TSİP MYK VE

GYK ORTAK

TOPLANTISI YAPILDI… Partimizin MYK ve GYK ortak toplantısı 18 Mart 2012 Pazar günü yapıldı. Toplantıda gündem gereğince bir değerlendirim konuşması yapan Genel Başkan Turgut Koçak; “ Türkiye’nin; AKP iktidarı ile birlikte sorunları büyük ölçüde arttı. Bölgede ABD emperyalizminin taşeronluğuna soyunan iktidar hemen her gün bölgemiz halklarına karşı suç işleme makinesine dönüştü. Tunus’tan Mısıra, Libya’dan Yemen’e kadar yaşanan ve emperyalistlerce “Arap Baharı” olarak nitelenen olaylarda emperyalist dünya ile birlikte rol oynadı. Libya’daki çatışmaları bizzat NATO şemsiyesi altında Türkiye’nin de taraf olmasını sağladı ve Libya’da katledilen on binlerce Libya’lının ve Kaddafi’nin linç edilerek katledilmesinin sorumluluğunu üzerinde taşıyor. Bugün, giderek alevlenen Suriye ile ilgili kararlarda da emperyalistlerin açıkça yanında yer almakla kalmadı. Suriye’ye olası bir saldırıya gerekçe teşkil edecek Suriye’den kaçan kimselerin sınır bölgelerine yerleştirilmesini sağladığı gibi

Suriye’de terörist eylemlerin organize edilmesine de bizzat bu iktidar tarafından hem yardım edildi hem de göz yumuldu. Beşar Esad’a muhalif olarak gösterilen emperyalizmin işbirlikçilerinin konuşlandığı ülke haline gelin Türkiye AKP iktidarınca desteklenip palazlandırıldı. Sözde Suriye rejimine karşı muhalefet eden işbirlikçilerin toplantıları AKP iktidarının organize edip desteklemesiyle ülkemizde gerçekleştiriliyor. Özetle söylemek gerekirse emperyalistlerin Suriye’ye saldırısı demek, tüm mazlum dünya halklarına saldırısı demektir. Emperyalist/kapitalist sistemin ağababalarının Suriye’ye kurmak istedikleri tuzak salt Suriye ile de sınırlı değildir. Suriye’den sonra hedef tahtasında İran ve Türkiye’de vardır. Bu yüzden ülkemizin geniş emekçi yığınları hemen harekete geçmeli ve emperyalistlerin ve işbirlikçi AKP iktidarının oyununu bir an önce bozmalıdır. İsrail’in koruyuculuğuna soyunan bu girişimler unutulmamalı Başbakan Recep Tayyip Erdoğa’nın Filistin halkını destekliyor görünmesine kanılmamalıdır.” Dedi.

Daha sonraki konuşmalarını ülke içinde olup bitenlere ayıran TSİP Genel Başkanı Koçak; işçilerin, emekçilerin, gençlerin ve kadınların yaşadığı zorluklara bir bir işaret ederek, içinde yaşadığımız sistemin bu sorunların üstesinden gelemeyeceğini, aksine sorunları daha da ağırlaştıracağını belirttikten sonra gündemin diğer maddeleri konuşuldu ve 15 Nisan Pazar günü toplantının yapılmasına karar verilerek toplantı bitirildi.

Türkiye’nin de orada barınmasının ne yöneticilerine ne diyeceği olabilir? Bir olanağı vardır ne de gereği. Yalanla ülkenin başbakanı böyle yaparsa haklı emperyalizmin hizmetinde olduklarını olarak basını da böyle başlık atar. BAK gizlemeye çalışanların mumunun yatsıya POSTACI GELİYOR… kadar bile yanmayacağını hepimiz kısa AKP içerde ve dışarıda iyice çuvalladı. süre sonra göreceğiz. Parlamento’daki çoğunluğuna dayanarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den külhani bir politika izliyor. Türkiye’nin can Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a oradan alıcı sorunları konusunda bile dediğim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na dedik çaldığım düdük kafasıyla

kadar AKP’nin bütün ileri gelenleri aynı davranıyor. Eğitimle ilgili komisyonda

sözleri yineleyerek diğer Arap ülkelerine görüşülen 4+4+4 kanun teklifi zorba bir olduğu gibi Suriye’ye de demokrasi anlayışla oldubittiye getirilip meclise sevk getirmekten söz ederek Beşar Esad’ı tıpkı edildi. Kore’ye doğru yola çıkan Bay Batılı emperyalistler gibi diktatörlükle Tayyip bu iş ben dönünceye kadar bitecek suçlamaktadırlar. Bu sözlerin bize göre diyerek AKP’lilere talimatını çakıverdi. Bu gerçek sahipleri emperyalist Batı’dır. Bizim talimata uymayacak AKP’li bir babayiğit yöneticilerimizin söyledikleri ise onların varsa öne çıksın. Çıkamaz. Çünkü buyruk sözlerini yinelemekten ibarettir. Bu yolda padişah buyruğu. Maazallah kelle gider. savaş kışkırtıcılığı yapanlar bilinmelidir ki, Ya Cemil Çiçek’in TBMM Başkan’ı sıfatıyla olsalar olsalar emperyalizmin taşeronu takındığı tavra ne demeli? Gerçi CHP’leler AKP İKTİDARI olurlar. Yukarıda dile getirdiğimiz Cemil Çiçek’in tavrını devlet yöneticiliği ile KÖPEKSİZ KÖYDE eleştiriler kuşku yok ki, ağır eleştirilerdir. bağdaşmaz bulup eleştirdiler ama durum Ancak yaşadıklarımız bize bu eleştirilerin bu tespitten de daha vahim aslında. DEĞNEKSİZ GEZİYOR bile çok hafif kaçtığını göstermektedir. Gelelim ortalık toz dumanken AKP iktidarı ile birlikte hem içerde ülkemizde daha nelerin olduğuna. Bir kez Turgut Koçak hem de dışarıda barış bozulmuştur. otomatiğe bağlanan zamlar halkın belini AKP’nin kışkırtıcı davranışları yüzünden büküyor. Akaryakıta yapılan zamlar ne var halk yığınları kendi aralarında sürekli ne yok bütün gereksinim mallarına

olarak bölünüp parçalanmaktadır. Bir yansıdığı için geniş emekçi yığınları ne AKP iktidara geldiği günden bu yana yandan dini söylemlerle, öte yandan da yapacaklarını bilemez duruma geldiler. yaptıkları ile kimin yanında kimin baskı, zulüm ve sömürüyle ülke büyük Ülkemizde vurgun soygun gırla. İşsizlik karşısında olduğunu açıkça göstermiştir. çalkantılara gebedir. Suriye’den yüz bine almış başını gitmiş. Devletin açıkladığı AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin yakın kaçağın gelmesinden söz ediliyor ki veriler gerçeği yansıtmadığı gibi işsizliğin Çelik bir demeç vermiştir ki, evlere şenlik. sanıyoruz AKP bu rakamın ne ifade azaldığı yolundaki bilgilerin de gerçeği Neymiş efendim; Kurtuluş Savaşı’nda ettiğinden habersiz. Mültecilerin bahane yansıtmadığı çok açık. İşsizliğin azaldığını Afganistan bize mali destek vermişmiş de edilerek Suriye’ye müdahale yolu açılmak öne sürenler görüşlerini tarım alanında bizde onlara Afganistan’da bulunarak istense de bu taşeron görevin Türkiye’nin istihdamın arttığına bağlasalar da bu yardım ediyormuşuz. Bu tür konuşmalara başına ne belalar açacağını kestirmek bile duruma kimsenin inanacağını sanmıyoruz. gözü bağlı tarikat müritleri inanabilirler, zor. Çünkü Türkiye’nin tarımı AKP eliyle bize göre de inanmalarında hiç mi hiçbir Öte yandan Bay Tayyip, Güney bitirilmiştir. Bu yüzden de tarım alanında mahsur yoktur. Ancak biz olayı farklı ele Kore’ye cümbür cemaat giderek işsizliği bu denli azaltacak bir istihdam söz almakta ve değerlendirmekteyiz. Çünkü emperyalistlerin yeni bir tehdit konusu değildir. Kurtuluş Savaşı’nda bizim ülkemizi işgal toplantısına daha katıldı. Burada AKP iktidarı gerçekten de ekonomi edenler kimse bugün Afganistan’ı da işgal Emperyalist Amerika’nın Başkanı Obama konusunda keçeyi iyice suya salmış edenler aynıdır. Yani Afganistan bize ile de görüşerek insanlık düşmanı durumdadır. Ne öngörülen açık birbirini yardımı İngiltere, Fransa, İtalya, politikaların nasıl yaşama geçireceklerini tutuyor ne de bütçeye giren 14 milyar Yunanistan ve savaşa katılmasa da konuştular. Görüşme sırasında nelerin dolara yakın bir paranın kaynağı belli. Amerika’ya karşı vermiştir. Peki, bugün konuşulduğunu bizler zaten bilmekteyiz. Mübarekler sanki devlet değil de kabile Afganistan’ı işgal edenler NATO’ya üye Tarafların açıklaması hiç mi hiç bizi yönetiyorlar. Bay Tayyip de kendisini ülkeler değil midir? Bu ülkeler dün bizim şaşırtmadı. Gündemin en önemli konusu kabile reisi sanıyor olsa gerek. ülkemizi de işgal etmeye kalkmamışlar yine Suriye oldu. Obama ve Tayyip’ten Ekonominin böylesine dibe vurduğu bir mıdır? Kalkmışlardır. Öyleyse Türkiye bu Suriye’nin nasıl halledileceğinin ülkede çalışanların yaşam koşullarının durumda nasıl olmaktadır da Afganistan’a mesajlarını aldık. Bu mesajları dinledikten iyileştirilmesi de elbette ki düşünülemez. olan borcunu ödemektedir? Hiç sonra AKP iktidarının işbirlikçiliğin de Halkımızın yaşamı günden güne kötüye emperyalist işgalcilerle birlikte olunarak ötesine geçtiğini bir kez daha öğrenmiş gittiği gibi gelen gün giden günü aratır Afganistan’a yardım edilebilir mi? olduk. Bu olup bitenler karşısında onca oldu. Yatırımlar sıfırlandı. Sadece ortada Ya Milli Savunma Bakanı’na ne baskı altında tutulan basın bile ne dönen ranta dayalı bir inşaat sektörü var. demeli? Zati muhtereme göre işgalciler yazacağını şaşırmış durumda. Gazetenin Bu işin tepesinde de Başbakana bağlı çekilse de Türkiye orada kalacakmış. Peki, biri “BAK POSTACI GELİYOR” diye başlık TOKİ oturuyor. Artık malı götürmenin yolu Türkiye orada ne olarak kalacak? Bu atmış. Malum Bay Tayyip Kore’den İran’a TOKİ’den geçiyor. Bu yüzdendir ki, sorunun yanıtı hiç de zor değildir. Türkiye gidecek Ahmedinejad’la görüşerek devlete ait pek çok alan TOKİ’ye açıldı. orada emperyalistlerin taşeronu olarak Obama’nın tebliğlerini götürecek ya, Afet bahane edilerek önümüzdeki kalacaktır ki, böylesi bir dostluğa gazete de başlığını bu yüzden böyle günlerden nelerin döneceğini hepimiz Afganistan halkının hiç mi hiç gereksinimi yazmış. Bay Tayyip şimdi İran’a gidecek yaşayarak göreceğiz. Tıpkı İstanbul yoktur. Kafaları bu denli karıştırmaya de ne olacak. Obama nükleer Taşlıtarla ve Sulukule’de bu iktidar neler çalışanlar gerçek niyetlerini saklasalar da çalışmalarınızı durdurun mu dedi diyecek. yaptıysa ülke genelinde de aynısı yaparak Afganistan halkının bu gerçeği görmüyor Yoksa Suriye’ye vurmayı düşünüyoruz yeni AKP’li yiyiciler yaratacak. Özetle AKP olması asla düşünülemez. Bu yüzden de aradan çekilirseniz iyi mi olur diyecek? eliyle Türkiye bindirilmiş bir ata gidiyor NATO güçleri Afganistan’dan çekildiği gün Söyleyin Allah aşkına Bay Tayyip’in İran kıyamete…

3 KAPİTALİZM NEREYE? FANTAZİ VE GERÇEK/8

İdris Köylü

“Nasıl bir Parti” tartışması, Dünya devrimci hareketinin bunca yoğun deneyiminden sonra itiraf edilmelidir ki yeniden başlanılan noktaya bir geri dönüştür. İşçi sınıfının, iktidarı ele geçirme ve sınıfsız topumla geçişin bir aracı olarak aracı olarak sınıf partisinin özgün yapısı, arkasında bunca deneyim ve birikimin derslerinin yaşanmadığı Sovyet devriminde Lenin ve Bolşeviklerce değer “sol” unsurlara karşı verilen ideolojik mücadele ile oluşturulmuş ve bu oluşumun tartışmasız doğruluğu Rus devrimi toplumsal pratiği ile doğrulanmıştır. Bu gün tarihsel olarak bulunulan noktada ve yaşanılan bunca yoğun dünya devrimci pratiğinden sonra “nasıl bir parti” tartışması entellektüel bir beyin jimnastiği olması gerekirken, tersine ertelenemez bir zorunluluk ve yakıcı bir buna tabidir. İktidarı ele geçirme anlayışı dile getirerek açıkça ifade etmeyip, sinsi ihtiyaç olarak önümüzde durmaktadır. ise “anlık ve dönemsel” bir anlayış, her ne ve kurnazca “ olur mu canım” diye Tartışma, biri diğerine bağlı, birbirinin şekilde olursa olsun iktidarın ele başlayan hamasi nutuklarının içine içinden çıkan, biri diğerinin zorunlu geçirilmesi anlayışı değildir. Öyle ki, işçi Marksizm’in içini boşaltma ve Marksizm ile sonucu olan binlerce soruyu da sınıfının iktidarı ele geçirmesinin asıl Leninizm’i ayrı, birbirinden farklı yerlere beraberinde getirmektedir. Örneğin, amacı burada durup iktidarın “tadını koyma gayretlerini sıkıştıracaklardır ve içinde bulunulan tarihsel dönemden önce çıkarmak”, ayrıcalıklar elde edip olan budur. Menşeviklerle Bolşevikler ilk proleterya iktidarını gerçekleştiren fırsatlardan yararlanmak olmayıp, sınıfsız arasında işçi sınıfı partisinin ideolojik ve devrimciler kendilerinden önce bizim gibi topumla geçmek ve sınıfların ortadan pratik l sorunlarına ilişkin farklılıkların yoğun dünya devrimci hareketinin birikim kaldırılmasını hedeflemektir. Bu süreç temeli bu anlayıştır. Bu iki anlayışın ve deneyimlerine sahip değillerken ve kesintisiz bir süreç olup, birbirini takip anlaşılır ifade biçimi alınışı ve köşe taşları ideolojik ve pratik yönelimleri eden aşamalar aslında bir bütünün sürdürülüşüne ilişkin tutulacak yoldur. çizilen ve önümüze konulan, başarısı parçalarıdır ve nasıl başlanırsa öyle devam Yani, iktidarı ele geçiren işçi sınıfının eski pratikte ispat edilen sınıf partisinin edecektir. Kısaca Leninist parti anlayışı ile sınıfların iktidarına karşı tavrı ne olacaktır. mirasına ne oldu? Aslında bu gün bu diğer “sol” anlayışlar arasındaki temel Amaç burada farklılaşacaktır. Şayet deneyim ve birikim mirasına sahip dünya farklılık burada başlamaktadır. Soruna iktidarı dönemsel olarak düşünüyorsanız devrimci hareketinin dünden daha ileride farklı yaklaşımlar bir “ayrıntı” olmayıp herhangi bir biçimle iktidarı ele geçirmeniz olması gerekmez miydi? Sosyalizmin Marksizm’in esasıyla ilgilidir. Asıl yeterli olacaktır. Seçim yoluyla Sovyetlerde ve diğer ülkelerde mevcudu tartışılması, tartışmak istediğimiz sorun da Parlamentoya/Dumaya/ girmek, burada koruması, Sovyetler ve diğer sosyalist budur. Tuzakların, başarısızlıkların, çoğunluğu elde etmek yeterli olacaktır. ülkeler dışında başkaca kapitalist şaşkınlığın ve içine çekildiğimiz anaforun Yani eski sınıflarla, iktidar sahipleriyle işçi ülkelerde yeni mevziler kazanması, nedenleri burada aranmalıdır. Sorunu bir sınıfı bir arada yaşayabilir, devlet kapitalizme karşı yoğunlaşan bunca başka şekilde tanımlarsak: Leninist parti mekanizmasına dokunmanın gereği tepkilerden yeni sınıf iktidarlarının anlayışı Marksizm’in sınıfsal yoktur. Menşevik ya da diğer Marksizm doğması olağan gidişin gereği olması çözümlemelerinin zorunlu ve başka türlü dışı sol anlayışın işçi sınıfının iktidarı ele gerekirken, kapitalizmin içinden bırakın olamayacak zorunlu bir sonucu, devamı alma ve sürdürme biçimine ilişkin anlayışı yeni sınıf iktidarlarının doğmasını, ve pratik, politik ve ideolojik bir ifadesi budur. Ancak Bolşevik anlayış, sorunu salt Kapitalizmin olanı da yıkıp geçmesinin midir, yoksa Marksizm bir yerde Leninist işçi sınıfının iktidarı ele geçirme biçimiyle nedeni nedir?. Sorular binlerce parti anlayışı başka bir yerde midir? sınırlamaz ve nihai amaç da zaten bu çoğaltılabilir ve yazının seyri içinde bu Marksizm ve Leninizm bir bütün müdür, değildir. Öyle ki işçi sınıfının iktidarı ele sorular yeniden karşımıza çıkacaktır. değilse birbirini dışlayan, birbiriyle ilgisiz geçirmesinin asıl amacı, üretim araçlarının Sovyetlerdeki parti tartışmaları ya da Leninizm Marksizm’in kaba bir özel mülkiyetine son verilmesi, üretimin yeniden hatırlanmalıdır. Bolşevik/Leninist kopyası, başarısız bir pratiği midir? Elbette ve üretim araçlarının toplumsallaştırılması, parti anlayışında politik, pratik, kültürel, Marksizm adına konuşan, kalem oynatan yani sınıfsız topumla geçişin ekonomik, etnik, ulusal ve sınıfsal diğer sözüm ona düşünce üreten hiç kimse bu sağlanmasıdır. Yani Marksizm, salt işçi bütün meseleler, işçi sınıfının iktidarı ele gerçeği yalın biçimde “Leninizm, sınıfının iktidarı ele geçirme biçimiyle geçirmesi bağlamında ele alınmalıdır ve Marksizm’in kaba bir kopyasıdır” şeklinde sınırlı olmayıp, asıl amaç bu iktidar eliyle

4 politik ve ideolojik bağımsızlık esastır. Hiçbir burjuva dünya görüşünün peşinden gitmez, ona tabi olmaz. Kendi bağımsız varlığını her şart altında devam ettirmesi esastır. Seçimler, parlamento gibi barışçıl araçları reddetmez ancak mutlaklaştırmaz. Parlamentoda bulunmanın, seçimlere girmenin amacı, bu alanların Çarlığın ve Burjuvazinin sömürücü yüzünün açığa çıkarılmasının bir arcı olarak kullanılmasıdır. İktidarını ve iktidarı aracılığı ile eski ayrıcalıklarını kaybeden gerici, egemen sınıfların saldırıya geçmesi, devrimin kazanımlarını sabote etmesi beklenen gerçektir ve işçi sınıfı ve partisi bu gerçeği göz ardı edemez. Egemen sınıflar ayrıcalıklarından vazgeçmeyeceklerdir. Bu nedenle bu sınıflara ait bütün iktidar araçları, onlara ait her şey ortadan kaldırılmalıdır. Eski karşı devrimci sınıflarla işçi sınıfının birlikte yaşaması söz konusu bile olamaz. İşçi sınıfına bu bilinç hazırlık döneminde verilir ve işçi sınıfı ancak bu bilinçle iktidara sınıfsız topluma geçişin sağlanmasıdır. kendiliğinden sınıf olması yeterlidir, sınıfa hazırlandığında ve iktidarı alması Sorunun ele alınış biçimi böyle ortaya “kendisi için sınıf olma” bilincinin verilmesi durumunda kazanımlarını koruyabilir ve konulunca, bu anlayıştaki farklılık daha anlamsızdır. Kendisi Emperyalist-Kapitalist adım adım nihai amacına ulaşabilir. Eğip kendisini hazırlık dönemindeki farklı, olan Rusya’nın, çarlığın ve iktidar ortağı bükmeden bu iktidarın adı Proleterya birbiriyle ilintisiz örgütlenme, parti ve Rus Burjuvazisinin emperyalistler arası bir diktatörlüğüdür. Bu iktidar biçimi çalışan çalışma biçimi arasındaki farklılığın paylaşım savaşında desteklenmesi sınıflar için burjuva demokrasilerinde derinliğine ve hatta biriyle hiçbir ortak gerekir. Devlet mekanizmasına görülmeyecek kadar demokratiktir. Eski, yanın bulunmadığı sonucuna götürecektir. dokunulmamalıdır, Proletarya karşı devrimci sınıfların gerici direnişlerini Öyleyse temel fark yalnızca taktiklerle diktatörlüğü gibi bir kavram Marksizm’de kırmak, bastırmak açısından ise elbette bir sınırlandırılamaz ve zaman içinde birbirini yoktur, Marksizm’e yabancıdır. İşçi sınıfı diktatörlüktür ve bu açık tanımlama ve tolere edemez. İktidarı ele alma hazırlık partisi ekonomik demokratik haklar için kabullenme yalnızca komünistle ait bir dönemine yaklaşımdaki farklılığın, parti ve mücadele etmeli, ekonomik haklar için açık sözlülüktür. Burjuvazi iktidarını örgütlenme anlayışı arasındaki farklılık iktidar olmalıdır. İşçi sınıfı iktidarının korumak, sömürüsünü devam ettirmek olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Bu iki amacı bunlarla sınırlıdır. Bu iki sınıf için akla hayâya sığmayacak en kanlı anlayışın çalışma, parti ve örgüt birlikte, yan yana ve barış içinde saldırılarını “demokrasi” kılıfı altında anlayışı biçiminde Menşevik anlayış yaşayabilir ve yaşamalıdır. tezgâhlarken, komünistlerin iktidarlarının özetle; gerici egemen sınıflar için bir diktatörlük İktidarın amacını ekonomizmle Bolşeviklerin çalışma, parti ve örgüt olacağını haykırmaları elbette gerici sınırlayarak sınıfsız topumla geçişin politik anlayışı ise özetle; sınıflardan beklenmeyecek bir açık stratejisini üretemez, üretme ihtiyacı sözlülüktür. Bu nedenle iktidara hazırlık duymaz. İktidarın sürdürülüş biçimi İşçi sınıfının iktidarı tarihsel bir evrelerinde kendiliğinden hareketlere sınıf ekonomizm anlayışına uygun olarak eski zorunluluktur ve amacı sömürüyü ortadan bilinciyle ve bu sınıfsal katmanları sınıf sınıfların ortadan kaldırılmasını da kaldırmak, sınıfsız topluma geçişi mücadelesine kazanma amacıyla öngörmez. İktidarı kaybeden karşı sağlamaktır. İktidar bir amaç değildir, bu müdahale edilir. Ekonomik taleplerle devrimci güçlerin saldırıları hesaba amacı gerçekleştirecek zorunlu bir araçtır. başlasa bile grevlerin iktidarı isteme katılmaz. Ne de olsa eski sınıflar İktidar eski sınıfın bütün ekonomik, politik taleplere yükseltilmesi esastır. iktidarlarını ve iktidarları aracılığı ile politik, siyasi, kültürel bütün varlığını Sendikalar elbette parti değildir ancak bu sürdürdükleri sömürülerini, ayrıcalıklarını ortadan kaldırmak zorundadır. Eski konumları sendikaların işçi sınıfını kaybetmeyi kabullenecek kadar sınıfların bıraktığı hiçbir miras ekonomik mücadele alanlarına hapsetme demokratik geleneğe sahiptir!... Özetle, kabullenilemez. İşçi sınıfının kendiliğinden hakkı vermez. Tersine sendikalar işçi her iki sınıf birbirine tahammül etmeli ve sınıf olarak ortaya çıkması kapitalist sınıfının aynı zamanda ekonomik barış içinde ve seçimlerle iktidarlarını üretim ilişkilerinin doğurduğu bir örgütlülüğünü ve taleplerini politik değiş tokuş etmelidir. İktidara hazırlık sonuçtur. İşçi sınıfı partisinin görevi propaganda ve siyasi taleplere yükseltme döneminde sınıfın partisine/örgütüne kendiliğinden sınıf olma objektif göreviyle yükümlüdür. Kısacası, sendikalar sınıfa bilinç taşıma gibi bir görev durumunu “kendisi için sınıf olma” siyasi işçi sınıfının politik örgütlenmesinin yüklenemez. Örneğin grevlere evet ama ve politik düzeye çıkarmaktır. ağlarından biri olmak zorundadır. “Sol” grevler ekonomik amaçlıdır ve ekonomik Kendiliğindenci hareketlerin hiçbir türüne kapsamında ileri sürülen bu iki görüşün taleplerle sınırlıdır. Grevlerin politik kayıtsız kalamaz ancak onu olduğu gibi dayanaklarını özetlemeye çalıştık. “Nasıl taleplerle iktidara talip olma, iktidarı kabullenemez. Onu şekillendirir, bir parti” anlayışını irdelerken çeşitli isteme gibi bir amacı olamaz. Sendikalara biçimlendirir ve sınıf ideolojisi, bilinci ile biçimlerde ortaya çıkan Marksizm dışı evet ama sendikalara da işçi sınıfının donatarak değiştirir, dönüştürür. solun sınıf mücadelesine monte edilişinin eylemlerini politik eylemlere yükseltme Geleceğin sınıfsız toplumunu kuracak olan yıkıcılığını tarihsel süreç içindeki gibi bir görev yüklenemez. İşçi sınıfının politik bilinç düzeyine çıkarır. Örgütsel, görünümüyle analiz etmeye çalışacağız.

5 ABD’NİN ÖDÜLLERİ NE ANLAMA GELMEKTEDİR? anlatarak çözebiliriz. Tek bir taraftan çözülmüyor hiçbir mesele, dolayısıyla gökyüzünün iki tarafını da birleştirip bakmamız en doğrusu" ifadelerini kullandı.

Pavey'le birlikte Afganistan'ın Kandahar Bölgesel Konseyi üyesi , Brezilya Rio de Janeiro Askeri Polis Teşkilatı'nda görevli Binbaşı Pricilla de Oliveira Azevedo, Burmalı aktivist , Kolombiyalı gazeteci , Libyalı mimar ve aktivist Hana Elhebshi, Maldivler eski Kadın İşleri Bakan Yardımcısı ve aktivist , Pakistanlı insan hakları savunucusu ve Kadın Refahı Birliği kurucusu , Suudi Arabistanlı aktivist ve Sudanlı aktivist Hawa Abdallah Mohammed Salih ödüle layık görüldü. ABD, CHP Milletvekili Şafak Pavey’e uğraşıyoruz. Ama bu tek başına ana Ödül, sözde "Kadın haklarını ve ‘Cesaret Simgesi Kadınlar Ödülü’ verdi. muhalefet partisinin bir üyesinin güçlenmesini büyük risk pahasına Pavey, ödül töreni sonrası geldiği yapabileceği bir şey değil. Bunun da savunan sıra dışı kadın liderlere" veriliyor. büyükelçilikte verdiği röportajda bu farkında olarak her gün 'uzlaşma sağlarım' ödülün kendisinde daha fazla cesaret ve umuduyla kalkıp iktidar partisinden Buraya kadar konu sadece bir haberdi. sorumluluk duygusu yarattığını belirtti. arkadaşlarıma bu sorumluluklarımızı; Asıl sorun böyle bir ödülün kimin Türkiye'ye, Türkiye'nin kadınlarına, tarafından ve niçin verildiğidir. Konu ile ABD Dışişleri Bakanlığı'nın her yıl verdiği Türkiye'nin engelli insanlarına insan ilgili kısa bir özet yaparsak ABD Cesaret Simgesi Kadınlar Ödülü'ne bu yıl merkezli politikalar ve çözümler emperyalistlerince verilen bu ödülün hiç CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey layık önermemizin ne kadar önemli olduğunu mi hiçbir kıymeti harbiyesinin olmadığını görülürken Dışişleri Bakanlığı'nın Şeref hatırlatmaya çalışıyorum. Umuyorum bir görürüz. Çünkü ABD emperyalistleri ki, Salonu'nda gerçekleşen törenle Pavey'e gün hatırlayacaklar ve birlikte bunlar savaş makinesi oldukları için yeryüzünde ödülü ABD Başkanı Obama'nın eşi üzerine araştırma komiteleri kuracağız" yüz binlerce insanın ölümüne ve sakat Michelle Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary şeklinde konuştu. kalmalarına neden oldukları gibi örneğin Clinton tarafından takdim edildi. işgal altında tuttukları Irak ve Pavey, özellikle namus cinayetleri Afganistan’da binlerce kadına karşı da Pavey Ödül töreni sonrasında geldiği konusuna ayrı bir ilgisi olduğunu tecavüz suçu işlemişlerdir. ABD büyükelçilikte basına konuşan Pavey, belirterek "Bugün ödül töreninde ve emperyalistlerinin bu konudaki sicilini aldığı ödülün kendisi için çok büyük bir arkasında ABD Başkanı Obama'nın eşi CHP’nin ve CHP Milletvekili Şafak Pavey’in onur olduğunu belirterek "Bunun Michelle Obama'ya ve Dışişleri Bakanı bilmiyor olması düşünülemez. Neymiş sorumluluğunun daha büyük olduğunu Clinton'a anlattığım gibi biz kadına karşı efendim; Şafak Pavey bu ödülün düşünüyorum. Dolayısıyla bundan sonraki şiddeti sadece yasalarla, kuru yasalar sorumluluğu ile şimdi çok daha cesaretli işlerimde ve takibini yaptığım bütün insan yaparak; gösteriş olsun diye, prestij olsun ve sorumlu davranacakmış. ABD hakları konularında bu ödül benim için diye yasa yaparak çözemeyiz. Namus Büyükelçisi Ricardo’nun ödül çağrılısı hem cesaret, hem de daha büyük cinayetlerinde, mesela Pervin'in öyküsünü olarak davetine koşan ve orada boy sorumlulukla yoluma devam etmemi ele alırsak, radyodan sadece bir aşk gösteren Genel Başkan Kılıçdaroğlu’ndan sağlayacak" dedi. şarkısı istediği için erkek kardeşi öteki CHP’lilere ve Hrant Dink’in eşine tarafından öldürülmesi emredilen Pervin'i kadar herkese bir kez daha anımsatmayı Mecliste engelli hakları ve kadın hakları erkek kardeşi öldürdükten sonra biz onun bir görev biliyoruz. Böylesi Alicengiz için büyük bir uğraş vermek durumunda erkek kardeşinin hikâyesine de oyunlarını ya biz gerektiği gibi kaldığını kaydeden Pavey, "Elimizden bakmalıyız. Bir erkeği neler buna göremiyoruz ya da CHP de tıpkı AKP gibi geleni yapıyoruz. Parlamentoda bir düşürüyor ve neden böyle bir şey madalyonun öbür yüzü olarak ABD’den uzlaşma olacağını umut ederek her yapmaya yöneltiyor? Biz bu meseleyi iki iktidar olma onayı beklemektedir. Diyoruz günümü bu uzlaşmayı sağlamak için, yarısıyla, sadece kadına kadın haklarını ki, İsrail’den “Cesaret Ödülü” alan Bay engelli haklarını daha iyiye götürmek için, öğreterek değil, erkeğimizin hikâyesini Tayyip’in durumu neyse Şafak Pavey’in kadın haklarında daha iyiye gitmek için anlatarak ve pişmanlıkları, sosyal baskıları durumu da aynıdır o kadar…

6 İSTANBUL’DA SOSYALİST ENTERNASYONAL TOPLANTISI

bazı çevrelerce yeni bir emperyalizm icad edilmesi için istismar edilmesine olanak vermemeli ve sesimizi yükseltmeliyiz.” dedi. Arap coğrafyasında baharın yerini soğuk rüzgarlara ve belirsizliklere bıraktığını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Libya’da eski rejim yanlılarını temizleme bahanesiyle çoktan hak ihlallerine başlandı. Mısır’da radikalizmin yükselişinin, ülkenin Hıristiyan ve Yahudi azınlıkları yanında sol ideolojiye sahip Müslümanlar içinde büyük bir tehdit oluşturduğu ileri sürülüyor. Suriye’deki hak mücadelesi dışarıdan olaya müdahil olan güçlerin de etkisiyle kanlı bir savaşa dönüşmektedir.” Arap baharının yaşandığı toprakların gerçek anlamda bir bahar havasına kavuşabilmesi için önerilerde bulunan Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “Özgürlükler için mücadele eden bütün insanların kenetlenmesi ve Ortadoğu’da Sosyalist Enternasyonal'in, Arap CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yanan devrim ateşinin yanlış yollara Dünyası Özel Komitesi Toplantısı konuşması ise daha çok ortada bir yerde sürüklenmesine engel olmak için ortak bir İstanbul'da başladı. olmasına karşın diğerlerinin aksine eylem planı geliştirilmelidir.” Türkiye’de Toplantıya CHP Genel Başkanı Kemal Suriye’ye müdahale edilmemesi gerektiği demokrasinin bütün boyutlarında ciddi Kılıçdaroğlu ile Sosyalist Enternasyonal yönündeydi. Kılıçdaroğlu; “Arap gerilemeler olduğunu öne süren Genel Başkanı Yorgo Papandreu ve Genel emekçilerinin, yıllarca kendi diktatörleri ve Kılıçdaroğlu, gazetecilerin baskı altında ve Sekreter Luis Ayala, Sosyalist dış güçler tarafından sömürüldüğünü oto sansür uygulandığını ileri sürerek yazı Enternasyonal'e üye partilerin liderleri ve ifade eden Kılıçdaroğlu, egemen güçlerin yazdıkları için tutuklandığını iddia etti. Arap ülkelerinin temsilcileri katıldı. çıkarlarının uygun olduğu her zeminde Kılıçdaroğlu, 8 siyasetçinin milletvekili Toplantıda konuşma yapan CHP demokrasiyi savunur gözüktüğünü ancak seçildikten sonra haklarındaki tutukluluk Genel Başkanı Suriye ile ilgi tavrını diktatörlerin varlık ve uygulamalarından kararının kaldırılmadığını ve milletvekili yuvarlak sözlerle geçiştirirken Yorgo hiç rahatsızlık duymadıklarını dile getirdi. görevine başlamalarının engellendiğini Papandreu ve öteki konuşmacılar Sosyalist Enternasyonal olarak ileri sürdü. Suriye’ye yönelik yaptırımlardan söz ettiler kendilerinin devreye girmeleri gerektiğine Sonuç olarak Batı’nın gericiliği ve özellikle de Fransa temsilcisi Suriye işaret eden Kılıçdaroğlu, “Kendi kapitalizmi savunan sosyal demokrat muhalif güçlerinin silahlandırılmasından hükümetlerimizi, Arap devrimini ateşleyen partilerinin içyüzünü açığa çıkarmak ve söz etti. Lübnan sosyal demokratlarını halkların gerçek taleplerine, demokrasiye, onların sistemin bir parçası olduklarını temsilen katılan kişi de tıpkı Fransız özgürlüklere, temel haklara, refahtan geniş halk yığınlarına anlatmak temsilcisi gibi konuşarak suriye’ye yönelik hakça pay almaya kavuşmaları için çaba boynumuzun borcudur. silahlı kalkışmayı savundu. sarf etmeye zorlamalıyız. Arap Baharı’nın

7 soruna bir çözüm bulmak zorundadır. Çözüm bellidir: “Muhalif İslam”a karşı “Müttefik İslam” Müttefik İslam’ın merkez ülkesi Türkiye, “Ergenekon”dan boşaltılan derin devletin yeni sahibi de, Sünni Dünya’nın tek ciddi organizasyonu olan “Cemaat”tir. Türkiye ancak bu yeni vizyonu sayesinde Sünnileri toparlayabilir ve Şiileri toparlayan İran’a karşı rekabete girişebilir. Bu fevkalade bir oyundur ve tek çıkış yolu gibi görünmektedir. Kuşkusuz geri tepme riski de mevcuttur. Geri tepme riskini ortadan kaldırmak, rekabeti çatışmaya dönüştürmekle mümkündür.

Mezhep farkı, meselenin yumuşak karnıdır. Irakta konunun üzerinde çalışılmıştır; ama kıvamın tutması için daha fazla karıştırmak gerekir.

Şimdi Suriye’de de bulunmaz bir fırsat doğmuştur. Baba Esad’ın 82 Hama Katliamı’nı hatırlamanın tam zamanıdır. Suriye’den ulaşan görüntüler titrek kameralara kaydedilir. Danıştay inanç tabanına da izah edebilmelidir. baskınında unutulan “Tekbir” Suriye’deki Sayın Gülen bu konudaki mahareti ile çekimlere monte edilir; ancak bu sefer de takdire şayandır. Said Nursi ile yerinde kullanılmadığı için kuşku MUHTEREM görüşmemesinin nedenini, “Kürt olduğu uyandırır. Suriye’de bir dram yaşanmakta, için görmek istemedim; ancak şimdi rejim insani yardımlara dahi izin pişmanım.” ifadeleriyle açıklar. vermemektedir. FETULLAH 1991 körfez savaşında Saddam, İsrail’e Suriye halkının bu durumu, insanlık füzeler göndermeye başladığında hocanın, vicdanını tarifsiz acılara gark etmiştir. GÜLEN “İsrailli çocuklar için uykuları kaçar.” Böylece hem dünya siyaset erkine Danıştay baskınının, iktidarlarına karşı bir Ömer Öcal -ADİL MEDYA mesajını iletmiş, hem de inanç tabanını tertip olduğunu anında fark eden zora sokmamayı başarmıştır. Çünkü hükümet sözcüsü, Birleşmiş Milletler’in Bediüzzaman Said Nursi’nin terekesinin çocuklar masumdur. Suriye için toplanacağı günün arifesinde önemli bir kısmının -birçok öğrencisi meydana gelen Humus’taki olayların, “Bir dururken- yüz yüze dahi görüşmediği M. Keza “Mavi Marmara Eylemi” ile ilgili kandil gecesi oğul Esed’in katliamları” Fethullah Gülen’e miras kalması şaşılacak olarak, “İsrail’den izin alınması gerektiği” olduğunu diline dolar. bir durumdur. Bediüzzaman Said Nursi’nin görüşündedir. Her şeyi bilen Sayın Gülen, geliştirdiği “muhalif-İslamcı” hareket, bir bu sefer İ.H.H’nın varlığından bile Bu günlerde “Müttefik İslam” bir testten “Türk milliyetci-İslamcısı”na derinden habersizdir. geçmektedir ve emareler umut vericidir. derine devredilmeseydi, bu gün acaba laik bir P.K.K’nın varlığından söz edilebilir Gülen’in kararı bellidir. Bir televizyon 1- Çekimlerde, kamera yakınında tekbir miydi? programında bunu açıkça itiraf eder: nidası duyuluyor. Çekimleri Esad yanlıları “Amerika ile kavga edersek, yapıyorsa, niçin yayınlıyorlar? Muhalifler Toplumsal hareketlerin, aynı zamanda çalışmalarımıza izin vermezler.” yapıyorsa -rahat çekim yapamadıkları için siyasal hareketler olduğu söylenebilir. görüntüler oynuyor- tepkileri, “Allah Toplumsal taban oluşturmak için yeni Hocanın kazanımları küçümsenemeyecek kahretsin!” olmalıdır; ama onlar, “Allahü teorilere (din, mezhacaep, tarikat, derecede ciddi sayılabilir. Kazanımlarını Ekber” diyorlar. ideoloji, felsefi akım…) ihtiyaç duyulur. sadece “Çatışmama Teorisi” ile Siyasi hedeften bağımsız bir ideoloji açıklamak mümkün müdür? Bu olmaz. Tabi ki İşin bu yanı açıktan duruma, bir de himaye eden söylenmez. gücün hesapları açısından bakmak gerekir. İdeolojilerin/mezheplerin içeriğini tartışmak anlamsızdır, siyasi hedefini 1979 İran İslam Devrimi sonrası tartışmak gerekir. Burada, “siyasetin Ortadoğu, başka bir Ortadoğu’dur. amacı nedir?” sorusu gerekli olabilir. Buna İsrail ilk defa gerçek bir düşmanla tek kelime ile cevap vermek mümkündür: karşılaşmıştır. “İslam Devrimi” “Menfaat” savaşlara ve ambargolara rağmen zayıflamamış, aksine Batı ve İsrail Siyasetçi hedefe, inanç tabanı ise için tahminlerin ötesi bir fobi ideolojiye inanır. Başarılı siyasetçi, siyasi haline gelmiştir. Batı, hedefleri için yaptıklarını/söylediklerini Ortadoğu’daki varlığı için bu

8 Milletvekillerinin histerik mahkumiyete çevirmiş cezaevleri ülkesinin parmaklarla idamlar Meclis’i. onaylamasını… *** O Meclis’e seçilmiş kiminin Orası, burası; tutuklu kalıp kiminin Meclis sayesinde paçayı 16 yıl önce, işkenceden geçirilen liseli kurtarmasını… çocuklarını işkenceli ifadeyle mahkum edebilmiş; işkence yapanları neden sonra Bir de şundan yakışır: kısmen sorumlu sayabilmiş ve o çocuklara tazminata ancak 16 yıl sonra mahkum Orası, burasının Meclis’i! olabilmiş “yürütme”lerin Meclis’i;

*** *** Orası, burası; Orası, burası;

Cilalı ekonomi çağı piramitleri 12 yaşındaki çocuğa 13 mermiyi mazur ve plazalar, AVM’ler göğe makul göstermeye çalışan; sorumluları yükselirken, işçilerini kollayan ve 8 yıl sonra şimdi AİHM’in “O paramparça veya kül halinde çocuğu öldürmek şart mıydı?” sorusuna toprağa gömen serbest muhatap olan “idare”nin Meclis’i. piyasanın Meclis’i! *** Tersaneleri, madenleri, işçi Orası, burası; kadınların kilitlendiği atölyeleri bilfiil ölüm tarafından işgal Kıskanıldı diye, ayrılmak istedi, reddetti edilirken dahi; saflarına diye, ona kader diye dayatılana itiraz etti, tersane, maden işçisi değil, kendi hayatını hayal etti diye her gün sadece patron buyur eden Meclis. onca kadının öldürüldüğü erkek cumhuriyetin; 13 yaşındaki kıza 26 Ordulunun, yangın yeri Sivaslının, adamın tecavüzünü rıza diye karara depremden kurtulup bir işe göçmüş bağlayabilen kanunlarının çıktığı Meclis. Vanlının; birlik, beraberlik ve bütünlüğü BİR ancak emek ve ekmek çadırında *** birbirlerinin alev alev bedenlerinde Orası, burası; YUMRUK bulabildikleri; (Bu memleket tarihinde, kaderinde ne Ortaklıklarını, yoldaşlıklarını, benzer kadar önemli roller de oynamış; bazen ne ÇOK MU! kaderlerini, sınıfdaşlıklarını en çok küle ve kadar demokratik umutlar da vermiş dumana boğulurken hissettikleri olursa olsun) memleketin; Yazar Umur TALU Her gününe kan damlamış; katliamları, Cezaevleri yetmezmiş ki, her yıl bin işçiyi suikastları, infazları her ayın her gününe “kazaevi”nde yok eden “iş sağlığı ve yayılmış “öteki tarih”in de Meclis’i. Orası, burası; güvenliği”nin Meclis’i. *** (Bu memleket tarihinde, kaderinde ne *** Bu hal ve şerait içinde… kadar önemli roller de oynamış; bazen ne Orası, burası; kadar demokratik umutlar da vermiş Bir yumruk çok mu; bir sandalye çok mu! olursa olsun) 30 yıllık bir zamanda “iç(erideki) savaşında” 50 bin ölüsü, binlerce kaybı, Velev ki mevzu, çocukların yaşken nasıl Her gününe kan damlamış; katliamları, binlerce acısı, binlerce yetimi, binlerce eğileceğine dair olsun! suikastları, infazları her ayın her gününe dulu, binlerce infazı binlerce muamması yayılmış “öteki tarih”in de Meclis’i. birikmiş de, buna hala bir çözüm umudu Velev ki mevzu, çocukların kimin ezberiyle dahi bulamamış Meclis. büküleceğine dair olsun! Sordular, “Meclis’teki olay demokrasiye yakışır mı?” diye. 30 yılda, darbecilerden sonra; 8 siyasi Velev ki mevzu, çocukların kaderinin aile partisi iktidar ya da ortağı olmuş; ve devletçe rehin alınmasına dair olsun! Tamamen yakışıyor; az bile kalıyor! sonuncusu, tek parti halinde 10’uncı yılı doldurmuş ama hala “o umudu” Velev ki mevzu, sözde cumhuriyetçi Bırakın orada vaktinde adam verememiş Meclis. muhafazakârlıktan sonra sözde demokrat vurulmasını… muhafazakârlığın; çocuğun zihnine, *** ruhuna, bedenine nasıl tahakküm Milletvekillerinin yaka paça polislerce Orası, burası; edeceğine dair olsun! götürülmesini… Tıklım tıklım dolmuş; 15 yılda “içeride” Çocukları ezen, yok eden, kıran bir Meclis’in anahtarlarının darbecilere teslim ölenleri 2 bin 500 kişiyi bulmuş, 15 yıl arazide… edilip durulmasını… önce yılda 123 ölüm varken bu sayıyı şimdi 268’e fırlatmış; tutukluluğu fiilen 4x4 bir yumruk, bir iskemle çok mu!

9 sınırlı değildi. General Gehlen, aynı zamanda Nürnberg'te yaşananlar bir başka bağlam "İNSANLIĞA KARŞI bugün sivil toplumculuğun şahikası olan içerisinde tekrar ediliyor. Bir tarafta “insanlık Adenauer Vakfı'na ismini veren Almanya suçları” kapsamı çerçevesinde göstermelik İŞLENEN SUÇLAR": Başbakanı, Alman politikasının savaştan sonra olarak Nazilerin vitrinindekiler yakalanırken, önde gelen ismi Konrad Adenauer'la da işbirliği diğer tarafta Gehlen örgütü, Türkiye dahil KİM İÇİN STRATEJİ, içerisindeydi. olmak üzere dört bir yanda sessiz şebekelerini kuruyor ve o sessiz şebekeler günümüze kadar KİM İÇİN ADALET? Reinhard Gehlen uzanan katliam pratiklerinin orta yerine yerleşiyor. O sessiz şebekelerin Türkiye'de SUAT PARLAR Reinhard Gehlen Gehlen, bizi fazlasıyla oluşturduğu gazetelerde bir dönem yazarlık ve ilgilendirir. Çünkü, Türkiye'de pek çok kanlı başyazarlık yapanları bugün basının en CIA operasyonuna imza atmış olan -ki bunlara muteber sosyolog kalemleri olarak tekrar Günümüzde insan aklı, kapitalist sistemin 16 Mart 1978 İstanbul Üniversitesi Katliamı da görüyoruz. “İnsanseverlik” de sınır yok. sunduklarının dışında bir aklı oluşturamıyor. dahildir- planlayıcı, yönlendirici konumdaki Çünkü günümüzün insanı sistematik bir akla Türkistanlı Ruzi Nazar'ı da, Almanya'da Kâr Yargılanmaz sahip değil. 30 yıl boyunca beynine yönelik keşfederek, Almanya'dan, ABD'ne birlikte olarak gördüğü şiddetten dolayı, aklı bir barbar götüren şahsiyettir. O Ruzi Nazar, ki çok “İnsanlığa karşı işlenen suçlar” kapsamı akınında yağmalanmış ve darmadağın edilmiş kestirmeden bakıldığında bir ucu Maraş içerisinde, Nürnberg Mahkemeleri’nde bir kent gibi. Bu yağmalamada tüm biriktirdiği Katliamı'na kadar uzanan düzeneklerin, yargılananlara değil, yargılanmayanlara zenginliklerini de kaybetmiş durumda. Bu kontrgerilla planlamalarının orta yerinde duran bakmak lazımdır. O mahkemelerde Hitler'i zenginliklerinden bir tanesi de tarih bilincidir. isimdir. Önemli bir partinin lideri -ki bu önemli finanse eden İngiliz ve Amerikan bankerleri "Tarih sınıf mücadeleleri tarihi" olduğuna göre partinin lideri aynı zamanda MİT'te de önemli yargılanmadılar. O mahkemede, biri CIA'nın ve tarihi ileriye iten dinamikler de buna bağlı ilişkilere sahipti-, orada bulunan dünürü başına geçen, bir diğeri daha sonra Amerika olduğuna göre, şu anda bu bütünlüğünden üzerinden bir ucu Maraş'a çıkan ve bugün dahi Dışişleri Bakanı olan, Türkiye ile de yakından kopartılmış insan nerede durmaktadır? Acaba henüz tam anlamıyla tartışmaya açılmayan ilgili olan Dulles biraderler -ki Nazilerin "tarihin sonu" yanılsamasına ikna mı olmuştur? süreçlerin önemli bir yanını oluşturuyordu. Amerika'daki çıkarlarını koruyorlardı- Kendi yağmacısının çizdiği çemberin dışına İlginçtir, Kahramanmaraş Katliamı’nın yargılanmadılar. Naziler'in en büyük destekçisi çıkamayan insanın trajedisi, katilinden adalet planlamacıları arasında gösterilen CIA'nın yan olan Henry Ford yargılanmadı. Naziler'i paraya beklemesidir. Tarih bilincinin sistematiği ile kuruluşu Pan American şirketiydi. boğan Britanyalı bankerler yargılanmadılar. bütünlüklü bakamayan akıl, suçun tarifini Mecliste o dönem bir araştırma Önde gelen Alman sanayicileri ve işadamları komisyonu kurulmuştu. Bu araştırma yargılanmadılar. Her zamanki gibi vitrine komisyonu, Pan America'nın bu konudaki görünür katliam düzeneklerini işletenler işlevlerine dair bir takım bilgi, belgelere de konuldu. Fakat sistemin gerçek egemenlerine ulaşmıştı ama, o dosya kayıptır. 12 Eylül'den dokunulmadı. sonra mecliste kaybedilen ve bir daha da meclis arşivine dönmesi mümkün olmayan John Foster Dulles dosyalar arasında bu da vardır. Gehlen'in, Avrupa operasyonlarındaki en güvendiği Allen Welsh Dulles Bu bize neyi isimlerden Ruzi Nazar, Pan American şirketine gösteriyor? Hukuku, hukukun içinden o önemli parti liderinin çocuklarından birini yorumlamak, sistemin yönlendiriciliğine açık yerleştirmişti. Ruzi Nazar, 16 Mart olmaktır. Siz eğer insanlığa karşı işlenen suçlar şüphelilerinden Nasibullah Türker'i, Başbakan kavramı üzerinden yola çıkarsanız, dün Gladio, Bülent Ecevit'in uçağına koyarak beraberinde bugün dönüşüm geçirmiş Gladio, yarın ise Almanya'ya götürmüştü. başka yapılanmaların her türlü katliamına, her yapan suçluların aklına vekalet vermiştir. Ruzi Nazar; 1960'ların başında CIA'nın türlü zulmüne, işkencesine açık hale gelirsiniz. "İnsanlığa karşı işlenen suçlar"ın yargıcı, Ankara İstasyon Şefi Gladio Hümanizminin “Toplumsal bellek”, tarih bilincinin yerini savcısı ve avukatı kimlerdir? Bellek bu soruları Zirvesi: AİHM alamaz. Tarih bilinci sınıfsaldır. “Toplumsal cevaplayabilecek kadar derli toplu değildir Bakın, insanlığa karşı işlenen suçların bellek”, neo-liberal dünyayla uyumlu tezlerin ama, tarih bilinci bu sorular karşısında zaman diğer yüzünde ne duruyor? Nürnberg alanında yeşeren bir garip sosyoloji anlayışının aşımına uğramaz. (Yiğit Tuncay) Mahkemeleri’nde “insanlığa karşı suçlar” türevi olarak uç vermiş, bulamaç bir

yargılanırken, meselenin diğer yüzünde Gladio kavramlaştırmadır. Anglo-sakson sosyolojisinin Reinhard Gehlen durmaktadır. Tıpkı bugün Avrupa'nın dört bir Türkçeye tercümesidir. Tarih bilincinin Nürnberg – CIA – Gladio Köprüsü yanına yayılmış Gladio aygıtlarının, politikadan, sağlamlığı çerçevesinde olgulara

ekonomiye, sendikal yaşama kadar dönüşüm yaklaşıldığında, “insanlık suçu” kavramının Son günlerde yaşanan bazı hukuk geçirdiği bir gerçeklik olarak orta yerde Nürnberg'teki kökleri bizi başka noktalara da tartışmaları ve yargı sorunları, sistematik götürür. Nereye götürür? olmamakla birlikte, bir takım notların gündeme getirilmesini zorunlu kılıyor düşüncesindeyim. Soykırım Endüstrisi Bu notları şöyle sıralamak mümkün: Sivas

Davası üzerinden gündemleştirilen “insanlığa 1967'ye kadar bir soykırım endüstrisi karşı işlenen suçlar” kavramı, ilk kez Nazi yoktu. 1967'de İsrail'in, Araplar karşısında savaş suçlularının yargılandığı Nürnberg Amerika'nın desteğiyle büyük bir askerî başarı Mahkemeleri'nde formüle edildi ve kazanmasının sonucunda, Amerika merkezli yargılamalar bu temelde gerçekleştirildi. dururken; bu yeni gerçekliğin çelişkisiz olarak dev bir soykırım endüstrisi doğdu. Bu Nürnberg Mahkemeleri'nin şöyle bir tarihsel problemsiz işlemesi bakımından Avrupa İnsan temelde müthiş bir kurban kampanyası bütünlük içinde ele alınması gerekir; Nürnberg Hakları Mahkemesi'ne duyulan ihtiyaç gibi. başlatıldı ve o tarihten itibaren özellikle Mahkemeleri “insanlığa karşı işlenmiş Bugün, “insanlık” başlığı altında Avrupa'da Amerikan sağının seçim kampanyalarında suçlar”dan söz ederken, “insanlığa karşı gündeme getirilen sorunların hepsi, yine tüm sıklıkla kurban kimliği üzerinden vurgular işlenmiş suçlar”ın şahikasını oluşturan Alman bu sorunların çözüm yeriymişçesine AİHM'e yaptığını gördük. Burada söz konusu edilen istihbaratının önde gelen şefi General Reinhard götürülürken, AİHM aynı zamanda Gladio elbette ki Yahudi kimliği değildi. Ama öyle bir Gehlen'i, ABD, Amerika’ya götürmüştür. pisliklerinin üzerine örtü çekilmesinin iklim ortaya çıktı ki, “Amerika'nın sessiz Gehlen, sadece CIA'i önceleyen Stratejik garantörü durumuna geliyor. Avrupa ne kadar çoğunluğu” denilen “beyaz orta sınıf”a yönelik Hizmetler Bürosu'nun yeniden organize demokrat olduğunu, ne kadar insan sever suç olgusu müthiş ölçekte abartılarak, edilmesine katılmakla kalmamış, tüm Avrupa'yı olduğunu, ne kadar halk sever olduğunu Amerikan halkı kurban ilân edildi. O noktadan kapsayan Gladio örgütlenmelerinin de, hem kanıtlarken, AİHM'e yaslanıyor. itibaren, neredeyse pek çok alanda "cadı avı" fikir babalığını, hem de organizatörlüğünü başlatıldı. Bu kurban kimliği, daha sonra sosyal yapmıştır. Gehlen'in özellikleri bununla da

10 bilimler üzerinden feminist hareketlere, çevreci “Evrensel hukuk”, insan haklarını devlet çeşitlemelerine sığınıyor. Bu sığınakta ne kadar hareketlere, liberal-sol akımlara da bulaştı. ve sistem şiddetinden korumak üzere kurallara kalacağını göreceğiz. Çünkü, bugün “insanlığa Bugün “yeni sağ”la solun buluştuğu en temel bağlanmaz. Tam tersine, “evrensel hukuk” karşı suçlar” bağlamı içerisinde, sanki ezilenler noktalardan biri, artık kurbanlaştırma yoğunlaştırılmış terör pratiklerinin üzerini örten veya sol lehine kullanılabilirliği varmış gibi olgusudur. Böyle bakıldığında neredeyse egemenlik ilişkilerini gizlemeye hizmet eder. değerlendirilen “ceza hukuku” cephaneliği, Ortaçağ'a geri dönmüş vaziyetteyiz. Çünkü bir Bunu akılda tutmak gerekiyor. Bu bağlamda, yarın hep birlikte konjonktür değiştiğinde farklı noktada dinlerin imgesi olan kurbanlaştırma bizim mücadelemizi yaslayacağımız bir bağlamlarıyla üzerimize yağacaktır. Burjuva olgusu, toplumsal alanın her noktasına hâkim “evrensel hukuk”tan söz etmek mümkün sınıf iktidarına karşı mücadele etmeden askerî- pozisyona gelmiş gibi görünüyor. değildir. “Hukukun üstünlüğü”, sistemin politik stratejilerin yarattığı katliamlarla şiddet, sömürü, yağma düzeneklerini hesaplaşmak mümkün değildir. Bu noktada Kapitalizmin Kurban Piyasası meşrulaştırır. Bu bağlamda da hukuk, özerk, burjuva dünyasının, “hukukun üstünlüğü” ve bağımsız kendi dinamiklerine dayalı bir “insan” başlıklı tüm kavramlaştırmaları Tacizcilikten ve bu taciz meselesinin gerçeklik değildir. “Hukukun üstünlüğü”nü sınıf reddedilmelidir. Çünkü, buradaki “insan” neredeyse aile olgusunu, insani kirlenmenin egemenliği ve baskı aygıtlarındaki köklerinden anlayışı, burjuva insan anlayışıdır. odağı haline sokmasından tutun, kadına soyutlayan liberal-sol çığırtkanlık, bu süreçlerin yönelik şiddetin tüm erkekleri patolojik birer ideolojik yüceltilmesinin payandası haline Ahlakî Emperyalizmin Kâr Hukuku şiddet döngüsünün temel unsuru gibi gösteren gelmiştir. Ki böyle bakıldığında, liberal-sol araçsalcılığa kadar her alanda etkisini çığırtkanlık “hukukun üstünlüğü”nü talep ettiği En önemlisi de şu: Türkiye'de sınıflar gösteriyor. Kurbanlaştırma, hayatın her alanını noktada, sistemin şiddetiyle mücadelede her arası güç dengesini değiştirmede politik-askerî- kapsayan bir şiddet döngüsünün, ki bu şiddet türlü radikal mücadele imkânı yerine, politik savaş stratejileri hayâti önem taşır. Böyle döngüsünün temeline erkekler, belirli cinsel uzlaşmayı ikâme etmek anlamına gelmektedir. bakıldığında, tıpkı global kapitalizmin organik aidiyeti olanlar, değişik toplumsal gruplar “İnsanlık suçlarında zaman aşımı olmaz” bileşiminin en temel unsurunun şiddet olması yerleştiriliyor ve konjonktürlere göre de kavramı da, bu tarz bir anlayışın sonuçlarından gibi, Türkiye'de de sermaye bir kâr hareketi kurbanlar değişik veçhelere bürünüyorlar. başlıcasıdır. Devlet şiddetinin stratejik olmadan önce, bir şiddet hareketidir. Kurbanlık imgesi, kapitalizmin yeni toplumsal plânlamaları, ortaya çıkan katliam, terör, Türkiye'de sermayenin organik bileşiminin meşruiyetinin sağlanmasında, insanlar yağma uygulamalarının sonuçlarını “hukukun esaslı unsuru, şiddettir. Bu şiddet sisteminden arasındaki güven ilişkilerinin bozulmasında, üstünlüğü” vurgusuyla örtmek, açıkçası, bu herhangi bir biçimde adalet beklemek ise en sınıf bilincinin darmadağın edilmesinde elverişli çığırtkanlığın insanlık dışı yüzünü de ortaya hafif tabiriyle aymazlık olur. bir imge olarak varlığını sürdürüyor. Bu koyuyor. Yani, liberal-sol çığırtkanlık, artık bir Global kapitalizm, Nürnberg'ten temelde bakıldığında, aslında, son dönemde tür “insanî” temsilde “evrensellik” iddiasına başlayarak Birleşmiş Milletler ve NATO'nun aileyi, erkekler, kadınlar ve çocuklar açısından rağmen, insanlık dışılık bağlamına da oturuyor. yürüttüğü “insani müdahale” ile “ahlâki tacizci, toksit bir madde, patolojik bir öge Bu konuda verilecek tek örnek bile emperyalizm” aşamasına sıçramıştır. haline getiren yaklaşımlar; kaynağı iyice sanırım tabloyu aydınlatacaktır: Auschwitz Nürnberg'te formüle edilen “insanlığa karşı suç araştırıldığında anglo-sakson sosyolojisinin toplama kampının girişinde bir büyük levha kavramı”, daha sonra Birleşmiş Milletler ve yeni-sağdan beslenen kuramlarıyla buluşuyor. vardır; "çalışmak özgürleştirir" diye yazar. “8 NATO operasyonlarının meşrulaşma aracı Ne yazık ki, bu bir ilericilik illüzyonuyla Mart Dünya Kadınlar Günü” dolayısıyla, haline dönüştürülmüştür. Artık şimdiki çağda sunuluyor. Burada ideoloji öyle ustaca özellikle ekonomi kanallarında, çok rahat, “insanî müdahale”, kabilecilikten, etnisizme örülüyor ki, medya atomlaştırdığı insanları saatler boyu "çalışmak özgürleştirir" denildi kadar bir takım anti-siyasal isimler taşıyan birbirinin karşısına konumlandırırken, hem (kadını kastederek söylüyorlar). Bu kötülüklerin tehdidi altında yaşayan ve tırnak sınıfsal ölçekteki mücadelenin zeminini ortadan formülasyonlar üzerinden programlar üretildi içinde “insanlık” adına savaşan emperyalist kaldırıyor, hem de bunu kendine yönelecek ve bu cüret gösterildi. güçlerin ideolojik meşruluk aracıdır. Artık olan güçlü radikal hareketlerin önünü kesmede çağımızda “insanilik” şüphe götürmez bir savaş değerlendiriyor. Üstelik de böyle bir kurban Hukuktokrasi Terörü silahıdır. “İnsani eylem”, NATO, Birleşmiş kültürü çerçevesine karşı çıkmak ve bunu Milletler ve onlarla birlikte savaşan sivil toplum eleştirmek bir noktada gericilik çerçevesinde Hayâli “adalet” kurgularına, “insanlık” örgütlerinin caydırıcı bombalarının etiketidir. değerlendirileceği için, hakikaten bir kavramına bağlanan arayışlara çok dikkat entellektüel cesaret de istiyor. Bu artık hiç bir etmek gerekiyor. Çünkü bunlar politik Global Kapitalizmin Çelik Çekirdeği: biçimde sınanmayan, meşru kabul edilen bir mücadeleyi bir kenara atarak, “insan hakları” Vekaleten Yurttaşlık mukaddes ortak paydaya dönüşüyor. Ama bu fetişizmini temel mücadele alanı haline ortak payda, toplumsal varoluşu zehirleyen bir getiriyorlar ve burada gene bir “hukuk” Savaş ve insanilik birleşmiştir. “İnsanilik” nitelik taşıyor. Böyle değerlendirildiğinde, işler yüceltmesi oluyor. Oysa, şiddet hukukun vurgusu yeni bir tür “mutabakat ahlakçılığı” tabi ki, tesadüf değil. Çünkü, özellikle şiddeti özüdür. Hukuk şiddeti önlemez, engellemez. adına, eleştirel düşünceyi susturmuştur. Bu kendi varlığıyla, bir şiddet döngüsüyle Bu anlamda soyut bir hukuk yoktur. Askerî- mutabakat, öyle bir mutabakattır ki, açıklayan ve bu noktada sistemi aklayan politik stratejiler kalıcıdır. Zaman zaman bu “vekâleten yurttaşlık” çağını başlatmıştır. Artık teoriler, geniş fonlara dayalı araştırmalar stratejiler dönüşüm geçirir, yenilenir ama, “yurttaşlık” kavramı, özünün zorunlu kıldığı sayesinde gerçekleştiriliyor. sistemin özü bu stratejilerle tezahürünü ortaya anlaşmazlığı, tartışmayı, yüzleşmeyi içerir Tek bir örnek vermek istiyorum: Dünya koyar. Sistem bu stratejilerin işleyişine olmaktan çıkmış, uzlaşma arayışına petrolünün en önemli isimlerinden biri dayanır. Dolayısıyla, sistemin sürekli yeniden dönüşmüştür. “Vekâleten yurttaşlık”, sistemin Gülbenkyan'dır. Gülbenkyan, 20. yüzyılın üretimi, birikimli şiddet aygıtlarının gücüne kapılarında “insanlık” adına adalet talebiyle başında Ortadoğu'nun petrol alanlarının bağlıdır. Hukuk bu şiddetin ideolojik yeni bir çeşni kazanmıştır. Oysa, “toplumsal cetvelle çizilmesinden payını alan, "bay %5" cephaneliğinin adıdır. Hukukun üstünlüğü” cumhuriyet” programı çerçevesi, asgarisinde olarak bilinir. Benim kitaplarımda Gülbenkyan'a veya “evrensel hukuk” ilkelerinden, sömürü dahi yürütülecek bir yurttaş mücadelesi, göndermeler de vardır. Gülbenkyan'ın adına temelinde ezilenlerin herhangi bir yarar bunun çok ötelerine geçme gücünü, direncini, kurulan “Gülbenkyan Vakfı”, özellikle bu şiddet umması; üstelik de katliam, yağma, seçilmiş potansiyelini içerecek olanaklara sahiptir. döngüsünün, yine bu şiddet tarafından terör uygulamalarından dolayı bu tarz bir yarar “İnsanilik” adına parsayı toplayan sivil toplum beslenmesi üzerine, taciz üzerine; bizim bugün umması, anlamsızdır. örgütleri, NATO'nun askerî aygıtları, Birleşmiş ki, moda tabirimizle “aile içi şiddet” üzerine en Bu sisteme işkence, katliam, terör suç Milletler, Dünya Ticaret Örgütü ve bunlarla iç geniş fonlarla yürütülen araştırmaların yapıldığı olarak duyurulamaz. Politik-askerî-savaş içe geçen devletlerin politik-askerî düzenekleri, merkez olarak duruyor. Burada, Gülbenkyan stratejilerinin yarattığı kan ve şiddet dolu “vekâleten yurttaşlık” olgusunu iyice üzerine kimse sonuç çıkarmasın. Gülbenkyan'ı dünya, “hukukun üstünlüğü”nün ürünü olan kurumlaştırmışlardır. Her gün medyanın özellikli kılan dünya petrol endüstrisindeki ve bir dünyadır. Burada bir hukuk ütopyasına yer ideolojik bombardımanları ve yönlendirmesi finans kapitalindeki yeridir. Yoksa, onun etnik yoktur. Devrimci mücadelenin ölçütlerinden, sayesinde, bu süreç daha da katmerli hâle varlığı değildir. pratiklerinden ve varlık biçimlerinden kopan gelmiştir. Yaşadığımız tam bir “insânilik sol, “hukukun üstünlüğü”nün geçerli olduğu parodisi”dir. Bu “insanilik parodisi”, Bosna'da, “Evrensel Hukuk”un Şiddeti daha rahat bir dünyaya ve burjuva Yugoslavya'da, Irak'ta, Afganistan'da, hümanizminin yüzsüz insan kavramının Ruanda'da kendi hukukunu yaratmıştır.

11 Kapitalizm İnsanlık Kavramını anlamayı da başaramadığı şiddet güçlerine hukuken de bunu ortaya koydu. Bu büyük bir Tekelleştiriyor uyumun temelinde örtbas ederken, elde kalan imkândır. Eğer, bu örgüt, bu anlamıyla 16 “İnsanlığa karşı suç” kavramı, ise “insanlık” ve “hukuk” soyutlaması olmuştur. Mart Davası’nda kabul gördüyse, bu büyük bir emperyalist müdahalenin aracı olarak yeni “İnsanilik” temelinde bir “hukuk” anlayışı başlangıçtır. Zaten diğer davalarda da buna içerikler kazanmıştır. Bu içerikler, artık solun, düpedüz karşı-devrimcidir ve reddedilmesi itiraz eden yoktur. Hiç bir dosyada “zaman liberallerin, entellektüellerin ortak paydasıdır gerekir. aşımı” başlamamıştır. “Zaman aşımı” ve “insani müdahale hukuku”, insaniliğin, Çünkü, “insanilik”, “insanlığa karşı konusunu, “insanlığa karşı işlenen suç” insanlık dışı yüzüdür. 1999'da Balkanlar'a işlenen suçlar”, Nürnberg'ten itibaren özü bağlamı çerçevesinde, Reinhard Gehlen'i emperyalist müdahalede, milyonlarca insanın itibariyle jeo-ekonomik, jeo-politik, jeo-kültürel Amerika'ya götürerek Gladio yapılanmalarını algıladığı haliyle uluslararası sorunlar depolitize temellere oturtulmuş askerî güç dengelerinden gerçekleştiren CIA ve Alman Nazi istihbarat edilmiş ve bir suç-ceza sürecine beslenen, gizli operasyonların yürütülmesinin kalıntılarıyla aynı süreç kapsamı içerisinde ele dönüştürülmüştür. “Ahlâki emperyalizmin”, koşullarını ve uygun iklimini sağlayan almazsak, varılacak nokta; Gladio’dan adalet daha doğrusu “insani müdahale” üzerinden oluşumların ideolojik aracıdır. Bunlar masum istemek noktasıdır. Hele buna 1999'dan yürütülen ve Nürnberg'in yeni çeşniler kavramlaştırmalar değildir ve bunlar gerçekten itibaren “insani müdahale hukuku”nun ortaya kazandırılıp modernize edilmiş hali olan de bizim kastettiğimiz insanlıkla ilintili değildir. koyduğu gerçekliği de eklersek, tablo elbette Balkanlar'daki emperyalist savaş, kamu Bu emperyalizmin ideolojik cephaneliğinin çok daha vahim bir hale gelecektir. O halde tartışmalarına egemen dil olarak, “adaletin ve temel girdileri arasındadır ve kendi tarihçesi tekrar tarih bilinci vurgusunu yapmak hukukun” dilini yerleştirmiştir. Ama hangi vardır. O tarihçenin önümüze koyduğu dehşet gerekiyor. hukuk, hangi adalet? Dolayısıyla, özellikle tablolarını görmezden gelemeyiz. NATO'nun psikolojik savaşını yürütürken, Tarih Bilinci mi, “Toplumsal Bellek” mi? “insanilik” olgusuna yüklediği anlam ve “savaş Özellikle, Türkiye'de mutlak tarih Tarih bilinci, beraberinde en azından suçları” kavramı üzerinden geliştirdiği yargısal bilinciyle yaklaşılması gereken davalar, söz güçlü politik vurguları da getirir. “Toplumsal süreçleri çok iyi irdelemek gerekir. Bu dil, konusu olduğunda, bu davalar takip edilebilir. bellek”te politika yoktur. Tarih bilincinde sınıf emperyalist aygıtların şiddetini meşrulaştıran Bu davalar takip edilirken, temel amaç; bu politikası vardır ve o beraberinde şöyle bir bir dildir. “İnsani müdahale”, NATO'nun ilk davalarda sistemin politik-askerî-savaş aydınlığı getirir: Meclise gidip de, orada resmi savaşının, yani Balkanlar'daki savaşının aygıtının doktriner işlerliğinin hangi noktalarda bulunan partilerin kapısını çaldığınız zaman, o ideolojik meşruiyet aracına dönüşmüştür. yoğunlaştığının tespiti bakımından, zor da olsa partilerin geçmişiyle ilgili net bir görüşe sahip Çağımızda Euro-Amerikan sömürgeciliği, belge-bilgi toplamaktır. Bu davaların temel olmak zorundasınız. Örneğin: Milliyetçi Hareket “evrensel insan hakları” dilini kullanıyor. amacı; belge-bilgi toplama imkanını Partisi yargılandı bu ülkede ve yönetici Yüksek düzeyde Wilson'cu ilkelerle, yeni bir tür sunmasıdır. Bunun ötesinde, bu sistemden kadroları beraat etmediler. Bu partiye Makyavel'ci bir gerçekçilik sentezlenmiş adalet beklemek, bu sistemle işbirliği yapıp “mukateleden” dava açıldı. Dava dosyası vaziyettedir. Bu sentez soğuk savaştan sonra onu meşrulaştırmanın bir aracıdır. “zaman aşımı”na uğradı. “Zaman aşımı” insan hakları ihlalleri gerekçesine dayanarak, konusunda bunca şikayetçi olan insanların, en itaatsiz 3. dünya rejimlerine karşı yürütülen Egemenlerin Adaleti İnsanlığı Gasp basitinden o dosyanın gerekçeli hükmünü eylemlerde, terbiye edici bir prensip olarak Ediyor incelemelerini salık veririm. Eğer bulamazlarsa, gündeme getirilmiştir. Ne yazık ki, solun Üstelik tam da sistemin istediği biçimde, “Kontrgerilla Kıskacında Türkiye” adlı önemli bir bölümü bu noktada sistemin peşine bir kesimin hangi ölçütlere göre olduğu belirsiz çalışmama bakabilirler. Çok özet bir biçimde takılmıştır. Artık öyle ki, “sınır tanımayan tarzda “insanileştirilmesi”, “karşı taraf” başlığı de olsa, orada vardır. Fakat, şu önemlidir; doktorlar” ile “sınır tanımayan bombardıman” altında konumlandırılacak olanların MHP yöneticileri, “toplumsal bellek” adına aynı süreçte birleşmişlerdir ve bunlara “sınır canavarlaştırılmasını beraberinde getirecektir. değil, savundukları inancın “tarih bilinci” adına tanımayan sol”u da ilave etmek mümkündür. Burada kurban kimliğinin sürekliliği ve o doğru bir karar vermişlerdir. “Toplumsal Yeni emperyalizm, Euro-ABD sömürgeciliğinin, kimliğin özellikle medya tarafından bahşedilen bellek” adına, kendilerini ziyaret edenlerle belirli çıkarlarının ve bu çıkarları temsil etmek meşrulaştırmasından yola çıkarak bölünmek, görüşmemişlerdir. Sistemin kurumları için tasarlanan uluslararası araçların yerini bir arada, dayanışma halinde ortak mücadele karşısında onlara gerçek, tarihsel, toplumsal, aldığı bir “insan hakları” anlayışını temeline vermesi gerekenlerin cephesini parçalamaktan politik sınıfsal niteliklerini vermeden, yerleştiren yaklaşım içerisindedir. Buna bir başka hiç bir şeye hizmet etmez. İstenen tam “demokrasi-insan hakları” üzerinden tanım getirmek gerekirse, “insan hakları da budur. Özellikle de, Avrupa kaynaklı, yaklaşımlarla geliştirilecek tavırlar, kuzuyu, emperyalizmi” demek mümkündür. Solun Amerika kaynaklı etnik parselasyon, mezhebî kurda teslim etmekten öte bir anlam taşımaz. önemli bir bölümü, “insan hakları parselasyon politikalarıyla sermayenin organik Ayrıca şunu da eklemek gerekiyor: emperyalizmi” ile aynı hattadır. bileşiminde yer alan şiddet unsurunun, bu Maddeci diyalektik anlayışa göre “insanlık” parçalanmış toplumlar üzerinde en verimli bir olgusu, Türkiye'de ileri sürülen kavramın, Devrimden Arındırılan Sol biçimde uygulama olanağının elde edilmesi değerlendirmenin çok ötesindedir. Kendini Artık çağımızın en önemli ortak politikalardır. Bu bakımdan, hangi “radikal sol”da değerlendiren hareketlerin ve gerçekliklerinden biri “insani şahinler”dir. insanilik, kim insan, kim değil, “insanlık suçu” yapılanmaların, Nürnberg veya 1999 NATO Eskiden “militarist şahinler” vardı ve şimdi de kavramının tarihsel bağlamı nedir, insanlık anlayışının ötesinde bir formülasyon “militarist şahinler” cephe gerisinde dururken, karşıtları olan kimlerdir, kim saptayacak, bulamamaları izaha muhtaç bir konudur. onların bir takım işlevlerini “insani şahinler” sorularının cevabı önemlidir. İnsanlığın “İnsanileştirme”, “insanilik” olgularının, devraldılar. “İnsani şahinler” kendi ahlâki karşısında konumlananları, uzunca bir zaman burjuva hümanizması çerçevesi içerisinde üstünlükleri adına, Balkanlar, Irak, Afganistan, Gladio ile verimli işbirliği içerisinde olmuş, “hukukun üstünlüğü” kavramıyla meczedilerek Afrika'da sınırsız yıkımlar yarattılar. Ama hem üstelik bunu devletin çelik-çekirdeğine ortaya sürülmesi, gelecekteki katliamlara liberallerin, hem de solun önemli kesimlerinin yerleştiren, bu çelik-çekirdeğin bir sürü bugünden hazırlıksız yakalanmanın taşlarını sessiz ortaklığı sayesinde. Tüm bunları ne cürümünü örten kurumlar üzerinden mi talep yavaş yavaş döşemektedir. Bugün “değersiz” adına yaptılar? “İnsani müdahale” adına edeceğiz? Bu adalet nasıl bir adalet olacak? kurbanlar olarak gördüğümüz Afgan halkının yaptılar. Sol bu sürecin, bu yıkımın ortağıdır. Kaldı ki, “zaman aşımı” konusunun başına gelenlerin, yarın Kürecik'te, İncirlik'te, Kapitalist baskı ve şiddet, solun siyasal teknik yanları da vardır. Ortada bir örgüt başka yerlerde bizim insanlarımızın başına değerlerini iğdiş etmiştir. Solun disiplin altına olduğunu biliyoruz. Bu örgüt Sivas'ta, gelmeyeceğinin garantisini kim verebilir? alınması, kapitalizmin egemenliğinde Maraş'ta, 16 Mart 1978'de de vardı. Bu örgütü Milyonlarca dönüm vatan toprağı Amerika'nın demokrasinin sınırları olduğunun zorla isimlendirmek problem değildir. Teknik işgali altındadır. Ne yapacağız? Kurbanlar onaylanması, süreç içinde solun kendi siyasal anlamda, çok doğru olmasa dahi, Türkiye'de “değerli” veya “değersiz” diye ayrılacak mı? ideolojisine içerilmiş bir durum yarattı. Bu genel kabul gördüğü için, biz buna kontrgerilla Ben Afganistan'daki çığlıklara buradan ses stratejik çözülme ve sistemle uyum, artık bir diyoruz. Ancak bu örgüt şu andaki teknik yargı verildiğini duymuyorum. Duyacağımı da hiç değer haline gelmiştir. Demokrasi ve insan uygulamaları anlamında dahi mahkemeler zannetmiyorum. Sizi bu notlarla başbaşa haklarının, kendi başına iyi bir şey olduğu sürecinde deşifre edilmiş yönetici kurulları, bırakıyorum. inancı üzerinden tüm sol harekete neredeyse organları, işleyişi ortaya dökülmüş bir nitelik yayılmıştır. Bu inanç, burjuva araçsal taşımıyor ki… Biz fiilen bu bilgiye sahibiz. halksahnesi.org demokrasi anlayışını, solun son veremediği, Hattâ 16 Mart Davası’nda mahkemenin tavrı, Deşifrasyon: Hazal Kelleci

12 asılır mıydı?. O İttihat Terakki’nin en önemli üç üyesinden biri idi. Kendisi de 27 Mayıs’ın MBK’sinin önemli üyesiydi. Rahatsız oldu. Kanal değiştirdi.

O artık zengin bir işadamıydı. 27 Mayısçı’ydı.

Binbaşı Fethi Gürcan 27 Mayıs uğruna ipte can vermişti ama kolay mı, O’da Vakıflar kurarak, Roteryan olarak, 27 Mayıs uğruna lobilerde, otel salonlarında mücadele veriyordu. Onda ki yeteneği gören işadamları onunla çalışmak için can atmışlardı. Sonrada genç subaylara öğüt vererek onların 21 Mayıs Yüce Tanrı " yürü ya kulum" demişti. O da 1963 hadisesine katılarak ceza almamaları kitabında sayfalarca iş tecrübelerini "SOL" sağladı. anlatıyordu., gençler faydalansın diye. 12 Mart anılarına gelince, keskin bir fren..... Birkaç KONTR-GERİLLA YATAKALTI LİDER sayfa yeter.

Ömer Gürcan 21 Mayıs 1963 hadisesini, kitabında yazdığına Solcusuyla sağcısıyla iç içeydi. Her ne kadar 9 göre “her silah patlayışında yatağın altına Mart 1971 sonrası, neredeyse Ziverbey’de gazi Numan Esin; Orhan KABİBAY önderliğinde 12 saklanan Alpaslan Türkeş’le” birlikte izledi. oluyordu, ama neyse ki kendisinin "camiden Mart Sol Görünümlü Cunta provokasyonunda, geldiğini" ispat etmişti. Sonrasında da Sol’a İrfan Solmazer ile birlikte başrol Korkusuz Başbuğu ile beraber MHP yi ihanet etmediğini, çıkardığı Vatan Gazetesi ile oyuncularından olacaktır. oluşturdular. Arkadaşını hiç yarı yolda bırakır ispat ettiğini düşünmüştü. MBK-MHP- Devrim mıydı? Başkan yardımcısı oldu. Sağ dinamikleri gazetesi-Ulusal Solculuk-Ziverbey... Tecrübeli geçinen Talat Turhan da ne yazık ki örgütledi. Ucu ucuna milletvekilliğini kazandı. bu oyunun İstanbul Bölge sorumlusu olacaktır Ama iptal ettiler, yanlış hesaplanmış. Nerden nereye. İnsan dediğin kuş misali, ve yedirtirilen kazığın CIA menşeli olduğunu bugün burda yarın orda. anlatan 10’larca kitap yazacak, ama nedense Arkadaşlık bitti. O zaten "ulusal solu" yaratmak Orhan KABİBAY ve Sadi KOÇAŞ’ın rollerini için ordaydı. Ama Türkeş’le olmuyordu. Her Şimdi Ziverbey dostlarıyla beraber ve saklayacak, sadece Faik Türün ve ekibini hedef yerde ve her şeyde hep birinci olan bu zehir işadamlarıyla omuz omuza vakıflarda, Avrupa gösterecektir. ”Sağ” kontr-gerilla’yı anlatırken, gibi kurmay, bunu anında anladı. “Türkeş yollarında. 27 Mayıs’ı da unutmadı. 1961 “Sol” kontr-gerilla’nın üstünü örtecektir. şüpheliydi, ama demokrattı.” Dündar Taşer’i o Anayasası ve Çağdaş Demokrasi Vakfının öldürtmüş olamazdı” başındaydı. Numan Esin’in anlatımlarıyla kendisiyle ve Orhan KABİBAY’la tanışalım. Sol dinamikleri örgütlemeye başladı. O Kökü dışardan örgütlerden sakınırdı, yakın doğuştan örgütleyiciydi. Çocukluk anıları dostları ve dünürü ikna etti. Beyoğlu Rotary TARİH YARATAN ADAM bunlarla doluydu. Örgütlemek için can Kulübü'ne üye oldu ve 2000 yılında başkan atıyordu. Yeter ki ona "ha" desinler. oldu. Yüksek tempolu bir çalışmaya girdi. En (Devrim ve Demokrasi Bir 27 Mayısçının önemli sosyal yaramız "sokak çocukları" Anıları-Doğan Kitap) Numan Esin 27 Mayıs’ın 31. yıldönümünde; 1991 senesinde konusuna idealistçe yanaştı. İrfan Solmazer’in öncülüğünde yapılan “27 İlkokulda en büyük arzusu "tarih yaratan Mayıs Hareketinin içine nasıl ettik” Soldaydı, sağdaydı, radikaldi, nakliyeciydi ... adam" olmaktı. toplantısında nelerin nasıl olduğunu öğrendi. Neyse ne… Bize ne? Tasası bize mi düştü? 13 Kasım’da kalıpta tabii senatör olan ve 27 Mayıs'ta yıldızı parladı. Kendi anlatımına kendini dışarı atanlar anlattı, O dinledi. 38 Bildiğimiz tek şey var: Numan ESİN adlı kişinin göre 27 Mayıs öncesi çeşitli toplantılara MBK üyesinden hayatta kalanlar bir araya gelip “Devrim ve Demokrasi Bir 27 Mayısçının katılmıştı. "27 Mayıs"ta da İstanbul Sıkıyönetim hasret giderdiler. 31 sene sonra "27 Mayıs"ın anıları” ibretle okunacak bir kitaptır. Hayret Karargahı'nda Binbaşı X olarak görev yapmıştı. ne hale geldiğini görerek gururlandılar. Ne ettiğimiz bu kişilerin “27 Mayısçı” kimliğiyle Buradan ihtilal hareketini “idare” etmişti. kurmaymışız diye övündüler. Çizgi dışına çıkan ortalıkta gezinmeleridir. Tabi bunlara, onlarla Talat Aydemir, Fethi Gürcan, Deniz Gezmiş, aynı yapıdaki “27 Mayısçı” geçinen medya Bu kadar çalışmasının bedelini almak için Mahir Çayan, Saffet Alp, Ömer Yazgan ve çanak tutmasa, gezebilirler mi? Ankara’ya koştu. Türkeş’in arkasında saf niceleri cezalarını çekmişlerdi. Onlar ise tutarak MBK üyesi oldu. O kadar komite "çizginin " içine girmişler gereken çevrelere Suratlarına geçmişleri, yaptıkları vurulmuyor. çalışmalarına kendini vermişti ki, ne olduğunu güven vermişlerdi. Vehbi KOÇ çocuklarının Yaptıkları yanlarına kâr kalıyor. Tabii ki en anlamadan 13 Kasım 1961 de kendini düğünlerinde nikah tanıklığı yaparak O'nu büyük suç bizde. Geç kaldık bu kişileri İspanya'da buldu. Madrid’de aileden gelen onurlandırmıştı. sergilemeye. bezirgan yapısı nedeniyle, ileride yapacağı kavun ticaretinin özelliklerini öğrendi. Çok ABDÜLHAMİT DÜŞERKEN 1993’de bitirmiş kitabını. Yüzü tutmamış değerli, bilgili bir kişiydi. Herkes ona gelip akıl herhalde o zaman yayınlamaya. İhtilalin danıştı. O da gelenlere akıl ve öğüt verdi. "27 Mayısçı Yüzbaşı" gerilerde kalmıştı. 2005 Süvari’si kırbaçlamış olsa gerek bu çıkışı. yılında gözü TRT de oynayan filme takıldı. Türkiye’ye döndü. Baktı, genç subayları Talat “Abdülhamit Düşerken” filmindeki O Subay’la 27 MAYIS’IN ŞEHİTLERİ Aydemir kandırıyor, dayanamadı; Bulduğu ne anlatılmak isteniyordu? Dışişleri Bakanı

13 İhtilalin Süvarisi'nden 2004 yılında gazetede Ve arkasından bu yüksek kumandanlarla FAKİH ÖZFAKİH çıkan bir yazı sayesinde haberdar olmuş ve temas ve işbirliği halinde bulunduğunu da kitabı alıp okumuş. Böylece Fethi GÜRCAN’ı anlattı. Bana bu durum içerisinde kendisiyle Toplantı esnasında Orhan KABİBAY, tanımış. O’na ve Talat Aydemir’e “27 Mayısın çalışıp çalışmayacağımı sordu. oluşturulan bu grup içerisine Fakih Özfakih'in Şehitleri” unvanını uygun bulmuş. Anılarının dahil edilmesinde fayda mülahaza ettiğini öne sonuna bunu eklemeyi unutmamış. Ben de kendisine bu kumandanları yakinen sürdü. Ve bu konu hakkında, bizlerin fikrini tanımadığımı, fikir ve inançlarım yakinen aldı. Ben şahsen Fakih Özfakih'i tanır, beğenir O kurmaydı. Verilen savaşta elbet şehitler bilmediğimi söyledim. Beni temin etti. Her ve takdir ederdim. Hattâ ona güvenirdim de. olacaktı. Önemli olan kalanlardı. Kalanların 27 bakımdan güvenilir ve değerli kimseler Bu hissiyatımı bu toplantıda dile getirdim. Mayıs için yaptıkları ve 27 Mayıs’ın vardırıldığı olduğunu söyledi. Ve arkasından da bu Diğer arkadaşlar Fakih Özfakih'i yakinen nokta gurur kaynakları. Ne kadar övünse az. çalışmalara Mucip Ataklı ve Ekrem Acuner'in tanımadıklarını, bizim karara tezkiyemiz Kalkıp ayakta alkışlamalıyız O’nu. de dahil olduğunu fakat Ekrem Acuner'in üzerine itirazları olmadıklarını belirttiler. kumandanlardan ayrılarak kendi başına bir Numan Esin’in yazmadığı 9-12 Mart'daki çalışma içerisine girdiğini, bu sebeple Faruk Orhan KABİBAY'ın, Fakih Özfakih'e durumu rolünü ve "yarattığı tarihi" biz anlatacağız. Gürler'in Ekrem Acuner'e karşı cephe aldığını açmasını ve ona teklifi yapmasını, müsbet anlattı. sonuç aldığında müteakip toplantımıza davet Aşağıda Ziverbey'de işkence altında alınan etmesini söyledik. Bu toplantımız da bir önceki ifadesini yayınlıyoruz. Bunu kitabında TAMAMDIR gibi 3-3,5 saat kadar sürdükten sonra dağıldık. göremedik. Biz işkence altında olmadan çok şey yazacağız. Orhan KABİBAY'a kumandanların, bu konuda 3. toplantımızı, Fakih Özfakih'in Ankara, ne dereceye kadar istekli ve kararlı olduklarını Kocatepe semtindeki evinde yaptık. Evde, Av. Banka soydu, devleti yıkacaklar diye bir avuç sordum. "Tamamdır, kesin olarak kararlı ve Fakih Özfakih, Orhan KABİBAY, Ilhami Soysal, genci asan, öldüren zihniyetin yüzündeki isteklidirler, ben kendileriyle her hususta Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk toplandık, İlhan örtüyü kaldıracağız. hemfikirim ve onlarla beraberim, daha ne Selçuk ikâmet yeri İstanbul'da olduğundan istiyorsun" karşılığını verdi. Ben de yukarıda toplantılara ya kendisi Ankara'da bulunduğu Deniz-Hüseyin-Yusuf 6 Mayıs 1972’de asıldılar. zikrettiğim gibi Faruk Gürler Paşa ile Muhsin bir sırada katılıyor veyahut da Orhan KABİBAY 146/1 den. Batur Paşa'yı yakından tanımadığımı, sadece tarafından telefonla davet edilmesi üzerine Oramiral Kemal Kayacan Paşa'yı 1963'ten beri geliyordu. Bu toplantıda bulunan Fakih Özfakih Tam bir sene sonra bu beylerin kulağı da tanıdığımı söyledim. Bana,"Zamanla sen de bu aslen Konyalı olup, Taşkent kazası halkındandı. çekiliverdi. Ah Faik TÜRÜN ah... Bir feryat bir kişileri tanıyıp beğeneceksin ve sayacaksın" Aynı zamanda avukattı. 1965 senesinden beri feryat... dedi. Böylece teklifini olumlu karışlayıp, bu de Orhan KABİBAY'la beraber CHP faaliyetlerin içerisine girmiş bulundum. milletvekilliği görevini yapmaktaydı, ikisi Buyrun, okuyun... Ama unutmayın ki bunlar arasındaki dostluk partiden gelmekteydi. işkencede uydurulmuş ifadeler... Bu yüzden DOĞAN AVCIOĞLU-İLHAN SELÇUK- beraat ettiler. İLHAMI SOYSAL Fakih Özfakih aynı zamanda Orgeneral Faruk Gürler'in avukatı ve yakın adamı idi. Bu NUMAN ESİN'İN İFADESİ (31 Mayıs Bu ilk buluşma ve konuşmamızdan sonra arkadaş da, bu üç kumandanın (Gürler, Batur, 1973) tahminen 10-15 gün kadar sonra Orhan Kayacan) bir faaliyet içerisinde olduğunu ve KABİBAY beni tekrar aradı. Bu defa da evine bizlerin de bu faaliyet bünyesinde harekete "1969 yılının ilkbaharında, muhtemelen çağırdı. Gittim. Orada bana bu faaliyetlerle katılmış olduğumuzu biliyordu. Bunu Orhan Haziran ayında Ankara'da bulunduğum bir gün ilgili olarak Doğan Avcıoğlu, İlhami Soysal ve KABİBAY kendisine daha evvel söylemiş. işyerime telefon ederek Orhan KABİBAY beni İlhan Selçuk'la da anlaşmış olduğunu, onları Ankara Güvenevler semtindeki evinde da bu faaliyete dahil ettiğini, daha doğrusu DEVRİM DERGİSİ görüşmek için yemeğe davet etti. Orhan yapmış olduğu teklifin bu kişiler tarafından da KABİBAY'ın bu çağrısı üzerine, arabamla Orhan kabul edildiğini söyledi. Ve bu arkadaşların Bu evdeki toplantıda bir yayın organına KABİBAY'ın evine gittim. Yanılmıyorsam, evinin beni aralarında görmekten kıvanç ihtiyacımız olup olmayacağı konusu görüşüldü. altında mobilyacı veya bir postane vardı, ikinci duyacaklarını da beyan etti. Ben de kabul Neticede fikirlerimizi aksettirecek haftalık bir katta olan ve "L" şeklinde salonu bulunan evde ettim, İlhami Soysal'ın Çankaya Gazeteciler derginin çıkarılmasının lüzumlu olduğu bir köşeye çekildik. Ve ikimiz günün aktüel Sitesi'ndeki evinde bu maksatla verdiği kanaatine vardık. Ve bir gazetenin çıkarılması konuları hakkında görüşmeye başladık. yemeğe katıldım. hususlarını planladık.

Bu, arada Orhan KABİBAY, bana "Memleketin Orada İlhami Soysal, Doğan Avcıoğlu, İlhan Gazeteyi yani haftalık dergiyi Doğan Avcıoğlu bir keşmekeş içerisine girdiğini, siyasî ve Selçuk, Orhan KABİBAY ve ben toplandık. Hem sevk ve idare edecek, sorumlu müdürü olacak, iktisadî durumun kötüye gittiğini, iktidar yedik ve hem de karşılıklı görüş teatisinde İlhami Soysal ile İlhan Selçuk da yazıları ile partisinin vaziyete hakim olamayacağını ve bu bulunduk. Ve bu toplantıları sık sık dergiyi takviye edeceklerdi. Derginin durum karşısında ordunun iktidara er geç el tekrarlamaya ve buna göre çalışmalarımızı finansmanı için Cemal Reşit Eyüboğlu ağırlığı koyması gerekeceğini veya duruma müdahale sürdürmeye karar verdik. Bu toplantımız teşkil edecekti. Bizler de bu dergi için mali edeceğini" söyledi. tahminen 3.5-4 saat kadar sürdükten sonra yardımda bulunacaktık. evlerimize gitmek üzere oradan ayrıldık. BATUR-GÜRLER-KAYACAN-ACUNER- Burada yapılan konuşmalardan sezinlediğime ATAKLI İlhami Soysal'ın evindeki toplantıdan tahminen göre, Cemal Reşit Eyüboğlu, Doğan 10 gün sonra bu defa Orhan KABİBAY'ın Avcıoğlu'na bağlı olarak faaliyete katılacaktı. Kendisinin bu mülahazayla o dönemde Hava evinde toplanılmasına, yemek yenilmesine Daha doğrusu faaliyette idi. Çıkarılması Kuvvetleri Kumandanı olan Orgeneral Muhsin lüzum görüldü. Orhan KABİBAY'ın vaki daveti düşünülen haftalık gazetenin finansmanına bir Batur, 2. Ordu Kumandanı olan Orgeneral üzerine anlaşıldı. Nitekim kararlaştırılan günün adî ortaklık yoluyla gidilecekti. Bu ortaklığın Faruk Gürler ve Donanma Kumandanı olan akşamında Orhan KABİBAY'ın evine gittim. büyük payını Cemal Reşit Eyüboğlu verecek, Oramiral Kemal Kayacan ile eski Millî Ben eve gittiğimde içeride Orhan KABİBAY, ben, Coşkun Bölükbaşıoglu (Ankara'da Birlikçilerden Ekrem Acuner'le ve Mucip Ataklı llhami Soysal, İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu münteşir, iş ve Ekonomi gazetesi sahibi) ve ile temasının olduğunu, ayrıca Ekrem Acuner bulunuyorlardı. Doğan Avcıoğlu mahdut hisselerle katılacaktık. ile Mucip Ataklı'nın da, ayrı ayrı bu üç kumandanla temas ve münasebetinin Birlikte oturduk, konuşmalardan bu üç yazar Benim katılma payım 6.000.- TL idi. Coşkun sürdürüldüğünü, bu irtibattan ve arkadaşa da, Orhan KABİBAY tarafından, Bölükbaşıoğlu ve Doğan Avcıoğlu'nun hisseleri münasebetten amacın mevcut siyasî ve iktisadî kumandanlarla yaptığı temas ve faaliyetleri bu miktar civarında idi. Sadece Cemal Reşit durumu takip ederek, gelecekle doğabilecek hakkında bilgi verilmiş olduğunu anladım. Eyüboğlu'nunki 100.000.-TL idi. Bunun için bir ihtimallere göre zamanında tedbir içinde olmak Böylelikle aramızda bir gaye birliğinin doğmuş adî ortaklık mukavelesi yaptık. Bu mukavele ve müdahale etmek olduğunu bana ifade etti. olduğu görülüyordu. örneklerinden biri benim şahsî evraklarımın

14 arasında mevcuttur. Gerekirse bunu ibraz Doğan Avcıoğlu ve İlhami Soysal adına "Artık şahsen ve ismen tanırdım. Fakat aramızda bir edebilirim. Toplantımız 3 saat kadar sürdükten bizimle beraber olmak istemediklerini ve bağ yoktu. Dr. Memduh Eren orada bir sonra evden ayrıldık. faaliyetlerini ayrıca kendileri yürüteceklerini" arkadaşı bana göstererek "Bu kişi köprüde beyanla, soğuk bir hava içinde yanımızdan çalışan, yani Boğaziçi Köprüsü'nde çalışan CEMAL MADANOĞLU-OSMAN KÖKSAL ayrıldılar. Biz de Fakih Özfakih'le bunu kabul jeologdur, size Boğaziçi Köprüsü hakkında ettik ve sonucu Orhan KABİBAY'a bildirdik. istenilen izahatı yapar" dedi. Ve bu arkadaş Bu sırada, yani 1969 yılı Ağustos ayı bize Boğaziçi Köprusü'nün ayakları hakkında başlarında, ben işim sebebiyle Tahran'a ve CHP MİLLETVEKİLİ ve evsafı hakkında yeteri kadar bilgi verdi. Kuveyt'e gittim. Bu seyahatim 20 gün sürdü. Ankara'ya dönüşümde Orhan KABİBAY'ı Bu arada 1969 yılı Ekim ayı seçimleri araya İRFAN SOLMAZER aradım. Kendisini yazıhaneme davet ettim, girdi. Bu mülahazayla çalışmalarımıza ara geldi. verdik. Orhan KABİBAY'ın İstanbul’dan CHP Bilâhare, bu grubumuza İrfan Solmazer'i de milletvekili seçilmesi için ben de çalıştım ve kattık. Böylece Orhan KABİBAY'a ve dolayısıyle Bana, "Cemal Madanoğlu ve Osman Köksal'ın kendisine destek oldum. Orhan KABİBAY'la Muhsin Batur, Faruk Gürler ve Kemal kendisiyle görüştüğünü, Doğan Avcıoğlu, İlhan 1959 yıllarından beri iyi tanışır ve görüşürdük. Kayacan'a bağlı olarak faaliyet gösteren Selçuk ve İlhamı Soysal'ın bu iki zatın 27 Mayıs ihtilâlinde İstanbul’da beraber hizmet grubumuzun mensubu beş kişiye çıkmış oldu. aramızda bulanmasını arzu ettiklerini, benim gördük. Komitede beraber çalıştık, 14’1er buna bir diyeceğim olup olmadığını" sordu. olayında o da benim gibi yurt dışına gönderildi. Bu grup, faaliyetini, öz olarak ifade etmek Kendisini sever ve beğenirdim. Bana nazaran gerekirse ben, Orhan KABİBAY'a bağlı olarak Ben de Cemal Madanoğlu ve Osman Köksal'ın daha yaşlı, rütbeli ve tecrübeli bir büyüğümdü. Deniz Kuvvetleri'nin genç subay kesimiyle ve benim için meçhul olmadığını, kendilerini çok Kendisine saygım vardır, ihtilâl döneminde aklımda kaldığına göre bu subaylardan Sarp iyi tanıdığımı, kendileriyle değil böyle bir konu kendisi yarbay rütbesinde, ben ise yeni Kuray ve iki arkadaşıyla, Orhan KABİBAY ise için, herhangi başka bir iş için dahi beraber yüzbaşıydım. Orhan KABİBAY 1969 seçimlerini Kara Kuvvetleri mensuplarıyla, Fakih Özfakih bulunmayı arzu etmediğimi kesinlikle ifade İstanbul’da CHP listesinden kazanarak parlamento, Danıştay, Yargıtay ve Anayasa ettim. "Adımı her ikisinin adının yanına milletvekili oldu. Mahkemesi üyeleriyle ilişki ve faaliyette koyduramam" dedim. Her ikisinin kişiliklerinin bulunuyordu. Talat Turhan ise Orhan bizce belli olması yanında, bu arkadaşların KURMAY YARBAY TALAT TURHAN KABİBAY'a bağlı olarak İstanbul'da hem bizim dışımızda gizli bir faaliyet içinde cuntaya dahil ordu mensuplarından bazıları, bulunmaları sebebiyle aramıza alınmalarının Orhan KABİBAY milletvekili olduktan sonra, hem de sivil kesimin belirli şahıslarıyla tehlikeli ve zararlı olacağını yine kesinlikle 1970 yılının baharında emekli Kurmay Yarbay ilişkilerini sürdürüyordu. Orhan KABİBAY'a anlattım. Talat Turhan hakkında bana bilgi verdi. Kendisini çok eski yıllardan beri tanıdığım, her Samimi olarak itiraf etmek gerekirse, Cemal Orhan KABİBAY bana "Prensip itibariyle bakımdan güvenilir, dürüst ve akıllı bir kimse Madanoğlu Cuntası ile birlikte çalışmak haklısın, ama bu görüşünüzü o arkadaşlara olduğunu, bu arkadaşı da kadromuza dahil istemememi gerektiren husus, bu kişinin sevk nasıl kabul ettireceğiz, bunu bilemiyorum" etmekte fayda mülâhaza ettiğini söyledi. ve idaresi altında bulunan arkadaşlarının fikir dedi. Derhal toplantıya arkadaşları çağırmasını yapıları bakımından tasvip etmediğim kişiler istedim. Orhan KABİBAY'ın evine geldiğimin Ben, Orhan KABİBAY'ın bahsetmesinden önce olmasıdır. Meselâ İlhan Selçuk benim ertesi günü toplandık. Bu toplantıya Orhan Talat Turhan'ı bir iki defa emekli Kurmay Albay değerlendirmeme göre Marksist-Leninist bir KABİBAY, Fakih Özfakih, Doğan Avcıoğlu, Dündar Seyhan'ın evinde görmüştüm. Kendisi yazardır. Doğan Avcıoğlu ise "Marksist'tir. İlhami Soysal, İlhan Selçuk katılmıştık. hakkında da o zaman, müspet bir intibam İlhami Soysal için ise belirmiş bir kanaatim vardı. Orhan KABİBAY'ın fikrine ben de yoktu. Böyle bir kadronun görev aldığı bir Orhan KABİBAY'ın ilk konuşmasından sonra katıldım. faaliyet içerisinde bulunmam uygun olmazdı. sözü ben aldım, Cemal Madanoğlu ve Osman Koksal hakkında görüşlerimi açıkça ifade ettim. Orhan KABİBAY kuvvet kumandanlarıyla ilgili Talat Turhan, bir konuşmasında, bana Hava Ve "Cemal Madanoğlu ile Osman Köksal bu faaliyetlerini Talat Turhan'a nakletmek Yer Yüzbaşısı Fevzi Özkaya adında bir topluluğa girerse ben çıkarım" diyerek suretiyle ona da teklifte bulunmuş, o da bu arkadaşın da, kendisine bağlı olarak kadro ağırlığımı koydum. Arkadaşlar bana "Sen hissi teklifi kabul ederek aramıza katılıp bu yolda bünyesinde faaliyet gösterdiğini söylemişti. hareket ediyorsun, 13 Kasım'ın acısını hâlâ çalışmayı yüklenmiştir. Böylece Orhan Fakat ben bu yüzbaşıyı hiç görmedim. Yine bir unutmamışsın, halbuki memleket meselelerini KABİBAY'a bağlı olarak faaliyet gösteren gün Talat Turhan'la buluşmamda adı geçen görüşmekte şahsî hisler değil, akıl ve mantık grubumuz bünyesine yeni bir arkadaş daha bana Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu mensubu rol oynar" diye karşılık verdiler. girmiş bulundu. Zaman zaman Orhan KABİBAY olduğunu iddia ederek eyleme geçen ve çeşitli ve Fakih Özfakih'in evinde yapmış olduğumuz anarşik olaylar çıkaran Deniz Gezmiş hakkında ÜÇ YAZAR toplantılarda Orhan KABİBAY ordudaki "Biliyorum Deniz Gezmiş ve arkadaşları bu çalışmalarla ilgili bilgileri bize nakleder ve ordu olaylardan ötürü idama mahkûm edildiler. "Cemal Madanoğlu'nun 1960'dan bu yana fikir müdahalesinin gittikçe yakınlaştığını anlatırdı, Bunların idam edilmemeleri için kampanya bakımından çok yetiştiğini, memleket söylerdi. açmak ve bir faaliyete geçmekte fayda meselelerini çok iyi kavradığını" söylediler. Bu görenler var, bu iş için bana Hasan Basri hususta bilhassa, üç yazar, yani İlhan Selçuk, Orhan KABİBAY'la birlikte faaliyet içinde Akgiray adında bir savcı muavini müracaat etti. Doğan Avcıoğlu ve İlhamı Soysal direttiler. Ve bulunmam sebebiyle Orhan KABİBAY'ın Osman Deniz de buna taraftar, bir kampanya kendisinin memlekette büyük şöhreti İstanbul’da kendisine bağlı Silâhlı Kuvvetler açalım mı? Siz ne diyorsunuz?" dedi. Ben de olduğunu, her türlü harekette şöhrete ihtiyaç mensuplarından bir grup oluşturduğunu ve bu "Böyle bir şeye lüzum yoktur" dedim. bulunduğunu, o bakımdan kendisinden grup içinde Levazım Yarbay Hasan Yalçınkaya, yararlanmak icap ettiğini söylediler. Ben buna Tank Yarbay Mehmet Şahin, Piyade Albay Ankara'da faaliyetlerimizle ilgili konular da karşı çıktım. Toplantı benim bu itiraz Bedri Buluç, Piyade Albay Orhan Dengiz adlı hakkında İrfan Solmazer'le görüşürken İrfan etmeme rağmen bir karara varılamadan subayların bulunduklarını, Talat Turhan'ın da Solmazer'in yanında Deniz subayı Sarp Kuray nihayet buldu. bu subaylarla temas halinde olduğunu ve Askerî Tıbbiye öğrencisi Cengiz Kılıç'ı öğrenmiştim. gördüğümü, bu arada şahsen gördüğüm Tahminen 1969 yılı Eylül ayına rastlayan son takdirde tanıyabileceğim başka subay ve toplantıdan sonra, bir iki defa şahsen Doğan DR. MEMDUH EREN öğrencilere de orada tesadüf ettiğimi Avcıoğlu ve İlhami Soysal beni iknaya çalıştılar. hatırlıyorum. Fikrimde ısrar ettim. Bunun üzerine birkaç gün 1970 senesi içinde bir gün İstanbul’a sonra da, İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu, İlhami geldiğimde Talat Turhan, beni kendisine bağlı CELİL GÜRKAN-RAFET KAPLANGI- Soysal beni ziyarete yazıhaneme geldiler. olan ve birlikte faaliyet yürüttükleri Dr ADNAN ÇAKMAK Fakih Özfakih ve Orhan KABİBAY'a da haber Memduh Eren’in Kadıköy'deki vermişler. Fakih Özfakih geldi. Orhan KABİBAY muayenehanesine götürdü. Ben, Dr. Memduh Rafet Kaplangı da faaliyetimiz içerisinde gelmedi, İlhan Selçuk, diğer arkadaşları, yani Eren'i 27 Mayıs ihtilâlini müteakip günlerde bulunan ve görev almış olan bir arkadaştı.

15 Kendisi temas ve faaliyetlerini Talat Turhan, Yalçmkaya Ankara'ya gelir, ben ve Orhan Dr. Memduh Eren, Talat Turhan, Orhan Celil Gürkan ve Orhan KABİBAY'la, sürdürürdü. KABİBAY'la mezkûr konu hakkında KABİBAY birlikte bir sivil kadro listesi tanzim Ben bu arkadaşı Talat Turhan'ın ve İrfan görüşürdük. Kendisi yanılmıyorsam o dönemde etmişler ve bunu Celil Gürkan'a götürüp Solmazer'in yanında müteaddit defalar Kazlıçeşme'de 601. Levazım Tabur Kumandanı vermişlerdir. Bunu Dr. Memduh Eren gördüm. Şahsen kendisini sevmememe ve idi. Benim de bu yere yakın bir yıkama- Ankara'ya geldiğinde kendisiyle evimde yapmış itimat etmememe rağmen maalesef yağlama istasyonum vardı. Zaman zaman olduğum konuşmada bana söyledi. kadromuza mensup arkadaşlarımla temas ve yerime giderdim. münasebetteydi. Emniyet Genel Müdür Muhabere astsubayı olup 1. Ordu Muavini olan Adnan Çakmak'i 1965'ten beri 1970 yılının Haziran ayında, Talat Turhan'ın Karargâhı'nın Kripto mericezinde görevli tanırım. Bu tanışıklığım, Adnan Çakmak'ın Ankara'dan dönüşünde, akşam üzeri, evine olduğunu bildiğim muhabere astsubayı Dündar Seyhan'la samimi oluşundan ötürüdür. uğramıştım. Çıkarken bana içinde ne olduğunu Mahmut Dondurmacı'yı tanırım. Kendisini Talat Kendisiyle fazla bir münasebetim olmamıştır. bilmediğim 2 paket kutuyu Hasan Turhan'ın yanında gördüm, Talat Turhan'ın bu Sadece Talat Turhan'la Adnan Çakmak Yalçınkaya'ya götürmek üzere emaneten verdi. arkadaştan muhabere hizmetlerinde arasındaki münasebetin iyi olduğunu ve Arabanın bagajına bunları koydum. Geceyi yararlandığını ve kendisinden bazı bilgileri birbirlerinin evlerine gidip geldiklerini Levent'teki evimde geçirdikten sonra, ertesi aldığını biliyorum. Mahmut Dondurmacı da biliyorum. Adnan Çakmak'ın Talat Turhan'la gün öğleyin Hasan Yalçınkaya'yı taburunda Talat Turhan'a bağlı olarak oluşturmuş gizli bir faaliyet içinde bulunduğunu bildiğini ziyaretle ona emanetleri verdim. Ve odasına bulunduğumuz kadronun bir mensubu idi. zannediyorum. girerek bir kahve içtim. Bu paketlerin ağırlıkları yaklaşık olarak 15'er kilodan 30 kg. idi. Bu MARKSİST-LENİNİST SUBAYLAR TAKSİM SOYGUNU paketlerin içinde patlayıcı veya yanıcı bir madde olup olmadığını bilmiyorum. Çünkü açıp Gerek Talat Turhan'ın ve gerekse İrfan Muzaffer Yılmaz'ı tanımam. Taksim bakmadım. Solmazer'in temasta bulundukları genç soygununu, İrfan Solmazer, Talat Turhan ve subayların genel olarak Marksist-Leninist ekibi benim malûmatım dışında yapmışlardır. Bundan başka 1972 yılı Temmuz ayı başlarında düşünceye sempati duyan ve hatta Marksist- yine Mercedes arabamla Talat Turhan'ı Leninistliği benimseyecek kadar işi ileriye Bundan 8-8.5 ay evvel işim icabı Almanya'ya Kumkapı'daki inşaatında ziyarete gitmiştim. O götüren kişiler olduğunu duymam ve bu arada gitmiştim. Orada, İrfan Solmazer'i ziyaret dönemde emekli olup Aksaray'da lokanta memlekette Marksist-Leninistler tarafından ettim. Daha doğrusu o beni gelip büromda açtığını söylediği Hasan Yalçınkaya'yı ziyaret sürdürülen silâhlı eylemlerin vahameti ve bu buldu. Konuşmamız esnasında adı geçen bana edelim, dedi. Ben de bu teklifini olumlu kişilerle tanımadığım ve bilmediğim bazı genç Mihri Belli'nin kendisiyle görüşmek için haber karşıladım. Gitmeden evvel bana "Burada subayların da işbirliği içerisinde bulunduklarımı gönderdiğini, bu kişi ile görüşüp görüşmeme Hasan'a götürülecek 2-3 paket var, onları da öğrenmem, bende haklı olarak kaygı ve endişe hususunda tereddüde düştüğünü, bu husus yanımıza alalım" dedi. Ben de kabul ettim. yarattı, işte, bu anda düşünce ile hareket hakkında benim ne düşündüğümü sordu. Ben Yanına aldı bu paketleri ve aynı arabayla ederek yapacağımız devrim hareketi muvaffak de "Sakın bu adamla konuşma, sonra bununla lokantaya gittik. Orada Hasan Yalçınkaya'yı dahi olduğunda, bu komünist hareketleri görüştüğün öğrenilirse senin için hiç iyi olmaz, gördük. Ve Hasan'a bu paketleri Talat Turhan bastırmanın güçlüğünü idrak etmiştim. Bu zira burada Millî istihbarat Teşkilatı'nın teslim etti. Paketlerin üzerinde birtakım düşünceyle cunta hareketinin İstanbul adamları da var, üstelik bu adamla ne Almanca yazılar vardı. Bunların ağırlığı da bir kesiminde görevli bulunan, Kurmay Albay görüşeceksin?" dedim. önceki paketlerin ağırlığındaydı. Fakat içinde Feridun Besler'e endişelerimi söyleyerek olanı bilmiyorum. şimdiden gerekli tedbir almalarını ve ona göre Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan'a avukatı planlı hareket etmelerini bildirdim. ben tuttum. Zira bomba ve cunta olayları ile İrfan Solmazer, yurt içindeyken, yani ilgili olarak eninde sonunda tutuklanacağımı da Ankara'dayken, daha önce elinde yurt dışına Bu arada yine İstanbul’da Vilâyet Sivil biliyordum. Doğrusu içim rahat değildi. Talat çıkmak için pasaportu yoktu. Çıkışından çok Savunma Uzmanlığı’nda görevli olup da bizim Turhan'a tutmuş olduğum avukat Gülçin kısa bir süre önce Ankara Emniyet örgütsel faaliyetle ilgisi bulunmayan emekli Çaylıgil ile avukat Ziyanur Erun'a bende bu Müdürlüğü'nden temin ettiği pasaportla, subay üsteğmen, soyadını şimdi olayla ilgili olarak vekâletnamemi vermiştim. uçakla Almanya'nın Münih şehrine gitmiştir. hatırlayamadığım Ergun'a ve Ankara'da emekli Talat Turhan'ın avukatlık ücreti 20.000.- TL. kurmay albay eski İstanbul Emniyet Müdürü ve olarak kararlaştırıldı. Ben bunun 10.000.- SİVİL KADRO bizim örgütsel faaliyetle ilişkisi bulunmayan TL.'sini vermeyi tekeffül ettim ve 5000.- fakat aşın milliyetçi olan Muammer Şahin'e de TL.'sını peşin olarak verdim. Mütebaki olan İrfan Solmazer o tarihlerde kurulmuş ve bu endişelerimi açıkladım. Ve kendilerinden 10.000.- TL.'sini da Talat Turhan'ın ailesi faaliyet halinde bulunan "Demos” Su Ürünleri bana bu konuda yardımcı olmalarını rica ettim. ödeyecekti. Bütün bunlara rağmen benim Anonim Şirketi’nin Avrupa'daki işlerini tedvir elimde muteber, yurt dışına çıkmaya geçerli, için Almanya'ya görevli olarak gitmişti. Olaylar hakkındaki bilgi, görgü ve faaliyetlerim temdit edilmiş bir pasaport olduğu halde, Kendisini bu şirketin murahhas azası Ömer bunlardan ibarettir. Şimdi çok pişmanım. adalet önünde rahatlıkla hesap verip, vicdanen Boyar, Fethi Çelikbaş (şirketin idare meclisi Yüksek adalet önünde hesap vermek amacıyla huzur içinde olmak amacıyla yurt dışına İrfan reisi), Süreyya Koç (mezkûr şirketin idare Anayurt'ta kaldım. Aksi halde firmamın dış Solmazer gibi kaçmadım. meclisi azası) ve aynı zamanda İrfan bürolarının birine veya başka bir ülkeye Solmazer'in yazıhanesine sık sık gelip giden ve yanımdaki pasaportla yurt dışına çıkardım. Bir DEVRİM HÜKÜMETİ fakat mezkûr şirketle ilgisi olmayan Urfa hatâ yaptım. Cezasını çekmeye razıyım, dedi. Mebusu İbrahim (soyadını hatırlamıyorum. Yüksek sesle okuduğu ifadesinin doğru Cunta hareketinin muvaffak olmasından sonra Cumhuriyetçi Güven Partisi üyesidir) yazıldığını beyan ettiğinden, altı birlikte imza kurulması düşünülen Kurucu Meclis ve Devrim tarafından bahis konusu iş için gönderildiğini edildi. hükümetinin işleyiş ve kurulmasını düzenleyen biliyorum. Demas'ın o tarihlerde Almanya'da Anayasa taslağının, hazırlanmasında Hâkim bir şubesi yoktu. Bu şube açılıncaya kadar Yarbay Emin Değer, Hukuk Fakültesi mezunu İrfan Solmazer bizim şirketimizin Münih Topçu Pilot Albay Hidayet Ilgar, Avukat Fakih şubesinden işleri için yararlanmıştır, İrfan Özfakih ile Hava Kurmay Albay İlyas Solmazer'e firmasının bu işle ilgili olarak 2500 Albayrak'ın katkıları ve çalışmaları olmuştur. Mark aylık verdiğini biliyorum. Bu firma büyük Necati TAN Recai ÜNAL ölçüde limon ihracatı yapan bir firmadır, İrfan Cuntanın İstanbul kesiminde faaliyet gösteren Solmazer'in parlamento çevresinde CHP ve Em.Ş.I.Kom.Mua. Em.Ş.I.P.M. arkadaşlardan Levazım Albayı Hasan CGP milletvekillerinden arkadaşları vardır. Bu Yalçınkaya'yı Orhan KABİBAY'ın çok yakını ve arkadaşlarından en çok samimi oldukları ve Numan Sabit ESiN aynı zamanda faaliyet içinde bulunan arkadaşı seviştikleri parlamenterler eski Tarım Bakanı olması hasebiyle tanırım. Kendisini Ankara'da Turan Şahin, CGP'den İhsan Karadayı, bir Sanık ve İstanbul’da da görmüşümdür. Zaman müddet Adalet Bakanlığı yapmış olan Fehmi zaman cunta faaliyeti ile ilgili olarak Hasan Alpaslan'dır. Mayıs 1973

16 grupların da içten bölünerek antiemperyalist Batının görünümde batı yanlısı faaliyete girişmesi planı

yürürlükte..

Davuluna ABD bu yolla direnen Suriye ve İran’da taraftar Oynamak! toplamayı ve Truva atı olarak da Türkiye’de

oluşturulacak Şİİ/Alevi

grupları kullanmayı Banu Avar planlıyor..

İngiliz Times gazetesi yazıyor, Türkiye yönetimi, 2011’de Amerikan Washington Post yazıyor, yedi düvel yazıyor da yazıyor: İsrail’le ticaret hacmini yüzde 30’lara çıkarıyor.. ‘HADİ TÜRKİYE! ASLAN Washington’da Erbil’de KAPLANSIN! BİZİM BÖLGEDEKİ Telaviv’de Ankara’da JANDARMAMIZSIN! YÜZLERCE yakın temasa giriyor, tüm YILLIK AKRABALARINA SAVAŞ savunmasının kilit AÇ.. ÖL ÖLDÜR! SEN TOPRAĞIN noktalarını

ÜSTÜNDEKİLERİ TEMİZLERKEN İsrail/Washington’a teslim ediyor.. BEN TOPRAĞIN ALTINDAKİ SERVETE KONAYIM!’ Türkiye katliam planları

Bunu yüz yıl önce de planlamışlar, ortasında, üzerinde deli Kürdüyle Lazıyla, Çerkeziyle koca bir gömleği, Batının davuluna TÜRK milletinin kurduğu setle horon tepiyor… karşılaşmışlardı. Biz bunları söyledikçe Emperyalist hedefleri gören ve her BİRİLERİ çok mutsuz türlü imkansızlığa açlık ve yoksulluğa oluyor.. Bize ajanlık rağmen ÖNLEM alan bir millet yakıştırması yapanlar ve onların arkasındaki heveslerini kursaklarında bırakmıştı.. zevat dişlerini sıkıyor! O gün bugün uğraşıyorlar.. Oyunları açıklamak 4 ülkeden koparılacak toprakla 2. ‘oyunu bozmak’ İsraili kurmak için yırtınıyorlar.. Batıda demek.. Kusura kaynaklar bitti. Amerikası Avrupası bakmasınlar.. Kendi borç batağında.. Bankerler kendilerine ülkesi tarafındaki doğrudan bağlı, yeni tampon PETROL gazeteci bunu yapar! devletleri kurulmasını istiyor..

Bir yerlerden emir alanlar, bağırıp Güçlü ordusuyla Türkiye, bölgede DİRENEN ülkelerle savaşırsa, hem çığıran, kışkırtıcılık kendisi hem İran ve Suriye kan yapanlar… gölüne dönecek.. Emperyal sırtlanlar için KAOS mükemmel fırsat. Sokaklara bilinçsiz ve örgütsüz dökülenler Son Altın vuruş Türkiye’yi bitirecek.. düşmanın ekmeğine Planları bu.. yağ sürerler.. KURTULUŞ zamanı Kuzey Afrika’dan Pakistan’a uzanan yurdun dört bir ikinci bir YEŞİL (SÜNNİ) KUŞAK yanında ve halkın kalbinde taht projesi İHVAN önderliğinde adım adım uygulanırken, emperyalizm kucağında kurmuştu, sessiz Şİİ KARŞI KUTUP yaratma faaliyeti de sedasız mahallelerde hızlandı… köylerde ilçelerde biraraya gelenler! Türkiye başta olmak üzere, Şİİ

17 SURİYE VE İRAN’A EMPERYALİST KOMPLO

Gün geçmiyor ki, basında Suriye ile dökülmesine meydan verirken, sözü emperyalistlerle sonuna kadar işbirliği ilgili provokatif bir haber çıkmasın. geçen yapılar ve emperyalist ajanlar içinde olmuştur. Ne yazık ki, yaşananların Uluslararası sermaye güçlerinin dünya tarafından terörist eylemler hiçbiri işbirlikçi AKP iktidarına ders ölçeğinde büyük ölçüde denetlediği basın; gerçekleştirilerek Suriye’nin büyük bir olmamış; Libya’daki NATO katliamının da sahibinin sesi olarak görevini yaparken, kargaşa içinde olduğu izlenimi verilerek ortağı olunarak bir yandan yüz binlerce Arap dünyasının işbirlikçi yöneticileri de sözümona insan hakları bahanesiyle Libyalının katledilmesi bir yandan da emperyalizme hizmette kusur etmeyerek emperyalistlerin Suriye’yi işgal etmesi için Kaddafi’nin linç edilerek öldürülmesi suçu emperyalistlerin Suriye’ye çullanmasının fırsat yaratılmaya çalışılmaktadır. işlenmiştir. Aynı suç ortaklığı Tunus ve yolunu açma yönünde büyük çabalar Suriye’de yaşanan olayların sorumluları Mısır gibi ülkelerde de gerçekleştirilmiş, sarfediyorlar. Bu çabaların içinde hiç gün gibi ortadayken yavuz hırsız her iki ülkede de şeriat yanlısı yapıların kuşku yok ki, Beşar Esad’ın devrilmesi, örneğinde olduğu gibi bütün suçlar Beşar öne çıkmaları sağlanmıştır. Oysa yerine işbirlikçi hainlerin işbaşına Esad’ın üzerine yıkılıp Beşar Esad ve emperyalistler bu ülkelere sözde getirilmesi var. Bu yüzden de dünya rejimi itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. demokrasi getireceklerini dile getirmişler, gericiliği ve sömürücü güçler el ele Oysa gerçekleri yakından izleyen namuslu gerçek niyetleri somut değişimlerle bütün vermişler her yola başvurmaktadırlar. Türk gazetecilerinin de olduğu açıkça çıplaklığı ile anlaşılmıştır. Suriye’nin birinci planda tehdit bilinmekteyken AKP’nin çirkin ABD Aynı yolla Suriye’de de bir rejim edilmesi ve işgali görevi ise işbirlikçi AKP yandaşlığı ve gerici tutumu hız kesmeden değişikliği getirilmek istenmekte, iktidarına verildiği açıkça görülmekte. devam ettirilmekte, Dışişleri Bakanı Ahmet Suriye’nin de karanlığa itilmesi için Zaten AKP’ye böyle bir görevin verildiği Davutoğlu başta olmak üzere Suriye gereken destek Suriye işbirlikçilerinden emperyalist Batı tarafından bir kez olsun konusunda hiçbir iktidar yetkilisinin esirgenmemektedir. Zaten Suriye’de saklanmış değil, açık açık dile getirilmekte ağzından doğru tek bir sözcük bile sözde muhalefetin belkemiğini ve Türkiye’nin sırtı sıvazlanmaktadır. çıkmamaktadır. Ahmet Davutoğlu’nun oluşturanlar hiç kuşku yok ki, Müslüman Böylesine savaş kışkırtıcılığını üstlenmiş konuşmaları ve tutumu gerçekte tam Kardeşler örgütüdür. Daha önce Hafız olan AKP iktidarı ise görevini en iyi şekilde anlamıyla insanlık suçu niteliğindedir. Hiç Esad tarafından susturulan bu örgüt yerine getirmek için her şeyi göze almış kuşku yok ki, Ahmet Davutoğlu böylesine emperyalizminde desteği ile şimdi rövanş görünmektedir. Bildiğimiz gibi daha önce cüretkar konuşmaları Başbakan Recep peşindedir. Bugün emperyalistlerin nasıl Tunus, Mısır ve Libya işbirlikçilerine Tayyip Erdoğan’dan alarak yapmaktadır. desteklediği işbirlikçi hainler, Suriye’nin Türkiye’nin kapısı ağzına kadar aralandı Türkiye, AKP iktidarının emperyalizm çeşitli yerlerinde bombalamalar ve onlara her türü toplantı yapma olanağı yanlısı politikaları yüzünden başta Suriye gerçekleştirerek Suriye’de kaos yaşandığı sağlandıysa aynı olanağın beş fazlası olmak üzere güney komşularımızı tehdit görünümü vermeye çalışmaktadırlar. Suriye işbirlikçilerine de tanınarak onların eder bir konuma gelmiştir. Bu yüzdendir Emperyalistlerin ellerinin kanlı olduğunu Beşar Esad ve Suriye’ye karşı her türlü ki, Kürecik’te konuşlandırılan füzesavar dünya halkları sayısız kez yaşamış ve komployu hazırlama fırsatı verilmektedir. üssü NATO kisvesi altında Suriye, İran ve görmüştür. Ancak emperyalistler Daha da önemlisi Türkiye-Suriye sınırında kuzey komşumuz Rusya’yı hedef almış katliamlarını yerli işbirlikçileri aracılığı ile Suriye’den kaçan ne olduğu belirsiz bulunmaktadır. gerçekleştirmektedirler ki, asıl işin zorluğu kimselere kamplar kurdurularak olası bir AKP iktidarınca Türkiye emperyalist da burada yatmaktadır. Suriye halkı müdahale için gerekli ortam suç odaklarının ortağı konumuna dışarıdan gelecek tehlikeleri püskürtecek hazırlanmaktadır. getirilmiştir. Afganistan’daki işgalin de bu kararlılığa sahiptir. Bu kararlılığa destek Suriye’de örgütlü Müslüman yüzden bir parçası haline gelinmiştir. AKP sunan Rusya ve Çin’in yanında dünyanın Kardeşler ve öteki gerici güçler Cuma iktidarı en kanlı katliamların pek çok ülkesinde de ilericiler, devrimciler namazlarını fırsata çevirerek Suriye’de kan gerçekleştirildiği Irak’ta da ve sosyalistlerin olduğu unutulmamalıdır.

18 SİVAS 18 YIL 9 AY 11 GÜN

Hüseyin Karababa

Sivas, yani maden yatakları şehri. Türkiye’nin %80 demir cevherinin çıktığı toprak Divriği. Bilindiği gibi dünyada borsa demirle açılır demirle kapanır. Ülkemizde debu işlem böyledir. Demirin merkezi Divriği’dir. Divriği 120 köyden oluşan bir maden kasabasıdır. 120 köyün 110 tanesi Alevidir. Demir’in çıktığı köylerde Alevi köyleridir. Alevi köyleri demir madeninden geçimini sağlamaktadır. Devlet buradan çıkan toprağı tren vagonlarına yükleyerek Karabük’e taşımaktadır. Bu taşımada demir, taş ve topraktan ayıklanmadan yüzlerce kilometre ilerde adeta kaçırılırcasına İskenderun’a yüklü yol masrafı ödenerek yapılmaktadır. Bir söz vardır bizde; Divriği hapşursa Karabük yatağa düşer diye. Yani Divriği madenlerinde olası bir grev felç eder Türkiye ekonomisini. Divriği Demir Sendikası İlçe Maden Sendikasıdır. 1948 yılında kurulmuş,sayısız direniş ve grev gerçekleştirmiştir. Nedeni büyük ölçüde maden çevresi çalışanlarının Alevi olmasıdır. İşçilerin Alevi köylerinden olması onları tek yumruk tek ses haline getirmiş. Aylarca greve dayanabiliyorlar. Bu yüzden de grevleri başarılı oluyor. Ayrıca 19 ayrı madenin bulunduğu bölgeye egemenler. Bu yüzden ilgililer bu durumdan hep tedirgin olmuşlardır. Bu yüzden de ezenler bu duruma bir çözüm getirmek durumundadırlar. Bu nedenledir ki, oradaki insanlara iş vermek yerine gerici ve faşist kesimlerden insanlar getirilir. Böylece oradaki sınıf iradesi kırılmak istenir. Sivas bu yüzden kavganın hiç bitmediği bitmeyeceği bir yerdir. Konuya buradan bakarsak soruna doğru yaklaşmış oluruz. Egemen güçler kendisi için tehlikeli gördüklerini tasfiye eder. Hak arayanlar onlar için tehlikelidir çünkü. İşte Sivas’ta başta Alevi kökenli insanlarımız olmak üzere aydınlarımızın yakılmasının da nedeni budur. Bu olgu egemen sınıfın doğasında vardır. Yoksa etliye sütlüye Davanın zaman aşımına “Hayırlı düşünüyorum. Bay Tayyip konuşuyorsa karışmayan, sorgulayıp hak aramayan ne olsun” diyen, Bay Tayyip kendi sınıfının burjuvazinin adına konuşmaktadır. Sonuç Alevi ile ne de aydın geçinenlerle bir temsilcisi olduğunu ifade etmiştir. Bugün olarak burjuvazi kendi tarihini sorunu yoktur. 2 Temmuz 1993 tarihinde AKP içinde sayısız devşirme Alevi ve solcu yazmaktadır. Bizler de 18 yıl 9 ay 11 gün yaşanan olaya bu pencereden bakmak var. Bu sınıf körlüğü yaratmanın bir sonra yaşadıklarımızın da bilinciyle kendi gerekir. Amaçlanan şeyin nokta atışı yoludur. tarihimizi yazacak sap döner, keser döner yaparak geniş halk yığınlarını sindirip Ne diyelim, bir gün birileri de Bay hesabı sorulamaz sanılan hesabımızı iktidarın pekiştirilmesidir. Tayyip’e “hayırlı olsun” diyecektir diye mutlaka soracağız.

19 AKP’NİN GETİRMEK İSTEDİĞİ 4+4+4 EĞİTİM SİSTEMİ GERİCİDİR

Bilindiği gibi AKP iktidara geldiği günden bugüne adım adım amaçları doğrultusunda yola taşlarını döşemektedir. Gözü dönmüş Amerikancı AKP iktidarını nasıl ve nerede durduracaklarını bilmeyenlerin de katkılarıyla epey yol alan AKP şimdi de bütün gücüyle eğitime yüklenmektedir. Zaten daha önce 4+4+4 sisteminin AKP iktidarınca bir ölçüde de olsa temeli atılmıştır. bölünmüş, beşinci yıldan itibaren de yeni profesyonel ve militanlaşmış bir güce AKP iktidarının dünya görüşü bir anlayış uygulanmaya başlanmıştır. sahip olacaktır. dünden bugüne AKP ve uluslararası sermayenin çıkarlarını bire bir Artık öğretmenler ilköğretime başlandığı daha önce aynı kulvarda yer alan partiler savunan bir görüş olduğu için halkın andan başlayarak dördüncü sınıfın İmam Hatip Liselerini arka bahçeleri yararına bir karar almasının hiç mi hiç bitirilmesine kadar görevlerini olarak nasıl kullanmışlarsa bu kez aynı olanağı yoktur. Bu yüzden gerici, bu sürdürmekteler, beşinci sınıftan itibaren anlayış daha da küçük yaşlara çekilerek yüzden de alabildiğine baskıcıdır. Hiç yeni bir dönem başlatılmaktadır. Dolayısı bir taşla iki kuş vurulmuş olacaktır. kuşku yok ki, böylesi bir iktidarın eğitim ile AKP’nin hazırlığı çoktan başlamış 4+4+4 Eğitim sistemini engellemeye sistemi de görüşlerinin paralelinde durumdadır. parlamento gücü yetmeyecektir. Zaten şekillenecektir. AKP iktidarı sermaye 4+4+4 Eğitim sistemi milyonlarca eğitim komisyonunda yaşananlar bu güçlerine çocuk emeğinin sonuna kadar çocuğumuzun eğitiminin yarım kalmasına gerçeği açıkça göstermiştir. AKP’nin sömürülmesi olanağı yaratmak istediği neden olacak bir eğitim sistemidir. durdurulması geniş halk muhalefeti ile için böylesi bir eğitim sistemini gündeme Çocuklarımızın önemli bir bölümü çıraklığa olasıdır. Geniş halk muhalefetini getirmiş bulunmaktadır. Doğal olarak yöneleceği için eğitimi yarıda kalacak, örgütlemek ve halkın tepkisini AKP getirmek istediği eğitim sistemiyle kendi kızlarımızın ise eğitime devam etmelerinin iktidarına göstermek zorunlu hale öğretisi doğrultusunda bir kuşak yetiştirip önü kesildiği açık öğretim gibi bir anlayış gelmiştir. Bu nedenle başta eğitim iktidarını daha da pekiştirmek gündeme getirildiği için kesilecek bu kurumlarında örgütlü demokratik kitle istemektedir. Bu yüzden de İmam Hatip yüzden de kızlarımız öğrenimlerini örgütleri olmak üzere bütün öteki Liselerinin orta kısmı dahil, eğitimin her bırakacak ve erken yaşta çocuk gelin demokratik kitle örgütlerinin ve sol siyasi aşamasında dini eğitime ağırlık vermek olacaklardır. Bu durum ülkemizde partilerin bu mücadeleye omuz vermeleri için büyük çaba harcamaktadır. giderilmesi zor ağır sosyal problemlerin gerekir. 4+4+4 Eğitim sistemine adam ne Başbakanın tartışmalarda dile getirdiği doğmasına neden olacak ve bedeli ağır olacak diye karşı çıkmamak AKP’nin tüm görüşlere dikkat kesilirsek durum bütün olacaktır. dayatmalarını kabullenmek anlamına gelir çıplaklığı ile gözler önündedir. Çünkü Ayrıca dinselleştirilen eğitim ülke ki, işte burada ikircikli bir tutum “dindar” gençlik yetiştirmek de,”kindar” gereksinimini göz önünde izlememek gerekir. Doğrudur ülkemizin gençlik yetiştirmek sözü de Bay Tayyip’e bulundurmaktan çok çocuklarımızın kafası sayısız sorunları vardır. AKP’nin getirmek aittir. Dolayısı ile bu sözler bile; AKP yıkanacak ve sisteme monte edilmiş istediği sistem de sorunlarımızın en iktidarının neyin peşinden koştuğunu gençler yetiştirmeye ağırlık verilecektir. önemlilerindendir. 4+4+4 Eğitim açıkça göstermektedir. AKP 8 yıllık Toplumda meslek anlamında bir yararı Sistemine karşı çıkarak başlatacağımız kesintisiz eğitimi bile daha önceden olmayan İmam Hatip Liselerine mücadele unutulmamalıdır ki diğer pek uygulamada yaptığı bir girişimle yönlendirim bilinçli olarak körüklenip çok mücadelemiz için de bir kaldıraç bozmuştur. İlköğretim; ilk dört yıl için desteklenecek bu yolla AKP toplum içinde görevi görecektir.

Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Türkiye Sosyalist İşçi Partisi Adına Celal Fil Genel Yayın Yönetmeni: Turgut KOÇAK Adr: Konur Sk No:10 Kat: 4 Daire: 15-16-17-18 Kızılay/Ankara İstanbul İl Örgütül: Misak-i Milli Sk. No17/12 Tel: 0216 337 82 10 Kadıköy Sakarya İl Örgütü: Kavaklar Cad. No:21 Kat: 1 - 3 - 4 Sakarya Aylık-Yaygın-Süreli Yayın. Her ayın başında Yayınlanır. 01.3.2012 Tel: 0312 419 60 53 EDERİ: 1.00 TL Baskı: Öztepe Matb. San. Ve Tic. Ltd. Şti. Kazım Karabekir Cad. Özer Han No: 31/107 Parti Sitesi:www.tsip1974.com Tel. 0312 341 12 08 /Ankara [email protected]ı Kurulu: Turgut Koçak- İdris Köylü - Can Lafcı

20