Tarihsel Süreç Içinde Konaklama Merkezleri Han Ve Kervansaraylarin Günümüzde Ipek Yolu Turizm Projesine Dönüş
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
1 TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDE KONAKLAMA MERKEZLERİ HAN VE KERVANSARAYLARIN GÜNÜMÜZDE İPEK YOLU TURİZM PROJESİNE DÖNÜŞÜMÜ GİRİŞ Anadolu ve Mezopotamya toprakları, tarih boyunca, günümüz turizminin temel taşlarından olan konaklama işletmeciliğinin ilk geliştiği ve en güzel örneklerinin verildiği yerler olmuştur. Araştırma konumuz olan İpek Yolu’nun 16. yüzyılda önemini yitirmesiyle birlikte bir gerileme yaşanmışsa da bu gerileme iletişim ve ulaşım imkânlarının hızla genişlemesi ile 1990’lardan itibaren “İpek Yolu Turizm Projesi” kapsamında, tarihi ipek yolu olarak adlandırılan güzergâhtaki turizm faaliyetleri, yerini yeniden gelişmeye bırakmıştır. Avrupa ve İngiltere’de konaklama hizmetleri görevini yürüten bu konaklama tesislerinde kalan kişi yada gurupların bugünkü turist tanımına cevap verecek nitelikte oldukları tartışılsa da, “turizm tarihi” içinde yer alan bu grupları ve münferit ziyaretçilerin nerelere ve hangi amaçla seyahat ettikleri konusuna kısaca değinirsek karşımıza çıkan fotoğraf şu özellikleri taşır: Turizm olayının başlangıcı; yazıyı, parayı ve tekerleği ilk bulan ve kullanan Sümerlere, yani M.Ö 4000 yıllarına kadar geriye götürülebilir. Fenikelilerin de büyük bir olasılıkla bugünkü anlamda ilk gezginler olduğu söylenebilir. Çoğunlukla ticaret amacıyla yola çıkan bu denizci insanlar çok ve çeşitli yerler dolaşmışlardır. İlk çağların en ilginç seyahatlerinden biri de Güneydoğu Asya’dan yola çıkan Polenezyalıların 10-15 metrelik küçük sandallarla 2000 milin üzerinde yol kat ederek Tahiti ve Hawaii adalarına ulaşmalarıdır. M.Ö. 3000 yıllarında piramitler ve tapınaklar nedeniyle Mısır’da gezginlerin ilgisini en yoğun bir biçimde çeken ülke idi. Eski Mısır’da ve Babil Krallığı’nda gezginler için yolların güvenlik altına alındığı, konaklama ve dinlenme amacıyla evlerin ve bahçelerin inşa edildiği bilinmektedir. Öte yandan, Nuh peygamberin dünyadaki ilk büyük seyahat organizatörü olduğu söylenebilir. Eski Yunan’da M.Ö. 700 yıllarında Olimpiyat Oyunlarının başlaması, dünya turizm tarihi içerisinde önemli bir olay olarak kabul edilir ve bugünkü sportif turizmin başlangıcı sayılır. İsa’nın doğumu çağlarında Japonya ve Çin’de seyahatlerin büyük bir zevk amacıyla ilk seyahatlerin Romalılar tarafından gerçekleştirildiği kabul edilir (Barutçugil,1989: 39-40). Ortaçağ’da da birtakım maceracı insanların seyahatleri görülmektedir. Ortaçağ’ın bilinen en ünlü gezgini olan Marco Polo, İran ve Afganistan’dan geçerek Pamir Yaylası’nı ve oradan da Gobi Çölü’nü aşarak, Kubilay Han’ın konuğu olarak Çin’de 20 yıl yaşamıştır. İlk çağlardan bugüne kadar gerçekleştirilen seyahat faaliyetleri kültürel, dinsel, ekonomik ve askeri amaçlarla gerçekleştirildiği için, turizm çerçevesi içerisine yerleştirmemek gereklidir. Çünkü turizmin bir çok bilimle yakından ilişkisi olmasına rağmen, günümüzde artık ekonomik bir olgu olduğu ortaya konmuştur. Kalkınmada önemli bir yere sahip olan ve her geçen gün dünya ekonomisinden daha büyük pay alarak büyüyen turizm endüstrisinin önemli bileşenlerinden birisi konaklama işletmeleridir. Konaklama işletmelerinin tarihsel geçmişi yüzlerce yıl öncesine dayanır. Oteller ‘han’lardan aldıkları bayrağı daha da yukarılara ulaştırmış, klasikleşmiş konaklama işletmeleridir. 2 Günümüzde, her işletmede olduğu gibi konaklama işletmelerinin kuruluş amacının kar olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla, konaklama işletmesi ticari bir işletmedir. Bizim yapmış olduğumuz çalışmada konaklama hizmetti sunmuş olan “han ve kervansaray” olgusu günümüzün bu kar amacı gütmüş bir ticari işletmeler olmadığını; bu kurumların kavramı vermiş olduğu hizmetleri Kervansarayların fonksiyonları arasında; “askeri, iktisadi, güvenlik, sosyal dayanışma, din eğitimi; misafirhane, istihbarat, mimari, şehirleşme ....” sayılabilir. Bizim yapmış olduğumuz bu çalışmada konaklama hizmetti sunmuş olan “han ve kervansaray” olgusu ele alacağız. Yukarıdaki fonksiyonlarıyla Türklerin Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu ve Maveraünnehir coğrafyasında bir "kervansaraylar medeniyeti" kurdukları söylenebilir. Han ve kervansaraylar, beldeler arası yolculuklar ve ticarî taşımacılığın hayvanların güçlerinden istifade edilerek yapıldığı dönemlerde ihtiyaca binaen ortaya çıkmış ve de büyük bir boşluğu doldurmuş olan sosyal hizmet binalarıdır. Yol boylarında ve şehir merkezlerinde yer alan bu tesisler o beldenin, ticarî hareketliliğini, devrinin mimarî özelliğini ve sosyal hayatını yansıtmak açısından önemlidirler. Zira bir beldede mevcut olan han ve kervansarayların sayısı o yerin nüfus oranı, iktisadî durumu ve halkın geçim seviyesini yansıtan en büyük kaynaklardır. Farsça kökenli olan “kârban; yolcunun konduğu ve gecelediği yer, kârbansaray; tüccarın oturduğu ve iş gördüğü yer” (Kadri, 1928: 591) anlamına gelirken, Farsça kökenli “kârbasaray” Türkçeye Kervansaray olarak geçmiştir. Daha çok şehirler arasındaki uzak mesafeler ve ıssız yerlerde yapılmış olan konaklama yerlerine kervansaray, meskûn yerlere yakın ve şehir içindeki aynı vazifeyi yapan binalara da han denilmektedir.” (Çetin, 1981:180.) Bir memleketten diğerine ticaret eşyası nakleden kafilelere kervan, gerek bu gibi ticaret kafileleri, gerekse bunlara iltihak eden ve yahut kendi başına seyahat eden yolcular ve posta tatarları, her günkü seyahatin akşamında hayvanlarını dinlendirmek, yemleyip sulamak ve ertesi günkü yola hazırlanmak üzere, menzillerde geceyi geçirmek mecburiyetindeydiler. Kervansaray inşa geleneği, Orta Asya’da doğmuş, İran’da gelişmiş ve Anadolu Selçukluları zamanında nihai şeklini alarak zirveye ulaşmıştır. (Kazıcı, 1999: 306.) Osmanlı devrinde ise, Anadolu siyasi birliği tamamlanmış, iç güvenlik daha düzenli bir hale getirilmiş, deniz yolları eskiye göre daha kullanılır olmuş, yeni ulaşım yolları bulunmuş, eski yolların bir kısmı giderek önemini yitirmiş dolayısıyla Osmanlı hanları Selçuklu hanlarına göre daha az sayıda yapılmış ve yapılanlar da daha çok şehirlerde toplanmıştır. Osmanlılar devrinde hanlar, kıtalar arası ticaret hizmetinden çok, imparatorluk ticaretine yarayacak (İlter, 1969: 9) şekilde düşünülmüştür. Tarihsel süreçte; konaklama hizmeti sunan kurumların varlığına ulaşılabilindiğine göre? Bu hizmeti alan seyyahlar( seyahat eden kişiler) de olmalıdır? Seyyahlık belki de insanlığın en eski eylemlerinden biri. Hiç abartmadan ilk seyyahların Adem ve Havva olduğunu bile söyleyebiliriz! Onların “yasak meyva”yı yedikten sonra Cennet’ten yeryüzüne gönderilmesi de galiba ilk seyahati oluşturmakta! İlkel toplumların yeni av alanları bulmak için bölgelerinin dışına çıkması da ilk seyahatları oluşturmakta. Ancak, yeni yöreleri/ülkeleri yönetim, tarih, coğrafya gibi yönleriyle tanımak için planlı bir şekilde yapılan seyahatler ise çok daha sonraki yıllarda ortaya çıkmıştır. W. Löschburg’un “Seyahatin Kültür Tarihi” isimli kitabında; Eski Yunan’dan bu yana seyahatin tarihi ana hatlarıyla anlatılmış. İnsanlık tarihinin birikimini aktaran ilk seyyahlar arasında M.Ö. V. yüzyılda yaşamış olan Halikarnaslı Herodot’u zikreder (Löschburg, 1998:10-15). Orta Çağ’da doğu ile batıyı birleştiren dünya ticareti iki yolla yapılmaktaydı. Bunlardan birincisi Baharat Yolu, diğeri İpek Yolu idi. Çin’den başlayarak bütün Asya’yı geçip Anadolu ve Akdeniz 3 aracılığıyla Avrupa’ya kadar uzanan ve dünyaca ünlü ticaret yolu olan “İpek Yolu” adı ilk kez 1877 yılında Alman coğrafyacı Ferdinand von Richthofen tarafından kullanılmıştır (Günel, 2010:133). Dünya ticaretinin büyük bir kısmını üzerinde taşıyan İpek Yolu’nun geçtiği ülkeler döneminin en zengin ülkeleri idi. Asya ile Avrupa arasında doğal bir köprü durumunda olan Anadolu, coğrafi ve jeopolitik konumunun doğal bir sonucu olarak, tarihin ilk döneminden itibaren uluslararası ulaşımda önemli bir rol üstlenmiş, önemli ticaret yollarının geçtiği bir merkez konumunda olmuştur. Birçok kültür ve uygarlığa ev sahipliği yapan Anadolu, Anadolu Selçuklularından önce zaman içinde gelişen tarihin en eski ticari yollarına sahipti. Bunlardan Hitit, Asur ticaret kolonilerinin yolları, Pers Kral Yolu, Roma Yolu ve Bizans yol ağı olarak bilinen askeri ve ticaret yolu (Tuncer, 2007:4-14) daha sonra İpek Yolu adını almıştır. Selçuklular devrinde Anadolu’da kurulan bu yol güzergâhları, Osmanlılar zamanında değişti ve sınırlarının genişlemesi netîcesi, Anadolu’da ticâret ileri derecede önemini kaybetti. Bunun üzerine, bu yollar da nisbeten ıssızlaştı. Meselâ Osmanlı Devleti’ne başşehir olan İstanbul’u Suriye ve Irak’a bağlayan yol, Konya-Adana istikâmetini tâkib ettiği için, Antalya’dan Sivas’a veya Elbistan’dan Kayseri ve Sivas’a giden yollar, bu şehirleri birbirine bağlayan tâli yol durumuna düştü. Bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar da ister istemez eski önemini kaybetti. Fakat yeni yol güzergâhlarının ortaya çıkması üzerine, Osmanlılar da kervansaray yapımına devam ettiler. Hac farizasını îfâ etmek için giden hacıların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak üzere, İstanbul’u, Suriye üzerinden Mekke ve Medine’ye bağlayan yol üzerinde kervansaraylar kurdular. Osmanlı kervansarayları her yerde mahallî şartlara uygun ve aynı zamanda çok sanatlı inşa edilmiş mükemmel mimari eserler oldu. Bu çalışma Bakanlığın "turizmi çeşitlendirme" konusunda "Tarihi İpek Yolu " kapsamıyla hayata geçirmek istediği projeyi, geçmişten günümüze tarihsel bağ kurarak bütünleştirmeyi amaçlamaktadır. Turizm Olgusu İçinde Turist ve Konaklama İşletmeleri Kavramları İkinci Dünya Savaşının sonrasında önceleri on milyonlarca, günümüzde ise milyonlarca insan günlük hayatlarını devam ettirdikleri yerlerden geçici süreler için başka yerlere seyahat etmektedir. Söz konusu yer değiştirme sürecinde bireyler