Indirilen Tayfaları Bir Daha Gö- 26 Şubat 1855'De, James B
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
BİRİNCİ BÖLÜM Tarama ve Düzenleme: AYHAN [email protected] HAVANIN VE DENİZİN ESRARI BATI ATLANTİKTE, Amerika Birleşik Devletle- rinin kıyılarına yakın, genellikle üçgen biçiminde diye tanımlanan bir yöre vardır. Kuzeyde Bermuda'dan, Florida'nın güney kıyılarına, oradan doğuya, Bahama'lara, Porto Rico'dan öte, 40° boy- lama yakın bir noktaya, daha sonra yine kuzeye, Bermuda'ya birer doğru çizerseniz, bu üçgeni kaba görünümüyle elde etmiş olursunuz. İşte bu alan, dünya kayıtlarına göre insanı en tedirgin eden, an- laşılmaz kaybolma olaylarının rekorunu elinde tut- maktadır. 1945'den bu yana bu bölgede 100'ü aş- kın uçak ve gemi iz bırakmadan yok olmuş, son 26 yıl içinde 1000'den fazla insan kaybedilmiştir. Buna karşılık, denizlerde ne bir ceset, ne de kay- bolan uçak ve gemilerden en küçük bir enkaz par- çası ele geçmiştir. Günümüzde hava ve deniz yoi- larının eskiye oranla çok daha tecrübeli olmasına, daha sık seferler yapmasına, aramaların daha ku- sursuz uygulanıp kayıtların daha dikkatle tutulma- BERMUDA .ŞEYTAN. ÜÇGENİ BERMUDA .ŞEYTAN. ÜÇGENİ köpek gibi, olup bitenleri anlatamayacak bir tek sına rağmen, kaybolma olayları gittikçe sıklaşan bir canlı görülebilmektedir. Yine de, bir seferinde ge- tempoda, hâlâ sürüp gitmektedir. mideki konuşan papağanın tayfalarla birlikte kay- Uçakların çoğu, ya üsleriyle ya da inmek üze- bolduğunu eklemek oldukça ilginçtir. re oldukları alanlarla normal radyo bağlantılarını Bermuda Üçgeni içinde açıklanamayan kay- kaybolma anına kadar sürdümüşlerdir. Bir kısmının bolma olayları bugüne kadar sürüp gitmektedir. Ne ise garip radyo mesajları verdikleri biliniyor. Bu zaman bir gemi ya da uçak yerine varmakta arada aletlerinin çalışmaz olduğunu, pusla göster- gecikse, veya «aramalara son verilmiştir» biçiminde gelerinin fırıl fırıl döndüğünü, güzel bir gün olma- rapor edilse, herkesin en doğal tepkisi, durumu sına rağmen gökyüzünün birden sapsarı kesildiğini hemen eskiden beri olagelen olaylara bağlamaktır. ve puslandığını, aşağıdaki okyanusun az önceki nor- Kamuoyu giderek bu yörede bir terslik olduğuna mal halinde olmayıp «garipleştiğini» söyleyenler ol- daha çok inanmaktadır. Son zamanlarda üçgen muş, fakat kimse bu «garipliğin ne olduğunu açık- içinde inanılmaz serüvenlerle karşılaştıkları halde ça tanımlamaya fırsat bulamamıştır. kurtulabilen uçak ve gemilerden edinilen bilgiler, 5 Aralık 1945 günü Fort Lauderdale Deniz-Ha- garip bir deniz folkloru oluşmasına neden va üssünden havalanan beş askerî uçakla, onları yaratıyor. Ama yine de bu yörede uçak ve gemi- kurtarmak üzere gönderilen Martin Mariner uça- lerin başına belâ olan gizli tehlike hâlâ hiç bir ğı, kayıplar listesinin en dikkati çeken olaylarından açıklığa kavuşamıyor. biridir. Bütün aramalara rağmen uçaklardan ne bir Süregelen kaybolma olaylarını açıklamak için en canlı, ne bir cankurtaran salı, ne deniz üzerinde bir çeşitli ve hayal gücü en geniş fikirler ileri sü- yağ sızıntısı, ne de bir enkaz bulunabilmiştir. Nice rülmekte, ciddî ciddî tartışılmaktadır. Bu düşünce- yolcu uçağı bu yörede iniş talimatı alırken yok ol- ler arasında depremlerin doğurduğu, apansız ortaya muş, Denizcilik Soruşturma Kurulu raporlarında be- çıkan gel-git dalgaları, deniz canavarlarının sal- lirtildiği gibi, sanki gökteki bir delikten öte tarafa dırıları, başka bir boyuta geçişe yol açan bir za- geçip kaybolmuştur. İrili ufaklı gemiler ve tekne- man - uzay kavşağı, uçakların çarpışmasına, gemi- ler, tayfalarıyla birlikte başka bir boyuta götürül- lerin denizde kaybolmasına yol açan elektroman- müşcesine, enkaz bırakmadan ortadan silinmiş, yetik ve gravitasyonel hortumlar, deniz altından ve- Marine Sulphur Queen gibi 140 metre uzunluğunda ya gökten gelen uçan dairelerdeki kimselerin, bu- şilepler, U.S.S. Cyclops gibi 19.000 tonluk, 309 kişi günkü dünya canlılarından örnekler alıp bunları taşıyan koca gemiler sırra kadem basmıştır. Bu ara- belki geçmiş çağlardan kalma uygarlıklarına, belki da birçok defa da üçgen içinde tayfasız, kendi ba- uzaydaki bir yıldıza, belki de gelecek çağlara gö- şına sürüklenip duran gemilere rastlanmıştır. Bun- türme istekleri, bile sayılabilir. ların içinde zaman zaman bir kanarya, ya da bir BERMUDA «ŞEYTAN» ÜÇGENİ BERMUDA .ŞEYTAN» ÜÇGENİ İleri sürülen öneriler arasında en ilginç olan- konuda gerekli her bilgiyi edinmiş olduğumuz el- larından biri, «uyuyan peygamber» adıyla tanınan, bette söylenemez. hastaları iyileştirip mucizeler gösteren ve sonunda Soğuk savaşın gelişmesiyle birlikte, denizaltı 1944 yılında ölen Edgar Cayce tarafından savunu- filolarına verilen önem de artmıştır. Fransız donan- lan fikirdir. Henüz laser ışını diye bir şeyin varlığı masının Akdeniz'de, Amerikan donanmasının Atlan- bile düşünülemediği sıralarda Cayce, Batık Kıta tik'te karşılaştığı güçlüklere rağmen, bulgular ka- Atlantis'de yaşayanların, özellikle Bimini adası do- muoyuna açıklanırsa deniz dipleri hakkındaki bil- laylarında, kristalleri enerji kaynağı olarak kullanma gimiz kuşkusuz çok genişleyecektir. Fakat bütün yöntemini uyguladıklarını söylemiş, Atlantis'in Ba- bunlarla birlikte, okyanusların en derin çukurların- hama'larda, Andross adasının açığında battığını, bu- da bizleri oldukça şaşırtacak sürprizlerle karşılaş- gün deniz altında kalan böyle kristal parçalarının mamız olasılığı vardır. Çukurların bulunduğu düz- o yöredeki kaybolma olaylarını etkileyebileceğini lük ve bunun içindeki vadiler, hiç beklemediğimiz anlatmıştır. bir faunayı barındırıyor olabilir. Coelacanth adıyla Ne olursa olsun, esrarın açıklaması veya çö- bilinen ve tarih öncesi çağlarda yaşadığı, sonradan zümü yine denizle ilgili gibi gözükmektedir. Esa- soyunun tükendiği kabul edilen balığın, 1938 yılın- sen denizin dünya insanları için bugün en büyük da Hint Okyanusunda canlı olarak bulunduğunu bi- esrar durumunda olduğu da açıktır. Her ne kadar liyoruz. Dört ayağı olan bu mavi balık, günümüz- kendimizi uzayın eşiğinde görsek, dikkatimizi uza- den altmış milyon yıl önce yaşamaktaydı. Canlısı yın derinliklerine çevirip, dünyanın artık bizler için görülmeden önce ele geçen en yeni fosil, M. Ö. hiç bir sırrı kalmadığını düşünsek de, yer kürenin 18.000.000 tarihini taşımaktaydı. beşte üçünü oluşturan okyanus dipleri hakkındaki Bundan başka, güvenilir gözlemcilerin «deniz bilgilerimizin, ay kraterleri hakkında bildiklerimiz- yılanı» konusunda verdikleri ayrıntılı bilgileri de ya- den çok daha az olduğu bir gerçektir. Gerçi deniz bana atmamak gerekir. Bu insanların Pliocene mo- dibinin derinliklerini belirten girintili çıkıntılı hal- nosaurus'a, ya da ichthyosaurus'a benzer bir ya- kaları haritalarımıza epey zamandan beri işlemiş ratığı sağ ve canlı olarak gördüklerini söylemek- bulunuyoruz; önce mekanik ses denemeleriyle, da- ten hiç bir çıkarları olmayacağını hepimiz biliyo- ha sonra sonar sistemle, denizaltı ve batisfer ke- ruz. Ayrıca böyle bir iddiayla ortaya çıkmak pek şifleriyle, su altı fotoğraf makineleri ve film maki- çoğuna bir hayli şey kaybettirebilir bile. Zaman za- neleri kullanarak yüzeydeki ve derinlerdeki akıntı- man bu canlıyı gören tanıkların sayısının yüzü aş- ları taramış, kıta sahanlıklarında petrol bulmaya ça- tığı da görülüyor, özellikle hayvan, Tasmanya ve lışmış, yakında bu aramaları daha da derinlere gö- Massachusetts dolaylarındaki plajlara, limanlara türmeye hazırlanmış bulunuyoruz ama, yine de bu yaklaştığı zaman. Lock Ness Canavarı diye bilinen, BERMUDA «ŞEYTAN» ÜÇGENİ BERMUDA «ŞEYTAN. ÜÇGENİ her nedense sevimli görünsün diye Nessie adıyla ta, dönüşte ana-babalarının yurduna varabilenler an- çağrılan dev çıyan balığının ise, sık sık fotoğrafı cak en genç yavrular olabilmektedir. Göçe Brezilya'- çekilmekte, ne yazık ki resimlerde pek net görün- dan başlayan tonbaliklari önce Nova Scotia'ya, sonra tüler elde edilememektedir. Avrupa'ya doğru ilerlemekte, içlerinden ancak ba- Danimarkalı oseanograf Anton Broun bir ke- zıları Akdeniz'e girmektedir. Dikenli İstakozlar de- resinde trolle sürüklenip gelen bir buçuk metre niz dibinde yürüyüşe geçtikleri zaman, önce kıta uzunluğunda bir larva görmüştür. Bu canlının er- sahanlığının bitimine varır, sonra kıta yamacından gin duruma geçtiği zaman boyunun yirmi dört met- aşağı, bilinmeyen derinliklere dalarlar. reyi bulacağını ileri sürmektedir. Sırlar bu kadarla da kalmamaktadır. Okyanus Bu dev canlının ergin bir örneği bulunamamış- tabanlarındaki çukurluklar her nedense aşağı yu- sa da, bunun dillere destan deniz yılanının boyun- karı aynı derinliği tutturmakta, yedi mil dolayların- da olabileceği, hatta belki de bunca tanığın gö- da kalmaktadır. Buralarda, böylesine korkunç bir züyle gördüğünü ileri sürdüğü deniz yılanının ta basınç altında, yaşamlarını sürdürmekte olan can- kendisi olabileceği de düşünülebilir. Canlının bo- lılara şaşmamak elde değildir. Sonra bir de deniz- yu, ara sıra ele geçen iskelet parçalarından, bir de lerde koca nehirler gibi akıp duran okyanus akın- balinaların sırtlarındaki diş izlerinden hesaplana- tıları vardır. Kimisi, derinliği değişen yüzey akıntı- bilmektedir. Deniz altında geçen büyük mücadele larıdır, kimi ise su yüzeyinden yüzlerce kadem de- sonucu, balinanın ısırılıp emilen yerinden pigment- rinlerde ve yüzey akıntılarına ters yönde akar du- ler yok olmakta, saldıranın iriliği bu izden belli ol- rurlar. Büyük Okyanustaki Cromwell akıntısı aslın- maktadır. da bir su altı akıntısıyken, birkaç yıl önce nedense Gerçi okyanusların derinlikleriyle ilgili bilgile- su yüzüne çıkmaya karar vermiş, sonra yeniden es- rimizin günden güne arttığı bir gerçektir. Ama göz- ki düzeyine batmıştır. Genellikle bütün akıntılar dö- lemlerimizin çoğu, rastlantı sonucu ele