SYMPOSIUM ON STRATEGIC AND SOCIAL RESEARCHES Abstract Book ULUSLARARASI STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR SEMPOZYUMU Bildiri özetleri Kitabı Yayın Koordinatörü • Yaşar HIZ Genel Yayın Yönetmeni • Aydın ŞİMŞEK Editör • Mehmet Ali KARAMAN A. Şevki DUYMAZ Serdar DUYMAZ Kapak Tasarım • Selin TEMANA İç Tasarım • Selin TEMANA Sosyal Medya • Betül AKYAR Birinci Basım • © Mayıs 2018 / ANKARA ISBN • 978-605-288-472-0

© copyright Bu kitabın yayın hakkı Gece Kitaplığı’na aittir. Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, izin almadan hiçbir yolla çoğaltılamaz.

Gece Kitaplığı Adres: Kızılay Mh. Fevzi Çakmak 1 Sok. Ümit Apt. 22 / A Çankaya/ ANKARA Tel: 0312 384 80 40 web: www.gecekitapligi.com e-posta: [email protected]

Baskı & Cilt Bizim Büro Matbaa Sanayi 1. Cadde Sedef Sk. No: 6/1 İskitler - Ankara

Sertifika No: 26649 Tel: 0312 229 99 28 SYMPOSIUM ON STRATEGIC AND SOCIAL RESEARCHES Abstract Book ULUSLARARASI STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR SEMPOZYUMU Bildiri özetleri Kitabı

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR

Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi ve Süleyman Demirel Üniversitesi destekleriyle gerçekleştirilen Uluslararası Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, sosyal bilimler alanında yer alan çok sayıdaki bilim insanının katılımı ile başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesinin ve bilimsel çalışmaların yayınlanmasının mutluluğunu yaşıyoruz.

Bu bildiri özetleri kitabında, sosyal bilimlerin farklı alan ve konularda yer alan çok sayıdaki bilimsel çalışma yer almaktadır. Yapılan bu çalışmalar ile sosyal bilimlerin sorunları tartışılmış ve çözüm yolları aranmıştır.

Uluslararası Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Sempozyumu’nun düzenleme kurulunda ve bilim kurulunda yer alan bilim insanlarına, buradan bir kez daha teşekkür ederiz. Katılımları ile destek veren değerli bilim insanlarına da ayrı ayrı teşekkür ederiz.

Bildiri özetleri kitabının sosyal bilimler alanında hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Sempozyumumuzun ikincisi, Ekim 2018 döneminde Ankara gerçekleştirilecektir.

Saygı ve sevgilerimle

Doç. Dr. A. Şevki DUYMAZ

Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı

5

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Abdullah Şevki DUYMAZ, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye

Düzenleme Kurulu Prof. Dr. Amira TURBİC-HADŽAGİĆ, University of Tuzla, Bosna and Herzegovina Prof. Dr. Bozkurt Zakir AVŞAR, Gazi Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Eka DEVİDZE, International Black Sea University, Georgia Prof. Dr. Hasret ÇOMAK, Arel Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Šerbo RASTODER, Montenegro University, Montenegro Doç. Dr. Mim Sertaç TÜMTAŞ, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali KARAMAN, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Nurhodja AKBULAEV, Azerbaijan State University of Economics in Baku, Azerbaijan Dr. Öğr. Üyesi Velida KIJEVCANIN, State University of Novi Pazar, Serbia Dr. Sibel AKOVA, Türkiye

Sempozyum Sekretaryası Arş. Gör. Serdar CEYLAN

Bilim Kurulu Prof. Dr. Abdurahman UZUNASLAN, Türk Tarih Kurumu, Türkiye Prof. Dr. Ahmet ŞİMŞEK, İstanbul Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Ali TÜRK, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Barbaros GÖNENÇGİL, İstanbul Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Bayram KODAMAN, Emekli Öğretim Üyesi, Türkiye Prof. Dr. Cenk DEMİRKIRAN, Beykent Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Cezmi ERASLAN, İstanbul Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Çiğdem ÜNAL, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Eka DEVİDZE, International Black Sea University, Gürcistan Prof. Dr. Funda Savaş GÜN, Doğuş Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Faruk ALAEDDİNOĞLU Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Gulmira SULTANGALIEVA Al- Farabi Kazakh National Universty, Kazakistan Prof. Dr. Hüseyin MUŞMAL Selçuk Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Hasret Çomak, Arel Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Hüseyin GÜL Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. İhsan BULUT, Akdeniz Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. İbrahim Attila ACAR, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Mehmet Ali ÜNAL, Pamukkale Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Mehmet Sezai TÜRK, Gazi Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Metin AYIŞIĞI, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Türkiye

6

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Prof. Dr. Mesut DOĞAN, İstanbul Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Mustafa ALKAN, Gazi Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Mustafa ÇOLAK, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Mustafa ERTÜRK, Akdeniz Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Osman KÖSE, Polis Akademisi, Türkiye Prof. Dr. Ramazan ARMAĞAN Celal Bayar Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Rıza KARAGÖZ, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Redžep ŠKRİJELJ, Novi Pazar State University, Serbia Prof. Dr. Šerbo RASTODER, Montenegro University, Montenegro Prof. Dr. Süheyla BALCI AKOVA, İstanbul Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Sevil SARGIN, Marmara Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Serdar SALMAN, Marmara Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Suat KOLUKIRIK, Akdeniz Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Süleyman İNAN, Pamukkale Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Türkan ERDOGAN, Pamukkale Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Yüksel METİN, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Prof. Dr. Ziya GENÇEL, Akdeniz Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Aiunur NOGAYEVA L. N. Gumilyov Eurasian National University, Kazakistan Doç. Dr. Aynur KADİMALİYEVA, Azerbaijan State University of Economics in Baku, Azerbaijan Doç. Dr. Bilgin ÇELİK, Dokuz Eylül Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Cevdet KIRPIK, Erciyes Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Esma İGÜS, Mimar Sinan Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Erdal AKSOY, Gazi Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Ebru TAYSİ, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Fariz AHMADOV, Azerbaijan State University of Economics in Baku, Azerbaijan, Doç. Dr. Fikret ÖZCAN, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Gürsoy ŞAHİN, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Hakan Mehmet KİRİŞ, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Hakan KARAGÖZ, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Doç.Dr. Mehmet Gökhan GENEL Yalova Üniversitesi, Türiye Doç. Dr. Mim Sertaç TÜMTAŞ, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Natiq QURBANOV, Azerbaijan State University of Economics in Baku, Azerbaijan Doç. Dr. Nevzat ARTUÇ, Adıyaman Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Nuray TÜRKER, Karabük Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Sevcan YILDIZ, Akdeniz Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Sevilay ÖZER, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Selim Hilmi ÖZKAN, Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye

7

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Doç. Dr. Südabe SALİHOVA, Azerbaijan State University Of Economics in Baku, Azerbaijan Doç. Dr. Şenay GÜNGÖR, Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Tuncay Ercan SEPETÇİOĞLU, Adnan Menderes Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Uğur ÜÇÜNCÜ, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Ümit AKÇA, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Doç. Dr. Qadir BAYRAMLI, Azerbaijan State University Of Economics in Baku, Azerbaijan Dr. Öğr. Üyesi Esra ÖZSÜER, İstanbul Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Eyüp KUL, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Ezgi DEMİREL, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Hale KIRMIZIOĞLU, Ahi Evran Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Kemal DAŞCIOĞLU, Pamukkale Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Murat YILDIZ, Gebze Teknik Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Murat KILIÇ, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Akif ALTUNAY, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali KARAMAN, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Çağlayan ÖZKURT, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Nurten Kiriş YILMAZ, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Nalan Damla YILMAZ USTA, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Nil ORBEYİ , Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Türkite Dr. Öğr. Üyesi Orkun KOCABIYIK, Akdeniz Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Reyhan ŞAHİN ALLAHVERDİ, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Serkan ÖZTÜRK Yalova Üniversitesi Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Sibel HATTAP, Işık Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Şahin EKBER, Azerbaijan State University of Economics in Baku, Azerbaijan Dr. Öğr. Üyesi Turan KOCABIYIK, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Velida KIJEVCANIN, State University of Novi Pazar, Serbia Dr. Öğr. Üyesi Yelda ÖZKOÇAK, Beyket Üniversitesi, Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Zişan Korkmaz ÖZCAN, Süleyman Demirel Üniversitesi, Türkiye Dr. Çiğdem TEMPLE, Northern Virginia Community College, Virginia ABD Dr. Elşen MEMMEDLİ, Azerbaijan State University Of Economics in Baku, Azerbaijan Dr. Feyza KURNAZ ŞAHİN, Türkiye

8

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Dr. Nazim CAFEROV, Azerbaijan State University Of Economics in Baku, Azerbaijan Dr. Nurkhodja AKBULAEV, Azerbaijan State University of Economics in Baku, Azerbaijan Dr. Oqtay QULİYEV, Azerbaijan State University Of Economics in Baku, Azerbaijan Dr. Raqif QASIMOV, Azerbaijan State University Of Economics in Baku, Azerbaijan Dr. Servet Avşar, Türkiye

9

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜRKİYE STADYUMLARINDA GÖRÜLEN FONKSİYONEL GELİŞİM VE MEKÂNSAL DÖNÜŞÜMÜN DEĞERLENDİRİLMESİ

Evaluation of Developing and Spatial Transformation of Stadiums

Serdar CEYLAN Arş. Gör., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü [email protected]

Mim Sertaç TÜMTAŞ Doç. Dr., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü [email protected]

ÖZ: Kapitalizm mekânı her defasında yeniden üreterek büyümesini sürdürmekte ve mekânı giderek artan bir oranda metalaştırmaktadır. Kapitalizmin gelişebilmesi ve ayakta kalabilmesi adına sosyal bir mekân olan stadyumlar yıkılarak yeniden inşa edilmektedir. Araştırmanın amacı, son yıllarda spor politikalarıyla Türkiye’de gelişen stadyum yatırımlarını mekânsal bakımdan anlamaya çalışmaktır. Araştırmada ikincil veriler ve kurumsal veriler toplanmış ve betimsel olarak analiz edilmiştir. Araştırma bulgularına göre, son 15 yıllık dönemde geliştirilen spor politikalarıyla eski stadyumların yıkılarak 23 kentte 25 mega stadyum inşa edilmekte, böylece mekan yeniden üretilerek dönüşümü gerçekleştirilmekte ve kullanım fonksiyonu çeşitlendirilmektedir. Stadyumlarda yapılan bu fonksiyonel çeşitlilik, sermaye sahipleri ve devlet için daha fala kar anlamına gelmektedir. Kent içerinde kalan eski stadyumlar yıkılarak bu alanlar alışveriş merkezi gibi amaçlar için yüksek bir rant ile satışa çıkarılmakta, yeni mega stadyumlar ise kentlerin dış çeperinde yer alan kamu arazilerine inşa edilmektedir. Stadyumlarda görülen sadece bir mekânsal bir dönüşüm değil aynı zamanda stadyum isimlerinin değiştirilmesi, mekânın kimliğinin değiştirilmesidir. Anahtar Kelimeler: Mekân, stadyum, kapitalizm, spor, futbol, Türkiye

ABSTRACT: Capitalism continues to grow by reproducing space. It using places for commercial purposes. The stadiums which are a social space, are being demolished and reconstructed to develop and survive of capitalism. The aim of this research is to understand spatial situation of

11

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) stadium investments which are developed with sport policies in Turkey in recent years. Secondary documents, institutional reports were analyzed as descriptive in the study. According to the result of research, stadiums were demolished in consequence of Turkey sport policies and they were rebuilt as mega structures. In the last decades, 25 stadiums have built in 23 cities of Turkey. The mega stadiums have different functions like cafe, restaurant and museum in todays. Functional diversity of the stadiums contributed to capitalism (capital and state) as profit and winnings. Stadiums located in the city, were demolished and they sold with a high rent or gain for other purposes like the mall center. The new mega structures have built to state lands at the exit of the cities. Not only spatial transformation but also changing of stadium names, altered the identity of the space. Keywords: Space, stadium, capitalism, sport, football, Turkey.

12

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ÇALIŞANLARIN DESPOTİK LİDERLİK VE ETİK LİDERLİK ALGILARININ PRESENTEEISM DAVRANIŞLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ The Effect of Despotic Leadership and Ethical Leadershıp Perceptions of Employees on Presenteeism Behavior

Alper GÜRER Öğr. Gör. Dr., Kırıkkale Üniversitesi, Keskin MYO, Yönetim ve Organizasyon Bölümü [email protected]

Ahmet Barış SOLMAZTÜRK [email protected]

ÖZ: Bu çalışmada çalışanların despotik liderlik ve etik liderlik algılarının presenteeism -rahatsızlığına rağmen işte bulunma durumu- davranışları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Araştırma kapsamında kamu ve özel sektörde çalışan 406 katılımcıya ulaşılmış ve anket yöntemi ile veriler toplanmıştır. Ölçüm araçlarının güvenilirlik ve geçerlilik analizlerine göre uygun yapıda olduğu tespit edilmiş ve değişkenler arasındaki etkileşimin ölçülmesinde doğrusal regresyon analizi kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre, çalışanların presenteeism davranışı ile etik liderlik algıları arasında pozitif yönlü, despotik liderlik algıları ile ise negatif yönlü doğrusal ilişkiler tespit edilmiştir. Ayrıca özel sektör çalışanlarına oranla kamu sektöründeki çalışanların presenteeism davranışının liderlik algılarından daha fazla etkilendiği görülmüştür. Liderlik özellikleri açısından bakıldığında ise gerek sektörel bazda gerekse genel anlamda etik liderlik algısının presenteeism davranışı üzerindeki etkisinin despotik liderlik algısına oranla daha fazla olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca çalışanların liderlik algılarının demografik özelliklere göre farklılık gösterebildiği tespit edilirken, presenteeism davranışı açısından anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Presenteeism davranışının açıklanmasında ileride yapılacak çalışmalarda farklı örgütsel değişkenlerin analizlere dahil edilmesinin konunun açıklanabilirliğini arttıracağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Despotik liderlik, etik liderlik, presenteeism.

ABSTRACT: In this study, the influence of the employees’ perceptions about despotic leadership and ethical leadership on the presenteeism-the situation of being at work in spite of discomfort- is examined. Within the scope of the study, 406 participants working in the public and private sectors were reached and data were collected by survey method. It is

13

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) determined that the structure of measurement tools is appropriate according to reliability and validity analyzes, and linear regression analysis is used to measure the interaction among variables. According to the findings of the research, positive linear relationships between employees’ presenteeism behavior and ethical leadership perceptions; and negative linear relationships between despotic leadership perceptions and presenteeism are revealed. It is also observed that the presenteeism behavior of employees in the public sector is more influenced by the leadership perceptions than private sector. In terms of leadership qualities, in general and on sectoral basis, it is possible to say that the effect of ethical leadership perception on presenteeism behavior, is higher than the despotic leadership perception. Moreover, while it is determined that the employees’ leadership perceptions could vary according to demographic characteristics, no significant difference was found in terms of presenteeism behavior. In describing the behavior of presenteeism, it is considered that the inclusion of different organizational variables in analyzes will increase the clarity of the subject in future studies. Keywords: Despotic leadership, ethical leadership, presenteeism.

14

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

AMASRA'DA BİZANS, CENEVİZ VE OSMANLILARA EV SAHİPLİĞİ YAPMIŞ BİR MABET: KİLİSE MESCİDİ1 The Church Masjid: A Temple Which Hosted to Byzantine, Genoese and Ottomans in Amasra

Ercan VERİM Arş. Gör., Anadolu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü [email protected]

ÖZ: Bilinen en eski adı ile Sesamos, Pers İmparatorluğu zamanında Amastris, Bizans dönemindeki adıyla Amastedos, Türk dönemindeki adı ile de Amasra, Bartın iline bağlı, Karadeniz kıyılarında bulunan bir liman kentidir. Kuruluşundan günümüze kadar önemli bir ticaret merkezi olan Amasra’nın, Bizans döneminde de metropolis ve piskoposluk merkezi olması bu önemini sürdürdüğünün göstergesidir. Bizans Dönemi’nde Amasra’da birçok kilise ve şapel inşa edilmiş, ancak bunlarda sadece ikisi sağlam vaziyette, altısı ise temel seviyesinde günümüze ulaşabilmiştir. Bu yapılardan biri olan Kilise Mescidi, IX.-X. yüzyıllar arasında inşa edilmiş, XIV.-XV. yüzyıllarda Cenevizliler tarafından kullanılmış ve 1460-1461 yılında camiye çevrilmiştir. Kilise mescidi kendine has mimari ve süsleme özellikleriyle Bizans dini mimarisi içinde önemli bir yere sahiptir. Bu çalışma, Kilise Mescidi’nin tarihini, mimari ve süsleme özelliklerini açıklamak ve yapının Bizans mimarisindeki yerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Anahtar Kelimler: Amastris, Amasra, Bizans Dönemi, Kilise Mescidi, Bizans Mimarisi.

ABSTRACT: With its earliest name, “Sesamos”, “Amastris” in Persian Empire period, “Amastedos” in Byzantine period, and “Amasra” in Turkish period, is a coastal town of Bartın on Black Sea coast. That Amasra, which has been an important trade centre so far, was also a metropolis and bishopric centre in Byzantine period is the indication of its ongoing significance. Many churches and chapels were built in Amasra during the Byzantine period, but only two of them were in solid condition, and six of them were able to reach to the present day at basic level. One of this structures, The Church Masjid was built between the ninth and tenth centuries, and used by the Genoese in the fourteenth and

1 Bu araştırma yapılan bazı ilavelerle birlikte Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde 2015 yılında tamamlanmış olan Amasra’da Bizans Dönemi Üç Eser: Tavşan Adası Manastırı, Amasra Kilisesi ve Küçük Kilise adlı yüksek lisans tez çalışmasının bir bölümünü içermektedir. 15

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) fifteenth centuries and was transformed to a masjid in the years of 1460- 1461. The Church Masjid has an important place in the Byzantine religious architecture with its unique architectural and decorative features. This study aims to explain the history, architectural and decorative features of The Church Masjid, and reveal its place in the Byzantine architecture. Keywords: Amastris, Amasra, Byzantine Period, The Church Mosque, Byzantine Architecture.

16

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜKETİCİLERİN DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ VE ALIŞVERİŞ EĞİLİMLERİNE GÖRE PİŞTİ OLMA ALGILARINDAKİ FARKLILIKLARIN İNCELENMESİ: DÜZCE İLİNDE BİR UYGULAMA The Investigation of Differences of Consumer’s Perception to Coincide in Same Dress According to Their Demografies and Shoping Tendencies: An Application in Düzce

Yeliz BAŞ Doç.Dr., Düzce Üniversitesi, Gölyaka Meslek Yüksekokulu, Pazarlama Programı [email protected]

Ayşenur KARPUZ Düzce Üniversitesi Gölyaka Meslek Yüksekokulu, Pazarlama Programı [email protected]

Samet YILMAZ Düzce Üniversitesi Gölyaka Meslek Yüksekokulu, Pazarlama Programı [email protected]

ÖZ: Pişti olma algısı, bireylerin alışveriş eylemleri sonucunda almış oldukları ürünleri birbirlerinden habersiz olarak herhangi bir ortamda aynı giyim kuşam içerisinde denk gelmeleri durumlarına bakış açılarını ifade etmektedir. Bu araştırmada tüketicilerin pişti olma eğilimlerinde etkili olabilecek demografik özellikler ve alışveriş eğilimleri bazında farklılıklar irdelenmektedir. Araştırma kolayda örnekleme yöntemiyle seçilen 200 kişi üzerinde yüz yüze anket yöntemiyle gerçekleştirilmektedir. Araştırmada pişti olma eğilimi ile ilgili bir ölçek geliştirebilme adına bir ön test çalışması da gerçekleştirilmektedir. Geliştirilen bu yeni ölçek ile birlikte ana saha çalışması yapılmaktadır. Araştırma verileri SPSS 22.0 istatistik programı yardımıyla analiz edilmiş olup, faktör analizi, kümeleme analizi ve varyans analizi teknikleri kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, Cevaplayıcıların pişti olma eğilimlerinde yaş, medeni hal ve alışveriş eğilimleri bazında farklılıklar görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Karşılaşma, Aynı Kıyafet, Alışveriş Eğilimi, Giyim, Benzerlik, Demografik

ABSTRACT: The perception of stylistic clash defines how people approach to the case in which they wear the same clothes in a place without the knowledge of the other. In this study, consumers’ different perceptions of stylistic clash are analysed in accordance with their

17

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) demographic properties and shopping styles. This study was carried out via face-to-face questionnaire with 200 people selected via convenience sampling method. A new scale about the perception of stylistic clash is developed by a pretest and field research is done within the framework of this study. The data is analysed via SPSS 22.0 program and factor analysis, cluster analysis and variance analysis are used. It is concluded that participants’ perceptions of stylistic clash vary according to their age, marital status and shopping styles. Keywords: Coincidence, Same Dress, Shopping Tendencies, Clothing, Similarity, Demografic

18

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜKETİCİLERİN DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ VE ALIŞVERİŞ STİLLERİNE GÖRE MODA ALGISI EĞİLİMLERİNİN İNCELENMESİ: DÜZCE İLİNDE BİR UYGULAMA The Investigation of Consumers’ Fashion Perception Tendencies According to Their Demografies and Shoppingstyles: An Application in Düzce

Yeliz BAŞ Doç.Dr., Düzce Üniversitesi, Gölyaka Meslek Yüksekokulu, [email protected]

Benginur SERTOĞLU Düzce Üniversitesi, Gölyaka Meslek Yüksekokulu, Pazarlama Programı [email protected]

Enes TUNCER Düzce Üniversitesi, Gölyaka Meslek Yüksekokulu, Pazarlama Programı [email protected]

ÖZ: Moda eğilimi tüketicilerin satınalımlarında içgüdüsel, ısrarcı, karşı koyulmaz ve yoğun olarak duygusal faktörlerden etkilenebildiği algı akımlarıdır. Özellikle giyim sektöründe öne çıkan moda akımları tüketicileri farklı tarzlarda giyinmeye sevk etmektedirler. Bu araştırmada tüketicilerin moda algısı eğilimlerinin alışveriş stilleri ve demografik özellikleri bazında farklılaşmaları irdelenmektedir. Araştırma kolayda örnekleme yöntemiyle seçilen 200 kişi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada bir öntest çalışmasıyla moda algısı eğilimleri ile ilgili yeni bir ölçek geliştirilmekte ve bu ölçekle birlikte ana saha çalışması gerçekleştirilmektedir. Araştırmada nicel analiz teknikleri kullanılmaktadır. Veriler SPSS 18 programı yardımıyla analiz edilmektedir. Faktör analizi, kümeleme analizi ve varyans analizi yöntemlerinden faydalanılmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların cinsiyet, meslek ve alışveriş stilleri açısından moda algısı eğilimleri farklılık göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Moda Algısı, Eğilim, Alışveriş Stili, Demografik, Tüketim

ABSTRACT: Fashion tendency are streams in perception in which consumers can be in stinctively, constantly, irresistibly and extremely influenced by emotional factors. Especially, outstanding fashion trends in clothing sector encourage consumers to dress in various ways. In this study, the differences among consumer’s perceptions of fashion based on

19

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) their shopping styles and demographic properties are examined. This study was carried out with 200 people selected via a convenience sampling method. A new scale about fashion tendency is developed by a pretest and field research is done with in the framework of this study. Quantitative analysis methods are applied. The data is analysed via SPSS 18.0 program. Factor analysis, cluster analysis and variance analysis are used. It is concluded that participants’ perceptions of fashion vary according to their sex, profession and shopping styles. Keywords: Fashion Perception, Tendencies, Shopping Style, Demogrific, Consumption

20

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜRKİYE'DE İSLAMCI FEMİNİZM DÜŞÜNCESİNİN İMKÂNI Facilities of Islamic Feminism Thought in Turkey

Hacer KARAKAYA PhD Student, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Anabilim Dalı [email protected]

ÖZ: 19. yüzyılda ortaya çıkan Feminizm, tarihsel süreçte kadınların değersizleştirildiği tezini savunan ve bu durumla her alanda mücadele ederek kadın haklarını elde etmeyi amaç edinmiş bir düşünce sistemidir. Feminizmin amacı kadınları etkileyen sorunlarla ilgilenmek, kadınların haklarını elde etmelerini sağlayacak etkinlikler gerçekleştirmektir, bu ilgiyi gösteren ve bu etkinlikleri gerçekleştiren tüm kadınlar feminist tanımı içinde yer alırlar. Feminist kadınlar, kadının ikinci sınıf olarak değersizleştirildiği ortak görüşünü paylaşsada ideolojik, sosyolojik, etnik ve ırk yapısı, cinsel tercihleri ve inançlarına göre farklı kategorilere ayrılmaktadır. Bu kategorilerden birisi olan "İslamcı Feminizm" Türkiye'de de son dönemde sıkça adı geçen, temel olarak kendisine Kuran'ın yeniden yorumlanmasını ve kadınların ikinci sınıf muamele görmesinin İslam inancının öğretilerinden kaynaklanmadığını kanıtlamayı amaç edinmiş bir düşünce sistemidir. Bu araştırmanın amacı, bir dünya görüşü olarak İslamcı feminizmi tanımlamak, İslamcı feminist bilincin kadın hak ve özgürlüklerine sunduğu katkıları detaylı bir biçimde açığa çıkartmak ve modern muhafazakar Türkiye'deki mevcut durumun İslamcı feminist düşünceye ne oranda imkan tanıdığını ortaya koymaktır. Araştırmanın kapsamı, Türkiye'de İslamcı feminizm için bir dönüm noktası olan, 2002 tarihinden itibaren, yaşanan sosyal değişmeler ve toplumsal statü bakımından, değişen Müslüman kadının kamusal alanda görünülürlük kazandığı 2018 yılına kadar olan süreçtir. Bu kapsamda Türkiye'deki İslamcı feminizmin gelişimini açıklamak için tarihsel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Sonuç olarak Türkiye'de İslamcı feminizmin gelişme süreci ve İslamcı feminist bakış açısından, Müslüman Türk kadını kimliğinde yaşanan değişim ortaya konulmuştur. Anahta Kelimeler: Feminizm, İslamcı feminizm, Toplumsal cinsiyet, Toplumsal statü

ABSTRACT: Feminism, which emerged in the 19th century, is a system of thought that defends the thesis that women are depreciated in the historical process and aims to achieve women's rights by fighting in every field with this situation. It is the feminist definition of all women who

21

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) show interest and perform these activities, to deal with the problems that affect the feminist aimed women, to realize the rights of the women to obtain their rights. Feminist women are divided into different categories according to their ideological, sociological, ethnic and racial structure, sexual preferences and beliefs in sharing the common view that a woman is devalued as a second class. which is one of this category "Islamic feminism" Turkey in the last period, often said, it is basically his Koran re-interpreted and a thought system that aims to prove that originate from the teachings of the Islamic faith of women's second-class visual treat. The purpose of this research is to define the Islamic feminism as a worldview, Islamic and contributions offered to the feminist consciousness of women's rights and freedoms in a detailed manner to reveal and modern conservative reveals the possibility familiar in what the Islamist feminist thought of the current state rate in Turkey. The scope of the research, which is a turning point for Islamic feminism in Turkey since 2002, experienced social change and in terms of social status, and process until the visibility gained in 2018 in the public sphere changing Muslim woman. In this context, the historical research method is used to describe the development of Islamic feminism in Turkey. As a result, Islamic feminism and Islamic development process from a feminist perspective in Turkey, a Muslim woman has been revealed changes in the Turkish identity. Keywords: Feminism, Islamic feminism, Social gender, Social status

22

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ÇANKIRI MERKEZ İLÇE GELENEKSEL KONUTLARININ İÇ MEKÂN BEZEMELERİ2 Interior Place Decorations of the Traditional Houses in Çankiri Central District

Uğur DEMİRBAĞ Öğr. Gör., Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Zile Meslek Yüksekokulu, Mimarlık ve Şehir Planlama Bölümü [email protected]

Nur URFALIOĞLU Prof. Dr., Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü [email protected]

ÖZ: Çankırı, İç Anadolu Bölgesinin Orta Kızılırmak Bölümü’nde yer almış olup, batısında Bolu, doğusunda Çorum, kuzeyinde Kastamonu ve güneyinde Ankara ile çevrili olan bir şehrimizdir. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Çankırı tarihi kent dokusunun önemli bir bölümünü evler oluşturur. Çankırı kalesinin güney ve batı yamaçlarında yoğunlaşan yapılar bazı yöresel farklılıklar dışında geleneksel Türk evi özelliklerini taşırlar. Konutlara bakıldığında ahşap çatkı arası kerpiç dolgulu, çıkma destekleri düz, kapalı sofalı ev tipleri ile Kuzey Anadolu kuşağındaki sivil mimarlık örneklerinin izlerini taşımaktadır. Şehrin eski iskân alanında evlerin esas cepheleri arazi yapısına uygun olarak güneye bakmaktadır. Kuzey yüzleri kapalıdır. Esas cephelerin güneşten ve yamaç manzarasından faydalanması açık sofalı evlerin inşasına olanak vermiştir. Evlerin en eski örnekleri açık sofalı plan tipindedir. Konutlar genel olarak ahşap çatkı arası kerpiç dolgu ile inşa edilmiştir. Ahşap malzeme yapılarda kapı, pencere, tavan, döşeme, yüklük, gusülhane, pervaz ve çatı saçaklarında kullanılırken, kimi yapılarda ise yapıların tavanlarında, merdiven korkuluklarında, kapılarında, çıkma pervazlarında, şerbetlik ve dolaplarında çeşitli süsleme yapılarak kullanılmıştır. Süsleme daha çok konutların iç mekânlarında yoğunlaşmıştır. Tavanlarda, dolaplarda ve kapılarda geometrik ve bitkisel motifler vardır. Geçmişten günümüze değişen ihtiyaçlar, bilinçsiz onarımlar, miras bölüşmesi gibi nedenlerle özgün dokusu ile işlevini kaybeden evlerin bazıları da bakımsızlıktan dolayı yok olma tehdidi altındadır. Anahtar Kelimeler: Çankırı, Konut, Mimari, Süsleme, Teknik

2 Bu araştırma Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde hazırlanmakta olan doktora tez çalışmasının bir bölümünü içermektedir. 23

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: Çankırı is located in the Central Red River Department of the and is a city surrounded by Bolu in the west, Çorum in the east, Kastamonu in the north and Ankara in the south. Throughout history, many civilizations have hosted it. The houses constitute the major parts of Çankırı’s historic urban fabric. Aside from some regional differences; the houses spreaded thick around the southren and westren hillsides of Çankırı Castle bear the traditional Turkish Houses features. With a general classification; Çankırı embodies the adobe filled timber framing, console supported plain outer sofa house types observed within the zone of Southren Anatolia civil architecture samples. In the former residential area of the city, the houses’ main façade overlooks South, fittingly with the structureof the land. Wheras the northren facades are closed. The fact that the main façades taking full advantage of the sun and the view of the hillside has allowed for the construction of inner sofa type house. The oldest examples of the houses are the inner sofa house types. Generally, the buildings have been constructed with gypsum braided, adobe filled timber framing. Whereas wooden materials are used in constructions without being processed in doors, windows, ceilings, floors, carpets, bathrooms, moldings and roof eaves. In some cases, various ornaments have been used in the ceilings of the structures, on the steps of the stair railing, on the doors, on the borders, in the sherbet and cabinets. Various reasons like the changes occur in needs and wants from past to present, unconscious repairs, and inheritance issues have resulted in houses Losing their function with their original texture. Sadly, some of them due to lack of care, are under the threat of extinction. Keywords: Çankırı, House, Architectural, Ornament, Technical

24

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜRK ÇİNİ SANATININ ÖZ GELİŞİM ÇİZGİSİ Self Development Line of Turkish Tile Art

Nursel KARACA Dr. Öğr. Üyesi, Yalova Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Grafik Tasarımı Bölümü [email protected]

ÖZ: Çinicilik, Asurlar zamanına varan bir doğu sanatıdır. Köklerini Uygur, Karahan, Gazneli, Fatımi ve özellikle İran Büyük Selçuklu sanatından alan ve Türk süsleme sanatlarının en güzel örneklerini oluşturan alanlardan biri olan Türk Çini sanatı, farklı kültür çevrelerinden aldığı etkileri sentezleyerek yüzyıllar boyu eşsiz örnekler ortaya koymuştur. Orta Asya’da Turfan, Aşkar ve Koça bölgelerinde yapılan araştırmalarda, muazzam Türk çini ve resimlerinin bulunması, Türkler’in, çok eski devirlerde bu sanat dalında da ne kadar ileri gitmiş olduklarının bir göstergesidir. Çini sanatı Anadolu’ya Anadolu Selçukluları eliyle gelmiştir. Bu dönemde çini sanatına dair nefis örnekler ortaya konmakla beraber, Türk Çini Sanatı Osmanlı İmparatorluğu dönemde eşsiz bir gelişim göstererek doruk noktasına ulaşmıştır. Orta Asya’dan itibaren asırlar boyu gelişimini sürdüren çini sanatı, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiş ve iç ve dış mimari süslemenin en önemli kolu haline gelmiştir. Bu çalışmada, Türk Çini sanatının gelişim çizgisinin kısa bir derlemesi sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Çini Sanatı, Çini Süsleme, Anadolu’da Çini, Selçuklu Çini Sanatı, Osmanlı Çini Sanatı.

ABSTRACT: The art of tile-making is an eastern art which goes back to the time of the Assyrians. Turkish Tile Art, taking its roots from Uighur, Karakhanid, Ghaznevid, Fatımid and especially Iranian Great Seljuk art, created unique examples for centuries by synthesizing the effects of different cultural environments. The presence of enormous Turkish tiles and paintings in Turfan, Aşkar and Koça areas in Central Asia is an indication of how far the Turks had advanced in this art field in ancient times. The tile art was brought to Anatolia by the Anatolian Seljuks. In this period, exquisite examples about the art of tile was revealed, but the Turkish Tile Art reached its peak by showing a unique development in the period. The art of tile, which had been developing for centuries since Central Asia, has shown its great and continuous development in Anatolian Turkish architecture and has become the most

25

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) important branch of interior and exterior architectural decoration. In this study, a short review of the development of Turkish Tile art will be presented. Keywords: Tile Art, Tile Ornament, Tile in Anatolia, Seljukian Tile Art, Ottoman Tile Art.

26

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ELBAŞOĞLU CAMİNİN MİMARİ VE SÜSLEME PROGRAMI Architecture and Decoration Program of the Mosque Elbasoglu

Uğur DEMİRBAĞ Öğr. Gör., Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Zile Meslek Yüksekokulu, Mimarlık ve Şehir Planlama Bölümü [email protected]

Serpil SEYFİ Öğr. Gör., Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Zile Meslek Yüksekokulu, Mimarlık ve Şehir Planlama Bölümü [email protected]

ÖZ: Elbaşoğlu Cami, Tokat ili, Zile ilçesinde ve Kâhya mahallesinde konumlanan bir yapıdır. Şehrin girişinde batı bölgesinde yer almaktadır. Yapının bulunduğu mevki eğimin azaldığı düz bir alanda yer almaktadır. Cami süsleme açısından oldukça önemlidir. Yapı günümüzde sık sık ziyaret edilmektedir. Yapının kitabesinden H.1215 (M.1801) yılında Elbaşıoğlu Ahmet Ağa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Cami, dikdörtgen bir ana mekân ve son cemaat yerinden oluşmaktadır. Caminin dış duvarları kesme taş örgülüdür. Ön kısımlarında tuğla ve moloz taş örgü almaşık olarak kullanılmıştır. Caminin üzeri kiremit kaplı kırma çatı ile örtülüdür. Camide zengin bir ahşap işçiliği gözlenmektedir. Ana mekân ahşap tavan ile örtülü olup oldukça süslüdür. Tavanın köşelerinde Kuran-ı Kerim’den ayetler yer almaktadır. Minber, ahşap dikmelerdeki sütun başlıkları ve fevkani korkuluklarında da ahşap işçiliğinin en güzel örnekleri görülmektedir . Yapıda özellikle sarı, mavi, kırmızı ve yeşil tonları ağırlıklı görülmektedir. Cami Tokat’ta yer alan yapılar arasında süsleme açısından zengin örneklerdendir. Anahtar Kelimeler: Tokat, Zile, Cami, Mimari, Süsleme, Teknik

ABSTRACT: Elbasoglu Mosque, Tokat province Zile district and is located in the neighborhood of Kahya. It is located in the western region at the entrance of the city. There is a flat area where the slope of the building where the building is located decreasing. The mosque is very important for ornamentation. The structure is frequently visited today. It is understood that Elbasoglu was built by Ahmet Aga in the inscription’s book H. 1215 (M. 1801). The mosgue is made up of a rectangular main place and the last community place. The exterior walls of the glass are cut stone. Bricks and rubble stones were used as an alternative in the front parts. The glass roof is

27

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) covered with roof covered with tiles. A rich wooden workmanship is observed in the glass. The main space is covered with wooden ceiling and is very ornate. There ara verses from the Qur’an in the corner of the ceiling. The best example of woodworking are also seen in the minbar, the column headers in the wooden plots, and the extraordinary parapets. Especially yellow, blue, red and green tones appear predominantly in the background. The mosque is rich examples of decoration in Tokat. Keywords: Tokat, Zile, Mosque, Architectural, Decoration, Technical.

28

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜRKİYE'NİN ULUSLARARASI ENERJİ GÜVENLİĞİNDEKİ ÖNEMİ The Importance of Turkey in International Relations

Latif PINAR Dr. Öğr. Üyesi, Karabük Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü [email protected]

Neslihan SAVAŞ MA Student, Karabük Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası Politik Ekonomi Anabilim Dalı [email protected]

ÖZ: Bu çalışma Türkiye'nin uluslararası enerji güvenliğindeki önemini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmada Türkiye'nin, petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarının üretici ülkelerden tüketici ülkelere güvenli bir şekilde nakledilmesi sürecine katkı yapıp yapmadığı sorusuna cevap aranmaktadır. Çalışmanın hipotezi şu şekilde formüle edilmiştir: Türkiye, söz konusu enerji kaynaklarının üretici ülkelerden tüketici ülkelere güvenli bir biçimde taşınması sürecine dikkate değer bir düzeyde katkı yapmaktadır. İfade edilen soruya cevap verebilmek için aşağıdaki yol haritası izlenecektir. Ele alınan konunun tahlil edilmesini kolaylaştırmak adına ilk olarak enerji güvenliği kavramı üzerinde durulacaktır. Daha sonra Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik konumu tespit ve tahlil edilecektir. Son olarak Türkiye'nin, dile getirilen enerji kaynaklarının üretici ülkelerden tüketici ülkelere güvenli bir şekilde nakledilmesi sürecine yaptığı katkılar analiz edilecektir. Çalışmanın oluşturulmasında tamamen literatür taramasından yararlanılmıştır. Bu doğrultuda ele alınan konuya ilişkin derinlemesine çözümlemelerde bulunan birincil kaynaklara ulaşılmaya çalışılmıştır. Ancak belli başlı hususlarda birincil kaynakların tamamına ulaşmak mümkün olmamıştır. Mevcut uluslararası ilişkiler yazınında, Türkiye'nin enerji dolaşımı güvenliğine yaptığı katkıları göstermeye yönelik yeterli sayıda bilimsel eser olmadığından, bu çalışma alandaki boşluğu doldurmaya yönelik orijinal bir araştırma olarak tasarlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Enerji Güvenliği, Türkiye, Uluslararası İlişkiler.

29

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: The aim of this study is to reveal the importance of Turkey in the international energy security. The answer to the question of whether Turkey contributes to the process of conveying energy resources such as oil and gas safely from producer countries to consumer countries is being detected in the study. Hypothesis of the study has been formulated as follows: Turkey makes notable contribution to the process of conveying the source of energy at issue safely from producer countries to consumer countries. The following course of action will be followed in order to answer the question stated. First of all the concept of energy security will be cleared to make it easy to analyse the subject. Later on Turkey's geopolitical and geostrategic position will be detected and analyzed. Finally, Turkey’s contributions to the process of conveying the source of energy at issue safely from producer countries to consumer countries will be analyzed. The formation of the study has been entirely based on literature review. Accordingly, we have tried to reach the primary sources analyzing the topic deeply. However, reaching all of the primary sources was not possible in some points. As there is not enough scientific study in present literature to demonstrate Turkey’s contribution to energy circulation security, this study was designed as an original study to fill the gap in this field. Keywords: Energy Security, Turkey, International Relations.

30

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

FİNANSAL OKURYAZARLIK: SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Fınancial Literacy: An Empirical Analysis on Süleyman Demirel University Students

Turan KOCABIYIK Dr. Öğr. Üyesi, Süleyman Demirel Üniversites, İİBF, Bankacılık ve Finans Bölümü [email protected]

Türker TEKER Arş. Gör. Süleyman Demirel Üniversitesi, İİBF, Bankacılık ve Finans Bölümü [email protected]

ÖZ: Bu çalışmanın amacı, Süleyman Demirel Üniversitesi öğrencilerinin finansal okuryazarlık düzeyini keşfetmektir. Çalışma ilini kapsamaktadır. Süleyman Demirel Üniversitesi’nde 2017 yılında gerçekleştirilen bu araştırmaya 708 öğrenci katılmıştır. Kullanılan anketin güvenilirlik katsayısı 0,76’dır. Anketlerin frekans ve yüzde dağılımları bulunmuştur. Ardından verilerin demografik özelliklere göre farklılık gösterip göstermediğini incelemek üzere normallik dağılımı incelenmiş ve Mann-Whitney U testi gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya göre anket sorularına verilen cevapların büyük bir bölümü cinsiyete göre farklılık içermektedir. Cinsiyete göre farklı dağılım gösteren neredeyse tüm sorularda, erkekler kadınlara göre daha başarılıdır ve ‘Fikrim Yok’ seçeneğinin yer aldığı tüm sorularda kadınlar erkeklere göre daha yüksek yüzde ile bu seçeneği işaretlemiştir. Annelerin eğitim durumu finansal okuryazarlık düzeyini pek etkilemezken iktisadi ve idari programlarda okuyan öğrenciler diğer programlarda okuyan öğrencilere göre daha başarılıdır. Anahtar Kelimeler: Finansal Okuryazarlık, Mann-Whitney U, Finansal Bilgi JEL Sınıflandırma Kodları: D14, A20, G0

ABSTRACT: The aim of this study is to explore the financial literacy level of Süleyman Demirel University students. 708 students participated in this research which was carried out in Süleyman Demirel University in 2017. The reliability coefficient of the questionnaire is 0,76. The frequency and percentage distributions of the questionnaires were found. Then the normality distribution was examined and the Mann-Whitney U

31

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) test was performed to see if the data differed according to the demographic characteristics. According to the survey, large part of the answers given to the questionnaire has difference according to sex. Men are more successful than women in almost all the questions that are distributed according to sex. And in all questions involving the “No Idea” option, women marked this option with a higher percentage than men. Educational status of the mothers doesn’t have big effect for the level of financial literacy, on the other hand students in economic and administrative programs are more successful than those in other programs. Keywords: Financial Literacy, Mann-Whitney U, Financial Information JEL Classification Codes: D14, A20, G0

32

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

FARKLI TÜR VE KADEMEDE ÖĞRENİM GÖREN ÖĞRENCİLERİN OKULLARININ FİZİKSELYAPILARINA YÖNELİK GÖRÜŞLERİ

The View of Students Who Study in Different Types and Levels Regarding Physical Structures of Their Schools

Dr. Mustafa ÖZGENEL Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Temel Eğitim Bölümü, [email protected]

Züleyha BİRİNCİ MA Student, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi Anabilim Dalı, [email protected]

ÖZ: Bu araştırmanın amacı, ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim okullarında öğrenim gören öğrencilerin, öğrenim gördükleri okullarının temel fiziksel (bina içi ve bahçe) yapılarına yönelik görüşlerini belirlemektir. Okul bina içi ve bahçelerinin fiziksel yapılarıyla ilgili öğrenci görüşlerini belirlemeyi amaçlayan bu çalışma nicel araştırma yöntemlerinden tarama desenine göre modellenmiştir. Araştırmanın evrenini, 2017-2018yılında İstanbul İli Üsküdar ve Ataşehir İlçelerinde devlet okullarında öğrenim gören öğrenciler oluşturmaktadır. Çalışma grubunu ise Üsküdar ve Ataşehir ilçelerinden seçilen 6 farklı tür ve kademede öğrenim gören 569 öğrenci oluşturmaktadır. Veriler anket yolu ile toplanmıştır. 600 adet anket dağıtılmış, 569 tanesi geri dönmüş, 31 anket eksik olduğundan geçersiz kabul edilmiş ve analiz dışında bırakılmıştır. Anket, öğrencilerin okuldaki gözlem sürelerinin daha uzun olması nedeniyle ilkokul 4. sınıf, ortaokul 8. sınıf ve ortaöğretim 12. sınıf öğrencilerine uygulanmıştır. Veriler t testi ve ANOVA testi yapılarak analiz edilmiştir. Araştırmada elde edilen sonuçlara göre okulların temel fiziksel yapıları öğrencilerin cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık göstermezken, öğrenim gördükleri okul türüne ve kademelerine göre anlamlı farklılık göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Fiziksel yapı, esnek mekân

ABSTRACT: The aim of this research is to determine the views of primary, secondary, and high school students about the basic physical sctructures (school buildings and gardens) of the schools they study. This study, which aims to identify the views of the students about pyhsical structures of their school buildings and gardens, is modeled according to screening pattern of quantitative research methods. The universe of the

33

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) research is constituted by the students who study in public schools in the provinces of Üsküdar and Ataşehir in İstanbul in 2017- 2018. The study group consists of 569 students from 6 different types and levels in Üsküdar and Ataşehir provinces. The data has been collected via questionnaires. 600 surveys have been distributed, only 569 have returned and 31 surveys have been considered invalid and not included in analysis because of deficiencies. The questionnaires have been applied to elementary school 4th grade, secondary school 8th grade and high school 12th grade students because the observation period of the students was longer. Data have been analyzed by t test and ANOVA test. According to the results obtained in the research, the basic physical structures of the schools do not show significant difference according to genders of the students but it shows significant difference according to school types and grades of the students. Keywords: Pyhsical structure, flexible structure

34

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SIRADAN BİREYİN PANOPTİK ROLÜNE BİR ÖRNEK; ABLUKA FİLMİ İNCELEMESİ An Example of Panoptic Role of an Ordinary Individual: Analysis of the Movie; Abluka

Gaye GÖKALP YILMAZ Dr. Öğr. Üyesi, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü [email protected]

ÖZ: Bu çalışmada, gözetim toplumu ve toplumsal denetleme kavramları ışığında, Abluka filminin ana karakterinin iktidarın yeni bir tür gözetleme unsuru olarak işlevselleştirilmesi, “iktidarın gözü”nden “gözün iktidarına” evrilmesi ve birey hayatın içinde yeniden konumlanırken bireyin kendini iktidar unsuru olarak konumlandırması ele alınmaktadır. Filmin distopik yapısı dikkate alındığında, Kadir karakteri üzerinden kurgulanan, devlet ve iktidar olgularının gözetleme ve denetim unsurlarının gündelik hayat içerisinde yarattığı şüphe, bireysel kapanma ve toplumsal olarak ayrışma kavramları dikkat çekicidir. Film incelenirken esas olarak, distopik toplum tahayyülü ve ardından gözetimin kavramsal boyutu temel kuramsal çerçeveyi oluşturmuştur. Ek olarak, Jeremy Bentham ve Michel Foucault tarafından gözetleme/gözetim ve denetim kavramları, gözetimin ve beraberinde denetim toplumunun teknolojik açıdan geçirdiği değişimler kuramsal olarak tartışmaları sunulmuştur. Çalışmanın tartışma ve analiz bölümünde ise, Abluka filmi ekseninde, gözetlemenin yeni bir biçimi olarak bireyin “iktidarın gözü” olarak konumlanışının geçirdiği dönüşüm ve “gözün iktidarı”nın gündelik hayatta nasıl işlevselleştirildiği filmin ana karakterleri ekseninde ele alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: Panoptikon, Sıradan Birey, Gözetim Toplumu, Toplumsal Denetleme, İktidar

ABSTRACT: In that paper, within the framework of surveillance society and social auditing, functioning of the main character in the film, Abluka, as a new form of surveillance, transformation of his position from “eye of the power” to the “power of the eye” and loss of the reality through positioning in everyday life has been analysed. While dystopic character of the film is taken into account, distrust, autism and social segregation, which have been fictionalised through the main character Kadir, are other significant concepts of the study. Through the analysis of the film, imagination of a dystopic society and theoretical aspects of surveillance in society, have constituted main theoretical framework. In

35

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) addition, Jeremy Bentham and Michel Foucault’s surveillance, auditing and technological transformations of the concept of surveillance have also been theoretically submitted. At the discussion and analysis section of the paper, within the context of the film Abluka, positioning of the “eye of the power” and its transformation to “power of the eye” have been analysed. Keywords: Panopticon, Ordinary Individual, Surveillance Society, Social Auditing, Power

36

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ANTİK PİŞMİŞ TOPRAK HEYKELCİKLERİN YAPIM TEKNİKLERİ Production Techniques of the Ancient Terracotta Figurines

Hüseyin ERPEHLİVAN Arş. Gör., Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü [email protected]

ÖZ: “Antik Pişmiş Toprak Heykelciklerin Yapım Teknikleri” başlıklı bu araştırmada, Antik Çağ’a ait kurutulmuş ya da pişirilmiş topraktan yapılan heykelciklerin kısa bir tarihçesi ve pişmiş toprak ya da terrakotta olarak bilinen heykelciklerin yapım teknikleri ve üretim aşamaları üzerinde durulmuştur. Bu çalışma ile amaçlanan, Antik Çağ’ın pişmiş toprak heykelcik sanatına üretim teknikleri açısından bir bakış sağlamaktır. İnsanın yerleşik hayata geçtiği Neolitik Dönem’den itibaren, bu sanatın sürdürüldüğü Roma Dönemi’ne kadar olan tarihçeleri ve yapım tekniklerinin dönemsel olarak gelişimi ve genel bir değerlendirilmesi ile eserlerin dönemsel üretim teknikleri de anlaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın ilk safhasında pişmiş toprak heykelcikler ile ilgili temel kaynaklar incelenmiştir. İkinci aşamada, Antik Çağ pişmiş toprak heykelcik üretimi ve kil heykelciklerin tarihi üzerine yazılmış kaynaklar ele alınmış, pişmiş toprak heykelciklerin yayınları ve bu konular hakkında yapılmış tezler incelenmiştir. Üçüncü ve sonuç aşamasında ise; pişmiş toprak heykelcikler, kurutulmuş kil heykelcikler ve yapım teknikleri üzerine özgün eserlerden yapılan gözlemler ile ilgili değerlendirmelere kronolojik olarak yer verilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Antik, Pişmiş Toprak, Terrakotta, Heykelcik, Figürin

ABSTRACT: In this research, titled "Production Techniques of the Ancient Terracotta Figurines" were emphasized with a brief history of the figurines made from dried or baked clay and the production techniques and stages of the figurines known as terracotta which are belongs to Antiquity. The aim of this study is to provide a glimpse of production techniques for the coroplastic works of the Antiquity. From the Neolithic period, during which humans started to live in the settlements, until the Roman period in which this art was continued, the development, general evaluation of the history and production techniques and also the chronological production techniques of coroplastic works were tried to be

37

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) understood. In the first chapter of the study, primary sources of terracotta figurines were examined. In the second chapter, the sources written on the history of the ancient terracotta figurines and the history of the clay figurines were studied. In addition to the publications of the terracotta statues, theses on ancient coroplastic subjects were examined. In the third and conclusion chapter includes chronological reviews of construction techniques and observations about technical details from ancient terracotta figurines, dried clay figurines. Keywords: Ancient, Baked Clay, Terracotta, Statuette, Figurine.

38

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

JEOPOLİTİK VE NORMATİF YAKLAŞIM Geopolitics and Normative Approach

Ramazan ÖZEY Prof. Dr., Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Coğrafya Öğretmenliği Anabilim Dalı [email protected]

Münür BİLGİLİ Dr. Öğr. Üyesi, Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Coğrafya Öğretmenliği Anabilim Dalı [email protected]

Ali Osman KOCALAR Dr., Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Coğrafya Öğretmenliği Anabilim Dalı [email protected]

ÖZ: Jeopolitik, insan ve mekan ilişkisinin politik etkileri ve sonuçları üzerine odaklanmaktadır. Mekanın politik etkileri 19. yüzyılın son döneminden itibaren coğrafi düşünce içinde farklı paradigmalar içinde farklı bakış açılarıyla ele alınmıştır. 1990lı yılların sonundan itibaren jeopolitik içinde eleştirel jeopolitik anlayışı ana düşünce sistematiğine dönüşmüştür. Bu düşünce sistematiğinde Batı merkezli jeopolitik bakış açısı eleştirilirken ezilen kesimlerin bakış açıları merkeze çekilmeye ve görünür kılınmaya çalışılmıştır. Zira, jeopoliğin sadece elit, Batılı ve beyaz bakışından ibaret olmadığı konusunda uzlaşı bulunmaktadır. Sosyal bilimler içinde normatif yaklaşım giderek daha fazla tartışılan bir olguya dönüşmüştür. Bu çalışmamızda eleştirel ve diğer jeopolitik yaklaşımların normatif olup olmadıkları ve böyle bir yaklaşıma gereksinim hissediliyor mu noktalarında yoğunlaşacağız. Bu nedenle jeopolitiğin teorik çerçevesi üzerine çalışmamızı oturtacağız. Eleştirel jeopolitik, formal jeopolitik ve popüler jeopolitik gibi modern yaklaşımlar normatif olmalı mıdır? Diğer bir deyişle, neyin yapılıp neyin yapılmaması, hangi yaklaşımın olumlu, hangi yaklaşımların olumsuz olduğuna dair hükümler içermeli midir? Eleştirel jeopolitik daha dönüşümcü bir noktaya taşınabilir mi? Bu tür soruları betimleyici, yorumlayıcı, eleştirel ve transformatif bakış açılarıyla karşılaştırarak ele almaya çalışacağız. Anahtar Kelimeler: Eleştirel jeopolitik, normatif yaklaşım, mekân.

39

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: Geopolitics focuses on the relationships between people and space. The political effects of the space have been approached with different paradigms and perspectives since the end of 19th century. With the 1990s critical geopolitics has become main paradigm in geopolitical thinking. In this paradigm Eurocentric geopolitical perspective has been criticized as efforts made to include the oppressed’s views and tried to make their voices heard. Therefore, there is consensus on the fact that geopolitics does not consist of solely the Western, elite and white views and voices. Normative approach has turned to a contentious phenomenon in social sicences in recent years. In this study, we will focus on whether critical and other approaches are normative or not and is there a need for adopting such an approach. For this reason we will base our study on the theoretical framework of the geopolitics. Should critical geopolitics, formal geopolitics and popular geopolitics be normative? In other words, should this kind of approach cover what to do or what to not do and should it include positive and negative precepts? Can we extend critical geopolitics to include a transformative line? We will cover these kinds of questions by comparing with the descriptive, interpretive, critical and transformative lenses. Keywords: Critical geopolitics, normative approach, space.

40

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KARAGÖZ OYUNLARINDA TASAVVUF İZLERİ Traces of Tasawwuf (Islamic Mysticism) in Karagoz Plays

Dr. Öğr. Üyesi Çiğdem KILIÇ İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bölümü [email protected]

ÖZ: İlkel çağlardan günümüze kadar gelen süreçte büyü, bilim, gelenek, modern yaşam içe içe yol almıştır. Birbirlerine karıştıkları, birbirlerini reddettikleri dönemler de olmuştur. Ve her dönem mistisizm kendine farklı ifade yolları bulmuştur. Geleneksel tiyatromuz içinde önemli bir yere sahip olan Karagöz oyunlarında hayal gücüne geniş yer verilmesi, oyunların birtakım fantastik olaylara da açık bulunmasını sağlamıştır. Oyunların daha başında perde gazellerinde görülen tasavvufi motifler mistik dünyanın sadece anlayana açık olduğu sembolleridir. Karagöz oyunlarında geçen kimi mistik ögeler ise zaman zaman güldürü unsuru yaratmak için kullanılmıştır. Bu makale ile Karagöz oyunlarındaki tasavvufa ait ögeler araştırılarak, bu unsurların oyun yapılarına nasıl etki ettiği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Karagöz, geleneksel Türk tiyatrosu, tasavvuf.

ABSTRACT: In the period from primitive times to the day-to-day, magic, science, tradition, modern life has gone in. There have been times when they have mixed up with each other and rejected each other. And every term mysticism has found different ways of expressing itself. Having an important place in the traditional theater, Karagöz has given a lot of imagination to the plays and made the plays open to some fantastic events. At the beginning of the plays, the mystical motifs seen in the curtain ghazels are symbols that the mystical world is only open to understanding. Some of the mystical pieces in Karagöz plays have been used occasionally to create comedy. With this article, it was aimed at to find out tried to how the martial arts of Karagöz plays influenced the play structures. Keywords: Karagoz, traditional Turkish theater, tasawwuf (Islamic mysticism).

41

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

BİYOLOJİ ÖĞRETMEN ADAYLARININ “LABORATUVAR” KAVRAMINA YÖNELİK ALGILARI: BİR METAFOR ÇALIŞMASI

The Perceptions about "The Laboratory" Concept of the Biology Teacher Candidates: A Metafor Study

Hakan KURT Doç. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Biyoloji Eğitimi [email protected]

Derya ÇINAR Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Sınıf Eğitimi [email protected]

ÖZ: Bu araştırma, biyoloji öğretmen adaylarının “laboratuvar” kavramına yönelik sahip oldukları algıları metaforlar yardımıyla ortaya çıkarmak amacıyla yapılmıştır. Araştırmaya 2016-2017 eğitim öğretim yılında 70 biyoloji öğretmen adayı (1.sınıf, 2. Sınıf, 3.sınıf ve 5.sınıf) katılmıştır. Araştırmada fenomonoloji deseni kullanılmıştır. Araştırmanın verileri biyoloji öğretmen adaylarına 3 kez “laboratuvar…gibidir; çünkü…”cümlesini tamamlamasıyla elde edilmiştir. Veriler hem nitel hem nicel veri çözümleme teknikleri kullanılarak sınıf düzeylerine göre analiz edilmiştir. Araştırmanın bulgularına göre, biyoloji öğretmen adayları laboratuvar kavramına ilişkin 1. sınıf düzeyinde toplam 37 adet, 2. Sınıf düzeyinde toplam 29 adet, 3. Sınıf düzeyinde toplam 29 adet, 5. Sınıf düzeyinde toplam 36 adet geçerli metafor üretmişlerdir. Bu metaforlar ortak özellikleri bakımından çözümlenmiş ve Fraser, Gidding ve McRobbie (1992) tarafından biyoloji laboratuvarı sınıf çevresi ölçeğinin kavramsal boyutlarından yararlanılarak 5 kategori altında toplanmıştır. Araştırmanın sonucunda laboratuvar kavramını katılımcıların % 32,02’si "kurallarda netlik”, % 10,11’i “bütünleşme”, % 21,91’i “fiziksel ortam”, % 23,03’ü “öğrenci bağlılığı” ve % 12,92’si “keşfetme-şaşırtıcı olarak algıladıkları görülmüştür. Biyoloji öğretmen adayları laboratuvar kavramına ilişkin metaforik algıları, kategorik olarak sınıf düzeylerine göre farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak, metaforlar biyoloji öğretmen adaylarının “laboratuvar” kavramına ilişkin

42

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) sahip oldukları algıları zihinsel imgeleri açığa çıkarmada, anlamada ve değiştirme de güçlü bir ölçme değerlendirme aracı olarak kullanılabilir. Anahtar Kelimler: laboratuvar, metafor, biyoloji öğretmen adayları

ABSTRACT: This research was carried out with the aim of revealing the perceptions of biology teacher candidates on the concept of "laboratory" with the help of metaphors. During the academic year of 2016-2017, 70 biology teacher candidates (1st, 2nd, 3rd and 5th grade) participated in the research. The research used phenomonology design. The subject of the research is biology teacher candidates 3 times as "laboratory ..." because ... "was achieved by completing the cümlesla. Data were analyzed by class level using both qualitative and quantitative data analysis techniques. According to the findings of the research, biology teacher candidates produced a total of 36 valid metaphors for the laboratory concept, 37 total at the first grade level, 29 at the second grade level, 29 at the third grade level and 5 at the fifth grade level. These metaphors have been resolved in terms of their common features and have been grouped under five categories by the conceptual dimensions of the biology laboratory class periphery scale by Fraser, Gidding and McRobbie (1992). As a result of the research, 32,02% of the participants had "clarity in rules", 10,11% of "integration", 21,91% of "physical environment", 23,03% of "student loyalty" and % 12,92 of explore- amazing. "Metaphorical perceptions of the biology teacher candidates differed categorically according to their grade levels, and as a result, metaphorical biology teacher candidates' perceptions of the" laboratory " , meaning and change can also be used as a powerful measurement assessment tool. Keywords: laboratory, metaphor, biology teacher candidates

43

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

LEYLA ERBİL’İN “GECEDE” ÖYKÜ KİTABINA TEMASAL BİR YAKLAŞIM Leyla Erbil's "A Glance" Story Approach to the Story

Zeynep KİŞİ Öğr. Gör.,Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Gevaş Meslek Yüksekokulu, Türk Dili [email protected]

ÖZ: 1960’lı yıllar halkın özgürlük arayışına girdiği yıllardır. Bu yıllarda halk uyanış gösterir. Kapitalizm bu dönemde kendine yeni yeni bir temel atma peşindedir. Kapitalizm geliştikçe hiç kuşkusuz sınıf farkları meydana gelmekte bu farklar toplumu zora sokmaktadır. İşte bu dönemlerde ilk öyküsü yayımlanmış genç bir isim: Leyla Erbil. Bu hareketli yıllarda sol düşünceye dayanan siyasi görüşüyle, kendinden önce işlenmemiş ince bir dil edasıyla Erbil. Marksizm’le beslenen yazar eserlerinde ince ironiyle bozuk düzeni eleştirirken, toplum için değil birey kendisi için yaşar ibaresinden hareketle kendini toplumcu gerçekçilerden ayırır. Bütün bunların yanında bireyin iç dünyasına ayna tutma görevini üstlenen yazar bunu psikanalizin tüm sınırlarını kullanarak gerçekleştirir. Farklı iki kaynaktan beslenen yazar yazın dünyamız için farklı bir ses, farklı bir soluktur. Söz dizimi kurallarını alt üst etmesi, kendine has sözcüklerle dans edişi, bireyin özüne inerek onu başkasına değil sadece kendine ait göstermesi, gelenekten sıyrılan yapısı onu farklı bir noktaya yerleştirmiştir. Gecede öykü kitabında bu iki ayrı noktanın izlerini incelemeye çalıştık. Her iki noktadan beslenen öykülerden pasajlar vererek anlatımı zenginleştirmeye çalıştık. Anahtar Kelimeler: Leyla Erbil, gece, tema, öykü.

ABSTRACT: The years 1960s were the years when the people began to seek freedom. In these years the people are awakened. Capitalism is in pursuit of a new new foundation in this period. As capitalism evolves, there are no doubt that class differences come to the fore, and these differences put society at large. Here is a young name with the first story published during these periods: Leyla Erbil. In these moving years, the political view based on the leftist thought, Arbil with a delicate language that was not processed before himself. While criticizing the subtle irony of the corruption in his writings fed by Marxism, he distinguishes himself from socialist realities by acting on his own, not for society but for the individual. In addition to this, the author who undertakes the task of mirroring the individual's inner world realizes this by using all the boundaries of psychoanalysis. The author, who is fed from two different

44

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) sources, has a different sound, a different breath for our world of writing. The fact that he dictated the rules of speech, danced with his own words, the individual's descent into his own, not his own, but his own, the structure that has been stripped from tradition, has placed it in a different place. We tried to examine the traces of these two points in the story book of the night. We tried to enrich the narration by giving passages from the stories that are fed from both points. Keywords: Leyla Erbil, night, theme, story.

45

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

PİERRE BOURDİEU’DEN BİR MİLLİYETÇİLİK TEORİSİ ÇIKARMAK MÜMKÜN MÜ? MİLLET-LEŞME MÜCADELELERİ VE ÖTESİ Is it Possible to Put Forward a Theory of Nationalism from Pierre Bourdieu’s Approach? Nation-Ization Struggles and Beyond

Onur TÜRKÖLMEZ Arş. Gör., Sakarya Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Milliyetçiliğe ilişkin klasik tasnifler, ortaya çıktıkları dönemin toplumsal gerçekliğine uyumlu olsa da tarihsel gerçekliği belli felsefi ikilemlerde mutlaklaştırmakta ve değişen dünyanın toplumsal koşullarını açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Çoğunlukla entelektüel bir çatışma ve dikotomi yarattığı görülen bu yaklaşımlar, siyaset ve sosyolojiyi toplumun uzağında gerçekleşen bir fikir hareketleri tarihi olma riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu çalışmada, sosyal bilimleri bu tip dikotomilerden kurtarmayı amaçlayan Pierre Bourdieu’nün sosyolojik yaklaşımı vasıtasıyla milliyetçiliği bugünün toplumsal koşullarında yeniden okumanın mümkün olup olmadığı ele alınmıştır. Bu kapsamda Pierre Bourdieu’nün alan, habitus, simgesel sermaye ve sınıflandırma mücadeleleri gibi kavramları aracılığıyla milliyetçilik üzerine yazılan yakın dönem çalışmalardaki güncel tartışmalar ele alınmıştır. Başta Philip S. Gorski’nin “millet-leşme mücadeleleri” yaklaşımı olmak üzere, örnek eser incelemeleriyle çalışma zenginleştirilmiştir. Çalışma boyunca Bourdieu’nün sosyoloji disiplinine kazandırdığı kavramların disiplinlerarası bir mantıkla Siyaset Bilimi alanındaki kullanılabilirlik imkanları da araştırılmıştır. Bir literatür değerlendirmesi olarak da düşünülebilecek bu çalışma sonucunda Bourdieu’nün sosyolojik perspektifinin milliyetçilik çalışmalarına yeni bir yorum getirme potansiyeli taşıdığı, sosyoloğun devlet üzerine çalışmaları da ele alınarak yaklaşımın zenginleştirilebileceği sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimler: Pierre Bourdieu, millet-leşme mücadeleleri, simgesel sermaye, alan, habitus.

ABSTRACT: While the classical classifications of nationalism are in harmony with the social reality of the era they have emerged, they also absolutize historical reality in certain philosophical dilemmas and also

46

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) insufficient to explain the social conditions of the today’s changing world. These approaches, which are often seen as creating intellectual conflict and dichotomies, put politics and sociology at risk of being a history of intellectual movements taking place far from society. In this study, it is examined that, through Pierre Bourdieu's sociological approach, which aims to liberate social sciences from such dichotomies, whether it is possible to re-read nationalism in today's social conditions. In this context, recent debates on recent researches about nationalism is examined which focused on Pierre Bourdieu’s notions such as field, habitus, symbolic capital and classification struggles. The work has been enriched by examining example works, especially Philip S. Gorski's approach to "nation-ization struggles". Throughout the study, Bourdieu's concepts of gaining sociology discipline have been explored as an interdisciplinary logic in the field of political science. As a result of this study, which can be considered as a literature review, it is concluded that Bourdieu's sociological perspective has the potential to bring a new interpretation to nationalism studies and the approach can be enriched by dealing sociologists’s works on state. Keywords: Pierre Bourdieu, nation-ization struggles, symbolic capital, field, habitus.

47

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

DİLİÇİ ÇEVİRİYLE BAĞLANTILI OLARAK YAYINEVİ MÜDAHALESİ KAPSAMINDA KRAL OİDİPUS ADLI ÇEVİRİ Connected with Intralingual Translation, Publisher Intervention on Translation Named King Oedipus

Dilber ZEYTİNKAYA Arş. Gör., Marmara Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Mütercim-Tercümanlık (Fransızca) Bölümü [email protected]

ÖZ: Çalışmanın konusunu diliçi çeviriler ve bu çevirilerin uygulanış biçimi oluşturmaktadır. Ancak çalışmanın sınırlılıkları düşünülmüş ve bu incelemede, diliçi çeviri uygulamasına örnek olarak Bedrettin Tuncel’in Kral Oidipus çevirisinin farklı basımları ele alınmıştır. Yeniden yayımlanan çeviri eserlerde “düzelti” ibaresi bulunmaktadır. 1992 yılında Milli Eğitim Basımevi tarafından yayımlanan çeviri ile 2014 yılında İş Kültür Yayınlarınca V. basımı yayımlanan çeviriler arasında karşılaştırmalı incelemede bulunulmuştur. Sophokles’in Yunanca yazdığı eseri Fransızcadan dilimize kazandıran Bedrettin Tuncel’in yapmış olduğu çevirinin farklı basımları üzerinde durulmuştur. Bu nedenle Yunanca aslından eseri çeviren Güngör Dilmen’in ve İngilizceden eseri çeviren Vedii İlmen’in çevirileri incelenmemiştir. Furkan Akderin, Cüneyt Çetinkaya gibi çevirmenlerin de farklı yayınevlerince Kral Oidipus adlı eseri dilimize kazandırdıkları bilinmektedir. Bu alanda araştırma yürütecek diğer araştırmacılar tarafından bahsi geçen çeviriler karşılaştırmalı çerçevede incelenebilir. Bu çalışma çeviribilim alanına katkıda bulunmayı hedeflemiştir. Araştırmadan elde edilen bulguların, bu alanda çalışma yürütecek kişilere katkı sağlayacağı ve konu ile ilgili olarak yeni çalışmaların gün yüzüne çıkmasına ışık tutacağı umulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Diliçi çeviri, sadeleştirme, yayınevi, müdahale, Kral Oidipus

ABSTRACT: The subject of this work is intralingual translations. However, the limitations of the study were considered and in this research, different versions of the translation of King Oedipus of Bedrettin Tuncel as an example of the application of the intralingual translation were taken up. Re-published works have a "correction"

48

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) function. A comparative study was conducted between the translation published by Milli Eğitim Publisher in 1992 and the translation published by İş Kültür Publications in 2014. This work focuses on the different editions of the translation of Bedrettin Tuncel, who translated Sophocles' Greek-language masterpiece to the French language. For this reason, the translations of Güngör Dilmen, who translated the work from Greek originally, and Vedii İlmen, who translated the work from English, were not examined. It is known that translators such as Furkan Akderin and Cüneyt Çetinkaya have translated King Oedipus in different publishing houses. This field can be examined in comparative contexts by the other researchers who will conduct the research. This study aimed to contribute to the field of translation. The findings that are obtained from the researches are hoped to be help to the people who will conduct studies in this field and set light to new studies arising regarding this subject. Keywords: Intralanguage translation, simplification, publisher, intervention, King Oedipus

49

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KADIKÖY ÇARŞI BÖLGESİ VE CİVARININ DEĞİŞEN KENTSEL DOKUSUNUN ESKİ HARİTALAR ÜZERİNDEN İRDELENMESİ

Examination of Changing Urban Texture of Kadiköy Bazaar Region and Its Environs Via Old Maps

Sezgi GİRAY KÜÇÜK Öğr. Gör. Dr, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Meslek Yüksek Okulu, Mimari Restorasyon Programı [email protected]

ÖZ: Tarihi oldukça eskilere dayanan Kadıköy, geçmişten günümüze önemli bir yerleşim yeri olmuştur. İstanbul’un fethi öncesinde genellikle tarım ve balıkçılıkla uğraşan yoksul Rumların yaşadığı bir yer iken Kadıköy’de Türk nüfus, Fetihten sonra, 1612 yılında Osmanbey Camisi’nin inşasıyla başlamıştır. Bu çalışmada, İstanbul ili Kadıköy ilçesinin tarihsel çekirdeğini meydana getiren, çarşı bölgesi ve civarı olarak da adlandırabileceğimiz, Rasim Paşa, Osman Ağa ve Cafer Ağa Mahallelerinin oluşturduğu bölgedeki değişim irdelenmektedir. Bu irdeleme, Kadıköy’de yerleşimin başladığı dönemden günümüze kronolojik olarak aktarılmıştır. 17. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar çeşitli ölçeklerdeki haritalar, kartpostallar ve eski fotoğraflar, çalışmada yoğunlukla kullanılmıştır. 1931-1960 yılları arasında, Belediyenin çizdirmiş olduğu 5 harita, dönemin imar düzenlemesi hakkında kapsamlı bilgi vermektedir. İskele meydanı düzenlemesi, rıhtımın parsellenmesi, açılan yeni yollar, cadde genişlik ve güzergâh düzenlemeleri gibi belediye tarafından yapılan değişiklikler, dönemin el çizimi haritalarından takip edilebilmektedir. Bu haritalar aynı zamanda, eski ve yeni kent dokusu hakkında da bilgi vermektedir. Çalışma kapsamında, Haldun Taner Sahnesi gibi Kadıköy’ün bazı önemli simge yapılarının işlevsel değişimi de incelenmiştir. Bu çalışmanın amacı, günümüzde İstanbul’un önemli merkezlerinden biri olan Kadıköy’ün gelişme sürecini ve değişen kentsel dokusunu gözler önüne sermektir. Anahtar Kelimler: Kadıköy, kentsel doku, değişim, harita, çarşı.

ABSTRACT: Kadıköy, whose history dates back to the ancient times, has become an important settlement from past to present. Before the Conquest of Constantinople, while Kadıköy was a place where poor Greeks, who usually interested with agriculture and fishery lived in, the 50

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Turkish population started with the construction of the Osmanbey Mosque in 1612, after the Conquest. In this study, the change in the region formed by the Rasim Pasha, Osman Aga and Cafer Aga quarters, which constitute historical core of the Kadıköy district of Istanbul, is examined. This examination was done chronologically from the beginning of the settlement in Kadıköy till today. Maps of various scales, postcards and old photographs from the 17th century to the 20th century were heavily used in the study. Between 1931 and 1960, the five maps that the municipality has plotted provide comprehensive information about the zoning of the period. Changes made by the municipality, such as scaffolding, pier construction, new roads, street widths and route arrangements, can be tracked from hand drawing maps of the period. These maps also provide information about the old and new urban texture. Within the scope of the study, functional changes of some important symbolic structures of Kadıköy such as Haldun Taner Sahnesi were examined. The aim of this study is to present the development process and the changing urban texture of Kadıköy, one of the important centers of Istanbul today. Keywords: Kadıköy, urban texture, change, map, bazaar.

51

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜRKİYE’DE AKADEMİSYEN ALGISI: ANONİMLİĞİN GÜCÜ

Perception about Academics in Turkey: The Power of Anonymity

Cihan SERDAROĞLU PhD Student, Ankara Universitesi, İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü [email protected]

R. Özgün KEHYA Arş. Gör. Kafkas Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema&Televizyon Bölümü [email protected]

ÖZ: Bu sunum, oldukça popüler olan bir web sitesi (eksisozluk.com) aracılığıyla Türkiye’deki akademisyen algısını analiz etmektedir. Çalışma, bu sitede akademisyenlerle ilgili yorumları sistematik bir analiz yoluyla tanımlama ve çözümlemeyi içermektedir. Analiz için eksisozluk.com, kişiler burada anonim olarak yazabildikleri ve böylece, genellikle yüz yüzeyken söyleyemedikleri şeyleri rahatça söyleyebildikleri için seçilmiştir. Siteye bakıldığı zaman, akademisyen kelimesiyle ilgili en üstte yer alan sekiz başlık ve her bir başlıkla ilgili de yüzlerce yorum yer aldığı görülmektedir. Çalışma için bu sekiz başlıktan her birinin içerdiği yorumlardan ellişer tanesi, toplamda ise dört yüz yorum analiz edilmiştir. Yorumların analizinde içerik analizi tekniği kullanılmıştır ve araştırma bulguları, Türkiye’de akademisyenlerle ilgili oldukça yüksek düzeyde olumsuz bir algı olduğunu göstermektedir. Anahtar Sözcükler: Akademisyen Algısı, Akademisyenlerle İlgili Yorumlar, Yeni Medya, Sosyal Medya, Anonimlik.

ABSTRACT: This presentation analyzes perception about academics in Turkey through a very popular website (eksisozluk.com). The study employs systematic analysis to identify and analyze comments about academics in the website. Eksisozluk.com is chosen because people can anonymously write on there; therefore they can tell something which generally cannot be said face to face. When we looked at the site, we saw top eight titles about academics and there are hundreds of comments for each entry. We have analyzed fifty of comments for each entry which makes four hundred of comments in total. The comments are analyzed by the method of content analysis and the results affirm there is a high negative perception about academics in Turkey.

52

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Keywords: Perception about Academics, Comments about Academics, New Media, Social Media, Anonymity.

53

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

PEYZAJ VE GÜÇ İLİŞKİLERİ Landscape and Power Relations

Ramazan ÖZEY Prof. Dr., Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Coğrafya Öğretmenliği Anabilim Dalı [email protected]

Münür BİLGİLİ Dr. Öğr. Üyesi, Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Coğrafya Öğretmenliği Anabilim Dalı [email protected]

Ali Osman KOCALAR Dr., Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Coğrafya Öğretmenliği Anabilim Dalı [email protected]

ÖZ: Peyzaj coğrafi disiplin içinde kullanılan ana kavramlardan biridir ve aynı zamanda “manzara” olarak da bilinmektedir. İngilizcede “landscape” olarak geçen bu terim daha çok kırsal alanları temsil etmek için kullanılmıştır. Her ne kadar görsel, kırsal yaşamı temsil eden ve daha çok insanın olmadığı bir doğa parçası olarak görülse de son yıllarda bu kavram önemli dönüşümler geçirmiştir. Peyzaj daha çok insanın dönüştürdüğü, şekillendirdiği ve ürettiği yerler olarak algılanmaya başlanmıştır. Carl Sauer’in geliştirdiği “kültürel manzara” (cultural landscape) kavramı daha da genişleyerek doğa ve insanın birbirini üretmesi üzerine odaklanılmaktadır. Coğrafi disiplin içinde peyzaj genel olarak güç ilişkilerinin dışında görülmekteydi ya da öyle algılanmaktaydı. Kavramın, daha çok kırsal alanı temsil etmesi bu yönde bir algılamaya yol açmıştır. İster kırsal ister şehirsel olsun peyzajlar güç ilişkileri ile yüklüdür ve bu nedenle ekonomik, sosyal ve mekânsal açılardan analiz edilmesi gerekir. Doğal olarak gördüğümüz çoğu manzara aslında doğal olmayıp insan üretiminin bir sonucudur ve bu durum kırsal alanlardaki manzaraları da içermektedir. Dolayısıyla kırsal alanın daha yeşil olması, daha az betonarme yapı içermesi ve daha az nüfusa sahip olması, onu güç ilişkileri ve adil olmayan gelişmenin dışına itmemektedir. Çalışma, yorumlayıcı ve eleştirel teorik çerçeveyi kullanılarak analiz edilmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Manzara, ikincil doğa, adil olmayan gelişme

54

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: Landscape is one of the main concepts in geographical discipline and also known as “manzara” in Turkish. Landscape has been used mainly to refer to rural areas in general. Although landscape symbolizes the visual, rural and sparsely populated areas, it has been transformed in content substantially. It is now seen as transformed, shaped and produced by humans. After Carl Sauer’s “cultural landcape” concept, landscape studies have focused by expanding the horizons on to the co-production of nature and people. Landscape in geographical discipline has been seen or percieved outside of the power relations due to strong connection of the concept with rural areas. Be rural or urban landscape, all landcapes are filled with power relations and they should be analyzed economically, socially and spatially. Most landscapes seen as natural are actually not natural as suggested in that they are products of human activities and this is the case for rural areas too. Greener rural areas with less concrete buildings and less population do not send them out of power relations and uneven development. In this study in order to analyze the issues better interpretive and critical theoretical perspectives were used. Keywords: Landscape, second nature, uneven development

55

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KAMU ORGANİZASYONLARINDA RİSK YÖNETİMİ: UNSURLAR, İLKELER VE SÜREÇ ANALİZİ Risk Management in Public Organization: Ingredients, Principles and Process Analysis

Fadime KORKUT Arş. Gör., Bingöl Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü [email protected]

Aydın USTA Doç. Dr. İnönü Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Risk yönetimi ilk ortaya çıktığı zamanlarda daha çok finans alanında, bankacılık ve sigortacılık alanında, daha sonraları ise, tüm özel sektör organizasyonlarında sık kullanılan bir kavram haline gelmiştir. Kamu organizasyonlarında ise stratejik yönetim kavramının kabul edilmesi ve benimsenmesi ile değer kazanmış ve kamuda uygulanmaya başlanmıştır. Geleceği karşılamak yerine onu kendi öngördüğü şekilde biçimlendirmek, varlığını devam ettirmek ve kendi geleceğine sahip olmak bütün organizasyonların ortak hedefidir. İyi bir risk yönetimi için öncelikle risk yönetim programı geliştirilmesi gerekmektedir. Organizasyonun amaçları tam ve doğru bir şekilde belirlenmelidir. Daha sonraki aşama, amaçlara ulaşmayı engelleyebilecek olayların tanımlanması aşamasıdır. Bundan sonra riskin değerlendirilmesi ve riske karşı çözüm üretilmesi gelmektedir. Tüm bu süreçte her aşamada iletişim ve enformasyon kurumun tümüne yayılmış olmalıdır. Faaliyetlerin her aşamada sürekli kontrol edilmesi ve dönemsel değerlendirmeler ise iyi bir risk yönetim sürecinin olmazsa olmazıdır. Araştırmanın amacı; her kademedeki çalışanın birer risk yöneticisi gibi hareket ettiği ‘kurumsal risk yönetim sistemini’ kamu organizasyonlarında uygulamak ve risk kültürünü yerleştirmek için yöneticilere rehberlik etmek ve bu alandaki çalışmalara katkıda bulunmaktır. Araştırmada, kamu organizasyonlarında risk yönetiminin unsurları ve ilkeleri anlatılmış, risk yönetim süreci analiz edilmiştir. Bu hedef doğrultusunda gerekli kaynakların bir araya getirilmesi, faaliyetlerin planlanması, organizasyonu, yönetilmesi ve değerlendirilmesi önem kazanmıştır. Anahtar Kelimeler: Kamu organizasyonu, risk, risk yönetimi

ABSTRACT: Risk management was first used in finance, banking and insurance, later it has become a frequently used concept in all private

56

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) sector organizations. In public organizations, it has gained value through the adoption and adoption of the concept of strategic management and has started to be implemented in the public sector. Rather than meeting the future, shaping it in its own way, maintaining its existence and having its own future is the common goal of all organizations. For risk management, a risk management program needs to be developed first. The objectives of the organization must be determined in a precise and accurate manner. The next stage is the identification of events that may prevent achievement of objectives. After that, the risk is evaluated and the solution against risk comes. In all this process, communication and information should be spread throughout the institution at every stage. Continuous control of activities at every stage and periodic evaluations is a must for a good risk management process. Purpose of the research; to implement the 'institutional risk management system' in public organizations where each employee acts as a risk manager at every stage and to guide the managers to place risk cultures and to contribute to the work in this area. In the research, the elements and principles of risk management are explained and the risk management process is analyzed in public organizations. It has become important to bring together the necessary resources in line with this goal and to plan, organize, manage and evaluate the activities. Keywords: Public Organization, risk, risk management

57

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

DİZİLER VE YOKSUL İNSANLARIN TEMSİLİ: AŞIRI TEMSİLLERDE KAYIP YAŞAMLAR

Serials and Representation of Poor People: Lost Lifes in Extreme Representations

R. Özgün KEHYA Arş. Gör. Kafkas Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema&Televizyon Bölümü [email protected]

Cihan SERDAROĞLU PhD Student, Ankara Universitesi, İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü [email protected]

ÖZ: Bu sunum yoksul insanların küresel olarak popüler Amerikan dizilerinde başrol karakterlerle temsil edilmesini analiz etmektedir. Çalışmada, dört dizide yoksul kişileri temsil eden ana karakterleri tanımlamak ve analiz etmek için sistematik bir içerik analizi kullanılmaktadır. Sözkonusu dizilerin ismi Friends, The O.C., 2 Broke Girls ve Shameless’tir. Bu Amerikan dizileri, popülerliği ve yüksek küresel derecelendirmeleri nedeniyle seçilmiştir. Dizileri analiz etmeye başlamadan önce gerçekçi bir perspektife sahip olmak için popüler kültür ve dizilerin ilişkisi, ekstremite ve araştırmalar ile yoksul insanlara ait istatistiklerle ilgili genel bir bakış sunulmuştur. Aynı zamanda, en son popüler diziler ve bu dizilerin ana karakterleri aracılığıyla yoksul insanların temsili incelenmiştir. Yoksulların nasıl imgelendiğini anlamak için diziler altı kategoride analiz edilmiştir. Hipotezimize ve sonuçlara göre, Amerikan dizileri yoksul karakterlere odaklandığında genel olarak olumsuz bir şekilde aşırı karakterler olarak temsil edilmektedirler. Anahtar Kelimeler: Yoksulluk, temsil, ekstremite, Amerikan televizyon dizileri, popüler kültür, suç

ABSTRACT: This presentation analyzes the representation of poor people through main characters in globally popular American serials. The study employs a systematic content analysis to identify and analyze the main characters who are representing poor people in four serials; Friends, The O.C., 2 Broke Girls and Shameless. We have chosen these American serials because of their popularity and high global rating. Before we

58

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) started to analyze the serials, we gave an overview about the relationship of popular culture and serials, extremity and researches, statistics about poor people to have a realistic perspective. We also studied the latest popular serials and poor people’s representation through main characters of these serials. We have analyzed the serials under six categories to see how poor people are imaged. According to our hypothesis and the results, when American serials focus on poor characters, they are represented as extreme characters in a negative way generally. Keywords: Poverty, representation, extremity, American TV serials, popular culture, crime

59

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SOSYAL POLİTİKA VE 20. YÜZYILDA SOSYAL POLİTİKA UYGULAMALARI Social Policy and Social Policy Applications in the 20th Century

Aydın USTA Doç. Dr. İnönü Üniversitesi, İ.İ.B.F., Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü [email protected] Fadime KORKUT Arş. Gör., Bingöl Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü [email protected]

ÖZ: Sosyal politika dar anlamda, endüstrileşmeyle birlikte ortaya çıkan işçi-işveren ilişkilerini düzenlemeye odaklanmıştır. Geniş anlamda ise, bütün sosyal alanlar ve sosyal grupların sorunlarıyla ilgilenmekte ve çözüm aramaktadır. 19. yy’da üretimde buhar gücünün kullanılmasıyla birlikte seri üretime geçilmesi bir yandan küçük zanaatların bitmesine neden olmuş; diğer yandan da kentlere göçü arttırmıştır. Bu dönüşümle birlikte sadece üretim sistemi değil, toplumsal yapı ve toplumsal ilişkiler de değişmeye başlamıştır. Sosyal politika hem kavram hem de uygulama yöntemi olarak 19. yüzyılda endüstri devriminden sonra işçi sınufını korumak amacıyla doğmuştur. Günümüzde ise küreselleşme, neo liberal politikalar, teknolojik gelişmeler ve demografik değişimler sosyal politikaları etkilemekte ve dönüştürmektedir. 20. yy'da uygulanan sosyal politikalar üç ana dönemde incelenebilir: Birinci dönem, 1929 Büyük Bunalım öncesi sosyal korumanın olmadığı dönemdir. İkinci dönem"Refah Devleti" dönemidir. Üçüncü dönem ise; 1970'li yılların ekonomik krizini takip eden yıllarda şekillenmeye başlayan ve 1980'lerde uygulama şansı bulan "Patron Devlet" dönemidir. Araştırmanın amacı, sosyal politika kavramının tanımı, işlevi, modern sosyal politikanın ortaya çıkışını, 20. yy sosyal politikalarına yön veren başlıca olay ve unsurları, Türkiye’de sosyal politikanın gelişimini ve sosyal politika araçlarını incelemektir. Anahtar Kelimeler: Sosyal politika, Sosyal politika araçları, Refah devleti, Patron devlet

ABSTRACT: Social policy has emerged in a narrow sense with industrialization and has focused on organizing workers and employers relations. In the broad sense, is concerned with the problems of all social

60

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) spheres and social groups and is seeking solutions. With the use of steam in production in the 19th century, serial production has resulted in the end of small crafts; and on the other hand increased immigration to the cities. With this transformation, not only the production system, but also the social structure and social relations have begun to change. Social policy, both as a concept and as a method of practice, was born after the industrial revolution in the nineteenth century to protect the working class from its devolution, the bourgeois class. Today, globalization, neo-liberal policies, technological developments and demographic changes are affecting and transforming social policy. In this sense, the social policies applied in the 20th century can be examined in three main periods: the first period is when the of the social protection before the 1929 Great Crisis is not or has been attempted to be established. The second term is the "Welfare State" period. The third term is; It is the period of the "Patron State", which began to take shape in the years following the economic crisis of the 1970s, and had a chance to implement it in the 1980s. The aim of the research is to examine, the definition of social policy concept, function, the emergence of modern social policy, 20th century main events and factors that shape the century social policy, development of social policy and social policy instruments in Turkey Keywords: Social Policy, Social Policy İnstruments, Welfare State, Patron State

61

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

GÜNEY KAFKASYA ÜLKELERİNİN TURİZM PERFORMANSLARI VE REKABETÇİ FAKTÖRLERİ Tourism Performances and Competitiveness Factors of South Caucasus Countries

Konul M. NURIYEVA PhD Student, Azerbaijan University, Department of Finance and Economics [email protected]

ÖZ: Turizm, ekonominin en önemli ve en hızlı büyüyen sektörüdür. Turizm sektörünün rekabet gücü doğal ortam (iklim, doğa, orman, coğrafi lokasyon), yapay çevre (turistik nesneler, ulaşım, boş zaman ve çeşitli eğlence hizmetleri, otel ağı) ve pazarların küreselleşmesi gibi birçok unsuru kapsamaktadır. Turizmde rekabet gücü oldukça yaygın ve güncel araştırma problemidir. Makalenin amacı turizm rekabet edebilirlik faktörlerinin belirlenmesidir. Doğal kaynakları veya gelişmiş sanayi sektörleri olmayan bazı ülkeler, potansiyellerini turizm endüstrisinin ve turizm hizmetlerinin geliştirilmesi üzerine yoğunlaştırmak istemektedir. Aslında oluşturulacak rekabet; piyasa koşulları, sosyal refah düzeyi, çevre politikası, bu sektöre özelleşmiş uzmanlaşmış insan kaynağı, teknolojik ilerleme, altyapı kalitesi ve diğer gelişim alanları ile ilgilidir. Turist destinasyonları da gelişim derecesi ile güçlü bir şekilde ilişkilidir. Bu araştırmanın amacı, Güney Kafkasya bölgesindeki rekabet gücünü temel alan ilişkileri araştırmaktır. Araştırma bulgularına göre, Kafkasya bölgesinde Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan benzer endekslere sahip olmasına rağmen, Azerbaycan'ın Gürcistan ve Ermenistan'dan daha iyi olduğu anlaşıldı. Araştırma sonucuna göre, Güney Kafkasya ülkelerinin henüz iş yönelimli devletler olmadığını göstermektedir. Diğer yandan genel endeks söz konusu olduğunda, HCNR (İnsan Kültürel Doğal Kaynaklar Endeksi) genel rekabetçiliğe en çok katkıda bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca ülkeler ve etnik gruplar arasındaki çatışma ve savaşlar da bölgenin algılanışı üzerinde sorunlu bir imaj oluşturduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Güney Kafkasya ülkeleri, rekabet gücü faktörleri, gelişimi ekonomi, bölgelerin potansiyeli.

ABSTRACT: Tourism is one the most important and most rapidly growing sector of economy. The competitiveness of tourism sector encloses many factors, such as natural (climate, nature, forest, geographic location, etc.), artificial environment (touristic objects, transportation, offering leisure and various entertainment services, hotel network) and globalization of markets. Competitiveness in tourism sphere is pretty

62

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) common and actual research problem. The object of paper is the identification of tourism competitiveness factors. There are some countries which has no natural resources or highly developed industry sectors. Such countries make an effort to concentrate their potentials on the development of tourism industry and services. Actually, competitiveness is related to market conditions, the level of social wellfare, environmental policy, the power of specialized human capital (resources) envolved to this sector, technological advancement, quality of infrastructure and other fields of development. Tourist destinations also strongly correlate to the degree of development. The aim of the paper is about to research the relations based on competitiveness in the South Caucasus region. According to the findings Azerbaijan was found to be doing better than Georgia and Armenia, although all three countries have similar indexes. The results show that South Caucasus countries have not been business oriented states yet. On the other hand when overall index is concerned, HCNR (Human Cultural Natural Resources Index) is found to be the most contribute one to overall competitiveness. Conflicts and wars among the countries and ethnic groups also designed a troubled image. Keywords: South Caucasus countries, competitiveness factors, development of economy, potential of regions.

63

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

İŞ GÖRENLERDE TÜKENMİŞLİK SENDROMU: BİR ALAN ÇALIŞMASI Burnout Syndrome in Employees: A Field Study

Fadime KORKUT Arş. Gör., Bingöl Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü [email protected]

Aydın USTA Doç. Dr. İnönü Üniversitesi, İ.İ.B.F., Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Tükenmişlik kavramı genel olarak; başarısız olma, yıpranma, enerji ve gücün azalması veya bireyin iç kaynaklarında meydana gelen tükenme durumu olarak tanımlanmıştır. Çalışma, Burnout sendromunu altı faktör ile birlikte ele almaktadır. Bunlar; aşırı çalışma, iş üzerindeki kontrol eksikliği, ödül yetersizliği, iletişim eksikliği, işyerinde dürüstlük, eşitliğin bulunmaması ve değerler çatışmasıdır. Araştırmanın amacı, çalışanları işiyle ilgili olarak tükenmişliğe götüren süreci ve unsurları belirlemektir. Bu amaçla Bingöl Üniversitesinde çalışan 91 personel ile bir alan araştırması düzenlenmiştir. Mesleksel dağılıma bakılmaksızın rasgele seçilen örneklem grubuna çeşitli ifadeler sunulmuştur. ”Kesinlikle katılmıyorum”, ”katılmıyorum”, ”katılıyorum”, ”kesinlikle katılıyorum” şeklinde 4’lü Likert ölçeği uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 22.0 istatistiksel paket programı kullanılarak frekans analizi ve Ki-kare testi yapılmıştır. Elde edilen bulgulara göre; “personel türü”, “cinsiyet” ve “mesleki kıdem” değişkenleri ile anketteki ifadeler arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. “Yaş” değişkeninin “İşim hakkında zaman zaman olumsuz sözler ediyorum” ifadesi ile ve “işimde çoğu zaman kendimi enerjik hissediyorum“ ifadesi ile ilişkisi anlamlı bulunmuştur. Mesleği isteyerek seçme ile “işimi her zaman yeni ve ilginç görünümde buluyorum” ve “bu iş yapabilmeyi hayal ettiğim bir iş türüdür” ifadeleri ile ilişkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Tükenmişlik, Duygusal tükenme, Duyarsızlaşma, Kişisel başarı

ABSTRACT: The concept of burnout, failure, wear and tear, reduced energy and power or exhaustion in the internal resources of the individual. The study addresses Burnout syndrome with six factors. These; overwork, lack of control over work, inadequacy of award, lack of communication, lack of honesty and equality in workplace, and conflicts

64

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) of values. The aim of the research is to identify the processes and elements that lead to the exhaustion of employees in relation to their work. For this purpose, an area survey was conducted with 91 staff working at Bingöl University. Regardless of occupational distribution, various expressions are presented for the randomly selected sample group. 4-point Likert scale was applied as "I strongly agree", "I do not agree", "I agree", "I strongly agree". The data obtained in the questionnaire were analyzed by frequency analysis and Chi-square test using SPSS 22.0 statistical package program. According to findings; There was no significant relationship between the variables of “type of personnel”, "gender" and "vocational seniority" and the expressions in the questionnaire. The relationship between the "Age" variable and the phrase "I sometimes make negative remarks about my work" and "I feel energetic most of the time in my work" were found to be meaningful. The relationship with the expressions of willingness to choose "I always find my work to be new and interesting" and "this is a type of work I dreamed I could do" found statistically meaningful. Keywords: Burnout, Emotional exhaustion, Depersonalization, Personal accomplishment

65

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

3 BOYUTLU YAZICI TEKNOLOJİLERİ, ÜRETİM SÜREÇLERİ VE TEKNOLOJİ KULLANIMININ TÜRKİYE'DEKİ DURUMU 3D Printer Technology, the State of Production Process and Technology Use in Turkey

Kemal ŞAHİN Dr. Öğr. Üyesi., Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Enformatik Bölümü [email protected]

B. Onur TURAN Dr. Öğr. Üyesi., Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Enformatik Bölümü [email protected]

ÖZ: Sanayi devriminden sonra en büyük kırılma noktalarından biri olarak gösterilen üç boyutlu yazıcı teknolojisi, her geçen gün düşen maliyetleri ve gereksinimleri ile artık her eve girecek hal almıştır. Bu büyük dönüşüm, tüm üretim süreçlerinde köklü değişimler yarattığı gibi aynı zamanda birçok disiplini de etkilemiştir. Bu önemli dönüm noktasında var olan teknolojilerin sınıflandırılması ve karşılaştırılması ise karmaşık görülen bu kavramın daha net anlaşılmasını ve karar verme noktasında rehberlik edilmesini sağlayacaktır. Bu araştırma kapsamında hem 3 boyutlu yazıcılarda kullanılan tüm teknolojiler hem de üretim süreçleri, ham maddeleri sınıflandırılmış ve karşılaştırılmıştır. Ayrıca Türkiye’de oluşmaya başlayan ve ilgi gören 3 boyutlu yazıcı teknolojileri araştırılmıştır. Anahtar Kelimler: 3 boyutlu yazıcı, 3 boyutlu yazıcı teknolojileri, 3 boyutlu yazıcılarda üretim süreçleri, Türkiye’de 3 boyutlu yazıcı kullanımı.

ABSTRACT: 3D print technology which is considered as the most important breaking point after industrial revolution, become very affordable by decreasing costs and requirements both fort the professionals and home users. This major transformation affected many disciplines and provoked radical changes in production processes. Thus, the classification and comparison of existing 3D printer technologies will provide clear understanding of the concept and guidelines for the decision-making process. In this research all 3D printers examined, classified and compared by considering the technologies, production

66

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) processes as well as materials which are used on printing. Utilizing 3D printers and nascent interest in Turkey were investigated as well. Keywords: 3D print technology, 3D printers, Fabrication with 3D printers, Utilizing 3D printers in Turkey.

67

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜRKİYE’DE GEMİ GERİ DÖNÜŞÜM SANAYİ (ALİAĞA) Turkish Ship Recycling Industry (Aliağa)

Çiğdem ÜNAL Prof. Dr., İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi, Coğrafya Bölümü [email protected]

ÖZ: Çevreyi ve ekolojik dengenin korunmasını hedefleyen ‘’Gemi Geri Dönüşüm Sanayi’’ işletme ömrünü tamamlamış gemilerin bertaraf edilmesi amacıyla kurulmuştur. Sektör; ekonomik ömrünü tamamlamış gemilerin seferlerden çekilmesi ve yerlerine yeni gemilerin getirilmesi, daha güvenli ve çevreye duyarlı, daha fazla işletme verimi olan, denizcilik risklerini daha aza indiren teknolojik bir süreci ifade etmektedir. Türkiye’nin tek ve ilk Gemi Geri Dönüşüm işletmeleri İzmir/Aliağa’da 1976 yılından beri faaliyet göstermektedir. Aliağa yarımadasının (PETKİM yarımadası) yaklaşık 1300 metrelik sahil şeridinde, 2018 yılı itibariyle özel teşebbüse ait 22 işletme gemi söküm çalışmalarını sürdürmektedir. Gemi Geri Dönüşüm sanayinin ekonomiye olan katkıları sadece bölgesel bazda olmayıp, ulusal hatta uluslararası bir öneme sahiptir. Sektörün hammadde temini, katma değer ve istihdama önemli katkıları vardır. 2017 yılında gemi geri dönüşümden, demir çelik sektörüne 800 bin ton hammadde elde edilmiştir. Kendisine bağlı değişik iş kollarında yaklaşık 10.000 kişilik dolaylı istihdam sağlanmıştır. 2017 yılında Aliağa’da dönüşüme alınan gemi sayısı 189 adet olup en fazla, Panama, Türkiye, Tanzanya ve Togo ülkelerine aittir. Dönüşüme alınan gemilerin 84 adedi kuru yük, 22 âdeti römorkör, 17’si ise Ro-Ro tipli gemilerdir. Sadece Türkiye’nin değil, aynı zamanda Akdeniz havzasının da tek geri dönüşüm sanayisi olan Aliağa Gemi Geri Dönüşüm Sanayi, Bölgedeki demir çelik fabrikalarına yakınlık ve taşıma maliyetleri açısından önemli bir yere sahiptir. Anahtar Kelimeler: Gemi Geri Dönüşüm Sanayi, Aliağa, çevresel ve ekonomik katkı

ABSTRACT: The 'Ship Recycling Industry', aiming to protect the environment and ecological balance, was established to eliminate the ships that have completed their operating life. Sector; withdrawing completed vessels from their voyages and bringing new vessels to their destinations, is a technological process that is safer and more environmentally conscious, has more business operations and less maritime risks. Turkey's first and only Ship Recycling businesses Izmir /

68

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Aliaga has been operating since 1976. Aliağa peninsula (PETKİM peninsula) is located on a coastline of approximately 1300 m. By 2018, 22 enterprises of private enterprises are continuing their ship dismantling works. Ship recycling industry's contribution to the economy is not only on a regional basis, but also has a national or even an international precaution. Raw material of the sector, added value and employment are important contributions. In shipbuilding in 2017, 800,000 tons of raw materials were obtained from the iron and steel sector. In his various business associations affiliated with him, a total of 10,000 people were born. In 2017 the number of ships taken in Aliağa 189 is the maximum conversion, Panama, Turkey, belongs to Tanzania and Togo. The converted vessels are 84 dry cargoes, 22 regular tugboats and 17 Ro-Ro type vessels. Not only in Turkey, but also the only recycling industry in the Mediterranean basin Aliağa Ship Recycling Industries, proximity to transport iron and steel factories in the area and has an important place in terms of costs. Keywords: Ship Recycling Industry, Aliağa, environmental and economic contribution

69

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SÜRGÜNLERİN İKTİDARI: II. ABDÜLHAMİD VE İTTİHAD&TERAKKİ İKTİDARINDA SÜRGÜN OLMAK!

Domination of Exiles: Being an Exiled at the Sovereignty of Abdulhamid (Ii) and Ittihad&Terakki

Ahmet YÜKSEL Doç. Dr. Cumhuriyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü [email protected]

Okan GÜVEN Arş. Gör. Cumhuriyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü

ÖZ: Devletlerin iç ve dış siyasetleri kapsamında şahsa veya belirli bir gruba yönelik uyguladıkları politikalardan birisi sürgün demektir. Birisinin / birileirnin sürgün edilmesi olgusu hak ve haksızlık kavramlarının tartışması bir yana, her zaman için mantık ilkeleri zemininde uygulanmıştır. Bunun manası sürgün edilenin haklı olup olmadığınından çok sürgün edenin her zaman kendince geçerli bir nedeni olmasıdır. Burada sürgün kavramıyla iç içer giren ve karşımıza çıkan kavram iktidardır. İktidar aslında ekseri olarak sürgün edilenin ve edenin zihninde yer alan ana sorunsaldır. Sürgün eden iktidarı için sürgün ederken, sürgün edilense iktidar uğruna sürgün edilmiştir çoğu zaman. Osmanlı İmparatorluğu için ne sürgün ne de iktidar kavramları hiç de yeni olgular değillerdir. Bunların her ikisi birden devlet mekanizmasının çarkına zaman zaman çomak sokmuştur. Ancak Sultan II. Abdülhamid devrinde birinci olgunun (iktidar) Osmanlı tarihinde hiç olmadığı kadar bu dönemde bir ana sorunsal haline gelişi ikinci olgunun (sürgün) tetikleyicisi olmuştur. İktidar kavramı dâhilinde politikanın, siyasetin ve domine etme çabalarının İmparatorluğun yönetimindeki baş aktörler sayesinde yoğunlaşması her iki kavramın birbirine sarmal bir şekilde bağlı olarak yükselişini simgelemiştir. Tam da bu nedenle çalışmanın amacı Janus’un yüzlerini ortaya çıkarmak ve o sarmal yapının işlevi evvelde olmak suretiyle fonksiyonlarıyla birlikte ortaya koymaktır. Anahtar Kelimeler: İttihad ve Terakki, II. Abdülhamid, Sürgün, İktidar.

ABSTRACT: One of the policies that the states apply to the plot or to a specific group within the scope of internal and external politicis is to exile. The concept of the deportation of one or one of them, apart from the concepts of right and injustice, it has always been calmed down on the ground of logic principles. This means that the exile is always a valid reason for the deportation whether it is right or not. Here, the concept of

70

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) power comes out and nest with the concept of exile. Power is in essence the main problem in the mind of exiled and the judge. Most of the time the banisher exiled someone for power while they were deported for the sake of power. For the Ottoman Empire neither the concepts of exile nor power are new phenomena at all. Both of theese are sometimes inserted a clubber into the wheel of state mechanism. However the primary concept (power) became the main problematic in this period in the reign of Sultan Abdulhamid II and cause of the first one the second theme (banish) get triggered as never before in the Ottoman history. The power concentration of politics, politics and dominance efforts by the main actors in the administration of the Empire symbolized the rise of both concepts in a sprial manner. It is precisely for this reason that the purpose of working is the uncover the faces of Janus and the reveal its functions of the helical structure. Keywords: İttihad&Terakki, Abdülhamid II, Deportation, Power.

71

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRENEN ÖĞRENCİLERİN TÜRKÇE KAVRAMI ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ: KUDÜS ÖRNEĞİ Thoughts on the Concept of Turkish Students Who Are Learning Turkish as a Foreign Language: A Case of Jerusalem

Mustafa YILDIZ Prof. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü [email protected]

Hilal GÜRLER PhD Student, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Türkçe Eğitimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi özellikle son yıllarda üzerinde durulan önemli konulardan biri olmuştur. Buna bağlı olarak söz konusu alanda yapılan çalışmaların yoğunluğunda da bir artış görülmektedir. Biz de bu çalışmada Kudüs’te yabancı dil olarak Türkçe öğrenen öğrencilerin “Türkçe” ile ilgili duygu ve düşüncelerini ortaya çıkarmak amacıyla öğrencilere genelden özele belirlemiş olduğumuz çeşitli sıfatlarla açık uçlu 13 soru yönelttik. Araştırmanın çalışma grubu Kudüs Yunus Emre Türk Kültür Merkezinde Türkçe öğrenmekte olan A2 seviyesindeki 23 öğrenciden oluşmaktadır. Çalışmada nitel araştırma yöntemi kullanılmış, veriler içerik analizine göre değerlendirilmiş, öğrencilerin açık uçlu sorulara verdiği cevaplar kodlanarak kategorilere ayrılmıştır. Ortaya çıkan kategorilerin frekans değerleri belirlenerek öğrencilerin hangi kategorilerde ne kadar frekansa ulaştıkları tespit edilmiştir. Böylece belirlenen kategoriler ve frekans değerlerinden hareketle öğrencilerin Türkçeye dair görüş ve düşüncelerini anlamak ve yorumlamak için somut verilere ulaşılmıştır. Araştırma sonucunda, öğrencilerin Türkçe ile ilgili düşüncelerinin kolay, zevkli, önemli, sevilen, yaygın, süslü, zengin, eski, güçlü, kibar, doğal, esnek ve kurallı sıfatlarında yoğunlaştığı tespit edilmiştir. Öğrenciler bu sıfatların gerekçesi olarak da Arapça ile ortak kelimelerin olması, Türkçe sevgisi, Türkiye’de okuma isteği, Türkçeyi güzel bir dil olarak görmeleri, Türkçenin dünyanın her yerinde olduğunu düşünmeleri, Türkçeyi çok kurallı olarak görmeleri, zengin kelime hazinesine sahip olması, içinde kibar ifadelerin bulunması, çok eski bir dil olması ve kurallarının değişmesi gibi sebepleri çok sık bir şekilde kullanılmışlardır. Öğrencilerin açık uçlu sorularda Türkçe ile ilgili olarak daha çok olumlu sıfatlarla ilgili ifadeler oluşturdukları görülmüştür.

72

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Anahtar Kelimeler: Türkçe, yabancı dil olarak Türkçe öğretimi, A2 seviyesi, Kudüs

ABSTRACT: Teaching Turkish as a foreign language has become one of the important topics that have been emphasized in recent years. As a result, there is also an increase in the intensity of work done in the field. In this study, we have asked 13 open-ended questions with various qualities that we have generally identified to students in order to reveal the feelings and thoughts of "Turkish" by students learning Turkish as a foreign language in Jerusalem. The study group of study consisted of 23 students at level A2 who are learning Turkish at the Yunus Emre Turkish Cultural Center in Jerusalem. Qualitative research method was used in the study, data were evaluated according to content analysis, the answers given by students to open-ended questions were coded and categorized. Thus, the concrete values were reached to understand and interpret the opinions and thoughts of the students about the Turkish in accordance with the determined categories and frequency values. As a result of the research, it has been determined that the students concentrate on the easy, tasteful, important, popular, widespread, ornate, rich, old, strong, polite, natural, flexible and regular adjectives of Turkish thoughts. The reasons such as having common words with Arabic, Turkish love, study requests in Turkey, seeing Turkish language as a good language, thinking that Turkish are everywhere in the world, seeing Turkish as multi-rule, Turkish has rich vocabulary, to find polite expressions, being a very old language and the changing of the rules have been used frequently. It has been seen that students have more positive expressions about Turkish in open ended questions. Keywords: Turkish, teaching Turkish as a foreign language, level A2, Jerusalem

73

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KAYSERİ İSMİNİN SERÜVENİ Adventure of the Name

Serkan KÖKSAL Arş. Gör., Bingöl Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü [email protected]

İbrahim AYDIN Doç. Dr. Balıkesir Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi, Necatibey Eğitim Fakültesi, Sınıf Eğitimi Anabilim Dalı [email protected]

ÖZ: İç Anadolu’da kuzey-güney ve doğu-batı yollarının kavşak noktasında yer alan Kayseri, tarihi dönemler içinde birçok millet için cazibe merkezi olmuştur. Farklı dönemlerde Hititler, Frigyalılar, Kapadokya Krallığı, Roma İmparatorluğu, Selçuklular ve Osmanlıların egemenliğinde kalmıştır. Her medeniyet şehirlerin fiziksel yapısı yanında, sosyal ve kültürel yapısında da değişimlere neden olmuştur. Yer adlarının, milletlerin duygu ve düşüncelerinin ortak ürünü olan kültürleri yansıttığı, kendileri tarih sahnesinden kaybolsa bile adları ile yaşamaya devam ettiği kültürel bir miras olduğu görülmüştür. Tıpkı Kayseri isminde olduğu gibi. Bu çalışmada, Kayseri adının tarihi çağlardan günümüze kadar yaşadığı değişimi ortaya koymaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kayseri, Toponimi, Kültürel Miras

ABSTRACT: Kayseri located at the crossroads which are west-east roads and north-south roads, of central Anatolia. It had become a center of attraction for many nations during historical periods. In different periods, it was under domination of the Hittites, Phrygians, Cappadocia Kingdom, Roman Empire, Seljuks and Ottomans. Every civilization had caused changes in the physical, social and cultural structure of the cities. Place names which are cultural heritage, have reflected cultures that are common feelings and thoughts of nations. Even if people die, names of them have continued to live like Kayseri name. In this study, change of Kayseri name from historic times to day, has been investigated. Keywords: Kayseri, Toponimi, Cultural Heritage

74

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

İŞLETMELERİN ETKİLİ REKABET EDEBİLMESİNDE MAVİ OKYANUS STRATEJİLERİNİN ROLÜ: DÜNYA VE TÜRKİYE’DEN BAŞARILI UYGULAMALAR The Role of Blue Ocean Strategy in Improving Competitiveness of Businesses: Successful Practices from Around the World and Turkey

Şerife KUZGUN Öğr. Gör., Kırklareli Üniversitesi, Lüleburgaz Meslek Yüksekokulu, İnsan Kaynakları Yönetimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Hızla değişen sert rekabet ortamında şirketlerin karlı büyüme ve sürdürülebilir rekabet üstünlüğü elde etmesi her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Bu durum şirketleri rekabet ile başa çıkmada farklı arayışlara yöneltmektedir. Ana felsefe olarak “rekabeti yenmenin tek yolu, rekabeti yenmeye çalışmayı bırakmaktır” düşüncesinden hareket ederek rekabeti anlamsız kılan mavi okyanus stratejisi (Blue Ocean Strategy), şirketlere değer ve inovasyonu merkezine alan farklı ve etkili bir yolu göstermektedir. Bu çalışmanın amacı, şirketlerin dikkatini kıyasıya rekabet savaşları nedeniyle kana bulanan kızıl okyanuslar yerine, yeni, berrak mavi okyanuslara çekmek ve böylece rekabet üstü avantajlar kazanmayı öneren mavi okyanus stratejilerinin önemini ve uygulanabilirliğini vurgulamaktır. Çalışmada ayrıca Dünya ve Türkiye’deki başarılı mavi okyanus stratejisi uygulamaları ve bu uygulamaların sonuçları da değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Mavi okyanus, strateji, rekabet.

ABSTRACT: It is getting harder and harder for companies to achieve profitable growth and sustainable competitive advantage in a rapidly changing competitive environment. This situation leads companies to pursue different ways in the face of competition. The Blue Ocean Strategy works based on the belief that “the only way to innovate is to stop trying to defeat competition” as the main philosophy. It represents a different and effective way for companies that focuses on value and innovation. The aim of this study is to attract the attention of companies to new, clear blue oceans, rather than red oceans, which have been bloody due to the fierce competition wars. It is thus to emphasize the importance and applicability of blue ocean strategies, which suggest winning supracompetitive advantages. The successful practices of blue ocean

75

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) strategy in the world and Turkey and the consequences of this practice were also assessed in this study. Keywords: Blue ocean, strategy, competition.

76

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KRİZ YÖNETİMİNDE SOSYAL MEDYA KULLANIMININ ÖNEMİ: ÖRNEK VAKA ANALİZLERİ The Importance of Using Social Media in Crisis Management: Sample Case Analysis

Şerife KUZGUN Öğr. Gör., Kırklareli Üniversitesi, Lüleburgaz Meslek Yüksekokulu, İnsan Kaynakları Yönetimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Örgütler iç yapıları ve çevresel faktörler nedeniyle sürekli ve hızlı değişimler yaşamaktadır. Bu değişimlerden örgütleri olumsuz olarak etkileyen, örgütlerin üst düzey hedeflerini ve işleyiş biçimini tehdit eden veya hayatını tehlikeye sokan, acil karar verilmesi gereken, uyum ve önleme sistemlerini yetersiz hale getiren gerilim durumu kriz olarak adlandırılmaktadır. Kriz yönetimi, karşılaşılabilecek veya karşılaşılan bu olumsuz durumların en az kayıpla atlatılabilmesi için proaktif bir yaklaşım çerçevesinde gerekli olan hazırlıkların yapılmasını ve uygulanmasını sağlayan bir süreçtir. Zaman ve mekan sınırlanmasını ortadan kaldıran yeni iletişim teknolojilerinden biri olan sosyal medyanın yaygınlığının artmasıyla birlikte örgütler üzerinde olumlu veya olumsuz etkisini gösteren bir çok örnek bulunmaktadır. Bu nedenle sosyal medyanın etkin ve başarılı kullanımı örgütlerin kriz yönetim sürecinde oldukça önemlidir. Doğru yönetildiği takdirde olumsuz imajın düzeltilmesi ve hatta krizin fırsata çevrilmesi mümkündür. Bu çalışmada ilk olarak örgütlerin karşılaştıkları kriz durumunda sosyal medya kullanımının önemi, nasıl kullanılması gerektiği, sosyal medyanın kriz çözümündeki rolü incelenmiştir. İkinci olarak yaşanmış kriz vakaları başarılı ve başarısız yönleriyle karşılaştırmalı olarak ele alınmış olup bu çerçevede öneriler geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kriz yönetimi, sosyal medya, sosyal medya krizleri.

ABSTRACT: Organizations are constantly and rapidly changing due to their internal structures and environmental factors. One of these changes, the state of tension, affects organizations negatively, threatens the high- level goals and functioning of organizations or puts their existences at risk, and makes the adaptation and prevention systems for urgent decisions inadequate. It is called crisis. Crisis management is a process that ensures the carrying out and implementation of necessary preparations within a proactive approach so that these adverse situations

77

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) that are encountered or may be encountered are minimized. There are many examples of positive or negative impacts on organizations with the prevalence of social media, one of the new communication technologies that have lifted the limitation of time and space. For this reason, the effective and successful use of social media is very important in organizations’ crisis management processes. If they are managed correctly, it is possible to correct the negative image and even turn the crisis into opportunity. In this study, first, the importance of using social media are examined in case of crises, in addition to how they should be used and the role of social media in crisis resolution. Second, the cases of crisis were discussed comparatively with their successful and unsuccessful aspects, and suggestions were developed in this framework. Keywords: Crisis management, social media, social media crisis.

78

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ERGENLERDE ÇOCUKLUK ÇAĞI TRAVMALARI İLE SİBER ZORBA-KURBAN ARASINDAKİ İLİŞKİ Relationship between Childhood Traums and Cyber Bully/Victim in Adolescents

İbrahim TAŞ Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü [email protected]

ÖZ: Bu çalışmanın amacı ergenlerde çocukluk çağı travmaları ile siber zorba/kurban arasındaki ilişkiyi incelemektir. Çalışma grubunu 2015- 2016 eğitim öğretim yılında İstanbul ili Üsküdar ilçesinde eğitim gören 268 ergen oluşturmaktadır. Katılımcıların 172’si (%64.2) kız, 96’ü (%35.8) ise erkektir. Katılımcıların yaşları 12-18 arasında değişmektedir. Yaş ortalaması 15.08’dir. Çalışmada Çocukluk Örselenme Yaşantıları Ölçeği (ÇÖYÖ) ve Siber Zorba/Kurban ölçeği kullanılmıştır. Çocukluk Örselenme Yaşantıları Ölçeği farklı bir örneklemde uyarlandığı için öncelikle ölçeğe doğrulayıcı faktör analizi yapılmış ve uyum 2 indekslerinin (X (27) = 1.289; RMR=.033; GFI=.91; AGFI=.89; RMSEA=.033) kabul edilebilir sınırlar içinde olduğu görülmüştür. Çalışmada Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantılar Ölçeği toplam puanı ile Siber Zorba ve Siber Kurban Ölçeği toplam puanları arasında pozitif ilişki tespit edilmiştir. Ayrıca Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantılar Ölçeği alt boyutlarından duygusal istismar, fiziksel istismar, cinsel istismar alt boyutları ile siber zorba ve siber kurban ölçeği alt boyutlarından cinsel zorbalık, engelleme ve zarar verme ve söylenti çıkarma alt boyutları arasında pozitif ilişki tespit edilmiştir. Çocukluk Çağı Örselenme Yaşantılar Ölçeği alt boyutlarından fiziksel ihmal ve duygusal ihmal alt boyutları ile siber kurban alt boyutlarından cinsel zorbalığa uğrama alt boyutu ve engellenme ve zarar görme ile söylenti çıkarılma alt boyutları arasında anlamlı düzeyde pozitif ilişki tespit edilmiştir. Sonuç olarak çocukluk çağı travmaları ile siber zorba/kurban arasında ilişki olduğu tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Siber zorba, siber kurban, çocukluk çağı travmaları, ergenlik

ABSTRACT: The purpose of this study is to examine the relationship between childhood traumas and cyberbully/victim in adolescents. The research group is composed of 268 adolescents studying in the district of Uskudar in Istanbul province in the academic year of 2015-2016. 172

79

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

(%64.2) of the participants are female, 96 (%35.8) of them are male. The ages of participants vary between 12 and 18 years old. The average age is 15.08. In the work, Childhood Trauma Questionnaire and Cyber Bully/Victim Scale are utilized. Since the Childhood Trauma Questionnaire was adapted to different sample, factor analysis was done 2 firstly and fit indices are found to be within acceptable limits (X (27) = 1.289; RMR=.033; GFI=.91; AGFI=.89; RMSEA=.033). In the study, a positive relationship was found between the total scores of the Childhood Trauma Questionnaire and the Cyber Bully/Victim Scale. In addition, positive correlations were found between emotional abuse, physical abuse, sexual abuse subscales of the Childhood Trauma Questionnaire and sexual bullying, blocking and damaging and rumor subscales of the Cyber Bully/Victim Scale. Moreover, substantial positive correlations were found between physical neglect and emotional neglect subscales of Childhood Trauma Questionnaire and sexually bullying, blocking and damaging and rumor subscales of the Cyber Victim Scale. As a result, it has been determined that there is a relationship between childhood traumas and cyber bully / victim. Keywords: Cyber bully, cyber victim, childhood traumas, adolescence

80

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

AKTÖRLER VE ÇATIŞMA DİNAMİKLERİ BAĞLAMINDA ÇATIŞMADAN MÜZAKEREYE GEÇİŞ Transition from Conflict to Negotiations in the Context of Actors and Conflict Dynamics

Görkem TANRIVERDİ Araştırma Görevlisi Dr., Doğuş Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler3 [email protected]

ÖZ: Barış inşasının ilk aşaması olan müzakere safhası tarafların silahlı mücadele ile çözemedikleri sorunlarını müzakere edebilecekleri düşüncesinden beslenmektedir. Bu durum, tarafların ilk defa çatışmaları durdurarak müzakereleri başlatma kararı aldıkları zaman ortaya çıkabileceği gibi, müzakere süreci yarıda kesildiği takdirde tarafların yeniden barış görüşmelerini başlatma arzusunu ortaya koymaları şeklinde de tezahür edebilir. William Zartman’ın uygun zaman teorisi, çatışan tarafların savaşın maliyetlerinin karşılıklı olarak katlanılmaz hale gelmesine vurgu yapmakta ve müzakerelerin başlamasını olgunlaşma kavramı ile açıklamaktadır. Her ne kadar Zartman’ın teorisi iç savaşların yaşandığı ülkelerde tarafların müzakerelere başlama motivasyonları için bir hareket noktası oluştursa da pek çok farklı değişkenin süreci etkilediğini söylemek mümkündür. Nitekim çatışma koşulları, üçüncü tarafların rolü, uluslararası konjonktür, barışın sağlanmasına duyulan güven ve inanç çatışan tarafların müzakereleri başlatma eğilimlerinde etkilemektedir. Bu çalışma teorik tartışmaları örnek olaylar ışığında değerlendirerek, iç savaşların yaşandığı ülkelerde tarafların müzakerelere başlama eşiğine nasıl ulaştıklarını açıklamayı hedeflemektedir. Bu çerçevede savaşın yarattığı insani, ekonomik ve askeri kayıpların tarafları müzakerelere yaklaştırdığı varsayımından hareketle tarafların barışı sağlama kararlılığının, arabuluculuk rolü üstlenen üçüncü tarafların ve siyasi liderlerin etkili birer faktör olarak öne çıktığı savunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Ön müzakere, Uygun zaman teorisi, çatışma çözümü, barış süreci

ABSTRACT: The negotiation phase, the first step in peacebuilding, is nourished by the idea that parties can negotiate the problems they cannot solve with armed conflict. This can emerge when parties first decide negotiations by stopping the conflicts, or they can reveal the desire of the

3 Bu çalışma İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamlanan doktora tez çalışmasının bir bölümünü içermektedir. 81

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) parties to initiate peace talks if the negotiation process is interrupted. The ripeness theory of William Zartman emphasizes the mutually hurting stalemate of warring parties and explains the beginning of negotiations with the notion of ripeness. Although Zartman's theory has created a point of departure for the motives of parties to start negotiations in conflict-torn countries, it is possible to say that many different variables affect the process. Therefore, the conditions of conflict, the role of third parties, international conjuncture, trust and confidence in building peace influence the tendency of warring parties to initiate negotiations. Examining theoretical arguments in light of case studies, this study aims to explain how warring parties in civil wars reach the threshold of starting negotiations. It is argued that the decisiveness of parties in achieving peace, mediating third parties, political leaders gain prominence as influential factors, assuming that the human, economic and military losses of the war bring the parties closer to negotiations. Keywords: pre-negotiation, theory of ripeness, conflict resolution, peace process

82

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

MODA OLGUSUNUN SOSYAL MEDYA İLETİŞİMİNDEKİ YERİNİ MODA KURAMLARI TEMELİNE DAYANDIRMA Basing the Fashion of the Social Media Communications on the Fashion Theory Models

Fatma ÖZTÜRK Prof.Dr, Gazi Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Moda Tasarımı Bölümü [email protected]

Merve ÖZBAŞ MA Student, Gazi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Moda Tasarımı Anabilim Dalı [email protected]

ÖZ: Günümüzün ilerleyen ve gelişen çağında kitle iletişim araçları oldukça hızlı bir şekilde gelişimini sürdürmektedir. Bu hızlı ilerlemede günümüz iletişim araçlarının modanın yayılmasına ve moda olgusunun görünürlüğünün artırmasına olan katkısı her geçen gün artmaktadır. Genç kitlelerine hitap eden modanın tanımı sosyolojik kuramlara dayanan temellerle ifade edilmiştir. Değişime öncü olan, kendini yenileme özelliği bulunan moda olgusunun, günümüz şartlarında yaygınlaşmasına hizmet eden sosyal medya ile hangi kuramlar ekseninde ilerlemiş olduğu sorusuna, bu araştırma ile cevap aranmıştır. Bu çalışma; moda kuramlarının açıkladığı değişimin bir öncüsü olma niteliğinin, kitle iletişim mecralarından en etkini olan sosyal medya iletişimi içinde değerlendirilerek, sınanmasını temel almaktadır. Amacı moda kuramlarının günümüz şartlarında da ne derece geçerliliğinin olduğunu ortaya koymaya yöneliktir. Araştırma; betimsel yöntem olup literatürde yapılan araştırmalar ile; Simmel ve Veblen tarafından öne sürülen moda kuramları ekseninde günümüzdeki yansıması değerlendirecektir. Anahtar Kelimeler: Moda, Moda Kuramları, Pazarlama, İletişim, Medya

ABSTRACT: In today's developing age, mass media continues to develop very rapidly. In this fast-paced development, the contribution of mass communication tools to the expansion and the visibility of the fashion is increasing day by day. The definition of fashion appealing to young people has been expressed on the basis of sociological theories. With this research, it has been sought to answer the question that under 83

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) which perspective of theories, fashion which is the pioneer of change and has the self-renewal feature, have progressed with social media that serves to spread it in today's conditions. This work, based on the assessment of fashion theories that explains its nature as being a pioneer of change, under social media communications which are the most effective from of mass communication tools. The aim is to reveal how valid the theories of fashion are in today's conditions. Research is conducted on descriptive method and it evaluate the present reflection of fashion theories put forward by Simmel and Veblen. Keywords: Fashion, Fashion Theories, Marketing, Communication, Media

84

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ISPARTA MÜZESİ ENVANTERİNE KAYITLI BULUNAN ISPARTA YÖRESİNE AİT KADIN YELEKLERİ Women’s Vests of Isparta Region Registered to Inventory of Isparta Museum

Zerrin KARTAL Öğr. Gör., Süleyman Demirel Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Tasarım Bölümü [email protected]

Filiz Nurhan ÖLMEZ Prof. Dr., Ahi Evran Üniversitesi, Neşet Ertaş Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel Türk El Sanatları [email protected]

ÖZ: Yöresel giysiler kültürel etkileşim sonucu şekillenen, geçmişten bugüne toplumların kültürünü yansıtan ve kuşaktan kuşağa aktarılan giysilerdir. Yöresel giysilerin saklanması, belgelenmesi ve korunması açısından müzelere önemli görevler düşmektedir. Isparta Müzesi Etnografya bölümü de, derleminde ve sergide bulunan eserleriyle Isparta yöresel giysi kültürüne ışık tutmaktadır. Bu çalışmanın amacı müze arşivlerinde muhafaza edilen yöresel giyim elemanlarını gün yüzüne çıkarmak, belgelemek ve geleceğe taşımaktır. Bu amaçla, Isparta Müzesi envanterine kayıtlı bulunan Isparta yöresel kadın giyiminin en önemli öğelerinden biri olan beş adet kadın yeleği incelenmiştir. Yelek örnekleri, fotoğraflarla belgelenmiş, kumaş, malzeme, teknik, kompozisyon ve süsleme özellikleri açısından değerlendirilmiştir. Kolsuz bir giyim elemanı olan yelek, yörede genellikle üçeteğin altına giyilmektedir. Kumaş ve işleme özellikleri dikkate alındığında, yeleklerden biri 18. yy, diğerleri 19. yy’ın son dönemleri ve Cumhuriyet dönemine aittir. İncelenen yeleklerin ortak özelliği, giysinin sadece dışardan görünen yerlerinde işlemeli ve değerli kumaşların kullanılmış olmasıdır. Büyük bir olasılıkla bu yelekler bir tam giyimin parçalarıdır ve diğer tamamlayıcı giyim ögeleri de vardır. Envanter bilgilerine bakıldığında örneklerin hemen hepsinde bazı hatalı kayıtlara rastlanmıştır. Bu nedenle, Müze derleminde yer alan eserlere ait envanter bilgilerinin, güvenilir bilgiler olarak değerlendirilmesinin sağlıklı sonuçlar doğurmayacağı söylenebilir. Ayrıca kayıtlarda eser bağışçısı ya da eseri derleme kazandıran kişinin demografik bilgilerine yer verilmemesi bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir. Eserlerin saklama koşullarının yetersiz olduğu da dikkati çekmiştir. Anahtar Kelimeler: Isparta Müzesi, Kültürel bellek, Yöresel Giyim, Yelek

85

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: Regional clothes, shaped with cultural interaction, are those reflecting the culture of societies and conveyed from generation to generation. Vital tasks in in terms of keeping, filing and preserving the regional clothes fall on museums. Ethnography department of Isparta Museum shed light on the culture of Isparta regional clothes in compilation and with its pieces on display as well. The aim of this study is to reveal, file the regional clothes components kept in museum archives and convey them to the future. For this purpose, five women’s vests, being one of the most important elements of Isparta regional women clothing, registered to inventory of Isparta Museum have been examined. Samples of vest, having been filed with photographs, have been evaluated in terms of cloth, material, technique, composition and adornment features. Being a sleeveless clothing component, vest is generally worn under üçetek. Taking features of the cloth and embroidery into consideration, one of the vests belongs to 18th century, and the rest to late 19th century and Republic era. The common features of the examined vests are that embroidered and valuable fabrics have been used only on the parts of the vests that are visible from the outside. These vests are very likely to be parts of complete dressing and have other complementary clothing components. Looking at the inventory informations, some inaccurate registries have been noticed in nearly all of the samples. Therefore, it can said that assessing the inventory infos of the pieces in the Museum compilation as reliable sources might not give positive results. Also not providing the demographic information of person making the piece part of the compilation or the donator of the piece in the registries has been evaluated as a drawback. Preservation conditions have been noticed as inadequate as well. Keywords: Isparta Museum, Cultural Mind / Memory, Regional Clothing, Vest

86

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TAŞERON ÇALIŞMANIN TARİHİNE SOSYOLOJİK BİR BAKIŞ4 A Sociological Overview of the Subcontracting Working’s History

Dr. Onur BAYRAKCI [email protected]

Öz: Küreselleşme olarak adlandırılan günümüz süreçleri, kültürel ve sosyal değişimlerin yanı sıra ekonomik alt üst oluşlara da neden olmaktadır. Küreselleşmenin ekonomik olarak iz düşümü, sermayenin kâr marjını arttırmak için üretimi uluslararası arenaya yayması ve emeği ucuzlatmasıdır. Emeğin ucuzlatılmasının en kolay yollarından birisi de işçilerin sosyal güvencelerinin, iş ve sağlık, ödeme güvencelerinin zayıf olduğu taşeron çalışma biçimidir. Bu bildiride taşeron çalışmanın güncel uygulamalarının anlaşılabilmesi için tarihsel gelişimi sosyolojik olarak ele alınacak ve irdelenecektir. Anahtar Kelimeler: Taşeron çalışma, Emek-gücü, Artı değer

ABSTRACT: Today's processes, which are called globalization, cause cultural and social changes as well as economic upsurge. Economically, globalization is a way of spreading production to the international arena and cheaper labor in order to increase the profit margin of the capital. One of the easiest ways to reduce labor is to subcontract work, where workers' social security is weak, job and health, and payment security. In this declaration, the historical development of the subcontracting work will be sociologically examined and discussed in order to understand the current practices. Keywords: Subcontract work, Labor-power, Plus value

4 Bu sunum Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitütüsü’nde tamamlanan doktora tezinin bir kısmından alınmıştır. 87

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KELİME KAVRAM İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA: SU KELİMESİ ÖRNEĞİ A Study on Word-Concept Relationship: Example of the Word “Su” (Water)

Mustafa YILDIZ Prof. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı [email protected]

Hasan YAYLA MA Student, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı [email protected]

ÖZ: Bu çalışmada, Türkçenin ilk metinlerinden beri varlığını takip edebildiğimiz su sözcüğünün kelime kavram ilişkisi üzerinde durulmuş ve Türkçe öğretmen adaylarının “su” kelimesine dair kavramsal çatılarını belirlemek, onların bilişsel yapılarını ortaya koymak amaçlanmıştır. Araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Veriler toplam 104 öğretmen adayının katılımı ile toplanmıştır. Verilerin toplanmasında bağımsız kelime ilişkilendirme testi uygulanmıştır. Veriler içerik analizine göre düzenlenmiş, Türkçe öğretmen adaylarının ‘’su’’ kavramına vermiş oldukları cevaplar kodlanarak kategorilere ayrılmıştır. Bu kategorilere göre de frekans değerleri bulunmuştur. Araştırmadan elde edilen veriler toplam 6 kategori altında toplanmıştır. Bu kategoriler coğrafya ve iklim olayları, tarım ve hayvanlar, edebî kavramlar, dinî kavramlar, duygular ve suyun maddi özellikleri şeklinde adlandırılmıştır. Belirtilen kategorilerde toplam 649 frekansa ulaşılmıştır. En fazla frekansa suyun maddi özelliklerinde (246), en az frekansa ise edebî kavramlarda (11) ulaşılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre öneriler sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: su kelimesi, kelime kavram ilişkisi, kelime ilişkilendirme testi, Türkçe eğitimi

ABSTRACT: This study focused on the word “su” (water), existence of which we can track from the very first texts of Turkish, and aimed to determine the conceptual frames of Turkish language teacher candidates regarding the word “su” and to reveal their cognitive structures. Qualitative research method was used in the study. Data was collected

88

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) with participation of a total of 104 teacher candidates. Independent word association test was applied in collection of the data. Data was arranged according to content analysis, the answers given by Turkish language teachers to the concept “water” were coded and categorized. Frequency values were found according to those categories. Data obtained from the study was gathered under a total of 6 categories. These categories were designated as geography and climatic events, agriculture and animals, literary concepts, religious concepts, emotions, and physical characteristics of water. The total frequency of 649 was reached the stated categories. Highest frequency was reached in physical characteristics of water (246), and lowest frequency was reached in literary concepts (11). Recommendations were presented based on conclusions of the study. Keywords: the word “su” (water), word-concept relationship, word association test, Turkish language education

89

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

‘CAPS’ KÜLTÜRÜ: MİZAHIN İLETİŞİME KATKISI ‘Caps’ Culture: Contribution of Humor to Communication

Yalçın KAHYA Dr. Öğr. Üyesi, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Sosyoloji Bölümü [email protected]

ÖZ: Son yıllarda internet olanaklarının artması iletişim araçlarının çok sayıda kişi tarafından benimsenmesi sosyal medyanın popülerliğini artırmaktadır. İletişim teknolojileri, internet ve sosyal medya aracılığıyla insanlar medya mesajlarının doğrudan pasif alıcısı olarak kalmamakta, katılımcı ve aktif olarak içerik de üretmektedir. Caps olarak anılan görsel mesajlar da bir tür kullanıcı içeriğidir ve genelde eğlence amaçlı olarak kullanılmaktadır. Siyasetten spora, sanattan gündelik yaşama pek çok anı ve kişiyi simgeleştirip anlam yükleme yeteneğindeki capsler görsel iletişimin aracı medyası olarak tedavüldedir. Bu çalışmanın amacı caps kültürü oluşumunun ve capslerin mantığının irdelenmesi, toplumsal etkileşimdeki rollerinin değerlendirilmesidir. Nitel araştırma olarak tasarlanan bu çalışmada yer alan capsler içerik ve söylem analizi kapsamında derlenmiştir. Araştırma sonucunda görüldüğü üzere capsler mizahın gücünü kullanarak toplumsal gerilimlerin olduğu konularda ifade özgürlüğünün birer aracı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca eğlence anlayışının bir formu olarak da kullanılan capsler dijital göçer nesil için anlaşılmaz mesajlar içermektedir. Anahtar Kelimeler: Sosyal medya, caps, mizah, iletişim.

ABSTRACT: In recent years, increasing internet opportunities and adoption of communication tools by a great number of people have increased popularity of social media. People are no longer just passive receiver of media messages thanks to communication technologies, internet and social media but rather they are active participants and create contents. Visual messages called caps are also a kind of user content and generally used for humor. They have the ability of symbolization and meaning attribution to many moments of life and people from politics to sports and from art to 90

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) daily living and therefore, as a means of media, caps are a part of visual communication. The aim of this study is to examine formation of caps culture and caps logic and evaluate their role in social interaction. Designed as a qualitative research, this study includes caps compiled within analysis of content and discourse. As research results show, because of the humorous structure, caps are used as a means of freedom of speech in the topics that are socially under tension. Used as a form of sense of fun, caps include incomprehensible messages for people unable to catch digital age. Keywords: Social media, caps, humor, communication.

91

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

BATI MASALLARINDA BİREYCİLİĞİN VE PRAGMATİZMİN KÖKENLERİ: GRİMM MASALLARI ÖRNEĞİ Roots of Pragmatism and Individualism in the Western Tales

Yüksel YILDIRIM Dr. Öğr. Üyesi, Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü [email protected]

ÖZ: Masallar, günümüzde edebiyatın ilgi alanında görünmesine rağmen gerçekte sosyolojinin de önemli veri toplama ve değerlendirme alanı olarak görülebilir. Masal, hayalin, mecazın, olağan üstülüğün ifadesi olduğu gibi, aynı zamanda toplumsal bir altyapının ve birikimin de ürünüdür. Belli toplumsal süreçler ve bu süreçlerin kazandırdığı özellikler masallara yansımakta, buna ilaveten masallarla beslenen toplumsal bellek gelecekte biçimlenecek farklı özelliklerin kaynağını teşkil etmektedir. Bu nedenle masal konusu aynı zamanda pedagojik bir mesele olup, yeni kuşakların yetişmesi ve zihin formasyonu açısından da dikkatle üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu anlamda çalışmamızın konusunu masallar, özelde de Batı bireyciliğinin ve pragmatizmin masallardaki izleri, kökenleri oluşturmaktadır. Grimm Masalları örneğinde masal kahramanlarının kişilik özellikleri ve olay örgülerinden yola çıkarak bireyci düşünce ve pragmatik davranış tarzının yansımalarını ortaya koymaya çalışacağız. Bu çerçevede çok bilinen masallar ele alınarak söz konusu projeksiyon ile değerlendirilecektir. Belirttiğimiz gibi, sosyolojik biçime sahip çalışmanın bir boyutu da çocuk gelişimini ilgilendirmektedir. Bu nedenle aynı zamanda yeni kuşaklara kültür ve zihniyet aktarımının bir yolu olan masallarla büyüyen çocukların da hangi düşünce yapısına sahip olduğunu incelemek ve belli olaylara hangi tepkileri verdiklerini bilmek yetişen kuşağın biçimlenmesini de kontrol etmek anlamında önemlidir. Dolayısıyla çalışmamız, ortaya koyduğu sosyolojik bilgiden yola çıkarak çocuk gelişimi konusunda yeni çalışmaların da önünün açacak niteliktedir. Disiplinler arası çalışmalar bağlamında bu durumda dikkate değerdir. Anahtar Kelimeler: Masal, Batı, bireycilik, pragmatizm, Grimm Masalları

ABSTRACT: Although the tales appear to be interest of literature today, they can also be seen as an important area of data collection and

92

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) evaluation in the field of sociology.Tale, imagination, metaphor, as well as being a superficial expression, is also the product of social infrastructure and accumulation at the same time. Certain social processes and the characteristics that these processes acquire are reflected in the tale, in addition, the social memory fed with the tale constitutes the source of different features to be formed in the future. For this reason, the fairy tale is also a pedagogical issue, a topic that must be carefully considered in terms of the growth of new generations and mind formation. The subject of our work is, in particular the traces of Western individualism and pragmatism, constitute their origins. In the case of Grimm Masks, we will try to express the reflection of individualistic thought and pragmatic behavior by starting from the personality traits and event patterns of the fairy heroes. This frame will be evaluated with the projection by taking the well-known episodes. As we have pointed out, a dimension of working with sociological style also concerns child development. For this reason, it is also important to examine what kind of thinking the children who grow up with the tales, which is a way of transferring culture and mentality to the new generations, have control over the formation of the grown up cloth to know what kind of thoughts they have given to certain events. Therefore, our sociological knowledge, which we put forth as a way of working, will open the way for new studies on child development. In the context of interdisciplinary studies it is worth considering. Keywords: Tale, West, individualism, pragmatism, Grimm Tales

93

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SULTAN AHMED KÜLLİYESİ İNŞÂSINDA YIKILAN YAPILAR Demolished Buildigs in Building the Sultan Ahmed Complex

Aliye ÖTEN Dr., Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü [email protected]

ÖZ: Mimari yapıların incelenmesinde inşâ dönemini anlatan tarihi vesikalar ve kayıtlar (yazılı ve görsel materyaller) önemli yer tutar. Bu belgeler, yapının planı, inşâ süreci, çalışanlar ve organizasyon dönemin inşâ sistemi ve teknolojisi hakkında önemli bilgiler verir. Üstelik sadece inşâ edilen yapı değil, bu yapının inşâsı için yıkılan yapılar da kayıtlarda yer almaktadır. Sultan Ahmed Külliyesi inşâ sürecinde arsa seçimi, şantiye hazırlığı ve temel hazırlıkları aşamasında ihtiyaç kadarı yıkılan ve külliye yapıları inşâsında tamamen yok olan bazı yapılar mevcuttur. Sultan Ahmed Camii ile başlayan külliye inşâsı 1 Cemâziyelevvel 1018/2 Ağustos 1609’dan 28 Cemâziyelâhir 1024/25 Temmuz 1615’e kadar sürmüştür. Külliye inşâsını büyük bir titizlikle aydınlatan ve inşâ sürecini kısa periyotlarda birebir yansıtarak alanında tek kayıt olma özelliğini taşıyan rûznamçesi, arsanın seçimi ve inşâ sahasının oluşturulması haricindeki yıkım ve yapım faaliyetlerinin tamamını kapsamaktadır. Rûznamçe, temlik kayıtları ve tezkirelere göre planlanan inşâ faaliyeti için inşâ sürecini kapsayan 1609-1615 yılları arasında yıkılan yapılar topluluğu bu bildirinin konusunu teşkil etmektedir. Anahtar Kelimeler: Sultan Ahmed Külliyesi, inşâ hazırlıkları, arsa seçimi, yıkılan yapılar, temlik kayıtları.

ABSTRACT: Historical documents which is writing and visual materyals describing the construction period and records are important when examining architectural constructions. This documents give important information about the the plan of construction, the construction process, the employees and the organization construction system and technology of the period. Moreover, not only the structure that is built, but the structures that are destroyed for the construction of this structure are also included in the records. In the process of construction of the Sultan Ahmed Complex, there are some buildings that are destroyed as much as necessary in the course of selection of the site, site preparation and foundation preparations and completely disappearing in the construction of the complex. Starting from the Sultan Ahmed Mosque, the construction of the complex continued from 1 Cemâziyelevvel 1018/2 94

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

August 1609 to 28 Cemaziyelâhir 1024/25 July 1615. Rûznamçe, which enlightens the complex construction with great care and reflects its construction process in short periods, is the only record in its field and covers all of the destruction and construction activities besides the selection of the land and the construction of the building site. The collection of constructions which demolished between 1609 and 1615, covering the construction of the temple, the construction records for the construction work planned according to the disciples and the period of construction, constitute the subject of this declaration. Keywords: Sultan Ahmed Complex, construction preparations, land selection, destroyed buildings, sales documents.

95

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

DİJİTAL TARİHİN TASARIM ALANINDAKİ YERİ VE TÜRKİYE ÖZELİNDE TASARIM TARİHİNE KATKISI Role and Contribution of Digital History to the History of Design Area in Turkey

Didem DÖNMEZ KARAGÖZLER Öğr. Gör., İstanbul Arel Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, İç Mimarlık Bölümü [email protected]

ÖZ: 1994'te Mosaic Netscape ve Netscape Navigator gibi tarayıcıların geliştirilmesinden sonra, web büyük bir hızla küresel bir bilgi ağına dönüşmüştür. Dönüşüme paralel olarak, araştırma kütüphanelerinin, çevrimiçi erişim için kataloglarını ve koleksiyonlarını geliştirmesi ve tümünü kullanıma açmasıyla tarih kavramı da yavaş yavaş bir değişim evresine girmeye başlamıştır. Bu noktada yeni bir çalışma alanının ortaya çıktığı görülmektedir. Dijital tarih, bilgisayar, internet ağı ve yazılım sistemlerinin yeni iletişim teknolojileri ile bir arada çalışması olarak ifade edilmektedir. Kısacası, bu alan, insanların geçmişte tuttuğu kayıtları teknoloji ile ilişkilendiren, tanımlayan, sorgulayan ve açıklama yapmak için bu teknolojileri web veya mobil yazılım gücünü kullanarak çerçeveleyen metodolojik bir yaklaşımdır. Tasarım alanı için yeni olan bu konu, ilerleyen süreçte, çokça ilgi görecek gibi gözükmektedir çünkü mimarlık ve tasarım tarihinin birçok dokunulmamış alanına hizmet edebilecek niteliktedir. Dijital tarihin, merak edilen tarihi konularda, derinlemesine yapılan bir araştırmayı saklayıp görselleştirmeye de imkân tanıması, özellikle Türkiye’de tasarım tarihinin eksiklerini doldurabilme ihtimali açısından büyük önem taşımaktadır. Bu çalışma, dijital tarihin, tasarım alanındaki ürünlerini ortaya koymanın yanı sıra Türkiye özelinde tasarım tarihi çalışmalarının dijitale taşınması için yapılacak olan araştırmalara da zemin hazırlamayı amaçlar. Aynı zamanda çalışma, Türkiye’de tasarımın hangi alanından destek alınarak dijital tarih çalışmaları yapılabileceğini, hangi alandaki tasarımcıların öne çıkabileceğini ve dijital tarih projelerine destek olacak dijitalleştirme çalışmalarının ne zaman başladığını da cevaplamakta ve kapsamaktadır. Anahtar Kelimler: Dijital Tarih, Tasarım Tarihi, Yeni Yaklaşım, Teknoloji, İletişim

96

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: In 1994, after the development of browsers such as Mosaic Netscape and Netscape Navigator, the web has quickly become a global information network. In parallel with the transformation, research libraries have begun to develop into catalogs and collections for online access, and the concept of history has gradually begun to evolve into a transformational environment. At this point, a new field of study appears to have emerged. Digital history is expressed as a combination of computer, internet network and software systems with new communication technologies. In the most general sense, it can be expressed as a visualization of the data after it has been collected and transferred via digital platform software. In short, it is a methodological approach that frames people's past records using technology, web, or mobile software to correlate, identify, interrogate and comment on technology. This topic, which is new to the field of design, appears to be of much interest in the future, because it can serve many untouched areas of architecture and design history. Digital history carries great importance for its possibility of filling in the gaps of design history in Turkey as it allows the preservation and visualization of a deep research on issues which are left to wonder. This study, aims to provide a basis to the products of digital history in the area of design and the research which emerge from the works in history of design in Turkey. At the same time this study also answers and includes when the works of digitalization to support the digital history projects started, which designers in which areas could come forward and which areas could be used as a basis to do digital history research. Keywords: Digital History, Design History, New Approach, Technology, Communication

97

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

FELSEFE'NİN TOPLUMSAL TEMELLERİ: ORTA-ÇAĞ FELSEFESİ ÖRNEĞİ Social Basics of Philosophy: Medieval Philosophy Example

Yüksel YILDIRIM Dr. Öğr. Üyesi, Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü [email protected]

ÖZ: Felsefe ile ilgili genel algı; hayattan kopuk, boş ve anlamsız sorularla uğraşan bir disiplin olduğudur. Filozoflar da aynı şekilde hayatla ilişkileri kopmuş, her şeyi sorgulayan asosyal insanlar olarak düşünülür. Bu şekliyle felsefe soyut olmanın da ötesinde sürrealist bir düşünce biçimi olarak değerlendirilen bir düşünce sistemidir. Bu durum gereksiz ve anlaşılmaz konuşan insanlara “Felsefe yapma!” ikazına kadar giden bir algının oluşmasına neden olmuş, bu nedenle gerek günlük hayatta gerekse eğitim sisteminde bu alana / derse karşı tutumun olumsuz olmasına neden olmuştur. Biz, bu çalışmamızda felsefi düşüncenin, sanılanın aksine toplumsal ilişkilerden bağımsız olmadığını, belli tarihsel ve toplumsal dinamiklerin ve özellikle Batı’nın kendi serüveninin değil, Doğu toplumları karşısındaki tutumunun sonucu olarak Doğu-Batı ilişkilerinin bir ürünü olduğunu ortaya koymaya çalışacağız. Ayrıca tarihsel olayların ve sonucundaki toplumsal yapıların belli felsefi sistemleri ortaya çıkardığı, söz konusu disiplinlerin aynı olgunun farklı boyutlarını oluşturduğu ispatlanacaktır. Bu bağlamda Orta-Çağ felsefesinin başlıca argümanlarını Doğu-Batı ilişkileri içine yerleştirmeye ve bu ilişkiler içinde şekillenen feodalizmle ilişkilendirmeye çalışacağız. Çalışmamızda Skolastik ve Patristik felsefenin söz konusu Doğu-Batı ilişkilerinde feodal dönemin bir tavır alışı olduğu iddiası temellendirilecektir. Bunun sonucunda özellikle öğrenciler arasında sıklıkla kullanılan “Bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak?” sorusunun farklı bir yorumu olarak “hayattan kopuk ve toplumsal ilişkilerden bağımsız bir felsefe” algısının ortadan kaldırılması sağlanacak, her felsefi düşüncenin belli tarihsel süreçlerin eseri ve toplumsal dinamiklerin sonucu olduğu düşüncesi kazandırılacaktır. Bu durum da, felsefeye dair tutumun değişmesi sürecine olumlu bir katkı sağlayacaktır. Günlük hayattan kopuk olduğu düşünülen bir disiplinin hayata ilişkin ve içkin olduğunun görülmesi, gerek halk arasında gerekse eğitim sisteminde bu alana karşı ilgiyi artıracaktır. Anahtar Kelimeler: Felsefe, sosyoloji, Orta Çağ, Doğu-Batı

98

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: General perception about philosophy; it is a discipline dealing with blank, empty, meaningless questions. Philosophers are likewise regarded as asocial people whose relations with life are disconnected, questioning everything. In this way, philosophy is a system of thought that is regarded as a Surrealist way of thinking beyond being abstract. This situation led to people who spoke unnecessarily and incomprehensibly to a warning of "Do not do philosophy!", Which caused negative attitudes towards this field in the education system in everyday life. We will try to show in this work that philosophical thought is, unlike what is thought, independent of social relations, a product of East-West relations as a consequence of certain historical and social dynamics, and not of the West's own adventure, but of the attitude towards the Eastern societies. It will also prove that the historical phenomena and the resulting philosophical systems of social structures in the end emerge, and that the disciplines in question constitute the different dimensions of the same phenomenon. In this context, we will try to place the main arguments of the Middle-Ages philosophy into Eastern- Western relations and relate them to feudalism shaped within these relations. In our work, it will be assumed that the Scholastic and the Patristic philosophy is the attitude of the feudal period in the East-West relations. As a result, a different interpretation of the question "What are these used in real life?" Which is frequently used among the students will be made possible to remove the perception of "a philosophy independent of life and social relations", and the thought that every philosophical thinker is the end of the works and social dynamics of certain historical processes. This will also make a positive contribution to the philosophical attitude change process. This change will increase the interest towards philosophy, which is supposed to be broken in daily life, both in the public and in the educational system. Keywords: Philosophy, sociology, Middle Age, East-West

99

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KORUMA SORUMLULUĞUNUN BİR ELEŞTİRİSİ: “KORUMA ÖNCELİKLİ SORUMLULUK” A Criticism of Responsibility to Protect: “Responsibility While Protecting”

Sezai ÇAĞLAYAN PhD Student, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Kamu Hukuku Bölümü [email protected]

ÖZ: Uluslararası hukukta kuvvet kullanımına ilişkin olarak geliştirilen insani müdahale ve koruma sorumluluğu konseptleri, uygulamadaki eksikleri nedeniyle çokça eleştiri almışlardır. Brezilya tarafından gündeme getirilen Koruma Öncelikli Sorumluluk (Responsibility While Protecting) kavramı yeni nesil bir müdahale konsepti olarak algılanmışsa da uzun soluklu olamamıştır. Bu çalışmanın amacı, Türkçe yazında üzerinde durulmayan bu yeni kavramı literatüre kazandırmaktır. Bu çalışma, yeterli kurumsal hazırlıkların yapılmamış olması ve mevcut aktörlerin desteğinin alınmamış olmasından dolayı bu yeni kavramın, etkili olamadığını savunmaktadır. Bu bağlamda, koruma öncelikli sorumluluğa ilişkin tüm hususlar, önceki konseptlerle karşılaştırılarak, uluslararası mevzuata ile içtihatlara ve ikincil kaynaklara yer verilerek ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Koruma sorumluluğu, koruma öncelikli sorumluluk, insani müdahale, Brezilya, kuvvet kullanma.

ABSTRACT: Humanitarian intervention and responsibility to protect appertaining to use of force in international law have been widely criticised because of their deficiencies in practice. Responsibility while protecting engendered by Brazil could not be a long-runnig concept even though it initially seemed to be a new generation intervention concept. The aim here is to introduce this new notion, not scholarly studied yet, into Turkish literature. This paper argues that the new notion has not become effective due to inadequate institutional preparations and not having support of established powers. In this regard, all aspects of responsibility while protecting will be examined by being compared to the other two concepts and by giving place international legislations and cases, and secondary sources. Keywords: Responsibility to protect, responsibility while protecting, humanitarian intervention, Brazil, use of force.

100

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ZEYTİN DALI OPERASYONU: ÇARPITILAN MÜDAHALE Operation Olive Branch: A Distorted Campaign

Sezai ÇAĞLAYAN PhD Student, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Kamu Hukuku Bölümü [email protected]

ÖZ: Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 20 Ocak 2018’de Suriye’ye başlatılan, Zeytin Dalı Harekâtı, toplumun her kesiminden destek almış, savunmaya yönelik bir harekâttır. Harekât, ulusal hukuk ve uluslararası hukuk nezdinde meşru bir operasyondur. Resmi makamlar harekâtın, BM Şartı 51. Madde kapsamında mevcut olan meşru müdafaa hakkına dayanılarak gerçekleştirildiği ifade etmişlerdir. Her ne kadar BM sistemi devletlerarası eylemler üzerine kurulmuş olsa da, 11 Eylül saldırıları sonrası görüldüğü üzere, terrorist organizasyonlar gibi devlet dışı aktörlerin eylemlerine karşı da meşru müdafaa argümanının kullanılmaktadır. Sınır güvenliğinin sağlanması ve Türk vatandaşlarının korunması, söz konusu harekâta meşruiyet kazandırmaktadır. Türkiye, Suriye’yi işgal etme amacıyla operasyonu gerçekleştirmemiştir. Lakin yabancı basında, Türkiye’nin bu harekâtı işgal amacıyla gerçekleştirdiğine dair iddialar yer almaktadır. Bu çalışma, Türkiye’nin söz konusu harekâtı, Suriye’de konuşlanmış terrorist organizasyonlara karşı meşru müdafaa hakkı bağlamında gerçekleştirdiğini savunmaktadır. Fakat operasyon sürecinde meşru müdafaa hakkı çerçevesinde hareket etmeye devam ederek, yanlış anlaşılmalara mahal verecek eylemler konusunda dikkatli olunması gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Zeytin Dalı Harekâtı, TSK, Suriye, müdahale, uluslararası hukuk.

ABSTRACT: Operation Olive Branch (OOB) lunched by Turkish Army over Syrian territory on January 20, 2018 is a defensive action that gets backup from all socio-political wings within the country. The operation is neither against domestic law nor is contrary to international law. The operation, according to the officials, is corollary of the right to self- defence detailed in article 51 of the UN Charter. Although the UN system was established over interstate actions, activities of non-state organisations including terrorist organisations, which were witnessed just after 9/11, can be in question in terms of the right to self-defence.

101

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Patrolling its borders and protecting its nationals against potential external danger constitute basis for the OOB. Turkey’s intention is not invade Syrian territory. There are however allegations encountered in foreign press claiming that the initiative of Turkish army aims to invade Syrian territory. This paper argues that Turkey has been using the right to self-defence against terrorist organisation deployed in Syrian territory, yet the army must show ultimate attention while conducting operation in order to abstain from misunderstandings. Keywords: Operation Olive Branch, Turkish Army, Syria, intervention, international law.

102

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMEN ADAYLARININ “COĞRAFYA” KAVRAMINA İLİŞKİN İMGELERİ Imagery of Pre-School Teacher Candidates Regarding the Concept of “Geography”

Taner ÇİFÇİ Dr. Öğr. Üyesi, Cumhuriyet Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Temel Eğitim Bölümü [email protected].

ÖZ: Bu araştırmanın amacı, okul öncesi öğretmen adaylarının coğrafya kavramına ilişkin sahip oldukları algıları metaforlar yardımıyla ortaya çıkarmaktır. Araştırmaya, 2017-2018 eğitim-öğretim yılında, Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği Ana Bilim Dalında öğrenim görmekte olan 3. ve 4. sınıf öğrencisi toplam 180 öğrenci katılmıştır. Araştırma nitel olarak desenlenmiş ve fenomenoloji (olgubilim) yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın verileri, öğretmen adaylarının “Coğrafya… gibidir; çünkü…” cümlesini tamamlamasıyla elde edilmiştir. Veriler içerik ve betimsel analiz tekniğiyle çözümlenmiştir. Araştırmanın bulgularına göre katılımcılar coğrafya kavramına ilişkin toplam 48 adet geçerli metafor üretmişlerdir. Coğrafya dersine yönelik katılımcıların en fazla geliştirdikleri metaforlar “Bilim” (f:6), “Dünya” (f:5), “İnsan” (f:4), “Yaşam” (f:4), ve “Vatan” (f:3) olarak sıralanmaktadır. Bu metaforlar ortak özellikleri bakımından irdelenerek yedi farklı ana kategori altında toplanmıştır. Araştırmanın sonucunda, coğrafya kavramını okul öncesi öğretmen adaylarının %30’unun “mekânın ifadesi”, %29’unun “yaşamın ifadesi”, %14’ünün “yol gösterici ve yönlendirici”, %10’unun “bilginin ifadesi”, %8’inin “zorluğun ifadesi”, %5’inin “disiplinlerarası olarak”, %4’ünün “değer olarak” algıladıkları anlaşılmıştır. Özetle metaforlar, okul öncesi öğretmen adaylarının “coğrafya” kavramına ilişkin sahip oldukları algıları anlamada ve açıklamada güçlü birer araştırma aracı olarak kullanılabilir. Anahtar Kelimeler: Okul öncesi, Öğretmen adayları, Coğrafya, Metafor

ABSTRACT: The aim of this research is to reveal the perceptions of pre- school teacher candidates about the concept of geography with the help of metaphors. From 3th and 4th grade department of pre-school teacher training of Faculty of Education of the Cumhuriyet Universities students (in total 180 student) attending for research in the academic year of 2017- 2018. Research was qualitatively designed and phenomenology method 103

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) was used. The datas of research was achieved by the comleting the sentence “Geography … like that … because …” from teacher candidates. The data were analyzed by content and descriptive analysis technique. According to the findings of the research, the participants produced a total of 48 valid metaphors related to the concept of geography. The most developed metaphors listed by the participants in geography lessons is; “Science” (f:6), “World” (f:5), “Human” (f:4), “Life” (f:3) and “Homeland” (f:2). These metaphors were analyzed in terms of their common characteristics and grouped into seven different main categories. As a result of the research its seen that, %30 of pre- school teacher candidates are “expression of space”, %29 of them are “expression of life”, %14 of them are “guiding and directive”, %10 of them are “stating of knowledge”, %8 of them are “the expression of difficulty”, %5 of them are “interdiciplinary”, %4 of them are “value” as they understood that they perceive. In epitome, metaphors can be used as powerfull research tools in the meaning and explanation of perceptions that pre-school teacher candidates have about the concept of “geography”. Keywords: Pre-School, Teacher Candidates, Geography, Metaphor.

104

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SANAYİ-İ NEFİSE MEKTEB-İ ÂLİSİ’NİN YAPILANDIRILMASINDA İKİ ÖNCÜ: OSMAN HAMDİ BEY VE ALEXANDRE VALLAURY Two Pioneers in the Configuration of Sanayi-I Nefise Mekteb-I Alisi: Osman Hamdi Bey and Alexandre Vallaury

Mehmet Çağlayan ÖZKURT Dr. Öğr. Üyesi., Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü [email protected]

ÖZ: Büyük değişimlerin çağı olan XIX. Yüzyıl içinde, Osmanlı Türkiyesi’nde gerçekleştirilen değişimler azımsanmayacak boyuttadır. Osmanlı toplum yapısındaki değişimin simgesi durumundaki kurumların oluşması, bu yüzyılın özelliklerinden kaynaklanır. Bu kurumların eğitim alanındaki önemli örneklerinden biri de Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi olmuştur. Okul, II. Abdülhamid Döneminde, sivil sanatçıların eğitimini sağlayacak bir güzel sanatlar yüksekokulunun kurulması düşüncesiyle, 1 Ocak 1882’de Osman Hamdi Bey’in bu kuruma müdür olarak atanmasıyla işleyişine başlamıştır. Çalışmamızın konusunu, söz konusu okulun yapılandırılmasında öncü rolü oynamış iki önemli aktör olan Osman Hamdi Bey ile Levanten kökenli mimar Alexandre Vallaury’nin, okulun yapılandırılma sürecinde yollarının nasıl kesiştiği ve birlikte nasıl çalışmış oldukları oluşturmaktadır. Söz konusu ilişkinin somut verilerle saptanarak ortaya konulmasının amaçlandığı çalışmamızda, dönemin gazeteleri, diğer yayınları ve dönem hakkındaki literatür incelenerek ikili arasındaki güçlü işbirliği ortaya konulmuştur. Buna göre, farklı dönemlerde de olsa, genç yaşlarda Paris’e giderek, dönemin en iyi güzel sanatlar okulu olarak değerlendirilen Ecole des Beaux-Arts’da eğitim görmüş olan bu iki sanatçının, sonrasında Osmanlı başkenti İstanbul’a dönerek, Sanayi-i Nefise Mektebi Âlisi’nin kurulmasında ve işleyişinde öncü bir rol oynamış oldukları görülmektedir. Okulun işleyişi için oluşturulan yönetmelik, bu iki öncü karakterin eğitimlerini almış oldukları Ecole des Beaux-Arts’daki eğitim sistemiyle büyük benzerlikler göstermektedir ve genel olarak okulun eğitiminde Avrupai bir sistem benimsenmiştir. Anahtar Kelimeler: XIX. Yüzyıl, II. Abdülhamid, İstanbul, Sanayi-i Nefise Mektebi Âlisi, Osman Hamdi Bey, Alexandre Vallaury.

ABSTRACT: In the 19th century which is the age of sea changes, Ottoman Turkey’s variations considerable amount of. The society of 105

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Ottoman structure’s alteration it’s due to the feature of this century. One of the most important instances of these institutions in the field of education has been the Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi. This school in the reign of Abdulhamid II, with the thought of establishing a college of fine arts that would provide education of civilian artists, the school has begun to treatment on January 1, 1882 with the assigment of Osman Hamdi Bey to this institution. The our work item the two important actors who played a pioneering role in the construction of the school, Osman Hamdi Bey and a Levantine origin architect Alexandre Vallaury, how the roads intersect in the process of structuring the school and how they worked together. In our aimed at determining the tangible data, the periodicals, other publications and the literature review to reveal strong cooperation between the two people. According to this, even at different times these two artists had gone to Paris and having trained at Ecole des Beaux-Arts, which was evaluated to be one of the best fine art schools of the time at their young age, after returning to Istanbul the capital of the Ottoman Empire, it seems that played a pioneering role in the establishment and operation of Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi. The regulation for the treatment of the school, these two pioneers show great similarities with the educational system in Ecole des Beaux-Arts where they have trained and a European system has been adopted in school education in general. Keywords: XIX. Century, II. Abdulhamid, Istanbul, Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi, Osman Hamdi Bey, Alexandre Vallaury.

106

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

HALKLA İLİŞKİLER KAVRAMINA İLİŞKİN YENİ ARAYIŞLAR: İMAJ MÜHENDİSLİĞİ KAVRAMI ÜZERİNE BİR TARTIŞMA New Pursuits Regarding the Concept of Public Relations: A Discussion on the Concept of Image Engineering

Aslı ÖZTÜRK TERZİ Öğr. Gör., Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Artova Meslek Yüksekokulu, Çağrı Merkezi Hizmetleri Programı [email protected]

ÖZ: Halkla ilişkiler disiplininde kavramsal çerçeve tartışması geçmişten günümüze geçerliliğini koruyan ve sürekli değişen ve dönüşen bir durumdur. Günümüz dünyasında değişim çok farklı bir şekilde gerçekleşmekte ve yaşanan sosyal ve teknolojik gelişmelerle halkla ilişkiler kavramında da yeni tanımlamalar ve yeni tanımlama arayışları sürmektedir. Halkla ilişkiler insana ve topluma dair her süreçten, her gelişmeden etkilenerek kendini yenileyen yönetimsel bir fonksiyondur. Birçok aşamadan oluşur ve farklı alanlarda uygulanabilir bir süreç yönetimidir. Tanımlanma aşamasında geçmişten günümüze ciddi bir kavram karmaşası yaşamıştır ve yaşamaktadır. Yaşanan tüm karmaşaya rağmen uzlaşılagelmiş bazı tanımlar vardır ve bu tanımlarda anahtar kavramlar; iletişim, örgütlü faaliyet, yönetim fonksiyonu, arabuluculuk, imaj yaratma vb. kavramlardır. İmaj mühendisliği kavramı ile mühendislik kelimesinin sosyal alanda yer bulması ve günümüz imaj dünyasında imajın yaratılması ve korunmasının önemli bir faaliyet olduğunun altının çizilmesi istenmiştir. Ancak bu durum halkla ilişkilerin ortadan kaldırılması ve yerini imaj mühendisliğine bırakması demek değildir. İmaj mühendisliği halkla ilişkilerin yerine geçebilecek bir kavram değildir. Halkla ilişkilerin imaj mühendisliği vizyonundan tanımlanma çabası oldukça yüzeyseldir ve halkla ilişkilerin doğasıyla örtüşmemektedir. Ticari bir propaganda, vitrin iletişimi anlamları taşımaya müsait olan imaj mühendisliği, halkla ilişkilerin karşılıklı iletişim, anlayış, paydaşlık gibi uygulama alanlarını ve geribildirim çerçevesinde şekillenen aşamalarını göz ardı etmektedir. Anahtar Kelimler: Halkla ilişkiler, imaj, imaj mühendisliği.

ABSTRACT: The conceptual framework discussion on the public relations discipline is a constantly changing and transforming state which preserves its validity from past to present. In today's world, a change

107

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) realizes in a very different way and new definitions and new definition pursuits continue in the concept of public relations with the social and technological developments. Public relations is an administrative function renewing itself by being affected from every development and every process concerning human beings and the society. It consists of several stages and is a process management that can be applied in different areas. During the definition stage, it experienced and still faces serious incomprehensibility from past to present. Despite all the confusion being encountered, there are some agreed definitions and the key concepts in these definitions are communication, organized activity, management function, mediation, image creation and etc. It has been required to highlight the importance of creation and protection of the image in today’s world and finding a place for the concept of image engineering and the word of engineering in social domain. However, this does not mean that public relations should be disappeared and leave its place to image engineering. Image engineering is not a substitute concept for public relations. The effort to define public relations from the vision of image engineering is quite superficial and does not correspond to the nature of public relations. Image engineering which is conducive of carrying the meaning of commercial propaganda and showcase communication ignores the scopes of application such as mutual communication, understanding, stakeholdership and the stages formed within the frame of feedback. Keywords: Public relations, image, image engineering.

108

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

REKLAMLARDA KADIN BEDENİ KULLANIMI VE ETİK: PROTEİN WORLD REKLAMI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME The Usage of Woman Body in Advertisements and the Ethic: An Evaluation about the Protein World Advertisement

Aslı ÖZTÜRK TERZİ Öğr. Gör., Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Artova Meslek Yüksekokulu, Çağrı Merkezi Hizmetleri Programı [email protected]

ÖZ: Reklamlarda kadın ve kadın bedeni sıkça kullanılan bir durumdur. Kadının ve kadın üzerinden sunulan cinselliğin ürün ve hizmetlerin pazarlanmasında önemli olduğu reklam ve iş dünyası tarafından kabul görmektedir. Kadının cinsel kimliklerle üretilip tüketilmesi etik olmayan bir durumdur. Ancak reklamlarda kadın bedeni ideal olan ve olmayan olarak kategorize edilmekte ve ideal olmayan kötülenerek ötekileştirilmektedir. Kadınların belirli bir görünüme sahip olmalarını ya da belirli bir biçimde davranmalarını öngören cinsiyetçi tutumları ve toplumsal cinsiyet üzerinden inşa edilen kimlikleri reklam ve tüketim ilişkilerinden geçerek anlamlandırmak gerekmektedir. Medyada ve özellikle reklamlarda kadının toplumsal hayat içinde özgür bir birey olarak değil pazarlama iletişim sürecinde satılmak istenen ürün veya hizmetin istediği şekilde konumlandırılan bir şekilde sunulması ciddi bir sorundur. Belirli bir kalıba sokulan ve sokulmak istenen kadın bedeni, medyanın ataerkil bir yapıda oluşu nedeniyle kadını kontrol altına alır ve kadının bir özne olduğunun yok sayılması ile cinsel bir meta haline gelmesine yol açar. Kadının medyada bedeni üzerinden yanlış bir şekilde temsil edilmesi, cinsiyete dayalı ayrımcılığın oluşmasına ve yeniden üretilmesine, kadın kimliğinin inşasında cinsiyetçi kalıplarla ve ataerkil bakış açısıyla kadınların hâkim güce itaat eden ve cinsel bir obje olarak sunulmasına neden olur. Bu durum reklam etiği çerçevesinde değerlendirildiğinde ciddi etik ihlaller doğurmaktadır. Bu çalışmada, reklamlarda kadın bedeninin temsili ve etik sorunlar “Protein World” reklam örneği üzerinden değerlendirilmektedir. Anahtar Kelimler: Reklam, kadın, etik.

ABSTRACT: The body of woman and woman herself are often used in advertorials. It is acknowledged by the advertising and business community that women and the sexuality presented through women is

109

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) significant in marketing products and services. It is an unethical situation for a woman to be produced and consumed with sexual identities. However, in the commercials, the women bodies are categorized as ideal and non-ideal, and non-ideal bodies are marginalized by denigration. It is necessary to interpret the sexist attitudes that predict women to have a certain appearance or to behave in a certain way and the identities that are constructed based on social gender through advertising and consumption relations. In the media, especially in the commercials, presenting woman in a way positioned as the product or the service being desired to be sold during the marketing communication process rather than a free individual in social life is a serious issue. The woman body which is stereotyped or desired to be stereotyped controls the woman due to the patriarchal structure of the media and causes woman to become a sexual meta with the ignorance of the woman being a subject. The misrepresentation of the woman through her body in the media causes sexual discrimination to be created and reproduced, sexist stereotypes during the gender construction of the woman's identity and the presentation of the woman as a sexual object obeying the dominant power with the patriarchal perspective. This situation emerges serious ethical violations when evaluated in the context of advertising ethics. In this study, the representation of the woman body in advertorials and ethical issues are evaluated through the example of "Protein World" advertisement. Keywords: Advertisement, woman, ethic.

110

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

DUYGUSAL MANİPÜLASYON ÖLÇEĞİ (DMÖ) TÜRKÇE FORMU: GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK ÇALIŞMASI Turkish Form of Emotional Manipulation Scale: The Study of Validity and Reliability

Deniz Tuğçe URFA MA Student, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık [email protected]

Ahmet AKIN Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilimdalı [email protected]

Eda ERTÜRK MA Student, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık

ÖZ: Bu çalışmanın amacı Duygusal Manipülasyon Ölçeğinin Türkçe formunun geçerlik ve güvenirliğinin test edilmesidir. Çalışmanın örneklemini 98 kadın (xyaş=28,56), 46 erkek (xyaş=31,78) olmak üzere toplam 144 yetişkin (xyaş=29,59) oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında Türkçe geçerlik, güvenirliği yapılan Duygusal Manipülasyon Ölçeği, Hyde ve Grieve (2014) tarafından geliştirilen 2 alt boyut ve 20 maddeden oluşan bir ölçektir. Ölçek, Duygusal manipülasyonu algılanan yetenek ve isteklilik olmak üzere 2 alt boyutta değerlendirmektedir. Geçerlik ve güvenirlik analizleri LİSREL 8.51 ve SPSS STATISTICS20 paket programları ile yapılmıştır. Duygusal Manipülasyon Ölçeği Türkçe Formu’nun yapı geçerliği için uygulanan doğrulayıcı faktör analizi sonucunda iki boyutlu modelin yeterli uyum verdiği görülmüştür (x²= 325.11 sd= 167, RMSEA= .081, SRMR= .067, CFI= . 90, IFI= .90). Cronbach alfa iç tutarlık güvenirlik katsayıları, DM algılanan yetenek alt ölçeği için .91, DM isteklilik alt ölçeği için .86 olarak bulunmuştur. Ölçeğin düzeltilmiş madde toplam korelasyon katsayıları .31 ile .77 arasında sıralanmaktadır. Bu sonuçlar Duygusal Manipülasyon Ölçeği Türkçe Formu’nun geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Duygusal manipülasyon, Geçerlik, Güvenirlik

111

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT:The purpose of this research is to adapt the Emotional manipulation Scale developed by Hyde and Grieve (2014) to Turkish language, and to examine its reliability and validity values. Study was conducted on 144 adults. Emotional manipulation Scale consists of 20 items and two factors as EM-perceived ability and EM-willingness. Each item was rated on a five point Likert-type. Reliability of the scale was examined by Cronbach alpha internal consistency reliability coefficient. Validity and reliability analyzes of the scale were performed with SPSS 20 and LISREL 8.51 package programs. Confirmatory factor analysis showed that the three-dimensional model provided sufficient fit (x²= 325.11 sd= 167, RMSEA= .081, SRMR= .067, CFI= . 90, IFI= .90).The Cronbach alpha internal consistency reliability coefficients were .91 for EM-perceived ability subscale, .86 for the EM-willingness subscale. Corrected item total correlation coefficients of the scale ranged from .31 to .77. These results show that the Emotional manipulation Scale Turkish Form is a valid and reliable measurement tool. Keywords: Emotional manipulation, validity, reliability

112

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜRKİYE’DE YERALTI FİLM TÜRÜNÜN OLUŞUMU VE FİLM ÖRNEKLERİ Formation of Underground Film Genre in Turkey and Movie Examples

Emirhan KULA PhD Student, Beykent Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sinema ve Televizyon Anabilim Dalı [email protected]

ÖZ: 1960’larda görülen pop-art akımının öncüsü Andy Warhol’un başını çektiği popüler yeraltı film türü, deneysel sinemanın bir alt türü olarak karşımıza çıkar. Genellikle karanlığın, suçun, ve illegal olanın ana unsurlarını oluşturduğu bu film türü, Türk Sineması’na 90’lı yılların başında girmiştir. 90’lı yılların başlamasıyla siyasi ve sosyoekonomik olarak kötü dönemlere giren Türkiye’de, dönemin şartları yönetmenleri buhranlı filmler çekmeye yöneltmiş, istenmeyeni göstermek istemelerine sebep olmuştur. Bu yönelim sonucunda kara film türüne yakın tarzda ortak bir film dili oluşmuştur. Bu çalışmada Türkiye’de ilk örneklerini 1990’ların başında veren Türk Yeraltı Sineması film türünün genel özellikleri araştırılmış, Türkiye’deki yeraltı film örneklerinin kendine özgü kodları, genel özellikleri ve ortak konuları yapılan film okumaları sonucunda açıklanmaya çalışılmıştır. 90’larda Türk Sineması’nda oluşan bu yeni film dilini anlatmak için; Şerif Gören’in Beyoğlu’nun Arka Yakası, Atıf Yılmaz’ın Gece, Melek ve Bizim Çocuklar ve Orhan Oğuz’un Kara Kentin Çocukları filmleri sinematografik tasarım, göstergebilim ve karakter analizi bağlamında incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yeraltı sineması, deneysel, suç, cinayet, seks işçiliği, LGBT

ABSTRACT: Being popularized by Andy Warhol in the 1960s, the avant-garde of pop-art movement, the underground film genre appears to be a subtype of experimental cinema. This type of film in which the main elements are usually darkness, guilt, and illegal acts entered the Turkish cinema at the beginning of the 90s. Entering politically and socio- economically in a bad period in Turkey at the beginning of the 90s, conditions of the period led the directors to shoot depressive movies also causing them to want to show what is undesirable for people to see. As a result of tendency, a common film language emerged in a close style to Film Noir. In this study, general characteristics of Turkish Underground film genre introducing its first productions at the beginning of the 1990’s

113

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) were scrutinized. This genre’s own cinematic codes, general features and common topics were explained by means of the film reading. In order to describe the language of this new film genre which was formed in Turkish cinema in the 90s; The films, Serif Goren's “Beyoglu’nun Arka Yakasi”, Atif Yilmaz's “Gece, Melek ve Bizim Cocuklar” and Orhan Oguz's “Kara Kentin Cocuklari” were examined in the context of cinematographic design, semiology and character analysis. Keywords: Underground cinema, experimental, crime, murder, prostitution, LGBT

114

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

BLOCKCHAİN TEKNOLOJİSİ VE GAZETECİLİĞİN GELECEĞİ: BLOCKCHAİN TEKNOLOJİSİ İLE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GAZETECİLİK MÜMKÜN MÜ? Blockchain Technology and Future of Journalism: Is Sustainable Journalism Possible with Blockchain Technology?

Gül Esra ATALAY Dr. Öğr. Üyesi, Üsküdar Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü [email protected]

ÖZ: Blockchain teknolojisi Bitcoin ve benzeri kripto paraların Türkiyede son zamanlarda çok tartışılır hale gelmesiyle gündeme gelmiştir. Esasen sadece sanal paraların işlerliğini mümkün kılmaktan ibaret bir teknoloji değildir. Her geçen gün yeni bir sektör, Blockchain teknolojisini kendi süreçlerine adapte etmektedir. Zincirleme bir modele dayanan ve kırılamayan Blockchain teknolojisi, bir merkeze bağlı olmadan işlem yapılmasına olanak sağlamaktadır. Blockhain teknolojisinde veriler tüm kullanıcıların bilgisayarlarında dağıtık olarak saklanmaktadır ve merkezi bir veri tabanı olmadığı için kaybolma çalınma riski de ortadan kalkmaktadır. Son zamanlarda gazetecilik ve yayımcılık sektörü Blockchain teknolojisine dayanan birtakım yeni oluşumlara sahne olmaktadır. Yeni medyanın etkisiyle gazetecilik sürekli zarar eden bir sektör haline gelmiş, bu zararı telafi etmek isteyen gazetecilik oluşumları reklama bağımlı hale gelmiştir. Yalan ve kalitesiz haber içerikleri okuyucuyu küstürmüştür. Gazeteciliğin içerisine düştüğü krizden çıkabilmesi için umut vaat eden fraksiyonel ödeme biçimi Blockchain teknolojisi ile mümkündür. Silinmez ve üçüncü kişilerin ulaşamadığı kayıtlar tutmaya müsait olan Blockchain sayesinde haberin güvenliği ve kalitesinin de artacağı tahmin edilmektedir. Blockchain teknolojisini kullanan haber platformları sayesinde haberi sansürlemenin imkânsız hale geleceği öngörülmektedir. Bu çalışmada betimleyici yöntem kullanılarak Blockchain teknolojisinin gazeteciliğe muhtemel etkileri, dünyada bu teknolojiyi gazeteciliğe adapte eden başlıca oluşumlardan örneklerle analiz edilmiştir. Çalışma bu konuda Türkçe ilk akademik yayın olması açısından önem arz etmektedir. Anahtar Kelimeler: Blockchain gazeteciliği, yeni medya ve gazetecilik, internet gazeteciliği

115

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: Blockchain technology has been on the agenda lately in Turkey as result of discussions about criptocurrencies such as Bitcoin. As a matter of fact, Blockchain is much more than a technology which enables the crypto currencies. Every day and other, a new industry adaptates Blockchain technology to its process. Blockchain technology, which is based on a chain mode and can not be broken, allows operation without being connected to a center. In Blockhain technology, data is stored on all users' computers in a distributed manner, and since there is no central database, the risk of loss or stealing dissappear. Recently, the journalism and publishing sector has been experiencing some new developments based on Blockchain technology. With the influence of the new media, journalism has become a sector that is constantly losing money and journalistic organizations have no other choice than depending on advertisements. Poor quality and fake news content have offended the reader. The promising fractional payment format for breaking out of the crisis of journalism is possible with Blockchain technology. It is predicted that the security and quality of the news will increase due to Blockchain, which is indelible and available to keep records that third parties can not reach. With news platforms using Blockchain technology, it is predicted that censorship will become impossible. Using descriptive methods in this study, the possible effects of Blockchain technology on journalism have been analyzed with examples from the main formations that adhere to this technology journalism in the world. This study is important in terms of being the first academic publication in Turkish about Blockchain journalism. Keywords: Blockchain Journalism, New media and Journalism, internet journalism

116

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

6502 SAYILI TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN’A GÖRE İKİNCİ EL ARAÇ SATIŞINDA SATICININ AYIPLI MALDAN SORUMLULUĞU According to the Law on the Protection of Consumer, No 6502, Dealer's Responsibility for the Sale of Defective Second Hand Vehicle

Hasan CAN Öğretim Görevlisi, Bozok Üniversitesi, Yerköy Adalet Meslek Yüksekokulu [email protected] Seyyid Ali ERTAŞ Öğretim Görevlisi, Bozok Üniversitesi, Yerköy Adalet Meslek Yüksekokulu [email protected] Emre EKİNCİ Öğretim Görevlisi, Bozok Üniversitesi, Yerköy Adalet Meslek Yüksekokulu [email protected]

ÖZ: Günümüzde tüketimin artması ile birlikte tüketici haklarının gelişmesi ve düzenlenmesi bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu haklardan biriside satılan malın ayıplı çıkması durumunda satıcının sorumluluğudur. Satıcının ayıptan sorumluluğunu ilişkin hükümler 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi ile 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 219 ve 231’inci maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması (sübjektif sorumluluk) ya da malda objektif olarak bulunması gereken niteliklerin var olmaması (objektif) sebebiyle sözleşmeye aykırı olan maldır. Ayrıca satıcının bildirdiği vasıflara sahip olmayan mal ile reklamında, ambalajında, ilanlarında ve etiketinde belirtilen niteliklere sahip olmayan malında ayıplı olduğu kabul edilir. İkinci el mal satışlarda da satıcının ayıptan sorumluluğu vardır. Özellikle ikinci el araç satışlarında alıcının sonradan ayıbın varlığından haberdar olması üzerine satıcının bu ayıptan sorumlu olması gerekmektedir. İkinci el araç satışlarında satıcının ayıplı maldan sorumluluğu bir yıldan az olamaz. Ancak satıcının araçtaki ayıbı ağır kusuru ya da hilesi ile gizlenmişse yani ayıp gizli ise zamanaşımı hükümleri uygulanmaz. Özellikle araçlarda mekanik aksamdan kaynaklanan gizli ayıplara sık sık rastlanmaktadır. Satıcı tarafından satım sözleşmesinin kurulmasından önce ayıbın açıkça bildirildiği durumlar ile alıcının, sözleşmenin

117

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendinden beklendiği hallerde, araçtaki ayıptan satıcı sorumlu tutulamaz. Anahtar Kelimeler: Satım Sözleşmesi, İkinci El, Ayıplı Mal, Ayıba Karşı Tekeffül.

ABSTRACT: The development and regulation of consumer rights has become a necessity with the increase of consumption nowadays. These rights are the seller's responsibility if the goods sold are defective. The responsibility of the seller's defective goods is regulated by various laws. For example, the law of consumer Protection and the laws of obligations. if the defective goods contain material, legal or economic deficiencies that reduce or eliminate the benefits that the consumer is reasonably expecting. Furthermore, it is assumed that the seller does not have the qualifications stated in the advertisement, packaging, advertisements and the property that does not have the qualities specified in the label. The seller also has a responsibility for the sale of secondhand goods. In particular, the seller must be responsible for this shame if the buyer is informed of the existence of the latter-hand car sales. The seller's liability for the sale of used vehicles cannot be less than a year. Especially in vehicles, the hidden shame arising from the mechanical assembly is often encountered. In the event that the buyer is expressly notified before the establishment of the contract, the seller shall not be liable for the shame in the vehicle, in case the contract is informed of the shame on the date of its establishment. Keywords: Sale contract, second hand, defective good, warranter.

118

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

HEIDEGGER’IN METAFİZİK DÜŞÜNCESİNDE DİLİN İMKÂNI BAĞLAMINDA ÖZNE VE ÖZNELLİK SORUNU5 The Problem of Subject and Subjectivity in Heidegger Metaphysical Thought in the Context of Possibilities of Language

Emin ÇELEBİ Prof. Dr., İnönü Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü [email protected]

ÖZ: Heidegger’e göre her metafizik sorusu, ancak soranın sorunun içine dâhil olarak ancak sorabildiği bir sorudur. Dolayısıyla bu soru, “varlık nedir?” sorusu ile özdeştir. Çünkü öznenin, içine dâhil olmak zorunda olduğu bir soru ancak varlık kapsamında olabilir. Bu sorgulamada özne ve nesne ayırımı bir nevi ortadan kalkmaktadır. Ancak bu ortadan kalkış, solipsist bir tavır olmaktan ziyade en temel soru(n) olan varlığın anlamının veya anlamsızlığının kendisinde tezahür ettiği öznenin Varlık ile olan ayrılamazlığını imler. Metafiziğin fiziğin ötesine ilişen anlamının ihtişamı da Heidegger’e göre bu nokta teşkil etmektedir. Varlığın bütünlüğü ile eriyip gitmesi olan hiçliğin ‘Varlık’ ile olan ortaklığının zemini de burasıdır. Bunun zuhuru ve keşfi ise Daseinda ve Dasein ile olur. Dasein’ın kendisinin de dahil olduğu ve kendinde seyrettiği aşkınlık ontolojik olana karşılık gelir. Öte yandan el altında olan ve hergünkülüğü içinde bize görünen ‘var olanlar’ da ‘Varlık’ın bu bütünlüğüne dâhil olurlar. Dolayısıyla gerçekte varlık ile hiçlik aynılaşır ve bütün bu olup bitenler bir kaygı-korku hali içinde gerçekleşir. Kuşkusuz bütün bu anlatı ancak dilin imkânı ile intersubjektif bir mahiyet kazanabilmektedir. Ancak dilin olgusal mahiyetinin olguyu aşan bu durumu ifade etmedeki becerisi tartışmaya değer görünmektedir. Bu itibarla bu çalışma Heidegger felsefesindeki hiçlik ve varlık analizinin dilin sınırları içinde ifade edilebilme imkânının tartışmaktadır Anahtar Kelimeler: Metafizik, Dasein, Dil, Olgu.

ABSTRACT: According to Heidegger, every metaphysical question always includes the whole range of metaphysical problems, and in fact it is the whole of metaphysics. Therefore, every metaphysical question can be asked only in such a way that the questioner as such is present. This means that subject, that is Dasein, must be put in question. From this we

5 Bu araştırma, İnönü Üniversitesi BAP Birimi tarafından SBA-2017-783 Numaralı Proje kapsamında desteklenmiştir. 119

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) conclude that metaphysical inquiry is also an inquiry of being. And this perspective, explicitly puts away the subject-object dualism. But this case is not a solipsist attitude towards being, but it implies that the meaning or nothingness of being that manifests itself in subject, i.e. Dasein, cannot be separated from object. To Heidegger, the magnificience of meaning of the term of metaphysics as beyond or post physics, lies in this place. And also this point is the ground of annihilation or nothingness of being. Because all these manifestations occur in and with Dasein and this trancendental situation called as ontological one. In this sphere all entities that show up themselves to us in the everday talk, attend to the whole of being. And this case manifests itself in the situation of dread. Therefore dread is the ground our existence. In other words dread reveals meaning of Being and paradoxically, it makes the meaning-giving whole of things slip away, as well. Undoubtedly all this narrative must be expressed and made intersubjective by limitations and possiblities of language. But whether there is ability of factual structure of language for non-factual cases deserved to be discussed. So, this study will try to analyse the problem of being and nothingness in Heidegger’s philosophy in the context of the boundaries of language. Keywords: Metaphysics, Dasein, Language, Fact.

120

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SINIF ÖĞRETMENLERİNİN BİTİŞİK EĞİK YAZIYA İLİŞKİN METAFORİK ALGILARININ İNCELENMESİ Investigation of the Metaphoric Perceptions of Integrated Curricular Teachers

Midrabi Cihangir DOĞAN Prof. Dr., Marmara Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Temel Eğitim Bölümü

Hatice VATANSEVER BAYRAKTAR Dr., İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Temel Eğitim Bölümü [email protected]

Hatice KADIOĞLU ATEŞ Dr., İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Temel Eğitim Bölümü [email protected]

ÖZ: Bu çalışmanın amacı, sınıf öğretmenlerinin bitişik eğik yazıya ilişkin metaforik algılarını incelemektir. Araştırma tarama modelinde gerçekleştirilmiştir. Öğretmen görüşlerini daha net ortaya çıkarmak için araştırma verileri yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile toplanmıştır. Araştırmanın çalışma grubu 2017-2018 eğitim öğretim yılında, İstanbul ili Bayrampaşa, Küçükçekmece, Başakşehir, Kartal, Maltepe, Pendik ilçeleri resmi veya özel okullarda görev yapan sınıf öğretmenleri arasından gönüllülük esasına uygun olarak oluşturulmuştur. Sınıf öğretmenlerinin tamamı bitişik eğik yazı ile ilkokuma yazma öğretimini en az bir kere deneyimlemişlerdir. Her öğretmen ile ortalama 15 dakika görüşme yapılmıştır. Görüşme kapsamında öğretmenlere “Bitişik eğik yazı ……gibidir. Çünkü……” sorusu yönlendirilmiş ve önlerindeki forma yazmaları istenmiştir. Araştırma nitel bir çalışmadır. Verilerin analizinde içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Görüşmelerde öğretmenlerin ifade ettikleri düşünceleri kendilerine okunarak teyitleri alınmıştır. Görüşmeler tek araştırmacı tarafından tüm öğretmenlerin görev yaptığı kurumda gerçekleşmiştir. Veri toplama sürecinde tek bir araştırmacının görev alması nedeniyle verilerde karşılaştırma yapma gereği duyulmamıştır. Geçerli metaforlar uygun şekilde kodlanmış ve daha sonra birbiriyle ilişkili olan kodlara uygun şekilde temalar oluşturulmuştur. Tümevarımsal yöntemle kodlar temalarla birleştirilmiş kod-tema ikilemesine gidilmiştir. Araştırma sonucunda bitişik eğik yazıya ilişkin metaforlar kod ve temalar şeklinde kategorize edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Metafor, bitişik eğik yazı, sınıf öğretmenleri, ilkokul, temel eğitim 121

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: The purpose of this study is to examine the metaphorical perceptions of the classroom teachers on the contingent writing. The research was conducted on a screening model. In order to clarify the teacher's views more clearly, research data were gathered with semi- structured interview technique. The research group of the study was formed in the academic year 2017-2018 in accordance with the volunteerism among the class teachers who work in official or private schools in the districts of Bayrampaşa, Küçükçekmece, Başakşehir, Kartal, Maltepe and Pendik in Istanbul. All class teachers have experienced teaching elementary school writing at least once with adjacent cursive writing. An average of 15 minutes was interviewed with each teacher. Teachers within the scope of the interview said, "The adjacent slant is like ...... Because ...... "the question was directed and asked to write the form in front of them. Research is a qualitative study. In the analysis of the data, content analysis technique was used. In the interviews, the thoughts expressed by the teachers were read to them and their confirmations were taken. Negotiations were held by the single researcher at the institution where all teachers were assigned. Since there is only one researcher in the data collection process, there is no need to compare data. The current metaphors were appropriately coded and then the themes were created in accordance with the codes associated with each other. With inductive method, the codes have been merged into themed code-themes. As a result of the research, the metaphor for the adjacent oblique text is categorized as codes and themes. Keywords: Metaphor, contingent writing, classroom teachers, elementary school, basic education

122

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ORTAOKUL ÖĞRENCİLERİNİN GÖRSEL MATEMATİK OKURYAZARLIKLARI ve GEOMETRİYE YÖNELİK ÖZ- YETERLİKLERİNİN İNCELENMESİ Visual Mathematical Literacy of Secondary School Students and Investigation of Self- Efficacy for Geometry

Yasemin DERİNGÖL Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Sınıf Eğitimi ABD [email protected]

ÖZ: Bu araştırma, ortaokul öğrencilerinin görsel matematik okuryazarlığı öz yeterlik algıları ve geometriye yönelik öz-yeterliklerinin incelenmesi amacıyla İstanbul ilindeki ortaokullarda öğrenim gören öğrencilerle gerçekleştirilmiştir. Araştırma verileri, “Görsel Matematik Okuryazarlığı Öz Yeterlik Algıları Ölçeği” ve “Geometri Yönelik Öz- Yeterlik Ölçeği” ile araştırmacı tarafından hazırlanmış olan “Kişisel Bilgi Formu” ile toplanmıştır. Tarama modeli ile yürütülen bu araştırma verileri SPSS 16 ile analiz edilmiştir. Çalışmadaki ortaokul öğrencilerinin görsel matematik okuryazarlığı öz yeterlik algıları ve geometriye yönelik öz-yeterliklerinin yüksek seviyede olduğu; kız öğrencilerin görsel matematik okuryazarlığı öz yeterlik algıları ve geometriye yönelik öz- yeterlikleri erkek öğrencilerinkinden; altıncı sınıf öğrencilerinin ölçek puanları yedinci ve sekinci sınıf öğrencilerin ölçek puanlarından; matematik dersini seven öğrencilerin görsel matematik okuryazarlığı öz yeterlik algıları ve geometriye yönelik öz-yeterlikleri sevmeyen öğrencilerden daha yüksek olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Ayrıca ortaokul öğrencilerinin matematik dersi notları ile görsel matematik okuryazarlığı öz yeterlik algıları ve geometriye yönelik öz-yeterlikleri arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Görsel matematik okuryazarlığı öz yeterlik algıları, Geometri öz-yeterlik.

ABSTRACT: This research has been conducted with students who are studying in secondary schools in Istanbul for the purpose of examining the self-efficacy of visual students for visual math literacy self-efficacy perceptions and geometry. The research data were collected with the “Visual Mathematical Literacy Self-Perception Scale” and “Geometry Oriented Self-Proficiency Scale” and the “Personal Information Form” prepared by the researcher. The data of this study conducted with the screening model were analyzed with SPSS 16. The visual math literacy of

123

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) middle school students in the study is at a high level of self-efficacy towards self-efficacy perceptions and geometry; female students’self- efficacy towards visual mathematics literacy self-efficacy perceptions and geometry are higher than male students; the scale scores of the sixth grade students are from the scale scores of the seventh and eighth grade students; students with math lessons were found to have higher visual mathematical literacy self-efficacy perceptions and geometric self- efficacy than students who did not. In addition, a significant relationship was found between the grades of math lessons of middle school students and the self-efficacy of visual mathematics literacy self-efficacy perceptions and geometry Keywords: Visual mathematics literacy self-efficacy perceptions, Geometry self-efficacy.

124

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

BİLİM VE SANAT MERKEZLERİNDE ÇALIŞAN ÖĞRETMENLERİN ÖZYETERLİKLERİ İLE ÖZEL YETENEKLİ ÖĞRENCİLERİN EĞİTİMLERİNE YÖNELİK TUTUMLARININ İNCELENMESİ Examination of Self-Efficacy of Teachers Working in Science and Arts Centres with Their Attitudes towards Education of Gifted Students

Yasemin DERİNGÖL Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Sınıf Eğitimi ABD [email protected]

Duygu ÜN PhD Student, İstanbul Ticaret Odası Bilim ve Sanat Merkezi [email protected]

ÖZ: Çalışmada; Bilim ve Sanat Merkezlerinde çalışan öğretmenlerin özyeterlikleri ve özel yetenekli öğrencilerin eğitimlerine yönelik tutumlarını belirleyerek, farklı değişkenlere göre incelemek amaçlanmaktadır. Tarama modelinde yapılan bu araştırmanın örneklemini; İstanbul'da iki Bilim ve Sanat Merkezlerinde görevli öğretmenler oluşturmaktadır. Çalışmada veri toplama araçları olarak; “Öğretmen Özyeterlik Ölçeği” ve “Üstün Zekâlı Öğrenciler ve Eğitimlerine Yönelik Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Toplanan verilerin gerekli istatistiksel çözümleri SPSS 16.0 kullanılarak yapılmıştır. Öğretmenlerin özyeterliklerinin ve özel yetenekli öğrenciler ve eğitimlerine yönelik tutumlarının yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ölçek toplam puan ortalamaları ile ‘cinsiyetleri’, ‘mezun oldukları okullar’, ‘branşları’, ‘BİLSEM’deki çalışma süreleri’ arasında anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Özel yetenekli öğrencilerle ilgili eğitim alan ve alanla ilgili çeşitli kongrelere katılan öğretmenlerin puan ortalamaları katılmayanlara kıyasla anlamlı olarak daha yüksektir. Anahtar Kelime: Özel Yetenekli Öğrenci, Öğretmen, Özyeterlik, Tutum

ABSTRACT: In the study it is aimed to obtain self-efficacy of teachers working in Science and Arts Centres with their attitudes towards education of gifted students and examine this according to different variables. The teachers working in two Science and Arts Centres in Istanbul form the sample of this research that was done in scanning

125

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) model. As data collection tool “Teacher Self-efficacy scale” and “Attitude Scale towards Gifted Students and Their education” were used. Necessary statistical evaluations of collected datas were done by using SPSS 16.0. It was found out that self-efficacy and attitudes of teachers towards gifted students are high. There was not obtained any significant difference between scale total point averages and their “genders”, “graduated schools”, “branches” and “working hours in BİLSEM”. The point averages of teachers attended various congresses about education fields of gifted and talented students are significantly high compared to the points of ones that did not attend. Keywords: Gifted and Talented Student, Teacher, Self-efficacy, Attitude

126

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KAMUSAL ALANDA ÖZGÜRLÜK VE İKTİDAR İLİŞKİLERİNE ARENDT’Çİ YAKLAŞIM Hannah Arendt's Approach to Freedom and Authority Relations in Public Sphere

Ömür AYDIN Dr. Öğr. Ü. İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Çalışmada, siyaset felsefesi alanında, “kamusal alan” üzerinde yaptığı önemli çalışmalarla bilinen Hannah Arendt’in, iktidar-özgürlük ilişkileri ve politikaya yüklediği anlam araştırılacaktır. Arendt, klasik siyaset felsefesi literatüründen farklı olarak iktidar ve özgürlük kavramlarına kendine özgü bir bakış açısı getirmektedir. ‘Politika yapma olanağı’ ve buna bağlı olarak ‘özgürleşme sorunu’ Arendt’in eserlerinde temel kaygı olarak göze çarpmaktadır. Nitekim ortaya koyduğu eserlerde yaşam pratiğinin de önemli izlerini gördüğümüz Arendt, gerek totaliter yönetim tarzlarına ilişkin incelemelerinde gerekse Eski Yunan Polis’indeki politik duruma ilişkin yaptığı incelemelerde politika-iktidar ve özgürlük sorunsalını merkeze koymaktadır. İnsanın temel etkinlikleri içinde ‘eylem’e özel bir önem veren Arendt, kamusal alanı ‘çoğulculuk’ üzerine kurgulamakta ve kamusal alanın yozlaştırılması sürecini sebepleriyle tartışmaktadır. Özgürlük ve iktidar kavramlarını kamusal alanda birlikte eylem yapabilme olanaklarına bağlayan Arendt, bilinen klasik özgürlük ve iktidar yaklaşımlarından farklılaşmaktadır. Kamusal alandaki ilişki biçimlerini, ‘egemenlik’, ‘denetim altına alma’, ‘kısıtlama’ gibi unsurlar yerine; ‘özgürlük’, ‘kendini ifade etme ve gerçekleştirme’ gibi özgün kavramlarla ele almaktadır. Çalışmada, Arendt’in ‘eylem’, ‘politika’ ve ‘kamusal alan’a yüklediği anlamlar ortaya konmaya çalışılacak ve O’nun ‘sosyal alanın kamusal alanı emmesi’ süreci olarak gördüğü ‘toplumsalın yükselişi’ ve ‘kamu alanının yozlaşması’ serüvenine ilişkin eleştirileri anlatılacaktır. Ayrıca Arendt’in politikaya yüklediği aşırı etik değer ve politik seçkinciliği değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Arendt, Kamusal alan, Özgürlük, Otorite

ABSTRACT: The meaning of what Hannah Arendt, who is known for his important work on the "public sphere" in the field of political philosophy in work, has placed on power-liberation relations and politics will be investigated. Different from classical political philosophical literature, Arendt brings his own perspective to the concepts of power and

127

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) freedom. The possibility of 'policy making' and thus the 'liberation problem' are the main concern in Arendt's works. Indeed, Arendt, who has seen important traces of life practice in his works, centers on the question of politics-power and freedom in his examinations of the political situation in the Old Greek Police, in his examination of totalitarian governance styles. Arendt, who attaches special importance to 'action' in the main activities of man, is dealing with the public sphere on 'pluralism' and discusses the process of corruption of the public sphere with its reasons. Arendt, which links the concepts of freedom and power to the possibilities of action together in the public sphere, differs from the conventional classical approaches of freedom and power. Instead of elements such as 'power', 'control', 'restriction' in the public sphere, 'Freedom', 'self-expression and realization'. In the study, the implications of Arendt for 'action', 'policy' and 'public sphere' will be tried to be revealed, and the 'advent of societal' and 'corruption of the public sphere' adventure criticism will be explained. In addition, the excessive ethical value and political elitism of Arendt's policy will be evaluated. Keywords: Arendt, Public Sphere, Freedom, Authority

128

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

BİRLEŞTİRİLMİŞ SINIFLI KÖY OKULUNA MÜDÜR YETKİLİ ÖĞRETMEN OLARAK ATANMAK Appointed As an Authorized Teacher Manager of the Universal Classroom School

Yusuf CERİT Prof. Dr., Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Temel Eğitim Bölümü [email protected]

Hatice KADIOĞLU ATEŞ Dr., İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Temel Eğitim Bölümü [email protected]

ÖZ: Bu araştırmanın amacı, birleştirilmiş sınıflı köy okuluna ilk atamasında müdür yetkili öğretmen olarak atanan stajyer sınıf öğretmeninin yaşadığı sorunları belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda araştırmanın yöntemi durum çalışması olarak belirlenmiştir. Araştırma, 2004-2005 eğitim öğretim yılında bir ilin merkezine bağlı bir merkez köy ilkokulunda görev yapan bir sınıf öğretmeninin deneyimleri üzerine yapılmıştır. Araştırmada yapılandırılmamış açık uçlu sorular kullanılmıştır. Elde edilen veriler üzerinde kategoriler oluşturularak içerik analizi yapılmıştır. Tümdengelimsel yöntem kullanılmıştır. Müdür yetkili öğretmenin yaşadığı eğitsel ve yönetimsel sorunlar işlenmiştir. Yapılan araştırma sonucunda öğretmenin eğitim öğretim faaliyetlerini sağlıklı yürütmekte problemler yaşadığı belirlenmiştir. Öğretmenin köyde yaşamamış olmaması, stajyer öğretmenken müdür yetkililik görevini nasıl yapacağına ilişkin herhangi bir bilgisinin olmaması, uygulama derslerinde birleştirilmiş sınıf görmemesi sorun yaşamasının başlıca sebepleri arasında yer almaktadır. Köyün muhtarının il milli eğitimden alınacak-verilecek evrakların temini ve taşınması, okulun boya badana fiziksel şartları, temizliği için kaynak elde edilmesi, lojmanın çeşitli ihtiyaçları, okulun ve öğretmenin yakacak ihtiyacı durumlarında kendisine oldukça yardımcı olduğu da belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Müdür yetkili öğretmen, birleştirilmiş sınıf, sınıf öğretmeni.

ABSTRACT: The purpose of this research is to determine the problems experienced by the trainee class teacher who is appointed as the principal authorized teacher in the first assignment to the unified classroom village

129

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) school. The method of researching for this purpose is determined as case study. The research was based on the experiences of a classroom teacher working in a central village primary school affiliated to a provincial center during the 2004-2005 academic year. Open-ended questions not structured in the study were used. Content analysis was done by creating categories on the obtained data. Deductive method is used. Educational and managerial problems experienced by the Principal Authorized Teacher are addressed. As a result of this research, it has been determined that the teacher has problems in carrying out the educational activities in a healthy way. The lack of knowledge of how the teacher did not live in the village, how the internship teacher would make the duties of the administrative officer, and the lack of a combined classroom in practice classes are among the main causes of the problem. It has also been determined that the village headmen of the village headmen are very helpful to the organization and the transportation of the documents to be taken from the provincial national education, the physical conditions of the school paint whitewash, the resources for cleaning, the various needs of the lodging. Keywords: Principal authorized teacher, unified class, classroom teacher..

130

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

MOTİVASYONU DÜZENLEME ÖLÇEĞİ (MDÖ) TÜRKÇE KISA FORMU: GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK ÇALIŞMASI Turkish Form of Brief Regulation of Motivation Scale: The Study of Validity and Reliability

Deniz Tuğçe URFA MA Student, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık [email protected] Ahmet AKIN Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilimdalı [email protected] Ayşenur BAYSAL MA Student, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık

ÖZ: Bu çalışmanın amacı Motivasyonu Düzenleme Ölçeği (MDÖ) Türkçe Kısa formunun geçerlik ve güvenirliğinin test edilmesidir. Çalışmanın örneklemini, 110 kadın (xyaş=28,15), 55 erkek (xyaş=31,36) olmak üzere toplam 165 yetişkin (xyaş=29,22) oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında Türkçe geçerlik, güvenirliği yapılan Motivasyonu Düzenleme Ölçeği (MDÖ), Kim, Brady ve Wolters (In press) tarafından geliştirilen 2 alt boyut ve 12 maddeden oluşan bir ölçektir. Ölçek, motivasyon düzenleme ve irade olmak üzere 2 alt boyuttan oluşmaktadır. Ölçeğin Geçerlik ve güvenirlik analizleri SPSS STATISTICS20 ve LISREL 8.51 paket programları ile yapılmıştır. Motivasyonu Düzenleme Ölçeği (MDÖ) Türkçe Kısa Formu’nun yapı geçerliği için uygulanan doğrulayıcı faktör analizi sonucunda iki boyutlu modelin yeterli uyum verdiği görülmüştür (x²= 95,82 sd= 51, RMSEA= .073, GFI= .95, SRMR= .049, CFI= .95, IFI= .96, NFI= .92). Cronbach alfa iç tutarlık güvenirlik katsayıları, motivasyon düzenleme alt ölçeği için .86, irade alt ölçeği için .89 bulunmuştur. Ölçeğin düzeltilmiş madde toplam korelasyon katsayıları .36 ile .83 arasında sıralanmaktadır. Bu sonuçlar Motivasyonu Düzenleme Ölçeği (MDÖ) Türkçe Kısa Formu’nun geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Motivasyon, Geçerlik, Güvenirlik

131

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: The purpose of this research is to adapt the Brief regulation of motivation Scale developed by Kim, Brady ve Wolters (In press) to Turkish language, and to examine its reliability and validity values. Study was conducted on 165 adults. Brief regulation of motivation Scale consists of 12 items and two factors as Regulation of motivation and Willpower. Each item was rated on a five point Likert- type. Reliability of the scale was examined by Cronbach alpha internal consistency reliability coefficient. Validity and reliability analyzes of the scale were performed with SPSS 20 and LISREL 8.51 package programs. Confirmatory factor analysis showed that the three-dimensional model provided sufficient fit (x²= 95,82 sd= 51, RMSEA= .073, GFI= .95, SRMR= .049, CFI= .95, IFI= .96, NFI= .92). The Cronbach alpha internal consistency reliability coefficients were .86 for Regulation of motivation subscale, .89 for the Willpower subscale. Corrected item total correlation coefficients of the scale ranged from .36 to .83. These results show that the Brief regulation of motivation Scale Turkish Form is a valid and reliable measurement tool. Keywords: Brief regulation of motivation, validity, reliability

132

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

PSİKOLOJİK FLÖRT ŞİDDETİ ÖLÇEĞİ (PFŞÖ) TÜRKÇE FORMU: GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK ÇALIŞMASI Turkish Form of Pschological Dating Violence Scale: The Study of Validity and Reliability

Deniz Tuğçe URFA MA Student, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık [email protected] Ahmet AKIN Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilimdalı [email protected] Talip TEPE MA Student, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık

ÖZ: Bu çalışmanın amacı Psikolojik Flört Şiddeti Ölçeğinin (PFŞÖ) Türkçe formunun geçerlik ve güvenirliğinin test edilmesidir.Çalışmanın örneklemini 314 kadın, 54 erkek olmak üzere toplam 368 yetişkin oluşturmaktadır.Araştırma kapsamında Türkçe geçerlik, güvenirliği yapılan PFŞÖ, Urena ve ark. (2015) tarafından geliştirilen, mağduriyet ve saldırganlık olmak üzere 2 alt boyut ve 26 maddeden oluşan bir ölçektir.Geçerlik ve güvenirlik analizleri LİSREL 8.1 ve SPSS STATISTICS 20 paket programları ile yapılmıştır.Ölçüt geçerliği için PFŞÖ ile Yakın İlişkilerde Şiddete Yönelik Tutum Ölçeği-GG alt boyutları arasındaki korelasyon katsayısına bakılmıştır.Saldırganlık alt boyutu ile şiddet,kontrol ve istismar alt boyutları arasında; mağduriyet alt boyutuyla ise kontrol ve istismar alt boyutları arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür.PFŞÖ’nün Türkçe Formu’nun yapı geçerliğinde alt faktörler için ayrı ayrı doğrulayıcı faktör analizi (DFA) yapılmıştır.DFA sonucunda Mağduriyet (x²=228,98 sd=62, RMSEA=.090, SRMR=.061, CFI=.90,IFI=.90) ve Saldırganlık (x²=200,54, sd=63, RMSEA=.081, SRMR=.063, GFI=.91, AGFI=.88,IFI=.86) alt boyutlarının kabul edilebilir uyum değerlerine sahip olduğu görülmüştür.Cronbach alfa iç tutarlık güvenirlik katsayıları, PFŞÖ mağduriyet alt boyutu için .89, PFŞÖ saldırganlık alt boyutu için .83 olarak bulunmuştur.Ölçeğin düzeltilmiş madde toplam korelasyon katsayıları PFŞÖ mağduriyet alt boyutu için .46 ile .69 arasında, PFŞÖ saldırganlık alt boyutu için .37 ile .60 arasında sıralanmaktadır.Bu

133

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) sonuçlar PFŞÖ Türkçe Formu’nun geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermektedir. Anahtar Kelimeler:, Psikolojik Flört Şiddeti, Saldırganlık, Mağduriyet, Geçerlik, Güvenirlik

ABSTRACT: The purpose of this research is to adapt the Pschological Dating Violence Scale developed by Urena,Romera, Casas,Viejo and Ruiz (2015) to Turkish language, and to examine its reliability and validity values. Study was conducted on 368 adults. Pschological Dating Violence Scale consists of 26 items and two factors as victimization and aggression. Each item was rated on a five point Likert-type. Reliability of the scale was examined by Cronbach alpha internal consistency reliability coefficient. Validity and reliability analyzes of the scale were performed with SPSS 20 and LISREL 8.51 package programs. Confirmatory factor analysis showed that the three-dimensional model provided sufficient fit (for victimization x²= 228,98 sd= 62, RMSEA= .090, SRMR= .061, CFI= .90, IFI= .90; for aggression x²= 200,54 sd= 63, RMSEA= .081, SRMR= .063, GFI= .91, AGFI= .88, IFI= .86) .The Cronbach alpha internal consistency reliability coefficients were .89 for the victimization subscale, .83 for the aggression subscale. Corrected item total correlation coefficients of the scale ranged from .46 to .69 for the victimization subscale, .37 to .60 for the aggression subscale. These results show that the Pschological Dating Violence Scale Turkish Form is a valid and reliable measurement tool. Keywords: Pschological dating violence, validity, reliability

134

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TERÖR OLAYLARININ YOĞUN OLARAK YAŞANDIĞI BAZI ÜLKELERDE KALKINMA GÖSTERGELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI: İSTATİSTİKSEL BİR ANALİZ A Comparison of Development Indicators in Some Countries Which is Intensive to Terrorial Events: A Statistical Analysis

Seyyid Ali ERTAŞ Öğretim Görevlisi, Bozok Üniversitesi, Yerköy Adalet Meslek Yüksekokulu [email protected] Emre EKİNCİ Öğretim Görevlisi, Bozok Üniversitesi, Yerköy Adalet Meslek Yüksekokulu [email protected] Hasan CAN Öğretim Görevlisi, Bozok Üniversitesi, Yerköy Adalet Meslek Yüksekokulu [email protected]

ÖZ: Terör, toplumda kültürel, ekonomik, sosyolojik, psikolojik, hukuki vb. her alanda tahribatlara yol açan olağan dışı bir durum olarak tanımlanmaktadır. Terör faaliyeti ise, belirli bir hedef doğrultusunda, insanlara endişe ve korku verecek şekilde, sosyal ve ekonomik tahribatlara yol açan, ölümle veya yaralanmayla sonuçlanan, genellikle bir topluluk tarafından silahla veya benzeri araçlarla gerçekleştirdikleri eylemlerdir. İktisat literatürüne göre, belirli zaman aralıklarında ve ekonomideki hareketliliği olumsuz yönde artıran olaylardır. Analiz, Türkiye ile Suriye, Mısır, Afganistan, Pakistan, Nijerya, Irak, Cezayir, Lübnan ve Somali olmak üzere 10 ülkeyi kapsamaktadır. Türkiye’nin bu dokuz ülke karşısındaki kalkınma durumunu belirlemek amacıyla çok değişkenli istatistiksel yöntemlerden kümeleme analizi uygulanmış ve analiz sonucunda Türkiye’nin hangi kümede yer aldığı yani teröre mağdur hangi ülke ile sosyo-ekonomik açıdan birbirlerine benzediğini tespit etmek amaçlanmıştır. Çalışma, hem 10 ülkenin hem de Türkiye’nin göreli gelişme düzeyini ortaya konulması hem de terörün yoğun yaşandığı bu ülkelerin kalkınma göstergeleri açısından karşılaştırılması bakımından literatürdeki boşluğu dolduracaktır. Çalışmanın hipotezi ise, ‘‘Terörün yoğun olarak yaşandığı Türkiye, Mısır ve Lübnan’nın kalkınma göstergeleri bakımından birbirlerine benzemektedir ve aynı kümede yer almaktadır’’. Anahtar Kelimeler: Terör, Kümeleme Analizi, Kalkınma

135

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: Terror is defined as an extraordinary situation in the society that leads to destruction in all areas of cultural, economic, sociological, psychological, legal, etc. Terror activity, in the direction of a particular goal, to give people anxiety and fear, social and economic destruction is often the actions carried out by a community with weapons or similar means. According to the economic literature, it is the events that increase the mobility of certain time intervals and the economy in a negative way. The analysis covers 10 countries, including Turkey and Syria, Egypt, Afghanistan, Pakistan, Nigeria, Iraq, Algeria, Lebanon and Somalia. A clustering analysis of multivariate statistical methods was applied to determine the development status of Turkey across these nine countries. As a result of the analysis, it is aimed to determine the socio- economic aspects of which Turkey is involved in the cluster. The study will fill the gap in the literature in terms of the comparison of the relative development level of both 10 countries and Turkey, as well as in terms of the development indicators of these countries where the terror is experiencing intense. The hypothesis of the study is that it is similar to the development indicators of Turkey, Egypt and Lebanon, where terror is experienced intensively, and it is located in the same cluster. Keywords: Terror, clustering analysis, development

136

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

EĞİTİMİN SOSYAL DIŞLAMA ÜZERİNDE ÖNLEYİCİ ETKİSİ ÜZERİNE BİR TARTIŞMA A Discussion on Preventive Effect of Education on Social Exclusion

Mim Sertaç TÜMTAŞ Doç. Dr., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü [email protected]

Öner ÇELİKKALELİ Dr. Öğr. Üyesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ABD [email protected]

ÖZ: Dünya genelinde 1970’li yıllardan sonra yaşanan neo-liberal dönüşüm en önemli sonuçlarından biri de, yoksulluk ve yoksunluk çerçevesinde tartışmaya açılan ve daha sonra sosyo-ekonomik ve etno- kültürel boyut ile derinleşen “sosyal dışlama” sorunu olmuştur. Sosyal dışlama, özellikle çoğunluk grubun azınlık pozisyonunda bulunanlar ile ilişkide bulunmak istememesi ve/veya bilinçli olarak “farklı kimliklerin” yoksun olma durumu ile karşı karşıya bırakılmalarına denk gelmektedir. Bu kapsamda sosyal dışlama, günümüz dünyasında farklı faktörlerin belirleyiciliğinde sosyo-ekonomik ve etno-kültürel farklılıkların etkisi ile özellikle kentsel yaşamda kendini hissettirmektedir. Bu çalışma, sosyal dışlama algısının eğitim seviyelerine göre farklılaşıp farklılaşmadığı sorunsalı noktasından yola çıkmıştır. Bu bağlamda Mersin’de 722’si erkek, 687’si kadın olmak üzere 1409 hanede yüz yüze görüşme yöntemiyle saha araştırması yapılmıştır. Çalışma kapsamında toplanan veriler SPSS 22 programında analiz edilmiştir. Sözü edilen araştırmadan elde edilen veriler üzerinden yürütülecek tartışmada, sosyal dışlama dinamikleri aktif olan bireylerin eğitim seviyelerinin sosyal dışlama tutumlarını etkilediğine değinilmiştir. Elde edilen bütün bulgular ilgili literatür ışığında tartışılmış ve yorumlanmıştır. Anahtar Kelimler: Eğitim, sosyal dışlanma, mülteci, Mersin, Suriye.

ABSTRACT One of the most important consequences of the neo-liberal transformation that has taken place since the 1970s in the world has been the "social exclusion" problem, which has been debated within the framework of poverty and deprivation and then deepened by the socio- economic and ethno-cultural dimension. Social exclusion coincides with

137

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) the inability to relate to those in the minority position of the majority group and / or to be confronted with the deliberate lack of "different identities". In this context, social exclusion is felt especially in urban life due to the influence of socio-economic and ethno-cultural differences in determining the different factors in today's world. This study is based on the problematic point that the perception of social exclusion differs according to education levels. In this context, a field survey was conducted in Mersin with face-to-face interviews of 1402 delegates, 722 of whom were male and 687 were female. Data collected during the study were analysed in the SPSS 22 program. In the debate over the data obtained from the aforementioned research, it was mentioned that the social exclusion dynamics of the active individuals affected the social exclusion attitudes of the education levels. All findings are discussed and interpreted in the light of relevant literature. Keywords: Education, social exclusion, refugee, Mersin, Syrian.

138

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

GÜNCEL TASARIM UYGULAMALARINDA YENİ BİR PARADİGMA: OYUNLAŞTIRMA A New Paradigm in Current Design Applications: Gamification

Salih AKKEMİK Okt., Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Enformatik Bölümü [email protected]

ÖZ: Son yıllarda daha sık duymaya başladığımız Oyunlaştırma (gamification) kavramı iş dünyası başta olmak üzere eğitim ve çok sayıda görsel tasarım disiplinine ait uygulamalarda karşımıza çıkmaya devam etmektedir. Farklı uygulama alanlarında kullanılan bu anlayışa göre insanların genel tutum ve davranışlarını değiştirerek problem çözmeye yönelik daha eğlenceli uygulamaların tasarlanmasına çalışılmaktadır. Bir motivasyon aracı olarak da kullanılan oyunlaştırma, oyun dünyasına ait belirli dinamikleri ve özellikleri oyun dünyasına ait olmayan oyun dışı alanlarda kullanımı üzerine odaklanır. Mobil cihazlar, İnternet ve sosyal medyanın da desteğiyle insanların oyun tabanlı uygulamaları günlük hayatları içinde kullanmalarını arttıracak oyunlaştırmanın kullanım fırsatlarını fazlalaştırmaktadır. Bu faktörlerden mobil cihazların günlük hayat içinde kullanıcı açısından vazgeçilmez bir nesne haline gelmesi ve mobil uygulamaların öneminin giderek artması da oyunlaştırma kullanım pratiklerinin artmasına yardımcı olmaktadır. Başta görsel tasarım alanları olmak üzere çok geniş çerçevede ele alınabilecek güncel tasarım uygulamaları, oyunlaştırmanın kullanımı açısından yeni ve farklı alanlar oluşturmaktadır. Bu uygulamalar içinde pazarlama çalışmaları, reklam ve tanıtım faaliyetleri, e-ticaret uygulamaları, sosyal medya uygulamaları veya farklı paylaşım platformları, sosyal sorumluluk projeleri, web veya mobil uygulamalar gibi çok sayıda uygulama alanı oyunlaştırmanın kullanımı açısından ele alınabilir. Kullanıcı sayısını arttırmak, insanları istenen aksiyona teşvik etmek, motivasyonu arttırmak ve satış rakamlarını arttırmak gibi farklı hedefler için oyunlaştırma çalışmalarından yararlanılmaktadır. Bu çalışmalar kapsamında derecelendirme, rekabet ve ödüllendirme sistemleri gibi oyunlaştırmanın temel özelliklerini yukarıda belirtilen tasarım çalışmalarında sıklıkla görülmektedir. Bu çalışmada oyunlaştırmanın genel çerçevesi ortaya konarak oyunlaştırmayı oluşturan temel özellikler yeni bir paradigma olarak güncel tasarım uygulamalarında incelenmiştir. Çalışma kapsamında güncel tasarım uygulamaları açısından oyunlaştırmanın yeri, önemi ve geleceği ile ilgili değerlendirmelere yer verilmiştir. Anahtar Kelimler: Oyunlaştırma, tasarım, güncel tasarım uygulamaları.

139

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: In recent years, we see that the concept of gamification is used in education, especially in the business world, and in the applications of many visual design disciplines. Gamification is aimed at more fun applications for problem solving by changing general attitudes and behaviors of people. Gamification, also used as a motivation tool, focuses on the use of certain dynamics and characteristics of the game world in non-gaming areas that are not in the game world. Current design applications that can be considered in a wide range of fields, especially visual design fields, create new and different fields in terms of the use of gamification. Gamification involves marketing, advertising and promotional activities, e-commerce applications, social media applications, social responsibility projects, the Web or a large number of applications. It is used for different purposes such as increasing the number of users, encouraging people to desired action, increasing motivation and increasing sales figures. The basic components of gamification that includes rating, competition and rewarding systems frequently appear in the design studies of these areas. In this paper, the general framework of gamification is introduced and the main elements of gamification are examined in current design applications as a new paradigm. In the scope of this study, the place of gamification, the importance and the future of the gamification in terms of current design applications are investigated.

Keywords: Gamification, design, current design applications.

140

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SPOR, FUTBOL, SOSYAL MEDYA VE SÖZEL ŞİDDET Sport, Football, Social Media and Verbal Violence

Erem SARIKOCA Dr. Öğr. Üyesi Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü [email protected]

ÖZ: Spor, çok eski tarihlere temellendirilerek açıklanmaya çalışılmış olsa da aslında bu günkü yaşantımızda aldığı biçim açısından bakılırsa modernizmin bir ürünü gibi görünmektedir. Doğaya karşı mücadele biçiminin eğlence ye de boz vakitleri değerlendirme süreci haline gelmesiyle tanımlanan spor kavramı bir yandan da askeri eğitimin bir parçası olarak görülmektedir. Yerel olarak bakıldığında ülkemizin kültürel geçmişinde yer alan spor eylemlerinin de yine askeri uygulama alanları olan okçuluk, cirit, güreş gibi aktiviteleri içerdiği görülmektedir. Geleneksel olarak spor, sağlıklı ya da iyi yaşamak için yapılan bir eylem olmak yerine mücadele ve kazanmak üstüne kurulu bir değerler sistemi üzerine inşa edilmiştir. Modern dünyanın sistemleştirerek kurumsallaştırdığı futbol ise bir tür başkaldırı, toplumsal konumu koruma, inançsal farklılıklar ya da sınıfsal kimlik belirleme ve ait olma duygusu içerisinde bir tür gurur kazandırma gibi işlevlerle birlikte var olmuştur. Modern endüstriyel futbol tüm değişimlerine karşın bu işlevlerin bir kısmını hala bünyesinde barındırmaktadır. Sosyal medya ise çok daha yakın tarihli ve kısa gelişim çizgisi içerisinde bireylere neredeyse sınırsız bir sanal özgürlük duygusuyla birlikte tüm toplumsal kontrol mekanizmalarının erişiminin dışında bir alan oluşturma olanağı sunmuştur. Bu durum bireylerin gerçek alanda yüz yüze iletişimde ifade edemeyecekleri tutumlarını ve düşüncelerini hiçbir sınırlamaya maruz kalmadan ifade etme olanağını sunmuştur. Bu çalışma, Büyükşehir Belediyesi Erzurumspor Kulübü taraftarlarının endüstriyel ve hatta siyasallaşan futbol ortamı içerisinde sosyal medya sitelerinde rakiplere, futbolculara, teknik kadrolara ve yöneticilere yaklaşımları üzerine odaklanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Spor, sosyal medya, toplum, sözel şiddet

ABSTRACT: Although sports have been tried to explain based on very old histories, in fact from the point of its view today, it is seen as a product of modernism. Sport, defined as the form of struggle against nature becomes the entertainment or spending leisure time process, is also seen as a part of military education. When viewed locally, it is seen that

141

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) the sport actions in the cultural background of our country, include activities such as archery, javelin, wrestling which are also military application areas. Sport, in the traditional sense, is built on a system of values based on struggle and gain, rather than an action to live healthy or live well. Football, that has been systematized and institutionalized by modern world, has existed with functions like a kind of rebellion, maintain social position, belief differences or class identification and sense of belonging. Despite all the changes of modern industrial football, it still contains some of these functions. Social media has provided the opportunity to create an area outside the reach of all social control mechanisms with a sense of almost unlimited imaginary freedom to individuals within a much more recent and short developmental line. This has provided the possibility without any limitation to individuals to express the attitudes and thoughts that they can not express in real-world, face-to-face communication. This study focuses on the approaches of the supporters of the Büyükşehir Belediyesi Erzurumspor Club to competitors, footballers, technical staff and managers, within the industrial and even politicized football environment, in social media sites in social media sites. Keywords: Sport, social media, society, verbal violence

142

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

GAZİANTEP ŞEYH FETULLAH CAMİ’NİN TAŞ SÜSLEMELERİ

Stone Ornaments of Şeyh Fetullah Mosque

Süreyya EROĞLU BİLGİN Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü [email protected]

ÖZ: Gaziantep camileri, sultan veya çevresi için yapılan, ekonomik ve siyasi gücün somutlaştırılmış nesneleri olan, bu nedenle de en yetkin ustaların çalıştırıldığı başkent üslubundan uzaktırlar. Bu camiler, büyük oranda halkın inisiyatifiyle gelişen bir mimarinin olanaklarını, teknik özelliklerini ve üslubunu yansıtır. Dolayısıyla bu yapılar, bölgenin mimari dokusunun parçası olarak, yerel geleneğin çizdiği sınırlar içinde çok renkli inşa edilmişlerdir. Osmanlı Başkent üslubunun yöresel örneklerin biçimlenmesinde etkisi olduğu yadsınamaz, lakin Gaziantep camilerinde mimarinin ve mimariye bağlı birimlerin biçimlenmesinde bölgesel üslupların daha etkili olduğu görülmektedir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, 16.yüzyılda inşa edilmiş olan Gaziantep Şeyh Fetullah Cami istisnai bir örnektir. Yapı, Gaziantep camileri içerisinde başka örneği olmayan üst örtü sistemi ve zengin taş süsleme kompozisyonlarıyla dikkat çekmektedir. Tamamıyla bölgesel üslubun egemenliği altında yapılmış diğer Gaziantep camilerinden farklı olarak Şeyh Fetullah Cami, başat olan bölgesel üslubun yanı sıra Anadolu Türk İslam mimarisinin izlerini de taşıyan taş süslemeleriyle ön plana çıkmaktadır. Bu bildiri, Gaziantep Şeyh Fetullah Cami’de görülen taş süslemelerin teknik, kompozisyon ve üslup özelliklerinin irdelenmesini amaçlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Gaziantep, Gaziantep Camileri, Taş süsleme, Şeyh Fetullah Cami, Süsleme.

ABSTRACT: The Gaziantep mosques are away from the metropolitan style, which applied for sultans and environments, embodied objects of political power where the most qualified masters are employed. These mosques reflect the possibilities, technical features and style of an architecture which evolves with the initiative of the people. Therefore, these constructions, as part of the architectural style of the region, were built in a very colorful way within the boundaries drawn by local

143

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) tradition. It cannot be denied that the style of the Ottoman capital was not influential in the shaping of local examples, but it’s seen that the regional styles are more influential in the formation of architectural units in the Gaziantep mosques. In this context, the Şeyh Fetullah Mosque in Gaziantep is an exceptional sample which was Built in the 16th century. The mosque attracts attention with its superb cover system and rich stone decoration compositions between Gaziantep mosques. Unlike other Gaziantep mosques, which have been completely under the rule of regional style, the Şeyh Fetullah Mosque comes to the forefront with stone ornaments bearing the traces of Anatolian Turkish Islamic architecture as well as the dominant regional style. This paper aims to examine the technical, composition and stylistic features of the stone ornaments seen in the Şeyh Fetullah Mosque in Gaziantep. Keywords: Gaziantep, Gaziantep Mosques, Stone Ornaments, Şeyh Fetullah Mosque, Ornament.

144

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KÜLTÜREL ZEKA VE DEMOGRAFİK FAKTÖRLER ARASINDAKİ İLİŞKİ: İSTANBUL’DA BEŞ YILDIZLI OTEL İŞLETMELERİNDE BİR ARAŞTIRMA The Relationship between Cultural Intelligence and Demographics Factors: A Research at Five Star Hotels in Istanbul

Yusuf YILDIRIM PhD Student, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Turizm İşletmeciliği Ana Bilim Dalı [email protected]

Orhan AKOVA Prof. Dr.,İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölümü [email protected]

Ayhan BAYRAM Dr. Öğr., Üyesi Giresun Üniversitesi, Görele Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Lojistik Yönetimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Farklı kültürlere uyum sağlama ve farklı kültürel ortamlarda etkin ve verimli bir şekilde çalışabilme yeteneği olarak tanımlanan kültürel zeka, farklı kültürlere sahip kişi ve kurumlar ile sürekli etkileşim halinde bulunan otel işletmelerinde giderek önem kazanan bir konu haline gelmektedir. Bu çalışmanın amacı, beş yıldızlı otel işletmelerinde kültürel zekâ ve demografik faktörler (cinsiyet, medeni durum, yaş, eğitim durumu, kurumdaki çalışma süresi) arasındaki ilişkinin belirlenmesidir. Araştırma kapsamında İstanbul’da faaliyet gösteren beş yıldızlı otel işletmelerinde çalışan 152 işgörene anket uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular, kültürel zekâ ve demografik faktörler arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Kültürel zeka, demografik faktörler, otel işletmeleri.

ABSTRACT: Cultural intelligence, which is defined as the ability to adapt to different cultures and to work effectively and efficiently in different cultural environments, has become an increasingly important issue in hotels that are constantly interacting with people and institutions with different cultures. The aim of this study is to determine the relationship between cultural intelligence and demographic factors (gender, marital status, age, educational status, duration of study at

145

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) hotels) in five star hotels. Within the scope of the survey, a questionnaire was applied to 152 employees working in five star hotels operating in Istanbul. Findings in the research indicate that there is a significant relationship between cultural intelligence and demographic factors. Keywords: Cultural intelligence, demographics factors, hotels.

146

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

OTEL İŞLETMELERİNDE KÜLTÜREL ZEKA VE ÖRGÜTSEL İLETİŞİM İLİŞKİSİ: İSTANBUL’DA BEŞ YILDIZLI OTEL İŞLETMELERİNDE BİR ARAŞTIRMA The Relationship between Cultural Intelligence and Organizational Communication: A Research at Five Star Hotels in Istanbul

Yusuf YILDIRIM PhD Student, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Turizm İşletmeciliği Ana Bilim Dalı [email protected]

Orhan AKOVA Prof. Dr.,İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölümü [email protected]

Ayhan BAYRAM Dr. Öğr., Üyesi Giresun ÜniversitesiÜniversitesi,Görele Uygulamalı BilimlerYüksekokulu LojistikYönetimiBölümü [email protected]

ÖZ: Farklı kültürlerden gelen kişilerin birlikte ortak bir amaca yönelik çalışabilmesi ve etkin iletişim kurabilmesi için kültürel zeka düzeylerinin yüksek olması gerekmektedir. Kültürel zeka düzeyi yüksek olan çalışanların örgütsel iletişimin kalitesini artırması bu sayede örgütsel performansa pozitif yönde katkı sağlaması beklenmektedir. Bu çalışmanın amacı otel işletmelerinde kültürel zeka ile örgütsel iletişim arasındaki ilişkiyi tespit etmektir. Araştırmada veri toplama yöntemi olarak yüz yüze anket yöntemi kullanılmış ve anket İstanbul’da faaliyet gösteren beş yıldızlı otel işletmelerinde 152 çalışan üzerinde uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, kültürel zeka ile örgütsel iletişim arasında pozitif yönde anlamlı zayıf bir ilişki tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kültürel zeka, örgütsel iletişim, otel işletmeleri.

ABSTRACT: Cultural intelligence levels must be high for people from different cultures to work together for a common purpose and to communicate effectively. It is expected that employees with a high level of cultural intelligence will increase the quality of organizational communication and contribute to organizational performance positively. The aim of this study is to determine the relationship between cultural intelligence and organizational communication in hotels. Face-to-face survey method was used as the data collection method in the survey and

147

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) the survey was applied to 152 employees in five star hotels operating in Istanbul. According to the results of the research, a meaningful weak relation was found between cultural intelligence and organizational communication in positive direction. Keywords: Cultural intelligence, organizational communication, hotels.

148

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

OSMANLI MİMARLIĞINDA ÇÖRTENLER: MALZEME, YAPIM TEKNİKLERİ VE BİLEŞENLERİ Waterspouts in Ottoman Architecture: Its Materials, Construction Techniques and Components

Nil ORBEYİ Dr. Öğr Üyesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, Mimari Restorasyon Programı [email protected]

ÖZ: Çörtenler, boyutları, biçimleri ve malzemeleri kullanıldıkları yapının dönemine, fonksiyonuna ve boyutuna bağlı olarak farklılaşmasına rağmen, çatıda biriken yağmur ve kar sularını bina duvarlarından uzaklaştırarak zemine aktarmak amacıyla kullanılan yapı elemanlarıdır. Tarihsel süreçte pek çok uygarlıkta farklı isimlerle anılan çörtenler mimari işlevlerinin yanı sıra estetik bir öğe olarak da kullanılmıştır. Örneğin cephede birden fazla adette ve belli bir düzen içerisinde kullanımı ile gölge etkisinden faydalanılmış, bazı uygarlıklarda uygulandığı heykelsi biçimi ile yapıyı kötü ruhlardan koruduğu inancı gibi mitolojik manalar yüklenmiştir. Uygulandığı yapılara göre ahşap, metal veya kagir malzeme ile yapılmış olan çörtenler, bazı yapılarda bulundukları yapının parseldeki konumuna ve ya suyun boşaltılması istenilen yönüne göre farklı biçimlerde de uygulanmıştır. Bu çalışmada çörtenlerin Klasik Dönem Osmanlı anıtsal mimarlığındaki kullanımı incelenmiştir. Çalışmanın birinci aşamasında çörtenlerin tarihçesi ve farklı uygarlıklarda kullanımı incelenmiş, ikinci aşamasında ise çörtenler malzeme, boyut ve biçim, yapım teknikleri ve bileşenlerine bağlı olarak örnekler üzerinde karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Çalışmanın belge niteliği taşıyan bir kaynak olarak literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimler: Çörten, yapı elemanı, malzeme, yapım teknikleri, Osmanlı mimarlığı.

ABSTRACT: Waterspouts are building elements used to transfer rain and snow water from roofs to the ground, even though they differentiate depending on the period, function, and size of the building they use. Historically in many civilizations, the waterspouts have been used as an aesthetic element in addition to their architectural functions. For example, shade effect was obtained with more than one use on the facade, in some civilizations it has undertaken mythological meanings such as the belief

149

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) that it protects from evil spirits with its sculptural form. Waterspouts that have made of wood, metal or stone material, have been used in different ways depending on the location of the building in which it is constructed and the direction in which it is desired to drain the water. In this study, the use of the waterspouts in the Ottoman monumental architecture of the Classical Period was examined. In the first phase of the study, the use of the waterspouts in history and in different civilizations was examined. In the second phase, the waterspouts were studied comparatively on the samples depending on the material, size and shape, construction techniques and components. It is thought that the work will contribute to the literature as a resource bearing document quality. Keywords: Waterspouts, building element, material, construction techniques, Ottoman architecture.

150

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

AŞIRILIK KÜLTÜRÜ Culture of Excellence

Ahsen YALIN Dr. Öğr. Üyesi, Yeni Yüzyıl Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü [email protected]

ÖZ: ‘Sanayi Devrimi’, ‘Kültür Endüstrisi’, ‘Tüketim Kültürü’ gibi adlandırmalarla sembolleştirdiğimiz sürecin sebep ve sonuçları bugüne kadar pek çok akademik çalışmanın konusunu oluşturmuştur. Sanayi Devrimi ile başlayan üretim artışı, ilerleyen zamanlarda pazarlama anlayışını da değiştirmiş, adeta “kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçları karşılama” meselesi yeni bir anlam kazanmaya başlamıştır. Buna göre; pek çok canlı tarafından paylaşılan küre, insanoğlunun doymak bilmeyen istek ve ihtiyaçları(!) ile kıt kaynakların hızla tüketildiği, diğer canlıların yok olmakla karşı karşıya bırakıldığı bir yer haline gelmiştir. Küresel ekonominin ortak dilini gösteren ‘X-treme’ (Aşırı) ya da ‘Ultra’ gibi kelimeler (spor, giyim, sanat, mimari, eğitim…vb.) pek çok alana yeni bakış açıları getirmekte, en …’leri yaratmak için kıyasıya bir yarış sürmektedir. Kapitalizmin ‘daha da fazlasını satmak’ üzerine kurulu sistemi ile yönetilen devletler, yalnızca kaynakları değil, insana ait olan sevgi, nefret gibi duyguların da boyutunu değiştirmekte; diğer bir deyişle aşırılık özentisi davranışların da aşırılığını doğurmaktadır. Bundan sonra artık ‘Aşırılık Kültürü’ olarak isimlendirilebilecek yeni bir boyutun çok daha yıkıcı ve hızla sona doğru koştuğu görüşünün ağır bastığını söylemek mümkünken, durumu fark eden ve çözüm arayan henüz az sayıda insanın çabasını tartışmak, desteklemek, farkındalığı arttırmak daha önem ve öncelik kazanmaktadır. Anahtar Kelimler: Kültür, Tüketim, Aşırılık Kültürü

ABSTRACT: The causes and consequences of the process with which we have symbolized with denotations such as 'Industrial Revolution', 'Culture Industry', 'Consumption Culture' have been the subject of many academic studies to this day. Starting with the Industrial Revolution, the increase in production has also changed the understanding in marketing in the following years, and the issue of “meeting unlimited needs with scarce resources” has virtually begun to gain a new meaning. Accordingly, the globe being shared by many living creatures has become a place where scarce resources are being rapidly consumed with insatiable desires and needs (!) of human being and other living things

151

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) have been compelled to being in danger of extinction. Showing the common language of global economy, vocabularies such as 'X-treme' (Extreme) or 'Ultra' have brought new perspectives to many areas (including sports, clothing, art, architecture, education ... etc) and it has been taking a fierce race to create ‘the bests’. Governments administrated with the system of Capitalism based on 'selling even more' are changing not only resources but also the dimension of emotions belonging to human beings such as the feeling of love and hatred; in other words, wannabe excessiveness has been leading to excessiveness in behaviours. From now on, while it possible to say that the idea – a new dimension to be called 'Culture of Extremism' is much more destructive and it has been quickly going towards the end – still outweighs, it becomes more crucial and takes primacy to discuss, support and raise the awareness related with efforts given by just few people who are aware of the situation and seeking solutions. Keywords: Culture, Consumption Culture, Culture of Extremism

152

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

YABANCI ÖĞRENCİLERİN TÜRKÇE KAVRAMINA DAİR GÖRÜŞLERİ ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMA A Qualitative Research on Views of Turkish Concept of Foreign Students

Mustafa YILDIZ Prof. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü [email protected]

Hilal GÜRLER PhD Student, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Türkçe Eğitimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Bugün TİKA ve Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri gibi kurumlar, Türkiye dışında Türk kültürü ve dilinin tanıtılması, öğretilmesi ve yaygınlaştırılması için görev yapmakta olan birimlerdir. Dolayısıyla bu merkezlerdeki öğrenciler de bir nevi Türk kültürünün ve dilinin yurt dışındaki gönüllü temsilcileri durumundadır. Bu noktadan hareketle ilgili merkezlerdeki öğrencilerin Türkçe ve Türk kültürü üzerine düşüncelerini, bakış açılarını, görüşlerini bilmek daha etkili bir eğitim, öğretim ve tanıtımın yapılabilmesi için büyük önem arz etmektedir. Bu çalışma, belirtilen amaçlara yönelik olarak Kudüs’te yabancı dil olarak Türkçe öğrenen öğrencilerin “Türkçe” ile ilgili görüş ve düşüncelerini tespit etmek üzere yapılmıştır. Araştırmaya Kudüs Yunus Emre Türk Kültür Merkezinde Türkçe öğrenmekte olan B1 seviyesindeki 14 öğrenci katılmıştır. Öğrencilerin Türkçe kavramı üzerine görüş ve düşüncelerinin daha kapsamlı bir şekilde belirlenebilmesi için genelden özele çeşitli sıfatlardan oluşan açık uçlu 13 soru hazırlanmıştır. Çalışmada nitel araştırma yöntemi kullanılmış ve veriler içerik analizine göre düzenlenmiştir. Öğrencilerin ilgili sorulara vermiş oldukları cevapları kodlanarak kategorilere ayrılmıştır. Oluşan kategorilere göre frekans değerleri tespit edilmiştir. Araştırma sonucunda, öğrencilerin Türkçe ile ilgili düşüncelerinin kolay, zevkli, önemli, sevilen, yaygın, süslü, zengin, eski, güçlü, kibar, doğal, esnek ve kurallı sıfatlarında yoğunlaştığı görülmüştür. Öğrenciler, bu sıfatlara yoğunlaşırken Türkçenin Arapçaya benzemesi, güzel kelimelere sahip olması, tatil ve seyahat için önemli olması, kolay ve güzel bir dil olması, dünyada yaygın bir dil olması, farklı dillerden kelimeler içermesi, kelime hazinesinin zenginliği, Osmanlı Devleti’nin dili olması, kurallarının çokluğu, konuşmasının kolay olması gibi yönlerini ön plana çıkarmışlardır.

153

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Anahtar Kelimeler: Türkçe, yabancı dil olarak Türkçe öğretimi, B1 seviyesi, Kudüs

ABSTRACT: Today institutions such as TIKA and Yunus Emre Turkish Cultural Centers, promote Turkish culture and language other than Turkey, which are units serving for teaching and dissemination. Therefore, the students in these centers are also the volunteer representatives of Turkish culture and language abroad. It is very important for the students in the centers related to this movement to be able to make a more effective education, teaching and publicity about their thoughts, views and opinions about Turkish and Turkish culture. This study was carried out to determine the opinions and thoughts of "Turkish" students learning Turkish as a foreign language in Jerusalem. 14 students from level B1 who are studying Turkish have participated in the research in the Jerusalem Yunus Emre Turkish Cultural Center. 13 open-ended questions consisting of various adjectives have been prepared so that the students' opinions and thoughts on the Turkish concept can be determined in a more comprehensive way. Qualitative research method was used in the study and data were organized according to content analysis. The answers of the students to the related questions are coded by coding. Frequency values are determined according to the categories. As a result of the research, it has been determined that the students concentrate on the easy, tasteful, important, popular, widespread, ornate, rich, old, strong, polite, natural, flexible and regular adjectives of Turkish thoughts. While the students concentrate on these adjectives, it is important that similarity of Turkish to Arabic, it has beautiful words, to be important for holidays and travels, to be an easy and beautiful language, to be a common language in the world, contains words from different languages, to be the language of the Ottoman State, the multiplicity of the rules and the ease of speaking. Keywords: Turkish, teaching Turkish as a foreign language, level B1, Jerusalem

154

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SULTAN AHMED KÜLLİYESİ İNŞÂSINDA YIKILAN YAPILAR

Demolished Buildigs in Building the Sultan Ahmed Complex

Aliye ÖTEN Dr., Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü [email protected]

ÖZ: Mimari yapıların incelenmesinde inşâ dönemini anlatan tarihi vesikalar ve kayıtlar (yazılı ve görsel materyaller) önemli yer tutar. Bu belgeler, yapının planı, inşâ süreci, çalışanlar ve organizasyon dönemin inşâ sistemi ve teknolojisi hakkında önemli bilgiler verir. Üstelik sadece inşâ edilen yapı değil, bu yapının inşâsı için yıkılan yapılar da kayıtlarda yer almaktadır. Sultan Ahmed Külliyesi inşâ sürecinde arsa seçimi, şantiye hazırlığı ve temel hazırlıkları aşamasında ihtiyaç kadarı yıkılan ve külliye yapıları inşâsında tamamen yok olan bazı yapılar mevcuttur. Sultan Ahmed Camii ile başlayan külliye inşâsı 1 Cemâziyelevvel 1018/2 Ağustos 1609’dan 28 Cemâziyelâhir 1024/25 Temmuz 1615’e kadar sürmüştür. Külliye inşâsını büyük bir titizlikle aydınlatan ve inşâ sürecini kısa periyotlarda birebir yansıtarak alanında tek kayıt olma özelliğini taşıyan rûznamçesi, arsanın seçimi ve inşâ sahasının oluşturulması haricindeki yıkım ve yapım faaliyetlerinin tamamını kapsamaktadır. Rûznamçe, temlik kayıtları ve tezkirelere göre planlanan inşâ faaliyeti için inşâ sürecini kapsayan 1609-1615 yılları arasında yıkılan yapılar topluluğu bu bildirinin konusunu teşkil etmektedir. Anahtar Kelimeler: Sultan Ahmed Külliyesi, inşâ hazırlıkları, arsa seçimi, yıkılan yapılar, temlik kayıtları.

ABSTRACT: Historical documents which is writing and visual materyals describing the construction period and records are important when examining architectural constructions. This documents give important information about the the plan of construction, the construction process, the employees and the organization construction system and technology of the period. Moreover, not only the structure that is built, but the structures that are destroyed for the construction of this structure are also included in the records. In the process of construction of the Sultan Ahmed Complex, there are some buildings that are destroyed as much as necessary in the course of selection of the site, site preparation and foundation preparations and completely disappearing in the construction of the complex. Starting from the Sultan Ahmed Mosque,

155

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) the construction of the complex continued from 1 Cemâziyelevvel 1018/2 August 1609 to 28 Cemaziyelâhir 1024/25 July 1615. Rûznamçe, which enlightens the complex construction with great care and reflects its construction process in short periods, is the only record in its field and covers all of the destruction and construction activities besides the selection of the land and the construction of the building site. The collection of constructions which demolished between 1609 and 1615, covering the construction of the temple, the construction records for the construction work planned according to the disciples and the period of construction, constitute the subject of this declaration. Keywords: Sultan Ahmed Complex, construction preparations, land selection, destroyed buildings, sales documents.

156

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ESL ÖĞRENENLER İÇİN OTANTİK OKUMA DEĞERLENDİRME Assessing Authentic Reading for ESL Learners

Burcu BAŞOĞLU Öğr. Gör., Başkent Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İngiliz Dili Eiğitimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Tasarladığım program, özellikle okuma alanında olmak üzere müfredatlarına çeşitli sınıf değerlendirme biçimlerini uygulamak isteyen İkinci Dil Olarak İngilizce (ESL) öğrencileriyle birlikte çalışan eğitmenler için bir araç olarak çalışacaktır. Bu program, daha sonra bir öğretmen ve öğrenci portföyleri kullanılarak bir teori, faaliyetler ve diğer yararlı kaynaklar önererek ESL / EFL eğitmenleri için kaynakların “okuma becerilerinin gerçek bir değerlendirmesi” planını geliştirmeyi amaçlamaktadır. Başka bir deyişle, öğretmen gerçek okuma materyalleri hazırlar ve bunları portföyünde derler ve öğrencilerin okuma becerilerini değerlendirmek için bunları sınıfta kullanır. Ayrıca, sınıf içi otantik okuma etkinlikleri, öğrencilerin etkinliklerini nasıl topladıkları ve yazdıkları ve dönemin sonunda öğretmenlerine sunacakları bir öğrenci portföyüne götürecektir. Bu açıdan, önce L1 ve L2 okuma arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri okuyup açıklayacağım. Bu, okuma ve değerlendirme için bir teorinin kısa bir literatür taraması ile takip edilecektir. Daha sonra, çeşitli okuma alanlarını tartışacağım ve bu alanları test etmek için otantik bir okuma portföyünün nasıl kullanılacağına dair öneriler sunacağım. Anahtar Kelimeler: okuma değerlendirmesi, özgün okuma değerlendirmesi, ESL Öğrencileri için otantik okuma

ABSTRACT: The program I have designed will work as an instrument for instructors who are working with English as a Second Language (ESL) students who want to implement various forms of classroom assessment into their curriculum, specifically in the area of reading. This program seeks then to develop a plan “authentic assessment of reading skills” of resources for ESL/EFL instructors by suggesting a theory, activities, and other useful resources through the use of a teacher and student portfolios. In other words, the teacher prepares authentic reading materials and compiles them in his/her portfolio and uses them in the classroom to assess students’ reading skills. Besides, the in-classroom authentic reading activities will lead to a student portfolio in which students collect and write about their activities and submit it to their

157

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) instructor at the end of the semester. From this perspective, I will first define reading and explain the differences and similarities between L1 and L2 reading. This will be followed by a brief literature review of a theory for reading and assessment. Later, I will discuss the various domains of reading as well as offering suggestions on how an authentic reading portfolio can be used in order to test those domains. Keywords: reading assessment, assessing authentic reading, authentic reading for ESL Learners

158

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ÖĞRETMEN ADAYLARININ MATEMATİK DERSİNDE TARİHTEN YARARLANMA KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİ Views of Teacher Candidates', About the Using the History in Mathematics Course

Dilek ÇAĞIRGAN GÜLTEN Doç. Dr, İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Matematik Eğitimi ABD [email protected]

Gülşah BATDAL KARADUMAN Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Sınıf Eğitimi ABD [email protected]

ÖZ: Günümüz matematik eğitiminde matematik okuryazarlığı kavramı üzerinde önemle durulmakta ve matematik okuryazarı bireylerin yetişmesi amaçlanmaktadır. Matematik okuryazarlığı kazanmış bireyin niteliklerinden biri de matematiğin gelişim süreci, ünlü matematikçiler ve görüşleri gibi bilgilere sahip olmasıdır. Matematiksel kavramların tarihi gelişimi ve bunun yanı sıra insan düşüncesinin gelişmesindeki rolünü ve değerini kavrayan bir bireyin matematiğin diğer alanlardaki kullanımının önemini de kavrayabileceği aşikardır. Bu konuda ise öğretmenlere büyük rol düşmektedir. Çünkü öğretmen, okulda öğrenme üzerine etki eden en önemli etmenlerin başındadır. Matematik ders kitaplarında yer alan matematik tarihine ilişkin bilgileri öğrencilerle paylaşmak ve ilişkilendirmeler yapmak öğretmenin sorumluluğundadır. Dolayısıyla henüz öğretmenliğin başında olan öğretmen adaylarının bu konuda bilgileri önemlidir. Bu bilgiler ışığında, öğretmen adaylarının matematik dersinde tarihten yararlanma konusundaki görüşlerini tespit etmek amacıyla bu araştırma gerçekleştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda 2017- 2018 eğitim öğretim yılında İstanbul ilindeki bir Eğitim Fakültesinde öğrenim görmekte olan öğrenciler çalışma grubunu oluşturmuştur. Katılımcılardan matematik dersinde tarihten yararlanma konusundaki görüşleri ve örnekler vermelerine dair açık uçlu sorular yardımıyla görüş alınmıştır. Nitel araştırma deseni kullanılarak yürütülen bu çalışmada öğretmen adaylarının yazılı olarak ifade ettikleri cevaplar içerik analiziyle değerlendirilmiştir. Bulgular, literatür eşliğinde tartışılarak bu araştırma ve ilgili araştırmacılara yönelik öneriler verilmiştir. Anahtar Sözcükler: Matematik, matematik tarihi, matematik dersi, öğretmen adayı.

159

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: In today's mathematics education, the concept of mathematical literacy is emphasized and it is aimed to educate mathematical literate individuals. One of the qualities of an individual who has acquired mathematical literacy is his knowledge of mathematics such as development process, famous mathematicians and opinions. It is obvious that the mathematical concepts can understand the historical development and the importance of the use of mathematics in other areas of an individual who understands the role and value of the development of human thought. Teachers have a big role in this issue. Because the teacher is one of the most important factors affecting learning in school. It is the responsibility of the teacher to share knowledge about the history of mathematics in mathematics textbooks and to share them with the students. Therefore, it is important that teacher candidates who are still at the beginning of teaching are in this regard. In the light of this information, this research has been carried out in order to determine the opinions of prospective teachers on the use of history in mathematics. In this light, the use of history in mathematics course of prospective teachers For this purpose, a study group of students studying at a Faculty of Education in Istanbul province was established in the academic year of 2017-2018. Participants were interviewed with open-ended questions about the use of history in the mathematics class to provide opinions and examples. In this study conducted using the qualitative research design, answers written by teacher candidates were evaluated by content analysis. Findings were discussed in the light of the literature and suggestions related to this research and related researchers were given. Keywords: Mathematics, history of mathematics, mathematics lesson, teacher candidate.

160

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

MATEMATİK ÖĞRETMEN ADAYLARININ “GÜNLÜK HAYATTA MATEMATİĞİN KULLANILMASI”NA İLİŞKİN ALGILARININ METAFORLAR YARDIMIYLA ANALİZİ The Analysis of the Perception of Prospective Teachers Regarding ''The Usage of Mathematics in Daily Life'' By Methapors

Dilek ÇAĞIRGAN GÜLTEN Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Matematik Eğitimi ABD [email protected]

ÖZ: Bilgi çağının yaşandığı günümüz eğitiminde problemlerin farkında olan ve problem çözebilen bireylerin yetişmesi ön plana çıkmaktadır. Günlük hayatta problemlerin çözülebilmesinde ise matematik önemli bir araçtır. Çünkü matematik günlük hayatta pek çok yerde var olan bir disiplindir. Dolayısıyla matematiğin günlük hayattaki kullanıldığı alanların bilinmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda ileride matematik öğretmeni olacak öğretmen adaylarının, günlük hayatta matematiğin kullanılmasına ilişkin görüşlerinin belirlenmesi, ileride yetiştirecekleri öğrencilerin matematik ile günlük hayatı ilişkilendirebilmeleri açısından bir öngörü teşkil edecektir. Buradan hareketle, araştırmanın amacı matematik öğretmen adaylarının “günlük hayatta matematiğin kullanılması” kavramına ilişkin sahip oldukları algıların metaforlar aracılığı ile ortaya çıkarılmasıdır. Bu amaç doğrultusunda çalışma grubunu 2017-2018 eğitim öğretim yılında İstanbul ilindeki bir Eğitim Fakültesi Matematik Öğretmenliği programında öğrenim görmekte olan öğretmen adayları oluşturmaktadır. Veriler katılımcıların “Günlük hayatta matematiğin kullanılması … gibidir; çünkü, …” cümlesini tamamlamasıyla elde edilmiştir. Verilerin analizinde içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Verilerin analizi için çalışma grubunun geliştirmiş oldukları metaforlar ve gerekçeleri analiz edilerek oluşturulan metaforların ortak özellikleri dikkate alınarak hangi kavramsal kategoriler altında toplanabileceği belirlenmiştir. Matematik öğretmen adaylarının “günlük hayatta matematiğin kullanılması” kavramına ilişkin geliştirdikleri metaforlara ilişkin olarak elde edilen bulgular tablo halinde sunularak ve araştırma sorularına göre alt başlıklar hâlinde analiz edilerek yorumlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Günlük hayatta matematiğin kullanılması, metafor, matematik öğretmeni adayı.

161

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: In today's education in which information age is experienced, the education of the individuals who are aware of the problems and solve the problems is the foreground. Mathematics is an important tool in solving problems in daily life because it is a discipline that exists in many places in everyday life. Therefore, it is important to know the areas where mathematics is used in everyday life. In this context, determining the opinions of prospective mathematics teachers about the use of mathematics in everyday life will be a predictor of future students' mathematical and daily life associations. The objective of the research is to express the perceptions of prospective mathematics teachers through the concept of "using mathematics in everyday life" by using metaphors. In accordance with this purpose,the working group constitutes teacher candidates who are studying in the Mathematics Teaching Program of an Education Faculty in Istanbul in the academic year of 2017-2018. The data was obtained by the completion of the sentences ''using mathematics in everyday life be like....; because.... '' by participants. Content analysis method was used in the analysis of the data. For the analysis of the data, it has been determined which conceptual categories the metaphores and the reasons they have developed by the study group can be grouped under the consideration of the common characteristics of the metaphors created. The findings of metaphor developed by the mathematics teacher candidates about the concept of "using mathematics in everyday life" are presented in tabular form and interpreted according to the research questions by analyzing as subheadings. It is thought that the results from the findings are both original and contribute to the new researches in terms of providing an important contribution to the field. Keywords: Usage of mathematics in daily life, metaphor, prospective teacher.

162

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

POLİTİK ALGILANAN RİSKİN SEÇMEN DAVRANIŞSAL NİYETİ ÜZERİNE ETKİSİ6

Political Perception Risk Effect on Elective Behaviors

Özlem İLHAN MA Student, Balıkesir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası Ticaret ve Pazarlama ABD [email protected]

Mehmet Emin AKKILIÇ Prof. Dr. Balıkesir Üniversitesi, Burhaniye Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu, Uluslararası Ticaret Bölümü [email protected]

ÖZ: Pazarlama kavramı ticari anlamından çok daha geniş bir anlama sahiptir. Bu bağlamda birçok sosyal kurum toplumda yer bulabilmek amacıyla pazarlama ilkeleri ve eylemlerinden yararlanmayı tercih etmektedir. Bir pazarlama dalı olarak üzerinde akademik çalışmalar yapılmaya başlanmasından beri politik pazarlama ile ilgilenenlerin sayısı artmaktadır. Bu bağlamda pazarlama alanından sıkça yer bulan algılanan risk kavramının, politik algılanan risk olarak, davranışsal niyetler üzerindeki etkisinin ölçülmesi önem arz etmektedir. Bu çalışmanın amacı politik algıda farklılığı oluşturan etmenlerin tespit etmek ve algılanan risk değişkenlerinin seçmenlerin davranışsal niyetler üzerindeki etkisini ölçmektir. Bu amaca ulaşmak için, Balıkesir ilinin Merkez, Dursunbey, Edremit, Gönen ve Bandırma ilçelerinde ikamet eden seçmenler arasından kolayda örnekleme yöntemi kullanılarak seçilen 460 kişi ile yüz yüze anket tekniği ile bir uygulama gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda politik algılanan risk değişkenine ilişkin fiziksel risk, sosyal risk ve finansal riskin davranışsal niyetler üzerinde negatif bir etkiye sahip olduğu ancak performans riski ve psikolojik riskin davranışsal niyetler üzerinde pozitif etkisi olduğu saptanmıştır. Araştırmanın sonuçları temel alınarak araştırmacılara ve siyasi kişi/ kurumlara bazı önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Politika, Algı, Algılanan Risk, Davranışsal Niyetler, Seçmen Davranışı

6 Bu çalışma, Balıkesir Üniversitesi BAP birimi tarafından desteklenen Yüksek Lisans tezinden türetilmiştir. 163

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: The concept of marketing has a much broader meaning rather than the commercial sense. In this context, many social institutions prefer to utulise from of marketing principles and actions in order to find places in society. Since the beginning of academic studies as a marketing field, who interested in political marketing has been increasing. In this context, it is important to measure yhe effects of perceived risk concept, political perceived risk, which are frequently found in marketing, on behavioral intentions.The aims of this study to make up the difference in political perception of the factors to identify and measure the impact on perceived risk and behavioral intentions of voters of the variable. To achieve this purpose, a face to face survey was conducted with 460 voters Among voters residing in the district from Central district of Balikesir city, Dursunbey, Edremit, Gönen and Bandırma who were selected via convenience sampling method.The research has demonstrated there is a negative effect on the physical risk, social risk and financial risk of behavioral intentions related to the political perceived risk variable however performance risk and psychological risk were positively related to behavioral intentions. Based on the results of the research, researchers, politicians and political institutions have been presented with certain suggestions and recommendations. Keywords: Politics, Perceive, Perceived Risk, Behavioral Intentions, Voter Behavior

164

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

AKILLI ÜRETİM ÇAĞI ENDÜSTRİ 4.0: İŞLETMELER ÜZERİNE BİR ANALİZ The Age of Intelligent Manufacturing Industry 4.0: An Analysis of Businesses

Senem ALTAN Dr. Öğr. Üyesi, Okan Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu, Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü [email protected]

ÖZ: Küreselleşmenin en son dalgası olan Endüstri 4.0’ın işletmeler üzerinde hem üretim hem de hizmet alanlarındaki olası yansımaları önemli bir etki yaratmaktadır. Dördüncü sanayi devrimi olarak adlandırılan Endüstri 4.0 süreci, insan gücüne gereksinim duymayan, kendi başına otonom olarak faaliyette bulunan makinalara ve üretim sistemlerine odaklanmaktadır. Üretim için gerekli verinin bulut sistem içerisinde depolanacağı sanayinin yeni formunda; zaman ve mekan kısıtlarının aşılması ve işletmelerin yüksek katma değerli üretime dayalı rekabete geçmesi öngörülmektedir. Bilişim ve yoğun enformasyon teknolojilerinin hem işletmeler hem de insan gücü açısından irdelenmesi, yaratacağı kökten değişiklikleri daha iyi algılayarak yeni iş modellerinin doğru yorumlanmasına fırsat vermektedir. 2000’li yıllara gelindiğinde farklılaşıp çeşitlenen tüketici davranışları ve tüketim tercihlerine cevap olarak; müşteri memnuniyeti ve kalite odaklılık beraberinde özellikle enformasyon teknolojileri ve iletişim sektöründe iddialı inovasyonlarla desteklenmiş tüketicinin bireyselliğini önemseyerek değişen üretim paradigmalarını besleyen üretim modeli benimsenmiştir. Medyanın ve internetin yaygınlaşması, müşterilerin talep ve beklentilerinin farklılaşarak hızlı değişimine yol açarken, işletmeler için yenilikçi ürünlerin pazara kısa sürede sunulması bir rekabet üstünlüğü yaratmıştır. Marka değeri yüksek, inovatif ürünler işletmeler için farklılık yaratırken; dijitalleşme, inovasyon ve markalaşma işletmelerin önemli araçları haline gelmiştir. Endüstri 4.0 sürecinin sağlayacağı farklılıklar ve açılımlar, işletmelerin yönetim paradigmalarının değişmesine neden olacaktır. Bu çalışma, yeni endüstri devrimine uyumlanabilmek için pek çok alanda köklü değişikliklerin yapılabilmesinin gerekliliğini ortaya koyarken, işletmeler açısından önemli hususların altını çizmektedir. Akıllı üretim çağı: endüstri 4.0’ın dayanakları olan yeni teknolojilerin etkilediği ekonomik ve toplumsal düzenden istihdam politikalarına kadar her alandaki değişimlerin işletmeler üzerine yansımaları analiz edilmektedir. Anahtar Kelimeler: Endüstri 4.0, Akıllı İşletme, Yeni Teknolojiler, Dijitalleşme, İnovasyon.

165

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: Possible repercussions in both manufacturing and service areas have a significant impact on the enterprises of Industry 4.0, the latest wave of globalization. The Industry 4.0 process, which is called the fourth industrial revolution, focuses on machinery and production systems that operate autonomously on their own, without the need for human power. In the new form of the industry, which will be stored in the cloud system, time and space constraints, and high-value-added production-based competition. The exploration of information and intensive information technologies in terms of both businesses and human power gives the opportunity to interpret new business models in a more accurate way by perceiving fundamental changes. In response to consumer behaviors and consumption preferences that have diversified in 2000s, customer satisfaction and quality orientation have been adopted along with a production model that fosters changing production paradigms, especially considering the individuality of the consumer supported by information technologies and ambitious innovations in the communications sector. The widespread use of media and the Internet has led to a rapid change in customer demands and expectations, while the introduction of innovative products for businesses in a short time has created a competitive advantage. While brand-name high, innovative products make a difference for businesses; digitalization, innovation and branding. The differences and expansions provided by the industry 4.0 process will cause the management paradigms of enterprises to change. This study underscores important aspects in terms of businesses, while emphasizing the necessity of making many radical changes in order to adapt to the new industrial revolution. The implications of changes in all areas of the enterprise on business are analyzed, from the era of smart manufacturing: to the economic and social flat employment policies influenced by new technology, which is the basis of industry 4.0. Keywords: Industry 4.0, Intelligent Business, New Technologies, Digitalization, Innovation.

166

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

POSTMODERNİTE TECRÜBESİ, TÜKETİM KÜLTÜRÜ VE ‘SATIN ALMA HİYERARŞİSİ’ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME An Evaluation of the Postmodernity Experience, Consumption Culture and 'Buyerarchy of Needs’

Özge UĞURLU AKBAŞ Dr. Öğr. Üyesi, Üsküdar Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler Bölümü [email protected]

ÖZ: Yeni endüstriyel süreçler, estetikleştirilmiş birey ve yaşam hikayelerine olanak tanımasıyla betimlenmeye devam ederken, “postmodern” deyişi de bireyin benlik duygularını saptamasına yardımcı olan eski, sabit değerlerin yer değiştirdiği bir toplumu akla getirir. Kendine özgü olanın yüceltilip, genel geçer kuralların reddedildiği bu dönemin başat olgusu ise tüketim üzerinden edinilen haz ve bunun sürekli kılınmasıdır. Modernleşme teorisi; endüstrileşme, bilim ve teknolojinin gelişimi, modern ulus devlet, kapitalist dünya piyasası, kentleşme ve diğer alt yapısal öğelere yaslanan toplumsal gelişme aşamalarından açıklamak amacıyla kullanılmaktadır. Bu çalışma, tarihsel köklerinden koparmadan moderniteyi ve toplumsal dinamiklerini irdeleyerek, dönüşümü ve postmodernite tecrübesini bunun üzerinden tanımlama çabasındadır. Bireylerin farklı yaşam tarzları ve tüketim alışkanlıkları üzerindeki değişimi öncelikle kent ve moda olgusu üzerinden çözümleme niyeti taşımaktadır. Dönüşümün bir diğer odağı dijital alan ve bu platformdan hızla yayılan tüketme odaklı iletilerdir. Dijital alanın bu dönüşümdeki kritik rolü, tüketim kültürünün yayılım hızını en üst noktaya çıkarması ve hedeflenen nihai satın alma davranışına güdülemesi açısından irdelenmektedir. Tüketim edimi ve tüketim toplumu kavramları literatürde sıkça ele alınan konular olmasına karşın, bu çalışma tüketim kültürünün ‘öznesi’ olan bireyin, moda, kent ve dijitalleşme eksenindeki dönüşümüne vurgu yapmaktadır. Bu çalışmada tüketim kültürü, hesapsızlık ve savurganlığa bir alternatif olarak yorumlanabilecek satın alma hiyerarşisi (buyerarchy of needs) kavramıyla beraber değerlendirilmektir. Anahtar Sözcükler: Postmodernizm, Tüketim Kültürü, Moda, Kent, Satın Alma Hiyerarşisi (Buyerarchy of Needs)

ABSTRACT: While new industrial processes continue to be portrayed as allowing for aesthetized individuals and life stories, the "postmodern" notion also suggests a society in which the old, fixed values have been

167

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) replaced by the individual's self-esteem. The dominant phenomenon of this period, in which the peculiar one is exalted and the general rules are rejected, is the gratification and consumption. The theory of modernization is used to explore; ındustrialization, the development of science and technology, the modern nation-state, the capitalist world market, urbanization, and the social development phases that are in line with other sub-structural elements. In this context, the study is trying to define the transformation of postmodern experience by exploring modernity and its social dynamics without pulling apart from its historical roots. Besides, overcoming the problem of not fulfilling the satisfactory definition of the postmodernism, the period has the intention of solving through social behaviors which are reflected in society. While the individual is surrounded by consumer culture, the simultaneous reactions and the presence of alternative currents also indicate a critique of the life styles in question. In this study the aim is to put forward the tendency of the buyerarchy of needs, which we can characterize as the postmodern experience in the point of consumption culture, as an opposing stance, at the same time as criticism of carelessness and wastefulness. Keywords: Postmodernism, Consumer Culture, Fashion, Buyerarchy of Needs

168

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

OSMANLI’YA DAĞISTAN’DAN GELEN ELÇİLİK HEYETLERİ The Embassy Delegation Come from Daghestan to Ottoman

Reyhan ŞAHİN ALLAHVERDİ Doç. Dr., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü [email protected]

ÖZ: Bu bildiride, bölgede Osmanlı Devleti ile İran (Safeviler) arasındaki hâkimiyet mücadelesi sırasında Dağıstan’daki hanlıklarla Osmanlı hükümeti arasındaki diplomatik girişimler ele alınacaktır. Özellikle, bölgesel bir yönetim olmasına rağmen, Şemhal hanlığından gelen elçilere Osmanlı tarafından gösterilen ihtimam ve uygulanan teşrifat üzerinde durulacaktır. Kafkasya ve Dağıstan tarih boyunca pek çok millet ve devlete ev sahipliği yapmış olmanın yanı sıra, kavimlerin transit geçiş güzergâhı olması bakımından da önemli ve stratejik bir coğrafyadır. Bu bakımdan dünyadaki, kozmopolit olma özelliği yüksek yerler arasında bulunmaktadır. Bu özelliğiyle en az iki yüz sene Osmanlı, Rusya ve İran devletlerinin savaş alanına dönüşmüştür. İncelediğimiz dönemde özellikle 18. yüzyılda Dağıstan sadece Osmanlı-İran mücadele sahası olmayıp, Rusya’nın da ilgilenmeye başladığı bir bölgedir. Dolayısıyla “şeytan üçgenine” benzetmenin yanlış olmayacağı bölgede, Osmanlı Devleti, özellikle Hazar sahilinde bulunan Kumukların yaşam sahası olan “Şemhal” vilayetiyle geliştirdiği diplomatik ve siyasi işbirliği sayesinde bölgede söz sahibi olmaya çalışmaktadır. Kısa bir süreliğine de olsa 1578-1606 tarihleri arasında bölgenin Osmanlı hâkimiyetinde kalmış olması, ayrıca hanlığın Müslüman olması Osmanlı’ya yakınlığını artırıyordu. Bu sayede Osmanlı idaresi, hem İran’la yaptığı savaşlarda kuzeyden İran’a karşı; Rusya’nın bölgede genişlemesine karşı güneyden Rusya’ya baskı kurmayı amaçlıyordu. Anahtar Kelimler: Dağıstan, Osmanlı Devleti, Şemhal, Kumuk, Kara Kaytak, Usmi, Lezgi,

ABSTRACT: In this study, diplomatic initiatives between the Ottoman government and the khanates in Daghestan during the struggle for domination between the Ottoman State and Iran (Safeviler) in the region will be discussed. In particular, despite the fact that there is a regional government, it will be focused on the attention and the protocols applied to the envoys coming from the Şemhal Khanate. The Caucasus and Dagestan are important and strategic geographies not only because they

169

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) have hosted many nations and states throughout history, but also because they are the transit routes of the tribes. In this respect, it is among the highest cosmopolitan places in the world. With this feature, for at least two hundred years it has turned into battlefields of the Ottoman, Russian and Iranian states. During the period we examined, especially in the 18th century, Dagestan was not only an Ottoman-Persian struggle zone but also a region where Russia has been also spreading. Therefore, the Ottoman Empire has tried to have a say in the region, especially through the diplomatic and political cooperation developed by the "Şemhal" province which has been the living area of the Kumuks located on the Caspian coast. In spite of the short period of time, the fact that the region was left under Ottoman rule between 1578 and 1606 and the khanate was also Muslim increased the closeness of the Ottoman Empire. Owing to this, the Ottoman administration aimed at establishing pressure on Iran from the north for its warfare against Iran as well as Russia from the south against the expansion of it in the region. Keywords: Daghestan, Ottoman State, Shamkhal, Kumukh, Kara Qaytaq, Utsmi, Lezgis

170

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

BİR YENİ MEDYA AJANI OLARAK TROLLER VE TROL KÜLTÜRÜ Internet Trolls and Their Culture as a New Media Agent

Sait GÜLSOY Arş. Gör.Dr., Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü [email protected]

ÖZ: Kitle iletişim araçları günümüzde teknolojik gelişmelerin etkisiyle yeni ve eski medya olarak gruplandırılmaktadır. Geleneksel ve yeni medya grupları arasındaki en temel fark, yeni medya tüketicilerinin pasif olmayışıdır. Yeni medya tüketicisi bireyler ya da gruplar aynı zamanda birer içerik üreticisi oldukları çevrimiçi etkileşim ortamlarına da sahiptirler. Söz konusu çevrimiçi ortamlar pek çok ‘yeni’ sıfatlı sosyal etkileşim formunu da üretmekte ve tüketmektedir. Bu etkileşim formlarından birisi trollük olarak adlandırılan eylemdir. Bu çalışmada Türkiye’de trol tipinin izi sürülmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda öncelikle İnci Sözlük kullanıcılarının ‘tv ziyaretleri’ ele alınacaktır. Ardından son birkaç yılda ortaya çıkan siyasi troller ile sosyal medyanın nefret söylemine ve enformasyon kirliliğine katkısı tartışılacaktır. Sonuç olarak ise trol kültürünün bilgi ve söylemi değersizleştirdiği üzerinde durularak toplumsal kolektif hafızaya verdiği zararlardan bahsedilecektir. Anahtar Kelimler: Yeni medya, kültür, trol, toplumsal tip, toplumsallaşma, internet.

ABSTRACT: Today, mass media are classified as new and tradtional media under the influence of technological developments. The main difference between traditional and new media groups is that new media consumers are not passive. New media consumers also have an online interaction environment where individuals or groups are also content producers. These online environments also produce and consume many 'new' social interaction forms. One of these forms of interaction is the act called trolling. In this study, it will try to trail the troll types in Turkey. In this context, first of all İnci Sözlük users 'TV visits' will be discussed. Then the effects of political trolls and social media on hate speech and information pollution will be discussed. As a result, it will be emphasized that the troll culture has devalued information and discourse, and will also be referring to the harm that it inflicts on the social memory. Keywords: New media, culture, troll, social type, socializing, internet.

171

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SELANİK VİLAYETİ’NDE GÜNLÜK HAYATTA GÜVENLİK SORUNLARI (1903-1908)7 Security Problems in Daily Life in Salonika Province (1903-1908)

Gürsoy ŞAHİN Doç. Dr., Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü [email protected]

Gamze CEYLAN M.A Student, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı [email protected]

ÖZ: Bu çalışmanın amacı, II. Meşrutiyet'e giden süreçte Selanik şehrinde günlük hayatı olumsuz etkileyen adi suçlar ile ilgili verileri tespit etmek ve asayiş durumunu irdelemektir. Bu kapsamda Selanik'te gündelik hayatı etkileyen olumsuzluklar, şehrin iç güvenliği ve suç haritası ortaya konulmaya çalışılacaktır. Selanik; Türklerle birlikte Rum, Bulgar, Sırp, Ulah, Yahudi ve Arnavut gibi etnik unsurların bir arada yaşadığı bir şehir özelliği taşımaktadır. Sahip olduğu kültürel çeşitlilik ve konumu sebebiyle Osmanlı Devleti'nin sosyal, siyasal ve ekonomik tarihinde ön planda olan bir şehirdir. Bu özellikleriyle Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki önemli şehirlerinden birisi olan Selanik hakkında yapılması planlanan araştırmada daha önce Osmanlı Devleti'nin Anadolu veya Balkan şehirleri hakkında kaynak olarak yeterince kullanılmamış ceraim (suç) defterleri, ceraim-i umumiye ve vukuat-ı cinaiye cetvelleri değerlendirilecektir. Bu sayede Manastır ve Kosova gibi Balkan şehirleri arasında çok önemli bir yere sahip olan Selanik'in II. Meşrutiyet öncesi suç ve asayiş durumu ortaya konulmuş olacaktır. Yapılması planlanan araştırmanın kapsamını; mekan olarak Selanik'in merkez kaza ve merkeze bağlı olan yerleşim yerleri oluşturacaktır. Zaman olarak II. Meşrutiyet’e giden süreç (1902-1908) esas alınacaktır. Çalışmanın temel kaynakları olarak Selanik şehrine ait Meşrutiyet öncesi ceraim (suç) defterleri, ceraim-i umumiye ve vukuat-ı cinaiye cetvelleri kullanılacaktır. Bunun sonucunda Selanik Vilayeti'nin toplumsal yapısı ve yaşamı değerlendirilecektir.

7 Bu araştırma Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Gamze Ceylan tarafından hazırlanmakta olan “II. Meşrutiyet'e Giden Süreçte Balkan Şehirlerinde Suç ve Asayiş: Selanik Örneği (1902-1908)” başlıklı Yüksek Lisans tez çalışmasının bir bölümünü içermektedir. Bu çalışma Afyon Kocatepe Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonunca desteklenmiştir. Proje No: 17.SOS.BİL.10. 172

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Anahtar Kelimeler: Selanik Vilayeti, Günlük Hayat, Güvenlik Sorunları, Suç, Asayiş.

ABSTRACT: The purpose of the current study is to identify the data related to ordinary crimes influencing the daily life in Salonika province and examine the state of public order within the period towards the Second Constitutionalist Period. Problems affecting the daily life in Salonika, internal security of the province, and its crime map will be revealed in this scope. Salonika has the property of a city where Turks live together with many ethnic groups such as Greek, Bulgarian, Serbian, Vlachs, Jewish, and Albanian. It is a province at the forefront in the social, political, and economical history of the Ottoman Empire due to its cultural diversity and location. In the research that is planned to be carried out about Salonika as one of the most important cities of the Ottoman Empire in the Balkans with these properties, crime (cerâim) statistics book, “ceraim-i umumiye” “general crime), and “vukuat-ı cinaiye cetvelleri’ (killing statistics list) that have not been used sufficiently as sources about the Anatolian and Balkan cities of the Ottoman Empire before will be evaluated. Thus, before the Second Constitutionalist Period, the state of crime and public order of Salonika having an important position among the Balkan provinces such as Manastir (Bitola) and Kosovo will be revealed. As the place, the scope of the research planned to be conducted will comprise the central district of Salonika and settlements belonging to the centre. As the time, the period towards the Second Constitutionalist Period (1902-1908) will be based. As the main sources of the research, crime (cerâim) statistics book, “ceraim-i umumiye” “general crime), and “vukuat-ı cinaiye cetvelleri” (killing statistics list) belonging to Salonika province before the Constitutional Period will be used. Consequently, social structure and life of Salonika Province will be evaluated. Keywords: Salonika Province, Daily Life, Security Problems, Crime, Public Order.

173

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

BİR GAZETE-İ MUZIRRA: ALEMDAR VE REFİ’ CEVAD ULUNAY A Detrimental Newspaper: Alemdar and Refi' Cevad Ulunay

Metin AYIŞIĞI Prof. Dr., Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü [email protected]

ÖZ: Alemdar, İstanbul'da 1912–1922 yılları arasında Refi’ Cevad'ın (Ulunay) sorumluluğunda ve Ahmet Kadri'nin (Pehlivan Kadri) yönetiminde yayımlanmaya başladı. Takvimli Gazete ve Teşrih adlarıyla yeniden çıkarıldı. Mahmud Şevket Paşa'nın bir suikast sonucu öldürülmesinden (Haziran 1913) sonra Refi’ Cevad Sinop'a sürülünce yayımına bir süre ara verdi. Mütareke döneminde yeniden yayımlanmaya başladı (5 Aralık 1918). İngiliz Muhipler Cemiyeti'nin organı durumuna gelen ve işgalcilerle işbirliği içinde Sadrazam Damat Ferit Paşa'ya yandaş bir yayın politikası izleyen Alemdar, Anadolu'daki Kurtuluş Savaşı'na karşı çıkarak bu hareketi “maceraperestlik” olarak nitelemiştir. Kuvâ-yı Milliye'yi dağıtmak için Damat Ferit Hükümeti'nin giriştiği tedbirleri memnunlukla karşılamıştır. Mütareke döneminde Milli mücadeleyi destekleyenleri vatan haini sayıp Damat Ferit Hükümetini destekleyen bir tutum sergilemiştir. Her yazısında Anadolu Mücadelesini kınamış ve bu mücadelenin boşuna olacağı iddiasını savunarak halkı milli mücadeleden soğutmaya çalışmıştır. Neredeyse kayıtsız şartsız İngiliz mandaterliğini savunan gazete Osmanlı Devleti’nin kurtuluşunun İngilizler ile olacağını ileri sürmüş ve muhtelif yazılarında bu konuyu özellikle dile getirmiştir. Millî Mücadele'ye karşı olanların en ileri temsilcilerinden biri olan Refi' Cevad Ulunay'ın makaleleri önemli birer ibret vesikası niteliğindedir. İttihat ve Terakki döneminde de iktidarı eleştiren yazılarıyla dikkatleri üzerine çekmiştir. Kuvâ-yı Millîye hareketine karşı çıkan Refi' Cevad, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, Millî Mücadele liderlerini küçük düşürücü yazılar yazmıştır. Güçlü bir kalemin ne denli bir silah olduğu gerçeği ortada iken, memleketin o sırada geçirmekte olduğu sıkıntılı günlerde, Millî Mücadele aleyhinde yazması büyük bir talihsizliktir. Anahtar Kelimeler: Alemdar, Refi’ Cevad, Damat Ferit Paşa, Milli Mücadele, Mustafa Kemal Paşa, İngiliz Mandaterliği

ABSTRACT: Alemdar is a detrimental newspaper which published between 1912-1922 in Istanbul by Refi’ Cevad and Ahmed Kadri. It was re-puplished as the names “Takvimli Gazete ve Teşrih”. After Mahmoud Shevket Pasha's death due to the assassination (June 1913) and Refi' Cevad was exiled to Sinop. The Newspaper stopped publication. It

174

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) published again in Armistice period (5 Aralık 1918). Alemdar, it was the publication of British Friendship Community in addition it was following a close policy for the Grand Vizier Damat Ferid Pahsa. Alemdar, opposed the War of Independence in Anatolia and described this movement as “adventurism”. Alemdar accepted with great pleasure of the government of Damat Ferit for closing the National Movement. The nationalists was decribed as traitor by government of Damat Ferit. Alemdar condemned always the nationalist movement in Anatoliaon. It claimed that this struggle is in vain. So tryed to allienate for natiaonal struggle. Refi’ Cevad claimed that will be to the salvation of the Ottoman Empire with England. He has been expressed this topic in various articles. The most important representatives of those who are against the national struggle, which is one of Refi Cevad's articles is an important record. In the period of Union and progress in the writings of critical has attracted much attention. Refi' Cevad is against to the National Struggle that mainly including Mustafa Kemal Pasha who wrote some derogatory articles for the leaders of the National Movement. Keywords: Alemdar, Refi’ Cevad, Damat Ferit Pasha, Turkish National Struggle, Mustafa Kemal Pasha, The British Mandate

175

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

AHMED CEVDET PAŞA’NIN BOSNA MÜFETTİŞLİĞİ Bosnia Inspectorship of Ahmed Cevdet Pasha

Mehmet Ali KARAMAN Dr. Öğr. Üyesi, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü [email protected]

ÖZ: Osmanlı Devleti’nde XIX. yüzyılda yetişen en önemli devlet adamlarından biri olan Ahmed Cevdet Paşa, devlet adamlığının yanı sıra, tarih ve siyaset alanında yaptığı tespitler ve verdiği eserlerle aynı zamanda bir bilim adamı olarak çeşitli hizmetlerde bulunmuştur. Dönemin siyasi karakterleri ile zaman zaman çatışma içerisine girmiş, yenilikçi-gelenekçi tartışmaları arasında gelenekçiler arasında oldukça önemli bir isim olmuştur. Verdiği eserler ve dönemine ait yapmış olduğu tespitler ve kendine has üslubu ile Osmanlı’nın son döneminin aydınlanmasında oldukça farklı bir yere sahiptir. Çalışmamız içerisinde Ahmed Cevdet Paşa’nın genel özelliklerinin yanı sıra 1863-1864 yılları arasında vazife yaptığı Bosna izlenimleri ve buradaki faaliyetleri ele alınacaktır. Ahmed Cevdet Paşa Bosna’da bulunduğu süre içerisinde bölgenin neredeyse tamamını ziyaret etmiş, okulların ıslahatı, yolların yapımı, nüfus defterlerinin düzenlenmesi gibi çeşitli sosyal, demografik ve iktisadi ıslahatlara imza atmıştır. Bu sürenin sonunda Bosna halkının neredeyse tamamının kalbini kazanan Ahmed Cevdet Paşa’nın bütün bu faaliyetleri çalışmamız içerisinde ele alınacaktır. Çalışmada Ahmed Cevdet Paşa’nın Bosna izlenimlerine dair notlar ile başta Başbakanlık Osmanlı Arşiv vesikaları ve alanın kronik ve çeşitli akademik kaynaklar doğrultusunda değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Ahmet Cevdet, Bosna Müfettişliği, Islahat

ABSTRACT: In addition to being a statesman, Ahmed Cevdet Pasha, one of the most important statesmen grown up in the Ottoman Empire in the XIXth century, also served as a scholar with his determinations and works he created in the field of history and politics. He used to come into conflict with the political characters of the period from time to time and became a very important name among the traditionalists within the modernist-traditionalist debates. He takes a very different place in the enlightenment of the last period of the Ottoman Empire with his works and determinations of his period and his own style. In our study, the activities of Ahmet Cevdet Pasha in Bosnia and his impressions of that place, where he served between 1863 and 1864, as well as his general

176

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) characteristics, will be examined. During his stay in Bosnia, Ahmed Cevdet Pasha visited almost the entire region and realized various social, demographic, and economic reforms, such as school reform, road construction, and regulation of population registration books. All of these activities of Ahmed Cevdet Pasha, who won the heart of almost all Bosnian people at the end of this period, will be examined in our study. The notes on Ahmed Cevdet Pasha’s impressions of Bosnia will be evaluated in the study in the direction of primarily the documents of the Ottoman Archives of the Prime Ministry and the chronic and various academic resources of the field. Keywords: Ahmet Cevdet, Bosnia Inspectorship, Reform

177

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜRKİYE’DE KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİ Integration Education in Turkey

Mine GÖL Öğr. Gör., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Okul Öncesi Eğitimi ABD [email protected]

Öz: Özel eğitim; genel eğitimden farklı bir eğitim gerektiren bireylerin yeterliliklerine ve gelişim özelliklerine dayalı olarak ve sosyal gereksinimlerini karşılamak için, özel olarak yetiştirilmiş personel tarafından, özel olarak geliştirilmiş eğitim programları, araç-gereçleri ve yöntemleri ile sürdürülen eğitimdir. Özel eğitim faaliyetleri içerisinde yürütülen uygulamaların başında kaynaştırma uygulamaları gelmektedir. Kaynaştırma, özellikleri uygun olan özel gereksinimli bireylerin bireysel eğitim programları çerçevesinde, normal ve özel eğitim personelinin sorumluluğu altında; eğitimsel, sosyal ve süre olarak normal yaşıtlarıyla bütünleştirilmeleridir (Sucuoğlu, 1996). Eğitim sistemi içerisinde önemli bir yere sahip olan kaynaştırma uygulamalarının amacına ulaşması ve başarılı sonuçlar elde edilmesinde ailenin, öğretmenlerin, uzmanların, mevzuatın önemli bir rolleri bulunmaktadır. Araştırmalar özel gereksinimli öğrencilerin kaynaştırma sınıflarındaki akademik başarılarını arttırabildiklerini göstermektedir. Buna karşın kaynaştırma sürecinde çeşitli nedenlerden dolayı zorluklar meydana gelebilir. Özel gereksinimli öğrenciler ile çok az deneyimi olan normal eğitim öğretmenleri kaynaştırma için gönülsüz olabilirler. Hem normal hem özel gereksinimli öğrenciler ve onların anne babaları endişeli olabilir. Bu problemler ekonomik ve personel kaynakları azaltıldığında daha kötü duruma gelebilir. Genel eğitim programları bireyselleştirildiğinde ve destek sadece özel gereksinimli öğrencilere değil onların öğretmenlerine de sağlandığında başarı daha muhtemel olmaktadır. Öğretmenler kaynaştırma uygulamasını öğrencinin sosyalleşmesi için yararlı bulmaktadır. Öğretmenler kaynaştırma uygulamasında bilgi edinme, yardımcı öğretmen gibi desteklere gereksinim duymaktadır. Öğretmenler öğrenciler için BEP’in bir ekip tarafından hazırlanması gerektiğini düşünmektedir. Kaynaştırma öğrencisinin ailesine yönelik yapılan çalışmalar kapsamında öğretmenlerin aileyi daha fazla bilgilendirmesi gerektiği savunulmaktadır. Anahtar Kelimler: Kaynaştırma, Kaynaştırma Eğitimi, Özel Eğitim

178

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: Special education is the education carried out by specially trained staff to meet the social needs of individuals who require a different education from general education based on their qualifications and developmental characteristics. At the beginning of the applications carried out within special education activities, inclusive approaches are coming. Inclusion is the integration of individuals with special needs under the responsibility of regular and special education staff within the framework of individual education programmes; as educational, social and as time as normal age. The family, teachers, experts and legislation have an important role in achieving the objectives of inclusion practices which have an important place within the education system and achieving successful results. Research shows that students with special needs can improve their academic achievement in inclusion classes. However, difficulties may arise in the integration process due to various reasons. Students with special needs may be reluctant to integrate normal education teachers with very little experience. Both normal and special needy students and their parents may be anxious. These problems can become worse when the economic and personnel resources are reduced. Success is more likely when general education programs are individualized and support is provided not only to students with special needs but also to their teachers. Teachers find the inclusion application useful for the socialization of the student. Teachers need support, such as knowledge, assistant teachers, in the integration practice. Teachers think that BEP should be prepared by a team for students. As part of the studies carried out towards the family of the inclusion student, it is argued that teachers should inform the family more. Keywords: Integratıon, Integratıon Educatıon, special education

179

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

BİLİMSEL AÇIKLAMANIN TARİHSEL FELSEFİ TEMELLERİ: PRESOKRATLAR Historical and Philosophical Foundations of Scientic Explanation: Presocratics

S. Ertan TAĞMAN Dr. Öğr. Üyesi, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü [email protected]

ÖZ: Batı’da metafizik çalışmalar başlamadan önce, Antik Yunan’da karmaşık bir mitoloji bulunmaktaydı ve açıklama bu mitler içinde filizlenmişti. Mitler var olanı, düzenlemekte, birleştirmekte, tutarlı ve anlamlı kılmaktaydı. Muthos’tan, logos’a geçiş olarak mitlerden felsefeye geçiş, kişileştirmeden veya mitleştirmeden uzak durmaktan daha köklü bir dönüşümü; politik, dini ve sosyal bir değişimin ürünü olmaktan ziyade, kapalı bir toplumdan tamamen uzakta entelektüel bir dönüşümü ifade eder. Açık bir topluma doğru, gittikçe genişleyen bir zümre tarafından geçmişin değerleri görece önemsizleştirilir ve yeni düşünceler biçimlendirilir. Presokratlar tüm düşünce sistemini kökten değiştirecek yeni bir düşünce yöntemi getirmiştir. Düşüncede yapılan bir devrim için önemli olan; bazı şeyleri belirleyen tarafsız, değişmeyen ve eşitliği sağlayan bir yasa fikrinin ortaya çıkmasıdır. Aynı olgulara ilişkin tartışma, genel ve değişmeyen yasa ilkelerine ya da akla başvurularak yönetilmelidir. Gökyüzü ve Yeryüzündeki dönüşümleri, düzenlilikleri tanımlayan ve bunlarla ilgili ön-deyi sağlayan rasyonel açıklamaları arayanlar Presokratlar olmuştur. Evrenin temel yapı taşlarını, temel öğelerini ve evrende meydana gelen olayları idare eden genel ilkeleri bulmaya çalışmışlardı. Ancak araştırma yöntemleri bugün anlaşılan anlamda bilimsel yöntem değildi. Mitler ve efsanelerden bilgi edinme konusunda köklü bir kırılma yaşattılar, ancak yine de deneyselliği kapsayan yöntemden yoksundular. Evrenle ilgili uslamlamaları a priori bir yönteme dayanmaktaydı ve açıklayıcılık gücü düşüncesi bu yöntemde önemli bir rol oynamaktaydı. Anahtar Kelimler: Presokratlar, Bilimsel Açıklama, Muthos, Logos.

ABSTRACT: Before the metaphysical work in the West began, there was a complex mythology in Ancient Greece and the explanation sprouted in these myths. Myths organize, unite, make consistent and meaningful to the existent. From transition from Muthos to the Lgos, is a more radical transformation than the transition from myths to philosophy,

180

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) personification, or remoteness; it is an intellectual transformation that is far from a closed society rather than a product of political, religious and social change. Towards an open society, the values of the past are relatively insignificant and new thoughts are formed by a growing epistemic community. The Presocrats have introduced a new way of thinking that will fundamentally change the whole system of thought. What is important for a revolution in thought is; it is the emergence of an impartial, unchanging and equality law idea that determines some things. The discussion of the same phenomena should be governed by general and unchanging legal principles or by reasoning. Those who are looking for rational explanations that Presocrats define the transformations and regularities in the sky and on the Earth and provide preliminary information about them. They tried to find general principles that govern the basic building blocks of the universe, its basic elements, and the events that took place in the universe. However, research methods are not the scientific method understood today. They have had a fundamental break in acquiring knowledge from myths and legends, but they still lack the method of experimentation. The explanations about the universe were based on a priori method, and explanatory power played an important role in this method of thinking. Keywords: Presocratics, Scientific Explanation, Muthos, Logos

181

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

BİR MAĞDURİYET TİPLEMESİ: ÖTEKİ OLARAK KADIN ve KADIN HAREKETLERİ8 A Victimisation Typecasting: As the Other Women’s and Women’s Movements

Gülcan YÜCEL MA Student, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı [email protected]

ÖZ: Kadın hareketlerinin tarihsel gelişim süreci, kadınların yeni kimlik politikaların da farklı ve öteki olanın vurgulanması, bir nevi tanıma ve tanıtma taleplerini var etmiştir. Bu çalışma da öteki olarak yaşam hakkı elinden alınan, tecavüze uğrayan, işkence gören milyonlarca kadınının “Esas Mağduriyeti”ne karşı yaşattıklarını “aşk”, “aşırı sevgi” veya “karşılık bulamama” adı altında örtme çabasında olanların “Sözde Mağduriyet”lerine farklı bir yaklaşımdır. Carole Pateman’ın yarısı anlatılan hikaye dediği “İlk Sözleşme”yle biri özel diğeri kamusal alana ait yanılgısına düştüğümüz cinsel ve toplumsal sözleşmenin nasıl ayrıştığının tespiti yola çıkış noktası olmuştur. Cinsel-toplumsal mutabakatın erkeklerin “özgürlük” ve kadınların “tabiyet” hikayesi olarak ayrışması öteki üzerinden tartışılmıştır. Cinsel sözleşmeyi toplumsal sözleşmeden ayırmak sivil özgürlüğü kamusal alana hapsetmektir. Oysa özel alan da siyasetle ilgilidir. Kadınları ilk sözleşmeden itibaren ekarte edip itaat altına almaya çalışanlar “sahip olma” gücüne kavuşmak için bu gerçeği gizlemektedir. Ataerkil yapının kodladığı “yoksun veya eksik olan kadındır”. Psikolojik açıdan bakıldığındaysa yoksun olanın “sahip olma” güdüsü fazladır. Buna göre erkeğin mağdur olması beklenmez mi? Neden tam tersi olmakta? Freud ve Lacan’a kulak vermek gerekir; eksiklikle doğan yabancıdan yani ötekiden kendini farklı ve üstün görme veya gösterme şekli olabilir. Ya da kıskanıldığını düşünme... Sonuç olarak bu bilinçle bastırılmalıdır. Çünkü mağdur olarak kadın tiplemesinin tarihe karışması ancak bilinç düzeyinin geliştirilmesiyle olur. Anahtar Kelimeler: Öteki, Kadın, Kadın Hareketleri

ABSTRACT: The historical development process of women's movements, the new identity policies of women are different and the

8 Bu çalışma Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde hazırlanmakta olan yüksek lisans tezinin bir bölümünü içermektedir. 182

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) other is emphasized, a kind of recognition and promotion demands generated. This study is a different approach to the fact that millions of women are "main victims". The "first contract" that Carole Pateman called half story, the determination of how the sexual and social contract that we fell into the illusion of public space and private, was the point of departure. The sexual-social consensus was discussed in the separation of men as "freedom" and women's "obedient" story. Separating the sexual contract from the social contract is to incarcerate civil freedom into the public sphere. However, private space is also about politics. The patriarchal structure encodes the thought of "the woman who lacks or is missing". From a psychological standpoint, the lack of "possession" should be too much. Wouldn't expected that men are victims in this case? Why is it just the opposite? We must listen to Freud and Lacan; It can be a different and superior way of seeing or showing itself. Or to think that women are jealous... As a result, it should be suppressed with consciousness. Because the destruction of female typecasting as a victim is only of the consciousness level. Keywords: Other, Women, Women’s Movements

183

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

MÜSTAKİL BİR YEREL YÖNETİMLER BİLİM DALI (?) Independent Scientific Space of Local Governments (?)

METİN ÖZKARAL Dr. Öğr. Üyesi, Karabük Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Yerel yönetimler gündelik hayatta ihtiyaç duyduğumuz temel kamu hizmetlerini karşılamakla yükümlü, seçimle iş başına gelenler aracılığıyla yönetilen örgütlerdir. Oldukça geniş bir görev, yetki ve sorumluluk alanına sahiptirler. Ancak bu önemine rağmen Türkiye’de bilimsel örgütlenmede kendisine bağımsız bir alan henüz oluşturulamamıştır. Lisans, lisansüstü ve tüm düzeylere ilişkin anabilim dalları arasında müstakil yerel yönetimler programlarına rastlamak güçtür. Türkiye’de yerel yönetimler meslek yüksek okullarında eğitim verilen bir bölüm konumundadır. Alanyazında da siyaset bilimi ve kamu yönetimi dallarının altında sıkışmış, belirsiz bir konumda yer alır. Oysa günlük hayatımızın tam merkezinde bulunan yerel yönetimlerin ilgi alanları, pratik deneyimleri, kurumsal çevreleri ve özgün yapıları ele alındığında daha geniş bir çalışma sahasını hak eden bir alan olduğu açıktır. Bunun yapılabilmesi için ulusal çapta, akademisyenler ve akademik yönetici görevinde bulunanlara dönük bir farkındalık oluşturulması önem arz etmektedir. Bu bildiri bunu yapmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda çalışmada; öncelikle temel kavramlar, ilgili alanyazındaki tartışmalar, Türkiye’deki mevcut durum ve yerel yönetimlerin bilimsel olarak önemi konuları aktarılmış, daha sonra ise yerel yönetimler alanının daha geniş bir atmosfere kavuşabilmesi için önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimler: Yerel Yönetimler, Kamu Yönetimi, Yükseköğretim Çalışmaları.

ABSTRACT: Local governments are organizations that are obliged to meet the basic public services we need and are managed by elected managers. They have a wide range of duties, power and responsibilities. However, despite this importance, there isn’t an independent scientific organization yet in Turkey. It is difficult to find independent local government programs around undergraduate, graduate and general education departments. Local governments in Turkey are vocational education programs in high school level of universities. In the literary

184

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) space, local goverments are in an ambiguous position under politics and public administration fields. However, it is clear that local administrations, which are in the center of our daily lives, deserve a wider field of scientific studies because of interests, practical experiences, institutional circles and specific structures. It is important that to raise awareness among academicians and academic administrators to be able to do this. This declaration aims to do this. In this context, firstly, there are basic concepts, discussions in the literature, scientifically important issues of current state and local governments in Turkey, then there are some suggestions for a wider atmosphere of the local government area. Keywords: Local Goverments, Public Adminisitration, High Education Studies.

185

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

OKUL ÖNCESİ DÖNEM ANNELERİNİN ETKİNLİK OLUŞTURMAYA YÖNELİK BİLGİ KAYNAKLARININ İNCELENMESİ: INSTAGRAM ÖRNEĞİ Investigation of Information Sources of Pre-School Children's Mothers for Creating Activity: Instagram Sample

Ahmet ÖNAL Öğr. Gör., Giresun Üniversitesi, Keşap Meslek Yüksekokulu, [email protected]

M. Masum GÜLCEMAL Öğr. Gör., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Gölhisar Meslek Yüksekokulu [email protected]

Emrah GÜLCEMAL PhD Student, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü [email protected]

ÖZ: Toplumları oluşturan bireylerin kişiliklerine çocukluk dönemlerinde edinilen alışkanlıklar ve alınan eğitimler önemli oranda etki etmektedir. Bu bağlamda doğumundan okul dönemine kadar ebeveynler en büyük paya sahiptir. Annelerin çocuklarının gelişimine katkı sağlamak üzere eğitici ve geliştirici etkinlik arayışına girmeleri olağan bir durumdur. Çalışmanın amacı; sıfır altı yaş grubu çocuğa sahip annelerin sosyal medyayı etkinlik arayışlarına ilişkin bilgi kaynağı olarak ne derece kullandığını tespit etmektir. Çalışmanın ikincil hedefleri ise söz konusu yaş grubunda ebeveynlerin etkinlik oluşturmak amacıyla çocuklarıyla birlikte geçirdiği zaman ve bu konuda yardım alıp almadıklarını da ortaya koymaktır. Çalışmada, veriler anket ile ölçülmüştür. Çalışmanın evreni, okul öncesi dönem çocuklara yönelik paylaşımlarda bulunan ve yüz binden fazla takipçiye sahip olan üç farklı Instagram hesabı olarak seçilmiştir. Çalışmada örneklem belirtilmemiş ve tüm üyelere online anket ile ulaşılmaya çalışılmıştır. Veriler, SPSS aracılığıyla basit frekans analizlere tabi tutularak değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre; araştırmaya katılım gösteren annelerin etkinlik arayışında sosyal medya önemli ve etkili bir kaynaktır. Yine araştırmaya katılım gösteren anneler sosyal medyayı etkinlikler açısından önemli ölçüde güvenilir bulmaktadır. Bu durumda medya, çocukların gelişimine etki edecek etkinlikler bağlamında yanlış bilgilerin düzeltilmesi için annelerin bilgilendirilmesi açısından etkin bir araç olarak kullanılabilir. Anahtar Kelimeler: Sosyal Medya, Çocuk Etkinlikleri, Aktivite Bilgisi, Sağlıklı Bilgi Kaynağı

186

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: The habits acquired in the childhood and the education received affect the personalities of the individuals forming the communities. In this context, parents have the biggest share from birth to school period. It is normal for parents to seek educational and developmental activities to contribute to the development of their children. Purpose of the study; is to determine the extent to which mothers of children aged zero to six years use social media as a source of information on their search for activities. The secondary goal of the study is to show when parents in their age group spent time with their children in order to create an activity and whether they have received help in this regard. In the study, the data were measured by questionnaire. The universe of the study was selected as three different Instagram accounts with more than one hundred followers and preschool-age child sharing. No sample was specified in the study and all members were tried to be reached by online questionnaire. The data were evaluated by simple frequency analysis via SPSS. According to the results of the study; social media is an important and effective source of activity for mothers who participate in the survey. Mothers who participated in the research also found social media to be significantly reliable in terms of activities. In this case, the media can be used as an effective means of informing mothers about correcting misinformation in the context of activities that will affect the development of children. Keywords: Social Media, Children's Activities, Activity Information, Healthy Information Source

187

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SAĞLIK SEKTÖRÜNÜN AKREDİTASYON SÜRECİNDE JOINT COMMISSION INTERNATIONAL SERTİFİKASYONUNUN İNCELENMESİ

Investigation of Joint Commission International Certification during Health Sector Accreditation

Ahmet ÖNAL Öğr. Gör., Giresun Üniversitesi, Keşap Meslek Yüksekokulu, [email protected]

Emrah GÜLCEMAL PhD Student, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü [email protected]

M. Masum GÜLCEMAL Öğr. Gör., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Gölhisar Meslek Yüksekokulu [email protected]

ÖZ: Sağlık hizmetleri kalitesinin artırılarak uluslararası standartlara uygun olduğunu bağımsız bir kuruluş tarafından onaylatmak suretiyle rüştünü ispatlamış olmak bir kuruluş açısından yüksek itibar anlamına gelmeye başlamıştır. Hasta ve hasta yakınlarının memnuniyetini esas alırken çalışan koşullarının da iyileştirilmesi amacını taşıyan akreditasyon standartlarıyla sağlık kuruluşlarında toplam kalite yönetimi yeni bir boyuta taşınmıştır. Amerika da başlayıp Kanada, Avustralya gibi ülkelerde gelişerek devam eden sağlık hizmetleri akreditasyonu, 1980’li yıllar sonrasında sağlık hizmetlerinde sonuçların iyileştirilmesi ve geliştirilmesi doğrultusunda evirilmeye başlamıştır. 1986 yılında Joint Commission on Accreditation of Healthcare Organization tarafından kalitenin iyileştirilmesi ve sürekli geliştirmeye odaklanan bir yaklaşım oluşturulmuş ve 1990’lı yıllardan itibaren günülü katılım esasından ziyade hesap verilebilirlik temelinde kamu kuruluşlarının yönetim ve finansmanı altında zaruret haline getirilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada; JCI tarafından akredite edilmiş dünyada yaklaşık yetmiş ülkede binden fazla kuruluş bulunmaktadır. Bu ülkelerin gelişmişlik düzeyleri, coğrafi durumları, sağlık harcamaları gibi parametrelerle JCI tarafından Hastane Programı, Ayakta Tedavi Programı, Klinik Laboratuvar Programı, Akademik Tıp Merkezi Hastane Programı akreditasyon seçenekleri ele alınmıştır. JCI akreditasyonuna sahip olan ülkelerle Türkiye’nin akreditasyon süreci karşılaştırılarak Sağlıkta Dönüşüm Programı bağlamında etkileri ortaya konulmuştur.

188

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Anahtar Kelimeler: Joint Commission International (JCI), Akreditasyon, Sağlık Sektörü,

ABSTRACT: Being proven to be rundown by an independent organization that has increased the quality of health care services and conforms to international standards has started to mean high reputation for an organization. With accreditation standards, total quality management has been moved to a new dimension in health institutions. Healthcare accreditation, which began in the United States and continued to develop in countries such as Canada and Australia, has begun to evolve in the 1980s in the direction of improving and making better the outcomes in health services. In 1986, an approach was developed by the Joint Commission on Accreditation of Healthcare Organization that focuses on quality improvement and continuous improvement, and since the 1990s, rather than the voluntary participation, it has begun to become a necessity under the management and financing of public institutions on the basis of accountability. In this study; there are more than a thousand companies in about seventy countries in the world that are accredited by JCI. The hospitality program, outpatient treatment program, clinical laboratory program, accreditation options of Academic Medical Center Hospital Program were handled by JCI with parameters such as development level, geographical situation and health expenditures of these countries. JCI accreditated countries and accreditation process of Turkey have compared for putting forward effects in the context of the Health Transformation Program. Keywords: Joint Commission International (JCI), Accreditation, Health Sector

189

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ULUSLARARASI ÖĞRENCİLERİN SAĞLIK GÜVENCELERİ HUSUSUNDA BİLGİ DÜZEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Evaluation of Knowledge Levels on International Students about Health Guarantee

Ahmet ÖNAL Öğr. Gör., Giresun Üniversitesi, Keşap Meslek Yüksekokulu, [email protected]

M. Masum GÜLCEMAL Öğr. Gör., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Gölhisar Meslek Yüksekokulu [email protected]

Emrah GÜLCEMAL PhD Student, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü [email protected]

ÖZ: Birçok alanın dinamiğinde dönüşümlere neden olan küreselleşmenin eğitim alanındaki yansımalarından biri de uluslararası öğrenci hareketliliğine kazandırdığı artıştır. Bu artışın birçok yönden getirisi olmakla birlikte söz konusu öğrencilerin başta sağlık olmak üzere ihtiyaçlarının karşılanması önem arz emektedir. Uluslararası öğrencilerin sağlık hizmetlerinden faydalanma süreçleri sağlık güvence sistemlerinden yararlanma olanakları ve sağlık hizmetlerine erişim süreçleri açısından ele alınmalıdır. Çalışmanın amacı yükseköğretim kurumlarındaki uluslararası öğrencilerin sağlık hizmetlerinden faydalanmak üzere sahip oldukları sağlık güvencelerini ve bu sağlık güvencelerinden yararlanma süreçleri hakkında ne derece bilgiye sahip olduklarını tespit etmektir. Çalışmada uluslararası öğrencilerin sağlık hizmetlerinden ne derece faydalandığı ve bu hizmetlerle ilgili bilgi düzeyleri anket ile ölçülmüştür. Çalışmanın evreni, Isparta ve Giresun illerindeki uluslararası öğrenciler olarak seçilmiştir. Çalışmada örneklem seçilmemiş, Isparta ve Giresun illerindeki toplam 2451 uluslararası öğrenciye online anket ile ulaşılmıştır. Veriler SPSS aracılığıyla basit frekans analizlerine tabi tutulmuştur. Çalışmanın sonuçlarına göre araştırmaya katılım gösteren uluslararası öğrencilerin sağlık güvenceleri konusunda genelde yeterli bilgiye ulaşamadıkları yönünde izlenim oluşturmaktadır. Bu noktada uluslararası öğrencilerin sağlık güvenceleri konusunda bilgilendirilmesi etkin araçlarla gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Uluslararası Öğrenciler, Sağlık Güvenceleri, GSS, Sağlık Hizmeti

190

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: One of the reflections of the globalization in the field of education that has caused the shifts in the dynamics of many fields is the increase that it brings to international student mobility. It is important to meet the needs of the students, especially the health, in addition to the results of this increase in many ways. International students' access to health care services should be addressed in terms of access to health care systems and access to health services. The purpose of the study is to determine the extent to which international students in higher education institutions have access to the health insurance they have in order to benefit from the health services and how they benefit from these health insurance. The extent to which international students benefited from health services and the level of knowledge about these services in the study was measured by questionnaire. The universe of his work was chosen as international students in Isparta and Giresun illusions. No sample was selected in the study, and a total of 2451 international students in Isparta and Giresun were reached via online questionnaire. The data were subjected to simple frequency analysis via SPSS. According to the results of the study, international students who participated in the survey are often impressionable that they do not have sufficient information on health insurance. At this point, international students need to be informed about health insurance and necessary studies should be done with effective means. Keywords: International Students, Health Guarantee, GSS, Health Care

191

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KADIN MÜDÜRLERİN DÖNÜŞÜMCÜ LİDERLİK DAVRANIŞLARININ, ÖĞRETMENLERİN ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞINA ETKİSİNDE MOTİVASYONUN DÜZENLEYİCİ ROLÜ The Regulatory Role Off Motivation Women Manager’s Transformational Leadership Behaviours on Influence on Organizational Commitment Off Employees

Melis KANDEMİR MA Student, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Bölümü [email protected]

Murat YALÇINTAŞ Doç.. Dr., İstanbul Ticaret Üniversitesi, Dış Ticaret Enstitüsü [email protected]

ÖZ: Bu çalışmada, dönüşümcü liderlik ile örgütsel bağlılık arasındaki ilişkide motivasyonun düzenleyici rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda öncelikle dönüşümcü liderlik, örgütsel bağlılık ve motivasyon kavramları incelenerek konunun kavramsal çerçevesi oluşturulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın araştırma kısmında Silivri, Çatalca, Büyükçekmece ve Beylikdüzü ilçelerinde bulunan Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlere hazırlamış olduğumuz anketler uygulanmış ve demografik veriler toplanmıştır. Bunlara ek olarak 8 öğretmen 3 müdürle mülakat gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma belirtilen bölgelerde sadece kadın müdürler tarafından yönetilen okullara uygulanmıştır. Toplanan veriler SPSS programı üzerinde değerlendirmeye alınacaktır. Araştırmanın sonucu olarak dönüşümcü liderlik davranışı gösteren okul müdürlerinin, öğretmenlerin örgütsel bağlılığına etkisinin pozitif yönde olacağı öngörülmektedir. Buna ek olarak motivasyonun yüksek olduğu durumda, dönüşümcü liderlik davranışıyla örgütsel bağlılık arasındaki ilişkinin pozitif yönde etkileneceği tahmin edilmektedir. Anahtar Kelimeler: dönüşümcü liderlik, örgütsel bağlılık, motivasyon, eğitim.

ABSTRACT: The aim of this study is to examine the regulatory role of motivation on relation between leadership and organizational commitment. In this direction, firstly, the conceptual framework of the

192

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) subject was tried to be established by examined to the concepts of transformational leadership, organizational commitment and motivation. In the research part of the study, surveys that we prepared were applied to the teachers working in the educational institutions affiliated to the Ministry of National Education in the counties of Silivri, Çatalca, Büyükçekmece and Beylikdüzü and demographic data were collected. In addition that, 8 teachers and 3 managers were interviewed. This study has been applied only that schools managed by female principals in the indicated regions. The collected data will be evaluated on the SPSS. As a consequence of the research, it is predict that school principals who act transformational leadership will have a positive effect on organizational commitment of teachers. On top of all this, when high motivation is happened, it is estimated that the relationship between the transformational leadership behavior and organizational commitment will be positively affected. Keywords: transformational leadership, organizational commitment, motivation, education.

193

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SOSYAL ADALET BAĞLAMINDA “EKONOMİ KELAMI” Economic Theology in Relation of Social Justice

Özcan TAŞCI Prof. Dr. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi [email protected]

ÖZ: Felsefe, sosyoloji ve psikoloji gibi Sosyal ve Beşeri ilimlerle Temel İslam Bilimleri bağlamında belki de en yakın ilişki içerisinde olduğu gözlemlenen Kelam ilmi, insanın mutluluğu gibi son derece ulvi/yüce bir gayeyi edinmiş olmakla beraber Klasik kaynakları itibariyle ele alınıp incelendiğinde onun Allah’ın zatı, sıfatları, peygamberlik (nübüvvet) ve semiyyat/ahiret hususlarında gösterdiği teorik çabayı insanların dünyada ekonomik/iktisadi açıdan inançlarıyla ilişkili olarak ortaya çıkan sorunlara pratik çözümler bulma konusunda bir kaç istisna hariç göstermediği tespit edilmektedir. Oysa Kur’an’a göre insan dünyaya sırtını dönmeyecek ve ekonomik ihtiyaçlarını /rızkını helal yoldan karşılamak için sürekli bir çaba içerisinde olacaktır. Bunun için de “ekonominin (üretim-tüketim) adaleti” ön plana çıkmaktadır. İnsanın dünyadaki mutluluğunun en önemli unsurunun, ekonomik anlamdaki paylaşım ve adalet olduğu herkesçe kabul edilen bir gerçekliktir. Esasen ilk kelami fırka/ekol olan Mu’tezile’nin orijinal adının “Ehlu’l-adl ve’t- tevhid” (Adalet ve Tevhid Grubu) olmasından, onun Allah’ın birliği hususunda verdiği mücadeleyi insanlar arasındaki ekonomik anlamdaki sosyal adaletsizliklerin giderilmesi konusunda da vermesi beklenirdi. Her ne kadar ilk dönemlere ait onlardan çok fazla esere sahip olmasak ta bu konuda rivayet edilenlerden buna çok fazla işaret olmadığı anlaşılmaktadır. Sonraki Kelam ekolleri Eş’ari ve Maturidiler’de zikredilen husus çok fazla değişmiş değildir. Bu durum özellikle günümüz açısından önemli bir eksiklik olarak görülmelidir. Oysa Kelamdan beklenen, en azından günümüz açısından teorik tasarımların pratiğe yansıtılmasıdır. Bununla beraber Kelam kitaplarında ekonomik/pratik olgulara yukarıda da açıkladığımız üzere çok az olsa da değinildiğini tespit etmekteyiz. Günümüzün de en önemli ekonomik sorunları durumunda olan “enflasyon” (fiyat artışı) ya da bir anlamda üretim-tüketim faaliyeti olarak ta tanımlayabileceğimiz “rızık” ilk dönemden itibaren Kelam kaynaklarında sürekli olarak tartışılan hususlar olarak dikkatlerden kaçmamaktadır. İşte bu tebliğimizde Kelam kaynaklarının bu konulara yaklaşımları ekonomik açıdan yoksulluğun önlenmesi, sosyal adalet, paylaşım ve dayanışmaya yaptıkları katkılar bakımından ele alınacak ve günümüz açısından bir değerlendirmeye tabi tutulacaktır.

194

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Anahtar Kelimeler: Kelam, Rızık, Fiyat Artışı, Ekonomik Adalet

ABSTRACT: It is known that Kalam, which is one of the Islamic Disciplines and the most closely Islamic Discipline associated with the other Disciplines as philosophy, psychology and Sociology, aims to realise the human happiness not only in this life but after this life by realizing the true faith, belief and Islamic credo. However in our opinion, it is determined, as well as in the Kalam works, that the Kalam Knowledge largely oriented to the in the next World and neglected this life. For example were the Economic Theology and its terms as rızq (production and consumption) and the Equality in reaching capital, in that Kalam Books with the exception of the inflation in relation to economic theology not analysed. In this article will be this analysed. Keywords: Kalam, Rızq, Inflation, Economic Equality

195

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

FELSEFİ BİR HAREKET YA DA DİNİ BİR İNANÇ EKOLÜ OLARAK DEHRİLER-FELSEFİ-KELAMİ BİR ANALİZ Dahriyyun: As a Philosophical or Religious Movement-An Theological and Philosophical Analyse

Özcan TAŞCI Prof. Dr. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi [email protected]

ÖZ: İnsanlık kadar eski olan Din ve Felsefe sürekli olarak birbirine zıt/muhalif olarak görülmeye/gösterilmeye çalışılmıştır. Bazı düşünürler de en temel esasları ve nitelikleri açısından bakıldığında Din ve Felsefenin ikiz kardeş olduğunu ileri sürmektedir. Zira her ikisi de varlığın hakikatini aramaktadırlar. Bununla beraber bu ikisinin ayrıştıkları en önemli husus Dinin alemi yaratan Yüce bir varlığa mutlak anlamda bağlı ve bağımlı olduğu halde diğerinin ise -tüm felsefi gruplar açısından olmasa da- böyle Yüce bir varlığın alemin varlık bulması için gerekli ve zorunlu olmadığını ortaya koymalarıdır. İşte bu noktada da karşımıza Materyalizm, Natüralizm ya da Deizm gibi ilk çağdan itibaren yaygın olarak bilinen felsefi gruplar ön plana çıkmaktadır. İslam öncesi Arap toplumunda da bu düşünceye sahip olan kişi ya da grupların varlığı söz konusu edilmektedir. Bunlardan en önemlisi Kur’an’da da açıkça zikredilen “Dehriyyûn” ya da Dehrîler’dir. Bu fırka/grup üzerinde İslam alimleri tarafından araştırmalar yapılmış olsa da onların tam olarak hangi felsefi ya da Dini harekete mensup olduğu tam olarak aydınlatılmış değildir. Bu bağlamda Alman oryantalist W.L. Schrameier (1859-1926) tarafından 1881’de “Ueber den Fatalismus der Vorislamischen Araber” (İslam Öncesi Arapların Cebriyeciliği Üzerine” Leipzig’de bir doktora tezi (Promotionsschrift) yazılmış, daha sonra da Bonn’da yayımlanmıştır (Aydınlanma, Oryantalizm ve İslam-Kelami Konular Bağlamında Bir Karşılaştırma, Özcan Taşcı, Sentez Yayıncılık 2013, s. 223). Eser her ne kadar İslam öncesi Arap toplumunun Cebriyeciliği üzerine olsa da yukarıda zikredilen Dehriler’in hangi inanç/felsefi gruba dahil olabileceği hususunda Kur’an ayetleri, Arap şiirleri ve bir takım filozofların düşüncelerinden örnekler vermek suretiyle önemli açıklamalara yer verdiği gözlemlenmektedir. İşte bu tebliğde Dehriler’in felsefi bir grup ya da Dini bir inanç olup olmadığı, Schrameier’in sunumu bağlamında ele alınıp tahlil edilecektir. Anahtar Sözcükler: Dehriler, Deizm, Natüralizm, Materyalizm, Kelam, Felsefe

196

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: It is well known that philosphy and religion have been displayed two opposite facts. Nevertheless, according to some thinkers, both are closely connected. Because both are looking for the truth of the world. But religion and the philosophy are often in contrast in belief in God: Whether God created the world or not. So on this point we encounter Materialism, Naturalism and Deism. It is stated by the researchers that such existed among the pre-Islamic Arabs. Koran calls these "Dahrıyyun". So this group will be analyzed in this paper according to the German orientalist Schrameier (1859-1926) and his work. Keywords: Dahrıyyun, Materialism, Naturalism, Deism, Theology/Kalam, Philosophy

197

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ALMAN FİLOZOFLARINA GÖRE TABİİ/FITRAT DİNİ Natural/Fitrat Religion According to the German Philosophers

Özcan TAŞCI Prof. Dr. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi [email protected]

ÖZ: Günümüzde Din ile felsefenin en önemli tartışma alanlarından birisi, Dinin asli/indirilmiş halinden tahrif edilmek suretiyle bozulmuş olduğu bu yönüyle de felsefe ile uzlaşmaz bir yapıya kavuşturulduğu iddiasıdır. Bir takım İslam filozofları da filozof ile peygamberin temelde aynı vazife ve görevi yerine getirdiğini dile getirmektedir. Bunun gerekçesi ise ikisinin de aynı kaynaktan bilgilere/vahye ulaşmalarıdır. Esasen filozofların bu iddialarına en önemli neden, onların Dini, temel itibariyle tabii/fıtrata uygun olarak görmeleridir. Şayet Dinler gönderildikleri asli hüviyetler ile kalmış olsalardı, bu durumda onların tabii/fıtrat dini olarak kabul edilmeleri söz konusu olabilirdi. Böylece de Felsefe ile herhangi bir sorun yaşamamış olurlardı. Bu bağlamda Alman filozofları Immanuel Kant (1724-1804) ve Gothold Ephraim Lessing’in (1729-1781) Tabii Din üzerine yazılar yazdıkları görülmektedir. Kant, “Salt Aklın Sınırları İçerisindeki Din” (Die Religion Innerhalb der Grenzen der blossen Vernunft-1793) adlı eserinde Tabii Din’in sınırlarını çizmiş ve onu tanımlamıştır. Kant’a göre vahyedilmiş bir Din ancak insan aklının ilkeleriyle temellendirildiği takdirde tabii (natürliche) olabilmektedir. (Aydınlanma, Oryantalizm ve İslam-Kelami Konular Bağlamında Bir Karşılaştırma, Özcan Taşcı, Sentez Yayıncılık 2013, s. 37) Lessing de “Adam Neusser” ve “Rettung Cardanus” adlı eserlerinde tabii Din’in ne olduğu konusunda açıklamalar yapmaktadır. Ona göre bir tabii Din asla ve asla akıl ile çelişmez. Esasen Lessing’e göre bu yönden yeryüzünde sadece İslam “akla uygun vahiy dini” (vernünftige Offenbarungsreligion) olmaktadır. Zira Adam Neuser, “en asil tabi dini” Kur’an’da bulmuştu. (Aydınlanma, Oryantalizm ve İslam-Kelami Konular Bağlamında Bir Karşılaştırma, Özcan Taşcı, Sentez Yayıncılık 2013, s. 61, 64). İşte bu tebliğde Kant ve Lessing gibi Alman filozoflarının Tabii-Akıl Dini kavramları etrafındaki düşünce sistemleri Kelami-felsefi açıdan ele alınıp değerlendirilecektir. Anahtar Sözcükler: Tabii/Fıtrat Dini, Kant, Lessing, Kelam, Felsefe

ABSTRACT: It is generally known that the Religion accused, to be dissort and for this reason it dosen’t harmonise with the Philosophy. Some of the Islamic philosophers equated the philosopher and the

198

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) prophet in terms of their tasks. Because both receive their knowledge of the same source namely from God. Their claim goes back to their understanding of the nature of religion. For them, religion is natural and rational. For this reason is only Islam natural and rational. In this articel will be this analysed according to the German Philosopher Immanuel Kant (1724-1804) and Gothold Ephraim Lessing (1729-1781). Keywords: Kant, Lessing, Kalam, Philosophy, Natural Religion.

199

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ATAERKİL SİSTEMİN DÖNÜŞÜMÜ: ÜÇ KUŞAĞIN GÖZÜYLE ATAERKİL SİSTEM Patriarchal System Transformation: Through the Eyes of Three Generation’s Patriarchal System

Fatma FİDAN Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri [email protected]

Öz: Çalışmada, kadın ve erkeklerde üç kuşak itibariyle ataerkil sistemin dönüşümü araştırılmıştır. Kuşaklar arasında ataerkil sistemin temel değerlerinin değişimi kadın ve erkekler açısından incelenmiştir. Araştırma derinlemesine mülakat kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri yapılandırılmış mülakat formu aracılığıyla derlenmiştir. Araştırma, 25 erkek üç kuşak (75) ve 25 kadın üç kuşak (75) olmak üzere 50 üç kuşak (150 birey) ile gerçekleştirilmiştir. 1. Kuşak Baby boom, 2 kuşak X ve 3. Kuşak Y kuşakları olarak oluşturulmuştur. Araştırmada, ataerkil sistemin erkeklerde 3. Kuşakta, kadınlarda ise 2. Kuşakta değişimin gerçekleştiği görülmektedir. Kadınlarda değişimin başlamasında eğitimin etkisi düşük olurken, erkeklerde eğitim arttıkça ataerkil sistemin sorgulanması başlamakta ve etkisi zayıflamaktadır. “Kadınlar çalışmalıdır” ifadesi kadınlarda 2 ve 3. kuşakta genel kabul görürken, erkeklere 3. kuşakta kabul görmekte, 2. kuşakta sadece belirli işleri yapabileceği düşünülmektedir. “Erkekler daha güçlüdür” ifadesi erkeklerin tamamında kabul görürken, kadınlarda sadece 1. kuşakta kabul görmektedir. “Kadının asli görevi anneliktir” ifadesi kadınlarda 1. kuşakta, erkeklerde 3. kuşakta da benimsenmektedir. “Edinilen mallar erkeğin üzerine olmalıdır” kadınlarda 1. Kuşakta, erkeklerde ise 3 kuşakta da kabul görmüştür. İktidar, güç, para kavramları erkeğe aittir” ifadesi kadınlarda 1. kuşakta, erkeklerde 3 kuşakta benimsenmiştir. Erkeklerde toplumsal cinsiyetçi işbölümü ve buna ait değerlerin 3 kuşakta da devam ettiği, kadınlar da ise 2. kuşakla birlikte sorgulama ve ataerkil sistemin yargılarından kopuşun başladığı görülmektedir. Kadınlarda 2. kuşakta değişimin başlamasında aslında 1. kuşak kadınların çocuklarını değişime ve farklı bir yaşama teşvik etmeleri etkili olmuştur. Anahtar Kelimeler: Ataerkillik, Ataerkil Sistem, Ataerkil Sistemin Dönüşümü

ABSTRACT:In the study, the transformation of the patriarchal system in three generations in men and women was investigated. The change in the 200

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) basic values of the patriarchal system among generations has been examined in terms of men and women. The research was conducted using in-depth interviews. The data of the study were compiled through a structured interview form. The study was conducted with 50 three generations (150 individuals), consisting of 25 male three generations (75) and 25 female three generations (75). 1st Generation Baby boom, 2 generations X and 3 Generation Y generations. In the research, it is seen that the patriarchal system has changed in the 3rd belt in men and in the 2nd belt in women. While the effect of education at the beginning of change in women is low, the question of the patriarchal system is beginning to question and the effect is weaker as education in men increases. It is thought that "women should study" means women are generally accepted in 2nd and 3rd generations, men are accepted in 3rd generation, and it is thought that they can only do certain tasks in 2nd generation. While the expression "men are stronger" is accepted entirely by men, women are only accepted in the 1st generation. "The woman's primary duty is motherhood" is adopted in women in the 1st generation and in the men in the 3rd generation. "The acquired assets must be on your man" was accepted in women in the 1st generation, and in men in the 3 generations. . The concepts of power, power and money belong to the man "was adopted in the first generation in women and in three generations in men. It is seen that the male gender division of labor and its values continue in 3 generations, and the women in the 2 nd generation are beginning to break with the judgments of the interrogation and patriarchal system. In the beginning of the second generation change in women, it was in effect that the first generation women encouraged their children to change and live a different life. Keywords: Partiarchy, Patriarchal System Transformatıon, Patriarchal System.

201

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

DENETİM KOMİTESİ ÖZELLİKLERİNİN FİRMALARININ İHTİYATLILIK DÜZEYLERİ ÜZERİNE ETKİSİ: BİST’TE BİR UYGULAMA Effects on the Conservatism Levels of Companies with Audit Committee Components: An Application to the Bist

Gökhan ÖZER Prof. Dr. Gebze Teknik Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Muhasebe Finansman Bölümü [email protected]

Abdullah Kürşat MERTER Araş. Gör. Gebze Teknik Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Muhasebe Finansman Bölümü [email protected]

ÖZ: Günümüzde kurumsal yönetim, tüm dünyada oldukça rağbet gören bir modern yönetim anlayışı haline gelmiştir. Dünyada ve ülkemizde kurumsal yönetim alanında belirli bir çerçeve oluşturmaya yönelik olarak birçok çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar arasında en dikkat çeken alan denetim komiteleridir. Denetim komiteleri, muhasebe politikalarını ve ilkelerini, finansal raporlama kalitesini ve kamuoyunu bilgilendirme sürecini denetleyen ve iç denetim ile bağımsız denetim arasındaki ilişkiyi düzenleyen önemli bir organdır. Etkin bir denetim komitesi, finansal raporlama kalitesini gözetler ve bilgi asimetrisini azaltır. Bu çalışmada, finansal raporlama kalitesinin göstergesi olarak belirlenen şirketlerin ihtiyatlılık düzeyleri ile denetim komitesi özellikleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu kapsamda, 2012-2016 yılları arasında BİST’te işlem gören 263 şirketten elde edilmiş 1180 adet gözlem kullanılarak panel veri analizi yapılmış ve denetim komitesi özelliklerinin şirketlerin ihtiyatlılık düzeyleri ile ilişkisi test edilmiştir. Araştırma yöntemi olarak literatürde en çok tercih edilen yöntem olan “Kar/Hisse Senedi Getirisi” modeli (Basu Modeli) kullanılmıştır. Bulgular, denetim komitesi büyüklüğünün ihtiyatlılık ile pozitif ilişkili olduğunu, denetim komitesi toplantı sayısı ve yönetim kurulu büyüklüğünün ise ihtiyatlılık ile negatif ilişkili olduğunu göstermektedir. Sonuçlar, denetim komitesinde üye sayısının artması durumunda, daha etkin hale geldiğini ve ihtiyatlılık düzeyini arttırarak finansal raporlama kalitesinin yukarıya çektiğini göstermektedir. Buna karşın, yönetim kurulunda üye sayısının artması ve denetim komitesinin dönem içinde daha sık toplantı gerçekleştirmesi durumunda ihtiyatlılık düzeyini düşürerek finansal raporlama kalitesini azalttığını göstermektedir.

202

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Anahtar Kelimeler: Denetim Komitesi, İhtiyatlılık, Kar/Hisse Senedi Getirisi

ABSRACT: Nowadays, corporate governance has become a modern management concept which is very popular all over the world. Many studies have been carried out in the world in order to establish a specific framework in the field of corporate governance. The most striking issue among these studies is the audit committees. Audit committees are an important field that monitors accounting policies and principles, the quality of financial reporting and the public disclosure process, and regulates the relationship between internal audit and independent audit. An effective audit committee controls financial reporting quality and reduces information asymmetry. In this study, the relationship between the conservartism levels of companies determined as a measure of financial reporting quality and audit committee components is examined. In this context, panel data analysis is applied using 1180 observations obtained from 263 companies traded in the BIST between 2012 and 2016, and the audit committee components are tested in relation to the companies' conservatism levels. As the research method, the most preferred method in the literature, "Profit / Stock Return" model (Basu Model) is used. Findings show that while the audit committee size is positively related to accounting conservatism, the number of audit committee meetings and the board size are negatively related to accounting conservatism. The results show that if the number of members of the audit committee increases, it becomes more effective and increases the level of conservatism, thus raising the quality of financial reporting. On the other hand, if the number of members increases in the board and the audit committee makes more frequent meetings during the period, it lowers the level of conservatism thus reducing the quality of financial reporting. Keywords: Audit Committee, Conservatism, Profit / Stock Return Model

203

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SAYIŞTAY DENETİMİNDE KIRMIZI BAYRAKLARIN KULLANIMI: ÜNİVERSİTE DÖNER SERMAYE İŞLETMELERİNİN SAYIŞTAY DENETİM RAPORLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME Use of Red Flags in Court of Accounts Audit: An Investigation on Court of Account Audit Reports of University Circulating Capital Enterprises

Mehmet Akif ALTUNAY Dr. Öğr. Üyesi., Süleyman Demirel Üniversitesi, İİBF., İşletme Bölümü [email protected]

ÖZ: Üniversite döner sermaye işletmeleri bilimsel görüş vermek, proje hazırlamak, bilimsel araştırma, uygulama ve hizmetler yapmak, bilimsel sonuçların uygulamasını sağlamak, hasta muayene ve tedavisi yapmak, faaliyet alanları ile sınırlı olarak mal ve hizmet üretmek amacıyla kurulmaktadır. Bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde mevzuata uygun hareket etmek zorundadır. Bu işletmelerin bütün faaliyetleri Sayıştay denetimine tabidir. Sayıştay kamu idarelerine yönelik mali denetim, uygunluk denetimi ve performans denetimi yapmaktadır. Bu bağlamda Sayıştay, üniversite döner sermaye işletmelerinin hesap ve işlemlerinin mevzuata uygunluğunu tespit etmek, mali raporlarının işletmenin faaliyet sonuçlarını eksiksiz yansıttığına ilişkin makul güvence elde etmek ve işletmenin mali yönetim ve iç kontrol sistemlerini değerlendirmek amacıyla denetim yapmaktadır. Bu çalışmanın amacı Sayıştay denetimlerinin etkinliğini ve verimliliğini artırmak amacıyla olası hata ve hile belirtileri olarak adlandırılan kırmızı bayraklar (red flags) denetim tekniğinin kullanılmasının değerlendirilmesidir. Bu amaçla Sayıştay’ın 2012-2016 yılları arasında üniversite döner sermaye işletmelerine yaptığı denetimlerin raporları üzerine bir inceleme yapılmış ve Sayıştay denetiminde kullanılabilecek kırmızı bayraklar tespit edilmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimler: Sayıştay Denetimi, Üniversite Döner Sermaye İşletmeleri, Hile Denetimi, Kırmızı Bayraklar

ABSTRACT: The university circulating capital enterprises are established with the aim of giving scientific opinion, preparing project, doing scientific researching, implementing and providing services, applying the scientific results, conducting the patient examination and treatment, and producing goods and services limited to the fields of

204

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) activity. The implementation of these activities must comply with the legislation. All activities of these enterprises are subject to the Court of Accounts audit. The Court of Accounts conducts financial audits, compliance audits and performance audits of public administrations. In this context, the Court of accounts audits transactions, operating results and financial reports of university circulating capital enterprises in terms of legality and accuracy for provide reasonable assurance. This audit also includes the assessment of the enterprises' financial management and internal control systems. The purpose of this work is to evaluate the use of the red flags audit technique, which is referred to as possible error and fraud indicators, in order to improve the efficiency and efficiency of the Court of Accounts audits. For this purpose, an examination was made on the reports of the Court of Accounts audits of The university circulating capital enterprises between 2012 and 2016, and attempts were made to identify the red flags that could be used in the audit of the Court of Accounts. Keywords: Court of Accounts Audits, University Circulating Capital Enterprises, Fraud Auditing, Red Flags

205

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN FARKLI BOYUTU: DİJİTAL ŞİDDET Violence against Women in Different Dimension: Digital Violence

Fatma FİDAN Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri [email protected]

Öz: Çalışmada, iletişim teknolojileri aracılığıyla gerçekleştirilen kadına yönelik şiddetin boyutları ve sonuçları araştırılmıştır. Araştırma, dijital şiddete maruz kaldığını ifade eden 800 kadınla anket formu kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Verilerin analizinde SPSS 20 programı kullanılmıştır. Araştırmaya katılan kadınlar 16-46 yaş aralığındadır. 364 katılımcı öğrenci, 202’si çalışmıyor, 23’ü öğretmen, 11’i hekim, 14’ü işveren, 25’i memur, 33’ü mühendis, 128’i özel sektör çalışanıdır. Kadınlar ortalama 1 ile 5 yıl arasında dijital şiddete maruz kalmaktadır. 28 kadın tanımadığı bir kişi, 52 kadın iş arkadaşı, 100 kadın eski sevgili ve nişanlı, 102 kadın sevgili, 23 kadın nişanlı, 250 kadın eş, 92 kadın boşanma aşamasındaki veya eski eş, 53 teklifi red edilen erkek, 100 arkadaş ve yakın çevreden bir erkek tarafından dijital şiddete maruz kalmıştır. Kadının e-posta şifrelerinin alınması, sosyal medyada fotoğraflarının yayınlanması veya fotoğrafları için uygunsuz yorumlar yazılması, iletişiminin takip ve kontrol edilmesi, e-posta hesapları ve telefon kayıtlarının kontrolü, ses ve görüntü kaydıyla tehdit edilmesi, ısrarlı iletişim ve iletişim talebi, cinsel içerikli iletişim (sexting), telefona veya bilgisayara program yükleme, sürekli arama veya sosyal medyada yazma biçiminde şiddetin oluşabilmektedir. Dijital şiddetin, kontrol etme ve denetim, kadını zor durumda bırakma, küçük düşürme, kısıtlama ve ifşa etme amacını taşıdığı görülmektedir. Kadınlar dijital şiddetten korunmak ve kurtulmak için, ilk sırada erkeğin isteğine boyun eğdiği, para vererek vazgeçirmeye çalıştığı, sosyal medya ve iletişim araçları kullanmadığı, yakın çevresinden yardım aldığı, sürekli şifre değiştirdiği, emniyet birimlerine başvuru ya yaptığı görülmektedir. Anahtar Kelimler: Şiddet, kadına yönelik şiddet, dijital şiddet.

ABSTRACT: In the study, the dimensions and consequences of violence against women conducted through communication technologies were investigated. The survey was conducted using a questionnaire form with 800 women who stated that they were exposed to digital violence. SPSS

206

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

20 program was used in the analysis of the data. Women participating in the survey are between 16-46 years of age. 364 participating students, 202 do not work, 23 teachers, 11 physicians,14 employers, 25 civil servants, 33 engineers and 128 private sector employees. Women are exposed to digital violence for an average of 1 to 5 years. There are 28 women, 52 women colleagues, 100 women old lovers and fiancés, 102 women lovers, 23 women engaged, 250 women spouses, 92 women in divorce stage or ex-wife, 53 rejected men, 100 friends and a close- digital violence has been exposed by men. Checking email accounts and phone records, threatening with voice and video recording, persistent communication and communication requests, sexually-compromised communication (such as sending out e-mail passwords for women, posting social media photos or inappropriate comments for photos, sexting), phone or computer program loading, continuous search or writing in social media can occur in the form of violence. Digital violence appears to have the purpose of controlling and supervising, abusing, humiliating, restricting and disclosing women. In order to protect and escape from digital violence, women seem to have applied for security units that they have been submitting to the desire of the man in the first place, trying to give up money by giving up, using social media and communication tools, receiving help from nearby people, constantly changing passwords. Keywords: Violence, against women violence, digital violence.

207

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

AZERBAYCAN ÖZEL İLKÖĞRETİM PAZARINDA FORMASYON FİYAT PROBLEMİ The Problem of Price Formation in the Private Secondary Education Market in Azerbaijan

Esmira ABDULLAYEVA Müəllim, Azərbaycan Dövlət İqtisad Universiteti(UNEC) [email protected]

ÖZ: Makale, Azerbaycan'daki özel ortaöğretim hizmetlerinin pazardaki fiyat sorunlarını incelemekte ve piyasada bir tekelleşme eğilimi olduğunu öne sürmektedir. Özel orta öğretimin fiyatı ile nüfusun geliri arasında büyük bir dengesizlik bulunmaktadır. Dünya ölçeğinin, eğitim hizmetleri fiyatlarındaki dinamik büyümeyle de izlendiği ve bu eğilimin eğitim talebindeki artıştan kaynaklandığı belirtilmektedir. Bu çalışma, Azerbaycan'ın özel ortaöğretim okulu piyasasında fiyatları optimize etmek için rekabetçi bir ortam oluşturulması gerektiğini ifade etmektedir. Böyle bir ortam yaratmak için, özel bir eğitim kurumuna özel ders vermenin dönüşmesine neden olabilecek, imtiyazlı kredilerin sağlanması, vergi avantajlarının kullanılması gibi mekanizmaların oluşturulması gerektiği bu çalışmada savunulmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, en etkili önlemin genel eğitim hizmeti alanında kupon sisteminin tanıtılması olduğu düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Eğitim sistemi, özel orta öğretim maliyeti, eğitim hizmetleri pazarında rekabet, ders, makbuz sistemi.

ABSTRACT: The article examines the price problems of the market of private secondary education services in Azerbaijan and argues that there is a trend of monopolism in the market. There is a profound imbalance between the price of private secondary education and the income of the population. It is noted that the global scale is also monitored by the dynamic growth in prices for educational services and this trend is due to the increase in demand for education. The article States. It is necessary to form a competitive environment to optimize prices on the market of private secondary education of Azerbaijan. It is argued that in order to create such an environment, it is necessary to use such mechanisms as the provision of concessional loans, the use of tax benefits, etc.which could cause the transformation of tutoring into a private educational enterprise. It was considered that from this point of view, the most effective measure is the introduction of the voucher system in the field of General education service

208

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Keywords: Education system, the cost of private general education services, competition in the market of educational services, tutoring, voucher system.

209

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

STRATEJİK BİR TARIM ÜRÜNÜ OLAN HAŞHAŞ VE BUNDAN ELDE EDİLEN ÜRÜNLERİN ULUSLARARASI ARENADAKİ DURUMU

The Situation of Opium Poppy as a Strategic Agricultural Product and Its Products in International Arena

Nuran TAŞLIGİL Prof. Dr., Marmara Üniversitesi Fen – Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü [email protected]

Güven ŞAHİN PhD Student, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya ABD. [email protected]

ÖZ: Bazı tarım ürünleri; elde edilen ürünler, mali değeri ve kullanım alanı açısından tarih boyunca sürekli kamuoyunu meşgul etmiştir. Bunlar içerisinde ise haşhaş (Papaver somniferum L.) şüphesiz en fazla tartışılan hatta bu nedenle savaşların yaşandığı bir zirai ürün olmasıyla ayrıca dikkat çekmektedir. Tarih sahnesinde pek çok tarım ürününden farklı olarak sürekli gündemde olan haşhaşın, günümüzde de üzerinde durulmaya devam etmektedir. Haşhaşın gündemi bu kadar meşgul etmesinde elbette elde edilen alkaloidler ve bunların kullanım alanları söz konusudur. Nitekim kötü niyetli kullanımlarda sadece kişi sağlığı üzerinde değil topyekun toplumsal düzen üzerinde tahripkar etkileri olabilen ürünler elde edilmesiyle haşhaşın üzerinde durulması ve sıkı bir şekilde kontrollü yetiştiriciliğinin yapılması bir zorunluluktur. Bununla birlikte tıbbi açıdan amacına uygun bir şekilde kullanımıyla da haşhaş yetiştiriciliğinden elde edilen afyon, tamamiyle göz ardı edilemeyecek de bir üründür. Bu çalışmada son yıllarda dünyada resmi ve gayri resmi haşhaş yetiştiriciliği yapılan ülkeler ve elde edilen afyon ile buna bağlı alkaloidlerin durumu değerlendirilmiştir. Haşhaş yetiştiriciliği yapılan ülkelerden Türkiye ise BM tarafından son yıllarda üst üste “Örnek haşhaş yetiştiricisi ülke” seçilmesi hasebiyle ayrıca değerlendirilmiştir. Bu noktada da Türkiye’de yapılan ve de yapılması gerekenler ayrıca değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Haşhaş, Papaver somniferum L., Alkaloidler, Ziraat Coğrafyası, Türkiye.

ABSTRACT: Some of the agricultural products have constantly occupied the public opinion throughout history in terms of their obtained

210

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) products, financial value and area of utilization. Among these, poppy (Papaver somniferum L.) has been also drawn attention because of that it is undoubtedly the most discussed, for this reason even the wars were experienced, Unlike many other agricultural products on the stage of history, the poppy constantly remaining on the agenda continues to be emphasized over the years. The reason for being a matter of occupying the agenda by poppy is, of course, the obtained alkaloids and their uses. As a matter of fact, because of the fact that it is possible to be obtained the products which can have damaging effects not only on the health of the person but also on the whole social order in case of malicious use, it is a necessity to focus on the poppy and to do strictly controlled breeding. In addition to this, opium obtained from poppy cultivation by its use in a manner suitable for its medical purpose it is a product which can not be completely ignored. In this study, in recent years, the countries where official and informal poppy cultivation has been made in the world and the resulting opium and the related alkaloids related alkaloids have been evaluated. Turkey, one of the countries which has the poppy cultivation, has been especially evaluated in consequence of that it has been chosen over and over as “model poppy cultivator country” by UN in recent years. At this point, things are done and to do in Turkey have been additionally evaluated. Keywords: Poppy, Papaver somniferum L., Alkaloid, Agricultural Geography, Türkiye.

211

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KENTSEL MEKÂNLARI TASARLAYAN CİNS-İ LATİFLER: ERKEN CUMHURİYETTEN BİR KADIN MİMAR, LEYLA TURGUT

The Women Design Urban Spaces: A Female Arcitectht from Early Republican Era, Leyla Turgut

ESMA İGÜS Doç. Dr., Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi, Mimari Restorasyon Programı [email protected]

ÖZ: Bu metin, Erken Cumhuriyet Dönemi kadın mimarlarından Leyla Turgut’a dairdir. Genç cumhuriyetin öncü kadın kimliklerinden biri olan Leyla Turgut, toplumda üstlendiği rolü ile Cumhuriyet ideolojisinin tanımladığı kadın prototipiyle tamamen uyum içindedir. Kadın biyolojisine atfedilen hemşirelik, öğretmenlik gibi mesleklerin aksine, Leyla Turgut, eril dünyanın hâkimiyet sahası içerisinde tanımlanan bir mesleği, mimarlığı seçmiş ve dönemin mimarlık dünyasında, kadın mimar ve akademisyen kimliği ile varlık göstermiştir. Tebliğimizde, Leyla Turgut’un kişisel tarihi kurgulanırken literatür taramasının yanı sıra birincil kaynak niteliğindeki tarihi fotoğraflardan yararlanılacaktır. Leyla Turgut un kişisel tarihi, tasarladığı mekânlarla ilişkilendirilerek, bu mekânları tasarlarken, toplumsal cinsiyet rolünün tasarım süreci üzerinde etkisi ele alınarak, özelde Leyla Turgut genel de Erken Cumhuriyet Dönemi kadın mimarlarının tasarımları için feminist bir okuma denemesi yapılacaktır. Mimari mekânların cinsiyet kodları üzerinden nasıl deneyimlendiği ya da üretildiği, bu çalışmanın feminist odaklı mekânsal tarih çözümlemesinde irdeleyeceği bir diğer alandır. Yukarıda söylenenler bağlamında bu çalışma, 1930 ve 1940’ların Türkiye’sinde çalışan ve tasarlayan kadınının tarihi yazımındaki, kavramları ve tartışmaları gündeme getireceği bir arka plan oluşturacağı için önem taşımaktadır. Anahtar Kelimeler: Kentsel Mekân, Feminizm, Kadın Mimar, Leyla Turgut.

ABSTRACT: This article is about Leyla Turgut who is one of a woman architect of early Republic era. Leyla Turgut, one of the pioneering women of young Republic, and her role in society was thoroughly in line with the woman prototype which was defined by the Republican ideology. Unlike professions such as nursing and teaching, Leyla Turgut

212

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) chose to be an architect that was defined as a masculine field, and she took place in this world as both architect and an academician. In our communiqué, when Leyla Turgut's personal history is constructed the historical pictures will be used as a primary source along with literature review. The personal history of Leyla Turgut, to be associated with her designed spaces. The effect of the gender role on design process, especially Leyla Turgut, usually in Early Republican Period of women architects’ designs will be examined on feminist reading test. This study’s feminist-focused spatial history analysis, is adressed how the architectural spaces are experienced or produced through codes. This study on the above context, the history writing of working and designing woman in 1930’s and 1940’s at Turkey , concepts and discussions are important to create a background that will bring the agenda. Keywords: Urban Space, Feminism, Woman Architect, Leyla Turgut.

213

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

YARGIYA DUYULAN GÜVENİ ETKİLEYEN/BELİRLEYEN FAKTÖRLER9 The Factors Affecting/Determining Judicial Trust

Serdar GÜLENER Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü [email protected]

İlknur Rabia TÜRKÖLMEZ Arş. Gör., Sakarya Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Devletin tüm beklentileri karşılayamaması bir bütün olarak devlete ve onun kurumlarına olan güvenin azalmasına neden olabilmektedir. Tersi bir durum ise vatandaşların içinde yer aldıkları siyasal sisteme ve onun faaliyetlerini yerine getiren aygıtlarına olan güveni arttırıcı bir etkide bulunmaktadır. Devletin yasama, yürütme ve yargı fonksiyonlarını yerine getiren organlara verilen toplumsal destek de bunların işlevleri hakkında var olan algı ile şekillenmektedir. Söz konusu algının temel belirleyicisi ise “güven” dir. Kurumların ve politik sistemin beklenen görev ve sorumlulukları gerektiği gibi yerine getirmesinin göstergelerinden olan güven, yargı kurumu açısından da hayati bir önem taşımaktadır. Yargıya duyulan güvenin politik güven üzerindeki etkisi, toplumun yargıya dair farkındalığı, bireylerin adalet hizmetlerine erişimi, yargının bağımsız ve tarafsız işlemesi ve aynı zamanda hesap verebilir ve şeffaf süreçlerin ürünü çıktılar üretmesi yargıya güveni meydana getiren temel bileşenler olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla bunların yargıya güven üzerindeki belirleyiciliği, araştırmaya muhtaç bir konu olarak dikkat çekmektedir. Konuya dair çeşitli çalışmalar olsa da bunların çok önemli kısmı kamuoyu yoklaması niteliğini aşamamıştır. Bu çalışmada söz konusu arka plandan ve eksikliklerden hareketle, önce güven kavramına dair genel bir çerçeve çizilecek ardından yargıya yönelik toplumun duyduğu güveni etkileyen/belirleyen faktörler teorik bir

9 Bu makale, 3001 Başlangıç AR-GE Projeler n Destekleme Programı çerçeves nde TÜBİTAK-ARDEB tarafından desteklenen 116K531 no’lu araştırma projes ne dayanmaktadır.

214

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) perspektifle analiz edilerek, yargı kurumuna duyulan güven düzeyinin, bir bütün olarak siyasal sistem üzerindeki etkisi değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Güven, politik güven, yargıya güven.

ABSTRACT: The inability of state services to compensate expectations can reduce the trust in state as a whole and its institutions. If the opposite is the case, there is an increasing influence on the trust in the political system in which citizens live and the devices that perform it. Social support towards the executive, legislative and judicial institutions of state, shapes with perception of their functioning. The main determinant of this perception is "trust". Trust is an indicator of institutions and political systems fulfilling the expected duties and responsibilities or not which is also vitally important for judiciary. Effect of judicial trust on political trust, society's awareness of the judiciary, individual access to justice services, impartiality and independence of judiciary, at the same time judiciary’s producing products of transparent and accountable processes are accepted as the main components of judicial trust. Therefore decisiveness of these components on judicial trust is an important topic for researching. Although, there are variety of studies about topic, most of them are public opinion research. In this study, regarding above background and deficiency, first general framework about trust will be given, then affecting/ determining factors of judicial trust will be analyzed in a theoretical perspective. Eventually, effects of judicial trust level on political system as a whole will be evaluated. Keywords: Trust, political trust, judicial trust.

215

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

BİR ÇALIŞAN KADIN GRUBU OLARAK PAZARCI KADINLAR: SAKARYA’DA BİR ARAŞTIRMA Marketing Women as a Working Women Group: A Research in Sakarya

Fatma FİDAN Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri [email protected]

Öz: Çalışmada, pazarcı kadınların çalışma nedeni, çalışma koşulları ve iş olarak “pazarcılığı” algılayış biçimleri araştırılmıştır. Araştırma verileri yüz yüze görüşme ve katılımcı gözlem teknikleri aracılığıyla derlenmiştir. Görüşmelerde yarı yapılandırılmış mülakat formu kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini Sakarya’da 11 farklı pazarda faaliyet gösteren 101 pazarcı kadın oluşturmaktadır. Araştırmaya katılan kadınların yaş ortalaması 44’tür ve çoğunluğunun ilköğretim düzeyinde eğitime sahiptir. Kadınların ortalama 6 yıl pazarcılık yaptığı görülmektedir. Faaliyet alanları incelendiğinde, 41 kadın evinde yaptığı ve yetiştirdiği ürünleri, 21 kadın giyim-tekstil, 10 kadın çeyiz eşyası, 9 kadın makyaj malzemesi, 8 çanta-aksesuar, 5 kadın mutfak eşyası, 6 kadın ise mevsime göre farklı ürünlerin satışını yapmaktadırlar. Ürettikleri ürünlerin satışı amacıyla pazarcılık yapan kadınlar oranı önemli bir yer tutmaktadır. Kadınların 62’si eşi, çocuğu veya bir aile üyesinin pazarcılık yapması ile başlamıştır. Kadınlardan 78’i bir pazarda faaliyet gösterirken 31’i farklı günlerde faklı pazarlara gitmektedir. “Gelir elde etme ve evin geçimine katkı sağlama” faaliyetin temel güdüsüdür. Kadınları yaptığı iş ile bağının nispeten zayıf, işlerini geliştirme veya çeşitlendirme arzusu yetersiz olmasına rağmen kadınların pazarcılık yapmaktan mutludurlar. . Genç pazarcılardan farklı iş arayışında olanlar olsa da, pazarcılığı devam ettirme düşüncesi hâkimdir. Kadınların günlük gelirlerinin 350-3000 aralığında olduğu ancak, pazar yerinin kirası, ürünlerin taşınma bedeli gibi nedenlerle maliyetlerinin arttığı dile getirmiştir. Kadınlar, tezgah için yer kirasın fazla olması, pazar yerinin fiziki imkanlarının yetersizliği (soğuk, sıcak, güvensizlik, ulaşım sorunu vb. ), ürün tedariki ve ürünlerin taşınması gibi sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Anahtar Kelimeler: Pazarcılık, pazarcı kadınlar, Sakarya’da pazarcı kadınlar.

ABSTRACT:In the study, the ways in which the market women perceived the working reason, working conditions and "marketability" as

216

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) a business were investigated. Research data were collected through face- to-face interviews and participant observation techniques. Interviews used a semi-structured interview form. The sample of the research consists of 101 market women working in 11 different bazaars in Sakarya. The average age of the women participating in the survey is 44 and most of them have education at the primary education level. It is seen that women average 6 years of marketing. When the fields of activity are examined, 41 women sell their products made and made in the house, 21 women's clothing-textile, 10 women's dowry,9 women's makeup materials,8 bags-accessories, 5 women's kitchenware and 6 women's products according to season. The percentage of women who market for the sale of products they produce is very important. 62 of the women began with the marketing of their spouse, children or a family member. While 78 of the women were active in a market, 31 went to different markets on different days. "Getting income and contributing to the livelihood of the house" is the main motivation for the activity. Women are happy to do marketing, even though their business is relatively weak and their desire to improve or diversify their business is inadequate. . Even though there are those who are looking for different jobs from young marketers, they are dominant in the idea of continuing to market. The daily incomes of women are in the range of 350-3000, but the cost of the market has increased due to the rent of the market place and the cost of moving the products. Women are faced with problems such as excessive floor renting for the counter, inadequate physical facilities of the market place (cold, hot, insecurity, transportation problems, etc.), product supply and transportation of products. Keywords: Marketing, women in the market, women in the market in Sakarya.

217

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ORTAOKUL TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK MÜFREDAT PROGRAMININ İNCELENMESİ Investigation of the History of the Republic of Turkey and Ataturk Revolution Curriculum at Secondary School

Yakup AYAYDIN PhD Student, Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü [email protected]

Kaya YILMAZ Prof. Dr. Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği [email protected]

ÖZ: Ülkemizde program geliştirme ve yenileme çalışmaları bağlamında 2018 yılında müfredat programları yenilenmiştir. Bu doğrultuda Ortaokul Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük müfredat programı da yenilenmiştir. Gelecek yıl uygulanmaya başlayacak yeni müfredatın uygulanmaya başlamadan önce eksiklerinin tespit edilmesi, tartışılması önemlidir. Araştırmamızın amacı yenilenen Ortaokul Türkiye Cumhuriyet İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Müfredat Programının incelenmesidir. Araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Veri toplama amacıyla doküman kullanılmıştır. Araştırmada doküman olarak 2018 Ortaokul Türkiye Cumhuriyet İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Müfredat Programı betimsel analiz yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Yapılan analizler sonucunda programda amaçların revize edildiği tespit edilmiştir. Müfredat programının daha sade hale getirildiği ama bu sadeliğin programın yoğunluğunu azaltmadığı tespit edilmiştir. Müfredat programında temel yetkinlikler ve kök değerler vurgusu yapılmıştır. Bununla birlikte müfredat programında öğretim yöntem ve tekniklerine yer verilmemiştir. Müfredatta Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünün değerlendirilmesinde önemli olan güncel konulara yer verilmemiştir. Kazanımların azaltılması söz konusu olmakla birlikte aslında kazanımlar birleştirilmiştir. İçerik ile ilgili temel bir değişiklik yapılmamış müfredatta siyasi tarih ağırlıklı bir içerik verilmeye devam edilmiştir. Dersin yapısındaki tek kişi merkezli durumun aynen devam ettiği tespit edilmiştir. Bu incelemeler doğrultusunda Türkiye Cumhuriyet İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Müfredat Programında öğretmenlere rehberlik yapması açısından yöntem ve tekniklere yer verilmeli, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünün değerlendirilmesinde önemli olan güncel konulara mutlaka vurgu yapılmalı, müfredatın içeriğinde sosyal, kültürel tarihe ve yerel tarihi öğelere yer verilmelidir. Bununla birlikte ders kişi

218

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) merkezli olmaktan çıkarılarak Türkiye Cumhuriyeti tarihi şeklinde ele alınmalı, Kurtuluş Savaşı ve sonrasında emeği geçen ulusal ve yerel kahramanlara daha fazla yer verilmelidir. Anahtar Kelimeler: Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Müfredat

Abstract: Curriculum programs were renewed in 2018 in the context of program development and renovation studies in our country. In this regard, History of the Republic of Turkey and Atatürk Middle School curriculum have also been renovated. It is important that the new curriculum to be implemented next year is identified and discussed before it is implemented. The aim of this research is to investigate the History of the Republic of Turkey and Kemalism Curriculum at Secondary Level that has been renewed recently. Qualitative research method was used in the research. The document was used for data collection. Research documents in the History of the Republic of Turkey and Atatürk Revolution as the Secondary School Curriculum were analyzed by means of descriptive analysis. As a result of the analysis made, it was determined that the objectives were revised in the program. It has been found that the curriculum program has been made simpler but this does not reduce the intensity of the program. The core curriculum emphasizes core competencies and root values. However, teaching methods and techniques are not included in the curriculum. The Curriculum is not included in the assessment of the current issues that are important today. In fact, the gains are compounded, not to mention the reduction of the benefits. In the curriculum for which there has been no fundamental change to the content, political history-oriented content has continued to be given importance. It has been determined that the only person-centered situation of the course is the same. These views are in line with the Republic of Turkey Revolution History and Kemalism Curriculum for teachers to be given to the methods and techniques in terms of making guidance. The curriculum should include important current topics with a strong emphasis on the evaluation of today. The content of the curriculum should also include social events, cultural history, anda local history items. However, a person-centered lessons around Atatürk should be disregarded and more space should ve given to those national and local heros who who contributed to the liberation war against Western powers. Keywords: History of the Republic of Turkey and Atatürk, Curriculum development

219

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

İŞLETMELERDE KARŞILIKLI İŞTİRAK İLİŞKİSİ KAVRAMI VE FİNANSAL RAPORLAMA UYGULAMALARI Reciprocal Shareholding Relationship Considerations in Accounting and Financial Reporting Practices

İlker GÜLENÇER Arş. Gör., Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, İşletme Bölümü İ[email protected]

Rabia Kübra TÜNEL Arş. Gör., Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, İşletme Bölümü [email protected]

ÖZ: Muhasebe literatüründe karşılıklı iştirak ilişkisi kavramı, bir işletmenin iştirak yatırımı yaptığı başka bir işletmede kendi işletmesine ait paylarının bulunması durumunda meydana gelmektedir. Böyle durumlar ortaya çıktığında aslında iştirakin sahip olduğu varlıkların içerisinde yatırım yapan işletmenin de kendi payları bulunmaktadır. Bu ilişki genel olarak grup işletmeleri içerisinde ki (Ana Ortaklık-Bağlı ortaklıklar, ortak girişimci-iş ortaklıkları, yatırımcı işletme-iştirak, diğer grup içi ilişkiler) grup içi ilişkilerde ortaya çıkmaktadır. Bu ilişkiler sonucunda karşılıklı iştirak ilişkisi oluştuğunda, işletmenin kendi paylarını edinmesine benzer bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu ilişki tek yönlü bir ilişki olmamakta her iki tarafta birbirlerinin paylarına sahip olmakta ve bu durumda sermayenin sulandırılmasına sebebiyet vererek gerçek olmayan bir sermaye ortaya çıkarmakta (köpük sermaye) ve işletme yönetimlerinde çeşitli sıkıntılara yol açmaktadır. Bunun neticesinde muhasebe bilgilerinin niteliksel özelliklerinden olan gereceğe uygun sunum ile ciddi bir çelişki yaratmaktadır. Bu durumdan dolayı karşılıklı iştirak ilişkileri bazı koşullarda yaptırımlara bağlanmıştır. Yatırımcı işletmelerin finansal varlıklarının başka bir işletme tarafından satın alma durumlarında meydana gelen karşılıklı iştirak ilişkileri varlığında uygulanacak muhasebeleştirilmesi uygulamalarına dair TMS (Türkiye Muhasebe Standart)’de herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Türkiye Muhasebe Standartları çerçevesinde karşılıklı iştirak ilişkilerinin muhasebeleştirilmesi uygulamaları yatırım türü ve uygulanan farklı muhasebeleştirme ilkelerine dayanarak ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Bağlı ortaklıklar işletmelerin özkaynağa dayalı finansal araçlarına sahip olması durumlarında gerçekleştirilecek muhasebeleştirilme uygulamaları TMS 32 “İşletmenin Geri Satın Alınan Kendi Hisseleri” ele alınmakta.

220

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Yatırımcı işletmenin, yatırım yaptıkları işletmeler üzerinde önemli etkinlik kriteri oluşması durumunda veya müştereken kontrole sahip olunan işletmelerin iş ortaklığı niteliğinde gerçekleşen koşullarda, bu yatırım özkaynak yöntemiyle konsolide edilmesi gerekmektedir. İşletmenin özkaynağa dayalı finansal araçlarına, TMS 9 ve TFRS (Türkiye Finansal Raporlama Standartları) 39 kapsamında muhasebeleştirdiği yatırımların bulunulan işletme tarafından elde edilmesi durumlarında işletme elde ettiği payları finansal varlıklar olarak sınıflandıracak ve finansal araçlara uygulanan standartlar aracılığıyla ölçüm gerçekleştirilecektir. Anahtar Sözcükler: Karşılıklı İştirak İlişkisi, Muhasebe Bilgisi, Türkiye Muhasebe Standartları

ABSTRACT: In the accounting literature, the concept of cross- ownership relationship arises when an entity has a share of its own business in another business in which it has invested in an associate. When such situations arise, in fact, the investor owns the shares that the investor owns. This relationship generally arises in intra-group relations within the group companies (parent-subsidiary, joint venture-business partnership, investor business-participation, other intra-group relations). As a result of these relationships, when a reciprocal shareholding relationship occurs, a similar situation arises in which the business acquires its own shares. This relationship is not a one-sided relationship, but the two sides have each other's share, which leads to the dilution of the capital and creates unreal capital (foam capital) and leads to various strains in business management. As a result, it creates a serious contradiction with the fair presentation of qualitative characteristics of accounting information. Due to this situation, mutual affiliation is subject to sanctions under certain conditions. Reciprocal Shareholding relationships occurring in the state by buying another company the financial assets of the company to investors about the accounting practices applied in the presence of TAS (Turkish Accounting Standards) is also no regulation. Turkish Accounting Standards Accounting of reciprocal shareholding in the framework of applications are evaluated separately based on the type of investment and applied different accounting principles. Accounting treatments to be performed in cases where subsidiaries have equity instruments based on equity are treated in accordance with IAS 32 "Share Repurchases". In the case of an investor entity having significant activity criterion on the invested businesses or in terms of business partnership of the jointly controlled entities, this

221

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) investment should be consoled by equity method. The entity's equity instruments, IAS 9 and IFRS (Turkish Financial Reporting Standards) 39 within the scope of the company, which he has shares in state obtained by the company that made the investment accounting to classify financial assets and measurement via the standards applied to financial instruments will be carried out. Keywords: Reciprocal Shareholding Associate, Accounting Information, Turkish Accounting Standards.

222

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

İLKOKUL ÖĞRENCİLERİNİN SORUMLULUKLARININ ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ Investigation of Responsibilities of Primary School Students According to Various Variables

Hatice VATANSEVER BAYRAKTAR Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalı [email protected]

Taner FIRAT MA Student, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü [email protected]

ÖZ: Bu çalışmanın amacı ilkokul öğrencilerinin sorumluluklarının ne düzeyde olduğu ve çeşitli değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemektir. Araştırmada betimsel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini İstanbul ilinde ilkokul 2, 3 ve 4. sınıfta öğrenim gören ilkokul öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise İstanbul ilinde Avcılar ve Beylikdüzü ilçelerinde ilkokul 2, 3 ve 4 sınıfta öğrenim gören toplam 473 ilkokul öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak “Kişisel Bilgiler Formu” ve “Sorumluluk Ölçeği” kullanılmıştır. Sorumluluk Ölçeği tek boyutlu bir ölçektir. Ölçeklerin uygulamaları 2017-2018 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde gerçekleştirilmiştir. Verilerin analizinde SPSS kullanılmıştır. Demografik veriler için betimsel istatistik yöntemlerinden aritmetik ortalama, yüzde ve frekans hesaplanmıştır. Ayrıca veriler T Testi ve ANOVA ile analiz edilmiştir. Veri analizi sonucunda ilkokul öğrencilerinin sorumluluklarının yüksek düzeyde olduğu görülmüştür. İlkokul öğrencilerinin sorumlulukları cinsiyet değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir. Bu farklılık kız öğrenciler lehinedir. Kız öğrencilerin sorumlulukları daha yüksektir. İlkokul öğrencilerinin sorumlulukları kişisel özellik değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir. Bu anlamlı farklılık cesaretli ve aceleci olanlar arasında cesaretli olanlar lehine, sabırlı ve aceleci olanlar arasında sabırlı olanlar lehine, tutumlu olma ve aceleci olanlar arasında tutumlu olanlar lehine, sorumlu ve düzenli olanlar arasında sorumlu olanlar lehine, sorumlu ve aceleci olanlar arasında sorumlu olanlar lehinedir. İlkokul öğrencilerinin sorumlulukları

223

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) anne eğitim durumu değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir. Bu anlamlı farklılık annesi ortaokul mezunu olanlar ile okuma yazma bilmeyenler arasında annesi ortaokul mezunu olanlar lehine, annesi lise mezunu olanlar ile okuma yazma bilmeyenler arasında annesi lise mezunu olanlar lehinedir. İlkokul öğrencilerinin sorumlulukları anne mesleği değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir. Bu anlamlı farklılık annesi ev hanımı olanlar ile annesi memur olanlar arasında annesi ev hanımı olanlar lehine, annesi ev hanımı olanlar ile annesi emekli olanlar arasında annesi ev hanımı olanlar lehine, anne mesleğini diğer işaretleyenler ile annesi memur olanlar arasında anne mesleğini diğer işaretleyenler lehine, anne mesleğini diğer işaretleyenler ile annesi emekli olanlar arasında anne mesleğini diğer işaretleyenler lehinedir. İlkokul öğrencilerinin sorumlulukları öğrenim gördüğü sınıf, yaş, kardeş sayısı, aile gelir düzeyi, baba eğitim durumu ve baba mesleği değişkenlerine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermemektedir. Anahtar Kelimler: İlkokul, sorumluluk, sorumluluk ölçeği

ABSTRACT: The purpose of this study is to examine the level of primary school students' responsibilities and whether they differ according to various variables. Descriptive scanning model was used in the study. The universe of the research consists of primary school students in primary, 2nd, 3rd and 4th class in Istanbul. The sample of the research is composed of 473 primary school students in primary, 2nd, 3rd and 4th class in Avcılar and Beylikdüzü districts of Istanbul. "Personal Information Form" and "Responsibility Scale" were used as the data collection tool in the research. The Responsibility Scale is a one- dimensional measure. The applications of the scales were carried out in the second semester of the academic year of 2017-2018. SPSS was used in the analysis of the data. The arithmetic mean, percentage and frequency of the descriptive statistical methods for demographic data were calculated. Data were also analyzed with T test and ANOVA. As a result of the data analysis, primary school students' responsibilities were found to be high level. The responsibilities of primary school students show a statistically significant difference according to gender. This difference is favored by girl students. Girl students have higher responsibilities. The responsibilities of primary school students are statistically difference according to personal characteristics. This significant difference is between courageous and hasty in favor of those who are courageous, between patient and hasty in favor of those who are patient, between frustrated and hasty in favor of those who are frustrated, between responsible and regular in favor of those who are responsible, between responsible and hasty in favor of those who are responsible. The

224

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) responsibilities of primary school students show a statistically significant difference according to the variables of mother education. This significant difference is between whose mother is graduade secondy school and whose mother is illiterate in favor of those whose mother is graduade secondy school, between whose mother is graduade high school and whose mother is illiterate in favor of those whose mother is graduade high school, The responsibilities of primary school students show a statistically significant difference according to the variables of mother occupation. This significant difference is between whose mother is house wife and whose mother is officer in favor of whose mother is house wife, between whose mother is house wife and whose mother is retired in favor of whose mother is house wife, between whose marks mother occupation as others and whose mother is officer in favor of whose marks mother occupation as others, between whose marks mother occupation as others and whose mother is retired in favor of whose marks mother occupation as others, The responsibilities of primary school students do not show a statistically significant difference according to the class, age, number of siblings, family income level, father education status and father occupation variables. Keywords: Primary school, responsibility, responsibility scale

225

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

İLKOKUL ÖĞRENCİLERİNİN OKUMAYA YÖNELİK TUTUMLARININ İNCELENMESİ Investigation of Primary School Students’ Attitude towards Reading

Hatice VATANSEVER BAYRAKTAR Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalı [email protected]

Buket AÇIKSES FIRAT MA Student, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü [email protected]

ÖZ: Bu çalışmanın amacı ilkokul öğrencilerinin okumaya yönelik tutumlarının ne düzeyde olduğu ve çeşitli değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemektir. Araştırmada betimsel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini İstanbul ilinde ilkokul 2, 3 ve 4. sınıfta öğrenim gören ilkokul öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise İstanbul ilinde Avcılar ve Beylikdüzü ilçelerinde ilkokul 2, 3 ve 4 sınıfta öğrenim gören toplam 534 ilkokul öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak “Kişisel Bilgiler Formu” ve “Okumaya Yönelik Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Ölçeğin “eğlenme amaçlı okuma” ve “akademik okuma” olmak üzere iki alt boyutu vardır. Ölçeklerin uygulamaları 2017-2018 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde gerçekleştirilmiştir. Verilerin analizinde SPSS kullanılmıştır. Demografik veriler için betimsel istatistik yöntemlerinden aritmetik ortalama, yüzde ve frekans hesaplanmıştır. Ayrıca veriler T Testi ve ANOVA ile analiz edilmiştir. Veri analizi sonucunda ilkokul öğrencilerinin okumaya yönelik tutumlarının yüksek düzeyde olduğu görülmüştür. İlkokul öğrencilerinin okumaya yönelik tutumları eğlenme amaçlı okuma ve akademik okuma alt boyutları ile toplam puanlarına göre cinsiyet, kitap-dergi okuma durumu, kitap hediye edilmesinden hoşlanma durumu değişkenlerine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir. Bu farklılık kız öğrenciler, kitap dergi okuyanlar ve kitap hediye edilmesinden hoşlananlar lehinedir. Kız öğrencilerin, kitap dergi okuyanların ve kendisine kitap hediye edilmesinden hoşlananların okumaya yönelik tutumları daha yüksektir. İlkokul öğrencilerinin okumaya yönelik tutumları eğlenme amaçlı okuma alt boyutu ve toplam puanlarına göre okumak için kitap dergi alma durumu değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir. Bu farklılık okumak için kitap dergi alanlar lehinedir. İlkokul

226

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

öğrencilerinin okumaya yönelik tutumları eğlenme amaçlı okuma alt boyutunda kardeş sayısı değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir. Bu anlamlı farklılık kardeş sayısı üç olanlar ile kardeş sayısı iki olanlar arasında kardeş sayısı üç olanlar lehine, kardeş sayısı dört olanlar ile kardeş sayısı bir olanlar arasında kardeş sayısı dört olanlar lehine, kardeş sayısı dört olanlar ile kardeş sayısı iki olanlar arasında kardeş sayısı dört olanlar lehinedir. İlkokul öğrencilerinin okumaya yönelik tutumları eğlenme amaçlı okuma ve akademik okuma alt boyutları ile toplam puanlarına göre öğrenim gördüğü sınıf ve haftada okuduğu kitap sayısı değişkenlerine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir. İlkokul öğrencilerinin okumaya yönelik tutumları anne ve baba eğitim durumu, en sevdiği kitap türü değişkenlerine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermemektedir. Anahtar Kelimler: Okuma, tutum, okumaya yönelik tutum, ilkokul

ABSTRACT: The purpose of this study is to examine the level of primary school students' attitudes towards reading and whether they differ according to various variables. Descriptive screening model was used in the study. The universe of the research consists of primary school students in primary, 2nd, 3th and 4th class in Istanbul. The sample of the study consists of 534 primary school students in the provinces of Avcılar and Beylikdüzü in Istanbul with primary, 2nd, 3th and 4th class grade students. "Personal Information Form" and "Attitude towards Reading Scale" were used as data collection tools in the study. Scale has two sub- dimensions, "reading for fun" and "academic reading". The applications of the scales were carried out in the second semester of the academic year of 2017-2018. SPSS was used in the analysis of the data. The arithmetic mean, percentage and frequency of the descriptive statistical methods for demographic data were calculated. Data were also analyzed with T test and ANOVA. As a result of the data analysis, primary school students' attitudes towards reading were found to be high level. The primary school students' attitudes towards reading have a statistically significant difference according to gender, book-journal reading situation, liking to be given a book gift in their total scores and at sub-dimensions of academic reading and reading for fun. This difference is favored by girls, book-journal readers and those who like to be presented with books. Girl students, book –journal readers and those who like to be presenting books are more high attitudes towards reading. The primary school students' attitudes towards reading have a statistically significant difference according to variable of buying book-journals for reading in their total scores and at sub-dimensions of reading for fun. This difference is favored by students who buy themselves book-journals. The primary

227

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) school students' attitudes towards reading have a statistically significant difference according to the number of siblings at sub-dimensions of reading for fun. The primary school students' attitudes towards reading have a statistically significant difference according to variable of the number of books they read per weekly and their grade they study at sub- dimensions of the academic reading and reading for fun and in their total scores. The primary school students' attitudes towards reading do not show statistically significant difference according to variable of the parents' educational status and the favorite book type variables. Keywords: Reading, attitude, attitude towards reading, primary school

228

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

AZERBAYCAN TÜRK-EKONOMİK İLİŞKİLERİNİN YENİ YÖNLERİ The New Aspects of Azerbaijani- Turkish Economic Relations

Ulviyya SHIRINOVA Phd. Student, Azerbaijan University [email protected]

ÖZ: Türk-Azerbaycan ilişkileri oldukça çeşitlidir ve farklı yönlerde derin bir derinliğe sahiptir. İlişkiler "tek millet, iki devlet" sloganıyla karakterize edilir. Ekonomik ve ticari ilişkiler için yasal bir çerçeve oluşturan Azerbaycan ile Türkiye arasında yaklaşık 150 farklı belge imzalanmıştır. Ekonomik ilişkilerin hukuki temeli 1 Kasım 1992 tarihli anlaşmaydı. Aynı gün içinde 13 Azerbaycan- Türkiye ilişkilerinin çeşitli yönleri belgelendi. Türkiye, Azerbaycan'da enerji dışı sektörün en büyük yatırımcısıdır. Türk firmalarının Azerbaycan'da petrol ve petrol dışı sektöre yaptıkları toplam yatırım tutarı 5,5 milyar doları aşmaktadır. 2017 yılında, Azerbaycan'ın petrol dışı sektöründeki doğrudan yabancı yatırımlarının% 26'sı Türkiye'nin payına düşmüştür. Aynı yıl Türk şirketleri yabancı sermayenin% 36'sını oluşturdu. Türkiye, Azerbaycan'ın en büyük dış ticaret ortaklarından biridir. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ticaret cirosu 2017 yılında 1 milyar 433 milyon dolara ulaştı. Bu miktarın 807 milyon doları Türkiye'den ithal ediliyor ve bu ülkeye 626 milyon dolar ihraç ediliyor. Azerbaycan, Türkiye'den 2350 çeşit ürün ithal ediyor. Bugün Azerbaycan, Avrupa'daki enerji güvenliği ve dünyanın küresel enerji piyasasında önemli bir rol oynamaktadır. TANAP projesinin uygulanmasından sonra ülkenin Avrupa doğal gaz pazarındaki rolü artacaktır. 2013 yılında TAP projesi - Trans-Adriyatik boru hattının ana ihracat rotası da tarihi bir olaydı. Petkim petrokimya holding hisselerinin% 51'i SOCAR (Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi) / Turcas Petrol / Injaz Projects ittifakı tarafından satın alınmıştır. Türk sermayesinin katılımıyla, Azerbaycan'da çeşitli ekonomi alanlarında 1250 Türk şirketi bulunmaktadır. Azerbaycan, Rusya'dan sonra BDT ülkeleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Azerbaycan'da faaliyet gösteren 2.500 yabancı şirketin 800'den fazla Türk yatırımcısıdır. Bunlardan 380'i tamamen Türk, 370'i Azerbaycan-Türk ortaklıkları ve 60'ı temsil etmektedir. Nabucco doğalgaz boru hattı, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki en umut verici yatırım projelerinden biridir. Azerbaycan ve Türkiye turizm alanında geniş bir işbirliğine sahiptir. Her iki ülke de zengin ve güneşli bir iklim bölgesinde yer alır ve renkli bir doğaya sahiptir. En önemli fark, iki ülke arasındaki kalkınma turizmi altyapısının seviyesidir. Bu yüzden bu alandaki Türkiye deneyimlerinin incelenmesi önemlidir. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ticaret ilişkilerinden biri de ulaşım alanında gittikçe artan projelerdir. Bakü-Tiflis-Kars demiryolu olumlu bir faktör olacaktır. Bakü-Tiflis-Kars (BTK) planlı bir demiryolu projesidir. Anahtar Kelimeler: İkili ilişkiler, işbirliği, ekonomik ilişkiler, yatırımların tanıtımı, iş

229

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: The Turkish-Azerbaijani relations are quite diverse and have a profound depth in different directions. Relations are characterized by the slogan of "one nation, two states". About 150 different documents have been signed between Azerbaijan and Turkey, which constitute a legal framework for economic and commercial relations. The legal basis of the economic relations was the agreement on November 1, 1992. On the same day, 13 documents various aspects of the Azerbaijani-Turkish relations were signed. Turkey is the largest investor in the non-energy sector in Azerbaijan. Total investment of Turkish companies in oil and non-oil sector in Azerbaijan exceeds $ 5.5 billion. Turkey is one of the largest foreign trade partners of Azerbaijan. Trade turnover between Turkey and Azerbaijan in 2017 amounted to $ 1 billion 433 million. $ 807 million of this amount is imported from Turkey and $ 626 million is exported to this country. Azerbaijan imports 2350 types of products from Turkey. Today Azerbaijan plays a crucial role in energy security in Europe and the world's global energy market. The role of the country in the natural gas market of Europe will rise after the implementation of the TANAP project. İn 2013 TAP project - the Trans-Adriatic pipeline's major export route was also a historic event. , 51% of Petkim petrochemical holding shares were acquired by the SOCAR (State Oil Company of Azerbaijan) / Turcas Petrol / Injaz Projects alliance. Participation of Turkish capital, there are 1250 Turkish companies in various fields of economy in Azerbaijan. Azerbaijan ranks second among CIS countries after Russia. More than 800 of 2,500 foreign companies operating in Azerbaijan are Turkish investors. Of these, 380 are fully Turkish-owned, 370 are Azerbaijani-Turkish partnerships, and 60 representations. Nabucco gas pipeline is one of the most promising investment projects between Azerbaijan and Turkey. Azerbaijan and Turkey have extensive cooperation in tourism. Both countries are located in a rich and sunny climate zone and have a colorful nature. The main difference is that level of development tourism infrastructure between the two countries. That's why the study of the experience of Turkey in this area are important. One of the areas of trade relations between Turkey and Azerbaijan is the increasingly expanding projects in the field of transport. Baku-Tbilisi-Kars railway will be a positive factor. Baku-Tbilisi-Kars (BTK) is a planned railway project. Keywords: Bilaterial relations, cooperation, economic relations, promotion of investments, business

230

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜRKİYE’DE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SİSTEMİ VE 6360 SAYILI KANUN SONRASI SİSTEMDEKİ YAPISAL- İŞLEVSEL DEĞİŞİM: HATAY ÖRNEĞİ Turkey Metropolitan Municipality System and 6360 Law Structural Fluctuation: A Case of Hatay

Emre EKİNCİ Öğr. Gör., Bozok Üniversitesi, Yerköy Adalet Meslek Yüksekokulu [email protected] Hasan CAN Öğr. Gör., Bozok Üniversitesi, Yerköy Adalet Meslek Yüksekokulu [email protected] Seyyid Ali ERTAŞ Öğr. Gör., Bozok Üniversitesi, Yerköy Adalet Meslek Yüksekokulu [email protected]

ÖZ: Küreselleşme ile birlikte dünyadaki değişim, özellikle büyük şehirlerde kendisini fazlasıyla göstermektedir. Küreselleşme, devamında yoğun kentleşme sürecini ve birtakım sorunları beraberinde getirmekte, devlet de bu sorunlara çözüm üretmek için politika üretmektedir. Şehirlerin, özellikle de büyük şehirlerin nasıl bir yöntemle yönetileceğine ilişkin çalışmalar geçmişten günümüze süregelmektedir. Bu konuda birbirinden farklı yaklaşımlar benimsenmiş ve birçok uygulama büyük şehirler düzeyinde denenmiştir. Kentlere hizmet sunumunda yerel yönetimler, dünyada kamu yönetiminin önemli ve vazgeçilmez unsurlarıdır. Tüm yerel yönetim birimlerinin önemi yadsınamaz ise de şüphesiz ki büyükşehirler için en önemli yerel yönetim birimleri belediyelerdir. Belediye yönetimleri, yerel halkın mahalli müşterek ihtiyaçlarına etkili ve verimli bir şekilde cevap vermek amacıyla örgütlenmişlerdir. Türkiye’de 1984 yılından itibaren uygulanmaya başlayan büyükşehir belediyesi sistemi, ilerleyen yıllarda birçok yapısal ve işlevsel değişikliğe uğramıştır. Özellikle yeni büyükşehirlerin sisteme ilave edilmesi yanında hizmet alanında genişletme ve bütünleştirme gibi yeni yöntemlerden yararlanarak sistem, epeyce gelişme göstermiştir. Son olarak 2012 yılında 6360 sayılı kanun ile yerel yönetimler nezdinde reform niteliğinde düzenlemeler olmuştur. Çalışmada öncelikle Türkiye’de büyükşehir sisteminin tarihsel gelişim süreci ana hatlarıyla ele alınacaktır. 6360 sayılı kanunun getirdiği yeni büyükşehir sistemi içerisindeki yapısal-işlevsel değişiklikler yeni büyükşehir olan Hatay ili örneğinde açıklanmış, Hatay’ın değişimden nasıl etkilendiği tablolarla açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışmanın nihai amacı yeni büyükşehir sisteminin özelliklerini genel hatlarıyla belirlemek, somut bir örnekten yola çıkarak akademik çalışmalara katkıda bulunmaktır. Anahtar Kelimeler: Kentleşme, Yerel Yönetim, Büyükşehir, 6360 Sayılı Kanun, Hatay İli

231

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: The change in the world, along with globalization, shows itself in particularly large cities. Globalization brings together the intensive urbanization process and a number of problems and the state also produces policies to solve these problems. The work of how to manage the major cities is from the past to the present. Different approaches are adopted in this regard and Many applications have been tried at the level of major cities. local governments in the provision of services to the city are important and indispensable element of public administration in the world. The importance of all local administration units is undeniable and there is no doubt that the most important local government units for the big cities are the municipalities. Municipal administrations have been organised to respond effectively and efficiently to local public needs. The Metropolitan Municipality system has begun to be implemented in Turkey since 1984. It has undergone many structural and functional changes in the following years. In addition to adding new ones to the system, it has improved considerably by taking advantage of new methods. Finally, in 2012, there have been reform arrangements with the law numbered 6360 and local governments. The study will focus primarily on the historical development process of the metropolitan system in Turkey. Structural-functional changes are described in the new Metropolitan example of Hatay province. It was tried to explain how Hatay was influenced by the change. The final aim of the study is to determine the characteristics of the new metropolitan system in general lines, and to contribute to academic studies by leaving a concrete example. Keywords: Urbanization, local government, Metropolitan, Law numbered 6360, Hatay province

232

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

OSMANLI’DA AYAKLANMALARIN GENEL KARAKTERİSTİĞİ ÜZERİNE On General Characteristics of Revolts in Ottoman

Yüksel YILDIRIM Dr. Öğr. Üyesi, Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü [email protected]

ÖZ: Çalışmamızın konusunu Osmanlı İmparatorluğu’nda gerçekleşen ayaklanmaların genel karakteristiği oluşturmaktadır. Bu anlamda bir sınıflandırma çabasına gidilecektir. Ele alınan konunun içerdiği tarihsel süreç çok uzun olduğundan bir sınırlandırmaya gidilmiş ve konumuzun çerçevesi klasik dönem diye de bilinen yükselme devri ile çizilmiştir. Ayrıca konumuz ayaklanma kavramı ile sınırlandırıldığından ayrılıkçı isyanlar da çerçeve dışında bırakılmıştır. Klasik dönem Osmanlı ayaklanmaları üzerine bir sistemleştirme denemesine giriştiğimizde “payitaht ayaklanmaları” ve “Anadolu ayaklanmaları” şeklinde iki ana başlıkta ele alma durumu ortaya çıkmaktadır. Bunların kendi içinde çeşitli şekillerde alt başlıklara ayrılması mümkündür, ancak bu kategorizasyonun dışına çıkan bir hareket görünmemektedir. Payitaht ayaklanmalarının genel özelliği hiçbir şekilde yeni bir öneri getirmemeleri, egemen sistemin dışında yeni bir sistem denemesinde bulunmamalarıdır. Padişahların tahttan indirildiği ayaklanmalarda bile getirilen çözüm yeni bir padişahın tahta geçirilmesi olmuş, genel anlamda bu tür isyanların temel talebi uygulamalarından hoşnut olunmayan yöneticilerin değiştirilmesi şeklinde sınırlanmıştır. Bu anlamda bu isyanlarda mevcut sitemin değiştirilmesi ya da revize edilmesi yerine sistemi yürütemeyen unsurların değiştirilmesi isteğinin öne çıktığı görülmektedir. Anadolu ayaklanmalarında ise iki ana eksen ortaya çıkmaktadır: Birincisi, merkezin yönetiminden hoşnut olmayan, başka deyişle yeterince pay almadığını düşünen unsurlar bu istekle ayaklanmış ve istekleri merkez tarafından karşılanınca isyan sonlandırılmıştır. Bu hareketler mevcut sistem içinde eritilmiş, sistem önerisi taşımayan isyanlardır. İkinci tür isyanlarda görülen temel özellik ise sorunun “Osmanlı” kavramı ile olduğu, Osmanlılığın aşılmaya, başka deyişle ekarte edilmeye çalışıldığı şeklinde ifade edilebilir. Bu isyanlarda temel çatışma alanının Balkanlara kayması nedeniyle Anadolu önemini kaybedince yeniden önem kazanma kaygısıyla Osmanlı’nın karşı cephenin sözcüsü sayılmaya, bu anlamda İran siyasetiyle ilişki kurulmaya çalışıldığı görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı, ayaklanma, Anadolu, İran

ABSTRACT: The issue of our work is the general character of the revolts in the Ottoman Empire. In this sense, a classification effort will be made. Since the historical process involved in this subject is very long, a limitation has been

233

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) sought and the framing of the position is drawn by the ascension movement, also known as the classical period. Moreover, separatist rebellions have been left out of the frame because they are limited by the notion of revolt.When we try to systemize the Ottoman revolutions of the classical period, we have to deal with two main themes as "Capital uprisings" and "Anatolian uprisings". It is possible to divide them into subheadings in various forms in themselves, but there is no movement out of this categorization.The general feature of the capital uprisings is that they do not suggest a new proposal in no way and try a new system other than the dominant system.Eventhe sultan was raped by the throne, the solution was limited to the replacement of the rulers who were dissatisfied with the basic demands of such rebellions in general. In this sense, it seems that in these revolts desire to replace elements that can not carry out the system instead of replacing or revising the existing system seems to have come forward. In the Anatolian uprisings, two main reasons arise: First, the elements that are dissatisfied with the administration of the center, in other words, they think that they do not get enough shares from center they start rebellion and it ends when the requests are met by the center. These movements are melted in the current system, rebellions do not carry the system suggestion. The main characteristic seen in the second kind of rebellion is that the problem is with the concept of "Ottoman", it can be expressed as trying to overcome Ottomanism, in other words, to eliminate Ottomanism. It seems that due to the shift of the basic conflict area to the Balkans and concern of regaining importance of Anatolia, regarding Ottoman Empire as opponent spokesman, rebellions have tried to establish a relationship with Iranian politics. Keywords: Ottoman, uprising, Anatolia, Iran

234

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

GELENEKSEL BÜTÇELEME YÖNTEMLERİNE ALTERNATİF OLARAK: BÜTÇELEME ÖTESİ An Alternative for Traditional Budgeting Methods: Budgeting Beyond

Gökhan ÖZER Prof. Dr. Gebze Teknik Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Muhasebe Finansman Bölümü [email protected]

Abdullah Kürşat MERTER Araş. Gör. Gebze Teknik Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Muhasebe Finansman Bölümü [email protected]

ÖZ: Yaklaşık 100 yıldan beridir, yöneticilerin planlama, kontrol ve performans değerlendirme gibi işlevleri yürütmelerinde önemli bir rol oynayan bütçeler, son zamanlarda oldukça tartışılan bir konu haline gelmiştir. Hazırlanması ve uygulanması oldukça uzun süren ve maliyetli olan bütçelerin işletmelerde değer yaratma konusunda başarısız olduğu görüşü, birçok yönetici ve akademisyenin geleneksel bütçelemeye alternatif oluşturacak daha sistematik ve daha effektif yöntemler aramalarına neden olmuştur. 2000’li yılların başında ortaya çıkan bütçeleme ötesi (beyond budgeting) yöntemi geleneksel bütçeleme ile ilgili problemleri çözme konusunda oldukça başarılı olduğu görülmektedir. Bu yönteme göre işletmeler, birer sabit performans sözleşmesi olarak görülen bütçeleri tamamen terketmeleri gerekmekte ve bu sayede, statik bir plan çerçevesinde yönetim kontrollerinin ve performans değerlendirmelerinin yapılmasını engellenmekte ve firmaların sürekli değişen rekabet koşullarına ayak uydurabilmelerini kolaylaştırmaktadır. Günümüzde hala birçok şirket planlama, kontrol ve performans ölçümü gibi işlevleri yerine getirmek ve uzun vadeli stratejik hedeflerine ulaşabilmek için büyük oranda geleneksel bütçeleme yöntemlerine başvurmaktadır. Buna karşın, Svenska Handelsbanken, Borealis, Skandia, İkea, Volvo gibi uluslararası firmalar ise bütçeleri tamamen terkederek bütçeleme ötesi yöntemini başarılı bir şekilde uygulamaktadır. Bu çalışmada, yaklaşık 100 yıldan beridir tüm dünyada yaygın olarak kullanılan geleneksel bütçeleme yöntemlerinin “neden” ve “nasıl” bu kadar tartışılan bir konu haline geldiği ve bütçeleme ötesi yönteminin geleneksel bütçeleme ile ilgili sorunları çözme konusunda ne kadar etkili olduğu ele alınmıştır. Sonuç olarak özellikle İskandinavya ülkelerinde başarılı bir şekilde uygulanan bütçeleme ötesi yöntemi, günümüzde hala birçok firma tarafından kullanılan geleneksel bütçeleme yöntemlerine iyi bir alternatif yöntem olabileceğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Bütçeleme Ötesi, Geleneksel Bütçeleme, Sabit Performans Sözleşmesi

235

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: The budget, which plays an important role in managing executive functions such as planning, control and performance appraisal, has recently become a highly controversial subject for about 100 years. The belief that budgets, which are very long and costly to prepare and implement, have failed to create value in businesses has led many managers and academics to look for more systematic and more effective methods to be an alternative to traditional budgeting. Beyond budgeting, which emerged at the beginning of the 2000s, seems to be quite successful in solving the problems associated with traditional budgeting. According to this method, businesses need to completely abandon the budgets that are seen as fixed performance contracts, thereby avoiding management controls and performance evaluations within a static plan and making it easier for firms to keep up with the changing competition conditions. Nowadays, many companies are still using to generally traditional budgeting methods in order to fulfill functions such as planning, control and performance measurement and achieve long-term strategic goals. On the other hand, international companies such as Svenska Handelsbanken, Borealis, Skandia, Ikea and Volvo have successfully abandoned budgets and successfully implemented the beyond budgeting method. In this study, we examine how and what traditional budgeting methods, which are common in almost 100 years of the world, become so controversial, and how effective the beyond budgeting method is in solving problems related to traditional budgeting. Successfully implemented in the Scandinavian countries in particular, the beyond budgeting method shows us that it can be a good alternative to traditional budgeting methods used by many companies today. Anahtar Kelimeler: Beyond Budgeting, Traditioan Budgeting, Fixed Performance Contract

236

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

DEVAM EDEN EKONOMİK KALKINMANIN SAĞLANMASINDA YABANCI YATIRIMLARIN ÖNEMİ The Importance of Foreign Investments in The Provision of Continued Economic Development

Ruhangiz ALIYEVA SARASTAN PhD Student, Azerbaijan University, Department of Finance and Economics [email protected]

ÖZ: Yabancı yatırımların ülke ekonomisine dâhil olması, Azerbaycan'ın belirlediği ekonomik kalkınma stratejisinin önemli bir bileşenidir. Azerbaycan Cumhuriyeti ekonomisine yatırım çekmek için hükümet “açık kapı” politikası uygulamaktadır. Azerbaycan'daki politik istikrar, elverişli iş ortamı ülkemize olan ilgimizi artırdı. Uluslararası anlaşmalardan doğan taahhütlerini tam olarak yerine getiren Azerbaycan'ın öncüleri olan ulusötesi projeler, Avrupa'nın enerji güvenliğinin sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. . Girişimcilerin Türkiye'den tam yabancı yatırım ve ortak girişimlerin oluşturulmasındaki payı% 27,6'dır. Bu rakam İngiltere için% 11,7, Rusya için% 6,8, İran için% 6,2, ABD için % 5,9 ve Almanya için% 2,9'dur. Azerbaycan her zaman yabancı yatırımlar için çekici bir ülke olmuştur. Şimdiye kadar ülke ekonomisine 200 milyar dolardan fazla yatırım yapıldı ve bu yatırımlar 76 milyar doları aşan yatırımlara yatırım yaptı. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve Güney Kafkasya Boru Hattı ile Hazar Denizi'nin enerji kaynakları bölge ülkelerine ve Avrupa'ya taşınır. Azerbaycan'ın son yıllarda yarattığı olumlu iş ortamı, ülkedeki ekonomik faaliyetlerin büyümesine, çeşitli yerli ve yabancı sermayeli kuruluşların oluşturulmasına ve ülkemizdeki yatırımların büyümesine katkıda bulunmuştur. Devlet destek mekanizmaları da bu başarılara ulaşmada büyük rol oynamaktadır. Ülkemize yatırım yapan çoğu yabancı şirket, dünyanın en büyük 20 ülkesinden geliyor. Bunlar arasında İngiltere, ABD, Japonya, Rusya Federasyonu, Almanya ve diğer ülkeler var. Türk şirketleri Azerbaycan pazarında daha aktif. Petrol dışı sektördeki en büyük doğrudan yabancı yatırım% 26 pay ile Türkiye,% 16 pay ile Birleşik Krallık ve % 12 pay ile Birleşik Devletler'dir. Azerbaycan’da Büyükşehir’den 18 milyar dolar, yabancı sermayeye 7 milyar dolar ve Japonya’dan 4 milyar dolar yatırım yapıldı. Bu nedenle, yabancı yatırımların sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmanın önemli bir unsuru olarak kabul edilmesi, bazı ihtiyaçların karşılanmasından kaynaklanmaktadır ve bunlar yabancı yatırımın faydalarıdır. Böylece, çeşitli pozitif etkilerle karakterize yabancı yatırımların etkisi ile girişimciler ve yatırımcılar ülkeye yeni teknoloji, mükemmel teknoloji, modern tarım yöntemleri ve iyi yönetişim ilkelerini getirmektedir. Aynı zamanda, yabancı yatırımların katılımı, çalışanların sosyal koşullarına ve yeni işlerin yaratılmasına yansıyan önemli bir toplumsal öneme sahiptir. Bütün bunlar, ulusal ekonominin olumsuz etkilerini, yabancı ülkenin

237

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

çıkarlarını ve temsilcilerini politikalarının oluşturulmasında değil, aynı zamanda ulusal ve bireysel aktörlerin çıkarlarını etkisiz hale getirme amaçlı bir yatırımdır. Yani, ülkenin yatırım politikasının oluşumunda ulusal çıkarlar, kişisel çıkarlar ve yabancı konuların çıkarları dikkate alınmalıdır. Anahtar Kelimeler: Devam eden ekonomik gelişme, yatırım, yabancı yatırım, teşvik yatırımı, yatırım ortamı, yatırımın cazibesi

ABSTRACT: Involvement of foreign investments into the country's economy is an important component of the economic development strategy set by Azerbaijan. In order to attract investments into the economy of the Republic of Azerbaijan, the government is implementing an "open door" policy. The political stability in Azerbaijan, the favorable business environment has increased our interest in our country. The share of entrepreneurs from Turkey in the creation of full foreign investment and joint ventures is 27.6%. This figure is 11.7% for the UK, 6.8% for Russia, 6.2% for Iran, 5.9% for the US, and 2.9% for Germany. Azerbaijan has always been an attractive country for foreign investment. So far, more than $ 200 billion had been invested in the country's economy, of which more than $ 76 billion have been invested in foreign investments. Transnational projects, which are the initiators of Azerbaijan, who fully fulfill their commitments arising from international treaties, are currently playing an important role in ensuring Europe's energy security. Through the Baku-Tbilisi- Ceyhan oil pipeline and the South Caucasus Pipeline, the Caspian Sea's energy resources are transported to the countries of the region and to Europe. The favorable business environment created by Azerbaijan in recent years has contributed to the growth of economic activity in the country, the creation of various institutions of local and foreign capital, and the growth of investment in our country. State support mechanisms have also a great role in achieving these achievements. Most foreign companies investing in our country come from 20 largest countries in the world. Among them are UK, US, Japan, Russian Federation, Germany and other countries. Turkish companies are more active in the Azerbaijani market. The largest foreign direct investment in the non-oil sector is Turkey with 26% share, the United Kingdom with 16% share and the United States with 12% share. 18 billion dollars from Greater Bitania, 7 billion US dollars and $ 4 billion from Japan were invested in foreign capital in Azerbaijan. Thus, the adoption of foreign investments as an important factor of sustainable economic development comes from the need for some of the necessities, and these are the benefits of foreign investment. Thus, with the influence of foreign investment characterized by various positive effects, entrepreneurs and investors bring to the country new technology, excellent technology, modern methods of farming, and principles of good governance. At the same time, involvement of foreign investments has important social significance, which is reflected in the social conditions of the employees and the creation of new jobs. All of theas is an investment to neutralize the negative effects of the national economy, the interests of the foreign country and their representatives during the formation of their policy but also the interests of national and individual actors. That is, national interests in the formation of the

238

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) country's investment policy, individual interests and the interests of foreign subjects should be taken into account. Keywords: sustainable economic development, investment, foreign investment, incentive investment, environment of investment, the attraction of investment.

239

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SAĞLIK (FORMASYON) ÖĞRETMEN ADAYLARININ SAĞLIĞA YÖNELİK SEMANTİK FARKLILIKLARIN BELİRLENMESİ Health (Pedagogic-Formation) Teacher Candidates’ Determination of Semantical Differences about Health

Hakan KURT Doç. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Biyoloji Eğitimi [email protected]

Derya ÇINAR Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Sınıf Eğitimi [email protected]

ÖZ: Bu çalışmanın amacı; sağlık (formasyon) öğretmen adaylarının sağlığa ilişkin semantik değerler açısından olumlu ve olumsuz tutumlarını belirlemektir. Araştırma tarama modelinde yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu sağlık formasyon grubuna kayıt yaptıran ve çalışmaya gönüllü katılan toplamda 68 sağlık (formasyon) öğretmen adayı oluşturmuştur. Araştırmanın verileri laboratuvarla ilgili semantik farklılık ölçeği oluşturularak elde edilmiştir. Ölçek iki uçlu 22 sıfat çiftinden oluşmaktadır. Veriler, SPSS-18 paket programına yardımıyla, betimsel ve çıkarımsal istatistik analizleri yapılarak çözümlenmiştir. Ölçeğin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısı 0.88 olarak hesaplanmıştır. Maddelerin başlangıç yük değerleri 0.55 ile 0.90 arasında değişmektedir. Semantik tutum ölçeğinin açıklanan toplam varyansın %70,34’ünü açıkladığı, Eigenvalue değerinin 7.84 olduğu bulunmuştur. Diğer taraftan kavramsal modelin oluşturulmasında NVivo-9.3 programından yararlanılmıştır. Çalışmanın sonucunda sağlık (formasyon) öğretmen adayların hazırlanan semantik farklılığa göre sağlığa yükledikleri değerlerin (Xt = 5,57) pozitif yönde olduğu tespit edilmiştir. Bu değerlere yakından bakıldığında sağlıkla ilgili katılımcılar sağlığı hem karmaşık hem basit ve bazen zayıf bazen şişman görürken (X=3,69; X=4,11), sık olarak korkutucu olmadığını, sağlık olarak gördükleri, ilginç, bağımlı, güvenli, mutlu ve genç olarak tutum gösterdikleri görülmüştür (X=4,95; 4,98; 4,82; 5,23; 4,70; 5,01; 4,66). Ayrıca katılımcılar çoğunlukla sağlığı iyi, öğretici, sürdürülebilir, korunaklı, normal, güçlü görürken (X=5,94; 6,05; 5,94; 6,04; 5,61; 5,95) sağlığı her zaman değerli, gerekli, yararlı,

240

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

önemli, anlamlı, etkileşimli ve bilimsel olarak (X=6,42; 6,50; 6,38; 6,51; 6,39; 6,19; 6,41) tutum sergiledikleri belirlenmiştir. Sağlık (formasyon) öğretmen adaylarının sağlığa ilişkin semantik farklılıklarının toplam puanları arasında düşük, orta ve yüksek düzeyde pozitif korelasyon olduğu görülmüştür (r = 0,47; 0,54; 0,28; 0,62; 0,53; 0,59; 0,63; 0,71; 0,70; 0,69; 0,70; 0,56; 0,67; 0,64; 0,18; 0,50; 0,59; 0,35; 0,44; 0,65; 0,58; 0,68). Araştırma sonunda konuyla ilgili önerilere yer verilmiştir. Anahtar Kelimler: Semantik Farklılık Ölçeği, Sağlık, Sağlık (Formasyon) Öğretmen Adayları

ABSTRACT: The purpose of this study is; the positive (positive) and negative (negative) attitudes of health (formation) teacher candidates in terms of their health related semantic values. The research was conducted in a screening model. A total of 68 health (formation) teacher candidates were enrolled in the study group and voluntarily participated in the study. The data of the study were obtained by establishing the semantic difference scale for the laboratory. The scale consists of 22 adjective pairs with two ends. The data were analyzed by using descriptive and inferential statistical analyzes with the help of SPSS-18 package program. The Cronbach Alpha reliability coefficient of your scale was 0.88. The initial load values of the items range from 0.55 to 0.90. The semantic attitude scale explained 70.34% of the total variance explained, and the Eigenvalue value was found to be 7.84. On the other hand, the NVivo-9.3 program was used to construct the conceptual model. As a result of the study, it was determined that the values (Xt = 5,57) of the health teacher candidates were positively related to the semantic difference prepared. A closer look at these values indicates that health-related participants are not often scary (X = 3,69; X = 4,11), while health is both complex and simple, and sometimes weak and sometimes obese; interesting, addictive, safe, (X = 4.95, 4.98, 4.82, 5.23, 4.70, 5.01, 4.66). In addition, while participants often see health as good, instructive, sustainable, sheltered, normal, strong (X = 5.94; 6.05; 5.94; 6.04; 5.61; 5.95) (X = 6.42, 6.50, 6.38, 6.51, 6.39, 6.19, 6.41) attitudes were found to be useful, significant, meaningful, interactive and scientific. It was found that there was a positive, low, moderate and high positive correlation between the total scores of the health semantic differences of the prospective health teachers (r = 0,47, 0,54, 0,28, 0,62, 0,53, 0,59; 0.63, 0.71, 0.70, 0.69, 0.70, 0.56, 0.67, 0.64, 0.18, 0.50, 0.59, 0.35, 44, 0.65, 0.58, 0.68). At the end of the research, the related proposal is given.Because of different factories such as negative effects on people of urbanization, leisure, income growth, private vehicle ownership and development of translate network, accelerated special mobility of urban population. Moreover, landscape of coast lands which are sea, forest, and mountains, became an

241

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) attraction place for elite society. In addition to industry, tourism and modern agriculture activities, second homes tourism has formed intensive pressure on coast lands. The aim of study is to understand effects of second homes tourism on coast lands. The study made by qualitative method and phenomenology approach. Interviews that consist from semi- structured forms, made to local people and second home hosts. Interviews voices recorded and analyzed later. Observations and institutional documents are other dates of the study. All the findings of study analyzed as descriptive. According to results of the study, olive lands has occupied by second homes that formed 12 percent of all the land in the study area. Future of landscape and agriculture land that has used for olive production, are under pressure of second home tourism. If right policies and legal regulations aren’t established, both coast ecosystem and agriculture lands that are important for food security will disappear. Keywords: Semantic Differential Scale, Health, Health (Pedagogic- Formation) Teacher Candidates

242

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ÖĞRENCİLERİN JANDARMA GÜVENLİK VE ASAYİŞ UYGULAMALARI ALGISI: GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ ÖRNEĞİ Perception of Students Gendarmerie and Public Security Practices: Gümüşhane University Sample

Muammer AK Dr. Öğr. Üyesi, Gümüşhane Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sosyal Hizmet Bölümü [email protected]

Arif Olgun KÖZLEME Dr. Öğr. Üyesi, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü [email protected]

ÖZ: Bu çalışmada üniversite öğrencilerinin jandarma güvenlik ve asayiş uygulamaları algısı konu edilmiştir. Araştırma kapsamında Gümüşhane Üniversitesi’nde, farklı bölüm ve sınıflarda, okuyan öğrenciler arasından basit tesadüfü örneklem yöntemi kullanılarak belirlenen 270 öğrenciye anket uygulanmıştır. Araştırmanın saha çalışması Şubat 2018’de yapılmıştır. Araştırmanın amacı, toplumun en yüksek eğitimli grubu olan üniversite öğrencileri nezdinde Jandarmanın güvenlik ve asayiş uygulamalarının nasıl algılandığını tespit etmektir. Araştırmada, “üniversite öğrencileri Jandarmanın güvenlik ve asayiş uygulamalarını nasıl algılıyor?, bu algıda cinsiyete, yaşa, bölgeye, hayat tarzına ve kimliklere göre farklılık var mıdır?, Jandarmaya olan güven düzeyi nedir?, Jandarmanın genel olarak halka yaklaşımı nasıl görülmektedir? gibi soruların cevapları aranmıştır. Araştırmaya katılanların % 50,4’ü (136) kadın, % 49,6’sı (134) erkektir. Katılımcıların, % 28,9’u Karadeniz, % 11,1’i Marmara, % 8,9’u Ege, % 13,3’ü Akdeniz, % 15,9’u İç Anadolu, % 11,9’u Doğu Anadolu, % 10’u Güney Doğu Anadolu bölgesindendir. Araştırmaya göre, katılımcılar hayat tarzı bakımından kendilerini % 36,3’ü modern, % 49,3’ü geleneksel muhafazakâr, % 14,4’ü dindar muhafazakâr olarak tanımlamıştır. Katılanların neredeyse tamamı (% 94,4) Jandarmanın herhangi bir uygulamasına şahit olmuştur. Araştırma sonuçlarına göre, katılımcılar için hem genel olarak Jandarmanın halka yaklaşımı (% 89,6), hem de kendilerindeki Jandarma izlenimi (% 97,3) olumludur. Araştırmanın başka bir tespiti ise, Jandarmaya güven düzeyinin çok yüksek (% 97,1) olmasıdır. Ayrıca katılımcıların neredeyse tamamı (% 97,8) Türkiye’de Jandarma Güvenlik Kuvvetinin gerekli olduğunu ifade etmiştir. Anahtar Kelimeler: Güvenlik, asayiş, algı, Jandarma, üniversite öğrencisi.

243

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: In this study, the perception of the gendarmerie safety and security applications has been the subject of university students. Within the scope of the research, 270 student questionnaires were applied in Gümüşhane University by using simple coincidence sampling method among different students and students in different departments and classes. The fieldwork of the research was carried out in February 2018. The aim of the research is to determine how the security and public order practices of the Gendarmerie are perceived by university students, the highest educated group in the society.In the study, "how does university students perceive the security and security practices of the Gendarmerie? Is there a difference in this perception depending on sex, age, region, life style and identity ?, what is the level of trust in the gendarmerie? ? It has sought answers to such questions. 50,4 % of the participants (136) were women, 49,6 % (134) were men. Participants were 28.9 % Black Sea, 11.1 % Marmara, 8.9 % Aegean, 13.3 % Mediterranean, 15.9 % Central Anatolia and 11.9 % Eastern Anatolia, 10 % in the South East Anatolia region. According to the survey, the participants defined themselves as 36.3 % modern, 49.3 % traditional conservatives and 14.4 % religious conservatives in terms of lifestyle. Almost all of the participants (94.4%) witnessed any application of the gendarmerie. According to the results of the survey, both the public approach of the gendarmerie (89.6%) and the gendarmerie impression (97.3%) are common for the participants. Another finding of the research is that the level of confidence in the gendarmerie is very high (97.1%). In addition, almost all respondents (97.8%) stated that it was necessary in Turkey Gendarmerie Security Forces. Keywords: Security, public security, Gendarmerie, perception, university student

244

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

GÖBEKLİ TEPE’NİN ARKEOLOJİK TURİZM POTANSİYELİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ (ŞANLIURFA) Evaluating Archeological Tourism Potential of Gobekli Tepe (Şanlıurfa)

Salih BİRİNCİ Dr. Öğr. Üyesi, Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü [email protected] Çağlar Kıvanç KAYMAZ Arş. Gör., Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü [email protected] Aykut CAMCI Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü [email protected]

ÖZ: Anadolu yerleşme tarihi boyunca birçok medeniyete beşiklik yapmış ve bu durum tarihi, kültürel ve arkeolojik açıdan zengin bir mirasın ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. Kültür turizmi kapsamında değerlendirilen destinasyonlardan birini oluşturan arkeolojik alanlar, ulusal ve uluslararası açıdan önemli bir yere sahip olmakla birlikte, geçmişe ilgi duyan insanların ziyaret ettikleri yerler arasındadır. Bu yerler içerisinde Şanlıurfa ilinin 15 km kuzeydoğusunda merkeze bağlı Örencik Köyü yakınlarındaki 800 metre yüksekliğinde Germüş platosu üzerinde yer alan Göbekli Tepe oldukça önemlidir. Birçok Neolitik Dönem yerleşmesinin aksine Göbekli Tepe su kenarı, vadi ya da ovada kurulmayıp, Harran Ovası’nın kuzeyinde yüksek bir sahada manzaraya hâkim, ayrıca çevreden gelebilecek tehlikelere karşı güvenli bir konumda yer almaktadır. 1963 yılında Peter Benedict ve Halet Çambel tarafından gerçekleştirilen yüzey araştırmaları sonucunda arkeoloji dünyasına kazandırılmıştır. Tarihi M.Ö. 10.000’e kadar dayanan Göbekli Tepe’de yapılan arkeolojik kazı ve araştırmalar sonucunda elde edilen bulgulara bağlı olarak Anadolu’da şuana kadar kabul gören en eski inanç ve yerleşim yeri olduğu tespit edilmiştir. “T’’ şeklindeki anıtsal taşları ile simgelenen bu yerleşim yerinde yapılan kazılar sonucunda çok sayıda hayvan heykeli yanı sıra çakmaktaşından aletler, obsidyen aletler, takı parçaları, taş kaplar, öğütme taşları, havan elleri, yassı baltalar ile küçük figürinler açığa çıkartılmıştır. Yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda belirtilen yönleriyle özgün bir yere sahip olan Göbekli Tepe, arkeolojik turizm açısından değerlendirilmesi gereken önemli yerlerden birisidir. Bu çalışmada, Göbekli Tepe’nin arkeolojik turizm potansiyeli ile bu

245

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) potansiyelin coğrafi açıdan değerlendirilmesi amaçlanmış ve sahanın arkeolojik miras olarak önemi ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda, Göbekli Tepe’nin arkeolojik açıdan önemi nedir? Bu alanın arkeolojik turizm bakımından önemi nedir? Göbekli Tepe’de arkeolojik turizm yapılıyor mu ve ne düzeyde gerçekleşmektedir? Arkeolojik turizm ve alanın koruma kullanma açısından dengesini sağlayan bir planlama çalışması var mı? Göbekli Tepe ve çevresi turizm alt-üst yapı hizmetleri açısından yeterli düzeyde mi? gibi sorulara cevap aranmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede araştırma sahayla ilgili yapılmış bilimsel yayınlar, çeşitli tematik haritalar ve saha çalışmaları sonucunda toplanan veriler ışığında şekillendirilmiştir. Ayrıca elde edilen veriler SWOT analiziyle değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimler: Arkeolojik Turizm, Göbekli Tepe, Şanlıurfa, İnanç, Yerleşme.

ABSTRACT: Anatolia has hosted many civilizations during the history of settlement and this fact contributed to revealment of a rich heritage in cultural and archeological means. Archeological areas which constitute one of the destinations evaluated under the scope of cultural tourism, have nationally and internationally important place ad moreover they are among the places which are visited by people who have interest in the past. Among these places, Göbekli Tepe is very important. Göbekli Tepe is located on Germüş plateau with an altitude of 800 meters close to Örencik village which is bound to central district and is located 15 km to the north of Şanlıurfa province. In contrary to many Neolithic period settlements, Göbekli Tepe was not established at waterfront, valley or plain. It is located at highlands to the north of Harran plain, with a nice landscape and at a safe place from the possible threats from its surroundings. It was redounded to the world of archeology as a result of the surface researches performed in 1963 by Peter Benedict and Halet Çambel. Depending on the findings obtained from archeological diggings and researches performed in Göbekli Tepe, history of which is dated back to 10.000 B.C., it was determined to be oldest area of faith and settlement. As a result of the diggings performed in this settlement symbolized by monumental stones with “T’’ shape, many animal sculptures, objects made of tinderbox, obsidian tools, jewelry pieces, stone dishes, grinding stones, pestles, flat axes and small figures were revealed. As a result of the archeological studies it is understood that Göbekli Tepe which is unique from this point of view is one of the important places that should be evaluated in terms of archaeological tourism. In this study the aim is to reveal the archeological tourism potential of Göbekli Tepe, to evaluate this potential in geographical means and to reveal the importance of the area as archeological heritage.

246

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Under this scope what is the archeological importance of Göbekli Tepe? Is archeological tourism performed in Gobeklitepe and to which extent? Is there a planning study for establishing the balance between archeological tourism and preservation of the area? Is Göbekli Tepe and its surroundings have sufficiency in terms of infra/super structure? have been tried to be answered. The study was shaped in light of data collected as a result of scientific studies, various thematic maps and field studies about the area. Also the obtained data was evaluated by SWOT analysis. Keywords: Archeological Tourism, Göbekli Tepe, Şanlıurfa, Faith, Settlement.

247

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

MİLLİYETÇİLİĞİN ORTAYA ÇIKIŞI VE TEMELİNDEKİ SAİKLER

Unfolding of Nationalism and Its Fundamental Motives

Etem ÇALIK Dr. Öğr. Üyesi, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi [email protected]

ÖZ: Milliyetçilik, çeşitli şekillerde tarif edilmiştir. Bunun sebebi, milliyetçiliğin farklı toplum ve kültürlerde farklı şekillerde ortaya çıkması ve anlaşılmasıdır. Bize göre milliyetçilik, millete ait değerlerin vatan ve millet temelinde sahiplenilmesidir. Böyle tarif edildiğinde de milliyetçilik, milletçilik veya ulusçuluktan farklı bir kavram olarak ortaya çıkar. Çünkü milletçilik, neticede ırkçılığa ve başka milletlere karşı husumete yol açabilecek bir tavırken, milliyetçilik kendisini başka milletlere değil, paylaşılan değerlere göre tarif etmeyi gerektiren bir kavramdır. Milliyetçilik ve “millet”ten hangisinin ilk olarak ortaya çıkıp varlık kazandığı meselesi tartışma konusu olmuştur. Gellner milliyetçiliğin, milletten önce var olduğu gibi, milleti de ortaya çıkaran faktör olduğunu söyler. Smith ise aksi görüştedir ve milliyetçiliğin millet adına bir kimlik kazanma ve sürdürme süreci olduğu kanaatindedir. Modern manâda milliyetçiliğin, 19. asırda ortaya çıktığı kabul edilir. Ama fikrî ve zihnî temellerinin atılması Rönesans ve Reform hareketlerine kadar geri gider. Rönesans’la Hristiyanlığın Batı toplumları üzerindeki kültürel hegemonyası kırılırken, Reform’la da dinî hegemonyası kırılmıştır. Böylece hem tek tek fertlerin hem de milletlerin kendi kimliklerini sahiplenmesi millet şuurunu ortaya çıkarmıştı. Ancak milliyetçiliğin ortaya çıkması için Sanayi Devrimi’ni beklemek gerekecekti. Sınaîleşme ve bunun yarattığı büyük ekonomik güç, Batı toplumlarında eğitim seviyesinin yükselmesine ve eğitimin de yaygınlaşmasına yol açmış, bu da milletlerin kendi kaderini tayin hakkı olduğu anlayışını getirmişti. Batı Avrupa toplumlarında milliyetçiliği doğuran faktör sınaîleşme olmasına karşılık, azgelişmiş toplumlarda Batılı devletlerin baskı ve zulümleri olmuştu. Bu baskı ve zulümler, bu toplumlarda milliyetçi duyguları tahrik etmiş ve ortaya çıkan milliyetçilik de bir kültür milliyetçiliği olmaktan çok, Batı düşmanlığı üzerine kurulu bir milliyetçilik olmuştu. Milliyetçilik, sadece gelişmiş toplumlarla azgelişmiş toplumlar arasında değil, gelişmiş toplumların kendi

248

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) aralarında da farklı şekillerde tezahür etmiştir. Geçirilen siyasî bir travma, o toplumdaki milliyetçiliği daha keskin, daha hasmane bir tavırda ortaya çıkarabiliyor. Mesela I. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde Almanya’da olan budur. Alman milliyetçiliği modern manâdaki milliyetçiliğin çok uzağına taşarak, acımasız bir ırkçılığa, nazizme dönüşebilmiştir. Amaç: Milliyetçiliğin ne zamandan beri dünya gündemini işgal ettiğini, temelinde hangi faktörlerin yattığını, insanlık alemi için nasıl bir netice doğurduğunu tespit etmek ve gelecekte dünya siyasetine nasıl bir yön verebileceği hakkında bir kanaat sahibi olmaktır. Kapsam: Milliyetçiliğin ortaya çıkıp şekillendiği ve daha sonra da fiile geçtiği Batı Avrupa toplumlarıdır. Çünkü hem bugün de milletlerarası siyasete yön veren anlayışlardan birisi milliyetçiliktir hem de bu anlayış azgelişmiş toplumlardaki milliyetçilik anlayışlarını şekillendirmektedir. Sınırlılıklar: Çalışma Batı Avrupa’da modern çağın fikrî ve zihnî manada başlangıcı olan Rönesans ve Reform hareketleriyle beraber Batı Avrupa’da meydana gelen zihniyet değişiminden aydınlanma felsefesi ve bunun hayata geçiş safhası olan sınaileşme ve bunun ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi neticeleri ile sınırlıdır. Yöntem: Çalışmada teorik ve tarihi bir metot kullandık. Çünkü milliyetçiliğin tarihi ve kültürel kökleri bilinmeden bugününü anlamak mümkün değildir. Bulgular: Milliyetçilik uzun bir tarihi vetirenin ürünüdür. Ortaya çıkışındaki maddi ve manevi faktörler Batı Avrupa kaynaklıdır. Ama temelinde fikri, ekonomik ve teknik faktörler olduğu için Batı Avrupa dışındaki toplumlara da tesir etmekten geri kalmadı. Sonuç: Milliyetçilik, bir kültür ve vatan birliği olarak anlaşıldığında, yani siyasi ve kültürel milliyetçilik çatıştığında toplumu bir arada tutan ve diğer toplumlarla barışçı münasebetlere vesile olan bir çimento fonksiyonunu görürken, etnik birlik olarak anlaşıldığında hem o toplum için hem dünya için felaket sebebi olabilmektedir ve olmuştur da. Anahtar Kelimeler: Millet, Milliyet, Milliyetçilik, Rönesans, Reform, Sınaileşme, Fransız İhtilali

ABSTRACT: Nationalism has various definitions because nationalism has been appeared and understood differently in different societies and cultures. In our opinion, nationalism is to embrace all values belonging to nation in terms of nation and homeland. If defined as such, nationalism appears as a different notion from ‘milletçilik’ and ‘ulusçuluk’. It is because, nationalism may cause hatred and racism to other nations, but nationalism defines itself with shared values, not against other nations. It is a debatable issue whether nationalism or nation appeared first. Gallner claims that nationalism exist before the existence of nation, even he

249

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) claims nationalism is a revealer factor of nation itself. Yet, Smith claims that nationalism is a process to create an identity and to maintain it. Meaning of nationalism in modern time appeared in 19th century. Yet, its intellectual basis was created by Renaissance and Reform movements. Renaissance distracted the cultural hegemony of Christianity on western societies, as well as Reform movement distracted the religious hegemony of Christianity. Thus, individuals as well as nations embrace their own identity; this created the consciousness of being nation. Yet, nationalism had to wait industrial revolution to appear. Industrialization and its economic power caused increase in level of education and spread of education. This created understanding for nations to have the right to self- determination. The revealer factor of nationalism in western societies was industrialization, but in underdeveloped countries, it was western countries’ oppression and cruelty. Such oppression and cruelty provoked nationalist senses in these societies and created nationalism based on hatred against the West, rather then cultural nationalism. Nationalism appeared differently not only in between developed and undeveloped societies, but also in between developed societies. Nationalism in a society may appear as more hostile and more sharp due to traumatic political experience. For instance, it was the case what happened in Germany after the First World War, German nationalism went far from modern meaning of nationalism, and turned into a cruel racism, Nazism. Purpose: This study aims to have knowledge about, since when nationalism is an issue for the world agenda, which factors underlie in its basis, what kinds of results it created for human being, and how it will shape the world politics in the future. Scope: This study’s scope covers the West European Societies where nationalism appeared, shaped and applied. For that reason, nationalism is an understanding to shape the world politics as well as the perception of nationalism in undeveloped societies. Limitations: This stud is limited with intellectual basis of modern age in the West Europe beginning with Renaissance and Reform movements, and the enlightenment philosophy shaped perceptive in the West Europe. This study also limited with industrialization and its economic, cultural and political results. Mythology: theory and history methodology is used in this study. It is because; it is not possible to know today’s nationalism without its historical and cultural roots. Findings: Nationalism is a product of a historical process. Concrete and abstract factors of its appearance were resulted in the West Europe. But, it influenced not only the West Europe but also the other countries due to economic, intellectual and technical factors of its basis. Conclusion: when nationalism is understood as a unity of culture and homeland, in other words, when political nationalism and cultural nationalism conflict with each other, it plays as an integrative role to bind the society together and to cause peaceful relationship with other societies. In contrast, when it is

250

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) understood as an ethnic unity, it may cause tragedy for its nation as well as other nations. Keywords: Nation, National, Nationalism, Renaissance, Reform, Industrialization, French Revolution

251

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SAĞLIK (FORMASYON) ÖĞRETMEN ADAYLARININ OKUL KAVRAMINA YÜKLEDİKLERİ DEĞERLER: BİR DUYGUSAL SEMANTİK FARKLILIK ÇALIŞMASI The Values They Upload of Health (Pedagogic-Formation) Teacher's Candidates to The School Concept: A Emotional Semantical Difference Study

Hakan KURT Doç. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Biyoloji Eğitimi [email protected]

Derya ÇINAR Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Sınıf Eğitimi [email protected]

ÖZ: Bu çalışma, sağlık (formasyon) öğretmen adaylarının okul kavramına yönelik duygusal semantik değerler açısından olumlu ve olumsuz tutumlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma tarama modelinde yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu sağlık formasyon grubuna kayıt yaptıran ve çalışmaya gönüllü katılan toplamda 69 sağlık (formasyon) öğretmen adayı oluşturmuştur. Araştırmanın verileri okula ilişkin semantik farklılık ölçeği oluşturularak elde edilmiştir. Ölçek iki uçlu 12 sıfat çiftinden oluşmaktadır. Veriler, SPSS-18 paket programına yardımıyla, betimsel ve çıkarımsal istatistik analizleri yapılarak çözümlenmiştir. Ölçeğin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısı 0.75 olarak hesaplanmıştır. Maddelerin başlangıç yük değerleri 0.64 ile 0.83 arasında değişmektedir. Semantik tutum ölçeğinin açıklanan toplam varyansın %73,90’ınını açıkladığı, Eigenvalue değerinin 4.28 olduğu bulunmuştur. Diğer taraftan kavramsal modelin oluşturulmasında NVivo-9.3 programından yararlanılmıştır. Çalışmanın sonucunda sağlık (formasyon) öğretmen adayların hazırlanan semantik farklılığa göre okula yükledikleri değerlerin X = 5,42 pozitif yönde olduğu tespit edilmiştir. Okula ilişkin bu değerlere yakından bakıldığında ortalama puanlarına göre katılımcılar okulu ne kolay ne zor (X=3,76), sık sık zevkli (X=5,06), ne karmaşık ne basit (X=3,84), ara sıra yorucu (X=3,04), her zaman değerli (X=6,18), her zaman gerekli (X=6,55), her zaman yararlı (X=6,40), sık sık temiz (X=4,89), her zaman önemli (X=6,52), her zaman öğretici (X=6,33), her zaman anlamlı (X=6,34), her zaman sürdürülebilir (X=6,17) bir yer 252

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) olarak tutum sergiledikleri görülmüştür. Sağlık (formasyon) öğretmen adaylarını okula yönelik semantik farklılıklarının sadece okulu yorucu olarak gördükleri ve negatif tutuma sahip oldukları belirlenmiştir. Diğer taraftan katılımcıların okula ilişkin semantik farklılıklarının toplam puanlarına göre düşük, orta ve yüksek düzeyde pozitif korelasyon olduğu görülmüştür (r = 0,40; 0,35; 0,20; 0,53; 0,50; 0,66; 0,72; 0,54; 0,52; 0,73; 0,75; 0,47). Araştırma sonunda konuyla ilgili önerilere yer verilmiştir. Anahtar Kelimler: Semantik Farklılık Ölçeği, Okul, Sağlık (Formasyon) Öğretmen Adayları

ABSTRACT: This study was carried out in order to determine the positive and negative attitudes of health (formation) teacher candidates in terms of emotional semantic values for school concept. The research was conducted in a screening model. A total of 69 health (formation) teacher candidates were enrolled in the study's study group and voluntarily participated in the study. The data of the study were obtained by establishing the semantic difference scale for the school. The scale consists of twelve adjective pairs with two ends. The data were analyzed by using descriptive and inferential statistical analyzes with the help of SPSS-18 package program. The Cronbach Alpha reliability coefficient of your scale was 0.75. The initial load values of the items range from 0.64 to 0.83. The semantic attitude scale explained 73.90% of the total variance explained and Eigenvalue value was found to be 4.28. On the other hand, the NVivo-9.3 program was used to construct the conceptual model. As a result of the study, it was determined that the values that the health (preparation) teacher candidates uploaded according to the semantic difference prepared are in the positive direction of X = 5.42. When we looked closely at these values for the school, the average scores of the participants showed that the school was neither easy nor difficult (X = 3.76), often enjoyable (X = 5.06), neither complex nor simple (X = 3.84) X = 3,04) is always valuable (X = 6,18), always necessary (X = 6.55), always useful (X = 6.40) were always seen as important (X = 6,52), always tutorial (X = 6,33), always meaningful (X = 6.34), always sustainable (X = 6.17) . It has been determined that the semantic differences of the health (formation) teacher candidates towards the school are regarded as only school strenuous and have negative holdings. On the other hand, participants were found to have a low, moderate and high positive correlation with respect to the total scores of the semantic differences for the school (r = 0,40, 0,35, 0,20, 0,53, 0,50, 0,66, 0,72 , 0.54, 0.52, 0.73, 0.75, 0.47). At the end of the research, the related proposal is given. 253

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Keywords: Semantic Differences Scale, School, Health (Pedagogic- Formation) Teacher Candidates

254

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

DÖVİZ KURU’NUN TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ VE DİĞER MAKROEKONOMİK GÖSTERGELERE ETKİ ANALİZİ Analysis of Impact of Exchange Rate on Consumer Price Index (Cpi) and Other Macroeconomic Indicators

Sugra İnqilab HUMBATOVA PhD in Econ., Teacher Department "Price and Apprecation", Azerbaijan State University of Economics (UNEC), AZ-1001, Baku, Azerbaijan. [email protected]

Natig Gadim-Ogli HAJIYEV PhD in Econ., Senior lecturer Department "Regulation of economy” Azerbaijan State University of Economics (UNEC), AZ-1001, Baku, Azerbaijan [email protected]

ÖZ: Araştırmanın amacı, Azerbaycan ulusal döviz kurunun makroekonomik göstergeler ile Tüketici Fiyat Endeksi, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ve Toplam Milli Gelir`e etkisini öğrenme, değerlendirme ve tahmin yürütme konularını kapsar. Araştırmada, genelleme, gruplama, sistematik yaklaşım, istatistiksel ve ekonometrik analiz yöntemlerine başvurulmuştur. Burada, döviz kurunun TFE ile diğer bazı temel makroekonomik göstergelerin değişimine etki rolü ve yeri değerlendirilmiştir. Belli olduği gibi devletin makroekonomik politikasının son amacı, ekonomik gelişim, tam istihdam, fiyat istikrarı ve ödemeler dengesinin sağlanmasından oluşur. Bu hedeflere ulaşmak için devletin elinde döviz kuru politikası gibi makroekonomik düzenleyici mekanizmalar mevcuttur, bu ise çeşitli yöntemlerle gerçekleştirilir. Genel olarak Merkez Bankası, üretici ve tüketici çıkarlarının uzlaşacağı, ekonomik büyümenin yüksek olacağı bir fiyat çizgisi oluşturmaya çalışmaktadır. Bunun için Merkez Bankası tekrakamlı bir enflasyon seviyesi oluşturmayı hedeflemektedir. GSYH, 2014 senesinde petrol patlamasının yaşandığı bir dönemde en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Bu sene GSYH 59014,1 milyon Manat seviyesine ulaşmış, 1995 yılında olduğundan 27,7 kat, 2000 yılında olduğundan 12,5 kat, 2005 yılında olduğundan 4,7 kat, 2010 yılında olduğundan 1,3 kat fazla artmıştır. Bu gösterge Dolar cinsinden şu şekildedir: 75234,7 milyon Dolar olarak 1995 yılında olduğundan 31,2 kat, 2000 yılında olduğundan 14,3 kat, 2005 yılında olduğundan 5,7 kat, 2010 yılında olduğundan 1,5 kat fazla artmıştır. Ancak belli nedenlerden sonra GSYH Manat cinsinden 2015 yılında 2014 yıla oranla %7,9 azalmış ve 2016 yılında 2014 yılına oranla %2 artmıştır. Ancak bu gösterge Dolar cinsinden tam başka hal almıştır: 2015 yılında 2014 yılına oranla %30,6 ve 2016 yılında 2014 yılına oranla

255

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

%49,8 azalmıştır. Bildiğimiz gibi GSYH 2012 yılında önceki yıldan %5,1, 2013 ylında önceki yıldan %6,2, 2014 yılında önceki yıldan %1,4 artmış, 2015 yılında önceki yıldan %7,9 azalmış ve 2016 yılında önceki yıldan %11,1 artmıştır. 2016 yılında önceki yıldan %11,1 oranlık büyümenin, %69,9 oranı madencilik sektörü, %6,8 oranı işlem endüstrisi, %12,7 oranı ticaret, taşımacılık araçlarının onarımı, %14,3 oranı ulaşım ve depo üretim artışı hesabına oluşmuştur. Toplam Milli Gelirin son 15 yıldaki göstergelerine bakınca, işçilerin ücretlerinin 2015 senesinde 10965,0 milyon Manata ulaştığı, 1995 yıldakinden 22,7 kez, 2000 yıldakinden 10,7 kez, 2005 yıldakinden 3,9 kez, 2010 yıldakinden 1,6 kez, 2014 yıldakinden 1,0 kez fazla olduğu yeteri kadar bellir olur. Ülkenin toplumsal ekonomik durumunun değerlendirilmesine gelince, GSYH kullanım düzeyine bakılınca 2011 senesinedek hızlı artımla gözlemlenen eğilimin daha sonra yavaşladığı yeteri kadar bellir olur. Ancak gerçek nihai tüketici harcamaları genel toplamında büyümeye devam etti. Gerçek nihai tüketici harcamaları ve toplam agregasyonda 2012 yılında 2011 yılına oranla yaşanan %12,3 artımın %61,2 oranı GSYH artım hesabına ve %38,8 oranı net ihracın azalması hesabına, 2013 yılında 2012 yılına oranla %14,4 artımın %60,3 oranı GSYH artımı hesabına ve %39,7 oranı net ihracın azalması hesabına, 2014 yılında 2013 yılına oranla %9,2 artımın %19,9 oranı GSYH artım hesabına, %80,1 oranı net ihracın azalması hesabına, 2015 yılında 2014 yılına oranla %6,6 artımın tamamı %100,0 net ihracın azalması hesabına oluşmuştur. GSYH artım dinamiğinin değerlendirilmesine gelince, 1987 yılında GSYH`da görülen düşüş temposunun 1995-1996 yıllarında yavaşladığını söyleye biliriz. 1987-1989 yılların düzeyine 2005-2006 yıllarda, 1990-1991 yılların düzeyine 2005 yılında, 1992 yıl düzeyine 2003 yılında, 1993 yıl düzeyine 2001 yılında, 1994 yıl düzeyine 1998 yılında ulaşılmış ve 1995 senesinden itibaren artım devamlı olmuştur. GSYH Manat cinsinden, GSYH Dolar cinsinden, GSYH Yuro cinsindən, kişi başına GSYH Manat cinsinden, kişi başına GSYH Dolar cinsinden, kişi başına GSYH Yuro cinsinden, fiyat endeksinin 1$/Manat ile 1€/Manat kuruna bağımlılığını yansıtan denkleme göre, regresyon ve korelasyon parametrelerinin istatistiksel öneminin değerlendirilmesi t – istatistikler aracılığıyla her bir parametre için güvenilirlik aralığı yardımıyla hayata geçirilir. Şöyleki, PASW Statistics 18 ve Gretl yazılım aracılığıyla hesaplanmıştır. (Sig. ρ < 0.01, ρ < 0.05, ρ < 0.1). Bunun dışında, önceki döneme oranla olan göstergelerle ilgili hesaplar yapıldığında da buna yakın sonuç elde edilir. Yani bu makroekonomik göstergelerin döviz kuruna bağımlılığı yok derecesindedir. R2 = 0,003259. Eğer 2000-2016 yıllar arasında döviz kuru artımını yıllara göre eşit bölersek sonuç tam olarak farklı alınabilir ve bu gerçeğe yakın olur. R2=0,942079, 0,5< R2<0,9 olması gerekir ki bağımlılıktan söz gitsin. Ancak Manat kuru, Merkez Bankası müdahalesi ve dünya piyasalarında petrol fiyatlarına bağımlı olduğundan, onun

256

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) piyasa (doğal) trend ve ekonomik göstergeler üzerindeki etkisini belirlemede bazı sınırlamalar oluşmuştur. Manat kurunun Tüketici Fiyat Endeksi ile bazı makroekonomik gösterge düzeyine etkisinin karmaşık olarak istatistiksel ve ekonometrik analizi onun, eflasyon ile ulusal ve nüfus gelirlerinin temel devlet düzenleme araçlarından biri gibi belirlenmesi işbu araştırmanın orjinalliği ve bilimsel yeniliğini oluşturur. İşbu araştırmanın pratik önemi, TFE düzenlemesinde, GSYH ve TMG ile nüfus gelir düzeyinin tashih edilmesinde, toplumsal ekonomik gelişimin yükseltilmesinde uygulanabilirliğidir. Anahtar Kelimeler: Döviz kuru, tüketici fiyatları endeksi, ekonomik kalkınma, GSYİH, ekonometrik model

ABSTRACT: The purpose of the research is to study, evaluate and predict the effect of the rate of manat on macroeconomic indicators, including the CPI, GDP and GNI impact in Azerbaijan. In this research it was used generalizing, grouping, systmatic approach, statistic and econometric analysis methods. In this researh it was evaluated effect and place of rate of xchange of CPI and some main macroeconomic indicators. As you know, the last purposes of macroeconomic policy of the state consist of providing economical development, full employment, balance of price stability and balance of payment. In order to achieve these goals, macroeconomic regulation mechanism like currency (rate) policy is available in the state order and this is realized through different methods. Generally, the Central Bank seeks to form a price limits, so that both the interests of the producer and the consumer comply with the economic growth and economic growth should happen. For this purpose, The Central bank aims to form one-digit inflation level. GDP in 2014 reached the highest level in the oil boom period. In this year, it reached to the amount of 59014,1 manats and it increased by 27,7 times more than 1995, by 12,5 times more than 2000, by 4,7 times more than 2005, by 1,3 times more than 2010 year. This index was in the form of the following by dollar: as 75234,7 millions USD, this increased by 31,2 times more than 1995, by 14,3 times more than 2000, by 5,7 times more than 2005, by 1,5 times more than 2010 year. But after known reasons, GDP with manat decreased by 7,9% in 2015 comparison with 2014, an increased by 2% in 2016 in comparson with 2014. However, this index was in completelt other form with USD: in 2015, it decreased by 30,6% in comparison with 2014, and in 2016 it decreased by 49,8% in comparison with 2014. As you know, GDP increased in 2012 by 5,1% in comparison with the previous year, 6,2% in comparison with the previous year in 2013, in 2014 by 1,4%, but in 2015 it decreased by 7,9% in coparison with the previous year and in 2016 it again increased by 11,1% in comparison with the previous year. 69,9% of İncreasing by 11,1% in

257

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

2016 compared to the previous year was mining inustry, 6,8% was production industry, 12,7% was increasing of trade and repair of transportation means, 14, % was transportation and storage economy. It is clear when you look at the indicators of national income over the last 15 years that salary of the empoyees reached to the amount of 10965,0 million manats in 2015, and this increased by 22,7 times more than 1995, by 10,7 times more than 2000, by 3,9 times more than 2005, by 1,6 times more than 2010 and by 1,0 times more than 2014. If consider GDP usage in the analysis of socia-ecoomic state of the Republic, it is clear that, inclination observed with rapid growth until 2011, was postponed afterwards. But gross accumulation and factual last consumer costs continued to grow. 61,2% of increasing by 12,35 of total accumulation and factual last consumer costs in 2012 compared to 2011 happened due to GDP growth and 38,8% was due to decreasing of net export, 60,33% of increasing by 14,4% in 2013 compared to 2012 happened due to GP growth, and 39,7% due to decreasing of net export, 19,9% of increasing by 9,2% in 2014 compared to 2013 happened due to GDP growth and 80,1% happened due to decreasing of net export, all 6,6% increasing in 2015 compared to 2014 happened due to decreasing of net export at 100%. By considering analysis of GDP growth dynamics, it should be noted that, decreasing temp of GDP from 1987 got slower in 1995-1996. It reached to the level of 1987-89 in 2005-2006, the level of 1990-1991 in 2005, the level of 1992 in 2003, the level of 1993 in 2001, the level of 1994 in 1998 ann in 1995 the increasing was continous. GDP with manat, GDP with USD, GDP with euro, GDP with manat for per capita, GDP with USD for per capita, GDP with euro for per capita, evaluation of statistik necessity of regression and correlation parameters regarding to the equation showing the dependence of price index on 1$/manat and euro/manat, it is realized by helping of realibility interval for each parameter through t-statistics. So, it was calculated trough PASW Statistics 18 and Gretl program packets. (Sig. ρ < 0.01, ρ < 0.05, ρ < 0.1). Additionally, when conducting calculations with the indicators than previous period, it is also obtained similiar result. So, dependency of these macroeconomic indicators on the rate of exchange is almost not available. R2= 0,003259. If we divide increasing of rate of exchange between 2000-2016 on equally years, the result may be obtained in completely other form and this may be close to the reality. It should be R2=0,942079, 0,5< R2<0,9 that dependency should exist. However, since the exchange rate of manat depends on the Central Bank's intervention and oil prices on the world market, certain limitations appear in defining effect of it to market inclination and economic indicators. Complex analyzing of effect of rate of manat to the level of CPI and some main macroeconomic indicators, defining of its inflation, one of the main tools of the measures on state reguation of national and popuation incomes are

258

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) originality and scientific innvation of this research. Practical imprtance of this research may be applied in the regulation of CPI, correction of GDP, GNI and level of population incomes as well as increasing of soca- economic development. Keywords: Exchange rate, consumer prices index, economic development, gross domestic product, econometrical models

259

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KAYBOLMAYA YÜZ TUTMUŞ MESLEKLERİN RESSAMI: MEHMET ALİ DİYARBAKIRLIOĞLU A Painter of the Professions Those Faded into Oblivion: Mehmet Ali Diyarbakirlioğlu

Fatma TUNA MA Student, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi ABD [email protected]

ÖZ: Gaziantep’te sekiz çocuklu bir ailenin dördüncü ferdi olarak 1946 yılında dünyaya gelmiş olan ressam Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu semercilik yapan bir babanın oğludur. Öğrenim hayatını sürdürmekte iken çalışmak zorunda olan ressam; bakır işlemeciliği, dokumacılık, masuracılık, dökümcülük mesleklerinde tecrübe sahibi olmuştur. Bu tecrübeler sanatçının eserlerinin konseptini belirlemede oldukça etkili olmuştur. Pek çok ekonomik zorluğa rağmen resim sevgisinin peşinden koşan sanatçı 1971 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim bölümünü kazanmış ve akademideki eğitimini Prof. Neşet Günal atölyesinde tamamlamıştır. Yazar kısa bir dönem de öğretmenlik yapmıştır. 1980-1994 yılları arasında gazetecilik yaparak emekli olan sanatçının çok sayıda ödülü bulunmaktadır. Portre, peyzaj, sokak manzaraları, hanlar, pastoral temaları ile ilgili pek çok eseri bulunmaktadır. Sanatçı çocukluğunun geçtiği şehri, sokakları, görüştüğü insanları ve Anadolu’dan insan manzaralarını resmetmiştir. 1990’lı yılların başında Kaybolan Meslekler konusunda eserler üretmeye başlamıştır. Titizlikle, severek ve istikrarlı olarak işlediği bu konu ile ilgili olarak “Kaybolan Meslekler ve Son Ustalar” adlı kitabını yazmıştır. Sanatçı bir sergisinde yanına yaklaşarak, tablolardan birini gösteren ve “burada ne anlatılıyor?” diye soran çocuktan etkilenerek, bu meslekleri tanıtan bir kitap yazma ihtiyacı duymuştur. Sanatçı İstanbul Ticaret Odasının yayınladığı İtovizyon dergisinde konu ile ilgili 4 yıl yazılar yazan sanatçıya, 2010 yılında İstanbul Ticaret Odası tarafından kitap yazma teklifi gelmesi üzerine “Kaybolan Meslekler ve Son Ustalar” kitabını yazmıştır. Kitap 2010 yılında prestij baskıları içinde yayınlanmıştır. Sanatçının kitabında ve eserlerinde yer verdiği kaybolmaya yüz tutmuş meslekler sırasıyla şöyledir: Ağaç tornacılığı/Haratlık, Ayakkabı Boyacılığı, Bakkallık, Çerçilik, Demircilik, Hamamcılık, Hasırcılık/Zembilcilik, Keçecilik, Kilimcilik, Köşkerlik, Kutnu ve alaca dokumacılığı, Sandalyecilik, Sedefkârlık, Sepetçilik ve Küfecilik, Şerbetçilik, Takunyacılık, Tenekecilik, Yorgancılık/Hallaçlık, Antep İşi, Bakırcılık, Bileyicilik, Çömlekçilik,

260

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Gramafon Tamirciliği, Hamutçuluk ve Kedenecilik, Kalaycılık, Kendircilik /Urgancılık, Körükçülük, Külekçilik, Nalbantlık, Saat tamirciliği, Sapçılık, Semercilik, Sepicilik/Debbağ, Şimşir Tarakçılık, Sütçülük, Taş ustacılığı, Terzilik, Yemenicilik. İlk kitabında 38 mesleği tanıtan sanatçı, kaybolmakta olan başka meslekler ve ustalarını da düşünerek ikinci kitabı yazma ihtiyacı duymuş ve “Kaybolan Meslekler Ve Son Ustalar 2” adını verdiği kitabını da 2012 yılında tamamlamıştır. İkinci kitabında 24 mesleği tanıtan ressamın ele aldığı meslekler sırasıyla şöyledir: Aba Dokumacılığı, Ahşap Oymacılığı, Alaminüt Fotoğrafçılık, Arzuhalcilik, Arabacılık, Bastonculuk, Bıçakcılık, Ciltcilik/Mücellitlik, Değirmencilik, Edirnekari/Edirne İşi, Fener Yapımcılığı, Kispetcilik, Macunculuk, Marangozluk, Miscilik, Niyetcilik, Radyo Tamirciliği, Şapkacılık, Saraçlık, Şimşir Kaşıkcılık, Süpürgecilik, Fırça Tabelacılığı, Yazmacılık, Zurna Ustacısı mesleklerini tek tek ele alan ressam, bu mesleklerle ilgili önemli bilgiler sunmuştur. Meslekleri, teknikleri, kullanılan aletleri tanıtan ressam kitabında kaybolan meslekler ile ilgili kendi eserlerine de yer vererek, bu meslekleri somut olarak da akılda kalmasını sağlayacak şekilde örneklendirmiştir. Kendine özgü bir üslup ile çalışan sanatçının resimlerinde naif izler bulunmakla birlikte, ”biçimci” bir ressam olarak da kendini ifade etmektedir. Gerçekçi olan resimlerinde genellikle kahverengi tonlarının hâkim olduğu tablolarında, ana renklere de yer vermektedir. Tablolarında Işık bazen yayılır, bazen de tek odaktan yayılmaktadır. Işığın tek odaktan yayıldığı tablolarını ressam kendisinin hayranlık duyduğunu ifade ettiği Rembrabd ve Valesquez tablolarına benzettiği bilinmektedir. Yine de kendini belli bir akım ya da kalıba dâhil etmeyen sanatçının tüm eserleri kendine özgüdür. Işık, renk, kompozisyon resimlerinde her zaman önemli unsurlar olarak kullanmıştır. Toplum olarak unuttuğumuz ve unutmaya başladığımız kültürel geleneksel özelliklerimizi yansıtan mesleklerle ilgili olarak milli hafızamıza önemli katkıda bulunmuştur. Anadolu kültürünü yansıtan bu resimler, kaybolmuş ya da kaybolmaya yüz tutmuş olan meslekleri tanıtan önemli ve kıymetli kaynaklar haline gelmiştir. Sadece sanatçı olarak resim yapmakla kalmamış, aynı zamanda gelecek kuşaklara da aktarılması için milli hafızamız adına çok önemli bir rol üstlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Ressam, Meslek, Kaybolan Meslekler

ABSTRACT: The painter Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu, who was born in 1946 in Gaziantep as a fourth member of a family with eight children. He was a son of a father who made and sell horsesaddles. He had to work while continuing his education so he had experienced works like copper embroidery, weaving, pirn winding and foundry. These experiences have been very effective in determining the concept of the works of the artist. Despite many economic difficulties, he had pursued his love of art and in 1971 he accepted the Department of Painting of The

261

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

State Fine Arts’ Academy. He completed his academic education at Neşet Günal’s workshop. Besides, the artist was a teacher for a short time. Between 1980 and 1994, he worked as a journalist and retired from this profession. He has numerous awards. There are many works about portraits, landscapes, street scenes, inns, pastoral themes. The artist portrayed the city, the streets, the people he saw and the landscapes of Anatolia. At the beginning of the 1990's he began to produce works on the Lost Occupations. He wrote a book titled "Lost Occupations and Last Masters" about this subject that he has worked with meticulously, lovingly and steadily. The artist felt the need to write a book introducing these professions after a child had approached him in an exhibition, showed one from the tables and asked "what is it told here?". The artist who had written the article about the subject for 4 years in İtovizyon magazine published by the Istanbul Chamber of Commerce, wrote "Book of Lost Occupations and Last Masters" on the occasion of the proposal by Istanbul Chamber of Commerce to write a book in 2010. The book was published in prestige prints in 2010. The professions those faded into oblivion in his works and books are follows: Wood Turning/Sawing, Shoe Painting, Grocery, Peddling, Blacksmithing, Bath Attending, Caner / Basketry, Felting, Rug Weaving, Shoemaking, Some Special Sort of Weaving like Kuntu and Alaca, Chairmaking, Pearl Inleading, Pottering, Portering, Sherbet Making, Clog Making, Gramophone Repairing, Horse Collar or Anoher Type of Collar Making, Tinsmithing/Whitesmithing, Rope Making or Hemp Cord Making, Bellows Mendering or Bellows Making, Wood-pot (pail) Making, Horseshoeing, Watchmaking, Alum making, Saddling, Currier, Boxwood Comb Making, Dairying (Milkman), Stone Mastery, Tailoring, A flat-heeled shoe (Yemeni) making. The artist, who introduced 38 professions in his first book, needed to write a second book by considering other professions and masters those faded into oblivion, thus he completed his book named “Lost Occupations and Last Masters” in 2012. The professions those faded into oblivion in his second book are follows: Coarse Cloth Weaving, Woodcarving, A la minute Photography, Petition-Writing, Wagon Making, Rod (Walking Stick) Making, Cutlery / Making Knives, Bookbinding, Milling, Edirnekari Arts, Lantern Making, Wrestler’s tights making, Gumlike Candy Making, Carpentry, Fragrant Making, Fortune Telling, Radio Repairing, Hat Making / Millinery, Saddlery, Box-wood Spoon Making, Broom Making, Sign Painting, Hand-painted Kerchief Making, Shrill Pipe (Zurna) Making. All of these professions were handled one by one and important information has been given about them. He has also exemplified his occupations, techniques, and tools used in his book, introducing his own works about the lost professions, and making them profoundly conceived. He works with his own style and he expresses himself as a "formal" painter, with naive traces in his

262

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) paintings. His paintings, which are realistic, also include the main colors in the tables where brown tones are dominant. In his paintings Light is sometimes spread, sometimes spreading from a single focus. It is known that the paintings of the light spread from one focus to the paintings of Rembrabd and Valesquez which the painter expressed his admiration for. Nevertheless, all the works of the artist who does not include himself in a certain current or mold are unique to him. Light, color, composition always used as important elements in their paintings. Regarding the professions that we have forgotten as a community and which reflect our cultural traditional characteristics we have begun to forget, He has made a significant contribution to our national memory. These paintings, which reflect Anatolian cultures, have become important and valuable resources that promote lost or faded into oblivion professions. He has not only done painting as an artist but also has played a very important role for our national memory in order to be transmitted to future generations. Keywords: Painter, Profession, Occupation, Lost Professions…

263

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ÜNİVERSİTEYE YENİ BAŞLAYAN ÖĞRENCİLERDE UYUMUN CİNSİYET, YETİŞME YERİ ve BARINMA YERİNE GÖRE İNCELENMESİ* Investigation of New Students in the University in Terms of Gender, Growth Location and Accommodation Place

Mim Sertaç TÜMTAŞ Doç. Dr., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü [email protected]

Öner ÇELİKKALELİ Dr. Öğr. Üyesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ABD [email protected]

ÖZ: Çoğu zaman yeni bir sosyal çevre, yaşam biçimi, akademik gelişim ve özgürlük alanı olabilen üniversite yaşamına başlamak, beraberinde birçok kişisel, mesleki ve akademik uyum becerisini de gerektirmektedir. Birçok olumsuz duygusal, davranışsal ve bilişsel sorun karşısında etkili bir koruyucu faktör gibi görünen üniversite yaşamına uyum becerilerini belirleyebilmek önemlidir. Bu açıdan bu çalışmanın amacı, üniversite birinci sınıf öğrencilerinin üniversite ortamına uyum, duygusal uyum, kişisel uyum, karşı cinsle ilişkilerde uyum, akademik uyum ve sosyal uyum puanlarının cinsiyet, yaşam yeri ve barınma yerlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir. Bu amaçla 284’ü kadın, 136’sı erkek toplam 420 üniversite birinci sınıf öğrencisinden (yaş ort: 19.21, ss.1.24) veri toplanmıştır. Veri toplama aracı olarak Üniversite Yaşam Ölçeği kullanılmıştır. Toplanan veriler SPSS 22 programında analiz edilmiştir. Verilerin analizinde bağımsız gruplar için t-Testi ve varyans analizi (ANOVA) kullanılmıştır. Araştırma çerçevesinde elde edilen bulgular şöyle verilebilir. Öncelikle cinsiyetlerine göre uyum puanları açısından ortaya çıkan fark incelendiğinde, kadın üniversite öğrencilerinin üniversite ortama uyum, akademik uyum, sosyal uyum ve toplam uyumda erkeklere göre anlamlı düzeyde yüksek ortalamaya sahip olduğu görülmektedir. Bunun yanında, duygusal uyum, kişisel uyum ve karşı cinsle ilişkilerde uyum ortalamaları açısından cinsiyete göre anlamlı bir farklılaşma olmamıştır. Öğrencilerin yetişme yerleri açısından üniversite yaşamına uyum açısından fark incelendiğinde ise anlamlı bir

* Bu bildiri, araştırmacılar tarafından yürütülen “Üniversiteye Başlama ve Uyum Düzeyleri ile Psikolojik Belirtiler Arasındaki İlişkinin İncelenmesi” isimli çalışmalarının başka bir yerde kullanılmayan verileri kullanılarak hazırlanmıştır. 264

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) farklılaşma elde edilememiştir. Son olarak, barınma yerine göre üniversite yaşamına uyum ortalamaları karşılaştırıldığında, üniversite ortama uyum, duygusal uyum, karşı cinsle ilişkilerde uyum ve toplam uyum ortalamalarının barınma yerine göre anlamlı bir biçimde farklılaştığı görülmektedir. Buna karşın, , kişisel uyum, akademik uyum ve sosyal uyum ortalamaları barınma yerlerine göre anlamlı bir biçimde farklılaşmamaktadır. Elde edilen bulgular ilgili literatür ışığında tartışılmış ve yorumlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Uyum, cinsiyet, barınma yeri, yetişme yeri

ABSTRACT: Beginning a university life, which can often be a new social environment, lifestyle, academic development and freedom, requires many personal, professional and academic integration skills. It is important to be able to identify adaptive skills in university life that seem to be an effective protective factor against many negative emotional, behavioral and cognitive problems. From this point of view, the aim of this study is to examine whether the university first graders differ according to university environment, emotional adaptation, personal adaptation, adaptation, academic adjustment and social adjustment scores according to gender, place of residence and place of residence. For this purpose, data were collected from 420 university first year students (mean age: 19.21, ss.1.24), 284 female and 136 male. University Life Scale was used as data collection tool. The collected data were analyzed in the SPSS 22 program. In the analysis of the data, t-Test and variance analysis (ANOVA) were used for independent groups. Findings obtained within the framework of the research can be given as follows. Firstly, when the difference emerged from the point of view of compliance scores according to gender, it is seen that female university students have a significantly higher average in terms of university orientation adjustment, academic adjustment, social adjustment and total adjustment compared to males. In addition, there was no significant difference according to sex, in terms of emotional harmony, personal harmony and harmony in relation to the opposite sex. When the difference of the place of education of the students from the point of view of the adaptation to the university life is examined, a meaningful differentiation can not be obtained. Lastly, when comparing the median adjustment to college life according to the place of residence, it is seen that university mediation adaptation, emotional adaptation, adaptation in relation to the opposite sex and total median median differences significantly differ according to place of mediation. On the other hand, the averages of personal adjustment, academic adjustment and social adjustment do not differ significantly from place to

265

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) place. The findings were discussed and interpreted in the light of relevant literature. Keywords: Adaptation, Gender, Growth Locatıon and Accommodation Place

266

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KÜLTÜREL MARKALAŞMA UYGULAMALARINDA ALGI YÖNETİMİNİN ÖNEMİ The Importance of Perception Management in Cultural Branding Practices

Mehmet Nizar ARSLAN Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü [email protected]

Sibel AKOVA Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü [email protected]

ÖZ: Tüketicilerin talep, beklenti ve ihtiyaçlarını karşılayabilecek, ekonomik ürünler yerine, ihtiyaç hissetmeyecekleri ve kullanamayacakları özellikleri de içeren ve yüksek fiyatlı ürünleri tercih etme davranışları marka kavramının önemini vurgulamaktadır. Aynı özelliklere sahip muadillerinden, ulaşılması daha kolay rakiplerinden ürün satın alma eylemi yerine, marka ürünlerin tercih edilmesi marka imajı kavramının değerini sergilemektedir. Tüketiciler, markanın sembolüne, adına, kalitesine, ulaşılabilirliğine, ambalajına, fiyatına, bütünleşik pazarlama iletişimi bileşenlerine, fonksiyonlarına, ergonomisine, renklerine, tasarımına, sesine ve kokusuna değin pek çok unsura göre değerlendirmede bulunmaktadırlar. Markaya dair işletmeler tarafından tasarlanan kimlik yaratma çabası, tüketicilerin algılarında marka imajı olarak yansımaktadır. Tüketicilerin markaya dair zihinlerinde yer edinen çağrışım, edindikleri imaj, sahip oldukları algı olarak tanımlanan marka imajı, tüketicilerin dolaylı veya doğru yolla markaya dair edindikleri, tecrübe ve pratiklerin bütünüdür. Günümüzde iletişim bilimleri başta olmak üzere, hemen her sosyal bilim disiplini tarafından sorgulanan ve irdelenen kültür kavramı ve algı olgusu Pazarlama İletişimi disiplini içerisinde anlamlandırılan ve tanımlanan marka metaforu ile vücud bulmuştur. Markanın sahip olduğu değer, tüketicilerin satın alma davranışlarını ve sadakatlerini etkileyebilme gücünü haizdirler. Sahip oldukları değer ile markalar, tüketicilerinin nazarındaki prestijlerini artırarak, Pazar paylarını, satış rakamlarını ve kar oranlarını artırabilmekte, sahip oldukları değer, markanın Pazar içerisindeki değerinin üzerinde ve mevcut aktiflerinden daha kıymetli düzeye erişebilmektedir. Güçlü etkin ve başarılı markalar, isim ve

267

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) sembolleri ile tüketicilerin zihinlerinde olumlu izlenimler yaratarak, markaya dair ek kıymetler kazanılmasını sağlamaktadırlar. İlgili ek kıymetler, başarılı algı yönetimi stratejileri ile sürdürülebilir kılınabilmektedir. Algı, bireyin dış dünyaya dair zihninde şekillendirdiği, duyuları ile anlamlandırdığı, mevcut bilgileri yorumlama, uyarıları organize etme yeteneğidir. Beş duyu aracılığı ile idrak edilen unsurları ile birlikte, konuşma ve yazı dili, renkler, müzik, imaj faktörleri gibi belirleyiciler, tüketicilerin satın alma kararlarını etkilemektedirler. Çalışmanın konusunu oluşturan kültürel markalama ve algı yönetimi konuları Edward Hall’un Yüksek ve Düşük Bağlam kuramı ile incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Kültür, kültürel markalama, marka, algı, bağlam.

ABSTRACT: Consumer behaviours which show that consumers prefer high-priced products having feautures that they do not need or use rather than economic products which meet their expectations and needs emphasize the importance of the brand concept. Instead of purchasing products from their counterparts with the same features that are easier to reach, the preferability of branded products represents the value of brand image concept. Consumers carry out the evaluation according to many factors ranging from the symbol to the name, quality, availability, packaging, price, integrated marketing communication components, functions, ergonomics, colors, design, voice and smell of the brand. The identity creation effort designed by brand-based businesses reflects to the consumer's perceptions as brand image. It is the whole body of the connotation taking place in the consumers' minds, the image they acquire, the brand image which is defined as the perception they have, the experience and the practices that they take to the brand directly or indirectly. Today, the concept of culture and perception fact, questioned and analyzed by almost every discipline of social sciences, especially communication sciences, comes into existence by brand metaphor which is explained and defined within the discipline of Marketing Communication. The value of the brand has the power to influence buying behaviors and loyalties of consumers. With the value they possess, brands can increase their market share, sales figures and profit rates by increasing their prestige in the eyes of consumers and their value may reach above the value of the brand in the market and is more valuable than their current assets. With their names and symbols, strong, effective and successful brands can create positive impressions in the minds of the consumers and thereby ensure that they gain additional value for the brand. Relevant assets can be made sustainable with successful perception management strategies. Perception is the ability with which an individual gives form about the external world in the mind, interprets with the senses, explicates the existing information and

268

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) organizes the stimuli. Along with the elements realized through the five senses, determinants such as speech and writing language, colors, music, image factors influence purchasing decisions of consumers. Forming the subject of the study, cultures, branding and perception management issues are examined by Edward Hall's Theory of High and Low Contexts. Keywords: Culture, cultural branding, brand, perception, context.

269

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KÜLTÜRLER ARASI İLETİŞİM BAĞLAMINDA MAKEDON SİNEMASINDA KÜLTÜREL AKTARIM Cultural Transmission in Macedonian Cinema in the Context of Intercultural Communication

Sibel AKOVA Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü [email protected]

Serkan ÖZTÜRK Dr. Öğr. Üyesi, Yalova Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, İletişim Sanatları Bölümü, [email protected]

ÖZ: ‘’İnsanlık için, aydınlık için, gelecek için sinema yapıyoruz, filmlerimiz insanlık mücadelesi içindir, kriterlerimiz yoktur’’ mottosu ile Josef Broz Tito’nun, nefesi ile üfleyerek can kattığı kristal ülke olarak tariflenen, temelinde Eski Yugoslavya’da, çalışmamızın da konusunu oluşturan Makedonya Sineması, Slav halkının gönüllü desteği, Özyönetim sisteminin varlığı, Sosyal Devlet olma bilinci ve dönemin Tito hükümetinin teşvikleri ile güçlü temeller üzerine inşa edilmiştir. Sinema disiplinine ve sanatına büyük bir özveri ve saygı ile yaklaşan, kıymet atfeden Yugoslav (Güney Slav) halkı, bilimin, güzel sanatların, teknolojinin her alanını destekleyen hükümet liderlerinin, kamu arazilerinin sinema platolarına tahsis edilmesi, dönemin şartları içerisinde önemli miktarda bütçeler ayrılması, bilim, sanat, edebiyat gibi disiplin emekçilerinin eğitimleri adına yurtdışına gidiş imkanlarının tanınması gibi konularda destekleri, Makedon sinemasının nicelik ve nitelik anlamda gelişiminin başat unsurlarını oluşturmuştur. Tarihi 1905’li yıllara dayanan, Milton ve Yanaki Manaki Kardeşler’in ilk yaşayan (canlı) görüntüleri Bioscope adlı kameraya almaları ile başlayan Makedon Sineması, 1952 yılında Vardar (Skopje/Üsküp) Film Stüdyosu’nun kurulması ile birlikte, özgün, yaratıcı ve kaliteli yapıtlara imza atarak, önemli başarılar elde ederek, isminden söz ettirmiştir. Jeostratejik konumu itibariyle, savaşların ve beraberinde travmaların sıkça yaşandığı, temelde Balkan Coğrafyası’nda ve dahi Makedon topraklarında süregelen güncel olayların, Makedon Sineması’na da yansıdığını ifade etmek mümkündür. Anahtar Kelimeler: Makedon Sineması, Balkan, Yugoslavya, Vardar Film.

270

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: Defined as crystal country into which Josef Broz Tito breathes life from his soul with his motto ''We are filming for the humanity, for the enlightment, for the future; our films are for the humanity struggle, we have no criteria '', at the heart of the former Yugoslavia and the subject of our study, Macedonian Cinema was built on was built on strong bases with the voluntary support of the Slavic people, the existence of the self-government system, the consciousness of becoming a Social State, and the incentives of Tito government of the period. The supports of government leaders encouraging all fields of technology, fine arts and science at some issues such as allocation of public lands to cinema platforms, substantial budget allocation under the conditions of the period, recognition of travel opportunities abroad for the training of disciplinary laborers such as science, art, literature and the people of Yugoslavia (Southern Slav) approaching the cinema discipline and art with great dedication and respect constituted the dominant elements of the quantitative and qualitative development of Macedonian cinema. Dating back 1905 and starting with videotaping of first living thing’s images with the camera called Bioscope by Milton and Yanaki Brothers, Macedonian Cinema, with the establishment of the the Vardar (Skopje) Film Studio in 1952, put its signature under important successes, had its name rather frequently mentioned and succeeded with original, creative and quality works. In terms of geostrategic position, it can be said that wars and traumas accompanied by them frequently, current events ongoing essentially in Balkan Geography and Macedon lands are reflected in Macedonian cinema. Keywords: Macedonian Cinema, Balkan, Yugoslavia, Vardar Film

271

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KÜLTÜRLER ARASI İLETİŞİM BAĞLAMINDA AMERİKAN TELEVİZYON DİZİLERİ'NDE TÜRK TERÖRİST SÖYLEMİ Turkish Terrorist Discourse in American Television Series in the Context of Intercultural Communication

Sibel AKOVA Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü [email protected] Mehmet Gökhan GENEL Doç. Dr., Yalova Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, İletişim Sanatları Bölümü [email protected].

ÖZ: Farklı toplumlar arasında değişimler göstererek, mekânsal ve zamansal farklı yapılar içerisinde, farklı manalar yüklenilerek anlamlandırılan kültür kavramı, toplumların varlık sebebi niteliğini haiz başat unsurlardan biridir. Bireyleri ve toplumları bütünleyen düşünce yapıları kültür ve kültür etmenlerini etkilerken elde edilen edinimler, kültürü anlamlandıran bileşkeleri oluşturmaktadır. Birey ve grupların yaşam süreçleri içerisinde birikim sağladıkları sözlü, sözsüz, paradilsel ve sözel olabilen, insanlığın ortak mirası niteliğini haiz, soyut anlamlar yüklenerek oluşan kültür öğesini, mensubu olduğu toplumun yapısından ayrı düşünmek mümkün değildir. Ortak davranış, düşünce ve duygu kodlarından oluşan kültür, uhdesinde barındırdığı anlam aktarımları ve ileti alışverişlerinden oluşan iletişim süreci ve dahi kültürlerarası iletişim kavramı ile doğrudan ilişkili sembolik bir süreçtir. Kitle iletişim araçlarının bireyleri ve toplulukları ortak ilgi, bilgi, dil ve odak alanları etrafında toplayabilme yetileri algılama kalıplarının, gündelik yaşam pratiklerinin, siyasal, sosyal ve kültürel unsurların değişim ve dönüşümünü de beraberinde getirmiştir. Medyanın coğrafi anlamda en ücra köşelere dahi ulaşması ile birlikte kitle iletişim araçlarının, yaşamların hemen her alanına nüfuz etmesi algı yaratma, tanıtım, bilgi verme, fikir edindirme, etkileme, eğlendirme, bilinçlendirme ve türevleri gibi örneklerini çoğaltmamızın mümkün olduğu pek çok konuda eşsiz bir araç olduklarının da göstergesi olmaktadır. Standardizasyona tabi homojenleşmiş günümüz kitle iletişim araçlarının başat temsilcisi olan televizyon ve yapıtlarının, izlerkitle olarak tariflenen birey ve toplumlar üzerindeki etkileri akademik literatür ile sektör doğası içerisinde günümüze değin tartışılmaktadır. Çalışmanın konusunu oluşturan, Amerikan Televizyon Dizileri’nde mevcut ve gün geçtikçe yaygınlık kazanan Türk Terörist Söylemleri de çalışmanın içerisinde kuram ve bağlamlar ile tartışma alanı bulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kültür, Kültürlerarası İletişim, Türk Terörist.

272

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: Interpreted by attributing different meanings in different spatial and temporal structures and showing changes among different societies, the notion of culture is one of the primary elements having the quality of existence of the societies. While influencing cultural factors, the frames of mind that integrate individuals and societies constitute the components that make sense of the culture. The culture factor, in which individuals and groups maintain accretion in their life time, which can be verbal, nonverbal, paradical and composed of abstract meaning attributions can not be thought apart from the structure of society to which it belongs. Consisting of common codes of behavior, thoughts and emotions, culture is a symbolic process directly related with the notion of cultural communication and communication process which comprise communication exchanges and meaning transpositions. The ability of mass media to gather individuals and communities around common interest, knowledge, language and focus areas has also brought about changes and transformations in perceptual patterns, everyday life practices, political, social and cultural elements. Together with reaching even the most remote corners geographically, that it penetrates almost every aspect of life is the indicator of mass media being a unique tool in many subjects in which we can increase the examples of perception creation, publicity, prefiguration, edification, influencing, entertaining, raising awareness and similar derivatives. The dominant representative of the homogenized modern mass media subject to standardization, the effects of television and its works on individuals and societies identified as audience have been discussed in the academic literature and industry-specific nature up until today. Being the subject of this study and gaining wide currency day by day, Turkish Terrorist Discourses present in the American Television Series also find a field of discussion with theories and contexts in the study. Keywords: Culture, Intercultural Communication, Turkish Terrorist.

273

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

GELİŞMEKTE OLAN SEKİZ ÜLKE (D8): BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALTYAPISI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Emerging Eight Countries (D8): An Evaluation in Terms of Science, Industry and Technology Infrastructure

MUSTAFA ZUHAL Arş.Gör., Gümüşhane Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü, [email protected]

ÖZ: Ülkeler aynı coğrafyada bulunma, benzer ekonomik şartlara, dini inanışlara, kültürel değerlere sahip olma ve dünya düzenine ortak tepki gösterme açısından birçok uluslararası örgüt kurmuşlardır. Türkiye bulunduğu coğrafya ve sahip olduğu değerler açısından birçok uluslararası ekonomik işbirliği örgütüne üye olmuştur. Türkiye’nin üye olduğu önemli uluslararası örgütlerden bir tanesi de D-8 Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’dır. D-8 Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 15 Mart 1997'de İstanbul'da Türkiye liderliğinde kurulmuştur. Son yıllarda dünyada meydana gelen değişimlerle birlikte, Türkiye’nin uluslararası entegrasyon politikalarına alternatif oluşturabilmesi açısından önemi büyük oranda artmıştır. Üye ülkelerin beşeri sermaye, eğitim, altyapı, bilim, teknoloji ve inovasyon açısından sahip oldukları değerler hem Türkiye hem de dünya ekonomisi açısından büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada amaç, D8’e üye olan ülkelerin eğitim, altyapı, bilim, teknoloji ve inovasyon açısından değerlendirilerek hem Türkiye açısından hem de dünya ekonomisi açısından önemini vurgulamaktır. Ele alınan değişkenler açısından Türkiye, Malezya, İran ve Endonezya’nın önemli gelişmeler elde ettiği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: D8, Uluslararası Ekonomik İşbirliği Örgütü, Bilim, Teknoloji ve İnovasyon

ABSTRACT: The countries have established many international organizations in terms of being in the same geography, having similar economic conditions and religious beliefs, having cultural values, and common reaction to world order. One of the most important international organizations of which Turkey is a member is the D-8 Organisation for Economic Cooperation. D-8 Organisation for Economic Cooperation was found under the leadership of Turkey at Istanbul on March 15th 1997. The importance of this organization has greatly increased because it

274

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) provides an alternative for Turkey's international integration policies with changes occurring in the world in recent years. The human capital, education, infrastructure, science, technology and innovation of the member countries are of great importance for the both Turkish and world economy. The aim of this study is to assess the education, infrastructure, science, technology and innovation variables of the D8 countries and to emphasize its importance for Turkish economy and the world economy. In terms of the variables considered, it is found that Turkey, Malaysia, Iran and Indonesia have achieved significant progress. Keywords: D8, International Organization For Economic Cooperation, Science, Technology and Innovation

275

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜRKİYE VE GÜNEY KORE PLANLI KALKINMA DENEYİMİ: KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZ Planned Development Experiences of Turkey and South Korea: A Comparative Analysis

MUSTAFA ZUHAL Arş.Gör., Gümüşhane Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü, [email protected]

ÖZ: Türkiye’de 1960’lı yıllarla birlikte planlı bir kalkınma dönemine geçiş yapılmış ve günümüze kadar 10 tane kalkınma planı uygulanmıştır. Ancak 1960’lı yıllarda kalkınma planları uygulamaya başlayan ve ekonomik büyüklük olarak Türkiye ile aynı seviyede bulunan G.Kore’nin günümüz itibariyle farklı bir konuma sahip olduğu görülmektedir. Planlı kalkınma dönemlerinde her iki ülkenin, planların hedeflerine ulaşmasında uyguladıkları politikalar ve gösterdikleri performanslar farklı olmuştur. Her iki ülkenin sahip oldukları ekonomik seviyelerin temelleri 1960’lı yıllarda uygulanan planlı kalkınmacı anlayışın ürünü olduğu açıktır. Ayrıca bu dönemlerde uygulanan bilim, sanayi ve teknoloji politikaları bu farklılaşmanın temel nedenleri arasında gösterilmektedir. Bu çalışmanın amacı, 1960’lı yıllardan itibaren bilim, teknoloji ve inovasyon göstergeleri açısından Türkiye ve G. Kore’nin uygulamış oldukları kalkınma planlarının performanslarını karşılaştırmalı olarak analiz etmektir. Elde edilen sonuçlara göre Türkiye’nin 1960-2000 yılları arasında uygulanan kalkınma planlarının performansları açısından G.Kore’nin gerisinde kaldığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Güney Kore, Türkiye, Kalkınma Planı, Sanayi ve Teknoloji Politikaları

ABSTRACT: Turkey made a transition in 1960 to a planned development period and ten development plans have been implemented up to the present. However, South Korea is much more succesful even though S.Korea and Turkey were at the same economic level in the 1960s, and they began to implement economic development plans in the same period. During the planned development periods, the policies and the performances of the two countries in achieving the targets of the plans were different. The bases of the economic levels of the two countries are the product of a planned development understanding applied in the 1960s. In addition, science, industry and technology policies applied during these periods are one of the main reasons of this differentiation. The

276

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) purpose of this study, the performance of Turkey and S. Korea's development plans which they have applied to analyze in terms of science technology and innovation indicators. According to the results, performance of development plans in Turkey between 1960-2000 has lagged behind S.Korea. Key Words: South Korea, Turkey, Development Plan, Industry and Technology Policies

277

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

SOKAKTA ÇALIŞAN ÇOCUKLARIN SOSYAL DESTEK ALGISININ DEPRESYON VE UMUTSUZLUK DÜZEYLERİ İLE İLİŞKİSİ (HAYAT VAKFI ÖRNEKLEMİ)

Relationship Between Depression and Hopelessness Levels and Social Support Perception of Children Working on Streets (Hayat Foundation Sample)

Hatice ŞEN Klinik Psikolog [email protected]

ÖZ: Araştırmanın temel amacı, ekonomik yetersizlik sebebi ile sokakta çalışmak zorunda kalan, sivil toplum desteği ile topluma yeniden kazandırılması yönünde ekonomik, sosyal ve psikolojik destek çalışmalarına dahil olan çocukların sosyal destek algılarının, depresyon ve umutsuzluk düzeyleri ile ilişkisi araştırılmasıdır. Araştırmanın örneklemini İstanbul ilinde Fatih ilçesinde bulunan 1998 yılından bu yana sokakta çalışan çocuklar ile çalışan Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı’nın Çocuklar Sokakta Solmasın Projesine dahil olan 2017 Haziran ayında araştırmaya katılmayı gönüllü kabul eden 12-18 yaş arası 20 kız ve 20 erkek çocuk oluşturmaktadır. Araştırmamızda, “Çocuklar için Depresyon Ölçeği, Beck Umutsuzluk Ölçeği ve Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, Gönüllülük Formu uygulanmıştır.” uygulanmıştır. Cinsiyet ve kardeş sayısı değişkenlerine göre depresyon düzeylerinin farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Erkeklerin depresyon düzeylerinin kızlarınkine göre yüksek olduğu; 0-2 ve 2-4 kardeşi olanların depresyon düzeylerinin, 4-6 kardeşe sahip olanlara göre yüksek olduğu; 6 ve üstü kardeşe sahip olanların ise 4-6 kardeşe sahip olanlara göre yüksek olduğu tespit edilmiştir. Algılanan Sosyal Destek Ölçeği’nden alınan puanlar ile Çocuklar İçin Depresyon Ölçeği ile Beck Umutsuzluk Ölçeği arasında negatif yönde düşük düzeyde anlamsız bir ilişki tespit belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Çocuk, depresyon, umutsuzluk, sosyal destek

ABSTRACT: The main purpose of this research is to investigate the relationship between depression and hopelessness levels and social support perception of the children who have to work on streets because of economic inefficiency, and are involved in economic, social and psychological support activities for recuperation with the support of nongovernmental organizations. The sample group of the research consists of 20 girls and 20 boys aged between 12 and 18 who volunteered

278

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) to participate in the survey in June 2017, which is included in the Çocuklar Sokakta Solmasın Project of Hayat Vakfı that located in Fatih, Istanbul and has been working for children working on streets since 1998. Child Depression Scale, Beck Hopelessness Scale and Perceived Social Support Scale, Volunteerism Form were applied in the research. The result indicated that depression levels differes according to gender and number of siblings. The depression levels of males were higher than females; depression levels of 0-2 and 2-4 siblings were higher than those of 4-6 siblings; and those with 6 or more siblings were found to be higher than those with 4-6 siblings. According to the scores on the Perceived Social Support Scale a negative relationship was determined between the Children's Depression Scale and the Beck Hopelessness Scale at a low level in the negative direction. Keywords: Child, depression, hopelessness, social support

279

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

MATEMATİK EĞİTİMİ ALANINDAKİ LİSANSÜSTÜ TEZLERİN İÇERİK VE YÖNTEM AÇISINDAN İNCELENMESİ Examining the Graduate Thesis/Dissertations in Terms of Their Content and Methodology

Şahin DANİŞMAN Dr. Öğr. Üyesi, Düzce Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü [email protected]

Şule Betül TOSUNTAŞ Arş. Gör. Dr., Uludağ Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü [email protected]

Mustafa GÜLER Arş. Gör., Karadeniz Teknik Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Özellikle son yıllarda lisansüstü eğitim veren programların yaygınlaşması ve öğrencilerin akademiye yönelmesi sebebiyle öğretmen yetiştirme alanında yapılan tezlerde niceliksel olarak bir artış olduğu görülmektedir. Bu niceliksel artışın beraberinde nitelik getirip getirmediği bir soru işareti olsa da, tezlerin bir alanda yapılan çalışmalara nispeten yön verdiği, bu bakımdan alandaki çalışmaları kısmen de olsa temsil ettiği söylenebilir. Bu anlamda, matematik eğitimi alanında yapılan tezler, eğitim politikalarına yön verme açısından literatürde ayrı bir yer tutmaktadır. Matematik eğitimindeki çalışmaların incelenmesi alandaki eğilimi ortaya koyması açısından da önemlidir. Bu bakımdan bu çalışma, son yıllarda matematik eğitimi alanındaki yüksek lisans ve doktora tezlerinin içerik ve yöntem açısından incelenmesini amaçlamaktadır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması deseni benimsenmiş olup ölçüt örnekleme yöntemiyle belirlenen 1099 lisansüstü tez çalışması araştırma örneklemini oluşturmaktadır. Araştırmada ölçüt olarak lisansüstü tezlerin 2000 yılı ve sonrasında yayınlanmış olması, matematik eğitimi alanında yayınlanmış olması ve içerik kısıtlamasının olmaması belirlenmiştir. Araştırmacılar tarafından oluşturulan form yardımıyla verilerin kodlanması yapılmış olup veriler betimsel olarak analiz edilmiştir. Tezlerin 876’sı yüksek lisans, 223’ü ise doktora düzeyindedir. Tez sayılarının yıllara göre arttığı görülmüş olup matematik eğitiminde lisansüstü eğitimin

280

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) yaygınlaşmasının sonucu şeklinde yorumlanabilir. Tezlerde nicel çalışmalara ağırlık verilmiş olup çoğu betimsel nitelikte ve sadece durum tespitinden ibarettir. Anahtar Kelimler: Matematik eğitimi, lisansüstü, yöntem, içerik

ABSTRACT: Particularly in recent years, it seems that there is a quantitative increase in the theses/dissertations made in the field of teacher education due to the spread of the programs giving the graduate education and the orientation of the students to the academy. Though this quantitative increase is a question mark about the quality, it can be said that the theses represent the works in the area. In this sense, the thesis made in the field of mathematics education has a separate place in the literature in terms of giving direction to mathematics education policies. The examination of the studies in mathematics education is also important in terms of revealing the tendency in the field. In this respect, this study aims to examine the content and method of the master and doctorate thesis in mathematics education in recent years. In the study, case study was adopted and 1099 postgraduate dissertation thesis research samples were determined by criteria sampling method. The criteria were being a postgraduate these being published in 2000 and later in the field of mathematics education and not restricted for the access. The data were coded with the aid of the form created by the researchers and analyzed descriptively. 876 of the theses are in master's degree and 223 in doctoral level. The number of thesis has been increased compared to the years and it can be interpreted as the result of the widespread graduate education in mathematics education. The methods of theses are chosen to be quantitative mostly and they are descriptive. Hence, they mostly determine the situation rather than coming up with the solutions. Keywords: Mathematics education, graduate, methodology, content

281

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TÜRKİYE’DE DÜŞÜNCE KURULUŞLARI VE DIŞ POLİTİKA Think-Tanks in Turkey And Foreign Policy

Bulut GÜRPINAR Dr. Öğr. Üyesi, Gebze Teknik Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Strateji Bilimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Demokratik ülkelerde karar alma mekanizmalarını etkilemede sivil toplum etkin araçlardan birisidir. Dış politika yapımında politika üretim sürecine etki eden sivil yapılar içerisinde düşünce kuruluşları Batılı ülkelerden başlayarak bütün dünyaya yayılmıştır. İlk olarak askeri bir kavram olarak ortaya çıkan düşünce kuruluşları günümüzde devlete dış politika alanında izlenecek stratejiler konusunda yaptıkları çalışmalarla seçenekler sunmaktadır. Türkiye’de ise düşünce kuruluşlarının sayı ve niteliği son yıllarda artsa da etkinliklerinin sınırlı kaldığı görülmektedir. Bunun nedenlerinin başında Türkiye’de dış politika yapımının sivil inisiyatife görece kapalı olmasının yanı sıra düşünce kuruluşlarının kaynak yetersizliğine kadar birçok yapısal sorunlar gelmektedir. Bu çalışma, düşünce kuruluşlarının dış politika sürecindeki konumlarını tartışarak politika yapımında kullandıkları araçlar ve etki kapasitelerini incelemeyi amaçlamıştır. Düşünce kuruluşları ile ilgili kavramsal çerçevenin sergilendiği ilk bölümde sivil toplum ve düşünce kuruluşu kavramları farklı açılardan ele alınarak tartışılmıştır. Ardından Türkiye’de dış politika alanında faaliyet gösteren düşünce kuruluşlarının yapısı, tarihi, süreç içerisinde değişimleri ve etkinlikleri karşılaştırılarak dış politikadaki konumlanışları incelenmiştir. Anahtar Kelimler: Dış Politika, Düşünce Kuruluşları, Sivil Toplum, Dış Politika Yapımı.

ABSTRACT: Civil society is one of the effective instruments for influencing decision-making in democratic states. Within the civil structures which affect the policy making process in foreign policy, think- tanks spread to the whole world starting from the Western states. Think- tank organizations, first emerging as a military concept, now present opinions to the state concerning the strategies to be followed in the field of foreign policy. While the quantity and quality of the think-tanks in Turkey have proliferated in recent years, their activities seem to be limited in the foreign policy. The main reasons behind this are Turkish

282

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018) foreign policy being relatively closed to civil initiatives as well as the lack of resources of think-tanks and their other structural problems. This study aims to examine the roles of think-tanks in foreign policy process and the means and capacities they use in policy making. In the first part of the study where a conceptual framework of think-tanks is presented, the concepts of civil society and think-tanks are discussed in different views. Then the think-tanks in Turkey operating in the foreign policy are examined regarding their positions in the foreign policy by comparing their structures, history, the changes they have gone through the process and activities. Keywords: Foreign Policy, Think-tank, Civil Society, Foreign Policy Making.

283

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

MATEMATİK ÖĞRETMEN ADAYLARININ ÖĞRETMENLİK UYGULAMASI DENEYİMLERİ The Teaching Practice Experiences of Preservice Teachers

Şahin DANİŞMAN Dr. Öğr. Üyesi, Düzce Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü [email protected]

Mustafa GÜLER Arş. Gör., Karadeniz Teknik Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Öğretmenlik uygulaması, öğretmen adaylarının mezuniyet aşamasında teorik bilgilerini, eğitim kurumlarının sahası olan okullarda sergileyebilecekleri bir staj uygulaması olup öğretmenliğe geçiş öncesi alanda deneyim kazanmaları için oldukça önemli bir süreçtir. Öğretmen adayları bir dönem boyunca bu uygulama kapsamında, hem ders anlatıp sınıf içi atmosferi deneyimleyerek hem de akranlarını ve branş öğretmenlerini gözlemleyerek pedagojik alan bilgilerini geliştirmektedirler. Bu çalışmayla, matematik öğretmeni adaylarının öğretmenlik uygulaması sürecine ilişkin deneyimlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden fenomenoloji deseni kullanılan araştırmanın çalışma grubunu 10 matematik öğretmen adayı oluşturmaktadır. Araştırma kapsamındaki veriler, araştırmacılar tarafından öğretmenlik uygulaması sürecine ilişkin olarak hazırlanan görüşme sorularının yer aldığı yarı yapılandırılmış görüşme formuyla elde edilmiştir. Görüşmeler ortalama 10-15 dakika sürmüş olup içerik analiziyle analiz edilmiştir. Öğretmen adayları zorlu yolculuk olarak nitelendirdikleri uygulama sürecinden keyif aldıklarını belirtmişlerdir. Onları motive eden unsurlara ilişkin temalar, teoriden uygulamaya geçiş, mesleğe ilk adım, öğrencilerden gelen pozitif elektrik ve diğer psikolojik etmenler olarak görülmektedir. Zorluklara ilişkin olarak ise, zaman yetersizliği, KPSS kaygısı, okul yönetimi ve öğretmeni kaynaklı, teorinin uygulamaya dönüştürülmesi ve lisans dersleri temaları çıkmıştır. Öğretmen adaylarının önerilerine yönelik temalar altında, üniversiteden daha çok destek alma, lisans derslerinin son sınıfta daha az verilmesi, öğretmenlerin niteliğinin artması ve stajyer olarak kendilerine ücret ödenmesi bulunmaktadır. Anahtar Kelimler: Matematik eğitimi, öğretmen adayı, öğretmenlik uygulaması

284

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: Teaching practice is an internship application in which candidates can show their theoretical knowledge at the graduation stage in the schools and it is a very important process in order to gain experience before the transition to teaching. Teacher candidates have been developing pedagogical content knowledge for a period of time through this course, both by delivering a course, by experiencing the classroom atmosphere, and by observing their peers and branch teachers. With this study, it is aimed to examine the experiences of mathematics teacher candidates regarding the teaching practice process. Ten mathematics teacher candidates constitute the study group of this phenomenological design research. The data in the study were obtained by the researchers with the use of semi-structured interview form involving the interview questions prepared by the researchers regarding the teaching practice process. The interviews lasted approximately 10-15 minutes and were analyzed by content analysis. Teachers have indicated that they enjoy the application process, which they describe as challenging journeys. The themes that motivate them are seen as the transition from theory to practice, being the first step to the profession, positive electricity from students and other psychological factors. Regarding the difficulties, the themes such as time insufficiency, public personnel selection examination anxiety, undesired school management and teacher attitudes, gap for the transformation of the theory into practice and compulsory graduate courses have emerged. Under the themes for the suggestions of prospective teachers, need to receive more support from the university, less undergraduate courses to be given in the last semester, an increase in the quality of the branch teachers and payment of fees to them as interns. Keywords: Mathematics education, preservice teachers, teaching practice

285

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

TERÖR PROFİLİNDE YÜZ OKUMA TEKNİKLERİ Face Reading Techniques in Terrorist Profiling

Andreea STOİAN KARADELİ Öğr.Gör., Sakarya Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü [email protected]

ÖZ: Profil oluşturmada yüz okuma tekniklerin kullanımı, bu yöntemlerin hiçbir zaman bir bilim statüsüne sahip olmadığına rağmen bir başarı olarak kanıtlanmıştır. Terörizme karşı sürekli mücadelede, toplumlarımızı korumamıza yardımcı olabilecek her türlü yötem dikkate alınmalıdır. Bu makale, İslam Hilafetinin ilanından bu yana Avrupa Birliği'nde Daesh tarafından gerçekleştirilen 37 terörist saldırı için mevcut fotoğraflara ve olay bilgisine uygulanan yüz okuma tekniklerini kullanan bir analizin sonucudur. Bu nedenle, araştırma terörist profilleşmede yüz okuma teknikleri getiriyor. Bu araştırmanın amacı, yüz okuma teknikleri ve terörist profilleşmenin geçmişin bir çözümü olmadığını, ancak analiz edilip ayrıntılı bir şekilde araştırıldığını, güvenlik güçlerimizin geleceğe yönelik gizli kolu olabileceğini kanıtlamaktır. Anahtar Kelimler: Terör, güvenlik, AB, yüz okuma, suçlu profili.

ABSTRACT: The use of face reading techniques or pshysiognomy in profiling has been proven a succes although these methods have never had and might never have the status of a science. However, in the continuous fight against terrorism, any asset that can help us protect our societies should be taken into consideration. This paper is the result of an analysis using face reading techniques applied to the existing photos and incident information for 37 terrorist attacks undertaken in the European Union by Daesh since the proclamation of the Islamic Caliphate. Therefore, the research brings up face reading techniques in terrorist profiling. The aim of this research is to prove that face reading techniques and terrorist profiling are not a solution of the past, but, analyzed and researched in detail, can be the secret arm of our security forces for the future. Keywords: Terrorism, security, EU, face reading, criminal profile.

286

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ÖĞRETMEN ADAYLARININ ÖĞRETMENLİK YETENEĞİNE VE ÖĞRETMENLİK BİLGİSİNİN ÖNEMİNE YÖNELİK İNANÇLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ The Relationship Between the Preservice Teachers’ Beliefs Towards Teaching Ability and Importance of Teaching Knowledge

Şahin DANİŞMAN Dr. Öğr. Üyesi, Düzce Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü [email protected]

Şule Betül TOSUNTAŞ Arş. Gör. Dr., Uludağ Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü [email protected]

ÖZ: Öğretmen adayları yetiştirmekle sorumlu olan eğitim fakültesi programlarını, öğrencilerin genellikle puanları yettiği için tercih ettikleri literatürdeki çeşitli araştırmalarla ortaya konulmuştur. Dolayısıyla, öğretmen adaylarının öğretmenliğe yönelik tutumları onların önceden beri sahip oldukları inançlarla yakından ilişkili olduğundan, öğretim programlarının öğrencilerin bu tür inançlarını göz önünde bulundurması gerekmektedir. Bu çalışmada, öğretmen adaylarının öğretmenlik yeteneğine ve öğretmenlik bilgisinin önemine ilişkin inanç düzeyleri ile bu inançlar arasındaki ilişkilerin incelenmesi amaçlanmıştır. İlişkisel desenin kullanıldığı araştırmanın örneklem grubunu 221 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama araçları olarak Öğretmenlik Yeteneğine İlişkin İnançlar ve Öğretmenlik Bilgisinin Önemine İlişkin İnançlar ölçekleri kullanılmıştır. Araştırma verilerinin analizinde betimsel istatistikler, bağımsız gruplar t-testi, basit doğrusal korelasyon analizi kullanılmıştır. Öğretmenlik bilgisinin önemine ilişkin inançlarda konu alan bilgisi haricindeki alt ölçeklerde fen bilgisi öğretmenliği lehine fark bulunurken, öğretmenlik yeteneği inancı alt ölçeklerinde ise öğretmenlik yeteneğinin doğuştan geldiğini ve doğuştan gelmesinin yanında sonradan da geliştirilebileceğine ilişkin alt ölçeklerde fen bilgisi öğretmenliği lehine fark bulunmuştur. İki ölçeğin alt ölçekleri arasındaki ilişkiler incelendiğinde, en yüksek ilişkilerin konu alan bilgisi ile sınıf yönetimi bilgisi, öğrenci bilgisi ve öğretim yöntemleri bilgisi; öğrenci bilgisi ile sınıf yönetimi bilgisi ve öğretim yöntemleri bilgisi; doğuştan gelen yetenek ile hibrit alt ölçeği arasında bulunmuştur. Anahtar Kelimler: Öğretmenlik yeteneği, öğretmenlik bilgisi, pedagojik alan bilgisi

287

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

ABSTRACT: Various researches in the literature has put forward that students prefer the teacher education programs, which are responsible for educating the candidates, according to their scores. Therefore, teaching programs need to take into account the preservice teachers’ beliefs, as the attitudes of preservice teachers towards teaching are closely related to their previous beliefs. In this study, it is aimed to investigate the relationship between the beliefs of the teacher candidates regarding the teaching ability and the importance of teaching knowledge. The sample group of this correlational research is composed of 221 teacher candidates. Teaching Ability Beliefs and Beliefs on the Importance of Teaching Knowledge scales were used as data collection tools in the research. Descriptive statistics, independent groups t-test, simple linear correlation analysis were used in the analysis of research data. In the subscales other than the importance of content knowledge, there was a difference in favor of science teachers; accordingly for the teaching ability subscales, same difference in favor of science teachers was found for the beliefs regarding the teaching ability coming from birth and it could be developed later despite of being innate. When the relations between the subscales of the two scales are examined, it is seen that the highest associations belong to content knowledge, knowledge of classroom management, knowledge of students and teaching methods; knowledge of classroom management and knowledge of teaching methods; innate ability and hybrid subscale. Keywords: Teaching ability, teaching knowledge, pedagogical content knowledge

288

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

KIRGIZİSTAN’DA KAMU HİZMETİ YAYINCISI TELEVİZYON KANALLARINA BİR BAKIŞ An Overview of Public Service Broadcasting Television Channels in Kyrgyzstan

Cenk DEMİRKIRAN Prof. Dr., Beykent Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi [email protected]

ÖZ: Temeli Sovyetler Birliği dönemine dayanan Kırgız televizyonculuğu bağımsızlıkla birlikte hızla devlet yayıncılığı modelinden kamu ve özel yayıncılık modellerine geçmiştir. Ancak bu geçiş sürecinde devlet yayıncılığı modeli ile kamu hizmeti yayıncılığı modeli bir süre tam olarak ayrışamamıştır. Bağımsızlık sonrası siyasi olayların televizyon yayıncılığı üzerinde derin etkileri olmuştur. Ülkenin kuzeyi ve güneyinde konumlanan, ulusal yayın yapan iki ayrı kamu yayın kuruluşu bulunmaktadır. Bu kurumların televizyon kuruluşlarının yanında vilayetler de Kültür, Turizm ve Enformasyon Bakanlığına bağlı olan kendi televizyon kanallarına sahiptir. Bu çalışmada Kırgızistan’da bağımsızlıkla birlikte televizyon yayıncılığının yeniden şekillenme süreci ve kamu hizmeti yayıncılığı yapan televizyon kanallarının genel durumu ele alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kırgızistan, Kamu Hizmeti Yayıncılığı.

ABSTRACT: Kyrgyz broadcasting, the foundation of which dates back to the the Soviet Union period, quickly moved from the model of state broadcasting to that of public and private broadcasting together with the declaration of independence. However, in this transition period, the model of public broadcasting and that of public service broadcasting could not been fully dissociated for a while. In post-independence period, political events had profound effects on television broadcasting. There are two separate national broadcasting public institutions located in the north and south of the country. In addition to television establishments of these institutions, the provinces also have their own television channels affiliated to the Ministry of Culture, Tourism and Information. In this study, besides the process of remodeling television broadcasting with the declaration of independence in Kyrgyzstan, the general situation of public service broadcasting television channels is examined. Keywords: Kyrgyz, Public Service Broadcasting.

289

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

VİZE KOLAYLAŞTIRMADA UNWTO'NUN ROLÜ: ÇİN, RUSYA VE TÜRKİYE’NİN TURİZM SEKTÖRLERİ ÜZERİNDEKİ ÇEŞİTLİ ETKİLERİ

The Role of The UNWTO in Visa Facilitation: The Diverse Impacts on Tourism Industries of China, Russia and Turkey

Ebru TEKİN BİLBİL Dr. Öğr. Üyesi, Özyeğin Üniversitesi [email protected]

ABSTRACT: In the last decade, many destinations made substantial improvements in their visa rules and procedures as reflected in the reports, as prepared by the UNWTO. This article first argues that the impact of the UNWTO on state behaviour in visa liberalization has become more significant in relation to the convergence of state’s interests that are constrained with the conditions in the international environment, such as financial crises; and global political ties embodied within the international forums, such as the G20. Second, analysing the diverse impacts of the changing rules and procedures applied in visa policies on tourism indicators in the selected countries, this article argues how different rules and procedures produce different policy outcomes in tourist visas; and how this diversity generates different tourism indicators. The article suggests more diverse visa facilitation techniques (i.e., Turkey) to boost the impact of visa facilitation on inbound tourism (i.e., China and Russia). Keywords: China, G20, Russia, Turkey, UNWTO, Visa Facilitation/Liberalization, Visa Policies

290

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

POST TRUTH ÇAĞINDA DEMOKRASİNİN GELECEĞİ The Future of Democracy in Post Turth Era

Kezban KARAGÖZ Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü [email protected]

ÖZ: 2016’da Oxford Dictionaries tarafından yılın kelimesi olarak seçilen post truth gerçeklerin geride kalıp gerçek sonrası, gerçek ötesi bir çağı temsil etmektedir. Özellikle Brexit ve Amerika’daki son başkanlık seçimleriyle fazlasıyla öne çıksa da yalan haberler, şehir efsaneleri, söylenti ve yoruma dayalı bilgiler geçmiş dönemlerde de toplumda önemli tartışma konuları olmuştur. Ancak gelişen teknolojinin biçimlendirdiği yeni medya ortamında teyit edilmemiş bilgilerin veya yalan (fake) haberlerin gerçekleri geride bıraktığı bir ortam oluşmaktadır. Algoritmalardan örülü yeni medya teknolojisinin ve kullanıcı odaklı içerik platformları sosyal ağların özellikle whatsapp ın geniş kitlelere yayılması, sağlaması yapılmamış içeriklerin etkisini arttırmaktadır. Geleneksel medyanın kalıplarını kıran ve kullanıcılara söz hakkı veren, yurttaşa kendi medya gücünü armağan eden yeni medya ortamları demokratik taleplerin yayılmasından çok kutuplaşmanın alt yapısını hazırlayan post truth çağının önünü açmıştır. Oysa medyanın ve özellikle yeni medyanın toplumda 4. güç olarak her kesimin sesini duyurmasına imkan tanıması, ve çoğulcu demokrasiye zemin hazırlaması beklenmektedir. Bu çalışmada, post truth çağında demokrasiyi tehdit eden olguların ve yeni medya teknolojisinin post truth olgusuna katkısına değinilecektir. Demokratik seçimlerin yönünü değiştirebilen yeri geldiğinde ülkeleri savaşa sürükleyen post truth bilgilerin geniş kitlelere hızla yayılması hatta kitlelerin hipnotize olmasının altında yatan faktörler irdelenerek ve post truth çağda demokrasileri bekleyen tehditler üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: post truth, yeni medya, yalan haber, sosyal medya

ABSTRACT: Post-truth is the word of the year 2016 according to Oxford Dictionaries, which is defined as an adjective that describes "circumstances in which objective facts are less influential in shaping public opinion than appeals to emotion and personal belief. Although fake news, urban legends, rumors and subjective contents were always important public debate issues, their effects are observed more prominently during Brexit and presidential elections in United States of

291

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

America. Recent advances in technology lead to new media platforms through which generation and dissipation of unconfirmed or fake news is possible incredibly faster than traditional media platforms. The new media platforms, raising on the pillars of efficient algorithms make it possible to identify target profiles and generation and proposal of targeted content based on these profiles is contiuously going on. The impacts of unverified information are becoming more visible via the capabilities of all time available social media networks and their applications like Facebook, Whatsapp, etc. With the new media paradigm, the limitations of traditional media has already been surpassed. Each individual now has the power to contribute with their opinions and public demands are dissipated without being narrowed down by governmental censoring. Although the initial expectation in this circumstance is to experience that democracy is becoming more nourished with wide-spread contributions and increased variety, the new media platforms paved the way to the post-truth age in which social polarization is incredibly fast and its results are more devastating. In this study, how the new media paradigm lead the way to the post-truth age is explained. Threats beared in post-truth age such as hypnotization of masses and polarization of public opinion up to a degree that can manipulate the course of democratic elections or in the worst case to the degree of civil war, all of which that endangers the democracy phenomenon are analyzed. Keywords: Post truth, new media, fake news, social media

292

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

Uluslararası Türk Sanat Sergisi Katılımcıları ve Eser İsimleri

S.N. Katılımcı Eser Adı 1 Arş. Gör. Nilüfer ÖZEL Ah Tamara 2 Öğr. Gör. Ebru AMİL TÜLÜCE Zaman 3 Dr. Öğr. Üyesi Elif AKSOY İllüzyon 4 Dr. Öğr. Üyesi Fatih KARİP İsimsiz Prof. Fatma ÖZTÜRK, Tuğba GÜL, 5 Sanatsal Tasarımlar Merve BÜYÜKÇETİN, Rukiye YENİÇERİ 6 MA Student, Fazilet ÖZDEMİR Şifa 7 Dr. Öğr. Üyesi Hafize PEKTAŞ Vazoda Çiçekler 8 Dr. Öğr. Üyesi Nazlı GÜRGAN Dragon 19 Öğr. Gör. Öznur AKSOY Sarkıtlar 10 Doç. Süreyya TEMEL Galileo Galilei 11 Prof. Dr. Valide PAŞAYEVA Döngü 12 Arş. Gör. Yasin ÇAKMAK Kufi Hatlı Geometrik Cilt 13 Prof. Yusuf GÜVEN Yeşil Başlı Güvel Ördek 14 Prof. Dr. Neşe Yaşar ÇEĞİNDİR Kaftan 15 Aliye ÖTEN Usturlab 16 Arş. Gör. Emine ERDOĞAN Osmanlı Sokağı Tasarımı 17 Arş. Gör. Hamid AYDEMİR “…” 18 Öğr. Gör. Ayşe Gül GÖKKAYA TÜYSÜZ Yadigâr 19 MA Student Kafiye DOĞAN Ya Rafi 20 Dr. Öğr. Üyesi Nursel KARACA Hatayi 21 Doç. Kaya ÜÇER Alem 22 Doç. Münevver ÜÇER Nar-ı Alem

293

International Symposium on Strategic and Social Research (İSASOR – 2018)

294