Kurucusu: Yunus Nadi_____ 100 17 E S O P R A N O SEMİH A BERKSOY’un ANILARI Nazım Hikmet ve Fikret Mualla ile mektuplaşmaları mkara’ya döndüm Vali Nevzat Tandoğan çağırdı. Ben o yıllarda Tosca’da oynuyorum ve milli şef İsmet İnönü beni dinlemeye geliyor. Vali dedi ki: Niye Çankırı’ya Nazım Hikmet’i görmeye gittiniz? Ne diyeyim. Yüzüne baktım, baktım, ağzımdan tek bir cümle çıktı: \ İN azım Hikmet’in mektubundan: Gönderdiğin şekerleri afiyetle yedim ve kitabı zevkle okudum. Sen o şekerlerden tatlı ve kitaptan çok daha meraklı bir insansın. Ziyaretime gelirsen sevinirim.. „ c FÜSUN ÖZBİLGEN yazdı Pazara Cum huriyet’te L. (KDV dahil) 18 Ekim 1985 Cuma S O P R A N O SEMİH A BERKSOY’un ANILARI Nazım Hikmet ve Fikret Mualla ile mektuplaşmaları emiha’nın günlüğünden: Keten tayyörlerim ve şapkamla Fikret Mualla ile Tünel’e geldik. O ayrıldı. Ben birinciye geçtim. İkinci mevkiden doğru Nazım geliyor. Beni görmüş,takip etmiş.Beraber çıktık, iskele sandallarının yanma gittik. Midesini yıkamışlar, aldığı kinin bayatmış.. sıralarda Tepebaşı’nda Gül Apartmanında oturuyordum. Nazım Hikmet ve Fikret Mualla da sık sık bu eve --------- gelirlerdi. Ben Nazım 0Hikmet’e âşıktım, Fikret Mualla da beni seviyordu. Nazım için ‘Mezardan Gelen Mektup’ isimli öyküyü yazdığımda bunun desenlerini de Mualla çizmişti. (Fotoğraf: ŞENOL KONUKÇU) • • FÜSUN ÖZBİLGEN yazdı Pazara Cumhuriyet ’te ^uffifrwiyeL SİY A SE T 8 5 BM«ÜIrtIrr i» Kı«r«lt»- yth Parasız ekimiz bugün Cumhuriyet’le birlikte S O P R A N O SEMİH A BERKSOY’un ANILARI Nazım Hikmet ve Fikret Mualla ile mektuplaşmaları FÜSUN ÖZBİLGEN yazdı 13. Sayfada 20 EKİM 1985 CUMHURİYET/13 S O P R A N O Yıl 1939, A lm a n ya ’dan dön dü ğü m de Nhapiste buldum SEMİHA BERKSOY’un ANILARI \ A vrupa’dan aldığım Nazım Hikmet, Kemal Dönüşte o dönemin | kürküm ve takma Tahir ve Hikmet Ankara Valisi Nevzat \ kirpiklerimle Çankırı Fi**ft* W tCm Kıvılcımlı köhne bir Tandoğan beni çağırıp İ hapishanesine Nazım’ı 1m soruyor: Niye Nazım’a j ziyarete gidiyorum. i W> H.W&,* gittin? m 9 # • * • VALİNİN YÜZÜNE BAKTIM, NE DİYEYİM? Nazım Hikmet ve Fikret Mualla iie mektuplaşmaları Onu seviyorum, onu seviyorum... emiha Berksoy, geçmişi yaşa­ Bir de çilek reçeli var. Küçücük bir yarak, tüm içtenliği ile anlatıyor fincanda. Onu Nazım’la benim arama anılarını. Onu dinlerken bir dev­ koyuyorlar. Ben de —Yahu ne rin insanları, olayları, kinler, anlayışsızmışım— sanki hiçi reçel yememiş sevgiler, dostluklar ve nefretler gibi Nazım'la birlikte o reçeli yiyorum. perde perde canlanıyor. İnsan­ Bendeki akla bak. Giderken bir şeyler FUSUN OZBILGEN lar, insanlar... Sevgiler, ihtiras­ götürsene. Onlar sıkıntı, açlık ve kaba ları, korkuları, coşkulan, kalleş­ urbalar içinde. Ben kürkler içinde. likleri, yücelişleri ve alçalışları ile Ankara’ya döndüm, Peşimde bir adam. insanlar... Sürekli beni izliyor. Sonunda bir gün S u n u ş Bugün yetmiş beş yaşında. Hâlâ dinç, müca­ çağırdılar, Birinci Şube'ye gittim. Neden deleci,S dinamik ve sevecen. Çankırı Hapishanesi’ne gittiğimi sordular. Semiha Berksoy, 1930'larda Konservatuvar ve Ti­ Sanat, aşk ve mücadele, kişiliğinin üç temel ta­ Pek bir şey söylemedim. Bir iki gün sonra yatro Mektebi ile başladığı müzik ve sahne yaşa­ şı. Anılarda kalan mektupları, yazışmaları, bel­ mını yakın yıllara kadar sürdürmüş, Almanya'­ Ankara Valisi beni çağırdı. O yılların da üç yıl opera eğitimi yapmış ilk Türk soprano­ geleri, fotoğrafları, desenleri hatta posta ‘alındı’ meşhur valisi Nevzat Tandoğan. Ben de su olarak Almanya 'da sahneye çıkmış, yurt dışın­ makbuzlarını dahi özenle saklamış. Bu belgeler­ Devlet Operası’nda yüksek dramatik da ve Türkiye’de operanın kulaklardan silinme­ le geçmişine sarıldığı gibi, bunları geleceğe aktar­ soprano. Tosca’yı oynuyorum ve devrin yen sesi, sahnelerin belleklerde kalan masının da sanat tarihçilerine değerli kaynak oluş­ Milli Şefi İsmet İnönü beni dinlemeye oyuncusudur. Çok yönlü bir sanatçı olan Berk­ turacağının bilincinde. Yaşamını yazma, bir dev­ geliyor. soy, ilk sesli Türk filminin artisti, operetlerin yıl­ rin anılarını yeniden canlandırmak istediğimi öğ­ Nevzat Tandoğan beni karşısına aldı. dızı, eserleri yurt içinde ve dışında sergilenen bir renince çok seviniyor. Günlerce oturup konuşu­ —Semiha Hanım, siz Çankırı’ya gidip ressamdır. Semiha Berksoy'un anıları, bir döne­ yoruz. Bir bavul dolusu mektup, belge, fotoğraf min sanat çevrelerine ve kişilerine ışık tutan bel­ Nazım Hikmet’le görüşmüşsünüz. 0 rezil gesel bir romanı andırıyor. Sanat yaşamı ile içiçe taşıyor evime. lif ISm lilpvİ,III v # / / 0 4 / Çankırı'ya Nazım'ı ziyarete gittiğim adamı niçin gidip gördünüz? diye sordu. geçen duygu dolu öze! yaşamı, aşkları, dostluk­ Mektuplar, yazışmalar, resimler, fotoğraflar, XU»VUUU UUŞÎUlU& yun yu günlerde Ankara’da ilk profesyonel o - Valinin yüzüne baktım, baktım. Ne ları ve sevgileri de bu yaşam romanının önemli par­ günlük tutulmuş notlar... Bir gece sabaha kadar pera olarak sahneye konulan “Tosca’’da başrol oynuyorum. İsmet Paşa o zaman Cumhurreisi. Beni diyeyim? Ağzımdan tek bir cümle çıktı. çaları. 1934-1936 yılları. Üç arkadaş, üç sanatçı, ilgiyle, heyecanla gözden geçiriyorum bunları. dinlemeye geliyor ve oyundan sonra elimi sıkarak tebrik ediyor. — Onu seviyorum. üç yürek sık sık bir araya geliyorlar. Nazım Hik­ Günün ilk ışıkları Boğaz Köprüsü’nün ardından Vali Nevzat Tandoğan, benden böyle met, o yıllarda piyes yazıyor. Semiha. bu piyeste pencereme vurmağa başladığında Nazım Hikmet, günlerde Nazım, Çankırı yer. Az gelişmiş, yoksul bir Anadolu kenti. sahneye çıkıp şarkılar söylüyor, Fikret Mualla da bir karşılık beklemiyordu galiba. Çok Kemal Tahir ve Hikmet Kıvılcımlının Çankırı Hapishanesinde Çankırı’da hapishaneye giderken şaşırdı. aynı piyeste rol alıyor. Semiha operet yıldızı, Na­ Hapishanesi’nden Semiha’ya yazdıkları ortak bir kalıyordu. Nazım, Kemal çocuklar peşime düşüyorlar. “ Tango, zım, operetin şarkı sözlerini yazıyor. Mualla da — Nee. O komünisti mi seviyorsunuz. Semiha’nın sahne giysilerinin eskizlerini hazırlı­ mektup geçiyor elime. Çankırı Hapishanesine Tahir ve Hikmet Tango” diye arkamdan bağırıyorlar. O adi, rezil adamı.. yor. Semiha 'nın gönlü Nazım 'a düşüyor, Fikret yaptığı ziyaretle ilgili anısının yaşandığı günler­ Kıvılcımlı, birlikte aynı Ben hiç aldırmıyorum. İçim içime Ben hiç gözlerimi kırpmadan yüzüne Mualla'nın gönlü Semiha'ya. Semiha, Nazım’a de yazılmış bir mektup. Mektuba önce Kemal Ta­ yerdeler. Nazım Hikmet sığmıyor. Sevgilimi göreceğim. Nazım, bakıyor ve biteviye aynı sözleri olan aşkının öyküsünü yazıyor, Mualla, bu öyküye hir başlamış, eski yazıyla, ardından aynı kâğıda sevgilim ya, ben de onu Kemal Tahir ve Hikmet Kıvılcımlı bir • tekrarlıyordum. desenler çiziyor. Sanatlarım olduğu gibi yürekle­ Nazım Hikmet yeni Türkçe yazıyla ve “ aldı sazı ziyarete giderken küçücük köhne hapishane odasında — Onu seviyorum, onu seviyorum rini de paylaşmayı bilen bu üç sanatçının isimleri Nazım” diye, devam etmiş. Aynı mektubu Hik­ süslenip püsleniyorum. karşılıyorlar beni. Orta yerde minicik dört büyüdükçe büyüyor ve sınırlan aşıyor. Yaşam her Vali bu sözler üzerine bir süre düşündü met Kıvılcımlı eski yazıyla tamamlamış. Semiha Üzerimde Avrupa’dan köşe bir masa var. Üstüne pembe bir kâğıt ve sonra şöyle dedi: üçünü de ayrı yönlere savuruyor. Üç arkadaş, üç bu mektubun eski yazı ile olan bölümlerini de yeni aldığım kürküm, takma sermiş ve süslemişler böylece masayı. sanatçı, üçü de ayn ayn acılar, hasretler, yoksun­ — Peki Semiha Hanım, madem öyle luklar çekiyor. Üçü de umut etmesini, sevmesini, yazı ile daktilo edip mektupa iğnelediği için tü­ ■ kirpiklerim, başımda Oturup konuşuyoruz. Dört tane yumurta istediğiniz zaman gidip görün onu, ama münü okayabiliyorum. 45 yıl önce yazılmış bu gösterişli0 bir şapka. Çankırı ise köy gibi bir kırmışlar bir sahana. Orta yere getiriyorlar. yüreğini sanatına işlemesini biliyor. Ayrı düşse­ bari giderken bizim haberimiz olsun.. ler de, hasretlik çekseler de, dostlukları, mektup­ mektup Çankırı Hapishanesi’ne taşınmanın ha­ laşmaları, alışverişleri ölene dek sürüyor. Bugün zin bir öyküsü. Mektubu okurken bir hüzün sa­ bu üç arkadaştan, üç sanatçıdan hayatta kalan, rıyor ortalığı. ölen dostlarının anılarını, mektuplarını, resimle­ Semiha Berksoy’un Nazım Hikmet, Kemal Ta­ den bir başka dosya geçiyor elime, “ Sevimli kartını, mektubunu ve dostların se­ lar gitmiyor ve gelmiyor. rini, desenlerini sımsıkı saklayan Semiha Berksoy. hir ve,Hikmet Kıvılcımlı’dan 16 Eylül 1940’da al­ Fikret Mualla... lâmlarım, tebriklerini sevinçle, muhabbetle oku­ Fikret Mualla’nın mektubu böylece sürüp gi­ O billur sesli ve yürekli soprano, yıllar yılı hapis­ Bir mektup. “ Kanun-i sani, Sene 1382” diye teki Nazım 'a kitap, çiçek, şeker, plak, tütün ve dığı mektubu itinayla katlayıp dosyasına koyar­ dum. 32. seneyi devriyeni tebrik ederim şimdiden. diyor. Ama ben galiba 1940’lardan başlayıp teşbih yolluyor. Paris’teki Mualla'ya tütün, rakı, ken güneş yükselmiş, Boğazın sularında güneşin başlıyor. Yani 1963. Fikret Mualla, Paris’ten ya­ Nazım Prag’da imiş yazıyorsun, fakat adresini bi­ 1960’lara atladım. Anıları, belgeleri, mektupları lokum, sucuk postalıyor. “Sana tütün ve teşbih ışıltıları oynaşıyor. Gecedenberi okumaktan ve zıyor. Kime? Tüm yaşamınca sevdiği bir kadına, lemiyoruz. Rusya’nın işgal ettiği yerlere Rideau karmakarışık ettim. En iyisi bunları bir düzene yolluyorum’’ diye yazıyor mektuplarında. Sana uykusuzluktan kızarmş gözlerimi ovuşturuyorum. bir dostuna: Semiha Berksoy’a... de fer perdesi diyorlar. Yani bu taraflardan ora­ koyup baştan başlamak. Kişileri, olayları, anıla­ yüreğimi yolluyorum.... Usuldan
Details
-
File Typepdf
-
Upload Time-
-
Content LanguagesEnglish
-
Upload UserAnonymous/Not logged-in
-
File Pages11 Page
-
File Size-