The Journal of Academic Social Science Studies

International Journal of Social Science Doi number: http://dx.doi.org/10.9761/JASSS1938 Volume 6 Issue 7, p. 1005-1018, July 2013

İSPANYA’DA ENDÜLÜS- MEDENİYETİNDEN KALAN İZLER VE ESERLER-I: ENDÜLÜS-İSLÂM SANATI VE MEDENİYETİNİN TEMEL NİTELİKLERİ* THE REMAINS AND ARTIFACTS OF ANDALUSIAN-ISLAMIC CIVILIZATION IN -I: BASIC CHARACTERISTICS OF ANDALUSIAN-ISLAMIC ART AND CIVILIZATION

Doç. Dr. Lütfi ŞEYBAN Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Ortacağ Tarihi ABD.

Abstract In the last century and today, in Spain or the Iberian Peninsula, nothing else left practically from Islamic heritage except several architectural works. Architectural works are in several cities (Cordoba, Granada and Seville). They are using as tourist attractions. The Mudéjar Style (Arte Mudejar) in that caused by Islamic influence used in a lot of Spanish buildings. And should count the about four thousand Arabic words of Spanish in the Islamic heritage-listed from the past. In Al-Andalus has emerged a new style was born from harmonious blend of Mashreq-Maghreb-Iberian art. With the all kinds of motifs, patterns and decorations, this art is one of the most beautiful examples of Islamic art. Muslim and Christian architects and artists worked together to create this art. Mingling the Maghribi, Byzantine and European influences with Mashrik traditions emerged unique synthesis masterpieces.

* Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir.

1006 Lütfi ŞEYBAN

On top of specialities that makes Al-Andalus different from their counterparts and carry it further points there are certainly their their outstanding efforts in science, agriculture, and trade. Therefore, the regeneration of Spain came not hrough the northern barbarian tribes, but has from the south by the Muslim conquerors. This development was a civilization move much more than being a conquering. In this way, the most brilliant and developed civilization known during the Middle Ages of Europe was born in Spain in VIII-XVth centuries. Key Words: Spain, Al-Andalus, Remains, Artifacts, Art of Al-Andalus- Islam

Öz Son asırda ve bugün İspanya’da veya İber Yarımadası’nda, İslâmî mirastan sadece birkaç mimarî eserden başka görünürde hemen hiçbir şey kalmamıştır dense yanlış olmaz. Mimarî eserler de hemen sadece ülkenin güney eyaleti olan Andalucia’daki Cordoba, Granada ve Sevilla gibi birkaç şehirde bulunmakta ve bunlar turistik mekân olarak kullanılmaktadır. Kurtuba Ulucamii, Elhamra Sarayı, el-Melviye (La Giralda), Caferiye Sarayı, Altın Kule, çeşitli şehirlerde bulunan ‚Alkazar‛ türü yapılar, üçbeş şehir, hamam ve kale kalıntısı. İşte, ülkenin İslâmî geçmişini günümüze taşıyan görünürdeki eserler bunlardan ibarettir. Mimaride Müslüman etkisiyle oluşmuş bir sanat geleneği olan ‚Müdeccen Üslubu‛ (Arte Mudejar) ise, eski-yeni pek çok İspanyol yapılarında kullanılmıştır. İspanyolca’da yer etmiş dört bin civarındaki Arapça kelimeyi de İslâmî geçmişten kalan miras listesinde zikretmek gerekmektedir. Endülüs’te Maşrık-Mağrib-İber sanatlarının âhenkli bir karışımından doğan yeni bir tarz ortaya çıkmıştır. Motif, desen ve her çeşit süslemeleriyle bu sanat, İslâm sanatının en güzel örneklerinden birisidir. Müslüman ve Hıristiyan mimarlar ile sanatkârlar bu sanatı oluşturmak için birlikte çalışmışlardır. Mağribî, Bizans ve Avrupa etkileri Maşrık geleneklerine karışarak ortaya neredeyse eşsiz sentez şaheserler meydana getirmiştir. Endülüs’ü her bakımdan emsallerinden farklı kılan ve onu daha ileri noktalara taşıyan hususiyetlerin başında, şüphesiz Endülüslülerin ilim, tarım ve ticaret alanlarında sergiledikleri üstün gayretleri gelmektedir. Bu nedenle, İspanya'da yenilenme, Barbar kavimler vasıtasıyla kuzeyden değil, Müslüman fâtihler vasıtasıyla güneyden gelmiştir. Bu gelişme, bir fetih olmanın çok daha ötesinde bir medeniyet hamlesiydi. Bu sayede İspanya'da VIII-XV. yüzyıllar arasında bütün Ortaçağ boyunca Avrupa'nın bilinen en zengin ve en parlak medeniyeti doğup gelişmiştir. Anahtar Kelimeler: İspanya, Endülüs, İzler, Eserler, Endülüs-İslam Sanatı

İspanya’da Endülüs-İslam Medeniyetinden Kalan İzler ve Eserler-I: Endülüs-İslâm Sanatı ve… 1007

Giriş Bu çalışmanın amacı, tarihte asırlarca Müslümanların yurdu olmuş olan Endülüs’te inşâ edilmiş olan medeniyetten artakalan ve bugüne gelebilen eserlere dikkat çekmek, bir başka deyişle, Endülüs’ten geriye bugün neler kalmıştır sorusuna cevap verebilmektir. İspanyol yazar Miguel de Unamuno der ki: ‚Allah’tan başka Tanrı yoktur (İslam hâkimiyeti), yaşam düştür (Don Kişot) ve topraklarımda güneş batmasın (XVII. Yüzyıl’ın İspanya İmparatorluğu), bunları anımsar insan Kastilya ovalarını seyrederken.‛1 Söylenmese de vurgulanmasa da tarih boyunca Hıristiyanlık inancına sımsıkı sarılmasıyla ün salan İspanya’nın birçok yeri Hıristiyan olmayan, hatta Hıristiyanlığa karşıt bir kültürün izlerini taşıyor. Hıristiyanlık ile yarımadayı paylaşmış olan o kültürün izleri Hıristiyanlık-öncesi döneminkiler veya pagan Roma’nınkiler gibi kazıbilimine mâl olmuş değiller, bilakis yaşayan ve binbir biçimde varlığını hâlâ sürdüren izlerdir. Hem çevrede görüyorsunuz o izleri hem insanlarda. Çoğu zaman da İspanya’yı ‘bir başka Avrupa’ yapan şey olarak yalnızca sezinliyorsunuz. Cordoba’da bin yıllık Yahudi mahallesinin daracık sokaklarında İbn Rüşt’ün heykeliyle burun buruna gelirsiniz. Kurtuba Ulucâmii’nin kemerleri altında Avrupa’yı hepten unutur, kendinizi Şam’da bulursunuz. İber Yarımadası’nda doğmak demek, milli kültüründen güçlü bir dinsel inancı devralmak olduğu kadar, ona karşıt ve onun kadar mutlakçı başka inançların bilincini özümsemek, hatta kimi durumlarda çekiciliğini duymak demektir. İşte bu, İspanyollara geniş bir bakış açısı sağlayan iyi bir çelişkidir. İspanyol kültüründe İslam varlığı bastırılmış, unutturulmuş ve yadsınmış da olsa, kendini dolaylı ya da dolaysız binbir yoldan duyurmuştur. O etkinin oranını ve ayrıntılarını bilimsel olarak hesaplamak artık herhalde olanaksızdır.2 Bütün dünyada kabul edildiği gibi, bugün Endülüs kelimesi Müslümanların kafasında geçmişin ihtişamını ve şanını canlandırır. Fakat aynı zamanda Ortaçağ’da İslâmiyet’in gücünün doruğunda olduğu günlerin geride kaldığını hatırlatarak hüzün doğurur. İspanya’daki 800 yıllık Müslüman yönetimi, Müslüman-Hıristiyan-Yahudi kültürlerinin yan yana geliştiği zengin bir kültürel, düşünsel ve ticarî hayat meydana getirerek bütün Avrupa’da uygarlığın doruk noktalarından biri olmuştu.3 İspanyolların kendi tarihlerinin çok önemli bir parçası olan Endülüs devirlerine nasıl baktıkları da mühim bir mevzudur. Bunu Robert Irwin’in tespitleriyle özetlemek mümkündür: ‚Modern çağda cahil, yozlaşmış ve tembel Katolik İspanyolunu, kültürlü

1 Gül Işık, İspanya: Bir Başka Avrupa, Metis, İstanbul 2005, s. 49 2 Işık, s. 57-59 3 Graham E. Fuller - Ian O. Lesser, Kuşatılanlar: İslam ve Batı’nın Jeopolitiği, çev. Özden Arıkan, Sabah, İstanbul 1996, s. 29

1008 Lütfi ŞEYBAN

Endülüslü atalarıyla karşılaştırmak pek çok Amerikalı ve Avrupalı yazarlar arasında son derece yaygındı. Bu yüzden de birçok İspanyolun Endülüs Müslüman mirasına kararsızlıkla hatta düşmanca yaklaşması pek şaşırtıcı değildir. 19. ve 20. Yüzyıllarda, İspanya’nın tam anlamıyla çağdaş bir Avrupalı ulus olmasını engelleyen şeyin özellikle Arap barbarlığı olduğunu ileri sürmek İspanyollar için çok alışıldık bir durumdu. Onlarda Müslümanların kültürel eserlerini Hıristiyanlara mâletme eğilimi de vardı. Daha çok milliyetçi düşünürlerde yaygın olan olumsuz bakışa karşın, liberal aydınlar ile Cumhuriyetçiler arasında Endülüs geçmişi ve kültürüyle gurur duymak ve 1492’den sonra Katoliklerin Müslümanlar ile Yahudilere uyguladıkları zulme üzülmek yaygındı‛.4 İspanya’da Müslümanlar, gerek dışarıdan gelen gerekse bizzat ülke insanları arasından ihtida eden kişilerin artmasıyla, 1980’li yıllardan itibaren çoğalmaya başladılar. Özellikle Endülüs'te birçok İspanyol, Müslümanlardan devraldıkları kültürel mirası keşfediyor ve Müslüman oluyor.5 A. Endülüs-İslâm Sanatının Temel Nitelikleri Mağrib-i Aksâ’da denen Mağrib ve Endülüs’te, Maşrık-Mağrib-İber sanatlarının âhenkli bir karışımından doğan yeni bir tarz ortaya çıkmıştır. Her yanı saran süslemeleriyle bu sanat, İslâm sanatının en güzel örneklerinden birisidir ve ilhamını aldığı ruhun en karakteristik örneğidir. Müslüman ve Hıristiyan mimarlar ile sanatkârlar bu sanatı oluşturmak için birlikte çalışmışlardır. Mağribî, Bizans ve Avrupa etkileri Maşrık geleneklerine karışarak ortaya neredeyse eşsiz sentez şaheserler meydana getirmiştir. Endülüs yapılarının duvarlarını, tavanlarını kaplayan geometrik soyut ve bitkisel süslemeler paralel, simetrik, köşegen, içiçe şeritler halinde dolaşan, sonu olmayan bir doku arzetmektedir. Göz, süsleme yüzeyinde bir çizgiye takılır ve sonsuzluk içinde döner dolaşır. İnsan böylece sonsuz bir bütün içinde olduğunu hisseder. Bu ebedîlik içindeki seyahat, İslâm’daki tevhit ya da Allah düşüncesine paraleldir. Bu mistik doku, aynı zamanda ebedî oluşun, ölümsüzlüğün bir formülü gibi gelir insana. Aynı zamanda da, Allah’ın her yerde ve mekânsız olduğu görüşünü de açıklar. Her altıgen, her desen, her kıvrılıp uzayan yazı bu anlama hizmet eder. İslâm süslemesi, kadere boyun eğmiş bir monotonluk, keskin hatlı matematiksel bir kesinlik içinde İslâm mistisizminin ölümsüz bir şarkısı gibidir.6

4 Robert Irwin, Elhamra, çev. Fatma Uslu, YKY, İstanbul 2007, s. 150-154 5 Konuyla ilgili geniş bilgi için bakınız. Muhammed Abdullah İnân, el-Âsâru’l-Endelüsiyyeti’l-bâkıye fî İsbanya ve’l-Burtugal, Mektebetü’l-Hâncî, Kahire 1997. İslâm kültürü ve sanatının Batı’ya tesirleri üzerine daha fazla bilgi için bakınız: W. Montgomery Watt, ‚İslâm Medeniyetinin Avrupa’ya Tesiri‛, çev. Hulusi Yavuz, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, haz. Heyet, Çağ (Esra), III, Konya 1994; Bekir Karlığa, İslâm Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri, Litera, İstanbul 2004; Abdurrahman Bedevî, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslâm’ın Rolü, İz, İstanbul 2002 6 Adnan Turani, Dünya Sanat Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul 2000, s. 253

İspanya’da Endülüs-İslam Medeniyetinden Kalan İzler ve Eserler-I: Endülüs-İslâm Sanatı ve… 1009

Endülüs-İslâm sanatı, zengin ve güçlü bir kültürel altyapıya oturmaktadır. Bu sanatın bilinen en önemli temsilcileri, az sayıdaki mimari eserlerdir. Mimari, kendine has bir ustalık ve ince zevkin bir ürünü olan binalarıyla hem yazı hem plastik sanatlar hem de seramik gibi sanat kolları açısından ana kaynaktır ve seçkin bir yere sahiptir. Dekoratif dil, Bağdad ve Sâmerrâ örneklerinin devamı gibidir. Mimari eserlerden sonra sırayı fildişi, ahşap oyma ve seramik almaktadır. Bu türden eserler, çok sınırlı sayıda olmalarına rağmen üstün nitelik ve mükemmellikleriyle sanatçılarının ustalığı kadar, yaptıranların da sanat zevkini, görgüsünü ve koruyucu özelliklerini yansıtmaktadır. İslâmî dönemdeki iç çekişmeler sırasında ve İspanyolların ülkeyi tekrar ele geçirmeleri sürecinde maruz kaldıkları saldırıların, doğal ya da bilinçli tahribatların etkisiyle pekçoğu ortadan kaybolmuş olan mimari eserlerin bugüne gelebilen sınırlı sayıdaki örneği, İslâm Sanatının Avrupa’daki zerâfet mümessilleri olarak varlıklarını devam ettirmekte ve artık turistik gelir sağladıkları için özenle korunmaktadırlar. Başlangıçta ‚kaçakların yurdu‛ sayılan Endülüs, sadece Abbâsî ve Fâtımî tasallutundan kurtulmak isteyen siyaset adamlarının değil, aynı zamanda rahat çalışma ortamı arayan ilim adamları ile sanatkârların da sığınağı hatta ödüllendirildikleri bir cennet haline gelmişti. Kültürel ve siyasi bakımdan Hıristiyan tebaaya karşı takındıkları hoşgörüyü dini bakımdan da büyük ölçüde sürdürmeye çalışan Endülüslü hükümdarların yaptırdıkları sanat eserleri, İslâm ülkelerinde olduğu kadar Hıristiyan ülkelerde de büyük övgüye mazhar olmuştur.7 Endülüs mimârîsi ve sanatı genel olarak iki ana oluşum devresine sahiptir: 1. Müsta’rib (Mozarab) Tarzı, 2. Endülüs Devresi. 1. Müsta’rib (Mozarab) tarzı ve Emevî sanatı (756-1031) Bu birinci devreye Müsta’rib tarzı denmesinin nedeni, bu dönemdeki Endülüs yapılarının Müvelled, Müsta’rib veya krallık vatandaşı olan kuzeyli Hıristiyanlar tarafından bina edilmiş olmasıdır. Daha çok Endülüs Emevîleri döneminde geçerli olduğu için Endülüs İslâm mimârîsindeki Hıristiyan İspanya tesirleri bu devrede yoğun olarak görülmüştür.

7 Evariste Levi-Provençal, el-Hadâratü'l-Arabiyye fî İsbânya, çev.Tâhir Ahmed Mekkî, Kâhire, Dâru’l- Maârif, 1994, s. 29 vd.; Selçuk Mülayim, ‚Endülüs Sanatı‛, Endülüs’ten İspanya’ya, Ankara, TDV, 1996, s. 97-108; Engin Beksaç, ‚Endülüs: Sanat‛, DİA: Diyanet İslam Ansiklopedisi, XI, 226; Charles Burnett, ‚An Islamic Divinatory Technique in Medieval Spain‛, The Arab Influence in Medieval Europe, Ed. Dionisius A. Agius-Richard Hitchcock, Lebanon, Ithaca Press, 1994, s. 100-135. İslâm sanatının ruhu veya felsefesi konusunda değerlendirmeler için bkz. İsmâil Râci el-Fârûkî-Luis Lâmia el-Fârûkî, İslâm Kültür Atlası, çev. M. O. Kibaroğlu-Z. Kibaroğlu, İnkılâb Yayınları, İstanbul 1999, s. 185-203

1010 Lütfi ŞEYBAN

Bu dönem, İspanya’daki Müslüman kimliğinin en görkemli eserlerinin meydana getirildiği dönemdir. Ümeyyeoğulları soyundan gelen hükümdarların güç ve zenginliklerine paralel olarak, ortaya konan sanat eserleri de büyük bir ihtişâmı aksettirmektedir. Bu devrin sanatı ile Emevî sülâlesinin ata memleketi olan Şam arasında bağlantı varsa da, Endülüs’ün sanatı tamamen kendine has özelliklere sahiptir ve Şamlılarınkinden farklıdır. İspanya’nın geçmişinden gelen mirası da özümseyen bu sanat, yeni bir anlayışın ifadesidir. Emevî devrinin İspanya’da bıraktığı en önemli ve en ünlü bina, hiç şüphesiz bütün dünya câmileri içinde de müstesna bir yere sahip olan Kurtuba Ulucâmii’dir (el- Mescidü’l-Câmi’). Emevî mimarisine güzel bir örnektir. Yüzlerce sütun ve at nalı kemerler ile tezyînâtlı yüzeyleri câminin en karakteristik yanlarıdır. 360 adet kemer, 850 ilâ 1200 civarında sütun, en büyüğü 1000 adet kandil taşıyan 113 avize.. Yeryüzünde eşi olmayan minberi öd ağacı, saç ağacı, abanoz ve bakkamdan 7 yıl süren işçilik sonucu imâl edilmiştir. 1236 Yılında şehir işgale uğrayınca câmi kiliseye, minaresi de çankulesine çevrilmiştir. Bugün, ‚Katolik Reconquistasının simgesi bir müze‛ olarak kullanılmaktadır. İber Yarımadası’nda bazıları eski Roma-Vizigotlar’dan kalma olup tamir görmüş, bazıları da yeni inşâ edilmiş onlarca kaleden bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Bunlar hakkında fikir verebilecek en önemli örneklerden biri, II. Abdurrahman tarafından yaptırılan Mâride Kalesi’dir. 835 Yılında tamamlanmıştır. Emevî mimarisinin günümüze ulaşan sınırlı örnekleri içerisinde yer alan bir diğer câmi, Tuleytula’daki Bâbü’l-Merdûm Câmii’dir (Bibmardon). 1000 Yıllarında yapılmıştır. Emevî hânedanı tarafından yaptırılan sarayların çoğunun bugün izi kalmamıştır. Bunlar hakkında ancak edebi-tarihi eserlerden bilgi edinmek mümkündür. Bu sarayların ihtişâmını az da olsa yansıtabilecek başlıca örnek, Medînetüzzehrâ yönetim külliyesindeki saraydır. Harabe halinde günümüze gelen eserin restorasyonu yapılmaktadır. 784 Yılında I. Abdurrahman tarafından yaptırılan Rusâfe Sarayı da Emevî saraylarından birisidir. Kurtuba’da Vâdîlkebîr nehri kıyısında bulunan sarayın bahçeler içinde yer alan köşklerle değişik yapı birimlerinden meydana geldiği bilinmektedir. Bugün bunun yerinde el-Kasr (Alcazar) bulunmaktadır. Ancak, el-Kasr denen saray, sonradan Hıristiyan devirlerinde yapılan değişiklikler sonucu Emevî ya da Endülüs eseri olmaktan çıkmıştır. Emevîler, Dımaşk’daki ataları gibi dinî binalarda daha çok bitkisel (et-tevrîk) ve geometrik motiflere, diğer binalarda ise insan ve hayvan tasvirlerine yer vermişlerdir. Fakat tasvir örneklerinin çoğu bugüne ulaşmamıştır. Dinî resimlerin büyük kısmı Kurtuba Ulucâmii içinde yer alırken, diğer örnekler saraylarda bulunmaktaydı. Mozaikler ise, Bizans tesirini yansıtmakla birlikte tezyinî nitelikler ve kullanılan

İspanya’da Endülüs-İslam Medeniyetinden Kalan İzler ve Eserler-I: Endülüs-İslâm Sanatı ve… 1011

motifler itibarıyla İslâm geleneğine bağlı olup, özellikle altın yaldız zemin üzerinde yer alan bitki motifleri Endülüs Emevî zevkini yansıtmaktadır. İberya Yarımadası’nın kuzey şehirlerinde Müsta’rib üslubuyla inşa edilmiş kilise ve manastırlar bulunmaktadır. Bu tarz eserlerden bazıları şunlardır: Gerona’da San Julian de Boada ve San Feliu de Guixols, Logroño’da San Millan de la Cogolla, Orense’de San Miguel de Celanova, Soria’da San Baudelio de Berlanga.8 Bu devirde az olmakla birlikte heykele de raslanmaktadır. Mermer ve alçı kabartmalar dinî-sivil mimarinin dekoratif elemanları arasında yaygın biçimde yer alırken, taş ve maden gibi çeşitli maddelerden yapılmış olan heykeller sadece sivil mimaride (saraylarda) kullanılmıştır.9 Endülüs’te inşâat ve süsleme işlerini yürüten Müsta’rib ustalar, daha sonraları kuzey bölgelerinde de aynı işleri üstlenir olmuşlardı. Bu durum, iki medeniyetin bu alanda etkileşim gösterdiği ortak bir alanı meydana getirmiştir. Özellikle, Müsta’rib tarzının Fransa içlerine kadar bina yapımında etkili olduğu, rengini ve tarzını oralara taşıdığı da bilinmektedir. Dolayısıyla, içinde insanın yaşadığı ev, konak ve saray gibi binalardan başka, Endülüs mimârîsinin câmi, su kemeri, köprü ve hamam gibi altyapı elemanları konusunda da İber sanatı üzerinde etkisi olmuştur. 2. Mülûkü’t-Tavâif sanatı (1031-1090) Endülüs İslâm mimârîsinin ikinci devresini teşkîl eden Endülüs Devri tarzına gelince, bu tarz Mülûkü’t-Tavâif, Murâbıtlar, Muvahhidler ve Nasrîler dönemlerinde geçerli olmuştur. Kurtuba’da 1010 yılında başlayan büyük kargaşa döneminden sonra 1031 yılında Emevî hânedanının hâkimiyeti sona erince merkezî otorite dağıldı ve Endülüs Devleti yirmiden fazla küçük parçaya bölündü. Hem kendi aralarında hem de Hıristiyan krallıklarla mücadele halinde olan bu küçük emîrliklerin sanatı, daha çok koruma ve saldırma duygusuna uygun olarak askerî bir özellik arzeder.

8 Jose Fernandez Arenas, Mozarabic Architecture, New York 1972 9 Daha fazla bilgi için bkz. Ebü’l-Abbâs Şihâbeddîn Ahmed b. Muhammed b. Ahmed et-Tilemsânî el- Makkarî, (ö. 1041/1631), Nefhu't-tîb min gusni’l-Endelüsi’r-ratîb ve zikri vezîrihâ Lisânüddîn İbnü’l-Hatîb, thk. Yûsuf M. el-Bukâî, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1998, II, 95; Emîr Şekîb Arslan, el-Hulelü's-sündüsiyye fî ahbâri ve’l-âsâri’l-Endelüsiyye, Kâhire 1936, I, 296-297, 301 vd. ; Eduardo Manzano Moreno, La Frontera de al- Andalus en epoca de los Omeyas, Consejo Superior de Investigaciones Cientificas, 1991, s. 424-42; Mehmet Özdemir, ‚Endülüs‛, DİA, XI, 218; Mez, s. 509; Hüseyin Mûnis, ‚Tatavvuru’l-İmâreti’l- İslâmîyye fî’l-Endelüs‛, Mecelletü Külliyeti’l-Âdâb, I, 1951, 186, 212-13; Beksaç, XI, 225-232; Seyyid Abdülaziz Sâlim, Târîhu'l-Müslimîn ve Äsâruhum fi'l-Endelüs, Beyrut 1988, s. 375-417. Kurtuba Ulucâmii ile ilgili geniş bilgi için bkz. Seyyid Abdülaziz Sâlim, el-Mesâcid ve’l-kusûr fî’l-Endelüs, İskenderiye 1986, s. 9-29

1012 Lütfi ŞEYBAN

Daha çok şiir gibi edebî sanatların gelişme gösterdiği bu devirde, beyliklerin içinde bulunduğu şartlardan dolayı büyük boyutlu sanat eseri ya da faaliyeti meydana getirilememiştir. Bu devrin yerel hânedanları, genellikle eski Emevî kalelerini veya kendi yaptırdıkları şatoları merkez olarak kullandıklarından dolayı, saray ve diğer sivil mimari eserleri de bu müstahkem binalar dâhilinde kalmıştır. el-Meriye Kalesi, bu dönem için önemli bir örnektir. Caferiye Sarayı ise, bu devrin karakteristik bir mimari eseridir. Sarakusta’da (Zaragoza) Hûdîler’in emîri Ebû Ca’fer Ahmed b. el-Muktedir (1049-1082) tarafından yaptırılmıştır.10 3. Mağribî (Murâbıt ve Muvahhid) sanatı (1090-1229) Murâbıtlar’ın kısa ömürlü Endülüs hâkimiyetlerine karşın, uzun hâkimiyetleri süresince Muvahhidler, sanat ve mimârîde ağırlıklarını hissettirmişlerdi. Özellikle, geniş geçmelerle temsil edilen sade tezyînât tarzı, Fas’ta benzerlerine rastlanan yalın ve mağrur yapılarla kaynaştırılmış, dolayısıyla Muvahhid zevki eski Emevî stiliyle bağdaştırılarak yeni üslupta eserler vücuda getirilmiştir.11 Muvahhidler’in İşbîliye’de yapmış oldukları binalardan bugün hiçbir eser kalmamıştır. Halîfe Ebû Ya’kûb Yûsuf zamanında yapılan İşbîliye Ulucâmii’nin sadece minaresi el-Melviye (La Giralda) ayakta kalmıştır. Hıristiyanlarla olan yoğun savaş şartlarının tehdidi altında askeri amaçların öncelik taşımasına rağmen devletin gücüne bağlı olarak gelişen Mağribî sanat ve imar faaliyeti kendini en fazla askerî amaçlı binalarda göstermiştir. Kale ve şato benzeri bugüne gelebilen pekçok tahkîmatlı bina, Andalucia bölgesinde sık rastlanan eserlerdir. Bunların en güzel örneği, La Giralda’nın yakınındaki Altın Kule’dir. Ayrıca, Muvahhidler’in inşa ettirdiği Cebelü Târık’taki kale ve sûriçinde bulunan el-Kasr, külliyesiyle birlikte ülkenin dört bir yanından getirtilen mimarların eseridir. 57 Yıllık Murâbıtlar dönemine (1090-1147) nazaran özellikle 85 yıl süren Muvahhidler zamanında (1147-1229) sivil alanda da önemli eserler verilmiştir. Geniş boyutlu imar faaliyetleriyle kendini gösteren bu devrin temel karakteristiği kendini ençok tezyînâtta hissettirir.12 4. Nasrî (Benî Ahmer) Sanatı (1231-1492) İspanya’daki İslâm varlığının son temsilcileri olan Nasrî hükümdarları, artık askeri güçlerini yitirdikleri için büyük ölçüde diplomasi yoluyla ve krallara haraç vererek hâkimiyetlerini sürdürmüşlerdir. Bu yüzden sanat faaliyetlerine ayıracak zaman bulabilmişler ve yaptırdıkları zarif eserlerle şöhret bulmuşlardır. Nasrî Sanatı daha önceki devirlerden etkiler taşımakla birlikte, aslında Endülüslü Müslümanların tabiatına çok daha uygun bulunan bir özellik arzetmektedir.

10 Beksaç, XI, 227 11 İbn Abdülmü’min el-Himyerî (ö. 900/1495), er-Ravzu'l-mi'târ fî haberi'l-aktâr (Sıfatü Cezîreti’l-Endelüs), thk. İhsan Abbâs, Beyrut 1984, s. 391; Beksaç, XI, 227-228; Mez, s. 503 12 Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed b. Abdullah el-Hammûdî eş-Şerîf el-İdrîsî, (ö. 560/1165), Nüzhetü'l-müştâk fî ihtirâkı'l-âfâk, Beyrut 1989, I, 541; Levi-Provençal, ‚Türâsü’l-Endelüs‛, Mecelletü’l- Kâtibi’l-Mısrî, Ocak 1947, s. 136; Beksaç, XI, 228

İspanya’da Endülüs-İslam Medeniyetinden Kalan İzler ve Eserler-I: Endülüs-İslâm Sanatı ve… 1013

Özellikle iç tezyînâtta çok başarılı olan sanatkârlar mermer, yalancı mermer, alçı ve çini gibi farklı malzemeleri ustalıkla biraraya getirmişler, önceki devirlerde kullanılan mozaiklerin yerine küçük çinilerle yapılan yeni bir süsleme tarzını hâkim kılmışlardır. Mülûkü’t-Tavâif anlayışının bir takipçisi olan bu süslemeler, binalara canlılık katıyor ve de mimari mekânlara ağır kumaşlarda görülen ihtişâmlı havayı veriyordu. Bu dönem sanatı belirgin bir askerî nitelik de arz eder. Askerî binalar ve kaleler, el-Hamrâ yönetim külliyesinde olduğu gibi hem savunma hem de sanat zevkinin doğal uyumlu bir kaynaşması niteliğindedir ve çok da güçlü yapılardır. Bu tip askerî yapılardan biri Mâleka (Malaga) Cebelü’l-Fevre Kalesi’dir (Gibralfaro). Dönemin en meşhur eseri ise şüphesiz el-Hamrâ yönetim külliyesidir. el- Hamrâ, ancak inşa ettirenlerde hâkim olan İslâmî anlayışın kendine has terimleriyle açıklanabilen nârin güzelliğiyle Endülüs sanatına örnek teşkil etmektedir.13 5. Müdeccen (Mudejar) Sanatı Müslüman ve Hıristiyan ustaların beraberce meydana getirdikleri ve İslâm sanatının Hıristiyan sanatına uyarlanmış şekli olan Müdeccen sanatı, genel hatlarıyla Endülüs İslâm sanatının devamı niteliğindedir. Endülüs İslâm sanatını meydana getiren ve ortaya büyük şaheserler koyan Müslüman sanatkârlar, özellikle son dönemlerde Hıristiyan krallara da hizmet vermişlerdir. Özellikle Kurtuba’nın güçlü tesirleri Tuleytula ve Sarakusta’dan ötelere taşınırken, eskiden beri Hıristiyanların elinde bulunan şehirler de bu üslupta inşâ edilmiş binalarla dikkat çekmeye başlamıştır. Bunların en belirgin nitelikleri, at nalı kemerli kapı ve pencereleri ile kaburgalı kemerlere oturan kubbeleridir. İspanya’da siyasî ve askerî bakımdan gücünü kaybeden Müslüman varlığı, en önemli örneğini İşbîliye el-Kasrı’nın (Alkazar)14 teşkîl ettiği Müdeccen üslup vâsıtasıyla mimârî etkilerini X./XVI. yüzyılın ortalarına kadar sürdürmüştür. Bu üslubun özellikle seramik gibi sanat kollarındaki etkileri ise daha uzun olmuştur.15

13 Daha fazla bilgi için bkz. James Dickie (Yakub Zeki), "Endülüs Nasrî Mimarisinde Alan ve Hacim", çev. L. Şeyban-Y. Sarı, Mimar ve Mühendis Dergisi, S. 50, Eylül-Ekim 2009 (İstanbul), s. 70-72 14 Sargon Erdem, ‚Alkazar‛, DİA, II, 469-470 15 İdrîsî, I, 581; Beksaç, XI, 229. Konu ile ilgili daha geniş bilgi için bkz. Levi-Provençal, el-Hadâra, s. 34, 122 vd.; P. Khuri Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, çev. S. Tuğ, İstanbul 1989, III, 868 vd.; Jean-Paul Roux, L’Islam en Occident: Europe-Afrique, Paris 1959, s. 141; S. M. Imamuddin, Some Aspects of the Socio- Economic and Cultural History of Muslim Spain 711-1492 A.D., Brill, Leiden 1965, s. 166 vd.; Tâlib Yâzîcî, ‚Arap-Sanat‛, DİA, III, 309-16; Marcel Dieulafoy, Art in Spain and Portugal, N.York, Charles Scrİbner’s Sons, 1913, s. 29 vd.; Chıristian Ewert, ‚Almoravid Art‛, Dictionary of Middle Ages, I, 196-197; Adnan Turani, Dünya Sanat Tarihi, İstanbul, Remzi, 2000; Engin Beksaç, Avrupa Sanatı’na Giriş, İstanbul 2000; Titus Burckhadt, La Civilization Hispano-Arabe, Madrid 1985, s. 49-54

1014 Lütfi ŞEYBAN

Mudeccen sanatın dinî mimaride verdiği örneklerin en önemlileri arasında, Burguş’taki (Burgos) Las Huelgas Manastırı ile Sarakusta’daki Seo Kilisesi’ni saymak mümkündür. Her iki binada da tezyînât çok dikkat çekicidir. Dini yapılardan sonraları kiliseye çevrilen Tuleytula ve Kurtuba havraları, Mudeccen sanatın diğer en önemli örneklerinden ikisidir.16 B. Endülüs-İslâm Medeniyetinin Temel Nitelikleri Endülüslüleri Maşrıklılardan ayıran birçok nitelik vardır. Mesela Endülüslüler ilmi ve ilim ehlini çok severler, ilim tahsili ve ticaret maksadıyla vatanından uzaklara seyahati (rihle) çok yaparlardı. Tabakât kitaplarında öne çıkan kayıtlardan biri olan bu yaygın rihle ve seyahat kültürünün onların hem kültürüne hem de sanatına, diğer Müslüman çağdaşlarınınkine oranla daha üst nitelikler ve evrensel bir karakter kazandırdığını söylemek mümkündür. Endülüs’ü her bakımdan emsallerinden farklı kılan ve onu daha ileri noktalara taşıyan hususiyetlerin başında şüphesiz ilimde, tarımda ve ticaretteki üstün gayretleri gelmektedir. Bu nedenle, İspanya'da yenilenme, Barbar kavimler vasıtasıyla kuzeyden değil, Müslüman fâtihler vasıtasıyla güneyden gelmiştir. Bu gelişme, bir fetih olmanın çok daha ötesinde bir medeniyet hamlesiydi.. Bu sayede İspanya'da VIII-XV. yüzyıllar arasında bütün Ortaçağ boyunca Avrupa'nın bilinen en zengin ve en parlak medeniyeti doğup gelişmiştir. Bu dönemde kuzeydeki halklar din savaşları yüzünden parçalanmakta ve kana susamış barbar sürüleri halinde hareket etmekte iken, Endülüs toplumu 30 milyonu aşmakta, o dönem için çok büyük olan bu nüfus yapısı içinde her ırk ve din grubu âhenk içinde hareket etmekte ve toplum çok canlı bir nabız atışı sergilemekteydi. Bu verimli atmosfer içinde bütün fikirler, bütün gelenekler ve yeryüzünde o ana kadar ortaya konmuş olan bütün buluşlar, sanatlar, bilimler, endüstriler, yenilikler ve klasik dönemin disiplinleri birarada bulunuyordu. Bu farklılıkların birbiriyle karşılaşmasından yeni buluşlar ve yaratıcı yeni enerjiler doğmaktaydı.17 Ortaçağ Hıristiyan Avrupası için İslâm, soyut bir dini inanç değildi. O, 711 yılında Müslümanların İspanya'ya gelişinden 1492 yılında kayboluşuna kadar Avrupa toprakları üzerinde, Endülüs’te gelişen canlı bir kültürün can damarı olmuştur. Endülüs, özellikle 9. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar çoğunluğu cehâletin ve iktisadî- sosyal çürümüşlüğün gölgesinde kalan bir Avrupa’da öğrenmenin deniz feneri ya da yol göstericisi oldu. İslâm kültürü Bağdad, Dımaşk, Semerkand, Buhâra ve Kâhire’nin kalabalık metropollerinde gelişmiştir fakat, bu kültürün Avrupa’yı ençok etkileyen parçası Endülüs olmuştur.

16 Beksaç, XI, 228-229 17 Daha fazla bilgi için bk. Evariste Levi-Provençal, Espana Musulmana, Madrid 1987; Evariste Levi- Provençal, La Civilization Arabe en Espagne, Paris 1961; Joseph McCabe, Splendour of Moorish Spain, Watts & co., London 1935; Joseph F. O’Callaghan, A History of Medieval Spain, Cornell University Press, Ithaca 1975

İspanya’da Endülüs-İslam Medeniyetinden Kalan İzler ve Eserler-I: Endülüs-İslâm Sanatı ve… 1015

Hıristiyan Avrupa, bu görece üstün kültür ile bağlantı kurarak son dönem insanlık tarihinin seyrini belirlemiştir. Haçlı Seferleri ile ilgili mitlerin aksine, gelecekteki olayları belirleyici çalışmalar yapan Avrupa’nın birkaç aydın lideri, bu kültürü yok etmek için düşmanca bir vaatle yanıt vermedi. Aksine onlar, Hydn ve Mozart’ın etkileriyle ortaya çıkan müzik inkılâbının kendilerine getirdiği meydan okumayla yüzleşen Brahms ve Beethoven gibi büyük müzik bestecilerinin yaptığı şekilde, karşılarına çıkan zorlukla yüzleştiler. Onlar, Endülüslülerce üretilen ve geliştirilen böylesi bir kültürel mükemmelliğin özellikle Rönesans için itici bir güç olarak Hıristiyanlığın kaynak terimlerinde ne olduğunu araştırdılar. İspanya'da, Avrupa toprakları üzerinde geliştirilen İslâm medeniyeti, Rönesans Altın Çağı’na (Golden Renaissance) ivme sağladı. O, bunu sadece Eski Yunan ve Hint çalışmalarını Arapça tercümeleri yoluyla ileterek savunulan tarihsel söylentiler olarak değil, fakat aynı zamanda daha önce benzeri görülmemiş bilimsel, ekonomik ve sanatsal bir kültür inşa ederek yapmıştır. Arap dili ve İslâm kültürü İspanya, Fransa, İtalya ve Almanya’daki Avrupa’nın önemli bölgelerine ait ve ulus devletin oluşması için olmazsa olmaz koşul olan bütün büyük şiirsel geleneklerdeki gelişmeyi harekete geçirmiştir.18 Yeniçağ’da Avrupalıların Amerika’yı keşfetmelerinden sonra Amerika kıtasına yaşanan göçler gibi, özellikle Emevîler’in devrilmesinden sonra Abbâsî iktidarına karşı kırgın ya da kızgın olan âlimler ya da önemli insanlar için Endülüs, Doğu İslâm dünyasının uzak batısında bir göç merkezi, korunaklı bir sığınak ve bir câzibe merkezi haline gelmiştir.19 Müslüman Endülüs halkı, siyasi hayattan ziyade kültürel hayatta daha güçlü bir varlık ortaya koymuştur. Bunun yanında, onlar İslâm’a ve onun getirdiği hukuk sistemi Şerîat’e de kuvvetle ve muhabbetle bağlıydılar. Kültürel ve dinî alandaki bu üstün özelliklerini onların günlük hayatlarının bütün yansımalarında, kılık- kıyafetlerinde, mesleki-ziraî mahâretlerinde açıkça görmek mümkündür. Onları bu konuda öne çıkmaya iten ana etken, anavatanlarından çok uzaklarda İslâm âleminin bir parçası olarak diğer Müslümanlardan geri kalmama hatta her bakımdan onlardan daha ileride olma arzusu olmalıdır. Sonuç Bilindiği gibi bugün dünyada hem Müslümanların hem de bütün insanlığın tarihî övünç kaynaklarının ilk sıralarında yer alan Endülüs Medeniyeti, İslâm Medeniyetinin de zirvesini teşkil etmektedir. Bu tarihî gerçeği artık dünyanın hemen

18 Muriel Mirak Weissbach, ‚, Gateway to the Golden Renaissance‛, Fidelio, The Schiller Institute, Vol. X, No, 3, Fall 2001, çevrimiçi (http://www.schillerinstitute.org/fid_97- 01/013_andalusia.html), 04 Ocak 2012 19 Levi-Provençal, el-Hadâra, s. 19-21

1016 Lütfi ŞEYBAN bütün tarihçi ve düşünürleri yazmaktadırlar. Bugünün İspanyolları yazdıkları tarih kitaplarında, kendi tarihlerinin büyük ve değerli bir parçası olan Endülüs dönemlerini 5-10 sayfayla geçiştirseler de20, artık birçok Batılı yazar tarafından da ifade edilen bir gerçek ki, İspanyollar Endülüs dönemlerinde sahip oldukları medenî üstünlüğe sonraki devirlerde bir daha asla erişememişlerdir. Bugün İber Yarımadası’nda ve özellikle İspanya’da Müslümanlardan kalan mücerret izler, lisanda ve belli ölçüde güney bölgesi insanlarının karakterinde gözlemlenebilmektedir. Müşahhas izler ise daha çok mimârî alandadır. Ancak, Endülüs devirlerinden kalan mimari eserlerin %95’indan fazlası bugüne ulaşmamıştır. Çünkü bir defa çoğu bakımsızlıktan yıkılmıştır. Bunda Endülüs yapılarının genellikle uzun asırlara dayanabilecek malzemeden yapılmamış olmasının da payı büyüktür. Nitekim Endülüslülerin, dinî inanışları gereği kendilerinden önce âdetâ ölümsüz anıtlar bırakan Romalılar gibi binalar inşâ etmekten geri durdukları da belirtilmektedir. Yıkılmayıp ayakta kalan eserlerden meselâ câmilerin çoğu ya bilinçli şekilde yıkılmış ya da kiliseye çevrilmiş, yıkılan bazılarının yerine kilise inşâ edilmiş, minareler ise çankulesi yapılmıştır. Saray, köşk ve konak gibi yapılar ise yeni Hıristiyan sahiplerince yenilenmiş, yenileme esnasında Endülüsî unsurlar kısmen ya da tamamen yok kaybolmuştur. Endülüs mahallelerine gelince, bunlar da yeni yapılarla büyüyen şehirlerin içinde nerdeyse kaybolup gitmiş, geriye onlardan dağınık bazı parçalar kalmıştır. Tarihte sekiz asırlık parlak bir yer edinmiş olan Endülüslüler, sonunda vatanlarını kaybettiler ve çoğu ülkesini terk etmek zorunda kaldı, sürgün edildi, gidemeyenler ya zorla hıristiyanlaştırıldı ya da Müslümanca yaşamakta direndikleri için öldürüldüler. Fakat onların en azından bir kısmını hiçbir kuvvet kendi hayat tarzları olan kültürlerini yaşamak ve yaşatmaktan uzun süre alıkoyamadı. Her zaman ve zeminde güçlerini aşan bir mukâvemet göstererek düşmana karşı varlıklarını korumayı başardılar. Asırlar içinde her çeşit devlet veya Engizisyon baskısına rağmen bugün İspanya’da ya da Endülüs’te yaşayan insanların içinde Müslümanlıktan kalan izlerin ortaya çıkması, Endülüslülerin tarihî direnişle kendi hayat tarzına bağlılıklarının bir eseridir. İspanya’da Müslümanlar, gerek dışarıdan gelen gerekse bizzat ülke insanları arasından ihtida eden kişilerin artmasıyla, 1980’li yıllardan itibaren çoğalmaya başladılar. Aradan 500 yıldan uzun bir süre geçtikten sonra bugün İspanya'da birçok İspanyol, Müslümanlardan devraldıkları kültürel mirası keşfediyor.

20 Meselâ bk. Ramon Sopena, Historia de Espana, EMEGE, 1998, s. 82-100; Historia General de España, F. PLANETA, Madrid 1980, I-XII. Prehistorya’dan başlayarak 1980’lere kadar gelen 12 ciltlik bu kitabın, ilk 2 cildi İslam öncesine, 9 cildi İslâmiyet sonrası veya Hıristiyanların tarihine, sadece 3. cildi Endülüs/İslam tarihine tahsis edilmiştir. 3. Cildin de nerdeyse yarıdan fazlasını, Endülüs Devleti devirlerinde Müslümanlara karşı Reconquista hareketini başlatarak yaklaşık 5 asırda neticeye ulaştıran Hıristiyan İspanya krallıklarının gelişim tarihi işgal etmektedtir.

İspanya’da Endülüs-İslam Medeniyetinden Kalan İzler ve Eserler-I: Endülüs-İslâm Sanatı ve… 1017

KAYNAKÇA ARENAS, Jose Fernandez, Mozarabic Architecture, New York 1972 AYDIN, Cemal, ‚İspanya’da İslam’ın Dirilişi‛, Zafer Dergisi, Aralık (2002), Sayı: 312 BEDEVÎ, Abdurrahman, Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslâm’ın Rolü, İz, İstanbul 2002 BEKSAÇ, Engin, ‚Endülüs: Sanat‛, DİA: Diyanet İslam Ansiklopedisi, XI, 225-232 BEKSAÇ, Engin, Avrupa Sanatı’na Giriş, İstanbul 2000 BURCKHADT, Titus, La Civilization Hispano-Arabe, Madrid 1985 BURNETT, Charles, ‚An Islamic Divinatory Technique in Medieval Spain‛, The Arab Influence in Medieval Europe, Ed. Dionisius A. Agius-Richard Hitchcock, Ithaca Press, Lebanon 1994 DICKIE, James (Yakub Zeki), "Endülüs Nasrî Mimarisinde Alan ve Hacim", çev. L. Şeyban-Y. Sarı, Mimar ve Mühendis Dergisi, S. 50, Eylül-Ekim 2009 (İstanbul), s. 70-72 DIEULAFOY, Marcel, Art in Spain and Portugal, Charles Scrİbner’s Sons, New York 1913 ERDEM, Sargon, ‚Alkazar‛, DİA, II, 469-470 EWERT, Chıristian, ‚Almoravid Art‛, Dictionary of Middle Ages, I, 196-197 FÂRÛKÎ, İsmâil Râci -Luis Lâmia el-Fârûkî, İslâm Kültür Atlası, çev. M. Okan Kibaroğlu-Zerrin Kibaroğlu, İnkılâb Yayınları, İstanbul 1999 FULLER, Graham E. - Ian O. Lesser, Kuşatılanlar: İslam ve Batı’nın Jeopolitiği, çev. Özden Arıkan, Sabah, İstanbul 1996 HİMYERÎ, İbn Abdülmü’min (ö. 900/1495), er-Ravzu'l-mi'târ fî haberi'l-aktâr (Sıfatü Cezîreti’l-Endelüs), thk. İhsan Abbâs, Beyrut 1984 Historia General de España, F. PLANETA, Madrid 1980, I-XII HITTI, P. Khuri, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, çev. S. Tuğ, İstanbul 1989 IMAMUDDIN, S. M., Some Aspects of the Socio-Economic and Cultural History of Muslim Spain 711-1492 A.D., Brill, Leiden 1965 IRWIN, Robert, Elhamra, çev. Fatma Uslu, YKY, İstanbul 2007 IŞIK, Gül, İspanya: Bir Başka Avrupa, Metis, İstanbul 2005 İDRÎSÎ, Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed b. Abdullah el-Hammûdî eş-Şerîf (ö. 560/1165), Nüzhetü'l-müştâk fî ihtirâkı'l-âfâk, Beyrut 1989

1018 Lütfi ŞEYBAN

İNÂN, Muhammed Abdullah, el-Âsâru’l-Endelüsiyyeti’l-bâkıye fî İsbanya ve’l- Burtugal, Mektebetü’l-Hâncî, Kahire 1997 KARLIĞA, Bekir, İslâm Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri, Litera, İstanbul 2004 LEVİ-PROVENÇAL, Evariste, ‚Türâsü’l-Endelüs‛, Mecelletü’l-Kâtibi’l-Mısrî, Ocak 1947 LEVİ-PROVENÇAL, Evariste, el-Hadâratü'l-Arabiyye fî İsbânya, çev.Tâhir Ahmed Mekkî, Dâru’l-Maârif, Kâhire 1994 LEVİ-PROVENÇAL, Evariste, Espana Musulmana, Madrid 1987 LEVİ-PROVENÇAL, Evariste, La Civilization Arabe en Espagne, Paris 1961 LİEB, Sigi (Redaktör), Deutche Wella Radyo Web Sitesi, 09.02.2000 MAKKARÎ, Ebü’l-Abbâs Şihâbeddîn Ahmed b. Muhammed b. Ahmed et-Tilemsânî (ö. 1041/1631), Nefhu't-tîb min gusni’l-Endelüsi’r-ratîb ve zikri vezîrihâ Lisânüddîn İbnü’l-Hatîb, thk. Yûsuf M. el-Bukâî, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1998 McCABE, Joseph, Splendour of Moorish Spain, Watts & co., London 1935 MORENO, Eduardo Manzano, La Frontera de al-Andalus en epoca de los Omeyas, Consejo Superior de Investigaciones Cientificas, Madrid 1991 MÛNİS, Hüseyin, ‚Tatavvuru’l-İmâreti’l-İslâmîyye fî’l-Endelüs‛, Mecelletü Külliyeti’l- Âdâb, I, 1951 MÜLAYİM, Selçuk, ‚Endülüs Sanatı‛, Endülüs’ten İspanya’ya, TDV, Ankara 1996 O’CALLAGHAN, Joseph F., A History of Medieval Spain, Cornell University Press, Ithaca 1975 ÖZDEMİR, Mehmet, ‚Endülüs‛, DİA, XI, 218 ROUX, Jean-Paul, L’Islam en Occident: Europe-Afrique, Paris 1959 SOPENA, Ramon, Historia de Espana, EMEGE, Barcelona 1998 ŞEKÎB ARSLAN, Emîr, el-Hulelü's-sündüsiyye fî ahbâri ve’l-âsâri’l-Endelüsiyye, Kâhire 1936 ŞEYBAN, Lütfi, ‚İspanya Alan Araştırması‛, Eylül-Ekim 2011 TURANİ, Adnan, Dünya Sanat Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul 2000 WATT, W. Montgomery, ‚İslâm Medeniyetinin Avrupa’ya Tesiri‛, çev. Hulusi Yavuz, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Çağ (Esra), III, Konya 1994 YÂZÎCÎ, Tâlib, ‚Arap-Sanat‛, DİA, III, 309-16