyşaŋda-. куйтуңу сок) Düzgün. “İşençeek, kıyşaŋdatuu (кыйшаңдатуу) mast. kıytıŋ-kuytuŋu cok ele neme eken / kıyşaŋdat-. Güvenli, düzgün biri imiş” (Mamanov, kıyşaŋdoo (кыйшаңдоо) mast. CAT. 2012, 9: 132). kıyşaŋda-. kıytıŋ-mıytıŋı cok (кыйтың- kıyşay- (кыйшай-) 1. Eğilmek, eğik мыйтыңы жок) Dalaveresi yok, duruma gelmek, yamulmak. “Bayagı düzgün. örük bak kiçine kıyşaygan boydon turat kıytıy- (кыйтый-) 1. Bir şeyi gizlice, / O eski kayısı ağacı yamulmuş halde belli etmeden yapmak. “Közünün duruyor” (Toktomuşev, CAT. 2011, 2: kıyıgın agıtıp, kıytıyıp karagandı bilçü 104). 2. Uzanmak, yatmak. “... eki emes ... / Gözünün kenarından, gizlice kitepti Başıma cazdanıp kıyşaydım / ... bakmayı bilmezdi ...” (Çerik, CAT. iki kitabı başımın altına koyarak 2012, 3: 14). 2. Bozulmak, alınmak. uzandım” (Capiyev, CAT. 2013, 7: 96). kıytıyt- (кыйтыйт-) ett. kıytıy-. 247

kıytıytuu (кыйтыйтуу) mast. kıytıyt-. kidiy- (кидий-) Küçük ve kısa kıytıyuu (кыйтыюу) mast. kıytıy-. görünmek. “... stantsiyanın storoju kızaŋda- (кызаңда-) Öfkelenmek, şıpıldagan, mitaam, kidiygen Luka / ... şiddetlenmek. “Bir saparkı talaşta İstasyonun bekçisi çevik, kurnaz, kısa Ulukbek ake kızaŋday tüşüp, tars ele boylu Luka” (Garkiy, CAT. 2013, 4: betke çaap kalbaspı / Tartışmalarının 134). bir defasında Ulukbek abi öfkelenerek kidiyt- (кидийт-) ett. kidiy-. karşısındakinin yüzüne pat diye kidiytüü (кидийтүү) mast. kidiyt-. vurmuş” (Cigitov, CAT. 2011, 4: 165). kidiyüü (кидийүү) mast. kidiy-. kızaŋdat- (кызандат-) ett. kızaŋda-. kilegey (килегей) Kocaman, büyük. kızaŋdatuu (кызаңдатуу) mast. kilekte- (килекте-) Kocaman biri kaba kızaŋdat-. saba hareket etmek. kızaŋdoo (кызаңдоо) mast. kızaŋda- . kilektet- (килектет-) ett. kilekte- kibiŋde- (кибиңде-) Gözü hızla açıp kilektetüü (килектетүү) mast. kapatmak veya gözleri kaçırmak. kilektet-. “Közdörü kibiŋdep, kulakları dirildep ... kilektöö (килектөө) mast. kilekte-. / Gözlerini hızlıca açıp kapayıp, kileŋde- (килеңде-) bk. kilekte-. “Col kulakları titreyip...” (Kazakov, CAT. başçısın eerçigen üyürdö ar kıl: 2011, 11: 74). kileŋdegen iri bukaları da körünüşü kibiŋdet- (кибиңдет-) ett. kibiŋde-. körksüz / Önderini takip eden sürüde her kibiŋdetüü (кибиңдетүү) mast. çeşit kaba saba hareket eden boğaların kibiŋdet-. görüntüsü gösterişsiz” (Magauin, CAT. kibiŋdöö (кибиңдөө) mast. kibiŋde-. 2011, 3: 133). kibire- (кибире-) 1. Yavaş hareket kileŋdet- (килеңдет-) ett. kileŋde-. etmek. 2. Ufak tefek görünmek. “... kileŋdetüü (килеңдетүү) mast. kiçine bolgondo da kibiregen kiçinekey kileŋdet-. eken ... / ... küçük değil çok küçük imiş kileŋdöö (килеңдөө) mast. kileŋde-. ...” (Cusubaliyev, CAT. 2011, 11: 39). kileŋ-kileŋ et- (килең-килең эт-) bk. kibiret- (кибирет-) ett. kibire-. kilekte-. kibiretüü (кибиретүү) mast. kibiret-. kiley- (килей-) Kocaman, büyük kibiretüü (кибиретүү) mast. kibiret-. görünmek. “... kileygen aşkabaktar kidigiy (кидигий) Boyu çok kısa olan. bıcırap catat / ... kocaman bal kabakları kidik (кидик) bk. kidigiy. her yerde yatıyor” (Gogol, CAT. 2011, kidiŋde- (кидиңде-) Küçük insan 8: 64) hareket etmek. kileyt- (килейт-) ett. kiley-. kidiŋdet- (кидиңдет-) ett. kidiŋde-. kileytüü (килейтүү) mast. kileyt-. kidiŋdetüü (кидиңдетүү) mast. kileyüü (килейүү) mast. kiley-. kidiŋdet-. kilkilde- (килкилде-) 1.Bıngıldamak. kidiŋdöö (кидиңдөө) mast. kidiŋde-. “Meymandarga algaç çara tolo kidiŋ-kidiŋ (кидиң-кидиң) Küçük kilkildegen bagılan kozunun eti tartıldı / insanın hareketini bildirir. Misafirlere önce kazan dolusu kidiŋ-kidiŋ et- (кидиң-кидиң эт-) bıngıldayan süt kuzusunun eti verildi” Küçük insan hareket etmek. (Şabdanaliyev, CAT. 2011, 10: 211). 2. 248

Pıhtılaşmak “... çöptün sabaktarı menen kiŋkilde- (киңкилде-) Mırıldamak, net calbıraktarın kızıl cayan kılıp, cerge konuşmamak. “Ünü kiŋkildep çıktı / cayıla agıp, kilkildep katıp, kara koçkul Sesi net değildi” (TK. 1990:74). tartıp kaymaktana tüşüptür / ... otların kiŋkildek (киңкилдет-) Mırıldayan. sapları ile yapraklarını kırmıya boyayıp, kiŋkildet- (киңкилдет-) ett. kiŋkilde-. yere yayılarak akan kan gittikçe kiŋkildetüü (кеңкилдетүү) mast. pıhtılaşarak sertleşip kararmaya kiŋkildet-. başlamış” (Cigitov, CAT. 2011, 3: 42). kiŋkildöö (киңкилдөө) mast. kilkildet- (килкилдет-) ett. kilkilde-. kiŋkilde-. kilkildetüü (килкилдетүү) mast. kirbiŋde- (кирбиңде-) Çelimsiz, cılız kilkildet-. biri hareket etmek. kilkildöö (килкилдөө) mast. kilkilde-. kirbiŋdet- (кирбиңдет-) ett. kirbiŋde- kilk-kilk et- (килк-килк эт-) Bıngıl kirbiŋdetüü (кирбиңдетүү) mast. bıngıl etmek. kirbiŋdet-. kilteŋde- (килтеңде-) bk. kiltiŋde-. kirbiŋdöö (кирбиңдөө) mast. kilteŋdöö (килтеңдөө) mast. kelteŋde- kirbiŋde-. kiltey- (килтей-) Kocaman, büyük kirbiy- (кирбий-) Bitkin, argın olmak. “... ayabay ele sapsayıp, kilteyip görünmek. “... közünön caş tegerenip suluu bolboy kalıptır / ... saçı başı kirbiydi / ... gözlerinin içine yaş dolup, dağılmış, kocaman olmuş artık güzel bitkin bir al aldı” (TK. 1998: 186). değilmiş” (Kazakbayev, CAT. 2013, 7: kirbiyt- (кирбийт-) ett. kirbiy-. 60). kirbiytüü (кирбийтүү) mast. kirbiyt-. kilteyt- (килтейт-) ett. kiltey- kirbiyüü (кирбийүү) mast. kirbiy-. kilteytüü (килтейтүү) mast. kilteyt- kirilde- (кирилде-) Hırıldamak, kilteyüü (килтейүү) mast. kiltey- hırıltılı ses çıkarmak. “-Bul da akın, - kiltilde- (килтилде-) bk. kilkilde-. dedi Yesenin, al cönündö akırın, kiltildet- (килтилдет-) ett. kiltilde-. kirildey süylöp / “Bu da şair” dedi kiltildetüü (килтилдетүү) mast. Yesenin sessiz ve hırıltılı sesiyle” kiltildet-. (Gorkiy, CAT. 2011, 11: 204). kiltildöö (килтилдөө) mast. kiltilde- kirildek (кирилдек) Hırıldayan. kiltiŋde- (килтиңде-) Büyük ve kirildet- (кирилдет-) ett. kirilde-. şişman görünmek. kirildetüü (кирилдетүү) mast. kiltiŋdet- (килтиңдет-) ett. kiltiŋde-. kirildet-. kiltiŋdetüü (килтиңдетүү) mast. kirildöö (кирилдөө) mast. kirilde-. kiltiŋdet-. kir-kir et- (кир-кир эт-) Hırıltılı bir kiltiŋdöö (килтиңдөө) mast. kiltiŋde-. ses çıkarmak. kiŋilde- (киңилде-) Mırıldamak. kirkilde- (киркилде-) Hırıldamak, kiŋildet- (киңилдет-) ett. kiŋilde-. hızlamak. “... kakçıygan arık, ünü kiŋildetüü (киңилдетүү) mast. kirkildegen kişi ... / ... çok zayıf, sesi kiŋildet-. hırıldayan adam ...” (TK. 1990: 73). kiŋildöö (киңилдөө) mast. kiŋilde-. kirkildet- (киркилдет-) ett. kirkilde- kirkildetüü (киркилдетүү) mast. kirkildet- 249

kirkildöö (киркилдетүү) mast. kişene- (кишене-) Kişnemek. “Alıstan kirkilde- at kişeneyt / Uzaktan at kişnior” (TK. kirkire- (киркире-) Hırıldamak, 1998: 11). hırıltılı ses çıkarmak. “- Irayım kılgıla, o kişenet- (кишенет-) ett. kişene-. adam atanın baldarı! – dep kalçıldap, kişenetüü (кишенетүү) mast. kişenet- kirkirep akırın süylödü / “Merhamet kişenöö (кишенөө) mast. kişene-. edin, ey Adem atanın çocukları” diye kitirey- (китирей-) Gözleri çukuruna titreyerek hırıltılı sesiyle sessizce gitmek veya kaçmak. “... közdörü akıl- konuştu” (TK, 1998: 389). esten aynıgan adamdıkınday caşıldanıp, kirkirek (киркирек) Hırıltılı olan. kitireyinki / Gözleri aklını kaybeden kirkiret- (киркирет-) ett. kirkire-. isanınki gibi çukuruna kaçmış” kirkiretüü (киркиретүү) mast. (Şolohov, CAT. 2011, 4: 17). kirkiret-. kitireyt- (китирейт-) ett. kitirey-. kirkiröö (киркирөө) mast. kirkire-. kitireytüü (китирейтүү) mast. kirtey- (киртей-) bk. kirtiy-. “Öpkö- kitireyt-. booru cançılıp, akırek-süymölçögü kitireyüü (китирейүү) mast. kitirey-. bırkırap, demi kirbey kekiregi kirkirep, kobur (кобур) 1. Konuşma, anlatma. kirteyip karaŋgılagan közü süzülüp “Çoŋ ata koburun ulay berdi / Dede baratkan... / Ciger bağrı ezilip, konuşmasına devam etti” (Dumbadze, kemikleri parçalanıp, nefes geçirmeyen CAT. 2011, 12: 157). kırtlağı hırıldayıp, çukuruna çöken 2. Söz, lakırtı, laf, dedikodu. “Kobur gözleri kararıp yavaştan süzülerek sözdör aralap // Kol buzulup alıptır / gidiyordu” (Çerik, CAT. 2012, 3: 3). Lakırtı sözler gezince // Askerlerin kirteyt- (киртейт-) ett. kirtey-. birliği bozulmaya başlamış” (Togolok kirteytüü (киртейтүү) mast. kirteyt-. Moldo, CAT. 2013, 11: 88). 3. Net kirteyüü (киртейүү) mast. kirtey-. duyulmayan konuşma sesler, kirtilde- (киртилде-) Isırınca kütür mırıldanma. “... murut astınan kobur kütür ses çıkmak. etti, kıyazı uçuraşkan okşodu / ... bıyık kiltildek (килтилдек) Kütür kütür ses. altından mırıldandı, sanırım selamlaştı” kirtildet- (киртилдет-) ett. kirtilde- (Aytmatov, CAT. 2011, 6: 6). kirtildetüü (киртилдетүү) mast. kobura- (кобура-) 1.Konuşmak. kirtildet- “Akırın ün çıgarıp koburaşa baştaştı / kirtildöö (киртилдөө) mast. kirtilde-. Kısık sesle konuşmaya başladılar” kirtiy- (киртий-) Gözleri çukuruna (Kazakbayev, CAT. 2011, 4: 51). 2. çökmek. “... kirtiygen közdörü Söylenmek, mırıldanmak. “Cıgılıp,- asmandagı köçmön buluttarga kadaldı / turup degele ıkılas menen koburap okup ... Çukuruna çöken gözleri atıptır / Oturup kalkıp dikkatle gökyüzündeki bulutlara dikildi” (Bahti, mırıldanarak namaz kılıyormuş” CAT: 2012, 3: 183). (Cigitov, CAT. 2011, 4: 165). kirtiyt- (киртийт-) ett. kirtiy-. koburat- (кобурат-) ett. kobura-. kirtiytüü (киртийтүү) mast. kirtiyt-. koburatuu (кобуратуу) mast. kirtiyüü (киртийүү) mast. kirtiy-. koburat-. 250

kobur-cobur (кобур-жобур) bk. kocurat- (кожурат-) ett. kocura-. kobur “... kobur-sobur süylöşüp kocuratuu (кожуратуу) mast. oturgandar saat toguzga cakın demin kocurat-. içine tartıp tımtırs bolo kaldı. / ... kocuroo (кожуроо) mast. kocura-. konuşarak oturanlar saat dokuza doğru kodogoy (кодогой) Cüce, boyu nefeslerini tutup, sessizliğe büründüler. normalden kısa olmak. “... üç lavaştı (Cigitov, CAT. 2011, 4: 162). halvası menen burday karmap, kobur-kobur (кобур-кобур) bk. cantalaşa aymap catkan çoŋ kursak kobur. kodogoydu kördü / ... üç lavaşı helva ile kobur-kubur (кобур-кубур) bk. beraber aceleyle yiyen büyük boğazlı, kobur. cüce boyluyu gördü” (Zeynalov, CAT. koburoo (кобуроо) mast. kobura-. 2012, 4: 134). kobur-sobur (кобур-собур) bk. kobur kodoŋdo- (кодоңдо-) Boyu kısa ve “Kez-kezde kee bir kayıktardan kobur- küçük olan insan hareket etmek. sobur ündör ugulat / Zaman zaman bazı kodoŋdoo (кодоңдоо) mast. kodoŋdo- kayıklardan konuşma sesleri geliyordu” kodoŋdot- (кодоңдот-) ett. kodoŋdo-. (Heminguey, CAT. 2012, 10: 102). kodoŋdotuu (кодоңдотуу) mast. kobur-şabır (кобур-шабыр) bk. kodoŋdot-. kobur. “Abada baş uçu cok kobur-şabır kodoŋ-kodoŋ (кодоң-кодоң) Boyu / Etrafta net duyulmayan konuşma kısa birinin hareketi. sesleri var” (Hikmet, CAT. 2013, 4: 78). kodoy- (кодой-) Küçük ve kısa kocogoy (кожогой) Kaba saba. görünmek. “Dene-başı baarıbızdan kıçı, kocokto- (кожокто-) bk. kocoŋdo. kodoygon neme / Üstü başı herkesten kocoktoo (кожоктоо) mast. kocokto- pis, kısa boylu biri” (İlyas uulu, CAT. kocoktot- (кожоктот-) ett. kocokto-. 2013, 4: 188). kocoktotuu (кожоктотуу) mast. kodoyt- (кодойт-) ett. kodoy-. kocoktot-. kodoytuu (кодойтуу) mast. kodoyt- kocoŋdo- (кожоңдо-) Kaba saba kodoyuu (кодоюу) mast. kodoy-. hareket etmek. koduraŋda- (кодураңда-) Küçük gibi kocoŋdoo (кожоңдоо) mast. kocoŋdo- gözükmek. kocoŋdot- (кожоңдот-) ett. kocoŋdo- koduraŋdat- (кодураңдат-) ett. kocoŋdotuu (кожоңдотуу) mast. koduraŋda-. kocoŋdot-. koduraŋdatuu (кодураңдатуу) mast. kocoy- (кожой-) Dikilip kalmak. koduraŋdat-. kocoyt- (кожойт-) ett. kocoy-. koduraŋdoo (кодураңдоо) mast. kocoytuu (кожойтуу) mast. kocoyt-. koduraŋda-. kocoyuu (кожоюу) mast. kocoy-. kokoŋdo- (кокоңдо-) 1. Cılız biri kocura- (кожура-) Konuşmak, söz hareket etmek. 2. Böbürlenmek, etmek. “Töbösündö kargalar kucuraşat, üstünlük taslamak. tübündö ekööbüz kocuraybız / kokoŋdoo (кокоңдоо) mast. kokoŋdo- Tepesinde kargalar ötüyor, dibinde de kokoŋdot- (кокоңдот-) ett. kokoŋdo-. ikimiz konuşuyorduk” (Cusubaliyev, kokoŋdotuu (кокоңдотуу) mast. CAT. 2011, 7: 13). kokoŋdot-. 251

kokoy- (кокой-) 1. Yanındakilerden kolcoytuu (колжойтуу) mast. kolcoyt- farklı görünmek. 2. Yalnız, tek kalmak. kolcoyuu (колжоюу) mast. kolcoy- “kokoyup calgız col tartış kanday azap kolçoŋdo- (колчоңдо-) Büyük ekenin bilesinbi? / tek başına yolculuk ayakkabı giyen insan biçimsiz hareket yapmak ne kadar zor bilir misin?” etmek. (Kafka, CAT. 2012, 6: 117). kolçoŋdoo (колчоңдоо) mast. kokoyt- (кокойт-) ett. kokoy-. kolçoŋdo-. kokoytuu (кокойтуу) mast. kokoyt-. kolçoŋdot- (колчоңдот-) ett. kokoyuu (кокоюу) mast. kokoy-. kolçoŋdo-. kokuray- (кокурай-) Böbürlenmek, kolçoŋdotuu (колчоңдотуу) mast. kurulmak, üstünlük taslamak. kolçoŋdot-. kokurayt- (кокурайт-) ett. kokuray-. kolçoy- (колчоюу) Büyük ayakkabı kokuraytuu (кокурайтуу) mast. biçimsiz görünmek. kokuray-. kolçoyt- (колчойт-) ett. kolçoy-. kokurayuu (кокураюу) mast. kolçoytuu (колчойтуу) mast. kolçoyt- kokuray-. kolçoyuu (колчоюу) mast. kolçoy-. koldoŋdo- (колдоңдо-) Kaba saba kolcokto- (колжокто-) bk. kolcoŋdo- hareket etmek. “Koşu oop kolcoktop // Toktop cürgön koldoŋdoo (колдоңдоо) mast. mından köp / Eyerleri biçimsizce koldoŋdo-. kayarak // Durup düzelten ondan çok” koldoŋdot- (колдоңдот-) ett. (BE. 2010: 440). koldoŋdo-. kolcoktot- (колжоктот-) ett. koldoŋdotuu (колдоңдотуу) mast. kolcoŋdo- koldoŋdot-. kolcoŋdotuu (колжоңдотуу) mast. koldoy- (колдой-) Kaba saba kolcoŋdot- görünmek. kolcoŋdoo (колжоңдоо) mast. koldoyt- (колдойт-) ett. koldoy-. kolcoŋdo- koldoytuu (колдойтуу) mast. koldoyt- kolcoŋdo- (колжоңдо-) Kaba saba koldoyuu (колдоюу) mast. koldoy-. hareket etmek. koldur (колдур) Kalın ve net olmayan kolcoŋdoo (колжоңдоо) mast. ses. kolcoŋdo-. koldura- (колдура-) Çok kalın gür ses kolcoŋdot- (колжоңдот-) ett. çıkmak. “Süylögöndö koldurap biyik ün kolcoŋdo-. menen süylöyt / Konuştugu zaman kolcoŋdotuu (колжоңдотуу) mast. yüksek sesle konuşurur” (Şabdanaliyev, kolcoŋdot-. CAT. 2011, 10: 209). kolcoy- (колжой-) Biçimsiz kaba saba kolduraş- (колдураш-) işt. koldura-. görünmek. “... basmaçının töşünön kolduraşuu (колдурашуу) mast. kolcoygon oŋ ayagı menen pildey nıgıra kolduraş- bastı / ... eşkiyanın göğüsünden koldurat- (колдурат-) ett. koldura-. biçimsiz sağ ayagıyla fil gibi ezerek kolduratuu (колдуратуу) mast. bastı” (TK. 1990: 316). koldurat-. kolcoyt- (колжойт-) ett. kolcoy-. kolduroo (колдуроо) mast. kolduroo. 252

kolkoy- (колкой-) Kocaman menen kelgende koltoygon koyumdu görünmek. bagajına salıp berdim ele / Bakin araba kolkoyt- (колкойт-) ett. kolkoy-. aldım diye kocası ile geldiğinde kolkoytuu (колкойтуу) mast. kolkoyt- kocaman koyunumu ona verip, bagajına kolkoyuu (колкоюу) mast. kolkoy-. koymuştum” (Sıdıkova, CAT. 2011, 6: kolkulda- (колкулда-) Ayakkabı geniş 137). ve bol olmak. koltoyt- (колтойт-) ett. koltoy-. kolkuldat- (колкулдат-) ett. koltoytuu (колтойтуу) mast. koltoyt-. kolkulda-. koltoyuu (колтоюу) mast. koltoy-. kolkuldatuu (колкулдатуу) mast. kompoŋdo- (компоңдо-) kolkuldat-. Gururlanmak, kasılmak, kurulmak. kolkuldoo (колкулдоо) mast. kompoŋdoo (компоңдоо) mast. kolkulda-. kompoŋdo-. kologoy (кологой) Kaba saba. kompoŋdot- (компоңдот-) ett. kolok-kolok et- (колок-колок эт-) kompoŋdo-. Kaba saba hareket etmek. kompoŋdotuu (компоңдотуу) mast. kolokto- (колокто-) Kaba saba hareket kompoŋdot-. etmek. “... kaysıl tarap oyuna kelse oşol kompoy- (компой-) Kurulmak, tarapka koloktop kaçıp cönöyt / ... hangi kasılmak, gururlanmak. “Uuluma taraf aklına gelirse o tarafa kaba saba rahmat. Bizdey kambıl, malçının kızın bir şekilde kaçıp gider” (Kazakbayev, tandagan tura – dep kompoydu / CAT. 2013, 7: 59). 2. İşsiz, güçsüz Oğluma teşekkir ederim. Bizim gibi dolaşmak. “... ce iştebey, ce okubay, gariban, çobanın kızını seçmiş – diye andan dagı korduğu üylön dese bolboy gururlandı” (Cunuşev, CAT. 2013, 8: koloktop ele basıp kalbaybı / ne okuyor, 79). ne çalışıyor, ondan daha kötüsü “evlen” kompoyt- (компойт-) ett. kompoy-. diyeni dinlemeyip işsiz, güçsüz öylesine kompoytuu (компойтуу) mast. dolaşıyor” (Kazakov, CAT. 2011, 10: kompoyt-. 5). kompoyuu (компоюу) mast. kompoy- koloktoo (колоктоо) mast. kolokto-. koŋgura- (коңгура-) Ses basık koloktot- (колоктот-) ett. kolokto-. çıkmak. “Birok bayagıday tunuk emes, koloktotuu (колоктотуу) mast. koŋgurap koş caŋırıktayt / Fakat eskisi koloktot-. gibi net değil, ses basık çıkarak koltoŋdo- (колтоңдо-) Hantal insan yankılanmakta” (TK. 1990: 160). veya hayvan hareket etmek. koŋgurat- (коңгурат-) ett. koŋgura- koltoŋdoo (колтоңдоо) mast. koŋguratuu (коңгуратуу) mast. koltoŋdo-. koŋgurat-. koltoŋdot- (колтоңдот-) ett. koŋguroo (koŋguroo) mast. koŋgura-. koltoŋdo-. koŋguroo (коңгуроо) Zil, çan ile çana koltoŋdotuu (колтоңдотуу) mast. vurulan tokmak. “Koŋguroo kagıldı / koltoŋdot-. Zil çalındı” (Puşkin, CAT. 2013, 9: koltoy- (колтой-) Kocaman görünmek. 128). “Bakin maşina aldım dep küyöösü 253

koŋk-koŋk (коңк-коңк) Sert bir şeye korcogoy (коржогой) Kemikli zayıf ve sürekli vurunca çıkan ses. uzun boylu biri için kullanılır. koŋkogoy (коңкогой) Biçimsiz. korcokto- (коржокто-) Uzun ve “Betinin baarı kalın sakal-murut, murdu kemikli biri hareket etmek, koşmak vb. koŋkogoy ... / Yüzünün hepsi kalın sakal “Korcoktotup cabuulap // Örtkö miner bıyık, burnu ise biçimsiz ...” mal eken / At ekipmanlarıyla (Acıkanova, CAT. 2011, 4: 200). koşturursak // Alevlere binilecek hayvan koŋkoy- (коңкой-) Kaba saba biçimsiz imiş” (BE. 2010: 563). görünmek. “... koŋkoygon sarı kişi üygö korcoktoo (коржоктоо) mast. kirdi / ... biçimsiz sarışın adam eve korcokto-. girdi” (Bektenov, CAT. 2011, 12: 206). korcoktot- (коржоктот-) ett. koŋkoyt- (коңкойт-) ett. koŋkoy-. korcokto-. koŋkoytuu (коңкойтуу) mast. korcoktotuu (коржоктотуу) mast. koŋkoyt-. korcoktot-. koŋkoyuu (коңкоюу) mast. koŋkoy-. korcoŋ (коржоң) Uzun ve kemikli koŋur (коңур) Kalın, güzel ses. “... sol birinin hareketi için kullanılır. taraptan özünö taanış koŋur ün caŋırdı korcoŋ et- (коржоң эт-) bk. korcokto- / ... sol taraftan kendisine tanıdık güzel korcoŋdo- (коржоңдо-) bk. korcokto- ses yankılandı” (Ayköl, CAT. 2011, 11: “Korcoŋdotup baarındı // Korduktu 4). caman bilgizem / Hepinizi oraya buraya koŋuruk (коңурук) Horlama sesi. koşturarak // Eziyet nedir çok iyi “Birazdan kiyin üydögülör koŋuruk öğretirim” (BE. 2010: 69). tarta baştadı, men da ölgöndöy korcoŋdoo (коржоңдоо) mast. uktaptırmın / Biraz sonra evdekiler korcoŋdo-. horlamaya başladı, ben de ölü gibi korcoŋdot- (коржоңдот-) ett. uyumuşum” (Puşkin, CAT. 2013, 8: korcoŋdo-. 159). korcoŋotuu (коржоңдотуу) mast. koodura- (коодура-) Sertleşmek, korcoŋdot-. katılaşmak. korcoy- (коржой-) 1. Uzun ve kemikli koodurat- (коодурат-) ett. koodura- görünmek. “... eki beti şimilip, öŋü kooduratuu (коодуратуу) mast. kumsarıp, tizeleri korcoyup şorduu koodurat-. bolup olturat / ... yüzü zayıflayıp, kooduroo (коодуроо) mast. koodura- içeriye çekilmiş, rengi sararmış, kopulda- (копулда-) Teleşlanmak, dizlerinin kemikleri çıkmış halde endişelenmek. oturuyor” (TS. 1988: 249). 2. kopuldat- (копулдат-) ett. kopulda- Böbürlenmek, kurulmak. kopuldatuu (копулдатуу) mast. korcoyt- (коржойт-) ett. korcoy- kopuldat-. korcoytuu (коржойтуу) mast. kopuldoo (копулдоо) mast. kopulda-. korcoyt-. kor (кор) Horultu. korcoyuu (коржоюу) mast. korcoy- kor-kor et- (кор-кор эт-) Horuldamak, korçoŋdo- (корчоңдо-) Böbürlenmek, horlamak. üstünlük taslamak. 254

korçoŋdoo (корчоңдоо) mast. korkulda- (коркулда-) bk. kork-kork korçoŋdo-. et-. “Tepşi kötörgön bir kempir korçoŋdot- (корчоңдот-) ett. krıltsogo çıgıp catırkabay korkuldagan korçoŋdo-. çoçkolordu çakırıp turuptur / Elinde korçoŋdotuu (корчоңдотуу) mast. legen taşıyan bir yaşlı kadın dama korçoŋdot-. çıkarak korkmadan homurdayan korçoy- (корчой-) Böbürlenmek, domuzları çağırıyormuş” (Puşkin, CAT. üstünlük taslamak. 2013, 8: 163). korçoyt- (корчойт-) ett. korçoy-. korkuldak (коркулдак) Homurdanan. korçoytuu (корчойтуу) mast. korkuldaş- (коркулдаш-) işt. korçoyt-. korkulda-. korçoyuu (корчоюу) mast. korçoy-. korkuldaşuu (коркулдашуу) mast. kork (корк) Homurtu. korkuldaş-. kork-kork (корк-корк) bk. kork. korkuldat- (коркулдат-) ett. kork-kort et- (корк-корк эт-) 1. korkulda-. Homurdamak, kaba konuşmak, korkuldoo (коркулдоо) mast. anlaşılmaz, sesler çıkarmak. korkulda-. “Adamgerçilikke alın surap koyso, tim korkura- (коркура-) Horlamak, ele doŋuzday kork-kork etet oy! / horuldamak. “Biröö korkuratıp koŋuruk İnsanlık vazifesi diye halini tartıp catat / Biri horuldayarak uyuyor” sorduğumuz zaman domuz gibi (Bektenov, CAT. 2011, 12: 209). homurdanıyor” (Cigitov, CAT. 2011, 4: korkurak (коркурак) Horultu. 163). 2. Domuz homurdamak. korkurat- (коркурат-) ett. korkura-. korkoŋ et- (коркоң эт-) Kabalık korkuratuu (коркуратуу) mast. etmek. korkurat-. korkoŋdo- (коркоңдо-) Kabalık korkuroo (коркуроо) mast. korkura-. etmek. korogoy (корогой) Uzun ve zayıf olan. korkoŋdoo (коркоңдоо) mast. korok et- (корок эт-) Aniden ortaya korkoŋdo-. çıkmak. korkoŋdot- (коркоңдот-) ett. korokto- (корокто-) Birdenbire korkoŋdo-. belirgin şekilde görünmek, ortaya korkoŋdotuu (коркоңдотуу) mast. çıkmak, sallanmak, sivrilmek. “Camgır korkoŋdot-. kılıp, caa tartıp // Cabıldı Kıtay korkoy- (коркой-) Uzun, çıkık koroktop / Yağmur gibi ok yağdırırarak biçimsiz görünmek. “Korkoygon kokosu // Çinliler belirgin bir şekilde yayıldı” öydö-ıldıy cılat / Çıkık gırtlak kemiği (BE. 2010: 470). aşağı yukarı kımıldıyor” (Cusubaliyev, koroktoo (короктоо) mast. korokto-. CAT. 2012, 6: 80). koroktot- (короктот-) ett. korokto-. korkoyt- (коркойт-) ett. korkoy-. koroktotuu (короктотуу) mast. korkoytuu (коркойтуу) mast. koroktot-. korkoyt-. koroŋ et- (корок эт-) bk. korok et-. korkoyuu (коркоюу) mast. korkoy- koroŋdo- (короңдо-) bk. korokto-. koroŋdoo (короңдоо) mast. koroŋdo-. 255

koroŋdot- (короңдот-) ett. koroŋdo-. korsoŋdoo (корсоңдоо) mast. koroŋdotuu (короңдотуу) mast. korsoŋdo-. koroŋdot-. korsoŋdot- (корсоңдот-) ett. koroy- (корой-) Belirgin bir şekilde korsoŋdo-. görünmek, sivrilmek, ortaya çıkmak. korsoŋdotuu (корсоңдотуу) mast. “Bolotton kılgan çokmorun // Koroytup korsoŋdot-. öödö aştagan / Polattan yapmış korsoy- (корсой-) Böbürlenenerek tokmağını // Belirgin şekilde yüksek üstünlük taslamak. “Ar bir koroonun tutarak sap takan” (BE. 2010: 416). dubalın uratkandan kiyin çoŋ işke koroyt- (коройт-) ett. koroy-. caragansıp korsoygon ayıl coŋdoru üy koroytuu (коройтуу) mast. koroyt-. eelerine kıkırıp koyuşat / Her avlunun koroyuu (короюу) mast. koroy-. duvarlarını yıktırdıkan sonra büyük iş kors (корс) 1. Çat, bir şey kırılınca yapmış gibi böbürlenen köy büyükleri çıkan ses. 2. Sert, kaba. “Baldarga ev sahiplerine sesleniyordu” casagan mamilesi ayabay kors / (Şaydullayeva, CAT. 2012, 11: 30). Çocuklara olan davranışları çok sert” korsoyt- (корсойт-) ett. korsoy-. (Karimov, CAT. 2011, 6: 41). korsoytuu (корсойтуу) mast. korsoyt- kors et- (корс эт-) 1. Çat diye kırılmak korsoyuu (корсоюу) mast. korsoy-. “Bolottun uçu kors etip // Baatırdın korsulda- (корсулда-) Kaba belinde sınıp kalganı / Polatın ucu çat konuşmak. “Koluŋdu berip koştoy cür // diye // Bahadırın belinde kırılıverdi” korsuldabay coldoşko / Elini uzatıp, (BE. 2010: 1719). 2. Kaba konuşmak. yanında ol // Kaba davranma yoldaşına” “Sırttın carıgın küygüzüp kors etti. -Bu (Şiükürbekov, CAT. 2012, 8: 174). kim? / Dışarısının ışığını açarak kabaca korsuldak (корулдак) Kaba biri. sordu. Kim O?” (Egen, CAT. 2012, 9: korsuldat- (корсулдат-) ett. korsulda- 62). korsuldatuu (корсулдатуу) mast. kors-kors et- (корс-корс эт-) 1. Kaba korsuldat-. saba konuşmak, davranmak “... kors- korsuldoo (корсулдoo) mast. kors etip korsulday turgan bolso, korsulda-. alardın kaarına kalışat / ... kaba saba kort (корт) Kort. konuşacak olurlarsa onların öfkesiyle kort et- (корт эт-) Çabucak baş edemezler” (Subanbekov, CAT. kırılıvermek. 2013, 7: 21). 2. Gülmek. “Argasızdan kortoŋdo- (кортоңдо-) Kısa, küçük kors-kors küldü / Çaresizlikten kıkır insan hareket etmek. kıkır güldü” (Kazakbayev, CAT. 2011, kortoŋdoo (кортоңдоо) mast. 4: 58). kortoŋdo-. korsoŋdo- (корсоңдо-) Böbürlenerek kortoŋdot- (кортоңдот-) ett. kaba davranmak. “Karaçı uuldarıŋdı // kortoŋdo-. Koluna biylik tiyse // Korsoŋdop öz kortoŋdotuu (кортоңдотуу) mast. eline manap bolgon / Bak oğullarına // kortoŋdot-. Güç değdiği an eline // Kendi halkına kortoŋ-kortoŋ (кортоң-кортоң) kaba davranıp yönetici olan” (Düyşeev, Küçük, kısa insanın hareketi için CAT. 2011, 4: 107). kullanılır. 256

kortoŋ kortoŋ et- (кортоң-кортоң эт- kotolop oşol cerde eken / Kaledeki ) bk. kortoŋdo-. halkın hepsi yığılarak orada kortoy- (кортой-) Kısa olmak. toplanmışlar” (Puşkin, CAT. 2013, 9: kortoyt- (кортойт-) ett. kortoy-. 126). kortoytuu (кортойтуу) mast. kortoyt- kotoloo (котолоо) mast. kotolo-. kortoyuu (кортоюу) mast. kortoy-. kotolot- (котолот-) ett. kotolo-. korulda- (корулда-) 1. Horlamak, kotolotuu (котолотуу) mast. kotolot-. horultu sesi çıkarmak. “Karıgan teke kotura- (котура-) 1. Gürlemek, bırıldayt, koruldayt oygonboy / Yaşlı küvvetli bir biçimde varlığını keçi horluyor uyanmıyor” (Mamanov, göstermek. 2. Kurumuş bir şeyden çıkan CAT. 2012, 8: 27). 2. Kalın, hırıltılı ses ses. çıkarmak.. “Koruldagan coon cagımsız koturat- (котурат-) ett. kotura-. ünü / Hırıltılı kalın hoş olmayan sesi” koturatuu (котуратуу) mast. koturat- (Şaydullayeva, CAT. 2013, 8: 29). koturoo (котуроо) mast. kotura-. koruldan- (корулдан-) dnş. korulda-. koykokto- (койкокто-) Başını dik koruldanuu (корулдануу) mast. tutarak yürümek, cilve yapmak, kendi koruldan-. göstermek, hareketli olmak. koruldat- (корулдат-) ett. korulda-. “Kudalardın ortosun bölüp koykoktop koruldatuu (корулдатуу) mast. koroz öttü / Dünürlerin arasından geçen koruldat-. horoz başını dik tutarak yürüdü” koruldoo (корулдоо) mast. korulda-. (Karayev, CAT. 2011, 4: 138). koşkur- (кошкур-) At ürkerek hırıltılı koykoktoo (койкоктоо) mast. ses çıkarmak, aksırmak. “Attar koykokto-. koşkurup ürküp bizdi közdöy bet aldı / koykoktot- (койкоктот-) ett. Atlar ürkünce hırıltılı ses çıkararak bize koykokto-. doğru koşmaya başlaılar” (İmanalaiyev, koykoktotuu (койкоктотуу) mast. CAT. 2011, 12: 195). koykoktot-. koşkurt- (кошкурт-) ett. koşkur-. koykolokto- (койколокто-) bk. koşkurtuu (кошкуртуу) mast. koykokto-. “Koykoloktop basat kazdar koşkurt-. / Başını dik tutarak yürürler kazlar” koşkuruk (кошкурук) Atın ürktüğü (Rıskulov, CAT. 2012, 9: 4). zaman çıkarttığı hırıltılı ses. “Eptep koykoloktoo (койколоктоо) mast. ubagında cetip alsam eken dep şaşkan koykolokto-. kelin art caktan attın koşkurugu, basıgı koykoloktot- (койколоктот-) ett. ugulganda içinen süyünö da tüştü / Bir koykolokto-. şekilde zamanında varsam iyidi diye koykoloktotuu (койколоктотуу) acele eden gelin, arka taraftan gelen atın mast. koykoloktot-. hırıltılı sesini ve yürüyüşünü duyunca koykoloŋdo- (койколоңдо-) bk. içten içe sevindi” (kadırova, CAT. koykokto-. 2011, 2: 50). koykoloŋdoo (койколоңдоо) mast. koşkuruu (кошкуруу) mast. koşkur-. koykoloŋdo-. kotolo- (котоло-) Yığılmak, koykoloŋdot- (койколоңдот-) ett. toplanmak. “Sepildegi kalktın baarı koykoloŋdo-. 257

koykoloŋdotuu (койколоңдотуу) koyşoloŋdoo (койшолоңдоо) mast. mast. koykoloŋdot-. koyşoloŋdo-. koykoŋdo- (койкоңдо-) bk. koykokto- koyşoloŋdot- (койшолоңдот-) ett. “Cıyırma beşke tolup tolboy tüşürdü // koyşoloŋdo-. kolundagı koykoŋdogon kalamın / Yirmi koyşoloŋdotuu (койсолоңдотуу) beşe girmeden düşürdü // elindeki mast. koyşoloŋdot-. hareketli kalemi” (Rıskul, CAT. 2013, koyşoŋdo- (койшоңдо-) bk. koyşokto- 5: 167). koyşoŋdoo (койшоңдоо) mast. koykoŋdoo (койкоңдоо) mast. koyşoŋdo-. koykoŋdo-. koyşoŋdot- (койшоңдот-) ett. koykoŋdot- (койкоңдот-) ett. koyşoŋdo-. koykoŋdo-. koyşoŋdotuu (койшоңдотуу) mast. koykoŋdotuu (койкоңдотуу) mast. koyşoŋdot-. koykoŋdot-. koytoloŋdo- (койтолоңдо-) bk. koykoy- (койкой-) İnce, zarif, güzel koytoŋdo-. görünmek. “Koykoyo kiyinişip, mektepti koytoloŋdoo (койтолоңдоо) mast. bütüp, tuş-tuşka okuuga ketip catkan koytoloŋdo-. klasstaştarım / Güzel ve zarif giyinerek, koytoloŋdot- (койтолоңдот-) ett. okulu bitirip farklı farklı yerlere koytoloŋdo-. okumaya giden sınıf arkadaşlarım” koytoloŋdotuu (койтолоңдотуу) (Kazakov, CAT. 2011, 10: 39). mast. koytoloŋdot-. koykoyt- (койкойт-) ett. koykoy-. koytoŋdo- (койтоңдо-) Kısa boylu ve koykoytuu (койкойтуу) mast. küçük biri hareket etmek. koykoy-. koytoŋdoo (койтоңдоо) mast. koykoyuu (койкоюу) mast. koykoy- koytoŋdo-. koyşokto- (койшокто-) Kırıtmak. koytoŋdot- (койтондот-) ett. koyşoktoo (койшоктоо) mast. koytoŋdo-. koyşokto-. kotoŋdotuu (койтоңдотуу) mast. koyşoktot- (койшоктот-) ett. koytoŋdot- . koyşokto-. koytoy- (койтой-) Küçük görünmek. koyşoktotuu (койшоктотуу) mast. “... munabu, koytoygon, kupşuŋdagan, koyşoktot-. çukçuŋdagan kuytu abışka enemdi koyşolokto- (койшолокто-) bk. emele koldon cetelep ketçüdöy ... / ... bu koyşokto-. kısa boylu, sinsi sinsi hareket eden koyşoloktoo (койшолоктоо) mast. ikiyüzlü yaşlı adam şimdiden anamı alıp koyşolokto-. gidecek gibi” (Kerimov, CAT. 2012, 5: koyşoloktot- (койшолоктот-) ett. 13). koyşolokto-. koytoyt- (койтойт-) ett. koytoy- koyşoloktotuu (койшолоктотуу) koytoytuu (койтойтуу) mast. koytoyt- mast. koyşoloktot-. koytoyuu (койтоюу) mast. koytoy-. koyşoloŋdo- (койшолоңдо-) bk. kölbögöy (көлбөгөй) Büyük, geniş. koyşokto-. kölböktö- (көлбөктө-) Giysi büyük gelmek, bol, geniş olmak. 258

kölböktöö (көлбөктөө) mast. kölköytüü (көлкөйтүү) mast. kölköyt- kölböktö-. kölköyüü (көлкөйүү) mast. kölköy-. kölböktöt- (көлбөктөт-) ett. kölküldö- (көлкүлдө-) 1.Yumuşamak, kölböktö-. eriyip yumuşak hale gelmek. “Büt kölböktötüü (көлбөктөтүү) mast. aalamdı sel algansıp, kölküldöp barattı kölböktöt-. / Her tarafı sel basmış gibi bıngıl bıngıl kölböŋdö- (көлбөңдө-) bk. kölböktö- gidiyordu” (Aytımbet, CAT: 2011, 9: “Köynögüŋüz ötö ele kölböŋdöp kalat 93). 2. Büyük gelmek, geniş olmak. go balaga / Gömleğiniz çocuğa çok kölküldök (көлкүлдөк) 1. Bıngıl büyük olur sanırım” (Dumbadze, CAT. bıngıl. 2. Büyük, geniş. 2011, 12: 155). kölküldöö (көлкүлдөө) mast. kölböŋdöt- (көлбөңдөт-) ett. kölküldö-. kölböŋdö- kölküldöt- (көлкүлдөт-) ett. kölböŋdötüü (көлбөңдөтүү) mast. kölküldö-. kölböŋdöt- kölküldötüü (көлкүлдөтүү) mast. kölböŋdöö (көлбөңдөө) mast. kölküldöt-. kölböŋdö- kölöktö- (көлөктө-) Büyük ve kölç-kölç (көлч-көлч) Cılk cılk gibi biçimsiz görünmek. ayakkabıya su kaçınca çıkan ses. kölöktöö (көлөктөө) mast. kölöktö-. kölçöŋdö- (көлчөңдө-) Büyük, kölöktöt- (көлөктөт-) ett. kölöktö-. kocaman görünmek. kölöktötüü (көлөктөтүү) mast. kölçöŋdöö (көлчөңдөө) mast. kölöktöt-. kölçöŋdö-. kölöy- (көлөй-) Kocaman, iri kölçöŋdöt- (көлчөңдөт-) ett. gözükmek. kölçöŋdö-. kölöyt- (көлөйт-) ett. kölöy- kölçöŋdötüü (көлчөңдөтүү) mast. kölöytüü (көлөйтүү) mast. kölöyt-. kölçöŋdöt-. kölöyüü (көлөйүү) mast. kölöy-. kölçöy- (көлчөй-) Büyük, kocaman kölpöktö- (көлпөктө-) Geniş, bol görünmek. giysili biri hantalca hareket etmek. kölçöyt- (көлчөйт-) ett. kölçöy-. kölpöktöö (көлпөктөө) mast. kölçöytüü (көлчөйтүү) mast. kölçöyt- kölpöktö- kölçöyüü (көлчөйүү) mast. kölçöy-. kölpöktöt- (көлпөктөт-) ett. kölçüldö- (көлчүлдө-) Sırıl sıklam kölpöktö-. olmak, ıslanmak. kölpöktötüü (көлпөктөтүү) mast. kölçüldöö (көлчүлдөө) mast. kölpöktöt-. kölçüldö-. kölpöŋdö- (көлпөңдө-) bk. kölpöktö-. kölçüldöt- (көлчүлдөт-) ett. kölçüldö- kölpöŋdöö (көлпөңдөө) mast. kölçüldötüü (көлчүлдөтүү) mast. kölpöŋdö-. kölçüldöt-. kölpöŋdöt- (көлпөңдөт-) ett. kölköy- (көлкөй-) 1. Giysi geniş bol kölpöŋdö-. olmak. 2. Hantal insan yada hayvan kölpöŋdötüü (көлпөңдөтүү) mast. hareket etmek. kölpöŋdöt-. kölköyt- (көлкөйт-) ett. kölköy-. 259

költögöy (көлтөгөй) Hantal, kaba, kucu-kucu et- (кужу-кужу эт-) bk. biçimsiz. kuculda-. költök (көлтөк) İşi, davranışları kaba kuculda- (кужулда-) Gürültülü ses ve yavaş olan kimse. çıkarmak, bir çok kişinin aynı anda költöktö- (көлтөктө-) Kaba hareket konuşması, kavga etmesi yada etmek. tartışması. “... baldar kolu menen beri költöktöö (көлтөктөө) mast. költöktö- caktı körsötüp kuculdaşıp turat / ... költöktöt- (көлтөктөт-) ett. költöktö-. çocuklar eli ile bu tarafı göstererek költöktötüü (көлтөктөтүү) mast. hepsi birden konuşuyorlardı” (TK. 1990 költöktöt-. :62). 2. Ötmek. “... terekterde çımçıktar költöŋdö- (көлтөңдө-) bk. költöktö-. başalaman ızı-çuu kötörüp, tüşünüksüz költöŋdöö (көлтөңдөө) mast. tilde “çırk-çırk” kuculdaşat / ... selvi költöŋdö-. ağaçlarının etrafında serçegiller gürültü költöŋdöt- (көлтөңдөт-) ett. kopartarak uçup, anlaşılmaz dilde “cik költöŋdö-. cik” ötüyorlardı” (Cigitov, CAT. 2011, költöŋdötüü (көлтөңдөтүү) mast. 4: 183). költöŋdöt-. kuculdaş- (кужулдаш-) işt. kuculda-. költöy- (көлтөй-) Biçimsiz ve kaba kuculdaşuu (кужулдашуу) mast. gözükmek. “... költöygön bötölkö ... / ... kuculdaş-. biçimsiz şişe ...” (Kazakov, CAT. 2011, kuculdat- (кужулдат-) ett. kuculda-. 11: 49). kuculdatuu (кужулдатуу) mast. költöyt- (көлтөйт-) ett. költöy-. kuculdat-. költöytüü (көлтөйтүү) mast. költöyt-. kuculdoo (кужулдоо) mast. kuculda-. költöyüü (көлтөйүү) mast. költöy-. kucura- (кужура-) Serçegiller ötmek. köyröŋ (көйрөң) Havalı, övünmeyi “Koktudagı düpüygön cangaktar menen seven. baka terekterde çımçıktar ızı-çuu tüşüp köyröŋdön- (көйрөңдөн-) Övünmek, kucurayt / Vadideki kocaman ceviz kendini beğenmek. “... egemendüülüktü ağaçları ile selvi ağaçlarında serçegiller uşul alıp bergensip, köyröŋdöngön gürültü yaparak öterler” (Cigitov, CAT. nemenin nomura da köyröŋ, 31-08-91 2011, 3: 42). emespi, egemendüülüktün künü emespi kucuraş- (кужураш-) işt. kucura- ... / ... eğemenliği kendisi almış gibi kucuraşuu (кужурашуу) mast. övünen şeyin numarası da havalıydı 31- kucuraş- 08-91 idi, eğemenliği aldığımız gün idi” kucurat- (кужурат-) ett. kucura- (Çerik, CAT. 2012, 3: 9). kucuratuu (кужуратуу) mast. köyröŋdönt- (көйрөңдөнт-) ett. kucurat- köyröŋdön-. kucuroo (кужуроо) mast. kucura- köyröŋdöntüü (көйрөңдөнтүү) mast. kucur-kucur (кужур-кужур) Kuş köyröŋdönt-. sesi, ötmek. “Asmandan kün carkın köyröŋdönüü (көйрөңдөнүү) mast. tiyip, oy-toonun caşıl körkün cadıratıp, köyröŋdön-. kuştardın baarın kucur-kucur sayratıp kucu-kucu (кужу-кужу) Bir kaç turganın ele / Gökyüzünde güneş kişinin çıkardığı gürültülü ses. parlayarak etrafın yeşil güzelliğini 260

ortaya çıkarıp, kuşların huzurluca kulcuktoo (кулжуктоо) mast. ötmesini sağlıyordu” (Cigitov, CAT. kulcukta-. 2011, 3: 43). kulcuŋda- (кулжуңда-) Burun kuduŋda- (кудуңда-) Çok sevinmek. kıvırmak. “Kulcuŋdagan kandarın // “Men ımırkay küçüktü kökürögümö kurmandıkka çalıp kel / Burun kıvıran baladay kötörüp, küçüktüü bolgonuma hanlarını // Öldürüp öyle gel” (BE. kuduŋdap süyünüp kelatkanmın / Ben 2010: 350). yeni doğmuş eniği bebek gibi kulcuŋdaş- (кулжуңдаш-) 1. işt. göğüsümde taşıyıp, köpekli olduğum içi kulcuŋda- 2. Kavga etmek, birbirine sevinerek geliyordum” (Cigitov, CAT. girmek, tartışmak. “Kuturup turgan el 2011, 3: 5). okşoyt // Kulcuŋdaşıp körölü / O halk kuduŋdaş- (кудуңдаш-) işt. kuduŋda- kendi kaşındı // Kavgaya girelim kuduŋdaşuu (кудуңдашуу) mast. bakalım” (BE. 2010: 663). kuduŋdaş-. kulcuŋdaşuu (кулжуңдашуу) mast. kuduŋdat- (кудуңдат-) ett. kuduŋda-. kulcuŋdaş- kuduŋdatuu (кудуңдатуу) mast. kulcuŋdat- (кулжуңдат-) ett. kuduŋdat-. kulcuŋda-. kuduŋdoo (кудуңдоо) mast. kuduŋda- kulcuŋdatuu (кулжуңдатуу) mast. kuk (кук) Gak, kuzgun sesi. kulcuŋdat-. kukulda- (кукулда-) “Guk guk”diye kulcuŋdoo (кулжуңдоо) mast. ses çıkarmak. kulcuŋda-. kukuldaş- (кукулдаш-) işt. kukulda-. kulcuŋ-kulcuŋ et- (кулжуң-кулжуң kukuldaşuu (кукулдашуу) mast. эт-) Burun kıvırmak. kukuldaş-. kulcuy- (кулжуй-) Tıknaz, tıkız olmak. kukuldat- (кукулдат-) ett. kukulda-. “Boroonduluktar da anı unçuguşpay kukuldatuu (кукулдатуу) mast. kulcuyup ugup oturuştu / Boroondulular kukuldat-. da onu ses çıkarmadan tıknaz bir şekilde kukuldoo (кукулдоо) mast. kukuldo-. oturarak dillediler” (CA4. 2008: 30). kukulukta- (кукулукта-) bk. kulcuyt- (кулжуйт-) ett. kulcuy-. kukulda-. kulcuytuu (кулжуйтуу) mast. kukuluktat- (кукулуктат-) ett. kulcuyt-. kukulukta-. kulcuyuu (кулжуюу) mast. kulcuy-. kukuluktatuu (кукулуктатуу) mast. kuldura- (кулдура-) Guruldamak. kukuluktat-. “Açkalığı esine tüşüp, kursağı ulam kukuluktoo (кукулуктоо) mast. kuldurayt / Açlığını hatırlatarak karnı kukulukta-. tekrar tekrar gurulduyor” (Kenen. CAT. kulcuguy (кулжугуй) Tıknaz, tıkız. 2012, 9: 71). kulcukta- (кулжукта-) bk. kulcuŋda-. kuldurat- (кулдурат-) ett. kuldura-. kulcuktat- (кулжуктат-) ett. kulduratuu (кулдуратуу) mast. kulcukta- kuldurat-. kulcuktatuu (кулжуктатуу) mast. kuldur-kuldur (кулдур-кулдур) 1. kulcuktat-. Kuruyan nesnelerin çıkarttığı ses. 2. 261

Lıkır lıkır, sıvıların çalkalama veya bir kult et- (култ эт-) Aniden ortaya kaptan akarken çıkarttığı ses. çıkmak, veya kaybolmak. “Aŋgıça taş kulduroo (кулдуроо) mast. kuldura-. bakanın moyunu kult etip kirip ketpespi kuldurt (кулдурт) bk. kuldur-kuldur. / O sırada kaplumbağanın boynu aniden kuldurtta- (кулдуртта-) bk. kuldura-. içeri çekildi” (Beki, CAT. 2011, 12: kuldurttat- (кулдурттат-) ett. 68). kuldurtta-. kultulda- (култулда-) 1. Yerinde kuldurttatuu (кулдурттатуу) mast. duramamak, sürekli hareketli olmak. 2. kuldurttat-. İkiyüzlülük etmek. kuldurttoo (кулдурттоо) mast. kultuldak (култулдак) 1.Kıpır kıpır, kuldurtta-. çok hareketli. 2. İkiyüzlü. kulduy- (кулдуй-) 1.Hareketsiz kultuldat- (култулдат-) ett. kultulda-. kalmak. 2. Kurumak, sertleşmek. kultuldatuu (култулдатуу) mast. kulduyt- (кулдуйт-) ett. kulduy-. kultuldat-. kulduytuu (кулдуйтуу) mast. kultuldoo (култулдоо) mast. kulduyt-. kultulda-. kulduyuu (кулдуюу) mast. kulduy-. kultuŋda- (култуңда-) Sevinmek. “ ... kulk (кулк) Guluk guluk, sıvı bir şeyi katkırıgı taş carıp, özdörüŋcö yutarken çıkan ses. kultuŋdap, özdörünçö maaşır / ... kulk et- (кулк эт-) Guluk diye se kahkaha atarak, mutlu ve rahatlar” çıkmak. “... kulk ettirip cutup alat / (Mambet, CAT. 2011, 12: 28). guluk diye yutar” (Toktomuşev, kultuŋdat- (култуңдат-) ett. CAT.2012, 5: 213). kultuŋda-. kulkulda- (кулкулда-) 1. Guluk guluk kultuŋdatuu (култуңдатуу) mast. diye ses çıkartarak içmek. “... bir kultuŋdat-. mertebe kultuldata cutup, üstünkü kultuŋdoo (култуңдоо) mast. erdine kongon ak köbüktü sürtünö, kultuŋda-. uurtun kımtıdı / ... uzun zaman guluk kultuŋ-kultuŋ et- (култуң-култуң эт- guluk diye yutarak üst dudaklarında ) Sevinçten havalar uçmak. kalmış olan köpükleri silip ağzını kultuy- (култуй-) Ser verip sır kapattı” (Çerik, CAT. 2012, 3: 6). 2. vermemek. “Karıganda bala cıtın Kuğu ses çıkartmak. 3. Açgözlülük isköögö kumar çal neberesin kultuytup etmek. tonuna kımtıy basıp, coldu kata kulkuldak (кулкулдак) Açgözlü, alaksıtat / Yaşlanınca çocuk kokusuna gözü doymaz. hasret kalan yaşlı adam torununu kulkuldat- (кулкулдат-) ett. montunun içine alıp, yol boyunca kulkulda-. oyalıyor” (Mambet, CAT. 2011, 12: kulkuldatuu (кулкулдатуу) mast. 34). kulkuldat-. kultuyt- (култуйт-) ett. kultuy-. kulkuldoo (кулкулдоо) mast. kultuytuu (култуйтуу) mast. kultuyt-. kulkulda-. kultuyuu (култуюу) mast. kultuy-. kult (култ) Hemen, aniden, birdenbire. kumpuŋda- (кумпуңда-) Sevinmek, içten içe mutlu olmak. 262

kumpuŋdat- (кумпуңдат-) ett. gaklayarak, kuzgun gibi gurklayarak” kumpuŋda-. (Subanbekov, CAT. 2013, 7: 13). 2. kumpuŋdatuu (кумпуңдатуу) mast. Sıvı bir şeyi durmadan içmek. “... kumpuŋdat-. stoldun üstündögü bötölkönü ala koyup kumpuŋdoo (кумпуңдоо) mast. oozunan kurkuldatıp içip girdi / ... kumpuŋda-. masanın üstündeki şişeyi alıp ağzına kupşuŋda- (купшуңда-) Sinsi sinsi dikerek içiverdi” (Kenen, CAT. 2012, 9: hareket etmek, kurnazlaşmak, uyanıklık 68). etmek. “... kalgan almaların cakşı kurkuldaş- (куркулдаш-) işt. baaga ötkörüp dagı bir marıp alayın kurkulda-. dep kupşuŋdap kaldı /... kalan elmaları kurkuldaşuu (куркулдашуу) mast. iyi fiyata satıp biraz daha rahatlıyım kurkıldaş-. diye uyanıklık ederek hareket etmeye kurkuldat- (куркулдат-) ett. başladı” (Karim. CAT. 2013, 2: 4). kurkulda-. kupşuŋdat- (купшуңдат-) ett. kurkuldatuu (куркулдатуу) mast. kupşuŋda-. kurkuldat-. kupşuŋdatuu (купшуңдатуу) mast. kurkuldoo (куркулдоо) mast. kupşuŋdat-. kurkulda-. kupşuŋdoo (купшуңдоо) mast. kur-kur (кур-кур) Gurultu. kupşuŋda-. kur-kur et- (кур-кур эт-) Karından kupşuy- (купшуй-) Suratsız ve perişan gurultulu ses çıkarmak. görünmek. kurkura- (куркура-) 1. Haşırdamak, kupşuyt- (купшуйт-) ett. kupşuy-. kalın ve boğuk ses çıkmak. 2. Karga, kupşuytuu (купшуйтуу) mast. saksağan gibi kuşlar kur kur ses kupşuyt-. çıkarmak. 3. Su, gür ses çıkararak kupşuyuu (купшуюу) mast. kupşuy-. akmak, gürlemek. “Kurkurap girgen kurcuy- (куржуй-) Tıknaz görünmek, dayraga, kulunu akkan beege okşop / dik olmak. “... cem aŋdıgan suu Gürleyip taşan deryaya kulun düşen bürküttöy kurcuyp kayıktın sorusunda kısrak gibi” (Mambetaliyev, CAT. oturup kelet / ... yemini gözetleyen 2010,12: 201) kartal gibi dikilerek kayığın kenarınada kurkurak (куркурак) 1. Haşırtı. 2. oturuyordu” (Aytmatov, CAT. 2013, 9: Gürültü. 3. Gurultu. 25) kurkurat- (куркурат-) ett. kurkura-. kurcuyt- (куржуйт-) ett. kurcuy-. kurkuratuu (куркуратуу) mast. kurcuytuu (куржуйтуу) mast. kurkurat-. kurcuyt-. kurkuroo (куркуроо) mast. kurkura-. kurcuyuu (куржуюу) mast. kurcuy-. kurkuy- (куркуй-) Zayıf, ince, uzun kurç (курч) 1. Keskin, çok kesici. 2. görünmek. “Ortorookto moynun sozup Cesur, yiğit, çevik, atik. kurkuygan kurstaşı turgan ... / Ortada kurkulda- (куркулда-) 1. Gurk etmek, boynunu uzatarak zayıf, ince sınıf kuğu, kuzgun gibi kuşlar gurk gurk diye arkadaşı duruyordu” (Çerik, CAT. ses çıkarmak. “kargalarday karkıldaşıp, 2012, 3: 26). kuzgundarday kurkuldaşıp / karga gibi kurkuyt- (куркуйт-) ett. kurkuy-. 263

kurkuytuu (куркуйтуу) mast. kuytuŋ-kuytuŋ et- (куйтуң-куйтуң kurkuyt-. эт-) bk. kuytuŋda-. kurkuyuu (куркуюу) mast. kurkuy-. kuytuŋda- (куйтуңда-) 1. Ufak kurulda- (курулда-) Karından adımlarla hareket etmek. 2. İkiyüzlülük gürültülü ses çıkmak. “Kursak kuruldap etmek. atat, ugulup atabı? / karnım gurluyor, kuytuŋdat- (куйтуңдат-) ett. duyuluyor mu?” (Karıkeev, CAT. 2012, kuytuŋda-. 4: 218). kuytuŋdatuu (куйтуңдатуу) mast. kuruldat- (курулдат-) ett. kurulda-. kuytuŋdat-. kuruldatuu (курулдат-) ett. kuruldat- kuytuŋdoo (куйтуңдоо) mast. kuruldoo (курулдоо) mast. kurulda-. kuytuŋda-. kuudur (куудур) Güldür güldür etmek, kuytuy- (куйтуй-) 1. Küçük ses çıkartan giysilerin sesi. gözükmek. 2. Darılmak, bozulmak. kuudura- (куудура-) Kurumuş şey kuytuyt- (куйтуйт-) ett. kuytuy-. güldür güldür ses çıkartmak. “... eşegine kuytuytuu (куйтуйтуу) mast. kuytuy- kuuduragan terilerin üyö tartıp alıpcoo kuytuyuu (куйтуюу) mast. kuytuy-. ketet da kayra eşeğinin conuna konup kübüŋdö- (күбүңдө-) Fısıldamak, mas kaytat / eşeğine güldür güldür alçak sesle knuşmak. kurumuş derileri yükleyip sağlam gider, kübüŋdöö (күбүңдөө) mast. kübüŋdö- tekrar eşeğinin üstüne binerek sarhoş kübüŋdöt- (күбүңдөт-) ett. kübüŋdö- dönerdi” (Cigitov, CAT. 2011: 3). kübüŋdötüü (күбүңдөтүү) mast. kuudurat- (куудурат-) ett. kuudura-. kübüŋdöt-. kuuduratuu (куудуратуу) mast. kübür (күбүр) Lakırtı, mırıltı. kuudurat-. kübörö- (күбүрө-) Mırıldamak. kuudur-kuudur et- (куудур куудур “Deŋizdi telmire tiktep, biröö menen эт-) Kurumuş şeyin güldür güldür ses süylöşüp catkanday öz aldıça kübüröyt / çıkartmak. Denize gözlerini dikerek, birisiyle kuuduroo (куудуроо) mast. kuudura-. konuşuyormuş gibi kendince kuulda- (куулда-) Gürlemek, gür ve mırıldanır” (Aytmatov, CAT. 2013, 9: kalın ses çıkartmak, esip gürlemek. 17). kuuldat- (куулдат-) ett. kuulda-. kübürön- (күбүрөн-) dnş. kübürö-. kuuldatuu (куулдатуу) mast. “... özünçö kübürönüp çıgıp barattı / ... kuuldat-. kendince mırıldanarak gidiyordu kuuldoo (куулдоо) mast. kuulda-. (Usubaliyev, CAT. 2012, 5: 71). kuytuluŋda- (куйтулуңда-) bk. kübürönt- (күбүрөнт-) ett. kübürönt-. kuytuŋda-. kübüröntüü (күбүрөнтүү) mast. kuytuluŋdat- (куйтулуңдат-) ett. kübürönt-. kuytuluŋda-. kübürönüü (күбүрөнүү) mast. kuytuluŋdatuu (куйтулуңдатуу) kübürön-. mast. kuytuluŋdat-. kübüröö (күбүрөө) mast. kübürö-. kuytuluŋdoo (куйтулуңдоо) mast. kübüröş- (күбүрөшүү) işt. kübürö-. kuytuluŋda-. kübüröşüü (күбүрөшүү) mast. kübüröş-. 264

kübüröt- (кубүрөт-) ett. kübürö-. bilişpey, özdörünçö küdüŋdöp catıştı / kübürötüü (күбүрөтүү) mast. dördünün hangisini seçeceklerini kübüröt-. bilemeyp aralarında anlaşamıyorlardı” kübür-şıbır (күбүр-шыбыр) bk. (Cigitov, CAT. 2011, 4: 182). kübür. “Zalda kübür-şıbır köböyüp küdüŋdöö (күдүңдөө) mast. küdüŋdö- ketti / Salonda aralarında konuşmalar, küdüŋdöt- (күдүңдөт-) ett. küdüŋdö-. sesler çoğaldı” (Rasputin, CAT. 2012, küdüŋdötüü (күдүңдөтүү) mast. 4: 50) küdüŋdöt-. kücüldö- (күжүлдө-) Sohbet kızışmak. küdür (күдүр) Pürüzlü, engebeli. “Amerikanın Konstitusiyasına 200 küdüröŋdö- (күдүрөңдө-) Sevincini, cıldan aştı, demokratiyanın közürlörü neşesini hareketle, sesle belli etmek. bir fermerdin üyündö çogulup, kızara küdüröŋdöö (күдүрөңдөө) mast. bürtüp kücüldöşüp oturup cazıp ketken küdüröŋdö-. boyunça eç kimdin çıpalağı iye elek / küdüröŋdöt- (күдүрөңдөт-) ett. Amarikanın Anayasasının oluşumundan küdüröŋdö-. beri 2000 yılı geçti, ülkenin büyükleri küdüröŋdötüü (күдүрөңдөтүү) mast. bir çiftçinin evinde toplanıp tartışarak küdüröŋdöt-. kızışarak sohbet ede ede yazıp küdüröy- (күдүрөй-) 1. Pürüzlenmek. bıraktıklarıından beri hiç kimsenin 2. Tümsekli, çıkıntılı. parmagı değmedi” (Kasıbekov, CAT. küdüröyt- (күдүрөйт-) ett. küdüröy-. 2012, 4: 197). küdüröytüü (күдүрөйтүү) mast. kücüldöö (күжүлдөө) mast. kücüldö-. küdüröyt-. kücüldöş- (күжүлдөш-) işt. kücüldö-. küdüröyüü (күдүрөйүү) mast. kücüldöşüü (күжүлдөшүү) mast. küdüröy-. kücüldöş-. kükük (күкүк) Guguk kuşu. “... tarmal kücüldöt- (күжүлдөт-) ett. kücüldö-. tokoydun caşılına caşıngan kükük ... /... kücüldötüü (күжүлдөтүү) mast. kıvrım ormanın yeşilliklerinde saklanan kücüldöt-. guguk kuşu” (Cigitov, CAT. 2011, 6: kücüŋdö- (күжүңдө-) Konuşmak, 95). gizlice kimseye duyurmadan konuşmak, küküktö- (күкүктө-) 1. Guguk kuşu dedikodu yapmak. “Kanikuldan kaytıp ötmek. “... sattan çıga kalgan küküktöy kelgende ele kızdarıbız kücüŋdöşö bolup küküktöp turgan ... / saatten çıkan baştaşçu bolçu / Tatilden gelir gelmez gugu kuşu gibi gugukluyordu” kızlarımız aralarında gizlice konuşmaya (Düyşeyev, CAT. 2011, 4: 101). 2. başlarlardı” (Ysubaliyev, CAT. Akarsu çağlamak, coşmak. “Kök irim 2012,10: 9). suu taşatan taşka çamınıp, küküktöyt kücüŋdöö (күжүңдөө) mast. kücüŋdö- tim ele / mavi su taştan taşa zıplayıp kücüröy- (күжүрөй-) bk. küdüröy- çağlayarak akıyor” (Çerik, CAT. 2012, kücüröyüü (күжүрөйүү) mast. 3: 33). kücüröy-. küküktöö (күкүктөө) mast. küküktö- küdüŋdö- (күдүңдөө) 1. Sevinmek. 2. külcüy- (күлжүй-) Büyük görünüşte Belli olmamak, anlaşılmamak. “... olmak. törtöönün kaysınısına toktoloorun külcüyt- (күлжүйт-) ett. külcüy-. 265

külcüytüü (күлжүйтүү) mast. kültüŋdöö (күлтүңдөө) mast. külcüyt-. kültüŋdö-. külcüyüü (күлжүйүү) mast. külcüy-. kültüŋdöt- (күлтуңдөт-) ett. küldür-küldür (күлдүр-күлдүр) kültüŋdö-. Paldır küldür. kültüŋdötüü (күлтүңдөтүү) mast. küldürlö- (күлдүрлө-) bk. küldürö-. kültüŋdöt-. küldürlöö (күлдүрлөө) mast. kültüŋ-kültüŋ et- (күлтүң-күлтүң эт- küldürlö-. ) Büyük ve şişman biri kaba saba küldürö- (күлдүрөө) 1.Gürültü hareket etmek. çıkarmak, paldır-küldür etmek. “... nan kültüy- (күлтүй-) Büyük, kocaman, salgan tuluptu küldörötö aŋtarıp turup biçimsiz görünüşte olmak. “-Emese, bir sındırım nan alıp çıktı / ... ekmek taanışıp alalı,-dedi kültüygön semiz kişi konulan kapı paldır küldür karıştırarak / Öyleyse taanışalım, dedi kocaman bir dilim ekmek alıp dışarıya çıktı şişman adam” (Capiyev, CAT. 2011,7: (Kazakov, CAT. 2011, 10: 32). 2. 36). Gürlemek. kültüyt- (күлтүйт-) ett. kültüy-. küldüröö (күлдүрөө) mast. küldürö-. kültüytüü (күлтүйтүү) mast. kültüyt-. küldüröt- (күлдүрөт-) ett. küldürö-. kültüyüü (күлтүйүү) mast. kültüy-. küldürötüü (күлдүрөтүү) mast. kümpüŋdö- (күмпүңдө-) 1. küldüröt-. Telaşlanmak. 2. Kızarak, küserek küldür-şaldır (күлдүр-шалдыр) hareket etmek. paldır küldür “Şar akkan suu taştardı kümpüŋdöö (күмпүңдөө) mast. omkorup, küldür-şaldır ettirip agızuuda kümpüŋdö- / Akarsu taşları paldır küldür akıtmakta” kümpüŋdöt- (күмпүңдөт-) ett. (İmanaliyev, CAT. 2011, 12: 193). kümpüŋdö- küldürt-küldürt (күлдүрт-күлдүрт) kümpüŋdötüü (күмпүңдөтүү) mast. bk. küldür-küldür. “... dayra kürküröp- kümpüŋdöt- şarkırap, tübünön taştar küldürt-küldürt küŋgür-küŋgür (күңгүр-күңгүр) togolonup, kaşattar suuga küp-küp Güm güm. kulap cattı / ... derya coşa çağlaya küŋgür-küŋgür et- (күңгүр-күңгүр şidettlenince dibindeki taşlar paldır эт-) Güm güm etmek. küldür yuvarlanıp, dere kenarları küŋgürlö- (күңгүрлө-) bk. küŋgürö-. yerinden oynayıp suya düşüyordu” küŋgürlöö (күңгүрлөө) mast. (Cigitov, CAT. 2011, 6: 119). küŋgürlö-. kültüldö- (күлтүлдө-) bk. kültüŋdö-. küŋgürö- (күңгүрө-) 1. Güm güm “Özü da kültüldögön semiz neme bolçu / etmek. 2. Homurdanmak. “Aŋgıça sofer Kendisi şişman biri idi” (Saspyev, CAT ozünçö küŋgürönüp obon sozo baştadı / 2012, 9:182). O sırada şöför homurdayarak şarkı kültüldöö (күлтүлдөө) mast. söylemeye başladı” (Kazakbayev, CAT. kültüldö-.. 2011, 4: 44). kültüŋdö- (күлтүңдө-) Büyük ve küŋgürön- (күңгүрөн-) dnş. küŋgürö- şişman biri kaba saba hareket etmek. küŋgürönüü (күңгүрөнүү) mast. küŋgürön-. 266

küŋgüröö (күңгүрөө) mast. küŋgürö-. küp et- (күп эт-) Pat, küt, patır kütür küŋgüröt- (күңгүрөт-) ett. küŋgürö-. ses çıkarmak. “... cigit conundagı küŋgürötüü (күңгүрөтүү) mast. dorbonu cerge küp ettire taştap koydu / küŋgüröt-. ... yiğit sırtında taşıdığı torbayı yere pat küŋk et- (күңк эт-) Açık diye bıraktı” (Aytımbet, CAT. 2011,9: konuşamamak. “... meni uşunday 88). ıŋgaysız abalda kaltırgan kudamdın küp-küp (күп-күп) 1. Pat, küt, patır naadandıgına taarıngasıp küŋk ettim / kütür. 2. Yüksek sesle konuşma. ... beni uygunsuz duruma sokan küp-küp et- (күп-күп et-) 1. Pat, küt, dünürümün cahilliğine küser gibi açık patır kütür. 2. Yüksek sesle veya konuşamayıp ırıldandım” (Madılbay, gürültülü konuşmak. “... tikçiygen köz CAT. 2011, 2: 92). karaşında, küp-küp etip öküm küŋk-mıŋk et- (күңк-мыңк эт-) Bir söylögönündö çın ele şumduktay aybat- şeyler söylenmek, açık konuşamamak. çür bar ken / ... sert bakışında, yüksek “... uyalgan kişiçe küŋk-mıŋk ettim / sesli konuşmasında gerçekten inanılmaz utanmış gibi açık konuşamadım” heybet varmış” (Cigitov, CAT. 2011, 4: (İsmailova, CAT. 2012, 5: 58). 179). küŋkü-mıŋkı bol- (күңкү-мыңкы küpö-küp (күпө-күп) bk. küpö-küpö. бол-) Anlaşamayıp bir şeyler küpö-küpö (күпө-күпө) 1. konuşmak, tartışmak. “Alar oşentip Tekrarlanan, pat, küt, patır kütür. 2. küŋkü-mıŋkı bolup turuşkanda köçödön Tekrar tekrar yüksek sesle konuşmak. at üstündö ulam bir cagına ırgala oop küpşüy- (күпшүй-) Kalın giysi giyerek keletkan Taştan köründü / Onlar öylece kocaman görünmek. “Üstünön tonun tartışarak durduklarında sokakta atın takır tüşürböy küpşüyüp ... cürö berçü / üstündö bir sağa, bir sola sallana sallana Her zaman üstündeki montunu hiç gelen Taştan gözüktü” (Sarmanbetov, çıkarmadan ... gezerdi” (Cetigen, CAT. CAT. 2013, 5: 16). 2012, 3: 63). küŋkül (күңкүл) Lakırtı, boş söz, laf. küpşüyt- (күпшүйт-) ett. küpşüy-. küŋküldö- (күңкүлдө-) Mırıldamak. küpşüytüü (күпшүйтүү) mast. “Kempirinin küŋküldöp bir nerse küpşüyt-. degenine köŋül da burgan cok / Eşinin küpşüyüü (күпшүйүү) mast. küpşüy- bir şeyler mırıldanmasını dikkate bile küpüldö- (күпүлдө-) 1. Pat pat, patır almadı” (Cetigen, CAT. 2012, 3: 65) patır, küt küt ses çıkmak. “... koroonun küŋküldöö (күңкүлдөө) mast. oozundagı kömürdü içkeri cakka küŋküldö-. küpüldötüp ırgıta baştadı / ... avlunun küŋküldöt- (күңкүлдөт-) ett. girişindeki kömürü içeriye doğru patır küŋküldö- patır atmaya başladı” (Aytımbet, CAT. küŋküldötüü (күңкүлдөт-) ett. 2011, 8: 23). 2. Yüksek sesle gürültülü küŋküldöt- konuşmak. “Köpçülüktün köönü üçün, küp (күп) Pat, küt. “... Başım aylanıp, küpüldötüp aytabız / çoğunluğun kilemdin üstüne küp dey kulap tüştüm / istegiyle yüksek sesle söyleriz” Başım dönerek, kilimin üzerine pat diye (Madılbay, CAT. 2011, 3: 164) düştüm” (Mamanov, CAT. 2012, 8: 33). küpüldöö (күпүлдөө) mast. küpüldö-. 267

küpüldöt- (күпүлдөт-) ett. küpüldö-. dubalda, çatırda kürküldögön, kubalaşa küpüldötüü (күпүлдөтүү) mast. kuuşkan kögüçköndör / ... yerde, küpüldöt-. duvarda, çatıda öten, birbirini kovalayan küpüŋdö- (күпүңдө-) Teleşa kapılmak, güvercinler” (Rıskul, CAT. 2012, 3: teleşlanmak. 138). küpüŋdöö (күпүңдөө) mast. kürküldöö (күркүлдөө) mast. küpüŋdö-. kürküldö-. küpüŋdöt- (күпүңдөт-) ett. küpüŋdö-. kürküldöt- (күркүлдөт-) ett. küpüy- (күпүй-) Kalın giysi giyerek kürküldö-. kocaman görünmek. “Küpüyüp oturup kürküldötüü (күркүлдөтүү) mast. alıp oozuna kelgendi ottoy beret / kürküldöt-. Kocaman bir şekilde oturur, ağzına kürkürö- (күркүрө-) 1. Gürlemek, gür geleni söyler” (Cusubaliyev, CAT. ses çıkarmak. “Ünü kürküröp coon / 2011,7: 5). sesi gürdür” (İmanaliyev, CAT. 2011, küpüyt- (күпүйт-) ett. küpüy-. 12: 191). 2. Esip gürlemek. “Kün küpüytüü (күпүйтүү) mast. küpüyt-. kürkürögönün köp ele körgöm birok küpüyüü (күпүйүү) mast. küpüy-. mınday tatırap üröydü uçurup, cerdi kür (күр) Topluca bir şeyler düşerken solkuldatkanın körgön emesmin / Gök çıkan ses. gürlemesini çok gördüm ama bu kadar kürcüŋdö- (күржүңдө-) Kocaman, iri korkutan, yeri yerinden oynatanı hiç biri hareket etmek. görmemiştim” (Kazakov, CAT. 2011, kürcüŋdöö (күржүңдөө) mast. 11: 50). 3. Büyümek, ünü çıkmak. kürcüŋdö-. Persiya al mezgilde ayabaganday zor, kürcüŋdöt- (күржүңдөт-) ett. küçtüü imperiya bolup düynönü kürcüŋdö-. kürkürötüp başkarıp kirgen / Persiya o kürcüŋdötüü (күржүңдөтүү) mast. zamanlarda çok güçlü hanedanlığı kürcüŋdöt-. kurarak, büyüyerek dünyayı yönetmeye kürcüŋ-kürcüŋ et- (күржүң-күржүң başlamıştı” (Toktomuşev, CAT. 2012, эт-) Kocaman, iri biri hareket etmek. 10: 216). 4. Motorlu taşıtlar çalışmak. kürcüy- (күржүй-) Kocaman, iri “Kürkürögön tankalar, kuralçan görünmek. “Kürcüygön söök-saaktuu askerler / Gürleyen tanklar, silahlı beytaanış eköö tüşüp, Koco aksakaldın askerler” (Mamanov, CAT. 2012, 10: üyün suraştı / İri yapılı tanıdık olmayan 87). 5. Bereketli olmak. “... kürkürögön iki adam inerek Koco dedenin evini küz kirip keldi / Beeketli sonbahar sordular” (İsmailova, CAT. 2012, 5: geldi” (Medaliyev, CAT. 213, 8: 44). 50). kürkürök (күркүрөк) Gürleme. kürcüyt- (күржүйт-) ett. kürcüy-. kürkürön- (күркүрөн-) dnş. kürcüytüü (күржүйтүү) mast. kürkürön-. kürcüyt-. kürkürönüü (күркүрөнүү) mast. kürcüyüü (күржүйүү) mast. kürcüy-. kürkürön-. kürküldö- (күркүлдө-) 1. Gürlemek. kürküröö (күркүрөө) mast. kürkürö-. 2. Taşıt, alet vb. gürültülü ses çıkarmak. kürküröt- (күркүрөт-) ett. kürkürö-. 3. Güvercinler ötmek. “... cerde, 268

kürkürötüü (күркүрөтүү) mast. kürs (күрс) 1. Tak, pat. “... Abdimitaldı kürküröt-. bet talaştıra kürs bir muştap ciberdi / ... kürp (күрп) Gurk. Abdimital’in yüzüne doğru pat diye kürp-kürp (күрп-күрп) Kaptaki vuruverdi” (Mamanov, CAT. 2012, 8: sıvıların çalkalndığı, dövüldüğü zaman 23). 2. Öksürürken çıkan ses. çıkan ses. kürs et- (күрс эт-) 1. Öfkeyle kaba kürpöŋdö- (күрпөңдө-) Şişman biri konuşmak. 2. Öksürmek. 3. Tak, pat, hareket etmek veya şişman gibi hareket küt ses çıkarmak. etmek. kürs-kürs (күрс-күрс) Pat pat. “Ögüz kürpöŋdöö (күрпөңдөө) mast. terisi kaptalgan dobuldu kürs-kürs kürpöŋdö-. kagıp ... / Öküz derisiyle işlenmiş kürpöŋdöt- (күрпөңдөт-) ett. davula pat pat vurup ...” (Saspayev, kürpöŋdö-. CAT. 2012, 6: 53) 2. Arka arkaya kürpöŋdötüü (күрпөңдөтүү) mast. öksürmek. “Ayalı kürs kürs cötölöt / Eşi kürpöŋdöt-. arka arkaya öksürüyordu” (Capiyev, kürpöŋ-kürpöŋ (күрпөң-күрпөң) CAT. 2011, 7: 26). Semiz hayvan hareketini bildiren söz. kürs-tars (күрс-тарс) Patırtı. “Körpöŋ-kürpöŋ cügürtüp // Külügün “Kandaydır alıs caktan küŋürt, kündö terdetken / Ağır ağır kosturup // düŋgürögön korkunuçtuu dabış ugulup, Hızlı atını her gün terleten” (Akıyev, köp uzabay ukmuştuuday uu-duuga CAT. 2012, 5: 105). cana kürs-tarska aylandı / Uzaklardan kürpöŋ-kürpöŋ et- (күрпөң-күрпөң net olmayan güm güm ses duyulup, çok эт-) bk. kürpöŋdö-. geçmeden gürültü ve patırtıya döndü” kürpüldö- (күрпүлдө-) Gürlemek. (London, CAT. 2013, 11: 121). “Üstü cagın tık kıya, astı cagın kürsüldö- (күрсүлдө-) bk. kürs et-. kürpüldöp akkan darıya, kökkö karasaŋ “Kuluŋdun barkın bilbeyt ekensin, da , cerge karasaŋ da başıŋ aylanat / kürsüldöp kuldarıŋdı tildeyt ekensin / Üst tarafın dimdik kaya, alt tarafın Hizmetçilerinin kıymetini gürleyen derya, göğe baksan da yere bilmiyormuşşun, kaba dille onlara baksan da başın döner” (Sabir, CAT. kızıyormuşşun” (Togolok Moldo. CAT. 2012, 11: 67). 2013, 10: 23). kürpüldöö (күрпүлдөө) mast. kürsüldöö (күрсүлдөө) mast. kürpüldö-. kürsüldö-. kürpüldöt- (күрпүлдөт-) ett. kürsüldöt- (күрсүлдөт-) ett. kürpüldö-. kürsüldö-. kürpüldötüü (күрпүлдөтүү) mast. kürsüldötüü (күрсүлдөтүү) mast. kürpüldöt-. kürsüldöt-. kürp-şarp (күрп-шарп) Dalga sahile kürsüy- (күрсүй-) Kocaman veya vurunca çıkan ses. “... suu şişman olmak. “Dagı cumuştu köp şarkıraganday, tolkun kürp-şarp casasaŋ, köp kıymıldasan burcuyup, etkendey ... / ... su çağlayıp, dalgalar nakta Kocomkul baatırdakınday sahile vurur gibi” (İmanaliyev, CAT. kürsüyüp çıgasın boz corgo araŋ 2011, 12: 189). kötörgön / Daha çok çalışırsan, çok 269

hareket edersen boz yorganın taşımakta yaparak sohbete başladılar” (Mamanov, zorlandığı Kocomkul pehlihan gibi CAT. 2012, 8: 21). kocaman olursun” (Kazakbayev, CAT. kürüldö- (күрүлдө-) 1. Takır takır ses 2011, 4: 50). çıkarmak. 2. Gürlemek. “Acının kürsüyt- (күрсүйт-) ett. kürsüy-. koŋuruk tartkanı maşinanın kürsüytüü (күрсүйтүү) mast. kürüldögönün da basıp ketet / Hacının kürsüyt-. horlaması arabanın gürlemesinden daha kürsüyüü (күрсүйүү) mast. kürsüy-. sesli” (Sabir. CAT. 2012, 11: 59). kürt-kürt (күрт-күрт) 1. Takır takır. kürüldöö (күрүлдөө) mast. kürüldö-. 2. Hart hurt. “Sak kulağı bışkırıngan, kürüldöt- (күрүлдөт-) ett. kürüldö-. küşüldögön, kürt kürt çaynagan kürüldötüü (күрүлдөтүү) mast. tabıştardı taasın eşitti ... / Olup bitenleri kürüldöt-. hemen duyan kulağı aksıran, nefes alıp küş-bış (күш-быш) Ağır alınıp verilen veren, hart hurt çiğneyen sesleri net bir nefes. şekilde duyuyordu” (Cigitov, CAT. küş-pış (күш-пыш) bk. küş-bış 2011, 6: 99). 3. Öksürmek. “Tokoydo küş-küş (күш-күш) 1. Çuf çuf. 2. Ağır suuk tiygenbi ce başka keselge alınıp verilen nefes. aldırgnbı, kürt-kürt cötkürüşöt / küşüldö- (күшүлдө-) 1. Ağır ağır nefes Ormanda üşüttüler mi yoksa başka bir almak. “Hadji-Murat üç yüz kadamça hastalıkları var, durmadan uzap, ança-mınça küşüldöp entikken öksürüyorlar” (Tursunov, CAT. 2012, atın toktotup, aylanaga kulak türdü / 4: 6). Hadji Murat üç yüz metre uzayınca kürtkü (күрткү) Kar yığını. “Col başçı nefes nefese kalan atını durdurarak buka topton bir ukuruk aldıda barattı, etrafa bakındı” (Tolstoy, CAT. 2012, al ciregen kürtküdön tereŋ iz kalıp barat 11: 101). / Önder boğa sürüden önde gidiyordu, o küşüldöp-bışılda- (күшүлдөп- kar yığınını iterek ilerledikçe derin iz бышылда-) Agır nefes alıp vermek. kalıyordu” (Abdiyeva, CAT. 2011, 3: “... oynop atışkan baldardan üçöö 133). terdep-kurgap, murundarı derdeyip, kürtüldö- (күртүлдө-) 1. Tak, pat, küt, küşldöp-bışıldap maga çurkap klişti / ... güm gibi sesler çıkartmak. 2. Takır takır oynamakta olan çocukların içinden üç öksürmek. tanesi terleye terleye burunlarını kürtüldöö (күртүлдөө) mast. kabartıp ağır nefes alıp vererek bana kürtüldö-. doğru koşarak geldiler” (Caliyev, CAT. kürtüldöt- (күртүлдөт-) ett. 2013, 7: 122). kürtüldö-. küşüldöp-kışılda- (күшүлдөп- kürtüldötüü (күртүлдөтүү) mast. кышылда-) bk. küşüldöp-bışılda- kürtüldöt-. kütür (күтүр) Küt. kürü-küü (күрү-күү) Gürültü. “Carım kütürö- (күтүрө-) 1. Küt küt diye ses saat ötpöy meymandar kürü-küü, baka- çıkarmak. “Kürögün alıp kütürötüp şakaga tüşüp kalıştı / Yarım saat cerdi kazıp kiret / Küreğini elne alıp küt geçmeden misafirler neşe dolu gürültü küt ses çıkartarak yeri kazmaya başladı” (Ezop, CAT. 2011, 7: 70). 2. Toplu 270

halde gürültüyle hareket etmek. küypölöktönüü (күйпөлөктөнүү) “Köçödö el kötüröyt / sokakta insan mast. köypölöktön-. kalabalığı gürültü yapmakta” küypölöktöt- (күйпөлөктөт-) ett. (Zeynalov, CAT. 2012, 4: 132). küypölöktö-. kütüröö (күтүрөө) mast. kütürö-. küypölöktötüü (күйпөлөктөтүү) kütüröt- (күтүрөт-) ett. kütürö-. mast. küypölöktöt-. kütürötüü (күтүрөтүү) mast. kütüröt- küypölöŋdö- (күйпөлөңдө-) bk. küüldö- (күүлдө-) 1. Gürlemek, küypölöktö- “Anın canıda çoŋ enesinin gürültü çıkarmak. “Koktudan motordun küypölöŋdöp cürgönü ugulup atat / küüldögü uguldu / Vadi taraftan Nenesinin telaşa kapılarak onun yanında motorun gürleyen sesi geliyordu” olduğu duyuluyordu” (Magauin, CAT. (Osmanaliyev, CAT. 2013, 9: 191). 2. 2011, 3: 127). Uğuldamak. küypölöŋdöö (күйпөлөндөө) mast. küüldöö (күүлдөө) mast. küüldö-. küypölöŋdö-. küüldöt- (күүлдөт-) ett. küüldö-. küypölöŋdöt- (күйпөлөңдөт-) ett. küüldötüü (күүлдөтүү) mast. küypölöŋdö-. küüldöt-. küypölöŋdötüü (күйпөлөңдөтүү) küykölök (күйкөлөк) Telaşlı, tez mast. küypölöŋdö-. canlı, aceleci. küypöŋdö- (күйпөңдөө) bk. küykölöktö- (күйкөлөктө-) küypölöktö-. Teleşlanmak, acele etmek. küypöŋdöö (күйпөңдөө) mast. küykölöktöö (күйкөлөктөө) mast. küypöŋdö- küykölöktö-. küypöŋdöt- (күйпөңдөт-) ett. küykölöktöt- (күйкөлөктөт-) ett. küypöŋdö-. küykölöktö-. küypöŋdötüü (куйпөңдөтүү) mast. küykölöktötüü (күйкөлөктөтүү) küypöŋdöt-. mast. küykölöktöt- . küypöy- (күйпөй-) Morali bozuk ve küypöktö- (күйпөктө-) bk. yorgun halde olmak. küypölöktö-. küypöyt- (күйпөйт-) ett. küypöy-. küypöktöö (күйпөктөө) mast. küypöytüü (күйпөйтүү) mast. küypöktö-. küypöyt-. küypöktöt- (күйпөктөт-) ett. küypöyüü (күйпөйтүү) mast. küpöy- küypöktöt-. küypüŋdö- (күйрүңдө-) bk. küypöktötüü (күйпөктөтүү) mast. küypöŋdö-. küypöktöt-. küypüŋdöö (күйпүңдөө) mast. küypölöktö- (күйпөлөктө-) küypüŋdö-. Telaşlanmak, telaşa kapılmak. küypüy- (күйпүй-) bk. küypöy-. “Küypölöktöp bayagı şırdak casaganın küypüyüü (күйпүйүү) mast. küypüy-. ulanta berdi / Telaşla keçe halısını küypüyt- (күйпүйт-) ett. küypüy-. yapmaya devam etti” (Kadırova, CAT. küypüytüü (күйпүйтүү) mast. 2011, 2: 39). küypüyt-. küypölöktön- (күйпөлөктөн-) dnş. köypölöktö-. L 271

lakılda- (лакылда-) 1.Hızlı çarpmak. lekilde- (лекилде-) Aceleyle yürümek, “Camandıktı tuya, cürögü lakılday ketti patırdamak. / Kötü seyi hissederek kalbi hızlıca attı” lekildet- (лекилдет-) ett. lekilde-. (Aytımbet, CAT. 2011, 9: 85). 2. lekildetüü (лекилдетүү) mast. Kendinden emin bir şekilde yüksek lekildet-. sesle konuşmak. “... lakıldap cürgön lekildöö (лекилдөө) mast. lekilde-. akındarıbız bar / ... kendinden emin lep et- (леп эт-) Dalgalanmak, esmek. aşıklarımız vardır” (Sıdıkbekov, CAT. “ lep etken cel cok eken / ufacık esen yel 2011, 4: 297). yokmuş” (Cigitov, CAT. 2012, 3: 15). lakıldak (лакылдак) Kendinden emin lepilde- (лепилде-) 1. Hızlı, atik, bir şekilde yükses sesle konuşan kimse. çevikçe, süratlice hareket etmek. lakıldat- (лакылдат-) ett. lakılda-. “Şaardın meltiregen asfalt köçösündö lakıldatuu (лакылдатуу) mast. lepildep sızıp baratkan taksi ... / Şehsin lakıldat-. dümdüz asfalt sokaklarında süratlice lakıldoo (лакылдоо) mast. lakılda-. giden taksi ...” (Zarlıkova, CAT. 2011, lakıy- (лакый-) Uzun boylu, sağlam, 12: 56). 2. Hafifçe esmek. kocaman ve güçlü olmak. “Mınabu lepildet- (лепилдет-) ett. lepilde-. lakıygan cindi tısup aldı bizdi / İşte bu lepildetüü (лепилдетүү) mast. kocaman deli bizi karşıladı” lepildet-. (Cusubaliyev, CAT. 2012, 6: 83). lepildöö (лепилдөө) mast. lepilde-. lakıyt- (лакыйт-) ett. lakıy-. lık (лык) 1. Ağzına kadar dolu olmak. lakıytuu (лакыйтуу) mast. lakıyt-. 2. Şıp. lakıyuu (лакыйюу) mast. lakıy-. lıkılda- (лыкылда-) Dolu olmak, lam (лам) Gık. dolup taşmak. lam debe- (лам дебе-) Gıkını lıkıldat- (лыкылдат-) ett. lıkılda-. çıkarmamak. lıkıldatuu (лыкылдатуу) mast. lapılda- (лапылда-) 1. Alevlenmek, lıkıldat-. alev almak. “... lapıldagan ısık peçke / lıkıldoo (лыкылдоо) mast. lıkılda-. ... alev alev yanan sıcak soba” lıkıy- (лыкый-) Tıka basa doymak. (Mamanov, CAT. 2012, 8: 6). 2. Lapa “Ookatka lıkıya toyup, çarıktar lapa kar yağmak. “... lapıldap caagan kurgagança ... uykuga girişti / Yemeğe kar anın saparına coltoo boldu / ... lapa tıka basa doyduktan sonra ayakkabıları lapa yağan kar onun yolculuğuna engel kuruyuncaya kadar ... uyumaya yattılar” oldu” (Bahti, 2012, 3: 151). 3. Aceleyle (London, CAT. 2013, 11: 121). şapırdatarak yemek. lıkıyt- (лыкыйт) ett. lıkıy-. lapıldat- (лапылдат-) ett. lapılda-. lıkıytuu (лыкыйтуу) mast. lıkıyt-. lapıldatuu (лапылдатуу) mast. lıkıyuu (лыкыюу) mast. lıkıy-. lapıldat-. lıp (лып) Çabuk, hemen, tez. lapıldoo (лапылдоо) mast. lapılda-. lıpılda- (лыпылда-) Hızlı yürümek. lap-lap et- (лап-лап эт-) Lapa lapa çabuk olmak. “Açpozcu kelin ordunan yağmak. turup, lıpılday basıp Colooçuga cönödü lek-lek et- (лек-лек эт-) Aceleyle / Aşçı gelin yerinden kalkarak hızlıca yürümek. 272

Colooçu’ya doğru yürüdü” lokuytuu (локуйтуу) mast. lokuyt-. (Kazakbayev, CAT. 2011, 4: 55). lokuyuu (локуюу) mast. lokuy-. lıpıldat- (лыпылдат-) ett. lıpılda- löküldö- (лөкүлдө-) Şişman, iri biri lıpıldatuu (лыпылдатуу) mast. hareketleri. “Munuŋ caman eken, -deyt lıpıldat-. semiz koşunası löküldöp gülüp / Bu lıpıldoo (лыпылдоо) mast. lıpılda-. kötüymüş, dedi sişman komşusu likilde- (ликилде-) bk. lekilde-. gülerek” (Capiyev, CAT. 2011, 7: 28). likildet- (ликилдет-) ett. likilde-. löküldöö (лөкүлдөө) mast. löküldö-. likildetüü (ликилдетүү) mast. löküldöt- (лөкүлдөт-) ett. löküldö-. likildet-. löküldötüü (лөкүлдөтүү) mast. likildöö (ликилдөө) mast. likilde-. löküldöt-. lokşu- (локшу-) Midesi bulanmak. löküy- (лөкүй-) Kocaman olmak. “Bir lokşut- (локшут-) ett. lokşu-. ookumda löküygön biröösü kirip, şak- lokşutuu (локшутуу) mast. lokşut-. şuk urup ciberçüdöy atırıldı / Bir anda lokşuu (локшуу) mast. lokşu-. kocaman biri içeri girip, dövecekmiş loklokto- (локлокто-) Büyük yapılı gibi atıldı” (İsmailova, CAT. 2012, 5: canlı kaba bir şekilde zıplaya zıplaya 51). yürümek veya koşmak. “... düpürötö löküyt- (лөкүйт-) ett. löküy- cılkı aydap, lokloktoto töö aydap ... /... löküytüü (лөкүйтүү) mast. löküyt- gürültüyle at sürüp koşturarak deve löküyüü (лөкүйүү) mast. löküy- sürüp ...” (Tursunov, CAT. 2012,4: 18). luk (лук) Zonk. lokloklot- (локлоктот-) ett. loklokto-. luk-luk (лук-лук) zonk zonk, kesik lokloktotuu (локлоктотуу) mast. kesik ağrımak, zonklamak. “Kulagı lokloktot-. katuu çuuldap, içinde birdeme luk-luk lokloktoo (локлоктоо) mast. loklokto- oorugansıp ketti / Kulağı çınlayıp, lokulda- (локулда-) 1. Ağrımak. 2. içindeki birşeyi zonk zonk ağrıyormuş Hızlı çarpmak. 2. Yüksek sesle gibi hissedildi” (Cigitov, CAT. 2011, 6: konuşamak. 3. Yapılı biri hızlı hareket 92). etmek. “... lokuldap arı-beri çurkadı / ... lukulda- (лукулда-) Zonklamak. hızlıca oraya-buraya koşuyordu” “Denem da kızıp, başıp lukuldap oorup (Cigitov, CAT. 2011, 6: 110). çıktı / Ateşim çıkıp başım zonklayıp lokuldat- (локулдат-) ett. lokulda-. ağrımaya başladı” (Pasaŋova, CAT. lokuldatuu (локулдат-) ett. lokuldat-. 2013, 4: 21). lokuldoo (локулдоо) mast. lokulda-. lukuldat- (лукулдат-) ett. lukulda-. lokuy- (локуй-) Heybetli görünmek. lukuldatuu (лукулдатуу) mast. “Kökürögü aldıga teep çıgıp, moyun lukuldat-. coonoyup, tula boyu lokuyup, narı lukuldoo (лукулдоо) mast. lukulda-. kabellteŋ, harı aybatuu kebete-keşpir lüpüldö- (лүпүлдө-) Kalbi çarpmak. aldı / Göğüsü öne doğru çıkıp, boynu lüpüldöö (лүпүлдөө) mast. lüpüldö-. kalınlaşıp, vücudu heybetli bir yapıya lüpüldöt- (лүпулдөт-) ett. lüpüldö-. dönüşerek endamlı surat aldı” (Cigitov, lüpüldötüü (лүпүлдөтүү) mast. CAT. 2011, 3: 10). lüpüldöt-. lokuyt- (локуйт-) ett. lokuy-. 273

vücudu eriyip, hamur gibi kabarırmış” M (Batırkulov, CAT. 2011, 10: 185). maa (маа) Me, koyun, keçi vb. mamırat- (мамырат-) ett. mamıra-. çıkardığı ses. mamıratuu (мамыратуу) mast. maara- (маара-) Melemek. “Kulundar mamırat-. kişenep, kozu-ulaktar maarayt / mamıroo (мамыроо) mast. mamıra-. Kulunlar kişneyip, kuzu oğlaklar meler” mamır-cumur (мамыр-жумур) (İmanaliyev, CAT. 201 12: 185). Rahat, kolaylıkla. maarak (маарак) Sürekli meleyen. mampaŋda- (мампаңда-) Paytak maaraş- (маараш-) işt. maara-. paytak yürümek. maaraşuu (маарашуу) mast. maaraş-. mampaŋdat- (мампаңдат-) ett. maarat- (маарат-) ett. maara-. mampaŋda-. maaratuu (мааратуу) mast. maarat-. mamapaŋdatuu (мампаңдатуу) mast. maaroo (маароо) mast. maara-. mamapaŋdat-. madıra baş (мадыра баш) Çocuk, toy, mampaŋdoo (мампаңдоо) mast. deneyimsiz, genç. “Tıldagı cumuş çal- mampaŋda-. kempirge, ayaldarga, madıra baş bizge mampay- (мампай-) Sakin ve huzurlu okşogon baldarga kaldı / Cephe olmak. “ ... mampayıp eçteme ardındaki bütün işler yaşlılara, kadınlara ukpaganday, een talaa erme çölde özü ve biz gibi toy çocuklara kaldı” ele calgız baratkansıgan atam ... / ... hiç (Sıdıgaliyev, CAT. 2011, 7: 50). bir şey duymuyormuş gibi sakin, ıssız madıray- (мадырай-) Saçsız insan dik yerde tek başına yürüyormuş gibi sessiz dik bakmak. kalan babam ...” (Kerimov, CAT. 2012, madırayt- (мадырайт-) ett. madıray- 5: 9). madıraytuu (мадырайтуу) mast. mampayt- (мампайт-) ett. mampay-. madırayt-. mampaytuu (мампайтуу) mast. madırayuu (мадырайуу) mast. mampayt-. madıray-. mampayuu (мампаюу) mast. magdıra- (магдыра-) Gevşemek, mampay-. rahatlamak. “Imırkay naristenin eneni mantaŋda- (мантаңда-) Hantalca magdıratıp cırgatkan cagımduu cıtı / hareket etmek. “Al keçee ele bebeğin annesini rahatlatıp mutlu eden mantaŋdagan küçük emes bele / O daha hoş kokusu” (Acıkanova, CAT. 2012, 6: dün hantalca hareket eden küçük bir 8). enik değil miydi” (Cigitov, CAT. 2011, magdırat- (магдырат-) ett. magdıra-. 6: 117). magdıratuu (магдыратуу) mast. mantaŋdat- (мантаңдат-) ett. magdırat-. mantaŋda-. magdıroo (магдыроо) mast. magdıra- mantaŋdatuu (мантаңдатуу) mast. mamıra- (мамыра-) Rahatlamak, mantaŋdat-. huzura kavuşmak. “Maktasaŋ mantaŋdoo (мантаңдоо) mast. maaşırkap mamırap, terisi keŋip, mantaŋda-. bütkön boyu cibip, kamırday köböt eken mantay- (мантай-) Bodur ve tıknaz / Övünce rahatlayıp, büyüyüp, bütün görünmek. 274

mantayt- (мантайт-) ett. mantay-. maymaŋdat- (маймаңдат-) ett. mantaytuu (мантайтуу) mast.. maymaŋda-. mantayt- maymaŋdatuu (маймаңдатуу) mast. mantayuu (мантаюу) mast. mantay-. maymaŋdat-. maŋıray- (маңырай-) Şaşkınca maymaŋdoo (маймаңдоо) mast. bakmak. “... çal eç nerseni tüşünböy maymaŋda-. aŋırayıp karap kaldı / ... yaşlı adam hiç maymaŋ-maymaŋ (маймаң-маймаң) bir eyi anlamayarak ağzı açık 1. Paytak paytak. 2. Çiğneme durumu. bakakaldı” (Kazakov, CAT. 2011, 10: maypak (майпак) Paytak, çarpık 31). bacaklı. maŋırayt- (маңырайт-) ett. maŋıray-. maypalaŋda- (майпалаңда-) bk. maŋıraytuu (маңырайтуу) mast. maypaŋda-. maŋırayt-. maypalaŋdat- (мацпалаңдат-) ett. maŋırayuu (маңыраюу) mast. maypalaŋda-. maŋıray-. maypalaŋdatuu (майпалаңдатуу) maŋkay- (маңкай-) 1. Endamlı, mast. maypalaŋdat-. kocaman görünmek. “... tolgon ay maypalaŋdoo (майпалаңдоо) mast. maŋkayıp, ala buluttu aralay, ak bulasın maypalaŋda-. üzüp-üzüp, asmandan kayıp baratat / ... maypaŋda- (майпаңда-) Paytak kocaman dolun ay bulutların arasından paytak hareket etmek. “... atası uulun geçerek beyaz pamukları kopara kopara conuna mingizip, ayuça tört ayaktap gökyüzünde kayarak uzaklaşmakta” maypaŋdap basıp cürüptür / ... babası (Apılov, CAT. 2012, 9: 35). 2. Burnu oğlunu sırtına midirerek ayı gibi dört havada olmak. “... özünün başkalardan ayakla paytak paytak yürüyormuş” eptüü ekenine tımızın kubanıp, (Seyatliyev, 2012, 3: 115). maŋkayıp basışat / ... kendisinin maypaŋdat- (майпаңдат-) ett. başkalarından becerikli olmasına içten maypaŋda-. içe sevinerek, burnu havada bir şekilde maypaŋdatuu (майпаңдатуу) mast. yüyüyorlar.” (Saspayev, CAT. 2012, 9: maypaŋdat-. 171). maypaŋdoo (майпаңдоо) mast. maŋkayt- (маңкайт-) ett. maŋkay-. maypaŋda-. maŋkaytuu (манкайтуу) mast. maypay- (майпай-) Sallanarak yavaş maŋkayt-. hareket etmek. maŋkayuu (маңкаюу) mast. maŋkay- maypayt- (майпайт-) ett. maypay-. matıray- (матырай-) Güzel ve hoş maypaytuu (майпайтуу) mast. gözükmek. maypayt-. matırayt- (матырайт-) ett. matıray-. maypayuu (майпаюу) mast. maypay-. matıraytuu (матырайтуу) mast. mayrık (майрык) Çarpık, yamuk, matırayt-. eğik. “bir közü kör, mayrık kempir ... / matırayuu (матыраюу) mast. bir közü kör, bir ayagı eğri yaşlı kadın matıray-. ...” (Rayev, CAT. 2013, 2: 62). maymaŋda- (маймаңда-) Çiğnemek, mayrıŋ (майрың) bk. Mayrık. ağzında bir şey bulundurmak. 275

mayrıŋda- (майрыңда-) Eğilerek, mekire- (мекире-) 1. Hayvan ağzını yamularak hareket etmek. açmadan yavaşça ses çıkartmak. mayrıŋdat- (майрыңдат-) ett. “Mekirenip ulak enesine ketti / Oğlak mayrıŋda-. ağzını açmadan meleyerek anasına mayrıŋdatuu (майрыңдатуу) mast. doğru gitti” (Kerimov, CAT. 2012, 5: mayrıŋdat-. 27). 2. Gülüyormuş gibi içten ses mayrıŋdoo (майрыңдоо) mast. çıkarmak. mayrıŋda-. mekiren- (мекирен-) dnş. mekire-. mayrıy- (майрый-) Yamulmak, eğri mekirent- (мекирент-) ett. mekiren-. olmak. “samoletko cakınıraak kelip, mekirentüü (мекирентүү) mast. mayrıygan kanatının astınan cörmölöp mekirent-. öttü / uçağa yaklaşarak yamulmuş mekirenüü (мекиренүү) mast. kanatının altından emekleyerek geçti” mekiren-. (Bahti, CAT. 2012, 3: 164). mekiröö (мекире-) mast. mekire-. mayrıyt- (майрыйт-) ett. mayrıy- melmilde- (мелмилде-) Sakin ve mayrıytuu (майрыйтуу) mast. durgun hareket etmek. “Melmildep mayrıyt- akkan cayılma suu ... / Sakin ve durgun mayrıyuu (майрыюу) mast. mayrıy- bir şekilde yayılarak akan su ...” maytaŋda- (майтаңда-) Paytak paytak (Abdıkalıkov, CAT. 2011, 10: 220). yürümek. melmildet- (мелмилдет-) ett. maytaŋdat- (майтаңдат-) ett. melmilde-. maytaŋda-. melmildetüü (мелмилдетүү) mast. maytaŋdatuu (майтаңдатуу) mast. melmildet-. maytaŋdat-. melmildöö (мелмилдөө) mast. maytaŋdoo (майтаңдоо) mast. melmilde-. maytaŋda-. melmire- (мелмире-) bk. melmilde-. maytaŋ-maytaŋ (майтаң-майтаң) melmiret- (мелмирет-) ett. melmire-. Paytak paytak. melmiretüü (мелмиретүү) mast. maytay- (майтай-) Şişman görünmek. melmiret-. maytayt- (майтайт-) ett. maytay-. melmiröö (мелмирөө) mast. melmire- maytaytuu (майтайтуу) mast. meltey- (мелтей-) Hareketsiz olmak. maytayt-. “Colbors da suuga dagele melteyip maytayuu (майтаюу) mast. maytay-. karap turat / Colbors da hala hareketsiz mekçey- (мекчей-) 1. Arkaya doğru bir şekilde suya bakıyor” (Cigitov, eğilmek. 2. Çok yiyince eğilemez hale CAT. 2011, 3: 10). gelmek. melteyt- (мелтейт-) ett. meltey-. mekçeyt- (мекчейт-) ett. mekçey-. melteytüü (мелтейтүү) mast. melteyt- mekçeytüü (мекчейтүү) mast. melteyüü (мелтейүү) mast. meltey-. mekçeyt-. meltilde- (мелтилде-) Dolup taşmak, mekçeyüü (мекчейүү) mast. mekçey-. gereğinden fazla kaplamak. mekçiy- (мекчий-) bk. mekçey-. meltildet- (мелтилдет-) ett. meltilde- mekçiyüü (мекчийүү) mast. mekçiy-. meltildetüü (мелтилдетүү) mast. meltildet-. 276

meltildöö (мелтилдөө) mast. meltilde- gösteren işaret yok ...” (Magauin, CAT. meltire- (мелтире-) 1. Sakin ve uçsuz 2011, 3: 135). bucaksız durmak. “Kırgız kölü tunup mıdıra- (мыдыра-) Hareket etmek. catat meltirep / Kırgız gölü durgun, mıdırоо (мыдыроо) mast. mıdıra-. sakin ve uçsuz bucaksız duruyor” mıkçıŋ (мыкчың) Kurumlu, dikbaşlı (Seyitbekova, CAT. 2013, 8: 40). 2. hareket için kullanılır. Bir şeyin karşısında sessiz kalmak. “... mıkçıŋda- (мыкчыңда-) Kurumlu, televizordu küygüzüp, meltirep dalayga dikbaşlı, bir şekilde hareket etmek. karap olturçu / ... televizyonu izleyerek, mıkçıŋdat- (мыкчыңдат-) ett. uzun zaman karşısında dikilerek mıkçıŋda-. otururdu” (Adamaliyev, CAT. 2012, 6: mıkçıŋdatuu (мыкчыңдатуу) mast. 284). mıkçıŋdat-. meltiret- (мелтирет-) ett. meltire-. mıkçıŋdoo (мыкчыңдоо) mast. meltiretüü (мелтиретүү) mast. mıkçıŋda-. meltiret-. mıkçıy- (мыкчый-) Üstünlük meltiröö (мелтирөө) mast. meltire-. taslamak, böbürlenmek. melt-kalt (мелт-калт) Dopdolu. mıkçıyt- (мыкыйт-) ett. mıkçıy-. “Oşentip sargaygan sagınıçka melt-kalt mıkçıytuu (мыкчыйтуу) mast. tolgon kış da öttü. / Böylece hasrete mıkçıyt-. dolup taşan kış da geçti” (Aytımbet, mıkçıyuu (мыкчыюу) mast. mıkçıy-. CAT. 2011, 9: 95) mıkıy- (мыкый-) Ağzı sıkı olmak. melt-melt (мелт-мелт) Dopdolu, mıkıyt- (мыкыйт-) ett. mıkıy-. ağzına kadar. mıkıytuu (мыкыйтуу) mast. mıkıyt-. memire- (мемире-) Tam bir huzur, mıkıyuu (мыкыюу) mast. mıkıy-. sesslik içinde bulunmak. “Çoŋ atasın mılcıŋ (мылжың) Uyuşuk, gevşek kuçaktap algan nebere memirep kimse. baktıluu uktap cattı / Dedesini mılcıŋda- (мылжыңда-) Yerli yersiz kucaklayan torun huzurluca mutlu bir konuşmak, gülmek. “... Maymıldan şekilde uyuyordu” (Dumbadze, CAT. beter mılcıŋday baştayt / ... maymun 2011, 12: 158). gibi yerli yersiz gülmeye başlar” (Abu- memiret- (мемирет-) ett. memire-. Bakar, CAT. 2013, 1: 90). memiretüü (мемиретүү) mast. mılcıŋdaş- (мылжыңдаш-) işt. memiret-. mılcıŋda-. memiröö (мемирөө) mast. memire-. mılcıŋdaşuu (мылжыңдашуу) mast. mestey- (местей-) 1. Bilmiyormuş gibi mılcıŋdaş-. davranmak. 2. İnatla susmak. mılcıŋdat- (мылжыңдат-) mast. mesteyt- (местейт-) ett. mestey-. mılcıŋda-. mesteytüü (местейтүү) mast. mesteyt- mılcıŋdatuu (мылжыңдатуу) mast. mesteyüü (местейүү) mast. mestey-. mılcıŋdat-. mıdır et- (мыдыр эт-) Hareket etmek. mılcıŋdoo (мылжыңдоо) mast. “Aylanada kündön bölök caşoonun mılcıŋda-. mıdır etken belgisi cok ... / Etarafta mılcıy- (мылжый-) Gülümsemek. güneşten başka hayatın hareket ettiğini “Caŋıbay kıtmır mılcıydı / Caŋıbay 277

kurnazca gülümsedi” (Mamanov, CAT. tekrar koşarak geliyordu ...” (Capiyev, 2012, 10: 75). CAT. 2013, 7: 127). mılcıyt-(мылжыйт-) ett. mılcıy- mıŋkıldat- (мыңкылдат-) ett. mılcıytuu (мылжыйтуу) mast. mıŋkılda-. mılcıyt-. mıŋkıldatuu (мыңкылдатуу) mast. mılcıyuu (мылжыюу) mast. mılcıy- mıŋkıldat-. mılk (мылк) Yumuşak veya çok koyu mıŋkıldoo (мыңкылдоо) mast. nesneye bir şey batınca veya saplanınca mıŋkılda-. çoıkan ses. mıŋk-mıŋk et- (мыңк-мыңк эт-) mılk et- (мылк эт-) Saplanmak. Hımhım konuşmak. mılmıgıy (мылмыгый) Şişmanlık mırılda- (мырылда-) Kedi uyurken nedeniyle iradesiz, hareketsiz olan. veya sevilirken ses çıkarmak. mılmıŋ (мылмың) İlgisiz, kayıtsız mırıldat- (мырылдат-) ett. mırılda-. davranan. mırıldatuu (мырылдатуу) mast. mılmıŋ et- (мылмың эт-) İlgisiz, mırıldat-. kayıtsız davranmak. mırıldoo (мырылдоо) mast. mırılda-. mılmıŋda- (мылмыңда-) İlgisizce mırıŋda- (мырыңда-) 1. Hımhım, davranmak. sesleri genizden çıkartarak konuşmak. mılmıŋdoo (мылмыңдоо) mast. 2. Ağlayacak gibi olmak. mılmıŋda-. mırıŋdat- (мырыңдат-) ett. mırıŋda-. mılmıy- (мылмый-) Mıymıntılık mırıŋdatuu (мырыңдатуу) mast. etmek. mırıŋdat-. mılmıyuu (мылмыюу) mast. mılmıy-. mırıŋdoo (мырыңдоо) mast. mırıŋda- mılpıy- (мылпый-) Mıymıntılık mırıŋ-mırıŋ (мырың-мырың) etmek. Hımhım. mılpıyt- (мылпыйт-) ett. mılpıy-. mırıy- (мырый-) Bir tarafı yamulmak. mılpıytuu (мылпыйтуу) mast. mırıyt- (мырыйт-) ett. mırıy-. mılpıyt-. mırıytuu (мырыйтуу) mast. mırıyt-. mılpıyuu (мылпыюу) mast. mılpıy-. mırıyuu (мырыюу) mast. mırıy-. mıltıy- (мылтый-) Bilse de mırkılda- (мыркылда-) Hımhım, bilmiyormuş gibi yapmak. genizden konuşmak. mıltıyt- (мылтыйт-) ett. mıltıy-. mırkıldat- (мыркылдат-) ett. mıltıytuu (мылтыйтуу) mast. mıltıyt- mırkılda-. mıltıyuu (мылтыюу) mast. mıltıy-. mırkıldatuu (мыркылдатуу) mast. mıŋ debe- (мың дебе-) Ses mırkıldat-. çıkartmamak. mırkıldoo (мыркылдоо) mast. mıŋk (мыңк) Hım hım konuşmayı mırkılda-. bildirir. mırs et- (мырс эт-) 1. Kıpırdamak. 2. mıŋkılda- (мыңкылда-) Hımhım Ses çıkartmak, kısa gülmek. konuşmak, sesleri genizden çıkarmak, mırtıgıy (мыртыгый) Kısa ve kalın mırıldanmak. “Kızı küŋküldöp, olan. “kolu-buttarı mırtıgıy ... / kol mıŋkıldap kayra cügürüp kelatkan ... / bacakları kısa ve kalın ...” (Ezop, CAT. Kızı hım hım konuşarak, mırıldanarak 2011, 7: 67). 278

mırtık (мыртык) Kalın, kısa. mıymıŋdatuu (мыймыңдатуу) mast. “Cılkılardın moynu mırtık, atyabay mıymıŋdat-. semiz / Yılkıların boynu kalın çok mıymıŋdoo (мымыңдоо) mast. kilolu” (Arzıbayev, CAT. 2013, 8: 178). mıymıŋda-. mırtıy- (мыртый-) Kısa ve kalın mıyoo (мыёо) Miyav, kedi sesi. görünmek. “Edige mırtıygan mancaluu mıyoolo- (мыёоло-) Miyavlamak. kolu menen badıraktan koçuştap alıp, mıyooloo (мыёолоо) mast. mıyoolo-. kiyizge tögüp koydu / Edige kısa mıyoolot- (мыёолот-) ett. mıyoolo-. parmaklı eli ile kavrulmuş buğdaydan mıyoolotuu (мыёолотуу) mast. alıp yere bıraktı” (Magauin, CAT. 2011, mıyoolot-. 3:131). mıyrık (мыйрык) Yamuk, eğri. mırtıyt- (мыртыйт-) ett. mırtıy-. mıyrıy- (мыйрый-) Yamulmak, mırtıytuu (мыртыйтуу) mast. eğilmek. mırtıyt-. mıyrıyt- (мыйрыйт-) ett. mıyrıy-. mırtıyuu (мыртыюу) mast. mırtıy-. mıyrıytuu (мыйрыйтуу) mast. mış bol (мыш бол-) Rezil olmak. mıyrıyt-. mış kıl- (мыш кыл-) Rezil etmek. mıyrıyuu (мыйрыюу) mast. mıyrıy-. mışmılıŋda- (мышмылыңда-) bk. mıytıgıy (мыйтыгый) Çok küçük. mışmıŋda-. mıytık (мыйтык) Çok küçük. mışmılıŋdoo (мышмылыңдоо) mast. mıytıŋda- (мыйтында-) Çok küçük mışmılıŋda-. biri veya küçük çocuk hareket etmek. mışmıŋ (мышмың) Kararsız davranan mıytıŋdat- (мыйтыңдат-) ett. kimsenin hareket için kullanılır. mıytıŋda-. mışmıŋda- (мышмыңда-) 1. Kararsız mıytıŋdatuu (мыйтыңдатуу) mast. davranmak. Ağzında bir şeyler mıytıŋdat-. bulundurarak hızlı hızlı hareket mıytıŋdoo (мыйтындоо) mast. ettirmek. mıytıŋda-. mışmıŋdat- (мышмыңдат-) ett. mıytıŋ-mıytıŋ et- (мыйтың-мыйтың mışmıŋda- эт-) bk. mıytıŋda-. mışmıŋdatuu (мышмыңдатуу) mast. mıytıy- (мыйтый-) Çok küçük mışmıŋdat-. görünmek. mışmıŋdoo (мышмыңдоо) mast. mıytıyt- (мыйтыйт-) ett. mıytıy-. mışmııŋda-. mıytıytuu (мыйтыйтуу) mast. mışmıy- (мышмый-) Kararsız mıytıyt-. davranmak. mıytıyuu (мыйтыюу) mast. mıytıy-. mıtıray- (мытырай-) hlk. Derli toplu misirekey (мисирекей) Suskun. görünmek. misirey- (мисирей-) 1. Bilmiyormuş mıtırayuu (мытыраюу) mast. gibi davranmak. 2. İnatla susmak. mıtıray-. misireyt- (мисирейт-) ett. misirey-. mıymıŋda- (мыймыңда-) Ağzı küçük misireytüü (мисирейтүү) mast. biri ağzını hızlı hızlı hareket ettirmek. misireyt-. mıymıŋdat- (мыймыңдат-) ett. misireyüü (мисирейүү) mast. misirey- mıymıŋda-. mistey- (мистей-) bk. misirey-. 279

misteyüü (мистейүү) mast. mistey-. momura- (момура-) Sakin ve mistiy- (мистий-) bk. misirey-. hareketsiz halde olmak. “... ayaldı mistiyüü (мистийүү) mast. mistiy-. surooluu tiktep momuradım / ... kadına mizilde- (мизилде-) 1. Dümdüz olmak. soru işaretiyle hareketsiz bir şekilde 2. Düzgün, tertemiz olmak. baktım” (Mamanov, CAT. 2012, 8: 6). mizildet- (мизилдет-) ett. mizilde-. momurat- (момурат-) ett. momura-. mizildetüü (мизилдетүү) mast. momuratuu (момуратуу) mast. mizildet-. momurat- mizildöö (мизилдөө) mast. mizilde-. momuroo (момуроо) mast. momura-. moloy- (молой-) Kulak, dal vb. şeyler montoŋdo- (монтоңдо-) Kısa ve koparak, dökülerek çıplak kalmak. tombul çocuk veya başka bir canlı moloyt- (молойт-) ett. moloy-. hareket etmek. moloytuu (молойтуу) mast. moloyt-. montoŋdot- (монтондот-) ett. moloyuu (молоюу) mast. moloy-. montoŋdo-. moltoŋdo- (молтоңдо-) Tombul biri moŋtoŋdotuu (монтоңдотуу) mast. hareket etmek. montoŋdot-. moltoŋdoo (молтоңдоо) mast. montoŋdoo (монтоңдоо) mast. moltoŋdo-. montoŋdoo-. moltoŋdot- (молтоңдот-) ett. montoŋ-montoŋ et- (монтоң-монтоң moltoŋdo-. эт-) bk. montoŋdo-. moltoŋdotuu (молтоңдотуу) mast. montoy- (монтой-) Küçük ve tombul moltoŋdot-. olmak. moltoŋ-moltoŋ et- (молтоң-молтоң montoyt-(монтойт-) ett. montoy-. эт-) bk. moltoŋdo-. montoytuu (монтойтуу) mast. moltoy- (молтой-) Dibine kadar montoyt-. kesilmek. montoyuu (монтоюу) mast. montoy-. moltoyt- (молтойт-) ett. moltoy-. mormoy- (мормой-) Şişmek, moltoytuu (молтойтуу) mast. kabarmak. moltoyt-. mormoyt- (мормойт-) ett. mormoy-. moltoyuu (молтоюу) mast. moltoy-. mormoytuu (мормойтуу) mast. momoy- (момой-) bk. mompoy-. mormoyt- momoyt- (момойт-) ett. momoy-. mormoyuu (мормоюу) mast. momoytuu (момойтуу) mast. mormoy-. momoyt-. mostogoy (мостогой) Suskun ve asık momoyuu (момоюу) mast. momoy-. suratlı. mompoy- (момпой-) Uslu durmak, mostoy- (мостой-) Somurtmak, surat sessiz olmak. asmak. “bir nerse esine tüşköndöy, cer mompoyt- (момпойт-) ett. mompoy- karap mostoyo kaldı / unuttuğu bir şey mompoytuu (момпойтуу) mast. aklına gelmiş gibi yere bakarak mompoyt-. somurttu” (Seytaliyev, CAT. 2012, 3: mompoyuu (момпоюу) mast. 114). mompoy-. mostoyt- (мостойт-) ett. mostoy- 280

mostoytuu (мостойтуу) mast. moytoŋdo- (мойтоңдо-) Tombul mostoyt-. tombul hareket etmek. “... arıştay mostoyuu (мостоюу) mast. mostoy-. baskan kişinin canında moytoŋdop ketip motoŋdo- (мотоңдо-) bk. moltoŋdo-. barattı / ... büyük adımlarla yürüyen motoŋdoo (мотоңдоо) mast. motoŋdo- adamın yanında tombul tombul motoy- (мотой-) bk. moltoy- gidiyordu” (Şolohov, CAT. 2011, 4: motoyuu (мотоюу) mast. motoy-. 40). moturaŋda- (мотуранда-) Tombul ve moytoŋdoo (мойтоңдоо) mast. sevimli hareket etmek. moytoŋdo-. motoraŋdat- (мотураңдат-) ett. moytoŋdot- (мойтоңдот-) ett. moturaŋda-. moytoŋdo-. moturaŋdatuu (мотураңдатуу) mast. moytoŋdotuu (мойтоңдотуу) mast. moturaŋdat-. moytoŋdot-. moturaŋdoo (мотурандоо) mast. moytoŋ-moytoŋ et- (мойтоң-мойтоң moturaŋda-. эт-) bk. moytoŋdo-. moturaŋ-oturaŋ et- (мотураң- moytoy- (мойтой-) Bodur ve sakin мотураң эт-) bk. moturaŋda-. görünmek. moturay- (мотурай-) Tombul ve moytoyt- (мойтойт-) ett. moytoy- sevimli görünmek. “... moturaygan moytoytuu (мойтойтуу) mast. kiçinekey baldar çuuldaşıp oynop catıştı moytoyt-. / ... tombul sevimli çocuklar gürültü moytoyuu (мойтоюу) mast. moytoy-. yaparak oynuyorlardı” (Asakarov, CAT. mögdüktö- (мөгдүктө-) Yorgun 2011, 3: 90). düşmek. moturayt- (мотурайт-) ett. moturay- mögdüktöö (мөгдүктөө) mast. moturaytuu (мотурайтуу) mast. mögdüktö-. moturayt-. mögdürö- (мөгдүрө-) 1. Kaygı moturayuu (мотураюу) mast. çekmek, tasa duymak. 2. Gcünü moturay-. kaybetmek, zayıf düşmek. moypoŋdo- (мойроңдо-) Tombul mögdüröö (мөгдүрөө) mast. tombul hareket etmek. mögdürö-. moypoŋdoo (мойпоңдоо) mast. mögdüröt- (мөгдүрөт-) ett. mögdürö- moypoŋdo-. mögdürötüü (мөгдүрөтүү) mast. moypoŋdot- (мойпоңдот-) ett. mögdüröt-. moypoŋdo-. möl (мөл) Duru, parlak. moypoŋdotuu (мойпоңдотуу) mast. mölmüldö- (мөлмүлдө-) Parlamak, moypoŋdot-. parıldamak. moypoy- (мойпой-) Sakin ve rahat mölmüldöö (мөлмүлдөө) mast. olmak. mölmüldö-. moypoyt- (мойпойт-) ett. moypoy-. mölmüldöt- (мөлмүлдөт-) ett. moypoytuu (мойпойтуу) mast. mölmüldö-. moypoyt-. mölmüldötüü (мөлмүлдөтүү) mast. moypoyuu (мойпоюу) mast. moypoy- mölmüldöt-. mölt (мөлт) Duru, parlak. 281

mölt et- (мөлт эт-) 1. Parlamak. 2. mötüröytüü (мөтүрөйтүү) mast. Damla birdenbire akmak. mötüröyt-. mölt-mölt (мөлт-мөлт) Damla damla. mötüröyüü (мөтүрөйүү) mast. mölt-mölt et- (мөлт-мөлт эт-) Damla mötüröy-. damla akmak. mukakta- (мукакта-) Kekelemek, ne möltüldö- (мөлтүлдө-) Parıldamak, söyleyeceğini şaşırıp kelimeleri parlamak. birbirine karıştırmak. möltüldök (мөлтүлдөк) Duru, parlak. mukaktan- (мукактан-) dnş. möltüldöö (мөлтүлдөө) mast. mukakta-. möltüldö-. mukaktanuu (мукактануу) mast. möltüldöt- (мөлтүлдөт-) ett. mukaktan-. möltüldö-. mukaktant- (мукактант-) ett. möltüldötüü (мөлтүлдөтүү) mast. mukaktan-. möltüldöt-. mukaktantuu (мукактантуу) mast. möltür (мөлтүр) Duru, berrak. mukaktant-. möltürö- (мөлтүрө-) 1. Parıldamak. 2. mukaktoo (мукактоо) mast. Güzel görünmek. “... boygo cetken mukakta-. möltürögön eki kız bosogodo turuşat. / mukura- (мукура-) Sıkıntı çekmek. ... büyümüş, güzelleşmiş iki kız kapının mukuraŋda- (мукураңда-) eşiginde duruyordu” (Bektenov, CAT. Topallamak, bir yana eğilerek yürümek. 2011, 12: 210). 3. Vücudun bazı yerleri mukuraŋdat- (мукураңдат-) ett. su toplamak. 4. Meyve vb. iyice mukuraŋda-. olgunlaşmak. mukuraŋdatuu (мукураңдатуу) mast. möltürök (мөлтүрөк) Parlak, temiz. mukuraŋdat-. möltüröö (möltüröö) mast. möltürö-. mukuraŋdoo (мукураңдоо) mast. möltüröt- (мөлтүрөт-) ett. möltürö-. mukuraŋda-. möltürötüü (мөлтүрөтүү) mast. mukuray- (мукурай-) Aşınmak, möltüröt-. birbirine sürtünerek incelmek. möŋgürö- (мөңгүрө-) İnek, öküz gibi mukurayt- (мукурайт-) ett. hayvanlar böğürmek. mukuray-. möŋgüröö (мөңгүрөө) mast. mukuraytuu (мукурайтуу) mast. möŋgürö-. mukurayt-. möŋgüröt- (мөңгүрөт-) ett. möŋgürö- mukurayuu (мукураюу) mast. möŋgürötüü (мөңгүрөтүү) mast. mukuray-. möŋgüröt-. mukuroo (мукуроо) mast. mukura-. möö (мөө) İneğin çıkarttığı ses. mulcuŋda- (мулжуңда-) 1. Yüzünü möörö- (мөөрө-) Böğürmek. ekşitmek. 2. İnat etmek. “... munun mööröö (мөөрөө) mast. möörö-. salamın alik albay özdörünçö mööröök (мөөрөөк) Sürekli böğüren mulcuŋday beret / ... bunun selamını inek. bile almayıp, inat ederler” (Mambet, mötüröy- (мөтүрөй-) Sevimli, güzel CAT. 2011, 12: 23). görünmek. mulcuŋdat- (мулжуңдат-) ett. mötüröyt- (мөтүрөйт-) ett. mötüröy-. mulcuŋda-. 282

mulcuŋdatuu (мулжуңдатуу) mast. muluy- (мулуй-) 1. Kesildekten veya mulcuŋdat-. kırıldıktan sonra biçimsiz, şekilsiz mulcuŋdoo (мулжуңдоо) mast. olmak. 2. Bir şeyi kabul ederek sessiz mulcuŋda-. kalmak. mulcuŋ-mulcuŋ et- (мулжуң-мулжуң muluyt- (мулуйт-) ett. muluy-. эт-) bk. mulcuŋda-. muluytuu (мулуйтуу) mast. muluyt-. mulcuy- (мулжуй-) Şekilsiz, biçimsiz muluyuu (мулуюу) mast. muluy-. görünmek. murçuŋda- (мурчуңда-) Surat asarak mulcuyt- (мулжуйт-) ett. mulcuy-. tavır yapmak. mulcuytuu (мулжуйтуу) mast. murçuŋdat- (мурчуңдат-) ett. mulcuyt-. murçuŋda-. mulcuyuu (мулжуюу) mast. mulcuy-. murçuŋdatuu (мурчуңдатуу) mast. multuk (мултук) Kesildikten vya murçuŋdat-. kırıldıktan sonra geriye kalan bölüm. murçuŋdoo (мурчуңдоо) mast. multuŋda- (мултуңда-) Küt bir şey murçuŋda-. hareket etmek. murçuy- (мурчуй-) Surat asmak. multuŋdat- (мултундат-) ett. murçuyt- (мурчуйт-) ett. murçuy-. multuŋda-. murçuytuu (мурчуйтуу) mast. multuŋdatuu (мултундатуу) mast. murçuyt-. multuŋdat-. murçuyuu (мурчуюу) mast. murçuy-. multuŋdoo (мултуңдоо) mast. muyrıy- (муйрый-) bk. mıyrıy-. multuŋda-. muyrıyuu (муйрыюу) mast. muyrıy- multuŋ-multuŋ et- (мултуң-мултуң muytuk (муйтук) Kısa, çolak el. эт-) bk. multuŋda-. muytuŋ-muytuŋ et- (муйтуң-муйтуң multuy- (мултуй-) Şekilsiz, biçimsiz эт-) bk. moytoŋ-moytoŋ et-. görünmek. muytuy- (муйтуй-) Kısa görünmek. multuyt- (мултуйт-) ett. multuy-. muytuyt- (муйтуйт-) ett. muytuy-. multuytuu (мултуйтуу) mast. muytuytuu (муйтуйтуу) mast. multuyt-. muytuyt-. multuyuu (мултуюу) mast. multuy-. muytuyuu (муйтуюу-) mast. muytuy-. muluk (мулук) Kesildikten veya mülcü- (мүлжү-) Kemik kemirmek. kırıldıktan sonra geriye kalan bölüm. mülcüŋdö- (мүлжүңдө-) Dişsiz muluŋda- (мулуңда-) Sessizce insanınağzındaki diş etleriyle sevincini belli etmek. “... cogotkon çiğnemesi. nersesin taap alganday açık muluŋdadı mülcüŋdöö (мүлжүңдөө) mast. / ... kaybettiği bir şeyini bulmuş gibi mülcüŋdö-. sevindi” (Mamanov, CAT. 2012, 10: mülcüŋdöt- (мүлжүңдөт-) ett. 75). mülcüŋdö-. muluŋdat- (мулуңдат-) ett. muluŋda-. mülcüŋdötüü (мүлжүңдөтүү) mast. muluŋdatuu (мулуңдатуу) mast. mülcüŋdöt-. muluŋdat-. mülcüŋ-mülcüŋ et- (мүлжүң-мүлжүң muluŋdoo (мулуңдoo) mast. эт-) bk. mülcüŋdö-. muluŋda-. mülcür (мүлжүр) Kemirilecek kemik. 283

mülcüt- (мүлжүт-) ett. mülcü-. oçoyt- (очойт-) ett. oçoy-. mülcütüü (мүлжүтүү) mast. mülcüt-. oçoytuu (очойтуу) mast. oçoyt-. mülcüü (мүлжүү) mast. mülcü-. oçoyuu (очоюу) mast. oçoy-. mült (мүлт) Birdenbire gizlice yapılan odurakay (одуракай) Pürüzlü, hareket. çıkıntıları olan, kaygan olmayan. mült et- (мүлт эт-) Birdenbire gizlice odurakayıraak (одуракайыраак) hareket etmek. Biraz pürüzlü. mültüldö- (мүлтүлдө-) Çıkar oduraŋda- (одураңда-) 1. Kaba sağlamak için gizlice hareket etmek. davranmak, sert ve kırıcı davranmak. 2. mültüldök (мүлтүлдөк) İşi gizlice Çirkin bir biçimde hareket etmek. bitiren. oduraŋdaş- (одураңдаш-) işt. mültüldöö (мүлтүлдөө) mast. oduraŋda-. mültüldö-. oduraŋdaşuu (одураңдашуу) mast. mültüldöt- (мүлтүлдөт-) ett. oduraŋdaş-. mültüldö-. oduraŋdat- (одураңдат-) ett. mültüldötüü (мүлтүлдөтүү) mast. oduraŋda-. mültüldöt-. oduraŋdatuu (одураңдатуу) mast. müŋkürö- (мүңкүрө-) Üzüntü oduraŋdat-. duymak, kaygılanmak. oduraŋdoo (одураңдоо) mast. müŋküröö (мүңкүрөө) mast. oduraŋda-. müŋkürö-. oduray- (одурай-) 1. Büyük, iri olmak. müŋküröt- (мүңкүрөт-) ett. “Kelindin koldoru kazan karmap, idiş müŋkürö-. ayak cuugan kara cumuşçunun müŋkürötüü (мүңкүрөт-) ett. koldurunday oduraybay, teirsi apakay müŋküröt-. eken / Gelinin eli kazan tutup, bulaşık yıkayan işçilerinki gibi büyük, biçimsiz N değil, teni bembeyaz imiş” nıgay- (ныгай-) Sağlamlaşmak, (Kazakbayev, CAT. 2011, 4: 55). 2. sertleşmek. Gözlerini büyük açarak kötü kötü nıgayt- (ныгайт-) ett. nıgay-. bakmak. 3. Taneleri iri olmak. nıgaytuu (ныгайтуу) mast. nıgayt-. odurayınkı (одурайынкы) Biraz nıgayuu (ныгаюу) mast. nıgay-. büyük, irice. odurayt- (одурайт-) ett. oduray-. O oduraytuu (одурайтуу) mast. obozdo- (обоздо-) Bağırmak, odurayt-. seslenmek. odurayuu (одураюу) mast. oduray-. obozdoo (обоздоо) mast. obozdo-. odur-budur (одур-бодур) Pürtüklü, obozdot- (обоздот-) ett. obozdo-. girintili çıkıntılı. “... opsuz coon obozdotuu (обоздотуу) mast. obozdot- caŋgaktın odur-budur booru menen oçoy- (очой-) Kocaman olmak. “... şıpırılıp tüştüm / ... kaba görünümlü, oçoygon kitepti belek kılsa bolobu / ... kalın ceviz ağacının pürtüklü kocaman kitabı hediye etse olur mu” yüzeyinden sıyrılarak aşağı indim” (Cetigen, CAT. 2012, 3:70). (Cigitov, CAT. 2011, 3: 13). 284

oksoy- (оксой-) Büyük, heybetli okuy- (окуй-) Tek başına, yalnız görünmek. kalmak. oksoyt- (оксойт-) ett. oksoy-. okuyt- (окуйт-) ett. okuy-. oksoytuu (оксойтуу) mast. oksoyt-. okuytuu (окуйтуу) mast. okuyt-. oksoyuu (оксоюу) mast. oksoy-. okuyuu (окуюу) mast. okuy-. okşoŋdo- (окшоңдо-) Gözlerini olcoŋdo- (олжоңдо-) İri insan kısarak dik dik bakmak. biçimsizce hareket etmek. okşoŋdoo (окшоңдоо) mast. okşoŋdo- olcoŋdoo (олжоңдоо) mast. olcoŋdo-. okşoŋdot- (окшоңдот-) ett. okşoŋdo-. olcoŋdot- (олжоңдот-) ett. olcoŋdo-. okşoŋdotuu (окшоңдотуу) mast. olcoŋdotuu (олжоңдотуу) mast. okşoŋdot-. olcoŋdot-. okşoy- (окшой-) Kaşlarını çatmak. olçogoy (олчогой) Büyük, kaba, okşoygon (окшойгон) Kaşlarını çatan. şişman, kilolu. okşoyt- (окшойт-) ett. okşoy-. olçoy- (олчой-) Büyümek, okşoytuu (окшойтуу) mast. okşoyt-. şişmanlamak. “Olçoygon döö bürküt okşoyuu (окшоюу) mast. okşoy-. tülkünün tumşugun mıkçıgan boydon okşu- (окшу-) Midesi bulunmak, üstünö basa olturdu / Çok büyük dev kusacak gibi olmak. kartal tilkinin ağız tarafını sıkarak tutup okşuŋda- (окшуңда-) Gözlerini üstüne yerleşti” (Malikov, CAT. 2011, belerterek bakmak. 10: 63). okşuŋdat- (окшуңдат-) ett. okşuŋda-. olçoyt- (олчойт-) ett. olçoy-. okşuŋdatuu (окшуңдатуу) mast. olçoytuu (олчойтуу) mast. olçoyt-. okşuŋdat-. olçoyuu (олчоюу) mast. olçoy-. okşuŋdoo (окшуңдоо) mast. okşuŋda- olk-solk (олк-солк) Kararsız, okşuray- (окшурай-) Gözlerini dengesiz. belertmek. olku-solku (олку-солку) Kararsız, okşurayt- (окшурайт-) ett. okşuray-. dengesiz. okşuraytuu (окшурайтуу) mast. ologoy (ологой) Çirkin ve büyük. okşurayt-. olokto- (олокто-) Gözlerini devirmek. okşurayuu (окшураюу) mast. oloktoo (олоктоо) mast. olokto-. okşuray-. oloktot- (олоктот-) ett. olokto-. okşut- (окшут-) ett. okşu-. oloktotuu (олоктотуу) mast. oloktot-. okşutma (окшутма) Mide bulandırıcı oloŋ-oloŋ et- (олоң олоң эт-) ilaç. Gözlerini belerterek bakmak. okşutuu (окшутуу) mast. okşut-. oloŋdo- (олоңдо-) 1. Gözlerini okşuu (окшуу) mast. okşu-. belerterek bakmak. 2. Kızmak, okuray- (окурай-) Gözlerini belerterek öfkelenmek. kötü kötü bakmak. oloŋdoo (олоңдоо) mast. oloŋdo-. okurayt- (окурайт-) ett. okuray-. oloŋdot- (олоңдот-) ett. oloŋdo-. okuraytuu (окурайтуу) mast. oloŋdotuu (олоңдотуу) mast. oloŋdot- okurayt-. oloy- (олой-) 1. Kör olmak. 2. Gözleri okurayuu (окураюу) mast. okuray-. büyük açarak kötü kötü bakmak. oloyt- (олойт-) ett. oloyt-. 285

oloytuu (олойтуу) mast. oloyt-. oŋkoy- (оңкой-) 1. Büyük görünmek. oloyuu (олоюу) mast. oloy-. 2. Kötü kötü bakmak. oluraŋda- (олураңда-) Birine kötü oŋkoyt- (оңкойт-) ett. oŋkoy-. kötü bakarak kaba davranmak. oŋkoytuu (оңкойтуу) mast. oŋkoyt-. oluraŋdaş- (олураңдаш-) işt. oŋkoyuu (оңкоюу) mast. oŋkoy-. oluraŋda-. oŋkulda- (оңкулда-) Çirkin ve kaba oluraŋdaşuu (олураңдашуу) mast. sesle konuşmak, ses çıkartmak. oluraŋdaş-. oŋkuldat- (оңкулдат-) ett. oŋkulda-. oluraŋdat- (олураңдат-) ett. oŋkuldatuu (онкулдатуу) mast. oluraŋda-. oŋkudat-. oluraŋdatuu (олураңдатуу) mast. oŋkuldoo (оңкулдоо) mast. oŋkulda-. oluraŋdat-. oŋşoy- (оңшой-) Tek başına keyifsiz, oluraŋdoo (олураңдоо) mast. üzgün olmak. oluraŋda-. oŋşoyt- (оңшойт-) ett. oŋşoy-. oluray- (олурай-) Gözlerini büyük oŋşoytuu (оңшойтуу) mast. oŋşoyt-. açarak kötü kötü bakmak. oŋşoyuu (оңшоюу) mast. oŋşoy-. olurayt- (олурайт-) ett. oluray-. oŋulda- (оңулда-) İnleyerek ağlamak. oluraytuu (олурайтуу) mast. olurayt-. oŋuldat- (оңулдат-) ett. oŋulda-. olurayuu (олураюу) mast. oluray-. oŋuldatuu (оңулдатуу) mast. oŋuldat- oncogoy (онжогой) Kaba, bakımsız, oŋuldoo (оңулдоо) mast. oŋulda-. gür, biçimsiz. oŋuraŋda- (оңураңда-) Kaba oncoŋdo- (онжоңдо-) Biçimsizce davranmak, kaba konuşmak. “Uçuraşıp, hareket etmek. al-cay degendi suroo degen cok, oncondoo (онжоңдоо) mast. oncoŋdo- oŋuraŋdap bir tiydi ... / Selamlaşıp, hal oncoŋdot- (онжоңдот-) ett. oncoŋdo- hatır sormak olmadan hemen kaba oncoŋdotuu (онжоңдотуу) mast. konuşmaya başladı ...” (Karim, CAT. oncoŋdot-. 2013, 2: 15). oŋgura- (оңгура-) 1. Hüngür hüngür oŋuraŋdat- (оңураңдат-) ett. ağlamak. 2. Acı acı ses çıkartmak, oŋuraŋda-. çenilemek. oŋuraŋdatuu (оңураңдатуу) mast. oŋgurat- (оңгурат-) ett. oŋgura-. oŋuraŋdat-. oŋguratuu (оңгуратуу) mast. oŋuraŋdoo (оңураңдоо) mast. oŋgurat-. oŋuraŋda-. oŋguroo (оңгуроо) mast. oŋgura-. oŋuray- (оңурай-) 1. Çukur olmak. oŋkogoy (оңкогой) Büyük, uzun ve “Zambirekter belendelip, oŋuraygan aşağıya doğru kıvrık. oozdoru ok bürküügö dayar / Toplar oŋkoŋdo- (оңкоңдо-) İri yarı kimse yerleştirilip, çukur ağızları ok atmaya biçimsizce hareket etmek. hazır” (Aytmatov, CAT. 2011, 6: 8). 2. oŋkoŋdoo (оңкоңдоо) mast. oŋkoŋdo- Gözlerini büyük açıp begenmeyerek oŋkoŋdot- (оңкоңдот-) ett. oŋkoŋdo-. bakmak. oŋkoŋdotuu (онкоңдотуу) mast. oŋurayt- (оңурайт-) ett. oŋuray-. oŋkoŋdot-. oŋuraytuu (оңурайтуу) mast. oŋurayt-. 286

oŋurayuu (оңураюу) mast. oŋuray-. ormoloŋdo- (ормолоңдо-) Kızmak, op (оп) Hop, hoppala. birine sert davranmak, çıkışmak. opoy- (опой-) 1. İri yarı olmak. 2. ormoloŋdoo (ормолоңдоо) mast. Kalın ve kabarık olmak. ormoloŋdo-. opoyt- (опойт-) ett. opoy-. ormoloŋdot- (ормолоңдот-) ett. opoytuu (опойтуу) mast. opoyt-. ormoloŋdo-. opoyuu (опоюу) mast. opoy-. ormoloŋdotuu (ормолоңдотуу) mast. opulda- (опулда-) 1. İştahı açılmak. 2. ormoloŋdot-. Açgözlülük etmek, oburlaşmak. 3. ormoŋdo- (ормоңдо-) Kaba Kızarak sesini yükseltmek. davranmak, birine ses yükseltmek. opuldaş- (опулдаш-) işt. opulda-. ormoŋdoo (ормоңдоо) mast. opuldaşuu (опулдашуу) mast. ormoŋdo-. opuldaş-. ormoŋdot- (ормоңдот-) ett. ormoŋdo- opuldat- (опулдат-) ett. opulda-. ormoŋdotuu (ормоңдотуу) mast. opuldatuu (опулдатуу) mast. opuldat- ormoŋdot-. opuldoo (опулдоо) mast. opulda-. ormoy- (ормой-) 1. Somurtmak, surat opuraŋda- (опураңда-) Kızmak, asmak. 2. Gözlerini belertmek. 3. Öne çıkışmak, sözleriyle saldırmak. doğru çıkık durmak. opuraŋdat- (опураңдат-) ett. ormoyt- (ормойт-) ett. ormoy-. opuraŋda-. ormoytuu (ормойтуу) mast. ormoyt-. opuraŋdatuu (опураңдатуу) mast. ormoyuu (ормоюу) mast. ormoy-. opuraŋdat-. orokto- (орокто-) Zıplarcasına opuraŋdoo (опураңдоо) mast. koşmak, atlaya atlaya yürümek. opuraŋda-. oroktoo (ороктоо) mast. orokto-. opurap-topurap (опурап-топурап) oroktot- (ороктот-) ett. orokto-. Hepsi birden, kalabalık oluşturarak. oroktotuu (ороктотуу) mast. orokto-. opur-topur (опур-топур) Kalabalık, oroŋ (ороң) Kabalık, kaba davranış. karışıklık. oroŋ et- (ороң эт-) Kaba davranmak, opurup-capır- (опуруп-жапыр-) Kısa kabalık etmek. sürede, hemen halletmek. oroŋdo- (ороңдо-) Kabalık etmek. orkoy- (оркой-) Sivrilerek çıkık oroŋdoo (ороңдоо) mast. oroŋdo-. durmak. “Eger al kardın üstündö oroŋdot- (ороңдот-) ett. oroŋdo-. orkoyup turgan uçtuu taştı karmoogo oroŋdotuu (орондотуу) mast. ülgürbögöndö biyik cardan arı uçup oroŋdot-. ketet bolçu / Eğer o, karın üstünde çıkık orsogoy (орсогой) 1. İleriye doğru halde duran sivri taşı tutmaya çıkık. 2. Üst dişleri öne doğru çıkık. yetişemeseydi yüksek kayadan aşağıya orsok (орсок) Sivri uçları çıkık. düşerdi” (Bahti, CAT. 2012, 3: 164). orsoŋdo- (орсоңдо-) Konuşunca, orkoyt- (оркойт-) ett. orkoy-. gülünce dişleri görünmek. orkoytuu (оркойтуу) mast. orkoyt-. orsoŋdoo (орсоңдоо) mast. orsoŋdo-. orkoyuu (оркоюу) mast. orkoy-. orsoŋdot- (орсоңдот-) ett. orsoŋdo-. ormokoy (ормокой-) Öne doğru çıkık orsoŋdotuu (орсоңдотуу) mast. duran. orsoŋdot-. 287

orsoŋ-orsoŋ et- (орсоң-орсоң эт-) bk. orsoŋdo-. Ö oydolo- (ойдоло-) Yerinde duramayıp öçöŋdö- (өчөңдө-) At üstünde eğilmek, sürekli hareket etmek, kıpırdamak. bükülmek. “... açuusuna çıdabay atına oydolokto- (ойдолокто-) bk. oydolo-. mine kaçtı, mingen boydon öçöŋdöp oydoloktoo (ойдолоктоо) mast. cürüp berdi / ... sinirlenerek atına oydolokto-. bindiği gibi kaçarak eğile büküle oydoloktot- (ойдолоктот-) ett. gidiyordu” (Cigitov, CAT. 2011, 3: 21). oydolokto-. öçöŋdöö (өчөңдөө) mast. öçöŋdö-. oydoloktotuu (ойдолоктотуу) mast. öçöŋdöt- (өчөңдөт-) ett. öçöŋdö-. oydoloktot-. öçöŋdötüü (өчөңдөтүү) mast. oydoloo (ойдолоо) mast. oydolo-. öçöŋdöt-. oydolot- (ойдолот-) ett. oydolo-. öçöy- (өчөй-) Eğilmek, eğmek, oydolotuu (ойдолотуу) mast. oydolot-. bükmek. oysoke (ойсоке) Süslü, süse düşkün öçöyt- (өчөйт-) ett. öçöy-. olan. öçöytüü (өчөйтүү) mast. öçöyt-. oysokto- (ойсокто-) 1.Süslü biri öçöyüü (өчөйүү) mast. öçöy-. kırıtmak. “eköö oynoktop birdeme ökür- (өкүр-) Bağırmak, haykırmak. şıbıraşıp alıp, oysoktoy dagı katkırışat / “Kapısınan caradar bolup caratına İkisi bir şeyler fısıldaşarak, güle oynaya çıdabay ökürüp cırtkıçtan beter kırıtmaktalar” (Ayatmatov, CAT. 2013, bakırbaŋız / yarasına dayanamayıp 9: 70). 2. Yerinde duramayıp devamlı gürleyen yırtıcı hayvan gibi kıpırdamak. “... cürüşünön adaşpay haykırmayınız” (Ezop, CAT. 2011, 8: oysoktop oyun salıp, caraşıktuu basmay 231). Kök külüktün adatı / yerinde duramayıp öküröŋ et- (өкүрөң эт-) Hızlıca oynaması ve ravhan yürüyüşü Kök atın koşmak. huyudur” (Batırkulov, CAT. 2011, 6: öküröŋdö- (өкүрөңдө-) 1. Süretle, 188). hızlıca ilerlemek. 2. Gereksiz tartışmak, oysoktoo (ойсоктоо) mast. oysokto-. atışmak. oysoktot- (ойсоктот-) ett. oysokto-. öküröŋdöö (өкүрөңдөө) mast. oysoktotuu (ойсоктотуу) mast. öküröŋdö-. oysoktot-. öküröŋdöt- (өкүрөңдөт-) ett. oysoŋdo- (ойсоңдо-) bk. oysokto-. öküröŋdö-. oysoŋdoo (ойсоңдоо) mast. oysoŋdo-. öküröŋdötüü (өкүрөңдөтүү) mast. oysoŋdot- (ойсоңдот-) ett. oysoŋdo-. öküröŋdöt-. oysoŋdotuu (ойсоңдотуу) mast. ökürt- (өкүрт-) ett. ökür-. oysoŋdot-. ökürtüü (өкүртүү) mast. ökürt-. ozondo- (озондо-) 1. Durmadan böğüre ökürük (өкүрүк) Yüksek ses, bağırtı, böğüre ağlamak. 2. Böğürmek çığlık. “Tiginden da, mından da ökürük anlaşılmaz bir şekilde yüksek sele çıgıp, cesir kalıp kara kiygen, cetm bağırmek. 3. Deve, öküz vb. böğürmek. kalıp cürögü zildegender arbıp barattı / Orada da, burada da, her evde çığlık çıkarak dul kalarak kara giyen, yetim 288

kalarak kalbleri zırlayanlar çoğalıyordu” (Talip, CAT. 2011, 9: 68). P ölcögöy (өлжөгөй) Halsiz, dermensız par-par (пар-пар) Parıl parıl. “... ölcöy- (өлжөй-) hlk. Halden düşmek, kubanganıman oozum açıla, közdörüm güçsüzleşmek. par-par etti / ... sevincimden ağzım ölcöyüü (өлжөйүү) mast. ölcöy-. açılıp, gözlerim parıl parıl etti” öŋçöŋdö- (өңчөңдө-) Sıçrayarak yakın (Mamanov, CAT. 201, 8: 31). bir yere koşmak. parpıra- (парпыра-) hlk. 1. Uçuşmak, öŋçöŋdöö (өңчөңдөө) mast. öŋçöŋdö-. dalgalanmak. “Köynögün köpölöktöy öŋçöŋdöt- (өңчөңдөт-) ett. öŋçöŋdö-. parpırasa, men seni ogo beter süyüp öŋçöŋdötüü (өңчөңдөтүү) mast. ketem / Elbisen kelebek gibi uçuştuğu öŋçöŋdöt-. an ben seni daha da çok seviyorum” öngürö- (өңгүрө-) 1. Hüngür hüngür (Aldayarov, CAT. 2013, 1: 60). 2. İyice ağlamak. “... betin basıp otura kaldı da açılmak, yaprak yaprak açılmak, öŋgürüp ılap ciberdi / ... elleriyle kabarmak. yüzünü kapatıp oturur oturmaz hüngür parpırak (парпырак) Uçurtma. hüngür ağlayıverdi” (Kadırova, CAT. parpırama (парпырама) hlk. 2011, 2: 52). 2. İnek acı acı mölemek. Uçurtma. öŋgüröö (өңгүрөө) mast. öŋgürö-. parpırat- (парпырат-) ett. parpıra- öŋgüröt- (өңгүрөт-) ett. öŋgürö-. parpıratuu (парпыратуу) mast. öŋgürötüü (өңгүрөтүү) mast. parpırat-. öŋgüröt-. parpıroo (парпыроо) mast. parpıra-. öŋköŋdö- (өңкөңдө-) Eğilip bükülmek. pars (парс) Pat, balon vb. şeyler öŋköŋdöö (өңкөңдөө) mast. öŋköŋdö- patlayınca çıkan ses. öŋköŋdöt- (өңкөңдөт-) ett. öŋköŋdö-. pars-pars et- (парс-парс эт-) Arka öŋköŋdötüü (өңкөңдөтүү) mast. arkaya pat sesi çıkmak, patlamak. öŋköŋdöt-. patır (патыр) Tüfek sesi. öŋüldö- (өңүлдө-) Eğilip bükülmek. patıra- (патыра-) 1. Tüfek sesi arka öŋüldöö (өңүлдөө) mast. öŋüldö-. arkaya çıkmak. 2. Bir şeyler toplu halde öŋüldöt- (өңүлдөт-) ett. öŋüldö-. düşünce çıkan ses. öŋüldötüü (өңүлдөтүү) mast. öŋüldöt- patırat- (патырат-) ett. patıra-. öö (өө) Tiksinildiğinde ya da kusmak patıratuu (патыратуу) mast. patırat-. istenildiğinde çıkan ses. patıroo (патыроо) mast. patıra-. öödük-söödük (өөдүк-сөөдүк) eğri patır patır et- (патыр-патыр эт-) bk. büğrü. patıra-. öpöŋ-öpöŋ et- (өпөң-өпөң эт-) pır (пыр) Kuş aniden, pır diye uçmak. seğirmek. pırpıra- (пырпыра-) 1. Uçuşmak, öpöy- (өпөй-) Rahatsız bir şekilde dalgalanmak. 2. Kuşlara, tavuklara vb. oturmak. bir şey saldırınca tebelenmek, can öpöyt- (өпөйт-) ett. öpöy-. çekişmek, tüyleri uçuşmak. 3. Çok öpöytüü (өпөйтүү) mast. öpöyt-. hareketli olmak. “Arsında ırdap ciberet öpöyüü (өпөйүү) mast. öpöy-. tura kalıp pırpırap biylep kalat / Arada bir şarkı söyler, bazen kalkar hareketli 289

bir şekilde oynayıverir” (Mamanov, saksaktatuu (саксактатуу) mast. CAT. 2012, 8: 21). saksaktat-. pırpırat- (пырпырат-) ett. pırpırat-. saksaktoo (саксактоо) mast. pırpıratuu (пырпыратуу) mast. saksakta-. pırpırat-. saksaŋ (саксаң) bk. saksak pırpıroo (пырпыроо) mast. pırpıra-. saksaŋda- (саксаңда-) bk. saksakta- pırt (пырт) pıt. “Köz caşım pırt etpey saksaŋdat- (саксаңдат-) ett. karekterde kala berdi / Yaşlarım pıt saksaŋda-. etmeden gözlerimde kalakaldı” saksaŋdatuu (саксаңдатуу) mast. (Mamanov, CAT. 2012, 8: 23). saksaŋdat-. pip (пип) Düt, korno sesi. saksaŋdoo (саксаңдоо) mast. pipilde- (пипилде-) Korno çalmak. saksaŋda-. “...avtomobilderdip pipildegi, saksay- (саксай-) Saçları, tüyleri motorlorunun gürüldögü tolup ketti / dağınık vaziyette olmak. “Küzgügö otomobillerin korno sesleri, motorlorun karanıp, çaçının saksayganın tarap, gürültülü sesleri çok geliyordu” (Safa, etek-ceŋin kımtılap, sırtka çıktı / CAT. 2011, 4: 231) Aynaya bakınarak, dağılan saçlarını pipildet- (пипилдет-) ett. pipilde-. tarayıp, giysilerini düzelttikten sonra pipildetüü (пипилдетүү) mast. dışarı çıktı” (Usenov, CAT. 2011, 8: pipildet-. 126). pipildöö (пипилдөө) mast. pipilde-. saksayt- (саксайт-) ett. saksay-. pip-pip et- (пип-пип эт-) Korno saksaytuu (саксайтуу) mast. saksayt-. çalmak. saksayuu (саксаюу) mast. saksay-. salakta- (салакта-) Sarkarak . S salaktat- (салактат-) ett. salakta-. sabala- (сабала-) 1. Hızlıca, çabucak salaktatuu (салактатуу) mast. gitmek, uçmak. “Andan beri sabalap salaktat-. cıldar öttü / O zamandan beri huzlıca salaktoo (салактоо) mast. salakta-. yıllar geçti” (Usenov, CAT. 2011, 8: salaŋda- (салаңда-) Sarkmak, aşağıya 122). 2. Şiddetli yağmak. “Kar doğru sarkarak sallanmak. “Men kuyundap uçat, sabalayt, sapırılat / Kar köpürönün orto çeninde taktay kırında fırtınayla uçarak şiddetli yağmakta” butumdu salaŋdatıp çemiçke çagıp (Akmatov, CAT. 2012, 4: 118). oturam / Ben köprünün ortasında sabalat- (сабалат-) ett. sabala-. ayaklarımı aşağıya doğru sarkıtarak sabalatuu (сабалатуу) mast. sabalat-. oturup çekirdek çıtlatırım” (Cigitov, sabaloo (сабалоо) mast. sabala-. CAT. 2011, 3: 9). saksagay (саксагай) 1. Saçı başı salaŋdat- (салаңдат-) ett. salaŋda-. dağılmış. 2. Tüyleri uzun ve dağınık. salaŋdatuu (салаңдатуу) mast. saksak (саксак) 1. Saçları dağınık. 2. salaŋdat-. tüyleri dağınık, kabarık. salaŋdoo (салаңдоо) mast. salaŋda-. saksakta- (саксакта-) Saçı, sakalı, salbaŋ et- (салбаң эт-) Aşağıya doğru tüyleri dağılıp uçuşmak. sarkmak, düşmek, sallanmak. “Sıngan saksaktat- (саксактат-) ett. saksakta-. çırpıkka okşop kolu cok ceŋi salbaŋ etti 290

/ Kırıl bir kol gibi, içinde kol olmayan salpaŋdap barattı / ... pantalonunun yen gibi bir anda aşağıya sarkıverdi” büyük yırtık parçası aşagıya düşerek (Sultanov, CAT. 2010, 12: 137). sarkıyordu” (Cigitov, CAT. 2011, 3: salbaŋda- (салбаңда-) bk. salpaŋda- 40). 2. Biçimsizce hareket etmek, “... kulagımdagı salbaŋdagan söykölör yürümek, 3. Birinin arkasına takılmak, körünböy kalat / Kulağımda sarkan takip etmek, yetşememek. “Adegende küpeler görünmez hale gelir ...” alar biraz cakındaganı menen, tez ele (Mamanov, CAT. 2012, 9: 130). artta salpaŋdap kalıp catıştı / İlk başta salbaŋdat- (салбаңдат-) ett. biraz yakın yürümelerine rağmen, kısa salbaŋda-. sürede artta kalarak yetişemez salbaŋdatuu (салбаңдатуу) mast. olmuşlardı” (Tazabekov, CAT. 2011, 2: salbaŋdat-. 85). salbaŋdoo (салбаңдоо) mast. salpaŋdat- (салпаңдат-) ett. salbaŋda-. salpaŋda-. salbıra- (салбыра-) 1. Aşağıya doğru salpaŋdatuu (салпаңдатуу) mast. sarkmak. “Birinin sabagı ortosunan salpaŋdat-. sıngan, anın başındagı çaŋ baskan gülü salpaŋdoo (салпандоо) mast. salbırap turat / Birinin sapı ortasından salpaŋda-. kırıldığı için başındaki çiçeği aşagıya salpay- (салпай-) 1. Giysi bol, sarkmış ve toz içinde kalmış” (Tolstoy, biçimsiz gelmek. 2. Üstü başı CAT. 2012, 11: 86). 2. Yorulmak, dökülmek, perişan olmak. 3. Serserice, halsiz düşmek. “Muŋaya başı salbırap, dağınık bir şekilde olmak.4. Aşağıya abışka kayra uykuga ketti / Kafasını doğru sarkmak. eğilerek yorgun düşen yaşlı adam tekrar salpayak (салпаяк) Serseri, belli bir uykuya daldı” (Aytmatov, CAT. 2013, işi olmayan, başı boş. 9: 41). 3. Çok eskimiş olmak, salpayt- (салпайт-) ett. salpay-. güzelliğini yitirmek. salpaytuu (салпайтуу) mast. salpayt-. salbırak (салбырак) Eski, dökülmüş salpayuu (салпаюу) mast. salpay-. olan, yırtılıp parçaları sarkan. salpılda- (салпылда-) 1. Aşağıya salbırat- (салбырат-) ett. salbıra-. doğru sarkarak salanmak. 2. Çaresizce salbıratuu (салбыратуу) mast. yürümek, gezmek. “Aş aŋdıgan salbırat-. baykuştar, ar kayda bar salpıldap. / salbıroo (салбыроо) mast. salbıra-. Yemek arayan zavallılar her yerde var” salp et- (салп эт-) Pat, küt etmek. (Asan Kaygı, CAT. 2013, 8: 187). salpakta- (салпакта-) bk. salpaŋda-. salpıldak (салпылдак) 1. Sarkarak salpaktat- (салпактат-) ett. salpakta-. sallanan. 2. Sürekli gezip tozan, elinden salpaktatuu (салпактатуу) mast. iş gelmeyen. salpaktat-. salpıldat- (салпылдат-) ett. salpılda-. salpaktoo (салпактоо) mast. salpıldatuu (салпылдатуу) mast. salpakta-. salpıldat-. salpaŋda- (салпанда-) 1. Aşağıya salpıldoo (салпылдоо) mast. salpılda- doğru sarkarak sallanmak. “... salp-salp et- (салп-салп эт-) Aşağıya dambalının çoŋ ayrıgı kabattala doğru sarkarak sallanan. 291

samsaala- (самсаала-) 1. Aşağıya sandıraktat- (сандырактат-) ett. doğru sarkmak. Dal töbödö şagınana sandırakta-. samsaalagan ala böyrök karagattar kün sandıraktatuu (сандырактатуу) nuruna erkelep, cıltıldayt / Tepede mast. sandıraktat-. saplarından aşagıya doğru sarkan frenk sandıraktoo (сандырактоо) mast. üzümü güneş ışığına şımararak, sandıraktat-. parlıyor” (Kerimov, CAT. 2012, 5: 17). sandırat- (сандырат-) ett. sandıra-. 2. Parça para yırtılmak. “... beti-başı sandıratuu (сандыратуу) mast. şişigen, kiyimderi samsaalagan / ... sandırat-. yüzü, gözü şişmiş, giysileri parça parça sandıroo (сандыроо) mast. sandıra-. yırtılmış” (Usubaliyev, CAT. 2012, 5: sapsagay (сапсагай) Saçları, tüyleri 73). 3. Arka arkaya gelmek, uzamak, uzun, dağınık. yağmak. “Oturup-oturup ar kıl oylor sapsaŋda- (сапсаңда-) Saçı, tüyü samsaalap, biröönö coop taba alsamçı / uçuşmak, dağılmak. oturunca aklıma çeşit çeşit düşünceler sapsaŋdat- (сапсаңдат-) ett. gelir, birine bile cevap bulamam” sapsaŋda-. (İsmailova, CAT. 2012, 5: 52). sapsaŋdatuu (сапсаңдатуу) mast. samtır (самтыр) 1. Üstü başı sapsaŋdat-. dökülmüş kimse. 2. Parça parça sapsaŋdoo (сапсаңдоо) mast. yırtılmış. sapsaŋda-. samtıra- (самтыра-) Eskimek, eskiyip sapsay- (сапсай-) Saç, tüy uzamak, yırtılmak. “Kaadasınça al calaŋ dağılmak. “Cöö tumandın arasından camaaçılardan şırılgan, samtıragan suu bolup cündörü sapsaygan Kabılan köynök kiygen ... / Her zamanki gibi o suuruup çıktı. / Yoğun sisin içinden tamamına yama yapılmış, eski elbise ıslanmış tüyleri dağılan Kabılan giymişti ...” (Gogol, CAT. 2011, 8:50). çıkıverdi” (Cusubaliyev, CAT. 2012, 5: samtırat- (самтырат-) ett. samtıra-. 95). samtıratuu (самтыратуу) mast. sapsayt- (сапсайт-) ett. sapsay-. samtırat-. sapsaytuu (сапсайтуу) mast. sapsayt-. samtıroo (самтыроо) mast. samtıra-. sapsayuu (сапсаюу) mast. sapsay-. sandal- (сандал-) 1. Sersemleşmek, sapsıy- (сапсый-) Saç, tüy dağılmak. serserileşmek. 2. İşsiz güçsüz dolaşmak. sapsıyt- (сапсыйт-) ett. sapsıy-. sandalt- (сандалт-) ett. sandal-. sapsıytuu (сапсыйтуу) mast. sapsıyt-. sandaltuu (сандалтуу) mast. sandalt-. sapsıyuu (сапсыюу) mast. sapsıy-. sandaluu (сандалуу) mast. sandal-. sayra- (сайра-) 1. Kuş veya böcek sandıra- (сандыра-) 1. Halsiz şekilde ötmek, şakımak. “Butaktarında kuştar sallana sallana yürümek. 2. da can-alı kalbay sayraşat / Ağaçlarda Saçmalamak, saçma sapan konuşmak. kuşlar da sürekli öterler” (Cusubaliyev, sandırak (сандырак) 1. Anlamsız, CAT. 2011, 7: 4). 2. Güzel şarkı saçma sapan. 2. Anlamsız konuşan, söylemek. “Al obondu men ezelten saçmalayan kimse. sayragam / O şarkıyı men eskiden sandırakta- (сандыракта-) bk. söylemiştim” (Yesenin, CAT. 2013, 5: sandıra- 159). 3. Çok konuşmak. “Tiliŋ dayıma 292

uşintip sayrap turabı / Her zaman bu selk-selk et- (селк селк эт-) bk. kadar çok mu konuşursun” (Ezop, CAT. selkilde-. 2011, 7:77). selpekte- (селпекте-) Zıplaya hoplaya sayrat- (сайрат-) ett. sayra-. hareket etmek. sayratuu (сайратуу) mast. sayrat-. selpektet- (селпектет-) ett. selpekte-. sayroo (сайроо) mast. sayra-. selpektetüü (селпектетүү) mast. seksegey (сексегей) Dağınık saç, tüy. selpektet-. sekseŋde- (сексеңде-) Zıplaya hoplaya selpektöö (селпектөө) mast. selpekte-. hareket etmek. “Karındaşım sekseŋdep selpey- (селпей-) Bitkinleşmek, yorgun kayra içkeri kirip ketti ... / Kız kardeşim düşmek. tekrar hoplaya zıplaya içeri girdi ...” selpeyt- (селпейт-) ett. selpeyt-. (Cigitov, CAT. 2011, 3: 6). selpeytüü (селпейтүү) mast. selpeyt-. sekseŋdet- (сексеңдет-) ett. sekseŋde-. selpeyüü (селпейүү) mast. selpey-. sekseŋdetüü (сексеңдетүү) mast. selt et- (селт эт-) Korkudan dolayı sekseŋdet-. ürpermek, sıçramak, sarsılmak. sekseŋdöö (сексеңдөө) mast. selteŋ et- (селтең эт-) bk. selt et-. sekseŋde-. selteŋde- (селтеңде-) İki tarafına seksey- (сексей-) 1. Dağılmak, bakınmak. uçuşmak. 2. Dikilmek, dik duruma selteŋdet- (селтеңдет-) ett. selteŋde-. gelmek. selteŋdetüü (селтеңдетүү) mast. sekseyt- (сексейт-) ett. seksey-. selteŋdet-. sekseytüü (сексейтүү) mast. sekseyt-. selteŋdöö (селтеңдөө) mast. selteŋde-. sekseyüü (сексейүү) mast. seksey-. selteŋ-selteŋ et- (селтең-селтең эт-) seldey- (селдей-) Beklenmedik bir Korkarak iki tarafına bakınmak. durum karşısında harketsiz kalmak, ne sendire- (сендире-) bk. sendirekte-. ypacağını şaşırmak. sendirekte- (сендиректе-) Dengesi seldeyt- (селдейт-) ett. seldey-. bozularak düşecek gibi olmak, seldeytüü (селдейтүү) mast. seldeyt-. sersemleşmek. seldeyüü (селдейүү) mast. seldey-. sendirektet- (сендиректет-) ett. seley- (селей-) Donmak, hareketsiz sendirekte-. kalmak. “... ün-sözsüz seleyip katıp sendirektetüü (сендиректетүү) mast. turdu / ... sessiz sedasız donakalmıştı” sendirektet- (Kalıkov, CAT. 2013, 11: 32). sendirektöö (сендиректөө) mast. seleyt- (селейт-) ett. seley-. sendirekte-. seleytüü (селейтүү) mast. seleyt-. seney- (сеней-) Donup kalmak, dona seleyüü (селейүү) mast. seley-. kalmak. selkilde- (селкилде-) Sallanmak, seneyt- (сенейт-) ett. seney-. silkelenmek seneytüü (сенейтүү) mast. seneyt-. selkildet- (селкилдет-) ett. selkilde-. seneyüü (сенейүү) mast. seney-. selkildetüü (селкилдетүү) mast. seŋsel- (сеңсел-) Sallanmak. selkildet-. seŋselt- (сеңселт-) ett. seŋsel-. selkildöö (селкилдөө) mast. selkilde-. seŋseltüü (сеңселтүү) mast. seŋselt-. seŋselüü (сеңселүү) mast. seŋsel-. 293

serbeŋde- (сербеңде-) Hoplaya zıplaya sesteyt- (сестейт-) ett. sestey-. hareket etmek. sesteytüü (сестейтүү) mast. sestey-. serbeŋdet- (сербеңдет-) ett. serbeŋde- sesteyüü (сестейүү) mast. sestey-. serbeŋdetüü (сербеңдетүү) mast. sıraŋda- (сыраңда-) Zıplaya zıplaya serbeŋdet-. çirkin bir şekilde hareket etmek. serbeŋdöö (сербеңдөө) mast. sıraŋdat- (сырандат-) ett. sıraŋda-. serbeŋde-. sıraŋdatuu (сыраңдатуу) mast. serbey- (сербей-) 1. Tek tük, seyrek sıraŋdat-. olmak.“... eeginde kalın sakalı cok, sıraŋdoo (сыраңдоо) mast. sıraŋda-. morjdun muruttarınday serbeygen sıray- (сырай-) Hareketsiz bir şekilde tikenek kıldarı bar / ... çenesinde kalın yatmak, bayılmak vb. “... oozun açıp sakalı yok, deniz aygırın bıyıkları gibi tabışsız araŋ gana dem alıp can berip, tek tük dikenleri var” (Aytmatov, CAT. sırayıp catıp kalat. / ... ağzını açıp 2013, 9: 34). 2. Dik olmak, çıkık olmak. sessiz bir şekilde nefes alarak can verir “... alısta serbeygen eki kiçinekey ve hareketsiz bir şekilde kalır” karaan köründü / ... uzakta dikilen iki (Malikov, CAT, 2011, 10: 62). küçük karaltı gözüktü” (Asılbekova, sırayt- (сырайт-) ett. sıray-. CAT. 2013, 11: 49). sıraytuu (сырайтуу) mast. sırayt-. serbeyt- (сербейт-) ett. serbey-. sırayuu (сыраюу) mast. sıray-. serbeytüü (сербейтүү) mast. serbeyt-. soksokto- (соксокто-) Zıplaya zıplaya serbeyüü (сербейүү) mast. serbey-. yürümek. sereŋde- (серенде-) Zıplaya zıplaya soksoktoo (соксоктоо) mast. hareket etmek. “... koyondordu ürkütüp soksokto-. sereŋdete kubalay berip bir künü bir soksoktot- (соксоктот-) ett. soksokto- koyondu karmap cedi. / ... tavşanları soksoktotuu (соксоктотуу) mast. ürküterek, zıplatarak kovalaya kovalaya soksoktot-. bir gün bir tavşanı yakalayıp yedi” soksoŋdo- (соксоңдо-) bk. soksokto- (Cigitov, CAT. 2011, 6: 90). soksoŋdoo (соксоңдоо) mast. sereŋdet- (сереңдет-) ett. sereŋdet-. soksoŋdo-. sereŋdetüü (серендетүү) mast. soksoŋdot- (соксоңдот-) ett. sereŋdet-. soksoŋdo-. sereŋdöö (сереңдөө) mast. sereŋde-. soksoŋdotuu (соксондоттуу) mast. sereŋ-sereŋ (серең-серең) Zıplaya soksoŋdot-. zıplaya hareket etmek. “... sereŋ-sereŋ soksoy- (соксой-) 1. Dik duramda kaçıp cönödü. / ... zıplaya zıplaya kaçıp olmak, dik vaziyette oturmak. 2. Uzun gitti” (Cigitov, CAT. 2011, 6: 90). ve sevimsiz görünmek. 3. Boş boş serey- (серей-) Dik duruma gelmek. oturmak. sereyt- (серейт-) ett. serey-. soksoyt- (соксойт-) ett. soksoy-. sereytüü (серейтүү) mast. sereyt- soksoytuu (соксойтуу) mast. soksoyt- sereyüü (серейүү) mast. serey-. soksoyuu (соксоюу) mast. soksoy-. sestey- (сестей-) Beklenmedik bir soldogoy (солдогой) Uzun ve kaba. durum karşısında hareketsiz kalmak, soldoy- (солдой-) Uzun ve hantal donmak. olmak. 294

soldoyt- (солдойт-) ett. soldoy-. soymoŋdotuu (соймоңдотуу) mast. soldoytuu (солдойтуу) mast. soldoyt-. soymoŋdot-. soldoyuu (солдоюу) mast. soldoy-. sölbürö- (сөлбүрө-) Paspal görünmek, solk et- (солк эт-) 1. Sarsılmak, paspalca dolaşmak. birdenbire güçle kımıldamak, titremek, sölbüröö (сөлбүрөө) mast. sölbürö- oynamak. 2. Korkmak. sölbüröt- (сөлбүрөт-) ett. sölbürö- solkulda- (солкулда-) Titremek, hızlı sölbürötüü (сөлбүрөтүү) mast. ve küçük salınım hareketleri yapmak, sölbüröt-. kaslar kasılmalarla sarsılmak. söldöy- (сөлдөй-) Uzun ve hantal solkuldak (солкулдак) Titrek, olmak. “... kara kiyingen söldöygön kımıldayan, esnek. kişiler kelet / sıyah giysili uzun boylu solkuldat- (солкулдат-) ett. solkulda-. kişiler gelecek” (Tsveyg, CAT. 2012, 8: solkuldatuu (солкулдатуу) mast. 106). solkuldat-. söldöyt- (сөлдөйт-) ett. söldöy-. solkuldoo (солкулдоо) mast. söldöytüü (сөлдөйтүү) mast. söldöyt-. solkulda-. söldöyüü (сөлдөйүү) mast. söldöy-. sorogoy (сорогой) Uzun ve ince olan, söldür (сөлдүр) Beceriksiz. dik duran. söldürö- (сөлдүрө-) 1. Beceriksizce, sorok et- (сорок эт-) Aniden, hızlı uyuşuk davranmak. 2. Zavallı çıkmak. görünmek. “Aynuranın öŋü kubarıp, sorokto- (сорокто-) Hoplaya zıplaya solugan güldöy söldüröp kalıptır / hareket etmek. Aynura’nın yüzü ağarıp, solmuş çiçek soroktoo (сороктоо) mast. sorokto-. gibi zavallıya dönüşmüş” (Zeynalov, soroktot- (сороктот-) ett. sorokto-. CAT. 2012, 4: 135). soroktotuu (сороктотуу) mast. söldüröö (сөлдүрөө) mast. söldürö-. soroktot-. söldüröt- (сөлдүрөт-) ett. söldürö-. soroŋdo- (сороңдо-) bk. sorokto-. söldürötüü (сөлдүрөтүү) mast. soroŋdoo (сороңдоо) mast. soroŋdo-. söldüröt-. soroŋdot- (сороңдот-) ett. soroŋdo-. sölpöŋdö- (сөлпөңдө-) Biçimsizce soroŋdotuu (сороңдотуу) mast. hareket etmek. soroŋdot-. sölpöŋdöö (сөлпөңдөө) mast. soroŋ-soroŋ et- (сороң-сороң эт-) sölpöŋdö-. Devamlı aşağı yukarı sallanmak. sölpöŋdöt- (сөлпөңдөт-) ett. soroy- (сорой-) Uzun ve ince olmak. sölpöŋdö-. soroyt- (соройт-) ett. soroy-. sölpöŋdötüü (сөлпөңдөтүү) mast. soroytuu (соройтуу) mast. soroyt-. sölpöŋdöt-. soroyuu (сороюу) mast. soroy-. sölpöy- (сөлпөй-) 1. Kuvvetten soymoŋdo- (соймоңдо-) Kıvrılmak, düşmek, güçsizleşmek, üzgün. 2. eğilip bükülmek. Gevşemek, pörsğümek. soymoŋdoo (соймоңдоо) mast. sölpöyt- (сөлпөйт-) ett. sölpöy-. soymoŋdo-. sölpöytüü (сөлпөйтүү) mast. sölpöyt-. soymoŋdot- (соймоңдот-) ett. sölpöyüü (сөлпөйүү) mast. sölpöy-. soymoŋdo-. 295

sölpüldö- (сөлпүлдө-) Uzun etek, paça sulk cat- (сулк жат-) Hareketsiz yatıp vb. uzun şeyler çirkin bir şekilde kalmak. sallanmak. sulkuy- (сулкуй-) Hareket etmeden, sölpüldök (сөлпүлдөк) Uzun ve bol kıpırdamadan yatmak. giysi giyen, kendine çeki düzen sulkuyt- (сулкуйт-) ett. sulkuy-. vermeyen, dağınık, uyumsuz kimse. sulkuytuu (сулкуйтуу) mast. sulkuyt-. sölpüldöö (сөлпүлдөө) mast. sulkuyuu (сулкуюу) mast. sulkuy-. sölpüldö-. sumsay- (сумсай-) Hüzünlenmek, sölpüldöt- (сөлпүлдөт-) ett. sölpüldö-. üzülmek. “Kiyinki kündörü cigit sölpüldötüü (сөлпүлдөтүү) mast. negedir ele sumsaya kalıp, kandaydır sölpüldöt-. kaygıga batıp cürdü / Delkanlı son sölpüy- (сөлпүй-) bk. sölpöy-. zamanlarda nedense hüzünlenip, belli sölpüyüü (сөлпүйүү) mast. sölpüy-. olmayan bir sebepten kaygılanıyordu” söltöktö- (сөлтөктө-) bk. söltöŋdö-. (Aytımbet, CAT. 2011, 9: 86). söltöktöö (сөлтөктөө) mast. söltöktö- sumsayt- (сумсайт-) ett. sumsay-. söltöktöt- (сөлтөктөт-) ett. söltöktö-. sumsaytuu (сумсайтуу) mast. söltöktötüü (сөлтөктөт-) ett. sumsayt-. söltöktöt-. sumsayuu (сумсаюу) mast. sumsay-. söltök-söltök et- (cөлтөк-сөлтөк эт-) suykay- (суйкай-) Güzel olmak. Uygunsuz biçimde zıplayarak hareket Suykaygan suluuga söykö saluu saan- etmek, yürümek, koşmak. şökötün ötkörüp koydum / Güzele küpe söltöŋdö- (сөлтөңдө-) Biçimsizce takma geleneğini yerine getirdim” hareket etmek. (Kafka, CAT. 2012, 6: 118). söltöŋdöö (сөлтөңдөө) mast. söltöŋdö- suykayt- (суйкайт-) ett. suykay- söltöŋdöt- (сөлтөндөт-) ett. söltöŋdö-. suykaytuu (суйкайтуу) mast. söltöŋdötüü (сөлтөңдөтүү) mast. suykayt-. söltöŋdöt-. suykayuu (суйкаюу) mast. suykay-. söödür (сөөдүр) Saçma, anlamsız süksöy- (сүксөй-) bk. süksüy-. konuşan kimse. süksöyüü (сүксөйүү) mast. süksöy-. söödürö- (сөөдүрө-) Abuk subuk, süksüy- (сүксүй-) Saçı, akalı uzayıp anlamsız konuşmak. dağılmak. söödüröö (сөөдүрөө) mast. söödürö-. süksüyt- (сүксүйт-) ett. süksüy-. söödüröt- (сөөдүрөт-) ett. söödürö-. süksüytüü (сүксүйтүү) mast. süksüyt- söödürötüü (сөөдүрөтүү) mast. süksüyüü (сүксүйүү) mast. süksüy-. söödüröt-. süldürö- (сүлдүрө-) bk. söldürö-. sulduy- (сулдуй-) Hantalca yatmak, süldüröö (сүлдүрөө) mast. südürö-. çirkin bir şekilde yere serilmek. sülk-sülk (сүлк-сүлк) Bıngıl bıngıl. sulduygan (сулдуйган) Uzun ve iri sülküldö- (сүлкүлдө-) Bıngıl bıngıl yarı. etmek, zıplamak. “Maşine coldogu ar sulduyt- (сулдуйт-) ett. sulduy-. bir uŋkur-çuŋkurga sekirip, özübüz sulduytuu (сулдуйтуу) mast. sulduyt-. cüktörübüz menen birge sülküldöp sulduyuu (сулдуюу) mast. sulduy-. barattık / Araba yoldaki her çukur çıkıklardan zıplayınca biz de 296

yüklerimizle birlikte zıplıyorduk” kişi alakanın şakıldata çapkılay kirip (Mayar, CAT. 2011, 5: 211). keldi / ... altmış yaşlarında bir kişi sülküldöö (сүлкүлдөө) mast. ellerini şakıldatarak alkışlayıp içeri sülküldö-. girdi” (Emigrant, CAT. 2012, 3: 47). 2. sülküldöt- (сүлкүлдөт-) ett. sülküldö-. Sesini yükselterek çekinmeden hızlı sülküldötüü (сүлкүлдөтүү) mast. konuşmak. “Cagın canıp şakılday sülküldöt-. süylögön neme eken, künü-tünü tınçı cok / Çenesi açık çekinmeden yüksek Ş sesle konuşan biriymiş, gece-gündüz şabır (шабыр) Hışıltı, hışırtı, sazlıkta durmuyor” (Seytaliyev, CAT. 2012, 3: oluşan rüzgar sesi. 99). şabıra- (шабыра-) Hışırdamak, şakıldaş- (шакылдаш-) işt. şakılda-. hışıldamak, şakırdamak. “... koruktagı şakıldaşuu (шакылдашуу) mast. bışıp turgan buudaydı şabırata şakıldaş-. aralagan boydon kayakkadır siŋip cok şakıldat- (шакылдат-) ett. şakıldat-. boldu. / ... tarladaki yetişmiş olan, şakıldattır- (шакылдаттыр-) ett. hışırdayan buuğdayların içinden şakıldat-. geçerek kayboldu” (Sultanov, CAT. şakıldattıruu (шакылдаттыруу) 2010, 12: 151). mast. şakıdattır-. şabırat- (шабырат-) ett. şabıra-. şakıldatuu (шакылдатуу) mast. şabıratuu (шабыратуу) mast. şabırat- şakıldat-. şabırla- (шабырла-) bk. şabıra-. şakıldoo (шакылдоо) mast. şakılda- şabırloo (шабырлоо) mast. şabırla-. şakılıkta- (шакылыкта-) Şak şak şabıroo (шабыроо) mast. şabıra-. etmek, şakıldamak. şabır-şubur bk. şabır. şakılıktat- (шакылыктат-) ett. şabırtta- (шабыртта-) bk. şabıra-. şakılıkta-. şabırttat- (шабырттат-) ett. şabırtta-. şakılıktatuu (шакылыктатуу) mast. şabırtatuu (шабырттатуу) mast. şakılıktat-. şabırttat-. şakılıktoo (шакылыктоо) mast. şabırttoo (шабырттоо) mast. şabırtta- şakılıkta-. şagıra- (шагыра-) 1. Şaklamak, şak-şak (шак-шак) Şak sesi, şak şak. şakırdamak. 2. Toplu, kalabalık olmak. şalak dey tüş- (шалак дей түш-) Bir 3. Toplu halde yere bir şeyler düşmek. anda düşmek, devrilmek. şagıraş- (шагыраш-) işt. şagıra-. şalak et- (шалак эт-) Birdenbire şagıraşuu (шагырашуу) mast. düşmek, devrilmek, yıkılmak. şagıraş-. şalakta- (шалакта-) 1. Hızlıca, şagırat- (шагырат-) ett. şagıra-. koşarcasına yürümek. 2. Sallanmak, şagıratuu (шагыратуу) mast. şagırat- sarkmak. 3. Yorgunluktan şagıroo (шагыроо) mast. şagıra-. güçsüzleşmek, eli ayagı tutmamak. şak (шак) 1. Şak sesi. 2. Şak diye, şalaktaş- (шалакташ-) işt. şalakta-. hemen, derhal. şalaktaşuu (шалакташуу) mast. şakılda- (шакылда-) 1. Şak diye ses şalaktaş-. çıkarmak “... altımış caşka çamalagan şalaktat- (шалактат-) ett. şalakta-. 297

şalaktatuu (шалактатуу) mast. şaldırkan (шалдыркан) 1. Çıngırak 2. şalaktat-. Eskimiş, eski püskü. şalaktoo (шалактоо) mast. şalakta-. şaldır-küldür (шалдыр-күлдүр) Patır şalay- (шалай-) Yorgun düşmek, kütür. güçsüz, halsiz olmak. şaldıroo (шалдыроо) mast. şaldıra-. şalayt- (шалайт-) ett. şalay-. şaldır-şaldır (шалдыр-шалдыр) şalaytuu (шалайтуу) mast. şalayt-. Takır tukur. şalayuu (шалаюу) mast. şalay-. şaldır-şuldur (шалдыр-шулдур) şalbıra- (шалбыра-) 1. Gevşemek, Takır tukur. sertlik ve gerginlik bozulmak. 2. şaldırt (шалдырт) Şaŋgırtı. Sallanmak, gevşek görünümde olmak. şaldırtta- (шалдыртта-) Şangırdamak. 3. Bol ve uzun gelmek. 4. Aşağıya şaldırttat- (шалдырттат-) ett. doğru sarkmak. şaldırtta-. şalbıraŋkı (шалбыраңкы) Sarkık, şaldırttatuu (шалдырттатуу) mast. gevşek. şaldırttat-. şalbırat- (шалбырат-) ett. şalbıra-. şaldırttoo (şaldırttoo) mast. şaldırtta-. şalbıratuu (шалбыратуу) mast. şalk (шалк) Şak. şalbırat-. şalk et- (шалк эт-) Şak diye ses şalbıroo (шалбыроо) mast. şalbıra-. çıkartmak. şalday- (шалдай-) 1. Yorgun düşmek, şalkay- (шалкай-) Nefesi kırılmak, güşsüzleşmek, takati kesilmek. şevki kaçmak. şalday- (шалдайт-) ett. şalday-. şalkayt- (шалкайт-) ett. şalkay-. şaldaytuu (шалдайтуу) mast. şaldayt- şalkaytuu (шалкайтуу) mast. şalkayt- şaldayuu (шалдаюу) mast. şalday-. şalkayuu (шалкаюу) mast. şalkay-. şaldır (шалдыр) Takır tukur. şalkılda- (шалкылда-) Gevşeyip şaldıra- (шалдыра-) 1. Takır tukur sallanmak. etmek. “bu, şaldıragan salmaktuu şalkıldat- (шалкылдат-) ett. şalkılda- nerseni üzö albay turgandıgına közü şalkıldatuu (шалкылдатуу) mast. cetkende Colbors akaktap turup kaldı / şalkıldat- bu, takır tukur eden ağır şeyi şalkıldoo (шалкылдоо) mast. koparamayacağını anlayınca Colbors şalkılda-. nefes nefese kalarak kendini durdurdu” şalp (шалп) Şapırtı, şıpırtı. (Cigitov, CAT. 2011, 3: 19). 2. Yorgun şalpaŋ (шалпаң) Salanan görünümde. düşmek, halsizleşmek. “Erkimi şalpaŋda- (шалпаңда-) 1. Üstü başı tootpogon alsızdık büt tulkumu bol, birşeyleri sarkarak sallanmış şaldırattı / Gücümü dikkate almayan vaziyette olmak. “... bayırkı Grekterdin halsizlik bütün vücudumu yorgun tunikasın eske salgan şalpaŋdagan düşürdü” (Mamanov, CAT. 2012, 8: 8). kiyim / ... eski Yunanlıların elbisesine şaldırak (шалдырак) Çıngırdak, benzeyen bol ve uzun giysi” çıngırak. (Mamazairova, CAT. 2013, 5: 39). 2. şaldırat- (шалдырат-) ett. şaldıra-. Boş boş gezmek. şaldıratuu (шалдыратуу) mast. şalpaŋdat- (шалпаңдат-) ett. şaldırat-. şalpaŋdat-. 298

şalpaŋdatuu (шалпаңдатуу) mast. şalpıldoo (шалпылдоо) mast. şalpaŋdat-. şalpılda- şalpaŋdoo (шалпаңдоо) mast. şalpıy- (шалпый-) bk. şalpay-. şalpaŋda-. şalpıyuu (шалпыюу) mast. şalpıy-. şalpay-(шалпай-) 1. Aşağıya doğru şalp-şalp (шалп-шалп) Şapır şapır. sarkmak, dik halde olmamak. “Tördögü “tili menen şalp-şalp içe baştadı / köpek samandın üstündö kulağın şalpaytıp, dili ile şapır şapır içmeye başladı” suuktan korgologon calgız coor eşek (Cakıpov, CAT. 2011, 7: 186). catıptır / Başköşede samanın üstünde şaltak (шалтак) Pasaklı, kirli, perişan. kulağını aşağı sarkıtıp soğuktan şaltake (шалтаке) Kirli, pasaklı kimse. korunarak yalnız eşek yatıyormuş” şaltakta- (шалтакта-) Kirlenmek, kir (Cusubaliyev, CAT. 2012, 6: 84). 2. bulaşmak, pasaklı olmak. Yorgun düşmek, halsizleşmek. şaltaktat- (шалтакат-) ett. şaltakta-. şalpayınkı (шалпайынкы) 1. Üzgün. şaltaktatuu (шалтактатуу) mast. gönülsüz, 2. Sarkık, gevşek. şaltaktat-. şalpayt- (шалпайт-) ett. şalpay-. şaltaktoo (шалтактоо) mast. şaltakta- şalpaytuu (шалпайтуу) mast. şalpayt- şam-şum (шам-шум) Hızlıca yenilen şalpayuu (шалпаюу) mast. şalpay-. yemek, fast food, ayaküstü. “Şam-şum şalpık (шалпык) Sarkık dudak. etüüzü caydan özök calgap, barıldagan şalpılda- (шалпылда-) 1. Şapırdamak, çoŋ avtobustan orun alıştı. / hızlı yemek ıslak olmak, ıslak giysilerden, yenilecek yerde karnını doyurup yüksek ayakkabılardan vb. ses çıkmak. “... sesli çalışan otobüse yerleştiler” erigen kardan col şalpıldap çıkan / ... (Osmonkulov, CAT. 2011, 2: 17). kar eriyince yollar ıslanıp, çamura şaŋgır (шаңгыр) Taŋgırtı, tıngırtı. dönüşmüştü” (Zeynalov, CAT. 2012, 4: şaŋgıra- (шаңгыра-) Tangırdamak, 136). 2. Sürüklene sürüklene yürümek. tıngırdamak. “Kerelden-keçke şalpıldap, tovar izdep, şaŋgırat- (шаңгырат-) ett. şaŋgıra-. aıp-satıp, birdi ekige, ekini tümöngö şaŋgıratuu (шаңгыратуу) mast. koşup alıp satıpn uşul sömtürdü bagıp şaŋgırat-. kelem / Sabahtan akşama kadar şaŋgıroo (шангыроо) mast. şaŋgıra-. yürüyerek mal arayıp, alıp, tekrar satıp, şaŋıray- (шаңырай-) 1. Burun biri iki, ikiyi tümen yaparak bu delikleri çok açık görünmek. 2. Etrafı zavallıya bakmaktayım” (Kalbayev, açık olmak. CAT. 2011, 10: 82). 3. Dudak şapırtısı. şaŋırayt- (шаңырайт-) ett. şaŋırayt-. Öpmek, şopurdatarak içmek, yemek, vb. şaŋıraytuu (шаңырайтуу) mast. “... biröönün betinen şalpıldatıp ööp şaŋırayt-. catkanın bir bilet. / ... birinin yüzünden şaŋırayuu (шаңыраюу) mast. şapırdatarak öptüğü hatırlıyor” şaŋıray-. (Askarov, CAT. 2011, 3: 106). şaŋk (шаңк) 1. Kahkahayla gülüş. 2. şalpıldak (шалпылдак) Şapırtılı. Çınlama, yankılanma. şalpıldat- (шалпылдат-) ett. şalpılda- şank et- (шаңк эт-) 1. Kahkaha atarak şalpıldatuu (шалпылдатуу) mast. gülmek. 2. Çınlamak, yankılanmak. şalpıldat-. 299

şaŋkay- (шаңкай-) Açık, net, iyi şaŋşıt- (шаңшыт-) ett. şaŋşı-. görünen. “Asman kayradan şaŋkayıp, şaŋşıtuu (шаңшытуу) mast. şaŋşıt-. kün açıldı / Gökyüzü tekrardan açılıp, şaŋsuu (шаңшуу) mast. şaŋşı-. güneş çıktı” (Kerimbayev, CAT. 2011, şap (шап) Ansızın, birdenbire. 2: 62) şapa (шапа) Hemencecik, çabucak. şaŋkayt- (шаңкайт-) ett. şaŋkay-. şapalak (шапалак) Uzun kamçı, şankaytuu (шаңкайтуу) mast. kırbaç. şaŋkayt-. şapa-şap (шапа-шап) bk. şapa. şaŋkayuu (шаңкаюу) mast. şaŋkay-. şapa-şupa (шапа-шупа) bk. şapa. şaŋkılda- (шаңкылда-) 1. Kahkaha şapay-(шапай-) Cılızlaşmak, atmak. “Şaŋkıldagan külküsü bir zayıflamak. ukkuluktuu / Kahakahası kulağa çok şapayt- (шапайт-) ett. şapay-. hoş” (Pasaŋova, CAT. 2013, 5: 73). 2. şapaytuu (шапайтуу) mast. şapayt-. Yüksek sesle neşeli neşeli konuşmak, şapayuu (шапаюу) mast. şapay-. şarkı söylemek. “... zookanın başında şapılda- (шапылда-) Hızlı hızlı şaŋkıldagan koyçunun ünü / ... tepedeki konuşmak, hareket etmek. “Sırtta köpkö yüksek çıkan ses çobanın sesidir” kütüp açıgıp kalışkanbı, konoktor stol (Sadıbakasov, CAT. 2011, 8: 105). üstündögü bolgon tamaktı şapıldata şaŋkıldaş- (шаңкылдаш-) işt. şıpırıp cep-içip catıştı / Misafirler şaŋkılda-. dışarda çok bekledikleri için acıkmışlar şaŋkıldaşuu (шанкылдашуу) mast. galiba masadaki bütün yemekleri hızlıca şaŋkıldaş-. yiyip, içip bitiriyorlardı” (Cokey, CAT. şaŋkıldat- (шаңкылдат-) ett. 2012, 11: 211). şaŋkılda-. şapıldak (шапылдак) Çok hızlı şaŋkıldatuu (шанкылдатуу) mast. konuşan veya hareket eden. şaŋkıldat-. şapıldat- (шапылдат-) ett. şapılda-. şaŋkıldoo (шаңкылдоо) mast. şapıldatuu (шапылдатуу) mast. şaŋkılda-. şapıldat-. şaŋşı- (шаңшы-) 1. Şakımak, ötmek. şapıldoo (шапылдоо) mast. şapılda-. şakramak. “Aman saktap kalgan uyasın şapşı- (шапшы-) Suyu veya sıvı bir tegerene, bürküttör köpkö çeyin şeyi şapırdetmak. tınçtana albay, kubanıç, kaar, ökünüç şapşıt- (шапшыт-) ett. şapşı-. menen şaŋşışat. / Korumayı başardığı şapşıtuu (шапшытуу) mast. şapşıt-. yuvasına dönerek uçan kartallar uzun şapşuu (шапшуу) mast. şapşı-. zaman sakinleşemeyip sevinç, öfke ve şar (шар) 1. Çağlayan, gürleyen suyun pişmanlıkla öterler” (CA1. 2008: 56). 2. sesi. 2. Uğultu. Güzel sesle şarkı söylemek. “...talaanı şarak (шарак) Patırtı, takırtı, tangırtı. caŋırta şaŋşıp obon salgan Daniyar ele. şarak-şarak et- (шарак-шарак эт-) / ...tarlada sesini yankılandırarak güzel Patırdamak, takırdamak, tangırdamak. şarkılar söyleyen Daniyar’dı” (AC1. şarakta- (шаракта-) 1. Takırdamak, 2008: 238). 3. Çınlamak, yankılanmak. patırdamak. 2. Kahkaha atmak. şaŋşış- (шаңшыш-) işt. şaŋşı-. şaraktat- (шарактат-) ett. şarakta- şaŋşışuu (шаңшышуу) mast. şaŋşış-. 300

şaraktatuu (шарактатуу) mast. şarp (шарп) Suyun kıyıya vurmasıyla şaraktat- oluşan ses. şaraktoo (шарактоо) mast. şarakta-. şarpılda- (шарпылда-) Şapırdamak, şarılda- (шарылда-) Şarıldamak, şarıl şırıldamak. şarıl akmak. “Saydın suusu şarıldap, şarpıldak (шарпылдак) Şapırtı, tuş-taraptan türkün bulak sayga karay şarıltı. atılat / Çayın suyu şarıl şarıl akarken, şarpıldat- (шарпылдат-) ett. etrafındaki kaynaklardan çıkan suu da şarpılda-. çaya doğru akmakta” (Cantöşev, CAT. şarpıldatuu (шарпылдатуу) mast. 2011, 12: 86). şarpıldat-. şarıldat- (шарылдат-) ett. şarılda- şarpıldoo (шарпылдоо) mast. şarıldatuu (шарылдатуу) mast. şarpılda-. şarıldat-. şarpın (шарпын) Akan suyun şırıltısı, şarıldoo (шарылдоо) mast. şarılda-. şarıltısı. şark (шарк) Tak, sert bir şeye şarp-şarp (шарп-шарп) bk. şarp. vurulduğunda çıkan tok ve ser ses. şarp-şurp (шарп-шурп) bk. şarp. şarkılda- (шаркылда-) 1. Çağlamak, şar-şar et- (шар-шар эт-) Şarıldamak. gürlemek, coşmak. 2. Şakırdamak. şart (шарт) Hemencecik, bir anda. şarkıldat- (шаркылдат-) ett. şartılda- (шартылда-) Arka arkaya şarkılda-. şart şart sesler gelmek. “İçkeride kükürt şarkıldatuu (шаркылдатуу) mast. tamıza albay şartıldatıp catkan apam / şarkıldat-. İçeride kibrit yakamayıp şart şart sesler şarkıldoo (шаркылдоо) mast. çıkartan anamdı” (Cigitov, CAT. 2011, şarkılda-. 3: 15). şarkıra- (шаркыра-) Çağlamak, şartıldat- (шартылдат-) ett. şartılda- gürleyerek akmak. “Şarkırap akkan şartıldatuu (шартылдатуу) mast. suunun, küçtüü şamaldın gana ünü şartıldat- ugulup catat / Bir tek çağlayarak akan şartıldoo (шартылдоо) mast. şartılda- suyun ve şiddetli esen rüzgarın sesi şatıra- (шатыра-) 1. Patırdayarak duyulmakta” (İmanaliyev, CAT. 2011, yağmak, dökülmek. “Kün 12: 193). kürkürögöndön dem-şık alganday şarkırak (шаркырак) Şırıltı. camgır da şatıratıp kuyup kirdi / Göğün şarkırama (шаркырама) Çağlayan, gürlemesinden cesaret almış gibi coşkun akan su. yağmur da patırdayarak dökmeye şarkırat- (шаркырат-) ett. şarkıra-. başladı” (Cigitov, CAT. 2011, 6: 119). şarkıratma (шаркыратма) Şelale. “... 2. Hızlıca sesli okumak, durmadan köbük çaçkan şarkıratmalarga kızıga konuşmak, sövmek, kızmak. “... karaybız / köpük saçan şelaleyi dikkatle şatıratıp kuran okup kirdi / kuranı izleriz” (Ali, CAT. 2011, 2: 178). hızlıca okuyordu” (Cigitov, CAT. 2011, şarkıratuu (шаркыратуу) mast. 3: 43). 3. Şakırdamak. “... şaŋduu şarkırat-. külkülörü, keede şatırata kol şarkıroo (шаркыроо) mast. şarkıra-. çabışkandarı, ırdagandarı ugulup cattı / ... neşeli kahkahaları, bazen şakırdayan 301

alkışlamaları, şarkı söylemeleri otursak, canıbızdan şıbırt uguldu / ... duyuluyordu” (Acıkanova, CAT. 2012, annem ikimiz mezarların içinde 6: 15). oturduğumuzda yan taraftan bir çıtırtı şatırat- (шатырат-) ett. şatıra-. geldi” (Şakir, CAT. 2012, 10: 26). şatıratuu (шатыратуу) mast. şatırat-. şıbırt-şıbırt et- (шыбырт-шыбырт şatıroo (шатыроо) mast. şatıra-. эт-) Çıtır çıtır etmek. şatır-şatır (шатыр-шатыр) 1. Şakır şıbırtta- (шыбыртта-) Çıtırdamak. şakır, sürekli olarak yağan yağmurun şıbırttat- (шыбырттат-) ett. şıbırtta-. çıkardığı ses. 2. Çıtır çıtır. 3. Şatır şatır, şıbırttatuu (шыбырттатуу) mast. kolaylıkla akıcı bir biçimde. şıbırttat-. şelpey- (шелпей-) Yorgun, halsiz şıbırttoo (шыбырттоо) mast. şıbırtta- dörünmek. şıbış (шыбыш) Çıtırtı, ses. “... kan şelpeyt- (шелпейт-) ett. şelpey-. sarayınan şıbış çıgarbay çıgıp ketken / şelpeytüü (шелпейтүү) mast. şelpeyt-. Han saraydan ses çıkarmadan gizlice şelpeyüü (шелпей-) mast. şelpey-. çıkıp gitmişti” (Akutagava, CAT. 2011, şeŋirey- (шеңирей-) bk. şaŋıray-. 7: 151). şeŋireyüü (шеңирейүү) mast. şeŋirey- şıbışta- (шыбышта-) Fısıldayarak şıbır (шыбыр) Fısıltı, fısırdama. yavaşça söylemek, usulca konuşmak. şıbıra- (шыбыра-) Fısıldamak, şıbıştoo (шыбыштоо) mast. şıbışta-. fısıldayarak konuşmak. “Al bir turup tee şıdır (шыдыр) Açık, düz, doğru, alda kayda caşınıp alıp şıbırasa, bir engelsiz. turup içibizde turup alıp şıbıraganday şıgıra- (шыгыра-) Şakırdamak. tuyulçu / bazen ta uzaklarda saklanmış “Kıymıldap koyso ele şakmarlar gibi fısıldar bazen de içimize girmiş gibi biribirine urunup, tili üzülgön mayda fısıldardı” (Usubaliyev, CAT. 2012, 10: koŋguroolordoy küŋürt ün çıgarıp 5). şıgırayt / Yünlerine yapışan pislikler şıbıraş- (шыбыраш-) işt. şıbıra-. topak topak sertleşip kuruyunca her şıbıraşuu (шыбырашуу) mast. haretek ettiğinde birbirine dokunarak şıbıraş-. küçük bozuk çıŋgıraklar gibi şıbırat- (шыбырат-) ett. şıbırat-. şakırdıyordu” (Cigitov, CAT. 2011, 6: şıbıratuu (шыбыратуу) mast. şıbırat- 90). şıbırgak (шыбыргак) Sık ve yoğun şıgırat- (шыгырат-) ett. şıgıra-. bir biçimde yağan kuru kar veya şıgıratuu (шыгыратуу) mast. şıgırat- yağmur. şıgıroo (шыгыроо) mast. şıgıra-. şıbır-kübür (шыбыр-күбүр) bk. şıbır. şıkıra- (шыкыра-) Sık, dolu dolu, “Kimderdir şıbır-kübür süylöşüp, arı kalabalık, yoğun olmak. beri cürüü-turuudan tıyılbayt / şıkırat- (шыкырат-) ett. şıkıra-. Birilerinin fısıldayan konuşmaları, şıkıratuu (шыкыратуу) mast. şıkırat- oraya buraya yürümeleri durmadı” şıkıroo (шыкыроо) mast. şıkıra-. (Cantöşev, CAT. 2011, 12: 96). şıkıray- (шыкырай-) Gözlerini şıbıroo (шыбыроо) mast. şıbıra-. kısarak bakmak. şıbırt (шыбырт) Çıtırtı. “... apam şıkırayt- (шыкырайт-) ett. şıkıray-. ekööbüz mürzölördün arasında serbeyip 302

şıkıraytuu (шыкырайтуу) mast. sallanarak, sağa sola eğilerek, tekrar şıkırayt- . tekrar zıplayarak çok keyifli şıkırayuu (шыкыраюу) mast. şıkıray- oynuyordu” (Cokey, CAT. 2012, 11: şıkşıy- (шыкшый-) Gözlerini kısmak, 212). kısarak bakmak. şılkıldak (шылкылдак) Sarkık, şıkşıyt- (шыкшыйт-) ett. şıkşıy- sallantılı olan. şıkşıytuu (шыкшыйтуу) mast. şılkıldaş- (шылкылдаш-) işt. şılkılda- şıkşıyt-. şılkıldaşuu (шылкылдашуу) mast. şıkşıyuu (шыкшыюу) mast. şıkşıy-. şılkıldaş-. şılbıra- (шылбыра-) Islanarak şılkıldat- (шылкылдат-) ett. şılkılda- yumuşamak. şılkıldatuu (шылкылдатуу) mast. şılbırat- (шылбырат-) ett. şılbıra-. şılkıldat-. şılbıratuu (шылбыратуу) mast. şılkıldoo (шылкылдоо) mast. şılkılda- şılbırat-. şılkıy- (шылкый-) Başını öne eğmek. şılbıroo (шылбыроо) mast. şılbıra-. “Başı şılkıyıp, cazdıkka tiyse uykuga şıldıra- (шылдыра-) 1. Şırıldamak. kirçüdöy / Kafası eğik, yastıkka değdiği “Şırıldagan möltür bulaktan too an uyuyacak gibi” (Mambet, CAT. suusunan can sergiter ilebi kelip turdu / 2011, 12: 36). Şırıldayan berrak kaynak, dağ suyundan şılkıyt- (шылкыйт-) ett. şılkıy-. serinleten hava geliyordu” (Aytımbet, şılkıytuu (шылкыйтуу) mast. şılkıyt-. CAT. 2011, 9: 89). 2. Çıngırdamak, şılkıyuu (шылкыюу) mast. şılkıy-. şıngırdamak. “açkıç şılıray tüştü / şılpılda- (шылпылда-) Şapırdamak. ahantarlar şıngırdadı” (Puşkin, CAT. şılpıldat- (шылпылдат-) ett. şılpılda-. 2011, 9: 107). şılpıldatuu (шылпылдатуу) mast. şıldırak (шылдырак) Çıngırak. şılpıldat- şıldırat- (шылдырат-) ett. şıldıra-. şılpıldoo (шылпылдоо) mast. şılpılda- şıldıratuu (шылдыратуу) mast. sılpıy- (шылпый-) bk. şalpay-. şıldırat-. şılpıyuu (шылпыюу) mast. şılpıy-. şıldıroo (шылдыроо) mast. şıldıra-. şıŋgır (шыңгыр) Şıngırtı. şıldır-şıldır et- (шылдыр-шылдыр şıŋgıra- (шыңгыра-) Şıngırdamak. “... эт-) bk. şıldıra-. eşiktin koŋguroosu şıŋgıradı / ... kapının şıldırtta- (шылдыртта-) bk. şıldıra-. zili şıŋgırdadı” (Cetigen, CAT. 2012, 3: şıldırttoo (шылдыртто) mast. şıldırt-. 71). şılk dey tüş- (шылк дей түш-) şıŋgırak (шыңгырак) Çıngırak, zil. Birdenbire aşağıya sarkıvermek, şıŋgırat- (шыңгырат-) ett. şıŋgıra-. uyuyakalınca vb. aniden başı öne şıŋgıratuu (шыңгыратуу) mast. eğilmek. şıŋgırat-. şılkılda- (шылкылда-) Dik şıŋgıroo (шыңгыроо) mast. şıŋgıra-. duramamak, sağa solla eğilmek, şıŋkılda- (шыңкылда-) Kısa, ince bi devrilmek, sallanmak. “Artist ece sesle kahkaha atmak. “ dayrasın alardın çok ortosunda şılkıldap, ulam keçip ötö albaganın ukkanda şıŋkıldap sekirip ölö berilip biylep cürdü / külgönü esinde / Talas deryasını Oyuncu abla onların tam ortasında geçemediğini duyunca ince sesle 303

güldüğü o an hala hatırasında” (Ray, şırkırat- (шыркырат-) ett. şırkıra-. CAT. 2012, 6: 27). şırkıratuu (шыркыратуу) mast. şıŋkıldaş- (шыңкылдаш-) işt. şırkırat-. şıŋkılda-. şırkıroo (шыркыроо) mast. şırkıra-. şıŋkıldaşuu (шыңкылдашуу) mast. şırp (шырп) Çıtırtı, kuru yaprakları şıŋkıldaş-. olan çalılık yerden yürürken çıkan ses. şıŋkıldat- (шыңкылдат-) ett. şırpılda- (шырпылда-) Çıtırdamak. şıŋkıldat-. hışırdamak. “Kimdir biröönün butunan şıŋkıldatuu (шыңкылдатуу) mast. şırpıldagan dooşu çıkkanday boldu / şıŋkıldat-. Birinin ışırdayan ayak sesleri duyuldu” şıŋkıldoo (шыңкылдоо) mast. (Muratov, CAT. 2013, 7: 82). şıŋkılda-. şırpıldat- (шырпылдат-) ett. şırpılda- şıŋkıy- (шыңкый-) Uzun boylu, şırpıldatuu (шырпылдатуу) mast. yakışıklı olmak. şırpıldat-. şıŋkıyt- (шыңкыйт-) ett. şıŋkıy-. şırpıldoo (шырпылдоо) mast. şıŋkıytuu (шыңкыйтуу) mast. şırpılda-. şıŋkıyt-. şıtıra- (шытыра-) Şıpırdamak, şıŋkıyuu (шыңкыюу) mast. şıŋkıy-. haşırdamak, hışırdamak. “Aŋgıça badal şıpılda- (шыпылда-) Çabuk çabuk caktan akırın şıtıragan dabış uguldu / O çeviklikle hareket etmek. “Kim emne sırada çalı taraftan hışırtlı bir ses geld” bererin şıpıldatıp cazıp kattap attı / (Auezov, CAT. 2013, 7: 137). Kasım kim ne verecekse hızlıca yazıp şıtırat- (шытырат-) ett. şıtıra-. kaydediyordu” (Toktomuşev, CAT. şıtıratuu (шытыратуу) mast. şıtırat-. 2013, 2: 135). şıtıroo (шытыроо) mast. şıtıra-. şıpıldak (шыпылдак) Atik, çevik, şıypakta- (шыйпакта-) bk. şıypaŋda- hızlı hızlı hareket eden. şıypaktat- (шыйпактат-) ett. şıpıldat- (шыпылдат-) ett. şıpılda-. şıypakta-. şıpıldatuu (шыпылдатуу) mast. şıypaktatuu (шыйпактатуу) mast. şıpıldat-. şıypaktat-. şıpıldoo (шыпылдоо) mast. şıpılda-. şıypaktoo (шыйпактоо) mast. şırbıy- (шырбый-) Çelimsiz, zayıf, şıypakta-. kuru bir görünümde olmak. şıypalakta- (шыйпалакта-) bk. şırbıyt- (шырбыйт-) ett. şırbıy-. şıypakta-. şırbıytuu (шырбыйтуу) mast. şırbıyt- şıypalaktat- (шыйпалактат-) ett. şırbıyuu (шырбыюу) mast. şırbıy-. şıypalakta-. şırılda- (шырылда-) Şırıldamak, şıypalaktatuu (шыйпалактатуу) çıtırdamak, hışırdamak. mast. şıypalaktat-. şırıldat- (шырылдат-) ett. şırılda-. şıypalaktoo (шыйпалактоо) mast. şırıldatuu (шырылдатуу) mast. şıypalakta-. şırıldat-. şıypalaŋda- (шыйпалаңда-) bk. şırıldoo (шырылдоо) mast. şırılda-. şıypakta-. şırkıra- (шыркыра-) Oluk oluk şıypalaŋdat- (шыйпаландат-) ett. akmak. şıypalaŋda-. 304

şıypalaŋdatuu (шыйпаландатуу) şodoy- (шодой-) 1. Ağaç yapraklarını mast. şıypalaŋdat-. döktükten sonra çıplak, ince, uzun şıypalaŋdoo (шыйпалаңдоо) mast. görünümde olmak. 2. Zayıf uzun olmak. şıypalaŋda-. 3. Yapayalnız olmak. şıypaŋda- (шыйпаңда-) 1. Köpek vb. şodoyt- (шодойт-) ett. şodoy-. hayvanlar kuyruk sallamak, oynamak. şodoytuu (шодойтуу) mast. şodoyt-. “Canımda suu betine karap, kuyrugun şodoyuu (шодоюу) mast. şodoy-. şıypaŋdatıp Colbors turat / Yanımda şolok-şolok et- (шолок-шолок эт-) suya bakarak kuyruğunu oynatarak Hüngür hüngür ağlamak. Colbors duruyor” (Cigitov, CAT. 2011, şolokto- (шолокто-) Hüngür hüngür 3: 9). 2. Yaranmaya çalışmak. ağlamak. “Tigi ayal bolso, ogo beter köz “Şıypaŋdap, butuna üç bügülö cıgılıp, caşın tıya albay şoloktoyt / Öbür bayan atama koşomat kılam / Yaranmaya göz yaşlarını durduramayıp daha da çok çalışıp, ayagına kapanıp, babamın ağladı” (Şolohov, CAT. 2011, 4: 39). gözüne girmek istiyordum” (Cigitov, şoloktoo (шолоктоо) mast. şolokto-. CAT. 2011, 3: 10). şoloktot- (шолоктот-) ett. şolokto-. şıypaŋdat- (шыйпандат-) ett. şoloktotuu (шолоктотуу) mast. şıpypaŋda-. şoloktot-. şıypŋdatuu (шыйпаңдатуу) mast. şoŋşogoy (шоңшогой) Yumru, şıypaŋdat-. kabarık, şişkin, çıkkın. şıypaŋdoo (шыйпаңдоо) mast. şoŋşoy- (шоңшой-) Yumru, kabarık, şıypaŋda-. şişkin, dik, çıkkın halde olmak. şimşi- (шимши-) Koklayarak takip “...dayranın boyunda şoŋşoyup oturat. / etmek, iz sürmek, didiklemek, herşeyi deryanın kıyısında dimdik oturuyor” karıştırarak aramak. “dayıma çala toyut (Cusubaliyev, CAT. 2012, 5: 90). cürgön it, argasız cer şimşilep, ıplas şoŋşoyt- (шоңшойт-) ett. şoŋşoy-. birdemeler ceyt / her zaman yarım şoŋşoytuu (шоңшойтуу) mast. yamalak yiyen, tam doymayan köpek, şoŋşoyt-. yer koklayp, pis bir şeyler bulup şoŋşoyuu (шоңшоюу) mast. şoŋşoy-. yemeye mecburdu” (Cigitov, CAT. şooldo- (шоолдо-) Sert bir şekilde 2011, 6: 88). esmek. şimşile- (шимшиле-) bk. şimşi-. şooldoo (шоолдоо) mast. şooldo-. şimşilöö (шимшилөө) mast. şimşile-. şop (шоп) Tesadüfen,beklenmedik şimşit- (шимшит-) ett. şimşi-. yerden. şimşitüü (шимшитүү) mast. şimşit-. şop et- (шоп эт-) Beklenmedik yerden şimşüü (шимшүү) mast. şimşüü. ortaya çıkmak, gerçekleşmek. şodoŋdo- (шодоңдо-) Boyu uzun, sivri şorgolo- (шорголо-) Aralıksız, biçimde olmak. durmadan damlamak. “Közdörün şodoŋdoo (шодоңдоо) mast. şodoŋdo-. irmegen sayın kubakay cüzünön şodoŋdot- (шодоңдот-) ett. şodoŋdo-. şorgologon köz caşın aarçıp koyuş şodoŋdotuu (шодоңдотуу) mast. oyuna da kelbeyt / Gözlerini kapattık şodoŋdot-. sıra yüzünden aşağı aralıksız akan göz 305

yaşlarını silmek aklına bile gelmedi” şölpöytüü (шөлпөйтүү) mast. şölpöyt- (Akunova, CAT. 2013, 4:48). şölpöyüü (шөлпөйүү) mast. şölpöy-. şorgoloo (шорголоо) mast. şorgolo-. şölpüldö- (шөлпүлдө-) 1. Bol gelerek şorgolot- (шорголот-) ett. şorgolo-. aşağıya doğru sarkmak. 2. Güçlükle, şorgolotuu (шорголотуу) mast. halsizce koşturmak. “Şölpüldöp şorgolot-. keletkan bala oylondu ... / halsizce şorkura- (шоркура-) Şapırdatmak. “... yoluna devam eden çocuk çaydın şorkurata içilgeni gana ugulup düşünüyordu” (Dumbadze, CAT. 2011, turdu / Bir tek çayın şapırdatarak içilen 12: 153). sesi geliyordu” (Cigitov, CAT. 2011, 3: şölpüldöö (шөлпүлдөө) mast. 22). şölpüldö-. şorkuroo (шоркуроо) mast. şorkura-. şölpüldöt- (шөлпүлдөт-) ett. şorkurat- (шоркурат-) ett. şorkura-. şölpüldö-. şorkuratuu (шоркуратуу) mast. şölpüldötüü (шөлпүлдөтүү) mast. şorkurat-. şölpüldöt-. şoypokto- (шойпокто-) bk. şıypakta-. şömtürö- (шөмтүрө-) Elbisesi, giysisi, şoypoktoo (шойпоктоо) mast. baştan ayağa ıslanmak. “Emne turasıŋ şoypokto-. caldırap, caanga şömtüröböy şölbürö- (шөлбүрө-) 1. Bol, uzun, ketpeysiŋbi üyüŋö / Neden dikilp sarkık görünümde olmak. “Boyuna çak duruyorsun, yağmura ıslanmadan eve kelbegen biröönün şölbürögön paltosun git” (Karayev, CAT. 2011, 4: 145). kiygen ... / Boyuna tam olmayan, şömtüröö (шөмтүрөө) mast. şömtürö- başkasının bol paltosunu giymişti” şömtüröt- (шөмтүрөт-) ett. şömtürö-. (Tursunov, CAT. 2012, 3: 135). 2. şömtürötüü (шөмтүрөтүү) mast. Sudan çıkmış fare gibi olmak. “Bu şömtüröt-. beçaralardın ülbüröp, şölbüröp sörtöy-mörtöy (сөртөй-мөртөй) camgırda kalgandarın ayt / Bu Yarım yamalak. zavallıların sudan çıkmış fare gibi şuŋşuguy (шуңшугуй) Sivri, ucuna yağmurda kalmalarına ne demeli” doğru gittikçr incelen. (Cusubaliyev, CAT. 2011, 7: 12). 3. şuŋşuy- (шуңшуй-) Uçlu, çıkık, sivri Kendini suçlu hissetmek, boyun eğmek. olmak. “andan kiyin kapkara fraktar “Menin atımdı atay albay keçirim menen töbösü şüŋşüygan kalpaktar çıktı surap, aldımda şölbörödü / Benim / daha sonra simsiyah frak ceketler ile adımı ağzına alamayıp, af dileyerek tepesi uzun şapkalar çıktı” (Gamzatov, önümde kafası eğikti” (Mamanov, CAT, CAT. 2013, 4: 151). 2012, 9: 121). şuŋşuyt- (шуңшуйт-) ett. şuŋşuy-. şölbüröö (шөлбүрөө) mast. şölbürö-. şuŋşuytuu (шуңшуйтуу) mast. şölbüröt- (шөлбүрөт-) ett. şölbörö-. şuŋşuyt-. şölbürötüü (шөлбүрөтүү) mast. şuŋşuyuu (шуңшуюу) mast. şuŋşuy-. şölböröt-. şurtulda- (шуртулда-) Yerli yersiz şölpöy- (шөлпөй-) 1. Bol, uzun, sarkık karışarak gevezelik etmek. görünümde olmak. 2. Zayıflamak. şurtuldat- (шуртулдат-) ett. şurtulda- şölpöyt- (шөлпөйт-) ett. şölpöy-. 306

şurtuldatuu (шуртулдатуу) mast. Uğuldamak. “... şuuldagan şamal tabışı, şurtuldat- çuuldagan çardak ündörü / ... şurtuldoo (шуртулдоо) mast. uğuldayan rüzgar sesi, öten martı sesi” ( şurtulda-. Aytmatov, CAT. 2013, 9: 21). 3. şurulda- (шурулда-) Höpürdemek, Rüzgar gibi hızlı olmak. “Aytkan cerge hopurdamak. kelsem şuuldagan bir cigit cürgön eken şuruldat- (шурулдат-) ett. şuruldat-. / Dediği yere geldiğimde hızlıca hareket şuruldatuu (шурулдатуу) mast. eden bir delikanlı varmış” (Suvanov, şuruldat-. CAT. 2011, 4: 291). şuruldoo (шурулдоо) mast. şurulda-. şuuldak (шуулдак) Hızlı hareket eden. şuştuy- (шуштуй-) Sivri görünümde şuuldaş- (шуулдаш-) işt. şuulda-. olmak. şuuldaşuu (шуулдашуу) mast. şuştuyt- (шуштуйт-) ett. şuştuy-. şuuldaş-. şuştuytuu (шуштуйтуу) mast. şuuldat- (шуулдат-) ett. şuulda-. şuştuyt-. şuuldatuu (шуулдатуу) mast. şuştuyuu (шуштуюу) mast. şuştuy-. şuuldat-. şuu (шуу) 1. Sert nefes alıp verirken, şuuldoo (шуулдоо) mast. şuulda-. burnunu sert şekerken şıkan ses. şüdüŋdö- (шүдүңдө-) Hızlı hızlı acele “Kaliman murdun şuu tarttı / Kaliman ederek yürümek, koşmak. “Kışkı suukta burnunu şıp çekti” (Cunuşev, CAT. şüdüŋdöp şaşıp cürgöndön kutulup, 2013, 8: 66). 2. Korkunca, aşırı candarı cay ala tüşkönsüp, el dagı narı heyecanlanınca kalbin çok hızlı cak, beri cakka kaalgıy basıp cürüşöt / çarptığını bildirir. “Menin cürögüm şuu Kış soğuğunda hızlı hızlı yürümekten dey tüştü / Benim kalbim çok hızlı kurtularak, halk bir bu tarafa bir öbür çarpıverdi” (Cigitov, CAT. 2011, 3: 12). tarafa yavaşça yürümekteler” (Rasputin, Pır, kuş kanatlarının çıkardığı ses. 4. CAT. 2012, 4: 51). Rüzgar sesi. şüdüŋdöö (шүдүңдөө) mast. şüdüŋdö- şuudur et- (шуудур эт-) Hışırdamak. şüdüŋdöt- (шүдүңдөт-) ett. şüdüŋdö-. şuudura- (шуудура-) Hışırdamak. şüdüŋdötüü (шүдүңдөтүү) mast. şuudurak (шуудурак) Hışırdayan, şüdüŋdöt-. hışırtılı. “... calbıraktı şuuduratıp, şüdüŋgüt (шүдүңгүт) Hızlı yürüyen titiretken cel / ... yaprakları hışırdatarak çabuk giden öküz. titreten esinti” (Kazakbayev, CAT. şümşük (шүмшүк) Hergele, görgüsüz, 2011, 4: 69). sahtekar, sinsi. “Uşakçı şümşüktün şuudurat- (шуудурат-) ett. şuudura-. cazasın bersem degen tilegim ogo beter şuuduratuu (шуудуратуу) mast. küçöp, ıŋgayluu uçurdu eki közüm tört şuudurat-. bolup küttüm / Dedikoducu görgüsüzün şuuduroo (шуудуроо) mast. şuudura-. cezasını verme isteğim daha da artarak şuulda- (шуулда-) 1. Hışırdamak. doğru zamanı dört gözle bekledim” “Şamal ulup uuldap, bak-daraktar (Puşkin, CAT. 2013, 8: 172). şuuldap / Rüzgar eserek uğuldayınca şümşüŋdö- (шүмшүңдө-) 1. Zavallı, ağaç, yapraklar hısırdıyor” (Asan çaresiz, kendinden bezmiş bir şekilde Kaygı, CAT. 2013, 8: 192). 2. olmak. 2. Hergeleik etmek. 307

şümşüŋdöö (шүмшүңдөө) mast. girdabının aşağı tarafında yatıyordu” şümşüŋdö-. (Cakıpov, CAT. 2011, 7: 185). şümşüŋdöt- (шүмшүңдөт-) ett. şümüröyt- (шүмүрөйт-) ett. şümüröy- şümşüŋdö-. şümüröytüü (шүмүрөйтүү) mast. şümşüŋdötüü (шүмшүңдөтүү) mast. şümüröyt-. şümşüŋdöt-. şümüröyüü (шүмүрөйүү) mast. şümşüy- (шүмшүй-) bk. şümşüŋdö-. şümüröy-. şümşüyt- (шүмшүйт-) ett. şümşüy-. şümşüytüü (шүмшүйтүү) mast. T şümşüyt-. tak (так) Tak, tahta vb. benzer şeye şümşüyüü (шүмшүй-) mast. şümşüy-. vurulduğunda çıkan ses. şümtürö- (шүмтүрө-) 1. Zayıflamak. tak et- (так эт-) Tak diye ses 2. Üstü başı dökülmek. çıkarmak. şümtüröö (шүмтүрөө) mast. şümtürö- tak sekir- (так секир-) Yerinden şümüröŋdö- (шүмүрөңдө-) Bıkkın, fırlamamak. yıpranmış, canından bezmiş halde takılda- (такылда-) 1. Tak tak diye ses olmak. “Canıbektin canagı agıtkan iti çıkarmak. 2. Hızlı, sert, etkili konuşan. şümüröŋdöp kaçıp çıktı / Canıbek’in az takıldak (такылдак) Hızlı ve sert önce saldığı köpeği canda bezmiş bir konuşan. şekilde kaçıp çıktı” (Cigitov, CAT. takıldat- (такылдат-) ett. takılda-. 2011, 6: 106). takıldatuu (такылдатуу) mast. şümüröŋdöö (шүмүрөңдөө) mast. takıldat-. şümüröŋdö-. takıldoo (такылдоо) mast. takılda- şümüröŋdöt- (шүмүрөңдөт-) ett. takır (такыр) 1. Bitkisiz yer. 2. Kel. şümüröŋdö-. takıray- (такырай-) 1. Bitkisiz şümüröŋdötüü (шүмүрөңдөтүү) kalmak, çölleşmek. Otlar kısa kesilmek. mast. şümüröŋdöt-. “... çöbü takırayta orulgan / otları şümüröŋ-şümüröŋ et- (шүмүрөң- dümdüz oraklanmıs” (Cigitov, CAT. шүмүрөң эт-) bk. şümüröŋdö-. 2011, 6: 93). 2. Saçsız kalmak, şümüröy- (шүмүрөй-) 1.Somurtmak, kelleşmek. “Çaçın takıraytıp kırdırıp surat asmak. “... caŋı mürzönün canına salıptır / Saçını tamamen aldırmış kel şümüröyüp basıp keldi / ... yeni mezarın olmuş” (Kazakbayev, CAT. 2011, 4: yanına somurtarak yürüdü” (Cigitov, 49). 3. Bomboş kalmak. CAT. 2011, 6: 93). 2. Üstü başı takırayt- (такырайт-) ett. takıray-. dökülmek, perişan olmak. “Suuga takıraytuu (такырайтуу) mast. tüşkön çıçkandın kebetesin kiygen bir takırayt-. şümüröygön küçük / Suya düşmüş fare takırayuu (такыраюу) mast. takıray-. gibi perişan durumda bir köpek takırçaŋ (такырчаң) Çıplak, bitkisiz. yavrusu” (Cigitov, CAT. 2011, 4: 186). talp (талп) Yassı bir şeye 3. Zavallı, acınacak görünümde olmak. vurulduğunda veya düşünce çıkan ses. “Tülkünün şümüröygön cansız denesi talpagay (талпагай) Yassı, yayvan ve aylampanın tömön tarabındagı ceekte düz. cattı / Zavallı tilkinin cansız bedeni suu 308

talpagayıraak (талпагайыраак) Yalancı konuşur, dedikoducu gezer Yassımsı. (Asan Kaygı, CAT. 2013, 8: 187). 2. talpak (талпак) Post, tüylü hayvan Mec. Çaresizce yürümek, orda burda derisinden oturmak için yapılan minder. çalışmak, koşturarak ekmek peşine talpakta- (талпакта-) Pata düşmek. “Taŋ azandan talpıldap ookat- küte,biçimsizce hareket etmek. ookat dep cürüp ölüp ketmey boldum. / talpaktat- (талпактат-) ett. talpakta-. Sabah ezanından başlayarak koştura talpaktatuu (талпактатуу) mast. koştura “iş iş” diye bir gün ölüp talpaktat-. gideceğim” (Kenen, CAT. 2012, 9: 65). talpaktoo (талпактоо) mast. talpakta- talpıldat- (талпылдат-) ett. talpılda-. talpaŋda- (талпанда-) bk. talpakta-. talpıldatuu (талпылдатуу) mast. talpaŋdat- (талпандат-) ett. talpıldat-. talpaŋda-. talpıldoo (талпылдоо) mast. talpılda-. talpaŋdatuu (талпаңдатуу) mast. talpıy- (талпый-) bk. talpay-. talpaŋdat-. talpıyuu (талпыюу) mast. talpıy-. talpaŋdoo (талпандоо) mast. taltak (талтак) Paytak. talpaŋda-. taltakta- (талтакта-) 1. Paytak paytak talpaŋ-talpaŋ et- (талпаң-талпан эт- yürümek. 2. Şımarmak. ) Pata küte, biçimsizce hareket etmek. taltaktat- (талтактат-) ett. talatakta-. talpay- (талпай-) 1. Yassılaşmak. “... taltaktatuu (талтактатуу) mast. talpayıp too sıyagı cok, dagı Kara- taltaktat-. Soroŋ atalat / çok yassı, dağ gibi değil taltaktoo (талтактоо) mast. taltakta- bir de Kara-Soroŋ dağsı denilir” taltaŋ (талтаң) Şımarık. “... sen uşakı (Cusubaliyev, CAT. 2012, 5: 89). 2. İri kempirdin erte taltaŋısın. / ... sen yarı görünmek. “... küçük ekööbüzdün dedikoducu yaşlı kadının şımarığısın” talpaya tüşüp, kaltırap turgan kararıŋkı (İsmailova, CAT. 2012, 5: 48). kölököbüz / .... köpeğim ikimizin taltaŋda- (талтаңда-) 1. Paytak kocaman, titrek, kara gölgemiz” paytak yürümek “... öŋü bopboz bolup (Cigitov, CAT. 2011, 3: 10). 3. Rahat ordunan turup, taltaŋday arı karap bir biçimde yayılmak, oturmak. “Al basıp bardı. / ... yüzü bembeyaz çepkeninin etegin kayrıp, kardın üstüne oluverdi de yerinden kalkıp, paytak talpayıp olturdu / O, uzun üst giysisinin paytak yürüyerek arkasını döndüğü gibi eteğini büküp karın üstüne yayılarak yürüyüp gitti (Mamanov, CAT. 2012, 8: oturdu” (Bahti, CAT. 2012, 3: 163). 25). 2. Şımarmak. “Taltaŋdagan erkesin talpaygan (талпайган) 1. Yassı. 2. İri narisedey kirintkeniçi, bolgondo da yarı. cıtuu samın menen. / Aşırı şımaran talpayt- (талпайт-) ett. talpay-. nazlısını bebek gibi, bir de kokulu talpaytuu (талпайтуу) mast. talpayt-. sabunla yıkıyor” (Osmonkulov, CAT. talpayuu (талпаюу) mast. talpay-. 2011, 2: 28). talpılda- (талпылда-) 1. Patır kütür taltaŋdat- (талтаңдат-) ett. taltaŋda-. uygunsuz hareket etmek, koşmak, hızlı taltaŋdatuu (талтандатуу) mast. yürümek, gezmek. “Kalpıçı süylöp taltaŋda-. kaŋkıldap // uşakçı cüröt talpıldap / taltaŋdoo (талтаңдоо) mast. taltaŋda- 309

taltaŋ-taltaŋ et- (талтаң-талтаң эт-) tamtayuu (тамтаюу) mast. tamtay-. bk. taltakta-. tam-tuŋ (там-туң) 1. Zar zor, taltay- (талтай-) Bacaklarını açmak, güçlükle. “Tam-tuŋ basıp, tili çıkkan ayaklarını açmak. caŋıdan / Zar zor yürümeye ve taltayt- (талтайт-) ett. taltay-. konuşmaya başladı” (Nurmanbetov, taltaytuu (талтайтуу) mast. taltayt-. CAT. 2013, 3: 76). 2. Sallana sallana. taltayuu (талтаюу) mast. taltay-. tantı- (танты-) Saçmalamak, yersiz tampay- (тампай-) İri yarı olmak, konuşmak. tombul olmak. tantık (тантык) 1. Peltek, peltek tampayt- (тампайт-) ett. tampay-. konuşan kimse. 2. Gereksiz yere tampaytuu (тампайтуу) mast. konuşan, saçmalayan kimse. tampayt-. tantıra- (тантыра-) Saçmalamak, tampayuu (тампаюу) mast. tampay- gereksiz yere kouşmak. “Bolbogon tamtaŋda- (тамтаңда-) 1. Acele sözdü tantırap catsaŋ kantip külküsü ederek yürümek. Tamtaŋdap baratıp, kelbeyt ... / Olmayan şeyleri söyleyip biröönü süzüp aldı, tildegen ün çıktı / saçmalıyorsan karşındaki nasıl gülesi Aceleyle giderken birine çarpıverdi, gelmesin ...” (Ezop, CAT. 2011. 7: 82). kızarak konuşan ses çıktı” (Çeviksoy, tantırak (тантырак) 1. Anlamsız CAT. 2013, 3: 110). 2. Sallana sallana yersiz söz. 2. Anlamsız, yersiz konuşan yürümek, paytak paytak yürümek. “ kimse. “Boroongo artın saldı da tamtaŋdap tantırat- (тантырат-) ett. tantıra-. kete berdi / Fırtınaya arkasını dönerek tantıratuu (тантыратуу) mast. sallana sallana yoluna devam etti” tantırat-. (Akmatov, CAT. 2012, 4: 117). 3. tantıroo (тантыроо) mast. tantıra-. Anlamsız, boş konuşmak, saçmalamak. taŋırakay (таңыракай) bk. “Emne dep tamtaŋdap atasın / Ne diye taŋıraygan. saçmalıyorsun yine” (Barçın, CAT. taŋıray- (таңырай-) 1. Bir şey kalkık 2013, 3: 13). durmak, yukaruya doğru bakmak. 2. tamtaŋdat- (тамтаңдат-) ett. Kibirlenmek, burun şişirmek. tamtaŋda-. taŋıraygan (таңырайган) Kalkık, ucu tamtaŋdatuu (тамтаңдатуу) mast. yukarıya doğru olan. tamtaŋdat-. taŋırayt- (танырайт-) ett. taŋıray-. tamtaŋdoo (тамтаңдоо) mast. taŋıraytuu (таңырайтуу) mast. tamtaŋda-. taŋırayt-. tamtaŋ-tamtaŋ (тамтаң-тамтаң) taŋırayuu (таңыраюу) mast. taŋıray-. Sallana sallana, paytak paytak. taŋırka- (танырка-) Şaşmak, tamtaŋ-tumtaŋ (тамтан-тумтаң) şaşırmak. Sallana sallana, paytak paytak. taŋırkat- (таңыркат-) ett. taŋırka-. tamtay- (тамтай-) 1. Gücü azalmak, taŋırkatuu (таңыркатуу) mast. canlılığı gitmek. 2. Apışmak. taŋırkat-. tamtayt- (тамтайт-) ett. tamtay-. taŋırkoo (таңыркоо) mast. taŋırka-. tamtaytuu (тамтайтуу) mast. taŋşı- (таншы-) 1. Ötmek. “... tamtayt-. torgoylordun taŋşıganın, bödönölördün 310

ün salganın tıŋşap... / ... turgayların tarbaŋdatuu (тарбандатуу) mast. ötmesini, bıldırcınların ses çıkarmasını tarbaŋdat-. dinleyerek ...” (Subanbekov, CAT. tarbaŋdoo (тарбаңдоо) mast. 2013, 7: 41). 2. Şarkı söylemek. “... tarbaŋda-. komuzçular menen ırçılar bulbulday tarbay- (тарбай-) 1. Biçimsiz şekilde taŋşıp catıştı. / ... kopuzcular ile dağılmak, yayılmak. 2. Uzun iri ve kaba şarkıcılar bülbül gibi sesleriyle şarkı olmak. söylüyorlardı” (Kalbayev, CAT. 2013, tarbayt- (тарбайт-) ett. tarbay-. 5: 106). 3. Güzel ses çıkmak. tarbaytuu (табайтуу) mast. tarbayt-. taŋşıt- (таңшыт-) ett. taŋşı-. tarbayuu (тарбаюу) mast. tarbay-. taŋşıtuu (таңшытуу) mast. taŋşıt-. tarkılda- (таркылда-) 1. Kaba taŋşuu (таншуу) mast. taŋşı-. görgüsüz bir şekilde davranmak, tap (тап) Pat. konuşmak. 2. Her hangi bir araçtan, tapılda- (тапылда-) Pat pat, güm güm makinadan kaba sesler çıkmak. diye ses çıkartmak. tarkıldat- (таркылдат-) ett. tarkılda-. tapıldat- (тапылдат-) ett. tapılda-. tarkıldatuu (таркылдатуу) mast. tapıldatuu (тапылдатуу) mast. tarkıldat-. tapıldat-. tarkıldoo (таркылдоо) mast. tapıldoo (тапылдоо) mast. tapılda-. tarkılda-. tapır (тапыр) Patır. tars (тарс) Tak, pat, Tahta bv. benzer tapıra- (тапыра-) Tapırdamak. şeyelere vurulunca, düşünce veya silah tapırat- (тапырат-) ett. tapıra-. patlayınca çıkan tok ve sert ses. “Anan tapırattır- (тапыраттыр-) ett. eşikti tars caap çığıp ketti / Sonra kapıyı tapırat-. kapatıp çıkıp gitti” (Cigitov, 2011, 4: tapırattıruu (тапыратыруу) mast. 164). tapırattır-. tarsay- (тарсай-) Şişmek. tapıratuu (тапыратуу) mast. tapırat-. tarsayt- (тарсайт-) ett. tarsay-. tapıroo (тапыроо) mast. tapıra-. tarsaytuu (тарсайтуу) mast. tarsayt-. tarbagay (тарбагай) 1. Biçimsiz, tarsayuu (тарсаюу) mast. tarsay-. dağılmış, yayılmış. 2. İri, uzun ve kaba. tarsılda- (тарсылда-) Peş peşe tak tarbalaŋda- (тарбалаңда-) bk. diye ses çıkarmak. “...darbazanı tarbaŋda-. “ sırtından tarsıldata berip esteri oodu tarbalaŋdat- (тарбалаңдат-) ett. körünöt. / ...dış kapıya vura vura tarbalaŋda-. yoruldular sanki” (Karayev, CAT. tarbalaŋdatuu (тарбалаңдатуу) mast. 2011,4: 135). tarbalaŋdat-. tarsıldat- (тарсылдат-) ett. tarsılda-. tarbalaŋdoo (тарбалаңдоо) mast. tarsıldattır- (тарсылдаттыр-) ett. tarbalaŋda-. tarsıldat-. tarbaŋda- (тарбаңда-) Uygunsuz tarsıldattıruu (тарсылдаттыруу) biçimde hareket etmek, oraya buraya mast. tarsıldattır-. sıçramak. tarsıldatuu (тарсылдатуу) mast. tarbaŋdat- (тарбаңдат-) ett. tarsıldat-. tarbaŋda-. tarsıldoo (тарсылдоо) mast. tarsılda-. 311

tarsa-turs (тарса-турс) Gürültü, tartalaŋdatuu (тарталаңдатуу) mast. takırtı. “...tarsa-turs tabıştan kulağı tartalaŋdat-. tunup, toktop kaldı. / Takırtılı sesten tartalaŋdoo (тарталаңдоо) mast. kulağı çınlayıp durdu” (Gorkiy, 2013,4: tartalaŋda-. 145). tartaŋda- (тартанда-) bk. tartakta-. tars-tars (тарс-тарс) Pat pat, tak tak, tartaŋdat- (тартандат-) ett. tartaŋda- takırıtı “...pasaporttun betine tars tars tartaŋdatuu (тартаңдатуу) mast. ettire möörlördü bastı... / ...pasaportun tartaŋdat-. sayfasına tak tak diye mühürleri bastı tartaŋdoo (тартандоо) mast. ...” (Deliömeroğlu, CAT. 2012, 5: 117). tartaŋda-. tars-turs (тарс-турс) bk. tars-tars tartay- (тартай-) 1. Uzamak ve aşırı “Şaraf katuu tars-turstan oygonup ketti zayıf olmak. “Tartaygan uzun boylu ... / Şaraf şidetli gürültüdön uyandı ...” Petro / Zayıf, uzun boylu Petro” (Ahmedcan Abu Bakır, CAT. 2013, 1: (Kerimov, CAT. 2012, 5: 20). 2.. 96). Dalları dağılarak büyümek. tartagay (тартагай) 1. Eli, ayağı uzun, tartaygan (тартайган) bk. tartagay. uun boylu. 2. Biçimsiz, bozuk. tartayt- (тартайт-) ett. tartay-. tartak (тартак) bk. tartagay. tartaytuu (тартайтуу) mast. tartayt-. tartakta- (тартакта-) Uygunsuz bir tartayuu (тартаюу) mast. tartay-. biçmde hareket etmek. tasırakay (тасыракай) bk. tasıraygan tartaktat- (тартактат-) ett. tartakta-. tasıraŋda- (тасыраңда-) tartaktatuu (тартактатуу) mast. Karşısındakine saygısızlık etmek, tartaktat-. çekinmemek. “Koy degen sayın, tartaktoo (тартактоо) mast. tartakta- tasıraŋdap köçögön, tamaşanı süygön tartalakta- (тарталакта-) bk. oyunsaak kızdar ... / Çekinmeyen dur tartakta-. dedikçe daha da arttıran, eğlenceyi tartalaktat- (тарталактат-) ett. seven kızlar” (Seytaliyev, CAT. 2012, tartalakta-. 3: 98). tartalaktatuu (тарталактатуу) mast. tasıraŋdat- (тасырандат-) ett. tartalaktat-. tasıraŋda-. tartalaktoo (тарталактоо) mast. tasıraŋdatuu (тасыраңдатуу) mast. tartalakta-. tasıraŋdat-. tartalaŋda- (тарталаңда-) bk. tasıraŋdoo (тасыраңдоо) mast. tartakta-. “Bektur kitebin taştay tasıraŋda-. karbalastap tura kalıp, ötügünö but sala tasıray- (тасырай-) 1. Kaygan ve tartalaŋday sırtka umtuldu / Bektur parlak olmak. 2. Açık, net olmak. kitabını brakarak ayağa kalkıp, tasıraygan (тасырайган) 1. Kaygan çizmesini tam giyemeyerek uygunsuzca ve parlak. 2. Otsuz. hareketlerle dışarıya koştu” tasırayt- (тасырайт-) ett. tasıray-. (Sarmanbetov, CAT. 2013, 5: 9). tasıraytuu (тасырайтуу) mast. tartalaŋdat- (тарталаңдат-) ett. tasırayt-. tartalaŋda-. tasırayuu (тасыраюу) mast. tasıray-. 312

taskak (таскак) 1. Atın yürüyüşü. 2. git yaparak hareketliymişşin” Hızlı hızlı yürüyen. (Asakarov, CAT. 2011, 3: 89). 2. taskakta- (таскакта-) 1. Dört nalla Şımarmak. “... caş kezinerde cakşı ele yürümek. 2. Zıplaya zıplaya koşmak. tayraŋdadıŋar /... gençken iyice taskaktat- (таскактат-) ett. taskakta- şımarmıştınız” (Cumagulov, CAT. taskaktatuu (таскактатуу) mast. 2011, 3:53). taskaktat-. tayraŋdat- (тайраңдат-) ett. taskaktoo (таскактоо) mast. tayraŋda-. taskakta-. tayraŋdatuu (тайраңдатуу) mast. tastaŋda- (тастаңда-) Karşısındakilere tayraŋdat-. karşı saygısızlık etmek. tayraŋdoo (тайраңдоо) mast. tastaŋdat- (тастандат-) ett. tastaŋda- tayraŋda-. tastaŋdatuu (тастандатуу) mast. taysalda- (тайсалда-) Çekinmek, tastaŋdat-. kaçınmak. “Çoŋ apam taysalday tüştü / tastaŋdoo (тастаңдоо) mast. tastaŋda- Büyük annem çekindi” (Kazakov, CAT. tastaŋ-tastaŋ et- (тастаң-тастаң эт-) 2011, 10: 26). bk. tastaŋda-. taysaldat- (тайсалдат-) ett. taysalda-. tastay- (тастай-) 1. Parlak olmak, taysaldatuu (тайсалдатуу) mast. parlamak. 2. Çekinmemek, utanmamak. taysaldat-. tastayt- (тастайт-) ett. tastay- taysaldoo (тайсалдоо) mast. taysalda- tastaytuu (тастайтуу) mast. tastay-. taytak (тайтак) Eğri bacaklı, çarpık, tastayuu (тастаюу) mast. tastay-. paytak. tatıra- (татыра-) “Tır tır” diye ses taytakta- (тайтакта-) 1. Paytak paytak çıkartmak. yürümek. 2 Şımarmak. tatırat- (татырат-) ett. tatıra-. taytaktat- (тайтактат-) ett. taytakta-. tatıratuu (татыратуу) mast. tatırat-. taytaktatuu (тайтактатуу) mast. tatıroo (татыроо) mast. tatıra-. taytaktat-. taypagay (тайпагай) Yayvan, yassı. taytaktoo (тайтактоо) mast. taytakta- taypak (тайпак) Düz. taytaŋda- (тайтаңда-) bk. taytakta-. taypaŋ (тайпаң) Düz. “taytaŋdap cürgön boto ... / paytak tayrakta- (тайракта-) bk. tayraŋda-. paytak yürüyen potuk ...” (Rayev, CAT. tayraktat- (тайрактат-) ett. tayrakta- 2013, 2: 93). tayraktatuu (тайрактатуу) mast. taytaŋdat- (тайтаңдат-) ett. taytaŋda- tayraktat-. taytaŋdatuu (тайтаңдатуу) mast. tayraktoo (тайрактоо) mast. taytaŋdat-. tayrakta-. taytaŋdoo (тайтаңдоо) mast. tayraŋda- (тайраңда-) 1. Ayaklarını, taytaŋda-. kollarını sallamak, hareketi olmak, rahat taytaŋ-taytaŋ et- (тайтаң-тайтаң эт-) olmak, yerinde duramamak. “Demek, bk. taytakta-. Krasnoyarsk menen Moskvanın taytay- (тайтай-) Paytak yürümek. ortosunda tayraŋdap cürö beret taytayla- (тайтайла-) Çocuk tay tay turbaysıŋbı / Demek, sürekli yürümek. Krasnoyarsk ile Moskova arasında gel taytayloo (татайлоо) mast. taytayla-. 313

taytayt- (тайтайт-) ett. taytay-. telpeŋde- (телпеңде-) bk. telpekte-. taytaytuu (тайтайтуу) mast. taytayt-. “Men telpektep degele toy attuudan kur taytayuu (тайтаюу) mast. taytay-. kalbaym / Ben gezinerek hiç bir düğünü tekçey- (текчей-) Derli toplu, düzenli kaçırmam” (Cigitov, CAT. 2011, 3: 30). olmak. telpeŋdet- (телпеңдет-) ett. telpeŋde-. tekçeyt- (текчейт-) ett. tekçey-. telpeŋdetüü (телпеңдетүү) mast. tekçeytüü (текчейтүү) mast. tekçeyt-. telpeŋdet-. tekçeyüü (текчейүү) mast. tekçey-. telpeŋdöö (телпеңдөө) mast. tekilde- (текилде-) 1. Hızlı hareket telpeŋde-. etmek. 2. Hızlı konuşmak. telpey- (телпей-) Çirkin görünmek, tekildek (текилдек) Hızlı hareket çirkin durmak, yakışmamak. eden, hızlı konuşan. telpeyt- (телпейт-) ett. telpey-. tekildet- (текилдет-) ett. tekilde-. telpeytüü (телпейтүү) mast. telpeyt-. tekildetüü (текилдетүү) mast. telpeyüü (телпейүү) mast. telpey-. tekildet-. telpilde- (телпилде-) bk. telpekte-. tekildöö (текилдөө) mast. tekilde-. telpildöö (телпилдөө) mast. telpilde-. tekireŋde- (текиреңде-) 1. Tırıs telpiy- (телпий-) bk. telpey-. gitmek. 2. Alınmak. telpiyüü (телпийүү) mast. telpiy-. tekireŋdet- (текиреңдет-) ett. teltekte- (телтекте-) 1. Sallana sallana tekireŋde-. yürümek. 2. Tavırlı, kızgın hareket tekireŋdetüü (текиреңдетүү) mast. etmek. tekireŋde-. teltektet- (телтектет-) ett. teltekte-. tekireŋdöö (текиреңдөө) mast. teltektetüü (телтектетүү) mast. tekireŋde-. teltektet-. telmir- (телмир-) 1. Gözünü almadan teltektöö (телтектөө) mast. teltekte-. devamlı bakmak. “... azır da terezeni telteŋde- (телтенде-) bk. teltekte-. telmirip iktep catat / şimdi bile hala telteŋdet- (телтендет-) ett. telteŋde-. pencereden gözünü almaz” (Acıkanova, telteŋdetüü (телтендетүү) mast. CAT. 2011, 4: 196). 2. Hüzünlenmek, telteŋdet- sessiz kalmak. “Uzakka deyre telmirip, telteŋdöö (телтеңдөө) mast. telteŋde-. alda neni oylonup, birdenkelerdi teltirekte- (телтиректе-) Sallana köŋülünön ötkörüp tuncuray kalçu sallana ayağı dolaşarak yürümek. boldu / Uzun zaman sessiz kalarak, bir teltirektet- (телтиректет-) ett. çok şeyi düşünerek, bir çok şeyi teltirekte-. gönlünden geçirir” (Aytımbet, CAT. teltirektetüü (телтиректетүү) mast. 2011, 9: 86). teltirektet-. telmirüü (телмирүү) mast. telmir-. teltirektöö (телтиректөө) mast. telpekte- (телпекте-) Hızlıca yürümek, teltirekte-. gezmek, gezinmek. temsele- (темселе-) 1. Aradığını telpektet- (телпектет-) ett. telpekte-. bulamayıp devamlı gezinmek. “... telpektetüü (телпектетүү) mast. aşkana üygö temselep cettim / mutfağı telpektet-. gezinerek zorla buldum” (Cigitov, CAT. telpektöö (телпектөө) mast. telpekte-. 2011, 6: 116). 2. Sendelemek, adımları 314

şaşırmak. “Ömürü anday abalda bolup temtey- (темтей-) 1. Zavallı duruma körbögön canım emne deerimdi bilbey düşmek. “Ookat-aşım cok, tiginim cok, olturup, temseledim / Hayatımda hiç bir munum cok, dep ele temteyip kele beret zaman öyle duruma düşmediğim için ne / Yiyecek yok, o yok, bu yok diye yapacağımı bilemeyip bir oturup bir zavallı duruma düşerek sürekli gelir gezindim” (Mamanov, CAT. 2012, 8: oldu” (Kalbayev, CAT. 2011, 10: 84). 38). 3. Ait olduğu yeri olmayıp 2. Ne yapacağını aşırmak, sendelemek. gezinmek, kimsesiz olmak. “Cetim “Arı beri temteyip // Tuylap catkan kalsa balası // Temselep kuurap andan köp / Oraya buraya sendelip canı kalbaybı / yetim kalırsa çocuğu acıyan çok “ (BE. 2010: 1189). kimsesiz bir zavvalı olacak” temteyt- (темтейт-) ett. temtey-. (Karamoldoyev, CAT. 2012, 11: 196). temteytüü (темтейтүү) mast. temteyt- temselet- (темселет-) ett. temsele-. temteyüü (темтейүү) mast. temtey-. temseletüü (темселетүү) mast. tentek (тентек) Yaramaz. temselet-. tentekten- (тентектен-) Yaramazlık temselöö (темселөө) mast. temsele- yapmak. temteleŋde- (темтелеңде-) bk. tentektenüü (тентектенүү) mast. temteŋde-. tentekten- . temteleŋdet- (темтелендет-) ett. tentektik (тентектик) Yaramazlık. temteleŋde-. tenti- (тенти-) 1. Serseri serseri temteleŋdetüü (темтелеңдетүү) mast. dolaşmak. 2. Geçim sağlamak için gezip temteleŋdet-. dolaşmak. temteleŋdöö (темтелеңдөө) mast. tentime (тентиме) Sürekli dolşan. temteleŋde-. tentire- (тентире-) bk. tenti-. temteŋde- (темтенде-) 1. Sendelemek, tentiret- (тентирет-) ett. tentire-. deŋgesi bozulmak. “Buttarı şiltöögö tentiretüü (тентиретүү) mast. kelip kaltaŋdap, temteŋdep basa baştayt tentiret-. / Bacakları adım atacak duruma gelip tentiröö (тентирөө) mast. tentire-. sendeleyerek azar azar yürümeye tentit- (тентит-) ett. tenti-. başlar” (Batırkulov, CAT. 2011, 9: tentitüü (тентитүү) mast. tentit-. 157). 2. Orada burada dolaşmak, tentüü (тентүү) mast. tenti-. düzensiz hayat geçirmek. “Bir maalda teŋirekey (теңирекей) Pat burunlu, közümdü açsam temteŋdep vokzalda burnu küçük. cüröm / Kendime geldiğimde otogarda teŋireŋde- (теңиреңде-) 1. Pat burunlu dolaşıyordum” (Bektenov, CAT. 2011, insanlar sinirlenerek konuşmak. 2. 12: 208). Hiddetlenerek hareket etmek. temteŋdet- (темтеңдет-) ett. teŋireŋdet- (теңиреңдет-) ett. temteŋde- teŋireŋde-. temteŋdetüü (темтеңддетүү) mast. teŋireŋdetüü (теңиреңдетүү) mast. temteŋdet-. teŋireŋdet-. temteŋdöö (темтеңдөө) mast. teŋireŋdöö (теңиреңдөө) mast. temteŋde-. teŋireŋde-. 315

teŋirey- (тенирей-) 1. Pat burunlu teytekte- (тейтекте-) 1. Sallana olmak, burnu yukarıya doğru bakmak. sallana, paytak paytak yürümek, 2.İnat 2. Burnu havada olmak, böbürlenmek. etmek, kızgın hareket etmek. teŋireyt- (тенирейт-) ett. teŋirey-. teytektet- (тейтектет-) ett. teytekte-. teŋireytüü (теңирейтүү) mast. teytektetüü (тейтектетүү) mast. teŋireyt-. teytektet-. teŋireyüü (теңирейүү) mast. teŋirey-. teytektöö (тейтектөө) mast. teytekte-. tepeŋde- (тепеңде-) Kısa ve hızlı teyteŋde- (тейтеңде-) bk. teytekte-. adımlarla yürümek. “Canında tepeŋdep “... çoŋ enege karap teyteŋdep çurkap çurkap keletkan üç caşar kızı kokusunan kelettı / baba anneye doğru sallanarak butu çalınıp, kömkörösünön tüştü / koşa koşa geliyordu” (Cusubaliyev, Yanında hızlıca koşarak gelen kızının CAT.202, 6: 73). ayağı takılıp, bir anda yüzüstü düştü” teyteŋdet- (тейтеңдет-) ett. teyteŋde-. (Usenov, CAT. 2011, 8: 125). teyteŋdetüü (тейтеңдетүү) mast. tepeŋdet- (тепеңдет-) ett. tepeŋde-. teyteŋdet-. tepeŋdetüü (тепеңдетүү) mast. teyteŋdöö (тейтеңдөө) mast. teyteŋde- tepeŋdet-. teyteŋ-teyteŋ (тейтең-тейтең) Paytak tepeŋdöö (тепеңдөө) mast. tepeŋde-. paytak. tepeŋ-tepeŋ et- (тепең-тепең эт-) bk. teytey- (тейтей-) Zayıf, eğri olmak, tepeŋde-. hoş olmamak. tepey- (тепей-) 1. Küçük olmak. teyteyt- (тейтейт-) ett. teytey-. “Tepeygen üyün cılıtmak tursun, tamak teyteytüü (тейтейтүү) mast. teyteyt-. da casap içe albay kalıştı / Küçücük teyteyüü (тейтейүү) mast. teytey-. evini ısıtmak değil yemek bile yapıp tıbır (тыбыр) Tıpır tıpır, yağmur sesi. yiyemiyorlar” (Rısbayev, CAT. 2012, 6: tıbıra- (тыбыра-) 1. Elini ayağını 270). 2. Tatlı, sevimli, şirin olmak kıpırdatmak. “... al suudan sürdöp tepeyt- (тепейт-) ett. tepey-. tıbırap turdu da, anan tobokelge saldı tepeytüü (тепейтүү) mast. tepeyt-. belem suuga çalp sekirip tüştü / ... o tepeyüü (тепейүү) mast. tepey-. sudan korkarak kıpırdaya kıpırdaya tepilde- (тепилде-) Hızlı bir şekile kenarda duruyordu, sonra bütün hareket etmek, konuşmak. cesaretini toplayıp suya atlayıverdi” tepildöö (тепилдөө) mast. tepilde-. (Cigitov, CAT. 2011, 3: 9). 2. Tıp tıp tepirey- (тепирей-) Küçük ve alçak ses çıkmak “Tıbırap camgır caap kirdi / olmak. Tıp tıp ederek yağmur yağmaya tepireygen (тепирейген) Alçak ve başladı” (Kalbayev, CAT. 2011, 10: küçük, yüksek olmayan. 85). Sabırsızlanmak, sakin durmamak. tepireyt- (тепирейт-) ett. tepirey-. “...başka kızdar bolso aleki zamatta tepireytüü (тепирейтүү) mast. tıbırap, menin caygan torumda tepireyt-. catışmak / başka kızlar olsaydı şimdiye tepireyüü (тепирейүү) mast. tepirey-. kadar sakin duramayıp benim ağma teytek (тейтек) 1. Eğri, ince, çirkin. 2. düşmüşlerdi” (Cetigen, CAT. 2012, 3: Bacakları eğri, çirkin kimse. 74). tıbıraş- (тыбыраш-) işt. tıbıra-. 316

tıbıraşuu (тыбырашуу) mast. tıbıraş- çocuğa dönüşüyordu” (Rıskul, CAT. tıbırat- (тыбырат-) ett. tıbıra-. 128). tıbıratuu (тыбыратуу) mast. tıbırat-. tıkıldak (тыкылдак) 1. Tıkırtı yapan. tıbırçıla- (тыбырчыла-) bk. tıbıra-. 2. Çevik ve hızlı hareket eden, konuşan. “... kiçinekey karındaşım kubanganınan tıkıldaş- (тыкылдаш-) işt. tıkılda- cer tepkiley tıbırçılap ciberdi / ... küçük tıkıldaşuu (тыкылдашуу) mast. kız kardeşim sevincinden yere tıkıldaş-. zıplayarak sakin duramadı” (Cigitov, tıkıldat- (тыкылдат-) ett. tıkılda-. CAT. 2011, 3: 5). tıkıldatuu (тыкылдатуу) mast. tıbırçıloo (тыбырчылоо) mast. tıkıldat-. tıbırçıla-. tıkıldoo (тыкылдоо) mast. tıkılda-. tıbıroo (тыбыроо) mast. tıbıra-. tıkır (тыкыр) Tıkırtı. tıbır-tıbır (тыпыр-тыпыр) Tıpır tıpır. tıkıray- (тыкырай-) Derli oplu olmak. tıbış (тыбыш) Ses. tıkıraygan (тыкырайган) Derli toplu, tık (тык) Tık, ince ve küçük nesne ile düzenli. sert bir yere vurulduğunda çıkan ses. tıkırayt- (тыкырайт-) ett. tıkıray-. tıkçıgıy (тыкчыгый) Kısa boylu ve tıkıraytuu (тыкырайтуу) mast. tıknaz. tıkırayt-. tıkçıŋda- (тыкчыңда-) Kendinden tıkırayuu (тыкыраюу) mast. tıkıray-. emin hareket etmek. tıkıy- (тыкый-) Derli tolu olmak, şık tıkçıŋdat- (тыкчыңдат-) ett. olmak. tıkçıŋda-. tıkıyt- (тыкыйт-) ett. tıkıy-. tıkçıŋdatuu (тыкчыңдатуу) mast. tıkıytuu (тыкыйтуу) mast. tıkıyt-. tıkçıŋdat-. tıkıyuu (тыкыюу) mast. tıkıy-. tıkçıŋdoo (тыкчыңдоо) mast. tık-tık (тык-тык) Tık tık sesi. tıkçıŋda-. tım (тым) Sessiz, sakin. tıkçıy- (тыкчый-) Tıknaz olmak. tımpıgıy (тымпыгый) Konuşmayan, tıkçıyt- (тыкчыйт-) ett. tıkçıy-. sessiz. tıkçıytuu (тыкчыйтуу) mast. tıkçıyt-. tımpıy- (тымпый-) Konuşmamak, tıkçıyuu (тыкчыюу) mast. tıkçıy-. susmak. “Keede unçuguşpay tımpıyıp tıkılda- (тыкылда-) 1. Tıkırdamak, kalışat / Bazen konuşmadan sessiz çalmak, vurmak. “Alar erteŋ menen oluverirler” (Aytmatov, CAT. 2013, 9: töşöktön caŋı ele turuşkanda eşik 53) tıkılday kaldı / Onlar sabahleyin tımpıyt- (тымпыйт-) ett. tımpıy-. yataktan daha yeni kalktıklarında kapı tımpıytuu (тымпыйтуу) mast. çalındı” (Askarov, CAT. 2011, 3: 81). tımpıyt-. 2. Hızlı ve net olmak, konuşmak, tımpıyuu (тышпыюу) mast. tımpıy-. hareket etmek. “Antip-mintkiçe tım-tım bol- (тым-тым бол-) Susmak, Baktıbegibiz üçkö çıgıp, tıkılday çurkap, sakinleşmek. takılday söülögön tili tattuu balaga tımtırs (тымтырс) Sessizlik. aylanıp barattı / Göz açıp kapayıncaya “Çımındın gana uçkanı ugulgan kadar Baktıbegibiz üç yaşına girerek tımtırstık öküm sürüp, calgız ünü hızlı koşan, net konuşan tatlı dilli bir universitettin bul başınan tigil başına 317

caŋırıp turdu / Sadece sineğin vızıltısı tıpır (тыпыр) Tıp diye çıkan ses. duyulan sessizlik hükmederek, tıpıra- (тыпыра-) 1. Tıpır tıpır çıkan üniversitenin bir yanınan öbür yanına ses. 2. Durmadan kımıldamak, hareket vızıltı yankılanıyordu” (Çerik, CAT. etmek. “... Köödönümdö tıpırap 2012, 3: 34). tuylagan cürögüm ... / ... Göğüsümde tıntık (тынтык) Küçük burunlu, burnu durmadan kıpırdayan yüreğim ...” küçük. (Pasaŋova, CAT. 2013, 5: 87). 3. Acele tıntıy- (тынтый-) 1. Küçük olmak. 2. etmek, telaşlanmak. “Meni baykadı go, Burnu küçük olmak. kördü go degensip, içki sezimder tıntıyt- (тынтыйт-) ett. tıntıy-. tıpırayt, birok özüm körbögöndöy tür tıntıytuu (тынтыйтуу) mast. tıntıyt-. körsötöm / İç duyularım galiba beni tıntıyuu (тынтыюу) mast. tıntıy-. farketti, beni gördü diye telaşlanırken, tıp (тып) 1. Çok küçük bir nesnenin, su dışardan hiç bir şey olmamış, görmemiş damlasının düşmesiyle oluşan ses, tıp. gibi daranmaya devam ediyordum” 2. Hemen, aniden. “Uşundan köp ötpöy (İsmailova, CAT. 2012, 5: 59). camgır tıp basılat / Çok uzamadan tıpıraş- (тыпыраш-) işt. tıpıra-. yağmur hemen durur” (Kerimbayev, tıpıraşuu (тырырашуу) mast. tıpıraş- CAT. 2011, 2: 61). tıpırat- (тыпырат-) ett. tıpıra-. tıpılda- (тыпылда-) 1. Tıp tıp sesler tıpıratuu (тыпыратуу) mast. tıpırat-. çıkmak. “ Sol kolumdun başınan ıldıy tıpıroo (тыпыроо) mast. tıpıra-. şorgologon kan altın denede tıpır-tıpır (тыпыр-тыпыр) Tıpır tıpır, acıragandagı akırkı sözün aytkansıp, pıtır pıtır. kiyiz betine tıpılda tamuuda / Sol tıpıy- (тыпый-) Küçük ve tatlı kolumdan aşağı akan kan altın vücuttan görünmek. “Menin balam oşoyerde, ayrıldığı için son sözünü söylercesine eşiktin aldında tıpıygan buttarın tıp tıp ederek damlamakta” (Cantöşev, bulgalap oturat... / Benim oğlum orada CAT. 2011, 12: 81). 2. Çevikçe hareket kapının önünde küçük tatlı ayaklarını etmek. “ Cürü kettik - Sagın kelininin sallayarak oturuyor” (Şolohov, CAT. aldına tüşüp tıpıldap cönödü / Hadi 2011, 4: 37). gidiyoruz diye Sagın gelininin önüne tıpıygan (тыпыйган) Küçük ve tatlı. düşerek çevikçe yol aldı” (Kalıkov, tıpıyt- (тыпыйт-) ett. tıpıy-. CAT. 2013, 11: 39). tıpıytuu (тыпыйтуу) mast. tıpıyt-. tıpıldat- (тыпылдат-) ett. tıpılda-. tıpıyuu (тыпыюу) mast. tıpıy-. tıpıldatuu (тыпылдатуу) mast. tırakta- (тыракта-) 1. Kabaca, tıpıldat-. uygunsuzca hareket etmek. 2. tıpıldoo (тыпылдоо) mast. tıpılda-. Saçmalamak, yerli yersiz gülmek. tıp-tıp (тып-тып) Tıp tıp, pıt pıt. “Dayını cok tıraktaganıŋ kanday? “Kempir balbalaktap ıylap ciberdi, anın Külsön aytıp külböysünbü! / Sebepsiz ısık caşı balanın başına tıp-tıp taamp gülmene ne demeli? Güleceksen söyle turdu / Yaşlı kadın ağlayıverdi, onun de gül!” (Cgitov, CAT. 2011, 4: 157). sıcak göz yaşları çocuğun başına pıt-pıt tıraktat- (тырактат-) ett. tırakta-. damlıyordu” (Dumbadze, CAT. 2011, tıraktatuu (тырактатуу) mast. 12: 156). tıraktat-. 318

tıraktoo (тырактоо) mast. tırakta-. tırbıy- (тырбый-) Çok tıraŋda- (тыраңда-) bk. tırakta-. zayıflamak,derisi kemiklerine tıraŋdat- (тыраңдат-) ett. tıraŋda-. yapışmak. tıraŋdatuu (тыраңдатуу) mast. tırbıygan (тырбыйган) Zayıf. tıraŋdat-. tırbıyt- (тырбыйт-) ett. tırbıy-. tıraŋdoo (тыраңдоо) mast. tıraŋda-. “ tırbıytuu (тырбыйтуу) mast. tırbıyt-. tıray- (тырай-) Eli ayağı dağınık tırbıyuu (тырбыюу) mast. tırbıy-. olmak, düzgün olmamak. “...on eki tırcıy- (тыржый-) Çok zayıflamak, Bir cigiti tırayta sulatıp taştadınız /... on iki deri bir kemik kalmak. “... aldıgıntip çocuğu dağıtarak hepsini düşürdünüz” tırcıygandan körö balpayıp turganga ne (Abakirov, CAT. 2011, 9: 17). cetsin ... / ... senin gibi çok zayıf tırayt- (тырайт-) ett. tıray-. olmaktansa dolgun, şişman olmak daha tıraytuu (тырайтуу) mast. tırayt-. iyi” (Cumagulov, CAT. 2011, 3: 50). tırayuu (тыраюу) mast. tıray-. tırcıyt- (тыржыйт-) ett. tırcıy- tırbalaŋda- (тырбалаңда-) 1. Gücü tırcıytuu (тыржыйтуу) mast. tırcıyt-. yetmediği halde bir şey yapmak için tırcıyuu (тыржыюу) mast. tırcıy-. elini, ayağını zorlamak “... Tümön tırık (тырык) Yara izi. “moynuna suu tırbalaŋdap çabak urgansıp attı / ... kuyup berip atkanda dalısındagı ok Tümön elini ayağını zorlayarak kulaç tıygen tırıktarın dalay iret körgöm / atmaya çalışıyordu” (Cigitov, CAT. boynuna su dökerken sırtındaki ok 2011, 6: 95). 2. Gayret etmek. “Atam değmiş yara izlerini çok gördüm” beçara taŋ azandan tün carımın açyın (Düyşeyev, CAT. 2011, 4: 81). bir ay boyu kolunan ketmenin tüşürböy tırılda- (тырылда-) 1. Tıkırdamak, tırbalaŋdasa da, tapkanı beş-altı ele tıkır tıkır ses çıkmak. 2. Traktör vb. som / Zavallı babam her gün sabahın tırtır etmek. “... tırıldagan motosikldın köründen gecenin yarısına kadar ünü / ... tırtır eden motosikletin sesi” çapasını bırakmayarak bir ay durmadan (Kazakbayev, CAT. 2013, 7: 67). çalışsa da kazandı sadece beş, altı som” tırıldat- (тырылдат-) ett. tırılda-. (Mamanov, CAT. 2012, 3: 6). tırıldatuu (тырылдатуу) mast. tırbalaŋdat- (тырбалаңдат-) ett. tırıldat-. tırbalaŋda-. tırıldoo (тырылдоо) mast. tırılda-. tırbalaŋdatuu (тырбалаңдатуу) mast. tırıŋda- (тырыңда-) 1. Aşırı tırbalaŋdat-. nazlanmak, şımarmak. 2. Mızmız tırbalaŋdoo (тырбалаңдоо) mast. etmek, her şeyde bir kusur bulmak. tırbalaŋda-. tırıŋdat- (тырыңдат-) ett. tırıŋda-. tırbaŋda- (тырбаңда-) bk. tırıŋdatuu (тырыңдатуу) mast. tırbalaŋda-. tırıŋdat-. tırbaŋdoo (тырбаңдоо) mast. tırıŋdoo (тырыңдоо) mast. tırıŋda-. tırbaŋda-. tırıy- (тырый-) Yamuk olmak, düzgün tırbıŋda- (тырбыңда-) bk. olmamak. “... tiş tiygen cer kiyin ok tırbalaŋda-. tiygensip tırıyıp büttü / ısırılan yer sonra tırbıŋdoo (тырбыңдоо) mast. ok değmiş gibi yamularak iyileşti” tırbıŋda-. (Cigitov, CAT. 2012, 3: 24). 319

tırıyt- (тырыйт-) ett. tırıy- gördü” (Cusubaliyev, CAT. 2012, 6: tırıytuu (тырыйтуу) mast. tırıyt- 66). 2. Çevik, atik davranmak. “Tili tak, tırıyuu (тырыюу) mast. tırıy- tırsıldagan kızdardan tandap alsaŋar tırkılda- (тыркылда-) Yüksek sesle bolo / Açık sözlü, çevik kızlardan çirkin ve kaba şekilde biçimsizce seçin” (Abakirov, CAT. 2011, 9: 17). gülmek. tırsıldat- (тырсылдат-) ett. tırsılda-. tırkıldat- (тыркылдат-) ett. tırkılda-. tırsıldatuu (тырсылдатуу) mast. tırkıldatuu (тыркылдатуу) mast. tırsıldat-. tırkıldat-. tırsıldoo (тырсылдоо) mast. tırsılda- tırkıldoo (тыркылдоо) mast. tırkılda- tırsıy- (тырсый-) Şişmek, tırp (тырп) Kımıldama, hareket etme. dolgunlaşmak. tırp et- (тырп эт-) Kımıldamak, tırsıygan (тырсыйган) Dolgun. hareket etmek. “Tınayının tırp ederge tırsıyt- (тырсыйт-) ett. tırsıy-. alı cok / Tınay hareket edemeyecek tırsıytuu (тырсыйтуу) mast. tırsıyt-. kadar halsiz” (Mambet, CAT. 2011, 12: tırsyuu (тырсыюу) mast. tırsıy-. 36). tırs-tırs et- (тырс-тырс эт-) Tık tık tırpıra- (тырпыра-) 1. Kuş pır pır çıkan ses. etmek. “ ...tee biyikte canduu çekit tırt (тырт) Tıkırtılı kısa ve kesik gelen sıŋarı tırpıragan karaça torgoy ... / ... ta ses “Maşinanızdın art cagınan tırt, tırt yükselerde canlı nokta gibi pır pır eden etken ün çıgat / Arabanızın arkasından karaca torgay...” (Cigitov, CAT. 2011, tıkırtılı sesler geliyor” (Bektenov, CAT. 6: 122). 2. Debelenmek, çabalamak, 2011, 9: 190). çaresizce hareket etmek. “... kanı tırtakta- (тыртакта-) bk. tırtaŋda-. kaynagan İsabek tigi çaldı alka cakadan tırtaktat- (тыртактат-) ett. tırtakta-. aldı, köpölöktöy bolgon arık çal tırpırap tırtaktatuu (тыртактатуу) mast. turup berdi / ... öfkelenen İsabek tırtaktat-. ihtiyara saldırdı, kelebek gibi zayıf tırtaktoo (тыртактоо) mast. tırtakta-. ihtiyar çaresizce onun ellerinde tırtaŋda- (тыртаңда-) Gücü yetmediği kalakaldı” (Karim, CAT. 2013, 2: 29). halde bir şey yapmaya kalkışmak, tırpırat- (тырпырат-) ett. tırpıra-. çabalamak. “Tagdırdan kaçıp kutuluu tırpıratuu (тырпыратуу) mast. kıyın kançalık tırbalaŋdap, kançalık tırpırat-. tırtaŋdasaŋ da oşol-oşol / Kaderden tırpıroo (тырпыроо) mast. tırpıra-. kaçıp kurtulmak çok zor ne kadar tırs (тырс) Tık, çıt, ince küçük nesne debelensen de ne kadar çabalasan da ile sert bir yere vurulduğunda çıkan ses. aynısı olur” (Mamanov, CAT. 2012, 9: “... zıŋ etkeŋ ün ce tırs etken dabış 128). çıkpayt / ... tık eden ses, çıt eden seda tırtaŋdat- (тыртаңдат-) ett. tırtaŋda-. yok” (Aytmatov, CAT. 2013, 9: 20). tırtaŋdatuu (тыртаңдатуу) mast. tırsılda- (тырсылда-) 1. Tık tık ses tırtaŋdat-. çıkmak. “... dubaldı tırsıldata koygulap tırtaŋdoo (тыртаңдоо) mast. ıylap catkan eki üç caşar balanı kördü tırtaŋda-. /... duvarı tık tık ses çıkarta vurarak tırtay- (тыртай-) 1. Çok zayıflamak. 2. ağlayan iki veya üç yaşında bir çocuğu Yere serilmek. 320

tırtayt- (тыртайт-) ett. tırtay-. tız (тыз) Cız. tırtaytuu (тыртайтуу) mast. tırtayt-. tız et- (тыз эт-) 1. Cız diye ses çıkmak. tırtayuu (тыртаюу) mast. tırtay-. 2. Kızgın yağın içine bir şey atılınca, cız tırtıy- (тыртый-) 1. Beğenmemek, diye ses çıkmak. 3. Vücuda bir şey burun kıvırmak. 2. Elbise çekmek, batınca veya sıcak bir şey damlayınca kısalmak, küçülmek. cız etmek, 4. Acımak. “Cürögüm tız dey tırtıyt- (тыртыйт-) ett. tırtıy-. tüştü / Kalbim acıdı” (Abdiyeva, CAT. tırtıytuu (тыртыйтуу) mast. tırtıyt-. 2010, 12: 15). tırtıyuu (тыртыюу) mast. tırtııy-. tızılda- (тызылда-) 1. bk. tız et- 2. tısıray- (тысырай-) Dolgunlaşmak, Hızlı hareket etmek. “Biz bularday şişmek, sıkı olmak. “Tısıraygan bırışsız kurakta, uluular cumşasa sıymıktanıp, cüzü dayıma gülüp turçu / Kırışıksız işenimine girdik dep, tızıldap çurkaçu dolgun yüzü her zaman gülümserdi” elek. / Biz bunların yaşına gelince, (Şeldon, CAT. 2011, 11: 129). büyükler bir yere gönderdiğinde, tısırayt- (тысырайт-) ett. tısıray-. güvenlerini kazandık diye gururlanarak tısıraytuu (тысырайтуу) mast. hızla koşardık” (Abakirov, CAT. 2011, tısırayt-. 9: 16). tısırayuu (тысыраюу) mast. tısıray-. tızıldat- (тызылдат-) ett. tızılda-. tıytak (тыйтак) Zayıf, güçsüz kimse. tızıldatuu (тызылдатуу) mast. tıytakta- (тыйтакта-) Zayıf kimse tızıldat-. eğilip bükülerek işini yapamamak, tızıldoo (тызылдоо) mast. tızılda-. zorlanmak. tikilde- (тикилде-) Çabuk, hızlı tıytaktat- (тыйтактат-) ett. tıytakta-. şekilde hareket etmek, konuşmak. “Kız tıytaktatuu (тыйтактатуу) mast. biraz karap turdu da tikildegen boydon tıytaktat-. catakanaga cönödü / Kız biraz tıytak-tıytak et- (тыйтак-тыйтак эт- izledikten sonra hızlıca yurda doğru ) bk. tıytakta-. gitti” (Kazakov, CAT. 2011, 11: 52). tıytaktoo (тыйтактоо) mast. tıytakta-. tikildet- (тикилдет-) ett. tikilde-. tıytaŋda- (тыйтаңда-) bk. tıytakta-. tikildetüü (тикилдетүү) mast. tıytaŋdat- (тыйтаңдат-) ett. tıytaŋda- tikildet-. tıytaŋdatuu (тыйтаңдатуу) ett. tikildöö (тикилдөө) mast. tikilde-. tıytaŋdat-. tikireŋde- (тикиреңде-) Öfkelenerek tıytaŋdoo (тыйтаңдоо) mast. dik dik bakmak, kafa tutmak. tıytaŋda-. tikireŋdet- (тикиреңдет-) ett. tıytay- (тыйтай-) Çok zayıf olmak. tikireŋde-. tıytayt- (тыйтайт-) ett. tıytay-. tikireŋdetüü (тикиреңдетүү) mast. tıytaytuu (тыйтайтуу) mast. tıytayt-. tikireŋde-. tıytayuu (тыйтаюу) mast. tıytay-. tikireŋdöö (тикиреңдөө) mast. tıytıy- (тыйтый-) İçinden küsmek, tikireŋde-. alınmak. tikirey- (тикирей-) 1. Çıkık, sivri, tıytıyt- (тыйтыйт-) ett. tıytıy-. uçlu. “...çöptun başı nayzaday tikireyip tıytıytuu (тыйтыйтуу) mast. tıytıyt-. uçtuu eken / otun ucu mızrak gibi tıytıyuu (тыйтыюу) mast. tıytıy-. sivriymiş” (Rabiya. CAT. 2013, 3: 74). 321

2. Dik dik bakmak. “... adamdın közünö kavga çıkartıp tartişmaya başladık” tikireye tiktep kalıp cattı / ... adamın (Kerimov, CAT. 2012, 5: 8). gözünün içine dikilerek bakakalıyordu” tirteŋdet- (тиртеңдет-) ett. tirteŋde-. (Barçın, CAT. 2013, 3: 25). tirteŋdetüü (тиртендетүү) mast. tikireyt- (тикирейт-) ett. tikirey- tirteŋdet-. tikireytüü (тикирейтүү) mast. tirteŋdöö (тиртеңдөө) mast. tirteŋde- tikireyt- tirteŋ-tirteŋ et- (тиртең-тиртең эт-) tikireyüü (тикирейүү) mast. tikirey- bk. tirteŋde-. tirmey- (тирмей) bk. tirmey-. “...tigini tirtey- (тиртей-) Gözleri çukuruna tirmeyip tike karap, kayra ters tüs üyrüp düşmek. ketti / ... Öbürküye dikilerek kötü tirteyt- (тиртейт-) ett. tirtey-. baktıktan sonra hemen çekilip kendini tirteytüü (тиртейтүү) mast. tirteyt-. düzeltti” (Mambet, CAT. 2011, 12: 6). tirteyüü (тиртейүү) mast. tirtey-. tirmeyüü (тирмейүү) mast. tirmey-. tirtilde- (тилтилде-) 1. Dirt dirt diye tirmiŋde- (тимиңде-) 1. Sert sert ses çıkarmak. 2. Titremek. bakkmak. 2. Cart curt etmek, kaba tirtildet- (тиртилдет-) ett. tirtilde-. konuşmak. tirtildetüü (тиртилдетүү) mast. tirmiŋdet- (тирмиңдет-) ett. tirtildet-. tirmiŋde-. tirtildöö (тиртилдөө) mast. tirtilde-. tirmiŋdetüü (тирмиңдетүү) mast. tirtiŋde- (тиртиңде-) bk. tirteŋde-. tirmiŋdet-. tirtiŋdöö (тиртиңдөө) mast. tirtiŋde-. tirmiŋdöö (тирмиңдөө) mast. tirtiy- (тиртий-) Öfkeyle bakmak, tirmiŋde-. kızgın bakmak. tirmiŋ-tirmiŋ et- (тирмиң-тирмиң tirtiyt- (тиртийт-) ett. tirtiy-. эт-) Sert sert bakışı anlatmak için tirtiytüü (тиртийтүү) mast. tirtiyt-. kullanılır. tirtiyüü (тиртийүү) mast. tirtiy-. tirmiy- (тирмий-) Gözünü kırpmamak, tok (ток) Ağaça vurunca çıkan ses. dikmek. “... anın tirmiygen közdöründö tokçoŋdo- (токчоңдо-) Tombul açıktan-açık cek körüünün belgisi tombul hareket etmek. turgan / ... onun dikilmiş gözlerinde tokçoŋdoo (токчоңдоо) mast. apaçık nefretin işareti vardı” (Şeldon, tokçoŋdo-. CAT. 2012, 5: 131). tokçoŋdot- (токчоңдот-) ett. tirmiyt- (тирмийт-) ett. tirmiy-. tokçoŋdo-. tirmiytüü (тирмийтүү) mast. tirmiyt-. tokçoŋdotuu (токчоңдотуу) mast. tirmiyüü (тирмийүү) mast. tirmiy-. tokçoŋdot-. tirsiy- (тирсей-) Kabarıp şişmek. tokçoy- (токчой-) Küçük ve tombul tirsiyt- (тирсий-) ett. tirsiy-. olmak. tirsiytüü (тирсийтүү) mast. tirsiyt-. tokçoyt- (токчойт-) ett. tokçoy-. tirsiyüü (тирсийүү) mast. tirsiy-. tokçoytuu (токчойтуу) mast. tokçoyt- tirteŋde- (тиртеңде-) Kızmak, tokçoyuu (токчоюу) mast. tokçoy-. öfkelenmek. “... al tirteŋdep çır çıgarıp, tokulda- (токулда-) “Tok tok” diye ses culmalaşa kettik / ... o öfkelenerek çıkarmak. tokuldat- (токулдат-) ett. tokulda-. 322

tokuldatuu (токулдатуу) mast. tompuldoo (томпулдоо) mast. tokuldat-. tompulda-. tokuldoo (токулдоо) mast. tokulda-. tomtoy- (томтой-) bk. tompoy-. toltogoy (толтогой) Kalın, tombul. tomtoyuu (томтоюу) mast. tomtoy-. toltoy- (толтой-) Tombul, şişkin tomuraŋda- (томураңда-) Tombul olmak. tombul hareket etmek. “Keçee ele toltogoy (толтогой) Tombul, şişkin, tomuraŋdagan boz ulan elek / Daha dün kabarık, dolgun. tombul tombul hareket eden gençlerdik” toltoyt- (толтойт-) ett. toltoy-. (Abakirov, CAT. 2011, 9: 8). toltoytuu (толтойтуу) mast. toltoyt- tomuraŋdat- (томураңдат-) ett. toltoyuu (толтоюу) mast. toltoy-. tomuraŋda-. tompogoy (томпогой) Tombul tomuraŋdatuu (томурандатуу) mast. kabarık, şişkin. omuraŋdat-. tompok (томпок) bk. tompogoy. “... tomuraŋdoo (томураңдоо) mast. kün keçtep baratkanda tompok maşina tomuraŋda-. kelip toktodu / ... akşama doğru kabarık tomuray- (томурай-) Şişmek, bir araba geldi (Mamanov, CAT. 2012, kabarmak. 10: 89). tomurayt- (томурайт-) ett. tomuray- tompoŋdo- (томпоңдо-) Tombul tomuraytuu (томурайтуу) mast. tombul hareket etmek. tomurayt-. tompoŋdoo (томпоңдоо) mast. tomurayuu (томураюу) mast. tompoŋdo-. tomuray-. tompoŋdot- (томпоңдот-) ett. toŋkoy- (тоңкой-) Öne doğru eğilmek. tompoŋdo-. toŋkoyt- (тоңкойт-) ett. toŋkoy-. tompoŋdotuu (томпоңдотуу) mast. toŋkoytuu (тоңкойтуу) mast. tompoŋdot-. toŋkoyt-. tompoy- (томпой-) Şişmek, kabarmak. toŋkoyuu (тоңкоюу) mast. toŋkoy- “Kursagı tompoygon kiçinekey baldarın toŋkobaş at- (тоңкобаш ат-) Takla alar “derektirim” dep erkeletçü / Karnı atmak, devrilmek. kabarık küçük çocuklarını müdürüm toŋkoçuk (тоңкочук) Takla. diye severlerdi” (Şaydullayeva, CAT. toŋkoçuk at- (тоңкочук ат-) bk. 2013, 8: 29). toŋkobaş at-. tompoyt- (томпойт-) ett. tompoy-. toŋkoŋdo- (тонкоңдо-) Domalarak tompoytuu (томпойтуу) mast. hareket etmek. tompoyt-. toŋkoŋdoo (тоңкоңдоо) mast. tompoyuu (томпоюу) mast. tompoy-. toŋkoŋdo-. tompulda- (томпулда-) Tombul toŋkoŋdot- (тоңкоңдот-) ett. tombul hareket etmek. toŋkoŋdo-. tompuldat- (томпулдат-) ett. toŋkoŋdotuu (тоңкоңдотуу) mast. tompulda-. toŋkoŋdot-. tompuldatuu (томпулдатуу) mast. toŋk-toŋk (тонк-тоңк) Tak tak. tompuldat-. toŋkuldak (тоңкулдак) Ağaçkakan. “... toŋkuldak daraktı takıldata çokup 323

cattı / ... ağaçkakan ağaçı tak tak topoŋdoo (топоңдоо) mast. topoŋdo-. gagalıyordu” (Şolohov, CAT. 2011, 4: topoŋdot- (топоңдот-) ett. topoŋdo-. 35). topoŋdotuu (топоңдотуу) mast. toŋkulda- (тоңкулдо-) “Tok tok” diye topoŋdot-. ses çıkaran topoy- (топой-) 1. Biraz tombulaşmak. toŋkuldat- (тонкулдат-) ett. 2. Biraz kabarık, çıkıklı olmak. toŋkulda- . topogoy (топогой) 1. Küçük ve tombul toŋkuldatuu (тонкулдатуу) mast. 2. Biraz kabarık, çıkıklı. toŋkuldat-. topoyt- (топойт-) ett. topoy-. toŋkuldoo (тоңкулдоо) mast. topoytuu (топойтуу) mast. topoyt-. toŋkulda-. topoyuu (топоюу) mast. topoy-. toŋuraŋda- (тоңураңда-) bk. topulda- (топулда-) Patırdamak, patır tomuraŋda-. patır ses çıkmak. “... agın suunun toŋuraŋdoo (тоңураңдоо) mast. boyloru alma menen caŋgak bolso, özü toŋuraŋda-. bışıp, topuldap togolonup tüşüp turgan toŋuray- (тонурай-) bk. tomuray-. tamak bolso / Akarsunun kenarı elma ile toŋurayuu (тоңураюу) mast. toŋuray- ceviz olsa, kendince yetişerek patır patır top (топ) Bir şey düşünce çıkan hafif dökülen yemek olsa” (Akıyev, CAT. ses. 2012, 5: 104). topoloŋ (тополоң) Kargaşa, karışıklık. topuldat- (топулдат-) ett. topulda-. “Eldi dagı bir dürbölöŋgö tüşürüp, topuldatuu (топулдатуу) mast. topoloŋ baştaganı turasıŋbı? / Halkı topuldat-. yine karıştırarak kargaşa mı çıkartmaya topuldoo (топулдоо) mast. topulda-. çalışıyorsun?” (Akıyev, CAT. 2012, 5: topura- (топура-) 1. Çok sayıda insan 103). bir araya gelmek. “Asker kelse topurap, topoloŋçu (тополоңчу) Kargaşa çarpışa turgan çama cok / Çok sayıda çıkartan kimse. asker gelirse, savaşacak gücümüz yok” topoloŋdo- (тополоңдо-) Kargaşa (BE. 2010: 256). 2. Patır patır ses çıkarmak. çıkartmak. “Ayaldar topuraşıp girişip, topoloŋdoo (тополоңдоо) mast. topuratıp çaçılasın çaçıp ciberişti / topoloŋdo-. Kadınlar hepsi birden içeri girerek topoloŋdot- (тополоңдот-) ett. saçıyı patırdatarak saçıverdiler” topoloŋdo-. (Askarov, CAT. 2011, 3: 95). topoloŋdotuu (тополоңдотуу) mast. topuraş- (топураш-) işt. topura-. topoloŋdot-. topuraşuu (топурашуу) mast. topoŋdo- (топоңдо-) Hızlı ve kısa topuraş-. adımlarla hareket etmek. “Eköö topurat- (топурат-) ett. topura-. kubanıçtuu külüşöt da, topoŋdop topuratuu (топуратуу) mast. topurat- baroondun aldına tüşüşöt / İkisi topuroo (топуроо) mast. topura-. neşelenerek gülerler sonra hızlı topur-topur (топур-топур) Patır patır. adımlarla hareket ederek fırtınaya kafa toroy- (торой-) Biçimsiz bir şekilde tutarlar” (Cusubaliyev, CAT. 2012, 6: yatıp kalkmak. 68). toroyt- (торойт-) ett. toroy-. 324

toroytuu (торойтуу) mast. toroyt-. tostoŋdoo (тостоңдоо) mast. tostoŋdo- toroyuu (тороюу) mast. toroy-. tostoŋdot- (тостоңдот-) ett. tostoŋdo-. tos (торс) Pat. “ Çogol mıltık tors etse, tostoŋdotuu (тостоңдотуу) mast. // Çoçubay turgan eriŋ bar / Kaba tüfek tostoŋdot-. patlarsa korkmıyacak olan yiğit var” tostoy- (тостой-) Gözleri dışarıya (BE. 2010: 190). doğru fırlayacak gibi, yeriden çıkacak torsogoy (торсогой) Şişkin, tombul. gibi büyük açılmak. “... başındagı çaçı torsoŋdo- (торсоңдо-) Tombul tombul da ak, kaşı dagı ak, kala berse közdörü hareket etmek. “Toktoo öŋdönüp turup da agış tartıp, çanagınan çıgıp ketçüdöy ele torsoŋdogon, elpektengen Şayık tostoyup turuuçu / ... kafasındaki şaçları kızga cılma tiyişet / Ağırbaşlı biri gibi beyaz, kaşı beyaz, gözleri bile gözükse de tombul tombul hareket eden bayazlaşıp, yerinden çıkacakmış gibi çalışkan Şayık kıza gizlice sataşır” (TS. büyüktü” (Şolohov, CAT. 2011, 4: 27). 1988: 495). tostoygon (тостойгон) Patlak. torsoŋdoo (торсоңдоо) mast. tostoyt- (тостойт-) ett. tostoy-. torsoŋdo-. tostoytuu (тостойтуу) mast. tostoyt-. torsoŋdot- (торсоңдот-) ett. torsoŋdo- tostoyuu (тостоюу) mast. tostoy-. torsoŋdotuu (торсоңдотуу) mast. tosurakay (тосуракай) Tombul, torsoŋdot-. dolgun. torsoy- (торсой-) Şişmek, kabarmak, tosuraŋda- (тосураңда-) Tombul tombullaşmak. “Eşikke çıksam, daliste tombul hareket etmek. enem olturuptur, koluna torsoygon bo tosuraŋdat- (тосураңдат-) ett. küçüktü kötörüp / Dışarıya çıktıgımda tosuraŋda-. annem boz renkte tombul bir eniği tosuraŋdatuu (тосураңдатуу) mast. tutarak oturuyormuş” (Cakıpov, CAT. tosuraŋdat-. 2011, 7: 185). tosuraŋdoo (тосураңдоо) mast. torsoyt- (торсойт-) ett. torsoy-. tosuraŋda-. torsoytuu (торсойтуу) mast. torsoyt-. tosuray- (тосурай-) Tombul olmak. torsoyuu (торсоюу) mast. torsoy-. tosuraygan (тосурайган) Tombul, torsulda- (торсулда-) 1. Gür sesle dolgun. havlamak. 2. Kaba konuşmak. tosurayt- (тосурайт-) ett. tosuray-. torsuldat- (торсулдат-) ett. torsulda-. tosuraytuu (тосурайтуу) mast. torsuldatuu (торсулдатуу) mast. tosurayt-. torsuldat-. tosurayuu (тосураюу) mast. tosuray-. torsuldoo (торсулдоо) mast. torsulda- toypoŋdo- (тойпоңдо-) Neşeyle, tostogoy (тостогой) Dışarıya doğru keyifle tombul tombul hareket etmek. biraz fırlamış, patlak göz. “Toypoŋdogon eje-siŋdi eki kız birin tostok (тосток) Patlak göz. “Tostok biri kötörüp, üygö cügürdü / neşeyle filolog negedir açuulana ketti / Patlak tombul tombul hareket eden iki tane kız göz dilci nedense sinirleniverdi” kardeş birbirlerini sırayla taşıyarak eve (Usubaliyev, CAT. 2011, 9: 46). doğru koştular” (CA2. 2008: 309). tostoŋdo- (тостоңдо-) Gözleri toypoŋdoo (тойпоңдоо) mast. yuvalarından fırlamak. toypoŋdo-. 325

toypoŋdot- (тойпоңдот-) ett. tömpöştöt- (төмпөштөт-) ett. toypoŋdo-. tömpöştö-. toypoŋdotuu (тойпоңдотуу) mast. tömpöştötüü (төмпөштөтүү) mast. toypoŋdot-. tömpöştöt-. toypoŋ-toypoŋ et- (тойпоң-тойпоң tömpöy- (төмпөй-) Şişmek, kabarmak. эт-) Tombul tombul yürümek. “Al koş boyluu ele tömpöygön kursagı toytokto- (тойтокто-) Paytak paytak erinin kaptalına tiyip daana sezilip cattı yürümek. / O hamileydi, şişmiş karnı kocasının toytoktoo (тойтоктоо) mast. toytokto- yan tarafına dokunuyordu” (Kunt, toytoktot- (тойтоктот-) ett. toytokto-. CAT.2011, 4: 226). toytoktotuu (тойтоктотуу) mast. tömpöyt- (төмпөйт-) ett. tömpöy-. toytoktot-. tömpöytüü (төмпөйтүү) mast. toytoŋdo- (тойтоңдо-) Paytak paytak tömpöyt-. yürümek. “... bir neçe kadam tömpöyüü (төмпөйүү) mast. tömpöy-. şiltegenden kiyin buttarın toytoŋdotup, töp (төп) Bir şey düşünce çıkan hafif kayçılaştırıp basıp baratıp maga ses. burulda da, kızgıltım tartkan kiçinekey töpöş (төпөш) Dayak, dövme işi. kolun bulgadı / ... bir kaç adım attıktan töpöştö- (төпөштө-) Dövmek. “Baurçi sonra bacaklarını paytak paytak çevirip Şikigürdün cakasınan alıp töpöştöp çapraz yaparak bana doğru döndü ve kirdi / Baurçi Şikigür’in yakasından küçücük, kırmızımsı ellerini salladı” tutarak dövmeye başladı” (Saspayev, (Şolohov, CAT. 2011, 4: 41). 2012, 3: 63). toytoŋdoo (тойтоңдоо) mast. töpöştöö (төпөштөө) mast. töpöştö-. toytoŋdo-. töpöştöt- (төпөштөт-) ett. töpöştö-. toytoŋdot- (тойтоңдот-) ett. toytoŋdo- töpöştötüü (төпөштөтүү) mast. toytoŋdotuu (тойтоңдотуу) mast. töpöştöt-. toytoŋdot-. törsögöy (төрсөгөй) bk. torsogoy. toytoy- (тойтой-) Eğri, çarpık, paytak törsöy- (төрсөй-) bk. torsoy-. olmak. “... cükkö cölönö bir butun törsöyt- (төрсөйт-) ett. törsöy-. toytoyto sunup, kımızdı içeer içmeksen törsöytüü (төрсөйтүү) mast. törsöyt-. bolup, söömöt aytıp olturgan / ... törsöyüü (төрсөйүү) mast. törsöy-. yüklüğe yaslanarak eğri bacağını uzatıp tuk (тук) Tok, tahta vb, şeylere kımızdan arada bir içerek sohbetine vurunca çıkan ses. devam ediyordu” (Kerimov, CAT. tultuguy (тултугуй) Tombul, dolgun. 2012, 5: 12). “Bul küünün atı “tultuguy köz kızıl toytoyt- (тойтойт-) ett. toytoy-. buka” / Bu ezginin adı, dolgun gözlü toytoytuu (тойтойтуу) mast. toytoyt-. kırmızı boğa” (Barçın, CAT. 2013, 3: toytoyuu (тойтоюу) mast. toytoy-. 38). tömpöş (төмпөш) Dayak, dövme işi. tultuk (тултук) 1. Dolgun, şişkin tömpöştö- (төмпөштө-) Dövmek. yanaklı 2. kısa ve kalınca. tömpöştöö (төмпөштөө) mast. tultukta- (тултукта-) bk. tultuŋda-. tömpöştö-. tultuktat- (тултуктат-) ett. tultukta-. 326

tultuktatuu (тултуктатуу) mast. tuyruŋdatuu (туйруңдатуу) mast. tultuktat-. tuyruŋdat-. tultuktoo (тултуктоо) mast. tultukto- tuyruŋdoo (туйруңдоо) mast. tultuŋda- (тултуңда-) Somurtmak, tuyruŋda-. surat asmak. “Erkelep enesine tuytuŋda- (туйтуңда-) Beğenmediğini tultuŋdadı / Şımararak annesine surat belli ederek surat asmak. astı” (AO2. 1965: 66). tuytuŋdat- (туйтуңдат-) ett. tultuŋdat- (тултундат-) ett. tultuŋda- tuytuŋda-. tultuŋdatuu (тултуңдатуу) mast. tuytuŋdatuu (туйтуңдатуу) mast. tultuŋdat-. tuytuŋdat-. tultuŋdoo (тултуңдоо) mast. tuytuŋdoo (туйтуңдоо) mast. tultuŋda-. tuytuŋda-. tultuy- (тултуй-) 1. Şişmek, kabarmak. tuytuŋ-tuytuŋ et- (туйтуң-туйтуң “... depterdin toptomunan turgan эт-) bk. tuytuŋda-. tultuygan bir top salmaktuu papke / tük (түк) Tuk, sert şeylere defterlerden dolayı şişmiş, ağır çanta” vurulduğunda çıkan ses. (Kasıbekov, CAT. 2012, 4: 206). 2. tük-tük (түк-түк) Küt küt. Tombullaşmak. “... közü kiçine, sargıç, tüksöy- (түксөй-) bk. tüksüy-. tüktüygön kaşı menen tultuygan betinin tüksöyüü (түксөйүү) mast. tüksöy-. arasından araŋ körünöt / gözleri küçük, tüksüy- (түксүй-) 1. Ürpermek, tüyleri sarı renkte, kalın kaşları ile tombul dikilmek. tüyleri saçları vb. dik durmak. yüzünden dolayı iyi gözükmez” (Gogol, “... tüksüygön tüktüü başı anın oşo CAT. 2011, 8: 52). 3. Küsmek, kebetesin ogo beter sürdüü kıldı / ... dik somurtmak, susmak. “Küyöösü tamak duran tüylü kafası onun suratını daha içpey tultuyat / Kocası küserek yemek da heybetli yaptı” (Cigitov, CAT. 2011, yemez” (Capiyev, CAT. 2011, 7: 26). 10). 2. Sinirlenmek, kızmak. tultuyt- (тултуйт-) ett. tultuy-. tüksüyt- (түксүйт-) ett. tüksüy-. tultuytuu (тултуйтуу) mast. tultuyt-. tüksüytüü (түксүйтүү) mast. tüksüyt- tultuyuu (тултуюу) mast. tultuy-. tüksüyüü (түксүйүү) mast. tüksüy-. tuncura- (тунжура-) Sessizlik içinde tüktöy- (түктөй-) bk. tüksüy-. bulunmak, düşünmek, dalmak. “Köpkö tüktöyüü (түктөйүү) mast. tüktöy-. deyre tuncurap suu boyunda calgız tüktüy- (түктүй-) bk. tüksüy-. olturdum / Uzun vakit suyun kenarında tüktüyüü (түктүйүү) mast. tüktüy-. düşünerek oturdum” (Daniyar, CAT. tüküldö- (түкүлдө-) Küt küt diye ses 2013, 3: 93). çıkarmak, çarpmak. “Alakanımdın tuncurat- (тунжурат-) ett. tuncura-. astınan cürögü tüküldöyt / Elimin tuncuratuu (тунжуратуу) mast. altında kalbi küt küt atıyor” (Aytmatov, tuncurat-. CAT. 2010, 12: 97). tuncuroo (тунжуроо) mast. tuncuro-. tüküldöö (түкүлдөө) mast. tüküldö-. tuyruŋda- (туйруңда-) Dudak tükülöş- (түкүлдөш-) işt. tüküldö-. sarkıtmak. tüküldöşüü (түкүлдөшүү) mast. tuyruŋdat- (туйруңдат-) ett. tüküldöş-. tuyruŋda-. tüküldöt- (түкүлдөт-) ett. tüküldö- 327

tüküldötüü (түкүлдөтүү) mast. türs-türs (түрс-түрс) Küt Küt. tüküldöt- “Cürögü türs-türs sogup, dem alalbay tükür- (түкүр-) Tükürmek. “Ceŋişbek keteer ele / Yüreği küt küt atarak, nefes ceti ayga cetip kalganda atası kan alamayıp zorlanırdı” (Hikmet, CAT. tükürö baştadı / Ceŋişbek yedi aylık 2009, 1: 121). iken atası kan tükürmeye başladı” tü-tü (тү-тү) Araba kornosunun sesi. (Sıdıgaliyev, CAT. 2011 tütüldö- (түтүлдө-) Düt düt diye ses 7: 52). çıkarmak. tükürt- (түкүрт-) ett. tükür- tütüldöö (түтүлдөө) mast. tütüldö-. tükürtüü (түкүртүү) mast. tükürt-. tütüldöt- (түтүлдөт-) ett. tütüldö-. tükürük (түкүрүк) Tükürük, ağız suyu tütüldötüü (түтүлдөтүү) mast. “... dulduygan erinderi sulanışıp, tütüldöt-. süylögöndö tükürügü çaçırap turar ele / tüyröŋdö- (түйрөңдө-) bk. tüyrüŋdö- ... kalın dudakları sulanarak konuşurken tüyröŋdöö (түйрөңдөө) mast. ağzının suyu etrafa sıçrardı” (Şeke, tüyröŋdö-. CAT. 2010, 12: 72). tüyrük (түйрүк) Büzülmüş kalın tükürün- (түкүрүн-) dnş. tükür-. dudak. tükürünüü (түкүрүнүү) mast. tüyrüŋdö- (түйрүңдө-) Dudak tükürün-. sarkıtmak, somurtmak. tükürüş- (түкүрүш-) işt. tükür-. tüyrüŋdöö (түйрүңдөө) mast. tükürüşüü (түкүрүшүү) mast. tüyrüŋdö-. tükürüş-. tüyrüŋdöt- (түйрүңдөт-) ett. tükürüü (түкүрүү) mast. tükür-. tüyrüŋdö-. tümpüy- (тумпүй-) 1. Kabramak, tüyrüŋdötüü (түйрүңдөтүү) mast. şişmek. 2. Bozulmak. tüyrüŋdöt-. tümpüyt- (түмпүйт-) ett. tümpüy-. tüyrüy- (түйрүй-) Dudak büzülmek, tümpüytüü (түмпүйтүү) mast. yuvarlak olmak. “Erinderin tüyrüytüp, tümpüyt-. çıdabay baratkanından ontodu oçorula tümpüyüü (түмпүйүү) mast. kozgolup / Dudaklarını büzerek tümpüyt-. dayanılmaz ağrıdan inleyerek yerinden türs (түрс) Küt. kıpırdadı” (Mamanov, CAT. 2012, 9: türsül (түрсүл) Küt diye çıkan ses. 126). türsüldö- (түрсүлдө-) Küt küt ses tüyrüyt- (түйрүйт-) ett. türüy-. çıkmak. “Cürögü türsüldöp kan başına tüyrüytüü (түйрүйтүү) mast. tüyrüyt- tep çıktı / Yüreği küt küt atarak, kan tüyrüyüü (түйрүйүү) mast. tüyrüy-. tepesine attı” (Kadırova, CAT. 2011, 2: tüytöŋdö- (түйтөңдө-) Surat asmak, 59). samurtmak. türsüldök (түрсүлдөк) Küt küt eden. tüytöŋdöö (түйтөңдөө) mast. türsüldöö (түрсүлдөө) mast. türsüldö- tüytöŋdö-. türsüldöt- (түрсүлдөт-) ett. türsüldö- tüytöŋdöt- (түйтөңдөт-) ett. türsüldötüü (турсүлдөө) mast. tüytöŋdö-. türsüldöt-. tüytöŋdötüü (түйтөңдөтүү) mast. tüytöŋdöt-. 328

tüytöy- (түйтөй-) 1. Zayıflayarak onun uyanmasına sebep oldu” (Tolstoy, küçülmek. 2. Yıpranmak, perişan CAT. 2012, 11: 103). olmak. uŋuldat- (уңулдат-) ett. uŋulda-. tüytöygön (түйтөйгөн) Zayıf, küçük. uŋuldatuu (уңулдатуу) mast. tüytöyt- (түйтөйт-) ett. tüytöy-. uŋuldat-. tüytöytüü (түйтөйтүү) mast. tüytöyt- uŋuldoo (уңулдоо) mast. uŋulda-. tüytöyüü (түйтөйүү) mast. tüytöy-. urkuguy (уркугуй) Çıkık, çıkkın, sivri. U urkuy- (уркуй-) Çıkık, sivri durumda udur-şudur (удур-шудур) Hışırtı. “Bir olmak. “Kokosu urkuygan, uzun moyun öŋdüü caşıl köynögü şılı denesine Organ karıya... / Çıkık gırtlaklı, uzun çıptalıp, baskan sayın udur-şudur / Tek boyunlu Organ dede” (Aytmatov, CAT. tonlu yeşil elbisesi vücuduna yapışıp 2013, 9: 25). yürüdükçe hışıltılı ses çıkarmakta” urkuyt- (уркуйт-) ett. urkuy-. (Danikeyev, CAT. 2012, 5: 41). urkuytuu (уркуйтуу) mast. urkuyt-. ulu- (улу-) Ulumak, ulurcasına ses urkuyuu (уркуюу) mast. urkuy-. çıkartmak. “Tışta şamal börüdöy ulup uu (уу) Bağırtı, gürültü, patırtı, uğultu. cattı / Dışarda rüzgar kurt gibi uu-çuu (уу-чуу) Uğultu, bağırtı, uluyordu” (Bahti, CAT. 2012, 3: 157) gürültü. “... uu-çuu bolup catıp, eptep uluma (улума) Kurt tüşüp kuda-kudagıylar menen ulut- (улут-) ett. ulu-. amandaşıştı / ... gürültünün içinden ulutuu (улутуу) mast. ulut-. zorla sıyrılıp dünürleriyle vedalaştı” uluu (улуу) mast. ulu-. (Alıbayev, CAT. 2013, 11: 96). uŋkuy- (уңкуй-) Başını öne eğmek. uu-duu (уу-дуу) 1. Gürültü, uğultu. uŋkuyt- (уңкуйт-) ett. uŋkuy-. “Bul ündü al cazbay, miŋdegen uŋkuytuu (уңкуйтуу) mast. uŋkuyt-. maşinelerdin uu-duusunan ayrıp biler uŋkuyuu (уңкуюу) mast. uŋkuy-. ele / Bu sesi binlerce arabanın uŋşu- (уңшу-) Uğuldamak. “... boroon gürültüsünden yanılmadan tanırdı” eki-üç kündön beri köz açırbay uluyt, (Kudaybergenova, CAT. 2010, 12: uŋşuyt ... / ... boran iki, üç gündür 182). 2. Dedikodu, söz. “Ayıl arasında durmadan ulumakta, uğuldamakta” kergiştegen uu-duu sözdör açık cürdü / (Mamanov, CAT. 2012, 9: 140). Köy içinde hoş karşılanmayan dedikodu uŋşut- (уңшут-) ett. uŋşu-. sözler geziyordu” (Abdiyeva, CAT. uŋşutuu (уңшутуу) mast. uŋşut-. 2010, 12: 18). uŋşuu (уңшуу) mast. uŋşu-. uulda- (уулда-) 1. Uğuldamak. “Şamal uŋşuy- (уңшуй-) bk. uŋkuy-. ulup uuldap, bak-daraktar şuuldap / uŋşuyuu (уңшуюу) mast. uŋşuy-. Rüzgar uğuldar, ağaç yaprak hışıldar” uŋulda- (уңулда-) İnleyerek ağlamak. (Asan Kaygı, CAT. 2013, 8: 192). “... çöölördün uŋuldap uluganı, kıŋıldap uuldaş- (уулдаш-) işt. uulda-. ıylaganı, kürsüldöp külgönü anın uuldaşuu (уулдашуу) mast. uuldaş-. oygonup ketişine sebep boldu / ... uuldat- (уулдат-) ett. uulda-. çakalların inleme, ağlama, gülme sesleri uuldatuu (уулдатуу) mast. uuldat-. uuldoo (уулдоо) mast. uulda-. 329

kıraatıyla kuran okumaya başladı” (Rayev, CAT. 2013, 1: 9) Ü ülbürçök (үлбүрчөк) Nazik, ince, üdüröy- (үдүрөй-) Karışmak, narin, yumuşak, hassas, hoş görünümlü. düğümlemek. ülbürö- (үлбүрө-) Nazik, ince, narin, üdüröyt- (үдүрөйт-) ett. üdüröy-. yumuşak, hassas, hoş görünümde üdüröytüü (үдүрөйт-) ett. üdüröyt-. olmak. “... ülbürögön appak köynök üdüröyüü (үдүрөй-) mast. üdüröy-. menen fata kiyip algan / ... bembeyaz üksögöy (үксөгөй) Saçı başı, yünü narin elbise ile duvak takmış” tüüyü karışık, dağınık. (Aytımbet, CAT. 2011, 9: 98). üksök (үксөк) bk. üksögöy. ülbürök (үлбүрөк) bk. ülbürçök. üksöŋdö- (үксөңдө-) Saçı başı, yünü ülbüröö (үлбүрөө) mast. ülbürö-. tüyü dağınık, karışık olmak. ülbüröt- (үлбүрөт-) ett. ülbürö-. üksöŋdöt- (үксөңдөт-) ett. öksöŋdö-. ülbürötüü (үлбүрөтүү) mast. ülbüröt- üksöŋdötüü (үксөңдөтүү) mast. ülcürö- (үлжүрө-) Yorgun, bitkin üksöŋdöt-. görünümde olmak, güçsüz görünmek. üksöŋdöö (үксөңдөө) mast. üksöŋdö-. ülcüröö (үлжүрөө) mast. ülcürö-. üksöy- (үксөй-) Saşı başı, yünü tüyü ülcüröt- (үлжүрөт-) ett. ülcürö-. dağınık karışık olmak. “Boroon uypalap ülcürötüü (үлжүрөтүү) mast. ülcüröt- aldı artına öksöytkön çaçına, moynuna üldürö- (үлдүрө-) 1. Halsizleşmek, tüşüp catkan kardı şıpırıp koyuuga kolu gücü, kuvveti azalmak. “... mından üç kötörülböyt / fırtınanın öne arkaya dört ele ilgeri sergek erkekti üldürögön dağıttığı saçlarının içine, boynuna giren abışkaga aylanganına taŋ kalbay koyo karları temizlemeye dermanı yok” albadım / ... bundan üç dört yıl önceki (Akmatov, CAT. 2012, 4: 118). dinç bir erkeğin halsiz güçsüz ihtiyara üksöyt- (үксөйт-) ett. üksöy-. önüştüğüne çok şaşırdım” (Puşkin, üksöytüü (үксөйтүү) mast. üksöyt-. CAT. 2011, 9: 103). 2. Uykusu gemek, uksöyüü (үксөйүү) mast. üksöy-. gözleri kapanmak, gözlerini açamamak, üksügüy (үксүгүй) bk. üksögöy. iyi görememek. “... tun kızım üldüröp, üksüy- (үксүй-) bk. üksöy-. “Zındanda meni taanıbay kalganda tamdı aylanıp, bir topko catıp kalgan Ezoptun çaçı koluman eç nerse kelbesine ıza bolup üksüyüp, denesin kıçı basıp sendelip ıylap cibergem / ... ilk kızım iyi kirip kelet / Zındanda uzun zaman göremeyip beni tanıyamadığında hiç bir kalmış olan Ezop, saçı uzamış vücudu şey yapamayacağim için içim yanarak kirlenmiş bir şekilde içeri girdi” (Ezop, ağlamıştım” (Kazakov, CAT. 2011, 10: CAT. 2011, 9: 212). 8). üksüyüü (үксүйүү) mast. üksüy-. üldüröö (үлдүрөө) mast. üldürö-. ülbür (үлбүр) Parlaklığı az. “ ... şamdı üldüröt- (үлдүрөт-) ett. üldürö-. ülbür candırıp, ooz üçunan kelme üldürötüü (үлдүрөт-) mast. üldüröt-. keltirip, kıraatı menen kitepti okuy ülp (үлп) Efil efil. baştadı / mumu sönük bir şekilde ülp et- (үлп эт-) Efildemek, hafif, yakarak, kelimeyişehadeti söyleyip kesintili ve yavaş bir biçimde esmek, yanmak. “... ülp etken cel, ce zıŋ etken 330

ün, ce tars etken dabış cok / ... ne beğenmemiş gözle kaşlarını çatarak efildeyen yel, ne vız eden ses, ne de pat baktı” (Cigitov, CAT. 2011, 6: 94). 2. eden patırtı yok” (Aytmatov, CAT. Keyfi kaçmış, dağınık bir durumda 2013, 9: 20). olmak. ülpüldö- (үлпүлдө-) 1. Efil efil esmek. ülüröyt- (үлүрөйт-) ett. ülüröy-. 2. Hafifçe, güçsüz bir şekilde yanmak. ülüüröytüü (үлүрөйтүү) mast. “ .. çıraktın, ülpüldögön carıgına ülüröyt-. atayılap cüzün toso Caŋıbaydın köŋülün üŋküy- (үңкүй-) Üzgün olmak, başını özünö burdu / mumun sönük ışığına öne eğerek mutsuz olmak. “Üŋküyüp doğru yüzünü çıkararak Caŋıbay’ın oturup kalıştı karızga batkan üy-bülöö / dikkatini çekti” (Mamanov, CAT. 2012, Borca giren aile başını öne eğerek 9: 140). 3. Süşlü, nazik, kibar, narin mutsuz bir şekilde oturakaldılar” olmak. “... ülpüldögön kızgaldak (Karim, 2013, 2: 16). güldörü açılıp, özü da kızıl cayan kanga üŋküyt- (үңкүйт-) ett. üŋküy-. boyonup lagandır / ... nazik üŋküytüü (үңкүйтүү) mast. üŋküyt-. gelinciklerin çiçekleri açılıp, tarla üŋküyüü (үңкүйүү) mast. üŋküy-. kıpkırmızı kana boyanmıştır” (Cigitov, üŋüldö- (үңүлдө-) İnlemek, inleyerek CAT. 2011, 6: 120). ağlamak. “Üŋüldöp ıylap kiret / ülpüldök (үлпүлдөк) Narin, nazik, inleyerek ağlamaya başlar” (Abakirov, hassas. “Apapbak, cupcuka, ülpüldök CAT. 2011, 9: 23). cibek cooluktarı kızdardın betterin üŋüldöö (үңүлдөө) mast. üŋüldö-. caşırıp körsötpödü / Bembeyaz, incecik, üŋüldöt- (үңүлдөт-) ett. üŋüldö-. nazik, ipek başörtüleri kızların yüzlerini üŋüldötüü (үңүлдөтүү) mast. kapatarak göztermedi” (Batırkulov, üŋüldöt-. CAT. 2011, 10: 189). üŋürököy (үңүрөкөй) İçe doğru ülpüldöö (үлпүлдөө) mast. ülpüldö-. çukuru oyuğu olan. ülpüldöt- (үлпүлдөт-) ett. ülpüldö-. üŋüröŋdö- (үңүрөңдө-) 1. Surat ülpüldötüü (үлпүлдөтүү) mast. asmak. 2. Gözleri çökük. ülpüldöt-. üŋüröŋdöö (үңүрөңдөө) mast. ülp-ülp (үлп-үлп) Parıl parıl, sönük üŋüröŋdö-. parlaklık. “...ülp-ülp cangan cıldızdar üŋüröŋdöt- (үңүрөңдөт-) ett. körünöt / sönük bir şekilde ışıldayan üŋüröŋdö-. yıldızlar gözüküyor” (Rayev, CAT. üŋüröŋdötüü (үңүрөңдөтүү) mast. 2013, 1: 9). üŋüröŋdöt-. ülüŋdö- (үлүңдө-) Güzünü kaybetmek, üŋüröy- (үңүрөй-) 1. Çukurca, oyuk zayıf ve güçsüz düşmek. bir biçimde görünmek, içe doğru ülüŋdöö (үлүңдөө) mast. ülüŋdö-. çökmek. “... üŋkürdün oozunday ülüŋdöt- (үлүңдөт-) ett. ülüŋdö-. üŋürüygön teşikten atıp tüşkön suuga ülüŋdötüü (үлүңдөтүү) mast. betimi çaykadım / ... mağaranın ağzı ülüŋdöt-. gibi açık delikten aşagi atılan suyla ülüröy- (үлүрөй-) 1. Kaşlarını çatıp, yüzümü yıkadım” (Mamanov, CAT. gözlerini kısarak bakmak. “... caman 2012, 8: 36). 2. Yüzünü, suratını asmak. közü menen ülüröyö karap koydu / ... “... üŋüröygön kızın uzap ketkiçe karap 331

turuştu ... / ... suratını asan kızı uzağa olduğunu belli ettirmeyip, tüylerini gidene kadar arkasından bakakaldılar” kabartarak, dişlerini birbirine (Kadırova, CAT. 2011, 2: 53). değdiriyorlardı” (Subanbekov, CAT: üŋüröyt- (үңүрөйт-) ett. üŋüröy-. 2013, 7: 13). “ 2. Korkmak, ürpermek. üŋüröytüü (үңүрөйтүү) mast. “Üydögülör ürpöyüp çoçup ketti / üŋüröyt-. Evdekiler korkarak zıplayıverdiler” üŋüröyüü (үңүрөйүү) mast. üŋüröy-. (Cigitov, CAT. 2011, 6: 92). üpsüy- (үпсүй-) bk. üksüy-. ürpöyt- (үрпойт-) ett. ürpöy- üpsüyüü (үпсүйүү) mast. üpsüy-. ürpöytüü (үрпөйтүү) mast. ürpöyt-. ür- (үр-) Havlamak. “Közünö ürpöyüü (үрпөйүү) mast. ürpöy- . körüngöndün baarına ele arsıldap ürüü (үрүү) mast. ür- beycay ürö berbeyt / Gözüne gözüken üşkür- (үшкүр-) Oflamak, of çekemek. herkese karşı havlamaz” (Cigitov, CAT. “Bir topko oylono tüştüm da, oor 2011, 3: 11). üşkürdüm / Uzun süre düşünerek ürdür- (үрдүр-) ett. ür- durduktan sonra ağır bir of çektim” ürdürüü (үрдүрүү) mast. ürdür- (Cin, CAT. 2013, 5: 150). ürpögöy (үрпөгөй) Saçı başı, yünü üşkürt- (үшкүрт-) ett. üşkür-. tüyü kabarık, dağınık. üşkürtüü (үшкүртүү) mast. üşkürt-. ürpök (үрпөк) Dağınık, düzensiz, üşkürük (үшкүрүк) Oflama. “... kabarık. “... ürpök çaç kız alardın cürögün mıcıkkan oor küyütkö üşkürük kotormoçusu okşoyt / ... kabarık saçlı dabaa bolgon cok / yüreği sıkan ağır kız onların tercümanı galiba” (Karimov, kaygıya oflama deva olmadı” (Gorkiy, CAT. 2011, 6: 35). CAT. 2013, 4: 148). ürpöktö- (үрпөктө-) bk. ürpöŋdö- üşkürüŋ- (үшкүрүн-) dnş. üşkür-. “calın ürpöktötüp açuulanganı go cer üşkürünüü (үшкүрүнүү) mast. çapçıp, imerip atat / bir şeye sinirlenmiş üşkürün-. olmalı yelesini kabartarak ön üşkürüü (үшкүрүү) mast. üşkür-. ayaklarıyla yere vuruyordu” ütürököy (үтүрөкөй) Kaşları çatık, (Osmanaliyev, CAT. 2013, 9: 191). soğuk, sevimsiz. ürpöktöt- (үрпөктөт-) ett. ürpöktö- ütüröŋdö- (үтүрөңдө-) Kaşlarını ürpöktötüü (үрпөктөтүү) mast. çatarak sevimsizce hareket etmek, ürpöktöt- soğuk ve itici olmak. “... Akmat ürpöktöö (үрпөктөө) mast. ürpöktö- ütüröŋdöp, betinin tügü tüksüyö tüştü / ürpöŋdö- (үрпөңдө-) Saçı başı Akmat kaşlarını çatarak sinirlendi” dağınık, kabarık. “ (Sarmanbetov, CAT. 2013, 5: 13). ürpöŋdöö (үрпөңдөө) mast. ürpöŋdö-. ütüröŋdöö (үтүрүңдөө) mast. ürpöŋdöt- (үрпөңдөт-) ett. ürpöŋdö-. ütüröŋdö-. ürpöŋötüü (үрпөңдөтүү) mast. ütüröŋdöt- (үтүрөңдөт-) ett. ürpöŋdöt-. ütüröŋdö-. ürpöy- (үрпөй-) 1. Saçı başı dağılmak, ütüröŋdötüü (үтүрөңдөтүү) mast. kabarmak. “Aç börülör arık ekenin ütüröŋdöt-. bilgizbey, itterge cünün ürpöytüşüp, ütüröy- (үтүрөй-) 1. Kaşlarını çatarak, tişteri şakıldatışat / Aç kurtlar zayıf gözlerini kısarak beğenmeyerek 332

bakmak, morali düşmek. “Kızı dagı zampaytuu (зампайтуу) mast. kirpigine caş tegerene, apasın calcal zampay-. karap, ütüröyüp eerçip kaldı / Kızı da zampayuu (зампаюу) mast. zampay-. kirpiklerinden yaş dolandırarak, zaŋ (заң) Metal gibi nesnelerin annesine tekrar tekrar bakarak mutsuz çarpılmasında çıkan ses. bir şekilde takip etti” (Usenov, CAT. zaŋgıra- (заңгыра-) 1. Gürültüyle 2011, 8: 126). 2. Kötü, sevimsiz, itici yankılanmak. 2. Büyük, iri, kocaman gözükmek. “Tam küygön dümürdöy görünmek. “... Tetigi zaŋgıragan kararıp ütüröyüp, ötö ele türü suuk / Ev mektepke barıp sen da okup kalat eleŋ / yanmış kütük gibi kararmış, itici, ve çok ... şurdaki kocaman okula sen de gidip çirkin” (Cigitov, CAT. 2011, 4: 175). okuyacaktın” (Kadırova, CAT. 2011, 2: ütüröyt- (үтүрөйт-) ett. ütüröy-. 44). ütüröytüü (үтүрөйтүү) mast. ütüröyt- zaŋgırat- (заңгырат-) ett. zaŋgıra-. ütüröyüü (үтүрөйүү) mast. ütüröy-. zaŋgıratuu (заңгыратуу) mast. zaŋgırat-. Z zaŋgıroo (заңгыроо) mast. zaŋgıra-. zakılda- (закылда-) Azimle hareket zaŋılda- (заңылда-) 1. Zaŋgırdamak, etmek. “... kökülün ırgıttıra zakıldata gümlemek. 2. Yüksek sesle şarkı bastırıp kayra keldi / ... yelesini söylemek. “Uşul cerde köç üstündö sallandırıp azimle yürüterek geri geldi” zaŋıldap ırdap oltursa emne betim kalar (Sultanov, CAT. 2010, 12. 138). ele cenekebay / Tam burada göç üstünde zakıldat- (закылдат-) ett. zakılda-. herkesin içinde yüksek sesle şarkı zakıldatuu (закылдатуу) mast. söylerse ben insanlara bakacak yüzüm zakıldat-. olmazdı” (Toktomuşev, CAT. 2013, 2: zakıldoo (закылдоо) mast. zakılda-. 144). 3. Ağrımak, sızlamak. “Zaŋıldap zakıy- (закый-) İri, kocaman, ele başım oorup catat / Başım heybetlice, yığılmış biçimde olmak. sızlayarak ağrıyor” (Akunova, CAT. zakıyt- (закыйт-) ett. zakıy-. 2013, 4: 53). zakıytuu (закыйтуу) mast. zakıyt-. zaŋıldat- (заңылдат-) ett. zaŋılda-. zakıyuu (закыюу) mast. zakıy-. zaŋıldatuu (заңылдатуу) mast. zalkar (залкар) 1. Büyük, geniş, zaŋıldat-. heybetli, görkemli. 2. Ulu, ünlü, zaŋıldoo (заңылда-) mast. zaŋılda-. muhteşem. “Zalkar manasçı Sayakbay zaŋk (заңк) Şiddetli ses, güm. Karalayev / Ulu Manasçı Sayakbay zaŋkay- (заңкай-) Büyük, iri, kocaman Karalayev” (BE. 2010: 9). görünmek. “Maŋdayıbızda uçu kök zalkay- (залкай-) Büyük, iri, kocaman tiregen biyik too zaŋkayıp turdu... / olmak. Karşımızda tepesi gökten yüksek, zalkayt- (залкайт-) ett. zalkay-. kocaman dağ vardı” (Ali, CAT. 2011, 2: zalkaytuu (залкайтуу) mast. zalkayt-. 178). zalkayuu (залкаюу) mast. zalkay-. zaŋkayt- (заңкайт-) ett. zaŋkay-. zampay- (зампай-) Kilo almak, zaŋkaytuu (заңкайтуу) mast. şişmanlamak. zaŋkayt-. zampayt- (зампайт-) ett. zampay-. zaŋkayuu (заңкаюу) mast. zaŋkay-. 333

zaŋkılda- (заңкылда-) 1. zımıra- (зымыра-) Çok hızlı, çabucak, Zaŋgırdamak, gümlemek. 2. Yüksek ilerlemek, çok hızlı hareket etmek. sesle şarkı söylemek, bağırarak Ubakıt zımırayt a bularga anın zımırap knuşmak. “Abdırahman ata kelininin catkanı sezilip da koyboyt / Zaman çok üstünö kire albay, terezenin canına çabuk geçiyor onlar ise bunun farkında barıp zaŋkıldadı / Abdırahman dede değil” (Usubaliyev, CAT. 2011, 9: 44). kelininin olduğu yere giremeyip, zımırat- (зымырат-) ett. zımıra-. pencereni dibine gelerek bağırdı” zımıratuu (зымыратуу) mast. (Askarov, CAT. 2011 zımırat-. 3: 95). zımıroo (зымыроо) mast. zımıra-. zaŋkıldat- (заңкылдат-) ett. zaŋkılda- zımıray- (зымырай-) Bilmezden, zaŋkıldatuu (заңкылдатуу) mast. duymazdan gelmek. zaŋkıldat-. zımırayt- (зымырайт-) ett. zımıray-. zaŋkıldoo (заңкылдоо) mast. zımıraytuu (зымырайтуу) mast. zaŋkılda-. zımırayt-. zaŋkıy- (заңкый-) bk. zaŋkay-. zımırayuu (зымыраюу) mast. zaŋkıyuu (заңкыюу) mast. zaŋkıy-. zımıray-. zarkıra- (заркыра-) Gürültü koparak zımpıy- (зымпый-) Mükemmel, gitmek, ilerlemek, gürültü koparmak. düzenli şık görünümde olmak. zarkırat-(заркырат-) ett. zarkıra-. zımpıyt- (зымпыйт-) ett. zımpıy-. zarkıratuu (заркыратуу) mast. zımpıtuu (зымпыйтуу) mast. zımpıyt- zarkırat-. zımpıyuu (зымпыюу) mast. zımpıy-. zarkıroo (заркыроо) mast. zarkıra-. zıŋ (зың) Yankılı ses. “Boş çaka zeŋgire- (зеңгире-) hlk. Başı dönmek, caŋırıp zı-ŋ etti / Boş kova yankılanarak sersemleşmek. “Başım zeŋgirey tüştü / zıŋ dedi” (Cusubaliyev, CAT. 2012, 5: Başım dönüdü” 97). zeŋgiret- (зеңгирет-) ett. zeŋgire-. zıŋgıra- (зыңгыра-) 1. Ağır başlı, zeŋgiretüü (зеңгиретүү) mast. ciddi olmak. “Zıŋgıragan ulgaygan zeŋgiret-. kişi... / Ağır başlı yaşlı adam ...” (Çetin, zeŋgiröö (зеңгирерөө) mast. zeŋgire-. CAT. 2012, 8: 62). 2. Zoŋklamak. zıkıy- (зыкый-) Mükemmel “Başım zıŋgırap, bütkön boyum görünümde olmak. salmaktanat / başım zonklayıp, bütün zıkıyt- (зыкыйт-) ett. zıkıy-. vücudum ağırlaşmakta” (Tsveyg, CAT. zıkıytuu (зыкыйтуу) mast. zıkıyt-. 2012, 8: 125). zıkıyuu (зыкыюу) mast. zıkıy-. zıŋgırat- (зынгырат-) ett. zıŋgıra-. zımılda- (зымылда-) 1. Çevikçe, zıŋgıratuu (зыңгыратуу) mast. hızlıca hareket etmek. 2. Temiz, zıŋgırat- düzenli, şık, güzel görünümde olmak. zıŋgıroo (зыңгыроо) mast. zıŋgıra-. zımıldat- (зымылдат-) ett. zımıldat-. zıŋılda- (зыңылда-) 1. Etrafta arı vb. zımıldatuu (зымылдатуу) mast. benzer şeyler. “... murdunun aldınan zımıldat-. arkı-terki zıŋıldap uçat / ... burnunun zımıldoo (зымылдоо) mast. zımılda-. dibinden bir oraya bir buraya vızıldayarak uçar” (Ezop, CAT. 2011, 334

9: 221). 2. Zonklamak. “ ... carılıp ömür hızlıca hareket eden bir şeymiş” ketçüdöy bolup zıŋılday oorugan başın (Şeke, CAT. 2010, 12: 65) akırın bir cagına kıyşayttı / zıpıldat- (зыпылдат-) ett. zıpılda-. ...patlayacakmış gibi zonklayarak zıpıldatuu (зыпылдатуу) mast. ağrıyan kafasını yavaşça öbür tarafa zıpıldat-. çevirdi” (Köçöraliyev, CAT. 2011, 4: zıpıldoo (зыпылдоо) mast. zıpılda-. 209). zıp-zıp (зып-зып) Zıplaya zıplaya. “... zıŋıldat- (зыңылдат-) ett. zıŋılda-. çabalekeyler kaşat üstündö zıp-zıp uçup zıŋıldatuu (зыңылдатуу) mast. oyun salıp cürdü / ... kırlangıçlar dere zıŋıldat-. kenarında uçup zıplayıp oyun zıŋıldoo (зыңылдоо) mast. zıŋılda-. yapıyorladı” (Cigitov, CAT. 2011, 6: zıŋk (зыңк) Zonk. 95). zıŋkılda- (зыңкылда-) Zoŋklamak. “... zıpıy- (зыпый-) Düzenli, derli toplu, akılım ordunda emes, başım zıŋkıldap, temiz olmak. “... tapka kelgen kuştay bütkön boyu sızdayt / ...aklım yerinde zıpıygan işmer / ... öğretilmiş kuş gibi değil, kafam zonklayıp, bütün vücudum düzenli bir işçi” (TK. 1990: 361). sızlıyor” (Tsveyg, CAT. 2012, 8: 95). zıpıyt- (зыпыйт-) ett. zıpıy-. zıŋkıldat- (зыңкылдат-) ett. zıŋkılda- zıpıytuu (зыпыйт-) mast. zıpıyt-. zıŋkıldatuu (зыңкылдатуу) mast. zıpıyuu (зыпыюу) mast. zıpıy-. zıŋkıldat-. zırılda- (зырылда-) 1. Sızlamak. “... zıŋkıldoo (зыңкылдоо) mast. cürögü zırıldap kalgan neme oşol tapta zıŋkılda-. cer carılsa tüşö kaçıp bekine turganday zıŋkıy- (зыңкый-) 1. Ağır başlı ciddi / ... kalbi sızlayan şey, o anda yer yarılsa olmak. “Atına minip zıŋkıyıp / ciddi bir içine girip saklanacak gibi” (TK. 1990: şekilde atına binerek” (BE. 2010: 1015). 167). 2. Hızlı olmak. “Men maşınanı Donmak, katılaşmak, kımıldamadan zırıldata aydap barattım ... / Ben durmak. “... dişleri arsayıp, celke arabayı hızlıca sürüyordum” (Şolohov, cündörü kanga battaşıp katıp, zıŋkıyıp CAT. 2011, 4: 32). toŋup kalgan karışkır / dişleri gözüküp, zırıldat- (зырылдат-) ett. zırılda-. ense tüyleri kana karışmış, donmuş bir zırıldatuu (зырылдатуу) mast. kurt” (Cigitov, CAT: 2011, 6: 103). zırıldat-. zıŋkıyt- (зыңкыйт-) ett. zıŋkıy-. zırıldoo (зырылдоо) mast. zırılda-. zıŋkıytuu (зыңкыйтуу) mast. zıŋkıyt- zırkıra- (зыркыра-) 1. Sızlamak, zıŋkıyuu (зыңкыюу) mast. zınkıy-. yakınmak. “... Ün çıgarsa ele tamagı zıp (зып) Aniden, birdenbire. “Oşo zırkırap oorutçu boluptur / ... ses tapta çoŋ açılıp turgan darbazadan zıp çıkarırsa damağı sızlayarak ağrıyormuş” etip “jiguli” kirip keldi / O sırada büyük (Cigitov, CAT. 2011, 4: 159). 2. Çok açılan ana kapıdan içeri doğru ciguli hızlı olamak, hızlı hareket etmek. girdi” (Mamanov, CAT. 2012, 8: 39) “Tuygunday sızıp zırkırap / Atmaca gibi zıpılda- (зыпылда-) Çabuk, hızlı hızlı olmak” (Mambetaliyev, CAT. hareket etmek. “Ee, bu ömür degen 2010, 12: 203). zıpıldagan bir nerse eken da / Ee, bu zırkıratuu (зыркыратуу) mast. zırkırat-. 335

zırkıroo (зыркыроо) mast. zırkıra-. hepsi korkarak titrerler” (BE. 2010: zırp (зырп) 1. Birden ürpermek, 168). korkmak. “Keede gana cürögüm zırp zirildet- (зирилдет-) ett. zirilde-. ete tüşöt / Bazı zamanlar aniden zirildetüü (зирилдетүү) mast. zirildet- kalbime ürperti girer” (Aytmatov, CAT. zirildöö (зирилдөө) mast. zirilde-. 2010, 12: 118). 2. Hemen, çarbuçak. zirkilde- (зиркилде-) Sinirlenmek, zırpılda- (зырпылда-) 1. Zonklamak. sinirden titremek. “... tuugandan çıkkan 2. Korkudan tir tir titremek. “Körgöndö duşman bu-u!- dep zirkildedi ... / ... cürök zırpıldap, şer ekeni bilindi / “içimizden çıkan düşman bu” diye Görüldüğü an kalpler titreyip hemen sinirden titredi” (TK. 1990: 313). kahraman olduğu anlaşılıyor” (BE. zirkildet- (зиркилдет-) ett. zirkilde-. 2010: 221). zirkildetüü (зиркилдетүү) mast. zırpıldat- (зырпылдат-) ett. zırpılda-. zirkildet-. zırpıldatuu (зырпылдатуу) mast. zirkildöö (зиркилдөө) mast. zirkilde-. zırpıldat-. zirkire- (зиркире-) Titremek. titrek zırpıldoo (зырпылдоо) mast. zırpılda- ses çıkmak. Korkmak, üşümek, zırp-zırp (зырп-зырп) Zonk zonk. heyecenlanmak. “ – At! Min atka! – dep “Çıkıyımda gana kan tamırım carılıp zirkirep, özü da narı attar koyulgan ketçüdöy zırp-zırp sogup turdu / buyga cakka lakıldap cönödü / “At! Bin tepemdeki damarım patlayacak gibi ata!” diye titrek titrek sesle bağırarak zonk zonk atıyordu” (Aytmatov, CAT. kendisi diğer atların olduğu tarafa 2010, 12: 113). koştu” (TK. 1990: 145). ziŋkilde- (зиңкилде-) Hızlı koşmak, zirkiret- (зиркирет-) ett. zirkire-. Kaba saba hareket etmek. “Edigey da zirkiretüü (зиркиретүү) mast. tınç alıp, ziŋkildegen eki örköçtün zirkiret-. ortosunan ornoktuu orun alıp ... cürüp zirkiröö (зиркирөө) mast. zirkire-. berdi / Edigey de sakinleşerek hareketli zoŋkogoy (зоңкогой) İri, güçlü, iki hörgüçün arasına güzelce yerleşip ... kuvvetli. yola devam etti” zoŋkok (зоңкок) Büyük, koca. ziŋkildet- (зинкилдет-) ett. ziŋkilde-. “Bozorup catkan zoŋkoktu, bolcoboy ziŋkildetüü (зиңкилдетүү) mast. aşçu too emes / Bulanık olan büyük dağ, ziŋkildet-. kolay aşılacak değildir” (BE. 2010: ziŋkildöö (зиңкилдөө) mast. ziŋkilde- 1054). ziŋkiy- (зинкий-) Kibirlenmek, zoŋkoŋdo- (зоңкоңдо-) Büyük, üstünlük taslamak. kocaman, heybetli görünmek. “ Ar birisi ziŋkiyt- (зиңкийт-) ett. ziŋkiy-. kırk çoro, Ala-Toodoy zoŋkoŋdop / Kırk ziŋkiytüü (зиңкийтүү) mast. ziŋkiyt- yiğidin her biri Tanrı Dağları gibi ziŋkiyüü (зиңкийүү) mast. ziŋkiy-. heybetlidir” (BE. 2010: 696). zirilde- (зирилде-) Soğuktan, zoŋkoŋdoo (зоңкоңдоо) mast. korkudan, heyecandan titremek, tir tir zoŋkoŋdo-. titremek. “Manastın atın ukkanda, baarı zoŋkoŋdot- (зоңкоңдот-) ett. katar zirildep / Manasın adını duyunca zoŋkoŋdo-. 336

zoŋkoŋdotuu (зоңкоңдотуу) mast. zuŋkuytuu (зуңкуйтуу) mast. zoŋkoŋdot-. zuŋkuyt-. zoŋkoy- (зоңкой-) Uzun, iri yarı, zuŋkuyuu (зуңкуюу) mast. zuŋkuy-. büyük olmak. Ancıyan, Kaşkar arasın, zuu (зуу) Çok hızlı. “... Samalettoy zoŋkoygon toonu aştı emi / Anciyan gana zuu kirip barabız bir pasta / Uçak Kaşkar arasındaki kocaman dağı aştı” gibi hemen çok hızlı varmış oluruz (BE. 2010: 717). (Cumagulov, CAT. 2011. 3: 51). zoŋkoyt- (зоңкойт-) ett. zoŋkoy- zuu et- (зуу эт-) Hızlıca, çabukça zoŋkoytuu (зоңкойтуу) mast. hareket etmek, geçip gitmek, vın diye zoŋkoyt-. geçip gitmek. “... maşinalarına oturup zoŋkoyuu (зоңкоюу) mast. zoŋkoy- zuu etip cönöp ketişçü / ... arabalarına zoŋkulda- (зоңкулда-) Zonklamak, binerek hızlıca giderlerdi” (Abakirov, zonk zonk eden kalın ses çıkarmak. “.. CAT. 2011, 9: 26). caramazandan buzup algan ırın zuulda- (зуулда-) Hızlı, çok çabuk zoŋkuldap koyo beret / ... ramazanda olmak “... maşineni daroo kelgen cakka söylenen şarkıyı kendine göre burup, zuuldatıp aydadı. / ... geldiği değiştirerek yazmış olduğu şarkısını yöne doğru dönerek arabayı hemen kalın sesiyle söyler” (CA3. 2008: 149). hızlıca sürdü” (Karimov, CAT. 2011, 6: zoŋkuldat- (зоңкулдат-) ett. 38). zoŋkulda-. zuuldat- (зуулдат-) ett. zuulda-. zoŋkuldatuu (зоңкулдатуу) mast. zuuldatuu (зуулдатуу) mast. zuuldat-. zonkuldat-. zuuldoo (зуулдоо) mast. zuulda-. zoŋkuldoo (зоңкулдоо) mast. zoŋkulda-. zoŋk-zoŋk (зоңк-зоңк) Zonk, sert

şiddetli yüksek ses. zukuy- (зукуй-) Dikelmek, dik durmak. zukuyt- (зукуйт-) ett. zukuy-. zukuytuu (зукуйтуу) mast. zukuyt- zukuyuu (зукуюу) mast. zukuy-. zuŋkuy- (зуңкуй-) Büyük, yüksekçe olmak, uzun görünmek. “Manas, Manas degende zuŋkuya tüşöt tim ele / Manas, Manas diyince yükseliverir” (TS. 1988: 50). zuŋkuyt- (зуңкуйт-) ett. zuŋkuy-.

337

SÖZLÜK KAYNAKÇA

Aalı uulu, Baybagış (Mart, 2011). “Taylak Baatır” Caŋı Ala-Too. Abakirov, Kurmanbek (Mart, 2012). “Caŋı Kılımdagı Kırgız Adabiyatı” Caŋı Ala-Too. Abakirov, Kurmanbek (Haziran, 2012). “XXI Kılımdın Mifteri” Caŋı Ala-Too. Abakirov, Melis (Eylül, 2011). “Kantalamay” Caŋı Ala-Too. Abdıkadırov, Calil (Kasım, 2012). “Irlar” Caŋı Ala- Too. Abdıkalıkov, Özübek (Ocak, 2013). “Parodiyalar” Caŋı Ala-Too. Abdırazakov, Abdıkerim (Mayıs, 2013). “Bayırkı Kırgız-Türk Adabiyatının Ülgülörü” Caŋı Ala-Too. Abdırazakov, Abdıkerim (Kasım, 2013) “Bayırkı Kırgız-Türk Cazuuları” Caŋı Ala-Too. Abdırazakov, Canıbek (Kasım, 2012). “Erööl” Caŋı Ala-Too. Abdiyeva, Toktoş (Aralık, 2010). “Cindinin Cazgandarı” Caŋı Ala-Too. Abdullayeva, Nurkamal (Ağustos, 2011). “Cetim” Caŋı Ala-Too. Abılgaziyev Soodanbek (Temmuz, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Abdullayev, Nurkamil (Ağustos, 2011). “Cetim” Caŋı Ala-Too. Abılkasımova, Mayramkan (Haziran, 2012). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Abu-Bakar Ahmedhan (Ocak, 2013). “Tooluktardın Ermegi” Caŋı Ala-Too. Abu-Bakar Ahmedhan (Ağustos, 2013). “Tooluktardın Ermegi” Caŋı Ala-Too Acıkanova, Elmira (Nisan, 2011). “Tereze” Caŋı Ala-Too. Acıkanova, Elmira (Şubat, 2011). “Salima” Caŋı Ala-Too. Acıkanova, Elmira (Haziran, 2012). “Salima” Caŋı Ala-Too. Acıkanova, Elmira (Eylül, 2013). “Karı Ayal menen Caş Ayal” Caŋı Ala-Too. Ahmatov, Asan (Nisan, 2011). “Erender da Iylaşat” Caŋı Ala-Too. Akımbekov, Çalgın (Şubat, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Akıyev, Kalık (Nisan, 2012). “Baskan Col” Caŋı Ala-Too. Akıyev, Kalık (Mayıs, 2012). “Baskan Col” Caŋı Ala-Too. Akmatbekov, Anarbek (Haziran, 2011). “Canduu Tamgalar” Caŋı Ala-Too. Akmatbekova, Sagın (Mayıs, 2012). “Ar Kıl Cıldın Irları” Caŋı Ala-Too. 338

Akmatov, Tölöndü (Nisan, 2012). “Kün Bolboy Kurup Kal” Caŋı Ala-Too. Akunova, Cıpara (Nisan, 2013). “Talkalangan Tagdırlar” Caŋı Ala-Too. Akutagava, Ryunoske, çev, Alım Toktomuşev (Temmuz, 2011). “Ergeceeldin Ekimeti” Caŋı Ala-Too. Akutagava, Ryunoske, çev, Alım Toktomuşev (Ağustos, 2011). “Ergeceeldin Ekimeti” Caŋı Ala-Too. Akutagava, Ryunoske, çev, Alım Toktomuşe (Eylül, 2011). “Ergeceeldin Ekimeti” Caŋı Ala-Too. Aldayarov, Avtandil (Ocak, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Alıbayev, Midin (Kasım, 2013). “Aŋgemeler” Caŋı Ala-Too. Alışbayev, Bozum (Şubat, 2011). “Ilakaptardın Tarcımalınan” Caŋı Ala-Too. Alışbayev, Bozum (Temmuz, 2011). “El Tagdırı Tüyşöltöt” Caŋı Ala-Too. Alışbayev, Bozum (Haziran, 2012). “Tabışmaktar” Caŋı Ala-Too. Alışbayev, Bozum (Mart, 2013). “Tabışmaktar” Caŋı Ala-Too. Ali, Sabahattin, çev. Halit Aşlar, Kanıbek Ömürzakov, Aydarbek Sarmanbetov (Şubat, 2011). “Hasan Çöktü” Caŋı Ala-Too. Aliabbas, çev. Aydarbek Sarmanbetov (Ocak, 2013). “Kerooz Kempir” Caŋı Ala-Too. Aman Saspayev (Haziran, 2012). “Mongoldordun Kupuya Tarıhı” Caŋı Ala-Too. Apılov, Şayımbet (Eylül, 2012). “Calgız Eren” Caŋı Ala-Too. Arzıbayev, Tınıstan (Ağustos, 2013). “Kırgızdar, IX-X Kılımdın Tarıh Bulaktarında” Caŋı Ala-Too. Asanaliyev, Keŋeşbek (Şubat, 2011). “Postcovettik Door. Adabiy Tagdır” Caŋı Ala- Too. Asanbekov, Sarman (Kasım, 2012). “Uluu Önördün Uyutkusunda” Caŋı Ala-Too. Asılbekova, Zulfira (Kasım, 2013). “Köpürö” Caŋı Ala-Too. Askarov, Çıntemir (Mart, 2011). “Bokser” Caŋı Ala-Too. Askarov, Çıntemir (Ağustos, 2012). “Öç” Caŋı Ala-Too. Askarov, Çıntemir (Ağustos, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Auezov, Muhtar, çev. Mamen Arstanbekov (Temmuz, 2013). “Kökcal” Caŋı Ala-Too. Avşar, İmdat, çev. Saliya İbraimova (Ekim 2013). “Kıbıla” Caŋı Ala-Too. Ayköl (Kasım, 2011). “Garbaçok” Caŋı Ala-Too. 339

Aytımbet, Orozobek (Ağustos, 2011). “Aruu Cesir” Caŋı Ala-Too. Aytımbet, Orozobek (Eylül, 2011). “Aruu Cesir” Caŋı Ala-Too. Aytmatov, Çıngız (2008). Çıgarmalarının Segiz Tomduk Cıynagı, Biyiktik, 1. cilt. Bişkek. Aytmatov, Çıngız (2008). Çıgarmalarının Segiz Tomduk Cıynagı, Biyiktik, 2. cilt. Bişkek. Aytmatov, Çıngız (2008). Çıgarmalarının Segiz Tomduk Cıynagı, Biyiktik, 3. cilt. Bişkek. Aytmatov, Çıngız (2008). Çıgarmalarının Segiz Tomduk Cıynagı, Biyiktik, 4. cilt. Bişkek. Aytmatov, Çıngız (2008). Çıgarmalarının Segiz Tomduk Cıynagı, Biyiktik, 5. cilt. Bişkek. Aytmatov, Çıngız (2008). Çıgarmalarının Segiz Tomduk Cıynagı, Biyiktik, 6. cilt. Bişkek. Aytmatov, Çıngız (2008). Çıgarmalarının Segiz Tomduk Cıynagı, Biyiktik, 7. cilt. Bişkek. Aytmatov, Çıngız (2008). Çıgarmalarının Segiz Tomduk Cıynagı, Biyiktik, 8. cilt. Bişkek. Aytmatov, Çıŋgız (Aralık, 2010). “Delbirim” Caŋı Ala-Too. Aytmatov, Çıŋgız (Eylül, 2011). “Auezov Cönündö Söz” Caŋı Ala-Too. Aytmatov, Çıŋgız (Nisan, 2012). “Too Böksörböyt” Caŋı Ala-Too. Aytmatov, Çıŋgız (Eylül, 2013). “Deniz Boyloy Cortkon Ala Döböt” Caŋı Ala-Too. Azık-Çomoy (Mart, 2013).“Tartip” Caŋı Ala-Too. Azimov, Muhtar (Ocak, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Ba Cin, çev. Ümüt Kultayeva (Mayıs, 2013). “Kuldun Cürögü” Caŋı Ala-Too. Bahti, Mehmon, çev. Kamal (Mart, 2012). “Karıya” Caŋı Ala-Too. Bakçiyev, Talantaalı (Aralık, 2011). “Kanıkeydin Koşogu” Caŋı Ala-Too. Barçın (Mart, 2013). “Erööl” Caŋı Ala-Too. Batırkulov, Taytoro (Haziran, 2011). Baş-Alaydan Kök Külüktü Uurdagan Ayal” Caŋı Ala-Too. Batırkulov, Taytoro (Ekim, 2011). “Tolubay Sınçı cana Eşkara Irçının Urpaktarıbız” Caŋı Ala-Too. 340

Batırkulov, Taytoro (Eylül, 2011). “Tolubay Sınçı cana Eşkara Irçının Urpaktarıbız” Caŋı Ala-Too. Batırkulov, Taytoro (Ocak, 2013). “Kalenderdin Aksuusar” Caŋı Ala-Too. Baymırzayev, Bakıtbek (Haziran, 2012). “Nurmoldo Narkuluulu” Caŋı Ala-Too. Beki, Şerboto (Aralık, 2011). “Eesiz Bakça” Caŋı Ala-Too. Beknazarova, Kasiyet (Ağustos, 2011). “İleendi Erkebek” Caŋı Ala-Too. Beknazarova, Kasiyet (Haziran, 2012). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Beknazarova, Kasiyet (Eylül, 2013). “Tokon Kalçıldak” Caŋı Ala-Too. Bektenov, Kasımalı, (Aralık, 2011). “Eki Cigit” Caŋı Ala-Too. Bektenov, Ziyaş (Eylül, 2011). “Muhtar Omorhanoviç Auezov” Caŋı Ala-Too. Berdiyev, Rakman (Kasım, 2012). “Iyman Kemik” Caŋı Ala-Too. Beyşenbiyev, Sabırbek (Haziran, 2011). “Unutulgus Üç okuya” Caŋı Ala-Too. Boronçiyev, Ismayıl ( Kasım, 2012). “Eldik Önördün Başatı” Caŋı Ala-Too. Bökönbayev, Coomart (Şubat, 2011). “Komuz Küüsü”, Caŋı Ala Too. Bölökbayeva, Venera (Mart, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Cakıpbekov, Aşım (Mayıs, 2012). “Toguz Sanat” Caŋı Ala-Too. Cakıpbekov, Aşım (Şubat, 2013). “Adabiy Tarıhka Akıyka Kep Kılsın” Caŋı Ala-Too. Cakıpov, Abdıcapar (Temmuz, 2011) “Suktukka Aldanganda” Caŋı Ala-Too. Cakşılıkov, Asan (Eylül, 2013). “Caş Lerma Calını” Caŋı Ala-Too. Cantöşev, Kasımaalı (Aralık, 2011). “Eki Caş” Caŋı Ala-Too. Caparov, Düyşön (Eylül, 2012). “Bauluttar” Caŋı Ala-Too. Capiyev, Cılkıçı (Temmuz, 2011). “Tuulgan Üy” Caŋı Ala-Too. Capiyev, Cılkıçı (Temmuz, 2013). “Mahabat Bayanı” Caŋı Ala-Too. Cetigen, (Mart, 2012). “Aŋgemeler” Caŋı Ala-Too. Cetigen (Mart, 2013). “Kıtay Klasikalık Poeziyasından” Caŋı Ala-Too. Cigitov, Salican (Mart, 2011). “İt Ataar Cana Başkalar”, Caŋı Ala-Too. Cigitov, Salican (Nisan, 2011). “İt Ataar Cana Başkalar” Caŋı Ala-Too. Cigitov, Salican (Haziran, 2011). “İt Ataar Cana Başkalar” Caŋı Ala-Too. Cigitov, Salican (Ağustos, 2013). “Adabyat cana Adabiy Sın” Caŋı Ala-Too. 341

Cin, Ba çev, Ümüt Kultayeva (Mayıs, 2013). “Kuldun Cürögü” Caŋı Ala-Too. Cokey, Avaz (Kasım, 2012). “Asıl apa, artıst eje cana Boni M” Caŋı Ala-Too. Cumagulov, Sultanbek (Mart, 2011). “Avtobooz-2” Caŋı Ala-Too. Cumgalbek (Mart, 2012). “Spektakl” Caŋı Ala-Too. Cunuşev, İşenbek (Ekim, 2011). “Aylaker” Caŋı Ala-Too. Cunuşev, İşenbek (Haziran, 2012). “Açılbagan Sır” Caŋı Ala-Too. Cunuşev, İşenbek (Ağustos, 2013). “Oomaluu-Tökmölüü Düynö” Caŋı Ala-Too. Cusubaliyev, Kubatbek (Temmuz, 2011). “Kar” Caŋı Ala-Too. Cusubaliyev, Kubatbek (Temmuz, 2011). “Ulakçı” Caŋı Ala-Too. Cusubaliyev, Kubatbek (Kasım, 2011). “Akkan Suuda Aram Cok” Caŋı Ala-Too. Cusubaliyev, Kubatbek (Mayıs, 2012). “Kün Avtoportretin Bütö Elek” Caŋı Ala-Too. Cusubaliyev, Kubatbek (Hazıran, 2012). “Kün Avtoportretin Bütö Elek” Caŋı Ala-Too. Çaadayev, Petr (Kasım, 2011). “Cindinin Aktanuusunan” Caŋı Ala-Too. Çeçen (Mart, 2012). “Barkıbızdı Tirüübüzö Bileli” Caŋı Ala-Too. Çehov, Anton, Pavloviç, çev. Alım Toktomuşev (Ekim, 2012). “Kattardan Tandalgan Saptar” Caŋı Ala-Too. Çekirov, Akimalı (Nisan, 2012). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Çerik, Altay (Mart, 2012). “Ayta Bar Menin Kebimdi” Caŋı Ala-Too. Çetin, (Temmuz, 2012). “Süröt” Caŋı Ala-Too. Çeviksoy Osman (Mart, 2013). “Hamal” Caŋı Ala-Too. Çokotegin, Mırzabek (Ağustos, 2013). “Kırgız Cılkısı” Caŋı Ala-Too. Çomonov, Ali-Şer (Aralık, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Çopiyev, Esengul (Nisan, 2013). “Çıyrıktırma” Caŋı Ala-Too. Çoturova, Baktıgül (Ağustos, 2011). “Nayman” Caŋı Ala-Too. Çoturova, Baktıgül (Ağustos, 2012). “Men Seni Sagıngan Boydon Cüröm” Caŋı Ala- Too. Daabekov, Abdinabi (Temmuz, 2011). “Ton Cıtı” Caŋı Ala-Too. Danikeyev, Öskön (Mayıs, 2012). “Belgisiz Tagdır” Caŋı Ala-Too. Danikeyev, Öskön (Kasım, 2012). “Algaçkı Töröga” Caŋı Ala-Too. 342

Daniyar (Mart, 2013) “Can” Caŋı Ala-Too. Deliömeroğlu, Yakup çev. İbraimova Saliya (Mayıs, 2012). “Eki Çınar” Caŋı Ala-Too. Dumbadze, Nodar, çev. Anatay Ömürkanaov (Aralık, 2011). “Kan” Caŋı Ala-Too. Düyşeyev, Şayloobek (Nisan, 2011). “Otko Çurkagan Baldar” Caŋı Ala-Too. Düyşeyev, Şayloobek (Ağustos, 2012). “Otko Çurkagan Bala” Caŋı Ala-Too. Ebdikulı, Tölen, çev. Aydarbek Sarmanbetov, (Nisan, 2013). “Kara Cuma” Caŋı Ala- Too. Egemberdiyeva, Aida (Temmuz, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Elebayev, Mukay (Şubat, 2009). “Zarlık”, Caŋı Ala-Too. Emigrant (Mart, 2012). “Avangard” Caŋı Ala-Too. Emre, Yunus çev. Aydarbek Sarmanbetov (Mayıs, 2012). “Divandar” Caŋı Ala-Too. Eraliyev, Süyünbay (Nisan, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Esen uulu, Kılıç (Mayıs, 2012). “Kögmön” Caŋı Ala-Too. Ezop, çev. Akun Aşırov (Ağustos, 2011). “Ezoptun Saparı” Caŋı Ala-Too. Ezop, çev. Akun Aşırov (Eylül, 2011). “Ezoptun Saparı” Caŋı Ala-Too. Ezop, çev. Akun Aşırov (Temmuz, 2011). “Ezoptun Saparı” Caŋı Ala-Too. Folkner, Uilyam, çev. Alım Toktomuşev (Mart, 2011). “Virginya Universitetinin Studentteri, Okutuuçuları menenAŋgeme” Caŋ Ala-Too. Gamzatov, Rasul çev. Aman Toktogulov (Nisan, 2013). “Menin Dagstanım Kitabinen” Caŋı Ala-Too. Gogol, Nikolay ,Vasileyiç çev. Orozbayev (Ağustos, 2011) “İvan İvanoviç menen İvan Nikiforoviç Kantip Çataşkandagı Cönündö Bayan” Caŋı Ala-Too. Gorkıy, Maksim çev. Mukambet Üsekeyev (Kasım, 2011). “Sergey Yesenin” Caŋı Ala- Too. Gorkiy, Maksim çev. Süyüntbek Bektursunov (Nisan, 2013). “Ermek Üçün” Caŋı Ala- Too Hafiz çev. Aleştegin (Aralık, 2011). “Kayıkkan Candın Kazalı” Caŋı Ala-Too. Heminguey, Ernest çev. Alım Toktomuşev (Şubat, 2011). “Adamdık Kuduret” Caŋı Ala-Too. Heminguey, Ernest çev. Alım Toktomuşev (Ağustos, 2011). “Adamdık Kuduret” Caŋı Ala-Too. Heminguey, Ernest (Ekim, 2012). “Çal cana Deniz” Caŋı Ala-Too. 343

Heminguey, Ernest (Mart, 2013). “Cooptor Gana Emes Suroolor Dagı Eskiret” Caŋı Ala-Too. Heminguey, Ernest çev. Alım Toktomuşev. (Temmuz, 2013). “Çıgarmaçılıgı Cönündö” Caŋı Ala-Too. Hikmet, Nazım, çev. Karmışak Taşbayev (Ocak, 2009). “Adam Turpatı” Caŋı Ala-Too. Hıkmet, Nazım, çev. Salican Cigitov (Nisan, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. İbrayev, Esengul (Nisan, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. İlipayev, Askar ( Haziran, 2012). “Irlar” Caŋı Ala-Too. İlyas uulu, Bektur (Nisan, 2013). “Bakıt Köçösü” Caŋı Ala-Too. İmanaliyev, Çalanbay (Aralık, 2011). “Barsa Kelbes” Caŋı Ala-Too. İmanaliyev, Zamirbek (Mayıs, 2012). “Irlar” Caŋı Ala-Too. İmanaliyev, Zamirbek (Mayıs, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. İnternattık Şeke, (Aralık, 2010).“Şapa Akanin Coruktaı” Caŋı Ala-Too. İsayeva, Sayra (Mayıs, 2013). “İzdenüü cana Tabılga” Caŋı Ala-Too. İsmailova, Rizvan (Mayıs, 2012). “Okulbagan Kattar” Caŋı Ala-Too. Kadırov, Ismayıl (Şubat, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Kadırova, Sayragül (Şubat, 2011). “Kupuya Sır” Caŋı Ala-Too. Kafka, Frans, çev. Abdıkerim, Coldoşbekov (Haziran, 2012). “Öküm” Caŋı Ala-Too. Kalbayev, Abdımomun (Mart, 2011) “Irlar” Caŋı Ala-Too. Kalbayev, Abdımomun (Ekim, 2011) “Karışkırlar Uluganda” Caŋı Ala-Too. Kalbayev, Abdımomun (Eylül, 2012). “Tulpardın Tukumu” Caŋı Ala-Too. Kalbayev, Abdımomun (Mayıs, 2013). “Sulaymankul Boluştun Narkı” Caŋı Ala-Too. Kalbayev, Abdımomun (Nisan, 2013). “Sulaymankul Boluştun Narkı” Caŋı Ala-Too. Kalıkova, Bübüsara (Eylül, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Kalıkov, Şekerbek (Kasım, 2013). “Ciyde Burak” Caŋı Ala-Too. Kamardinova, Saniya (Aralık, 2011). “ Afganistandagı Pamir Kırgızdarı” Caŋı Ala-Too. Karalayev, Sayakbay (2010). haz. Aynek Caynakova, Abdıldacan Akmataliyev Baatırdık Epos Manas, Turar, Bişkek. Karamoldoyev, Cumakadır (Kasım, 2012). “Apaattan Kaytpagan Atam, Armanduu Apam” Caŋı Ala-Too. 344

Karamoldoyev, Cumakadır (Kasım, 2012). “Epostordu Eske Alsak” Caŋı Ala-Too. Karasartov, Abdılda (Haziran, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Karasartov, Abdılda (Kasım, 2011). “Kazak Ceŋem” Caŋı Ala-Too. Karasartov, Abdılda (Haziran, 2012). “Baldar Adabiyatı” Caŋı Ala-Too. Karasayev, Huseyin (Temmuz, 2011). “Tınıstanov Kırgızdın Lomonosovu” Caŋı Ala- Too. Karatal, Kadırbek (Şubat, 2013). “Atı Totu, Özü Dagu Totuday” Caŋı Ala-Too. Karatayev, Olcobay (Nisan, 2013). “Tarıhtın Öçpöz İzderi” Caŋı Ala-Too. Karayev, Ömürbek (Nisan, 2011). “Eki Tagdır”, Caŋı Ala-Too. Karayev, Ömürbek (Nisan, 2011). “Tirüülöy Cetim”, Caŋı Ala-Too. Karayev, Ömürbek (Nisan, 2011). “Apam Cönündö” Caŋı Ala-Too. Karıkeyev, Tölögön (Nisan, 2012). “Satira cana Yumor” Caŋı Ala-Too. Karıkeyev, Tölögön (Nisan, 2012). “Urunarga Urna Tappagandar” Caŋı Ala-Too. Karim, Omar (Şubat, 2013). “Taymaş” Caŋı Ala-Too. Karimov, Mirzohalim (Haziran, 2011). “Zından” Caŋı Ala-Too. Kasabolotov, Cırgalbek (Nisan, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Kasıbekov, Üsön (Nisan, 2012). “Amerika Mozaikası” Caŋı Ala-Too. Kasımaliyev, Zarıl (Ağustos, 2013). “Ar Kıl Cıldın Irları” Caŋı Ala-Too. Kasımbekov, Tölögön (1990). Kelkel, Mektep, Frunze. Kasımbekov, Tölögön (1998). Sıngan Kılıç, Kırgızstan, Bişkek. Kaygı, Asan, haz. Abdılda Karasartov (Ağustos, 2013). “Asan Kaygı” Caŋı Ala-Too. Kazakbayev, Dayırbek (Nisan, 2011). “Türmödö” Caŋı Ala-Too. Kazakbayev, Manas (Temmuz, 2013). “Borbaş” Caŋı Ala-Too. Kazakbayev, Manas (Temmuz, 2013). “Klasskom” Caŋı Ala-Too. Kazakbayev, Manas (Temmuz, 2013). “Tüşünük” Caŋı Ala-Too. Kazakov, Tügölbay, (Kasım, 2011). “Esimde” Caŋı Ala-Too. Kenen (Eylül, 2012). “Seter” Caŋı Ala-Too. Kenenbeyev, Coldoşbay (Temmuz, 2011). “Baldarga Bazarlık” Caŋı Ala-Too. Kerimbayev, Kaçkınbay (Şubat, 2011). “Ayıl Bayanı” Caŋı Ala-Too. 345

Kerimov, Düyşön (Mayıs, 2012). “Acayıp Kündün Aldında” Caŋı Ala-Too. Kerimov, Düyşön (Haziran, 2012). “Acayıp Kündün Aldında” Caŋı Ala-Too. Kıdırbayeva, Raısa (Eylül, 2011). “Manas Eposunun Kataal bir Uçuru” Caŋı Ala-Too. Kısakürek, Necip Fazıl (Temmuz, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Kırbaşev, Anarbek (Mart, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Kırgız, Kılıçbek (Ocak, 2013). “Sırttandın Közündögü Ok” Caŋı Ala-Too. Kocomberdiyev, Turar (Ağustos, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Kojinov, Vadim, çev, Alım Toktomuşev “Düynölük Soguştun Çınıgı Maanisi ve Maŋızı” Caŋı Ala-Too. Kozubekov, Tölögön (Kasım, 2011). “Turmuştan tamgan Tamçılar” Caŋı Ala-Too. Köçöralyev, Osmonbek (Mart, 2011). “Aristokratka” Caŋı Ala-Too. Köçöraliyev, Osmonbek (Nisan, 2011). “Aristokratka” Caŋı Ala-Too. Kökülov, Kalçoro (Kasım, 2011). “Caŋı Irlar” Caŋı Ala-Too. Kudaybergenova, Cibek (Aralık, 2010). “Capayı Bala, İt Ene”, Caŋı Ala-Too. Kultegin, Kocogeldi (Nisan, 2013). “Möörkan Apa” Caŋı Ala-Too. Kunt, Bekir Sırtkı (Nisan, 2011). “Mööp” Caŋı Ala-Too. Kurmanova, Süyün (Ekim, 2013). “Darektüü Aŋgemeler” Caŋı Ala-Too. Kutanayeva, Nuriya (Mart, 2011). “Borbor Aziya cana Çet El Asker Oçoktoru” Caŋı Ala-Too. Lermontov, Mihail, çev. Beymanbek Sardarbekov (Mart, 2012). “Borodino” Caŋı Ala- Too. London, Jack çev. S. Ermatov (Kasım, 2013). “Comoktun Ayagı” Caŋı Ala-Too. Losev, Aleksey, Federoviç çev. Alım Toktomuşev (Ağustos, 2011). “Galstuk Tagınsa Ele” Caŋı Ala-Too. Madeliyev, Azimkan (Ağustos, 2013). “Turmuş Irgagı” Caŋı Ala-Too. Madılbay, Turusbek (Şubat, 2011). “Menin Amerikam, ce Caŋıdan Amerikanı Açuu” Caŋı Ala-Too. Madılbay, Turusbek (Mart, 2011). “Menin Amerikam, ce Caŋıdan Amerikanı Açuu” Caŋı Ala-Too. Madılbay, Turusbek (Nisan, 2011). “Menin Amerikam, ce Caŋıdan Amerikanı Açuu” Caŋı Ala-Too. 346

Madılbay, Turusbek (Haziran, 2011). “Menin Amerikam, ce Caŋıdan Amerikanı Açuu” Caŋı Ala-Too. Madılbay, Turusbekov (Ağustos, 2013). “Kiçnekey Berdinin Azaptarı” Caŋı Ala-Too. Madılbay, Turusbekov (Eylül, 2013). “Kiçnekey Berdinin Azaptarı” Caŋı Ala-Too. Magauin, Muhtar, çev. A. Sarmanbetov (Mart, 2011). “Ay Talaadagı Kıştoo” Caŋı Ala- Too. Maksütova, Sımbat (Ağustos, 2012). “Tabiyatta Tazargan Balalık” Caŋı Ala-Too. Malikov, Kabanıçbek (Şubat, 2013). “Manas İzildöönün Kaysı Bir Maseleleri” Caŋı Ala-Too. Malikov, Kubanıçbek (Ekim, 2011). “Bürküt Bayanı” Caŋı Ala-Too. Mamanov, Rakmanberdi (Ağustos, 2012). “Üç Katın” Caŋı Ala-Too. Mamanov, Rakmanberdi (Ekim, 2012). “Üç Katın” Caŋı Ala-Too. Mamanov, Rakmanberdi (Eylül, 2012). “Üç Katın” Caŋı Ala-Too. Mamazairova, Meŋdi (Mayıs, 2013). “Andan Arı – Tunguyuk” Caŋı Ala-Too. Mamırova, Raykül (Kasım, 2012). “Irlar” Caŋı Ala- Too. Mambet, Tokto (Aralık, 2011). “Atakenin Akbolot” Caŋı Ala-Too. Mambetaliyev, Urkaş (Aralık, 2010). “Semeteydin Cılkı Tiyüüsü” Caŋı Ala-Too. Mambetemin uulu, Kazıbek (Haziran, 2012). “Kazaldar” Caŋı Ala-Too. Mambetov, Cuma (Nisan, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Markes, Gabriel, Gartsia, çev. Alım Toktomuşev (Haziran, 2011). “Bükümdör” Caŋı Ala-Too. Mavlyanov, Cunay (Mart, 2013). “Nan” Caŋı Ala-Too. Mayar, Ella (Nisan, 2011). “Teŋir-Toodon Kızıl-Kumga” Caŋı Ala-Too Mayar, Ella (Nisan, 2011). “Teŋir-Toodon Kızıl-Kumga” Caŋı Ala-Too. Medaliyev, Alımkan (Ağustos, 2013). “Turmuş Irmagı” Caŋı Ala-Too. Meykin (Mart, 2012). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Misken, Törökan (Kasım, 2012). “Kıyamattık Karız” Caŋı Ala-Too. Moldo, Talıp (Mayıs, 2013). “Kırgız Tarıhı, Uruuçuluk Kuruluşu, Türlüü Salttar” Caŋı Ala-Too. Moldo, Togolok (Ekim, 2013). “Manas” Caŋı Ala-Too. Moldo, Togolok (Kasım, 2013). “Manas” Caŋı Ala-Too. 347

Moldokasımov, Kıyas (Mart, 2013). “Otorçuluk Sayasattın Tarıhıy Atalıştarga Taasiri” Caŋı Ala-Too Momunov, Bayalı (Mart, 2011). “Baarı Oŋoy” Caŋı Ala-Too. Momunova, Gülsayra (Şubat, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too.

Muktarov, Tursun, Ağustos, 2012). “Karıyalar” Caŋı Ala-Too.

Muratov, Abdıkerim (Temmuz, 2011). “Közdön Uçkan Köpölöktör Öröönü” Caŋı Ala- Too. Muratov, Abdıkerim (Nisan, 2012). “Sunulgan Baş, Suurulgan Kılıç” Caŋı Ala-Too. Muratov, Abdıkerim (Mart, 2013). “Agay” Caŋı Ala-Too. Muratov, Abdıkerim (Temmuz, 2013). “Ak Satkın” Caŋı Ala-Too. Muratov, Abdıkerim (Temmuz, 2013). “Teşebaydın Terekteri” Caŋı Ala-Too. Nurmanbetov, Tınçtıkbek (Mart, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Nuruşev, Esenbay (Nisan, 2013). “Caŋı Canrdın Caralışı” Caŋı Ala-Too. O’genri (Ağustos, 2011). “Akırkı Calbırak” Caŋı Ala-Too. Orozbakov, Sagımbay (1995). Manas: Kırgız Elinin Baatırdık Eposu 1. kitap, Kırgızstan, Bişkek Orozbakov, Sagımbay (1995). Manas: Kırgız Elinin Baatırdık Eposu 2. kitap, Kırgızstan, Bişkek. Orozbayeva, Tursınay (Kasım, 2012). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Osipov, Valentin, çev. Anatay, Ömürkanov, (Haziran, 2011). “Rasul Gamzatov: Beynege Sürtümdör” Caŋı Ala-Too. Osmankulov, Caparali (Şubat, 2011). “Kün Kızarıp Batkanda” Caŋı Ala-Too. Osmonaliyev, Kaçkınbay (Eylül, 2013). “Akmağı kim?” Caŋı Ala-Too. Osmonbetova, Dilbara (Şubat, 2011). “Kırgızstandın Küröö Tamırı” Caŋı Ala-Too. Osmonov, Alıkul (1964). Çıgarmalar Cıynagı, 1.cilt, Kırgızstan, Frunze Osmonov, Alıkul (1965). Çıgarmalar Cıynagı, 2.cilt, Kırgızstan, Frunze Osmonov, Alıkul (1967). Çıgarmalar Cıynagı, 3.cilt, Kırgızstan, Frunze Ömürbayeva, Nurzina (Mart, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Ömüraliyev, Çoyun (Ocak, 2013). “Oguz Kaan cana Diyalektika” Caŋı Ala-Too. Ömürkanov, Anatay (Nisan, 2012). “Zalkarlardın Zalkarı” Caŋı Ala-Too. 348

Pasaŋova, Zinakan (Nisan, 2013). “Cat Terezede Öskön Menin Güldörüm” Caŋı Ala- Too. Pasaŋova, Zinakan (Mayıs, 2013). “Cat Terezede Öskön Menin Güldörüm” Caŋı Ala- Too. Prişvin, Mihail, cev. Alım Toktomuşev (Mart, 2012). “Külazık” Caŋı Ala-Too. Puşkin, Aleksandr, Sergeyeviç, çev. Taşım Bayciyev (Eylül, 2011). “Beketçi” Caŋı Ala- Too. Puşkin, Aleksandr, Sergeyeviç çev. Salican Cigitov (Şubat, 2011). “Balıkçı, Balık Comogu” Caŋı Ala-Too. Puşkin, Aleksadr, Sergeyeviç, çev.Alım Toktomuşev (Ocak, 2013). “Ar Kay Cıldagı Baykoolor, Uçkul Oylor cana Üzündülör” Caŋı Ala-Too. Puşkin, Aleksadr, Sergeyeviç, çev. Salican Cigitov (Ağustos, 2013). “Balıkçı, Balık Comogu” Caŋı Ala-Too. Puşkin, Aleksadr, Sergeyeviç, çev. Süyüntbek Bektursunov (Ağustos, 2013). “Kapitan Kızı” Caŋı Ala-Too. Puşkin, Aleksadr, Sergeyeviç, çev. Süyüntbek Bektursunov (Eylül, 2013). “Kapitan Kızı” Caŋı Ala-Too. Puşkin, Aleksadr, Sergeyeviç, çev. Süyüntbek Bektursunov (Ekim, 2013). “Kapitan Kızı” Caŋı Ala-Too. Rabiya (Mart, 2013). “Turmuştun Asma Baktarı” Caŋı Ala-Too. Rasputin, Valentin, çev. Alım Toktomuşev (Nisan, 2012). “Coluguu” Caŋı Ala-Too. Rasulov, Erkin (Şubat, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Ravşan, Şoistai (Haziran, 2011). “Adam cana Ruhiy Düynö” Caŋı Ala-Too. Ray, Canıbek (Haziran, 2012). “Deydi” Caŋı Ala-Too. Ray, Canıbek (Şubat, 2013). “Tirüülör cana Beyitter” Caŋı Ala-Too. Rayev, Sultan (Ocak, 2013). “Cancaza” Caŋı Ala-Too. Rayev, Sultan (Şubat, 2013). “Cancaza” Caŋı Ala-Too. Rısbayev, Colooçu (Mart, 2011). “Tamsilder” Caŋı Ala-Too. Rıskeldinova, Roza (Ocak, 2013). “Bir Tal Roza” Caŋı Ala-Too. Rıskeldinova, Roza (Ocak, 2013). “Çakırılbagan Konoktor” Caŋı Ala-Too. Rıskul, Akbar (Mart, 2013). “Şamçırak” Caŋı Ala-Too. Rıskul, Akbar (Nisan, 2013). “Şamçırak” Caŋı Ala-Too. 349

Rıskul, Akbar (Mayıs, 2013). “Çamçırak” Caŋı Ala-Too. Rıskulov, Akbar (Kasım, 2012). “Ar Kıl Cıldın Irları” Caŋı Ala- Too. Rıskulov, Ramis (Mart, 2011). “Suluu Ayal Emes, Suluu Oynoş Geniydin Ülüşü” Caŋı Ala-Too. Rıskulov, Ramis (Nisan, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Rıskulov, Ramis (Mart, 2012). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Rıskulov, Ramis (Eylül, 2012). “Sayrana” Caŋı Ala-Too. Rıskulov, Ramis (Temmuz, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Sabırov, Mamat (Mayıs, 2013).“Ant” Caŋı Ala-Too. Sabırov, Mamat (Mayıs, 2013). “Moke” Caŋı Ala-Too. Sabir, Zordun, çev. Abdılda Karasartov (Kasım, 2012). “Aylaker Acı” Caŋı Ala-Too. Sadıbakasov, Şatman (Ağustos, 2011). “Col” Caŋı Ala-Too. Sadırbayev, Dooronbek (Nisan, 2012). “Appasionata” Caŋı Ala-Too. Safa, Peyyami, çev. Halit Aşlar, Kanıbek Ömürzakov, Aydarbek Sarmanbetov, (Nisan, 2011). “Köçödö Kalgan Akın” Caŋı Ala-Too. Salgamani, Bekturuş (Ağustos, 2012). “Akça” Caŋı Ala-Too. Samudinov, Toktosun (Ağustos, 2012). “Parodiyalar” Caŋı Ala-Too. Saparaliyev, Döölötbek (Temmuz, 2013). Caŋı Ala-Too. Saralayev, Samat (Kasım, 2012). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Saralayev, Samat (Kasım, 2013) “Irlar” Caŋı Ala-Too. Sarıbayev, Ayılçı (Temmuz, 2011). “Mamleketüülük Tilden Baştalat” Caŋı Ala-Too. Sariyeva, Kalbübü (Aralık, 2011) “Irlar” Caŋı Ala-Too. Sarmanbetov, Aydarbek (Ekim, 2013). “Kırgızdın Dersu Uzalası” Caŋı Ala-Too. Sarmanbetov, Aydarbek (Mart, 2011). “Ömürü Örnök Zamandaş” Caŋı Ala-Too. Sarmanbetov, Aydarbek (Mayıs, 2013). “Baktalaş” Caŋı Ala-Too. Sarmanbetov, Aydarbek (Mayıs, 2013). “Malkişi” Caŋı Ala-Too. Sarnogoyev, Baydılda (1952). Şumkar, Kırgızmamabas, Frunze. Saspayev, Aman (Eylül, 2012). “Sarala İt” Caŋı Ala-Too. Saspayev, Aman (Mart, 2013). “Bügünkü Kıtay Avtorloru Bayırkı Kırgızdar Cönündö” Caŋı Ala-Too. 350

Saypidinova, Sanavar (Mayıs, 2013) “Irlar” Caŋı Ala-Too. Seyitbekova, Baktıgül (Ağustos, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Seyitova, Sayra (Nisan, 2012). “Üŋkürdögü Baatır Cooker” Caŋı Ala-Too. Seyitova, Sayra (Ağustos, 2012). “Bata Bergendi Üyrönölü” Caŋı Ala-Too. Seyitova, Zulfiya (Ağustos, 2013). “Tayenemdin Comogu” Caŋı Ala-Too. Seytaliyev, Medetbek (Mart, 2012). “Tegirmençinin Kızı” Caŋı Ala-Too. Sıdıgaliyev, Kaçkınaalı (Temmuz, 2011). “Salıy Ece” Caŋı Ala-Too. Sıdıkbekov, Tügölbay (Nisan, 2011). “Poeziya-Oydu Möörü” Caŋı Ala-Too. Sıdıkbekov, Tügölbay (1988). Külkü cana Ömür, Adabiyat, Frunze. Sıdıkova, Kalen (Haziran, 2011). “Peyildin Buzuluşu” Caŋı Ala-Too. Sıdıkova, Kalen (Ekim, 2012) “Bayırkı Sak Cergesinde” Caŋı Ala-Too. Sıdıkova, Kalen (Mayıs, 2013). “Akıykattı Tuu Tutkan” Caŋı Ala-Too. Soltonoyev, Belek (Mart, 2013). “Kızıl Kırgız Tarıhı Kitebinen” Caŋı Ala-Too. Stantegin, Dayırbek (Haziran, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Stantegin, Dayırbek (Nisan, 2012). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Subanbekov, Toyçubay (Temmuz, 2013). “Kamçısın Koynuna Katpagandar”, Caŋı Ala- Too. Sultanov, Omor (Aralık, 2010). “Ak Col Kök Asman” Caŋı Ala-Too. Sultanov, Omor (Ekim, 2011). “Akırkı Kündün Irgagı” Caŋı Ala-Too. Supatay uulu, Aman (Şubat, 2011). “Caŋıl Mırza Bayanı” Caŋı Ala-Too. Suvanov, Şertay (Nisan, 2011). “Kitebi Üçün Repressiyaga Kabılgamın” Caŋı Ala-Too. Şakir uulu, Olcobay (Mart, 2011). “Bürkümdör” Caŋı Ala-Too. Şaydullayeva, Topçugül (Kasım, 2012). “Kızıl Örük” Caŋı Ala- Too. Şaydullayeva, Topçugül (Ağustos, 2013). “Kızıl Örük” Caŋı Ala-Too. Şeldon, Sidney, çev. M. Makeev (Aralık, 2011). “Asman Cerge Tüşöördö” Caŋı Ala- Too. Şeldon, Sidney, çev. M. Makeev (Mayıs, 2012). “Asman Cerge Tüşöördö” Caŋı Ala- Too. Şermatov, Abdil (Eylül, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. 351

Şolohov, Mihayil, çev. B. Karabayev, S, Kocomkulov (Nisan, 2011). “Adamdın Tagdırı” Caŋı Ala-Too. Şükürbekov, Raykan (Ağustos, 2012). “Cer Cönündö Terme” Caŋı Ala-Too. Talip, İlgiz (Ağustos, 2012). “Aksı Sancıraçısı” Caŋı Ala-Too. Talip, İlgiz (Temmuz, 2013). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Talip, İlgiz (Eylül, 2011). “Öktölüü Kep” Caŋı Ala-Too. Tazabekov, Kasımbek (Şubat, 2011). “Kurmancan Datkanın Kızı” Caŋı Ala-Too. Tazabekov, Kasımbek (Mayıs, 2012). “Çikagodagı Kırgız” Caŋı Ala-Too. Temirova, Altınay (Temmuz, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Tokonbayev, Aalı (1947). Taŋ Aldında, Kırgızmambas, Frunze. Toktogaziyev, Temirbek (Nisan, 2011). “Taşka Basılgan Tamga” Caŋı Ala-Too. Toktomuşev, Abdırasul (Şubat, 2013). “Boogaçı” Caŋı Ala-Too. Toktomuşev, Alım (Haziran, 2012). “Baarın Bilgim Kelet” Caŋı Ala-Too. Toktomuşev, Alım (Nisan, 2012). “Baarın Bilgim Kelet” Caŋı Ala-Too. Toktomuşev, Alım (Şubat, 2011). “Unutulbas Sokmo Col” Caŋı Ala-Too Toktorbayeva, Asılgül (Aralık, 2011). “Caştar Poeziyası” Caŋı Ala-Too. Tolstoy, Lev, Nikolayoviç, çev. Zayır Mamatbekov (Kasım, 2012). “Hadci-Murat” Caŋı Ala-Too. Tolstoy, Lev, Nikolayoviç, çev. Zayır Mamatbekov (Ocak, 2013). “Hadci-Murat” Caŋı Ala-Too. Toyçiyeva, Şayır (Haziran, 2011). “Men Kimmin?, Kimdiğimdi Kimden Suraym?” Caŋı Ala-Too Tölömüşev, Mırzayan (Eylül, 2011). “Sancırgaluu Sanarbek” Caŋı Ala-Too. Tsveyg, Stefan, çev. Aşım Cakıpbekov (Ağustos, 2012). “Beytanış Ayaldın Katı”Caŋı Ala-Too. Tukenaliyev, Kulmat (Mart, 2011). “Atamdın Bubak Çaçtarı” Caŋı Ala-Too. Turgunbayev, Süyörkul (Temmuz, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Turgunbayev, Süyörkul (Nisan, 2013). “Aalıke, Stalin, Çerçill, Aytmatov” Caŋı Ala- Too. Tursunov, Ernis (Mart, 2012). “Triumf cana Tragediya” Caŋı Ala-Too. Tursunov, Ernis (Nisan, 2012). “Han-Teŋir” Caŋı Ala-Too. 352

Türkhan, İbrahim (Haziran, 2011). “İzdeym Seni” Caŋı Ala-Too. Usenov, Zamirbek (Ağustos, 2011). “Nöşörlüü Tün” Caŋı Ala-Too. Ustat (Şubat, 2013). “Üç Aŋgeme” Caŋı Ala-Too. Usubaliyev, Beyşebay (Ekim, 2012). “Cürök Suuga Agıp Baratat” Caŋı Ala-Too. Usubaliyev, Beyşebay (Eylül, 2011). “ Bayagılar” Caŋı Ala-Too. Usubaliyev, Beyşebay (Mayıs, 2012). “Terekter ce Komuzdun Üç Kılı” Caŋı Ala-Too. Uzakova, Aygül (Kasım, 2011). “Irlar” Caŋı Ala-Too. Ükübayeva, Layli (Haziran, 2012). “Adam. Mezgil. Tagdır” Caŋı Ala-Too. Ükübayeva, Layli (Kasım, 2012). “Tarıhtın Aktay Baraktarına Caŋı Sürtümdör” Caŋı Ala-Too. Ükübayeva, Layli (Mart, 2013). “Adam cana Adamzat Tagdırı” Caŋı Ala-Too. Ükübayeva, Layli (Mart, 2013). “Adam cana Adamzat Tarıhı” Caŋı Ala-Too. Voronin, Sergey, çev. Şerbet Keldibekova (Haziran, 2011). “Bir Kayrık” Caŋı Ala-Too. Yesenin, Sergey (Mayıs, 2013). “Persiya Kayrıktarınan” Caŋı Ala-Too. Zarlıkova, Kerez (aralık, 2011). “Beymaa Kelgen Kişi” Caŋı Ala-Too. Zarlıkbekov, Coldoşbek (Kasım, 2011). “Kara-Buura Hanbı ce Karahanbı?” Caŋı Ala- Too. Zeynalov, Eyvaz, çev. Aydarbek Sarmanbetov (Nisan, 2012). “Carık” Caŋı Ala-Too. Zeynalov, Eyvaz, çev. Aydarbek Sarmanbetov (Ekim, 2011). “Çoŋ Atası menen Nebere” Caŋı Ala-Too.

353

ÖZ GEÇMİŞ

KİMLİK BİLGİLERİ

Adı Soyadı : Aidina TAZHIEVA

Doğum Yeri : Isık-Köl / Kırgızistan

Doğum Tarihi : 02.06. 1992.

E-posta : [email protected]

EĞİTİM BİLGİLERİ

Lise : Cumabek Bahtiyarov Lisesi

Lisans : Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

Yüksek Lisans : Pammukkale Üniversitesi

Doktora :

Yabancı Dil ve Düzeyi:

İŞ DENEYİMİ :

ARAŞTIRMA ALANLARI:

TEZDEN ÜRETİLEN TEBLİĞ VE YAYINLAR: “Kırgız Türkçesinde Yansıma Kelimeler ve Onlardan Söz Türetme Yolları” (Haziran, 2020). Turkish Studies Dergisi 15(2). 843-865.