BİLİM, SANAYİ ve TEKNOLOJİ BAKANLIĞI AVRUPA BİRLİĞİ VE DIŞ İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ DAİRE BAŞKANLIĞI

BİLİM , SANAYİ ve TEKNOLOJİ

ALANINDA GELİŞMELER Sayı: 140 – 8 Haziran 2018, ab.sanayi.gov.tr

NASA MARSTA YAŞAM OLDUĞUNA KANIT OLABİLECEK BULGULAR KEŞFETTİ

NASA tarafından dün yapılan basın açıklamasıyla, Mars gezegeninde geçmişte yaşam bulunduğuna dair çok güçlü bulguların elde edildiğinin bildirildiği haber verilmektedir. Mars'ta bulunan NASA aracı Curiosity'nin Gale kraterinde ve atmosferde yaptığı tetkikler sonucunda metan gazı ve diğer organik bileşiklere rastlandığı belirtilerek, bu bileşiklerin yaşamın temel yapı taşı oldukları, fakat yine de yaşam olmadan olağan kimyasal süreçlerle de bu organik bileşiklerin ortaya çıkabileceklerinin altı çizilmektedir. Söz konusu organik bileşiklerin gezegende yaşam bulunması, bu maddelerin gezegene meteorlarla taşınmış olması veya normal jeolojik süreçlerin bu maddeleri ortaya çıkarması şeklinde üç muhtemel kaynağı olabileceğine işaret edilmektedir. Mars'ta geçmişte yaşam bulunmuş olması için gereken koşulların tamamen mevcut olduğuna dikkat çekilerek, atmosferdeki metan gazı hareketliliğinin halen de gezegende mikrobik seviyede yaşam bulunması ihtimalini de ortaya koyduğu kaydedilmektedir. (Mustafa TANER, New York Times, 7 Haziran 2018) https://www.nytimes.com/reuters/2018/06/07/us/07reuters-space-mars.html

ASTRONOTLARIN ULUSLARARASI UZAY İSTASYONU YOLCULUĞU BAŞLADI Haberde, NASA’dan doktor Serena Auñón-Chancellor, Rusya’dan kozmonot Sergey Prokopyev ve Avrupa Uzay Ajansından uçuş mühendisi ’in, Rus Soyuz MS-09 uzay aracı ile 6 Haziran 2018 tarihinde yerel saatle 17:12’de, Kazakistan’daki Baykonur Uzay Üssünden (Kozmodrom) dünya yörüngesinde yer alan Uluslararası Uzay

2

Üssüne (ISS) doğru yolculuğunun başladığı ve herşey yolunda giderse ekibin ISS’e Cuma günü ulaşacağı bildirilmektedir. Ekip hali hazırda ISS’de bulunan NASA’dan Drew Feustel ve Ricky Arnold ve Rusya Uzay Ajansından (Roscosmos) Oleg Artemyev’e katılarak adı verilen Uzay seferi görevine dahil olacaklardır. Auñón-Chancellor, aslında bu uçuşta bulunması planlanan Jeanette Epps’in yerine ekibe dahil olmuştur, değişikliği NASA ocak ayında anons etmiş ancak sebebi hakkında herhangi bir açıklama yapmamıştır. Haberde, 14 Haziran tarihinde yapılacak olan uzay yürüyüşüne hazırlanmak ve uzaya adapte olmak için yeni ekibin sadece birkaç günü olduğu ifade edilmektedir. (AB Uzmanı Utku MACİT, Space.com, 6 Haziran 2018) https://www.space.com/40803-international-space-station-crew-launch-expedition- 56.html

PLÜTON’UN DONMUŞ TEPELERİ

Haberde Nasa’nın New Horizons uzay aracı tarafından çekilen fotoğraflardan elde edilen bilgiyle Plüton’un kumla kaplı yüzeyinin, gezegendeki donmuş dağlardan savrulan katı metandan oluştuğu belirtilmektedir. Güneş’e dünyadan 30 kat daha fazla uzak olan cüce gezegen Plüton’da son derece ince bir atmosferin olduğu ve yüzey ısısı -230 C civarında olmasına rağmen kum tanelerinin bulunduğu bildirilmektedir. Ekibin keşifleri arasında düz bir ovanın ve bu bölgede meydana gelen sert rüzgarların da bulunduğu 3

belirtilmektedir. Kum oluşum sürecinin Güneş'in yüzeyi ısıtması ve ısınma etkisiyle meydana gelen gaz salınımı ile başladığı, gaz salınımının parçacıkları havaya taşımasıyla ve rüzgarla dağılan parçacıkların ovalarda kumu oluşturduğu iletilmektedir. Kumu oluşturan tek etkenin rüzgar olmadığı ve solar radyasyonun da kum oluşumuna etki eden bir diğer önemli faktör olduğu bildirilmektedir. Haberde, Mars gibi yakınımızda bulunan ve bizimkine benzeyen gezegenlere daha çok odaklansak da, uzaklarda belki de gezegenimize daha çok benzeyen sonsuz bir kaynağın olabileceği belirtilmektedir. (Mütercim Y. Tuğrul ERDOĞAN, Le Monde, 05.06.2018) https://www.lemonde.fr/sciences/article/2018/06/05/sur-l-etendue-gelee-de- pluton-aussi-il-y-a-des-dunes_5309639_1650684.html

MADDENİN NEDEN KÜTLESİ VAR

Higgs ve Englert, maddenin kaynağının bulunması çalışmalarında, 1964 yılında, temel atomaltı parçacıkların kütlesinin Higgs enerji alanıyla etkileşimlerden kaynaklandığını öngörmüştür. Higgs enerji alanı tüm evrene yayılmaktadır. Higgs enerji alanıyla daha çok etkileşen parçacıkların kütlesi daha fazladır; bazı parçalar, Higgs enerji alanıyla daha az etkileşmekte, bazıları ise hiç etkileşmemektedir. Bu öngörünün bir sonucu olarak, Higgs bozonu olarak adlandırılan atomaltı bir parçacığın varolması gerektiği ileri sürülmüştü. Bilinen en ağır temel atomaltı parçacık olan üst kuark 1995’te Chicago’daki Fermilab’ta keşfedilmişti. Altı kuarkın varolduğu bilinmektedir: ikisi kararlı olup protonların ve nötronların merkezinde bulunmaktadır. Diğer dört kuark ise, kararsızdır ve sadece büyük parçacık hızlandırıcılarında oluşturulmaktadır. Atom altı parçacık olan

4

Higgs bozonu, Fransa-İsviçre sınırında yerin 100 metre altında bulunan CERN’de yapılan deneyler sonucunda 2012 yılında keşfedilmişti. Haberde, parçacıklara kütlelerini verdiği düşünülen Higgs bozonunun, bilinen en ağır temel parçacıklar olan üst kuark ve anti-üst kuark ile eşleştiğinin gözlendiği bildirilmektedir. Haberde, bu durumun parçacıklar arasında yakın ilişki olduğu fikrini verdiği ve temel parçacıkların neden bu kütlelere sahip olduğunun anlaşılmasına yardımcı olacağı belirtilmiştir. “Physical Review Letters” dergisinde yayımlanan (https://doi.org/10.1103/PhysRevLett.120.231801) bulgunun, fiziğin en temel meselelerinden biri olan maddenin neden kütlesi olduğu sorusuna daha iyi yanıtlar bulunmasını sağlaması da beklenmektedir. (San. Tek. Uzmanı Erdoğan CEVHER, Live Science, 04.06.2018) https://www.livescience.com/62735-higgs-top-quark-lhc.html

UBER BİSİKLET PAYLAŞIM PAZARINA GİRİYOR

Haberde, araç kiralama şirketi UBER’in geçen ay satın aldığı JUMP Bikes aracılığıyla elektrikli bisiklet paylaşım hizmeti sunmaya başlayacağı duyurulmaktadır. Bu girişimle, yerel yönetimlerle işbirliğini artırmak ve faaliyetlerini diğer ulaşım araçlarını da kapsayacak şekilde genişletmek amacını taşıyan UBER’in piyasa etkinliğini artıracağı değerlendirilmektedir. UBER’in, 2018 yazı içinde Berlin’de ve takip eden aylarda çeşitli Avrupa şehirlerinde bisiklet paylaşım hizmeti sunmaya başlayacağı ifade edilmektedir. Böylelikle UBER’in çeşitli ulaşım hizmetleri arasından insanlara seyahatlerini planlama imkanı sunmasıyla otobüs, bisiklet ve araba gibi şehir içi ulaşım seçenekleri için en uygun uygulama haline gelmekte olduğu bildirilmektedir. Bununla birlikte ülkemizde faaliyetlerinin durdurulması ve taksici esnafıyla UBER sürücüleri arasındaki çekişmelere

5

gündeme gelen UBER, diğer ülkelerde de geçmişte yaşadığı geleneksel taksi sürücüleriyle şiddet içerikli kavgalar ve mahkeme kararlarıyla faaliyetlerinin yasaklanması gibi engellemelere rağmen dalgalı büyümesini sürdürmektedir. Ayrıca UBER bazı ülkelerde Avrupa’nın Londra gibi ana şehirlerinde trafik karmaşasına sebep olmakla suçlanmaktadır. (AB Uzmanı Alpaslan AKKURT, Reuters, 06 Haziran 2018) https://www.reuters.com/article/us-uber-jump-europe/uber-jumps-into-european- bicycle-sharing-market-idUSKCN1J20WE

ÇİNLİ BİLİM ADAMLARI HIZLI ŞARJ İÇİN YENİ BİR YÖNTEM KEŞFETTİ Çinli bilim adamlarının, günümüzde üretimi sürdürülebilir olmayan süper kapasitörlerden faydalanmak için yeni bir yöntem keşfettiği haber verilmektedir. Bu yöntemle telefonların ve elektrikli araçların kısa sürede şarj edilebileceği belirtilmektedir. Çok kısa bir sürede çok büyük miktarda enerji alabilen ve serbest bırakabilen kondansatörlerden olan süper kapasitörlerin bu özelliği ile elektrikli aletlerin hızlıca şarj edilebilmesi için en işlevsel materyaller arasında gösterildiği vurgulanmaktadır. (Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Halil ARSLAN, CleanTechnica, 28 Mayıs 2018) https://cleantechnica.com/2018/05/28/chinese-researchers-make-sustainable- supercapacitors-from-wood/

ABD’NİN ÇİN’İN İNOVASYON ORTAKLIĞINA İHTİYACI VAR Haberde ABD'nin "301. Madde" adlı Çin'e karşı yürütülen ticari soruşturma raporunun önemli konularından ikisinin Çin’de yatırım yapan ABD'li firmalara teknoloji transferi sağlaması konusunda baskı uygulanması ve siber casusluk olduğu bilgisine yer verilmektedir. Raporda yer alan bu konuların yanlı ve tartışmalı olduğu, Çin’in “Made in China 2025 girişimi” adı verilen devlet politikası ve destekleri sayesinde teknolojik yeterlilik ve inovasyonda ABD’yi yakalamasının doğurduğu endişeden ötürü bu tür bir

6

bahanenin ileri sürüldüğüne dikkat çekilmektedir. Ticaret açığını azaltmak ABD Devlet Başkanı Donald Trump’ın retoriğinin odak noktası olmasına rağmen, geçtiğimiz ay ABD tarafından açıklanan tedbir paketinin önemli bir özelliğinin de, Çin’in teknolojik gelişimini içerecek şekilde tasarlanması olduğu vurgulanmaktadır. Çin ve Amerikan teknolojik kabiliyetlerini karşılaştıran tartışmadaki sorunun günümüz dünyasında inovasyonun küreselleşmiş doğasının yanlış anlaşılması veya yanlış yansıtılması olduğuna dikkat çekilmektedir. Genel olarak Washington'dan ve daha az bir ölçüde Pekin'den kaynaklanan ekonomik milliyetçi söylemin tersine, ABD ve Çin’in ekonomik hegemonya için rekabet eden iki ayrı ekonomi olmadığı, son 40 yılda üretim ve üretimin küreselleşmesinin ve ondan daha yenilerde tüketimin küreselleşmesinin bir parçası olarak, inovasyonun şeklinin ve yapısının değiştiği söylenmekte, bunu anlamanın anahtarının da, inovasyonun, birbirinden ayrı ülkeler içinde değil, ekonomik aktörleri birbirine bağlayan küresel veya uluslarötesi ağlar aracılığıyla gerçekleştirildiğini bilmek olarak ifade edilmektedir. (AB Uzmanı Salih KILINÇ, WEF, 5 Haziran 2018) https://www.weforum.org/agenda/2018/06/why-the-us-needs-china-as-an- innovation-partner

DENİZ YATAĞINI ARAŞTIRMAK İÇİN ROBOT GÖNDERME YARIŞI HIZLANIYOR

Haberde, yaklaşık 90 metre büyüklüğündeki Maersk Launcher araştırma gemisinin 4 Haziran sabahı San Diego’ya demir atmasının ardından, denizin derinliklerinden çıkarılmış sert siyah top şeklinde bir kargo yükünü boşalttığı ve bu topların kaya olmayıp doğal bir şekilde oluşmuş kobalt, manganez ve nikel ve az bulunan dünya minerallerine dönüşecek olan metal depoları olduğu aktarılmaktadır. Dünya genelinde elektrikli araç 7

bataryaları ve rüzgâr tribünleri için talep artarken, yeni nesil teknolojiler ve silah sistemlerinin yanı sıra bu metallere olan talebin de artmakta olduğu ve deniz yatağının da bu metalleri araştırmak için ana hedef olarak görüldüğü belirtilmektedir. Pasifik Okyanusu’nun uzak noktalarının tabanındaki bu patates büyüklüğündeki nodülleri çıkarma ve bu metallerin işleneceği fabrikalara deniz yoluyla getirmenin zor bir iş olduğu ifade edilmektedir. Kanada-merkezli maden çıkarma şirketi DeepGreen Metals ve bağlı iştiraki NORI’nin (Nauru Ocean Resources Inc.) okyanusun derinliklerindeki yaşam alanını bozmadan ve aynı zamanda kar elde ederek bu nodülleri nasıl toplayabileceklerine bir çözüm buldukları da bildirilmektedir. Buna göre otonom araçlar, deniz yatağı boyunca sürülecek ve deniz yatağındaki birkaç santimlik yüzeyi içine çekecektir. DeepGreen şirketinin CEO’su Gerard Barron, doğanın gelecekte ihtiyacımız olacak olan tüm metalleri içeren bu bol kaynağı oluşturduğunu ve bunun petrolün yerini alacak olan ve bir elektrikli otomobil bataryasının üretilmesi için gereken her şeyi içeren nodüller olduğunu ileri sürdüğü ifade edilmektedir. 70’den fazla DeepGreen teknikeri, araştırmacısı ve bilim insanının, Maersk Launcher gemisiyle dünyadaki nodüllerin pek çoğunun bulunduğu Pasifik’teki 1.7 milyon millik alanda bulunan Hawaii ve Meksika arasındaki Clarion Clipper adlı devasa alanda 7 haftalık bir yolculuğu henüz tamamladıkları aktarılmaktadır. DeepGreen’in son olarak değişik ülkelere bölgede araştırma yapma izni veren Uluslararası Denizyatağı Otoritesi’nden çevresel etki beyanı alması gerektiği belirtilmektedir. DeepGreen şirketinin on yıllardır yapılan araştırmaların verilerine de dayanarak okyanus habitatını koruma konusunda hassasiyetlerini dile getirdiği bildirilmektedir. Okyanusta yaşayan canlıların türü ve nüfusu hakkında yeterli bilgiye sahip olunmamakla birlikte bölgedeki deniz yatağı yaşam alanı hakkındaki belirsizliklerin DeepGreen ve diğer Lockheed Martin‘in iştiraki olan Londra-merkezli Seabed Resources gibi şirketlerin bu araştırmaları yapmasına engel olmayacağı da belirtilmektedir. Daha önce de Nisan ayında Japon araştırmacıların Tokyo’nun 1150 mil güneydoğusunda ender bulunan dünya metallerini içeren yüzlerce yıllık benzer siyah nodülleri bulduklarını duyurdukları ifade edilmektedir. Deniz yatağı araştırmalarında şimdilik yavaş bir hızda ilerleyen yarışın henüz kızışmaya başladığı aktarılmaktadır.(AB Uzmanı Neriman BOZCA, WIRED, 4 Haziran 2018) https://www.wired.com/story/the-race-to-send-robots-to-mine-the-ocean- floor/?CNDID=50566868&mbid=nl_060518_daily_list1_p2

8

YAPAY ZEKAYA ETİK ÖĞRETMEK Haberde veri analizi ve makine öğrenimi konusunda faaliyet gösteren Aculiae adlı İspanyol şirketinin, yapay zekaya etik öğretme konusunda çözüm geliştirmeye çalıştığı ifade edilmektedir. Yakın zamanda küresel finans, sağlık sistemleri, adalet sistemi gibi bir çok önemli unsurun yapay zekalar tarafından yönetilmesinin söz konusu olduğu, bu hayati alanlarda kararlar makinelerin ellerine bırakılacaksa, doğru ve adaletli kararlar almalarının sağlanması gerektiği bu çerçevede belirtilmektedir. Şirketin ETHYKA adını verdiği proje ile amacının makinelerin etik verilere dayanan moral değerlere sahip olmasını sağlamak olduğu ifade edilmektedir.

ETHYKA’nın başka firmaların henüz çalışmadığı bu alanda endüstri standardı haline gelmesi hedeflenmektedir. Acuilae, makinelerin tıpkı çocuklar gibi gözlem, denem ve yanılma yöntemiyle öğrendiğini ve 2016 yılında Microsoft’un faaliyete girdikten 24 saat sonra ırkçı yorumlar yapmaya başlamış olan sohbet robotu örneğinde olduğu gibi, insanlarla etkileşim içinde olan robot ve sanal asistanların kolaylıkla yoldan çıkarılabileceğini vurgulayarak, ETHYKA’nın da klasik öğrenme teorisinin aşamaları olarak kabul edilen; veri toplama, ikilem tanıma, ikilem analizi ve karar verme süreçlerine cevap verecek şekilde yapılandırıldığını belirtmiştir. Habere göre, ETHYKA sensörler, kameralar, uygulamalar vb. vasıtasıyla önce veriyi toplayacak, daha sonra da bulut sunucularda yer alan kataloglara başvurarak, karşı karşıya bulunduğu durumu tanımlayacak ve karara ulaşacaktır. Makine karar verme sürecinde, hangi etik prensip setinin kullanılacağını ayırma kapasitesine sahip olacaktır. (AB Uzmanı Utku MACİT, Business Insider, 1 Haziran 2018)

http://www.businessinsider.com/a-spanish-tech-company-want-to-programme-ai- machines-with-ethics-2018-6?__twitter_impression=true 9

BOTLARIN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ OLMALI MI? Haberde, bir insan tarafından kontrol edilen, ancak aslında yapay zekâ tarafından desteklenen çevrimiçi hesaplar olan “bot”ların, artık internet genelinde yaygınlaştığı ve bu durumun, yeni haklar ve sorunları beraberinde getirdiği anlatılmaktadır. Google’ın, bu ayın başlarında bir kullanıcının adına telefon görüşmeleri yapan Duplex adlı yapay zekâ oluşumunu açıklamasıyla birlikte, bireylerin botlarla konuşup konuşmadıklarını bilme hakkı ve botların ifade özgürlüğünün kapsamının ne olacağı konularının tartışılmaya başlandığı aktarılmaktadır. Bu görüş kapsamında; çevrimiçi hasara yol açan bot hesaplarının, ABD’deki başkanlık seçimlerinden okullardaki silahlı saldırılara kadar etkili olduğu ve elektronik ortamda ırkçılığın yayılmasında son derece aktif bir rol oynadığı vurgulanmıştır. Ayrıca, botların sahte haberlerin oluşum ve yayılımında son derece etkili olduğu ve bu nedenle güvenilirliği zedelediği de dile getirilmiştir. Bu görüşü eleştiren bir başka görüş ise; botların, içerik oluşturan bireyler için bir çıkış noktası olduğunu ve konuşanın bir bot olduğunun açıklanmasının, içerik oluşturucuların kendilerini ifade etme yeteneğini engelleyebileceğini öne sürmektedir. Bu görüş kapsamında botların; şiir ve siyasal konuşmalar gibi sıradan konuşmalar kadar korumalı konuşma aktiviteleri için de kullanılabileceği ve botların konuşmalarının anayasal olarak korunabilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılabileceği dile getirilmektedir. 2018 sayılı Çevrimiçi Şeffaflık Yasa Tasarısında; iletişim kurmak için bot kullanan bir kişinin, botun varlığını açıklamaması durumunda yanıltıcı davrandığı ve bu kapsamda, kullanıcıların yasak ihlallerini bildirmeleri, raporla cevap vermeleri ve bu konuyla ilgili sorunların Başsavcıya bildirilmeleri için bir çevrimiçi platform gerektiği bildirilmektedir. Bu yasa tasarısı bağlamında, botların ve yapay zekânın konuşma özgürlüğünü savunmanın, zor bir dönüşüm olsa da, temel değerlere sadık kalınması için elzem olduğu ve B. O. T. Yasası olarak adlandırılan tasarının, bu sorunların üstesinden gelmenin en iyi yolu olduğu açıklanmaktadır. (Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı Melisa TEKELİ, Futurism.com, 25 Mayıs 2018) https://futurism.com/robots-free-speech-rights/

10

PENTAGON’DA, GİZLİ NÜKLEER FÜZELERİ BULMAK İÇİN YAPAY ZEKÂ PROGRAMI

Haberde, ABD ordusunun, nükleer bir füzenin fırlatılmasını tahmin etmek ve aynı zamanda Kuzey Kore ve diğer yerlerdeki seyyar fırlatıcıları izleyebilmek ve hedef alabilmek için, yapay zekânın kullanıldığı gizli bir araştırma üzerine harcamalarda bulunduğu bildirilmektedir. Yetkililerin, ABD’yi potansiyel bir nükleer füze saldırısına karşı daha iyi korumak için yapay zekâ tarafından yönlendirilen sistemlerin nasıl geliştirileceğini araştırmak üzere bu şekilde çok sayıda gizli program olduğunu ve araştırmanın başarılı olması halinde, bu tür bilgisayar sistemlerinin, uydu görüntüleri de dâhil olmak üzere büyük miktarda veriyi, insanların yeteneklerinin ötesinde bir hız ve doğrulukla, bir füze fırlatılmasına yönelik hazırlık belirtilerini araştırmak üzere kullanılabileceğini söyledikleri ifade edilmektedir. Söz konusu programlar arasında, Washington’ın, Pyongyang’ın tünellerde, ormanlarda ve mağaralarda saklanabilen mobil füzeler geliştirmesinden endişe duyması sebebiyle, Kuzey Kore’ye odaklanmış bir pilot proje bulunduğu bildirilmektedir. Her ne kadar proje gizli tutulsa da, ordunun yapay zekâya olan ilgisi hakkında net bir fikir verdiği dile getirilmektedir. Geçtiğimiz yıla kadar ABD Savunma Bakan Yardımcısı olan Bob Work’ün “Yapay zekâ ve makine öğreniminin biz sağladığı şey, samanlıktaki iğneyi bulmaktır.” ifadelerini kullandığı, bazı yetkililerin ise, askeri programlara genel olarak yapılan harcamanın içerisinde yapay zekâ harcamalarının halen yetersiz kaldığını söyledikleri belirtilmektedir. (AB Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN, Reuters, 05 Haziran 2018) https://www.reuters.com/article/us-usa-pentagon-missiles-ai-insight/deep-in-the- pentagon-a-secret-ai-program-to-find-hidden-nuclear-missiles-idUSKCN1J114J

11

GELİŞTİRİLEN İLK YAPAY İRİS RESMİ OLAK ONAYLANDI Haberde ilk yapay irisin A.B.D.’nin Sağlık Bakanlığı’na bağlı Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylandığı bildirilmektedir. Çağımızın en yaygın hastalıklarının başında göz bozuklukları gelmektedir. Bilim insanları göz bozukluklarından rahatsız kişiler için yapay bir iris geliştirmiştir. Yetişkin ve çocuklardan oluşan 400 kişilik grup üzerinde değerlendirildiği bildirilen yapay irisden oldukça iyi sonuçlar alındığı belirtilmektedir. Konu hakkında açıklamada bulunan FDA, yapay irisin kullanıcılarının %70’den fazlasının ışık hassasiyeti ve parlama sorununu çözdüğünü, kullanıcıların %94’ünün de irisin kullanımından memnun kaldığını açıklamıştır. FDA Oftalmatik, Kulak, Burun ve Boğaz Aparatları Bölümü Başkanı Malvina Eydelman ilk yapay irisin çeşitli iris rahatsızlıklarına çare olacağı ifade ederek “ CustomFlex Yapay İris”in Alman firması HumanOptics AG tarafından üretildiğini de belirtmiştir. Çoğunluk tarafından sevilen ve kişilere göre özel renkte ve kalıpta imal edilen bu cihazın şu an için hamile ve başka göz rahatsızlığı bulunan kişiler için önerilmediği de haberde vurgulanmaktadır. (Şube Müdürü H.Sema İNAL, phys.org, 01 Haziran 2018 ) https://phys.org/news/2018-06-fda-artificial-iris.html

ENERJİ SEKTÖRÜ İSTİHDAMINDA RÜZGAR LİDER

Güncellenen iki enerji istihdamı raporunda; geçtiğimiz yılın farklı enerji sektörlerini nasıl etkilediği değerlendirilerek, haberlerin rüzgâr ve doğal gaz için iyi, güneş ve kömür için daha az iyi olduğu belirtilmektedir. USEER (ABD Enerji ve İstihdam Raporu)’na göre, ABD'de enerji alanındaki istihdamda 133.000 kişiye net yeni iş yaratılmıştır. "Elektrik

12

üretimi ve yakıtlar" kategorisinde; fosil yakıtlar ve sera gazı içermeyen enerji sektörlerindeki istihdamda kömür, gaz ve petrolde 1,1 milyon iş ve nükleer ve yenilenebilir enerji sektörlerinde ise 800.000 iş mevcuttur. USEER raporunda; 2017 yılında, 107.000 kişinin istihdamı ile rüzgâr enerjisi sektörü en fazla kazanan olmuştur. Bu sektörde, 2016 yılına göre yaklaşık % 6'lık bir artış olmuştur. Gelişmekte olan pil depolama sanayisi ise 2017 yılında % 12'lik bir büyüme oranı ile yaklaşık 6 bin yeni iş olanağı yaratmıştır. Doğalgaz üretimi ise 19.000 iş olanağı yaratmıştır. Kömür’den elektrik üretimi, yeni iş olanağı yaratmadığı gibi iş kaybına da neden olmayıp toplamda 92,000’de kalmıştır. Kömür enerjisi sektörünün kabaca 144.000 toplam iş gücünü güneş enerjisi sektörüyle karşılaştırdığımızda arada büyük bir fark olduğu ortaya çıkmaktadır. USEER raporunda; 2017 yılında güneş enerjisi firmalarının kısmen ya da tamamen 350.000 kişiyi istihdam ettiğini, bu çalışanların 250,000’den fazlasının zamanının çoğunu güneş enerjisine harcadığını belirtmektedir.(Mühendis Ümmühan YOKUŞ, Ars Technica, 17 Mayıs 2018) https://arstechnica.com/information-technology/2018/05/energy-jobs-reports-say- solar-dominates-coal-but-wind-is-the-real-winner/

2020 OLİMPİYATLARINDA SÜRÜCÜSÜZ ARAÇLAR KULLANILACAK

Haberde, Japonya’da yeni açıklanan hükümet stratejisi kapsamında, Japonya'nın 2020 Olimpiyatları’nda Tokyo'da sürücüsüz otomobil servisi başlatma hedefi olduğu bildirilmektedir. Hükümet yetkililerince, bu mali yıl içerisinde, halka açık yollarda sürücüsüz otomobil sisteminin test edilmeye başlanmasının planlandığı, 2020 Olimpiyatları’nda kullanılacağı daha sonra ise bu sistemin 2022 yılına kadar

13

ticarileştirileceği ifade edilmektedir. Haberde, Japonya’da, sürücüsüz araba benzeri yapılması planlanan teknolojik yatırımların, ülkedeki ekonomik büyümenin sağlanması için hazırlanan büyük mali ve ekonomik politika paketinin bir parçası olduğu belirtilmektedir. (AB Uzmanı Kezban AKKURT, Reuters, 4 Haziran 2018) https://www.reuters.com/article/us-japan-economy-strategy/japan-looks-to-launch- driverless-car-system-in-tokyo-by-2020-idUSKCN1J00VN

ELEKTRİKLİ ARAÇLARA GEÇİŞ, ALMANYA’DA 75,000 İŞİ TEHDİT EDİYOR

Haberde, Alman sendikaları tarafından yürütülen bir çalışmanın, elektrikli otomobillere geçişin motor ve şanzıman imalatı alanındaki 75,000 işi riske attığını gösterdiği bildirilmektedir. Otomobil endüstrisinin, Almanya’da 840,000 işe tekabül ettiği belirtilerek, salınım yapmayan elektrikli araçların kullanıma sunulmasının, araç elektroniği ve bataryalar alanında bazı yeni işler yaratacağı, ancak montaj işçileri için daha az iş imkânı sunacağı ifade edilmektedir. Anılan çalışma kapsamında, politikacıların ve sanayinin bu dönüşümü yönetmek için stratejiler geliştirmesi gerektiğinin, şirketlerin yeni teknolojilere yönelik çalışanlarının niteliklerini artırmak için geniş içerikli eğitim programlarına başlamaları ve politikacıların ise kapsamlı sanayi ve istihdam politikaları oluşturmaları gerektiğinin vurgulandığı dile getirilmektedir. 75.000 tehdit altındaki iş sayısının, 2030 itibariyle, tüm araçların yüzde 25’inin elektrikli, yüzde 15’inin hibrid, yüzde 60’ının ise benzin ve dizel çeşitlerinden oluşmasına yönelik hedeften yola çıkılarak hesaplandığı ifade edilmektedir. Konuya ilişkin Volkswagen’in üst düzey yöneticilerinden Bernd Osterloh’un, elektrikli 14

otomobillerin montajının mevcut binek araçlarına oranla yüzde 30 daha az zaman aldığını ve bir pil fabrikasının bir motor fabrikasına kıyasla işgücünün sadece beşte birini gerektirdiğini söylediği belirtilmektedir. BMW temsilcisinin ise, Alman endüstrisinin Çin, Kore ve Japon rakiplerine teknoloji ve know-how vermekten kaçınması gerektiğini, Almanya’nın pil hücresi araştırmaları açısından lider olduğunu, ancak yabancı tedarikçilerle pil sözleşmeleri yaptığını belirterek, “Bizim Çin’e yenilik satmamız gerekiyor, tam tersi değil.” ifadelerini kullandığı bildirilmektedir. (AB Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN, Reuters, 05 Haziran 2018) https://www.reuters.com/article/us-germany-electromobility-jobs/switch-to- electric-cars-threatens-75000-german-auto-industry-jobs-idUSKCN1J115L

15