T.C.

BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI TÜRK VE SANATI BİLİM DALI

KAHRAMANMARAŞ İLİ'NDEKİ DULKADİROĞLU BEYLİĞİ YAPILARI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Sefa AÇOĞLU

BURSA - 2019

T.C.

BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI TÜRK VE İSLAM SANATI BİLİM DALI

KAHRAMANMARAŞ İLİ'NDEKİ DULKADİROĞLU BEYLİĞİ YAPILARI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Sefa AÇOĞLU

Danışman: Dr. Öğretim Üyesi Doğan YAVAŞ

BURSA - 2019

ÖZET

Yazar Adı ve Soyadı : Sefa Açoğlu Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Anabilim Dalı : Sanat Tarihi Bilim Dalı : Türk ve İslam Sanatı Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı : xiii+ 197 Mezuniyet Tarihi : 2019 Tez Danışmanı : Dr. Öğretim Üyesi Doğan YAVAŞ

KAHRAMANMARAŞ İLİ'NDEKİ DULKADİROĞLU BEYLİĞİ YAPILARI

Kahramanmaraş, tarihinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve sürekli el değiştiren bir şehir olması sebebiyle bünyesinde farklı kültürlere ait izler bulunmaktadır. Malazgirt Zaferi'nden sonra Anadolu'ya hakim olmaya başlayan Türklerin burada tutunmaları ve yerleşmeleri için üç çeyrek asır geçmiş ve 12. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren yapı faaliyetlerine başlamışlardır. 13. yüzyılın başlarından itibaren Anadolu Selçuklu Devleti'nin, Türk birliğini sağlaması ile birlikte mimari bir hareketlilik yaşanmıştır. 14. yüzyıl başında Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılması sonucunda ortaya çıkan Türkmen Beylikleri küçük ölçekli fakat sağlam mimari denemelerde bulunmuşlardır. Anadolu Selçuklu Devleti sonrasında kurulan beyliklerden biri de Dulkadiroğlu Beyliği'dir. Kahramanmaraş'ı kendine merkez seçen Dulkadiroğlu Beyliği 1337-1522 yılları arasında Memluklar ve Osmanlılar arasında bir denge siyaseti uygulamaları nedeniyle varlıklarını uzun süre koruyabilmişlerdir. Bu süre zarfında, sınırları çerçevesinde çeşitli yapı faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Osmanlılar'a katılmalarının ardından da beyliğe mensup kişilerce yapı faaliyetleri devam etmiştir. Kahramanmaraş'ta, genellikle bir külliye anlayışı içerisinde uygulamış oldukları yapı faaliyetleri neticesinde cami, mescit, medrese, zaviye, han, hamam, köprü vb. birçok

v eser meydana getirerek vakıflar tahsis etmişlerdir. Farklı şehirlerde yer alan yapıları şehirlerin konumları itibari ile de farklı özellikler göstermektedir ve bir üslup birliği görülmemektedir. Kahramanmaraş merkezinde yer alan bu yapılardan bir kısmı günümüze gelememiş, bir kısmı çeşitli onarım ve ilavelerle orijinal özelliklerini kaybetmeye başlamışlardır.

Anahtar Sözcükler:

Kahramanmaraş, Dulkadiroğlu, Beylik, Mimari

vi

ABSTRACT

Name and Surname : Sefa Açoğlu University : Bursa Uludağ University Institution : Social Science Institute Field : Art History Branch : Turkish and İslamic Art Degree Awarded : Master Page Number : xiii+197 Degree Date : 2019 Supervisor : Assoc. Prof., Phd Doğan YAVAŞ

DULKADİROĞLU PRINCIPALITY STRUCTURES IN KAHRAMANMARAŞ PROVINCE

Kahramanmaraş, has been home to many civilizations in the history, and since it is a city that is constantly changing hands, there are traces of different cultures within its structure. After the victory of Malazgirt, the Turks began to dominate Anatolia and settled here for three quarters of a century and settled in the second quarter of the 12th century began construction activities. Since the beginning of the 13th century, the Anatolian Seljuk State, with the Turkish unity, has experienced an architectural mobility. The Turkmen Principalities, which emerged as a result of the disintegration of the Anatolian Seljuk State at the beginning of the 14th century, made small scale but robust architectural experiments. One of the principalities established after the Anatolian Seljuk State was the Dulkadiroğlu Principality. The Dulkadiroglu Principality, which chose Kahramanmaraş as its center, was able to maintain their existence for a long time due to the practice of a balance policy between the Mamluks and the Ottomans between 1337-1522. During this period, they carried out various construction activities within the framework of their borders. After joining the Ottomans, construction activities continued by the members

vii of the principality. In Kahramanmaraş, mosques, masjids, , zaviye, inns, baths, bridges, etc. are generally used as a result of the construction activities they have implemented in a sense of a complex. They have created many works and allocated foundations. The structures located in different cities show different characteristics in terms of the locations of the cities and there is no unity of style. Some of these buildings in the center of Kahramanmaraş have not survived and some of them have lost their original features with various repairs and additions.

Key Words

Kahramanmaraş, Dulkadiroğlu, Principality, Architecture

viii

ÖNSÖZ

Çalışmanın başında tez konusu belirlememe yardımcı olan ve tez teslimine kadar desteklerini esirgemeyen, engin bilgilerinden yararlandığım değerli danışman hocam Dr. Öğretim Üyesi Doğan Yavaş'a sonsuz teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum. Ardından desteklerinden dolayı Dr. Öğretim Üyesi Ayşın Özügül'e ve arkadaşlarıma da teşekkürü bir borç bilirim.

Sefa Açoğlu

Bursa-2019

ix

İÇİNDEKİLER

TEZ ONAY SAYFASI...... ii

YÜKSEK LİSANS TEZ ÇALIŞMASI ÖZGÜNLÜK RAPORU...... iii

YEMİN METNİ...... iv

ÖZET...... v

ABSTRACT...... vii

ÖNSÖZ...... ix

İÇİNDEKİLER...... x

KISALTMALAR...... xiii

GİRİŞ...... 1

BİRİNCİ BÖLÜM

KAHRAMANMARAŞ'IN TARİHİ COĞRAFYASI

1.1. Kahramanmaraş'ın Coğrafyası...... 4 1.2. Kahramanmaraş'ın Tarihçesi...... 4 1.2.1. Selçuklular Dönemi'nde Maraş...... 5 1.2.2. Memluklular Dönemi'nde Maraş...... 7 1.2.3. Dulkadiroğlu Beyliği ve Maraş...... 7 1.2.4. Osmanlı Dönemi'nde Maraş...... 14

İKİNCİ BÖLÜM

ANADOLU SELÇUKLU VE BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

2.1. Anadolu Selçuklu Mimarisi...... 16 2.2. Beylikler Dönemi Mimarisi...... 21

x

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KAHRAMANMARAŞ'TAKİ DULKADİROĞLU BEYLİĞİ YAPILARI VE VAKFİYELERİ

3.1. Kahramanmaraş'taki Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi Yapıları...... 26 3.1.1. Kahramanmaraş Ulu Camii...... 26 3.1.2. Hatuniye (Şems Hatun) Külliyesi...... 34 3.1.2.1. Hatuniye (Şems Hatun) Camii...... 35 3.1.2.2. Hatuniye (Şems Hatun) Medresesi...... 38 3.1.2.3. Hatuniye (Şems Hatun) Türbesi...... 38 3.1.2.4. Hatuniye (Pazar-Marmara) Hamamı...... 39 3.1.3. Bektutiye (Çınarlı) Camii...... 40 3.1.4. Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii...... 43 3.1.5. Haznedarlı (Ali Ağa) Camii...... 47 3.1.6. Şazi (Şâdi) Bey Camii...... 50 3.1.7. Taş (Rad) Medrese...... 52 3.1.8. Taş Medrese Türbesi...... 55 3.1.9. Yum Baba (Dede) Türbesi...... 56 3.1.10. Çukur Hamamı...... 57 3.1.11. Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı...... 60 3.1.12. Eski (Maraş-Yukarı) Bedesten...... 64 3.1.13. Belediye Çarşısı...... 64 3.1.14. Uyuz Pınarı...... 65 3.1.15. Ceyhan Köprüsü...... 66 3.2. Kahramanmaraş'ta Osmanlı Dönemi'nde Dulkadiroğlu Beyliği Hanedanı Tarafından İnşa Ettirilen Yapılar...... 66 3.2.1. İklime Hatun (Üdürgücü) Mescidi...... 66 3.2.2. İklime Hatun (Üdürgücü) Türbesi...... 69 3.2.3. Duraklı (Ali Bey) Camii...... 70 3.2.4. Duraklı (Ali Bey) Medresesi...... 74 3.2.5. Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii...... 75 3.2.6. Bey Çeşmesi...... 79

xi

3.3. Vakfiyeler...... 79 3.3.1. Ulu Cami...... 80 3.3.2. Hatuniye (Şems Hatun) Külliyesi...... 83 3.3.3. Bektutiye (Çınarlı) Camii...... 84 3.3.4. Boğazkesen (Ekmekçi-Ali Ağa) Camii...... 84 3.3.5. Haznedarlı (Ali Ağa) Camii...... 85 3.3.6. Şazi (Şâdi) Bey Camii...... 85 3.3.7. Taş (Rad) Medrese...... 86 3.3.8. Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı...... 86 3.3.9. Eski (Maraş-Yukarı) Bedesten)...... 87 3.3.10. İklime (Üdürgücü) Mescidi...... 87 3.3.11. Duraklı (Ali Bey) Camii...... 87

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

KARŞILAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME

SONUÇ...... 100

KAYNAKÇA...... 101

ŞEKİL LİSTESİ...... 106

ŞEKİLLER...... 113

xii

KISALTMALAR

Adı geçen eser a.g.e. Adı geçen makale a.g.m. Adı geçen tez a.g.t. Bakınız Bkz. Cilt C. Hicri H. Çeviren çev.

Kilometre km.

Miladi M.

Metre m.

Milattan Önce M.Ö.

Sayfa s.

Sayfa aralığı ss.

Şekil şek. ve diğerleri vd.

xiii

GİRİŞ 11. yüzyıldan itibaren Anadolu'ya gelmeye başlayan Türk boyları, 1071'de Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın, Bizans İmparatoru Romanos Diogenes'e karşı kazandığı Malazgirt zaferinden sonra kısa zamanda Anadolu'ya hakim oldular. 1075'de İznik'i alan Süleyman Şah burayı kendine merkez yaptı. 1081'de başkent olan İznik, I. Kılıçarslan devrinde, 1096'da Haçlılar tarafından geri alınınca merkez 'ya taşındı. Bu buhranlı devirden sonra, Sultan Mesut Selçuklu Devletinin başına geçerek, 40 yıllık saltanatında Anadolu birliğini kurdu. Ondan sonra gelen II. Kılıçaslan ise yeni bir devir açarak ülke sınırlarını Sakarya'dan Fırat'a kadar genişletti. 1176'da büyük bir ordu ile Konya'ya gelen Bizans İmparatoru Manuel Komnenos'u bozguna uğratarak, Bizans'tan gelen son hamleyi de kırmış oldu. Böylelikle Anadolu Selçukluları'nın, 12. yüzyıl ortalarına kadar çeşitli mücadele ve karışıklık içinde geçen ilk devrinde belirli bir sanat faaliyeti olmadı1. 1092-1178 yılları arasında Malatya, Kayseri ve 'a yerleşen Danişmendliler, 1098-1234'de Diyarbakır, , Harput Hasan Keyf'e yerleşen Artuklular, 1092- 1202'de 'a yerleşen Saltuklular ve 1118-1252'de Kemah, Erzincan, Divrik ve Şebinkarahisar'a yerleşen Mengücekliler gibi Türkmen devletleri, Anadolu'da Selçuklulardan önce ilk mimari eserleri meydana getirme fırsatını bulmuşlardır2. Türklerin Anadolu'da tutunmaları ve yerleşmeleri için yaklaşık üç çeyrek asır geçmiş ve ancak Türkler, Anadolu'daki yapı faaliyetlerine 12. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren başlayabilmişlerdir. Bu nedenle 12. yüzyıl Anadolu'da Türk mimarisinin başlangıcı sayılabilir3. Uygur ve Karahanlılar'dan gelerek, Büyük Selçuklularda devam eden kubbe problemi, Anadolu Türk mimarisinde mükemmel sonuçlara ulaşmıştır. Bunu en canlı olarak cami mimarisinde görebiliriz4. 13. yüzyıl başlarından itibaren Anadolu Selçuklu Devleti'nin, Anadolu Türk birliğini sağlaması, Anadolu'da mimari alanında yeni bir hareketlilik meydana getirmiştir. Geleneksel hale gelmiş olan dini mimari plan ve formları yanında, mezar

1 Oktay Aslanapa, Anadolu'da İlk Türk Mimarisi: Başlangıç ve Gelişmesi, Ankara: AYK Atatürk Kültür Merkezi, 2007, s. 1. 2 Aslanapa, a.g.e., s. 1. 3 Mustafa Güler, 12. yüzyıl Anadolu Türk Camileri, Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, s. 2. 4 Aslanapa, a.g.e., s. 1.

1 anıtları ve özellikle kervansaraylar bu mekan araştırmalarının dikkat çeken yapıları olmuştur. 13. yüzyılın ikinci yarısında Moğol akınları bu gelişmeyi etkileyememiş, hatta İlhanlı idaresi altında bile Anadolu Selçuklu mimarisinin gelenekleri sürdürülmüştür. 14. yüzyılın başında Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılması sonucu ortaya çıkan Türkmen Beylikleri Dönemi'nde, sınırlı bir ekonomi ile küçük ölçekli fakat sağlam mekan denemelerine bir eğilim görülmektedir5. Yıkılmakta olan Selçuklu Devleti'nin yerine Pervaneoğulları, Germiyanoğulları, Aydınoğulları, Karamanoğulları gibi sayıları yirmiyi bulan beylikler kurulmuştur. Bu beyliklerden biri de 1337 yılında Maraş'ı başkent seçen Dulkadiroğlu Beyliği'dir6. Çalışmanın konusunu Kahramanmaraş merkezinde yer alan Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi'nde inşa edilen yapılarla birlikte, Osmanlı Dönemi'nde Dulkadiroğlu hanedanı tarafından inşa ettirilen yapılar oluşturmaktadır. Bu yapıların bir kısmı günümüze gelememiştir. Günümüze gelebilen yapılar ise birçok müdahale görmüş ve bu müdahaleler sonucunda orijinal özelliklerini kaybetmeye başlamışlardır. Fakat yapılan son onarımların yapıları orijinal hallerine döndürmeye yönelik olduğu görülmüştür ve kimi yapılar farklı işlevlerde kullanılmaya başlamıştır. Bu konuda yapılmış çalışmalar olmasına karşın, yapıların restorasyon görmeleri sebebi ile güncel hallerini verememekte ya da yetersiz kalmaktadırlar. Bunun için yapıların güncel durumlarını sunabilmek, Dulkadiroğlu Beyliği'ne ait diğer bölgelerdeki yapılarla karşılaştırmak, Selçuklu, Beylikler, Memluklar, ve Osmanlılar ile etkileşimlerine değinerek bir değerlendirmeye gitmek çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Çalışmada ele alınan konu ile ilgili bilgiler için, Uludağ Üniversitesi Kütüphanesi ile birlikte birçok kütüphanede, kitaplar, tez çalışmaları, makaleler, sempozyum bildirileri vb. eserler incelenmiştir. Bunun yanında Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Gaziantep Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi incelenmiştir. Çalışma kapsamındaki yapılar tespit edilip, detaylı olarak fotoğraflanmış ve yapılarda hizmet eden kişilerden bilgi edinilmiştir.

5 Ara Altun, Ortaçağ Türk Mimarisinin Anahtarları İçin Bir Özet, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 1988, s. 34. 6 Gönül Öney, Anadolu Selçuklu Süslemesi ve El Sanatları, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1992, s. 2.

2

Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Kahramanmaraş'ın bulunduğu coğrafi bölge ve Türkiye'deki konumundan bahsedilmiştir. Ardından şehrin tarihçesini, Hititlerden başlayıp dönemlere ayırarak Selçuklu, Memluk, Dulkadiroğlu Beyliği ve hüküm süren beyleri, devamında Osmanlı Dönemi ile birlikte şehrin işgal sonrası kurtuluşuna kadar olan dönem hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde Anadolu Selçuklu Dönemi mimari yapıları ve üslubu hakkında bilgi verilmiş ve devamında Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasıyla birlikte, ortaya çıkan beyliklere ait yapılara değinilmiştir. Üçüncü bölümde Dulkadiroğlu Beyliği'ne ait Kahramanmaraş merkezinde yer alan yapılar ile Osmanlı Dönemi'nde Dulkadiroğlu hanedanına mensup kişiler tarafından yaptırılan eserler tüm yönleri ile incelenmiştir. Dördüncü bölümde ise incelenen bu yapıların, beyliğin farklı bölgelerdeki yapıları ile birlikte Selçuklu, Memluklar ve Osmanlılar ile olan etkileşimleri, karşılaştırma yapılarak değerlendirilmiştir. Kaynakça ve görseller de tezin sonunda yer almaktadır. Osmanlı arşiv belgelerinde ve kaynaklarında beyliğin ismi ''Zülkadir'' ya da ''Dulkadir'' olarak geçmektedir. Literatürde ''Dulkadiroğlu'' şeklindeki kullanımı da kabul gördüğü için çalışmada bu kullanım tercih edilmiştir.

3

BİRİNCİ BÖLÜM KAHRAMANMARAŞ'IN TARİHİ COĞRAFYASI

1.1. Kahramanmaraş'ın Coğrafyası Kahramanmaraş İli Türkiye'nin güneyinde, Akdeniz Bölgesi'nin doğusunda, Adana Bölümü'nde yer almaktadır. Kuzeyinde Sivas, kuzeydoğuda Malatya, doğuda Adıyaman, güneyde Gaziantep, batıda Adana ve Osmaniye, kuzeybatıda ise Kayseri İli ile çevrilmiş olup, yüzölçümü bakımından Türkiye'nin on ikinci büyük ilidir7 (şek.1).

1.2. Kahramanmaraş'ın Tarihçesi Tarihte Maraj, Markasi, Marasion, Margas, Margaji, Marah, Maraksium gibi farklı şekillerde görülen Maraş'ın adının kökeni ve anlamına dair farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bir görüşe göre Hitit komutanlarından Maraj adlı birisi bu şehri kurup kendi adını vermiş. Sümerlerde de Maraş ve Naras gibi isimlerle karşılaşılmıştır. M.Ö. 2000-1200 yılları arasında Anadolu'da hakimiyet süren Büyük Hitit İmparatorluğu Dönemi'nde Maraş en önemli şehirlerden biriydi. Geç Hititler zamanında da Maraş, Gurgum şehir devletinin merkezidir. Asur tabletlerinde kentin adı Maraj ve Markasi olarak yazılmıştır8. Maraş bir müddet sonra Asur hakimiyetine girmiş. M.Ö. 612'de Asurluların Medler tarafından ortadan kaldırılmasıyla Maraş ve çevresi Perslerin eline geçmiştir. M.Ö. 64 yılında Roma yönetimine geçen şehir, Roma İmparatorluğunun 395'te ikiye ayrılmasıyla Bizans idaresine girmiştir. 637 yılında Hz. Ömer'in halifeliği zamanında, Halid Bin Velid tarafından Bizanslılardan alınan Maraş, bu tarihten itibaren gerek Emeviler gerekse Abbasiler Dönemi'nde birkaç kez Bizans işgaline uğramıştır. Müslümanlar için Maraş bölgesi, Anadolu'ya yapılan seferlerde bir geçiş noktası olmasından dolayı çok önemlidir ve Türklerin fethine kadar Araplar ve Bizanslılar arasında sık sık el değiştirmiştir9.

7 Mehmet Gürbüz, ''Kahramanmaraş İlinin Coğrafi Özellikleri'', Akdeniz'in Altın Kenti Kahramanmaraş, Kahramanmaraş Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayını, 2014, s. 95. 8 İlyas Gökhan, Başlangıçtan Kurtuluş Harbine Kadar Maraş Tarihi, Kahramanmaraş: Ukde Yayınları, 2011, s. 19. 9 İbrahim Solak, XVI. Asırda Maraş Kazası (1526-1563), Ankara: Öncü Basımevi, 2014, s.28.

4

1.2.1. Selçuklular Dönemi'nde Maraş 1071 tarihinde Malazgirt Zaferi'nden sonra Anadolu'nun kapısı tamamen Türklere açıldı. Bu zaferden sonra Anadolu'da Türklere karşı koyacak bir kuvvet kalmadı. Savaş sonrasında esir edilen Romanos Diogenes ile Alparslan arasında yapılan anlaşmaya göre, Anadolu'nun bir kısmı ile Tarsus, Maraş, Malatya, Urfa ve Erzurum bölgesi Selçuklular'a bırakılacaktı fakat uygulamaya konulamadı. Bizanslılar 9. asrın başlarında Kafkasya'daki Ermeni Krallıklarını ortadan kaldırarak halkını Malatya, Maraş, Urfa bölgelerine sürdüler. Ermenilerin inanç ve özgürlüklerine müdahalede bulunmadıkları için de Türkler kendileri için bir kurtarıcı konumundaydı. Ancak bölgedeki Ermenileri ve Bizans ordusundan kalan askerleri etrafına toplayan Ermeni Prensi Phileretos, 1072'de Maraş, Elbistan ve Malatya bölgesini zapt etti10. Kutalmışoğlu Süleymanşah ve kardeşlerinin Anadolu'ya gelişi ile başlattıkları fetih hareketleri Maraş'ta bulunan Phileretos'u zor durumda bırakmıştı. Bir yandan Bizans'ın baskıları bir yandan Süleymanşah'ın saldırıları yüzünden zor durumda kalan Phileretos kendini kurtarmak için Müslüman olmuş ve Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın tabiiyetine girdiğini bildirmişti. Fakat tüm bunlara rağmen varlığını sürdürememiş, Süleymanşah ve ona bağlı Türk beylerinden biri olan Emir Buldacı da Phileretos'un elinden Maraş'ı almıştır11. Bu dönemler Maraş tarihinin karışık dönemleri olup şehir sürekli el değiştirmekteydi. 1101'de Danişmend Gazi bir fırsatını bularak daha önce I. Kılıç Arslan'ın kuşattığı Malatya'yı fethetmişti. Bunun üzerine sultan şehri geri istemiş, Danişmend Gazi şehri vermeyince savaş çıkmış ve Danişmend Gazi yenilmiştir. Thatul'un Maraş Valiliği'nden uzaklaştırılmasından sonra Tel- Başir senyörü Joscelin de Courtenay 1104'de şehri ele geçirmiştir. 1108'de ise Maraş'a Antakya Haçlı kontu Tankred hakim olmuştur12. Maraş'ta yine Haçlılar Dönemi'nde 1114'te büyük bir deprem meydana gelmiştir ve bu depremin şiddetinden Maraş dışında Antakya, Misis (Adana'ya 27 km. uzaklıkta bir), Hısn-ı Mansur (Adıyaman), Keysun (Adıyaman'ın Besni İlçesi'ne bağlı), Elbistan, Raban (Gaziantep İli'ne bağlı), Samsat (Adıyaman'ın İlçesi) gibi şehirler yıkılmıştır.

10 Yaşar Baş, Rahmi Tekin, Maraş Vakıfları (Dulkadirli ve Osmanlı Dönemi), Konya: Oğuz Dulkadiroğlu Bektik Kültürünü Yaşatma Derneği Kültür Hizmeti, 2007, s. 32,33. 11 Gökhan, a.g.e., s. 103. 12 a.g.e., s. 104.

5

Lakin depremin merkezi Maraş olduğu için en fazla yıkım da burada olmuştur. Depremin şiddetinden dolayı dağlarda bulunan kilise ve manastırlar dahi yıkılmıştır13. Haçlılar zamanında Maraş bölgesi çok harap olduğundan nüfusu azalmış, Hüsamettin Hasan, oğlu İbrahim ve torunu Nusretüddin Hasan zamanlarında imar edilmiştir. Nitekim bunların sonuncusu zamanında yaptırılmış olan Afşin Ashab-ı Kehf çevresindeki külliye ile Maraş çevresindeki bazı kalıntılar günümüze kadar gelmiştir14. Maraş uç beyliği zamanında Nusretüddin Hasan Bey Ashab-ı Kehf'in bulunduğu Afşin İlçesi'nin 7 km. kuzeybatısında bulunan yerde bir külliye inşa ettirmiştir. Külliye; mescit, hanikah, medrese ve ribattan oluşmaktaydı. Bu binaların daha önce burada bulunan yapılar üzerine veya onlardan kalan sütun ve taşlarla inşa edildiği anlaşılmaktadır. Özellikle mescidin yapısına bakıldığında kullanılan malzemenin eski bir kiliseden devşirildiği anlaşılmaktadır15. 1272'de Baybars'ın Anadolu seferine katılan ve Ashab-ı Kehf'teki yapıları gören İbn Abdi'z Zahir oradaki mağaraya yakın bir yerde üzerinde Rumca ve eski yazılar bulunan bir sütun gördüğünü yazmıştır. Daha önce Husban'a yakın Belka'da (Merkezi Umman'ın 28 km. batısındadır) olduğu iddia edilen Ashab-ı Kehf Mağarası'nın gerçek yerinin burası olduğunu söylemiştir. Hıristiyan ve Müslümanlar tarafından kutsal bir yer olmasından dolayı birçok ziyaretçi gelmekteydi. Bundan dolayı I. İzzeddin Keykavus'un emriyle bu eserler yapılmıştır16. İnşa edilen binaların devamlılığını sağlamak ve misafirlerin ihtiyaçlarını temin etmek amacıyla Afşin İlçesi'nde Atlas Yazısı denilen ovadaki birçok köyün vergi gelirleri Ashab-ı Kehf vakfına bağışlanmıştır. Bu vakıf I. Alaaddin Keykubad tarafından vakfedilmiştir. Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi'nde ve sonrasında yapılar korunmuş ve çeşitli onarımlar görmüştür17.

1.2.2. Memluklar Dönemi'nde Maraş Selçuklu Dönemi'nde devamlı bir iskana, faaliyete, Türkmen göçüne ve Harizimlerin çıkardığı asayişsizliğe maruz kalan bu bölgede çeşitli dini etkiler ile birçok isyan çıkmıştır. Şii inancı etkisinde kalan Baba İshak adlı biri, etrafına topladığı

13 Gökhan, a.g.e., s. 105. 14 Baş, Tekin, a.g.e., s. 31. 15 Gökhan, a.g.e., s. 126. 16a.g.e., s. 126. 17 Gökhan, a.g.e., s. 127.

6

Türkmenlerle bölgede önemli karışıklıklara neden olmuş ve bir süre sonra Moğol tehlikesi baş göstermiştir. Moğol istilasından sonra Anadolu Selçuklu Devleti yıkılma sürecine girmiş ve bu esnada Mısır'da güçlü bir devlet olan Memluklar, Kuzey Suriye ve Anadolu'nun sınır bölgelerinde etkili olmaya başlamışlar. Moğolların baskısına karşı Anadolu halkı Memluklulardan yardım istemiş. Maraş bölgesi Memluklar tarafından 1293 yılında Ermenilerden alınarak Halep'e bağlanmıştır18. Memluk yöneticileri Antep, Antakya ve Kuzey Suriye taraflarında yaşayan Türkmenleri Maraş ve Elbistan taraflarına yerleşmeye teşvik etmişler. Daha çok Oğuzların Bozok koluna mensup Afşar, Beydilli ve Bayat boylarına mensup Türkmenler, Maraş ve Amik Ovası'nda kışlarken Malatya, Sivas, Kayseri ve Maraş arasındaki dağlarda yaylamaktaydılar. Bu Türkmenler bazı zamanlarda Kilikya Ermenilerinin üzerine yağma akınlarında bulundukları gibi çoğu zaman da Halep naipliğine bağlı olarak Memluk askerleriyle birlikte savaşırlardı. Memluk sultanı ve tebaası Türk olması sebebiyle akraba olarak gördükleri bu Türkmenlere büyük yakınlık gösterip desteklemişlerdir. Bundan dolayı Güneydoğu Anadolu ve Suriye'nin kuzey bölgelerinde yaşayan pek çok Türkmen grubu Maraş ve Elbistan taraflarına gelip yurt tutmuşlardı. Böylelikle bölgede Türkmen nüfusu artmış ve ileride Dulkadiroğlu Beyliğini kuracak bu Türkmenler zamanında Maraş bölgesi Türkmen deposu haline gelmiş ve ön plana çıkan beylere Türkmen beyi denmiştir19.

1.2.3. Dulkadiroğlu Beyliği ve Maraş Dulkadiroğulları'na ait doğrudan veya dolaylı bilgi veren kaynaklarda bu adın Dulgadır, Dulkadir, Tulgadir, Zulgadir, Zulkadir, gibi çeşitli farklılıklarla yazıldığı görülmüştür. Bu adın Türkçe, Arapça ve Farsça kaynaklarda çeşitli şekillerde yazılmış olması, kelimenin etimolojik olarak tespit edilmesini de güçleştirmiştir. Arap tarihçileri beyliğin adını Dulgadır veya Tulgadır şeklinde yazdıkları gibi, Farisiler ise Zulkadir şeklinde yazmışlardır. Osmanlı kaynaklarında da Dulkadır, Dulkadir ve Zulkadir şeklinde zikredilmektedir. Görüldüğü gibi bir kelime farklı dillerde farklı şekilde yazılmakta ve farklı şekilde telaffuz edilmektedir. Bu farklılıklar da Dulkadir isminin kökeni hakkında farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur20.

18 Baş, Tekin, a.g.e., s. 32. 19 Gökhan, a.g.e., s. 178. 20 Refet Yinanç, Dulkadir Beyliği, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989, s. 6.

7

Richard Hartmann Maraş Ulu Camii kitabesinde geçen Dulgadır imlasını doğru bulmuş ve Yunanca kaynaklara dayanarak bu şeklin en eski kaynaklardaki kayıtlara benzediğini tespit etmiştir. Dulkadir isminin anlamı konusunda dilciler ve tarihçiler arasında ihtilaf çıkmıştır. R Hartmann Zulkadir kelimesinin 'zu' ile 'kadir' birleşmesi sonucu güçlü manasına geldiğini ifade etmiş. A. Von Gabain, Dulkadir isminin şapkalı veya şapka taşıyan 'tulga' ve 'dar' kelimelerinin birleşiminden meydana geldiğini ileri sürmüştür. Faruk Sümer ise, Türkmenlerin İlhanlı hükümdarı Ebu Said'e kısaca Busad dediklerini hatırlatarak Dulkadir'in Abdülkadir veya buna benzer bir adın Türkmen telaffuzuna uydurulmuş hali olabileceğini ileri sürmüştür21. Maraş bölgesinde Dulkadiroğlu Beyliği'ni kuranlar, Moğolların zulmü üzerine Anadolu'ya gelen büyük bir Türkmen aşiretine bağlı olan ve Oğuzların Bozok kolunun Bayat boyundan olan bu aşirete bağlı olan Türkmenler, cesaret ve yiğitlikleri ile tanınmışlardır. Bu topluluk Maraş, Hısn-ı Mansur, Harput, Malatya ve Antep bölgesinde göçebe halinde yaşamaktaydılar. Maraş ve Elbistan bölgesinde daha kalabalık haldeydiler. Siyasi olarak egemen oldukları yer ise zaman zaman değişse de Elbistan ve Maraş merkez olmak üzere doğuda Harput'tan batıda Kırşehir'e, kuzeyde Bozok (Yozgat) ile Sivas'ın güneyinde Gemerek ve Gürün'den Hatay'a bağlı Hassa'ya kadar yayılan bir bölgeyi içine almaktaydı22. Memlukların bölgedeki zayıflığından istifade ederek, buradaki hakimiyetlerini ilan etmişler ve böylelikle siyasi hakimiyet sahalarını da genişletmişlerdir. Dulkadiroğlu Beyliği'ni adı geçen aşiretin beylerinden olan Dulkadir'in oğlu Zeyneddin Karaca Bey kurmuştur23. Şecaat ve hamiyet gibi vasıfları ile aşireti tarafından çok sevilmiş ve zamanla etrafında kalabalık ve cesur bir topluluk oluşmuştur. Moğolların Anadolu'daki hakimiyetlerinin zayıflaması, Memluklu komutanları ve idarecileri ile iyi ilişkiler kurmuş olması ve birçok siyasi olaydan da istifade eden Karaca Bey, kendinde yeterli gücü bulunca 1339'da Eretna Bey'in elinden Elbistan'ı almış ve kendisine merkez yapmıştır. Bir müddet sonra da Memluk Sultanı Melik Nasır tarafından kendisine Türkmenlerin Beyliği ve Elbistan Valiliği verilmiştir. Böylelikle Memluklu Devleti'nin

21 Yinanç, a.g.e., s. 7. 22 Baş, Tekin, a.g.e., s. 32. 23 Gökhan, a.g.e., s. 189.

8 koruyuculuğu altında Maraş ve Elbistan çevresini kontrolü altına alarak Dulkadiroğlu Beyliğini kurmuştur24. 1337'den 1522'ye kadar 185 yıl faaliyet gösteren Dulkadiroğlu Beyliği, güneydoğu ve kuzeydoğuda Memluklar, Güneybatı'da Memluklar'a bağlı Ramazanoğulları (1352-1514,1608) kuzeyde Eretnaoğulları (1338-1381) ve Kadıburhaneddin Devleti (1381-1398), 1398'den itibaren de Osmanlı Devleti ile sınır haline gelmişti. Dulkadiroğlu Beyliği'nin konumunun Osmanlılar, Memluklar ve devletlerinin oluşturduğu üçgende bulunması stratejik önemini arttırmış, Dulkadiroğlu beyleri buradan bir tampon bölge olarak faydalanmak amacıyla, diğer devletlerle nüfuz sağlamak için çabalamış, diğer yandan da bu devletlerle akrabalıklar kurmak için yakınlaşmışlardır25. Dulkadir'in oğlu Karacabey'in (1337-1353) adı ilk defa el-Makrîzî'nin es-Sülük26 adlı eserinde geçmektedir. Buna göre Memluk sultanı en-Nasır Muhammed b. Kalavun, 1317-18'de Birecik'te oturan Zeyneddin Karaca'ya bir emirlik beratı vermiştir. Bu bilgilerden de anlaşılıyor ki Oğuzlara mensup olan bu Türkmenler, Birecikten Maraş ve Elbistan'a kadar olan bölgede bulunmaktaydılar. Zeyneddin Karaca Beyliği'ni genişletmek istiyordu. Bu nedenle oğlu Halil Bey'i 1337-38 yıllarında Elbistan ve çevresine hakim olan diğer bir Türkmen beyi Taraklı Halil'in üzerine göndermiştir. Halil Bey Taraklı Halil'i yenerek Elbistan'ı ele geçirmiştir. Ardından kuzey ve kuzeybatısında bulunan Eretna ülkesine göz dikmiş ve 1338'de Darende'yi almıştır27. Gittikçe büyüyen ve kuvvetlenen Dulkadiroğlu Beyliği, bağlı bulundukları Memluklar'a başkaldırmış ve bağımsızlık peşinde koşmaya başlamışlardır. Halep'e kadar akınlar yapan Karaca Bey'i ortadan kaldırmak isteyen Memluklar, Halep valileri ve komutalarında bulunan ordularıyla iki kere saldırmışlarsa da Karaca Bey galip gelmiştir. Karaca Bey toparlanmak maksadı ile özür dileyerek bağlılığını bildirmiş ve o

24 Gökhan, a.g.e., s. 191. 25 a.g.e., s. 190. 26 El Makrizi (1364-1442), Ortaçağ İslam dünyasının yetiştirdiği en büyük tarihçilerden biri olup siyasi tarih yanında iktisat tarihi, kültürel ve sosyal tarihe dair çalışmalarıyla meşhur olmuştur. Kitab es-Sülük adlı eseri ise Memluk Devleti ve Anadolu Beylikleri ile olan münasebetleri hakkında bilgi vermektedir. 27 Gökhan, a.g.e., s. 191.

9 sıra Memluklu Sultanı olan İsmail, biraz da mecbur kalarak kabul etmiş ve beyliğini tasdiklemiştir28. Elbistan'ı Eretna Bey'in elinden alan Karaca Bey, burayı başkent ilan etmiş ve bir sene sonrasında da Memluklu Sultanı Melik Nasır Mehmet, kendisine Türkmenler Beyliği hükümdarlığı ve Elbistan valiliğini vermiştir. 1343-1345 yılında Çukurova Ermenileri'ne saldırmış ve Geben Kalesi'ni almıştır. Ermeni Kralı III. Konstantin, Geben'i geri almak için sefere çıksa da Dulkadiroğlu kuvvetlerine mağlup olmuştur. Dur durak bilmeyen Karaca Bey tekrardan Memluklu Devleti'ni yıpratmaya başlamış, Halep ve Şam'a akınlar düzenlemiş, durumu tehlikeye girince yine sultana bağlılığını bildirmiştir. Memluklar onu ortadan kaldırmanın zamanı geldiğine karar vermişler ve Türkmen hakimiyet menşurunu Üçok Türkmenlerinin Reisi Ramazan Bey'e verip Elbistan'a saldırmışlardır. Tüm uğraşlarına rağmen kendisini kurtaramayan Karaca Bey yakalanıp Kahire'de bir kaleye hapsedilmiş ve 1353'te kalede cesedi teşhir edilmiştir29. Karaca Bey'in katlinden sonra beyliğin başına oğlu Halil Bey (1353-1386) geçmiştir. Babasının yolundan giderek sınırlarını genişletme yoluna gitmiş ve Maraş, Malatya, Harput, Behisni, Amik'i ele geçirmiş ve Memluklar'la bile savaşmaktan çekinmemiştir. Dulkadiroğulları meselesini çözmek isteyen Memluklar, 1381 yılında Maraş yakınlarında Halil Bey ve Sevli Bey'i mağlup ettiler. Memluklar karşısında alınan devamlı yenilgiler sonucunda Halil Bey ile kardeşinin arası açılmış. Sevli Bey bunun üzerine vali Yelboğa Nasıri'ye itaat edip Kahire'ye gitmiş. Bunu öğrenen Sultan Berkuk onu yakalatarak tutuklatmış fakat Sevli Bey kaçarak kurtulmuştur. Halil Bey'in diğer kardeşleri de Memluklar'a sığınarak ve itaat etmişler. Bunun üzerine Halil Bey'i ortadan kaldırmak isteyen Sultan Berkuk bir suikast tertipleyerek 1386'da ortadan kaldırmış. Halil Bey'inde sonu tıpkı babası gibi oldu. Ardından Zamantı Kalesi altında bulunan Melik Gazi Türbesi yanına defnedildi30. Halil Bey'in ölümünde sonra beyliğin başına kardeşi Sevli (Şaban Süli) Bey (1386-1398) geçti. Sevli Bey kendisine komşu olan devletlerin dostluğunu kazanmak amacıyla bir kızını Sivas Beyi Kadı Burhaneddin'e, bir kızını da Sultan Yıldırım Bayezid'in küçük oğlu Çelebi Mehmed'e verdi. Ancak Memluklar Sevli Bey'in de

28 Remziye Okkar, ''Anadolu'da Türk Siyasi Birliğinin Sağlanması ve Dulkadiroğlu Beyliği'', Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, C. 2, ed. Cevdet Kabakcı, Serdar Yakar, Kahramanmaraş:Kahramanmaraş Belediyesi Yayınları, 2012, s. 70. 29Okkar, a.g.m., s. 71. 30 Yinanç, a.g.e., s.27.

10

üzerine gitmek istediler. Sevli Bey üzerine gelen kuvvetleri Göksün'de karşılamış ve yapılan savaşı Memluklar kaybetmiştir. Ardından tutuklu olan kardeşlerini Sevli Bey'in üzerine yollasalar da istedikleri sonuçları alamadılar. Neticede Sultan Berkuk ülkesinin kuzeyinde güvenliği sağlamanın derdindeydi ve bunun Dulkadiroğlu Beyi'ni memnun etmekle mümkün olacağını düşünerek, onun beyliğini tasdik etti. Memluk Sultanı'nı endişelendiren başka olaylar da vardı. Timur kuvvetleri hareket halindeydi ve öncü birlikleri Karakoyunluları sıkıştırarak Anadolu'ya ulaşıyordu. Sultan Berkuk Sevli Bey'in kardeşi Davud Bey'i Kahire'ye çağırarak her ihtimale karşı onu destekleyeceğini bildirdi. Ayrıca öldürülen Halil Bey'in oğlu Nasıreddin Mehmet Bey de Sevli Bey'in otoritesini tanımıyordu. Berkuk'un desteğiyle Nasıreddin Mehmet amcası Sevli Bey'i mağlup etti. Timur'un Doğu Anadolu bölgesine girişi esnasında Sevli Bey ona elçi göndererek Suriye'yi fethe teşvik etti. Bu yakınlaşmaya kızan Berkuk daha önceleri Karaca ve Halil Bey'lere yaptığı gibi bir suikast hazırlatarak 1398'de öldürttü31. Sevli Bey'in öldürülmesinden sonra yerine oğlu Sadaka Bey (1398-1399) geçti. Yıldırım Bayezid, Sevli'nin yerine amcasının oğlu olan Nasıreddin Mehmet Bey'i destekliyordu. Bu yüzden Sadaka Bey'de onunla mücadele etmek zorunda kaldı. Yıldırım Bayezid müdahale ederek, 2 Ağustos 1399 tarihinde Sadaka'yı Elbistan'dan çıkarıp beyliğin başına Nasıreddin Mehmet Bey'i geçirdi. Osmanlılar'ın Dulkadiroğlu Beyliği'nin işlerine karışması, Osmanlı-Memluklu anlaşmazlığının da başlangıcı oldu. Artık bu iki güçlü devlet, uzun bir süre beyliği aralarında tampon bir bölge olarak kullanacaklar ve birbirlerine karşı himaye etmeye çalışacaklardır32. Nasıreddin Mehmet Bey (1399-1442) Dulkadiroğlu Beylerinin beşincisidir ve en uzun süre kalan beydir. Beyliğinin ilk yıllarında Yıldırım Bayezid taraftarı olması sebebiyle Memluklarla arası açılmış, Timur istilasının neden olduğu karışıklıklarla uğraşmış ve Timur'a düşmanca bir tavır takınmıştır. Osmanlılar'la dostluk münasebetleri kurmak isteyen Mehmet Bey, Timur felaketiyle Osmanlılar'da meydana gelen olayları takip ediyordu. Ankara Savaşı'ndan sonra Yıldırım Bayezid'in oğulları kendi aralarında mücadele ederken Anadolu'da siyasi birlik bozulmuş ve beylikler Osmanlılar'a kaptırdıkları toprakları geri almak için harekete geçmişlerdi. Buna karşı Bayezid'in oğullarından Çelebi Mehmet'in birliği ve üstünlüğü sağlama yolunda kardeşi İsa

31 Hamza Gündoğdu, Dulkadırlı Beyliği Mimarisi, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1986, s. 10. 32 Baş, Tekin, a.g.e., s. 35.

11

Çelebi'yi üçüncü kez yenmesinin ardından, Mehmet Bey kendisine bir elçi heyeti göndermiştir. Bu şekilde Osmanlılar arasında başlayan dostane ilişkiler, Çelebi Mehmet'in Nasıreddin Mehmet Bey'in kızı ile evlenmesi ve akrabalık tesisiyle daha da güçlenmiştir. Memluklar ve Karamanoğulları ile mücadele eden Mehmet Bey Osmanlılar'ın yardımı ile üstünlük sağlayarak ülke sınırlarını genişletti fakat diğer yandan da varlığını devam ettirebilmek adına Memluklarla de dostça ilişkiler kurmaya çalıştı. Bunun yanında hakim olduğu bölgelerde imar faaliyetlerine de önem verdi. Mehmet Bey döneminde Maraş'ta Bektutiye (Kadı) Medresesi, Kayseri'de Hatuniye Medresesi yaptırıldı, Kayseri Kalesi yeniden inşa edildi ve Antep'te kendi adıyla anılan bir medrese inşa edildi. Dulkadiroğlu Beyleri arasında en uzun süre görev yapan Nasıreddin Mehmet Bey, 46 yıllık beyliğinin ardından Ekim 1442'de vefat etti33. Nasıreddin Mehmet Bey'in vefatından sonra yerine oğlu Süleyman Bey (1442- 1454) geçmiştir. Onun zamanında Osmanlı ile ilişkiler daha da gelişti. Süleyman Bey kızı Sitti Mükrime Hatun'u II. Mehmet'e (Fatih) verdi. Memluklar ile de ilişkileri iyi bir şekilde devam ettirdi ve diğer bir kızını da Memluk Sultanı Melik Zahir Çakmak'a verdi. Böylelikle Karamanoğlu ve Akkoyunlular'a karşı iki büyük müttefik bularak ülkesini emniyet altına aldı. Onun döneminde de imar faaliyetleri devam etti ve Maraş Ulu Camii'ni yaptırdı. On iki yıllık beyliğin ardından 28 Ağustos 1454'te vefat etti. Türbesi Kayseri Pınarbaşı Pazarören Köyü'nün doğusunda bulunmaktadır34. Süleyman Bey'in yerine oğlu Melik Arslan Bey geçti (1454-1465). Memluklar'ın sıkıntı çıkarmasını önlemek amacıyla babasının kılıcını biat işareti olarak Sultan Aynal Acrud'a gönderdi ve onun tarafından Dulkadiroğlu Beyi oldu. Melik Arslan Bey döneminin 10 yılı barış içinde geçti. Son zamanlarında ise komşularıyla mücadeleye başladılar. Uzun süre ellerinde bulunan Halep ve Harput'u Uzun Hasan ele geçirdi. Hoşkadem, Arslan Bey'in Memluklar'dan uzaklaşıp Osmanlılar'la yakınlaşmasını doğru bulmadı. Bundan dolayı yanına sığınan Şah Budak Bey'i kardeşi Arslan Bey'in yerine bey yapmak için bir fedai gönderdi ve namaz kılarken Melik Arslan Bey'i öldürttü35. Melik Arslan'nın öldürülmesinden sonra kardeşi Şahbudak bey (1465-1466) oldu. Ancak kardeşinin öldürülmesinde rolü olduğu gerekçesiyle halk tarafından itibar görmedi. Bu arada Fatih'in desteğini sağlayan Şehsuvar, Beyliği (1466-1472) ele

33 Yinanç, a.g.e., s. 35,55. 34 Gökhan, a.g.e., s. 201. 35 Okkar, a.g.m., s. 81,82.

12 geçirdi. Şahsuvar Bey üzerine gönderilen üç Memluklu ordusunu mağlup etti. Kazandığı zaferlere güvenerek Osmanlılara cephe alan Şehsuvar Bey'e, Fatih sağladığı desteği çekti. Bu yüzden Memluklar'a karşı direnemedi ve 1472 yılında yakalanarak Kahire'ye götürüldü. Memluk Sultanı Kayıtbay'ın emriyle idam edildi. Ardından Kayıtbay'ın desteği ile Şahbudak Bey (1472-1480) ikinci kez başa geçti. Ancak Osmanlı Sultanı Fatih, yanında bulundurduğu Şahbudak Bey'in kardeşi Alaüddevle Bozkurt'a destek vererek 1480 yılında beyliği ele geçirmesini sağladı36. Alaüddevle (Bozkurt) Bey (1480-1515) Fatih Sultan Mehmet'in desteği ile Dulkadiroğlu tahtını ele geçirdi. Bu olay Osmanlı-Memluk ilişkilerini daha da gerginleştirdi. Fatih'in ölümünden sonra Alaüddevle Bey denge siyaseti izleyerek hem Osmanlılar'la hem de Memluklar'la iyi geçinerek beyliğini uzun süre korumayı başardı. Alaüddevle Bey döneminde Dulkadiroğlu Beyliği en parlak devrini yaşadı fakat, beyliğin çöküşü de onun devrinde gerçekleşti. 1515 yılında yapılan Turnadağ Savaşı'nda Osmanlılar'a yenildi. Yavuz Sultan Selim, Şehsuvar oğlu Ali Bey'i Dulkadiroğulları'nın başına geçirdi ve Alaüddevle Bey'in kesik başını Kahire'ye göndererek beylik üzerindeki Memluk etkisini kırmış oldu. Ardından Yavuz Sultan Selim adına hutbe okundu ve Osmanlılar'ın hakimiyeti tesis edildi37. Alaüddevle Bey hakimiyeti süresince imar faaliyetlerine çok önem vermekteydi ve Maraş'ın mimari açıdan zenginleşmesinde en büyük pay ona aitti. Hakimiyeti süresince, otuzdan fazla cami, medrese ve zaviye gibi eserler yaptırarak mevcut yapıların da ayakta kalmasını sağladı. Hazırlamış olduğu bir kanunname ile adil bir idare sağladı ve bu nedenle her zaman adaleti ile anıldı38. Dulkadiroğulları'nın Osmanlı İmparatorluğu'na bağlanması ile birlikte beyliğin başına Şehsuvar oğlu Ali Bey (1515-1522) geçti. Ali Bey, Osmanlı'ya bağlı bir yönetici gibi hareket etmiş, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferine yardımcı olmuş, Mercidabık ve Ridaniye Savaşlarına katılmıştır39. Ali Bey döneminde de imar faaliyetleri devam etmiştir. Bu dönemde yapılan Elbistan Ulu Camii, beyliğe ait yapılar içerisinde müstesna bir yapı olarak yerini almıştır.

36 Baş, Tekin, a.g.e., s. 36,37. 37 Yinanç, a.g.e., s. 99. 38 Samet Alıç, ''Alaüddevle (Bozkurt) Bey Dulkadirli Beyi'', Kahramanmaraş Ansiklopedisi, Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Yayınları, 2017, s. 191. 39 Ayşe Budak, ''Siyasete Riayet Etmek Banilikten Vazgeçmek: Dulkadirli Beyi Şehsuvaroğlu Ali Bey'in Hacıbektaş Cuma Camisi'', Türk Kültürü ve Hacıbektaş Veli Araştırma Dergisi, Nevşehir, 2016, s. 63.

13

Ali Bey'in Osmanlı yöneticileri ile iyi ilişkileri Celali isyanının bastırılmasındaki yardımı ile devam etmiş fakat bu başarıların verdiği gurur ve Yavuz'un ölmesiyle birlikte, bir beyliğin hükümdarı gibi davranmaya başlamış ve bir iki başlılık ortaya çıkmıştı. Lakin Osmanlılar onu bir sancak beyi olarak görüyorlardı. Bunun üzerine Ferhat Paşa İstanbul'da Ali Bey için bir ziyafet hazırlattı. Bu ziyafet sonrasında ise Ali Bey ve oğullarını katlettirdi. Osmanlı Devleti'ne hizmet etmiş olan Ali Bey'in katledilmesi beylikte büyük bir hüzne neden oldu ve Dulkadiroğlu Beyliği 1522'de kesin bir şekilde Osmanlı'ya bağlanmış oldu40.

1.2.4. Osmanlı Dönemi'nde Maraş 1515 yılında Osmanlı topraklarına katılan Dulkadiroğlu Beyliği 1522 yılına kadar yarı özerk statüde bir vilayet olarak Osmanlılar'a bağlı kalmıştır. Şehsuvaroğlu Ali Bey'in öldürülmesinin ardından Maraş ve Elbistan birer sancak olarak 1522 yılında Rum Eyaleti'ne ilhak edilmiş. Rum Eyaleti'ne bağlı kalan Maraş ve Elbistan kısa bir süre sonra Eyaleti'ne bağlanmıştır41. Maraş 1531 yılına kadar Karaman Eyaleti'ne bağlı kalmıştır. Bu tarihten sonra ise Dulkadiroğlu Eyaleti kurulmuş ve uzun bir süre varlığını devam ettirmiştir. Değişiklikler olmakla birlikte eyaletin; Maraş, Elbsitan, Kars-ı Zülkadriye, Malatya, Ayıntab, Niğde, Bozok ve Tarsus sancaklarına sahip olduğu görülmüştür42. Osmanlı Dönemi'nde Dulkadiroğlu Beyliği hanedanına mensup kişilerin birtakım imar faaliyetleri olmuştur. 1547'de Alaüddevle Bey'in oğlu Emir Şahruh'un kızı İklime Hatun, Maraş'ta adına bir mescit ve türbe yaptırmıştır. 1806-07 yılında Zülkadir zade Ali Bey Duraklı (Ali Bey) Camii'ni yaptırmıştır. 1827-08 yılında ise yine Dulkadiroğlu Beylerinden Seyyid Mustafa Bey, Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii'ni yaptırmıştır43. 19. yüzyılda Maraş Eyaleti'nin idari sahası daraltılmış, Maraş ve Elbistan bölgesi tekeline alınmıştır. Eyalete bağlı Elbistan kazası ise zaman içerisinde çok geri kalmıştır. Maraş Eyaleti idare edilmesi zor bir yer olmasından dolayı yüzyılın ikinci yarısında

40 Gökhan, a.g.e., s. 217. 41 Solak, a.g.e., s. 30,31. 42 Baş, Tekin, a.g.e., s. 40. 43 Mehmet Özkarcı, ''Dulkadir Beyliği Mimarisine Bakış'', Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, C. 1, ed. Cevdet Kabakçı, Serdar Yakar, Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Belediyesi Yayınları, 2012, s. 68,70,72.

14

Adana Eyaleti'ne bağlanmıştır. 1853 yılında Maraş mutasarrıflık haline getirilmiş, 1866 yılında ise Halep Vilayeti'ne bağlanmıştır. Bu durum 1872 yılına kadar devam ettikten sonra Maraş bölgesi yeni bir vilayet haline getirilmiş. Sınırları tam olarak belli olmayan vilayete Ahmet Cevdet Paşa tayin edilmiş ve ardından tekrar Halep Vilayeti'ne bağlanmıştır. Bu durum I. Dünya Savaşı'na kadar devam etmiştir. Savaşın sonunda Maraş ve çevresi İngilizler ve ardından Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Destansı bir milli mücadelenin ardından 12 Şubat 1920'de işgalden kurtulmuştur44.

44 Baş, Tekin, a.g.e., s. 41.

15

İKİNCİ BÖLÜM

ANADOLU SELÇUKLU ve BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

2.1. Anadolu Selçuklu Mimarisi Anadolu Selçuklu sanatı, mimarlık alanında 12. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, 13. yüzyıla gelindiğinde ise muhteşem bir üslup meydana getirmiştir. Başta cami olmak üzere medrese, şifahane, imaret, zaviye, tekke, kümbet, han, hamam, kervansaray, kale, çeşme, köprü ve benzeri pek çok eser vermiştir. 13. yüzyıl Selçuklu camilerinin büyük çoğunluğu, örtü sistemi çok sayıda ayak üzerine oturmuş yaygın bir plan şeması gösterir ve bunun farklı yorumlarıyla çeşitlenmiştir. Kesme taş ile anıtsal bir mimari ve oluşturulan mekan etkisini zenginleştiren, kubbe içleri ve mihraplarda çini mozaik, bitkisel ve geometrik süslemenin bir arada bulunduğu ahşap minber, kapı ve pencere kanatları bu devrin mimarisine ayrı bir özellik kazandırmıştır45. Selçuklu camilerinde genellikle kubbe yoktur. Olanlar ise merkezi kubbe tarzında olmayıp mihrap önünde bulunur ve küçük ölçeklidir. Malatya Ulu Camii (1224), Kayseri Huand Hatun Camii (1238) ve Konya Alaaddin Camii'nde bunun örnekleri görülebilir. Konya'da Alaaddin Camii46, ahşap minberinden anlaşıldığı üzere Sultan Mesud ve Kılıçarslan döneminde yapımına başlanmış, 1220'de İzzettin Keykavus'dan sonra Alaaddin Keykubat döneminde tamamlanmıştır. Yapı iki ana bölüm olarak ortaya çıkmıştır. Doğuda çok sayıda ayağın taşıdığı düz çatılı birinci bölüm, batıda ise Alaaddin Keykubat döneminde yapılan zengin çini bezemeli mihrap ve mihrap önü kubbesinin bulunduğu ikinci bölüm yer alır. Caminin avlusunda ise yine Selçuklu Dönemi'ne ait iki kümbet bulunur. II. Kılıçarslan'ın kümbeti, yüksek kaide üzerinde ongen gövdeli ve iki katlı bir yapıdır. İçten kubbe dıştan ise piramidal külahla örtülüdür47. Mihrap önünde görülen yuvarlak kubbe bazı yapılarda dıştan sivri külah şeklinde de görülebilir. Örneğin Divriği Ulu Camii (1228-29) mihrap önü kubbesi külah kubbe tarzında yapılmıştır. Anadolu Selçuklu camilerinde üst örtü genellikle çok sayıda sütun tarafından taşınır. Sivrihisar ve Afyon Ulu Camii'nde olduğu gibi

45 Ara Altun, Ortaçağ Türk Mimarisinin Anahtarları için Bir Özet, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 1988, s. 47. 46 bkz. Haluk Karamağaralı, ''Konya Ulu Camii'', Rölöve ve Restorasyon Dergisi, S. IV, 1982, s.121,132. 47 Altun, a.g.e., s. 48.

16 sütunların ahşaptan yapıldığı örnekler de bulunmaktadır. Bu sütunların uzun yıllar dayanabilmeleri açısından sedir ağacı tercih edilmiştir48. Cuma namazının gelenek olarak bir şehirde sadece bir camide kılınmasından dolayı Ulu Cami, Cuma Mescidi, Camii Kebir gibi isimlerle bir merkezi cami bulunurdu. Selçuklular'da bu ''Ulu Cami'' terimi şehrin en büyük camisi olmasının yanında bir plan tipini de ifade etmekteydi. Bu Ulu Cami modelinin Anadolu'daki ilk örneği Büyük Selçuklu üslubunda 1091-1092 tarihlerinde Sultan Melikşah tarafından yaptırılan Diyarbakır Ulu Camii'dir49. Orta Asya mimarisindeki bazı özellikler Anadolu Selçuklu Dönemi'nde de görülmektedir. Anıtsal boyutlardaki taç kapılar, işlevsel olmayan minareler gibi mimari elemanlara Anadolu Selçuklu mimarisinde çokça rastlanmaktadır. Bu taç kapılar karakteristik bir özelliğe sahip olup yapıdan yüksek olabilmektedir. Taş bloklar halinde inşa edildikten sonra süslemeye özen gösterilmiştir. Bu süsleme programı ise istisnaları olmakla birlikte, 13. yüzyılın ilk yarısındaki yapılarda alçak kabartma ve geometrik desenler olarak görülürken, 13. yüzyılın ikinci yarsında yüksek kabartma ve bitkisel motifler olarak görülmektedir. Bu istisnalardan biri de 1228-29 tarihli Divriği Ulu Camii'dir50. Taç kapısındaki taş işçiliği adeta yapıştırma izlenimi vermektedir. Anadolu'da mescit, minberi olmayan, cuma ve bayram namazlarının kılınmadığı, küçük boyutlarda mahalle camileridir. Konya'da bu çeşit, birer girişi olan tek kubbeli Selçuklu mescitlerinden, I. İzzettin Keykavus döneminde Hacı Ferruh'un 1215'de yaptırdığı Taş Mescit, Emir-i Ahur Zeyneddin Beşare Bey'in 1213'de yaptırdığı Beşarabey Mescidi, I. Alaaddin Keykubad döneminde Hacı İsmailoğlu Şemseddin Erdem Şah'ın 1220'de yaptırdığı Erdemşah Mescidi, Celalettin Karatay'ın kardeşi Kemalettin Rumtaş'ın 1248'de yaptırdığı Küçük Karatay Mescidi'nde bu ön mekanlar tonozlu olup, kapı ve pencerelerle dışarı açılmaktadır. 13. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan Sırçalı Mescit'te ise üç kemerli son cemaat yeri bulunmaktadır. Bu yapıda kubbeye geçişler Türk üçgenleriyle sağlanmıştır. Hacı Ferruh Mescidi'nde yelpaze biçiminde tromplar, Beşarabey Mescidi'nde ise mukarnaslı tromplar bulunmaktadır51.

48 Oktay Aslanapa, Anadolu'da İlk Türk Mimarisi Başlangıç ve Gelişmesi, Ankara: AYK Atatürk Kültür Merkezi, 2007, s. 26,63,64. 49 Ahmet Çakmak, ''Diyarbakır Ulu Camii', TDV İslam Ansiklopedisi, C.42, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2007, s. 96,97. 50 UNESCO tarafından insanlığın ortak kültür mirası listesine Türkiye'den giren ilk eserdir. 51 Aslanapa, a.g.e., s. 55.

17

Anadolu'da iki tip medrese gelişmiştir. Bunlar kapalı avlulu ve açık avlulu medreselerdir. Artuklular dışında ilk medreselerin kubbeli tipte olması dikkat çekicidir. Bunların ilk örneği Basra Gümüştekin Medresesi'dir (1136). Fakat bundan sonra Anadolu'da başlayan kubbeli medreseler sürekli gelişme göstererek, toplu mekan birliği fikri ile, Osmanlı anıtsal camileri için bir hazırlık olmuştur. Kapalı medreselerin en eski örneklerine Niksar ve 'ı içine alan Danişmendliler'in sınırlarında rastlanır. Tokat (1151-52) ve Niksar (1157-58)'da Yağıbasan tarafından yaptırılan bu ilk kubbeli medreseler moloz taştan sade ve süslemesiz bir şekilde yapılmıştır. Bu medreselerde büyük kubbe iki yanda dar eyvanlara, diğer yanlarda kapalı duvarlara oturmaktadır. Etrafını çeviren tonozlu odalara birer kapı açılmıştır. Tokat'ta 14 m. çapındaki tromplu kubbenin ortasındaki 10 metreye yakın bir açıklık, 11 m. çapındaki Niksar kubbesinin buna benzer şekilde olduğunu göstermektedir. Karışık plan ve mekan ölçüleri ile beraber, ilk denemeleri göstermeleri açısından önemlidir. Bu plan belli uyarlamalarla 13. yüzyıla kadar sürdürülmüş ve aynı yüzyılın ikinci yarısında klasik tarzına ulaşmıştır. Bu tarzda arka duvarı ortasında bir eyvan yer alır. Bunlara tek eyvanlı medreseler denilmiştir. Eyvanın her iki yanında kubbeli birer oda bulunurken, avlunun iki kenarı boyunca hücreler sıralanmıştır. Türk üçgenleri beden duvarından kubbe içlerine doğru yönelmektedir. Bunun örnekleri ise Konya'daki Karatay Medresesi (1251) ve İnce Minareli Medrese (1260-65)'dir. Kırşehir'de ki Cacabey Medresesi (1272-73) farklı büyüklüklerde dört eyvanı kapsayan asimetrik planı ile farklılık ortaya koymaktadır52. Az sayıda olmasıyla beraber, 13. yüzyıl kubbeli medreselerinin gelişimi iyi olmuş, 12. yüzyıl ortasından başlayarak meydana gelen yeni yapı tipi Danişmendliler'den Selçuklular'a geçerek, 50 yıl içinde en güzel eserlerini vermiştir. Anadolu'da Türk mimarisinin bir ürünü olan kubbeli medreseler, Osmanlı cami mimarisine bir hazırlık olmuş, hanikahlar, tekkeler ve zaviyeler de, bu plandan türemiştir53. Medrese yapılarında işlevi olmayan minarelere rastlanmaktadır. Erzurum Çifte Minareli Medrese (13. yüzyıl sonu), Sivas Gök Medrese (1271) ve Çifte Minare'de (1271) muhteşem düzeye ulaşan bu minareler dekoratif olmaktan öteye gitmezler.

52 Joachim Gierlichs, ''Anadolu Selçukluları Tarih ve Mimari'', İslam Sanatı ve Mimarisi, ed.Markus Hattstein, Peter Delius, çev. Nurettin Elhüseyni, İstanbul: Literatür Yayıncılık, 2007, s. 372-373., Aslanapa, Anadolu'da İlk Türk Mimarisi Başlangıç ve Gelişmesi, s. 71,77. 53 Altun, a.g.e., s. 57,58.

18

Selçuklu yapılarında süslü ön cephelere karşın genellikle süslemesiz ve düz iç mekan eğilimi vardır. Sivas İzzettin Keykavus Şifahanesi'nde (1217-18) sultanın türbesinin ön cephesi gibi istisnai olan iç mekanlara rastlanmaktadır. Selçuklu medreseleri de camilerden aşağı kalmayan hatta daha ustalıklı mimarileriyle ilgi çeken yapılardır. İster kapalı avlulu ister açık avlulu olsun Selçuklu medreselerinin ön cepheleri ve taç kapı işçilikleri muhteşemdir. İlk örnekler her ne kadar moloz taştan sade yapılar olsa da, medrese mimarisi kısa zamanda olgunlaşmaya başlamıştır. Selçuklu mimarisinde üzerinde durulması gereken bir başka yapı türü ise kümbet ve türbelerdir. Karahanlı, Gazneli ve Büyük Selçuklu mezar anıtları yanında Anadolu'daki kümbetler ve türbeler daha sade ve küçük ölçülerde yapılmıştır. Başlarda tuğla ve taştan yapılan kümbetler, sonradan sadece taş ile yapılmaya başlanmış ve bağımsız yapılar halindeyken zamanla medrese ve cami yapıları içinde plana bağlı olarak da görülmeye başlanmıştır. Sekizgen, ongen, on iki köşeli veya silindirik gövde üzerine piramit ya da konik külahlı kümbetler, kare plan üzerine kubbeli veya dikdörtgen plan üzerine tonozlu türbeler, kare plan üzerine kümbet olarak yükseltilmiş abidevi türbeler olarak farklılık göstermektedir. Kümbetlerde üst örtü dıştan piramit veya konik külah, içeriden ise kubbe şeklindedir. Yer altında kalan kısımda mumyalık denilen bölüm bulunur, üst kısımda ise ziyaretgah denilen bölümde mihrap bulunabilir54. 12. yüzyıl içerisinde Selçuklu kümbetlerinin ilki sayılabilecek Konya Alaaddin Camii avlusundaki II. Kılıçarslan Kümbeti sade, on kenarlı, piramit külahlıdır. Selçuklu ailesine ait kümbetlerin dışında, genel tipolojiden ayrılan bir 13. yüzyıl başı eseri Tercan Mama Hatun Kümbeti, mumyalık ya da cenazelik denen bölümün üzerinde yükselen yuvarlak dilimli silindirik gövde üzerine, dilimli konik külahla örtülü bir kümbettir. Tamamen kesme taştan yapılmış ve Anadolu'da benzeri olmayan bir yapıdır. Geometrik desenlerle süslenmiş portali ve on bir nişli bir çevre duvarı ile çevrelenmiştir. Kümbet yapılarından en tanınmış örneklerden biri de Kayseri'deki Şah Cihan Hatun adına yapılmış Döner Kümbet'tir. Üslubuna göre 13. yüzyıl ikinci yarısına tarihlenmektedir. Tamamen kesme taştan, on iki köşeli ve dıştan mukarnas kornişler üzerine konik külahla, içten ise silindirik mekan üzerine kubbe ile örtülüdür. Figürlü

54 Aslanapa, Anadolu'da İlk Türk Mimarisi Başlangıç ve Gelişmesi, s.96.

19 plastik süslemelerin bolca göründüğü yapıda, portal üzerinde insan başlı kanatlı iki pars figürü ve arasında çift başlı kartal motifi tahrip edilmiş bir şekilde görülmektedir55. Anadolu'da mezar anıtları içerisinde eyvan tipi türbelerde bulunmaktadır. Tonozlu bir mumyalık üzerinde merdivenlerle çıkılan bir eyvan türbe tipi Konya ve Afyon çevrelerinde yaygın olarak görülmektedir. Eskişehir'in Seyitgazi İlçesi'nde ki Ümmühan Hatun Türbesi (1207) erken örnekler arasındadır. Kesme taştan yapılmış olan türbe Alaaddin Keykubad'ın ananesine mal edilmektedir. Mumyalık kapısının iki tarafından yükselen merdivenlerle eyvana çıkılmaktadır. Sonradan önüne bir tekke eklenmiş ve eyvan revaklı avluya bağlanmıştır. Afyon'da Osmanköy'de Herdane Bahar Baba Türbesi, Afyon Gazlıgölakören'de Saya Baba Türbesi 13. yüzyıl ortalarına ait örneklerdir. Konya'da Musalla Mezarlığı içerisinde bulunan Gömeç Hatun Türbesi, taş yanında tuğlanın da kullanıldığı, üst kenarlarındaki mazgal dişleri ve çini süslemeleri ile abidevi bir yapıya sahiptir ve bu tipteki türbelerin en klasik yapısıdır56. Türbe konusundaki diğer bir gelenek de yapıların içerisindeki türbe odalarıdır. Cami, medrese, mescit gibi yapıların banileri bina içerisinde kendilerine bir türbe odası ayırmışlardır. Bu tip türbelerde ayrı bir mimari özellik bulunmamaktadır. Konya Karatay, Konya Sahip Ata, Sivas Buruciye, Kırşehir Cacabey bu türbe tipinin örnekleridir. Anadolu Selçuklu devri mimarisinin birçok özelliğini, mekan denemelerini, portalleri ve taş süslemeleri ile yüksek bir kültürü ortaya koyan kervansaraylar, kesme taştan yapılmış sarayları andıran ihtişamlı yapılardır. Diğer yapı türlerinde olduğu gibi plan ve süsleme programları Karahanlı, Gazneli, Büyük Selçuklular'ın ribat adını verdikleri daha önceki yapılarına dayanmaktadır. Anadolu'nun en önemli kervan yolları üzerinde, 30-40 kilometrelik düzenli aralıklarla inşa edilen ticaret ve sosyal yardım müesseseleridir. İçerisinde yolcular ve hayvanların ihtiyacı olan her şey bulunur ve üç güne kadar ücretsiz ve güvenli konaklama imkanı sunarlardı. 13. yüzyıl boyunca Selçuklu sultanları ve onların vezirleri tarafından yaptırılmıştır. Sultanların yaptırmış olduğu dokuz han bilinmektedir ve bir tanesi kitabesizdir. Anadoluda bu yapıların genel adı ''han''dır. Kervansaray ise daha sonra yakıştırılmış bir isimdir57.

55 Altun, a.g.e., s. 59. 56 a.g.e., s. 60,61. 57 Gierlichs, a.g.m., s. 375.

20

Anadolu'da ilk sultan hanı olarak karşımıza çıkan yapı, Aksaray-Kayseri yolundaki Alay Han' dır58. II. Kılıçarslan'ın (1156-1192) hükümdarlığının son yıllarında yapılmış olmalıdır. Avlu kısmı tamamen yıkılmış, hol bölümünün dışa taşkın taç kapısı iyi durumdadır ve geometrik süslemeleri ile bu tür han kapılarının erken bir örneğini teşkil etmesinin yanında klasik Selçuklu kervansaraylarının bütün plan ve mimari özelliklerini bir araya toplamıştır. Konya-Aksaray yolundaki Sultan Han 110×50m. boyutu ile en büyük han olup, Alaaddin Keykubad tarafından yaptırılmış ve 1229'da tamamlanmıştır. Revaklı avlu ve kapalı holden meydana gelen yapıda köşk mescit yer almaktadır. Mimari süsleme açısından en zengin örneklerdendir. 13. yüzyılın ikinci yarısında bazı önemli hanlar olsa da artık Selçuklu sultanları han yaptırmamıştır. Eğirdir-Denizli yolundaki Akhan küçük bir hol ve kareye yakın avlusu ile sultan hanlarının plan şemasına uymakla birlikte oldukça küçük bir handır59. Selçuklu sanatı, 13. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İlhanlı baskısı altında olmasına rağmen önemli eserler meydana getirecek hareketliliği göstermiştir. Lakin zamanla gerileyerek, 1308'de Selçuklu Devleti yıkılmıştır. Bununla beraber sınırlara yerleşen Türkmenler ise birer birer bağımsızlıklarını ilan ederek yirmiden fazla beylik ortaya çıkmıştır. 14. yüzyıl başında Selçuklu mimarisinin canlılığını yitirmediğini gösteren yapılar vardır. Yüzyılın sonuna kadar Selçuklu mimari üslubu, etkisini göstermekle birlikte, kurulan birçok Türk devleti ve beylikte yeni arayışlarla birçok değişik üslup meydana gelmiştir. Bunlar Selçuklu sanatının temelleri üzerinde yeni üsluplar ortaya koymaya çalışmışlardır60.

2.2. Beylikler Dönemi Mimarisi 14. yüzyıl içerisinde görülen Beylikler Dönemi sanatı, bir yandan Osmanlı sanatının hazırlık aşaması, bir yandan Anadolu Selçuklu sanatının devamı olarak bir geçiş süreci konumundadır. Beylikler Dönemi'nin dikkat çeken özelliği, Erken Dönem Anadolu Sanatına kıyasla çok daha yerli özellikler göstermesidir. Anadolu Selçuklu Sanatı bir kuruluş aşaması olarak devamlı biçimde çevredeki İslam ülkelerinden

58 bkz. Bekir Deniz,,''Alay Han'ın (Aksaray) Hikayesi'', Uluslararası Sanat Tarihi Sempozyumu Prof. Dr. Gönül Öney'e Armağan 10-13 Ekim 2001, İzmir: Ege Üniversitesi Basımevi, 2002, s.229,247. 59 Oktay Aslanapa, ''Anadolu Selçukluları ve Beylikler Devri Kültür Sanatı'', Türkler Ansiklopedisi, C.7, Ankara:Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 708. 60 Oktay Aslanapa, Türk Sanatı El Kitabı, Ankara: İnkılâp Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş., 1993, s. 67.

21 beslenmişti. O dönemin kaynak ve yazıtlarında yerli olmayan çok sayıda sanatçının ve ustanın adına rastlanmaktadır. 14. ve sonraki yüzyıllarda bu durum giderek değişmiş ve özellikle İç Anadolu'da Türkleşme büyük ölçüde tamamlanarak yetişmiş insan gücü otaya çıkmıştır. Ustaların Anadolulu Türk kimliği, yapıtların incelenmesi ile anlaşılmaktadır. Yeni kurulan beylikler, yabancı sanatçı çekmenin zahmetine katlanmamışlar. İranlı yaşam biçimine özenen Selçuklu üst sınıflarının aksine, Beylikler Dönemi Türklerinin amaçladıkları şey çok daha alçak gönüllüdür. Beylikler için sanatsal faaliyetler, bazı ihtiyaçlar için oluşturulacak pratik ve çabuk çözümlerdir. Özellikle mimarlıkta yerel geleneklere yönelmek zorunda kalmışlardır. Diğer sanat dallarında ise zorunlu bir gereksinimin karşılanmasına yarayanlar varlığını sürdürebilmiştir. Örneğin Beylikler Dönemi resim sanatından bahsetmek mümkün değildir. Çini mozaik gibi pahalı tekniklerin kullanımının azalıp yok olması da aynı nedendendir61. 14. ve 15. yüzyılın ilk yarısında Anadolu'da oluşan sanat ve mimarlık faaliyetleri dört farklı bölgede toplanarak etkileşimler ortaya koyulabilir. Bunlar Osmanlı mimarisinin temellerini oluşturan Batı Anadolu, Anadolu Selçuklu mimarisinin fazla değişiklik göstermeden devam ettiği Karamanoğulları'nın yönetimindeki İç Anadolu, siyasal bağları Azerbaycan yöresiyle ilişkili ve mimarisi 13. yüzyılın ikici yarısından itibaren bağlantı gösteren Doğu Anadolu, Mezopotamya ve Suriye etkilerinin yoğun şekilde görüldüğü Güneydoğu Anadolu'dur. Beylikler Dönemi'nin ortaya koyduğu ürünler daha çok cami, medrese, türbe ve kümbet yapıları olup, kervansaray gibi yapıların örnekleri azdır. Bunun nedeni ise Anadolu Selçuklularının zengin mimari mirasının yaşatılmasıdır62. Karamanoğulları, Selçuklunun varisi olarak Konya ve Karaman'da en çok yapı bırakan beylik olmuştur. Aksaray Ulu Camii ve Konya İplikçi Camii, beyliğin cami mimarisinin güzel örneklerindendir. Ermenek Tol Medrese ve Aksaray'da Zinciriye Medresesi, Selçuklu avlulu medreselerinin üslubunu devam ettirmektedir. Niğde'de ki Ak Medrese ise iki katlı ve iki eyvanlı planı ile Selçuklu üslubunu devam ettirmekle

61 Uğur Tanyeli, ''Beylikler Dönemi Mimarlığı ve Sanatı'', Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, İstanbul: Yapı- Endüstri Merkezi Yayınları, 1997, s.233,234. 62 Gönül Cantay, ''Anadolu Türk Beylikleri Sanatı'', Türkler Ansiklopedisi, C.8, Ankara:Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 18.

22 birlikte yüksek mukarnaslı portali ve üst kata açılan ikiz kaş kemerli pencereleri ile 15. yüzyılın başında Karamanoğlu mimarisinin bir denemesi olarak mühimdir63. Doğu Anadolu'da ki beyliklerden Karakoyunlular'da, Kara Yusuf'un 15. yüzyılın başında inşa ettirdiği Van Ulu Camii64 planı, payeleri ve tonoz sistemi ile önemlidir. Mihrap önü kubbesi ile de Büyük Selçukluların Mescid-i Cuma Camii ile benzerlik gösterir. Akkoyunlular'dan Uzun Hasan'ın 1453-78'de inşa ettirdiği Diyarbakır'da yer alan İparlı (Safa) Camii, tromp geçişli merkezi kubbesi ile önem arz etmektedir. İki renkli taş işçiliği ise yerel bir özelliktir. Dış pencere alınlıklarında bulunan dörtlü düğüm motifleri ise Gazneli tuğla bezemelerine bağlanabilir65. Hamidoğulları Eğirdir, Korkuteli, Antalya'da medrese yapılarına katkıda bulunmuşlardır. Dündar Bey Medresesi ve Taş Medrese Selçuklu üslubundadır. Yivli Minare yanına yaptırdıkları altı kubbeli cami, çok bölüntülü ya da çok kubbeli ulu cami plan şemasının Anadolu'da erken bir örneğini teşkil etmektedir66. Anadolu'nun batısına doğru gidildikçe Selçuklu geleneği azalmaktadır. İç Ege kıyıya oranla daha gelenekçidir. Kütahya'da Germiyanoğulları'ndan Umur Bey'in yaptırdığı Vacidiye Medresesi, Selçuklu kapalı avlulu medrese özelliği gösterir ve gözlem evi olarak kullanılmıştır. 15. yüzyıl başlarında II. Yakup Bey'in İmareti ters T biçiminde tabhaneli ya da yan mekanlı olarak inşa edilmiştir. Üç bölümlü bir giriş ve orta kubbede aydınlık fenerinin olması farklı denemelerdir. Bu beyliğin camileri Osmanlı cami mimarisi ile paralellik göstermektedir ve o doğrultuda gelişim göstermiştir67. Candaroğulları'nın bir yapı olan, tek kubbeli Eligüzel Camii'nin, Osmanlılar'ın Bursa Alaaddin Camii ve İznik'teki Hacı Özbek Camii'nin daha geç bir uygulaması olduğu dikkat çeker. Kasaba Köyü'ndeki 1366 tarihli Mahmut Bey Camii ise, Selçuklu ağaç direkli cami geleneğini sürdüren bir yapıdır. Yine Bursa'daki Osmanlı külliyelerine benzer bir kuruluş olarak Kastamonu'da 1454 tarihli İsmail Bey Camii, tabhaneli-yan mekanlı plan tipinin bir uygulamasıdır68.

63 Altun, a.g.e., s. 67. 64 bkz. Orhan Kılıç, ''Van Ulu Camii'nin Tarihi Hakkında'', Türk Dünyası Tarih Dergisi, İstanbul: Ekim, 1997, S.130, s. 56,60. 65 Cantay, a.g.m., s. 19. 66 Altun, a.g.e., s. 68. 67 Tanyeli, a.g.m., s. 235. 68 Cantay, a.g.m., s. 21.

23

Aydınoğulları'ndan Mehmet Bey'in yaptırmış olduğu Birgi Ulu Camii, mihrap önündeki tromp geçişli kubbesi ve mihraba dik uzanan beş sahın ile Selçuklu geleneğini devam ettirir. İsa Bey'in 1374'te yaptırdığı İsa Bey Camii ise oldukça önemlidir. Mihraba paralel, düz ahşap çatılı uzun iki sahın, ortadaki iki kubbe ile kesilmiştir. Bu planı ile Şam Emeviye Camii'nden gelen Diyarbakır Ulu Camii'ne benzemektedir. Mermer bloklarla kaplı ana cepheyi gösteren batı duvarı, anıtsal portali ile Klasik Osmanlı mimarisindeki revaklı avlu cephelerine öncü sayılabilir69. Saruhanoğulları merkezleri Manisa'da, Beylikler Dönemi'nin en önemli cami plan şemasını ortaya koymuşlardır. İshak Bey'in 1376'da yaptırmış olduğu Ulu Cami'nin harim bölümü mihraba paralel yedi bölümlü dört sahından oluşur. Duvara bitişik iki sütun ile altı payenin meydana getirdiği sekizgen üzerine oturan pandantif geçişli kubbesi bulunmaktadır. Revaklı avlu kubbe ile aynı genişliktedir70. Batı Anadolu'da mimari faaliyetler göstermiş olan beyliklerden biri de Menteşeoğulları'dır. Milas ve Balat'taki yapıları günümüze kadar gelmiştir. 1378'de inşa edilen Milas Ulu Camii, mihrap duvarına dik uzanan üç sahın ve mihrap önü kubbesi ile Anadolu Selçuklu geleneğini devam ettirmektedir. Yerel bir özellik olarak, beden duvarına bitişik rampalı açık şerefeli minaresi ile Menteşeoğulları cami mimarisine özgün bir yenilik getirmiştir. 1394 tarihli Firuz Bey Camii ise tabhaneli plan şeması ile Erken Osmanlı mimari geleneğine dayanır. Farklı olarak ise mescit bölümü bağımsızlaştırılmış, şadırvanlı avlu bölümü küçülerek üst örtü yerel bir teknik olan taş bindirme tekniği ile yapılmıştır. Minare ise mescit bölümünün kuzeydoğu köşesinde beden duvarı üzerinde yer almıştır. Böylece mescit bölümü dışarıdan anlaşılabilmektedir. 1404 tarihli Balat İlyas Bey Külliyesi bütün yapılarıyla bir bütünlük içerisindedir. Bu nedenle Osmanlı külliyelerinin öncüsü durumundadır71. Beylikler Dönemi'nin başlangıcı ile Osmanlı Mimarisi'nin başlangıcı eş zamanlıdır. Erken Osmanlı mimarisi hem Beylikler Dönemi'nin içine girmektedir hem de başından beri ayırt edici bir üslup özelliği göstermektedir. Sadece 14. yüzyıl yapıları bile mimarisinin diğer beyliklerinkinden farkını ortaya koymaktadır. Örneğin Osmanlı mimarisindeki üç cami tipi farklı plan şemaları ortaya koymaktadır. Revaklı son cemaat yeri bulunan tek kubbeli camiler, artık Selçuklu anlayışından çıkıldığını gösterir. 1333

69Aslanapa, Türk Sanatı El Kitabı, s. 70. 70 Aslanapa, a.g.e., s. 70,72. 71 Cantay, a.g.m., s. 23.

24 tarihli İznik Hacı Özbek Camii, 1335 tarihli Bursa Alaaddin Bey Camii bunu kanıtlamaktadır. Çok kubbeli ulu cami tipinin ortaya çıkışı da Osmanlılar'a özgü bir yeniliktir. 1396-99 tarihli Bursa Ulu Camii, eş boyutlu 20 kubbesi ve örtü sistemi ile yeni bir anlayışı ortaya koymaktadır. Bir diğer uygulama ise tabhaneli-yan mekanlı plan şemasıdır ve tümüyle Osmanlılar'a özgüdür. İlk örneği 1334 tarihli İznik Orhan Camii'dir. 1339 tarihli Bursa Orhan Camii ise bu tipin olgunlaşmış bir biçimidir. Görüldüğü gibi Anadolu Türk Beylikleri Mimarisi'nde batıya doğru gidildikçe ortaya çıkan yenilik ve gelişim arayışları devamında Osmanlı Mimarisi olarak en yüksek yorum ve ifadeye ulaşacaktır72.

72 Tanyeli, a.g.m., s. 236.

25

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KAHRAMANMARAŞ'TAKİ DULKADİROĞLU BEYLİĞİ YAPILARI VE VAKFİYELERİ

3.1. Kahramanmaraş'taki Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi Yapıları

3.1.1. Kahramanmaraş Ulu Camii Kahramanmaraş Ulu Camii (şek.2), şehir merkezinde Ekmekçi Mahallesi'nde, Atatürk Bulvarı ile Eskibelediye Caddesi kavşağının güney köşesinde yer almaktadır. Yapı günümüze avluyu çevreleyen aynı dönemden Taş Medrese ve türbesiyle gelmiştir73. Cami, vakfiyelere göre Dulkadiroğlu Beyliği hükümdarı Süleyman Bey (1442- 1454) tarafından saltanatı yıllarında yaptırılmıştır. Taç kapısındaki tamir kitabesine göre yapı daha sonra Süleyman Bey'in oğlu Alaüddevle (1501-2) tarafından yenilenircesine tamir ettirilmiştir ve bugünkü şeklini onun zamanında almıştır74. Kitabede Alaüddevle Bey'in ismi geçtiği için bazı araştırmacılar, camiyi onun inşa ettirdiğini öne sürmüşlerdir. Halbuki Alaüddevle'nin bu camiye vakıf geliri tahsis ettiği, vakfiyelerde Cami-i Atik adıyla zikredildiği ve yenilendiği yani tamir edildiği ifade edilmiştir75. Günümüze çeşitli ilave ve onarımlarla gelen cami orijinal dokusunu belli ölçüde korumaktadır. İlk onarım, taç kapıdaki kitabede belirtildiği gibi Alaüddevle tarafından yaptırılmıştır. Ayrıca caminin kuzey tarafına İmaret-i Nebeviyye ile Büyük Bağdadiye Medresesi'ni, kuzeybatı tarafına Taş (Rad) Medrese'yi, güney yönüne Seyyid Mazlum Zaviyesi'ni ve Maraş Çarşısı'nda Hatuniye (Pazar) Hamamı ile Büyük Bağdat Hanı'nı inşa ettiği belirtilmiştir. Böylece Alaüddevle Bey'in, odak noktasını Ulu Cami'nin oluşturduğu bir külliye yaptırdığı ortaya çıkmaktadır. Bu yapı topluluğundan sadece Ulu Cami, Taş Medrese ve Katip Hanı günümüze gelmiştir76.

73 M. Zafer Bayburtluoğlu, ''Kahramanmaraş'ta Bir Grup Dulkadiroğlu Yapısı'', Vakıflar Dergisi, S. 10, Ankara, 1973, s. 237. 74 Ahmet Vefa Çobanoğlu, ''Maraş Ulu Camii'', TDV İslam Ansiklopedisi, C.42, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2012, s. 111. 75 Yinanç, a.g.e., s.119. 76 Özkarcı, a.g.m., s. 31.

26

Evliya Çelebi'nin adından ''Ada Camii''77 olarak bahsettiği Ulu Cami, dikdörtgen planlı, çok ayaklı bir camidir (şek.3). Selçuklu camilerinin plan şemasını devam ettirmektedir. Doğu-batı doğrultusundaki meyilli bir arazi üzerine inşa edilen yapı ahşap tavanlı camiler grubuna girer. Dıştan, 22.00×40.90 m. ölçülerinde harim ile kuzeyinde 5.30×40.90 m. ölçülerindeki yedi gözlü son cemaat yeri ve tek şerefeli minaresi bulunur. Yapının ahşap hatıllı beden duvarlarında kaba yonu ve moloz taş; minare, paye, kemer, pencere söveleri ve lentolarında sarımtırak renkte ince yonu taş; taç kapıda düzgün kesme taş ile iki renkli mermer, mihrapta alçı ve örtü sisteminde ahşap malzeme kullanılmıştır78. Caminin kuzey tarafına yerleştirilen ortalama 25.00×26.00 ölçülerindeki çarpık planlı avlu kısmına, güneybatı (şek.4) ve kuzeydoğu yönünde açılan iki kapı ile girilmektedir. Batı cephede yer alan kapı Atatürk Bulvarı'na, kuzeydoğu köşedeki ise Belediye Çarşısı'na açılmaktadır. Kuzeydoğudaki kapı arazinin meylinden dolayı avlu zemininden 4.10 m. yüksekte kaldığı için 24 basamaklı merdivenle çıkılmaktadır (şek.5). Avlu kuzey ve doğu tarafından üzeri kubbeli betonarme revaklarla (şek.5), batı tarafından da duvarla kuşatılmıştır. Kuzey revakının gerisinde abdest muslukları, kuzeybatı tarafında yolun altına ise hela yapılmıştır. Avlu bu halini 1986 ve 1989 yıllarında yapılan onarımlarla almıştır79. 1945'ten önce minarenin kuzey kenarına bitişik halde yapılmış üzeri kiremit çatı ile örtülü ongen planlı bir muvakkithane olduğu anlaşılmaktadır (şek.6). Muvakkithanede kapı hariç her cephede pencereye yer verilmiştir (şek.7). Bu yapı 1945'teki onarımda yıkılmıştır. Günümüze gelmeyen inşa kitabesine göre 1858-59 yıllarında Hurşit Paşa tarafından yaptırılmıştır80. Harimin kuzeyinde yer alan yedi gözlü son cemaat yeri, içten yaklaşık 4.60×38.80 m. boyutlarında, hafif çarpık planlıdır. Kemerler doğuda duvar payesine, batıda ise L biçiminde ortada dikdörtgen 3 m. yüksekliğinde altı taş payenin üzerine oturmaktadır. Altı kemer sivri olup, taç kapı ekseninde yer alan batı taraftan beşinci kemer basık yapılarak diğerlerinden daha yüksek tutulmuştur (şek.8). Taç kapıya uyum

77 Yaşar Alparslan, Serdar Yakar, Seyahatname, Şehir Tarihi ve Coğrafya Kitaplarına Göre Maraş, Kahramanmaraş: Ukde Yayınevi, 2009, s. 33. 78 Mehmet Özkarcı, Türk Kültür Varlıkları Envanteri: Kahramanmaraş 46, C. 1, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2007, s. 295. 79 Özkarcı, a.g.e., s. 295. 80 a.g.e., s. 294.

27 sağlaması için yüksek yapılan bu kemer, üçgen alınlıkla sonlanmaktadır. Kemer bu şeklini kitabeye göre 1945'teki onarımda almıştır. Bu açıklığının tavanı da taç kapıdan dolayı, yan kısımlar ile harimin tavanından 2.20 m. kadar daha yüksek tutulmuş ve eğimli çatı ile kapatılmıştır. Tavanın bu halini Alaüddevle Bey'in onarımı sırasında taç kapı yapılırken aldığı anlaşılmaktadır. Son cemaat yerinin batı tarafı sivri kemerle dışa açılırken doğu tarafı arazinin eğiminden dolayı kapalı olup, duvarın üst kısmında çarşıya bakan iki pencereye yer verilmiştir. Son cemaat yeri orijinalinde ahşap kirişlemeli düz toprak dam ile örtülü iken (şek.9), 1945 yılındaki onarımda toprak tabakası kaldırılmış, harimle beraber kiremit çatı ile (şek.10), 1986'daki onarımda kırma çatı ile örtülmüştür81. Son cemaat yerinde taç kapı ile taç kapının batısında yer alan kapının ön kısmında kot farkı olup yarım metre kadar alçaktadır ve iki basamakla inilmektedir. Taç kapının batı tarafında müezzin mahfiline çıkan merdivenler bulunmaktadır. Önceden ahşap olan merdivenler, onarımlar sırasında betondan yapılmış, son onarımlarda ise tekrar ahşap malzeme kullanılmıştır. Ayrıca son cemaat yerinin kemer gözleri de camekan ile kapatılmış iken günümüzde camekan bulunmamaktadır, sadece batıya bakan kısım camekanlıdır82 (şek.11). Son cemaat yerinde, harimi aydınlatmaya yarayan altlı üstlü iki sıra pencere bulunmaktadır. Portalin sağ tarafındaki pencerenin üstü ise mükebbire olarak yapılmıştır. Buraya son cemaat yerinden ulaşılmaktadır. Ayrıca portalin iki yanında duvarların ortasında, yarım yuvarlak mihrap nişleri bulunmaktadır83. Harim mekanına eksenden 3.40 m. kadar doğuya kaydırılmış mukarnas kavsaralı taç kapıdan girilmektedir. Alaüddevle'nin onarımları sırasında yapıldığı sanılan taç kapı, dar ve uzun bir biçimdedir. Taç kapı cepheden dışa 0.62 m., yukarı ise 1.20 m. çıkıntı yapmıştır ve 4.19×8.20 m. ölçülerindedir (şek.12). Giriş açıklığı basık kemerli olup, kapı harimden bir basamak yüksektedir. Harim, doğu-batı doğrultusunda enine dikdörtgen olarak düzenlenmiş, yaklaşık 19.30×38.50 m. ölçülerinde ve hafif çarpık bir plana sahiptir. Gelişmiş bir iç mekan düzenlemesi gösteren yapıda Anadolu Selçuklu cami mimarisinin etkileri görülmektedir. Harim altışardan iki sıra paye üzerine sivri

81 Özkarcı, a.g.e., 296. 82 a.g.e., s. 296. 83 Hamza Gündoğdu, Dulkadırlı Beyliği Mimarisi, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1986, s.40.

28 kemerler ile mihraba paralel üç sahından oluşur. Payelerin yerleştirilme düzenine göre de mihraba dik yedi sahından oluşur84 (şek.13). Harimin doğu tarafına zeminin eğiminden faydalanarak 3 m. yüksekte tutulan, seki şeklinde dolgulu bir bölüm yapılmıştır ve kıbleye doğru hafifçe genişlemektedir. Yanlarda duvar payelerine, ortada ise dört sütuna dayanan beş sivri kemerle harime açılmaktadır (şek.14). Bu kısma hem doğu cephenin kuzey köşesindeki kapıdan hem de harimin içerisinde yer alan on beş basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Camide 2006 yılında yapılan restorasyon sırasında duvarlardaki sıva kazınınca kuzey duvarının alt kısmında küçük bir çeşme nişi ortaya çıkmıştır. Yapının özgün halinde burada abdest almak amacıyla kullanılmak üzere yapılmış olan, küçük havuzlu bir çeşme 1945'teki onarımlar sırasında kapatılmış olmalıdır85. Harim bölümü orijinalinde son cemaat yeri ile birlikte ahşap kirişlemeli düz toprak dam ile örtülmüş. Eski fotoğraflarda, damın güney tarafında ongen planlı üç tane aydınlık feneri görülmektedir (şek.9). Bu aydınlatma düzeni ve son cemaat yerindeki üçgen alınlık bazı araştırmacıları yapının kiliseden çevirme olabileceği düşüncesine itmiştir. Muhtemelen bu geniş alanı aydınlatmak için açılan pencereler yeterli bulunmayarak daha sonra böyle bir düzenleme yoluna gidilmiş olabilir. Sonraki onarımlarda camide birtakım değişiklikler yapılmıştır. Bu onarımlarda damın toprak tabakası ve aydınlık fenerleri ortadan kaldırılarak ahşap kirişlemeli tavan kırma çatı ile kapatılmış. Harimin çatısında enine dikdörtgen planlı ve çatıdan yukarı taşırılmış birçok pencerenin yer aldığı bir bölüm bulunuyordu (şek.10). Bu kısım onarım esnasında muhtemelen iç mekanı daha fazla aydınlatmak için yapılmıştır86. Beden duvarlarında farklı boyutlarda birçok pencere açıklığına yer verilmiştir. Batı ve kıble tarafındaki pencereler dikdörtgen formlu, doğu duvarındakiler kareye yakın yapılmıştır. Bu durumdan da onarımlar sırasında pencerelerin yenilendiği anlaşılmaktadır. İki sıra halindeki pencereler batı cephede artmıştır. İlk sırada sekiz, ikinci sırada altı pencere bulunmaktadır87 (şek.15). Mukarnas kavsaralı alçı mihrap, kıble duvarının ortasına değil batı tarafa daha yakındır. Kaş kemerli kavsarası ve etrafını çeviren dört sıra bordür bulunmaktadır. Altta

84 Özkarcı, a.g.e., s. 297. 85 a.g.e., s. 298. 86 Gündoğdu, a.g.e., 38, Özkarcı, a.g.e., s. 299. 87 a.g.e., 39.

29 nişin her üç kenarına sivri kemerli sade birer mihrap nişi açılmıştır. Yedi sıra dik mukarnaslarla çevrili dış bordürü çevreleyen geniş bordür, kabartma lotus, palmet ve rumilerle simetrik bir kompozisyon halindedir88 (şek.16). Ahşap minber mihrabın batısında yer almaktadır. Arifi Paşa'nın orijinalinde abanoz ağacından olduğunu söylediği minber, 1780 yılı civarında çıkan yangında tahrip olmuş, günümüze birkaç parçası ulaşmıştır. Mevcut minber ise kapısının alınlığında yer alan kitabeye göre 1317 H./ 1899-1900 yılında orijinaline benzetilmeye çalışılarak, Muhammed Esad tarafından ceviz ağacına sedef kakmalı olarak yapılmıştır (şek.17). Eski minberin üzerindeki kitabe bugünkü minberin yapım kitabesinin altında bulunmaktadır89. Harimin kuzey duvarında, taç kapının batı tarafında müezzin mahfili yer alır. Günümüzde doğu tarafında da buna benzer uygulama vardır. Harimin batı tarafında ise kadınlar mahfili yer alır. Onarımlarda müezzin mahfili ile beraber betondan yapılmış, günümüzde ise ahşaptandır (şek.18). Kadınlar mahfiline son cemaat yerinin batısında üstte yer alan kapıdan merdivenle ulaşılır. Burada 1780 tarihli bir onarım kitabesi bulunmaktadır90. Caminin minaresi kesme taştan ve tek şerefeli olup, yapıdan ayrı olarak son cemaat yerinin, batıdan üçüncü kemerin hizasında, iki metre mesafede hafif çapraz biçimde yerleştirilmiştir (şek.19). Mahalli özelliklere uygun olarak yapılan minare, Memluklu sanatına ait özellikler taşımaktadır. Küçük çaplı geçirdiği onarımlara rağmen yapıda en az değişiklik yapılmış kısım şüphesiz minaredir. Minareye kaidenin batı kenarında yer alan ve iki taraftan üçer basamaklı merdivenle çıkılan dikdörtgen formlu kapıdan girilir (şek.20). Kesme taştan kübik bir alt kaide ile başlayan minare, üç bölümlü gövde ile şerefe altlığına kadar yükselir. Kübik kaideyi takip eden sekizgen pabuçluktan sonra, köşelerin pahlanmasıyla yuvarlak bölüme geçilmektedir. Gövdenin ikinci bölümünü oluşturan kısım onikigendir ve en uzun kısımdır. Gövdenin birinci ve ikinci bölümlerini, mukarnas dizisini andıran lotus, palmet frizi ve ortada iri plastik geçmelerden oluşan bir zincir geçme ile üç sıra halinde silmelerden meydana gelen taş bilezik ayırmaktadır91.

88 Oktay Aslanapa, Türk Sanatı I Başlangıcından Büyük Selçukluların Sonuna Kadar, İstanbul: Kervan Yayınları, 1984, s. 233. 89 Gündoğdu, a.g.e., s.40, Özkarcı, a.g.e., s. 300. 90 Özkarcı, a.g.e., s. 300. 91 a.g.e., s.301,302, Gündoğdu, a.g.e., s. 41.

30

Ulu Cami'de, mimari öğeler yanında süslemeler de çok dengeli kullanılmıştır. Bunlar, taç kapı, mihrap, minber, ahşap kirişler, taşıyıcılar ve minarede görülmektedir. Harimin batı tarafındaki payelerin taşıdığı kemerin batı cephesinde malakârî tekniğinde, 1.30 m. çaplarında iki adet madalyon tarzında bezemeler bulunmaktadır. Kuzeydeki (şek.21) büyük ölçüde tahrip olmuş durumdayken, güneydeki (şek.22) kısmen korunmuştur. Madalyonlarda yer alan motiflerde kahverengi, kırmızı ve siyah renk kullanılarak, yazı, geometrik ve bitkisel süslemelere yer verilmiştir. Güneyde yer alan madalyonda ''Mührü Süleyman'' da denilen, merkezdeki sekiz kollu yıldızdan gelişen bir süsleme görülmektedir. Yıldızın ortasındaki dairenin içinde ''Allahümme Salli ve Sellim alâ Muhammed'', yıldızın uçların yer alan dairelerde ise ''Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin'' isimleri yazılmıştır. Kuzeyde bulunan madalyonda, yine merkezde sekiz kollu yıldızdan gelişen süsleme bulunur. Yıldızın ortasındaki dairede ''Rabbi Allah'' yazmaktadır. Madalyonlar süsleme açısından uyum içerisindedir. Daha önceleri üç adet madalyon olduğu tespit edilmiş fakat günümüzde bu ikisi bulunmaktadır92. Caminin son cemaat yeri ile harimdeki ahşap kirişlerde kalem işi tekniğinde bitkisel motifler görülmektedir (şek.23). 1780 yılında büyük bir yangın geçiren caminin onarımı sırasında ahşap tavanı komple yenilenmiştir. Tavandaki süslemelerde bu esnada yapılmıştır. Çünkü süslemelerde görülen stilize bitkiler ve kartuşlar 18. yüzyıl özelliği taşımaktadır. Harim kısmında kirişlerin baş kısımları kırmızı zemin üzerine palmet motifleriyle, orta bölümleri ise yeşil zemin üzerine bitkisel ve geometrik desenlerle süslenmiştir. Son cemaat yerinde de aynı uygulama görülmektedir fakat kirişler zemini sıralı şekilde bir kırmızı bir yeşil olarak düzenlenmiştir93. Eskiden pencerelerin demir şebekelerinin birleşme yerinde, kalıp kalem ile yapılmış, kazıma tekniğinde stilize çiçek motifleri ile geometrik şekiller ve okunamayan farsça yazılar bulunmaktaymış. Daha sonra bu şebekelerin üzerleri yağlı boya ile boyanınca süslemeler kaybolmuş94. Caminin minberinde yer alan motifler çakma, kakma ve kafes teknikleri ile yapılmıştır. Minberde iki kanatlı kapı bulunur ve kanatlar panolara ayrılarak içleri sedef kakmalarla, geometrik desenlerle süslenmiştir. Kapının alınlık kısmının altında kitabe

92 Gündoğdu, a.g.e.,s. 40, Özkarcı, a.g.e., s. 305. 93 Özkarcı, a.g.e., s.304, Gündoğdu, a.g.e., s.41. 94 Gündoğdu, a.g.e., s.39.

31 bulunmaktadır. Merdiven korkulukları da çakma ve kafes tekniğinde yapılmıştır. Yan aynalıklarda yine bölümlere ayrılarak geometrik desenlerle süslenmiş ve sedef kakılmıştır95. Taç kapı, dar ve uzun biçimi ile beylikler Dönemi özelliği göstermektedir. Üç yönden silmelerle kuşatılmış, kum saati formunda kaideli sütuncelerle sınırlandırılmıştır. Altı sıra mukarnaslı kavsara bölümü, bir palmet motifi ile sonlanmaktadır. Kavsaranın üst kısmına Alaüddevle Bey'in tamir kitabesi yerleştirilmiştir. İki renkli taştan yapılmış basık kemerli giriş kısmının üzerinde örgülü, çiçekli ve nesih hatlı kitabe bulunur. Kapı nişini üç yönden kuşatacak biçimde ortası madalyonlu iki kartuş halinde yapılmıştır. Girişin iki yanına simetrik olarak mukarnas kavsaralı birer mihrabiye yerleştirilmiştir. Mihrabiyeler üç kenarlı ve üç sıra mukarnaslıdır. Kavsara kısmının üstüne pano yerleştirilmiş, doğudaki pano geometrik motiflerle süslenirken diğeri sade bırakılmıştır96. Camiden ayrı olarak avluda bulunan minare sarımtırak renkte ince yonu taş ile inşa edilmiştir. Minarenin şerefe altlığı, bezeme bakımından zengindir (şek.24). Onikigen kısım ile şerefe ve petekte kırmızı kesme taşlar kullanılmıştır. Şerefe altı bir sıra iri mukarnasla hareketlendirilmiş. Her mukarnasın alt kısmında rozetlerin arasına gömülü sıraltı tekniğinde, mavi-beyaz sermaik tabaklar az görülen bir dekorasyondur. Şerefe kısmı onikigen planlı olup, ahşaptan kafes şebekelidir. Şerefe ahşap konstrüksiyonlu köşk tipinde yapılmıştır. Her kenarında yüzeysel işlenen kırık kemerli iki niş bulunmaktadır. Petek kalın ve birazda kısa yapılarak, ahşap direkler üzerine oturan, geniş saçaklı, iki kademeli sac külahla örtülmüştür. Üstteki kısa saçaklı sac örtü, konik bir külahla sonlanmaktadır. Bu tip uygulama yöresel bir özelliktir. Gaziantep ve Adana gibi güney illerde bu tip uygulamalar mevcuttur. Müezzini yazın sıcaktan, kışın yağmurdan korumaktadır. Merdiven boşluklarını aydınlatmak için ise gövde de küçük pencerelere yer verilmiştir97. Caminin taç kapı, avlu kapısı, kadınlar mahfili, minber, son cemaat yeri ve ahşap tavanında çeşitli kitabeler bulunmaktadır. Taç kapının üst kısmında yer alan tamir kitabesi şöyledir:

95 Özkarcı, a.g.e., s. 304. 96a.g.e., s. 303, Gündoğdu, a.g.e., s. 40. 97 Gündoğdu, a.g.e., s. 41, Özkarcı, a.g.e., s. 301,302.

32

''Amere hâzâ el-câmii el-mübârek fî eyyâmı es-sultan el-melik el-eşref el-Kansu el-Gavri başare el-melik el-âdil-âlim el-seyyîd el-emir avn alâmete gavs el-millete ve'l dîn Hüsam bin emîr-el-Mü'minîn Alâüddevle bin Süleyman bin Dulkadir es-Sâsânî ahbete sevâbe Leruh ebî Süleyman bin Dulkadir terahhamehullahu gufranehu...Sene seb'a ve tis'a mie''. Tercümesi ise; Bu mübarek cami, Sultan Melik Kansu Gavri'nin günlerinde bina olunmuştur. Adil ve bilgili, melik, seyyid, emir, milletin yardımcısı, ümmetin ve dinin ilticâgâhı, Hüsam bin emirü'l-mü'min'in Dulkadir oğlu Süleymanoğlu Alâüddevle Sasani, bu mescidden hasıl olan sevabı babası Dulkadir oğlu Süleyman'ın ruhuna bağışlayarak... Allah ona rahmet eylesin. 907 senesi98. Taç kapıda giriş ile kavsaranın arasındaki boşlukta, ortada madalyon ile birbirine bağlanan iki kartuş bulunur. İçlerinde ise nesih hatlar ve bitkisel bezemeler bulunmaktadır. Batı taraftaki kartuşta ''Eşhedü enlâ ilâhe illâllâh'', doğudakinde ise ''Eşhedü enne Muhammedü'r-resûlullâh'' yazmaktadır. Madalyon, sekiz kollu yıldızdan gelişen geometrik motiflerle süslenmiş, dairenin kenarlarına da Allah'ın güzel isimleri olan ''Ya Sultan, Ya Burhan, Ya Gufran, Ya Rahman, Ya Hannan, Ya Mennan, Ya Deyyan, Ya Sübhan'' kelimeleri bir bütünlük oluşturacak şekilde yazılmıştır99. Avlunun batı cephesine 1989 yılında yapılan kapının alınlığında, önceki kapıya ait kitabe bulunmaktadır. Kartuşlar içerisine yazılmış üç satırlık kitabe şöyledir: 1- Semî bânî -i evvel idübdür hemân te'kîd 2- Bu bâb-ı Zülkadir zade Süleyman Bey iden tecdîd 3- Fi sene 1270100 Kitabeye göre Zülkadir oğlu Süleyman Bey daha önceki kapıyı 1853-54 yılında tamir ettirdiği anlaşılmaktadır: Kadınlar mahfiline girişi sağlayan kapı kemerinin kilit taşına ''Mâşâ-Allah, sene 1194'' yazılmıştır. Kitabeye göre bu kapının 1780 yılında yapıldığı ve muhtemelen de bu tarihte onarım gördüğü anlaşılmaktadır101. Minberin kapı alınlığında üç kitabe bulunmaktadır. Üstteki kitabede nesih yazı ile kelime-i tevhid ''Lâ ilâhe illâllâh Muhammedü'r-Resulullâh'' yazılıdır. Altta yer alan kitabede, ''el-minberi bi-imâreti min Alâe'd-devle bin Süleyman'' yazılıdır. Bu iki parça

98 Gündoğdu, a.g.e., s. 37 99 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 239. 100 Özkarcı, a.g.e., s. 308. 101 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 239.

33 orijinal minbere aittir ve minberi Alaüddevle Bey'in yaptırdığını göstermektedir. Bu ikisinin ortasında ise esas kitabe yer alır ve şöyle geçer: ''Amere haze'l-cami'i ve'l minberi'ş-şerifi Muhammed Es'ad min nesli Alae'd-devle sene 1317''. Buna göre günümüzdeki minber Dulkadiroğulları'ndan Muhammed Esad tarafından, 1899-1900 yıllarında yaptırılmıştır. Minberin ustası olarak geç dönemden Muhsin Ali'nin adı geçmektedir102. Son cemaat yerinde, üçgen alınlıklı kısımda, ''Besmele'' ve alt kısmında ''1945'' yazısı yer alıyorken günümüzde bu kitabe kaldırılmış haldedir (şek.8). Son cemaat yerinde, tavan kirişlerinin alt kısmında yer alan pervazlarda, kartuşlar içerisinde nesih hat ile ifadeler bulunmaktadır103. Caminin kuzey doğu köşesinde avluya inilen kapının alınlığında, H. 1408 tarihi ve ''Bismillahirrahmanirrahim'' ile Hicr suresinin 46. ayeti, Udhulûhâ biselâmin âminîn yazmaktadır (şek.25). Meali ise şöyledir; ''Esenlikle, güvenle girin oraya!'' (denecek)104.

3.1.2. Hatuniye (Şems Hatun) Külliyesi Dulkadiroğlu Beyliği hükümdarı Alaüddevle Bey, hanımı Şems Hatun adına 1500-1509 yılları arasında cami, medrese, türbe, hamam ve çeşmeden oluşan Hatuniye külliyesini inşa ettirmiştir. Yetersiz alan ve arazinin durumundan ötürü bir bütünlük oluşturacak şekilde, eğimli bir alan üzerine külliye inşa edilmiş. Caminin doğusunda medrese, harimin doğu tarafının alt kısmına türbe, avlu kapısının sağ dış tarafına çeşme yerleştirilmiştir. Bu yapı topluluğu Kurtuluş (Hatuniye) Mahallesi'ndeki Gediz Sokak'ta bulunmaktadır. Külliyenin hamamı ise yapılardan ayrı olarak aynı mahallede, Hamam Sokak'ta inşa edilmiştir. Külliyeye ait çeşme günümüze gelememiştir. Muhtemelen onarımlar sırasında ortadan kaldırılmış olmalıdır. Medrese ise yıkılmış olup, sadece taç kapısı bulunmaktadır105.

102 Şaziye Karlıklı, Değişimin Simgelendiği Kent Kahramanmaraş, İstanbul: Greative Yayıncılık, 2007, s. 85, Özkarcı, a.g.e., s. 308,310. 103 Özkarcı, a.g.e., s. 310,315. 104 https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Hicr-suresi/18447/45-48-ayet-tefsiri (Erişim Tarihi: 18.05.2019) 105Özkarcı, a.g.e., s. 35, Özkarcı, a.g.m., s. 40.

34

3.1.2.1. Hatuniye (Şems Hatun) Camii Cami bugün tahrip olan inşa kitabesine göre 915 H. / 1509-1510 M. yılında Alaüddevle Bey tarafından hanımı Şems Hatun adına yaptırılmıştır106. Avlu kapısının hemen sağ tarafında, okunamayacak durumda olan inşa kitabesi bulunmaktadır (şek.26). Kitabenin, önceden caminin iç duvarlarından birinin sıvaları altında iken, 20. yüzyıl başlarında yerinden sökülerek bugünkü yerine koyulduğu bilinmektedir. 17. yüzyıl ortalarında Maraş'a gelen Evliya Çelebi, Hatuniye Camii'nin kitabesini görmüş olmalı ki şu sözleri söylemiştir; ''Andan Kal'a câmi'i ve Hâtûniyye cami'inin kapusu üzre böyle tahrir olunmuşdur''. Tarih: ''Ammera hâze'l-cami'a'l-mübarek Şemsi Mâh Hâtûn binti Rüstem ibn Nâsırüddin bin Zeynelâbidîn. Sene .....''107. Kahramanmaraş'taki birçok cami gibi Hatuniye Camii'de bugüne kadar yapılan onarımlarla orijinal özelliğini kısmen yitirmiştir. Cami 20. yüzyıl başlarında bir yangın geçirmiş ve birtakım onarımlar yapılmıştır. Avlu kapısı üzerinde 1324/1906 tarihli onarım kitabesi bulunmaktadır108 (şek.27). Ahşap tavanlı camiler grubuna giren yapı; dıştan yaklaşık 8.20×24.0 m. ölçülerindeki harim ile kuzeyinde bulunan 3.50×15.70 m. ölçülerinde dört gözlü son cemaat yeri ve tek şerefeli minareden oluşur (şek.28-29). Cami içten ahşap tavan, dıştan meyilli kiremit çatı ile örtülüdür. Minare, harime giriş kapısı ve mihrap sarımtırak renkte ince yonu taş, duvarlarda moloz ve kaba yonu taş, örtü sisteminde ise ahşap kullanılmıştır. Caminin kuzey, güney ve batı cephelerinde pencere açıklıklarına yer verilmiştir. Avluya batı cephede açılan basık kemerli kapıdan girilmektedir. Harimin kuzeyinde bulunan dört gözlü son cemaat yerinin örtü sistemi güneyde duvara, kuzeyde sekizgen dört ahşap direk ile taş payeye dayanmaktadır. Ahşap direkler, son cemaat yerini çevreleyen zeminden yarım metreyi geçen yükseklikte bulunan duvarların üzerindeki taş kaidelere oturmaktadır. Arazinin eğiminden dolayı son cemaat yeri, türbenin merdivenlerinin aşağısında bulunmaktadır109. Harime kuzey duvarında bulunan, basık kemerli cümle kapısından girilmektedir. Hafif çarpık ve enine dikdörtgen planlı olan iç mekan, yanlarda duvarlara oturan düz

106 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 241. 107 Alparslan, Yakar, a.g.e., s. 34. 108 Gündoğdu, a.g.e., s. 32. 109 Özkarcı, a.g.e., s. 40.

35 ahşap tavan ile örtülüdür (şek30). Harim kısmı son cemaat yerine göre biraz daha yüksekte kalmaktadır. Harimin doğusunda minareye yakın olan kısımda, yapının alt kısmına yerleştirilmiş ve birkaç basamakla inilen türbe bulunur. Bu türbeden dolayı, harimin doğu kısmında, zeminden 1.40 m. yükseklikte ve birkaç basamakla çıkılan bir seki düzenlenmiştir. Bu bölüm perde ile örtülerek kadınlar mahfili olarak kullanılmaktadır. Ayrıca bu bölüme, son cemaat yerinin doğusunda yer alan taç kapıdan geçerek dar bir koridordan ulaşılmaktadır. Sekinin bulunduğu kısmın eskiden, yıkılan medresenin dershanesi olarak kullanıldığı bilinmektedir110. Harimi aydınlatmak üzere güney, kuzey ve batı duvarında açılmış on beş adet pencere bulunmaktadır. Boyutlarının farklılıkları ile birlikte dikdörtgen, basık kemerli ve kaş kemerli olarak da farklılık gösterir. Harimin kıble duvarında yer alan mihrap (şek.31), giriş kapısının ekseninden yarım metre kadar doğuda kalmaktadır. Mihrabın nişi, beden duvarından dışarıya taşıntı yapmamış, iç mekana doğru çıkıntı yapmıştır. Mihrap nişi yarım daire şeklinde olup, nişin iki yanında simetrik olarak sütunceler yer alır ve dıştan düz silme ile kuşatılmıştır. Taştan yapılan mihrap, onarımlar sırasında sıvanmış ve boyanmıştır. Üst kısmına da üçgen alınlık yapılmıştır. Son müdahalelerde boya tabakası kaldırılmıştır. Kıble duvarının batısında ise ahşap minber yer alır. Önceleri minber kıble duvarına dayalı iken, günümüzde batı duvarına dayalıdır ve alt pencerelerin birini kapatmıştır. Kuzey duvarında, giriş kapısının üzerinde yer alıp merdiven ile çıkılan ahşap müezzin mahfili son müdahalelerde zemine alınmış ve giriş kapısının hemen yanında yer almaktadır111(şek.32). Tamamen kesme taştan yapılan tek şerefeli minare, son cemaat yerinin kuzeydoğu tarafında yer almaktadır (şek33.). Arazinin eğiminden dolayı minare, son cemaat yerinden yüksektedir ve basamaklarla çıkılmaktadır. Minare kaidesinin kuzeybatı köşesinde kapısı bulunmaktadır. Kaide kare planlı olup dört köşede üçgen prizmalar vardır. Gövde bölümü ise dört bölümlü olarak planlanmış ve bölümler kademeli bir şekilde incelmektedir. Bölümler, profilli silmelerle birbirinden ayrılmıştır. Birinci ve üçüncü bölüm sekizgen planlı, ikinci ve dördüncü bölümler ise silindiriktir. Şerefe altlığına bordürle geçilir, ardından birkaç silme ile mukarnas dizisi gelmektedir.

110 Karlıklı, a.g.e., s. 88. 111 Özkarcı, a.g.e., s. 42.

36

Şerefe kısmı ahşap korkulukla çevrelenmiştir. Petek kısa ve kalın tutulmuş, ahşap direkler üzerine oturan saçak, konik külah ile sonlanmaktadır112. Hatuniye Camii, oldukça sade yapılmış olup, dikkati çeken taş bezemeler, türbe girişinin üzerinde yer alan pencere ile minare ve avlu kapısının sağında bulunan kitabede görülmektedir. Dikdörtgen pencere, yanlarda ve altta bordürler, üstte ise içleri istiridye motifleri bulunan tek sıra iri mukarnaslardan oluşan bir çerçeve içerisindedir. Çerçevenin yan bölümlerinde üçer sıra bordür bulunur. Bu bordürler en dışta ince bir mukarnas dizisi, ardından papatya motifleri ve buna bağlı kıvrık dallar ve iç kısımda, rumi ve palmet desenleri ile bezenmiştir. Pencerenin alt kısmında da ince mukarnas dizisi bulunur (şek.34). Pencerenin hemen solunda yer alan medresenin taç kapısında da benzer süslemeler görülmektedir. Selçuklu geleneğine bağlı ve yerel özellikler gösteren minarede de yine Memluk sanatının etkileri görülmektedir. Minare kapısının üzerindeki sekizgen bölümde ortası kabaralı, on iki kollu bir yıldız motifi bulunur. Diğer sekizgen planlı bölümün ortalarına dikdörtgen dört pencere ile dört niş açılmıştır. Şerefe altındaki silindirik bölümde ise geometrik motiflerle süslü sekiz kabara yer alır. Gövdenin bittiği kısımda, bir ters bir düz iri palmetlerin bulunduğu bordür yer alır. Bordürün alt kısmında ise bir sıra beyaz taş kullanılarak bir kontrast oluşturulmuş113. Avlu kapısının sağ tarafında bulunan kitabe tahrip olmuş ve okunamayacak durumdadır. Fakat kitabenin bazı satırları Arifi Paşa ve Besim Atalay tarafından okunmuştur. Arifi Paşa son iki satırı şöyle nakletmiştir. 1-...... 2-...... 3- Şems Hâtûn binti el-emîr; el-kebîr; eş-şehîd, es-sa'îd 4- Rüstem Zülkadirî Allahümme eyyidhü ve'l-hüma ve eyyid nasrehâ senete hamse ve 'ışrîn ve tis'a mi'e . Besim Atalay'ın naklettiğine göre: 1- Bena hazihi'l-imareti ...... Alâe'd-devleti ve'd-dîni atâlallâhu umrahu ve ebbede mülkehu 2- Bi-melekûtihi ...... el-hâtûnu'l-muazzamatu Şemsî Hâtûn binti el-emîr, el- kebîr; es-sa'îd, eş-şehid, el emir

112 Karlıklı, a.g.e., s. 88, Gündoğdu, a.g.e., s. 33. 113 Gündoğdu, a.g.e., s. 33.

37

3- Rüstem el-kâdirî Allâhümme eyyid devletehümâ ve eyyid nasrahümâ fi târih hamse 'aşere ve tis'a mi'e... Kitabeye göre caminin, Alaüddevle Bey tarafından, hanımı Şems Hatun adına 915 H./ 1509-10 M. yılında inşa ettirildiği anlaşılmaktadır114.

3.1.2.2. Hatuniye (Şems Hatun) Medresesi Medresenin inşa kitabesi, taç kapının alınlığında yer almaktadır fakat tahrip olmuştur. Ancak medresenin, Alaüddevle Bey tarafından 1500 yılı civarında hanımı Şems Hatun adına inşa ettirdiği bilinmektedir. Külliyenin bir elemanı olan medrese caminin doğu tarafına yapılmıştır. Camiden önce inşa edilen medrese 1920' li yıllara kadar fonksiyonunu devam ettirmiş fakat daha sonra yıkılmış ve sadece taç kapısı günümüze ulaşmıştır115 (şek.34). Medrese sarımtırak renkte ince yonu taştan yapılmış. Yapı hakkında bilgi veren Besim Atalay, medresenin iki katlı yapılarak toplam sekiz oda ile bir dershaneden oluştuğunu belirtmiştir. Medresenin batı cephesinde eyvan tarzında bir taç kapı bulunur. Taç kapının iki yanında silmelerle sonlanan oturma yerleri yapılmıştır. Esas giriş bölümü, zeminden üç basamak yüksekte tutulmuştur. Taç kapı üç yönden bordürle çevrelenmiştir. İçteki bordür sade tutulmuş, diğeri ise rumi ve palmetlerle bezenmiştir116.

3.1.2.3. Hatuniye (Şems Hatun) Türbesi Hatuniye Külliyesi'nin elemanı olan türbe, caminin doğu tarafının alt kısmında yer almaktadır (şek.35). Günümüze bazı onarımlar görerek gelen türbe, tek katlı ve dikdörtgen planlı türbeler grubuna girmektedir (şek.36). Tek katlı olması Beylikler Dönemi'nin bir özelliğidir. Türbeye son cemaat yerinin doğu tarafında bulunan merdivenlerle inilmektedir (şek.35) Arazinin eğiminden dolayı merdivenin sahanlığı son cemaat yerinin zemininden yüksektedir. Merdivenlerden sonra türbeye kuzey duvarında açılan dikdörtgen formlu kapıdan girilmektedir. Kuzey güney doğrultusunda yerleştirilen iç mekan, beşik tonozla kapatılmıştır117.

114 Özkarcı, a.g.e., s. 44. 115 a.g.e., s. 47. 116 Özkarcı,a.g.m., s. 27. 117 Özkarcı, a.g.m., s. 28.

38

Türbenin içinde yan yana yerleştirilen iki sanduka bulunur. Bunlardan biri Şems Hatun diğeri ise üzerindeki yazı levhası ile Sütçü İmam'ın yeğeni şehit Abdülkadir Tiyek'tir (şek.37).

3.1.2.4. Hatuniye (Pazar-Marmara) Hamamı Hamamın inşa kitabesi yoktur fakat, kaynaklara göre, 15. y.y. sonlarına doğru Alaüddevle Bey tarafından inşa ettirilmiştir. Evliya Çelebi, şehir kültürü bağlamında hamamlardan ve hamam kültüründen de söz etmiştir. Tespitlerine göre Maraş'ta beş hamam bulunmaktadır. Çarşı Hamamı, Çukur Hamamı ve Boğazkesen Hamamı bunlardandır118. ''Çarşı Hamamı'' olarak bahsettiği muhtemelen ''Pazar Hamamı''dır ve 1648 yılından önce inşa edildiği ortaya çıkmaktadır119. Hamam, Maraş (Belediye) Çarşısı'nın batısında yer alır ve Katip Hanı'nın bugünkü girişinin çaprazında kalmaktadır. Hamam çarşı ile bir bütünlük içerisindedir ve çarşıdaki insanların ihtiyaçlarını karşılamak için inşa edilmiştir. Beylikler Dönemi'nde şehir merkezinin çekirdeğini cami, bedesten ve hamam oluşturmaktadır. Kaynaklarda ''Hatuniye Hamamı'' ismiyle geçen yapı, ticari bölgede olmasından dolayı, 17. yüzyıldan itibaren ''Pazar (Çarşı) Hamamı'' adı ile anılmaya başlamıştır120. Hamam şehir merkezinde ticari bir bölgede yer almaktadır. Üst katına yapılan dükkanlar ve etrafındaki mekanlardan dolayı dışarıdan pek belli olmamaktadır. Şahısların mülkiyetinde olup belli bir zamana kadar fonksiyonunu sürdürmüştür. 1957 yılında büyük bir tadilat geçirmiş ve orijinal dokusunu kısmen yitirmiştir. Soyunmalık kısmı tamamen yıkılmış ve betonarme olarak yeniden yapılmış. Ilıklık ve sıcaklık bölümlerindeki kubbeler yıkılarak, beton ile düz bir şekilde kapatılmıştır121. Hamam doğu-batı doğrultusunda eğimli bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Üç eyvanlı ve iki hücreli hamamlar grubuna girmektedir (şek.38). Aynı eksen üzerinde sıralanan soyunmalık, ılıklık, sıcaklık ve sıcak su deposu ile külhandan oluşmaktadır. Beden duvarlarında kaba yonu ve moloz taş, örtü sisteminde tuğla, zeminde ise kesme taş kullanılmıştır. İç mekandaki bölümlere geçişi sağlayan kapı açıklıkları,

118 Alparslan, Yakar, a.g.e., s. 33. 119 Özkarcı, a.g.m., s. 30. 120 Özkarcı, a.g.e., s. 53. 121 Özkarcı, a.g.m., s. 30.

39 dikdörtgen ve hafif sivri kemerlidir. Hamamın girişi (şek.39) ise kuzey cephenin batı tarafındadır122.

3.1.3. Bektutiye (Çınarlı) Camii Caminin inşa kitabesi bulunmamaktadır fakat arşiv belgelerine göre Dulkadiroğlu Beyliği hükümdarı Alaüddevle Bey tarafından 1500 yılı civarında inşa ettirildiği anlaşılmaktadır123. Cami Fevzi Paşa Mahallesi, Aladağ Sokak'ta yer almaktadır. 1500-1510 yılları arasında üzeri toprak damlı tek mekan olarak inşa edilen yapı, 1840-41, 1891 ve 1910 yıllarında onarım görmüştür. Bu onarımlar sırasında, yapıya bitişik olarak son cemaat yeri ve minare eklenmiş ve bu müdahaleler yapının özgün geçmişinde yerlerini almışlardır. 20. yüzyıl içerisinde ve 21. yüzyıl başında yapılan onarımlarda yapı büyük müdahalelere maruz kalmıştır. Medrese yıkılmış yerine caminin servis mekanları ve tuvaletler yapılmış, avlunun güney bölümüne Sütçü İmam'ın türbesi inşa edilmiş, tüm avlu duvarları, girişleri ve kaplamaları uyumsuz malzeme ve teknikte yenilenmiştir124. Yapılan son müdahaleler ile birlikte uyumsuz görülen eklemeler kaldırılarak özgün haline döndürülmeye çalışılmıştır. Günümüze bu şekilde gelen cami orijinal özelliğini kısmen koruyabilmiştir (şek.40). Cami giriş kapısının üst kısmına yerleştirilen tamir kitabesine göre, 1256 H./ 1840-41 M. yıllarında Hüsrev Bey tarafından tamir ettirilmiş. Minare kapısının üstünde yer alan kitabede, 12 Cemaziye'l âhir 1308 H./23 Ocak 1891 M. yıllında Ebe Hatice Hanım camiyi tamir ettirmiş ve birde minareyi yaptırmıştır. Hela bölümünün girişine yerleştirilen tamir kitabesinde ise, Rebîu'l-âhir 1308 H./Nisan 1910 M. yılında Bakkal Hacı Salih tarafından tamir ettirilmiştir125. Yapı enine dikdörtgen planlı olup, ahşap tavanlı camiler grubuna girmektedir (şek.41). Cami, harim ile harim kısmının kuzeyine yerleştirilen son cemaat yeri ve kuzeybatı köşedeki tek şerefeli minareden oluşmaktadır. Giriş kapısı, payeler, kemerler ve minarede sarımtırak renkte ince yonu taş, örtü sisteminde ahşap malzeme kullanılmıştır. Duvarlarda kaba yonu ve moloz taş kullanılmış, daha sonra sıva ile

122 Özkarcı, a.g.e., s. 55. 123 a.g.e., s. 82. 124 Özkarcı, a.g.e., s. 83 125 a.g.e., s. 83.

40 kapatılmıştır. Restorasyon ile bu sıvalar kaldırılmıştır. Sadece iç kısım sıvalı durumdadır. Mihrap ise onarımlar sırasında mermerle kaplanmış fakat günümüzde alçıdan oldukça sade bir durumda olup sadece nişin etrafını çeviren taş dizisi bulunmaktadır. Cami avlusuna girişi sağlayan iki kapı bulunmaktadır. Biri kuzeybatı köşede, diğeri ise güneyde yer almaktadır. Caminin doğu kısmı sokak ile bitişik olduğu için diğer yönlerde avlu ile kuşatılmıştır. Son cemaat yerinin hemen önünde taştan sekizgen planlı havuz yer almaktadır. Üç gözlü son cemaat yerinin sivri kemerleri, köşelerde payelere, ortada ise iki taş sütuna dayanmaktadır. Sütun başlıkları ve kaideleri konik biçimlidir. Son cemaat yerinin doğu tarafı duvar ile kapalıdır. Diğer kısımlar ise camekan ile kapalı durumdayken, günümüzde açık durumdadır. Sadece birinci, üçüncü ve batı kemer gözüne koyulan ahşap ayakkabılıklar ile yarıya kadar kapalı durmaktadır (şek.42). Harim bölümünde kuzey duvarında açılan basık kemerli kapıdan girilmektedir (şek.43). Harim enine dikdörtgen planlı olup, kuzey-güney doğrultusunda atılan üç sivri kemer ile mihraba dik dört sahına ayrılmaktadır (şek.44). Son cemaat yeri ile birlikte alttan ahşap kirişlemeli tavanla, üstten kırma sac çatı ile örtülüdür. Harimi aydınlatan, güney duvarında yedi, kuzey duvarında üç, doğu duvarında üç ve batı duvarın dört adet olmak üzere toplamda on altı pencere açıklığı bulunmaktadır. Pencereler dikdörtgen olup alt sıradakiler daha büyüktür. Üst sırada yer alanlar ise öküz gözü tarzında yapılmış olup, iç kısımda genişlemektedir. Doğu duvarında alt kısmında pencerelerin hizasında iki adet dolap nişi bulunur. Muhtemelen bunlar pencereden dönüşmüştür. Kıble duvarında yer alan mihrap, onarımlar sırasında tamamen mermerle kaplanmış (şek.45) son müdahalelerle birlikte oldukça sade bir niş olarak, sadece nişin çevresi kesme taş ile kaplanmıştır. Minber ise mihrabın batısında kıble duvarına dayalı şekildedir. Harimin kuzeyinde ve giriş kapısının üzerinde yer alan müezzin mahfili kaldırılmış, doğu ve batı duvar köşelerine küçük çaplı iki mahfil eklenmiştir (şek.46). Tek şerefeli kesme taştan minare, harimin kuzeybatı köşesine sonradan yapılmıştır. Kapısı, kaidenin kuzeyinde bulunur ve hemen üzerinde kitabesi yer almaktadır. Kare biçimli kaidenin üst köşeleri pahlanmıştır. Kaideden sonra onikigen gövde kısmı gelmektedir. Gövdenin üst kısmında onarım izleri belli olmaktadır.

41

Gövdeden sade ve kısa tutulan şerefe altına geçilir. Şerefe onikigen olup, demir korkulukla çevrilmiştir. Petek kısmı silindir şeklindedir ve üstü beton külahla örtülmüştür. Daha önce boyalı olan minare kaidesi günümüzde boyasız haldedir ve sarımtırak renkli gövde bölümü günümüzde daha açık bir renktedir (şek.47). Bektutiye Camii, oldukça sade bir şekilde inşa edilmiştir. Sadece harimdeki ahşap tavanın kirişlerinde bezeme görülmektedir ve çok azı günümüze gelmiştir (şek.48). Kirişlerin orta kısımları gülbezek ve yanlarına simetrik şekilde yerleştirilen lale motifleri ile süslenmiştir. Buna benzer süslemeler Kahramanmaraş Ulu Camii'nde de görülmektedir aynı dönemlerde yapılmış olmaları muhtemeldir126. Caminin giriş kapısında, minarede ve hela kısmının girişinde olmak üzere üç kitabesi bulunur. Giriş kapısının üst kısmına yerleştirilen taş kitabede, dört kartuş içerisinde ta'lik hat ile iki satırlık yazı bulunur (şek.49). 1- Vücûh-i hayra mümessil tefevvuk etdi bî- evâ Rızâ-yı Hakkı tahsîle olup sa'yimiz bî-leva 2- Düşüb bir hâmede Şevket mücevher harfle târîh Bu zîbâ ma'bede Hüsrev Bey oldu bânî bî-lâ Fî sene 1256127 Kitabeye göre cami, Hüsrev bey tarafından 1840-41 yıllarında tamir ettirilmiştir. Kitabeyi yazan ise hattat Şevket'tir. Minare kapısının üzerinde yer alan taş kitabede ta'lik hat ile beş satır yazı bulunmaktadır (şek.50). 1- İdüb bu câmi' şimdi Ebe Hânım güzel ihyâ 2- Okundukça ezân yansûn kanâdîli nücûma 3- Mücevher harf ile Necmi minâreye dedi târîh 4- Duây-ı ekberî ile Hatice Hânıma hercâ 5- Fî sene 12 Cemâziye'l-âhir 1308128 Kitabeye göre, Ebe Hatice Hanım 23 Ocak 1891 tarihinde hem minareyi yaptırmış, hem de camiyi tamir ettirmiştir. Kitabeyi ise hattat Necmi yazmıştır. Hela kısmında yer alan kitabede ise nesih hat ile üç satır olarak yazılmıştır. 1- Sâhibü'l-hayrât ve ve'l-hasenât

126 Özkarcı, a.g.e., s. 85. 127 a.g.e., s. 85. 128 a.g.e., s. 86.

42

2- Boğazkesen Çarşusunda 3- Bakkal Hacı Sâlih Sene Rebîu'l-âhir 1328 Kitabeye göre cami, Boğazkesen Çarşısında bakkallık yapan Hacı Salih tarafından Nisan 1910 yılında tamir ettirilmiştir129.

3.1.4. Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii Boğazkesen Camii'nin inşa kitabesi bulunmamaktadır. Arşiv belgelerine göre, Alaüddevle Bey'in azatlı kölesi ve ekmekçibaşısı olan Hacı Ali Ağa bin Abdullah tarafından, Alaüddevle Bey'in hükümdarlık dönemi olan 1480-1515 yılları arasında yaptırılmış olmalıdır130. İki derenin kesiştiği bir noktada bulunmasından dolayı Boğazkesen adı ile tanınmış ve bulunduğu mahalleye de onun adı verilmiştir. Caminin banisi Hacı Ali Ağa'nın görevinden dolayı mahalle daha sonra Ekmekçi adını almıştır. Yapının bulunduğu arazi kuzey-güney doğrultusunda hafif meyillidir. Şehrin merkezinde olmasından dolayı etrafında dükkanlar ve evler bulunmaktadır. Maraş Kalesi hemen yapının batısında yükselmektedir131. Boğazkesen Camii, hamam ve buk'a ile birlikte bir külliye olarak planlanmış fakat hamam ve buk'a günümüze gelememiştir. Camide mihrabın üst kısmında ve minarede bulunan kitabeler neticesinde, 1722-23, 1796-97, 1798-99, 1952 yıllarında çeşitli onarım ve ilaveler görerek, orijinal özelliğini kısmen yitirmiştir. Bu onarımlarda ahşap kirişlemeli, düz toprak damlı son cemaat yeri, betonarme olarak yeniden yapılmış, harimin ahşap kirişlemeli ve toprak damlı yan hacimleri de betonla kaplanmıştır. Yapının kuzeyinde yer alan avlu kısmında da birtakım düzenlemeler olmuş, ortasına şadırvan, kuzey ve doğu tarafına görevliler için iki katlı bina inşa edilmiştir. Lakin son müdahalelerde, yapının kuzeyine tek katlı imam odası, doğu kısımda minarenin önündeki bölüme ise tuvalet ve abdest muslukları eklenmiştir132. Cami, enine dikdörtgen planlıdır. Kuzeyinde son cemaat yeri, kuzeydoğu köşede tek şerefeli minaresi bulunmaktadır (şek.51). Minare, üzerindeki kitabeye göre 1798 yılında yapılmıştır. Yapının duvarlarında sarımtırak renkte kaba yonu taş, minare,

129 Özkarcı, a.g.e., s. 80. 130 Özkarcı, a.g.m., s. 35. 131 Rahmi Tekin, ''Zülkadir Beyliği ve Osmanlı Devleti Zamanında Maraş'ta Yapılan Vakıf Eserler'', Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.3, 2000, s. 316. 132 Özkarcı, a.g.e., s. 102.

43 harimin giriş kapısı, mihrap, paye ve kemerlerde sarımtırak renkte ince yonu taş kullanılmıştır. İki renkli taş uygulaması ise pencere söve ve kemerleri ile minarede görülmektedir. Harimin kuzeyindeki son cemaat yeri üç gözlüdür. Onarımlar sırasında sivri kemer ile caddeye açılan batı cephesi dışında diğer bölümler betonarme olarak yeniden yapılmıştır. Günümüzde ise orijinal haline dönmüş şekli ile son cemaat yeri dört sivri kemer gözlüdür (şek.52). Betonarme bölümler ise ince yonu kesme taş ile örülmüştür. Batı cephesi, beden duvarlarının devamı şeklinde aynı tür malzeme ile sivri kemer gözü ise camekan ile kapatılmıştır. Son cemaat yeri kuzeyde üç sütuna, kuzey batı köşede L biçimindeki payeye istinad eder. Doğu cephede minare yer aldığı için bu bölüm kapalıdır. Son cemaat yerinin güney duvarında, sivri kemerli ve dikdörtgen planlı nişe sahip bir mihrabiye ile sivri kemerli küçük bir niş bulunmaktadır. Giriş bölümü zemin seviyesinde iken yan kısımlar daha yüksek tutulup bir basamak bulunmaktadır133. Harime, kuzey duvarında yer alan, üstten sivri tahfif kemeri ile kuşatılmış basık kemerli cümle kapısından girilmektedir (şek.53). Girişin iki yanına taş seki yerleştirilmiştir. Enine dikdörtgen planlı harim bölümü, kuzey güney doğrultusunda atılan iki kemer ile üç bölüme ayrılmıştır (şek.54). Kemerler duvar payelerine istinad etmektedir. Ortada yer alan mihrap önü bölümü, köşelerde pandantiflerle geçilen 5.40 m. çapında hafif sivri kubbe ile örtülüdür. Kubbe yüksek sekizgen bir kasnak üzerine oturmaktadır. Yan bölümler ise düz beton ile örtülü iken günümüzde ahşap kirişlemeli tavan ile örtülüdür (şek.55). Yapının batı cephesi ve kubbenin mimari tarzı, 18. yüzyıl Türk sanatının özelliklerini yansıtmaktadır. Daha öncede bahsedildiği gibi bu bölümlerin 18. yüzyılda onarım gördüğü buradan anlaşılmaktadır134. Beden duvarlarında açılan farklı boyutlardaki pencere açıklıkları ile harimin aydınlığı sağlanmaktadır. Güney ve batı duvarında dört adet, kuzeyde iki adet ve kubbe kasnağında sekiz adet olmak üzere toplam on sekiz adet pencere yer almaktadır. Batı duvarının üst kısmındaki pencereler içten daire dıştan altıgen olarak yapılmıştır. Kıble duvarının ekseninden hafif batı tarafa kaydırılmış taş mihrap, sivri kemerli ve yarım daire nişe sahiptir. Kavsara bölümünde çok küçük bir pencere açıklı yer alır. Mihrap onarımlar sırasında boyanmış (şek.56), günümüzde ise bu eklentiler kaldırılmış haldedir. Doğusunda küçük bir dolap nişi yer alır. Mihrabın batı tarafında köşk minber

133 Karlıklı, a.g.e., s. 89, Özkarcı, a.g.e., s. 103. 134 Özkarcı, a.g.e., s. 103.

44 bulunmaktadır. Minberin merdivenleri, duvar içerisinde taş basamaklı ve doğudan batıya kıvrılarak yükselmektedir (şek.57). Harimin kuzey duvarında, girişin batı tarafında müezzin mahfili yer alır. Mahfil tıpkı minber gibi tasarlanmıştır. Yine duvarın içinde yükselen taş basamaklarla çıkılmaktadır. Önceden ahşap olan mahfil, onarımlar sırasında betondan yapılmış. Günümüzde ise tekrar ahşapta hale dönüştürülmüştür ve hafif sivri kemerli bir niş yer almaktadır (şek58). Harimin doğu ve batı köşelerine ise zeminde iki adet küçük mahfil bulunmaktadır. Kesme taştan yapılmış tek şerefeli minare, son cemaat yerinin kuzeydoğu köşesinde yer almaktadır (şek.59). Kuzeyinde bulunan kapısının üzerinde bir kitabe bulunmaktadır. Kitabeye göre minare, İmam Seyyid Ali tarafından 1798-99 yılında yaptırılmıştır135. Minare kapısına dört basamak ile çıkılmaktadır. Minarenin kare kaidesi oldukça yüksektir ve son cemaat yerinin hafif geçmektedir. Kaidenin köşeleri pahlanarak, silmelerle onikigen planlı gövde bölümüne geçilmektedir. Kaidenin güney tarafında son cemaat yerinin damına çıkışı sağlayan bir kapı bulunmaktadır. Şerefe bölümü onikigen olup, ahşap ve demir korkulukla çevrelenmiştir. Silindirik petek kısmı, ahşap direkler üzerine oturan sac külahla örtülmüştür. Merdiven boşluğu, gövdede açılan küçük açıklık ile aydınlatılmıştır. Oldukça sade inşa edilen yapıda dikkati çeken süslemeler; batı cephe, minare, cümle kapısı ve mihrapta görülmektedir. Batı cephede yer alan pencerelerde ve son cemaat yerinin sivri kemerli gözünde iki renkli taş işçiliği kullanılmıştır. Minare kapısının kemerinde birer sıra siyah taş kullanılarak hareketlilik elde edilmiştir. Minare gövdesinin üst kısmında her kenarda, bir siyah renkte taş bulunmaktadır. Gövde bölümünün bittiği kısımda, ters ve düz yerleştirilen palmet ve lotuslardan oluşan bir kuşak bulunur. Şerefe altında köşeleri sarkıtlı, bir sıra iri mukarnas dizisi bulunur ve her mukarnasın alt kısmında rozetlerin arasında muhtemelen Kütahya işi birer çini tabak yerleştirilmiştir136. Harimin giriş kapısı, onarımlar sırasında çeşitli renklerde boyalarla yazı, bitkisel ve geometrik desenlerle dekore edilmiş, günümüzde ise bunlar tamamen ortadan kaldırılmış ve sade bir görünüm verilmiştir. Kapı alınlığında bir madalyon bulunmaktadır. Madalyonun ortasında bir kabara yer alır ve geometrik motifler ve

135Özkarcı, a.g.m., s. 35. 136 Karlıklı, a.g.e., s. 89.

45 yazılarla süslenmiştir. Madalyonun üst tarafında ise altı kollu yıldız şeklinde bir açıklık vardır. Mihrap sonradan boyanmış haldeyken günümüzde boyasız ve oldukça sadedir. Yalnızca kemerinin cephesi geometrik desenler ile çevrelenmiştir. İçerisinde rozet ve gülbezek motifleri yer almaktadır137. Yapının mihrabında T biçiminde iki adet tamir kitabesi ile minare kapısının üzerinde minarenin inşa kitabesi yer almaktadır. Giriş kapısın üzerindeki madalyon içerisinde de birtakım yazılar bulunmaktadır. Mihrabın alınlığının alt kısmında yer alan kitabede, nesih hat ile iki beyit olarak kartuş içerisinde yazı yer almaktadır (şek.60). 1- Âmirî bu câmi'in Ahmed Muhammed Yardım etdi onlara hem Rabb-i izzet 2- Şâkirîyâ pencere mihrâba zînet Oldu târih-i câmi'cennet emsâl Sene 1135 Kitabeye göre cami, Ahmed ve Muhammed tarafından 1135 H./ 1722-23 M. yılında tamir ettirilmiş ve ''cami' cennet emsâl'' kelimeleri ile ebced hesabına göre tarih düşülmüştür. Kitabeyi ise Şakir isimli hattat yazmıştır. Üst kısımda yer alan kitabede nesih hat ile katuş içerisinde dört satır yazı bulunur138. 1- İdüb say-ı Seyyid Ali İmam 2- Bulub hüsn-i tecdîd mihrâb ve minber 3- Dedim Hâşimâ ben de târihinî 4- Güzel hûb-ı mihrab Allahu Ekber 1211 Kitabeye göre cami, İmam Seyyid Ali tarafından 1211 H./ 1796-97 M. yıllarında tamir ettirilmiştir. Kitabeyi Haşim adında bir hattat yazmştır ve ''Güzel hûb-ı mihrâb Allahu Ekber'' kelimeleri ile de ebced hesabına göre tarih düşmüştür139. Minare kapısı üzerinde yer alan kitabede nesih hat ile kartuşlar içerisinde iki beyit yazı bulunmaktadır ve kartuşların arasında iki rozet motifi işlenmiştir (şek.61). 1- Cidd-ü sây idüb İmam Seyyid Ali Yapdı hayr ve taş dikdi âşikâr

137 Özkarcı, a.g.e., s. 105. 138 a.g.e., s. 106. 139 Özkarcı, a.g.e., s. 106.

46

2- Hâşim mahzûn târihin dedi Bu 'amûd-ı şer'idir zîbâ menâr Sene 1213 Kitabeye göre minare, İmam Seyyid Ali tarafından 1213 H./ 1796-97 M. yılında yaptırılmıştır. Kitabeyi yazan hattat Haşim, ''Bu 'amûd-ı şer'idir zîbâ menâr'' kelimeleri ile ebced hesabına göre tarih düşmüştür. İmam Seyyid Ali 1796-97 yılında camiyi tamir ettirdikten sonra, 1798-99 yılında minareyi yaptırdığı anlaşılmaktadır140. Harmin giriş kapısının üzerinde yer alan madalyonun ortasında Allah'ın güzel isimleri olan; ''Yâ Sultan, Yâ Burhân, Yâ Gufrân, Yâ Rahmân, Yâ Hannân, Yâ Mennân, Yâ Deyyân, Yâ Sübhân'' kelimeleri yazılmıştır141 (şek.62).

3.1.5. Haznedarlı (Ali Ağa) Camii Arşiv belgelerine göre caminin, Alaüddevle Bey'in Hazinedarı olan Ali Ağa tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir142. Bu durumda cami, Alaüddevle Bey'in saltanatı yıllarında 15. yüzyıl sonu ile 16. yüzyıl başlarında yaptırılmış olmalıdır. Cami, Alaüddevle Sokağının Duraklı Mahallesi'nde, ''Eski Maraş'' denilen yerde şehre hakim yüksek bir tepede yer almaktadır. Eğimli bir arazi üzerine inşa edilen yapı orijinalliğini önemli ölçüde yitirmiştir143. Arşiv belgelerinde caminin adı, Ali Ağa Cami' olarak geçmektedir144. Ali Ağa'nın görevinden dolayı daha sonra Hazinedarlı Camii ismi ile anılmıştır. Evliya Çelebi Maraş'taki camilerden bahsederken '' Hazînedârlı mahallesi'' ve bu mahallede yer alan ''Hatîbzâde câmi'i'' ismini vermiştir145. Haznedarlı Camii, 1937 yılında şahıslara satılmış, alan kişi yapıyı ibadete açık tutarak 1960'lı yıllara kadar işlevini sürdürmüştür. 1986 yılından sonra ise Diyanet işleri Başkanlığı'na hibe edilmiştir146.

140 a.g.e., s.106. 141 a.g.e., s.106,107. 142 a.g.e., s.170. 143 Karlıklı, a.g.e., s. 87. 144 Özkarcı, a.g.e., s. 170. 145 Aplarslan, Yakar, a.g.e., s. 34. 146 Özkarcı, a.g.e., s. 170,171.

47

Kaynaklardan edinilen bilgilere göre caminin yanında birde buk'a bulunmaktaymış fakat yapı günümüze gelememiştir. Bu durumda yapı bir külliyenin bir parçası olarak yapılmıştır147. Caminin minaresi, son cemaat yeri kemerleri ile iç mekanı sınırlayan temelleri ve bir yarım sütunu ayakta kalarak harap bir hale gelmiş. 1972'de minare ve son cemaat yerinin kemerleri haricinde tamamen yıkılarak, ince briket duvarlar üzerine düz beton dam , üstten de kırma sac çatılı olarak basit bir şekilde yeniden yapılmıştır148. Yapı; harim, kuzey tarafına yerleştirilen üç gözlü son cemaat yeri ve harimin kuzeydoğu köşesindeki tek şerefeli minareden oluşmaktadır (şek.63). Orijinal yapının minare, sütun, kemer, paye ve mihrabında kesme taş, duvarlarında ise kaba yonu ve moloz taş kullanılmıştır. Harimin kuzey tarafına yerleştirilen üç gözlü son cemaat yerinin sivri kemerleri ve sütun başlıkları onarımlar sırasında sıvandığı için orijinal taş örgü kaybolmuş. Son cemaat yeri kuzeyde sekizgen iki sütuna yanlarda ise duvar payelerine istinad etmektedir. Son cemaat yerinin batı tarafına pencere, doğu tarafına da basit bir kapı yapılmıştır149. Cami enine dikdörtgen planlı olup, mihraba paralel iki sahın, dik olarak ise üç bölümlüdür (şek.64). Orijinalinde ki örtü sistemi bilinmese de araştırmacılar düz ahşap kirişlemeli olduğunu düşünmektedirler150. Günümüzde harim bölümüne, son cemaat yerinden sonra kuzey duvarının ortasında ve doğu tarafında açılan iki kapıdan girilmektedir. Enine dikdörtgen planlı harim, yanlarda duvarlara, ortada ise iki beton ayağa istinad eden düz beton ile örtülmüştür (şek.65). Harimi aydınlatan; güney duvarında iki, kuzey duvarında iki, batı duvarında iki ve doğu duvarında bir adet olmak üzere toplam yedi pencere açıklığı bulunmaktadır. Caminin orijinal elemanlarından biri olan minare, yapının kuzeydoğu köşesinde ve yapıya bitişik durmaktadır. Kesme taştan yapılan minare tek şerefelidir (şek.66). Minarenin kaidesi oldukça yüksek olup, son cemaat yerine açılan, basık kemerli bir kapısı bulunur (şek.67). Kare kaide köşelerde pahlanarak profilli silmelerle silindirik gövdeye geçilir. Kaidenin üst kısmının batı tarafında, caminin damına açılan bir kapı

147 Özkarcı, a.g.m., s. 36. 148 Gündoğdu, a.g.e., s. 35. 149 Özkarcı, a.g.e., s. 172. 150 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 244.

48 bulunur. Kısa tutulmuş silindirik gövdeden üç profilli bir silme ile şerefe kısmına geçilir. Şerefe korkulukları onarımlar sırasında demir doğrama olarak yapılmıştır. Silindirik petek kısmı gövdeye kıyasla çok kısa ve incedir. Üzeri ise demir direkler üzerine oturan geniş saçaklı çatı ile örtülmüş ve konik saç külahla sonlanmıştır151. Yapı oldukça sadedir, süsleme diyebileceğimiz unsurlar, son cemaat yeri ve minarede görülmektedir. Son cemaat yerinde sütun başlıkları silmelerle hareketlendirilmiştir ve alt köşelerinde damla motifine benzeyen bir detaylar bulunmaktadır (şek.68). Minare kaidesinin doğu tarafında ise baklava, kare ve balık sırtı motiflerine benzeyen desenler bulunan dikdörtgen üç taş yer almaktadır152 (şek.69). Harime girişi sağlayan kapının üzerinde, ta'lik hat ile yazılmış altı satırlık kitabe yer alır ve satırlar kartuşlar içerisinde yer almaktadır (şek.70). 1- Nâmesi bu câmiin Dede Efendi ey hümâm 2- Bâisi Ahmed Efendi mahmûdu'l-enâm 3- Bânîsidir ehl-i hayrât Hac bâkî selâm 4- Risâlet pâyesinin yüz... 5- Lâilâheillah 6- Muhammedü'r Resûlullah 1277 Kitabeye göre cami, Dede Efendi ve Ahmed Efendi'nin öncülüğünde hayır sahibi kimseler tarafından 1860-61 yılında tamir ettirilmiştir153.

3.1.6. Şazi (Şâdi) Bey Camii Caminin inşa kitabesi yoktur fakat kaynaklara göre, Dulkadir Beyliği hükümdarı Alaüddevle Bey'in komutanlarından, Şâdi Bey tarafından inşa ettirilmiştir. Bu durumda Alaüddevle Bey'in hükümdarlık dönemi lan 1480 ile 1515 yılları arasında inşa edilmiş olmalıdır154. Evliya Çelebi 17. yüzyıl ortalarında Maraş'a gelmiş ve camilerden bahsederken ''Şadiyye Câmii'' adını zikretmiştir155.

151 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 244. 152 Özkarcı, a.g.e., s. 173. 153 a.g.e., s. 174. 154 Özkarcı, a.g.e., s. 262. 155 Alparslan, Yakar, a.g.e., s. 34.

49

Şâdi Bey, külliye anlayışı ile yaptırdığı caminin avlusuna, bir de buk'a-medrese yaptırmıştır. Vamık Şükrü, 1707 tarihinde medresenin harap halde olduğunu belirtmiş ve Maraş Müftüsü Ali Efendi tarafından medrese cami ile beraber tamir ettirilmiş ve medrese yeniden faaliyete geçirilmiş, fakat bu yapı günümüze gelememiştir156. Cami, 1958 yılında tamamen yıkılmış, daha sonra yenisi yapılarak 1960 yılında ibadete açılmıştır. Cami avlusunun kuzeyinde bulunan medresenin yerine de betonarme olarak iki katlı Kur'an Kursu inşa edilmiştir. Eski caminin güneyinde yer alan hazire ise yeni cami yapılırken ortadan kaldırılmış ve yeni yapı daha geniş ölçülerde yapılmış. Orijinal yapıdan sadece minare günümüze gelebilmiştir157 (şek.71). Son cemaat yerinin kuzeydoğu köşesinde üç mezar bulunmaktadır. Ortadaki mezarın, caminin banisi Şadi Bey'e ait olduğu anlaşılmaktadır (şek.72). Eski cami, enine dikdörtgen planlı, harim ile kuzeyinde üç gözlü son cemaat yeri ve kuzeydoğu köşedeki minareden oluşmaktaymış. Cami, ahşap kirişlemeli ve toprak dam ile örtülüymüş. Yapının minare, paye ve kemerlerinde ince yonu taş, beden duvarların kaba yonu ve moloz taş, örtü sisteminde de ahşap malzeme kullanılmış. Minare kaidesinin batı ve güney kenarlarındaki çıkıntılı taşlara bakıldığında, eskiden son cemaat yerinin minare ile bitişik olduğu anlaşılmaktadır158. Son cemaat yerinin doğu tarafında yer alan minare, kuzeyinde bulunan basık kemerli kapısının, üst kısmında yer alan kitabeye göre 1708-9 yılında yapılmıştır. Minarenin kare biçimli kaidesi yüksek tutulmuş ve köşeleri pahlanmıştır. Kaideden silindirik gövde kısmına geçilir. Bu bölüm oldukça kısa tutulmuştur ve tahribatı önlemek amacı ile beş adet demir kelepçe ile desteklenmektedir. Gövdenin en alt kısmının güney tarafında muhtemelen caminin damına çıkışı sağlamak için açılmış sivri kemerli küçük bir açıklık bulunmaktadır. Şerefe altında ise birtakım süslemeler görülmektedir. Şerefe korkuluğu ahşaptan yapılmıştır. Silindirik petek kısmı da iki adet demir kelepçe ile desteklenmektedir ve ahşap direkler üzerine oturan saçaklı geniş bir sac ile örtülmüş ve konik külah ile sonlanmıştır (şek.73). Betonarme olarak yeniden inşa edilen caminin, beden duvarları, harimin giriş kapısı ve mihrap sarı renkte kesme taştan yapılmıştır. Yapı harim, harimin kuzeyinde beş gözlü son cemaat yeri ve harimin batısına sonradan yapılan çift şerefeli minareden

156 Tekin, a.g.m., s. 315. 157 Özkarcı, a.g.e., s. 263. 158 Özkarcı, a.g.m., s. 38.

50 oluşmaktadır (şek.74). Son cemaat yerindeki yuvarlak kemerler yanlarda duvarlara, ön tarafta ise altı beton ayağa istinad eder (şek75). Harime girişi sağlayan açıklık yuvarlak kemerlidir. Bu giriş açıklığı da, yüksek tutulan yuvarlak tahfif kemeri ile çevrelenmiştir. Harim kare planlıdır, ortada dört beton ayağa oturan merkezi kubbe ve köşelerde birer küçük kubbe, geriye kalan kısımlarda düz beton ile örtülüdür. Harim güney hariç diğer üç yönden galeri ile çevrilmiştir (şek.76) Galeri bölümüne harimin kuzeyinde bulunan iki merdiven ile çıkılmaktadır. Harimi aydınlatan güneyde dört, kuzeyde beş, doğuda ve batıda altı tane, kubbe kasnağında da sekiz tane olmak üzere toplam yirmi dokuz adet pencere açıklığı bulunur. Üstte yer alan pencereler alttakilere oranla daha küçük tutulmuştur. Kıble duvarın yer alan mihrap nişi ongendir. Kavsara bölümü sade olup yatay silmeler bulunmaktadır. Mihrabın batısında ahşap minber, doğusunda ise merdiven ile çıkılan vaaz kürsüsü yer alır (şek.77). Yapıda dikkati çeken bir süsleme yoktur. Sadece eski yapıya ait minarede birtakım süslemeler yer almaktadır. Minarenin gövde bölümü, ters düz yerleştirilen palmetlerden oluşan bir friz ile sonlanır. Şerefe altında ise bir sıra rozet ve gülbezeklerden oluşan bir kuşak ve bir sırada kırık hatlı bir kemer kuşağı yer alır159 (şek78). Harimin kıble duvarının doğu ve batı üst köşesinde yapıya ait iki tamir kitabesi ile minare kaidesinde inşa kitabesi bulunmaktadır. Kıble duvarının batı üst köşesinde yer alan kitabe de nesih hat ile iki beyit yazılıdır (şek.79). 1- Seyyid Ali Seyyid hûb Etdi imâret hÂne-i mahbûb 2- Mu'cemlerinden düşdü bu târih Bu câmi' oldu makbûl-u mergûb 1119 Kitabeye göre cami 1119 H./ 1707-8 M. yılında Seyyid Ali tarafından tamir ettirilmiştir. İkinci beytin son satırın da ebced hesabına göre tarih düşürülmüştür160. Kıble duvarının doğu üst köşesinde ki kitabe de nesih hat ile iki beyit yazılıdır (şek.80).

159 Özkarcı, a.g.e., s. 265. 160 Özkarcı, a.g.e., s. 265,266.

51

1- Efendim şeyh-i İslâm-ı enâme Bu 'aceb hayrât-ı lutf etdi sâni' 2- Ahmedîdir mu'cemden târîh içün Der zîıba ma'bed ve mergûb câmi' 1078 Kitabeye göre cami, 1078 H./ 1667-8 M. tarihinde tamir geçirmiş, kitabeyi ''Hattat Ahmet'' yazarak, ''Der zîıba ma'bed ve mergûb câmi '' kelimeleri ile ebced hesabına göre tarih düşmüştür161. Minare kapısının üzerinde yer alan kitabede nesih hat ile iki satırlık yazı bulunmaktadır (şek.81). 1- Minâre-i dil-keş ezâne makâm 2- Binyüzyirmiyedide oldu temâm. Kitabeye göre minare 1127 H./ 1708-9 M. yılında yapılmıştır162.

3.1.7. Taş (Rad) Medrese Taş Medrese, günümüzde Kurtuluş Mahallesi, Atatürk Bulvarı'nda, Ulu Camii'nin kuzeybatısında yer almaktadır163. Medresenin inşa kitabesi olmadığı için yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak Dulkadiroğlu Beyliği hükümdarı Alaüddevle Bey'in, 916 H. /1510 M. tarihli vakfiyesinde Taş Medrese ve Taş Mescid'den bahsedilmektedir. Bunun yanında bu yapılara ait vakıflar belirtilmiştir164. Bu doğrultuda yapının, Alaüddevle Bey tarafından 15. yüzyıl sonlarında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yapının adı arşiv belgelerinde ''Taş Medrese'', ''Rad Medresesi'' ve ''Alaüddevle Bey Medresesi'' olarak geçmektedir165. Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde Maraş'ı anlatırken bu medreseye de değinmiştir ve ''Taşlı Medrese'' ifadesini kullanmıştır166. Çeşitli onarımlar görmesine rağmen Maraş merkezinde Dulkadiroğlu Beyliği zamanından günümüze gelen tek medresedir167.

161 a.g.e., s. 265. 162 Baş, Tekin, a.g.e., s. 94. 163 Karlıklı, a.g.e., s. 91. 164 İbrahim Solak, ''916 H./ 1510 M. Tarihli Alaüddevle Bey Vakfiyesi'', Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2006, s.527. 165 Özkarcı, a.g.m., s. 38. 166 Gündoğdu, a.g.e., s. 45.

52

Medrese 1920'li yıllara kadar fonksiyonunu sürdürmüştür. 1947 yılına kadar bakımsız bir durumda kalmış, ardından onarım görerek 1947-1961 yılları arasında müze olarak kullanılmış. Medrese 1960 yılında restore edilmiş, mescidin kubbesinin ahşaptan ehrami çatısı kaldırılarak kubbe betonla kaplanmıştır. 1962-1982 yılları arasında ise il müftülük binası olarak kullanılmış. 1980'li yıllara kadar etrafında evlerin bulunması nedeniyle görünmez bir hal almış, çevre düzenlemesi ile evler yıkılarak çevresinin park haline getirilmesi sonucunda meydana hakim bir görünüm kazanmış168. 1990'lı yıllara bakımsız bir şekilde gelen yapı, 1991-1992 yılında tekrar restore edilmiş, onarımlardan sonra bir süre kütüphane olarak kullanılmıştır. Günümüzde de mescit kısmı halen hizmet vermektedir169. Yapı medrese, mescit ve türbeden oluşan küçük bir külliye şeklinde tasarlanmıştır. İnşasında sarımtırak renkte ince yonu taş kullanılan yapı kuzey-güney doğrultusunda yerleştirilmiştir. Açık avlulu ve tek katlı medreseler grubuna girmektedir170 (şek.82-83). Medresenin iki katlı olabileceğine dair şüpheler olsa da bunu destekleyecek avlunu kuzeyinde yer alan merdivenlerden başka bir işaret yoktur. Medreseye kuzey cephedeki basık kemerli kapıdan girilmektedir. Kareye yakın planlı avlunun zemininin biraz alçakta kalmasından dolayı üç basamaklı merdivenle inilmektedir. Avlunun güneyinde mescit (şek.84), batı tarafta eyvan ve odalar (şek.85), kuzeyinde dama çıkışı sağlayan merdiven bulunur (şek.86). Türbe ise kuzey doğu köşede yer almaktadır. Avlunun ortasında da kare planlı havuza yer verilmiştir171. Avlunun batı kanadında sivri beşik tonozlarla örtülü iki oda ve bir eyvan yer almaktadır. Avludan bir basamak yüksekte duran eyvanın batı duvarına sonradan dikdörtgen bir pencere açılmıştır. Eyvanın yanındaki iki oda birer kapı ve pencere ile avluya açılırlar. Eyvanın bitişiğindeki odanın basık kemerli kapısı orijinaldir172. Kuzeybatı köşede yer alan odanın kuzey duvarında basık kemerli ocak nişi yer almaktadır.

167 Yaşar Baş, Rahmi Tekin, Maraş Vakıfları (Dulkadirli ve Osmanlı Dönemi), Konya: Bahcıvanlar Basım Sanayi, 2007, s. 108. 168 Baş, Tekin, a.g.e., s. 112. 169 Özkarcı, a.g.e., s. 333, İbrahim Solak, XVI. Asırda Maraş Kazâsı (1526-1563), Kahramanmaraş,: Öncü Basımevi, 2014, s. 171. 170 Gündoğdu, a.g.e., s. 45. 171 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 246. 172 Özkarcı, a.g.e., s. 334.

53

Avlunun doğu kanadında bugün yalnızca hafif çarpık planlı türbe yer almaktadır. Daha evvel, mescidin kuzey duvarının uzantısı ile türbe kapısı hizasından geçen duvarlar uzatılarak birleştirilmiş ve türbenin yanında iki odalı geniş bir birim yapılmış173. Bu birimler, bir süre müftülük odası olarak kullanılmış (şek87.). Medresenin simetriğini bozan bu birimler daha sonra kaldırılmış ve simetriği bozmayacak şekilde yerine sadece çevre duvarı eklenmiştir ve bu duvarlarda da pencere açıklıklarına yer verilmiştir. Araştırmacıların çizmiş oldukları eski planlarda da avlunun doğu kısmında türbeden başka bir birimin yer almadığı görülmüştür174. Avlunun güney kanadında enine dikdörtgen planlı ve dışa taşıntılı mescid yer alır. Mescidin avluya bakan cephe duvarı yukarı taşkındır. Muhtemelen önemi vurgulanmak istenmiştir. Mescidin giriş kapısı dilimli kemere sahiptir. Kapının solunda önceden yer alan mihrabiye onarımlar sırasında kaldırılmıştır175. İç mekan ortada kubbe, yanlarda ise sivri beşik tonoz ile örtülüdür. Sivri kubbe, tonozların üzerindeki iki bölümlü üçgen bingi ya da iki yüzlü pandantif ile geçilen, onikigen kasnak üzerinde yükselmektedir. Kıble duvarının ortasına, giriş kapısı ekseninde yerleştirilen mihrap nişi yarım daire planlı ve sivri kemerlidir. Mescidin batı duvarına dikdörtgen iki dolap nişi yapılmıştır. İç mekanın aydınlığını sağlayan, mihrabın iki yanında simetrik yer alan dikdörtgen pencereler bulunmaktadır (şek.88). Mescit bölümü, Anadolu'daki eyvanlı medreselerin ana eyvanı konumundadır. Medrese planı ile Memluk geleneğine de bağlanmaktadır176. Medrese geneli ile sade olmakla birlikte dikkati çeken süslemeler mescit kısmında yer almaktadır. Kıble duvarının ortasında yer alan taş mihrabın, kavsara hizasına kadar bezeme görülmez. Bunun üzerinde üç yönden silme ile çerçeve içine alınmıştır. Nişin sivri kemeri, iki sıra mukarnastan oluşan bir konsol üzerine oturmaktadır. Konsolun üzerinde ise palmet ve lotuslardan oluşan bir şerit yer alır. Mihrap alınlığının üst köşelerinde konsol biçiminde ileri taşkın iki çıkıntı bulunur177.

173 Aslanapa, Türk Sanatı I Başlangıcından Büyük Selçukluların Sonuna Kadar, s. 236. 174 Özkarcı, a.g.e., s. 335. 175 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 247. 176 Aslanapa, a.g.e., s. 236. 177 Gündoğdu, a.g.e., s. 46.

54

Kubbenin göbeğinde yer alan madalyonun içi, rumi ve palmetlerle bezenmiştir. Bunun daha önceki onarımlara ait olduğu ve son onarımlarda bu kısma dokunulmadığı anlaşılmaktadır178 (şek.89). Mescidin güney duvarında ki mihrabın iki yanında yer alan pencereler, dışta köşeleri pahlı ve derin nişler içerisine yerleştirilmiştir (şek90.). Pencere lentoları hasır örgü biçiminde geometrik motiflerle süslenmiştir. Nişlerin üst kısımları ise ikişer sıra mukarnas dizisi ile sonlanmaktadır. Taş Medrese, mescidinin sivri kubbesi, dilimli kemerli kapısı ve güneyinde yer alan pencerelerin süslemeleri ile Güneydoğu Anadolu ve Memluk sanatının izlerini taşımaktadır179.

3.1.8. Taş Medrese Türbesi Taş Medrese Türbesi, günümüzde Kurtuluş Mahallesi, Atatürk Bulvarı'nda, Ulu Camii'nin kuzeybatısında yer almaktadır. Taş Medrese ile bir bütünlük içerisinde olan türbe, yapı topluluğunun kuzeydoğu köşesine çarpık bir şekilde yerleştirilmiştir180 (şek.91). Türbenin kapı alınlığında yer alan inşa kitabesi okunamayacak durumda olduğundan yapım yılı tam olarak bilinmemektedir. Fakat yapı kompleksi içerisindeki çarpık konumu nedeni ile medreseden sonra inşa edildiği anlaşılmaktadır. Türbenin, Alaüddevle Bey tarafından, 1510 yılında vefat eden oğlu Şahruh Mehmet Bey için 16. yüzyıl başlarında inşa edildiği düşünülmektedir181. Yapı tek katlı ve kare planlı türbeler sınıfına girmektedir (şek.83). Kesme taştan inşa edilen yapı tek hücreden oluşmaktadır. Türbenin mumyalık bölümü bulunmamaktadır. İç mekana güney duvarında bulunan taç kapı formundaki açıklıktan girilmektedir. Yapı içerden pandantif geçişli kubbe, dışarıdan piramidal külah ile örtülüdür. Türbenin külah yüksekliği beden duvarlarından fazladır. Hiçbir yönden penceresi bulunmayan yapının üst örtüsünde doğu ve batıda olmak üzere iki küçük ışıklık bulunur.

178 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 247. 179 Karlıklı, a.g.e., s. 92. 180 a.g.e., s. 91. 181 Özkarcı, a.g.m., s. 40.

55

Türbede sekiz adet mezar bulunmaktadır. Bunlardan biri Alaüddevle Bey'in oğlu Şahruh Mehmet Bey, diğerleri ise İstiklal Savaşı şehitleridir182 (şek.92). Şahruh Mehmet Beyin oldukça basit bir sandukası vardır. Yapıda dikkati çeken kısım ve süslemenin olduğu tek yer taç kapıdır. Zemin ile külah arasındaki taç kapı, sivri zikzaklı kemerlidir. Sivri kemerin iki yanında saç örgüsü şeklinde işlenmiş iki sütunce yer almaktadır. Sütuncelerin başlıkları sağır nişcikler yer alır. Sütuncelerin kaideleri ise kum saati formundadır. Zeminde ise iki yanda seki yer alır. Sivri kemerin bulunduğu bölümü üç yönden kuşatan bir sıra damalı bir bordür bulunur. Bordür alt kısımda içeri kıvrılarak sütuncelerin başlığı üzerinde sonlanır183. Kapının süslemelerinde Artuklu ve güneyden gelen Zengi ve Memluk sanatının etkileri görülür184.

3.1.9. Yum Baba (Dede) Türbesi Türbe, Kapalıçarşı'nın doğu tarafında yer alan Saatçiler Pasajı'nın içinde bulunmaktadır. Yapı, Dulkadiroğlu Beyliği zamanında inşa edilen Yum Baba Zaviyesi bünyesinde yer alırken yıkılmış ve 1985 yılında betonarme olarak yeniden inşa edilmiştir. Yıkılan türbenin ise 16. yüzyılın ilk yarısında inşa edildiği düşünülmektedir. Alaüddevle Bey 916 H./1510 M. tarihli vakfiyesinde Yum ya da Bum Dede Zaviyesini inşa ettirdiğini belirterek vakıflarda bulunmuş. Ayrıca günde iki defa yemek pişirilip fakirlere dağıtılmasını şart koşmuştur185. Tarihi çarşı kompleksinde bulunan, Saatçiler Pasajı içerisindeki dükkanlar arasında yer alan türbe, köşede oldukça gözden uzak bir konumdadır ve bilgi tabelası olmasa dışarıdan fark etmek çok zordur. Türbe 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra oldukça bakımsız kalmış ve tahrip olmuş. Mevlevi Dergahı, 1937 yılında Vakıflar tarafından şahıslara satılmış. Bu şahıslar dergahı yıkarak garaj haline getirmişler. 1965 yılında dükkanlar inşa edilerek burası pasaj haline dönüştürülmüş. Harabe halde bulunan türbe, 1985 yılında basit bir şekilde iki katlı olarak yapılmış. Alt kat türbe üst kat dükkan olarak düzenlenmiştir186.

182 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 248. 183 Gündoğdu, a.g.e., s. 58. 184 Aslanapa, a.g.e., s. 238. 185 Solak, a.g.m., s. 528, Baş, Tekin, a.g.e., s. 123,124. 186 Özkarcı, a.g.e., s. 358.

56

Türbeye batı duvarında ki kapıdan girilmektedir (şek.93). Kapının üstünde yer alan kitabede ''Hazreti Mevlâna Dergâhı'' yazılıdır. Giriş kapısından sonra sol tarafa giden kısa bir koridor bulunmaktadır. Koridorun bittiği kısmın üstünde bir kitabe daha vardır. Kartuş içerisinde ''Ya Hazreti Mevlana'' yazılıdır (şek.94). Koridordan sonra türbeye geçilmektedir. Türbe doğu-batı doğrultusunda yerleştirilmiştir dikdörtgen bir oda şeklindedir. Türbenin batı tarafında sanduka yer almaktadır(Res.). Sanduka, türbe inşa edilirken betonla kaplanmıştır. Sandukanın baş şahidesi sikke (Mevlevi külahı) şeklindedir (şek.95).

3.1.10. Çukur Hamamı Çukur hamamı, Ekmekçi Mahallesi Bağdat Sokak'ta yer almaktadır. Hamamın inşa kitabesi olmadığı için yapım yılı tam olarak bilinememektedir. Maraş'a ilk defa 1648 yılında uğramış olan Evliya Çelebi, şehir kültürü bağlamında hamamlardan ve hamam kültüründen de söz etmektedir. Maraş'ta beş hamam olduğunu tespit etmiş ve bunların içerisinde 'Çukur Hamamı' adını zikretmiştir187. Bu bilgiler doğrultusunda yapının 1648 yılından evvel inşa edildiği anlaşılmaktadır. Şehir dokusu içerisinde önemli bir konumda bulunan hamam kalenin güney eteğine inşa edilmiştir. Yapının yarısı yol seviyesinin altında kaldığı için Çukur Hamam olarak isimlendirilmiştir. Bunun yanında Ulu Cami, Taş Medrese ve tarihi ticaret bölgesi ile bir kompleks oluşturmaktadır188. Yapı, Maraş'ta bilinen en eski hamamdır. Mimari özellikleri ve konumu itibari ile 15. yüzyılın ikinci yarısında Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi'nde inşa edildiği düşünülmektedir. Genellikle beylikler devri hamamlarının kubbe geçişlerinde kullanılan tromp, Anadolu Selçukluları sonrası Beylikler Dönemi'nde, mimaride hem bir arayışın hem de hala Selçuklu etkisinde kalındığının bir kanıtıdır. Türk mimarisinde aralık bölümleri, Selçuklu hamamlarının çoğunluğunda, Beylikler Dönemi hamamlarının da bazılarında görülmektedir. 16. yüzyılda ise yerini tamamen ılıklığa bırakmıştır189.

187 Alparslan, Yakar, a.g.e., s. 33. 188 Birsen Erat, ''Anadolu'da Selçuklu Dönemi Hamam Mimarisi: Çarşı Hamamları'', Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı (Mimarlık ve Sanat), C. 2, ed. Ali Uzay Peker, Kenan Bilici, Ankara: T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2006, s. 458. 189 Özkarcı, a.g.e., s. 448.

57

Mülkiyeti Kahramanmaraş Belediyesi'ne ait olan hamam, kiraya verilmiş ve fonksiyonuna uygun olarak kullanılmış190. 1980'li yıllara kadar fonksiyonunu sürdürmüş olup bu tarihten sonra boş bırakılmıştır. Belediye tarafından 30.11.1995 kurul kararı ile rölöve restorasyon projeleri hazırlanmış. 1999 yılında onarıma başlanılan hamam 2001 yılında tamamlanarak kullanıma açılmıştır. Ardından İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Kudeb tarafından 2012 yılında rölöve restitüsyon ve restorasyon projesi yapılmış. Sekiz ay içerisinde tamamlanan çalışmalar sonucunda yapı 2013'te hizmete açılmıştır (şek.96). Günümüze çeşitli onarımlar görerek gelen yapı orijinal özelliğini büyük ölçüde korumaktadır. Dört eyvanlı ve köşe hücreli hamamlar grubuna girmektedir191 (şek.97). Yapı; rüzgarlık, soyunmalık, aralık, ılıklık, sıcaklık ve halvetleri ile su deposu bölümlerinden oluşmaktadır. Hamamın külhan bölümü yıkıldığı için günümüze gelememiştir. Yapının beden duvarlarında kaba yonu ve moloz taş, örtü sisteminde tuğla, zemin döşemelerinde kesme taş ve mermer kullanılmıştır. Hamama doğu cephede yer alan basık kemerli giriş açıklığından girilmektedir. Buradan L planlı rüzgarlık kısmına oradan da soyunmalık bölümüne geçilmektedir. Hamamın yol seviyesinin altında olmasından dolayı, on bir basamaklı merdiven ile soyunmalık bölümünün girişine ulaşılmaktadır. Rüzgarlık bölümünde biri doğu diğeri güney duvarında bulunan iki adet pencere ile aydınlanmaktadır (şek.96). Soyunmalık bölümü, köşelerden pandantif geçişli 5.60 m. çapındaki kubbe ile kapatılmıştır. Kubbe, iç mekan duvarlarında derinliği bulunan dört sivri kemer üzerine oturmaktadır ve kare planlı kasnak üzerinde yükselmektedir (şek.98). Kubbenin ortasında aydınlık feneri bulunmaktadır ve kubbe kasnağında dört pencere yer almaktadır. Aydınlık feneri ekseninde kesme aştan sekizgen planlı şadırvan yer almaktadır. Soyunmalık bölümünde girişler haricinde boydan boya taş seki bulunmaktadır. Kuzeydoğu köşede basık kemerli ve kubbe ile örtülü olup iç mekana açılan küçük bir birim yer almaktadır. Ayrıca kuzey ve doğu duvarına birbiri ile bağlantılı olarak, kemer derinliğine yerleşecek şekilde, ahşaptan bir galeri bölümü

190 Daha önce şahıs mülkiyetinde olan hamam, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun 11.05.1979 tarih A-1655 sayılı kararı ile tescil edilerek Kahramanmaraş Belediyesi tarafından istimlak edilmiştir. 191 Özkarcı, a.g.m., s. 45.

58 yapılmıştır. Buraya doğuda yer alan merdiven ile çıkılmaktadır. Batı duvarında ise aralık kısmıyla bağlantıyı sağlayan kapı yer almaktadır. Kuzey-güney doğrultusunda yerleştirilen aralık bölümü beşik tonoz örtülüdür ve oldukça dar tutulmuştur. Aralık mekanının kuzeyinde tıraşlık, güneyinde ise iki bölümden oluşan hela yer almaktadır. Bu birimin aydınlığı üst örtüde yer alan ışık gözleriyle sağlanmaktadır. Aralık bölümünün batısında yer alan kapıdan ılıklık bölümüne geçiş sağlanmaktadır. Ilıklık bölümü de kuzey-güney doğrultusunda yerleştirilmiştir ve dikdörtgen bir plana sahiptir. Doğu-batı yönünde iki adet sivri kemerle üç bölüme ayrılan ılıklık mekanının orta kısmı pandantiflerle geçilen kubbe ile kapatılmıştır. Yan bölümler ise sivri tonozlarla örtülerek bir eyvan görüntüsü kazanmıştır. Tonoz örtülü birimler kubbeli mekandan bir basamak yüksekte yer alır ve bu mekanlarda taş sekiler yer almaktadır. Ilıklık bölümünün aydınlığını ise kubbede açılan ışık gözleri sağlamaktadır. Batı duvarının güneyinde yer alan kapı ile sıcaklık bölümünün doğu eyvanına geçilmektedir. Türk hamam mimarisinde en çok karşımıza çıkan, dört eyvanlı köşe halvet hücreli plan şemasının192 tipik bir örneği olan sıcaklık mekanı (şek.99), klasik şemaya bağlı olarak dört yönden eyvanlarla çevrelenmiştir ve köşelerinde ise halvet hücreleri yer almaktadır. Merkezde kalan bölüm dört yönden sivri kemerlere oturan pandantif geçişli kubbe ile örtülüdür. Eyvanların üzeri sivri beşik tonoz ile örtülüyken halvet bölümleri pandantif geçişli kubbe ile örtülüdür ve orta mekana sivri kemerli kapı ile açılırlar. Hamamda dikkat çeken bir özellik bulunmaktadır. Kuzey eyvanı kubbeli bir mekan ile uzatılmış ve iki tarafa simetrik olarak iki halvet daha eklenmiştir. Böylelikle halvet sayısı toplamda altıya ulaşmıştır. Bu bölümlerde kubbeye geçişte tromp kullanılmış. Tromplar arasında kalan duvar yüzeyleri sağır sivri kemerlerle hareketlendirilmiştir. Sıcaklık bölümünün aydınlığı, kubbelerde yer alan çok sayıda ışık gözleriyle sağlanmaktadır. Benzeri görülmeyen bu uygulama dört eyvanlı köşe halvetli plan şemasının gelişmiş bir şekli olabileceği gibi193, hamama yeni mekan kazandırma ihtiyacı

192 Semavi Eyice, ''Hamam'', TDV İslam Ansiklopedisi, C. 15, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1997, s. 414. 193 Özkarcı, a.g.e., s. 451.

59 doğrultusunda yapılıp kubbeye geçiş elemanlarındaki farklılıktan dolayı özgün olmadığı da düşünülmektedir. Sıcaklığın batı tarafında, kuzey-güney doğrultusunda sıcaklık boyunca uzanan su deposu yer alır ve sivri beşik tonoz ile örtülüdür. Su deposunun batısında dikdörtgen formlu külhan bölümü yer alır ve girişi güneydedir. Külhan bölümü zemin kotunun altında yer almaktadır. Üst örtü üzerine beton dökülmüş düz dam olan külhan mekanı özgünlüğünü büyük ölçüde yitirmiştir.

3.1.11. Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı Kurtuluş Mahallesi Hamam Sokak'ta yer alan yapı kuzeyde Ulu Cami ve bahçesine bitişiktir. Doğusunda ise Belediye Çarşısı yer almaktadır. Yapının inşa kitabesi bulunmamaktadır. Arşiv belgelerine göre ilk hanın doğusunda, doğu-batı doğrultusunda yer alan ahır kısmının Alaüddevle Bey tarafından 15. yüzyılın sonlarında inşa edildiği, son halini ise 18. yüzyıl sonlarına doğru aldığı düşünülmektedir194. Evliya Çelebi, Maraş'ı tanıtırken hanlara kısaca değinmiştir. Maraş'ta altı han bulunduğunu, Acemler Han'ı ve Ulu Cami yakınında Müftü Hanı'nın yer aldığını ifade etmiştir195. Bu bilgiler doğrultusunda hanın 1648'den evvel var olduğu ve Müftü Hanı adı ile bilindiği anlaşılmaktadır. Hanın bir dönem katipler tarafından kullanılmış olmasından dolayı halk arasında Katip Han olarak da anılmış. Cumhuriyet Han olarak anılması ise, hanın ana giriş kapısı üzerinde yer alan Cumhuriyeti simgelediği var sayılan ay yıldızlı motiften kaynaklanmaktadır. Vakfiyelerde ise Büyük Bağdat Hanı olarak zikredilmektedir196. Alaüddevle Bey'in, Ulu Cami'nin kuzey tarafına İmaret-i Nebeviyye ile Büyük Bağdadiye Medresesi'ni, kuzeybatı tarafına Taş Medrese'yi, güney tarafına Seyid Mazlum Zaviyesi'ni ve Maraş Çarşısı'nda Pazar Hamamı ile Büyük Bağdat Hanı'nı inşa ettirerek, odak noktasını caminin oluşturduğu büyük bir külliye yaptırmış olduğu anlaşılmaktadır197. Farklı dönemlere ait doğu ve batı bölümü ile iki kısımdan oluşan hanın doğu tarafı ahır kısmı olup, ilk yapılan bölümü oluşturmaktadır. Burası iki katlı olup üst katı

194 a.g.e., s. 366. 195 Alparslan, Yakar, a.g.e., s. 33. 196 Özkarcı, a.g.e., s. 366. 197 a.g.e., s. 366.

60 daha sonra yıkılmış ve kuzey tarafında az bir duvar parçası kalmış. Batı kısım ise üç katlı olarak planlanmıştır. 1780 yılı civarında Maraş Çarşısı'nda çıkan yangından han ile birlikte etrafındaki yapılar zarar görmüş. Ardından hanın batı tarafındaki üç katlı bölüm inşa edilmiş ve böylelikle bugünkü şeklini almıştır. Günümüze çeşitli ilave ve onarımlar görerek gelen yapı, 1990'lı yıllara kadar kısmen faaliyette olup, ardından uzun bir süre harap halde kalmıştır (şek.100). Tüm bina 2012 yılında yapılan restorasyon çalışması ile atıl bir durumdan kurtarılmıştır (şek.101). Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde halka açık kahvaltı ve kahve evi olarak hizmet vermiş, ardından da dondurma müzesi yapılmıştır198. Eskiden yolcu hanı olarak inşa edilen yapının zemin katı ahır olarak, üst katlar ise yolcuların konaklamaları için yapılmıştır. Hanın güney cephesinde dört adet dükkan bulunmakla birlikte bunlar asli durumunu yitirmiştir199. Hanın inşasında ince yonu, kaba yonu, moloz taş, kerpiç ve ahşap malzeme kullanılmıştır. Araziye göre konumlanan han hafif çarpık planlıdır (şek.102,103,104). Hanın güneyinde Hamam Sokak yer alır ve ana kapısı bu sokağa açılmaktadır. Sokak içinde han kapısının tam karşısında Marmara Hamamı bulunmaktadır. Faaliyette oldukları dönemde müşterileri için tamamlayıcı bir unsur sayılmaktadır. Hanın avlusuna güney cephede yer alan basık kemerli kapıdan girilmektedir (şek.105) Güney duvarında sokağa bakan basık kemerli üç adet pencere bulunmaktadır200. Kapı tarafındaki pencere diğerlerine göre daha küçük boyuttadır. Bu kapı ve pencerelerde ince yonu taş kullanılmıştır. Hanın doğu bölümü, orijinal kısmı olup Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi'nde 15. yüzyıl sonlarında yapıldığı anlaşılmaktadır. Genel hatlarıyla dikdörtgen planlı olan bu bölüm iki katlı olarak düzenlenmiş fakat 1780 yılı civarında çıkan yangında zarar görmüş ve geriye üst kattan az bir duvar parçası kalmış201. Bu bölüm, zemin katını oluşturan çapraz tonozlu ahır ile önündeki revaklı bölümden meydana gelmektedir. Zemin katta ince ve kaba yonu taş, üst katta ise ahşap hatıllı kaba yonu taş ve moloz taş

198 https://kahramanmaras.bel.tr/kesfedin/katip-han (Erişim Tarihi:28.12.2018). 199 Özkarcı, a.g.e., s. 368. 200 Ali Baş, ''Beylikler Dönemi Hanları'', Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı (Mimarlık ve Sanat), C. 2, ed. Ali Uzay Peker, Kenan Bilici, Ankara: T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2006, s. 453. 201 Özkarcı, a.g.m., s. 42.

61 malzeme kullanılmıştır. Ahır doğu-batı doğrultusunda yerleştirilmiş olup, üç sıra paye dizisi ile iki bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler ise sekiz çapraz tonozla örtülmüştür ve üstten de toprak tabakası ile kapatılmıştır. Bu örtü sistemi önde altı kesme taş payeye, yanlarda da duvar payelerine dayanmaktadır. Ahırın güneyine ise revak yerleştirilmiştir202. Zemin kat kalın dış duvarlara sahiptir. Muhtemelen zaman içindeki onarımlarda sağlamlaştırma ihtiyacından dolayı bu biçimi almıştır. Geleneksel han mimarisinde böyle bir plan mevcut değildir. Ancak gerek güneydeki Hamam Sokak ve gerekse doğudaki Belediye Çarşısı'na bakan mevcut dükkanların hanın yapısı aleyhine inşa edilmesi sonrasında geriye kalan kısımların yeniden elden geçirilerek böyle bir düzenlemenin yapılmış olması mümkündür. Hanın batı bölümü üç kattan meydana gelmektedir. Bölgede çıkan yangın sebebiyle han büyük ölçüde tahrip olmuş ve bu kısmın 18. yüzyılın sonlarına doğru inşa edildiği düşünülmektedir203. Zemin kat depo olarak kullanılmış, üst katlar ise yolcuların konaklaması için düzenlenmiştir. Zemin katta ince yonu ve kaba yonu taş kullanılmıştır. Önceki yapıdan tadilat yapılarak, son halini alıştır. Zemin kat iki bölümden oluşur. Üst kata çıkışı sağlayan merdivenin alt kısmında beşik tonoz örtülü ve avluya açılan bir eyvan yer alır. Güney duvarında basık kemerli üç pencere ve iki kapı avluya bakar, batı duvarında da iki adet küçük pencere bulunmaktadır. Zemin kat kesme taştan iki adet payeye istinad eden ahşap tavanla örtülüdür. Hanın birinci katına eyvanın önünde yükselen taş merdiven ile çıkılmaktadır. Bu katın güney duvarı bağdadi tarzında yapılırken diğer duvarlar ahşap hatıllı kaba yonu ve moloz taştan inşa edilmiştir. Ortada beş adet ahşap ayağa istinad eden ahşap kirişlemeli tavan ile örtülmüştür. İç mekanı aydınlatan kuzey ve batıda beş, doğuda bir ve güneyde yıkık kısımlarda sistem devam ettirilerek beş adet olmak üzere toplam on altı pencere açıklığı bulunmaktadır. Güneydeki pencereler yuvarlak kemerli olup diğer pencereler dikdörtgendir ve ahşap lentoludur. Ayrıca bu katın güneydoğu köşesinde dışa taşıntı yapan iki gözlü hela bulunmaktaymış. Giriş kapısının dayandığı yığma kerpiçten bir paye ve ikici kata çıkan merdiven yer almaktadır. Restorasyondan sonra hela kaldırılmıştır ve güney duvarında altı pencere açıklığı bulunmaktadır. Hanın ikinci katına, birinci katın sahanlığında yer alan L biçimindeki ahşap merdiven ile çıkılmaktadır. Bu kat kuzeyde tamamen, doğuda ise kısmen dışa taşarak

202 Özkarcı, a.g.e., s. 369. 203 a.g.e., s. 369.

62 genişlemiş olup ahşap payandalarla desteklenmiştir. Batıda ise orta bölümdeki salonun uzantısı olarak cumba tarzında bir çıkıntıya sahiptir ve üç yönden pencere açıklığı bulunmaktadır. İkinci kat plan olarak, ortada yapı boyunca uzanan ve bir çıkma ile sonlanan ince uzun bir salon ve iki tarafına yerleştirilmiş odalardan ibarettir. Doğu duvarında ahırın damına açılan bir pencere ve bir kapıya yer verilmiştir. Sofanın kuzey tarafında dört tane oda bulunmaktadır. Bunlardan üçü, birer kapı ve ikişer pencere ile, diğeri de bir kapı ve pencere ile sofaya açılmaktadır. Güneyde yer alan üç odadan ikisi birer kapı ve ikişer pencere ile küçük sofaya, doğu köşedeki de bir kapı ile uzun sofaya açılır. Ayrıca odaların dışa bakan çok sayıda penceresi bulunmaktadır. Güney cephenin ortasına balkon yerleştirilmiştir. Güneydoğu köşede merdiven üstündeki oda da balkonludur. Restorasyonda ise bu balkon pencere açıklığına dönüşmüştür. İkinci katın duvarları hımış tekniğinde, ahşap çatkıların araları kerpiç ile doldurulup sıvanmıştır. Mekanların zemini ahşap olup, üzeri alttan ahşap tavan, üstten ise kırma sac çatıyla kapatılmıştır204. Han oldukça sade inşa edilmiştir. Sadece, avlu kapısının üst kısmı sarımtırak ve kırmızımtırak renkteki taşlarla örülerek hareketlilik sağlanmaya çalışılmıştır ve bu bölümde ''Allah'' yazısı bulunmaktadır (şek.105). Restorasyon çalışmasının ardından 2013 yılında ziyarete açılan yapının doğu bölümü iki yüz kırk metrekare zemin kat, iki yüz metrekare yemek salonu ve kırk metrekare de mutfak olarak kullanılırken, batı bölümü ise atmış metrekarelik oda içerisinde dört adet mahzen inişi, otuz beş metrekarelik büyük salonda zeytinyağı taşı sergiye sunulmuştur. Birinci katta yüz on metrekarelik büyük yemek salonu olarak düzenlenmiş, ikinci katta bulunan sofa etrafına açılan yirmişer metrekarelik altı adet oda geleneksel Maraş kültürünü yansıtan zanaat ürünlerinin tanzimine açılmıştır205. Katip Han'ı günümüzde ise Dondurma Müzesi olarak ziyaretçilerini beklemektedir.(Res.).

204 Özkarcı, a.g.e., s. 370. 205 https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/kahramanmaras/gezilecekyer/katiphancumhuriyet-hani (Erişim Tarihi: 03.01.2019).

63

3.1.12. Eski (Maraş-Yukarı) Bedesten Maraş'ta varlığı bilinen iki bedestenden ilki, Eski Bedesten'dir. Kurtuluş Mahallesi'nde bulunan bedestenin inşa kitabesi bulunmadığı için inşa tarihi tam olarak bilinememektedir. Ancak, Dulkadiroğlu Beyliği hükümdarı Alaüddevle'nin 1510 tarihli vakfiyesinde bedesten zikredilmektedir. Vakfiyeye göre yapı Alaüddevle Bey tarafından 15. yüzyılın sonlarına doğru inşa ettirilmiştir206. Şehrin Kurtuluş Savaşı (1919) sırasında harap olan yapı, Belediye tarafından 1960 yılında yıkılarak yerine ''Kasaplar Hali'' olarak bilinen çarşı yapılmıştır (şek.106). Sadece güney cephedeki cümle kapısı (şek.107) ile ikisi güney cephede, yedisi bedestenin içinde olmak üzere dokuz dükkan günümüze gelebilmiştir207. Bedestenin orijinalinde ki plan ve mevcut dükkan sayısı hakkında yeterli bilgi olmamakla birlikte, kuzey-güney doğrultusunda uzanan beşik tonoz örtülü bir sokağın, iki tarafına simetrik olarak yerleştirilen, beşik tonozlu dükkanlardan meydana geldiği anlaşılmaktadır208. Ayrıca bedestenin kuzey, güney, doğu ve batı cephelerinde birer kapının olduğu ve cephelerde dışa açılan dükkanlara yer verildiği anlaşılmaktadır.

3.1.13. Belediye Çarşısı Çarşıların inşa kitabeleri olmadığı için yapım yılları bilinmemektedir. Fakat Dulkadiroğlu Beyliği ve Osmanlı Devleti zamanında 15. yüzyılın sonu ile 17. yüzyıl başları arasında yaptırıldıkları anlaşılmaktadır. Kentin en eski ticari yapısı olan Belediye Çarşısı, Ulu Cami'nin güneydoğu tarafından başlayarak, kuzey güney doğrultusunda uzanmaktadır (şek.108). Dulkadir Beyi Alaüddevle'nin 1500 tarihli vakfiyesinde, Sûk-ı Maraş (Maraş Çarşısı) olarak zikredilmiştir. Belediye Çarşısı adını sonradan almıştır. Buradan çarşının Alaüddevle Bey tarafından 15. yüzyılın sonlarına doğru yaptırıldığı anlaşılmaktadır209. Son halini Osmanlılar zamanında alan çarşı, 6.60 m. genişliğinde ve 240 m. uzunluğunda olan sokağın iki tarafına yerleştirilen 147 dükkandan oluşmaktadır. Dükkanların orijinalinde beşik tonoz ya da çapraz tonoz örtülü oldukları bilinmektedir.

206 Solak, a.g.m., s. 527. 207 Özkarcı, a.g.e., s. 393 208 Özkarcı, a.g.m., s. 43. 209 Özkarcı, a.g.e., s. 405.

64

Fakat dükkanlar asli durumlarını yitirmişlerdir. Belli bölgelerden yapılan geçişler ile diğer çarşılarla bir bütünlük sağlanmaktadır210. 1935 yılına kadar tamamen beşik tonoz örtülü olan yapı, yine bu tarihte tonozdan bir taşın düşmesi üzerine tamamen yıktırılarak üzeri açılmıştır (şek.109). Çarşısının eski fotoğraflarında aydınlığın sağlanması için tonozlarda çok sayıda açıklığa yer verildiği anlaşılmaktadır (şek.110). 2012 yılında yapılan restorasyon ile tarihi hava yeniden oluşturulmaya çalışılmıştır211 (şek.111). Çarşıda çoğunluk olarak kuyumcu, konfeksiyoncu ve tuhafiyeci olmak üzere çeşitli esnaf grupları yer almaktadır (şek.112).

3.1.14. Uyuz Pınarı İsa Divanlı Mahallesi, Portakal Sokak'ta yer alan yapının inşa kitabesi bulunmadığı için yapım tarihi bilinmemektedir. Çeşme günümüze ulaşamayan Dulkadiroğlu Beyliği Sarayı'na yakın bir konumdadır. Çeşmenin bugünkü şeklini Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi'nde 15. yüzyılda aldığı düşünülmektedir. Çünkü şehir bu beylik zamanında yeniden imar edilerek bugünkü şeklini almıştır ve Anadolu Selçukları Dönemi'nden hiçbir yapı ulaşmamıştır212. Roma Dönemi'nden bu yana Kahramanmaraş bölgesinde cilt hastalarının özellikle de cüzzam hastalarının yıkanarak tedavi edildikleri bilinmektedir. Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi'nde de bu tedavi yöntemi devam etmiş ve çeşme, uyuz ve cüzzam gibi deri rahatsızlıkları bulunan hastaların yıkanmaları için yapılmıştır. Birtakım onarımlar görerek günümüze gelen yapı özgün fonksiyonunu sürdürmektedir. 1992 yılında Kahramanmaraş Belediyesi tarafından tamir ettirilmiştir. Duvarlar içten ve dıştan sıvanmış, üst örtü beton ile kapatılmıştır. 2006 yılında Belediye tarafından tekrar onarım görerek, iç ve dıştaki sıvalar kaldırılmış, içerisinde hastaların banyo yapabileceği şekilde yeniden hizmete açılmıştır. Yapının örtü sisteminde ve duvarlarda kaba yonu ve moloz taş, kapı ve zeminde ince yonu taş kullanılmıştır. Doğu-batı doğrultusunda yerleştirilen yapı, (şek.113-114) dıştan piramidal külah, içten aynalı tonoz ile örtülüdür. Mekana batı cephede bulunan basık kemerli

210 Özkarcı, a.g.m., s. 44. 211 http://kahramanmarassehirrehberi.com/tr/icerik/maras-carsisi-suk-i-maras-belediye-carsisi (Erişim Tarihi: 09.01.2019). 212 Özkarcı, a.g.m., s. 46.

65 kapıdan girilmektedir. Yapının doğu duvarının ortasına yerleştirilen çeşmenin suyu zemindeki dikdörtgen havuza akmaktadır (şek.115). Kuzey duvarda iki, güney duvarında bir tane küçük boyutlu niş yer almaktadır. Batı duvarının güney köşesinde eskiden hela bulunurken, günümüzde ise elbiseler için askılık olarak kullanılmaktadır213 (şek.116).

3.1.15. Ceyhan Köprüsü Kahramanmaraş-Kayseri yolunda kent merkezine 11 km uzaklıkta, Kılavuzlu Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır214. Köprünün inşa kitabesi bulunmadığı için yapım tarihi bilinmemektedir. Lakin 15. yüzyılda Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi'nde inşa edildiği düşünülmektedir215. Çeşitli onarımlar görerek günümüze gelen köprü orijinal özelliklerini korumaktadır. Ceyhan Nehri üzerine doğu batı doğrultusunda yerleştirilen köprü moloz taştan inşa edilmiştir (şek.117) Uzunluğu 158 metre olup, sivri kemerli altı adet açıklığa sahiptir. Köprü moloz taştan yapılmış korkulukla çevrelenmiştir. Köprünün ayaklarında ise üç adet selyaran bulunmaktadır216.

3.2. Kahramanmaraş'ta Osmanlı Dönemi'nde Dulkadiroğlu Beyliği Hanedanı Tarafından İnşa Ettirilen Yapılar

3.2.1. İklime Hatun (Üdürgücü) Mescidi Türbe ve mescit kompleksinden oluşan yapı Kurtuluş Mahallesi Çoruh Sokak'ta, Hatuniye Camii'nin yakınlarında yer almaktadır. Mescidin giriş kapısının üzerinde yer alan kitabe günümüzde okunamayacak durumdadır fakat tahrip edilmeden önce Arifi Paşa tarafından okunmuştur. Kayıtlarına göre mescidin, Alaüddevle Bey'in oğlu Emîr Şahruh'un kızı İklime Hatun tarafından 954 H./ 1547 M. yılında inşa ettirilmiştir217. Zafer Bayburtluoğlu ise 956 H./ 1546 M. yılında Alaüddevle Beyin kızı İklime Hatun adına yapıldığını aktarmıştır218. Mescit, Dulkadiroğlu Beyliği'nin (1337-1522)

213 Özkarcı, a.g.e., s. 516. 214 https://kahramanmaras.bel.tr/kesfedin/tas-kopruceyhan-koprusu, (Erişim Tarihi: 16.05.2019). 215 Özkarcı, a.g.m., s. 47. 216 ''Kültür Varlıkları'', Akdeniz'in Altın Kenti Kahramanmaraş, Kahramanmaraş Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayını, 2014, s. 263. 217 Özkarcı, a.g.e., s. 178. 218 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 245.

66 yıkılmasından sonra yapılmış olsa da, hanedana mensup biri tarafından yaptırıldığı için bu beyliğe ait bir yapı olarak kabul edilmiştir219. Kaynaklara göre mescit, burada uzun yıllar imamlık yapan ''Üdürgücü'' ailesinin, yapıyı tamir ettirmesinden dolayı bu isim ile anılmaya başlamıştır. Mescit 1910 yılında bir yangın geçirmiş, 1937'li yıllarda Vakıflar tarafından satışa çıkarılmış ve Maraş Belediyesi tarafından satın alınmış. Uzun yıllar harap durumda olan yapı, 1973 yılında onarılarak yeniden ibadete açılmıştır220. Anadolu Beylikler Dönemi'nde çeşitli bölgelerde rastlanan mescit-türbe örnekleri arasında sayılabilecek olan küçük ölçekli yapı, kuzey güney doğrultusunda yerleştirilen ayrı iki fonksiyonlu iki kubbeli mekandan oluşan kompleks bir eserdir. Kuzeydeki kubbeli bölüm mescit, güneydeki kubbeli bölüm ise türbe olarak tasarlanmıştır. Mescit türbeye oranla daha büyük boyuttadır.Mescidin batı tarafında iki gözlü son cemaat yeri bulunmaktadır221 (şek.118). Çeşitli onarımlarla günümüze gelen yapı, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumaktadır. Çarşı bölgesine yakın olmasından dolayı etrafı dükkan ve evlerle kuşatılmıştır, bu yüzden yapıyı dışarıdan fark etmek biraz zordur. Mescit ve türbe eğimli bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Kot farkı nedeniyle çarşıdaki dükkanların damları ile yapının avlusu aynı seviyede kalmaktadır. Yapının kuzeyinde yer alan sokaktan aşağı inilerek çarşı bölgesine geçilir. Kuzey cephede bulunan kapıdan sahanlık bölümüne geçilir, buradan da basamaklar ile son cemaat yerine ulaşılmaktadır. Tek kubbeli camiler grubuna giren yapı harim ile batısında yer alan iki gözlü son cemaat yerinden oluşmaktadır. İnşasında ince yonu ve moloz taş kullanılmıştır. Genellikle son cemaat yerleri yapıların kuzeyinde yer alırken, İklime Hatun Mescidi'nde araziden dolayı batı tarafa alınmıştır. Ayrıca harim kısmından alçakta yer almaktadır. Böylelikle kademelenme sağlanmıştır. Son cemaat yeri sivri kemerler ile kalın ve kısa tutulan iki paye ile bir duvar payesine oturmaktadır. Taşıyıcı elemanlar ve kemerler kesme taş örgülüdür. Bu bölümün üzeri biri çapraz tonoz, diğeri beşik ve çapraz tonoz karışımı bir örtüye sahiptir. Dolgular ve kemer arasında ki yerler moloz taş örgülüdür. Son cemaat yerinin türbeye kapısına bakan tarafı açık, diğer taraf ise duvar ile kapalıdır. Önceden kemer gözleri camekan ile kapalı iken günümüzde açık durumdadır.

219 Gündoğdu, a.g.e., s. 42. 220 a.g.e., s. 42, Özkarcı, a.g.e., s. 180. 221 Karlıklı, a.g.e., s. 89.

67

Bayburtoğlu, türbe tarafındaki desteğin üzerindeki duvar kalıntısından bir kemer başlangıcına işaret olabileceğini ve türbenin önünde de bir kemer gözünün olabileceğini düşünmüştür. Örtüsünü belirleyecek bir ize rastlayamamış fakat, diğer baştaki örtü ile aynı olması gerektiğini ileri sürmüştür. Böylece kemerler ile mescit ve türbenin arasındaki örtünün geçme tonozlarla sağlandığı sonucuna varmıştır222. Harime batı duvarının kuzeyin açılan basık kemerli kapıdan girilmektedir (şek.119). Giriş kapısı üstten sivri kemerli tahfif kemeri ile kuşatılmıştır ve iki yanda taşıyıcı özelliği olmayan sütunce bulunmaktadır. Kapının iki yanında simetrik olarak taş seki yerleştirilmiştir. Giriş kapısının üzerinde tahrip olmuş inşa kitabesi yer alır. Kapının soluna denk gelen kısımda ise bir kitabelik bulunmaktadır. İç mekan, tromp geçişli oval bir kubbe ile örtülmüştür ve kubbede aydınlık feneri bulunmaktadır. Kubbe doğrudan beden duvarlarına oturduğu için iç mekan biraz basıktır. İç mekanı aydınlatmak için aydınlık feneri dışında batı duvarında son cemaat yerine açılan içeriden yuvarlak kemerli tek pencere açıklığı bulunmaktadır. Ayrıca kıble duvarının batısında türbeye bakan küçük bir pencere daha bulunur fakat günümüzde burası dolap nişi olarak kullanılmaktadır (şek.120). Mescit kuzey, güney ve doğu cephelerde başka yapılarla kuşatıldığı için yeteri kadar pencere açıklığına yer verilememiştir. Kıble duvarının ortasında yer alan mihrap nişi, duvar içerisinde yer aldığı için dışa çıkıntı yapmamıştır. İki yandan sütuncelerle sınırlandırılan hafif sivri kemerli ve yarım daire şeklindeki mihrap nişi kesme taştan yapılmış ve onarımlar sırasında sıvanarak boyanmıştır. Günümüzde ise sıva ve boya kaldırılarak tekrar kesme taş haline getirilmiştir. Sivri kemeri ise bugün daha çok yuvarlak kemer biçimindedir. Mihrabın batısında minber bulunur, onarımlar sırasında yenilenmiştir. mihrabın doğusunda ise türbe ile bağlantıyı sağlayan dikdörtgen kapı açıklığı yer alır (şek.120- 121). Yapıda dikkati çeken bir süsleme bulunmamaktadır. Sadece mihrap nişinin iki yanında yer alan sütuncelere ait kare formundaki kaidelerin köşelerinde birer mukarnas yuvası göze çarpmaktadır. Kaidelerin arta kalan izlerinden bunların kum saati şeklinde oldukları düşünülmüştür223.

222 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 245. 223 Bayburtluoğlu a.g.m., s. 245.

68

Mescide girişi sağlayan kapının alınlığında nesih hat ile yazılmış iki satırlık kitabe yer alır. Günümüzde okunamayacak durumda olan kitabeyi Arifi Paşa okumuş ve şu şekilde kaydetmiştir. 1- Ammere hazihi'l-mescidi'l-mübâreke İklime Hâtûn binti Emîr 2- Şahruh bin Alâe'd-devle bin Zülkadir gafarahümullah sene 954 Kitabeye göre mescit Dulkadir Beyliği hükümdarı Alaüddevle Bey'in oğlu Emir Şahruh'un kızı İklime Hatun tarafından 954 H./1547 M. yılında inşa ettirilmiştir224.

3.2.2. İklime Hatun (Üdürgücü) Türbesi Türbe, mescit ile birlikte Alaüddevle Bey'in oğlu Emir Şahruh'un kızı İklime Hatun tarafından 954 H./ 1547 M. yılında yaptırılmıştır. Tek katlı türbeler grubuna giren yapı, mescidin güneyinde yapıya bitişik durumdadır ve mescide göre daha küçük ölçülerdedir225. Mekana batı duvarında yer alan basık kemerli kapıdan ve birde, mescidin kıble duvarının doğu köşesinde yer alan dikdörtgen açıklıktan girilmektedir. Bu açıklık mescit tarafında dikdörtgen iken türbe tarafında hafif sivri kemerlidir. Arazinin durumundan dolayı kot farkı oluşmuş ve mescidin girişi ile aynı seviyede olan türbenin batı taraftaki girişine, avludan birkaç basamak ile inilmektedir. Bir dönem bu giriş kapısının ön kısmına bir kapı yapılmış ve üzeri saçak ile örtülmüş iken günümüzde bunlar kaldırılmış, yalnızca kapı üzerindeki saçak kısmı bulunmaktadır (şek.122). Türbe, diğer mekan gibi kareye yakın bir plana sahiptir (şek.121).İç mekan tromp geçişli, hafif oval bir kubbe ile örtülmüştür. Bu bölümün zemini mescidin zemininden alçak tutulmuştur. Bu sebeple mescide geçişi sağlayan açıklığa iki basamak ile çıkılmaktadır. İç mekanda, batı duvarından itibaren uzanan dikdörtgen formlu ve üç yanında dolaşılabilen bir seki yer almaktadır. Bu sekide İklime Hatun'un evlatlığı ve bakıcısı Gülendam Hanım'ın yatmakta olduğunu bildiren bir yazı yer alır. Bu sekinin doğusunda da daha küçük ölçüde, İklime Hatun'a ait olduğu düşünülen dikdörtgen biçiminde taş seki bulunmaktadır (şek.123). Türbe mekanının aydınlığını sağlayacak yeterli açıklık yoktur. Bu yüzden içeride oldukça loş bir hava vardır. İç mekanda, mescide bakan pencere açıklığı kapalı durumdadır. Bu nedenle sadece batı yöndeki giriş açıklığından aydınlık sağlanmaktadır.

224 Özkarcı, a.g.e., s. 182. 225 a.g.m., s. 69.

69

3.2.3. Duraklı (Ali Bey) Camii Yapı Duraklı Mahallesi, Enver Paşa Sokak'ta yer almaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde olup kullanımı Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredilmiştir ve ibadete açık durumdadır. İnşa kitabesi bulunmayan yapı için kesin bir tarih verilememektedir. Fakat arşiv belgelerinde yapının Zülkadirzade Ali Bey tarafından 1221 H./ 1806-7 M. yılında inşa ettirildiği anlaşılmaktadır226. Yapı günümüze bazı onarımlar görerek gelmiştir. Bu onarımlara dair iki tane tamir kitabesi bulunmaktadır. Minare kaidesinde ve cümle kapısının üstünde yer alan kitabelere göre 1874 ve 1896-97 yıllarında onarım görmüştür. Ayrıca arşiv belgesine göre cami, Nalbant Ebubekir Efendi tarafından tamir ettirilmiştir227. Yapı tespit edildiği kadarıyla 1900, 1970, 1994, 2001 ve 2005 yıllarında tamir görmüştür. 1970 yılındaki onarımlar sırasında; ahşap tavanlı son cemaat yeri yıkılarak, betonarme olarak iki katlı son cemaat yeri yapılmış, orijinalinde ahşap kirişlemeli düz toprak dam ile örtülü olan harim, onarımlar sırasında alttan ahşap tavanla, üstten de kırma sac çatıyla kapatılmış, harimin güney duvarının batı kısmında yer alan minber nişi kapatılmış, caminin batı cephesine bitişik olarak sekiz gözlü betonarme hela ilave edilmiş, avlunun kuzey tarafına abdest muslukları yapılmış, fakat bu musluklar lojman yapılırken ortadan kaldırılmıştır. 1994 yılındaki onarımlar sırasında, mihrap ile kıble duvarının ortası çiniyle kaplanmış, duvarlar içten ve dıştan sıvanarak badana edilmiş, sac çatı ve ahşap doğramalar yenilenmiştir. 2001 yılındaki onarımlar sırasında; caminin kuzeydoğu köşesine bitişik olarak yapılan iki katlı küçük medrese yıkılmış, betonarme son cemaat yerinde tadilat yapılarak, kapı ve pencerelerle dışarı açılan mekan şekline dönüştürülmüş ve cephesi kesme taş ile kaplanmış, avlunun ortasına altıgen planlı kesme taş şadırvan yapılmış, avlunun batı duvarına abdest muslukları yapılmış, 2001-2005 yılları arasında avlunun kuzeyine cami görevlileri için üç katlı betonarme lojman yapılmış, fakat lojman caminin bütünlüğünü ve orijinal dokusunu bozmuştur. 2006 yılındaki onarımlar sırasında; caminin cepheleri renkli suni taş ile kaplanmış ve yapının tarihi dokusun bozmuştur. Genelinde onarımlar sırasında, duvar

226 Özkarcı, a.g.e., s. 146. 227 a.g.e., s. 146.

70 içten ve dıştan sıvanarak badana edilmiş ve ahşap doğramalar ile çatı yenilenmiştir. Ayrıca harim kısmını doğu, batı ve kuzeyden çevreleyen ahşap mahfilde onarımlar sırasında yapılmıştır. Avlunun batı tarafında yer alan mezarların, şehrin Kurtuluş Savaşı'nda şehit düşen üç gence ait olduğu söylenmektedir. Son onarımlardan önce sıvalı olan duvarlar günümüzde dışarıdan sıvasız haldedir. Beden duvarlarında kaba yonu ve moloz taş kullanılmıştır. Minare, cümle kapısı ve pencere lentolarında ince yonu taş, örtü sisteminde ahşap malzeme kullanılmıştır. Önceden kesme taş olan mihrap, onarımlar sırasında çiniden yapılmıştır. Günümüzde ise mihrap eski halinde kesme taştandır. Yapı kuzey-güney doğrultusunda eğimli bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Ahşap tavanlı camiler grubuna girmektedir228. Cami harim, kuzeyindeki son cemaat yeri ve doğusunda yer alan tek şerefeli minareden oluşur (şek.124-125). Minare 1874 yılındaki onarımlar sırasında yapılmıştır. Yapının doğusunda da medrese yer almaktadır. Caminin avlusuna doğu cephesinde yer alan basık kemerli kapıdan girilmektedir (şek.126). Günümüzde caminin avlusunda altıgen bir şadırvan bulunmaktadır. Caminin kuzeyinde ise abdest muslukları ile solunda hela sağında ise imam odası bulunmaktadır. Son cemaat yeri 1970 yılındaki onarımlar sırasında betonarme olarak iki katlı inşa edilmiş ve üst kat oda şeklinde düzenlenmiş. Son cemaat yeri düz beton dam ile kapatılmış ve 2001 yılındaki tadilat sırasında, kapı ve pencerelerle dışa açılan mekan haline dönüştürülmüş ve cephesi kesme taş ile kaplanmıştır. Son cemaat yerinin orijinalinde, harim gibi ahşap kirişlemeli düz toprak dam ile örtülü ve üç gözlü olduğu düşünülmektedir. Son onarımlardan sonra bu kısımlar kaldırılmıştır. Günümüzde son cemaat yeri üstten ahşap kirişlemelidir ve yukardan aşağıya doğru eğimlidir. Bu örtü sistemi kuzeyde, daire şeklinde dört ahşap direğe istinad etmektedir. Ahşap direkler beton kaideleri üzerinde yükselmektedir. Son cemaat yeri üç yönden açık olup sadece doğuda duvara denk geldiği için kapalı durumdadır. Harime kuzey duvarının ortasında yer alan basık kemerli cümle kapısından girilmektedir. Harim alttan ahşap tavan, üstten de kırma sac çatıyla kapatılmıştır. Ahşap tavanın ortası sekizgen biçiminde hafifçe yükseltilmiştir. Ahşap tavan yanlarda duvarlara istinad etmektedir (şek.127).

228 Özkarcı, a.g.m., s. 70.

71

Harimin aydınlatılmasını sağlamak için alttan; güneyde dört, kuzeyde iki üstten; güneyde dört, doğuda iki, batıda üç ve kuzeyde bir adet olmak üzere toplamda on altı pencere açıklığına yer verilmiştir. Alt kısımda yer alan pencereler dışarıdan dikdörtgen, içeriden basık kemerlidir ve üst pencerelere göre daha büyük boyutludur. Üst pencereler ise dışarıdan dikdörtgen olup, içerden basık kemerli ve öküz gözü şeklinde tasarlanmıştır. Ayrıca orijinalinde harimin doğu duvarının üst kısmında batıdaki gibi üç pencere olduğunu, fakat sonradan doğu cepheye minare yapılınca burada düzenleme yapılarak bir pencerenin iptal edildiği düşünülmektedir. Güney duvarının ortasına ve cümle kapısının eksenine yerleştirilen mihrap 1994 yılında çini ile kaplanmıştır (şek128). Orijinal mihrabın kesme taştan sivri kemerli ve yarım daire şeklinde nişe sahip olduğu ifade edilmektedir. Son onarımlarda bu durumlar göz önüne alınarak mihrap tekrar kesme taştan ve oldukça sade bir hale getirilmiştir. Sivri kemer yerinede yuvarlak kemer yapılmıştır. Mihrap nişinin derinliği duvar kalınlığı içerisinde kaldığı için dışa taşıntı yapmamıştır. Mihrabın batısında ahşaptan basit bir minber yer alır. Harim doğu, batı ve kuzey taraflardan ahşap bir galeri ile U biçiminde kuşatılmış durumdayken, orijinalde yer almadığı için son onarımlarda bunlar kaldırılmıştır. Günümüzde yalnızca kuzey duvarında boydan boya bir galeri bulunmaktadır (şek.129). Bu bölümün doğusundaki kapıdan çilehaneye geçilmektedir. Harimin zemininde yerden biraz yükseltilmiş ve güney duvarı hariç, üç yönde mahfil yer almaktadır. Caminin doğu cephesine yerleştirilen tek şerefeli kesme taştan minare, kaidenin doğu yüzündeki kitabeye göre, Şirikci zâde Hacı Mustafa Efendi tarafından 1874 yılında yenilenmiştir. Minareye, kaidesinin kuzey kenarında açılan basık kemerli kapıdan girilmektedir. Bu kapıya son cemaat yerinin kuzeydoğu köşesindeki açıklıktan ulaşılmaktadır. Minarenin kare kaidesinin köşeleri pahlanmıştır. Kaideden sonra profilli silme ile silindirik gövdeye geçilir. Şerefe altı çeşitli bezemelerle hareketlendirilmiştir. Şerefe ise demir korkuluklu iken onarımlarda ahşap korkulukla çevrelenmiştir. Silindirik petek ahşap direkler üzerine oturan geniş saçaklı sac çatı ile örtülmüş ve konik sac külahla sonlanmaktadır. Şerefe köşk tipinde yapılmış ve orijinalinde ahşap konstrüksiyonlu olduğu için son onarımlarda bunlar dikkate alınarak hareket edilmiştir229.

229 Özkarcı, a.g.e., s. 148.

72

Oldukça sade inşa edilen yapıda dikkati çeken süslemeler yalnızca minarenin şerefe altında görülmektedir. Şerefe altı ay-yıldız, rozet ve çeşitli bitkisel motiflerle süslenmiş iki yatay kuşak ile çevrelenmiştir230 (şek.130). Caminin minare kaidesi ile cümle kapısı üzerinde olmak üzere iki adet kitabesi bulunur. Minare kaidesindeki kitabede ta'lik hat ile üç beyit, kartuşlar içerisinde yazı bulunmaktadır (şek.131). 1- Şirikci zâde Hacı Mustafa'nın Olub hayrât-ı cârî İslâmdan 2- Ki ya'ni secdegâh-ı mümîne Mücedded kıldı inşâ bu minâre 3- Ola ma'fuv semâ-yı ezanıyla ...... gafur 1291 Kitabeye göre minare, Şirikci oğlu Hacı Mustafa Efendi tarafından 1291 H./ 1874 M. yılında yeniden yaptırılmıştır231. Cümle kapısının üzerinde yer alan kitabede ta'lik hat ile kartuşlar içerisinde beş beyit yazı bulunmaktadır (şek.132). 1- Hamd-u lillah 'avn-i hakla buldı bu mescid hitâm Ehl-i hayrât sarf-ı himmet eyledi oldı temâm 2- Hak Te'âlâ rahmet etsün kim buna bir taş kodu Cennet-i a'lâda virsün onlara 'âlî makâm 3- Hem dahî bulsun selâmet beş vakit kılân namaz Kıl namâz bul rızâyı gel niyâz et subh-u şâm 4- Bâ-husûs bu 'âcize kılsun terahlum lûtufla Çün delâlet ettiği çün vüsî miktâr-ı müdâm 5- Yazdı Hilmi şevkle ihsânını târihi tam Bârekallâhu'l-kadîr tâ ilâ yevmi'l-kıyâm 1314 Kitabeye göre cami, 1314 H./ 1896 M. yılında tamir görmüştür. Yapının tamirini Nakşibendi Şeyhi Darendeli zade Mehmed Hilmi Efendi yapmıştır. Kitabenin metnini de Hilmi Efendi yazmıştır232.

230 a.g.e., s. 149. 231 a.g.e., s. 149.

73

Yapı 2013-2014 yıllarında restorasyon görmüş ve 2016 yılında tamamlanmıştır. Genel itibari ile yapının orijinal hali dikkate alınarak daha sonraki tamirat ve onarımda yapılan ekler ve değişiklikler ortadan kaldırılmıştır.

3.2.4. Duraklı (Ali Bey) Medresesi Duraklı Camii'nin doğusunda yer alan medresenin inşa kitabesi bulunmamaktadır. Fakat cami ile beraber Zülkadir zâde Ali Bey tarafından 1221 H. /1806-7 M. yılında inşa ettirildiği anlaşılmaktadır233. Çeşitli onarımlar görerek günümüze gelen yapı orijinal özelliğini kısmen yitirmiştir. Caminin onarım gördüğü 1874, 1896-97, 1900, 1970 ve 1994 yıllarında medresenin de tamir ve onarım gördüğü anlaşılmaktadır. Çilehanenin uzantısı olan bu medrese 2000'li yıllarda bakımsızlıktan çürüyüp yıkılmış, medresenin kuzey tarafında doğu-batı yönünde bağlantılı iki katlı uzun bir kısmının daha mevcutken onunda daha önce yıkılmış olduğu ve bunların yerine maalesef beton eklentiler yapılmıştır. En son 2013-2014 yılı restorasyonunda tamamıyla yeniden inşa edilmiştir (şek.133). Caminin kuzeydoğu köşesine bitişik olarak inşa edilen yapı, medrese öncesi eğitim veren bir okul olan ''buk'a'' olarak yapılmıştır. 1901 yılında medresede on iki öğrencinin eğitim gördüğü ve müderrisinin Darendeli Hacı Mehmet Hilmi Efendi olduğu anlaşılmaktadır234. Yapı daha sonra Kur'an kursu olarak faaliyet göstermiştir. Kahramanmaraş'taki milli mücadelenin önemli bir ismi olan Rıdvan Hoca'da burada eğitim görmüştür. Kuzey-güney doğrultusunda yerleştirilen ve üç katlı bir görünüm sergileyen medrese çarpık bir plana sahiptir (şek.134). Medresenin inşasında kesme taş kullanılmış ve odalar üstten düz ahşap tavanlıdır. Medresenin üçüncü karı ve çilehane kısmı dışarıdan sıvalı iken alt kısımlar sıvasızdır. Çilehane bölümüne caminin içindeki galeri bölümünden ve dışarıdan medreseye çıkan merdivenlerle geçilebilmektedir (şek.135). Camiye bitişik olarak yapılan bu bölümde, galeriden dikdörtgen bir açıklıktan geçildikten sonra sofa tarzında bir oda bulunmaktadır. Bu odada doğu, batı ve kuzeyde çok sayıda dikdörtgen pencere açıklığına yer verilmiştir. Odanın güneyinde yer alan kapıdan da minarenin bitişiğinde

232 Özkarcı, a.g.e., s. 149,150. 233 a.g.e., s. 325. 234 a.g.e., s. 326.

74 yer alan çilehaneye geçilmektedir (şek.136). Oldukça küçük ölçülerde yapılan bu birimde güneyde iki ve doğuda iki olmak üzere dört küçük pencere açıklığı bulunmaktadır. Çilehanenin batı duvarında yer alan küçük öküz gözü biçimindeki açıklıktan caminin galeri bölümü gözükmektedir. Çilehanenin alt kısmı boş olup sadece caminin çevre duvarı yer alır ve altındaki küçük koridordan minare kapısına ulaşılmaktadır. Çilehane kapısı ile camiye geçişi sağlayan kapının kesiştiği odanın kuzeyinde kapı açıklığı yer alır ve buradan da medresenin kuzey kanadındaki bölümüne geçişi sağlayan sofa yer almaktadır. Sofanın alt kısmında avluya girişi sağlayan kapı yer almaktadır. Bu sofadan medresenin üçüncü katındaki diğer odaya ahşaptan yapılmış iki basamak ile geçilmektedir. Odanın aydınlığını sağlayan doğu ve batıda iki güneyde bir adet olmak üzere beş tane pencere açıklığı yer alır. Bu iki oda doğu cephede sokağa cumba şeklinde çıkıntı yapmıştır ve alttan ahşap konsollar ile desteklenmiştir. Avluya bakan kısımda yer alan ahşap merdiven ile medresenin katları arasında geçiş sağlanmaktadır. Medresenin ikinci katı üst kata oranla daha küçük ölçülerdedir. Doğu ve batı cephede dikdörtgen ikişer pencere açıklığına yer verilmiştir. Medresenin alt katı ise biraz alçak tutulmuştur ve pencere açıklığına yer verilmemiştir.

3.2.5. Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii Bey Camii, İsa Divanlı Mahallesi, Elmas Sokakta yer almaktadır. İnşa kitabesine göre 1827 yılında, Dulkadiroğulları Beylerinden Seyyid Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır235. Günümüzde ''Bey Camii' olarak bilinen yapının arşivlerde vakıf olduğu ve caminin adı ''Zülkadirzade es-Seyyid Mustafa Camii'' olarak belirtilmiştir236. Günümüze birçok onarım ve tamirat görerek gelen yapı eğimli bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Araştırmacılar yapının orijinalinde ahşap kirişlemeli ve toprak dam ile örtülü olduğunu, son cemaat yerinin de yapıya sonradan dahil edildiğini düşünmektedirler. Yapının ve haziresinin 20. yüzyılın ikici yarısından itibaren maruz kaldığı müdahalelere bakıldığında en büyük dönüşümün 1960 yıllarda yapıldığı bilinmektedir. Hazire alanı müştemilatlarla doldurulmuş, yapıya ise çatı ve minare eklenmiş ve döşemesi değiştirilmiş.

235 Özkarcı, a.g.m., s. 72. 236 Özkarcı, a.g.e., s. 92.

75

Yapının kütlesel özelliklerini etkileyen en önemli müdahale, toprak çatı sisteminin kaldırılıp, dik eğimli ahşap çatı ve metal örtünün eklenmesi olmuştur. Son cemaat yerinde ise toprak kaldırılarak kirişler üzerine betonarme teras olarak düzenlenmiş. Bir diğer önemli müdahale ise minarededir. Son cemaat yerinin kuzeybatı köşesine beton bloklardan oluşan gövdesi ve ahşap şerefesi ile inşa edilen ve üzerinde H. 1379 (M.1959-60) tarihi bulunan minare Nuh Camii minaresi ile aynı tarihlerde ve benzer özelliklerle inşa edilmiş237. Harimin kuzeybatı köşesine kadınlar mahfili, ara kat olarak eklenmiş, girişi ise kuzey duvarına açılan bir kapıdan sağlanmış. Son cemaat yerinin güney bölümü mekandan, imam odası olarak kullanılmak üzere duvar örülerek ayrılmış. Açıklık müdahaleleri olarak harimde, mihrabın yüzeyinin genişletilmesi için üzeride yer alan pencere kapatılmış, yapıda bulunan tüm ahşap kapı ve pencere doğramaları değiştirilmiş. Son cemaat yerinin güney duvarı ortasında yer alan mihrabiyenin iki kenarına birer pencere yapılmış, doğusunda yer alan kemer gözleri metal doğramalar ile camlı olarak kapatılmış. Dış duvarlar sıvasız kaba yonu taş iken sonradan sıva ile kapatılmış. Yapıda ince yonu taş olarak inşa edilen cümle kapısı, mihrap, paye ve kemer yüzeyleri sonradan çimento sıva ve yağlı boya ile kapatılmış. Harimdeki tüm duvar ve ayaklara ahşap lambri yapılmış. Döşeme ve tavan müdahaleleri olarak sert zeminden yaklaşık 1-1.5 m. yükseklikte ahşap dikmeler üzerine oturan ahşap kaplamadan oluşan cami zemini, 1997 yılında sökülerek yerine moloz dolgu üzerine beton dökülmüş ve ahşap döşeme yapılmış. Özgününde taş kaplama olan son cemaat yeri zemini, önce beton, 2002 yılında ise mermer ile kaplanmış. Ahşap kirişleri olan tavan ise pvc ile kaplanmış. Hazire alanında ise mezarlık bölümü briket duvarlarla ayrılmış, kuzeybatısında tuvalet, abdestlik ve su deposundan oluşan bir müştemilat eklenmiş ve müştemilatın batısına tüm kuzey kanadı boyunca betonarme ek yapılmış. Yapılan son restorasyonda ise yapının orijinal özellikleri dikkate alınarak hareket edilmiş ve bu özellikleri bozan ekler ve onarımlar ortadan kaldırılarak tekrardan özgün hale gelmesi sağlanmıştır.

237 https://marasavucumda.com/nuh-camii/ (Erişim Tarihi: 30.06.2019)

76

Yapı, düz ahşap tavanlı camiler grubuna girmektedir238. Günümüzde cami harim, doğusunda üç gözlü son cemaat yeri ve kuzeydoğu köşesindeki tek şerefeli minareden oluşmaktadır (şek137-138). Minarenin kuzeyinde abdest muslukları, onun kuzeyinde hafif sivri kemerli bir çeşme ve onunda kuzeyinde hela ve cami görevlileri için oda bulunmaktadır. Ayrıca yapının doğusunda birde haziresi bulunmaktadır. Caminin beden duvarlarında kaba yonu ve moloz taş kullanılmış ve aralarında ise ahşap hatıllara yer verilmiş. Minare, cümle kapısı, mihrap, paye ve kemerlerde, ince yonu kesme taş kullanılmıştır. Örtü sisteminde ise ahşap malzeme kullanılmıştır. Üç gözlü son cemaat yeri, arsa yapısından dolayı müsait olmadığı için yapının doğusuna yerleştirilmiştir. Son cemaat yerinin gözleri açık olup, örtü sistemi yanlarda duvarlara, önde ise sivri kemerler ile taş payelere istinad etmektedir. Son cemaat yerinin güney duvarının ortasında hafif sivri kemerli ve yarım daire nişli bir mihrabiye yer almaktadır (şek.139). Mihrabiyenin üst kısmında da kitabe bulunmaktadır. Harime, doğu duvarının kuzey köşesinde yer alan, üstten sivri tahfif kemeri ile kuşatılmış, basık kemerli cümle kapısından girilmektedir. Girişin iki yanına taş seki yerleştirilmiştir. Bu giriş kısmında gri ve koyu gri olarak iki renkli taş kullanılmıştır (şek.140). Harim, doğu batı doğrultusunda birbirlerine üçer adet sivri kemer ile bağlanan iki sıra kesme taş paye ile mihraba paralel üç, mihraba dik olarak da üç sahından oluşmaktadır (şek.141). Kemerler yanlarda duvar payelerine ortada ikişer adet dikdörtgen payeye istinad eder. Ortadaki kemer payeleri arasında kuzey güney doğrultusunda ahşap atılmıştır. Yanlarda duvarlara, ortada kemerlere oturan ahşap tavan üstten eğimli sac çatı ile kapatılmıştır. Harimin aydınlığını sağlayan alttan güney duvarında dört, doğu duvarında dört, batı duvarında bir, üstten; güney duvarında üç, doğu duvarında iki, batı duvarında bir adet olmak üzere toplam on beş pencere açıklığı bulunmaktadır. Üst katta yer alan pencereler daha küçük boyutlardadır. Doğu duvarında sivri kemerli, güney duvarında dikdörtgen ve öküz gözü formundadır. Güney ve batı duvarındaki alt pencereler ise içeriden yuvarlak kemerlidir. Kıble duvarının ortasında yer alan mihrap dışarı hafif dikdörtgen bir çıkıntı yapmıştır. Taş mihrap yarım daire nişlidir ve sivri kemerlidir. Mihrabın kemeri ve

238 Özkarcı, a.g.e., s. 92.

77 zemine kadar olan kısımda giriş kapsında olduğu gibi iki renkli taş kullanılmıştır (şek.142). Mihrabın batısında küçük ölçülerde basit ahşap bir minber, doğusunda ise vaaz kürsüsü yer alır. Harimin kuzeyinde orta kısımda ise müezzin mahfili yer alır. Yapı oldukça sade inşa edilmiş olup dikkati çeken bezemeler son cemaat yerindeki mihrabiyenin üst tarafında görülmektedir. Bu kısım korniş ve bitkisel motiflerle dekore edilmiş, harimdeki payelerin üst kısmı silmelerle hareketlendirilmiştir. Mihrap nişinin köşelerine de kum saati başlıklı sütunceler yerleştirilmiştir239. Cümle kapısının sivri kemer alınlığında ise Boğazkesen Camii'ndeki gibi altı kollu yıldız biçiminde bir açıklık yer alır. Caminin doğu tarafında, kuzey-güney doğrultusunda yerleştirilen hafif çarpık planlı hazire yer almaktadır240 (şek.143). Cami ile hazire arasından dar bir sokak geçmektedir. Basit bir duvar ile çevrelenen hazire bölümü bakımsız durumda olup kırk bir adet mezarlık bulunmaktadır. Hazirede çoğunluğu taştan yapılmış altmış dört şahide olup, Şahidelerin yirmi üçünde kitabe bulunmaktadır. Bu şahidelere göre 1796 ile 1922 yılları arasında yapılmış olmalıdır. Hazirede metfun olan kişilerin Dulkadiroğulları hanedanına mensup oldukları anlaşılmaktadır241. Harimin cümle kapısı üzerinde yer alan kitabede nesih hat ile üç beyit yazı bulunur ve yazılar kartuş içerisine alınmıştır (şek.144). 1- Eûzübillahimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm 2- Üdhulûhâ Fethulûhâ bi-selâmin âminîn Ammere haze'l-câmii'ş-şerîf 3- Es-Seyyîd Mustafa Bek İbn Murtaza Paşa El-Zu'l-Kâdirî sene 1243. Kitabede yazılanlara göre cami, Dulkadiroğulları'ndan Murtaza Paşa'nın oğlu Seyyid Mustafa Bey tarafından 1243 H./ 1827-28 M. yıllarında inşâ ettirilmiştir242. Son cemaat yerindeki mihrabiyenin üst kısmında yer alan kitabede nesih hat ile iki satır yazı bulunur ve bu yazılar kartuş içerisine alınmıştır (şek.145). 1- Eûzübillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

239 Özkarcı, a.g.e., s .93. 240 İlyas Gökhan, Mehmet Karataş, Maraş Tarihi ve Coğrafyası-Besim Atalay, ed. Yaşar Alparslan, SerdarYakar, Kahramanmaraş: Ukde Kitaplığı, 2008, s. 86. 241 Özkarcı, a.g.e., s. 94. 242 Özkarcı, a.g.e., 94

78

2- Küllemâ dehale 'aleyhâ Zekeriyya'l-mihrâb. (Zekeriyya, onun (Meryem) yanına, mâbede her girişinde orada bir rızık bulur) Kitabede besmele ile Âl-i İmrân Suresi'nin 37. ayeti yazılıdır243.

3.2.6. Bey Çeşmesi Yapının inşa kitabesi okunamayacak kadar tahrip olduğu için yapım tarihi kesin bir şekilde bilinememektedir. Fakat Bey Camii'nin kuzeyinde yer alan çeşmenin cami ile birlikte 1827-28 yılında inşa edildiği düşünülmektedir244. Çeşmenin inşasında kesme ve moloz taş kullanılmıştır. Çeşme tek lüleli olup, sivri kemerli bir niş şeklinde düzenlenmiştir. Kemer ve nişin içerisi kesme taş, gerisinde ise moloz taş kullanılmıştır. Çeşme kurnasının üzerinde de sivri kemerli küçük bir niş yer almaktadır. Cami ile birlikte restorasyon gören çeşmenin üzerindeki sıvalar kaldırılarak orijinal haline döndürülmeye çalışılmıştır (şek.146).

3.3. Vakfiyeler Vakıf, bir kişinin kendisine ait olan menkul ve gayri menkul mallarının tamamını veya bir kısmını Allah rızası için toplumun yararına bağışlamasıdır245. Türk İslam devletlerinde, kültürel özelliklerin oluşmasında etkili olan en önemli kurumlardan biri vakıflardır. Anadolu'da ve özellikle Rumeli'de geniş Hıristiyan topraklarının fethinden sonra, Müslüman Türk kültürünün yerleşmesi, şehir hayatının gelişmesi, bu bölgelerin sosyal ve ekonomik yönden kalkınması, şehirlerin imar edilmesi ve sosyal yardımlaşma hep vakıflar aracılığı ile yürütülmüştür246. 8. asrın ortalarından 19. asrın ortalarına kadar ehemmiyetini koruyan dini, hukuki ve sosyal bir müessese olan vakıfların işletilip geliştirilmesiyle birlikte şehirlerde cami, mescit, medrese, hamam, zaviye, imaret, bedesten vb. kültürel eserlerin yapımı artmış, böylelikle bir kültür mirası ortaya çıkmıştır247.

243 a.g.e., s. 95. 244 Özkarcı, a.g.m. s. 74. 245 Yasin Akyıldız, Ali Rıza Abay, ''Vakıf Müessesesinin Gelişimi ve Mahiyeti Tarihsel Bir Değerlendirme'', Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, y.7, S.15, 2017, s.143. 246 Mustafa Sıtkı Bilgin, Erhan Alpaslan, ''XIX. Yüzyılın İkinci Yarısına Ait Vakıf Muhasebe Kayıtlarında Yer Alan Maraş Vakıfları'', Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, ed. Cevdet Kabakcı, Serdar Yakar, Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Belediyesi Yayınları, 2012, C.II, s. 148 247 Pakize, Yıldız, Hurufât Defterlerine Göre Maraş Kazası, Selçuk Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2010, s. 27.

79

Maraş'ta Dulkadiroğlu hakimiyeti ve yapıları Alaüddevle'nin babası Süleyman Bey ile başlamıştır ve Ulu Cami onun eseridir. Ardından birçok Dulkadiroğlu eserini Alaüddevle Bey yaptırmış ve bunlara çeşitli vakıflar tahsis etmiştir. Alaüddevle Bey'e ait 887/1482, 906/1501, 911/1505, 916/1510, tarihli dört vakfiye mevcuttur248. Alaüddevle Bey, vakfiyelerindeki bütün görevliler için birtakım ortak şartlar koşmuş bunun yanında müderris, imam ve sair görevliler için de ayrı ayrı şartlar koşmuştur. Bu şartlar, vakıflarında görev yapanların (imam, müderris vs.) Maraş'ta ikamet etmeleri, Hanefi Mezhebi'nde olmaları ve vakfı yaşatmak için gayret içinde olmaları gereğidir. İmamlar için vakıfın özel şartı ise; imamın sağlam bir akideye sahip olması, takva ile yaşayıp, şeriata ve sünnete riayet eden, namazda caiz olanla ifsat eden şeyleri bilen, vakit namazları kadın erkek arası ayrılmış olarak kıldırmasıdır. Ayrıca imam fecirden duha vakti çıkıncaya kadar; ikindi namazı eda edildikten sonra akşam namazına ve sonrada yatsı namazı öncesine kadar meşhur evradı ve tesirli duaları açıktan okuması249.

3.3.1. Ulu Cami Ulu Cami, Alaüddevle Bey'in Maraş'ta bulunan hayri vakıfları içerisinde en çok geliri olan vakıf eserdir. Caminin gelirleri 906/1500 tarihli vakfiyesine göre, şunlardır: 1- Cami imamına Uzunoluk'da bir değirmen, 2- Cami imamına boş bir arsa, 3- İmamla beraber caminin hatibine, müezzinine, kayyumuna, ayrıca caminin aydınlatılması, sergisi ve sair masrafları için Pınarbaşı Karyesi'nin tamamının şer'i ve örfi vergileri, 4- Sünbürü, Tavşantepesi, Küstan, Çaykale, Kandil, Akdere, Kızıltepe, Beyhopuru, Armutalanı, Yenicekale'de Pirce gediği ve Kefer'de Kibrardil(?) mezraları, 5- Maraş Bedesteni'nin yarısı, 6- Maraş Çarşısı'nda 19 dükkan, 7- Maraş'a tabi Ayakluca oluk mevkiinde Erüklüce karyesi, 8- Endurul mevkiinde Musul alanı köyü, 9- Başkonuş mezrası,

248 Yinanç, a.g.e., s. 119. 249 Hasan Arslan, 17. Yüzyılda Maraş Sancağı (Siyasi, İdari, İktisadi ve İçtimai Tarihi), Kahramanmaraş: Öncü Basımevi, 2014, s. 334,335.

80

10- İmallu, Meydan ve Kamalak mezraları, 11- Yenicekale'ye tabi Alikayası mezrası250. Alaüddevle Bey'in 911/1505 tarihli vakfiyesinde, Süleyman Bey (Ulu) Camii'nde, babası ve Peygamber'in ruhu için Kur'an-ı Kerim okumaları şartı ile Hızır Fakih oğlu İsa ve evlatlarına, Çobanbıçağı Nahiyesi'nde Kalecik Tepesi arazisini vakfettiği belirtilmiştir251. Maraş tapu tahrir defterlerinde de Ulu Cami'nin vakıfları şöyle kaydedilmiştir. 1- Maraş Bedesteni'nin yarısı 2- Hopur Köyü 3- Pir Nizam (?) Köyü'nde bir çiftlik 4- Gerger Köyünde 1 arazi 5- Maraş'ta 1 arsa, 1 bağ 6- Uzunoluk'ta 1 değirmen 7- Ayaklıcaoluk mevkiinde Erüklüce Mezrası 8- Maraş'taki Tavşan Tepesi Mezrası 9- Kalecik Tepesi Mezrası 10- Enerağaç Mezrası 11- Bertiz Köyü'nde Öksüzce Bertizad adında 1 çiftlik 12- Kalecik Tepesi Mezrası 13- Res'ul-ayn Köyü ve buna bağlı Kandil, Çaykışla, Çobanseküsü, Çobançay, Akdere ve Kızıldere mezraları 14- Ahır Dağı'nın dibinden çıkan suyun tamamı252. Cami vakfına 1526-1527 tarihli tahrir defterlerinde 14.071 akçe vakfedilmiş. 1563 tarihli tahrir defterinde ise caminin vakıf gelirleri 22.204 akçeye yükselmiştir253. 1563 senesinde Maraş'ta farklı yerlerde toplam 19 dükkan, iki arsa ve bağ, cami yanında Uzunoluk değirmeni, Pınarbaşı Köyü, Camustil nahiyesine bağlı Nar Ağacı, Armud Alanı, Erüklüce, İlkadin, Meydan, Kamalak, Haslu, Mağaracık, Mescidüstü mezraları Ulu Cami'ne vakıf olarak kaydedilmiştir254.

250 Baş, Tekin, a.g.e., s. 84,85. 251 Yinanç, a.g.e., s. 120. 252 Özkarcı, a.g.e., s. 316,317. 253 Solak, a.g.e. s. 167, Ayrıca Ulu Cami'nin çeşitli tarihlerde gelirini görmek için bkz. Tekin, a.g.m., s. 312,313. 254 Yinanç, a.g.e., s. 120.

81

Hacı Bayezid bin İskender'in Evâsıt-ı Zilhicce 1027 H./ Kasım 1618 M. tarihli vakfiyesinde, Maraş'ın Saraçhane Çarşısı'nda bulunan dükkanlardan yedisinin Ulu Cami vakfı olması sebebiyle, yedi dükkan için senede toplam 50 dirhem paranın camiye verilmesi gerektiği belirtilmiştir255. 1500 tarihli Alaüddevle Bey vakfiyesinde cami vakfından faydalanacak kişiler ve yapılması gereken harcamalar belirtilmiş. Buna göre, Ulu Cami'de imam, hatip, müezzin, kayyım ve ferraş256 gibi görevliler bulunuyordu. Caminin aydınlatılması ve sergisi için gerekli malzemenin vakıf gelirleri ile temin edileceği belirtilmiştir. 1525 yılı kayıtlarında Ulu Cami'nin hatibine 5 dükkanın kıst vergisi, imamına 6 değirmenin geliri, ferraşına 5 dükkanın geliri, ayrıca cami giderleri için 3 dükkanın geliri tahsis edilmiştir257. Alaüddevle Vakfı'ndan cami görevlileri dışında, çarşıdaki bazı görevlilerin de maaşları karşılanmaktaydı. Günlüğü bir akçe ile suk-u sultaniyede (Saraçhane Çarşısı) vakt-i sala münadisi258 Hacı Mehmed'in kendi rızası ile işini Ali'ye devretmesi üzerine Ali, eski beratla 1743'te göreve atanmıştır259. Maraş'ta Ulu Camii hariminden 1125 metrekarenin ifraz edilerek satılması hakkındaki Vakıflar Umum Müdürlüğü idare meclisinin 21.06.1957 tarihli ve 251 sayılı kararı ile yapılan teklif, icra heyetince kabul edilmiştir260 (şek.147).

3.3.2. Hatuniye (Şems Hatun) Külliyesi Alaüddevle Bey 1500 tarihli vakfiyesinde Hatuniye (Pazar-Marmara) Hamamı'nın yarısını, çarşıda bulunan 14 dükkanı, Taçduman Pınarı'nın yarısını, 2 arazi, 2 bağ, 1 bahçe, 1 değirmen, Elbez Köyü'nün yarısını ve Zillihan Köyü'nün dörtte birini Hatuniye Medresesi'ne vakfettiğini belirtmiştir261. Külliyede yer alan caminin vakıf gelirleri genellikle medrese ile birlikte tahsis edilmiştir. 1563 tarihli Maraş tahrir defterinde vakıf gelirlerinden bazıları cami adına

255 Özkarcı, a.g.e., s. 317. 256 Cami, mescid, imaret gibi müesseselerin temizliğini sağlayan, kilim, halı ve hasır gibi mefruşatını yayma hizmetleriyle vazifeli olan kişi. 257 Baş, Tekin, a.g.e., s .87. 258 namaz vaktini duyuran kişi. 259 Yıldız, a.g.t., s. 40. 260 Katalog Devlet Arşivleri, Yer: 30-18-1-2/146-39-13 261 Özkarcı, a.g.e., s. 36.

82 bazıları da medrese adına kaydedilmiştir262. Yalnız cami adına Maraş'ın Tiyek nahiyesine tabi köylerden Seyrek'in tamamı, Ekiz'in yarısı, Bolu ve Beşincilü köylerinin de dörtte bir geliri kaydedilmiştir263. Kaza dahilindeki gelirlerden 11.970 akçe gelir vakfedilmiştir264. Hacı Bayezid bin İskender'in Evasıt-ı Zilhicce 1618 tarihli vakfiyesinde, Saraçhane Çarşısı'nda yer alan 6 dükkanın arsası cami vakfı olmasından dolayı her dükkan için yılda altışar dirhem paranın camiye verilmesi gerektiği belirtilmiş265. Hurufat defterlerine göre cami ve vakfında nazır, imam, müezzin, Cuma müezzini, cüzhân266, devirhân267, aşirhân268, çerağdar269, minare çerağdarı, ferraş, kayyum270, kennas271, ve kanavetçi272 gibi birçok görevli bulunmaktaydı. 17. yüzyılın sonlarında vakıf kayıtlarına göre cami vakfının günlük 23,5 akçe, yıllık 8.360 akçe görevli gideri vardı273. 1910 yılında ise medresenin yıllık geliri 285 kuruş olarak kaydedilmiştir274.

3.3.3.Bektutiye (Çınarlı) Camii Nasıreddin Mehmed Bey'in yaptırmış olduğu günümüze gelemeyen Kadı (Bektutiye) Medresesi'ni Alaüddevle Bey tamir ettirmiş, birde yanına mescit yaptırarak, giderleri için zengin vakıflarda bulunmuştur. Bektutiye Camii'nin müstakil olarak günümüze gelen vakfiyesi bulunmamaktadır. 1525 ve 1563 yıllarında yapılan tahrirlere göre Kadı (Bektutiye) Medresesi ile caminin vakıfları birlikte zikredilmiştir. Bu iki yapıya ait vakıflar şunlardır; Maraş Bedesteni'nin yanında bulunan, senelik 750 akçe gelirli 5 dükkan, senelik geliri 500 akçe olan Kilisecik Mezrası, Elbistan'a bağlı Güvercinlik Köyü. Bu köyün 1525 yılındaki geliri 10.014 akçe, 1563'de 12.299

262 Baş, Tekin, a.g.e., s. 93. 263 Yinanç, a.g.e., s. 121. 264 Solak, a.g.e., s. 167. 265 Özkarcı, a.g.e., s. 36. 266 Namazlardan önce Kur’an’dan birer cüz okumak vazifesiyle mükellef olan cami görevlileri hakkında kullanılan bir tabirdir. 267 Camilerde namaz vakitlerinden önce Kur’an okumakla görevli olan kişi. 268 Aşırhân, namazdan sonra Kur’an’dan en az 10 âyet okuyan görevliye verilen isimdir. 269 Kandilci anlamına gelip, cami, mescit ve tekkelerde kandillerin yağlarını değiştirip, fitillerini koyup hazırlayan ve geceleri kandilleri yakan, kandillerden sorumlu cami görevlisidir. 270 Vakıf mütevellisi olarak da kayyımların adı geçmektedir. 271 Süpürgeci. 272 Su yolları tamircisi. 273 Arslan, a.g.e., s. 344. 274 Özkarcı, a.g.e., s. 36.

83 akçedir275. Bu vakıf gelirleri haricinde 1761 tarihli arşiv belgesinde, Karaman Eyaleti'ne bağlı Kurupınar ve Ereğli Köyleri arasında kalan Horti Hanı civarında iskan edilen ''Begdik Cemaati''nin bütün vergilerinin, cami ve medreseye vakfedildiği belirtilmiştir276. Medreseye 1526'da 18.066 akçe, 1563 ise yaklaşık 850 akçe gelir aktarılmıştır277.

3.3.4. Boğazkesen (Ekmekçi-Ali Ağa) Camii Caminin günümüze gelen vakfiyesi bulunmamaktadır. Ancak 1563 tahririnde 500 akçelik bir değirmen ve bir bağın aynı isimli buk'a ile birlikte camiye vakfedildiği belirtilmiştir278. 1876 tarihli mahkeme ilamındaki kayıtlarda; Cığcığı Mahallesi'nde bir bardakçı dükkanı ve Arasta olarak bilinen üç kapılı Zahire Pazarı'nın da caminin vakıfları arasında olduğu belirtilmiştir279. 1905 tarihli Maraş Şer'iye Sicili'nde Şerife Hatun'un Taş Han'daki kırkta bir hissesini camiye vakfettiği belirtilmiştir280.

3.3.5. Haznedarlı (Ali Ağa) Camii Yapının günümüze ulaşan vakfiyesi bulunmamaktadır. Fakat 1563 tahririnde Ali Ağa Mescidi ve Buk'a'sına Göçtil-i Kebir Köyü ile 2 bağ vakfedildiği belirtilmiştir. 1906 tarihli Maraş Şer'iye Sicili'nde Maraş'taki bir tarlanın yıllık gelirinden 30 kuruşun camiye vakfedilerek imamet vazifesi için harcanması gerektiği belirtilmiştir281.

3.3.6. Şazi (Şâdi) Bey Camii Şazi Bey yaptırmış olduğu cami ve buk'a için çeşitli vakıflarda bulunmuştur. 1563 tarihli Maraş tahrir defterinde külliyenin vakıfları şunlardır: 1- Maraş'ın alt tarafında bulunan Şazi Bey Değirmeni adıyla bilinen ve 1250 akçe yıllık geliri olan değirmen. 2- Adı geçen değirmenin yanında yıllık geliri 500 akçe olan bir arazi.

275 Özkarcı, a.g.e., s. 87. 276 Baş, Tekin, a.g.e., s. 105,106. 277 Solak, a.g.m., 528. 278 Arslan, a.g.e., s. 345. 279 Baş, Tekin, a.g.e., s. 98. 280 Özkarcı, a.g.e., s. 107. 281 a.g.e., s. 174.

84

3- Aynı değirmenin yanında bulunan yıllık geliri 800 akçe olan bir nar bahçesinin yarısı. 4- Çelebi bin Gafil Hacı olarak bilinen, 1500 akçe yıllık geliri olan muhtelif meyve ağaçlarının bulunduğu bir bahçe. 5- Caminin yanında bulunan ve yıllık geliri 383 akçe olan bir ziraat arazisi. 6- Yıllık geliri 150 akçe olan harab olmuş dükkanlar. 7- Güllü Karacalu'da 500 akçe yıllık gelirli bir ziraat arazisi. 8- 600 akçe yıllık geliri olan muhtelif meyve ağaçları. 9- 64 akçe yıllık geliri olan boş bir arazi282. 1105-1106/1693-1694 tarihlerindeki evkaf defterlerinde, caminin günlük 8, aylık 240, altı aylık vezaif giderinin 1400 akçe olduğu belirtilmiştir283. 1854-1855 yıllarında cami ve buk'anın öşür geliri 2.300 kuruş, 1856 yılında 2.500 kuruş olarak kaydedilmiş. Bu tarihlerde yapıların 7.100 kuruşluk giderinin olduğu kaydedilmiştir284.

3.3.7. Taş (Rad) Medrese Alaüddevle Bey'in 1500 tarihli vakfiyesine göre Taş (Rad) Medrese'nin gelirleri şöyledir: 1- Medresedeki mescidin imamına, mescidin doğu tarafındaki değirmen. 2- Zımmî köylerinden Zeytin'e bağlı Venk Köyü. 3- Venk Köyü'nde bir değirmen. 4- Karahayıt Nahiyesi'ndeki mezra ile birlikte pirinç ekilmeye mahsus Aksu'dan ayrılmış su arkı. 5- Medresenin talebesine Maraş (Eski) Bedesteni'nin yarısını vakfederek, gelirini talebeler arasında a'la, evsat ve edna olmak üzere üçe ayrılarak taksim edilmesini şart koşmuştur. buna göre; a'la 1, evsat 1/3 ve edna 1/2 oranındaki hisseyi her ay başında alaaktır. 6- Maraş Bedesteni'nin gelirinin diğer yarısı da ulemâ, sâdât ve fakirler arasında eşit şekilde dağıtılacaktır285.

282 Tekin, a.g.m., s. 315,316. 283 Özkarcı, a.g.e., s. 266. 284 Baş, Tekin, a.g.e., s. 95. 285 Özkarcı, a.g.e., s. 336.

85

Alaüddevle Bey'in 1510 tarihli vakfiyesinde, 1500 tarihli vakfiyesindeki vakıflar tekrar belirtilmiş olup bunlara birtakım vakıflar eklenmiştir. Bu vakıflar şunlardır: 1- Medresedeki mescidin imamına ev. 2- Medresenin talebesine Zeytin Köyü'ndeki 2 bağ vakfedilerek, talebelere a'la, evsat ve edna dereceleriyle taksim edilmesi. 3- Maraş'ın Yenicekale ve Pilanköz köyleri ile Hasantepe Mezrası. 4- Erdal Köyü'nün yarıs286ı. Medrese ve mescide 1526 yılında çeşitli vergilerden alınan toplam 20.913 akçe, 1563'te 34.567,5 akçe gelir elde edilmiştir287.

3.3.8. Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı Alaüddevle Bey'in 1500 tarihli vakfiyesine göre bu hanı inşa ettirerek, günümüze gelemeyen Seyyid Mazlum Zaviyesi'ne vakfetmiştir. 1563 tahririnde hanın Maraş Çarşısı'nda bulunduğu ve Seyyid Mazlum Zaviyesi'nin vakfı olduğu belirtilmiştir288. Hanın 1563'de, 250 akçe yıllık geliri olduğu kaydedilmiştir289.

3.3.9. Eski (Maraş-Yukarı) Bedesten Alaüddevle Bey'in 1500 tarihli vakfiyesinde bedestenin doğusundaki 15 dükkanın Yum Dede Zaviyesi'ne vakfedildiği belirtilmiştir290. 1510 tarihli vakfiyesinde bedestenin gelirinin yarısı Taş Medrese'ye, diğer yarısı da seyyitlere ve fakirlere vakfedilmiştir291. Her iki vakfiyede de bedestenin batısındaki 10 dükkan ile doğusundaki 12 dükkanın Bağdadiye Medresesi'ne vakfedildiği kaydedilmiştir. 1563 tahririnde bedestenin yıllık gelirinin 4.000 akçe olduğu görülmüştür292.

286 a.g.e., s. 337. 287 Solak, a.g.e., s. 171. 288 Arslan, a.g.e., s. 390. 289 Özkarcı, a.g.e., s. 370. 290 Özkarcı, a.g.e., s. 395. 291 Solak, a.g.m., s. 527. 292 Özkarcı, a.g.e., s. 396.

86

3.3.10. İklime Hatun (Üdürgücü) Mescidi Yapının günümüze ulaşan vakfiyesi olmamakla birlikte arşiv kayıtlarında Alaüddevle Vakfı'na dahil edildiği belirtilmiştir. 1898 Şer'iye Sicili'nde, İklime Hatun Mescidi'nin vakfından yarım akçe ile mescide imam atandığı kaydedilmiştir293.

3.3.11. Duraklı (Ali Bey) Camii Yapının günümüze ulaşan vakfiyesi bulunmamakla birlikte, 1904 tarihli Şer'iye Sicili'nde caminin bulunduğu mahallede vakıf olarak bir arsanın bulunduğu belirtilmiştir294.

293 a.g.e., s. 182. 294 a.g.e., s. 150.

87

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

KARŞILAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME

Beylikler Dönemi'ndeki mimarlık faaliyetleri Selçuklu Dönemi ile karşılaştırıldığında, sınırlı ekonomi ve yerel geleneklere ağırlık vermenin doğal bir sonucu olarak daha kısıtlıdır. Camiler, anıtsal boyutlarda değildir fakat, simetrik düzen ve yalınlıkları ile dikkat çekmektedir. 14. yüzyılda Anadolu'da tek bir üslup çizgisinden bahsetmek mümkün değildir. Farklı coğrafi bölgelerde doğal olarak farklı eğilim ve etkileşimler görülmektedir295. Anadolu'da ki Türk mimarisi içerisinde yer alan Türk Beylikleri mimarisinin ortaya koymuş olduğu örnekler genellikle cami, medrese ve türbe olarak bilinen örneklerdir. Selçuklular Dönemi'nde görülen kervansaray gibi örnekler ise oldukça sınırlı sayıdadır. Bu da Selçuklu mirasının yaşamaya devam ettiğini göstermektedir296. Dulkadiroğulları'nın, Osmanlılar ve Memluk Devleti arasında uyguladıkları denge siyaseti, diğer beyliklere nazaran daha uzun soluklu olmalarını sağlamıştır. Bu hakimiyetleri süresince 14., 15. ve 16. yüzyılın ilk çeyreğindeki faaliyetleri sosyal olduğu kadar sanat alanında da etkili olmuştur. Bu sanat anlayışı ise tarihi gelişmeye bağlı olarak diğer beylikler gibi Selçuklu geleneğine bağlı kalmakla birlikte, Memluklar ve Osmanlılar'ın etkileri altında kalması sebebiyle tam bir üslup geliştirememiştir297. Bulundukları coğrafi alan içerisinde komşu oldukları Çukurova, Doğu, İç ve Güneydoğu Anadolu ile kültürlerinin birbirine karışması ve kaynaşmasının yanında kendi kültürel özelliklerini de korumuşlardır298. Kahramanmaraş merkezindeki yapılar, Dulkadiroğlu Beyliği ve Maraş'ın Osmanlılar'ın topraklarına katılmasından sonra Osmanlı Dönemi'nde inşa edilmiştir. Beylikler Dönemi'nde inşa edilmiş yapılar, yöneticiler ve yönetici kadrosunda yer alan önemli kişiler tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı Dönemi'nde de Dulkadiroğulları'na mensup kişiler ve beyler tarafından imar faaliyetleri sürdürülmüştür. Dini mimari içerisinde en önemli yapılar elbette ki camilerdir. Dulkadiroğlu Dönemi'ndeki yapılar; Ulu Cami, Haznedarlı Camii, Hatuniye Camii, Bektutiye (Çınarlı) Camii, Boğazkesen

295 Tanyeli, a.g.m., s. 234. 296 Cantay, a.g.m., s.18-19. 297 Aslanapa, Türk Sanatı I Başlangıcından Büyük Selçukluların Sonuna Kadar, s. 231. 298 Gündoğdu, a.g.e., s. 84.

88

Camii, Şazibey Camii ve Taş Mescit'dir. Bu yapılar 15. yüzyıl sonu ile 16. yüzyıl başlarında inşa edilmişlerdir. Osmanlı Dönemi'ndeki yapılar; İklime Hatun Mescidi 1547, Duraklı (Ali Bey) Camii 1806-7 ve Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii 1827-28 tarihinde inşa edilmiştir299. Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi'nde, Maraş merkezinde inşa edilen camiler, genellikle enine dikdörtgen planlı ve coğrafi konumu itibari ile ahşap çatılı ve düz toprak damlı olarak inşa edilmişlerdir. İnşa malzemesi olarak kaba yonu ve moloz taş kullanılmış. Mihrap, pencere söveleri, taç kapı, paye, kemer ve minarelerde ise sarımtırak renkte ince yonu taş malzeme kullanılmıştır. Yapılar sonraki dönemlerde yapılan ilave ve onarımlarla özgünlüklerini kısmi olarak yitirmeye başlamışlardır. Maraş'ta mevcut bilinen en eski Dulkadiroğlu yapısı Süleyman Bey'in 1496 yılında inşa ettirmiş olduğu Maraş Ulu Camii'dir300. Çok ayaklı, ahşap tavanlı camiler grubuna giren yapı, enine dikdörtgen plan şeması ve mihraba dik uzanan sahınları ile Anadolu Selçuklu ulu cami plan geleneğini devam ettirmektedir301. 12. yüzyıl sonlarına tarihlenen Sivas Ulu Camii ile çok ayak sistemi ve planı ile benzerlik gösterir302. Dulkadiroğuları'nın Maraş dışında üç ulu camisi daha mevcuttur. Bunlar Elbistan, Darende ve Adıyaman Ulu Cami'leridir. Darende Ulu Camii ise kesin olmamakla birlikte Dulkadiroğulları'na atfedilmektedir. Camiden günümüze gelebilen kısımlar, doğu ve kuzey duvarları ve bir de minaresidir (şek148). Kalıntılardan yola çıkıldığında cami, enine dikdörtgen plan şeması gösterir ve düz damlıdır. Bu yönüyle Maraş Ulu Camii ile benzerlik göstermektedir303. Elbistan Ulu Camii ise Dulkadiroğulları'na ait yapılar içerisinde en dikkat çeken yapıdır. Dulkadiroğlu Beyliği'nin son yıllarında Şehsuvar oğlu Ali Bey tarafından 1515-1522 yılları arasında yaptırılan cami kareye yakın planlıdır. Dört destek üzerine kemersiz oturan sekiz metre çapında merkezi bir kubbe yer almaktadır. Bu merkezi kubbenin dört tarafında yarım kubbe ve köşelerde yer alan birer küçük kubbe ile tamamen simetrik bir merkezi plan şeması sergilemektedir304 (şek149). Mimari özellikleri bakımından merkezi plan şemasını

299 Özkarcı, a.g.m., s.21,74. 300 Fatih Adanır, ''Kahramanmaraş'ın Geleneksel Mimarisi:Şehrimizdeki Dini Mimari'', Akdeniz'in Altın Kenti Kahramanmaraş, Kahramanmaraş Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayını, 2014, s. 238. 301 Cantay, a.g.m., s. 19. 302 Gündoğdu, a.g.e., s. 88. 303 a.g.e., s. 20. 304 Cantay, a.g.m., s. 19.

89 ortaya koyan en erken tarihli örnek olması açısından oldukça önemlidir305. Dulkadiroğlu Beyliği'ne ait Elbistan Ulu Camii, merkezi planlı Osmanlı camilerinin gelişimine önemli katkı sağlamıştır. Bu sebeple Türk mimarisinde önemli bir yeri vardır. Diyarbakır'da bulunan Fatih Paşa Camii (1522) yine benzer plan şemasıyla Osmanlı Dönemi merkezi kubbeli camilerine rehber olan örneklerden biridir306 (şek.150). Tromp geçişli köşe kubbeleri ve yedi kubbeli son cemaat yeri ile Elbistan Ulu Camii'ne göre daha olgun bir yapıdır307. Adıyaman Ulu Camii (16. y.y. başları) birçok onarım görmüş ve 19. yüzyıl başında tamamen yenilenerek orijinal özelliğini kaybetmiştir. İlk planı ele alındığında ise Elbistan Ulu Camii ile büyük benzerlik göstermektedir. Dört ayağa oturan büyük kubbesi ile Dulkadiroğlu mimarisi içerisindeki merkezi planlı bir diğer yapı olarak yerini almaktadır308 (şek.151). Maraş'ta Alaüddevle Bey döneminde yapılan Boğazkesen Camii, kuzey güney doğrultusunda atılan iki kemer ile üç bölüme ayrılmıştır. Ortada yer alan mihrap önü bölümü ise sekizgen kasnağa oturan, pandantif geçişli kubbe ile örtülmüştür. Lakin kubbe ve batı cephe, 18. yüzyıl Türk Sanatı özellikleri göstermektedir309. Bu nedenle, caminin onarımlar sırasında bu şeklini aldığı, orijinalinde Maraş'taki diğer camiler gibi ahşap kirişlemeli ve düz toprak damlı olduğu düşünülmektedir. Aksi halde, mihrap önü kubbesi de yine bir Selçuklu geleneğidir. Malatya Ulu Camii ve Kayseri Huand Hatun Camii'nde bu uygulama görülmektedir310. Hatuniye Camii, harimin doğu tarafının alt kısmında yer alan türbe ile bir bütünlük oluşturmaktadır ve harimin bu kısmı bir seki şeklinde yükselmektedir. Türk mimarisinde böyle cami ile bütünlük oluşturan türbeyle karşılaşılmamıştır. Lakin Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi'nde Elbistan Ümmet Baba Türbesi (şek.152) ile Kahramanmaraş İklime Hatun Türbesi kuzey tarafında yer alan camilerle birlikte kompleks yapılar olarak inşa edilmiştir311. Şazi Bey Camii, Alaüddevle Bey döneminde inşa edilmiş olsa da 1958 yılında tamamen yıkılmış ve betonarme olarak yeniden inşa edilmiştir. Yıkılan caminin ise yine Maraş'ta ki diğer camiler gibi, enine dikdörtgen planlı, ahşap kirişlemeli ve düz toprak dam ile örtülü olduğu bilinmektedir. Caminin

305 Özkarcı,a.g.m., s. 59. 306 Gündoğdu, a.g.e., s. 86. 307 Aslanapa, Türk Sanatı I Başlangıcından Büyük Selçukluların Sonuna Kadar, s. 233. 308 Gündoğdu, a.g.e., s. 13,14. 309 Özkarcı, a.g.e., s. 103. 310 Aslanapa, Anadoluda İlk Türk Mimarisi Başlangıç ve Gelişmesi, s.38,46. 311 Özkarcı, a.g.e., s.50.

90 orijinal olarak gelen sadece minaresi bulunmaktadır312. Haznedarlı (Ali Ağa) Camii de benzer bir şekilde 1972 yılında minaresi ve son cemaat yerinin kemerleri haricinde tamamen yıkılmış. Briket duvarlar üzerine düz beton dam ve kırma saç çatı ile yeniden yapılmıştır. Yapının orijinalinde ise enine dikdörtgen planlı, mihraba paralel üç bölümlü iki sahın halinde ve ahşap kirişlemeli düz toprak dam ile örtülü olduğu anlaşılmaktadır313. Maraş merkezinde yer alan beylik camilerinin tamamında son cemaat yeri bulunmaktadır. Genellikle harimin kuzeyine yerleştirilmişlerdir. Fakat Osmanlı Dönemi'nde inşa edilen Bey Camii'nde son cemaat yeri doğu kısımda yer alır. Selçuklu camilerinde yer almayan son cemaat yeri uygulaması Beylikler Dönemi'nde ilk olarak Karamanoğulları'na ait 1302 tarihli Ermenek Ulu Camii'nde görülür (şek.153) fakat harimin batı yönündedir. Son cemaat yeri nizami bir şekilde Osmanlılar'ın 1331'de İznik'te yaptırmış oldukları Hacı Özbek Camii'nde görülür ve kıble duvarına paraleldir314. Alaüddevle Bey döneminde Maraş'ta yapılan imar faaliyetleri genellikle külliye anlayışı ile sürdürülmüştür. Maraş Ulu Camii'nin ilk onarımını yaptıran Alaüddevle Bey, bununla birlikte caminin kuzeyine İmaret-i Nebeviyye ile Büyük Bağdadiye Medresesi'ni, kuzeybatı tarafına Taş (Rad) Medrese'yi, güney yönüne Seyyid Mazlum Zaviyesi'ni ve Maraş Çarşısı'nda Hatuniye (Pazar) Hamamı ile Büyük Bağdat Hanı'nı inşa ettirerek odak noktasını Ulu Cami'nin oluşturduğu bir külliye yaptırdığı anlaşılmaktadır315. Hatuniye Külliyesi ise cami, medrese, türbe hamam ve çeşmeden meydana gelmektedir. Bu yapılardan cami ve türbeyle birlikte medresenin sadece taç kapısı günümüze gelebilmiştir. Boğazkesen Camii, hamam ve buk'a ile beraber planlanmış fakat sadece cami günümüze gelebilmiştir. Bir başka örnek ise Şazi Bey Camii ile inşa edilen buk'a günümüze gelememiştir. Bu türden kompleks yapılar Beylikler Dönemi'nin de bir anlayışı haline gelmiştir. Şehir merkezinin çekirdeğini cami bedesten ve hamam oluşturmaktadır. Maraş'ta kompleks yapılar içerisinde yer alan farklı bir örnek ise Osmanlı Dönemi'nde inşa edilen İklime Hatun Mescidi'dir (1546). Anadolu'da Beylikler

312 Özkarcı,a.g.m., s. 38. 313 Özkarcı, a.g.e., s. 37. 314 Suut Kemal Yetkin, ''Beylikler Devri Mimarisinin Klasik Osmanlı Sanatını Hazırlayışı'', Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 4, S. 3-4, 1955, s. 41. 315 Özkarcı, a.g.m., s. 31.

91

Dönemi'nde farklı bölgelerde rastlanan Mescit-Türbe örneklerinden biridir. Kuzey güney doğrultusunda, farklı fonksiyona sahip iki kubbeli mekandan güneydeki türbe, kuzeydeki ise mescittir. Mescidin batısında ise iki gözlü son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yerleri genellikle yapıların kuzeyinde yerleştirilir fakat burada arazinin durumu sebebiyle batıya alınmıştır. 13. yüzyıl kare planlı tek kubbeli Selçuklu mescitlerini hatırlatsa da çarpık planı ile Memluk etkilerini de hissettirmektedir316. Yozgat'ın Çandır İlçesi'nde yer alan Şahruh Bey Mescidi (1495) ahşap direkler üzerine oturan ahşap tavanı (şek.154) ile Osmaniye'nin Bahçe İlçesi'nde yer alan Ağca Bey Camii (şek.155) ve Maraş Hatuniye Camii'ni hatırlatır317. Onlardan farkı ise boyuna dikdörtgen planıdır. Mihraba dik uzanan üç sahın yer alır ve orta sahın yüksek tutulmuştur. Anadolu Selçuklularına ait 13. yüzyılda inşa edilmiş, Afyon ve Sivrihisar Ulu Camileri ile benzerlik gösterir318. Gaziantep'te bir Dulkadiroğlu yapısı olan Alaüddevle Camii 16. yüzyılın başında inşa edilmiş fakat sadece minaresi yıkılmadan günümüze gelebilmiştir (şek.156). 1903 yılında siyah ve beyaz taş malzeme kullanılarak, tromp geçişli tek kubbeli olarak yeniden inşa edilmiştir. Yapının mimarı Ermenak isimli Ermeni bir azınlık, ustabaşı ise Kirkor'dur. Bu nedenle camide birtakım yabancı etkiler görülmektedir. Bu etkileri yuvarlak kemer ve pencerelerde, mihrabın üçgen alınlığında görebilmekteyiz. Son cemaat yeri bulunmayan cami klasik Osmanlı camilerinin farklı bir denemesi gibi görünmektedir319. Kayseri'nin Bünyan İlçesi'nin Büyük Bürüngüz Kasabası'nda, bir Dulkadiroğlu yapısı olan Büyük Bürüngüz Alaüddevle Camii yer almaktadır. 15. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen cami, boyuna dikdörtgen planlıdır (şek.157). Harim, doğu batı doğrultusunda atılan beş adet kemer ile desteklenen beşik tonoz ile örtülüdür320. Bu türden tonoz örtü uygulaması, Kayseri'deki Selçuklu camilerinde de görülmektedir. Mimari özellikleriyle 12. yüzyıl sonu ya da 13. yüzyıl başına tarihlenen Lala Paşa

316 Aslanapa, Türk Sanatı I Başlangıcından Büyük Selçukluların Sonuna Kadar, s. 236. 317Ali Rafet Özkan, ''Dulkadirlilerin Bozok-Çandır'daki İzleri ve Eserleri'', Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, ed. Cevdet Kabakcı, Serdar Yakar, Kahramanmaraş Belediyesi Yayınları, Kahramanmaraş, 2012, C.1 , s. 138. 318 Aslanapa, Anadoluda İlk Türk Mimarisi Başlangıç ve Gelişmesi, s. 63. 319 Mustafa Servet Akpolat, ''Mimarlık Yapıtlarının Mimarlık ve Mimarlık Dışı Rolleri: Gaziantep Alaüddevle Camisi (1903)'', Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, C.20, S.1, 2003, s.110- 114. 320 Celil Arslan, ''Kayseri'deki Dulkadiroğulları Beyliği Dönemi Yapıları'', Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, ed. Cevdet Kabakcı, Serdar Yakar, Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Belediyesi Yayınları, 2012, C.I, s. 458,459.

92

( Muslihiddin) Camii'nin, mihraba paralel uzanan sahınları beşik tonoz ile örtülüdür321. Yine Kayseri'de, 1249 tarihli Hacı Kılıç Camii'de, sivri beşik tonoz örtüye sahiptir322. Dulkadiroğulları'nın inşa ettirmiş oldukları medreselerden çok azı günümüze gelebilmiştir. Maraş'ta yer alan tek medrese ise Ulu Cami'nin kuzeybatısında yer alan Taş Medrese'dir. Medresenin kuzeydoğu köşesinde yer alan çarpık konumlu türbe, yapının dikdörtgen formunu bozmaktadır. Bu düzensiz ya da serbest plan şeması ile güney etkisi olarak Memluk geleneğine bağlanmaktadır323. Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bu türden plana sahip küçük çaplı medreseler görülmektedir. Adana Ulu Camii medresesi, kitabesine göre 1540 yılında inşa edilmiştir. Yapı kareye yakın planlı olup, üç yönde düzensiz yerleştirilen hücreleri, medresenin batısında yer alan üzeri iki kubbe ile örtülmüş eyvan şeklindeki kısmı ile Taş Medrese'yi anımsatmaktadır324. Anadolu Selçukluların açık avlulu medreselerinde ana eyvanın karşısında genellikle anıtsal bir portal yer alır. Dersane bölümleri ise eyvanın bir veya iki yanına yerleştirilirler. Konya Sırçalı Medrese, simetrik ve dengeli planı ile klasik Selçuklu medreselerinin ilk örnekleri arasında yer alır325. Kayseri de 1431-32 tarihli, bir Dulkadiroğlu yapısı olan Hatuniye Medresesi (Nasıriyye Medresesi) Selçuklu geleneğini devam ettiren önemli bir yapıdır326 (şek.158). Medrese, açık avlulu, tek katlı ve iki eyvanlıdır. Girişin karşısında ki dersane eyvan bölümü, revaklı avlunun etrafına yerleştirilen simetrik öğrenci hücreleri ile Dulkadiroğulları'nın Maraş'taki medresesinden ayrılmakta ve beylik yapısı olmasına karşın, Anadolu Selçuklu Medrese geleneğini devam ettirmektedir327. Dulkadiroğulları'nın inşa ettirmiş oldukları türbeler de sanat değeri bakımından bölgelere göre farklılıklar göstermektedir. Maraş'ta ki örneklerden, Taş Medrese Türbesi kesme taştan inşa edilmiş olup kare planlıdır. Yapının yalnızca taç kapısında süsleme bulunmaktadır ve bu süslemeler güney etkileri göstermektedir. Taç kapıda yer alan zikzaklı kemer, Beylikler Dönemi üslubu olarak, Milas Firuz Bey Camii son cemaat

321 http://www.selcuklumirasi.com/architecture-detail/lala-camii, (Erişim Tarihi: 17.05.2019). 322 Aslanapa, Anadoluda İlk Türk Mimarisi Başlangıç ve Gelişmesi, s. 48. 323 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 246. 324 http://enderunistanbul.org.tr/medreseler/129-adana-ulu-cami-medresesi.html (Erişim Tarihi: 13.06.2019). 325 Aslanapa, Anadoluda İlk Türk Mimarisi Başlangıç ve Gelişmesi, s. 84. 326 Arzu Boy, ''Medreselerin Kısa Bir Geçmişi ve Kayseri Medreseleri'', Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 4, S. 1, 2017, s.66. 327 Arslan, a.g.m., s. 461.

93 yerinin ortadaki üç kemerinde ve Bursa Orhan Camii son cemaat yerinin orta kemerinde görülmektedir328. Ahlat'daki Şeyh Necmeddin Türbesi329 (1222) kare planı ve üst örtüsü ile Taş Medrese Türbesi'ni anımsatmaktadır. Taş Medrese Türbesi, medrese kompleksi dahilinde olup daha hantal bir görünüm sergilerken, Şeyh Necmeddin Türbesi bağımsız halde olup, beden duvarları Taş Medrese türbesine göre daha yüksektir ve beden duvarlarında yer alan pencere açıklıkları ile daha hareketlidir. Kayseri'nin Pınarbaşı İlçesi'nin Koççağız mevkiinde yer alan Dulkadiroğulları'ndan Süleyman Bey'in türbesi (şek.159) (1440), kare planı ile Taş Medrese Türbesine benzese de ciddi derece farklılıklar mevcuttur. Süleyman Bey Türbesi kesme taştan iki katlı olarak inşa edilmiş olup, alt katı mezar odası, üst katı ise mescit olarak kullanılmaktadır. Türbe içeriden pandantif geçişli kubbe, dışarıdan sekizgen pramidal külahla örtülüdür. Türbenin mescit kısmına cenazelik kapısı üzerindeki merdiven ile ulaşılmaktadır. Mescidin girişindeki basık kemer, beyaz ve gri olarak iki renkli taş ile örülmüştür. Mescit bölümünün en önemli yeri doğu cephede, sivri kemer içerisinde üç kemer gözü ve iki sütunlu açıklığı ile yazlık mescit şeklindedir330. Dulkadiroğulları'nın son zamanlarında Şehsuvaroğlu Ali Bey tarafından inşa ettirilen Hacı Bektaş'taki Balım Sultan Türbesi, sekizgen gövdeli olup içeriden kubbe dışarıdan sekizgen külah ile örtülüdür ve iki kısımlı ziyaret yeri bulunmaktadır331 (şek.160). Türbe çokgen gövdesi ile Selçukluda en yaygın kullanılan çokgen gövdeli türbeler arasında yer alarak Beylikler Dönemi içerisinde Selçuklu geleneğini devam ettirmektedir332. Kahramanmaraş'taki Hatuniye Külliyesi içerisinde yer alan türbe, basık bir tonoz ile örtü olup, oldukça küçük boyutludur ve dikkati çekecek bir unsura sahip değildir. İklime Hatun Mescidi'nin bitişiğinde yer alan türbe de ise pencere açıklığı olmayıp yalnızca kapı açıklığından aydınlığı sağlanmaktadır ve bu bakımdan Taş Medrese Türbesi ile benzerlik göstermektedir. Burada da dikkati çekecek bir unsur bulunmamaktadır. Tüm bu yönleri ile Dulkadiroğulları'na ait Kahramanmaraş'taki

328 Aslanapa, Türk Sanatı I Başlangıcından Büyük Selçukluların Sonuna Kadar, s. 238. 329 Mehmet Oluş Arık, ''Erken Devir Anadolu -Türk Mimarisinde Türbe Biçimleri'', Anadolu, 11, Ankara, 1967, s. 74. 330Yıldıray Özbek, Celil Arslan, ''Süleyman Bey (Öksüz veya Garip) Türbesi'', Kayseri Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri, C. 3, Ankara: Aydoğdu Ofset Matbaacılık ve Ambalaj Sanayi Tic. Ltd. Şti., 2008, s. 1102. 331 Aslanapa, a.g.e., 238. 332 Gönül Öney, Beylikler Devri Sanatı XIV.-XV. Yüzyıl (1300-1453), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2007, s. 20.

94 türbeler farklı bölgelerdeki örneklere nazaran sanat değeri bakımından önemli bir özellik taşımamaktadır333. Kahramanmaraş'ta Dulkadiroğulları'nın yaptırmış olduğu Ceyhan Köprüsü, sivri kemerli altı adet açıklığa sahip olup 158 m. uzunluğu ile Türk mimarisinin en uzun köprülerinden biridir334. Kayseri-Sivas sınırları içerisinde, Kızılırmak Nehri üzerinde, doğu batı doğrultusunda uzanan Şahruh Köprüsü (1538-9) sekiz gözlüdür (şek.161). Yedi göz sivri kemerli olup yalnızca doğu yönündeki son göz yuvarlak kemerlidir. Köprünün menba cephesinde, kemer ayaklarında üçgen prizma şeklinde piramidal külahlı selyaranlar yer almaktadır335. Köprüler bulundukları bölgelerde arazinin durumuna göre inşa edilirler. Bu iki köprü hafif meyil bulunan arazilerde geniş ve derin olmayan nehirleri geçmek için yapılmıştır. Akarsuların derin ve dar olduğu bölgelerde ise geniş ve yüksek kemer açıklılarına ihtiyaç duyulmaktadır. Süleymanlı (Zeytun) Köyü - Elbistan Köprüsü, 15 m. uzunluğu ve 3.70 m. genişliğindeki sivri kemerli tek gözü ile bu tanıma örnek teşkil etmektedir336. Camilerin en önemli elemanlarından biri olan minareler, süslemeleri bakımından camilere bir estetik, işlevleri bakımından da bir değer ve anlam kazandırmışlardır337. Anadolu Selçuklu minarelerinde genellikle tuğla malzeme kullanılmıştır. Form açısından ise silindirik gövdeye sahiptirler. Bununla beraber Konya Sahip Ata Camii (13. y.y.), Antalya Yivli Minare Camii (13. y.y.) gibi farklı formlar da görülmektedir. Anadolu Selçuklu minarelerine pabuç eklenmiş ve kübik kaide formları kullanılmaya başlanmıştır338. Minarelerde kullanılan malzeme bölgelere göre de farklılık göstermiştir. Suriye ve Mısır'daki minarelerde genellikle taş malzeme kullanılmıştır ve form olarak köşeli çokgen uygulamalar görülür. Bu bölgeye konum olarak yakın olmaları nedeniyle Anadolu'nun güneydoğu bölgesinde de bu uygulamalar görülmektedir. Anadolu

333 Gündoğdu, a.g.e., s. 95. 334 Özkarcı, a.g.m., s. 47. 335 http://www.selcuklumirasi.com/architecture-detail/sahruh-koprusu (Erişim Tarihi: 23.06.2019). 336 Özkarcı a.g.m., s. 48. 337 Hamza Gündoğdu, ''Dulkadırlı Camii Minareleri'', I. Kahramanmaraş Sempozyumu (6-8 Mayıs 2004), İstambul, 2005, s. 775. 338Erkan Atak, ''Tokat Yöresindeki Ahşap Minareli Camiler'', Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, S. 37, Erzurum, 2016, s. 242.

95

Selçuklu geleneğini devam ettiren Anadolu Beylikleri ve Erken Osmanlı Dönemi minarelerinde de inşa malzemesi olarak tuğla kullanılmıştır339. Maraş'taki Dulkadiroğlu camilerinde yapılan onarım ve müdahalelerden en az etkilenen kısımlar minareler olmuştur. Kesme taştan inşa edildikleri için camilere oranla günümüze daha özgün halde gelebilmişlerdir. Minareler tek şerefeli olmakla birlikte camilerin kuzeyinde doğu ya da batı tarafında, bitişik ya da yapıdan ayrı olarak inşa edilmişlerdir. Dulkadiroğulları'nın minarelerinde şerefe bölümleri geniş tutulmadığı için petek bölümleri kısa ve dar tutulmuştur340. Maraş'ta görülmekle beraber Doğu ve Güneydoğu'da ki örneklerin çoğunda iklim sebebiyle şerefe bölümünün üzeri saçakla kaplanmıştır. Bu uygulamanın görülmesi aynı zamanda Güney etkilerinin bir sonucudur341. Maraş Ulu Camii minaresi yapıdan ayrı olarak yükselmektedir ve Dulkadiroğulları'nın en uzun minaresidir342. Selçuklu geleneğine bağlı kalmakla birlikte mahalli özellikleri de bünyesinde barındırmaktadır. Şerefe altındaki renkli taşlar ve mukarnasların üslubu Memluk etkisini yansıtmaktadır343. Şerefe bölümü saçak ile kapatılmış ve saçak bölümü iki katlı olarak düzenlenmiştir. Bu bakımdan Maraş'taki tek örnektedir. Hatuniye Camii minaresi de küçük farklarla Ulu Cami minaresini takip etmektedir. Maraş'taki minarelere bakıldığı zaman Ulu Cami ve Hatuniye Camii minarelerinin diğer minarelere örnek teşkil ettiği anlaşılmaktadır344. Boğazkesen Camii'nin minaresi, çokgen gövdeye sahiptir, Şazi Bey ve Haznedarlı Camii'nin minarelerinde ise kaide kısımları yüksek tutularak gövde kısımları kısa tutulmuştur. Bektutiye (Çınarlı) Camii minaresi yapıya sonradan eklenmiştir ve şerefe bölümü ile Maraş'taki diğer örneklerden ayrılmaktadır. Duraklı (Ali Bey) Camii ve Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii 19. yüzyıl yapıları olmasına rağmen minareleri bu yerel geleneği devam ettirmektedir. Gaziantep'teki camilerin minarelerinde de Güneyli etkiler görülmektedir ve Maraş'taki minarelere benzemektedir. Çokgen yada silindirik gövde üzerinde tek

339 Atak, a.g.m., s. 243. 340 Gündoğdu, a.g.e., s. 101. 341 Karlıklı, a.g.e., s. 85, Şenay Özgür Yıldız, ''Gaziantep Camilerinde Görülen Bazı Güneyli Etkiler'', Sanat Tarihi Dergisi, C. 25, S. 1, Nisan, 2016, s. 95. 342 Gündoğdu, a.g.e., s. 101. 343Ahmet Ali Bayhan, ''Güneydoğu Anadolu'da Memlûk Sanatı'', Türkler Ansiklopedisi, C. 6, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 142 344 Gündoğdu, a.g.e., s. 101.

96

şerefelidir ve üzeri saçak örtü ile kapatılmıştır345. Dulkadiroğlu yapısı olan Alaüddevle Camii minaresi de bu geleneği devam ettiren örneklerden biriyken, yapılan onarım ve ilavelerle bu özelliğini kaybetmiştir346. Bu örnekleri takip eden yapılardan biri de Osmaniye'nin Bahçe İlçesi'ndeki Ağca Bey Camii'nin (1479-1515) minaresidir. Gördüğü onarımlar ile caminin iç mekanına dahil olan minare, kısa gövdesi ve örtülü şerefesi ile Maraş'taki Haznedarlı Camii ve Şazi Bey Camii minarelerini hatırlatır. Farklı olarak, gövde bölümü çokgen kısımdan sonra helezon şeklinde yivlerle şerefe bölümüne geçmektedir. Bu helezon şeklindeki süslü gövde, Anadolu Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı camilerinde de görülmektedir. Burmalı Minare Camii (13. y.y.), Edirne Üç Şerefeli Camii (1437-1447), Afyon Gedik Ahmet Paşa Camii (1472-1475) minarelerinde bu uygulamaya rastlanmaktadır347. Elbistan Ulu Camii minaresi Dulkadiroğlu minareleri içerisinde farklı bir örnektir. Son cemaat mahallinin kuzeybatı köşesinde yer almaktadır. Kübik bir kaide üzerinde dört köşesi pahlanmış bölümden sonra sekizgene, ardından da silindirik gövde bölümü gelmektedir. Bu sade görüntü Osmanlı minarelerini hatırlatmaktadır. Şerefe bölümü ile de Maraş'taki örneklerden ayrılmaktadır. Şerefe bölümü saçak ile kapatılmamış ve açık bırakılmıştır. Petek kısmı dar tutularak konik külah ile örtülmüştür. Bu bakımdan Selçuklu özellikleri de göstermektedir348. Dulkadiroğulları'na ait Darende Ulu Camii minaresi, Adıyaman Ulu Camii minaresi ve farklı bölgelerdeki diğer örnekler, benzer özellikler gösterse de şerefe bölümlerinin üstü açık bırakılmıştır. Dulkadiroğulları'na ait Kahramanmaraş'taki cami, mescit ve türbelerin mihrapları orijinalinde genellikle kesme taştan olup oldukça sade bırakılmıştır. Ulu Cami mihrabı ise kısmen değişmiş olsa da Beylikler Dönemi mimarisinin özelliklerini barındırmaktadır. Alçı mihrap mukarnaslı kavsarası, üç yönden kuşatan iki ayrı bordürü ve silmeleri, altıgenin yarısı şeklindeki nişin içerisinde ki üç küçük niş ile oldukça zengin bir kompozisyon sergilemektedir349. Boğazkesen Camii ve Taş Medrese Mescidi'nin mihraplarında, niş kemerinin cephesinde hareketliliği sağlayacak birtakım süsleme özellikleri görülmektedir.

345 Yıldız, a.g.m., s. 95. 346a.g.m., s. 95. 347 Gündoğdu, a.g.m., s. 783 348 Gündoğdu, a.g.e., s. 99. 349 Özkarcı, a.g.e., s. 303.

97

Elbistan Ulu Camii mihrabı orijinal özelliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. Yabancı bir mimar tarafından onarıldığı için üçgen alınlık gibi Türk sanatına yabancı bir takım unsular barındırmaktır350 (şek162). Koçcağız'daki Süleyman Bey Türbesi'nin mihrabı ise üç sıra mukarnasa benzeyen dilimlerle süslenmiş bir kavsaraya sahiptir. Etrafı ise silmelerle çerçevelenmiştir351. Dulkadiroğulları'nın camilerinde özgünlüklerini koruyan mimari elemanlardan biri de taç kapılardır352. Maraş Ulu Camii'nin taç kapısı, Beylikler Dönemi anlayışı ile dar ve uzun tutulmuştur. Sivri kemer ve mukarnaslı kavsarasıyla birlikte iki yanda yer alan mihrabiyelerdeki mukarnas dizisi de Selçuklu özelliklerini yansıtmaktadır353. Selçuklu sanatında ön cephe yapıların en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Cami ve mescitlerde hareketlilik yalnızca ön cephede olup diğer cepheler oldukça sade ve hareketsizdir. Beylikler Dönemi mimarisinde ise bu anlayış değişmeye başlamış ve bir bütünlük arayışına gidilmiştir. Maraş Ulu Camii'nde ön cephe dışında, güney ve batı cephelerde iki katlı pencere açıklıklarına yer verilerek hareketlilik sağlanmaya çalışılmıştır354. Elbistan Ulu Camii taç kapısı (şek.163), üç gözlü son cemaat yerinin ortasında yer almaktadır. Selçuklu geleneğinde, dokuz sıra mukarnas dizisi yer alan kavsaraya sahiptir. Portal nişinin üzerinde yer alan Selçuklu kitabesinin cami ile bir ilgisi olmamasından dolayı, başka bir yerden alınarak buraya konulmuş olması muhtemeldir355. Taç kapının sonradan geçirdiği onarımlar üst ve yan kısımlarda kendini belli etmektedir. Özellikle de portalin iki yanındaki sütuncelerin üzerinde yer alan istiridye motifleri bunu desteklemektedir. Sütuncelerde yer alan kum saati motifleri ise Anadolu Selçuklu yapılarında ve Osmanlı yapılarında görülmektedir356. Maraş'ta Hatuniye Külliyesi içerisinde yer alan medrese günümüze gelemese de taç kapı formunu korumayı başarmıştır. Medresenin batı cephesinde yer alan taç kapı eyvan türünde beşik tonoz kavsaralıdır357. Eyvan tarzında dışarı doğru uzanan taç kapı formu da Selçuklu geleneğine dayanmaktadır. Taç kapıyı üç yönden çevreleyen iki sıra

350 Gündoğdu, a.g.e., s. 103. 351 Arslan, a.g.m., s. 463. 352 a.g.e., s. 104. 353 Özkarcı, a.g.e., s. 297. 354 Arslan, a.g.t., s. 109. 355 Aslanapa, Türk Sanatı I Başlangıcından Büyük Selçukluların Sonuna Kadar, s. 232. 356 Gündoğdu, a.g.e., s. 105. 357 Bayburtluoğlu, a.g.m., s. 242.

98 bordür bulunmaktadır. İçteki bordür sade tutulmuş, dıştaki bordür ise rumi ve palmetlerle bezenmiştir. Ancak bu bezemeler büyük ölçüde tahrip olmuş ve sonrada sıva ile kapatılmıştır. Daha sonra yapılan onarımlar ile bu sıvalar kaldırılarak aslına uygun hale getirilmeye çalışılmıştır. Anadolu Selçuklu Dönemi taç kapılarını süsleyen bordürlerde bitkisel ve geometrik desenler bir arada kullanılmıştır358. Burada da süsleme açısından Selçuklu geleneğini devam ettirilmiştir. Dulkadiroğulları'na ait Kayseri'deki Hatuniye Medresesi'nin (Nasıriyye Medresesi) taç kapısı (şek.164), güney cephenin ortasında yer alır ve beden duvarından çıkıntı yapmıştır. Mukarnaslı kavsarası, iki yanda yer alan mihrabiyesi, sütuncelerin başlıkları ve köşelerdeki birer kabarası ile Anadolu Selçuklu taç kapılarının devamı niteliğindedir359.

358 Çiğdem Önkol Ertunç, ''Anadolu Selçuklu Dönemi Taç kapıları Süsleme Şeritlerinde Tezyinat'', Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Mart/2016, Yıl: 3, Sayı: 5, s. 121. 359 Arslan, a.g.m., s. 453.

99

SONUÇ

Kahramanmaraş tarihinde birçok devletin hüküm sürdüğü ve sürekli el değiştirdiği bir şehir olmakla birlikte Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılışının ardından ortaya çıkan Dulkadiroğlu Beyliği'nin de merkezi olmuştur. Dulkadiroğulları uygulamış oldukları denge siyaseti ile diğer beyliklere nazaran daha uzun hüküm sürmüş ve Osmanlılar'a katılan son beylik olmuştur. Bu hakimiyetleri süresince imar faaliyetlerine önem vermişler ve farklı bölgelerde de birçok yapı inşa ettirmişlerdir. Kahramanmaraş merkezinde yer alan yapılara bakıldığında, temelinde halka hizmet ve siyasi gücün simgesi olarak cami, mescit, medrese, han, hamam, türbe, köprü vb. yapıların genellikle bir külliye anlayışı içerisinde inşa ettirildiği ve bu yapıların ayakta kalmaları içinde çeşitli vakıflar tahsis edildiği görülmektedir. Dulkadiroğlu beyleri içerisinde ise en çok imar faaliyetinde bulunan Alaüddevle Bey'dir. Babası Süleyman Bey'in yaptırmış olduğu Maraş Ulu Camii, şehirdeki en anıtsal yapı olmakla birlikte, plan şeması olarak Selçuklu özellikleri, mimari elemanlar açısından Beylikler Dönemi özellikleri ve doğal olarak yerel etkilerle güneyli özellikler göstermektedir. Daha çok minarede görülen bu güney etkileri iki renkli taş işçiliği ve şerefe bölümünde kendini göstermektedir. Plan açısından da güney etkisi Memluk geleneğine bağlanan yapılar da yer almaktadır. Taş Medrese, türbesi ve mescidi ile birlikte bunun bir örneğidir. Fakat beyliğe ait farklı bölgelerdeki yapılar, tümüyle ele alındığında mimari birlikten bahsedebilmeyi olanaksız kılar. Belirgin bir şekilde Kayseri'deki beylik yapıları daha çok Selçuklu özellikleri gösterir. Bu sebeple Dulkadiroğlu Beyliği'ne ait yapılara etki eden özelliklere bakıldığında, şehirlerin konumları dikkat çekmektedir. Kahramanmaraş ve Gaziantep gibi güneyde kalan şehirlerde Memluk etkileri, İç Anadolu'ya bakan Kayseri'de ise Selçuklu etkileri ağır basmaktadır.

100

KAYNAKÇA

ADANIR Fatih, ''Kahramanmaraş'ın Geleneksel Mimarisi:Şehrimizdeki Dini Mimari'', Akdeniz'in Altın Kenti Kahramanmaraş, Kahramanmaraş Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayını, 2014, ss. 227-255. AKPOLAT Mustafa Servet, ''Mimarlık Yapıtlarının Mimarlık ve Mimarlık Dışı Rolleri: Gaziantep Alaüddevle Camisi (1903)'', Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, C.20, S.1, 2003, s.110-125. AKYILDIZ Yasin, ABAY Ali Rıza, ''Vakıf Müessesesinin Gelişimi ve Mahiyeti Tarihsel Bir Değerlendirme'', Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, y.7, S.15, 2017, ss. 141-157. ALIÇ Samet, ''Alaüddevle (Bozkurt) Bey Dulkadirli Beyi'', Kahramanmaraş Ansiklopedisi, Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Yayınları, 2017. ALPARSLAN Yaşar, YAKAR Serdar, Seyahatname, Şehir Tarihi ve Coğrafya Kitaplarına Göre Maraş, Kahramanmaraş: Ukde Yayınevi, 2009. ALTUN Ara, Ortaçağ Türk Mimarisinin Anahtarları İçin Bir Özet, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 1988. ARIK Mehmet Oluş, ''Erken Devir Anadolu-Türk Mimarisinde Türbe Biçimleri'', Anadolu (Anatolia), 11, Ankara, 1967, ss. 57-100. ARSLAN Celil, ''Kayseri'deki Dulkadiroğulları Beyliği Dönemi Yapıları'', Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, ed. Cevdet Kabakcı, Serdar Yakar, Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Belediyesi Yayınları, 2012, C.1, ss. 453-505. ARSLAN Hasan, 17. Yüzyılda Maraş Sancağı (Siyasi, İdari, İktisadi ve İçtimai Tarihi), Kahramanmaraş: Öncü Basımevi, 2014. ARSLAN Mehmet Akif, Dulkadirli Mimarisi Ve Kahramanmaraş Ulu Camisi, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997. ASLANAPA Oktay, Türk Sanat II Anadolu Selçuklularından Beylikler Devrinin Sonuna Kadar II, İstanbul: MEB Devlet Kitapları, 1973. ASLANAPA Oktay, Türk Sanatı I Başlangıcından Büyük Selçukluların Sonuna Kadar, İstanbul: Kervan Yayınları, 1984.

101

ASLANAPA Oktay, Türk Sanatı El Kitabı, Ankara: İnkılâp Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret A. Ş., 1993. ASLANAPA Oktay, ''Anadolu Selçukluları ve Beylikler Devri Kültür Sanatı'', Türkler Ansiklopedisi, C. 7, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, ss. 703-722. ASLANAPA Oktay, Anadolu'da İlk Türk Mimarisi: Başlangıç ve Gelişmesi, Ankara: AYK Atatürk Kültür Merkezi, 2007. ATAK Erkan, ''Tokat Yöresindeki Ahşap Minareli Camiler'', Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, S. 37, Erzurum, 2016, ss. 240-277. BAŞ Ali, ''Beylikler Dönemi Hanları'', Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi Uygarlığı (Mimarlık ve Sanat), C. 2, ed. Ali Uzay Peker, Kenan Bilici, Ankara: T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2006, ss. 447-456. BAŞ Yaşar, TEKİN Rahmi, Maraş Vakıfları (Dulkadirli ve Osmanlı Dönemi), Konya: Oğuz Dulkadiroğlu Bektik Kültürünü Yaşatma Derneği Kültür Hizmeti, 2007. BAYBURTLUOĞLU M. Zafer, ''Kahramanmaraş'ta Bir Grup Dulkadiroğlu Yapısı'', Vakıflar Dergisi, S. 10, Ankara, 1973, ss. 234-250. BAYHAN Ahmet Ali, ''Güneydoğu Anadolu'da Memlûk Sanatı'', Türkler Ansiklopedisi, C. 6, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, ss. 133-143. BİLGİN Mustafa Sıtkı, ALPASLAN Erhan, , ''XIX. Yüzyılın İkinci Yarısına Ait Vakıf Muhasebe Kayıtlarında Yer Alan Maraş Vakıfları'', Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, ed. Cevdet Kabakcı, Serdar Yakar, Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Belediyesi Yayınları, 2012, C.II, ss. 145-171. BOY Arzu, ''Medreselerin Kısa Bir Geçmişi ve Kayseri Medreseleri'', Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4(1), 2017, 57-73 BUDAK Ayşe, ''Siyasete Riayet Etmek Banilikten Vazgeçmek: Dulkadirli Beyi Şehsuvaroğlu Ali Bey'in Hacı Bektaş Cuma Camisi'', Türk Kültürü ve Hacıbektaş Veli Araştırma Dergisi, Nevşehir, 2016, ss. 61-78. CANTAY Gönül, ''Anadolu Türk Beylikleri Sanatı'', Türkler Ansiklopedisi, C. 8, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, ss. 15-29. ÇAKMAK Ahmet, ''Diyarbakır Ulu Camii'', TDV İslam Ansiklopedisi, C. 42, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2012, ss. 96-97. ÇOBANOĞLU Ahmet Vefa, ''Maraş Ulu Camii'', TDV İslam Ansiklopedisi, C. 42, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2012, ss. 111-112.

102

DENİZ Bekir, ''Alay Han'ın (Aksaray) Hikayesi'', Uluslararası Sanat Tarihi Sempozyumu Prof. Dr. Gönül Öney'e Armağan 10-13 Ekim 2001, İzmir: Ege Üniversitesi Basımevi, 2002, ss. 229-247. DİMEZ Sinan, ''Türkiye Selçuklu Devleti’nde Sosyo Kültürel Hayat ve Tokat’a Etkisi'', Gaziantep University Journal of Social Sciences, 14(4), 2015, ss. 797- 827. ERAT Birsen, ''Anadolu'da Selçuklu Dönemi Hamam Mimarisi: Çarşı Hamamları'', Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi Uygarlığı (Mimarlık ve Sanat), C. 2, ed. Ali Uzay Peker, Kenan Bilici, Ankara: T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2006, ss. 457-465. ERTUNÇ Çiğdem Önkol, , ''Anadolu Selçuklu Dönemi Taç kapıları Süsleme Şeritlerinde Tezyinat'', Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Mart/2016, Y. 3, S. 5, ss. 114-131. EYİCE Semavi, ''Hamam'', TDV İslam Ansiklopedisi, C. 15, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1997, ss. 402-430. GIERLICHS Joachim, ''Anadolu Selçukluları Tarih ve Mimari'', İslam Sanatı ve Mimarisi, ed. Markus Haddstein, Peter Delius, çev. Nurettin Elhüseyni, İstanbul: Literatür Yayıncılık, 2007, ss.370-381. GÖKHAN İlyas, KARATAŞ Mehmet, Maraş Tarihi ve Coğrafyası-Besim Atalay, ed. Yaşar Alparslan, Serdar Yakar, Kahramanmaraş: Ukde Kitaplığı, 2008. GÖKHAN İlyas, Başlangıçtan Kurtuluş Harbine Kadar Maraş Tarihi, Kahramanmaraş: Ukde Yayınları, 2011. GÜRBÜZ Mehmet, ''Kahramanmaraş İlinin Coğrafi Özellikleri'', Akdeniz'in Altın Kenti Kahramanmaraş, Kahramanmaraş Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayını, 2014. GÜNDOĞDU Hamza, Dulkadirli Beyliği Mimarisi, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1986. GÜNDOĞDU Hamza, “Dulkadirli Camii Minareleri”, I. Kahramanmaraş Sempozyumu (6-8 Mayıs 2004), İstanbul, 2005, ss. 775-785. KARAMAĞARALI Haluk, ''Konya Ulu Camii'', Rölöve ve Restorasyon Dergisi, S. IV, 1982, ss. 121-132.

103

KARLIKLI Şaziye, Değişimin Simgelendiği Kent Kahramanmaraş, İstanbul: Greative Yayıncılık, 2007. KILIÇ Orhan, ''Van Ulu Camii'nin Tarihi Hakkında'', Türk Dünyası Tarih Dergisi, İstanbul, Ekim 1997, S. 130, ss. 56-60. OKKAR Remziye, ''Anadolu'da Türk Siyasi Birliğinin Sağlanması ve Dulkadiroğlu Beyliği'', Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, C. 2, ed. Cevdet Kabakçı, Serdar Yakar, Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Belediyesi Yayınları, 2012, ss. 55-104. ÖNEY Gönül, Anadolu Selçuklu Süslemesi ve El Sanatları, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1992. ÖZBEK Yıldıray, ARSLAN Celil, ''Süleyman Bey (Öksüz veya Garip) Türbesi'', Kayseri Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri, C. 3, Ankara: Aydoğdu Ofset Matbaacılık ve Ambalaj Sanayi Tic. Ltd. Şti., 2008, ss. 1102-1104. ÖZKAN Ali Rafet, ''Dulkadirlilerin Bozok-Çandır'daki İzleri ve Eserleri'', Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, ed. Cevdet Kabakcı, Serdar Yakar, Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Belediyesi Yayınları, 2012, C.1 , ss. 131-149. ÖZKARCI Mehmet, Türk Kültür Varlıkları Envanteri: Kahramanmaraş 46, C. 1, Ankara: Türk Tarih kurumu Yayınları, 2007. ÖZKARCI Mehmet, ''Dulkadir Beyliği Mimarisine Bakış'', Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu, C. 1, ed. Cevdet Kabakçı, Serdar Yakar, Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Belediyesi Yayınları, 2012. SOLAK İbrahim, XVI. Asırda Maraş Kazası : (1526-1563), Ankara: Akçağ Yayınları, 2004. SOLAK İbrahim, ''916 H./ 1510 M. Tarihli Alaüddevle Bey Vakfiyesi'', Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2006, ss. 523-537. TANYELİ Uğur, ''Beylikler Dönemi Mimarlığı ve Sanatı'', Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C. 1, İstanbul: Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları, 1997, ss. 233- 236. TEKİN Rahmi, ''Zülkadir Beyliği ve Osmanlı Devleti Zamanında Maraş'ta Yapılan Vakıf Eserler'', Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 3, 2000, ss. 309-340.

104

YETKİN Suut Kemal, ''Beylikler Devri Mimarisinin Klasik Osmanlı Sanatını Hazırlayışı'', Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 4, S. 3-4,1955, ss. 39-43. YILDIZ Pakize, Hurufât Defterlerine Göre Maraş Kazası, Selçuk Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2010. YILDIZ Şenay Özgür, , ''Gaziantep Camilerinde Görülen Bazı Güneyli Etkiler'', Sanat Tarihi Dergisi, C. 25, S. 1, Nisan, 2016, ss. 86-110. YİNANÇ Refet, Dulkadir Beyliği, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989. ''Kültür Varlıkları'', Akdeniz'in Altın Kenti Kahramanmaraş, Kahramanmaraş Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayını, 2014, ss. 259-265.

İnternet Kaynakları https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Hicr-suresi/18447/45-48-ayet-tefsiri (Erişim Tarihi:18.05.2019) http://www.selcuklumirasi.com/architecture-detail/lala-camii (Erişim Tarihi:17.05.209) http://enderunistanbul.org.tr/medreseler/129-adana-ulu-cami-medresesi.html (Erişim Tarihi:13.06.209) http://www.selcuklumirasi.com/architecture-detail/sahruh-koprusu (Erişim Tarihi: 23.06.2019) https://kahramanmaras.bel.tr/kesfedin/katip-han (Erişim Tarihi:28.12.2018) https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/kahramanmaras/gezilecekyer/katiphancumhuriy et-hani (Erişim Tarihi:03.01.2019) http://kahramanmarassehirrehberi.com/tr/icerik/maras-carsisi-suk-i-maras-belediye- (Erişim Tarihi:03.01.2019) https://kahramanmaras.bel.tr/kesfedin/tas-kopruceyhan-koprusu (Erişim Tarihi:16.05.2019) https://marasavucumda.com/nuh-camii/ (Erişim Tarihi:30.06.2019)

105

ŞEKİL LİSTESİ

Şekil 1: Kahramanmaraş'ın siyasi haritası Şekil 2: Kahramanmaraş Ulu Camii Şekil 3: Kahramanmaraş Ulu Camii Planı Şekil 4: Kahramanmaraş Ulu Camii avlusunun güneybatıdaki giriş kapısı Şekil 5: Kahramanmaraş Ulu Camii avlusunun kuzeyinde yer alan revaklı bölüm ve kuzeydoğuda ki merdivenle çıkılan kapı. Şekil 6: 1940 yılına ait Kahramanmaraş Ulu Camii Yerleşim Krokisi Şekil 7: Kahramanmaraş Ulu Camii muvakkithanesi Şekil 8: Kahramanmaraş Ulu Camii son cemaat yeri Şekil 9: Ulu Cami'nin 1945 yılından önceki durumu Şekil 10: Ulu Cami'nin 1945 yılından sonraki hali Şekil 11: Kahramanmaraş Ulu Camii son cemaat yerinin batı kısmı Şekil 12: Kahramanmaraş Ulu Camii taç kapısı Şekil 13: Kahramanmaraş Ulu Camii harim bölümü eski ve yeni hali Şekil 14: Ulu Cami hariminin doğu kısmı Şekil 15: Ulu Cami batı cephesi Şekil 16: Ulu Cami mihrabı Şekil 17: Ulu Cami minberi Şekil 18: Harimin batısındaki kadınlar mahfili Şekil 19: Ulu Cami minaresi Şekil 20: Ulu Cami minare kaidesi Şekil 21: Malakârî tekniğinde yapılan madalyon (kuzey) Şekil 22: Ulu Cami, malakârî tekniğinde yapılan madalyon (güney) Şekil 23: Ulu Cami, harimdeki ahşap kirişlerde yer alan kalem işi süsleme Şekil 24: Ulu Cami minaresinden detay Şekil 25: Ulu Cami, kuzeydoğu köşede yer alan kapının alınlığındaki kitabe Şekil 26: Hatuniye Camii (Şems Hatun) avlu kapısının sağında yer alan kitabe

106

Şekil 27: Hatuniye Camii (Şems Hatun) avlu kapısı üzerindeki onarım kitabesi Şekil 28: Hatuniye Camii (Şems Hatun) kuzey batıdan görünüş Şekil 29: Hatuniye Camii (Şems Hatun) planı Şekil 30: Hatuniye Camii (Şems Hatun) harim bölümü Şekil 31: Hatuniye Camii (Şems Hatun) mihrabı eski ve yeni hali Şekil 32: Hatuniye (Şems Hatun) Camii harimine doğu tarafından bakış Şekil 33: Hatuniye (Şems Hatun) Camii minaresi ve son cemaat yeri Şekil 34: Hatuniye (Şems Hatun) Camii kuzeydoğudaki pencere ve medrese taç kapısı Şekil 35: Hatuniye (Şems Hatun) Türbesi girişi Şekil 36: Hatuniye (Şems Hatun) Türbesi planı Şekil 37: Hatuniye (Şems Hatun) Türbesi iç mekandan görünüş Şekil 38: Hatuniye (Pazar-Marmara) Hamamı Planı Şekil 39: Hatuniye (Pazar-Marmara) Hamamı girişi Şekil 40: Bektutiye (Çınarlı) Camii kuzeydoğudan görünüş Şekil 41: Bektutiye (Çınarlı) Camii planı Şekil 42: Bektutiye (Çınarlı) Camii son cemaat yeri Şekil 43: Bektutiye (Çınarlı) Camii giriş kapısı Şekil 44: Bektutiye (Çınarlı) Camii harimi kıble duvarı Şekil 45: Bektutiye (Çınarlı) Camii harimin eski hali Şekil 46: Bektutiye (Çınarlı) Camii harimin kuzey duvarı Şekil 47: Bektutiye (Çınarlı) Camii minaresi Şekil 48: Bektutiye (Çınarlı) Camii ahşap tavan kirişleri Şekil 49: Bektutiye (Çınarlı) Camii giriş kapısı üzerinde yer alan kitabe Şekil 50: Bektutiye (Çınarlı) Camii minare kaidesinde yer alan kitabe Şekil 51: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii kuzeybatıdan görünüş Şekil 52: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii son cemaat yeri

Şekil 53: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii giriş kapısı eski ve yeni hali Şekil 54: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii planı

107

Şekil 55: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii harim bölümünde batı cepheye bakış Şekil 56: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii harimi eski hali Şekil 57: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii kıble duvarı Şekil 58: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii müezzin mahfili Şekil 59: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii minaresi Şekil 60: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii mihrabın üzerinde yer alan kitabeler Şekil 61: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii minare kapısı üzerindeki kitabe Şekil 62: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii giriş kapısı üzerindeki madalyon Şekil 63: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii kuzeydoğudan görünüş

Şekil 64: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii rölöve planı

Şekil 65: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii harim bölümü Şekil 66: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii minaresi Şekil 67: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii minare kaidesindeki basık kemerli kapı Şekil 68: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii son cemaat yerindeki sütunlar Şekil 69: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii minare kaidesinin doğu tarafında yer alan süslemeler Şekil 70: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii giriş kapısı üzerinde yer alan kitabe Şekil 71: Şazi (Şâdi) Bey Camii kuzeydoğudan görünüş Şekil 72: Şazi (Şâdi) Bey Camii son cemaat yerinin kuzeydoğu köşesinde yer alan hazire Şekil 73: Şazi (Şâdi) Bey Camii minaresi Şekil 74: Şazi (Şâdi) Bey Camii rölöve planı Şekil 75: Şazi (Şâdi) Bey Camii son cemaat yeri Şekil 76: Şazi (Şâdi) Bey Camii harim bölümü Şekil 77: Şazi (Şâdi) Bey Camii galeriden harime bakış Şekil 78: Şazi (Şâdi) Bey Camii minaresi şerefeden detay Şekil 79: Şazi (Şâdi) Bey Camii kıble duvarının batı üst köşesinde yer alan kitabe Şekil 80: Şazi (Şâdi) Bey Camii kıble duvarının doğu üst köşesinde yer alan kitabe Şekil 81: Şazi (Şâdi) Bey Camii minare kapısı üzerinde yer alan kitabe

108

Şekil 82: Taş (Rad) Medrese kaleden bakış Şekil 83: Taş (Rad) Medrese ve Türbesi planı Şekil 84: Taş (Rad) Medrese mescidi Şekil 85: Taş (Rad) Medrese batı kanadı Şekil 86: Taş (Rad) Medrese kuzey kanadı Şekil 87: Taş (Rad) Medrese eskiden müftülük odası olarak kullanılan birimler Şekil 88: Taş (Rad) Medrese mescidi mihrabı Şekil 89: Taş (Rad) Medrese mescidi kubbesi Şekil 90: Taş (Rad) Medrese mescidi güney cephedeki pencereler Şekil 91: Taş (Rad) Medrese Türbesi eski hali Şekil 92: Taş (Rad) Medrese Türbesi sandukalar

Şekil 93: Yum Baba (Dede) Türbesi giriş kapısı

Şekil 94: Yum Baba (Dede) Türbesi koridorunda yer alan kitabe

Şekil 95: Yum Baba (Dede) Türbesi iç mekanı Şekil 96: Çukur Hamamı güneydoğudan görünüş Şekil 97: Çukur Hamamı planı

Şekil 98: Çukur Hamamı soyunmalık kısmı Şekil 99: Çukur Hamamı sıcaklık kısmı

Şekil 100: Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı onarım öncesi görünüş Şekil 101: Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı onarım sonrası görünüş Şekil 102: Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı zemin kat planı

Şekil 103: Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı birinci kat planı

Şekil 104: Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı ikinci kat planı

Şekil 105: Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı giriş kapısı Şekil 106: Eski (Maraş-Yukarı) Bedesten iç kısım Şekil 107: Eski (Maraş-Yukarı) Bedesten güney kapısı Şekil 108: Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi Ticaret Bölgesi

109

Şekil 109: Belediye Çarşısı tonoz üst yapısının yıkıldığı 1940'lar Şekil 110: Belediye Çarşısı tonoz üst yapının henüz yıkılmadığı 1930'lar Şekil 111: Belediye Çarşısı onarım sonrası giriş Şekil 112: Belediye Çarşısı onarım sonrası içeriden görünüş Şekil 113: Uyuz Pınarı planı Şekil 114: Uyuz Pınarı güneybatıdan görünüş Şekil 115: Uyuz Pınarı iç mekandan görünüş Şekil 116: Uyuz Pınarı batı kanadı Şekil 117: Ceyhan Köprüsü Şekil 118: İklime Hatun (Üdürgücü) Mescidi kuzeybatıdan görünüş Şekil 119: İklime Hatun (Üdürgücü) Mescidi giriş kapısı Şekil 120: İklime Hatun (Üdürgücü) Mescidi iç mekandan görünüş Şekil 121: İklime Hatun (Üdürgücü) Mescidi ve Türbesi planı Şekil 122: İklime Hatun (Üdürgücü) Türbesi giriş kapısı Şekil 123: İklime Hatun (Üdürgücü) Türbesi iç mekandan görünüş Şekil 124: Duraklı (Ali Bey) Camii kuzeybatıdan görünüş Şekil 125: Duraklı (Ali Bey) Camii planı Şekil 126: Duraklı (Ali Bey) Camii güneydoğudan görünüş Şekil 127: Duraklı (Ali Bey) Camii harimi Şekil 128: Duraklı (Ali Bey) Camii harimi eski hali Şekil 129: Duraklı (Ali Bey) Camii harimi kuzey duvarı Şekil 130: Duraklı (Ali Bey) Camii minaresi şerefe detayı Şekil 131: Duraklı (Ali Bey) Camii minare kaidesinde yer alan kitabe Şekil 132: Duraklı (Ali Bey) Camii giriş kapısı üzerinde yer alan kitabe Şekil 133: Duraklı (Ali Bey) Medresesi kuzeydoğudan görünüş Şekil 134: Duraklı (Ali Bey) Medresesi ikinci kat planı

Şekil 135: Duraklı (Ali Bey) Medresesi batıdan bakış Şekil 136: Duraklı (Ali Bey) Medresesi çilehanesi

110

Şekil 137: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii güneydoğudan görünüş Şekil 138: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii planı Şekil 139: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii son cemaat yeri Şekil 140: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii doğuda yer alan giriş kapısı Şekil 141: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii harim bölümü Şekil 142: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii mihrabı Şekil 143: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii doğusunda yer alan hazire Şekil 144: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii giriş kapısı üzerinde yer alan kitabe Şekil 145: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii son cemaat yerinin güney duvarın yer alan kitabe Şekil 146: Bey Çeşmesi

Şekil 147: Maraş Ulu Camii hariminden 1125 metrekarenin ifraz edilerek satılması için alınan karar

Şekil 148: Darende Ulu Camii

Şekil 149: Elbistan Ulu Camii ve planı

Şekil 150: Diyarbakır Fatih Paşa Camii planı

Şekil 151: Adıyaman Ulu Camii

Şekil 152: Elbistan Ümmet Baba (Himmet Baba-Babaiyye) Külliyesi

Şekil 153: Ermenek Ulu Camii ve planı

Şekil 154: Çandur Şahruh Bey Mescidi planı

Şekil 155: Bahçe Ağca Bey Camii planı

Şekil 156: Gaziantep Alaüddevle Camii güneydoğudan görünüş Şekil 157: Büyük Bürüngüz Alaüddevle Camii planı

Şekil 158: Kayseri Hatuniye Medresesi planı

Şekil: 159: Koçcağız Süleyman Bey Türbesi Şekil 160: Hacı Bektaş Balım Sultan Türbesi

Şekil 161: Şahruh Köprüsü

111

Şekil 162: Elbistan Ulu Camii harim bölümü

Şekil 163: Elbistan Ulu Camii taç kapısı

Şekil 164: Kayseri Hatuniye Medresesi taç kapısı

112

ŞEKİLLER

Şekil 1: Kahramanmaraş'ın siyasi haritası (tr.vikipedi.org)

Şekil 2: Kahramanmaraş Ulu Camii

113

Şekil 3: Kahramanmaraş Ulu Camii Planı (https://ansiklopedi.46.web.tr/ulu-camii/)

Şekil 4: Kahramanmaraş Ulu Camii avlusunun güneybatıdaki giriş kapısı

114

Şekil 5: Kahramanmaraş Ulu Camii avlusunun kuzeyinde yer alan revaklı bölüm ve kuzeydoğuda ki merdivenle çıkılan kapı.

115

Şekil 6: 1940 yılına ait Kahramanmaraş Ulu Camii Yerleşim Krokisi (Gaziantep Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi)

116

Şekil 7: Kahramanmaraş Ulu Camii muvakkithanesi (www.wowturkey.com)

Şekil 8: Kahramanmaraş Ulu Camii son cemaat yeri

117

Şekil 9: Ulu Cami'nin 1945 yılından önceki durumu (www.wowturkey.com)

Şekil 10: Ulu Cami'nin 1945 yılından sonraki hali (www.wowturkey.com)

118

Şekil 11: Kahramanmaraş Ulu Camii son cemaat yerinin batı kısmı

Şekil 12: Kahramanmaraş Ulu Camii taç kapısı

119

Şekil 13: Kahramanmaraş Ulu Camii harim bölümü eski ve yeni hali

Şekil 14: Ulu Cami hariminin doğu kısmı

120

Şekil 15: Ulu Cami batı cephesi

Şekil 16: Ulu Cami mihrabı

121

Şekil 17: Ulu Cami minberi

Şekil 18: Harimin batısındaki kadınlar mahfili

122

Şekil 19: Ulu Cami minaresi

Şekil 20: Ulu cami minare kaidesi

123

Şekil 21: Malakârî tekniğinde yapılan madalyon (kuzey)

Şekil 22: Ulu Cami, malakârî tekniğinde yapılan madalyon (güney)

124

Şekil 23: Ulu Cami, harimdeki ahşap kirişlerde yer alan kalem işi süsleme

Şekil 24: Ulu Cami minaresinden detay

125

Şekil 25: Ulu Cami, kuzeydoğu köşede yer alan kapının alınlığındaki kitabe

Şekil 26: Hatuniye Camii (Şems Hatun) avlu kapısının sağında yer alan kitabe

126

Şekil 27: Hatuniye Camii (Şems Hatun) avlu kapısı üzerindeki onarım kitabesi

Şekil 28: Hatuniye Camii (Şems Hatun) kuzey batıdan görünüş

127

Şekil 29: Hatuniye Camii (Şems Hatun) planı (M. Özkarcı)

Şekil 30: Hatuniye Camii (Şems Hatun) harim bölümü

128

Şekil 31: Hatuniye Camii (Şems Hatun) mihrabı eski ve yeni hali

Şekil 32: Hatuniye (Şems Hatun) Camii harimine doğu tarafından bakış

129

Şekil 33: Hatuniye (Şems Hatun) Camii minaresi ve son cemaat yeri

Şekil 34: Hatuniye (Şems Hatun) Camii kuzeydoğudaki pencere ve medrese taç kapısı

130

Şekil 35: Hatuniye (Şems Hatun) Türbesi girişi

Şekil 36: Hatuniye (Şems Hatun) Türbesi planı (M. Özkarcı)

131

Şekil 37: Hatuniye (Şems Hatun) Türbesi iç mekandan görünüş

Şekil 38: Hatuniye (Pazar-Marmara) Hamamı Planı (M. Özkarcı)

132

Şekil 39: Hatuniye (Pazar-Marmara) Hamamı girişi

Şekil 40: Bektutiye (Çınarlı) Camii kuzeydoğudan görünüş

133

Şekil 41: Bektutiye (Çınarlı) Camii planı

Şekil 42: Bektutiye (Çınarlı) Camii son cemaat yeri

134

Şekil 43: Bektutiye (Çınarlı) Camii giriş kapısı

Şekil 44: Bektutiye (Çınarlı) Camii harimi kıble duvarı

135

Şekil 45: Bektutiye (Çınarlı) Camii harimin eski hali

Şekil 46: Bektutiye (Çınarlı) Camii harimin kuzey duvarı

136

Şekil 47: Bektutiye (Çınarlı) Camii minaresi

Şekil 48: Bektutiye (Çınarlı) Camii ahşap tavan kirişleri

137

Şekil 49: Bektutiye (Çınarlı) Camii giriş kapısı üzerinde yer alan kitabe

Şekil 50: Bektutiye (Çınarlı) Camii minare kaidesinde yer alan kitabe

138

Şekil 51: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii kuzeybatıdan görünüş

Şekil 52: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii son cemaat yeri

139

Şekil 53: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii giriş kapısı eski ve yeni hali

Şekil 54: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii planı (M. Özkarcı)

140

Şekil 55: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii harim bölümünde batı cepheye bakış

Şekil 56: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii harimi eski hali

141

Şekil 57: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii kıble duvarı

Şekil 58: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii müezzin mahfili

142

Şekil 59: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii minaresi

Şekil 60: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii mihrabın üzerinde yer alan kitabeler

143

Şekil 61: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii minare kapısı üzerindeki kitabe

Şekil 62: Boğazkesen (Ekmekci-Ali Ağa) Camii giriş kapısı üzerindeki madalyon

144

Şekil 63: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii kuzeydoğudan görünüş

Şekil 64: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii rölöve planı (M. Özkarcı)

145

Şekil 65: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii harim bölümü

Şekil 66: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii minaresi

146

Şekil 67: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii minare kaidesindeki basık kemerli kapı

Şekil 68: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii son cemaat yerindeki sütunlar

147

Şekil 69: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii minare kaidesinin doğu tarafında yer alan süslemeler

Şekil 70: Haznedarlı (Ali Ağa) Camii giriş kapısı üzerinde yer alan kitabe

148

Şekil 71: Şazi (Şâdi) Bey Camii kuzeydoğudan görünüş

Şekil 72: Şazi (Şâdi) Bey Camii son cemaat yerinin kuzeydoğu köşesinde yer alan hazire

149

Şekil 73: Şazi (Şâdi) Bey Camii minaresi

Şekil 74: Şazi (Şâdi) Bey Camii rölöve planı (M. Özkarcı)

150

Şekil 75: Şazi (Şâdi) Bey Camii son cemaat yeri

Şekil 76: Şazi (Şâdi) Bey Camii harim bölümü

151

Şekil 77: Şazi (Şâdi) Bey Camii galeriden harime bakış

Şekil 78: Şazi (Şâdi) Bey Camii minaresi şerefeden detay

152

Şekil 79: Şazi (Şâdi) Bey Camii kıble duvarının batı üst köşesinde yer alan kitabe

Şekil 80: Şazi (Şâdi) Bey Camii kıble duvarının doğu üst köşesinde yer alan kitabe

153

Şekil 81: Şazi (Şâdi) Bey Camii minare kapısı üzerinde yer alan kitabe

Şekil 82: Taş (Rad) Medrese kaleden bakış

154

Şekil 83: Taş (Rad) Medrese ve Türbesi planı (M. Özkarcı)

Şekil 84: Taş (Rad) Medrese mescidi

155

Şekil 85: Taş (Rad) Medrese batı kanadı

Şekil 86: Taş (Rad) Medrese kuzey kanadı

156

Şekil 87: Taş (Rad) Medrese eskiden müftülük odası olarak kullanılan birimler

Şekil 88: Taş (Rad) Medrese mescidi mihrabı

157

Şekil 89: Taş (Rad) Medrese mescidi kubbesi

Şekil 90: Taş (Rad) Medrese mescidi güney cephedeki pencereler

158

Şekil 91: Taş (Rad) Medrese Türbesi eski hali

Şekil 92: Taş (Rad) Medrese Türbesi sandukalar

159

Şekil 93: Yum Baba (Dede) Türbesi giriş kapısı

Şekil 94: Yum Baba (Dede) Türbesi koridorunda yer alan kitabe

160

Şekil 95: Yum Baba (Dede) Türbesi iç mekanı

Şekil 96: Çukur Hamamı güneydoğudan görünüş

161

Şekil 97: Çukur Hamamı planı (M. Özkarcı)

Şekil 98: Çukur Hamamı soyunmalık kısmı

162

Şekil 99: Çukur Hamamı sıcaklık kısmı

Şekil 100: Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı onarım öncesi görünüş

163

Şekil 101: Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı onarım sonrası görünüş

Şekil 102: Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı zemin kat planı (M. Özkarcı)

164

Şekil 103: Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı birinci kat planı (M. Özkarcı)

Şekil 104: Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı ikinci kat planı (M. Özkarcı)

165

Şekil 105: Katip (Büyük Bağdat-Müftü) Hanı giriş kapısı

Şekil 106: Eski (Maraş-Yukarı) Bedesten iç kısım

166

Şekil 107: Eski (Maraş-Yukarı) Bedesten güney kapısı

Şekil 108: Dulkadiroğlu Beyliği Dönemi Ticaret Bölgesi (M. Özkarcı, 2007)

167

Şekil 109: Belediye Çarşısı tonoz üst yapısının yıkıldığı 1940'lar (https://marasavucumda.com/suk-i-maras-maras-carsisi/)

Şekil 110: Belediye Çarşısı tonoz üst yapının henüz yıkılmadığı 1930'lar (https://marasavucumda.com/suk-i-maras-maras-carsisi/)

168

Şekil 111: Belediye Çarşısı onarım sonrası giriş

Şekil 112: Belediye Çarşısı onarım sonrası içeriden görünüş

169

Şekil 113: Uyuz Pınarı planı (M. Özkarcı)

Şekil 114: Uyuz Pınarı güneybatıdan görünüş

170

Şekil 115: Uyuz Pınarı iç mekandan görünüş

Şekil 116: Uyuz Pınarı batı kanadı

171

Şekil 117: Ceyhan Köprüsü

Şekil 118: İklime Hatun (Üdürgücü) Mescidi kuzeybatıdan görünüş

172

Şekil 119: İklime Hatun (Üdürgücü) Mescidi giriş kapısı

Şekil 120: İklime Hatun (Üdürgücü) Mescidi iç mekandan görünüş

173

Şekil 121: İklime Hatun (Üdürgücü) Mescidi ve Türbesi planı (M. Özkarcı)

Şekil 122: İklime Hatun (Üdürgücü) Türbesi giriş kapısı

174

Şekil 123: İklime Hatun (Üdürgücü) Türbesi iç mekandan görünüş

Şekil 124: Duraklı (Ali Bey) Camii kuzeybatıdan görünüş

175

Şekil 125: Duraklı (Ali Bey) Camii planı (M. Özkarcı)

Şekil 126: Duraklı (Ali Bey) Camii güneydoğudan görünüş

176

Şekil 127: Duraklı (Ali Bey) Camii harimi

Şekil 128: Duraklı (Ali Bey) Camii harimi eski hali

177

Şekil 129: Duraklı (Ali Bey) Camii harimi kuzey duvarı

Şekil 130: Duraklı (Ali Bey) Camii minaresi şerefe detayı

178

Şekil 131: Duraklı (Ali Bey) Camii minare kaidesinde yer alan kitabe

Şekil 132: Duraklı (Ali Bey) Camii giriş kapısı üzerinde yer alan kitabe

179

Şekil 133: Duraklı (Ali Bey) Medresesi kuzeydoğudan görünüş

Şekil 134: Duraklı (Ali Bey) Medresesi ikinci kat planı (M. Özkarcı)

180

Şekil 135: Duraklı (Ali Bey) Medresesi batıdan bakış

Şekil 136: Duraklı (Ali Bey) Medresesi çilehanesi

181

Şekil 137: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii güneydoğudan görünüş

Şekil 138: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii planı (M. Özkarcı)

182

Şekil 139: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii son cemaat yeri

Şekil 140: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii doğuda yer alan giriş kapısı

183

Şekil 141: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii harim bölümü

Şekil 142: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii mihrabı

184

Şekil 143: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii doğusunda yer alan hazire

Şekil 144: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii giriş kapısı üzerinde yer alan kitabe

185

Şekil 145: Bey (Seyyid Mustafa Bey) Camii son cemaat yerinin güney duvarın yer alan kitabe

Şekil 146: Bey Çeşmesi

186

Şekil 147: Maraş Ulu Camii hariminden 1125 metrekarenin ifraz edilerek satılması için alınan karar. (Yer: 30-18-1-2 / 146-39-13)

187

Şekil 148: Darende Ulu Camii (http://www.mustafacambaz.com/details.php?image_id=28728)

Şekil 149: Elbistan Ulu Camii ve planı (https://okuryazarim.com/beylikler-donemi- mimarisi/kahramanmaras-elbistan-ulu-cami/

188

Şekil 150: Diyarbakır Fatih Paşa Camii planı (https://islamansiklopedisi.org.tr/fatih- pasa-camii)

Şekil 151: Adıyaman Ulu Camii

189

Şekil 152: Elbistan Ümmet Baba (Himmet Baba-Babaiyye) Külliyesi

Şekil 153: Ermenek Ulu Camii ve planı (https://okuryazarim.com/wp- content/uploads/2016/12/Ermenek-Ulu-Cami.jpg)

190

Şekil 154: Çandur Şahruh Bey Mescidi planı (H. Acun)

Şekil 155: Bahçe Ağca Bey Camii planı (Gündoğdu, 1986)

191

Şekil 156: Gaziantep Alaüddevle Camii güneydoğudan görünüş

Şekil 157: Büyük Bürüngüz Alaüddevle Camii planı (M. Denktaş)

192

Şekil 158: Kayseri Hatuniye Medresesi planı (H. Gündoğdu)

Şekil: 159: Koçcağız Süleyman Bey Türbesi

193

Şekil 160: Hacı Bektaş Balım Sultan Türbesi

Şekil 161: Şahruh Köprüsü

194

Şekil 162: Elbistan Ulu Camii harim bölümü

Şekil 163: Elbistan Ulu Camii taç kapısı

195

Şekil 164: Kayseri Hatuniye Medresesi taç kapısı

196