Afyonkarahisar Ġlinde Yerleģmelerin Yükselti Basamaklarına Göre Dağılıģı
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
145 COĞRAFĠ BĠLĠMLER DERGĠSĠ CBD 7 (2), 145-161 (2009) Afyonkarahisar Ġlinde YerleĢmelerin Yükselti Basamaklarına Göre DağılıĢı Settlements distribution for elevational zones in Afyonkarahisar province BarıĢ TaĢ , Mustafa Yakar Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Afyonkarahisar Öz: Afyonkarahisar ilinde köy, kasaba ve şehir yerleşmelerinin yükselti basamaklarına göre dağılışını ortaya koymayı amaçlayan bu araştırmada yükselti-yerleşme ilişkisi açıklamaya çalışılmıştır. Yerleşmelerin yeryüzündeki dağılışına değişik bir açıdan bakılarak, yükselti basamaklarına göre yerleşmelerin nasıl bir dağılış gösterdiği, Afyonkarahisar ili ile örneklendirilmeye çalışılacaktır. Bu amaçla öncelikle yerleşmeler sınıflandırılmış ve her bir yerleşme tipinin yükselti ile birlikte geçirdiği değişim gözlenmiştir. Her bir yükselti basamağında yer alan yerleşme sayısı ve yerleşme tipi, yükselti basamağının doğal koşulları göz önünde bulundurularak değerlendirilmiştir. Yerleşmelerin bulundukları yükselti basamakları ile bağlı oldukları idari üniteler de göz önüne alınarak idari bütünlük sağlanmaya çalışılmıştır. Afyonkarahisar ilinde yerleşmelerin yükseltiye bağlı olarak geçirdikleri değişim incelendiğinde, büyük ölçüde fiziki coğrafya koşullarındaki değişimle benzerlikler göze çarpmaktadır. Yani fiziki koşulların insan yaşamına ve faaliyetlerine sağladığı olanakların arttığı kesimlerde hem yerleşme sayısında, hem de şehir ve kasaba tipindeki yerleşmelerde belirgin bir artış gözlenmiştir. Özellikle 900-1300 metre yükselti aralığı, gerek yerleşme sayısı gerekse şehir ve kasaba yerleşmelerinin belirgin artış gösterdiği basamak olarak karşımıza çıkmaktadır. Yükseltinin artması, yerleşme sayısında azalmaya ve nüfusu çok düşük olan köy yerleşmelerinin ön plana çıkmasına neden olmuştur. Buna bağlı olarak, belirli yükseltilerin üzerindeki alanların insan tarafından etkin biçimde kullanılmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durum, insan-doğal ortam ilişkilerinin yükseltiyle birlikte geçirdiği değişimin izlenmesi açısından önem taşımaktadır. Anahtar Kelimeler: Yerleşme, yükselti basamakları, Afyonkarahisar Abstract: The relation between altitude and settlement has been explained in this study which aims to indicate the distribution of city settlements, village and the towns in Afyonkarahisar province in respect of altitude zones or stages. How settlements indicate or introduce distribution in respect of altitude zones by exemplifying Afyonkarahisar province with different point of view for the distribution of settlement in the world. Firstly, setlements have been classified and the change of each settlement type with altitude has been observed. The number of settlements and settlement types which are located in each altitude zone, have been evaluated by considering natural conditions of altitude zone. Managerial integrity has been provided by considering altitude zones which have settlements and their managerial units. The changes of settements are similar to the changes in physical geographical conditions, as the changes of settlements in Afyonkarahisar province is related to the altitude. In other words, the more suitable physical conditions for human activities means the more the number of settlements in terms of city and the towns. Altitude interval between 900-1300 meters is the most common in terms of the number of settlements as well as increasing city and town settlements. As the altitude which increases, causes the decreases in the number of settlements, it causes the increases in the village settlements. For this reason, the areas which are over certain altitudes, are not suitable for human activities. This condition indicates a clear relation between human and environment in terms of altitude zones. Keywords: Settlement, elevational zones, Afyonkarahisar İletişim yazarı: B. Taş, e-posta: [email protected] 146 Afyonkarahisar ilinde yerleşmelerin yükselti basamaklarına göre dağılışı, B. Taş ve M. Yakar 1. GiriĢ Yerleşmeler, bulundukları doğal ortam özellikleri ile sosyo-kültürel yapının özelliklerinden etkilenen dinamik unsurlardır. Fiziki ortama ait unsurlar yerleşmelerin konumunu etkileyebilmektedir. Eğim değerinin belirli düzeyin üzerine çıktığı (Tunçdilek, 1985:183), iklimin çok sıcak ve çok soğuk, bitki örtüsünün çok sık olduğu, çöller ve kutuplar gibi alanlarda insan yaşamını ve geçimini sürdürebilmesi için yeterli düzeyde ekonomik kaynaklar bulunmamaktadır. Doğal ortam şartlarını her şeyin üzerinde tutmak ve adeta insanoğlunu tabiatın oyuncağı olarak görmek de oldukça yanlış bir yaklaşımdır (Yücel, 1987: 1). Bu, günümüzden yaklaşık yüz yıl öncesine ait olan ve günümüzde pek geçerliliği olmayan bir görüştür. Belirli bazı kültürler teknoloji kullanımıyla, çevrenin yarattığı baskıları yenebilirler (Özgüç ve Tümertekin, 2000: 215). Günümüzde insanoğlu geliştirdiği kültür ve teknoloji ile birlikte doğal ortama olan bağımlılığını azaltmıştır. Ancak dünyanın geri kalmış, hatta gelişmekte olan ülkelerinde (teknolojik ilerlemelerin yavaş olduğu ülkelerde) insanlar doğal şartların etkisinden bütünüyle kurtulamamışlardır. İnsanlar, yeme-içme ve diğer yaşamsal ihtiyaçlarına bağlı olarak, bu ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri alanlara meskenler inşa ederek yerleşirler ve bu yerleşmeler, coğrafi şartların etkisi altındadır (Tanoğlu, 1969: 212). Yeryüzündeki yerleşmelerin büyük çoğunluğu, köklü bir tarihi geçmişe sahiptir. Diğer bir ifadeyle yakın zamanda kurulup gelişen yerleşme sayısı oldukça azdır. Özellikle Türkiye’deki köy, kasaba ve şehir yerleşmelerinin kuruluş tarihleri oldukça eskidir. Bu yerleşmelerin kuruldukları dönemlerdeki kültür ve teknoloji düzeyi ile günümüz arasında oldukça büyük farklılıklar bulunmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’deki pek çok yerleşmenin doğal şartlara bağlı olarak konumlandıklarını ifade etmek yanlış olmayacaktır. Sadece doğal unsurlarla değil, savaş, terör (Yüceşahin ve Özgür, 2006: 17), mübadele gibi beşeri olaylara bağlı olarak göç olayları ile birlikte de yerleşmeler konumlanabilmektedir. Türkiye’de nüfusun dağılışı, yoğunluğu ile kır ve şehir yerleşmelerinin dağılışı, geniş ölçüde yükseltiye bağlıdır ve farklı doğal şartların oluşumuna zemin hazırlayan yükselti, farklı ekonomik faaliyetlerle birlikte değişik yerleşme şekillerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur (Günal, 1993: 144). İnsanoğlunun yaşadığı doğal çevreden etkilenmesi ve yaşadığı çevreye uyum sağlaması, kısa ve uzun periyotlar şeklinde olabilmektedir (Orcutt, 1991: 315). Uzun bir adaptasyon döneminin yaşandığı yerleşmelerde 25 yıl ve daha fazla süreli etkili olan erozyon, su seviyelerindeki yükselme ve alçalmalar ile taşkınlara rastlanırken, kısa adaptasyon sürecinin yaşandığı yerlerde söz konusu doğal olayların yıllık ya da mevsimlik değişimleri etkili olmaktadır (Dean, 1988: 30). Böyle bir değerlendirme arkeolojik anlamda eski yerleşmelerin konumuna göre yapılmıştır. Ancak günümüzdeki pek çok yerleşmenin, arkeolojik nitelik taşıyan eski yerleşmelerin üzerinde ya da yakınında kurulmuş olduğu düşünülürse, bu görüşün geçerliliğini koruduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır. Günümüzdeki teknolojik gelişmeler, yeni yerleşim yerlerinin tespitinde aktif olarak kullanılabilmektedir. Coğrafi Bilgi Sistemleri yardımıyla analizler ve modellemeler yapılabilmekte ve yerleşmeler (ve diğer faaliyetler) için en uygun alanlar tespit edilebilmektedir. Yükselti, coğrafi şartların şekillenmesinde önemli faktördür. Doğal olarak yerleşmeler de yükselti faktöründen etkilenecektir. Bu bağlamda diğer coğrafi şartlarla birlikte yükselti faktörü de yerleşmelerin dağılışında, dokusunda ve tipinde etkili bir unsur olarak karşımıza çıkar. Türkiye’de yerleşmeler, belirli yerlerde değil, tam tersine relief üzerinde hemen her yere dağılmış olarak bulunurlar (Tunçdilek, 1985: 42). Türkiye, kısa mesafelerde büyük sayılabilecek yükselti farklarının gözlendiği bir fiziki yapıya sahiptir. Özellikle Ege, Akdeniz ve Karadeniz bölgeleri kısa mesafede yükselti farkının büyük değişim gösterdiği bölgeler arasındadır. Bunun dışında çöküntü alanları, dağlık kütleler ve platolar arasında yükselti farkları ortaya çıkabilmektedir. Dolayısıyla farklı jeomorfolojik birimlerin bulunduğu alanlarda kurulmuş olan yerleşmelerin, yükseltiye bağlı olarak sayı ve tipleri yanında şekil ve dokuları da değişmektedir. Yükselti faktörü ile birlikte eğim şartlarının da yerleşmelerin dağılışında etkili olduğu söylenebilir. Eğimin fazla olduğu ve her türlü ekonomik faaliyetin gerçekleşemeyeceği yerlerde yerleşmeler, zorunlu olarak daha düşük yükseltilerde yer alırlar (Tunçdilek, 1967: 31). 147 ġekil 1. Afyonkarahisar ili ve yakın çevresinin fiziki haritası. Yerleşme tiplerinin ve sayısının yükselti ile birlikte gösterdiği değişimi konu alan çalışmaların sayısı yok denecek kadar azdır. Diğer coğrafi özellikler ayrı tutularak sadece yükselti basamaklarına göre yerleşmelerin dağılışı, yerleşme coğrafyasına farklı bir bakış açısı getirecektir. Sadece yükselti faktörüne bağlı olarak yerleşmelerin dağılışını ortaya koymak ve buna göre yerleşmeler hakkında değerlendirme yapmak, elbette mümkün değildir. Ancak yükselti ile birlikte coğrafi ortamda birtakım değişikliklerin meydana geleceği de unutulmamalıdır. Özellikle orta kuşakta, yükselti arttıkça yerleşmelerde azalma gözlenirken alçak sahalar ve özellikle ova ve platolar, yerleşmelerin yoğunlaştığı alanlardır (Denker, 1977: 28-29). Bu bakımdan yükselti basamaklarına göre yerleşmelerin tiplerine göre dağılışı ile doku ve biçim özelliklerinin nasıl bir değişim gösterdiği yerleşme coğrafyasının araştırma konularından birisini oluşturmaktadır.