AKÇAKOCA, AKÇAKOCALILAR VE KOCAELİ Enver KONUKÇU* Osmanlı Beyliği’nin kurulması ve gelişmesi sırasında rol oynayan önderlerden biri de Akçakoca’dır. Çocukluğu Ertuğrul, gençliği Ataman/Osman ve ihtiyarlığı genç beyzade Orhan yanında geçmiştir. Mensup olduğu aile hakkında bilgi, kaynaklarda pek göze çarpmıyor. Muhtemelen Kayılar ile yakınlığı vardı. Bu kabile Oğuzname’de, 24 önemli boydan biri olarak göze çarpmaktadır. Cengiz istilası üzerine Türkistan’da vatanlarını kaybeden bütün kabileler gibi Kayılar da kendilerine yeni hayat sahaları bulmak zorunda kalmıştır. Horasan’da Mahan çevresinde iken batıya göç kararı vermişlerdir. Bununla beraber Kayılar, daha önce de Anadolu’ya göç eden Selçukluların hizmetinde bulunan Türkler arasında idi. Anadolu’nun birçok yerinde göze çarpan Kayılar bunlardır. Yazıcızâde’nin de belirttiği gibi Paphlagonia’daki Rum hâkimiyetini kıran ve onların ülkesini ele geçiren Selçukluların Hüsemeddin Çoban isminde komutanı Kayı asıllı idi. Y. Yücel, Çobanlılar, Çandarlılar ve Kızıl Ahmedlilere ait eserinde, belgelere dayanarak o zamanki Kayılardan söz etmiştir. Ancak, Cengiz ve Noyanların Anadolu üzerine yürümeleri, asıl Kayı kabilesini de harekete geçirmiş ve Süleyman Şah ile göçer evleri de önce Azerbaycan’a, sonra Anadolu’ya ayak basmışlardır. Süleyman Şah, Moğol fırtınasının devam ettiğini görünce, Erzurum üzerinden Suriye taraflarına inmiş; fakat Fırat’ı geçerken hayatını kaybetmiştir. Oğullar arasında kısa süreli şaşkınlık sonrası, Ertuğrul tekrar Erzincan, Erzurum ve Sürmeli taraflarında bulunmuş, kardeşleri ile görüşerek kendisinin batıya göçme kararını bildirmiştir. Kayılar tekrar ayrılma noktasına gelmişler, bir kısmı İran’a eski yurtlarına dönmeye karar verirken, Ertuğrul da şansını daha batıda denemeye karar vermiştir.1 Tarih kaynaklarında bu göçün yolu Sivas, Ankara ve Söğüt olarak belirlenmiştir. Rumların Galatia’sı, Selçukluların Ankara’sını içine alan yörede, Karacadağ’da bir süre yaşadılar. Konya’daki sultanın izni ile de “uc” bölgesine gitme iznini aldılar ve Germiyanların kuzeyindeki Domaniç’i, çevresini, dağlarını, düzlüklerini yurt tuttular. Göç öncesi ve sonrası da yaylak ve kışlak hayata devam ettiler. Daha sonra da Söğüt onların kışlağı olmuştur, Ertuğrul Gazi, Kayıların tarihî göçünü bu suretle noktalamış ve yeni bir döneme geçilmiştir.2 * Prof. Dr., Emekli Öğretim Üyesi. 1 Aşıkpaşazâde, Osmanoğulları Tarihi, hzl: K.Yavuz, M. A. Y. Saraç, İstanbul 2003 s. 53, 55. 2 a.g.y., s. 55; F. Başar, “Osmanlıların Menşei ve Kayıların Anadolu’ya Gelişi Hakkında”, Tarih Dergisi, sayı: 36 (2000) s. 69-80. 121 Kayıların yerleşmesi ve etrafa yayılması, Bithynia’daki yöneticiler olan tekfurlar ile Enver mücadesinde, Alpler, Gaziler, Çavuşlar değil kabile içinde ve çevresinde Şeyh, Ahi, Fakihler KONUKÇU de göze çarpmaktadır. Ama hepsinden menşelenen Erenler de dağ tepelerinde, ovalarda, su kenarlarında çamlıklarda, kavaklıklarda (çınar) sonsuz uykularını sürdürmektedirler. Fakat çevrelerindeki Türkmenler ise bu kutsal mezarları kendi başlarına bırakmamaktadırlar. Özellikle yaylaya çıkış zamanlarında, topluca ziyarette bulunuyorlar ve mevlit okutturuyorlar, adet gereği yiyecek ikram ediyorlardı. Aşıkpaşazâde, Mehmed Neşri, Oruç ibn Adil, Hadîdi, Hoca Sadeddin îbn Kemal, Müneccimbaşı, Gelibolulu Mustafa Ali ve daha birçok tarihçi, kuruluş döneminin önde gelenlerine temas etmekte, sınırlı da olsa onlar hakkında bilgi vermektedirler. Yine bu tarihçilerden İdris-i Bidlisî de meşhur tarihinde şunları kaydetmektedir3: “Dörtyüz mübâ- riz-i nâmdar ki Osman Bey Gâzi’nin peder-i büzurgu Ertuğrul ile ma’an Ahlat tarafından Diyâr-ı Rûm’a gelüb, Osman Beğ’in ve evlâdının zamanında ve dahi sonra kalmışlardır. Meşâhiri bu cemaatdir ki zikrolunur: Gündaz Alp, Turgut Alp, Aykut Alp, Hasan Alp, Saltuk Alp Samsa Çavuş, Sülemiş Çavuş, Abdurrahman Gazi, Akbaş ve Mahmud Alp, Kara Oğlan, Kara Mürsel, Bahşi/Yahşi, Kara Tigin, Şeyh Mahmud, Targal, Mehmed ve Akçakoca… Her birinin evlâd ve akâbı bakidir.” İdris-i Bidlisî gibi Mustafa Âli de eserinde, yöneticilerin son kısmında, o devirde gözde olan ileri gelen yiğitlerden söz etmektedir. Bununla da kalmayarak, zamanın din adamlarına da yer vermektedir.4 Osman Bey ile akına çıkanlar arasında birçok ileri gelen yanında, oğlu Orhan Bey’e savaş deneyimi kazanması için yardımcı verilen dört kişi de mevcuttur. Bunlar Akçakoca, Konur Alp, Köse Mihal ve Abdurrahman Gazi’dir. Çavdar Tatarı olayından sonra hemen hemen bütün tarihçiler bu dörtlüden söz etmektedirler. Geyve Boğazı’nın ve Aşağı Sakarya’nın aynı zamanda doğuda ve batıda kalan Palaiologos hüümranlığının yok edilmesinde bunlar ön ayak olmuşlardır. Akçakoca Akçakoca5 ve arkadaşlarının hayatları hakkında bilinenler oldukça azdır. Yahşi Fakih Menakıbnâmesi’ni6 kaynak gösteren birçok çağdaş ve olmayan tarihçiler, tarih sahnesine çıkışını Gemlik olayı ile başlatırlar. Kara Temürtaş ile Akçakoca, bu sahil kentinin akınında bulunmuş; ama kesin sonuç alınamamıştır. İfade edildiği gibi Akçakoca, Ertuğrul, Osman ve Orhan devirlerinin Türk ve muhtemelen Kayı kökenli liderlerindendir. Doğumu ve çocukluğu, ailesi hakkında bilgiler hemen hemen yok gibidir. Çağdaş tarihçiler, aile soy kütüğünü genelde onunla başlatırlar. İ. H. Uzunçarşılı, I. Murad devrinde kaleme alınan Fazlullah Vakfiyesi kaydına dayanarak; “Fazlullah b. El-Hac İlyas bin Akçakoca ibn Abd el-Melik Gazi îbn Abd el-Fettâh el-Abbasî, el-Gâzi” gibi farklı bir kütük ile karşımıza çıkmaktadır.7 Mustafa Âli ise diğerlerinden farklı olarak, “Fazlullah, kudema-ı ümeradan, hususa isbat-ı hakk iden küberadan’dır. Emir Abbas soyundan bir âlim-i nâmdar ve müteşerri-i perhiz-kâr idi” diyerek sadece Emir Abbas’ı zikretmektedir.8 Abd el-Melik’in gazi unvanı taşıdığı da ayrıca yazılmaktadır. Keza, onun da babası Abd el-Fettah Abbasî’dir. Yine, Ali el-Abbasî aile adından bahsetmekte, el-Gâzi sıfatına yer vermektedir. 3 İdris-i Bidlisî, Heşt Bihişt, hzl: M. Karataş, S. Kaya, Y. Baş, Ankara 2008, l, s. 79-80. 4 Kitâbü’t-Tarih-i Künhü’l-Ahbâr, hzl: A.Uğur, A.Gül, M. Çuhadar, İ. H. Çuhadar, Kayseri 1997 l/l, s. 64 vd., 83- 107. 5 İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara 1972 l, s. 551-552; F. Emecen, “Akçakoca”, DİA, 11, s. 224. 6 V. L. Menage, “The Menaqib of Yakhshi Faqih”, BSOAS, XXVI (1963), s. 50-54. 7 İ. H, Uzunçarşılı, a.g.e. s. 551-552; ayrıca bkz: Topkapı Sarayı Arşivi no: 7084. 8 Kitâbü’1-Tarih-i Künhü’l-Ahbâr, hzl: A.Uğur, A. Gül, M. Çuhadar, İ. H. Çuhadar, l/l, s. 240. 122 Kayı ileri gelenleri gibi, Konur Alp, Abdurrahman Gazi, Köse Mihal de Akçakoca’nın yakın dostları ve gaza arkadaşları idiler. Tekfurların hangi güçte ve durumda olduklarını iyi Enver KONUKÇU biliyordu. Osman Bey ile de ara sıra görüşürler ve beyliğin genişlemesi için neler yapılması lâzım geldiğini konuşurlardı. 1299’da, Kayılar beylik statüsünü kazandılar. İlk bey de Osman idi. Domaniç sonrası atasının mezarının bulunduğu Söğüt’e yerleşti. Siyasi ve askerî hadiseleri buradan yönlendirdi. Manevi yol göstericisi Şeyh Edebali idi. Bilecik-Geyve ve Bursa üçgeni içerisinde ilk askerî hareketleri başlattı. Sakarya’nın sağında ve üst tarafında Ertuğrul ile birlikte yöreye gelen Samsa Çavuş kabilesi ile meskûn idi. Mudurnu, Taraklı ve Göynük tekfurlarını yakından tanıyor ve Rum ahali ile dostane geçiniyordu. Osman Bey, Konstantinopolis’teki Rumların çağdaşı idi. Hanedan, zikredildiği gibi Palaiologos adını taşıyordu. Göynük-Taraklı akınını takiben Geyve, Akhisar, Mekece ve Lefke tekfurları ona boyun eğmişti. Aşağı Sakarya’nın her iki tarafı ise Bithynia’ya aitti. Bu coğrafi ve idari bölge’nin batısı ise Nikomedia, Hereke, Gebze, Kandıra, Yoros’a komşu Thynia adını taşıyordu. Marmara’nın güneyinde, Mysia’da Karasililer hâkimdi. Güneydeki Germiyanlılar ise Osmanlıların komşuları arasında idi. Göynük, Mudurnu ve Bolu’da yerel hâkimler vardı. Ama Gerede Sultanlığı’nın dokusunda, eski Paphlagonia’da ise Çobanlıların halefi Candarlılar beylik kurmuştu. Sakarya’nın batısının ele geçirilmesinde Akçakoca, Konur Alp, Abdurrahman ve Köse Mihal rol oynadılar. Bu dört Osmanlı Beyliği yiğitleri önce Melagina’nın ötesindeki Akhisar Ovası’nı ele geçirdiler. Orhan’ın da katıldığı akınlar Geyve Boğazı’nın kuzeyinde dar bir vadi içinde devam etti. Kara Çebiş ve Absuyu hisarları yeni uygulanan taktiklerle kolayca ele geçirilmiştir.9 Osman Gazi bu zaferlerden çok memnun kalmış ve Karaçebiş’i Konur Alp’e ve Absuyu Hisarını da çevresi ile Akçakoca’ya vermiştir. Aşıkpaşazade takiben üs olarak kullanılan bu yeni hisarlarda fazla kalmamış ve ilk defa Sakarya Nehri boyundaki, Akova’ya çıkış yeri olan araziye hücumlarını devam ettirmiştir. Bithynia’nın Nikomedia-Prusias pros Hypıos arasındaki yöre sık ağaçlık, bataklık ve dolayısıyla geçilemez halde idi. Palaiologosların daha önceleri bölgede savunma hatları kurduklarını, mevcut hisarların berkitildiğini ve özellikle Sakarya Nehri’nin Regio Tarsia’ya yönlendirildiğini, Pachymeres belirtmektedir. Osman Gazi’nin yeni emri ile Orhan bir süre sonra geriye dönmüştür. Konur Alp ve Akçakoca ikinci büyük harekâta girişmişlerdir. Konur Alp Akyazı Demetrium (?) tarafları ile meşgul olurken, Akçakoca da Sophon Gölü’nün doğu ucunda, Melas (Çarksuyu) üzerindeki meşhur İustinianus Köprüsü (şimdi Beş Köprü)’deki Bergos (burgaz-hisar)’u kendisine, gazilerine, akıncılarına üs yapmıştır. Aşıkpaşazade “.. Akçakoca da Ayan Gölü’nün suyunun aktığı Beşköprü’de bulunan birgoscukta konakladı, o da orman arasındaki yerlere akın ederdi.” demektedir.10 Absuyu veya yani ele geçirilen Bergoscuk olsun, muhteşem bir arazi yapılanmasına sahipti. Sakarya Nehri alışılagelmiş selleri ile Regio Tarsi’dan miras kalan Tersiye
Details
-
File Typepdf
-
Upload Time-
-
Content LanguagesEnglish
-
Upload UserAnonymous/Not logged-in
-
File Pages25 Page
-
File Size-