GEÇMİŞTEN GELECEĞE TAŞINAN MİRAS AYAŞ

Editör Doç. Dr. Mutlu YILMAZ

Editör Yardımcıları Öğr. Gör. Merve ALTUNDAL ÖNCÜ Öğr Gör. Yusuf Can ÇALIŞIR Öğr. Gör. Cihan Serhat KART Öğr. Gör. Evin MİSER

Ankara, 2018 AYAŞ BELEDİYESİ YAYINLARI: 3

GEÇMİŞTEN GELECEĞE TAŞINAN MİRAS AYAŞ

Editör : Doç. Dr. Mutlu YILMAZ

Editör Yardımcıları : Öğr. Gör. Merve ALTUNDAL ÖNCÜ Öğr. Gör. Yusuf Can ÇALIŞIR Öğr. Gör. Cihan Serhat KART Öğr. Gör. Evin MİSER

Fotoğraflar : Orhan ALEÇAKIR Ömer BÜYÜK Mutlu YILMAZ Ayaş Belediyesi

ISBN:

Bu Eserin bütün hakları Ayaş Belediyesi’ne aittir. Yazılı izin alınmaksızın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik veya fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltılması ve dağıtımı yapılamaz. Bu eserdeki yazılarda dile getirilen görüş ve açıklamalar yazarlarına aittir.

Baskı Yeri: Üniversitesi Basımevi İncitaşı Sokak No: 10 06510 Beşevler / ANKARA Tel: (0312) 213 66 55 Basım Tarihi: ??/12/2018

ii

ÖNSÖZ Değerli Okurlar,

Cumhuriyet’in ilk üniversitesi olan Ankara Üniversitesi’nin rektörü olarak, Ayaş’a dair bu eserin önsözünü kaleme almaktan mutluluk duyuyorum. Kurulmasına 2015 yılında karar verilen ve 2017-2018 eğitim-öğretim döneminde ilk öğrencilerini kabul eden Ankara Üniversitesi Ayaş Meslek Yüksekokulu, kurulduğu günden itibaren Ayaş’a katkı sağlayacak çalışmalar yürütmektedir. Bu kapsamda 7-8 Mayıs 2018 tarihlerinde geniş bir katılım ile gerçekleştirilen Ayaş Sempozyumu, Ankara Üniversitesi ve Ayaş birlikteliğinin güzel bir örneği olmuştur. Bundan sonra da Ayaş’ın gelişebilmesi ve kalkınabilmesi için yapılacak olan çalışmalarda Ankara Üniversitesi olarak her türlü bilimsel katkıyı sunmaya devam edeceğiz.

Çağımızın yönetim anlayışı, yerel yönetimlerin üniversitelerle işbirliği yapmasını öngörmektedir. Bu çerçevede Ankara Üniversitesi olarak, Ayaş ve Ayaşlılarla yürütülen ortak çalışmaların yapılmasından duyduğum memnuniyeti belirtmek isterim. Üniversitemizin misyonuna uygun olarak, yerel yönetimlerle birlikte oluşturulan sinerjiyi, doğru yönetim anlayışı ve öğrencilerimizin dinamizmi ile birleştirerek birlikte başarma gayretindeyiz.

Hazırlanan bu kitapta Ayaş’ın tarihi, kültürü, coğrafi özellikleri, ekonomik yapısı, çevre özellikleri ve kırsal kalkınması gibi konularda akademisyenler tarafından kaleme alınan bölümler bulunmaktadır. Üniversitemizin de desteği ile hazırlanan bu eserde emeği geçen tüm yazarlara teşekkürlerimi sunuyorum. Eserin, Ayaş ile ilgilenenlere bir kaynak olması ve yapılacak çalışmalara ışık tutması açısından çok değerli bir kaynak olacağına inanıyorum.

Bu değerli kitabın üniversitemize ve tüm Ayaşlılara yararlı olmasını diler, saygılarımı sunarım.

Prof. Dr. Erkan İBİŞ Ankara Üniversitesi Rektörü

iii

iv

ÖNSÖZ

Ayaş İlçemiz sahip olduğu zengin tarihi ve kültürel değerleri, jeotermal kaynakları, turizmi, tarım ve hayvancılığı ile sadece Başkent Ankara’mızda değil, ülkemizde hatta dünya çapında tanınan güzide bir ilçemizdir. Ayaş İlçemizin sahip olduğu bu değerleri düzenli bir çalışma ile ortaya koyabilmek ve bütün bu yönleri ile tanıtabilmek, vatandaşlarımızın özellikle de gençlerimizin bilgilerine sunabilmek için Ayaş Kaymakamlığı, Ankara Üniversitesi ve Ayaş Belediye Başkanlığı olarak bir sempozyum yapmaya karar verdik ve 2018 Mayıs ayı içerisinde her bakımdan dolu dolu geçen Ayaş Sempozyumu’nu gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Öz Türkçe bir isim olan ve parlak, aydınlık gece anlamına gelen Ayaş tarih boyunca, - Ankara arasındaki “Tarihi Ticaret Yolu” üzerinde yer almış ve Ankara’dan sonra Ayaş – Beypazarı - Nallıhan güzergâhında Bolu’ya varıncaya kadar çok önemli bir şehir merkezi hüviyetini göstermiştir. 1073 yılında Selçuklular tarafından, daha sonra ise Orhan Gazi tarafından 1354 yılında Ayaş’ı ele geçirmiştir. Selçuklular ve Osmanlılar döneminde geniş ve verimli arazileri ile sahip olduğu insan potansiyeli ile önemli bir idare merkezi olmuştur. 39 adeti Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınmış özel mülkiyete tabi ev, 198 adeti tescil harici tarihi ev olmak üzere toplamda 237 adet tarihi evi, tarihi camileri, çeşmeleri, hanları-hamamları ve türbeleri ile ön plana çıkmaktadır. İlçemiz 1158 km2 lik bir alana sahiptir ve Ankara’nın sebze deposu olarak anılmaktadır. Özellikle domates, dut ve kirazı ilçemizin önemli marka değerlerindendir. Küçükbaş hayvan sayısı 83.000 ve büyükbaş hayvan sayısı 20.000 olup, 5 milyonun üzerinde nüfusu olan Ankara açısından önemli bir et ve süt kaynağı konumundadır. Turizm açısından bakılacak olursa, içmece ve kaplıcaları, termal turizmi ve tarihi evleri ile de tanınmaktadır. Ayrıca jeotermal kaynaklarının kullanıldığı fizik, tedavi ve rehabilitasyon merkezleri ile sağlık turizmi açısından gelişmeye son derece müsait bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelleri harekete geçirebilmek için devletimizin ilçemize önemli yatırımları bulunmaktadır. 45 yataklı fizik tedavi ve rehabilitasyon olmak üzere 75 yataklı devlet hastanesi, 100 öğrencilik pansiyon ve merkez anaokulu inşaatlarımız devam etmektedir. Ayrıca Tarihi kent meydanımızın proje çalışmaları da sonlandırılmış olup inşallah Ayaş İlçemizin turizminin nüvesini oluşturacak bu projenin en kısa sürede ihalesine çıkılacaktır. Ayrıca Ankara Valiliği’nin himayelerinde tarihi bir konağımızın kamulaştırması bitmiş, 2 konağımızın da restorasyon ve röleve çalışmaları devam etmektedir. 12 derslikli ilkokul ve 12 derslikli ortaokul olmak üzere toplam 24 derslikli okulumuzun ihalesi yapılmış ve Bünyamin Ayaşi Hz.nin Türbesi’nin

v hemen yanında bulunan okulumuzun buraya taşınması ile Bünyamin Ayaşi Hz.nin Türbe ve Camisi geniş bir meydana sahip olacaktır. Ayrıca Ankara Valiliği YİKOB tarafından ihalesi yapılan Tarihi Ayan Konağı’ndaki restorasyon ve çevre düzenleme işleri de bitmiştir. Bu Tarihi Ayan Konağı’nı da Ayaş’ımıza yakışır bir kent müzesi olarak kazandırmak için çalışmalara başlamış bulunuyoruz. Ayaş kent merkezinin kuzeyde sırtını dayadığı Kumlu Doruk Tepesi’nde Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kaymakamlığımız ve Ayaş Belediyesi’nin ortak çalışmaları ile yamaç paraşütü tesisi yapılması için gerekli çalışmalar yapılmıştır ve 2018 Aralık ayı içerisinde de bu tesisin ihalesi yapılacaktır. Bu tesis ile Ayaş sadece Ankara’da değil, dünya çapında yamaç paraşütü bakımından önemli bir merkez haline gelecektir. Tarihi şahsiyetleri bakımından da Ayaş geniş bir yelpazeye sahiptir. Arif Nihat Asya’nın Ta’kibine, ömrünce, güven haminin Olmaz deme, müstecab olur aminin Vadiyi geçerken eğilip kabrine yüz Sürdünse eğer Ayaş’lı Bünyamin’in diyerek dizelerinde dile getirdiği Bünyamin Ayaşi Hazretleri başta olmak üzere, Nişancı İsmail Paşa, Hekim Şaban Şifai, Hasan Efendi, Seyid İsmail Paşa, Esad Muhlis Paşa, Sadullah Paşa ve Emine Tevfika Ayaşlı ve birçok önemli şahsiyeti ülkemize kazandırmıştır. Ayaş’ta eğitim her zaman değerli olmuştur ve olmaya devam edecektir. Son dönemde açılan Ankara Üniversitesi Ayaş Meslek Yüksek Okulu ile eğitim alanında daha da ileri noktalara gelecektir. Bu yüksekokulun açılmasında desteklerini esirgemeyen Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sayın Erkan İbiş’e çok teşekkür ediyoruz. Vatanına, milletine, devletine bağlı Ay-Yıldızlı Al Bayrağın aşığı bu güzel insanlara hizmet etmekten dolayı gurur duyduğumu belirtmek istiyor, Ayaş’ımıza her konuda destek veren Sayın Valimiz başta olmak üzere, Sayın Rektörümüze, Sempozyumumuza katılan değerli hocalarımıza, Ayaş Belediyemize, bu sempozyum için yoğun bir çaba sarf eden Ayaş Meslek Yüksek Okulu Müdürü Doç. Dr. Sayın Mutlu Yılmaz hocamıza ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Ayaş ilçemizi ve sahip olduğu değerleri anlatmak ile bitiremeyiz. Bu bakımdan ilçemizin tanıtımına bir nebze de olsa katkımız olursa ne mutlu bize. Ayaş ilçemiz ve tanıtımı ile ilgili ilk derli toplu çalışmayı yapan ve bu çalışmalarını “Türlü Yönleriyle Ayaş” adlı kitabında toplayan ve 1952 – 1958 yılları arasında Ayaş’ta kaymakamlık yapan meslek büyüğüm merhum Mehmet Aldan’ı da rahmetle yad ediyorum. Vatanımız, Milletimiz ve bütün Mukaddesat için canlarını seve seve veren tüm Aziz Şehitlerimizi ve 15 Temmuz Demokrasi Şehitlerimizi rahmet ve minnet ile gazilerimizi şükran ile anıyorum. Ayaş Sempozyumumuzun İlçemizin her anlamda kalkınmasına katkı sağlamasını, biz idarecilere ışık tutabilmesini ve hayırlara vesile olmasını dileyerek en kalbi duygularımla saygılarımı sunuyorum.

Fatih ÖZDEMİR Ayaş Kaymakamı

vi

ÖNSÖZ

Değerli Okurlar,

Ankara’nın batısında yer alan Ayaş, tarihi geçmişi, doğal güzellikleri ve sahip olduğu kültürel mirası ile başkent Ankara’nın yanı başında, doğu ile batının önemli bir bağlantısı olan tarihi İpek Yolu üzerine konumlanan şirin bir ilçemizdir.

Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Ayaş geçmişten günümüze önemli yolların durak noktalarından birisi olmuştur. Ayaş, Osmanlı İmparatorluğu zamanında coğrafi ve idari durumunun kendisine sağladığı olanaklardan faydalanarak ekonomik, kültürel ve sosyal yönden önemli bir gelişme kaydetmiş ve bunun sonucu olarak ilimde, sanatta ve yönetim kademesinde söz sahibi önemli kişiler yetiştirmiştir. Bu anlamda Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ankara kazaları içinde ‘ilmiye’ ve ‘askeriye’ için nitelikli bireyler yetiştiren kazaların başında gelmiştir. Bünyamin Ayaşi, Es’ad Muhlis Paşa, Sadullah Paşa, İsmail Paşa (Nişancı) ve Şaban Şifai bunlardan sadece birkaçıdır. Mimari kültür mirası yönünden de zengin olan ilçede Selçuklu ve Osmanlı eserleri halen işlevlerini sürdürmektedir. Ulu Cami, Bünyamin Ayaşi Cami ve Türbesi, Sinanlı Ulu Cami, Şeyh Muhiddin Cami, Aktaş Cami, Killik Cami gibi dini yapılar geleneksel tarzlarını koruyarak günümüzde de kullanılmaktadır. Ayrıca Karakaya Kaplıcası, Paşa Hamamı gibi hamamlar ve çok sayıda çeşme bu eserlerden bazılarıdır. Diğer taraftan ilçe sınırları içinde çok sayıda höyük yerleşmesi bulunmaktadır.

Ayaş, tarihi eserleri, sahip olduğu kültür varlıkları, şifalı kaplıca ve içmeleri yanında, Ankara’nın sebze ve meyve üretim merkezidir. Ayaş domatesi ve Ayaş dutu sadece Ankara çevresinde değil, tüm Türkiye’de bilinen ve marka olmuş tarımsal ürünlerimizdir. Bunların yanında ilçemizde kiraz, kavun, karpuz, salatalık, biber gibi tarımsal ürünler de yetiştirilmektedir.

vii Ayaş’a ait değerlerimizin tanıtılması, gerekse potansiyellerimizin ortaya konulması bakımından Ayaş’ta gerçekleştirilen “Ayaş Sempozyumu”na doğrudan veya dolaylı olarak katkı ve teşrifte bulunan herkese şahsım ve İlçemiz adına şükranlarımı sunuyorum. Ayaş Sempozyumu’nda sunulan birbirinden değerli çalışmaların kitaplaştırılma sürecinde çok değerli katkılarından dolayı başta Ankara Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Erkan İbiş’e ve Ayaş Meslek Yüksekokulu Müdürü Sayın Doç. Dr. Mutlu Yılmaz’a ve yüksekokulumuzun çalışanlarına teşekkür ederim. Bu sürecin oluşmasında ve gerçekleştirilmesinde daima katkılarını gördüğümüz Ayaş Kaymakamı Sayın Fatih Özdemir’e de teşekkürlerimi sunuyorum. Bu kitabın ortaya çıkmasında değerli çalışmalarıyla İlçemizi şereflendiren ve eserleriyle katkı sunan kıymetli akademisyenlerimize ise ayrıca müteşekkir olduğumuzu belirtmek isterim.

Burhan DEMİRBAŞ Ayaş Belediyesi Başkan Vekili

viii

SUNUŞ

Elinizde tutmakta olduğunuz bu eser tarihi özellikleriyle öne çıkmakta olan Ayaş İlçesi’nin farklı yönleri açısından incelendiği bilimsel bir kaynaktır. Çalışma alanları birbirinden farklı çok sayıda akademisyen tarafından Ayaş ile ilgili 31 başlık altında verilen bu çalışmanın sunuş yazısını yazmaktan büyük mutluluk duyduğumu belirtmek istiyorum. Ayaş hakkında hazırlanan birbirinden değerli çalışmaların yer aldığı bu kitabın Ayaş üzerine çalışma yapacak olanlar için iyi bir kaynak olacağına inanıyorum.

Ankara’nın batısında yer alan Ayaş İlçesi geçmişten günümüze pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır ve tarihi geçmişiyle ön plana çıkmaktadır. Günümüzde tarım ve hayvancılığın yoğun bir şekilde yapıldığı ilçe, Ankara gibi büyük bir metropole çok yakın olmasına rağmen kırsal hayatın ekonomik özelliklerinin, gelenek, görenek ve kültürünün yaşatıldığı yerleşmelerden biridir. Bu yönü ile Ayaş’ın kültürel varlıklarının korunması ve gelecek nesillere aktarılması önemlidir.

Türkiye’de kırsaldan şehirlere göç hareketi Ayaş İlçesi’ni de etkilemiştir. Özellikle başta Ankara olmak üzere büyük şehirlere göç hareketi devam etmektedir. Bu kapsamda ilçenin potansiyelinin belirlenmesi ve kırsal kalkınma için gerekli çalışmaların bir an önce başlatılması gerekir. İlçe geniş tarımsal arazisi ve hayvancılık yapılabilecek mera varlığı nedeniyle önemli bir tarımsal potansiyeli barındırmaktadır. Özellikle kendi ismi ile tanınan domates ve dut gibi tarımsal ürünleri ile Türkiye’de haklı bir üne sahiptir. Ayaş çok fazla tanınmayan, fakat geçmişten günümüze kendi kültürel özelliklerini koruyabilmiş çok sayıda değeri de hâlâ bünyesinde barındırmaktadır. Ayaş İlçesi sahip olduğu termal kaynaklar bakımından da önemli bir potansiyel taşımaktadır. Tarihi Karakaya Kaplıcası ve Ayaş İçmeceleri yüzyıllardır bölgeye hizmet vermektedir. Sağlık ve termal turizm kapsamında son yıllarda yapılan yatırımlarla Ayaş ön plana çıkmaktadır. Bunlara ek olarak, Ayaş kırsal turizm faaliyetleri ve doğa sporları için önemli potansiyel barındırmaktadır.

ix Günümüze kadar Ayaş İlçesi’nin tarihi ve doğal değerlerinin ortaya konduğu birkaç eser yayınlanmıştır. Bunlardan ilkini 1952-1958 tarihlerinde Ayaş’ta kaymakamlık yapmış olan Mehmet Aldan kaleme almıştır. 1965 yılında basılan bu eser “Türlü Yönleri ile Ayaş” ismini taşımaktadır. Daha sonra 1993 ve 1997 yıllarında Ayaş’ta yapılmış olan iki sempozyum sonrasında yayınlanan bildiri kitapları bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla “Ayaş ve Bünyamin Ayaşi Sempozyumu” ve “Ayaş ve Çevresi Kültür-Sanat Araştırmaları Sempozyumu” bildiriler kitaplarıdır. Uzun bir aradan sonra Ayaş ile ilgili olarak bu kitap, ilçemiz ile ilgili çalışma yapacaklar için önemli bir kaynak olacaktır.

Kitabın hazırlanmasında gerek maddi, gerek manevi pek çok kişi ve kurumun desteği olmuştur. Bu destekleri için başta Ankara Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Erkan İbiş’e, Ayaş Kaymakamı Sayın Fatih Özdemir’e, Ayaş Belediye Başkanı Vekili Sayın Burhan Demirbaş’a ve personeline teşekkür ederim. Ayrıca kitabın düzenlenmesi ve baskıya hazır hale getirilmesinde emeği olan Ankara Üniversitesi Ayaş Meslek Yüksek Okulu’nun akademik ve idari personeline teşekkür ederim. Son olarak buradan kitaptaki fotoğrafların büyük bir kısmını temin eden Orhan Aleçakır’a teşekkür ederim.

Bu değerli kitabın Ayaş’a ve Ayaş ile ilgili araştırma yapacak olanlara yararlı olmasını dilerim.

Doç. Dr. Mutlu YILMAZ Ankara Üniversitesi Ayaş Meslek Yüksekokulu Müdürü

x İÇİNDEKİLER

BÖLÜM I TARİH

Cumhuriyet Arşivi’ndeki Ayaş İzleri Yasemin DOĞANER ...... 3 Ayaşlı Muallim Şakir Efendi (1872 - 1917) Mustafa Hilmi ÇOLAKOĞLU ...... 11 Tarihsel Coğrafya Bakımından Ayaş İlçesi Yerleşmelerinin XVI. Yüzyıldaki Nüfusları ve Ekonomik Etkinliklerinin Mekânsal Dağılışı Mesut ELİBÜYÜK ...... 17 Ankara’nın Gölgesinde Bir Saklı Kent: Ayaş İsmail DOĞAN ...... 45 Bir Yerel Siyaset Analizi: Türkiye’de Halk Oylamaları ve Ayaş Temuçin F. ERTAN ...... 55

BÖLÜM II SOSYOEKONOMİK YAPI

Ayaş İlçesi’nin Nüfusundaki Gelişmeler (1927-1980) Bilal TUNÇ ...... 67 Ayaş İlçesi’nde Nüfus Gelişimi Kerime KARABACAK ...... 75 Ayaş İlçesi’nin Sosyo-Demografik Yapısı Yusuf Can ÇALIŞIR, Cihan Serhat KART ve Evin MİSER ...... 95 Ayaş İlçesi Arazi Örtüsü İçerisinde Tarım Alanlarının Değerlendirilmesi Rüya BAYAR ve Mutlu YILMAZ ...... 105 Ayaş İlçesi’nin Ekonomisi ve Folklorik Kültüründe Ankara Keçisi’nin Önemi Serdar ÖZLÜ, Erkan PEHLİVAN, Fatma İlknur ÜNÜVAR ve Gürsel DELLAL ...... 121 Türkiye’de İpek Böcekçiliği ve Yetiştiricilik Sorunları Selma ÜLGENTÜRK ve Zeliha DURAN ...... 139 Tohum Patenti Uygulamalarının Yerel Tohumlara Etkisi: Ayaş Örneği Aygül AKKUŞ ...... 149

xi BÖLÜM III ÇEVRE

Ayaş İlçesi İklimi Yiğit GÖKMEN, Erkan YILMAZ ve Necla TÜRKOĞLU ...... 157 Ayaş İlçesi’nde Biyolojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme Çalışması Şahin ÇILGIN ve Filiz GÖK ...... 169 Herbaryum (ANK) Örneği Olan Ayaş Bitkileri Fatmagül GEVEN, Kerim GÜNEY ve Ayşenur BÖLÜKBAŞI ...... 181 Ayaş (Ankara) Yöresinde Yayılım Gösteren Bazı Bitki Türlerinin Anadolu Halk Hekimliği ve Modern Tıp / Eczacılık Bakımından Önemi Alparslan SANTUR ...... 195

BÖLÜM IV TURİZM ve KIRSAL KALKINMA

Dünyada ve Türkiye’de Kırsal Kalkınma Dinamikleri ve Yerel Yansımaları: Ayaş İlçesi İçin Çıkarım Bülent GÜLÇUBUK ...... 203 AB IPARD Fonları ve Ayaş’ta Uygulanan Kırsal Kalkınma Projeleri Ömer Faruk TUNÇBİLEK ...... 215 Ayaş’ın Kırsal Kalkınma Olanaklarının Peyzaj Mimarlığı Açısından Araştırılması Pınar BOLLUKCU ve Aslı CESUR ...... 219 Sağlık Turizminin Kırsal Kalkınmaya Etkisi Mehtap ÇAKMAK BARSBAY ve Mustafa Kemal ÖKTEM ...... 231 Ayaş’ta Termal Turizm Potansiyeli ve Çevresel Etkileri Mutlu YILMAZ ve Özlem ATAY ...... 243 Turizmin Sosyokültürel ve Çevresel Etkilerine Yönelik Yerel Halkın Yaklaşımı: Ayaş Örneği Zeynep Sıla ÖZŞEN, Evin MİSER, Nihat DEMİRTAŞ ve Cihan Serhat KART, Yusuf Can ÇALIŞIR ...... 261 Ayaş İlçesi’nde Sağlık Turizmi: Termal Kaynaklar ve Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Uygulamalarının Potansiyeli Nezehat Özgül ÜNLÜER ...... 275 Yerel Kalkınmada Termal Turizm: Ayaş Örneği Betül KOCA ...... 283 Sakin Şehir Potansiyeli Bağlamında Ayaş Merve ALTUNDAL ÖNCÜ ...... 299 Gastronomi Turizmi Potansiyelinin Değerlendirilmesi ve Geliştirilmesi Kapsamında Ankara İli Ayaş İlçesi Örneği Serkan ÇALIŞKAN ve Hasan Evrim ARICI ...... 307

xii BÖLÜM V KÜLTÜREL ve MİMARİ YAPI

Ayaş Camilerinde Mimari Özellikler Ayşe ERSAY YÜKSEL ...... 321 Ayaş’ta Bir Konut Yapısında Rölöve ve Yeniden İşlevlendirme Çalışmaları Semra ENER ...... 343 Ayaş İlçesi’nde Kültürel Mirasın Korunması ve Sürdürülebilir Yönetimi Özlem UĞURLU ve Mehmet SOMUNCU ...... 357 Ayaş El Sanatlarının Kültürel Miras Açısından Önemi Zeynep ERDOĞAN, Feryal SÖYLEMEZOĞLU ve Ayşem YANAR ...... 371 Ankara Halk Kültürüne Bir Örnek: Ayaş Mahalli Oyunları Sezai KOÇ ...... 379 Ayaş Fotoğrafları ...... 389

xiii

xiv

TARİH BÖLÜM I

1

2 CUMHURİYET ARŞİVİ’NDEKİ AYAŞ İZLERİ

Yasemin DOĞANER* *Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Beytepe, Ankara

1. Giriş Tarihi serüveni oldukça eskilere dayanan bir yerleşim yeri olan Ayaş hakkında yazılı kaynak sayısı ne yazık ki hayli sınırlıdır. Vaktiyle Ayaş’ta kaymakam olarak görev yapmış olan Mehmet Aldan tarafından yazılan ve 1965 yılında basılan “Türlü Yönleriyle Ayaş” kitabı dışında doğrudan Ayaş’ı anlatan pek fazla esere rastlamak mümkün değildir. Arkeolojik buluntuları, tarımsal özellikleri ve şifalı suları nedeniyle kısmen bu alanlara dair çalışmalar bulunmakla birlikte Cumhuriyet tarihi seyri içinde Ayaş’a dair bilimsel çalışmaların yok denecek kadar az oluşu dikkat çekicidir. Önceleri oldukça canlı bir yerleşim merkezi olan ancak zamanla Osmanlı Devleti’nin çözülmesiyle beraber ortaya çıkan süreçten payını alan ve 19. yüzyılın sonunda canlılığını yitirmiş bir ilçe merkezi haline gelen Ayaş’ın Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devredilen mirası da ne yazık ki pek parlak değildir. Ankara’nın merkezine yakın oluşu nedeniyle nüfusunun önemli bir kısmını göçle kaybetmesi, coğrafi konumunun elverişsizliği, tarım ve turizm konusunda hak ettiği değere sahip olamayışı Ayaş’ın dezavantajlı yanlarını oluşturur. Bu çalışmada Ayaş’ın Cumhuriyet tarihinde geçirdiği seyre bir nebze ışık tutabilmek için arşiv belgelerinde Ayaş’ın izleri takip edilmeye çalışılmıştır. Çok büyük bir hacme ulaşmasa da mevcut belgelerden hareketle bazı değerlendirmeler yapılmaya çalışılacaktır.

Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi kataloglarının tümü üzerinde yapılan tarama sonucunda Ayaş’a dair 90 adet belge karşımıza çıkmaktadır. Bunlar sırasıyla Muhtelit Mübadele Komisyonu Tasfiye Talepnameleri, İskân, Muhacirin, Sevkiyat, İhsaiyat, Muhasebe Levazım Mübayaat, Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü, Muamelat Genel Müdürlüğü, Bakanlıklar arası Tayin Daire Başkanlığı, Kararlar Daire Başkanlığı ve CHP Fonlarında yer almaktadır. Bunlardan 3-4 tanesi Mersin’e bağlı Ayaş kazasına ilişkin belgelerdir. 27 tanesi isminde Ayaş ibaresi geçen kişilere -ki muhtemelen Ayaşlı olan Nizamettin Ayaşlı, İsmail Hakkı Ayaşlıoğlu, Bahaettin Ayaşlıgil, Nurettin Ayaşun, Tevfik Ayaş, Teğmen Ayaşlı Mehmet, Mişolam Ayaş (veya Ayaşlıoğlu)- dair tayin, terfi, vatandaşlıktan çıkarılma, vatandaşlığa geri alınma, emeklilik, af, maaş bağlanması gibi konularla ilgilidir. Yaklaşık 18 belgenin de Ayaş’a gelen veya ayrılan çeşitli düzeylerdeki memurların tayin, terfi işlerine dair evrakla ilgili olduğu görülmektedir. Cumhuriyet arşivinde doğrudan Ayaş’a dair olan çeşitli hacimlerde 40 civarında belgeye ulaşılmaktadır. En erken tarihli belge 1919 yılına ait olan Beypazarı ve Ayaş kazalarından Eskişehir’e gelen Trabzon mültecilerinin vapurla İstanbul’a sevk edilmelerine dair yazıdır (BCA, 272.0.0.14/75.23.1.). Milli Mücadelenin en yoğun günlerinde gerçekleşen bir yolculuğu anlatır. Eski İstanbul-Ankara karayolu

İletişim yazarı: Yasemin Doğaner, e-posta: [email protected]

CUMHURİYET ARŞİVİ’NDEKİ AYAŞ İZLERİ duraklarından biri olması çeşitli nedenlerle sevk edilenlerin duraklarından biri olması olağandır. İkinci belge 1927 yılına ait Ayaş’ta iskan edilen Türk, Müslüman Kıpti, Boşnak, Bulgar ve Romanyalı muhacirlerin nüfus ve hane miktarını bildirir cetveldir. 1927 nüfus sayımı verilerini belirten bu evraka göre Ayaş’ta anılan tarihte İhsaniye Mahallesinde 48 Boşnak, Hacı Memi Mahallesinde 6 Müslüman Kıpti, Hacı Recep Mahallesinde 2 Bulgaristanlı, 2 Romanyalı ikamet etmekte olup, geri kalan nüfusun tamamını 4744 hanede yaşayan 25.917 Türk oluşturmaktadır. Toplam nüfus ise 25.975 kişiden oluşmaktadır. Başka bir deyişle 1927 yılında Ayaş’ta Türk harici toplam 58 kişi bulunmaktadır. Onların da neredeyse tamamı Müslümanlardan oluşmaktadır (BCA, 272.0.0.65/6.5.6.). Bu nüfus cetveli Ayaş’ın nüfusunun o dönemde de sonrasında da uzunca bir süre türdeş bir nitelikte olduğunu göstermektedir. Diğer yandan bugünkü nüfusu dikkate alındığında nüfusunun her geçen gün azaldığının da bir kanıtıdır.

Belgelerin önemli bir kısmını Ayaş’a bağlı olan köylerin idari durumunun değişmesine dair yazışmalar oluşturmaktadır. Bunlardan ilki 11 Haziran 1931 tarihinde Ankara’nın merkez ilçesi Zir Nahiyesine bağlı Gökler Köyü’nün Ayaş İlçesi’ne bağlanması için alınan Bakanlar Kurulu kararıdır (BCA, 030.11.0/63.15.5). Kararın gerekçesinde Gökler Köyü’nün Zir’e uzaklığının 3, Ayaş merkeze olan uzaklığının ise 2 saatlik mesafede olduğu, köy halkının gerek mesafe yakınlığı gerekse iktisadi ilişkiler nedeniyle alışverişini Ayaş’tan yaptığı, Zir Nahiyesi’nde Adliye teşkilatı olmayışından dolayı vatandaşların adli işleri için 9 saat mesafedeki Ankara’ya gitmek zorunda kaldıkları ve bunun hem ciddi bir müşkülata hem de işlerinden kaldıkları için maddi zarara yol açtığı, köyün Ayaş’a bağlanması ile vatandaşların işlerinin kolaylaşacağı belirtilmektedir. 1931 yılında merkeze uzaklığı 45 km olan Gökler Köyü’nden Ankara merkeze olan ulaşımın 9 saat sürmesi (kararın kabulü için biraz abartılı bir ifade kullanıldığı izlenimi verse de), o günün şartlarını dile getirmesi açısından hayli anlamlıdır.

1932 yılında yine Zir Nahiyesi’ne bağlı Kayı Köyü ile bu köyle bağlantılı Kargın ve Erkeksu çiftliklerinin mesafe ve adli işler başta olmak üzere diğer işlerini Ayaş’ta yaptıkları gerekçesiyle Ayaş’a bağlandığı görülmektedir. Buradaki karar gerekçesinde farklı olarak Ankara’ya uzaklık 8 saat olarak belirtilmektedir (BCA, 030.11.1.0/70.11.14.). 16 Temmuz 1933 tarihinde de “münasebet ve yakınlık itibariyle ve halkın ticari muamelat ve kaza merkezine gelerek işlerini görme hususunda nail olacakları suhulet dolayısıyla” Kızılcahamam’a bağlı Faruz Köyü Ayaş merkezine, aynı ilçenin Özçaltı ve Meyvebükü Köyleri ile Beypazarı’na bağlı Akçakese ve Sorgun köyleri Ayaş’a bağlı Güdül nahiyesine, Ayaş’a bağlı Öz Köyü’nün de Beypazarı’na bağlanması kararlaştırılır (BCA, 030.11.1.0/79.24.11). 5 Mayıs 1935’de Gençali Köyü’nün Beypazarı’ndan ziyade Ayaş’a yakın olduğu gerekçesiyle buraya bağlanması kararı alınır (BCA, 030.11.1.0/95.11.19.).

Bundan sonra uzunca bir süre idari taksimat konusunda bir değişiklik görülmezken 1959 yılında Güdül’e bağlı İlhan Köyü Ayaş’a, Ayaş’a bağlı olan Salihler Köyü Güdül’e bağlanacaktır (BCA, 030.11.1.0/275.8.14.). Bu arada Güdül Ayaş’a bağlı bir nahiye olmaktan çıkarak 1957 yılında ilçe haline getirilmiştir. Salihler Köyü için rastlanmamakla beraber İlhan Köyü’nün Ayaş’a bağlanması konusunda halkoylaması yapılmış olması dikkat çekicidir. 7033 sayılı kanunla kurulan ve Güdül’e bağlanan Çağa Köyü ile İlhan Köyü’nün önceleri Ayaş’a bağlanmış olmasına karşın, -muhtemelen itirazlar üzerine- her iki köyde plebisit yapılmış, Çağa Köyü’nde bulunan 672 seçmenden oylarını kullanan 493 kişiden 332’si Güdül, 159’u Ayaş’ı tercih etmiş, diğer yandan İlhan Köyü’nde 263 seçmenden oyunu kullanan 228 seçmenin 164’ü Ayaş’ı 61’i Güdül’ü tercih etmiştir. Bunun üzerine her ne kadar Güdül’e daha uzak olsa da Çağa Köyü’nün Yünece ve Perilikırı çiftlikleriyle içmecelerinin ileride nüfus durumları değiştiğinde köy haline getirilerek

4 YASEMİN DOĞANER bağlılığın değiştirilebileceği veya sınır düzeltmeleri yapılabileceği gerekçesiyle Güdül’de kalmasına karar verilmiştir. İlhan köyünün ise halkın arzusuna uyularak Ayaş’a bağlanması kararlaştırılmıştır (BCA, 030.11.1.0/ 275.8.10.). Çağa Köyü’nün Güdül’de kalmasına rağmen yanlışlıkla 3 Mayıs 1958 tarihinde Ayaş ve Beypazarı arasındaki sınırı belirleyen kararda Ayaş’a bağlı olarak gösterilmesi nedeniyle uygulamada yaşanan bazı karışıklıklar olmuş ve 17 Ocak 1983’te bu kararın iptal edilerek sınır düzenlemesinin yeniden yapılması kararlaştırılmıştır (BCA, 030.11.1.0/574.3.15.). Daha sonra yapılan detaylı incelemeler sonrasında tarafların itirazları değerlendirilmiş, fiziki incelemeler yapılmış, Beypazarı, Güdül ve Ayaş arasındaki sınır düzenlemesine dair yasal işlemler yapılarak 28 Aralık 1984’te şimdiki haline kavuşturulmuştur (BCA, 030.11.1.0/574.3.15.). Bu konuda yapılan son değişiklik 30 Mart 1981’de Ayaş’a bağlı Tatlar Köyü’nün İlçesi Sincan Bucağı’na bağlanmasına ilişkindir. Gerekçede bağlı bulunduğu Ayaş’a 65, Sincan’a 16 km mesafede bulunulduğu, mera ve sınır anlaşmazlığı çıkmasının söz konusu olmadığı, bağlanmanın burada yaşayan köylülerin lehine olacağı belirtilmiştir. Yapılan halkoylamasında 82 seçmen bulunan köyde oylamaya katılan 53 kişinin 52’sinin değişiklik konusunda olumlu oy kullandığı belirtilerek değişiklik yapılması kararlaştırılmıştır (BCA, 030.11.1.0/542.18.7.). Köylere ilişkin ilginç bir belge de 1930 yılında Bulgaristan’dan gelen göçmen ailelerin yerleştirilmesi amacıyla Beypazarı, Ayaş, Haymana, Polatlı yolu üzerindeki Malıköy Nahiyesi’nde kurulacak örnek köylerdeki evlerin pazarlıkla yaptırılması hakkındadır. 1928 yılında alınan bir kararla anılan güzergâhta numune köyler yapılacağı ve 1929’da Ahi Mesut’ta () bir örnek köyün kurulduğu, bu sene de (1930) Beypazarı, Haymana, Ayaş ve Polatlı bölgesinin iktisadi canlanmasına katkı yapmak ve Bulgaristan’dan gelen 29 aileyi yerleştirmek amacıyla 30 Nisan 1930’da Malıköy İstasyonu’na bir numune köy yapılması kararlaştırılmıştır (BCA, 030.18.1.2/10.27.11.). Bundan başka daha geç bir tarihte 1976 yılında Oltan Köyü’nde belediye kurulması hakkındaki karar dikkati çekmektedir. 1975 sayımlarına göre nüfusunun 2158 olduğu, bu konuda yapılan halkoylamasında 516 seçmenden 507’sinin evet 7’sinin hayır oyu kullandığı, 2 oyun geçersiz sayıldığı ve belediye olma konusunda yasal prosedürü tamamlayan Oltan Köyü’nde belediye kurulmasına karar verildiği belirtilmektedir (BCA, 030.11.1.0/424.16.14.). Ayaş’a dair arşive yansıyan bir diğer konu da ilçedeki kaplıcanın işletme imtiyazının devri ile ilgilidir. 24 Şubat 1935 tarihinde “hükümet malı olan” kaplıca işletme imtiyazının 60 seneliğine İğdeci oğlu Sabri ile H. Cemal oğlu Osman’a devredilmesi Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilmiştir (BCA, 030.18.1.2/52.12.17.). Daha sonra aynı kararnameye ek olarak alınan 1 Mart 1937 tarihli bir kararla Mustafa oğlu Eyüp Sabri Öziğdeci ile Cemal oğlu Osman Doğrul üzerine ihale edilmiş olan kaplıca imtiyazının şartnameye uygun olarak kendilerinin kurdukları Ayaş İçmece ve Kaplıcası Maden Suyu İşletmesi Türk Limited Şirketi’ne devrine karar verilmiştir (BCA, 030.18.1.2/72.15.19.). 22 Aralık 1941 tarihinde işletme imtiyazının şartnamesinin değiştirilmesi için İktisat Vekâletine bir başvuru yapıldığı ancak Danıştay tarafından yapılan inceleme sonucunda 19 Mart 1942’de verilen cevapta değişiklik imkânı olmadığına dair karar verildiği görülmektedir (BCA, 030.10.0.0/176.213.13. ). Daha sonra 22 Eylül 1947 tarihinde Ayaş madensuyu imtiyazının şartnamesinde yazılı kar hisselerinin Eskişehir’deki krom ve Ergani’deki bakır madenlerinin imtiyazları ile ilgili kararlarla birlikte Etibank’a devredildiği anlaşılmaktadır (BCA, 030.18.1.2/ 114.63.9.).

5 CUMHURİYET ARŞİVİ’NDEKİ AYAŞ İZLERİ

Ayaş’ın konu edildiği belgelerin bir kısmı da doğrudan kişilere dair evraktan oluşmaktadır. Ayaş’la olan bağlantısını tespit etmek mümkün olmamakla birlikte 20 Ağustos 1933 tarihinde Salamon oğlu Mişolam Ayaş adlı İstanbul doğumlu kişi, resmi izin almaksızın başka bir ülkenin tabiiyetine geçmesi nedeniyle Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır (BCA, 030.18.1.2/38.59.9.). İçişleri Bakanlığı’ndan Başbakanlığa yazılan yazıda, anılan şahsın Trablusgarp Savaşı sonrasında düşman devletlerin tabiiyetinde olanların Türkiye’den çıkarıldığı bir sırada memleketimizden ayrılmamak için İtalyan tebaası sıfatıyla karısı Anita ve çocuğu Jak ile birlikte Türk vatandaşlığına kabulü için müracaatta bulunduğu, bir engel görülmediği için vatandaşlığa kabulü için yapılan muameleler sonrasında nüfus kayıt ve tescillerine dair evrak nüfus müdürlüğüne gönderilmediği için nüfus kütüklerine kayıtlarının yapılamadığı ve nüfus cüzdanlarını alamadıkları belirtilmektedir. Yanlışlığın düzeltilmesi ve nüfus cüzdanlarının verilmesi için İstanbul vilayetine yazı yazıldığında, kendisinin karara itiraz ederek İtalyan tabiiyetinde kalacağını yazılı olarak bildirdiği ve İtalyan konsolosluğundan vesika aldığı belirtilmektedir. Ancak birkaç ay sonra verdiği bir dilekçe ile “hiçbir zaman ecnebilik iddiasında bulunmadığını ileri sürerek yeniden Türk vatandaşlığına alınmak için talepte bulunduğu” için yeniden Türk vatandaşlığına kabul edilir. Aynı kişinin ismi 1940 yılında müteahhit olarak Devlet Demiryolları ile yaptığı bir mukavelenin savaş şartlarından dolayı malzeme teminini gerçekleştiremediği ve daha yüksek bir fiyatla mukavelenin yenilenmesi talebiyle karşımıza çıkar. Gerekli incelemelerin yapıldığı yazışmalardan anlaşılmakla birlikte talep edilen değişikliğe dair alınan bir karara rastlanmamıştır (BCA, 030.18.1.2/52.12.17.). Başka bir belgede de 26 Ağustos 1922’de yani Büyük Taarruz esnasında Kazuçuran mevkiinde şehit olan yedek piyade teğmen Ayaşlı İbrahim oğlu Mehmet Efendi’nin ailesine, TBMM’nin 12 Temmuz 1920’de aldığı karar doğrultusunda 7 Ocak 1934’de maaş bağlanmasına karar verilmiştir (BCA, 030.18.1.2/52.12.17.). Bunların dışında daha önce de belirtildiği gibi isimlerinde Ayaş ifadesi geçen ancak doğrudan burası ile bağlantısı olmayan kişilere dair çeşitli kişisel belgeler de mevcuttur. Bunlardan başka doğal afetlerin zaman zaman Ayaş ve çevresine ciddi hasar verdiği belgelere yansımıştır. 1931 yılında gerçekleşen dolu ve sel baskınının verdiği hasar yazışmalara konu edilmiştir. 29 Haziran 1931 tarihinde Dahiliye Vekaletince kaleme alınan yazıda Ankara’nın pek çok ilçesiyle birlikte Ayaş’ta meydana gelen tahribattan söz edilmektedir. Buna göre, merkez kazada 40.000 Liralık hasar olduğu, Tekke Köyü Karakoyunlu mevkiinde bir ağılı su basması sonucu 5.000 Lira değerinde 376 koyun ve keçinin telef olduğu, yine merkez kazaya bağlı Hacı Memi Mahallesi’nde Paşanın Mustafa Efendiye ait ağılın su basması sonucunda 120 tiftik keçisi ve 20 oğlağın telef olduğu belirtilmektedir (BCA, 030. 10.0.0/117.89.16). Yine 1940 yılında kuraklık, dolu ve haşere istilası yüzünden mahsulleri zarar gören ve Ziraat Bankasına borçlarını ödeyemeyecek durumda olan 278 no’lu Ayaş ve 756 no’lu Güdül Tarım Kredi Kooperatifi ortaklarının 65.752 Lira olan borçlarının bir sonraki yılın hasat mevsimi sonuna kadar ertelenmesi kararı 30 Mayıs 1940’ta alınır (BCA, 030.18.1.2/91.51.18.). 1945 yılında yaşanan kuraklık nedeniyle aynı kooperatiflerin sırasıyla 73.045 ve 61.150 Liralık borçlarının bir yıl ertelenmesine 26 Ocak 1946’da karar verilmiştir (BCA, 030.18.1.2/110.8.15.). 1947 yılında gerçekleşen don, dolu ve kuraklık yüzünden mahsulün az olması nedeniyle Ayaş Tarım Kredi Kooperatifince ortaklarına dağıtılan paranın tahsil edilememiş olması dolayısıyla Ziraat Bankası tarafından bu kooperatife borç verilen 35.954 Liranın vade bitiminden itibaren bir yıl süre ile ertelenmesi, Bakanlar Kurulu kararı ile 30 Ocak 1948’de kararlaştırılmıştır (BCA, 030.18.01/115.87.14.). Benzer bir borç ertelemesi 1949 yılında yaşanan kuraklık sebebiyle Ziraat Bankasına olan 362.090 Liralık borcun 30 Mart 1950’de bir yıl süreyle ertelenmesi konusundadır (BCA, 030.18.1.2/ 122.22.7.).

6 YASEMİN DOĞANER

Doğal afetlerden en şiddetli olanı sanırız 1957 yılında gerçekleşen sel baskını ile yaşanmıştır. Sel baskınının umumi hayatı etkilemesi nedeniyle merkez ilçede 12 ev ve 17 dükkan sahibine inşaat yardımı, arazi temini, yol, su, kanalizasyon, elektrik tesisleri ve kadastro işleri için fondan 350.000 Lira ayrılması, afetten zarar görenlere 7269 sayılı kanuna göre ev veya dükkan yaptırılmasını talep edenlere toplu inşaat yaptırılması, mümkün görüldüğü takdirde yaptırılacağı veya kendilerine belli bir plan dahilinde inşaatlarını yapmaları halinde nakit ödeme veya malzeme temini yapılacağı, 11 Aralık 1962 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile kararlaştırılmıştır (BCA, 030.18.1.2/167.56.2.). Bu konudaki yazışmalara bakıldığında 1957 yaz aylarında gerçekleşen sel felaketine dair alınan yardım kararının 1962 sonunda ancak hayata geçirilebilmesi, bürokrasinin ağır işleyişine çok tipik örneklerden biridir. 28 Ekim 1958 tarihinde ilçeye bağlı Dastarlı Köyü’nde bir su toplama havuzu yapılması kararı alınmış (BCA, 030.18.1.2/150.56.4.) 1966 tarihinde alınan bir kararla su temini maksadıyla 10 metreden fazla çukur açılması gerektiğinde Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının teklifi ile Ayaş Ovası’nda belirtilen haritada sınırları gösterilen yerlerde izin kağıdı alınması gerektiği kararlaştırılmıştır (BCA, 030.18.1.2/197.50.20.). Ayaş’a dair bayındırlık ve imar faaliyetlerine daha geç tarihlerde bir örnek de Ayaş Tüneli’nin yapılmasına ilişkindir. Arifiye-Sincan Demiryolu 1. Kısım (Ayaş Tüneli) inşaatı 1975 yılı yatırım programına alınmış, 31 Mayıs 1976’da Nurol İnşaat ve Ticaret Kolektif Şirketine ihale edilmiş ve 30 Haziran’da da sözleşme imzalanarak işe başlanmıştır. Arifiye-Sincan Demiryolu hattı projesinin kapsamı içinde bulunan ve açık tüneli ile 10.500 metreyi bulan ve Türkiye’de ilk defa demiryolu hattı üzerinde inşaatı süren en büyük tünel inşaatı niteliğindedir. Ankara-İstanbul arasında işlemekte olan trenlerle 577 km’lik bir mesafe olan demiryolu hattı bu projeyle 414 km’ye, seyahat süresi de 9 saatten 4 saate indirilecektir. 1986 yılında bitirilmesi planlanan hattın 1979 birim fiyatlarına göre öngörülen maliyeti 48 milyar liradır. 1979’da 10.065 metrelik tünelin 1600 metrelik kısmı tamamlanmıştır. Danıştay 3. Dairesince ele alınan konunun inceleme raporunda belirtilen enflasyondan kaynaklanan fiyat artışları, kur farkları, makine kiraları yabancı müşavir ücretleri vb. sıralanan pek çok gerekçeyle maliyetin artışı nedeniyle inşaatın kesintiye uğramaması için sözleşmenin değiştirilerek müteahhide ilave avans verilmesine dair 6 Aralık 1979’da karar alınmıştır. Buna göre inşaat şirketine 250 milyon Lira ilave avans verilmesine karar verilmiştir (BCA, 030.11.1/512.83.12.). Ancak bilindiği üzere daha sonra ülkede yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler projenin tamamlanmasına izin vermeyecektir. Ayaş’a dair belgelerde yer alan farklı bir konuda 28 Haziran 1951’de 28. Tümen tarafından yapılmış olan müşterek atış ve tabiye tatbikatıdır. Başbakan Adnan Menderes’in de davet edildiği tatbikatın maksadı, tümen çerçevesi içinde tam teşekküllü bir piyade alayının beraber çalışmaya ve desteklemeye tahsis edilen hava kuvvetleri, tanklar ve topçu ile işbirliği halinde yapacağı bir taarruzun gösterilmesidir (BCA, 030.1.0.0/57.347.2.). Tatbikatın krokisinden Anayurt köyünün tatbikat alanı olduğu anlaşılmaktadır. Tek parti döneminde Ayaş’ın siyasi ve sosyal durumuna dair ipuçları vermesi bakımından Cumhuriyet Arşivinin CHP Fonunda bulunan, 1935 yılında Ayaş ilçe kongresinde talep edilenlerin listesi manidardır. Buna göre genel merkezden talep edilenler şu şekilde sıralanmıştır: - Merkez kazaya bir ortaokul yapılması, - Merkezde susuz olan 10 bin dönüm arazinin sulanması için bir su deposunun yapılması, - Köy okullarının üç sınıflı kısımlarının beş sınıfa çıkarılması ve Güdül nahiyesinin okulu dar olduğundan yeni bir okul yapılması,

7 CUMHURİYET ARŞİVİ’NDEKİ AYAŞ İZLERİ

- Çirçir belinin arkasında bulunan Bayat Köyü’nün tam teşekküllü bir nahiye haline getirilmesi, - Güdül Nahiyesi’ne planlanan şosesinin yapılması, - Yağından istifade edildiği için afyon ekimine izin verilmesi, - İçme suyu olmayan Salihler, Boyalı, Kara Veran Abaş, Kamanlar, Sorgun, Kadıobası köylerine su aranması için uzman gönderilmesi halinde köylünün su teminine yardım edeceği, - Kayı, Yelli, Akça Kise, Karacaören köyleri tarafından yapılmış dört okula öğretmen gönderilmesi, - Oltan, Başayaş, Salihler, İlhan, Garipçe köylerinin nüfusu 500’ü geçtiği için bu köylere okul yaptırılarak öğretmen verilmesi, - Ziraat Bankasından uzun vadeli kefalet ve ipotekli olarak çiftçilere yardım edilmesi, - Bazı köylerde pamuk ekildiğinden eski tohum mahsulü az vereceğinden yeni cins tohum verilmesi, - Yere gömü, Tiske ve merkez kaza için muhtelif boyda 2000 metre su borusu verilmesi, - Şose yoluna 2 km mesafede bulunan Ankara ve Ayaş’ın sayfiyesi olan Karadere bağlarına çalışma mükellefiyeti ile bir makas açılması, - Hacı Recep Mahallesi’nde bulunan kaplıcaya muntazam yol yapılması ve vakfa ait olan kaplıcanın asri bir seviyeye getirilmesi, - Damızlık hayvanlar hakkında yapılan muaf kanunundan fayda görülemediği için sebepleri aranarak köylünün istifade etmesinin sağlanması, - Ayaş Kazası ile münasebeti olan ve kıştan hiç müteessir olmayan Malı Köyü İstasyonunun kendilerine verilmesi ve istasyona şose yolu yapılması, - Ayaş arazisinin kadastrosunun yapılması (daha sonra el yazısı ile eklenmiş) Ayaş CHP İlçe Yönetim Kurulu, on altı maddeden oluşan taleplerini dört üyenin imzasıyla CHP genel merkezine bir mazbata şeklinde göndermiştir (BCA, 490.01/128.508.3.). Taleplerinin ne kadarının karşılandığına dair maalesef elimizde pek bilgi bulunmamaktadır. Taleplerin içeriği Ankara’nın merkezine bu kadar yakında bulunan ilçenin hiç bir ayrıcalığının olmadığının da bir nevi işaretidir. Belgeler arasında 1938’den 1943’e kadar CHP Ayaş İlçe Yönetim Kurulunun altı aylık raporlarının genel merkeze gönderildiğine dair üst yazılar bulunmakla birlikte raporların kendisine ulaşmak mümkün olmamıştır (BCA, 490.1.0.0/110.438.2.). Son olarak CHP fonunda Ayaş hakkındaki en hacimli evrak Ayaş’ta bir Halkevi yapılması konusunda yapılan yazışmalara aittir. 1939 yılında alınan kararla 1940 yılı bütçesine Ayaş’ta bir Halkevi yapılması için 15.000 Liralık bütçe ayrılmış, hatta bu bütçenin ayrılmasına o zamanın Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın da katkısının olduğu kendisi tarafından kaleme alınan bir yazı ile belirtilmiştir. O tarihte CHP Vilayet İdare Heyeti Reisi İbrahim Rauf Ayaşlının bu konuda epeyce çaba sarf ettiği anlaşılmaktadır. 2 Mayıs 1940 tarihinde yapılan ilk yazışmada on beş gün içinde inşaatın başlatılabileceği, bunun için arazi tespit ve temininin yapılarak genel sekreterliğe acilen bildirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bunun üzerine İbrahim Rauf Ayaşlı iki gün içinde yazdığı cevabi yazıda, daha önce belediye binası yapılmak üzere istimlak edilen üç binanın halkevi için teberru edilebileceğini ancak enkazın belediye tarafından alınması şartı konulduğundan tapu işlemlerinin tamamlanmadığını, konunun bir an önce halledileceğini belirtir. Ancak

8 YASEMİN DOĞANER belli ki halledemez ve 27 Mayıs’ta Genel Sekreterliğe yazdığı bir yazıda hükümet binasının karşısında bir arsa bulduklarını çarşıya yakın olması nedeniyle çok münasip gördüklerini, bir de mimar tarafından görülmesini ve uygun görülürse tapularının alınacağını belirtir. 1 Haziran’da genel sekreterlikten gelen yazı biraz ümit kırıcıdır. Çok istemelerine rağmen demir buhranı nedeniyle inşaatın başlamasının zor bir ihtimal olduğu, demir tedariki konusunda olumlu sonuç alındığı takdirde kendilerine bildirileceği, ancak şimdilik hazırlıkların tehir edilerek ayrılan tahsisatın İş Bankasında belirtilen hesaba yatırılarak kendilerine bilgi verilmesi istenilir. Aynı yıl 24 Ağustos’ta yazılan bir başka yazıda paranın 2.000 Liralık kısmının bütçelerine alınarak kalanının Genel Sekreterlik emrinde olarak İş Bankasında saklanması istenir. Bu arada İkinci Dünya Savaşının ağır koşulları Halkevi inşaatı konusunun 1946 yılına kadar gündeme gelmesinin önüne geçer. 27 Mart 1946’da bu konudaki kararlılığını sürdüren İbrahim Rauf Ayaşlının Genel Sekreterliğe yazdığı yazı konunun seyrini özetler. Ayaş teşkilatı ve ilçe halkının ilçelerine bir Halkevi yapılması konusunda ısrar ettiklerini, inşaat malzemelerinin bollaştığını ve tedarikinin de kolaylaştığını, daha önce kendilerine ayrılan 13.000 Liralık tahsisatın inşaat masraflarında harcanmak üzere İl İdare Kuruluna verilmesi konusunda istekte bulunur. 26 Aralık 1946’da Genel Sekreterlikten gönderilen bir yazıda 1940 yılında ayrılan 13.000 Liralık bütçenin ne kadarının Ayaş ne kadarının Polatlı Halkevi için ayrıldığının belirtilmesi istenir. Halkevi çalışmalarının Polatlı ile aynı anda yürütülmüş olması muhtemelen bir karışıklığa yol açmış, daha önce Ayaş Halkevi için vaat edilen paranın sonraları her iki Halkevi için ayrıldığı gibi bir kanaat oluşmuştur. 1947 tarihinde Genel Sekreterliğe yazılan bir başka yazıda 1946 il kongre dilekleri doğrultusunda Halkevi için ayrılan 15.000 Liranın artık verilmesi ricasında bulunulur. Bu konudaki son yazı13 Eylül 1949 tarihinde CHP Genel Sekreterliğine CHP İl İdare Kurulu Başkanı imzasıyla Fuat Börekçi tarafından yazılmıştır. İlçede bir Halkevi yapılması için büyük bir arzu ve ihtiyaç olduğu, Belediye Meclisinin bir halkevi yapıldığı takdirde, bahçe içinde ve kasabanın en güzel yerinde bulunan geniş bir arsayı partiye teberru edeceklerini vaat ettikleri, partiye ait 5’er bin Lira değerindeki iki binanın satılıp üzerinin tamamlanarak halkevi binası yapılmasına izin verilmesini rica ettikleri, Genel Sekreterlik mimarlarının mahallinde konuyu incelemesi için izin istedikleri belirtilmektedir (BCA, 490.01.0.0/1653.751.2.). Ayaş’ın Halkevi macerası 1939’dan 1949 yılına kadar on yıl sürmüş fakat ne yazık ki gerçekleşemeden iktidarın CHP’den Demokrat Partiye geçişi sonrası 1951’de Ayaş bir Halkevine kavuşamadan tüm halkevlerinin kapatılmasına karar verilmiştir.

2. Sonuç Arşiv belgelerinde Ayaş’ın sınırlı düzeyde konu edilmesinin kanaatimce bir nedeni de yerli ahalinin Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkma konusunda gösterdiği hassasiyetle ilgilidir. Cumhuriyet tarihi boyunca gerek sistemle gerekse kendi aralarında ciddi bir sorun yaşamayan Ayaşlılar, kadim bir kültürün ev sahipliğine yakışır bir tavır içinde olmuşlardır. Ankara’ya 55 km mesafede bulunmasına rağmen siyasi veya idari herhangi bir konuda bir avantaja sahip olmayan Ayaş, tıpkı Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bulunan benzerleri gibi merkezle iletişimini bürokrasinin ve dönemin ağır koşulları altında gerçekleştirmiş, çoğunlukla tabir caizse kendi yağında kavrulmuştur. Pek çok medeniyetin izlerini taşıyan şirin ilçe, Ankara-İstanbul geçiş hattının üzerindeyken, bu güzergâhın değişmesiyle gözden uzaklaşmış, sahip olduğu tarımsal ve turistik zenginliği kendi lehine çevirmek konusunda pek başarılı olamamıştır. Ankara’ya yakınlığı, nüfusunun önemli bir kısmının eğitim ve iş gerekçeleriyle merkeze göç etmelerine neden olurken, bu durum ilçe merkezinin iş ve eğitim potansiyelinin azalmasına yol açmıştır.

9 CUMHURİYET ARŞİVİ’NDEKİ AYAŞ İZLERİ

Referanslar B.C.A. Muhacirin Fonu, 272.0.0.14/75.23.1. B.C.A. Muhacirin Fonu, 272.0.0.65/6.5.6. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Bakanlar Kurulu Kararları Fonu, 030.11.0/63.15.5 B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.11.1.0/70.11.14. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.11.1.0/79.24.11. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.11.1.0/95.11.19. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.11.1.0/275.8.14. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.11.1.0/275.8.10. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.11.1.0/574.3.15. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.11.1.0/599.68.6. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.11.1.0/542.18.7. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.18.1.2/10.27.11. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.11.1.0/424.16.14. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.18.1.2/52.12.17. B.C.A. B.K.K. Fonu, C.A. B.K.K. Fonu, 030.18.1.2/72.15.19. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.10.0.0/176.213.13. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.18.1.2/ 114.63.9. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.18.1.2/38.59.9. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.18.1.2/52.12.17. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.10.0.0/153.83.2. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.11.1.0/ 84.2.3. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030. 10.0.0/117.89.16. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.18.01/115.87.14. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.18.1.2/ 122.22.7. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.18.1.2/167.56.2. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.18.1.2/150.56.4. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.18.1.2/197.50.20. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.11.1/512.83.12. B.C.A. B.K.K. Fonu, 030.1.0.0/57.347.2. B.C.A. CHP Fonu, 490.01/128.508.3. B.C.A. CHP Fonu, 490.1.0.0/110.438.2. B.C.A. CHP Fonu, 490.01.0.0/1653.751.2.

10 AYAŞLI MUALLİM ŞAKİR EFENDİ (1872 - 1917)

Mustafa Hilmi ÇOLAKOĞLU* *Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara

1. Muallim Şakir Efendi’nin Tahsil ve Meslek Hayatı 1872’de Ankara’nın Ayaş İlçesi’nin Derviş İmam Mahallesi’nde doğdu. Babası Nazif Ağa, kendi malı mülkü ile geçinen ümmi bir zattır. Annesini çok küçük yaşta kaybetti. Ayaşlı Esat Muhlis Paşa’ya mensup teyzesi ve büyükannesi himayesinde yetişti. Muallim Şakir Efendi annesi tarafından büyük veli Mustafa Bünyamin Ayaşi Hazretleri soyundan olup, bu soydan gelen bazı kişileri burada belirtmekte yarar vardır.

Kutb’ul Aktab Seyyid Mustafa Bünyamin Ayaşi Hazretleri (1514-1586). Manevi emaneti Hacı Bayramı Veli Hazretlerinin vekili Göynük’te metfun Bıçakçı Ömer Dededen almıştır.

Hacı Cafer Efendi (1574-1644) (Bünyamin Veli’nin oğlu),

Salih Efendi (1622-1693) (Hacı Cafer Efendi’nin oğlu),

Ayaş Müftüsü Hasan Efendi (1681- bilinmiyor) (Salih Efendi’nin oğlu),

Mehmed Esad Muhlis Paşa (1780-1852) (Ayaş Müftüsü Hasan Efendi’nin oğlu),

Hacı Mes’ud Ağa (1782-1843) (Ayaş Müftüsü Hasan Efendi’nin oğlu),

Nusret Bey (1834-1855) (Mehmed Esad Muhlis Paşa’nın oğlu, Sadullah Rami Paşa’nın kardeşi),

Sadullah Rami Paşa ( 1838- 18 Ocak 1891) (Mehmet Esad Muhlis Paşa’nın oğlu, Nusret Bey’in kardeşi),

İ. Bey (Mehmed Esad Muhlis Paşa’nın oğlu),

Necibe Hanım (Sadullah Rami Paşa’nın hanımı, Nusret Ayaşlıoğlu, Nazlı, Ragıp ve Asaf Beyin anneleri),

Nusret Ayaşlıoğlu (1869-1944) (Sadullah Rami Paşa ve Necibe Hanım’ın oğlu, Kavalalı Mehmet Ali Paşanın torunu Prenses Rukiye ve Münevver Ayaşlı’nın kocası, Necibe Hanım ise 1800’lerin ortalarında Osmanlı devlet adamlarından Mehmet Vecihi Paşa’nın kızıdır),

Prenses Rukiye (Nusret Ayaşlıoğlu’nun ilk hanımı, Halim Sadullah Ayaşlıoğlu, Emine Tevfika Ayaşlıoğlu, Halime Nusret Ayaşlıoğlu’nun annesi) ,

İletişim yazarı: Mustafa Hilmi Çolakoğlu, e-posta: [email protected] AYAŞLI MUALLİM ŞAKİR EFENDİ (1872 - 1917)

Emine Tevfika Ayaşlıoğlu (1911-29 Temmuz 1962),

Münevver Ayaşlıoğlu (1906 - 20 Ağustos 1999) (Nusret Ayaşlıoğlu’nun hanımı),

Emine Tevfika Ayaşlıoğlu İstanbul’da bulunan çok değerli gayrimenkullerinin gelirini Ayaş ile dedesinin cami ve türbesinin bakımı ve onarımı için harcanması şartıyla Ayaş Belediyesine vakfetmiştir.

Şakir Efendi ilk tahsilini, 1900 tarihli Maarif Salnamesine göre yedi medrese, iki iptida, bir rüştiye mektebi bulunan Ayaş’ta tamamladı. Kur'an'ı hıfzetti. 13-14 yaşlarında Arapça ve Farsça öğrendi.15-16 yaşlarında iken yazmaktan şiir söylemeye yöneldi. İstanbul’da on yedi yaşındayken bir sene kadar medreseye devam etti. 18 yaşında 1889'da imtihansız olarak Darülmuallimine kabul olundu. Bu mektebin İptidai, Rüşdi ve Ali Edebiyat kısımlarını bitirdi. Altı yıl yaşadığı İstanbul'da şiire meyli gelişti. İsmâil Safâ, Besim, Münir, Süruş, Nûreddin Avni, Mehmed Şevki, Fâik Esad İsmâil Hakkı, Halid Ziya Uşaklıgil, Ahmed Râsim, Rızâ Tevfik, Ahmed Midhat Efendi, Şeyh Vasfî, Zîver, Hüseyin Dâniş, Nureddin Avni, Tevfik Lâmih, Nûreddin Râmih, Mazhar, Müstecâbîzâde, Menemenlizâde Mehmed Tâhir, Hüseyin Suad, Halil Edib, Tevfik Fikret, Hüseyin Sîret, Ahmed Kemal, Zaimzâde Hasan Fehmi, İsmâil Safâ, C(im) Niyâzi, Rauf Zâtî, Hâlid Safâ, Necib Âsım, Cemil Zeki, Ahmed Râsim, Ali Seydi Bey, Ali Suad Besim, Abdullah Cevdet, Mehmed Âkif, H. Nâzım, Nûreddin Ferruh ve Safvet’in şiirlerinin ve yazılarının, tartışmalarının yayınlandığı devrin önemli edebiyat dergisi Mekteb’de şiirleri yayınlandı. Yirmi dört yaşındayken 1895'te ilk memuriyeti olan Konya İdadisi Müdür Muavin-i Sanisi görevine ve sonra Konya Sille Rüştiyesine tayin olundu. Konya Redif Alayı Emini Miralay Hayri Bey’in kızı Zehra Hanımla evlendi. Konya’da toplam altı yıl görev yaptı.1901’e kadar burada edebiyat, tarih, coğrafya dersleri verdi.1901 senesinde Tokat Zile İdadisine tayin olundu. Tayini Tokat İdadisi Müdürlüğüne çıkınca şu şiiri yazıyor;

Konya’nın Sille’si bizi parasız pulsuz bırakıp Tokat’ın şamarına lâyık gördü.

Talihin yürüyüş tarzı Şakir’e elbet böyledir.

Ne yaparsanız ki kaderin oluşumunu değiştirmeye takat yoktur.

Muallim Şakir Efendi 1902 veya 1903 yılında Tokat’tan Konya’ya geri döndü. Otuz üç yaşındayken 1904 yılında malulen emekli oldu. 1917 yılında, 45 yaşındayken Konya’da Hazreti Mevlana’nın türbesinin niyaz penceresi önünde vefat etti.

Çok iyi Arapça, Hazreti Şems-i Tebrizî’nin Farsça yazılan eserini tashih edecek kadar Farsça bilirdi. La Dame Aux Camelias’ı (Alexandra Dumas: Kamelyalı Kadın) Türkçeye çevirecek kadar Fransızca diline hâkimdir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşayan Muslihiddin Mustafa bin Şemseddin Karahisari’nin Ahteri Kebir adındaki Arapça-Osmanlıca lügati, bir haftada tamamını ezberleyecek kadar da zekidir. Herkesin kaldıramayacağı içerikte tasavvufî şiirleri vardır. Onun hakkında çok şey söylenmiş ve yazılmıştır. Kimi ona mecnun, meczup, kimisi de ona bir veli gözüyle bakmıştır. Abdülaziz Mecdi Tolun Bey, ondaki büyük değişikliği tasavvuftaki cezbe hadisesi ile izah eder.

Muallim Şakir Efendi Konya dini ve tasavvufi hayatının önde gelen zatlarından Sivaslı Ali Kemali Bey, Kambur Tevfik Bey, Mevlevi Filibeli Sıdkı Dede, Yağlıtaş Medresesi Müderrisi Çumralı Hacı Hüseyin Efendi, Süleymaniye Medresesi Müderrisi Tavaslı Osman Efendi, Kıbrıslı Faik Bey, Konya Zahire Borsası Komiseri Balıkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun bey dostlarıdır.

12 Mustafa Hilmi ÇOLAKOĞLU

2. Konya İdadisi Konya Valisi Sururi Paşa tarafından 1889 yılında Alâeddin tepesinin doğu eteğinde bir evde Konya Muallim Mektebi olarak açıldı. O tarihte Malta, İstanbul ve Konya’da Muallim Mektebi bulunmaktaydı. Mimar Muzaffer tarafından 1889’da Osmanlı Padişahı Abdülhamid Han’ın emriyle yapılan binaya taşındı. Okulun eğitiminde ve kuruluşunda Fransa’da mevcut liseler örnek alındı. Eğitim geleneksel medreseden farklıdır: fen dersleri, din dersleri, Fransızca, Arapça ve Farsça. Konya Lisesi’nin bulunduğu bina, 1934’ten önce askeri okul ya da rüştiye olarak kullanılmıştır. Konya Sultanisi, 1934’ten sonra 1972 yılına kadar Konya Erkek Lisesi olarak eğitim verilmiştir.1972 yılından sonra ise Konya Lisesi karma eğitim sistemiyle kız öğrenci de almaya başlamıştır. 1997 yılında Gazi Lisesi, 2005 yılında Konya Anadolu Lisesi olarak eğitime devam etmektedir.

Şekil 1: Konya İdadisi

Konya kültüründe, sanatında ve tarihinde önemli yerleri bulunan Faik Soyman, Muhlis Koner, Naci Fikret Baştak, Ferid Uğur, Mümtaz Bahri Koru, Namdar Rahmi Karatay, Feridun Nafiz Uzluk, Saip Ragıp Atademir, Sadi Irmak, Mehmet Tahir Mıhçızade, Nuri Karayüklü, Muhsin Binal isimli zatlar Muallim Şakir Efendinin talebelerdir.

Şekil 2: Konya İdadisi öğretmen ve öğrencileri, Muallim Şakir Efendi, ön sıra, sağdan üçüncü

13 AYAŞLI MUALLİM ŞAKİR EFENDİ (1872 - 1917)

Şekil 3: Konya Sille İdadisi Şekil 4: Tokay Zile İlçesi

İşte her ilimde, her yönde dahi bir kudrete malik olan Muallim Şâkir bey, böyle ateşin ruhlu, fakat melih ve rint bir şahsiyetti. Bir gün tam Şems Mezarlığı önünde bir tesadüf eseri Hocamız Şakir beyle karşılaştık. O vakit mezarlık duvarları harap ve engindi. Şimdi hâlâ ayakta duran kümbetin hizasında durarak; “İbrahim, burada iki kutup birleşti. Burası içtima-i nireyn’dir, biliyor musun?’’ diyerek beraber yürüdük. Yolda, bunun Şemsi Tebrizi ile Mevlâna’nın mülâkat yeri olduğunu izah ederek, “Konyalılar bilir, fakat bilmezler. Eğer ben Konya’da ölürsem buraya yatacağım. Çünkü burada melekût âlemine açık bir hava var” dedi. Vefat ettiğinde buraya gömüldü, mezar taşında şöyle yazar; “Bu kabir, Ayaşlı Ağazademünzevî Şakir Efendi‘nin kabridir. Sağlığında olduğu gibi; ölümünden sonra da hiç kimseden bir şey istemez. ”27 Şaban 1335.

Şekil 5: Konya Şemsi Tebrizi Türbesi, Camisi ve Muallim Şakir Efendinin Başlık Taşı

14 Mustafa Hilmi ÇOLAKOĞLU

Hazreti Mevlana’ya olan aşkını şu şiirinde görmekteyiz; O Mevlâna öyle bir denizdir ki, onun dalgaları arş-ı âlâdandır. Her kimse ona agâh olamaz, ancak onun merhalesine yanaşanlar anlar onu. O bir kutuptur ki, onun ışığı Mevlâ nurundandır. O, nur neşreder. Kimse onun mertebesine ulaşamaz.

Şekil 6: Muallim Şakir Efendinin Yeni Yapılan Temsili Kabri

Rahatsızlığı döneminde on üç yıl boyunca Muallim Şakir Efendiye hizmet eden, Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti Konya Heyet-i Merkeziye Reisi ulemadan Sivaslı Ali Kemali Beyin torunu Avukat Mehmet Ali Apalı Beyden şunları anlatmıştır; “Dedem bize sık sık, ‘Ben ilmin yarısını Şakir’den aldım’ diye açıkça itirafta bulunurdu. Şakir Efendi bir gün dedeme ‘ben bir buhran geçireceğim, ama sakın beni deli diye tımarhaneye gönderme’ der. Bir sabah yalın ayak, gözleri dolu dolu bizim Piri Mehmed Paşa mahallesindeki eve gelir, ancak içeriye giremez, ‘Burada her basacağım yerde Allah var, ayağımı içeriye atamam’ der. Lakin dedemin ısrarı üzerine Besmeleler okuyarak içeriye girer. ‘Beni Kubbe-i Hadra’yı gören salona çıkar’ der, oraya girince sema eder. Rahmetli tam on üç sene bizlerin arasında yaşadı, diyebilirim. Evimizde yemekleri hazırlanır, çamaşırları temizlenir ve tarafımızdan evine götürülürdü. Dedem onun hizmetini kimseye bırakmaz, bizzat kendisi heybe omuzunda, çıkın elinde yanına gider, hizmetini görürdü. Şakir Efendi mübarek bir zattı. Artık üstadı gören, tanıyan fanilerin adedi oldukça azalmıştır. Ben elini öpenlerin hemen hemen sonuncusuyum. Dedemle arasındaki son derece samimi rabıta, kardeşlik ölünceye kadar devam etmiştir. Nitekim bu dostluğun bir nişanesi olmak üzere dedem Ali Kemali Efendiye hitaben bir kıt’a söyler. Bu kıt’anın dedemin el yazısıyla olan ve hiçbir yerde neşredilmemiş aslını, rahmetli hocam Saadeddin Nüzhet Ergun’a verdim. Orada Şakir Efendi aynen şunları terennüm eder: Geceler ta-be-seher ağladım tenhada Eşk-i hun-aludumu sen bilirsin, bilirim Demeden ben sana halim, sen bilirsin bilirim. Çektiğin derdi azizim sen bilirsin, bilirim.

15 AYAŞLI MUALLİM ŞAKİR EFENDİ (1872 - 1917)

“Hayat-ı ulâsında (hayatının ilk dönemlerinde) mübalât-ı diniyesi olmadığı halde, bir gün Tokad’in bihişt-âbâd bahçelerinin birinde yalnız başına namaz kıldığı sırada, eşcârın (ağaçların) kendisiyle beraber secde ettiğini, hal-i yakazada (uyur uyanıklık arasında) görerek mecrayı fikirlerinde ve müşahedâtında (gözlemlerinde) tahavvül vukua gelmiştir.” Şakir Efendi, kendisinde meydana gelen bu büyük değişikliği şu kıta ile dile getirir: Bozulmuş bezm-i yârân, çeşni-i mey değişmiştir. Tarabgâh-ı cihânda nağme-i hey hey değişmiştir. Bugün bence hülâsa kıble-i kalbim Muhammed’le Hüdâ-yıLem-yezel’denma’ada her şey değişmiştir.

3. Sonuç Namdar Rahmi Karatay (1896- 1953) ile birlikte felsefede Konya Enerjetizm Felsefe Ekolünü oluşturan filozof Naci Fikret Baştak Bey (1891-1948) Muallim Şakir Efendi'nin kat'i durumunu tespitte onu gerçek hüviyetiyle tanımada tıp ilminin bile aciz kaldığını ifadeden kendini alamaz. “Büyük Şakir, deha ile cinneti beraber olarak izhar etmiş olan havarıkı (insanda hayret ve hayranlık uyandıran) fıtrattan idi. Herkesin, hatta tababetin bile mecnun, hasta ve binaenaleyh gayr addettiği bu ödemin efkâr ve hissiyatındaki incelik ve yükseklik, ancak miktarı pek mahdut birkaç kişi tarafından takdir olunabilmişti”. Muallim Şakir Efendi ve şiirleri tasavvuf, felsefe ve psikoloji bilimlerine vâkıf kişilerce derinlemesine çalışılmalıdır.

Referanslar

Baştak, N.F. http://www.haberaktuel.com/vefatinin-68-yilinda-naci-fikret-bastak-konusuldu-haberi-1018081.html

Göçgün, Ö., Ayaşlı Şakir Efendi, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/152059, 23 Ocak 2018.

Konya Enerjetizm Felsefe Okulu, http://www.nezihdagdeviren.com.tr/index.php/makaleler/serbest-yazilar/95-konya- enerjetizm-felsefe-okulu, 23 Ocak 2018.

Prenses Rukiye,http://www.posta.com.tr/kanlicanin-prensesi-180507, 23 Ocak 2018.

Telli, B. (2000), Ayaşlı Muallim Şakir Efendi, İmaj Yayınevi.

Uçma, A. Mekteb Dergisi, TDC İslam Ansiklopedisi, http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno= 290002&idno2=c290002, 23 Ocak 2018.

16 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ NÜFUSLARI VE EKONOMİK ETKİNLİKLERİNİN MEKÂNSAL DAĞILIŞI

Mesut ELİBÜYÜK* *Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi, Ankara

1. Giriş Ayaş İlçesi yerleşmelerinin vergi nüfusları defterlerde kişi adlarıyla yazılmıştır. Vergi nüfusu 16 yaş üstü erkek nüfustur. Bu da toplam 2777 kişidir. Bu değer 5 ile çarpılarak Ayaş’ın o dönemdeki nüfusu 13885 olarak bulunmuştur. Ayaş merkez nüfusu 4265 iken, köyleri ise 8620 nüfusa sahiptir. Vergiden muaf olan kişiler de İmam 10, Müezzin 9, Hatip 2, Duaguy 1, Kâtip 3, Sipahizade 22, Muhassıl 13, Ehl-i Berat 8, Pir-i Fani 14, Divane 1, Malül 1, Sağır 1, Âmâ 1 şeklinde deftere kaydedilmiştir. Ayaş ilçesinin XVI. yüzyıldaki ekonomik etkinlikleri, ürünlerden alınan vergilere göre belirlenmiştir. İşletilen topraklar büyüklüklerine göre çift, nim çift olarak vergilendirilmiştir. Tarımı yapılan ürünlerden alınan vergi üretimin 1/5’i veya bunun parasal değeridir. Öşür olarak vergisi alınan ürünler de vardır. Kovanların ve koyunların ikisinden 1 akçe vergi olarak alınır. Değirmenler çalıştıkları aya 5 akçe vergi verirler. Ayrıca Evlilik (Arus), Kırbekçiliği (Deştbani), Kaynağı Belli Olmayan (Bad-ı Hava) vergileri de vardır. Bu verilere bağlı olarak nüfusun ve ekonomik etkinliklerin mekânsal dağılışlarının yapılabilmesi için haritalar hazırlanmıştır. Bu haritalar defterlerden derlenerek düzenlenen verilere dayalıdır. Bunlar kasaba ve köylerin nüfus ve ekonomik etkinlikleriyle ilgili olarak yerleşmelere göre hazırlanan dağılış haritalarıdır. Bunlardan sahanın coğrafi özellikleri ile ürünler arasındaki uyumluluk da belirlenmiştir.

2. Amaç Bu çalışmanın amacı, Ayaş İlçesi yerleşmelerinin XVI. yüzyıla ait tarihsel belgelerden yararlanarak nüfuslarını, hane sayılarını ve nüfusun niteliklerini, tarım, hayvancılık, sanayi ve hizmet sektörlerinden oluşan ekonomik etkinliklerini, kullanılan alan ve üretim değerleri ile vergi miktarlarını, bunların Ayaş İlçesi topraklarındaki dağılışlarını ortaya koymak ve bu bilgilerden diğer çalışmalarda yararlanılmasını sağlamaktır.

3. Ayaş İlçesi’nin Yeri Çalışma sahasını oluşturan ilçe ve onun yönetim merkezi olan Ayaş Orta Anadolu Bölgesi, Yukarı Sakarya Bölümü’nde, Evliya Çelebi’nin de geçtiği, İstanbul’u Ankara’ya bağlayan tarihi yol üzerindedir. Ankara şehrinin batısında, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan Ayaş Dağları’nın güney kısmında ve yine kendi adını taşıyan doğu-batı doğrultulu Ayaş Deresi vadisinde kurulmuş olan Ayaş XVI. yüzyılda bir nahiyenin günümüzde de bir ilçenin yönetim merkezidir (Foto 1).

İletişim yazarı: Mesut Elibüyük, e-posta: [email protected] TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

Foto 1: Ayaş’ın Güneyden Görünüşü

Ayaş İlçesi’nin alanı, kuzeyde genel hatlarıyla doğu-batı doğrultulu Köroğlu Dağları’ndan güneybatıya doğru uzanan ve güneye geldiğinde genişleyerek birkaç sıra oluşturan Ayaş Dağları ve bu dağlar arasında yer alan vadi boylarındaki düzlükler üzerindedir. İlçe dâhilindeki dağlar Başbereket çevresinden Evci’ye doğru uzanan çukur alan ile Mürted Ovası arasında Balaban Dağı, Başpınar Deresi ile İlhan Çayı arasında Güdük Dağı, bunların Gökler’e doğru güney uzantısında Abdüsselam Dağı ve Oltan doğusunda Toklu Dağı’dır. İlçenin güney batısında yer alan Gençali yerleşmesinin de üzerinde yer aldığı yüksek düzlükler yörede “yazı, kır, düz” olarak adlandırılmakta olup burası tipik plato özelliği göstermektedir. Buraya Gençali Platosu adını vermek uygun olur. Ayaş-Ankara yolu üzerinde Ayaş Beli ve Aysantı Beli adlarında iki bel bulunmaktadır. Ayaş’ın batısında Ayaş Çayı ile İlhan Çayı’nın oluşturduğu vadi tabanı ovası ile bu akarsuların parçalara ayırdığı alçak platolar yer alır (Harita 1-2, Foto 2).

Foto 2: Ayaş Batısındaki Alçak Platolar ve Vadi Tabanı Ovalarının Bayram-Ayaş Yolundan Görünüşü

18 MESUT ELİBÜYÜK

Harita 1. Ayaş İlçesi’nin Orta Anadolu’daki Yeri

Harita 2. Ayaş İlçesi Fiziki Haritası

İlhan Çayı ve kolları Başpınar Çayı, Karal Deresi, Aksu Deresi ile Ayaş Çayı ve kolu olan Nane Dere ilçenin önemli akarsulardır. İlhan Çayı yukarı çığırları Feruz ile İlhan Köyü arasında dik yamaçlı derin vadileri ile dikkati çeker, Yağmurdede ve İlhan köyü arasında derin ve dik yamaçlı bir boğaz içinde akar. Ayaş Beli civarından kaynaklarını alan Başpınar deresi kuzeydoğuya doğru akarak Ortabereket civarında Pınaryaka tarafından gelen Kanal Dere ile birleşerek Endil Boğazı adlı bir yarma vadi ile batıdaki İlhan Çayı’na ulaşır. Burada Asartepe Barajı vardır. Ayaş Çayı, Başayaş doğusundan başlayarak batıda İlhan Çayı ile birleşir. Eski Ankara Yolu bu vadiyi takip etmektedir. İlçenin bu akarsuları üzerinde sulama göletleri de yapılmıştır. Bunlar İlhan Çayı üzerinde Bayat yakınında Çanıllı, Çanıllı güneyinde Asartepe, daha aşağıda Yağmurdede ve İlhan göletleri ile Ayaş güneyinde Kirazdibi ve daha güneyde Tekke Göleti’dir. Bu göletler yakın çevresindeki ve İlhan Çayı ile Ayaş Çayı aşağı çığırındaki vadi tabanı düzlüklerdeki tarım alanlarının sulanmasını sağlarlar.

19 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

İlçe alanındaki iklim Orta Anadolu Bölgesi ikliminden farklı değildir. Yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve kısmen yağışlı, ilkbahar ve sonbahar ılık ve yağışlıdır. En yağışlı mevsim ise ilkbahardır. Bu karasal ve bozkır ikliminin tipik özelliğidir. Bu iklim özellikleri ortalama olarak yılın yarısı yüksek yerlerde yarıdan biraz fazlasında kalorifer ve sobaların yanmasını zorunlu kılar. Doğal bitki örtüsü ilçe kuzeyindeki yüksek sahalarda küçük parçalar ve seyrek ağaçlıklar halinde orman ve bodur çalılıklar, güneyde ve batıdaki alçak düzlüklerde ise bozkırdır. Ormanı oluşturan bitkiler meşe, ardıç, alıç, ahlat olup yakıt ve tarla açma nedeniyle tahrip edildiğinden seyrek ağaçlıklar halinde yükseklerde kalmıştır.

4. Ayaş İlçesi Yerleşmeleri Günümüzde Ayaş, yönetim merkezi olan ilçe merkezi dışında 21 farklı yerleşmeden oluşmaktadır. Ankara Sancağına ait 1571 tarihli Mufassal defterlerde Ayaş yönetim bakımından nahiye olarak yazılmıştır. O tarihteki nahiyeye 47 köy, 9 mezra, 42 çiftlik bağlıdır. Bu yerleşmelerin bir kısmı Beypazarı’na bağlı Uruş ve çevre köyler ile Güdül ve Kızılcahamam ilçesi köylerdir. Bu çalışmada mekân olarak Ayaş İlçesinin XVI. yüzyıldaki durumu ele alınacaktır. Defterde 2 kasaba 19 köy ve bir mezra bugünkü Ayaş ilçesi sahasında yer almaktadır (Tablo 1).

Tablo 1. Ayaş İlçesi Yerleşmeleri (YT=Yerleşme Türü, KS=Kasaba, KY=Köy,

MZ=Mezra, MH=Mahalle, ÇF=Çiftlik, Y=Yol, C=Cami, M=Mescit, E=Evlat, Z=Zaviye)

SR Yerleşme Adı YT XVI. YY Adı MH MZ ÇF 1 Ayaş KS Ayaş 7 2 2 Akkaya KY Dede Zaviyesi 3 Başayaş KY Baş Ayaş 1 4 Başbereket KY Baş Bereket 2 5 Bayat KY Otac 6 Bayram KY Bayram 2 7 Çanıllı KY Ulu Çanıllu 2 8 Evci MZ Evci 1 9 Feruz KY Ferus 1 10 Gençali KY Gençali 11 Gökçebağ KY Tiske 12 Gökler KY Gökler 13 Ilıca KY Ilıca 14 İlhan KY İlhan 15 Oltan KY Oltan 2 16 Ortabereket KY Orta Bereket 1 17 Pınaryaka KY Şeğlek 1 18 Sinanlı Yere Gömü 3 1 19 Tekke KY Tekye Öyüğü 20 Uğurçayırı KY Uğur Çayırı 2 21 Ulupınar KY Melal 22 Yağmurdede KY Dastarlu 1 3 Toplam KS – 2; KY – 19; MZ - 1 10 7 15

20 MESUT ELİBÜYÜK

Ayaş Çayı vadisinde kurulmuş olan kasabasının XVI. yüzyılda 7 mahallesi ve kendisine bağlı 2 mezrası vardır. Mahalleler; İmam Koca, Ömeroğlu, Mescid-i İmam Yusuf, Cami, Ali Dede, Mescid-i Dede, Şeyh Muhiddin adlarını taşımaktadır. Defterlerde Ayaş ve 4 köyünde Yol, Cami, Mescit, Zaviye ve Evlat vakıfları da kayıtlıdır. Ayrıca köylere bağlı 7 mezra ve 15 çiftlik de bulunmaktadır (Tablo 1). Defter bilgilerine göre ikinci kasaba 3 mahalleden oluşan eski adı Yeregömü olan Sinanlı’dır. Mahalleleri Yeni Mescit, Kazancı Mescidi, Cami’dir. Yerleşmelerin 9 tanesinin adları değişmiştir (Tablo 1, Harita 3). Ayaş ilçesi toprakları kuzeydoğudan güneybatıya doğru uzanış gösterir. Bu uzanış kuzeydoğuda dar, güneybatıda geniştir. Bu durum sahanın morfolojik özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Buna bağlı olarak Ayaş Çayı’nın kuzeyindeki köylerin alanları daha küçük iken güneydeki yerleşmelerin alanları daha büyüktür (Harita 3).

Harita 3: Günümüze ait Ayaş İlçesi Yönetim Birimleri ve Yerleşmelerinin Konumu

5. Ayaş İlçesi’nin XVI. Yüzyıl Nüfusu Nüfus; ülke, bölge, yönetim birimi veya yerleşmelerde belli bir tarihte yaşayan insanların sayısıdır. Ayaş İlçesi yerleşmelerinin XVI. Yüzyıldaki nüfusu vergi nüfusu olarak kişi adlarıyla yazılmıştır. İlçenin 1571’deki vergi nüfusu 16 yaş üstü erkek nüfus olup toplam 2777’dir. Bu nüfus 2384 hanede yaşamaktadır. Hanelerdeki çalışabilir bekâr erkek nüfus mücerred olarak kaydedilmiş olup toplam 205 kişidir. Vergi nüfusu araştırmacılar tarafından genellikle 5 ile çarpılarak nüfus tahmini olarak bulunur. Buna göre; XVI. yüzyılda Ayaş ilçesinin nüfusu 2777x5 = 13885 Ayaş kasabasının nüfusu 853x5 = 4265 Köylerin nüfusu 1924x 5 = 9620 olarak bulunmuş olur.

21 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

Ayrıca ilçede vergiden muaf olanlar da kaydedilmiştir. Bunlar; İmam 10, Müezzin 9, Hatip 2, Duaguy 1, Kâtip 3, Sipahizade 22, Muhassıl 13, Ehl-i Berat 8, Pir-i Fani 14, Divane 1, Malül 1, Sağır 1 ve Ama 2 olup muaflar toplam 88 kişidir (Tablo 2; Grafik 1).

Tablo 2. Ayaş İlçesi Yerleşmelerinin XVI. Yüzyıl Nüfusları ve Nitelikleri

d

Adı Adı

re

b Nüfus

ezzin i Fani i i Berat i ÇF YT - MZ - MH Ama Sağır Hane Muaf Vakıf Kati Hatip Malul İmam Mutak Divane Duaguy Mü Muhassıl Pir Mücer Sipahizade Ehl Vergi XVI.YY Yerleşme Ayaş KS Ayaş 7 2 YCME 853 783 34 36 7 5 1 13 5 1 4

Dede Akkaya KY 33 32 1 1 Zaviyesi Baş Başayaş KY 1 M 52 47 3 2 2 Ayaş Baş Başbereket KY 2 110 101 5 4 1 2 1 Bereket Bayat KY Otac 97 87 10 1

Bayram KY Bayram 2 69 61 3 5 1 2 1

Ulu Çanıllı KY 2 59 54 4 1 1 Çanıllu Evci MZ Evci 1 11 10 1

Feruz KY Ferus 1 28 27 1

Gençali KY Gençali 32 30 2

Gökçebağ KY Tiske 62 60 2 2

Gökler KY Gökler 49 47 2 1 1

Ilıca KY Ilıca 53 49 3 1 1

İlhan KY İlhan 129 116 11 2 1 1

Oltan KY Oltan 2 YM 108 96 5 7 1 2 2 1 1

Orta Ortabereket KY 1 43 33 9 1 1 Bereket Pınaryaka KY Şeğlek 1 17 12 2 3 1 2

Yere Sinanlı KS 1 ZE 578 482 80 16 3 9 3 1 Gömü Tekye Tekke KY 26 26 Öyüğü Uğur Uğurçayırı KY 2 162 150 11 1 1 Çayırı Ulupınar KY Melal 19 14 5

Yağmurdede KY Dastarlu 1 3 CZ 187 67 16 4 1 1 2

Toplam KS-2; KY-19; MZ-1 7 7 15 2777 2384 205 88 10 9 2 1 3 1 22 13 8 14 1 1 1 2

Grafik 1: Ayaş İlçesi Yerleşmelerinin Vergi Nüfusu Büyüklüklerine Göre Sıralanışı

22 MESUT ELİBÜYÜK

Yukarıdaki tablo ve grafikte de görüldüğü üzere

Ayaş : 853x5=4265

Sinanlı : 578x5=2890

Yağmurdede : 187x5= 935

Uğurçayırı : 162x5= 810

İlhan : 129x5= 645

Başbereket : 110x5= 550

Oltan : 108x5= 540 nüfusa sahiptir.

Bu listede verilen yerleşmelerin 1571’deki vergi nüfusu 100’ün, nüfusları da 500’ün üzerindedir. Bu köylerin bulundukları arazilerde akarsular ile su kaynaklarının çok olmasına bağlı olarak tarımda çeşitlilik vardır. Ayrıca suyun varlığı çeşitli tarım ürünleri verimlerinin de yüksek olmasını da sağlamıştır. Bu nedenlerden dolayı söz konusu yerleşmelerin nüfusu diğerlerine göre daha fazladır. Ayaş İlçesi yerleşmelerinin defterdeki kayıtlarında ödedikleri vergi miktarları da bunu göstermektedir. Nüfusun az olduğu yerler genellikle suyun az olduğu yüksek düzlüklerdir. Bu alanların hayvancılığa uygun olması nedeniyle nüfus daha seyrektir. Nüfusun çok olduğu yerleşmelerin ödedikleri vergi miktarları ile tarımı yapılan ürünlerin üretim değerlerine bakıldığında diğer nüfusu az olan yerleşmelerden çok olduğu görülür. Ayaş kasabası ise hem yönetim merkezi hem de çevresindeki yerleşmelerin çeşitli yönlerden gereksinimlerini karşılayan pazar yeri ve tarihi bir yol üzerinde oluşuyla diğerlerinden ayrılır.

5.1. Vergi Nüfusu, Hane ve Mücerret Sayılarının Mekânsal Dağılışı Haritalardan, Ayaş İlçesi’nin yer şekillerine uygun olarak su ve toprak veriminin fazla olduğu yerlerde nüfusun toplanmış olduğu anlaşılmaktadır. Ulaşım ağının uygun olduğu yerler de bunu destekleyen diğer bir faktördür. Önemli olan, Ayaş İlçesi nüfusunun XVI. yüzyıldan günümüze dikkate değer bir gelişme göstermemesidir. İlçenin 2017 nüfusu 12289 iken 1571 kaydında 13885’dir. Geçen 446 yılda artan nüfus olmayıp, ilçenin nüfusu 1596 kişi azalmıştır. Bu da yılda ortalama olarak nüfusun 3,58 kişi azaldığını gösterir. İlçe toplamında durum böyle iken, 1571’de Ayaş kasabasının 4265 olan nüfusu 895 kişi artarak 2017 yılında 5160 olmuştur. Ayaş kasabasının nüfusu da yılda 2 kişi artmıştır. Köylerin nüfusu ise defterdeki verilere göre 9620 iken 2017 yılında TÜİK verilerinde 7138 olarak kayıtlıdır. Köylerdeki bu azalış, Ayaş kasabasındaki düşük artış, nüfusun bu süre içerisinde başka yerlere göç ettiğini gösterir. Ayaş nüfusunun gittiği yerlerin başında 60 kilometre doğuda büyük bir şehir ve ülkenin yönetim merkezi olan Ankara gelmektedir.

Aşağıdaki 4, 5, 6 numaralı haritalara bakıldığında vergi nüfusu, hane ve mücerred sayılarının kuzeydoğudan güneybatıya uzanan dar bir kuşakta toplandığı dikkati çeker. Kuzeydoğu uçta 3 yerleşme, güney doğuda 2 yerleşme ve güney batıda 2 yerleşme sahanın en az nüfuslu kısımlarıdır. Bu sahaların ortak özellikleri suyun az olmasıdır.

23 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

Harita 4: Vergi Nüfusu Dağılışı

Harita 5: Hane Sayılarının Dağılışı

24 MESUT ELİBÜYÜK

Harita 6: Mücerretlerin Dağılışı

Bugünkü Ayaş İlçesi’nde XVI. yüzyılda 2384 hanede 13885 kişi yaşamaktadır. Buna göre bir haneye 5,8 nüfus düşer. Hane sayılarının dağılışı genel hatlarıyla vergi nüfusu dağılışına benzemektedir. Hane sayıları o dönemde evli erkeklerin sayısını göstermektedir. Hanelerde yaşayan çalışabilir olan bekâr erkekler ise “mücerred” olarak kaydedilmiştir. Ayaş merkez ile 16 köyde mücerred yazıldığı halde 5 köyde yazılmamıştır (Harita 4, 5, 6). Çalışabilir bekâr erkeklerin dağılışı da vergi nüfusu ve hane sayılarının dağılışına benzer.

6. Ekonomik Etkinliklerin Mekânsal Dağılışı Ekonomik etkinlikler “hammaddeler, endüstri ve hizmetler” olmak üzere üç sektöre ayrılır. İnsanlar bu sektörlerde çalışarak geçimlerini sağlarlar. Hammaddeler sektörü “tarım, hayvancılık, ormancılık, madencilik, toplayıcılık ve avcılık”, endüstri “ev, atölye, fabrika ve kompleks” ve hizmetler “taşımacılık, iletişim, ticaret, pazarlama, turizm, sağlık, eğitim, güvenlik, konaklama” alt sektörlerine ayrılır. Bugünkü Ayaş İlçesi’nin XVI. yüzyıldaki ekonomik etkinlikleri halktan alınan vergi türlerine göre hammaddeler, sanayi ve hizmet olarak belirlenmiştir. Defterdeki bilgilere göre tarım ürünlerinden alınan vergiler ile tarım alanı sektörüne ait vergiler birinci sırayı almaktadır. Değirmenlerden alınan vergiler sahadaki sanayi tesislerini vermektedir. “Kır bekçiliği=Deştibani, Evlenme=Arus, Bad-ı hava=Kaynağı belirlenmemiş, Tapu, Zemin ve Belediye vergileri de hizmetler sektörünü belirlemektedir. Defterdeki vergilere göre Ayaş nahiyesi ekonomik etkinlikleri hammaddeler, sanayi ve hizmetler sektörleri esas alınarak, özelliklerine göre beş başlık altında toplanmıştır.

• Toprak işletme vergileri Toprak işleten çiftçiler ile rençberlik yapan çiftçilerden alınan vergiler.

25 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

• Tarım ürünleri vergileri Tarımsal ürünlerden üretim miktarlarına göre alınan vergiler.

• Hayvancılık vergileri Koyun ve kovanlardan alınan vergiler.

• Endüstri vergileri Değirmenlerden alınan vergiler

• Hizmet Vergileri Evlilik (Arus), Kır bekçiliği (Deştbani), Kaynağı Belli Olmayan (Bad-ı Hava) vergilerdir. Ayrıca Tapu-yı Zemin ve beledi vergiler ve Pazar vergileri ile sahanın özelliklerine göre başka hizmet vergileri de vardır.

6.1. Toprak İşletme Vergileri Tarım için öncelikle toprak ve çiftçi gereklidir. Bunlar defterde çift, nim çift, bennak ve mücerred olarak kaydedilmiştir. Çift ve nim çift evli olup toprak işleten çiftçilerin sayıları ile işletilen toprak büyüklüklerinin belirlenmesinde kullanılır. Çift, sancak topraklarının verim durumuna göre genelikle 50 ile 150 dönüm arasında bir büyüklüğe sahip olarak deftere yazılmıştır. Nim çift ise çiftin yarısıdır. Çift ve nim çift yazılanlar, ülke toprakları devlete ait olduğu için işleteceği tarım alanını bir ölçüde devletten kiralayarak işletme hakkını almış olurlar. Defterde çift yazılanlar 37, nim çift yazılanlar da 18,5 akçe işlettikleri toprak için vergi verirler. Bennak ve mücerred işletecek toprağı olmayan çiftçilerin sayısını vermektedir. Bennak olarak yazılanlar evli topraksız, çiftçi olup yılda 12 akçe, mücedred ise bekâr topraksız çiftçi olup yılda 6 akçe vergi vermişlerdir. Toprak işleten çiftçilerden çift sahibi olanlar 144, nim çift işletenler 247 kişidir. Bu sayılarına göre Ayaş İlçesi’nin XVI. yüzyıldaki tarım alanları küçük işletmelere sahiptir. Çift ve nim çiftten daha küçük alanlar için 2 dönüme 1 akça vergi verilmektedir. Bu tarım işletmelerinin sayısı toprak verimine bağlı mekânsal dağılış gösterir. Çift ve nim çift büyüklüğü 74 ile 37 dönüm olup bunlar tarla tarımı alanlarıdır (Tablo 3, Grafik 2). Toprağın bu kadar küçük alanlara bölünmesi arazinin çok engebeli oluşu ve nüfusa bağlıdır. Bu nedenle önce çift dağıtılır sonra nüfus arttıkça çift araziler bölünerek nim çift olarak çiftçilere işletmek üzere verilir. Ormandan açılan yeni tarım alanları çift ve nim çift büyüklüğünde olmadığından iki dönüme bir akçe olarak çiftçilere işletilmek üzere verilir.

Grafik 2: Yerleşmelerde Çift, Nim Çift, Bennak, Mücerred Sayıları

26 MESUT ELİBÜYÜK

Tablo 3: Çift, Nim Çift, Bennak, Mücerred

SR Yerleşme Adı YT XVI. YY Adı Çift Nim Bennak Mücerred 1 Ayaş KS Ayaş 12 44 691 34 2 Akkaya KY Dede Zaviyesi 2 7 23 3 Başayaş KY Baş Ayaş 3 4 Başbereket KY Baş Bereket 19 14 71 5 5 Bayat KY Otac 4 23 60 10 6 Bayram KY Bayram 8 20 33 3 7 Çanıllı KY Ulu Çanıllu 7 18 29 4 8 Evci MZ Evci 1 8 1 9 Feruz KY Ferus 4 3 16 1 10 Gençali KY Gençali 5 10 15 2 11 Gökçebağ KY Tiske 12 20 29 12 Gökler KY Gökler 10 6 31 13 Ilıca KY Ilıca 3 14 32 3 14 İlhan KY İlhan 14 14 88 11 15 Oltan KY Oltan 10 15 71 5 16 Ortabereket KY Orta Bereket 10 8 15 9 17 Pınaryaka KY Şeğlek 12 2 18 Sinanlı Yere Gömü 80 19 Tekke KY Tekye Öyüğü 20 Uğurçayırı KY Uğur Çayırı 10 29 103 11 21 Ulupınar KY Melal 1 13 5 22 Yağmurdede KY Dastarlu 12 2 57 16 Toplam 144 247 1397 205

Ayaş İlçesi yerleşmelerinde XVI. yüzyılda işletecek toprağı olmayan çiftçilerden Bennak olanlar 1397, Mücerred olanlar da 205 kişi olarak defterlere yazılmıştır. Topraksız çiftçilerin sayısı toplam 1602 dir. Topraklı ve topraksız çiftçilerin sayısı Ayaş İlçesi’nin XVI. yüzyılda ekilebilir alanının çok olmadığını göstermektedir. Aşağıda köylerdeki çift, nim çift, sayılarının mekânsal dağılışını gösteren haritalardan tarım işletmelerinin az ve küçük olduğu anlaşılmaktadır. Tam ve yarım çiftler Ayaş yakını alanı küçük olan köylerde yoğunlaşmıştır (Harita 7-8). Bu durum tarım alanlarının azlığı nedeniyle devlet tarafından çift olan ekilebilir alanlar ikiye bölünmüş ve nim çift şeklinde daha çok çiftçiye işletilmek üzere verilmiştir. Kuzeydoğudaki köylerin alanları daha küçüktür. Güneydeki köylerin alanları büyüktür. Bu köylerin bulunduğu alanlarda yağış ve su daha az olduğu için tarımda çeşitlilik azalmakta buna karşılık hayvancılık daha yaygın olarak yapılmaktadır.

27 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

Harita 7: Yerleşmelerde Çift Sayıları

Harita 8: Yerleşmelerde Nim Çift Sayıları

Bennak ve mücerred sayıları genel hatlarıyla nüfusu çok ve alanı küçük yerleşmelerde fazladır. Köy alanları küçük olunca tarım alanları da azdır. Bu nedenle devlet çiftçilerin hepsine işletecek toprak veremediği için bennaklar çoktur. Bennaklar evli olup 12 akça, mücedredler ise 6 akça vergi verirler (Tablo 3; Harita 9-10). Çift ve nim çift işleten çiftçi toplam 391 iken bennak ve mücerred toplamı 1602’dir. Toprak işleyen ile işlemeyen sayıları arasındaki büyük fark sahadan olan göçleri hızlandırmıştır. Diğer bir ifade ile

28 MESUT ELİBÜYÜK

Ayaş İlçesi toprakları XVI. yüzyıldan bu yana üzerinde yaşayan insanları besleyememektedir. Bunun sonucu olarak Ayaş’ta ve köylerde yaşayanlar öncelikle hemen yanındaki Ankara’ya göçmek durumunda kalmıştır. Günümüzde Ayaş köylerine gidildiğinde çoğu evler boş durumdadır. Ankara’da oturan Ayaşlıların bir kısmı günübirlik bir kısmı da izinlerini geçirmek üzere köylerine ve Ayaş’a gelirler. Emekli olanlardan bir kısmı da sakin bir hayat yaşamak için geri dönerler.

Harita 9: Yerleşmelerde Bennak Sayıları

Harita 10: Yerleşmelerde Mücerred Sayıları

29 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

6.2. Tarım Ürünlerinin Mekânsal Dağılışı Günümüzden 10-12 bin yıl önce Anadolu’da tarım yapıldığı arkeolojik araştırmalarla belirlenmiştir. Bu uzun süre içinde tarımı yapılan ürünlerden ikisi çok önemlidir. Bunlar buğday ve arpadır. Buğday insan beslenmesinde, arpa da hayvan beslenmesinde vazgeçilmez ürünlerdir. Bu ürünler XVI. yüzyılda da önemli yere sahiptir ve Osmanlı Devleti ekonomisinin de temel ürünleridir. Ayaş ilçesi topraklarında tarımı yapılan birçok ürün vardır. Bunlar defterlerde Buğday (hınta), Arpa (Şa’ir), Burçak, Nohut, Mercimek (Ades), Çeltik (Pirinç), Pamuk (Penbe), Soğan (Piyaz), Armut (Emrut), Ceviz (Cevz), Üzüm (Bağ), Meyve (Bahçe) başlıkları altında yazılmış olup Ayaş topraklarında XVI. yüzyılda tarımı yapılan ürünlerdir (Tablo 4). Defterlerde bu ürünlerin vergi miktarları (Müdd, Kile, Şinik) ile bu miktarın parasal değerleri kaydedilmiş olup vergi miktarı üretim miktarının %20’sidir. Üretim miktarı tahıl ve kuru bakliyat için verilmiş olup diğer ürünler için sadece alınan vergi miktarı yazılmıştır. Verilen bu bilgilerden ilçe köylerinde XVI. yüzyılda ekonomik değeri olanlardan tarımı yapılan ürünleri ve üretim miktarlarını öğreniyoruz.

Buğday ve Arpa: Buğday ve arpa önemli olduğu için ilk sırada yazılmışlardır. Sahadaki bütün kasaba ve köylerde bu iki ürünün tarımı yapılmaktadır. Fakat defterlerde köylerden bazılarının tarımla ilgili bilgilerini bulamıyoruz. Bunların bilgileri ihtimal ki başka defterlerdedir. Konuyla ilgili araştırmalar devam etmektedir. Tablo 4: Ayaş İlçesi Topraklarında XVI. Yüzyılda Tarımı Yapılan Ürünlerin Üretim Miktarları ile Vergileri

i

- i Bağ i Cevz - i Çeltik i Penbe i Bahçe - YT i i Bostan i Emrud - - - - Öşr - Hınta Nohud Burçak Kıymet Kıymet Kıymet Piyaz,Sir Şair Müd des Kıymet Öşr Ades Kile Öşr Hınta Müd Nohud Kile Öşr Öşr Öşr Şair Kıymet XVI.YY Adı Öşr Burçak Müd A Öşr Yerleşme Adı Yerleşme Ayaş KS Ayaş 13 1040 10,5 630 8 48 100 200 6500

Akkaya KY Dede Zaviyesi 13 1040 6 360 1 60 2 8 2 8 50 76 10 5 5

Başayaş KY Baş Ayaş

Başbereket KY Baş Bereket 15 1200 15,0 900 5 300 20 80 20 210 10

Bayat KY Otac 3 240 2 120 0,5 30 300 12 100 20 6

Bayram KY Bayram 25 2000 15 900 2 120 15 60 15 60 110 708 145

Çanıllı KY Ulu Çanıllu 20 1600 10 600 0,5 30 5 20 25 60 320 66

Evci MZ Evci 12 960 10 600 6 360 30 120 100 100 50 25 25

Feruz KY Ferus 10 800 5 300 1 60 32 79 216

Gençali KY Gençali 11 880 6 360 0,5 30 10 40 25 20 66 16 33

Gökçebağ KY Tiske 50 4000 35 2100 6 360 20 80 90 214 10

Gökler KY Gökler 25 2000 10 600 2 120 10 40 20 30 45 128

Ilıca KY Ilıca 17 1360 11 660 2 120 5 20 120 100 253 133

İlhan KY İlhan 3 240 2 120 1 60 10 40 500 400 927 227

Oltan KY Oltan 56 4480 35 2100 4 240 6 24 130 110

Ortabereket KY Orta Bereket 15 1200 12 720 11 660 20 80 10 40

Pınaryaka KY Şeğlek 8 640 8 480 4 240 50 10 20

Sinanlı KS Yere Gömü

Tekke KY Tekye Öyüğü 10 800 13 780 1 60 40 33

Uğurçayırı KY Uğur Çayırı 25 2000 20 1200 450 650 730 1779 60

Ulupınar KY Melal 17 1360 14 840 2 120 5 20 60 30 5 20

Yağmurdede KY Dastarlu 61 4880 22 1320 15 900 135 50 60

Toplam 409 32720 262 15690 72,5 3918 152 608 33 132 450 1698 1253 126 200 3768 2938 7034 Burada tarımı yapılan ürünlerin üretim miktarları ve vergi miktarları ile yerleşmelerin çoğunluğunda tarımı yapılan ürünlerin mekânsal dağılışları üzerinde durulacaktır. Yukarıda da belirtildiği gibi tahıl ve kuru bakliyatın üretimi müdd olarak verilmiştir. Araştırmacılar müdd ölçü biriminin bölgelere, yörelere, sancaklara göre farklı miktarlarda bir ağırlık ölçü birimi olduğunu ortaya koymuşlardır. Ayaş İlçesi Ankara ili içerisinde olduğundan “Müdd=490 kg” bilgisi kullanılacaktır (Ergenç 1984). Müdden başka ağırlık ölçüsü olarak kile ve şinik de kullanılmaktadır.

30 MESUT ELİBÜYÜK

Buğdayın 1 müddünden alınan vergi 80 akçe, arpadan alınan ise 60 akçedir. Buna göre Ayaş İlçesi’nin XVI. yüzyılda buğday üretimi hesaplanabilir. Şöyle ki Ayaş ilçesi ve köylerinin 1571 defterindeki bilgilere göre buğdaydan alınan vergi miktarı toplam olarak 409 müddür. Alınan bu vergi üretimin %20’sidir. Alınan bu vergi miktarını 5 ile çarparak sahanın buğday üretimi bulunmuş olur (Tablo 4). Buna göre Ayaş’ın 1571 buğday üretimi; 409x5=2045 müdd olarak üretim Ankara için 1 müdd 490 kilo olduğundan 2045x490=1002050 kg. olarak buğday üretimi Bu sonuç Ayaş’ın toplam buğday üretimi olup 1002,5 tondur. Arpa üretimi; 262x5=1310 müdd olarak üretim 1310x490=641900 kg. olarak arpa üretimi Bu sonuç da Ayaş’ın toplam arpa üretimi olup 961,9 tondur. İlçe köylerinin XVI. yüzyıldaki buğday ve arpa üretim miktarlarının dağılışı aşağıdaki haritalarda gösterilmiştir (Harita 11-12). Buğday üretiminin dağılışı ilçenin kuzeydoğusundaki köyler de çok az güney kısmın doğu ve batısında ikinci derecede üretim vardır. Asıl üretim ilçenin orta kısmındadır. Arpa üretiminde durum pek farklı değildir. Bu iki ürünün üretimlerini gösteren grafikte Gökçebağ, Oltan ve Yağmurdede ilk sırayı almaktadır (Grafik 3).

Harita 11: Yerleşmelerde Buğday Üretimi (Müdd)

31 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

Harita 12: Yerleşmelerde Arpa Üretimi (Müdd)

Grafik 3: Ayaş Yerleşmelerinde XVI. yüzyıl Üretim Miktarlarına Göre Buğday (Hınta) ve Arpa (Şa’ir)

Yukarıda Tablo 4’ten birçok ürünün XVI. yüzyılda bugünkü Ayaş İlçesi topraklarında yetiştiğini anlıyoruz. Bu ürünler burçak, nohut, mercimek (ades), çeltik, pamuk (penbe), soğan (piyaz), sarımsak (sir), armut (emrut), ceviz (cevz), bağ, bostan ve bahçelerde yetiştirilen meyvelerdir. Bu kadar çeşide sahip olan tarım ürünlerinin hepsinden ayrı ayrı bilgi vermek çalışmanın kapsamını aşacağından pamuk ve üzüm bağları ile bahçelerden kısaca söz edeceğiz.

32 MESUT ELİBÜYÜK

Pamuk (Penbe): Ülkemizde pamuk denildiğinde ilk akla gelen yerler Çukurova ve Ege ovalarıdır. Bu alanların dışında yine son zamanlarda Harran Ovası’nda da pamuk tarımı yapılmaktadır. Orta Anadolu’da yer alan Ayaş’ta pamuk tarımından söz edilmez. Çünkü bugün bildiğimiz uzun lifli, açık koza pamuklar burada yetişemez. XVI. yüzyıl defterlerinde ise Orta Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde de pamuk tarımının yapıldığı yazılmıştır. Defterlere yazılan pamuk günümüzdeki pamuktan farklı olup kapalı koza, kurakçıl bir bitkidir. Olgunlaşınca toplanan kozalar kırılıp içinden pamuk çıkarılır. Bu pamuk kısa lifli ve pembe renkli olup kök boyalarla boyanarak kullanılır. Anadolu’nun birçok yöresinde pamuktan yapılmış ürünler o zamanda olduğu gibi bugün de ünlüdür. Birkaç örnek vermek gerekirse Buldan Bezi, Şile Bezi, Trabzon Bezi en ünlüleri olup Anadolu’nun her tarafında aranırdı. Geçen yüzyılın başlarında Akala türü uzun lifli açık koza tarımı yapılmaya başlayınca kapalı koza pamuk ortadan kalkmış tarımı yapılan bölgelerdeki penbe kültürü de son bulmuştur. Ayaş İlçesi’nin 13 köyünde XVI. yüzyılda pamuk tarımı yapılmaktaydı. Bu köyler ilçenin güneyinde toplanmıştır. Alanı en küçük olan İlhan ve Uğurçayırı üretimin fazla olduğu köyleridir. Bunlara komşu olan Ilıca, Bayram ve Oltan köyleri üretimde ikinci sırayı alırlar (Grafik 4, Harita 13).

Grafik 4: Ayaş’ta XVI. Yüzyılda Pamuk Üretimi

Harita 13: Ayaş’ta XVI. Yüzyılda Pamuk Eken Köyler

33 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

Bağ, Bostan, Bahçe Ayaş ilçesinin XVI. yüzyıldaki tarım etkinliklerinden bağ, bostan ve bahçe ayrı bir öneme sahiptir. Bugün ülkemizde ve çevresinde ünlü olan Ayaş üzümü, Ayaş domatesi, Ayaş dutu, Ayaş kirazı, Ayaş kavunu ve diğerleri o dönemde de oldukça tarımı yapılan ürünlerdir (Foto 3). Bağ ve bostanların çoğu kuru tarım alanlarında, bahçecilik ve bostanın bir kısmı sulu tarım alanlarında yapılmaktadır. Bağlarda yetiştirilen üzümün birçok çesidi vardır. Bostanlarda kavun, karpuz, bahçelerde de birçok meyve ve sebze yetiştirimektedir.

Foto 3: Ayaş İlçesinin Önemli Tarım Ürünlerinden Domates, Dut, Kiraz Bu ürünlerden alınan vergilerin miktarları yetiştirilen ürünlerin çokluğunu göstermektedir. Yetiştirilen bu ürünlerden alınan vergiler, sahada yaşayanların kendi gereksinimlerinden fazlası olup satılabilen kısmından alınmaktadır. Bağlardan toplam 3768 akçe vergi alınırken bostandan 2938 akçe alınmaktadır. Bu da sahada yaşayanların bağcılığa diğer bir deyimle üzüm yetiştiriciliğine ne kadar önem verdiğiyle ilgilidir. Defterlerdeki bilgilerden Ayaş, Başayaş, Oltan, Orta bereket ve Sinanlı’da bağ kaydına ulaşamadık. Bunların verileri ihtimal ki başka defterlerdedir. Üzüm bağlarının çok olduğu köyler Çanıllı ile Uğurçayırı arasındaki köylerdir (Tablo 5, Harita 14).

Bostan alanları da aynı köyler civarında yoğunluk kazanırlar. Bahçelerde çeşitli meyveler ve sebzeler yetiştirilmekte olup bunlar sulu tarım alanlarındadır. Meyvelerden armut (emrut) genel olarak sahanın bitki örtüsü içinde yer alan ahlatın aşılanmasıyla elde edilen ağaçlardan sağlanır. Bunlar kuru tarım alanlarındadır. Sulu tarım alanlarında yetiştirilen ceviz de sahanın önemli ürünü olup deftere ceviz olarak kaydedilmiştir.

34 MESUT ELİBÜYÜK

Tablo 5: Bağ, Bostan, Bahçe Vergisi

SR Yerleşme Adı YT XVI. YY Adı Öşr-i Bağ Öşr-i Bostan Öşr-i Bahçe

1 Ayaş KS Ayaş 200 6500

2 Akkaya KY Dede Zaviyesi 10 5 5

3 Başayaş KY Baş Ayaş

4 Başbereket KY Baş Bereket 210 10

5 Bayat KY Otac 20 6

6 Bayram KY Bayram 708 145

7 Çanıllı KY Ulu Çanıllu 320 66

8 Evci MZ Evci 50 25 25

9 Feruz KY Ferus 32 79 216

10 Gençali KY Gençali 16 33

11 Gökçebağ KY Tiske 214 10

12 Gökler KY Gökler 30 45 128

13 Ilıca KY Ilıca 253 133

14 İlhan KY İlhan 927 227

15 Oltan KY Oltan 110

16 Ortabereket KY Orta Bereket

17 Pınaryaka KY Şeğlek 50 10 20

18 Sinanlı Yere Gömü

19 Tekke KY Tekye Öyüğü 33

20 Uğurçayırı KY Uğur Çayırı 730 1779 60

21 Ulupınar KY Melal 30 5 20

22 Yağmurdede KY Dastarlu 135 50 60

Toplam 3768 2938 7034

35 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

Harita 14: XVI. Yüzyıl Ayaş İlçesi’nde Bağ Olan Köyler

6.3. Arıcılık ve Hayvancılık Arıcılık çiçeklerin çok olduğu ağaçlık ve otlak alanlarda yapılmaktadır. İlkbaharla birlikte yağış ve sıcaklara bağlı olarak bitkiler çiçeklenir. Çiçeklenme alçaklardan yükseklere doğru olduğundan arıcılar da buna bağlı olarak kovanlarını çiçeklerin bol olduğu mevsime göre yüksek yerlere taşırlar. Ayaş ilçesi köylerinde XVI. yüzyılda arıcılığın önemli olduğu defterlerdeki kayıtlardan anlaşılmaktadır. Bu kayıtlarda Ayaş kasabası ve 15 köyde arıcılık olduğunu vergilerden anlıyoruz. Vergiler genellikle iki kovana bir akçe olarak toplanmaktadır. Ayaş ve köylerinde toplam 450 akçe vergi alındığına göre kovan sayısı bunun iki katı olan 900’dür. Bu kovanlar günümüzde kara kovan denilen cinstendir. Ayaş kasabası, Uğurçayırı ve Yağmurdede köyleri en çok kovanın bulunduğu alanlardır. İlçenin en çok kovanlara sahip köyleri ilçenin orta ve kuzey kısımlarındadır (Tablo 6, Grafik 4, Harita 15).

Otlak ve meraların olduğu sahalarda hayvancılık yapılır. Engebeli bir araziye sahip olan Ayaş İlçesi toprakları XVI. yüzyılda olduğu gibi günümüzde de önemli hayvancılık alanıdır. Ayaş İlçesi köylerinde defterlerdeki kayıtlara göre XVI. yüzyılda koyunlardan toplam 3345 akçe vergi alınmaktadır. Kovanlarda olduğu gibi genel olarak iki koyundan bir akçe vergi alınır. Bu bilgiye göre 1571 tarihinde Ayaş İlçesi’nde 3345x2=6690 koyun vardır. Koyunlar step karakterli otların bol olduğu yerlerde çoktur. Çene yapıları kısa otları koparmaya uygun olduğu için bu tür yerlerde yetiştirilirler. Genellikle sürüler halinde beslenirler ki her sürü yaklaşık 300 koyundan oluşur. Defterlerdeki verilerde 300 koyundan daha çok koyuna sahip olan 9 köy vardır. Bu da sahanın hayvancılık açısından önemini göstermektedir (Tablo 6, Grafik 5, Harita 16).

36 MESUT ELİBÜYÜK

Tablo 6: Kovan ve Koyun Vergileri SR Yerleşme Adı YT XVI. YY Adı Öşr-i Kovan Adet-i Ağnam 1 Ayaş KS Ayaş 110 560 2 Akkaya KY Dede Zaviyesi 20 3 Başayaş KY Baş Ayaş 4 Başbereket KY Baş Bereket 20 300 5 Bayat KY Otac 5 10 6 Bayram KY Bayram 13 238 7 Çanıllı KY Ulu Çanıllu 5 151 8 Evci MZ Evci 15 100 9 Feruz KY Ferus 24 10 Gençali KY Gençali 12 56 11 Gökçebağ KY Tiske 197 12 Gökler KY Gökler 30 100 13 Ilıca KY Ilıca 15 325 14 İlhan KY İlhan 18 270 15 Oltan KY Oltan 12 123 16 Ortabereket KY Orta Bereket 123 17 Pınaryaka KY Şeğlek 25 100 18 Sinanlı Yere Gömü 19 Tekke KY Tekye Öyüğü 20 Uğurçayırı KY Uğur Çayırı 66 387 21 Ulupınar KY Melal 5 30 22 Yağmurdede KY Dastarlu 75 255 Toplam 450 3345

Grafik 4-5: Ayaş ilçesi Köylerinde XVI. Yüzyılda Kovan ve Ağnam

37 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

Harita 15: Köylerden Alınan Kovan Vergileri

Harita 16: Köylerden Alınan Koyun Vergileri

38 MESUT ELİBÜYÜK

6.4. Değirmenler Döneminin sanayi tesislerinden olan değirmenler İlhan Çayı ile Ayaş Çayı ve kolları üzerinde sıralanmışlardır. Su ile çalışan bu değirmenler günümüzde enerjinin değişmesi sonucu ortadan kalkmıştır. Harita Genel Komutanlığı’nın Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında yapmış olduğu 1/200 000, 1/100 000 ve 1/25 000 ölçekli haritalarda söz konusu akarsular üzerinde birçok değirmen işaretlenmiştir. Ayaş İlçesi köylerinde XVI. yüzyılda toplam 43 değirmen defterlere kaydedilmiştir (Tablo 7). Sahada en çok değirmeni olan İlhan Köyü olup 14 değirmeni vardır. Bunu 7 değirmenle Ayaş ve Çanıllı takip etmektedir (Harita 17). Değirmenler çalıştıkları aylara göre vergi verirler. Bir değirmene her ay için 5 akçe üzerinden üç ay çalışıyorsa 15, altı ay çalışıyorsa 30 ve bütün yıl çalışıyorsa 60 akçe “Resm-i Asiyab” olarak vergi yazılmıştır.

Tablo 7: Değirmen Sayıları SR Yerleşme Adı YT XVI. YY Adı Asiyab Bab Resm-i Asiyab 1 Ayaş KS Ayaş 7 210 2 Akkaya KY Dede Zaviyesi 1 40 3 Başayaş KY Baş Ayaş 4 Başbereket KY Baş Bereket 5 Bayat KY Otac 6 395 6 Bayram KY Bayram 7 Çanıllı KY Ulu Çanıllu 7 751 8 Evci MZ Evci 9 Feruz KY Ferus 3 315 10 Gençali KY Gençali 11 Gökçebağ KY Tiske 12 Gökler KY Gökler 13 Ilıca KY Ilıca 14 İlhan KY İlhan 14 1145 15 Oltan KY Oltan 16 Ortabereket KY Orta Bereket 1 60 17 Pınaryaka KY Şeğlek 18 Sinanlı Yere Gömü 19 Tekke KY Tekye Öyüğü 20 Uğurçayırı KY Uğur Çayırı 2 110 21 Ulupınar KY Melal 2 20 22 Yağmurdede KY Dastarlu Toplam 43 3046

39 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

Harita 17: Köylerdeki Değirmen Sayıları

Burada yaşayanların ürettikleri tarım ürünleri ile hayvancılıktan elde ettikleri hammaddelerden kendi gereksinimlerini karşılamak üzere yaptıkları yiyecek ve giyecekler ev endüstrisi kapsamında olup bunlardan vergi alınmamaktadır.

6.5. Hizmet Vergileri (Resm-i Zemin, Arus, Deştibani ve Bad-ı Hava Vergileri) Ayaş İlçesi’nin yerleşmelerinden XVI. yüzyılda toplanan diğer vergi türleri Resmi Zemin, Arussiyye (Evlenme), Deştbani (Kır Bekçiliği), Bad-ı Hava (Kaynağı belirsiz) vergileridir. Bunlar verimliliğe ve nüfusa bağlı hizmet sektörü ile ilgili vergilerdir. Bu vergi toplamları yerleşmelerde yaşayan nüfusa, tarımsal işletme sayısına ve oluşan olayların sayısı ve türlerine göre değişkenlik gösteren vergilerdir.

• Yerleşmelerin Toplam Vergileri (Hâsıl) Ayaş İlçesi yerleşmelerinin ekonomik etkinlikleri ve hizmetle ilgili vergilerinin toplamı defterlerde “Hasıl” olarak yazılmıştır. XVI.yy’da Ayaş yerleşmeleri devlete toplam olarak 152482 akçe vergi vermektedir. Bunlardan 10000 akçe ve üzeri vergi veren 4 yerleşme, 5000-10000 arası vergi veren 7 yerleşme ve 5000 akçeden az vergi veren 8 yerleşme vardır (Tablo 8, Grafik 6, Harita 18). Bu vergilerin çokluğu veya azlığı mekânsal dağılışı, tarım, hayvancılık, sanayi ve hizmetin saha ekonomisindeki önemini göstermektedir. Buna göre tarım birinci sırada yer almaktadır. Harita 17’de çok vergi veren yerleşmeler Çanıllı ile Oltan arasındaki köylerdir. Kuzeydoğu ile güney kısmın doğusuyla batısındaki köyler en az vergiyi vermektedirler (Harita 18). Bu kısımlar günümüzde de geliri az olan sahalardır. Vergiler tarımsal ürünlerden 1/5 oranında alınmaktadır. Çeltik, penbe (pamuk), piyaz (soğan), sir (sarımsak), emrud (armut), cevz (ceviz), bağ, bostan, bahçe vergileri öşür olarak kaydedilmiştir. Tahıllardan 1/5 oranında alınan vergilere karşılık diğer tarım ürünlerinden öşür alınır. Tarım sektöründe çalışanların ürettikleri ürünler kendi ihtiyacı ise bunlardan vergi alınmaz.

40 MESUT ELİBÜYÜK

Tablo 8: Köylerin Toplam Vergileri SR Yerleşme Adı YT XVI. YY Adı Hasıl 1 Ayaş KS Ayaş 29295 2 Akkaya KY Dede Zaviyesi 2597 3 Başayaş KY Baş Ayaş 3586 4 Başbereket KY Baş Bereket 8892 5 Bayat KY Otac 2798 6 Bayram KY Bayram 5500 7 Çanıllı KY Ulu Çanıllu 5000 8 Evci MZ Evci 2660 9 Feruz KY Ferus 2601 10 Gençali KY Gençali 2328 11 Gökçebağ KY Tiske 9099 12 Gökler KY Gökler 4125 13 Ilıca KY Ilıca 3700 14 İlhan KY İlhan 6000 15 Oltan KY Oltan 9982 16 Ortabereket KY Orta Bereket 6560 17 Pınaryaka KY Şeğlek 2000 18 Sinanlı Yere Gömü 18573 19 Tekke KY Tekye Öyüğü 1800 20 Uğurçayırı KY Uğur Çayırı 11000 21 Ulupınar KY Melal 2870 22 Yağmurdede KY Dastarlu 11516 Toplam 152482

Grafik 6: Ayaş İlçesi Köylerinden XVI. Yüzyıda Alınan Vergiler

41 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

Harita 18: Ayaş İlçesi Köylerinden XVI. Yüzyılda Vergi Toplamları (Hâsıl) Dağılışı

7. Sonuç Ankara’nın batısında, tarihi yol üzerinde olan Ayaş, bugün 21 yerleşmenin bulunduğu Ankara’ya bağlı ilçe ve onun yönetim merkezidir. Ayaş XVI. yüzyılda defterlere nahiye olarak yazılmıştır. Nahiyeye 50 yerleşme bağlı olup o dönemde Ayaş bunların yönetim merkezidir. Ayaş ilçesi sahasında XVI. yüzyıldaki yerleşmeler 2 kasaba, 19 köy, 1 mezra, ayrıca köylere bağlı 7 mezra ve 15 çiftlik olarak defterlere kaydedilmiştir.

Günümüzde 2017 yılı verilerine göre Ayaş merkez nüfusu 5160, bağlı yerleşmelerinin nüfusu 7129 ve toplam nüfusu 12289 dur. Aynı sahada 1571 yılı defter verilerine göre Ayaş merkez nüfusu 4265, bağlı yerleşmelerin nüfusu 9620 ve toplam nüfusu 13885 tir. Bu verilere göre Ayaş nüfusu 446 yıldan bu yana merkezde 895 kişi artmış, buna karşılık kırsal alanda 1596 kişi azalmıştır. Bu durum kırsal nüfusun azaldığını hatta köylerin boşaldığını göstermektedir. Bunun sebebi hemen yakınında büyük bir şehir olan Ankara’nın varlığıdır.

Ayaş İlçesi yerleşmelerinin XVI. yüzyıl da ödediği toplam vergi 152482 akçedir. Bu vergiler tarım ve hayvancılık, sanayi ve hizmetten toplanan vergilerdir. Tarım ve hayvancılık sektöründe ödenen yıllık toplam vergi 103380 akçedir. Döneminin sanayisinden toplam 3046 akçe ve hizmetten de toplam 46056 akça vergi toplanmaktadır. Bu vergi miktarları sadece araştırma sahanın değil aynı zamanda Osmanlı Devleti ekonomisinin de tarım ve hayvancılığa dayandığını göstermektedir. Ayaş İlçesi yerleşmelerinin XVI. yüzyıldaki adlarının bir kısmı değişmiş, buna karşılık nüfusu ve ekonomik etkinlikleri fazla değişmemiştir. Günümüzde Ankara’da Ayaş adı “domates, dut, kiraz” gibi tarım

42 MESUT ELİBÜYÜK

ürünlerinde markalaşmıştır. Aynı durum hayvancılık konusunda özellikle süt, besicilik ve tavukçuluk alanlarında da vardır. Ayaş Sanayi ve hizmet alanlarında kendisini gerektiği kadar gösterememiştir. Hizmet alanında sadece termal tesisler öne çıkmıştır.

XVI. yüzyıldan günümüze fazla değişim ve gelişim gösteremeyen Ayaş’ı geliştirerek hak ettiği yere ulaştırmak için Ankara’nın Beypazarı’na giden yol üzerindeki arka bahçesi değil, bahçesi olacak şekilde çağdaş düzenlemelerin yapıldığı ve Ankaralıların tercih ettiği bir ilçe haline getirmek gerekir.

Referanslar

Aldan, M. (1965). Türlü Yönleriyle Ayaş, Ayyıldız Matbaası, Ankara.

Elibüyük, M. (1990). “Türkiye’nin Tarihi Coğrafyası Bakımından Önemli Bir Kaynak: Mufassal Defterler.” Coğrafya Araştırmaları Cilt 1, Sayı 2. S. 11-42. Ankara.

Elibüyük, M. (2007) Kayseri İlinin XVI. Yüzyıl Yönetim Birimleri ve Yerleşmeleri. I. Hacılar Sempozyumu, 11-13 Mayıs 2007, Hacılar Belediyesi Kültür Yayınları No. 2, s.333-346. Kayseri.

Ergenç, Ö. (1984) “16. Yüzyılın Ankara’sı: Ekonomik Sosyal Yapı ve Kentsel Özellik”, Tarih İçinde Ankara. Eylül 1981 Bildirileri, ODTÜ, s. 53, Ankara.

Kurt, Y. (1993) “Tapu Tahrir Defterlerine Göre Ayaş’ta Kişi Adları.” Tarihte ve günümüzde Ayaş ve Bünyamin Ayaşi Sempozyumu. s. 67. Ankara.

Taşkın, Ü. (2005) Osmanlı Devleti’nde Kullanılan Ölçü ve Tartı Birimleri. YLT, Elazığ.

Yinanç, R. (1993) “Ayaş Tapu Tahrir Defterleri.” Tarihte ve günümüzde Ayaş ve Bünyamin Ayaşi Sempozyumu. s. 61. Ankara.

Arşiv Belgeleri

17-Yeni Numaralı Ankara Defteri (Ankara TKGMA)

18-Yeni Numaralı Ankara Defteri (Ankara TKGMA)

19-Yeni Numaralı Ankara Defteri (Ankara TKGMA)

438 Numaralı Muhasebe Defteri (İstanbul OA)

Haritalar

1/400 000 Ölçekli Kiepert Haritası İlgili Pafta

1/200 000 Ölçekli Topografya Haritası (HGK) İlgili Paftalar

1/100 000 Ölçekli Topografya Haritası (HGK) İlgili Paftalar

1/ 25 000 Ölçekli Topografya Haritası (HGK) İlgili Paftalar

43 TARİHSEL COĞRAFYA BAKIMINDAN AYAŞ İLÇESİ YERLEŞMELERİNİN XVI. YÜZYILDAKİ …

44 ANKARA’NIN GÖLGESİNDE BİR SAKLI KENT: AYAŞ

İsmail DOĞAN* *Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Ankara

1. Giriş Ayaş, Türkiye’de pek çok insanın hiç gitmeden ve görmeden bildiği bir ilçedir… Tıpkı benim gibi… Çocukluk ve gençlik yıllarımda bir şarkı sözü ya da bir öykü ve romanın satırlarından bilinçaltıma yerleşen imgelerinden biriydi. Ayaş. Bilinçaltının tahrik ettiği bu Ayaş merakını yıllar sonra doğup büyüdüğüm şehirden-Bursa’dan- üniversite öğrenimi için Ankara’ya geldiğimde giderdim. Bir vesileyle tanıştığım daha sonra uzun bir dostluğun tarafı olan Dr. Asaf Demirbaş Ayaş’a açılan ilk pencere oldu benim için. Dr. Asaf Demirbaş aslen Ayaş’ın Oltan Beldesi’nden olup uzun yıllar TRT’de “İnanç Dünyası” adıyla bilinen programını yapımcılığını üstlenmiş, bir süre bu kurumun “Dini Yayınlar Müdürlüğü ”nü de tedvir etmiştir. O dönemde belde olan “Oltan” şimdilerde büyük bir mahalledir. Demirbaş’ın rehberliğindeki bir dut festivali ve Oltan Beldesi’ndeki kiraz ikramları ile başlayan seanslar daha sonra Ayaş’ı, Ankara’da hafta sonlarına denk düşen “sakin yerleşimler gezilerimin” başına yerleştirdi. Kısa bir Ayaş tetkiki sizleri hemen seyahatnamelerle tanıştırır. Ayaş’ın meraka konu olan, gidip görmeden hafızaya yerleşen imgelerinin kültürel arka planı böylelikle yavaş yavaş çözülür. Ama öncelikle böyle bir imgelemin iki boyutu vardır; biri Ayaş, diğeri Ayaşlı. Ayaş bir yerleşim yeri bir menzil olarak zaten hafızadaki ilk figürdür. Ayaşlı ise bu figüre anlam katan gerçek aktördür. Şunu söylemeye çalışıyorum; insanların kafasında bir “Ayaşlı” vardır; en azından benim kafamda bu hep oldu. Buna “Ayaş beyefendisi”, “Ayaş hanımefendisi” de diyebilirsiniz. Bir kasabanın yarattığı sosyal bir tip, bir imajdır bu. Böyle bir imajın nereden filizlenmiş olabileceğini düşündüm bu süreçte. Acaba türkülerin ya da şarkıların tınıları mı bendeki bu izlenimi oluşturdu? Ayaş yollarından aştım da geldim Boyunu boyuna ölçtüm de geldim (…) Ayaş yollarında kervanın mı var? Beni öldürmeye fermanın mı var?

İletişim yazarı: İsmail Doğan, e-posta: [email protected] ANKARA’NIN GÖLGESİNDE BİR SAKLI KENT: AYAŞ

Elbette ses ve tınıların, eylem ve aksiyonların bir sonuç oldukları düşünüldüğünde bu sonuçlar bir kültürün asli yapısını temsil ederler. Bu kültürün yani Ayaşlılığın özellikleri geçmişin ve günümüzün topluma mâl olmuş Ayaşlılar üzerinden şöyle betimleniyor: “…Doğrulukları, doğruya ve hakka taraftarlıkları, zalimlerden, zulümden ve haksızlıktan daima kendilerini uzak tutmaları, ilme ve irfana saygılarıdır. Ayaşlı edebî, siyasi ve idari şahsiyetleri incelerken öncelikle bu özelliklerini tespit etmekteyiz. Yani Ayaşlıyı hangi görevde ve mekânda olursa olsun Ayaşlı yapan hareketlerin başında bunlar ile gaye ve maksada, bu çerçevede uyum sağlayıp sentez yapabilen, birlik ve beraberlik ve Devlet fikrine ve mefhumuna sahiplik gibi güzel faziletleri gelir. Bu da günümüzdeki bir idarecide aranılan ve okulu olmayan karakter unsurlarıdır.” (Süzen, 1993). Ayaş eski Belediye Başkanlarından Mustafa Süzen’in ait olduğu topluma olan bu tanıklığı son derece değerli bir ayrıntı ortaya koyar. Ayaşlılar, günlük hayatta sosyal ilişkilerin tarafı olarak nezaketi, zarafeti; hakka ve hukuka saygıyı öne alan özellikleriyle kendileriyle barışık fert olmayı bir yaşam tarzı olarak kişisel karakteri haline dönüştürmeyi bilen insanlardır. Bu özellikler onların devlet ve toplumla ilişkilerinde de ön plana çıkmaktadır. O nedenle mütevazı hayatlarında kamu imkânları ve iktidar şansı bulan Ayaşlıları, prestijli statüler ve iktidar olanakları devletine ve milletine duyarlı ve sadık bireyler olmayı gerektiren söz konusu kültürlerini, Ayaş’a özgü toplumsal değer ve alışkanlıklarını unutturmamıştır. Gerçekten şâhrâh güzergâhın merkezindeki bu kasaba Ayaş’ın yol ve yolculuk kavşağı güç ve iktidar ilişkilerinin de kesiştiği yer olmuştur. Kervanlar geçmiş bu yollardan. Edipler, bilgeler, bilginler, âşık ve şairler, sanatkâr ve zanaatkârlar; vezirler ve sadrazamlar geçmişin; yazar, eğitimci, müsteşar, kamu görevlisi ve müteşebbis insanları da modern Türkiye’nin Ayaşlıları olarak bu ilçenin uzun erimli tarihindeki yerini almışlardır. Adı Ayaş’la anılan geçmişin bilge ve siyasi şahsiyetleri şunlardır: “Bünyamin Ayaşî (Ö. 1525), Ayaşlı Sadrazam Nişancı İsmail Paşa (Ö. 1688), Seyyid İsmail Paşa (Ö.1829), Ayaşlı Mehmet Mes’ud Ağa (Hacı Mes’ud Ağa: Ö.1843), Ayaşlı Es’ad Muhlis Paşa (1780-1851), Sadullah Paşa (1838-1891), Salih Hayri (Türk Hayri, Ayaşlı Hayri) Ö. 1876, Aşık Ahmed Fahri (1845- 1918), Muallim Şakir Efendi (1872-1917), Hamdullah Efendi (1854-1917) vs.

“Şâhrâh Mevkii”de Parlayan Yıldız Hepsi bu kadar değil tabii. Güç ve iktidar ilişkilerinin ana kavşağında yer alan bu şehir aynı zamanda bilgeliklerin, umur ömür görmüş kişilerin seyrü sefer alanı da olmuş. Bu minvalde sözün olanca sadeliği ile “kimler geldi kimler geçti bu diyardan?” denilesi “şâhrâh (işlek)” bir güzergâhtan söz ediyoruz. Kâtip Çelebi’(1609-1656) yüzyıllar öncesinden ne de güzel betimlemiş: “Ayaş, Engürü’de garpde şâhrâh üzere bir mâmur kasabadır. Beypazarı bundan garbe düşer. Yerköy cenuba, Güdül şimale düşer. Ayaş, Yerköy ve Güdül birbirine karîbdir ve Ayaş kazasına tabidir ve Ayaş’tan Beypazarı tarafında bir ılıca ve içme suyu vardır. Suyu begâyet hastalara nâfidir.” (Katip Çelebi, 1965). “Kimler geldi, kimler geçti?” derken tam olarak bunu söylemek istedim. Seyahat kültürünün önde gelen isimlerini bu şâhrâh güzergâha yolları düştü, hem geldiler, hem konakladılar ve hem de son derece güzel izlenimlerle Türk tarihi ve sosyolojisine önemli kayıtlar düşerek ayrıldılar. Evliya Çelebi(1611- 1682)de bu “şâhrâh” mevkide konaklayanlardan.

46 İSMAİL DOĞAN

Evliya Çelebi’nin de belirttiği üzere Ayaş Ankara Sancağı toprağında Haremeyn Evkafıdır. Dârussaâde ağası tarafından zapt olunur, 150 akçe kazadır. Kalesi haraptır. Kumandanı ve Kethüda yeri vardır. Toplam bin hane on mihraptır. Çarşı içinde (----) camii, mescitleri ve hanları vardır. Yer yer bağ ve bahçesi vardır. Lakin dere ve tepeli yerde olduğundan havası ağırcadır. Ama şehri bakımlıdır ve dört tarafı bayırdır. Emir Dede Ziyareti ve karşı batı tarafındaki dağ üzerinde Şeyh Buhari, bir kubbede medfundur (Evliya Çelebi, 2005). Ve yabancılar ve onların da en ünlüsü bir Fransız: Charles (Felix- Marie) Texier (1802-1871) bayındırlık müfettişliği yaptığı sırada Fransız Hükûmeti tarafından Anadolu’ya gönderilmiştir. İlki 1833 ve ikincisine 1843 yılında başladığı seyahatlerinde yıllarca süren kazılar ve araştırmalar yapmıştır. Bu süreçte Anadolu’nun arkeolojik, jeolojik ve coğrafi özellikleri, yer altı ve yer üstü kaynakları ve kültür merkezlerinin tarihi ve o günkü halkın etnik, demografik, kültür ve ekonomik vb durumları hakkında bilgi vermiş, gözlemlerini aktarmıştır (Texier, 2002). Texier’in Ayaş izlenimleri: “Ayaş kasabasının Beypazarı’ndan mesafesi kırk iki kilometredir. Biri bir tahta köprüden ve diğeri bir geçit yerinden olmak üzere, bu mesafede Sakarya nehrinden iki defa geçilir. Ayaş kasabası bir dağın yamacındadır. Tiftik ticareti bu kasabadan başlar; fakat buranın ki Ankara’nın tiftiği kadar ince değildir. Keçi ve kuyruklu koyun sürüleri çoktur. Buranın denizden yüksekliği yedi yüz metredir; kışı şiddetlidir; çoğu yıllarda kar haftalarca kalır. Voyvodanın verdiği bilgilere göre Ayaş 5 bin haneli bir kasabadır, bu sayıya göre 25 bin nüfusu var demektir. Ayaş’ın Ankara’dan mesafesi kırk dört kilometredir. Yol yeterince yüksek ve ıssız bir geçitten geçer. Sonra Ankara ırmağının kıvrıldığı Haymana ovasına bağlı büyük bir ovaya inilir. Bu yörenin özellikle koyuncu ve çoban kesiminde Fransa’nın köylü çehresi görülür. Kumral sakallar az görülmediği gibi, başların şekli de Türkmenlerinkinden daha yuvarlaktır. Eski Goluvaların anısı, büsbütün silinmiş olmakla beraber memleketin okur-yazar sınıfında kalmıştır. Hacı Bayram ailesi, memleketi yönetmiş olan prenslerin nesli olduklarını övünerek söylerler. Yolun yarısında ufak bir kahvede durulur, biraz sonra ufukta bir dağın çizgileri görülür ki bu tepe, Ankara kalesinin yükseldiği yerdir.” Kayıtlardaki Ayaş Ayaş’ın adının geçtiği ilk resmi belge Ankara Tahrir Defteri’ndeki vakıf kayıtlarıdır. 1473 (1878) tarihli Fatih Mutbah defterinde de Ayaş adı geçmektedir. Matbu olan bu defter kayıtlarına göre 1473 yılının Şaban ayında, Saray’da Üngür Ez Ayaş (Ayaş Üzümü) yendiği yazılıdır (Aldan, 1965).Ayaş ve köyleri hakkındaki esaslı bilgiler Başbakanlık Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü arşivlerinde saklanan Defteri-i Hakanîlerin Ankara Livası’na ait olanlarında bulunmaktadır (Aldan, 1965).

Seyahatnamelerde ve Bazı Kayıtlarda Öne Çıkanlar Görüldüğü üzere seyyahlar bölgenin kültürel hinterlandında Ayaş’ı merkez almışlardır. Seyahatnamelerde Ayaş’ın karakteristik değer ve özellikleri olarak şu hususlar öne çıkmıştır: Ayaş adı gece parlaklığı ve aydınlığı anlamına gelir, Bir dönem nüfusu 25 binler civarında olan büyük bir kasabadır, İşlek bir güzergâhtadır,

47 ANKARA’NIN GÖLGESİNDE BİR SAKLI KENT: AYAŞ

Önemli bir menzildir, Coğrafi yapısı nedeniyle havası ağırdır, Osmanlı idari yapılanmasında “Haremeyn Evkafı” olarak özel bir statüye sahiptir, Suyu nâfi ve şifalıdır, Tiftik keçisi ve kuyruklu koyun tercih edilen hayvanlardır, Zengin bir tarımsal hayata sahiptir, “üzüm” bu yörenin önde gelen ürünüdür. Fransız Seyyah Texier Ankara ve yöresinde Galli atalarını aramış, kendince benzerlikler bulmuştur.

Sakin Bir Yerleşim Yeri Olarak Ayaş Ankara ve Ayaş seyyahları seyahatnamelerde kasabanın yüzyıllardır önemli bir destinasyon bölgesinde olduğunu gösterir. Bağdat kervan yolu bu ana güzergâh üzerinde kurulmuştur; yani Ayaş ünlü ipek yolunda bir ticaret, kültürel ve lojistik hareketliliği üzerinde, önemli bir transit yolundadır. Ticaret kervanları, Sürre Alayları ve askeri güçlerin ana yoludur bu destinasyon. İstanbul-Ankara karayolunun daha kuzeye kayması ile bir süre ana kavşak olarak aktüalitesini kaybetmesine neden olsa da tarihi ve sosyolojik değerinden, bir kayıptan söz edilemez. Şimdi artık esas olan da budur: Kentler tarihsel ve sosyolojik bağlamları, kültürel zenginlikleriyle daha çok öne çıkmaktadır. Ayaş her iki kaynak açısından bölgenin ve Türkiye’nin önemli bir kentsel değeridir. Ayaş, tam bir “Cittáslow” yani “sakin yerleşim”dir. İtalyanca Cittá (şehir) ve İngilizce Slow (sakin/yavaş) kelimelerinden oluşan Cittáslow, “yavaş” ve “sakin şehir” olarak çevrilmiş ve daha çok da “yavaş şehir” olarak ünlenmiştir. Sakin yerleşimler hareketinin temelinde küreselleşmenin insan yaşamına getirdiği hız, acelecilik ve baskı önemli rol oynar. Hızlı tüketmek, hızlı yaşamak aceleci bir kültür yaratmıştır. Günlük hayatı daha çok teknolojinin baskısına teslim eden, teknolojik aygıtların çarkı içinde savrulan ve harmanlanan bir kültürden söz edilebilir. Ancak bu çark insanda bazı değerleri tahrif etmektedir. Küresel olgu büyük kentler vasıtasıyla insanı, insan yaşamını baskı altına almaktadır. “Bir havaalanında veya alışveriş merkezinde gezerken, rahatlıkla yerel ahlakın özelliklerinin küresel güçler sebebiyle giderek küçümsendiği görülebilir.” (Sezgin ve Ünüvar, 2011). Bu hareket “ne oluyoruz?”, “bu ne hız?” anlamına gelen reaksiyoner/protest bir harekettir. Aidiyetler ve mahalli olan tüm ürün ve alışkanlıklar küreselleşme marifetiyle teknolojinin devasa ve yaygın baskısı altına alınmaktadır. Mahalli olan ne varsa adeta tahrif ve tahkir edilmekte, yerine homojen ürün ve lezzetler dayatılmaktadır. Bir insanın ve bir kültürün kendi olma halini ortada kaldıracak bir küresel basıdan söz edilebilir. Sakin yerleşimler böylesi bir baskıyı, kültürü kendi olma halinden çıkaracak her türlü dış etkiyi bertaraf edebilecek önemli bir potansiyele sahiptir. Eğer biz de varız, ben de varım; benim yaşam alanım ve buna ait bir kültürüm var diyemezsek küresel baskının anaforunda kaybolur gideriz. Çünkü küresel yaşam yerel olanı, yerel yaşamı tehdit ediyor. Yerel kültür, değer ve alışkanlıklar erozyona uğruyor. Küreselleşme homojen dayatmacı, buyurgan mekânlar yaratmıştır. Homojen bir kültür marifetiyle genel-geçer davranış kalıplarına mahkûm edilmek isteniyoruz. Sakin limanlar, sakin şehirler bir sığınak, birer kaçış alanı olmaktadır. Homojen mekânlardan biri olmak istemiyorsak, yerel kimliği ve özellikleri koruyarak küreselleşmenin bu dayatmasına karşı konulabilir,

48 İSMAİL DOĞAN korunabiliriz. Ankara’nın gölgesindeki Ayaş, tarihsel ve doğal değerleriyle böyle bir kaçış alanı, böyle bir sığınaktır kentliler için. Kendi tarihi ve sosyolojisinden beslenen bir Ayaş, sakin yerleşimlerin bu bağlamda tüm karakteristiklerine sahiptir. Ayaş tarihi ve sosyolojisinin kendisine miras bıraktığı değerlere sahip çıkmalı, konuksever ve güler yüzlü olmayı sürdürmelidir. Bu amaçla, sakin yerleşimlerin temel değerleri konusunda kaynaklarını gözden geçirerek ilçeyi bu değerler doğrultusunda reorganize etmelidir. Sakin yerleşimler için belirlenen düzeye ulaşabilmenin ekonomik, idari ve kültürel olmak üzere üç temel boyutu vardır. Esasen sakin yerleşimlerin temel değerleri her üç hususta genel olarak neler yapılabileceğini de gösterir. Bu çerçevede;

- Standardizasyonun değil çeşitliliği teşvik edilmesi,

- Yerel kültür ve geleneklerin desteklenmesi, - Daha sürdürülebilir çevre için çalışılması,

- Yerel üretim ve ürünleri teşviki ve desteklenmesi, - Özellikle çocuklar ve gençler arasında sağlıklı yaşamın teşviki ve özendirilmesi, - Yerel toplum ile birlikte bu değerleri inşa etmek üzere birlikte çalışılması ortak ve belirleyici değerlerdir. Birlikte iş yapma ve ortak duyarlıklar günlük hayatta şehrin dokusunun, renginin, müziğinin ve hikâyesinin uyum içinde, şehir sâkinlerinin ve şehri ziyaret edenlerin zevk alabilecekleri bir hızda yaşanmasına katkı sağlayacaktır. Süreç ise yerel zanaatları, tatları ve sanatları sadece eskilerin hatırlayabileceği kavramlar olmaktan çıkararak bunları genç kuşaklarla ve konuklarla paylaşma tecrübesini sağlayacaktır. Bu amaçla da;

- Yerel ürünleri satan işletmeler desteklenmelidir, - Kent dokusu korunmalıdır, - Eski yapılar restore edilmelidir, - El sanatları korunmalı ve teşvik edilmelidir, - Organik ürünlerin üretilmesi ve tüketimimin artırılması teşvik edilmelidir. Kentler geleneksel yapılarını korumalıdır,

- Arabalar şehir merkezinden çıkarılmalıdır, - Yerel ürünler kullanılmalıdır,

- Yenilenebilir enerji kullanılmalıdır, - Süpermarket ve fastfood restoranları olmamalıdır (Sezgin ve Ünüvar, 2011). Sakin yerleşim statüsü kazanan merkezlerde bu değerler doğrultusunda yapılması gereken şehir içi düzenlemeler ise şunlardır:

- Merkezde bulunan binaların birbiriyle uyumlu renklerde boyanması,

- Çanak antenlerin merkezi sistemle çatılarda toplanması,

49 ANKARA’NIN GÖLGESİNDE BİR SAKLI KENT: AYAŞ

- Dükkân tabelaların birbirleriyle uyumlu ve estetik hale getirilmeleri, - Caddeleri insanların sosyalleşmesine imkân erecek biçimde kent mobilyalarıyla donatılması,

- Yayaların caddede trafik stresi olmadan dolaşmaları için trafiğin azaltılması, cadde projesi vs. Sakin yerleşim standart ve değerleri açısından da bakıldığında Ayaş bu değerlere en yakın ilçe merkezidir. Üstelik uzun tarihi ve sosyolojisi Ayaş’a özgü bir kentsel kültür ve gelenek sağlamıştır. Ayaş adı bizatihi bu kasabanın varlığının önüne geçmiş, bu anlamda “muhayyel bir sakin yerleşim” olmuştur. Tıpkı Bursa gibi, tıpkı Kudüs gibi, tıpkı Saray Bosna gibi… Belki sırf bu yüzden günün birinde ve her fırsat ve vesileyle gidip görme hevesi ve iştahı uyandırır. Ayaş, henüz kendisiyle tanışmamış ve gidip görmeyenlerin hafızlarına yerleşen bu resmi muhafaza etmek mecburiyetindedir. O nedenle Ayaş’a ve Ayaşlıya düşen, Ayaş’ın bu muhayyel beklentiye uygun bir yer olması gerektiği düşüncesini bir an bile unutmamalarıdır. Ancak Ayaşlı elbette başta Ankara olmak üzere yanı başında ve çevresinde büyüyen ve gelişen kentleşmenin etkilerini yaşamaktadır. Bunların en başında tarımsal ekonominin yeni ekonomik değer ve pratikler karşısındaki sorunları gelmektedir. Böyle bir gelişme karışışında hâlâ geleneksel usullerle tarım yapanların karşılaştığı makûs sorunlar kaçınılmaz olarak Ayaş’ı da etkilemiş ve ilçe öncelikli olarak Ankara’ya müteveccihen yoğun bir göç vermiştir. Adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına göre Ayaş’ın nüfusu 12.289’dur; ancak aynı sonuçlar çevresinde Ankara’da yaşayan Ayaşlı sayısı ise bundan yaklaşık 4 kat civarında yani 40 binlerdedir. Açıktır ki bu hareketlilikte Ayaşlılara, kendi topraklarıyla şöhret olan ürünlerini modern yöntem ve tekniklere uygun olarak üretme ve pazarlama sorunları yaşamaktadır. Ayaş adı ile maruf olan domates, kiraz, dut gibi zirai ürünler ulusal düzeyde hak ettiği yaygın bir takdim ve pazarlama yöntemlerinden yoksun kalmıştır. Üstelik 15.yüzyılda (1473) Fatih Mutbah Defteri’nde kayda geçerek Ayaş’tan getirilen ve Saray tabldotlarına giren “Ayaş Üzümü” bu süreçte Ayaşlının bile hafızasından silinmiştir. Ayaş domatesi kuvvetle muhtemeldir ki seri teknolojik üretimle yarışını kaybetmiştir. Ayaş’ın taze meyve ve sebzeleri mevsimi ile sınırlı bir aktüel döneme ait yerel tat ve lezzetler olarak kalmıştır; sebze ve meyve kuruları ise yıl boyu tüketilecek formunu teknolojik üretim imkânlarına sahip olan merkezlere bırakmıştır. Bir sempozyum konuşmacısının tebliğinde öne çıkan Ayaş, “domates kurusunun %80’ini Denizli’den karşılıyor” ifadeleri durumun çarpıcı bir açıklamasıdır.

2. Sonuç Ayaş elbette önce hayatı Ayaş’ta geçenlerindir. Ama zengin tarihi ve sosyolojisiyle Ayaş elbette sadece Ayaşlıların değildir. Sırasıyla Ayaş’ın herhangi bir nedenle Ayaş dışında, Ankara ve diğer şehirlerde yaşayanların da Ayaş’a karşı sorumlulukları vardır. Ankara’nın gölgesinde muhafaza ettiği kentsel kültür ve değerleriyle de Ayaş aynı zamanda Ayaşlı olmayanların da umurudur. Ayaşlı olmayan ama varlığına uzaklardan muttali olan herkesin ve bizlerin umurudur Ayaş. Bu bakımdan Ayaş’ın küllenen, gölgede kalan sosyolojik ve kültürel gerçekliğinin gün yüzüne çıkarılması; Ankara’nın gölgesinde kalan bu saklı kentin Türkiye’ye ve dünyaya açılması Türkiye için önem taşımaktadır. Elbette ve özellikle Ayaş söz konusu olduğunda unutulmaması gereken bir diğer husus da Hacı Bayram Veli gibi bir bilgenin ruhaniyeti, Bünyâmin-i Ayâşî ve onun silsilesi üzerinden Ayaş’ın, Ankara’nın gölgesindeki saklı kent olma değerini hem üretir ve hem de onun sosyolojik ve kültürel varlığına devamlılık sağlar.

50 İSMAİL DOĞAN

3. Öneriler Ayaş’ı, bu saklı kenti, Türkiye ve dünyaya açmak için yapılması gerekenler şunlardır:

• Ayaş’ın “Sakin Yerleşimler Ağına” katılması ve bunun için de “Cittaslow Türkiye Ulusal Ağına” başvuru yapması gerekir. Bu çerçevede süratle “Sakin Yerleşim Statüsü” için yerel ve mülki yönetimler vasıtasıyla gereken adımlar atılmalıdır. • Ayaş’ın tarımsal ekonomik kaynaklarının yeni üretim tarzı ve teknikleriyle geliştirilmesi sürecinde kamu desteği sağlanmalıdır, • Ayaş’ın eğitim, kültür ve sanat kaynakları entelektüel bir proje çalışmasına dönüştürülmelidir. Tanınır ve bilinirliği ulusal düzeyde olan Ayaşlıların Ayaş’a kendi tecrübeleriyle ilgili olarak katkıları hususunda teşvik edici çalışmalar yapılmalıdır, • Daha önceki dönemlerde medya ve iletişim diline yansıyan hikâye ve roman benzeri düşünce, sanat ve edebiyat ürünlerindeki Ayaş imgelemine aktüel değer ve devamlılık sağlayacak projeler üretilmelidir, • Ayaş’ı çağrıştıran diğer semboller de meyve ve sebzelerdir. Bu sembollerde bir ana figür bir de onu destekleyici ikincil figürler düşünülür. Ayaş için ana figür üzüm olmalıdır; domates, dut ve kiraz da destekleyici semboller olmalıdır. Ayrıntılardaki bu tasarım ise panolarda, matbu evrakta ve Ayaş giriş ve çıkışlarındaki billboardlarda kullanılmalıdır. Nihayet Ayaşlı değişimden korkmamalıdır. Ayaş’ın nüfus yapısındaki aktüel çözülme bir kopuş ve bir parçalanma olmayıp Ayaş’a, Ayaş’ın kültürel gerçeklerinin verilen göçle birlikte yeni bir soluk ve dinamizm olarak geri dönmesi anlamına gelmektedir. Eğer Ayaşlı bilge insanlar, düşünce ve sanat adamları, geçmişin ve bugünün önde gelen kamu görevlisi olan Ayaşlılar olmasaydı Ayaş’ın ve Ayaşlının edebiyat, sanat ve düşünce dünyası üzerinden bilimsel ve entelektüel platformlarda gündem olması, meraklıları için keşfedilmesi heyecan veren saklı bir kente dönüşmesi üzerinde farkındalık yaratmak kolay olmazdı. Bu aşamada Ayaş özelinde dışa ve farklı kültürlere açılmanın sosyolojik değerini bize hatırlatan ve kendisi de bir Ayaşlı olan siyaset ve düşünce adamı Sadullah Paşa’nın şu sözlerini öne çıkarmakta yarar vardır:

“Terakkîisahîh (…)âlem-i insâniyetin terakkiyât-ı müktesebesine vukûf ile hâsıl olur (…) Kadınlarımız evlerine kapandıkları gibi, erkeklerimiz dahi memleketlerine kapandıklarından, cem’iyyet-i beşeriyyenin ahvâl-i terakkiyâtından o derece gaflet üzereyiz ki etrâfımızı muhît olan akvâm günden güne ilerlemekte ve bu sâyede ma’nen, mâddeten bize galebe etmekte oldukları hâlde biz yine dört el ile cehil ve taassuba sarılıp andan ümmid-i necât ediyoruz.” (Aldan, 1965). Burada tam olarak söylenmek istenen şudur: “Doğru yolda ilerleme ve gelişme insanlığın insanlık âleminin elde ettiği kazanımlarla olur. Ne var ki bizim ülkemizde kadınlarımız evlerine, erkeklerimiz de memleketlerine kapandıklarından insan toplumlarının gelişme ve ilerlemelerinden habersiz yaşıyoruz. Etrafımızdaki toplumlar günden güne ilerliyor ve bu sayede de bize üstünlük sağlıyorlar ama biz buna karşılık olanca gücümüzle cehalet ve taassuba sarılarak bütün kurtuluşumuzu burada arıyoruz.” Esasen Sadullah Paşa, bu toplumsal tespitler üzerinden önemli bir mesaj vermektedir. Korkmayın diyor Paşa, evlerinize, köyünüze, kasabanıza, kentinize kapanıp kalmayın; başka insanlarla, başka kültürlerle etkileşime girmekten ve yeniliklerden korkmayın. Ayaş’ın çevreye ve dünyaya açılmada Ayaşlı Sadullah Paşa’nın 100 yıl öncesinden geleceği gören bu vizyonu Ayaş için bugün çok daha anlamlı ve değerli hale gelmiştir.

51 ANKARA’NIN GÖLGESİNDE BİR SAKLI KENT: AYAŞ

Referanslar

Aldan, M. (1965), Türlü Yönleriyle Ayaş/Bir Meskûn Yer İncelemesi, Ankara Ayyıldız Matbaası

Dogan İ. (2002), “Korumacılığın Geleneksel Kent Kültüründen Çıkarması Gereken Dersler”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 35, Sayı:1-2.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi (2005), Hazırlayanlar: Yücel Dağlı-Seyit Ali Kahraman, YKY, 2. Cilt/2.

Keskin, B.E. (2011), Yavaş Şehir, Bursa, Uludağ Yayınları, 180 S.

Sezgin, M. ve Ünüvar, Ş. (2011), Yavaş Şehir, Yüce Medya Yayınları, Konya, 94 S.

Süzen, M. (1993) “Ayaş ve Ayaşlılar”, Tarihten Günümüze Ayaş ve Bünyamin Ayaşi Sempozyumu, Ayaş, 2-4 Temmuz 1993, Bildiriler Kitabı, Ankara, Ayaş Belediyesi Yayınları 1, Ankara.

Texier, C. (2002), Küçük Asya, (Osmanlıcadan sadeleştiren M. Yıldız) Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı, I-III Ankara.

52 İSMAİL DOĞAN

Ekler

Foto 1: Restorasyon bekleyen geleneksel yapılı bir Foto 2: Sokağın yalnızlığını yılların yalnızlığıyla Ayaş Evi. buluşturan bir bekleyiş.

Foto 3: Köşedeki Ayaşî çeşmesi ve ilgiyi üreten Foto 4: Bir Ayaş Beyefendisi, dostumuz Dr. Asaf sükûnetiyle bir Ayaş Sokağı. Demirbaş, Sempozyum günü Dutluk’ta objektifimize bu görüntüyü verdi.

Foto 5: Ayaş’ta Kirazdibi Göleti’ne bakan Dutluk mevkii

53

ANKARA’NIN GÖLGESİNDE BİR SAKLI KENT: AYAŞ

54 BİR YEREL SİYASET ANALİZİ: TÜRKİYE’DE HALK OYLAMALARI VE AYAŞ

Temuçin F. ERTAN* * Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü

1. Giriş Fransızca’dan Türkçe’ye giren referandum, halk oylaması demektir. Referandum genel olarak; “halkoyuna sunma; halkın görüşünü alarak uygulamayı bu sonuca göre belirleme; bir ülke yönetiminin önemli gördüğü siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik konularda bir karar alabilmek için halkın oyuna başvurulması” şeklinde tanımlanmaktadır (İnternet kaynakları 1).

Demokrasilerin genel olarak doğrudan, yarı-doğrudan ve temsili olarak üç ana gruba ayrıldığı düşünülürse, halk oylamaları ya da referandumlar, doğrudan demokrasilerin tipik bir siyasal katılım metodolojisidir. Doğrudan demokraside halk, alınacak tüm kararlar için doğrudan oy kullanırdı. Ancak yaşanan yüzyılda -ki önceki yüzyıl da dâhil- doğrudan demokrasinin uygulanma imkânı yoktur. Nüfus artmış, devlet aygıtı gelişmiş, yurttaşlık anlayışı değişmiş ve ülke adı verilen coğrafya da faklı anlamlara bürünmüştür. Bu bağlamda imkânsız hale gelen doğrudan demokrasiler yerine, yarı-doğrudan ve temsili demokrasiler üretilmiştir.

Yukarıda da belirtildiği gibi halkoylaması, demokrasilerin vazgeçilmezi olan siyasal katılımın, -diğer de siyasal çoğulculuktur- bir başka deyişle halkın üretilen politikalara katılmasının, irade koymasının en tipik uygulamasıdır. Bu nedenle yarı doğrudan demokrasilerde sık sık, temsili demokrasilerde gerekli görüldüğü durumlarda halk oylamasına başvurulabilir ve halkın iradesinin devlet yönetimine yansıması sağlanabilir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleşirken benimsediği model de, temsili demokrasidir. Bu nedenle siyasal katılımın siyasal çoğulculukla taçlandırıldığı dönemlere uzanıldığında, Türkiye’de halk oylamasının kısmen de geciktiği söylenebilir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında, iktidarın paylaştırılması ve yetkilerinin sınırlandırılması, daha açık bir ifadeyle iktidarı denetim mekanizmalarının geliştirilmesi yolundaki adımların gecikmesi, Türkiye’deki halk oylamaları ya da referandumların uygulanmasının tarihini de o derece geriye atmıştır. Bu yüzden Türkiye halkı, yönetime doğrudan katılmak için 1961 Anayasasının halkoyuna sunulmasının tarihi olan 9 Temmuz 1961’i beklemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti referandumla, daha açık bir ifadeyle halkoylamasıyla 1961 Anayasası’nın kabul edilmesi sürecinde tanışmıştır. Halkoylaması sonucu yürürlüğe giren 1961 Anayasası’ndan sonra, ikinci halkoylaması için yaklaşık 20 yıl beklenmiştir. Bu kez 1982 Anayasası, halkoylaması sonucu yürürlüğe girmiş ve ama bu kez halkoylaması (referandum); gerektiği hallerde anayasal değişiklikler için bir anayasa

İletişim yazarı: Temuçin F. Ertan, e-posta: [email protected] BİR YEREL SİYASET ANALİZİ: TÜRKİYE’DE HALK OYLAMALARI VE AYAŞ hükmü haline getirilmiştir. 1982 Anayasasının kabul edilmesinden günümüze değin geçen sürede, Anayasanın 175. Maddesi gereğince 1987, 1988, 2007, 2010 ve 2017 yıllarında anayasal değişikliklerle ilgili olarak beş halkoylaması yapılmıştır.

Bu çalışmada 1961 ve 1982 anayasalarının kabul edilme süreçlerindeki halkoylamalarıyla 1987, 1988, 2007, 2010 ve 2017 yılında yapılan halkoylamaları Türkiye genelinde ve Ayaş özelinde incelenecektir. Halkoylamalarının sonuçlarıyla ilgili Ayaş merkez ve köyleri ölçekli bir analiz yapılacağı gibi, Ayaş’ta ortaya çıkan sonuçlar Ankara ve Türkiye geneliyle karşılaştırılacaktır. Böylelikle Ayaş halkının siyasal tutumu üzerine somut verilere dayalı bir değerlendirme yapılacaktır.

2. 1961 Anayasası ile İlgili 9 Temmuz 1961 Tarihli Halk Oylaması 27 Mayıs 1961 tarihindeki askeri darbe sonrasında Türkiye’de yeni bir siyaset anlayışı hâkim oldu. 1924 Anayasasının yürürlükten kalktığı bu dönemde, yeni bir anayasa hazırlıklarına hemen girişildi. Anayasa için İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi tarafından ayrı ayrı hazırlanan iki farklı ön tasarı ortaya çıktı. Milli Birlik Komitesi ve Temsilciler Meclisi’nden oluşan Kurucu Meclis, 6 Ocak 1961’de toplandı ve Temsilciler Meclisi kanadından 9 Ocak 1961’de bir anayasa komisyonu oluşturdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyeleri tarafından hazırlanan anayasa taslağı, Kurucu Meclis’te tartışıldı. Bazı maddeler üzerinde çıkan anlaşmazlığın kurulan Karma Komisyon ile giderilmesinden sonra, anayasa metni 27 Mayıs 1961 tarihinde Kurucu Meclis’in birleşik toplantısında 260 kabul, 2 çekimser oyla kabul edildi (İnternet kaynakları 2). Söz konusu anayasa metninin 31 Mayıs 1961’de Resmi Gazete’de yayınlanmasından sonra halk oylaması süreci de başlamış oldu (İnternet kaynakları 3). 9 Temmuz 1961 tarihinde halk oylamasına sunulan anayasa metni % 61.7 “evet” oy oranı ile kabul edildi (İnternet kaynakları 4).

2.1. Değerlendirme: Ayaş’ta halk oylamasına katılım, Türkiye ve Ankara ortalamasının üzerinde gerçekleşti. “Evet” oranı Türkiye ortalamasını üzerinde iken, Ankara ortalamasının altında kaldı. Doğal olarak “hayır” oranı da Ankara ortalamasının üzerinde, Türkiye ortalamasının altında gerçekleşti (Tablo 1). Ayaş’a özel olarak bakacak olursak bucak ve köylerde halk oylamasına katılım oranının, ilçe merkezinin ortalamasının üzerinde gerçekleştiği görülmektedir. Bu da Ayaş ilçe merkezinin Türkiye’nin ve Ankara’nın üzerinde, Ayaş’ın kırsal kesiminin ise hem Türkiye’nin hem Ankara’nın hem de Ayaş ilçe merkezinin üzerinde sandığa gittiği anlaşılmaktadır.

Tablo 1. 9 Temmuz 1961 Referandumu Katılım Oranı Evet Oranı Hayır Oranı Türkiye 81.0 61.7 38.3 Ankara 81.3 68.4 31.6 Şehir Toplamı 75.5 73.9 26.1 Bucak ve Köyler Toplamı 89.2 61.9 38.1 Ayaş 85.4 64.2 35.8 İlçe Merkezi Toplamı 67.4 81.3 18.7 Bucak ve Köyler Toplamı 89.8 61.1 38.9

Kaynak: TÜİK (İnternet kaynakları 4)

56 TEMUÇİN F. ERTAN

3. 1982 Anayasası ile İlgili 7 Kasım 1982 Tarihli Halk Oylaması 1961 Anayasası ile başlayan yeni siyaset ortamı, ülkenin aradığı istikrarı sağlayamadı. 1961 Anayasası ile beliren kuvvetler ayrılığı, 1971 yılında yapılan değişiklilerle yürütmenin lehine bir yapıya doğru evrilmeyi gösterse de, bu gelişim istenen sonucu vermedi ve yeterli de görülmedi. Sistem tıkanıklığını açma konusunda sivil siyasetin yetersiz kalması, askeri bürokrasinin bir kez daha ön plana çıkmasına yol açtı. Yaşanan siyasal, sosyal ve ekonomik bunalım, 12 Eylül 1980’deki askeri darbeye kadar uzandı. 1980 yılında gerçekleştirilen askeri darbe sonucunda 1961 Anayasası yürürlükten kaldırıldı ve yeni bir anayasa hazırlığına girişildi. 28 Haziran 1981 tarihli ve 3485 sayılı kanunla Kurucu Meclis oluşturuldu. Bu kez teşkil edilen Kurucu Meclis, Milli Güvenlik Konseyi ve Danışma Meclisi’nden meydana gelmişti. Danışma Meclisi üyelerinden oluşturulan 15 kişilik anayasaya komisyonunun hazırladığı taslak önce Danışma Meclisi’nde, ardından da Milli Güvenlik Konseyi’nde kabul edildi. 7 Kasım 1982 tarihinde halkoyuna sunulan Anayasa metni, % 8.6 “hayır”, % 91.4 “evet” oy oranı kabul edildi (İnternet kaynakları 5).

3.1. Değerlendirme: 1982 Anayasası için yapılan halk oylamasında katılım oranı % 91,3 oldu (Tablo 2). Katılım oranı açısından bakıldığında, Ayaş’ın ilçe merkezi ile bucak ve köyleri açısından daha yüksek bir katılım sağladığını söylemek mümkündür. 1982 Anayasası için yapılan halk oylamasında, Ayaş ilçe merkezinde % 92,8 olan katılım oranı, bucak ve köylerde % 95,6’ya ulaştı. Ayaş’taki genel katılım oranı ise % 94,9 idi. Bu katılım oranlarıyla Ayaş, Türkiye ve Ankara ortalamasının üzerinde yer aldı. Aynı şekilde Ayaş’tan çıkan “evet” oranı, Türkiye ve Ankara ortalamasının üzerinde; “hayır” oranı Türkiye ve Ankara’nın altında gerçekleşti. Bu da Ayaş halkının 1961 Anayasasında olduğu gibi, 1982 Anayasası ile ilgili halk oylamasında da önerilen metinlere teveccüh gösterdiğini ortaya koymaktadır. Tek farkla 1961 Anayasasına Ankara’nın genelinden çıkan “evet” oranı Ayaş’a göre daha yüksek iken, 1982 Anayasası için yapılan halk oylamasında Ankara’nın “evet” oy oranı Ayaş’tan daha düşük gerçekleşti.

Tablo 2. 7 Kasım1982 Referandumu

Katılım Oranı Evet Oranı Hayır Oranı Türkiye 91.3 91.4 8.6 Ankara 89.9 88.1 11.9 Merkez Şehir Toplamı 88.9 86.6 13.4 Bucak ve Köyler Toplamı 93.8 94.2 5.8 Ayaş 94.9 94.3 5.7 İlçe Merkezi Toplamı 92.8 92.5 7.5 Bucak ve Köyler Toplamı 95.6 94.8 5.2 Kaynak: TÜİK (İnternet kaynakları 4)

4. 6 Eylül 1987 Tarihli Halk Oylaması 1982 Anayasası’nın değiştirilmesiyle ilgili 175. Madde aynen şu şekilde düzenlenmiştir: “Anayasanın değiştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir. Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki teklifler Genel Kurulda iki defa görüşülür. Değiştirme teklifinin kabulü Meclisin üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür.

57 BİR YEREL SİYASET ANALİZİ: TÜRKİYE’DE HALK OYLAMALARI VE AYAŞ

Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin görüşülmesi ve kabulü, bu maddedeki kayıtlar dışında, kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tâbidir. Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları, bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebilir. Meclis, geri gönderilen Kanunu, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen kabul ederse Cumhurbaşkanı bu Kanunu halkoyuna sunabilir. Meclisce üye tamsayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazetede yayımlanır. Doğrudan veya Cumhurbaşkanının iadesi üzerine, Meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile kabul edilen Anayasa değişikliğine ilişkin kanun veya gerekli görülen maddeleri Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulabilir. Halkoylamasına sunulmayan Anayasa değişikliğine ilişkin Kanun veya ilgili maddeler Resmî Gazetede yayımlanır. Halkoyuna sunulan Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların yürürlüğe girmesi için, halkoylamasında kullanılan geçerli oyların yarısından çoğunun kabul oyu olması gerekir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların kabulü sırasında, bu Kanunun halkoylamasına sunulması halinde, Anayasanın değiştirilen hükümlerinden, hangilerinin birlikte hangilerinin ayrı ayrı oylanacağını da karara bağlar. Halkoylamasına, milletvekili genel ve ara seçimlerine ve mahallî genel seçimlere iştiraki temin için, kanunla para cezası dahil gerekli her türlü tedbir alınır” (İnternet kaynakları 2). Söz konusu hüküm gereğince 6 Eylül 1987 tarihinde geçici 4. Maddede yer alan eski siyasetçilerin siyasi yasaklarının kaldırılmasıyla ilgili bir halk oylaması yapıldı. Söz konusu referandum, Türk siyasi hayatında, Anayasanın kabul edilip edilmemesi dışında olan, anayasanın madde değişikliğiyle ilgili ilk halk oylaması idi. Söz konusu halk oylamasında katılım oranı % 93.6 olurken, % 50.2 “evet”, % 49.8 “hayır” oy oranı çıktı (İnternet kaynakları 6). Böylece 12 Eylül 1980 tarihi öncesindeki bazı siyasetçiler, yeniden politikaya dönme imkânını elde etti.

4.1. Değerlendirme: Anayasa değişikliği ile ilgili halk oylamasına, Ayaş halkı, hem ilçe merkezi hem de bucak ve köyler yönüyle Türkiye ve Ankara’nın üzerinde bir katılım gerçekleştirdi. “evet” açısından bakıldığında Ayaş’ın oranının Türkiye ve Ankara’nın altında olduğu görülürken, doğal olarak da “hayır” oranı Türkiye ve Ankara’nın üzerinde gerçekleşti (Tablo 3). İlginç olan durum ise bu referandumda Ayaş’ın “hayır” diyerek kaybeden tarafta yer alması oldu.

58 TEMUÇİN F. ERTAN

Tablo 3. 6 Eylül 1987 Referandumu Katılım Oranı Evet Oranı Hayır Oranı Türkiye 93.6 50.2 49.8 Ankara 90.9 49.2 50.8 Merkez Şehir Toplamı 89.9 51.1 49.0 Bucak ve Köyler Toplamı 96.8 39.6 60.4 Ayaş 97.6 41.8 58.2 İlçe Merkezi Toplamı 94.8 52.3 47.7 Bucak ve Köyler Toplamı 98.2 38.7 60.4 Kaynak: TÜİK (İnternet kaynakları 4)

5. 25 Eylül 1988 Tarihli Halk Oylaması 1982 Anayasasının 127. Maddesine göre, yerel seçimler beş yılda bir yapılacaktı. Özal Hükümeti döneminde bu seçimlerin bir yıl öne alınması için 25 Eylül 1988’de bir halk oylaması yapıldı. Katılım oranının yüzde 88.8 olduğu bu halk oylamasında, “evet” oranı % 35 iken, “hayır” oylarının oranı % 65 oldu (İnternet kaynakları 7). Böylece yerel seçimlerin bir yıl öne alınmasına dair öneri Türk halkı tarafından reddedildi. Söz konusu sonuç sadece o günler için değil, sonraki dönemler açısından özgün bir yerde konumlandı. Şöyle ki, 25 Eylül 1988 tarihindeki halk oylaması, Türkiye’nin bugüne kadar “hayır” oyu çıkan tek referandumu olarak tarihe geçti.

5.1. Değerlendirme: 25 Eylül 1988 tarihindeki halk oylamasında Ayaş’ın siyasal tercihine bakıldığında; katılım oranı açısından Ayaş halkının önceki halk oylamalarında olduğu gibi, Türkiye ve Ankara’nın üzerinde bir rakama ulaştığını görmekteyiz (Tablo 4). Ayaşlılar bu halk oylamasında Türkiye ve Ankara ile uyumlu bir tercihte bulunurken, “evet” oranı yine Türkiye ve Ankara’nın üzerinde gerçekleşti. Bundan da anlaşılacağı gibi, “hayır” oyu oranı da Türkiye ve Ankara’nın daha gerisinde kaldı.

Tablo 4. 25 Eylül 1988 Referandumu

Katılım Oranı Evet Oranı Hayır Oranı Türkiye 88.8 35.0 65.0 Ankara 87.4 36.5 63.5 Merkez Şehir Toplamı 86.4 36.0 64.0 Bucak ve Köyler Toplamı 92.4 38.9 61.1 Ayaş 94.8 42.1 57.9 İlçe Merkezi Toplamı 93.0 35.1 64.9 Bucak ve Köyler Toplamı 95.4 44.2 55.8 Kaynak: TÜİK (İnternet kaynakları 4)

6. 21 Ekim 2007 Tarihli Halk Oylaması Milletvekili Genel Seçimlerinin 4 yılda bir yapılması; toplantı yeter sayısının 184 olması; Cumhurbaşkanının halk tarafından 5 yıl için seçilmesi; bir kişinin iki kereden fazla seçilmemesi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yönetimi ve denetiminin de Yüksek Seçim Kurulu’nun görev kapsamına alınması amacıyla Anayasanın 77, 79, 96, 101 ve 102’nci maddelerinde yapılan değişikliklerin kabulüne

59 BİR YEREL SİYASET ANALİZİ: TÜRKİYE’DE HALK OYLAMALARI VE AYAŞ ilişkin halkoylaması 21 Ekim 2007 tarihinde yapıldı. Katılım oranın epeyce düşük olduğu halk oylaması sonucunda “evet” oylarının oranı % 68.9, “hayır” oylarının oranı ise % 31.1 oldu. Böylece katılım oranının % 67.5’te kaldığı halk oylamasında topluma sunulan değişiklikler kabul edildi (İnternet kaynakları 8). 21 Ekim 2007 tarihindeki halk oylaması o tarihe kadar yapılan halk oylamaları arasında katılımın en az olduğu referandum olarak tarihe geçti.

6.1. Değerlendirme: Bu halk oylamasına da katılım açısından bakıldığında Ayaş’ın her zamanki gibi katılım oranı açısından hem Türkiye’nin hem de Ankara’nın üstünde olduğu görülmektedir. “Evet” oranı da yine Türkiye ve Ankara’nın üstünde olduğu Ayaş’ta ”hayır” oylarının oranı Türkiye ve Ankara’nın gerisinde kaldı. Ayaşlıların büyük bir çoğunluğu bu halk oylamasında da iktidarın ve rakamsal çoğunluğun yanında yer aldı.

Tablo 5. 21 Ekim 2007 Referandumu Katılım Oranı Evet Oranı Hayır Oranı Türkiye 67.5 68.9 31.1 Ankara 63.8 65.6 34.4 Merkez Şehir Toplamı 62.9 63.8 36.2 Bucak ve Köyler Toplamı 73.1 82.8 17.2 Ayaş 69.2 73.6 26.4 İlçe Merkezi Toplamı 65.0 65.0 35.0 Bucak ve Köyler Toplamı 72.4 79.5 20.5 Kaynak: TÜİK (İnternet kaynakları 4)

7. 12 Eylül 2010 Tarihli Halk Oylaması 12 Eylül 2010 tarihinde, anayasal değişikliklerle ilgili olarak yapılan halk oylaması, o tarihe kadar yapılan en kapsamlı değişikliği içermekteydi. Birbirinden farklı anlamda ve içerikteki değişikliklerde Anayasanın 23 maddesiyle ilgili değişiklik teklifi aynı anda oylandı. Kadınlar, yaşlılar ve çocuklarla ilgili pozitif ayrımcılıktan, kişisel verilerin korunmasına; yurt dışına çıkma hürriyetinin hâkim kararıyla sınırlandırılmasından ailenin korunmasına; memurların toplu sözleşme hakkından aynı iş yerinde birden fazla sendikaya üye olunmamasına; grev lokavt hakkının genişletilmesinden Kamu Denetçiliği Kurumunun oluşturulmasına; milletvekilliğinin düşürülmesi uygulamasının kaldırılmasından TBMM Başkanlık Divanı seçimlerinin düzenlenmesine; Yüksek Askeri Şura kararlarına karşı yargı yolunun açılmasından memurlara verilen uyarma ve kınama cezalarının da yargı denetimine açılmasına; adalet hizmetleri ve savcıların denetiminden askerlere sivil mahkemelerde yargılanma yolunun açılmasına; Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasından Hâkimler ve Savcıların Kurulunun üye sayısının arttırılmasına; Ekonomik ve Sosyal Konseyin anayasa kapsamına alınmasından 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasına kadar birbirinden farklı içerikteki alanda değişiklik yapılması öngörülüyordu. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinden tam 30 yıl sonra yapılan halk oylamasında, katılım oranı 73.7 olurken, önerilen değişiklikler, % 57.9 oy oranı ile kabul edildi. Türk halkının % 42.1’i bu halk oylamasında “hayır” yönünde oy kullandı (İnternet kaynakları 9).

60 TEMUÇİN F. ERTAN

7.1. Değerlendirme: 12 Eylül 2010 tarihli halk oylamasında katılım oranı Türkiye’de % 73.5, Ankara’da % 79.9 olurken, Ayaş’ta katılım oranı çok daha yukarılarda gerçekleşti (Tablo 6). Ayaş’ın belde ve köylerinde katılım oranı % 90.8 iken, şehrin ilçeni genelinde % 89.0 olarak gerçekleşti. Ayaş’ta “Evet” oranı ise hem Türkiye hem de Ankara’nın üzerinde bir rakama ulaştı. Bu halk oylamasında Ayaşlıların % 58.4 “evet” derken, % 41.6’sı “hayır” yönünde oy kullandı.

Tablo 6. 12 Eylül 2010 Referandumu

Katılım Oranı Evet Oranı Hayır Oranı

Türkiye 73.7 57.9 42.1

Ankara 79.9 54.1 45.9

Merkez Şehir Toplamı 79.7 53.4 46.6

Bucak ve Köyler Toplamı 85.7 74.3 25.7

Ayaş 89.0 58.4 41.6

İlçe Merkezi Toplamı 87.9 51.7 48.3

Bucak ve Köyler Toplamı 90.8 70.2 29.8

Kaynak: TÜİK (İnternet kaynakları 4)

8. 16 Nisan 2017 Tarihli Halk Oylaması 16 Nisan 2017 tarihindeki halk oylamasının Türk siyasi hayatındaki en önemli referandum olduğu söylenebilir. Bu halk oylaması ile Türkiye, yönetim sisteminde köklü bir değişikliğe yöneldi. Anayasadaki 18 maddenin oylandığı referandum ile yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılması; milletvekili sayısının 550’den 600’e çıkması; seçilme yaşının 25’ten 18’e düşürülmesi; Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin beş yılda bir yapılması ve hepsinden önemlisi de Türkiye’yi Cumhurbaşkanlığı sistemine götüren düzenlemelerin gerçekleştirilmesi toplumun onayına sunuldu. Cumhurbaşkanlığının yetkileri, konumu, denetimi gibi hükümlerin de oylandığı referanduma katılım oranı % 85.4oldu. Yapılan halk oylamasında Türk halkının 51.4’ü olumlu oy kullanırken, “hayır” oranı 48.6 seviyesinde kaldı (İnternet kaynakları 10). Böylece Türkiye’de sistem değişti ve Türk siyasetinde yeni bir dönem başladı.

8.1. Değerlendirme: Hemen tüm halk oylamalarında olduğu gibi, 16 Nisan 2017 tarihindeki referandumda da, Ayaş’ta katılım oranı Türkiye’nin ve Ankara’nın üzerinde gerçekleşti (Tablo 7). Ayaş’ta katılım oranı % 90.8, Ankara’da % 90 ve Ankara’da 75.4 oldu. “Evet” oranı açısından da Ayaş, % 54.4 ile yine Türkiye ve Ankara’nın Türkiye’nin epey üzerinde bir orana ulaştı. Ayaş’ta “hayır” oy oranı da doğal olarak Türkiye ve Ankara’nın altında kaldı.

61 BİR YEREL SİYASET ANALİZİ: TÜRKİYE’DE HALK OYLAMALARI VE AYAŞ

Tablo 7. 16 Nisan 2017 Referandumu Katılım Oranı Evet Oranı Hayır Oranı Türkiye 85.4 51.4 48.6 Ankara 90 48.9 51.1 İl/İlçe Merkezi Toplamı Ayaş 90.8 54.4 45.6 İlçe Merkezi Toplamı Kaynak: TÜİK (İnternet kaynakları 4)

9. Sonuç 9 Temmuz 1961 tarihindeki 1961 Anayasasının yürürlüğe girme sürecinde halk oylamasıyla tanışan Türk halkı, ikinci halk oylaması için yaklaşık 20 yıl beklemiştir. Birinci halk oylamasının, Türk halkının bu metotla siyasete katılması konusunda bir gelenek oluşturduğunu söylemek mümkün değildir. Kaldı ki, nihai olarak halk oylamasıyla kabul edilerek yürürlüğe giren 1061 Anayasasında, kanun ve benzeri diğer düzenlemelerin hayata geçmesiyle ilgili halk oylaması öngören herhangi bir hüküm yoktur. Hatta halk oylamasıyla kabul edilen bu anayasada, anayasanın değiştirilmesi için bile referanduma gidilmesi hükmü bulunmamaktadır. Halk oylamasına katılım açısından Türk halkının asıl olarak alışkanlık kazanması 1982 Anayasası sonrasına rastlamaktadır. 1982 Anayasasında, anayasanın değiştirilmesiyle ilgili olarak halk oylamasının öngörülmüş olması, Türk halkının sonraki yıllarda anayasa ile ilgili olarak yeniden sandık başına gitmesinin yolunu açmıştır. Kaldı ki, anayasanın genel kabulünden ziyade, anayasanın değiştirilmesine dönük referandumların, daha demokratik, daha eşitlikçi ve daha özgür bir ortamda gerçekleştirildiğini söylemek mümkündür. Bir başka deyişle anayasanın kabulünden daha çok, değiştirilmesiyle ilgili halk oylamaları objektif sonuçlar doğurmuştur. Siyasal katılım açısından kentler ile köyler arasında bir karşılaştırma yapılacak olursa, yurttaşların üretilen politikalarda söz sahibi olmalarının araçları kentlerde yoğunlaşmıştır. Kentlerde, özellikle de büyük kentlerde yaşayan insanların, siyasal katılım araçlarına daha kolay ulaştıkları ve bu araçları kullandıkları söylenebilir. Siyasal partiler, dernekler, vakıflar, lokaller ve benzeri oluşumlar kentlerdedir ve bunların aracılığıyla yurttaşların seslerini duyurmaları ve politikalara katılmaları daha kolaydır. Buna karşılık köyler bu yönden zayıf ve yetersiz yerleşim merkezleridir. Bucak, belde ve köy gibi kırsal kesim yerleşim birimlerinde yaşayan insanlarsın en zahmetsizce ve en kolay kullanabildikleri siyasal katılım aracı kuşkusuz seçimlerdir. Halk oylamaları da, tıpkı seçimler gibi seçmenin sandığa giderek irade koyması olarak değerlendirildiğinde, yerel veya genel seçimlerde olduğu gibi, halk oylamalarında da kırsal eksimde yaşayanların katılım oranı daha yüksektir. Diğer yandan seçimler ve halk oylamaları, kırsal kesimde yaşayanlar için –bunu varoşlarda yaşayanlar için de söyleyebiliriz- kendilerini fark ettirmek, varlıklarını hatırlatmak açısından önemli siyasal ve toplumsal etkinliklerdir. Seçimler bir anlamda belli periyotta iktidar ya da muhalefetten hesap sorma olarak görürsek de, yine ihmal edilmişliği daha çok yaşayan kırsal kesimde yaşayanların sandığa kentlere göre daha fazla istekle gittiğini de söyleyebiliriz.

62 TEMUÇİN F. ERTAN

Türk toplumunun referandum ya da halk oylaması performansına genel olarak bakıldığında, yedi halk oylamasının altısında “evet”, sadece birinde “hayır dediğini görmekteyiz. “Hayır” sonucu çıkan tek halk oylamasının, belki de en önemsiz halk oylaması olduğunu söyleyebiliriz. “Hayır” oyunun daha fazla çıktığı tek halk oylaması 25 Eylül 1988’de gerçekleştirilen yerel seçimlerin bir yıl öne alınmasına ilişkin halk oylamasıdır. Ankara’ya baktığımız zaman ise başkentte yaşayanlar, “evet” sonucu çıkan iki halk oylamasında Türkiye geneli ile ters düşerek “hayır” oyu vermişlerdir. Ankaralılar, 6 Eylül 1987 tarihinde yapılan siyasi yasakların kaldırılmasına % 50.8 ile “hayır” oyu vermiştir. Yine son halk oylaması olan 16 Nisan 2017 tarihli halk oylamasında Ankara’da yaşayanların % 51.1’i “hayır” yönünde oy kullanmıştır. Oysa Türkiye genelinde her iki halk oylamasında da “evet” oyları daha fazla çıkmıştır. Ayaş’a gelince; Ayaş’ın halk oylamalarıyla ilgili belki de en çarpıcı ayrıcı özelliği, yedi halk oylamasında da katılım oranı açısından Türkiye’nin ve Ankara’nın üzerinde yer almasıdır. Bu da Ayaş halkının siyasal katılımın araçlarından biri olan oy kullanma konusunda Ayaş halkının ne denli istekli olduğunu göstermektedir. Ayaş halkı, yedi halk oylamasının sadece birinde Türkiye geneli ile uyumlu olmayan bir yönde oy kullanmıştır. Bu halk oylaması da yukarıda önemsiz olduğuna değinilen 6 Eylül 1987 tarihli halk oylamasıdır. Eski siyasetçilerle ilgili olarak siyasi yasakların kaldırılmasıyla ilgili olan halk oylamasında Ayaşlılar, % 41.8 oranında “evet”, 58.2 oranında ise “hayır” oyu kullanmıştır. Türkiye halkının 50.2’si ise “evet” oyu kullanmıştır. Bu sonucu baktığımızda Türkiye geneli ile değil de, halk oylamasının yapıldığı dönemin iktidarı ile ilgili bir uyum analizi yapacak olursak Ayaş halkının bütün halk oylamalarında mevcut iktidarın beklentisine uygun bir siyasal tercih yaptığının söylemek mümkündür.

Referanslar

İnternet kaynakları 1, http://www.tdk.gov.tr (Erişim Tarihi: 18.04. 2018).

İnternet kaynakları 2, http://www.anayasa.gen.tr/1961anayasasi.htm; (5 Mayıs 2018).

İnternet kaynakları 3, Milliyet, 10 Temmuz 1961

İnternet kaynakları 4, https://biruni.tuik.gov.tr/secimdagitimapp/halkoylama.zul? (Erişim Tarihi: 1 Mayıs 2018).

İnternet kaynakları 5, Milliyet, 8 Kasım 1982

İnternet kaynakları 6, Milliyet, 8 Eylül 1987

İnternet kaynakları 7, Milliyet, 27 Eylül 1988

İnternet kaynakları 8, Milliyet, 22 Ekim 2007

İnternet kaynakları9, Milliyet, 13 Eylül 2010

İnternet kaynakları 10, Milliyet, 17 Nisan 2017

63 BİR YEREL SİYASET ANALİZİ: TÜRKİYE’DE HALK OYLAMALARI VE AYAŞ

64