OSMANLI TOPLUMUNDA TASAVVUF VE Sufiler

OSMANLI TOPLUMUNDA TASAVVUF VE Sufiler

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI XXX. Dizi - Sayı 31 OSMANLI_TOPLUMUNDA • TASAVVUF VE SUFiLER Kaynaklar - Doktrin - Ayin ve Erkan - Tarikatlar - Edebiyat - Mimari - İkonografi - Modernizm 2. Baskı Hazırlayan Ahmet Yaşar OCAK r-: TÜRK TARİH KURUMU ANKARA,2014 DEVİR NAZARİYESİ VE OSMANLI TASAVVUF EDEBİYATINDA DEVRİYYELER ABDULLAH UÇMAN Türk halle edebiyatının bir bölümünü meydana getiren tekke ede­ biyatı veya daha doğru bir ifadeyle söylersek tasavvufi muhtevalı şiir türleri arasında görülen ve doğrudan doğruya "Vahdet-i vücud" fel­ sefesini benimsemiş mutasavvıflarca muteber sayılan "devir" anlayı­ şına uygun olarak, daha çok Alevi-Bektaşi zümresi ile Melam.ı-meşrep bir kısım şairler tarafından kaleme alınan manzumelere devriyye adı 1 veril.mektedir • İslam tasavvufunda "Vahdet-i vücud"2 anlayışını benimseyen mutasavvıflarca Allah, ''Vücud-ı mutlak" olarak kabul edilmekte; buna göre kainatta mevcut bütün varlıklar Cenab -ı Hakkın isim ve sıfatl arı­ nın değişik şekillerde tecellileri olarak görülmektedir. Su nasıl boğar, ateş yakarsa, mutlak varlığın zatının gereği de zuhur etmek, görün• mek, yani ortaya çıkmakt:ır3. Hatta bu konuda mutasavvıfların büyük bir kısmı hadis-i kudsi olarak kabul ettikleri şu ibareyi sık sık zikreder­ ler: "Küntü kenzen mahfiyyen fe ahbebtü en u'refe fe halaktü'l-hall<a 4 li u'refe" • 'Rıza Tevfik, "Devriyyeler'', Peyôm-ı Edebi, nr. 25, 10 Mart 1330/25 Mart 1914; Fuad KöprülU, Tıirk Edebiyatmda ilk Mıııasawıjlar; 2.b. Ankara 1963, s. 275; AbdOJbak.i Gölpıoarlı, Alevi-Be!.1aşi Nefesleri, lstanbul 1963, s. 70-71; Agah Sun Levend, "Halit ve Tasavvufi Halle Edebiyatı", Tiirk Dili (Halle Edebiyatı Özel Sayısı), c. XIX, sayı 207, Aral ık 1968, s. 184. 2 "Vahdet-i vücud" meselesi için bk. Mahir iz, Tasawuf', İstanbul 1969, s. 207-221; Abdülbaki Gölpınarlı, 100 Sanıda Tasawııf. 2.b., lsıaobul 1985, s. 57-60; Musıafa Kara, Tasawuf\•e Tarikatlar Tarihi, isıaobul 1985, s. 313-346; Mustafa Tahralı, "Fusüsü'l-lıikem Şerhi ve Vahdet-i Vücüd lleAJalcalı Bazı Meseleler'', Alımed Avni Konuk, FıısCısıı'l-Hikem Tercı1me ve Şerhi, (Haz. Mustafa Tahralı-Selçuk Eraydın) c.l, İstanbul 1987, s. XXIX-LXIV; İsmail Fenni Ertuğrul, Valıder-i Vücüd ve İbn Arabi (baz. Mustafa Kara), isııınbul 1991. 3 Rıza Tevfik, "Devriyyeler'', Peyônı - ı Edebi, nr. 25, 1O Mart 1330; aynı yazı için bk. Rıza Tevjik'in Tekke ve Halk Edebiyatı İle İlgili Makaleleri (baz. Abdullah Uçman), Ankara 1982, s. 84-94. 'Muteber hadis kitaplarında yer almayan bu ibareyi Rıza Tevfik, "Ben bir gizli define idim, öyle arzu ettim ki bilineyim ve balkı yarattım ki, onlar vasıtasıyla ma'ruf olayını!" (a.g.e .. s. 87) şeklinde aç ıklarken ; son devir mutasavvıOarından Osman Kemali Efendi (öl. 8 Ocak 1954) ise şöyle çevirir. "Ben bir gizli hazine idim, ben beni bilmeği sevdim ve makam-ı ilimde bilinmek için balkı izhar ettim; ta ki ben beni bileyim!" (Osman Kemali Ozan, Aşk Sızmtılan, İstanb ul 1977, s. 30). Manası doğru olmakla beraber bu ifadenin İbn Teyroiyc, Zerkeşi ve Askııliini tarafından hadis olmadığı belirtilmiştir. Meali, Devir Nazariyesi ve Osmanlı Tasavvuf.=-~~biyatında Devriyye~er. ı -5 75 · · · Mutasavvıflara göre yeryüzündeki bütün varlıklar tek tek Cenab-ı Hakk'ın bir sıfatına, insan ise "eşref-i mahlükat" olarak yaratıldığın­ dan dolayı mutlak varlığın bütün isim ve sıfatlarına, yani bir bakıma doğrudan doğruya zatına mazhardır. Ancak Cenab-ı Hakk'ın sıfatları insan şeklinde tecelli etmeden önce, basitten mükemmele doğru bir sıra takip eder ve kainatta mevcut bütün varlıklardan süzülüp geçerek derece derece insana doğru gelir. İnsan ise, insan suretinde bu §.leme gelmeden önce maddi olarak "ata (baba) belinde" ve "ana rahminde" bir parça sudan (meni) ibarettir. Ana ve babanın vücudundaki o su ise, onların yeyip içtikleri madenlerden meydana gelmiştir. Şu halde var­ lık olarak insan meni haline gelmeden önce, maddi bakımdan kainatta dağınık bir halde durmakta, her zerresi ayrı bir varlıkta bulunmak­ tadır5. İnsan da bu yüzden bütün kainatın hulasası, yani §.lem.in özü (Zübde-i §.lem) kabul edilmiştir6 • İşte, mutlak varhğın sıfatlarının kai­ nattaki bütün varlıklardan süzülüp en sonunda insan kisvesine bürü• nerek tecelli etmesi görüşüne tasavvufta "devir" nazariyesi; mutlak varlıktan insanın vücut bulmasına, insandan da "hakikat-ı insaniye"ye ulaşarak "insan-ı kamil" suretinde tekrar aslına dönüşe kadar süren devi/hadisesini anlatan manzumelere de tekke edebiyatında devriyye denmektedir. Burada bahsedilen devir veya dönüp dolaşıp tekrar başlangıç nok­ tasına geliş hadisesi mutasavvıflar tarafından 360 derecelik bir daireye benzetilmiş ve ilahi nurun vücud-ı mutlaktan çıkıp kfilnata inmesi; cansızlar, nebat ve hayvanlara, oradan da insanın vücut bulmasına Allah Teii.la'nm "lns ve cinni beni bilmeleri içio yarattım!" (ZAriyıiı, 56) iiyeı-i cclilcsinden alınmıştır (bk. Ahmet Serdardoğlu, Usıil-i Hadis ve Mevzuii ı-ı Aliyyıi '/-köri Terı:çemesi, Ankara 1966, s. 92). Rıza Tevfik de başka bir makalesinde, ıarih boyunca çeşitli münakaşalara sebep olan bu süzün, Bursalı lsmail Hakkı'nın Hazarôt-ı Hams"ıııa atıfta bulunarak, ebiidis-i Davudiye'den olduğunu belirtir (bk. "Ziit-ı Hak", Ceride-i SiıfiJ,•e, nr. 102, 6 Aj;'Ustos 1914, s. 104). ı AbdOlbiiki Gölpınarlı, Mevlii.ııa'nın bu daimi yaradılışı ve oluşu anlatırken, "Cihao başka bir cihan doğurur, mahşer başka bir mahşer meydana çıkanr. Kıyameıe dek bu kıyameti anlatsam gene bitmez!" sözlerini naklettikten sorua, "Toprağın suyu içtiğini, otlar bitirdiğini, otlan bayvanlan yediğini, bayvanlann insana gıda olduğunu, insanı, gene !oprağın yediğini, bu alemin boyuna değişip durduğu"ou aolaıtığını belirtir (bk. 100 Sanıda Tasavvuf; s. 59-60). 6 Şeyh Galip şu ölümsiiz mısrasıyla şöyle dile getirir: Hoşça bak z5tına kim :zübde-i alemsin sen Metdüm-i dide-i ek-viiıı olao ademsin sen Buradaki "z51'' kelimesinin "insan - ı kfuııil" anlamında farklı bir yorumu için bk. Hilmi Yavuz, "Hakça Bak Zıitına ya da Epiınelesthai Seauıou: Bir Arkeoloji Denemesi", Şeylı Galip Kitabı, İstanbul 1995, s. 59-70. 576 1 AbduUah Uçmıın kadar geçen süreyi kapsayan 180 derecelik kısma "kavs-i nüzul" (iniş yayı); dünyadan, yani süfli kabul edilen bu alemden tekrar yüce var­ lığa (vücud-ı mutlak) ulaşıncaya kadar geçen zamana da "kavs-i urO.c" (çıkış yayı) adı verilınektedir7 • Devir nazariyesine göre maddi haleme intikal eden ilalıi nur, önce cansızlar aleminde (alem-i cemadat) tecelli ed.er, daha sonra sırasıyla nebat (alem-i nebatat), hayvan (alem-i hay­ vanat), en sonunda da insan şeklinde vücut bulur. Ancak bu oluşum, biyolojik manada bir değişme veya tekamül değildir. İnsan ise, insan olarak bu aleme geldikten sonra gayret, çaba ve kabiliyetine göre "insan-ı kamil" haline yükselebileceği gibi, "kutb" bile olabilmektedir. Kutb, insanın dünya hayatında iken varabileceği en son nokta (zirve) kabul edilmiştir'l. Böylece en sonunda insan ve insan-ı kamil şeklinde tecelli eden ilalıi nür "visal-i Hakk"a ermek suretiyle tekrar başlan­ gıç noktasına, yani aslına dönmüş olur ki, tasavvufta buna "ahadiyet" makamı da denmektedir. İslam dünyasında devir nazariyesinin ortaya çıkışında, ilk defa İhvan-ı Safa'nın (945-985), daha sonra aynı görüşü benimseyip sür• düren İbn Miskeveyh'fu. (öl. 1030) ortaya attığı bir tür tekamül anla­ 9 yışının etkisi olduğu ileri sürülmektedir • Vahdet-i vücud anlayışını şekillendiren Muhiddin İbn Arabi başta olmak üzere, aynı yolu izle­ yen Sadreddin-i Konevi, Mevlana Celaleddin-i Rfuni, Feyzi-i Hindi, İbn Y§min, Yunus Emre ve Niyazi-i Mısri başta olmak üzere pek çok mutasavvıf ve mutasavvıf-şair tarafından benimsenen devir nazari­ yesi, esasen "Biz Allah'tan geldik, yine O'na döneceğiz" (Bakara, 156) mealindeki ayet ile, "Her şey sonunda yine aslına döner" hadisinin ışığı altında açıklanmaya çalışılmıştır" 10. Anadolu'daki tasavvufi faaliyetler arasında ilk defa Niyazi-i Mısri (1617-1693), Risôle-i Devriyye adlı mensur eserinde ayrıntılarıyla ele 7 Erzurumlu İbrahim Hakkı, Ma 'rifemô111e. İstanbul 131 O, s. 30. ' Tasavvufta sii61er keneli derecelerini "talibin", 0 müridin", 0 silik.io", --sairin°, ut.ahirin", uvisılin" ve "kutb" olmak nzere yedi tabakaya ayırırlar. Eo yukıında kııtb bulunmaktadır. Her devirde balifetullah olan ve Allah tarafından maddi ve mıloevi aleme tasarruf kudreti verilmiş bulunan birisi vardır ki, buna "KutbU'l-aktab" decı.ir. Ondan sonra sırayla Uçler, yediler ve kırklar gelir. Bunların toplamı Uç yüz olup filemi mii.oeo idare etmeye memurdurlar (Bu tabir için aynca bk. Fuad Köprü!U, "Abdal", Türk Halk Edebiyatı Ansiklopedisi, c.I, İstanbul 1935, s. 24-27; F.de Jong, "Qotb", EP: Asaf Halet Çelebi, "Kutb", Eşrefoğlıı Divam, lstaobul 1944, s. 196-197; Süleyman Uludağ, Tasawııf Terimleri Sözlıiğii, İstanbul 1991, s. 299-300). ' Süleyman Uludağ, "Devir", TDVİ.A, IX, s. 231-232. ıo A.g.e., s. 232. Devir Nazariyesi ve Osmanlı Tasavvuf ıfdeİıiyatında Devriyyeler 5 7 7 alıp anJatb.ğı devir meselesini ayrıca bir daire çizmek suretiyle daha iyi açıklamaya çalışmış, ayru bilgileri ve daire şeklini Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1780) da Ma'rifet-nô.me adlı ünlü eserinde hemen hemen aynen alıp tekrarlamıştır11 • Ancak Niyazi-i Mısri'nin (1618-1692) yazma halindeki risalesi yakın zamana kadar bilinmediği, İbrahim Hakkı'nın bir ansiklopedi mahiyetindeki ve defalarca basılan eseri ise çok daha g~niş bir çevre tarafından tanındığı için, devir konusundaki fikirler onun orijinal görüşleri olarak kabul edilmiş ve bu konudaki hemen bütün çalışmalarda Ma'rifet-nô.me'deld bölüm kaynak olarak gösterilıniştir12 • Niyazi-i mısri Risôle-i Devriyye'nin sonunda bu daire

View Full Text

Details

  • File Type
    pdf
  • Upload Time
    -
  • Content Languages
    English
  • Upload User
    Anonymous/Not logged-in
  • File Pages
    52 Page
  • File Size
    -

Download

Channel Download Status
Express Download Enable

Copyright

We respect the copyrights and intellectual property rights of all users. All uploaded documents are either original works of the uploader or authorized works of the rightful owners.

  • Not to be reproduced or distributed without explicit permission.
  • Not used for commercial purposes outside of approved use cases.
  • Not used to infringe on the rights of the original creators.
  • If you believe any content infringes your copyright, please contact us immediately.

Support

For help with questions, suggestions, or problems, please contact us