ÖABT TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 2013 ÇIKMIŞ SORULAR ÇÖZÜMLER

1. Yapı bakımından diller üç gruba ayrılır: A. Yalınlayan (Ayrışkan) Diller: Çince, Tibetçe, Vietnamca, Bask- ça gibi. B. Bağlantılı ve Kaynaştıran (Eklemeli) Diller: 1. Bağlantılı Diller: Türk dili ve köken bakımından içinde yer aldı- ğı Ural-Altay dilleri ile bazı Asya ve Afrika dilleri gibi. 2. Kaynaştıran Diller: Gürcüce, Eskimoca, Kızılderili dilleri gibi. C. Bükümlü (Çekimli) Diller: 1. Kök Bükümlü Diller: Arapça ve içinde yer aldığı Hami-Sami dilleri. 2. Gövde Bükümlü Diller: İngilizce, Almanca, Fransızca vb. Hint- Avrupa dilleri. Çince ve Tibetçe, köken bakımından “yalınlayan”; Bulgarca- Lehçe, Portekizce-Rumence, İngilizce-Flemenkçe “bükümlü diller”den “gövde bükümlü” dillere aittir. Arapça ve Farsça ise “bükümlü diller”dir ancak Arapça “kök bü- kümlü”, Farsça ise Hint-Avrupa dil ailesine mensup olduğundan “gövde bükümlü” bir dildir.

Cevap B

2. Türk dili ve lehçelerinin sınıflandırılmasına yönelik farklı yakla- şımlar (Talat Tekin tasnifi, Reşit Rahmeti Arat tasnifi vb.) söz ko- nusudur. Bu tasniflerde farklı başlıklar altında da olsa “Nogayca, Kumukça, Karaçay-Balkarca, Başkurtça/Başkırtça”, Türk dilinin Kıpçak grubu içinde yer alır. Hakasça ise “Güney Sibirya Türk dilleri” içinde çoğunlukla “Altayca ve Tuvaca” ile bir arada de- ğerlendirilir.

Cevap E

1 2013 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

3. Türk-Runik (Orhon, Köktürk) alfabesi, Köktürkler ve kısmen de II. Köktürk Devleti’nin devamı olan Eski Uygur Türkçesine ait kimi metinlerde kullanılmıştır. II. Köktürk Devleti zamanına tarihlenen Orhon Yazıtları (Kül Tigin, Bilge Kağan ve Tunyukuk Yazıtları) ile Uygurlara ait Maniheist çevrede yazılmış olduğu sanılan aynı za- manda bir fal kitabı olan Irk Bitig Türk-Runik alfabesiyle oluşturul- muştur. Altun Yaruk ise yine Uygurlara ait Eski Uygur alfabesiyle yazılmış bir eserdir.

Cevap A

4. Çuvaşça, İlk Türkçe Dönemi’nde Türk dil birliğinden ayrılmıştır, yine bir r/l dili olan Moğolcayla paralellik gösterir. Buna karşılık diğer bütün Türk dilleri bir z/ş dili olan Ana Türkçe grubuna girer. Bu nedenle soru kökünde tanıtılan Türk dili, Çuvaşçadır.

Cevap D

5. Öncülde verilen cümlelerin -ki bunlar atasözüdür- dil özelliklerine dikkat edildiğinde Eski Anadolu Türkçesine ait özellikler taşıdığı görülür: "olmaz" fiilinde söz başı /b/ sesinin düşmesi, "anadan" kelimesindeki ayrılma hâli eki "+dan" buna örnek gösterilebilir. Kutadgu Bilig, Divanü Lügâti’t-Türk ve Atabetü’l-Hakayık Kara- hanlı Türkçesi ile kaleme alınmış yapıtlardır. Seçeneklerde Eski Anadolu Türkçesi özellikleri gösteren iki eser vardır. Bunlardan birincisi Garib-name, ikincisi Dede Korkut’tur. Bu iki eserden Dede Korkut atasözleri bakımından oldukça zengindir. Bu ne- denle verilen atasözleri Dede Korkut’a aittir.

Cevap B

2 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2013

6. Verilen beyit, Harezm Türkçesinin dil özelliklerini göstermektedir (Kutb’un Hüsrev ü Şirîn mesnevisinden alınmıştır). kayna - p (günümüz Türkçesiyle "kaynayıp) > "p" zarf-fiil ekidir. Nizâmî bal - ı - dın (günümüz Türkçesiyle Nizâmî’nin balından) > "-ı-" iyelik eki, "-dın" ayrılma durumu ekidir. biş - ür - dü - m (günümüz Türkçesiyle pişirdim) > "biş-" fiil kökü, "-ür-" fiilden fiil yapım eki, "-dü-" görülen geçmiş zaman eki, "-m" I. tekil şahıs ekidir. Cevap B

7. Metinde geçen "sakıntı (düşündü)", "ötünti (hitap etti)" sözcük- leri belirli geçmiş zamanda çekimlenmiştir. Sözcükler tonlu bir ünsüzle (n) bitmesine rağmen belirli geçmiş zaman eki "-tı/-ti" tonsuz biçimde eklenmiştir. "taluy-ka (okyanusa)", "han-ka (hana)", "yir-ke (ülkesine)" söz- cüklerine gelen yönelme durumu eki, ünsüz uyumu dışındadır. "ayıg, agırlıg" sözcüklerinde ek sonundaki "-g" korunmuştur. "se- ver, aklayur (nefret eder)" fiilleri III. tekil kişi "o" ile çekimlenmiştir ve kişi eki, kişi zamiri kökenlidir. Ancak Uygur Türkçesindeki "-sar/-ser" günümüz Türkçesindeki "-se/-sa"nın (şart) karşılığıdır. Uygur Türkçesinde gelecek zaman için "-gay" eki kullanılır (bolgay men > olacağım). Cevap D

8. Verilen metin Orhon Yazıtları’na aittir. bilig bil - mez kişi [Günümüz Türkçesiyle cahil (bilgi bilmeyen) şahıs] > “-mez” sıfat-fiil bar - ıp (Günümüz Türkçesiyle varıp) > “-ıp” zarf-fiil il tuta olur - taçı sen [Günümüz Türkçesiyle hükmedeceksin (tek başına sözcüğün anlamı ”oturacak”] > “-taçı” gelecek zaman eki igid - miş kağan (Günümüz Türkçesiyle beslemiş hakan) > “-miş” sıfat-fiil al - matin (Günümüz Türkçesiyle almadan) > “-matın” zarf-fiil Cevap C 3 2013 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

9. Soruda geçen "biçim bilgisi bakımından" ifadesinden hareketle kelimeler ses bilgisel özelliklerine göre değil biçimlerine göre de- ğerlendirilmelidir. Çağatay Türkçesinde zamir "n"si kullanılmaz [nazmıda (Çağatay)-nazmında (Osmanlı)]. Çağatay Türkçesinde belirtme durumu eki sözcüklere "-nı/-ni" şeklinde eklenir [memleketni (Çağatay Türkçesi)-memleketi (Os- manlı Türkçesi)].

Cevap A

10. Muhammed es-Serahsî (d.1009/h. 400-ö.1090/h. 483), Karahanlı- lar Devri’nde yaşamış Türk asıllı fıkıh bilginidir. Hanefi mezhebine bağlı olan Serahsî’nin İslam bilim dünyasındaki unvanı "İmamla- rın Güneşi'' anlamına gelen Şemsü’l-Eimme’dir. En tanınmış eseri “el-Mebsût”tur. Soruda verilen metin, Eski Anadolu Türkçesi özelliklerine sahip- tir. Mütercim, sözünü ettiği kitabı da çevirdiği Türkçe ile yazdığına göre parçada geçen ibare ile "Eski Anadolu Türkçesi"ni kastet- miştir.

Cevap E

11. Verilen dörtlükte Türkçeye duyulan rağbetin azlığı dile getirilmiş- tir. Bilindiği gibi Âşık Paşa; Garibnâme adlı eserinde, devrin ay- dınlarının Türk diline gereken önemi vermediklerinden yakınır. Onun, millî dil ile bir edebiyat meydana getirmek isteyen Anadolu şairleri arasında önemli bir yeri vardır.

Cevap C

4 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2013

12. Soru, Osmanlı Türkçesi söz dağarcığını ölçen bir sorudur. B’de, “subh (sabah)-şâm (akşam); C’de, “fenâ bulmak (sona ermek)- bâkî kalmak (sürmek, devam etmek); D’de, “gedâ (kul)-sultân (sultan); E’de, “neşât (sevinç)-gam (üzüntü)” sözcükleri karşıt anlamlıdır. Ancak A seçeneğindeki beyitte karşıt anlamlı sözcük- ler kullanılmamıştır. Cevap A

13. Türkçede kelime başında -yansıma kelimeler hariç- “c” ünsüzü bulunmaz. Bu nedenle “can” Türkçe kökenli bir sözcük değildir. Cevap D

14. Parçada özellikleri verilen kuram, Tarihî-Coğrafi Fin kuramıdır. Tarihî-Coğrafi yöntemin kurucusu Julius Krohn'dur. Krohn, Kale- vela Destanı'nın kaynaklarını tespit etmiş ve varyantların yayıl- ma yollarını ve bunların nasıl birleştiğini açıklamıştır. Bu yöntem sözlü halk anlatılarının nerede ve ne zaman yaratıldığını ve onun muhtemel ilk şeklinin ne olduğunu belirlemeyi amaçlar. Halk bilimi araştırmacısının yapacağı iş, bulabildiği bütün eş metinleri topla- mak ve bunlardan birini asıl metin olarak kabul edip daha bütün metinler arasında yapacağı karşılaştırma sonucunda bu anlatma- nın ilk şeklini kurmak olacaktır. Bütün bu çalışma anlatının yayılma yollarını, ilk defa nerede yaratıldığını belirleyebilecektir. Cevap D

15. Parçada sözü edilen destan, Sakalara (İskitlere) ait Şu Destanı’dır. Destana kahraman olarak adını veren Şu, MÖ IV. yüzyılda yaşamış bir Türk hükümdarıdır. Onun yaşamı ve ya- şadıkları etrafında söylenen ve Makedonyalı Büyük İskender’in Türk illerine yürüyüşü ile birleştirilen bu destan, Türkler arasında XI. yüzyıla kadar yaşamış ve bu yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tara- fından kayda geçirilmiştir. Cevap C

5 2013 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

16. Nasrettin Hoca'nın fıkraları, Nasrettin Hoca Hikâyeleri adıyla Or- han Veli tarafından nazma dönüştürülmüştür. Eser, çocuk edebi- yatının da güzel örnekleri arasında yer almaktadır.

Cevap C

17. Soru kökünde yer alan “on altı dörtlük” ifadesi bizim için en önemli ipucudur. Çünkü halk edebiyatında dörtlük sayısı en uzun olan nazım türü destandır.

Cevap A

18. Halk hikâyeleri -genel olarak- dört ana bölümden oluşur: − Fasıl: Bu bölüm saz eşliğinde söylenen muhtelif şiirlerden oluşur. − Döşeme: Bu bölümde âşık döşeme (ya da soylama) adını verdikleri mensur bir tekerleme söyler. − Asıl Hikâye: Hikâyenin olay örgüsünün anlatıldığı bölümdür. − Bitiş (ya da duvak kapama): Mutlu sonla biten hikâyelerde bu bölümde bir güzelleme, aksi durumda ise acıklı bir türkü söylenir. Karavelli ise asıl hikâyenin aslında yer almayan ancak anlatıcısı- na göre eklenebilen kısa hikâyelerdir.

Cevap B

19. “Türk süsleme sanatının önde gelen minyatürcülerindendir.” ve “Atalar Sözü Destanı” ipuçlarından seçeneklerde yer alan Levnî’ye ulaşılır.

Cevap D

6 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2013

20. Parçadaki “XIV. yy”, “ tarzını devam ettirmesi”, “Ab- dal Musa'nın müridi” gibi ipuçlarından ve verilen eserlerden ya- rarlanılarak seçeneğine ulaşılır.

Cevap E

21. Halk hikâyelerinin kahramanları değişik şekillerde birbirlerine âşık olurlar. Bunlardan biri de “bade içme yoluyla âşık olma”dır. Bade, rüyada içildikten sonra insanlara şiir söyleme yeteneği- ni kazandıran manevi bir içkidir. Âşıkların bir kısmı bunu “dolu” olarak adlandırır. Bir anlamda âşık yeteneğini bu yolla ilahî bir temele de dayandırır. Umay Günay, bade içme motifini dört ana başlık altında değer- lendirmiştir:

1. Hazırlık Safhası: Âşık ve maşukun bade içmeden önceki (âşık olmadan önceki) durumunun ele alınması.

2. Rüya: Bir yerde (çeşme, harman, mezarlık) uyuma, pir (ak- sakallı ihtiyar, derviş, Hazreti Hızır) elinden üç bade içilmesi.

3. Uyanış: Baygın vaziyette yatan kahramanın saz sesini du- yunca uyanması.

4. İlk deyiş: Âşığın rüyada olanları şiirle ifade etmesi.

Cevap A

22. Soruda verilen beyitler aruzun “mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün” kalıbıyla yazılmıştır. Halk edebiyatında aruzun bu kalı- bıyla yazılan nazım şekillerine semai adı verilir.

Cevap B

7 2013 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

23. Sorudaki öncülde ifade edilen aruz kuralı “med”dir. “Med” belli kurallar üzerine yapılır ve “med”in hangi sözcüklerde yapılabile- ceği bellidir. İki ünsüzle biten sözcükler de bunlardan biridir. D seçeneğindeki beytin vezni “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün”dür. İlk mısrada, Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su – . – – / – . – – / – . – – / – . – “eşk” sözcüğü vezin gereği bir buçuk hece değerinde okunmuştur.

Cevap C

24. Teşhis, insana özgü niteliklerin doğadaki varlıklara aktarılmasıdır (kişileştirme). A seçeneğinde “gül-i ra’nâ” insana özgü “koynun- da beslemek” eyleminin faili olarak gösterildiği için “teşhis” sanatı yapılmıştır.

Cevap A

25. Nûşinrevân: Rivayete göre Kisrâ unvanıyla anılan ilk İran şahı- dır. Adaletiyle ve "Tâk-ı Kisrâ" adıyla meşhur sarayıyla ünlüdür. Sarayına bir çan bağlattığı ve kendisiyle görüşmek isteyenlerin bu çanın zincirini çekerek onu çağırdığı ve şikâyetini ve ihtiyacını söylediği rivayet edilir. Divan şiirinde de sarayı, çanı ve adaleti ile anılır.

Cevap E

26. Beyitte Leyla ve Mecnun konulu (artık sıradanlaştığı için) şiirler- den vazgeçilmesi (vaz gel) gerektiği söylenmiştir. Buna göre şair "yeni ve farklı konular bulmak istediğini" anlatmıştır.

Cevap E

8 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2013

27. Verilen bent beş dizeden oluşmaktadır ve kafiye düzeni "aaaab" şeklindedir. Buradan şiirin nazım şeklinin muhammes olduğunu anlayabiliriz. Yine verilen bentte iki mahlas geçmektedir "Nedîm, Neşâtî". Buradan da bendin nazım türünün tahmis olduğunu an- larız. Tahmisler muhammeslerin özel bir şeklidir. Bir gazelin ya da kasidenin her beytinin önüne aynı vezin ve kafiyede üç mıs- ra eklenmesiyle oluşturulur. Öncüldeki bentte Nedîm, Neşâtî'nin gazelini tahmis etmiştir; buna göre ilk üç mısra Nedîm'e, 4. ve 5. mısralar Neşâtî'ye aittir.

Cevap B

28. Beyitte, Hayalî kendi üslubunu Selmân'ın üslubuyla karşılaştır- mıştır. Buradan onun üslubunu beğendiği çıkarılabilir. Beyitte hitap doğrudan otorite kabul edilen Nevâi'ye yönelik olduğundan Nevâi'nin döneminde ne kadar etkili olduğunu gösterir. ''Yahşı- rak'', ''daha iyi'' anlamında Çağatayca bir sözcüktür ve ''yahşırak diyeydi'' ifadesiyle Nevâi, kendi dilinde konuşturulmuştur. Beytin ilk dizesinde ''Eğer Nevâi benim bülbüle benzeyen şair yaradı- lışımın nağmelerini işitseydi'' ifadesiyle Hayâlî kendini yetenekli bir şair olarak gördüğünü ifade etmiştir. Ancak beyitte Nevâi'nin Hayâlî'nin şiirine kayıtsız kaldığını gösteren bir ifade yoktur.

Cevap E

29. Kasidede üstat olmasının ötesinde ''fahriye''de (kendini övme) oldukça başarılı olan şair, Nef'î'dir. Hatta Nef'î kimi kasidelerin- de, kasidenin klasikleşmiş bölümleme anlayışından farklı olarak doğrudan fahriye ile başlamıştır.

Cevap C

9 2013 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

30. XVI. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar devam eden tezkire türü, geniş zaman dilimi içinde farklı biçimsel görünümlerle kar- şımıza çıkmıştır. Bu eserler, Herat ekolü tezkirelerini kendilerine örnek almakla birlikte, baştan tertip tarzı olmak üzere birçok deği- şikliğe de uğramıştır. Herat tezkireleri, tasniflerini tabaka üzerine kurarken bizde bu yöntemi , çok pratik bir şekle dönüştür- müş ve şairleri alfabetik olarak sıralamaya başlamıştır. Latifî'den sonra bu çağdaş yöntem, küçük istisnaları dışında Türk tezkire- ciliğinin vazgeçilmez tertip tarzı olmuştur.

Cevap D

31. Soruda özellikleri verilen tür, sefirlerin (büyükelçilerin) görev- leri sırasında, bulundukları yerlerdeki izlenimlerini aktardıkları ''sefaret-name''lerdir. En ünlüsü Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin Paris Sefaretnâmesi'dir.

Cevap A

32. Soruda verilen bilgi, empresyonist (izlenimci) sanatçılara ait bir bakış açısıdır. Dış gerçeklik, olduğu gibi değil sanatçının bakış açısıyla yeniden yaratılarak sunulur ve dış dünyayla sanatçının içinde bulunduğu durum arasında koşutluk kurulmaya çalışılır. C seçeneğindeki şiirde bu koşutluk sağlanmaktadır: Sen-ben/ deniz-akşam.

Cevap C 10 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2013

33. A seçeneğinde, __ havâ - da __ ziyâ - da “-â” kafiye, “-da” rediftir. Redif, kafiyeden sonra gelmiştir. C seçeneğinde, __ uyku - larda __ su - larda “-u” kafiye, “-larda” rediftir. Redif, kafiyeden sonra gelmiştir. D seçeneğinde, __ Kerem diyorlar __ harem diyorlar” "-rem" kafiye, "diyorlar" rediftir. Redif, kafiyeden sonra gelmiştir. E seceneğinde, __ orta - da __ sigorta - da “orta” kafiye, “-da” rediftir. Redif, kafiyeden sonra gelmiştir. B seçeneğinde ise __ akşam - larında __ bostan - larında “-larında” rediftir. Ancak kafiye olmadan redif kullanılmıştır.

Cevap B

34. Leylâ ile Mecnun mesnevi, Dede Korkut, Hançerli Hanım Hikâye-i Garibesi, Kerem ile Aslı halk hikâyesi türünde eser- lerdir. Şehrengiz ise anlatmaya bağlı metin türlerinden değil- dir, şiir türünde eserlerdir.

Cevap E 11 2013 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

35. Verilen parçada geçen "şairlikten çok teorisyen olarak başarı gösteren sanatçı, eski edebiyatı savunanlara karşı yeni edebi- yatı savunmuş, edebî görüşleri ile Servetifünun akımının önderi ve hocası olmuştur." ifadesi bizim için en önemli ipucudur çünkü Recaizade Mahmut Ekrem, Servetifünun'un öncüsüdür. Yeni tarz edebiyat görüşlerini Talim-i Edebiyat adlı ders kitabında Takdir-i Elhan adlı eleştiri eserinde ve Zemzeme III'ün ön sözünde açık- lamıştır. Verilen parça da bu bilgilere göre tamamlanmalıdır.

Cevap D

36. Servetifünun topluluğunun yalnızca eleştiri alanında eser veren kişisi “Ahmet Şuayp'tır.

Cevap A

37. Zeki Ömer Defne, , Faruk Nafiz Çamlıbel, Bed- ri Rahmi Eyuboğlu Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı'nda “millî zevk ve anlayışı sürdüren şairler”dendir. Cahit Sıtkı Tarancı ise hece ile şiir yazmasına rağmen “saf şiir” anlayışıyla şiirler kaleme al- mış ve Fransız şiirinden yararlanmıştır.

Cevap E

12 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2013

38. Yahya Kemal’in estetik anlayışını sürdüren, “roman, hikâye, şiir, makale, deneme, edebiyat tarihi” alanlarında eser veren kişi, Ah- met Hamdi Tanpınar’dır.

Cevap D

39. Soruda verilen parçada, "fabrika işçileri"nden söz edilmektedir. Buna göre parça sosyal gerçekçi eserlerin içerik özelliklerini yan- sıtmaktadır ve ’in Murtaza adlı eserinden alınmıştır. Orhan Kemal, eserlerini “sosyal gerçekçilik” anlayışına uygun olarak ideolojik bağlamda kurmuştur. Seçeneklerde aynı anlayış- la yapıtlar ortaya koyan -özellikle köy gerçekliği, köy romancılığı diyebileceğimiz- sanatçılar; Sadri Ertem, ve ’tur. Yusuf Atılgan ise eserlerinde “modernizmi esas al- mış” ve bireyin iç dünyasına ve yalnızlaşmasına vurgu yapmıştır.

Cevap B

40. Parçada geçen Hastalar ve Işıklar, Gül Yetiştiren Adam, Çarpıl- mışlar, Kuyu gibi eserler Rasim Özdenören'e aittir.

Cevap C

13 2013 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

41. Bu tür soruların çözümünde verilen bilgilerden çok, test tekniğini kullanmak daha doğru olabilir. Şairin özelliklerini bilmek, şiirin yazıldığı dönemi incelemektir bir bakıma. Çünkü, şair çağının tanığıdır. Her şiir yazıldığı günün, dönemin tarihini taşır. B seçeneği, C seçeneğini kapsadı. Mısralardaki vurgu ve duraklara uymak, telaffuza önem vermek- tir. E seçeneği, D seçeneğini kapsadı. ‘Şiir veznine uygun okunmalıdır.’ doğru seçenektir. Bunu iki açı- dan da görmek mümkündür: Seçenekler birbirini kapsadığı, birbiriyle aynı anlama geldiği için A seçeneği tek kalmıştır. Şiir, Attilâ İlhan’ın Pia adlı şiirinden alınmıştır. Şiir, serbest ölçüyle yazılmıştır. Şiirin herhangi bir vezni yoktur. Vezin kavramı daha çok hece ve aruz ölçüsüyle ilgilidir.

Cevap A

42. Bu tür sorularda ilkin seçeneklere bakılır. Konferans hemen ele- nir çünkü bireysel bir konuşmadır. Ardından kollekyum ve zıt pa- nel elenir. Çünkü her ikisinde de soru-yanıt kuralı esastır. Güçlü çeldirici ‘panel’dir. Dil ve üslup açısından açık oturumdan ayrılır. Panel, sohbet havasına yakındır. Açık oturumda, bilimsel bir dil kullanılır. Söz konusu görüşlerde divan edebiyatına bakışta, bi- limsel bir dilin kullanıldığı fark edilecektir. Kollekyum ve zıt panel, eğitimle sınıf ortamıyla ilgili tartışma tür- leridir. Kollekyum: Uzman + Öğrenci = Soru-Yanıt Zıt Panel: Öğrenci + Öğrenci = Soru-Yanıt

Cevap C 14 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2013

43. İçten bakış açısı / kahraman bakış açısı: Anlatıcı sanki kahrama- nın kişiliğine bürünmüş gibi kişinin yani kahramanın düşündüğü, hissettiği ve yaptığı şeyleri anlatır. Bu kişinin bakış açısı ayrıca- lıklı bir bakış açısıdır. Bu bakış açısı, öznesi olduğu kurmacanın kişilerinin, olaylarının, yerlerinin onun gözüyle anlatıldığı sınırlı bir bakış açısıdır. Okur da her şeyi onun gözünden görür, onun düşünce ve heyecanlarını paylaşır, onun kadar bilir. Seçenekler dikkatle okunduğunda, ‘tanık’la ‘nesnel’in birbirini elediği görülecektir. Vüs’at O. Bener’in Havva adlı öyküsünden alınan bu kesitte kah- raman bakış açısı söz konusudur.

Cevap E

44. I. metin, Tarık Buğra’nın Küçük Ağa adlı romanından alınmıştır. Ro- man, Cumhuriyet Dönemi ürünüdür ve ilahi bakış açısıyla yazılmıştır. II. metin, ’nın Yalnızız adlı romanından alınmıştır. Roman, Cumhuriyet Dönemi ürünüdür ve ilahi bakış açısıyla ya- zılmıştır. III. metin, Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu adlı romanından alın- mıştır. Roman, Millî Mücadele dönemi ürünüdür ve kahraman bakış açısıyla yazılmıştır. Üç metnin ortak noktası, dil ve anlatımdır. Cevap B

15 2013 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

45. I. şiir parçası bir tuyuğdur, II. şiir parçası serbest nazım yöntemiy- le yazılmıştır, III. şiir parçası bir gazelden alınmıştır ve bu şiirlerin nazım türleri ve kullanılan ölçü birbirinden farklıdır. I. şiir parça- sı XIV. yüzyılda, II. şiir parçası Cumhuriyet Dönemi'nde, III. şiir parçası XVIII. yüzyılda kaleme alınmıştır ve şiirlerin dil, anlatım teknikleri birbirinden farklıdır. Şiirlerin kafiye düzenleri de aynı değildir. Buna göre; öncüldeki şiir parçalarını okuyan bir öğrenci A, B, C ve E seçeneklerinde verilen yargılara ulaşabilir. Verilen şiirlerin her üçü de "aşk, sevgili" konuludur, "şiirlerde farklı konu- lar işlenmektedir." yargısına ulaşılamaz. Cevap D

46. Soru, okuma kültürünü ölçmeye dönük bir sorudur. Bu tarz soru- larda bir paragraftan hareketle romanın hangi edebî akımla yazıl- dığını görebilmek oldukça zordur. Bu nokta paragrafta ya romanın ana ya da yardımcı kahramanlarından biri verilecek, sizden bu kahramanın hangi romana ait olduğunu, bu romanı kimin yazdı- ğını ve bu romanın hangi edebî akımla oluşturulduğunu bilmeniz isteyecek sorular sorulacaktır. Bu paragrafta adı geçen “Charles” Madam Bovary romanın kahramanlarındandır. Bu roman Gustave Flaubert’e aittir ve Flaubert gerçeklik akımının öncüsüdür. Cevap A 16 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2013

47. Durum ve Kesit Öyküsü: Öyküde olay geriye çekilir, çarpıcı olay- lara yer verilmez. İnsanlar, olay içinde değil, yaşamlarındaki belli bir kesit ya da içinde bulundukları bir duruma bağlı olarak ele alınır. Bu öykülerde bir atmosfer yaratılır. Öyküde uzun uzun sergileme bölümleri yer almaz. Her şey, gün- lük yaşamın yalınlığı ve doğallığı içindedir. Gerilim düşürülmüş- tür; gerilimin yerini belirli bir ortamdan kaynaklanan izlenimler, çağrışımlar almıştır. Rus yazarı A. Çehov da bu tür öykünün ön- cüsü kabul edilir. Dünya edebiyatında T. Capote, K. Mansfield; Türk edebiyatında Memduh Şevket Esendal’ın, Sait Faik’in, Ok- tay Akbal’ın öyküleri de bu türden öykülerdir. A) Yüksek Ökçeler: Ömer Seyfettin → Olay B) Kamyon: → Olay D) Havva: Vüs’at O. Bener → Olay E) Eskici: Refik Halit Karay → Olay “Çocukluğumdan beri haritaya ne zaman baksam gözüm hemen bir ada arar; şehir, vilayet isimlerinden hemen mavi sahile kayar… Belki de okuduğum romanlar beni etkiledi, haritada adaları görünce heyecanlanıyorum.” Seçeneğinde verilen bölüm, Sait Faik’in meşhur ‘Yazmasam çıl- dıracaktım.’ cümlesinin de yer aldığı Haritada Bir Nokta öykü- sünden alınmıştır. Alınan kesit, durum öyküsünün özelliklerini taşımaktadır. Olay öyküsü, akıp giden bir film şeridi gibidir; durum öyküsü o film şeridinde dondurulmuş bir kare gibidir. Kişiler, zaman, mekân ve olaylar, dondurulmuş karede görünenlerle sınırlıdır. A, B, D ve E seçeneklerinde, kişiler, zaman, mekân ve olay, sürekli bir değişim gösterirken C seçeneğinde bir durağanlık söz konusudur.

Cevap C

17 2013 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

48. Seçeneklerde verilenlerin tümü, coşku ve heyecana dayalı, olay çevresinde gelişen edebî metindir. Seçeneklerde öğretici metin yoktur. Sorunun çeldirici yönü de buradadır. Kerem ile Aslı: Halk Hikâyesi Çoban Çeşmesi: Şiir Vatan yahut Silistre: Modern Tiyatro Karagözle Hacivat: Geleneksel Tiyatro Semaver: Hikâye Öğretim programında, şiir 'coşku ve heyecanı dile getiren metin- ler' biçiminde tanımlanmaktadır.

Cevap B

49. İlk metinde, Halide Edip Adıvar tarafından kaleme alınan Sinekli Bakkal’da II. Abdülhamit Dönemi aynen anlatılmakta ve roman herkes tarafından okunmaktadır. Bu yargı, bilgi düzeyinde bir kazanımdır. İkinci metinde Sinekli Bakkal’dan yola çıkılarak II. Abdülhamit Dönemi’ne ait ögeler örneklendirilerek açıklanmıştır. Bu da kav- rama düzeyinde bir kazanımdır.

Cevap A

18 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2013

50. Seçenekler dikkatle incelendiğinde seçeneklerin dördünde, öğrenci-hikâye ilişkisi, birinde ise sadece hikâye üzerinde du- rulduğu görülecektir. Hikâyenin amaca uygunluğu, Türk dili ve edebiyatı dersinin konusu değil, yazarı ilgilendiren metin dışı bir özelliktir. Ayrıca bir öğretmen, hikâye metin türünün özellikleri- nin öğrenilmesi amacıyla inceleme yöntemine uygun bir hikâye metnini, sınıfta uygulamak için seçmişse zaten metin amaca uy- gundur. Bir madde okuyup bir seçenek elendiğinde de yanıtın E olduğu görülecektir. Hikâyenin ana fikrini bulmak, bir cümleyle sınırlı bir sorunken hikâye kahramanlarının özelliklerini açıklamak, oldukça emek isteyen bir uğraştır. Dolayısıyla “görevlerin eş değerliklerini” se- çeneği elendi. Grup, hikâyenin ana fikrini bulmanın, hikâye kahramanlarının özelliklerini açıklamanın, hikâyeyi olay, mekân, zaman ve dil açısından incelemenin “görevlerin yaratıcı olması”yla çeliştiği görülecektir. Sadece bir grup, “hikâyedeki olaydan hareketle yeni bir hikâye yazacaktır.” Bu durum, aynı zamanda, “görevlerin eş değerlikleri” seçeneğiyle çelişir. Soru metninde, “öğrencilerin göreve olan istek düzeyleri”ne ve “öğrencilerin metin türüne ilişkin ön bilgileri”ne yönelik herhangi bir ayrıntı da verilmemiştir.

Cevap E

19 2014 ÖABT TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÇIKMIŞ SORULAR ÇÖZÜMLER

1. A, B, C ve D seçeneklerinde verilen eşleştirmeler doğrudur. E se- çeneğinde verilen Nehcü'l-Feradis Memlûk Kıpçakçasıyla değil Harezm Türkçesiyle yazılmıştır.

Cevap E

2. Eski Türkçe Dönemi'nin ilk aşaması Köktürkçedir. İkinci aşaması Eski Uygur Türkçesidir. Türkçenin yazılı ilk üç dönemi; Köktürk, Uygur ve Karahanlı Türkçesi dönemleridir ve ilkinde Köktürk (Runik) alfabesi, ikincide Uygur alfabesi, üçüncüde Arap alfabe- si kullanılmıştır. Uygur Türkçesi Dönemi'ne ait olan Irk Bitig adlı eser Köktürk alfabesiyle yazılmıştır. Köktürkçede gelecek zaman "-DAçI, -çI, -sIk" ekleriyle yapılır, Uygurcada bu eklerin yanında "-GAy" eki de kullanılmıştır. Buna göre; B, C, D ve E seçenekle- rinde verilenler doğrudur. Köktürkçenin söz varlığında yabancı kökenli kelime bulunmamaktadır diyemeyiz; ticaretle ilgili bazı kelimeler, bazı yer adları yabancı dil kökenlidir.

Cevap A

3. Verilen dizelerde geçen "buda (Buda), sudur, bodısatvalar" ifa- delerinden şiirin Budist Uygur Türkçesi dönemine ait olduğu söy- lenebilir.

Cevap B

20 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2014

4. Seçeneklerde verilen cümlelerde geçen özel adlardan (Beyregüŋ, Taş Oğuz, Kazan Bige) bu cümlelerin, Eski Anadolu Türkçesinin dil özelliklerini yansıtan Dede Korkut Hikâyeleri'nden alındığını anlayabiliriz. Buna göre, Eski Anadolu Türkçesinde yükleme (belirtme) hâli eki "+(y)I"dır: sözi (sözü), seni vb. Eski Anadolu Türkçesi'nde iyelik eki almış bazı kelimelerin "+(y) I" eki almadan belirtme hâline girdiği de görülür: yüzünüŋ örtüsin ben kaldıram (Yüzünün örtüsünü ben kaldıram.) Buna göre, C seçeneğinde verilen "Taş Oğuz bigleri bunı görüp hep atdan indiler. Kazanuŋ ayağına düşdiler, suçların dilediler." cümlesindeki "bunı (bunu), suçların (suçlarını)" kelimelerinde yükleme ekinin iki farklı biçimi kullanılmıştır. Cevap C 5. Verilen parçanın günümüz Türkiye Türkçesi şöyledir: "Doğuya gidenler(iniz) gittiniz, batıya gidenler(iniz) gittiniz. Gittiğiniz yer- lerde kazancınız şu oldu: Kanınız ırmaklar gibi aktı, kemikleriniz dağlar gibi yığıldı; bey olacak erkek evladınızı köle yaptınız, ha- nım olacak kız evladınızı cariye yaptınız. O cehaletiniz yüzün- den, kötü tavır ve hareketleriniz yüzünden amcam Kağan öldü. (Amcam Hakan için) Önce Kırgız kağanını balbal diktim. Türk halkının adı sanı yok olmasın diye..." Buna göre, Köktürkçede "-gmA" sıfat-fiil eki eylemin gerçekleşti- ricisini göstermek için kullanılmıştır: "barıgma → gidenler(iniz)". Belirli geçmiş zamanın teklik ikinci şahıs çekimi "-dIg" biçiminde- dir: "bardıg (vardınız, gittiniz)". Yükleme hâli eki "+g" biçimindedir: "Kırkız kaganıg (Kırgız ka- ğanını)" Köktürkçe emir 3. teklik şahıs eki "-zUn" biçimindedir ve küçük ünlü uyumuna girmez: "yok bolmazun (yok olmasın)". Buna göre; A, B, C ve E seçeneklerinde verilenler doğrudur. Köktürkçede ünsüz uyumu tam değildir, belirli geçmiş zaman eki (-DI), bulunma eki (+GA) gibi pek çok ek ünsüz uyumu dışında- dır. D seçeneğinde verilen yargı yanlıştır. Cevap D 21 2014 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

6. Verilen dizelerin dil içi çevirisi şöyledir: "Edib'in yerinin (doğduğu yerin) adı Yüknek'tir. Neşe verici bir yerdir, gönüller aydınlanır (gönülleri aydınlatır.)" Buna göre, verilen beyitte eserin müellifinin nereli olduğu anla- tılmıştır.

Cevap E

7. Eski Anadolu Türkçesi ile ilgili olarak A, C, D ve E seçeneklerinde verilenler doğrudur. B seçeneğindeki ifade yanlıştır. Çünkü Azeri Türkçesi bu dönemin başında (XIII. yy.) değil sonunda (XV. yy.) yazı dili hâline gelmiştir.

Cevap B

8. Eski Anadolu Türkçesinde Eski Türkçenin bazı söz başı tonsuz- ları tonlulaşır: EAT "gerek" < ET kergek, EAT "gör-" < ET "kör-" Eski Anadolu Türkçesinde çıkma durum eki "+dAn" şeklindedir ve ünsüz uyumuna girmez: ışkdan (aşktan) Eski Anadolu Türkçesinde belirtme durumu eki sadece "+ı/+i" bi- çiminde değildir, eksiz belirtme durumu da oluşur. Verilen dizeler- de geçen "Işk etegin dutmak gerek (Aşk eteğini tutmak gerek)." cümlesinde eksiz belirtme durumuna örnek vardır (etegin). Eski Anadolu Türkçesinde teklik üçüncü kişi iyelik ekinin dai- ma düz-dar biçimi bulunmaktadır: "+(s)I" → Işk yolı (aşk yolu), pervânenüŋ yuvası (pervanenin yuvası) Eski Anadolu Türkçesinde tamlayan durum eki "+(n)Uŋ" kü- çük ünlü uyumuna aykırıdır, daima dar-yuvarlak ünlülüdür: pervânenüŋ (pervanenin) Buna göre; A, B, D ve E seçeneklerinde verilenler doğrudur. C seçeneğindeki yargı yanlıştır.

Cevap C

22 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2014

9. Türkiye Türkçesindeki "ayak" kelimesi Saha Türkçesinde "atah", Çuvaşçada "ura", Köktürkçede "adak", Hakasçada "azak" biçimin- dedir, "atag" biçimi tarihî ya da çağdaş Türk dillerinde görülmez.

Cevap A

10. Verilen dizelerde geçen "cânımı, cânıma, cânânıma" kelimeleri iyelik (+ım), belirtme (+ı) ve yönelme (+a) eklerini, "nedir" keli- mesi bildirme ekini almıştır. Dizelerde, ilgi eki "+In/+Un" almış kelime yoktur.

Cevap D

11. A, B, D ve E seçeneklerinde verilen cümleler ögelerine doğru ayrılmıştır. C seçeneğindeki cümle yanlış ayrılmıştır, doğrusu şöyledir: Bu kitapta / yazar / edebiyat sanatının ve edebiyat D.T. Özne Z.T. araştırmalarının özelliklerinden yola çıkarak / bunlara ait D.T. yeni yorumlardan / bahseder. Yüklem

Cevap C

12. "bulut (>bulutu), anıt (>anıtı), ölçüt (>ölçütü), sepet (>sepeti)" kelimeleri ünlüyle başlayan bir ek aldığında sözcük sonundaki ünsüzde yumuşama olmaz. "geçit (>geçidi)" kelimesi ünlüyle başlayan ek aldığında sözcük sonundaki ünsüz yumuşar.

Cevap A

23 2014 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

13. Ünlülerin sınıflandırılması şu şekildedir: 1. Boğumlanma Noktalarına Göre: a) Kalın ünlüler: a, ı, o, u b) İnce ünlüler: e, i, ö, ü 2. Dudakların Konumuna Göre: a) Düz ünlüler: a, e, ı, i b) Yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü 3. Ağzın Açıklık Derecesine Göre: a) Geniş ünlüler: a, e, o, ö b) Dar ünlüler: ı, i, u, ü Buna göre "billur" kelimesi iki dar ünlü içerir, "fiyat" kelimesi iki düz ünlü içerir, "depo" kelimesi iki geniş ünlü içerir, "körük" keli- mesi iki yuvarlak ünlü içerir fakat "bidon" kelimesindeki /i/ ve /o/ ünlüleri hiçbir yönden benzer değildir.

Cevap B

14. Tarihî-Coğrafi Fin Yöntemi'yle çalışan Stith Thompson bir masal kataloğu hazırlamış ve bunları Halk Edebiyatı Motif İndeksi adıy- la yayımlamıştır. Yine bu kuramla çalışan Antti Aarne, Wolfram Eberhard bu kataloğa katkı sağlamıştır. Pertev Naili Boratav da S. Thompson'un bu kataloğuna katkılar sağlamış ve Typen Tür- kischer Volksmösrchen adlı kataloğu hazırlamıştır.

Cevap B

24 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2014

15. Verilen dörtlükte I. dizenin son kelimesi II. dizenin başında, II. dizenin son kelimesi III. dizenin başında, III. dizenin son kelimesi IV. dizenin başında yer almıştır. Bu şekilde oluşturulan koşmala- ra zincirli koşma adı verilir. Figan eylemesin yok yere bülbül Bülbül bilir elbet gül kıymetini Kıymetini kendi ne bilsin gönül Gönül veren bilir dil kıymetini

Cevap A

16. Türkiye sahasında âşık sanatına dayalı bir edebiyat şubesinin oluşumundan itibaren kimi saz şairleri, kendilerini bazı bakımlar- dan klasik şairlerden üstün saymışlardır. Âşıkların irticâlen (do- ğaçlama) söylemeleri, saz veya bağlama çalmaları, bâdeli âşık olmaları, türkülü hikâye anlatabilmeleri kendilerini üstün gördükleri alanlar arasında sayılabilir. Hece vezni halk edebiyatımızın temel veznidir ve tüm âşıklarca kullanılmıştır, bu bir farklılık veya üstün- lük ölçütü değildir. Yine hece vezni aruza göre daha kolay kullanı- lan bir vezindir, bu yüzden klasik şairlerden üstünlük ölçütü olarak görülmemiştir.

Cevap D

17. Âşık tarzı halk edebiyatının en üretken sanatçılarından olan Âşık Ömer (XVII. yy.) hece ve aruzla 2000'den fazla şiir yazmıştır. Onun en önemli eseri ise Şairname adlı eseridir.

Cevap C

25 2014 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

18. I. öncülde "Tasavvufi düşüncenin esasları, güzel ahlâk, kıyamet hâlleri gibi konuları anlatan ve hikmetlerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan eserdir." şeklinde anlatılan eser Divan-ı Hikmet'tir ve Ahmet Yesevî'ye atfedilir. II. öncülde "Nasihatı konu alan bu manzum kitap, XIII. yy. tasav- vuf edebiyatının önemli eserlerindendir." şeklinde anlatılan eser Risaletü'n-Nushiyye'dir ve Yunus Emre'ye aittir. III. öncülde "Ayet, hadis ve kıssalarla süslenmiş, XIV. yy.da kaleme alınmış mensur bir eserdir." şeklinde anlatılan eser Budalaname'dir ve Kaygusuz Abdal'a aittir. IV. öncülde "Genel olarak peygamberin doğumunu konu alan bu eser, şairin tek eseridir." şeklinde anlatılan eser Vesiletü'n- Necat'tır ve Süleyman Çelebi'ye aittir. Verilen öncüllerde Hacı Bektaşî Veli'ye ait eserlerden (Makâlat, Besmele Şerhi) söz edilmemiştir.

Cevap E

19. XII. yüzyıldan itibaren Danişmentli beylerin hayatı etrafında şe- killenen Danişment-name ilk olarak Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykâvus'un emriyle İbni Âlâ tarafından yazıya geçirilir daha sonra II. Murat Devri’nde Ali adlı biri tarafından yazıya geçirilir.

Cevap C

20. Mevlana, Mesnevi adlı eserini yazarken Fars, Arap ve Türk ede- biyatlarından pek çok anlatıyı da kullanmıştır. Nasrettin Hoca fıkralarından olan "Onun Sesi Yarın Çıkar - Kedi Buradaysa Et Nerede, Et Buradaysa Kedi Nerede?" adlı fıkraların benzerleri Mesnevi'de de geçmektedir.

Cevap A

26 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2014

21. Halk hikâyeleri konuları bakımından -genellikle- şu şekilde grup- lanmıştır: 1. Aşk konulu hikâyeler: Tahir ile Zühre, Ercişli Emrah, Arzu ile Kanber, Âşık Garip vb. 2. Kahramanlık konulu hikâyeler: Köroğlu vb. 3. Hem aşk hem kahramanlık konulu hikâyeler: Yaralı Mahmut, Kaçak Nebi vb. 4. Dinî içerikli hikâyeler: Kesikbaş vb. Buna göre, Âşık Garip hikâyesi kahramanlık değil aşk konuludur.

Cevap D

22. Dede Korkut, Oğuz Kağan Destanı gibi eserlerde de geçen, yılda bir kez yapılan ve herkesin oturacağı yerin belli olduğu dinî nite- likli tören "şölen"dir.

Cevap A

23. Verilen beyitte "Zer-dûz palan ursan eşek yine eşekdür. (Eşe- ğe altın semer vursan eşek yine eşektir)." atasözü geçmektedir. Şiirde atasözü kullanılarak yapılan sanata irsalimesel adı verilir. A seçeneğindeki beyitte "Mızrak çuvala sığmaz." atasözü kulla- nılarak irsalimesel yapılmıştır.

Cevap A 27 2014 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

24. Verilen beyit aruzun "fe'ilâtün fe'ilâtün fe'ilâtün fe'ilün" kalıbıyla yazılmıştır. Bu kalıbın ilk tefilesi, şiirin herhangi bir dizesinde "fâ'ilâtün (− • − −)" olabilir, son tefilesi de herhangi bir dizede "fa'lün (−−)" olabilir. Beytin taktii ise şöyledir: tû-tî-i-mu’-ci-ze-gû-yem-ne-de-sem-lâf-de-gül − • − − / • • − − / • • − − / − − çerh-i-le-söy-le-şe-mem-â-yi-ne-si-sâf-de-gül − • − − / • • − −/ • • − − / − − Buna göre "tûtî" kelimesinin ikinci hecesindeki "î" vezin gereği kısaltılıp "i" okunmalıdır, buna zihaf adı verilir.

Cevap B

25. Verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: "Benim bu kasidemde anlam güzelliği çoktur. Mana (şiir) âleminin padişahı benim, inkâr etmeyin." Buna göre beyitte şair, "kendi şairlik yeteneğini" övmüştür. Klasik kasidelerde şairin kendini övdüğü bölüme fahriye adı verilir.

Cevap C

26. Divan şiirinde, işaret ve ima yoluyla bir ismin, mahlasın gizlendi- ği beyitlere muamma adı verilir. Muammalarda, gizlenen isimler genellikle ikinci dizede söylenir. Lügaz ise insan ismi dışında bir şeyin özelliklerinin söylendiği ve muhattaptan bunun ne olduğu- nun sorulduğu bir tür bilmecedir. Verilen beyitte ise bir kişi adı (Kemâl) gizlenmiştir, buna muamma denir.

Cevap D

28 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2014

27. Bu tip sorularda, verilen şiirlerin kafiye düzenlerine bakmak önemlidir. Çünkü divan şiirinde nazım şekillerinin belirleyici yan- larından biri de şiirlerin kafiye düzenidir. Verilen şiirin kafiye düze- ni "aaxa" şeklindedir, bu da şiirin bir rubai ya da tuyuğ olduğunun göstergesidir. Şiirin aruz kalıbı "fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün" değildir, buradan da tuyuğ olmadığını anlayabiliriz. Buna göre, öncüldeki şiirin nazım şekli rubaidir. Rubai kendine özgü aruz kalıplarıyla yazılır ve her mısrasında farklı bir kalıp kullanılabilir. Cumhuri- yet Dönemi'nde rubai yazan şairlerimiz (Y. Kemal, Arif Nihat vb.) olmuştur, rubai İran şiirinde "dü-beyt" olarak da anılmıştır. Buna göre A, B, C ve D seçeneklerinde verilenler rubaiye özgü nitelik- lerdir. Rubailer beyitlerden oluşmaz, tek dörtlükten oluşur; buna göre, E seçeneğinde verilen yargı yanlıştır.

Cevap E

28. Verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: "Ne mazmunlar ne tarzlar bulur Nef'î, yine bir özgün ve taze (yeni) bir tarz bulduğunu görsek." Buna göre, beyitteki altı çizili sözle "özgün üslup ve yeni hayaller bulmak" anlatılmıştır.

Cevap C

29. Verilen bent beş dizeden oluşmaktadır, bu da bendin bir muham- mes olduğunun göstergesidir. Tahmis ise muhammesin özel bir biçimidir. Tahmis, bir gazelin ya da bir kasidenin her beytinin önü- ne aynı vezin ve kafiyede üçer dize eklenmesiyle oluşturulur. Ön- cülde verilen musammatta Mânî, Fuzûlî'nin "usanmaz mı" redifli gazelini tahmis etmiştir.

Cevap E

29 2014 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

30. Verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: "Bunca zamandır (şairlikte) çok güçlü hükümdarlık davası güde- rim. Bir meydan okuyan yok mu, şairler meydanı boş mudur?" Buna göre, verilen beyitte şair "şairlikte kendisine rakip tanıma- dığını" iddia etmektedir.

Cevap A

31. Ali Şir Nevaî, Mecalisü'n-Nefais adlı tezkiresini oluştururken Molla Câmî'nin Baharistan adlı eserinden ve Devlet Şah'ın Tezkiretü'ş- Şuara (Devlet Şah Tezkiresi) adlı eserinden yararlanmıştır. Bu tarz yazılan tezkirelere "Herat ekolü tezkireler" adı verilir.

Cevap D

32. Edebiyatımızda Tanzimat'tan itibaren bazı sanatçılar divan ede- biyatını çeşitli yönlerden eleştirmiştir. Namık Kemal, Mukaddime-i Celâl adlı eserinde; Ziya Paşa, Şiir ve İnşâ adlı eserinde; Reca- izade Mahmut, III. Zemzeme'nin önsözünde, Takdir-i Elhan adlı eleştirisinde; Orhan Veli Kanık Garip'in önsözünde, çeşitli müsta- kil yazılarında; Nazım Hikmet çeşitli yazılarında divan şiirini ciddi şekilde eleştirmiştir.

Cevap C

33. Sorunun çözümünde seçeneklerin elenmesi önemli bir ipucudur. Soru öncülünde "Servet-i Fünûn" ifadesi geçmektedir. Seçe- neklerde verilenler arasında Cenap Şahabettin ve Servet-i Fünûn şairidir. Cenap Şahabettin, siyasi içerikli hiç şiir yazmamıştır. Tevfik Fikret ise siyasi içerikli şiirler yazmıştır. Bun- lar arasında Sis, Han-ı Yağma, Doksan Beşe Doğru sayılabilir.

Cevap E

30 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2014

34. Toplumcu (Marksist) edebiyat eleştirisi bizim edebiyatımızda 1960'lardan sonra yaygınlaşır. Fethi Naci, Asım Bezirci, Meh- met Doğan, Ahmet Oktay bu yöntemi kullanarak eleştiri yazmış- tır. Buna göre, öncüldeki parçada sözü edilen eleştirmen Fethi Naci'dir.

Cevap C

35. Verilen parçada geçen "hem köyü hem de kenti anlatan roman- lar yazmıştır. Hem Osmanlı hem Cumhuriyet tarihiyle yakından ilgilidir, bunların önemli meselelerini romanlarına taşır ve tarihî roman türünde ürünler vermiştir." ifadeleri bizim için en önemli ipucudur. hem köy romanları hem de şehir romanları yazmıştır, tarihî roman türünde de önemli eserlere sahiptir.

Cevap E

36. Öncülde verilen eserlerden Çamlıca'daki Eniştemiz, Abdül- hak Şinasi Hisar'a; Kadıköyü'nün Romanı, Safiye Erol'a; Mesih Paşa İmamı, Samiha Ayverdi'ye; Aydınlık Kapı, Halide Nusret Zorlutuna'ya aittir. Parçada Peyami Safa'nın herhangi bir eseri geçmemektedir.

Cevap D

37. Verilen parça Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar adlı romanından alınmıştır. Bunu parçada geçen "Turgut Özben" adından anlaya- biliriz çünkü bu romanın baş karakterleri "Turgut Özben ve Selim Işık"tır. Tutunamayanlar ise edebiyatımızda postmodern roman tekniğinin önemli eserlerinden biridir. Buna göre, seçeneklerde verilen "Bilge Karasu, Yusuf Atılgan, , Tezer Özlü" bu tarz romanlar yazmıştır. Ayşe Kulin ise daha çok popüler ro- man tarzında yazmıştır.

Cevap B

31 2014 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

38. Parçada geçen Her Gece Bodrum, Ölüm İlişkileri, Cehennem Kraliçesi adlı eserler Selim İleri'ye aittir.

Cevap A

39. "Tehlike aşkını, enerji ve ataklık alışkanlığını övmek istiyoruz. Dünyanın ihtişamının yeni bir güzellikle, hızın güzelliğiyle zen- ginleştiğini ilan ediyoruz. Ancak çatışmada var artık güzellik. Saldırgan bir yapı yoksa başyapıt da yok. Şiir, insanın önünde eğilsinler diye şiddetli bir saldırı olmalı bilinmeyen güçlere." gibi özellikler fütürizm akımına özgüdür. ise bu akımın önemli temsilcilerinden biridir.

Cevap A

40. Cingöz Recai (Peyami Safa), Bir Cinayet Romanı (Pınar Kür), Esrar-ı Cinayat ( Efendi), Kar Kokusu (Ahmet Ümit) cinayet romanı türündedir. Attila İlhan'ın Kurtlar Sofrası adlı eseri ise cinayet romanı değildir. Bu eser "Doğu-Batı medeniyeti ve bunların çatışması, uygarlık" gibi konuları içeren bir romandır.

Cevap D

41. Panel türündeki tartışmalar, birkaç uzmanın kendi uzmanlık alan- larıyla ilgili konuyu farklı bakış açılarıyla dinleyici karşısında tar- tıştığı sözlü anlatım türüdür. Yukarıdaki öncüllerde sözlü anlatım türlerinden panelin özelliklerini taşıyan öncül bulunmamaktadır. I. “Alanında uzman bir kişinin ortalama bir saatte gerçekleştirdiği sözlü anlatım türüdür.” öncülü uzman bir kişiyi ön plana çıkararak sözlü anlatımda bireysel tartışma tekniklerinden konferansı işa- ret etmektedir. Konferans, sanatsal, bilimsel, toplumsal ve eğitsel konularda konu ile ilgili uzmanın bilgi vermek amacıyla yaptığı konuşmadır. II. “Bir veya birkaç oturum hâlinde düzenlenen, konuşmacıların konuşma metinlerine bildiri (tebliğ) adı verilen türdür.” öncülünde

32 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2014 soruyu çözerken oturum ve bildiri (tebliğ) ifadeleri sempozyum için anahtar sözcüktür. Sempozyum: Ortak özellikleri bulunan konuları, öğrenciler bireysel veya gruplarla çalışır ve araştırırlar. Öğrenciler ortak oturumda her öğrenci kendi sorumlu olduğu ça- lışmayı bildiri şeklinde sunar. III. “Konuşmacıların ne savunduklarından çok, nasıl savundukla- rının ve ikna yeteneklerinin öne çıktığı türdür.” V. "Bir jürinin yer aldığı ve tartışmada kazanan gruba bu jürinin karar verdiği türdür.” öncüllerinde jüri sözcüğünün geçmesi TDE dersinin sözlü anlatım türlerinden münazarayı işaret eder. Müna- zara, belli bir konunun iki karşıt yönünün (tez/antitez) konuşmak üzere iki grup oluşturulur. Gruplar savundukları görüşe ilişkin hazırlık yaparak, belli kurallar çerçevesinde kendilerine tanınan süre içinde savundukları görüşü kanıtlamak ve diğer tarafın da görüşlerini çürütmek için karşılıklı konuşurlar. Kazanan taraf jüri tarafından açıklanır. IV. “Daha çok, başka tartışma türlerinin sonunda dinleyiciler ile konuşmacılar arasında soru-cevaba dayalı gerçekleştirilen sözlü anlatım türüdür.” öncülünde özellikle dinleyiciler ile konuşmacı- lar arasındaki soru-cevabın verilmesi forum sözlü anlatım türünü işaret eder. Forum, değişik görüşlere sahip kişilerin herhangi bir konudaki sorunları demokratik bir ortamda tartıştıkları süreçtir. Forum süresince dinleyiciler konuşmacılara soru sorabilir ve kendi düşüncelerini açıklayabilirler. Yani forumda aslında süreci moderatör yönetse de dinleyiciler tartışma sürecinde sorularıyla etkindirler.

Cevap D

33 2014 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

42. Metinde incelemeye dayalı olarak işlenen fıkra (köşe yazısı) an- latılmak istenmiştir. Bir yazarın herhangi bir konu veya günlük olaylar hakkındaki görüşlerini, düşüncelerini ayrıntılara inmeden anlattığı gazete ve dergilerde yayımlanan kısa fikir yazılarına fık- ra (köşe yazısı) denir. Siyasi ve toplumsal olaylar ele alınırken belgelere, kanıtlara, aşırı ayrıntılara yer verilmez. Fıkra yazarı geniş kitlelere seslendiği için dili kolay anlaşılır olmalıdır. Her ko- nuda fıkra yazılabilir. Soruda hatıra, hikaye ve roman seçenek- leri olay türünde metinler olduğu için doğrudan elenmesi gerekir. Parçada bir nesnenin tanıtılmasına yer verilmediği için tanıtım türünün de elenmesi doğru olacaktır.

Cevap B

43. Bir gerçeği açıklamak, bir konuda görüş ve düşünceler öne sür- mek ya da bir tezi savunmak, desteklemek için yazılan yazılara makale denir. Anlatım yalın ve yoğundur, nesnel bir nitelik taşır. Öne sürülen düşünce ve tez farklı argümanlarla kanıtlanır. Söz oyunlarına başvurulmaz, süslü anlatımdan uzak durulur. A seçe- neğinde daha çok bir sohbet havasında anlatıma başvurulmuş- tur. Ayrıca süslü anlatımlar yoğun kullanılmıştır. Bir görüşü veya düşünceyi savunma amacı güdülmemiştir. B, C, D ve E seçenek- lerinde ilk cümlelerde verilen sözler farklı argümanlarla ilerleyen cümlelerde açıklanmıştır.

Cevap A

34 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2014

44. Öğrenci derste problemin çözümünde aşağıdaki aşamaları kul- lanır: 1. Problemin belirlenmesi. 2. Problemin anlaşılması. 3. Problem için hipotezlerin oluşturulması. 4. Problemle ilgili bilgi toplanması. 5. Hipotezlerin test edilmesi. 6. Hipotezler arasından deney ve karşılaştırmalar yoluyla prob- leme en uygun olanın seçilmesi ve uygulanması. 7. Hipotezlerin test edilmesinden sonuçlar çıkararak genel bir sonuca varılması. Soruda öncüllerle birlikte verilen problemin çözüm aşamasında IV-III-I-II şeklinde bir sıra izlenmesi gerekir. Çünkü ilk olarak lise öğrencilerinin yabancı sözcükleri sıklıkla kullanmaları, problemin belirlenmesidir. III. öncülde bülten çıkarma, afiş hazırlama gibi hipotezler geliştirilmiş, I. öncülde farklı kaynaklardan bilgiler top- lanmış, II. öncülde ise sonuçlar çıkarılmıştır.

Cevap E

45. Öncüldeki parçanın son cümlesinde “Dolayısıyla bu dersin so- nunda artık şiirleri, dönemin özellikleri doğrultusunda açıkla- yabileceksiniz.” ifadesini öğrencilere söyleme, kazandırılacak kazanımdan haberdar etme olarak açıklanabilir. Bu bölüm ders planında hedeften haberdar etme olarak geçer. Öğrencilerin neyi, nasıl kazanacakları konusunda dersin başında öğrencile- rin bilgilendirilmesi gözden geçirme olarak açıklanabilir. Dersin sonunda ulaşmaları beklenen durumdan haberdar edilmeleri, hedeften haberdar etme olarak açıklanabilir.

Cevap B

35 2014 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

46. I. öncülde doğrudan ezber düzeyinde bilgilere yönelik soru oldu- ğundan bilgi düzeyindedir. II. öncülde sosyal yaşamda kullanıma yönelik soru olduğu için uygulama düzeyindedir. III. öncülde ise iki eser arasındaki benzerlik ve farklılık incelenmesi istendiğin- den analiz düzeyindedir. Ancak ÖSYM cevabı "kavrama" olarak vermiştir. Soruda kuramsal bilgi olsa da bilgi-uygulama şeklinde devam eden tek seçenek E olduğu için bunu doğru kabul etmek zorunda kalıyoruz.

Cevap E

47. Buluş yolunun izlendiği bu sorudaki derste önceden met- nin parçaları verilmiş, sonra Kün Toldı, AyToldı, Ogdurmuş ve Ögdülmiş’e ait parçalar okutturulmuş, en sonunda ise öğrenciler olgu ve özelliği yani Türk edebiyatının ilk mesnevisinin sembolik bir eser olduğunu fark etmişlerdir. Bu da genellemeye ulaştıkları- nın göstergesidir. Böylece öğretmen örnekler üzerinden öğrenci- leri genellemeye ulaştırmıştır.

Cevap B

48. Kasidelerin kafiye düzeni "aa-ba-ca-da..." şeklindedir. Bunun ya- nında ilk bölümde asıl konuya geçilmeden önce ramazan, bay- ram, bahar, yaz gibi konular ele alınır. A seçeneğindeki beyitte "Yine erişti temmûz oldu" denilerek yaz mevsimi ele alınmıştır ve beytin kafiye örgüsü aa şeklindedir. Ahmet Öğretmen kaside- nin ilk bölümünü öğretirken A seçeneğinde verilen beyti örnek gösterebilir. Kasideler, genellikle birini övmek ya da yermek amacıyla yazı- lan şiirlere denir. Kasideler genellikle din ve devlet adamlarını övmek amacıyla yazılan divan edebiyatı şiirleridir. Çok katı bir kalıpla yazılan kasideler, 6 bölümden oluşur. Türk edebiyatında XIII. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. Nazım birimi beyittir. Kasidenin ilk beyitine matla denir. Kasidenin son beyitine makta, şairin mahlasının bulunduğu beyite taç beyit denir. Kasidenin en

36 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2014 güzel beyiti, beyt-ül kasid olarak adlandırılır. Beyitlerden oluşur. Kafiye düzeni gazelle aynıdır. Yani aa, ba, ca, da, ea, fa … Ancak gazelden daha uzun bir nazım şeklidir. Kaside en az 33, en çok 99 beyitten oluşur. Ancak beyit sayısı 33’den az olan kasideler de vardır. Aruz ölçüsüyle yazılır. Kasidenin kendi içinde belli bö- lümleri vardır. 1- Nesib (Teşbib): Giriş bölümüdür. Kasidenin tasvir bölümüdür. Burada, asıl konuya geçilmeden önce ramazan, bayram, bahar, yaz, savaş gibi konular ele alınır. 2- Girizgâh: Kasidenin ikinci bölümüdür. Asıl konuya giriş için uygun bir ortam hazırlama yani giriş bölümüdür. 3- Medhiye: Bu bölümde şair kimi övecekse onun yüceliklerini, başarılarını, erdemlerini anlatır. Bu bölümde abartı ve ağır bir an- latım göze çarpar. 4- Fahriye: Şair bu bölümde kendini ve şiirini över. Abartılı bir anlatım söz konusudur. 5-Tegazzül: Şair zaman zaman monotonluğu kırmak için kaside- nin içinde, aynı ölçü ve uyakla gazeller yazar. Bu gazelin yazıldı- ğı yer, tegazzül bölümüdür. 6- Taç: Şair bu bölümde mahlasını ( Şiirdeki ad, takma ad) kul- lanır. 7- Dua: En son bölümdür. Burada, övülen, kendisi için kaside yazılan kişi için dua edilir. Kasidenin son bölümüdür.

Cevap A

37 2014 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

49. A, B, C ve E seçeneklerindeki sorular metin içinden altını çizerek bilgi düzeyinde bulunabilecek sorulardır. D seçeneğindeki soru- da, daha çok metinden hareketle bu metindeki cümleleri kaleme alan kişi ile ilgili görüş istenmektedir. Yazarın ismi sorulmamak- tadır. Yazarla ilgili okuyucunun metinden çıkarabileceği görüşler sorulmaktadır. D seçeneğindeki soru daha üst düzeydir.

Cevap D

50. Öğretmenin I - II - III sıralamasını izlemesi en doğru olanıdır. I. öncülde Halid Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah adlı romanı, II. öncül- de Yakup kadri Karaosmaoğlu’nun Kiralık Konak romanı, III. ön- cülde ise Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanından bölümler verilmiştir. Roman metin türü incelenirken kronolojik bir bakışla dersin işlenmesi istendiğinden önce Mai ve Siyah, sonra Kiralık Konak, en sonda ise Huzur romanlarını incelemek en doğru ola- nıdır. Bu soruyu çözerken öncüllerdeki roman karakterlerinden, mekanlardan ve yazar üslubundan romanın kime ait olabileceği tahmin edilmeli sonra dönem sırasına konulmalıdır.

Cevap A

38 ÖABT TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 2015 ÇIKMIŞ SORULAR VE ÇÖZÜMLER

1. Verilen dörtlüğün üçüncü ve dördüncü dizelerinin dil içi çevirisi şöyledir: Sen, sınırını bilmeden sevdiğin için, Yusûf anlar hâlini gördüğü zaman. Buna göre, öncüldeki dörtlükte altı çizili "sevgen (sevdiğin), körgen (gördüğün)" kelimelerindeki "-gen" eki Çağataycada sıfat-fiil ekidir.

Cevap B

2. Maytrisimit adlı eser Budist (Burkancı) Uygur Türkçesi Dönemi- ne attir. Buda'nın menkıbevi hayatının konu edildiği "körünç (pi- yes?)" tarzı bir eserdir.

Cevap B

3. Verilen parça Köktürk Yazıtları'ndan alınmıştır ve dil içi çevirisi şöyledir: Batıda Şantuŋ Ovası’na kadar sefer ettim, denize az kala durdum. Güneyde Dokuz Ersin'e kadar sefer ettim, Tibet'e az kala durdum. Buna göre, parçada altı çizili "kiçig (az kala)" kelimesi zarf gö- revindedir.

Cevap B

4. Soru kökünde verilen cümlede altı çizili olan "kimisi" kelimesinde aynı görev ve anlamdaki iki iyelik eki (+i, +si) üst üste gelmiştir, buna "ek yığılması" adı verilir. Öncülde verilen cümlenin dil içi çevirisi ise şöyledir: Burada (yine, ayrıca) üç güvercin yavrusu gördüm, doğan birisini kapıp götürdü. Buna göre cümlede geçen "mun+ta+da (burada)" kelimesi bulun- ma ekini üst üste almıştır, "bir+i+si+n (birisini)" kelimesi ise iyelik ekini üst üste almıştır. Buna göre, cümledeki bu iki kelimede ek yığılması vardır.

Cevap B

39 2015 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

5. Karahanlı Türkçesi Dönemi'ne ait olan Kutadgu Bilig'in elimizde üç nüshası bulunmaktadır. Bunlar Viyana (Herat), Fergana ve Mısır nüshalarıdır. Bunlardan Herat nüshası Uygur harfleriyle is- tinsah edilmiştir, diğerleri Arap harfleriyle istinsah edilmiştir.

Cevap D

6. Verilen parçada I. cümlenin yüklemi "kopdı (ortaya çıktı)", III. cümlenin yüklemi "oluridi (olurdu)", IV. cümlenin yüklemi "söyle- ridi (söylerdi)", V. cümlenin yüklemi "ilham ideridi (ilham ederdi, bildirirdi)" fiilleridir. II. cümlenin yüklemi olan "tamam bilinçisiyidi (her şeyi bileniydi)" sözü ise isimdir.

Cevap B

7. Verilen parçada geçen "bodlug (boylu)" kelimesinde d > y sızıcı- laşması olmuştur ve /g/ sesi düşmüştür. "erse (ise)" kelimesinde e > i ünlü daralması olmuştur ve /r/ sesi düşmüştür, "yüzlüg (yüz- lü)" kelimesinde /g/ sesi düşmüştür, "bulgaşuk (bulaşık)" kelime- sinde /g/ sesi düşmüştür. "sözlese (söylese)" kelimesinde ise ses düşmesi olmamıştır, z > y ses değişimi olmuştur.

Cevap D

8. A seçeneğindeki beyitte "bizi" kelimesi, C seçeneğindeki beyitte "rızâsını" kelimesi, D seçeneğindeki beyitte "didüklerini (dediklerini)" kelimesi, E seçeneğindeki beyitte "seni" kelimesi belirtme hâli eki almıştır. B seçeneğindeki beyitte belirtme hâli eki almış bir kelime yoktur.

Cevap B

40 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2015

9. Verilen dizelerde geçen "bilimezem (bilemem

10. Eski Anadolu Türkçesinin ilk dönemlerinde (XII. yy. - XIII. yy. baş- ları) Anadolu'da oluşan bazı eserler hem Doğu Türkçesinin hem Batı Türkçesinin dil özelliklerini gösterir. Behçetü'l-Hadaik de bu tarz "karışık dilli eserler"den biridir.

Cevap B

11. Bağımsız sözcükler olarak kullanılan bazı biçim birimleri, zaman- la çeşitli ses bilgisel evrelerden geçip ses değişikliğine uğrayarak bağımlı biçim birimleri (ek) hâline gelebilir. Buna göre, günümüz Türkiye Türkçesinde bağımlı bir biçim birimi olan "-(I)yor" şimdiki zaman kip eki "yorı- (yürü)" fiilinin ekleşmesiyle oluşmuştur: "yo- rır / yorur > -yor"

Cevap B

12. I. cümlede geçen "Kasırganın merkezinde genişliği 30-50 kilo- metreye ulaşan bir hava sütunu" söz öbeği sıfat-fiil grubudur. I. cümlenin öge dizilişi "Kasırganın merkezinde /genişliği 30-50 ki- lometreye ulaşan bir hava sütunu/ bulunur." D.T. - Özne - yüklem şeklindedir. II. cümlenin öge dizilişi "Bu sütuna /kasırganın gözü/ denir" - D.T. - özne - yüklem şeklindedir. III. cümlede geçen "hava akımları, rüzgârın hızı" isim tamlamasıdır. V. cümledeki "kasırga- nın diğer kanadı" tamlamasında isim ve sıfat tamlamaları iç içe- dir. Buna göre; A, B, C ve E seçeneklerinde verilenler doğrudur. IV. cümlede belirtili isim tamlaması yoktur, cümlede geçen "göz bölgesi, alan üzeri" söz öbekleri belirtisiz isim tamlamasıdır.

Cevap D 41 2015 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

13. Verilen şiirde altı çizilmiş olan "gül" sözcüklerinin sesleri aynıdır fakat anlamları farklıdır, bu durum "sesteşlik" "eş seslilik" ya da "eş adlılık" olarak adlandırılır.

Cevap A

14. Verilen dörtlüğün II. dizesindeki "Ötüşür bülbüller gel deyi deyi" ifadesinden "bülbül"ün konuşturulduğunu anlıyoruz. İnsan dışın- daki varlıkların konuşturulmasına "intak" adı verilir.

Cevap C

15. Bayburtlu Zihnî XIX. yüzyıl âşıklarındandır. Hem heceyle hem aruzla şiirler yazmıştır. Bir Divan'ı, Sergüzeştname adlı bir mes- nevisi ve Kitab-ı Hikâye-yi Garibe adlı eseri vardır.

Cevap E

16. Âşık tarzı şiirlerde her dörtlüğün ayak dizesindeki uyaklı kelime- nin, sonraki dörtlüğün ilk dizesinde kullanılmasıyla oluşturulan genellikle koşma biçimindeki şiir türü "zincirleme"dir.

Cevap D

17. İlk Türk mutasavvıfı olan Hoca Ahmet Yesevî'nin hayatı efsane- lerle örülüdür. O, daha çocukluğundan itibaren pek çok keramet göstermiştir. Bunlar arasında "Karacuk Dağı’nı ortadan kaldırma- sı, turna donuna girerek gökyüzünde seyahat etmesi, ateş ve pamuğu bir araya getirmesine rağmen pamuğun yanmaması, tayyi zaman ve tayyi mekânla hem Kâbe’de hem de Yesi’de gö- rülmesi" sayılabilir. "Irmak üzerine seccade sererek namaz kıl- ma" kerameti Dede Korkut'a atfedilir. Dede Korkut'un bazı anlat- malarında Dede Korkut, Sirderya Irmağı'na seccadesini sererek namaz kılmıştır (Bazı anlatmalarda ise seccade üstünde kopuz çalmıştır).

Cevap E

42 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2015

18. Bir edebî metnin, tarihî ve kültürel süreç içerisinde farklı zaman- larda ve farklı coğrafyalarda anlatılmasıyla kazandığı yeni ya da değişik hâline "varyant, eş metin, versiyon, benzer metin" denir. Rivayet ise "bir olay, bir haber veya sözü nakletme" demektir. Cevap D

19. Efsanevi Türk kahramanı Alp Er Tunga'nın adı Orhun Yazıtları'nda geçer, burada "Dokuz Oğuzlar arasında Er Tunga adına yapılmış bir yuğ töreni"nden söz edilir. Firdevsî'ye ait olan Şehname'de ise "Afresiyâb" adıyla geçmektedir. Kutadgu Bilig'de ise onunla ilgili çeşitli beyitler vardır. Yine Divanü Lügati't-Türk'te "Alp Er Tunga" sagusu yer almaktadır. Cevap B

20. Keloğlan masallarıyla ilgili olarak A, B, C ve E seçeneklerinde verilenler doğrudur. Bu masallarda geçen "Köse" karakteri ise Keloğlan'ın en yakın arkadaşı değildir, Köse "hainliğin, kötülü- ğün" sembolüdür. Cevap D

21. Kahraman âşıkların kavuşamayıp öldüğü bazı halk hikâyelerinde bu kahramanların mezarında beyaz ve kırmızı gül biter; Arzu ile Kan- ber, Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zühre hikâyelerinde bu motif görülür. Cevap D

22. Verilen parçanın söz varlığı dikkate alındığında "var, ise, götürüp, gezer" gibi pek çok kelimeden parçanın Oğuzca yazılmış bir me- tinden alındığı görülecektir. Buna göre, C seçeneğindeki Atabetü'l Hakayık Karahanlı Türk- çesiyle yazıldığı için bu eserden alınmış olamaz. Verilen parça mensurdur; buradan parçanın, Risaletü'n Nushiyye adlı mes- neviden alınmadığını anlayabiliriz. Parçada tasavvuftan veya evliyalardan söz edilmemiştir; buradan da parçanın Enverü'l- Âşıkin'den (Ahmet Bican) ya da velayetnameden alınmadığını anlayabiliriz. Verilen parça Dede Korkut Kitabı'ndan alınmıştır.

Cevap E 43 2015 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

23. Öncülde verilen beytin ikinci dizesinde "Yârsuz kalur cihânda aybsuz yâr isteyen (Kusursuz dost arayan dostsuz kalır)." ata- sözü kullanılarak irsalimesel yapılmıştır. D seçeneğindeki beyitte ise "yanlış döner Bagdâd'dan (yanlış hesap Bağdat'tan döner)." atasözü kullanılarak irsalimesel yapılmıştır.

Cevap D

24. Verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: Senin vasıfların bir gül bah- çesidir, orada Necâtî kulunun her beyti, ucunda gül bulunan düz- gün bir fidana benzer. Buna göre, "gülşen-i vasf (gül bahçesi gibi vasıflar)" tamlamasın- da teşbih ilgisi vardır. Buradan A seçeneğindeki yargıya ulaşılır. "Necâtî çâkerün her beyti benzer ol mevzûn nihâle kim ucında var gül" teşbihinde "Necâtî çâkerün her beyti" benzeyendir, "ol mevzûn nihâl" benzetilendir, "benzer" benzetme edatıdır, "ucında var gül" ise benzetme yönüdür. Yani benzetmenin tüm unsurları vardır ve buradan B ve D seçeneğindeki yargılara ulaşılır. "Gül- şen, nihâl, gül" kelimeleri arasında tenasüp vardır. Buradan C se- çeneğindeki yargıya ulaşılır. "her beyti Necâtî çâkerür" tamlama- sı vech-i şebeh (benzetme yönü) değil benzeyendir (müşebbeh).

Cevap E

25. Tevarih-i Âl-i Osman, Divan, İskendername, Tervihü'l-Ervah gibi eserleri yazan XIV. yüzyıl şairi Ahmedî'dir.

Cevap B

26. Gazelin mukaffa (kafiyeli) olan ilk beytine "matla", son beytine "makta", şairin mahlasının -genelde makta beyitte bulunur fakat bunun olmadığı gazeller de vardır- geçtiği beyte "mahlas bey- ti", şairin mahlasının anlamının beyte uygun söylenmesine ise "hüsn-i tahallus" adı verilir.

Cevap A 44 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2015

27. Verilen şiirin vezni "fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün"dür ve şiirin taktii şöyledir: çî-ni-zül-fü-mis-ke-ben-zet-düm-ha-tâ-sın-bil-me-düm − • − − / − • − − / − • − − / − • − key-?-?-?/ söy-le-düm-bu-yüz-ka-ra-sın-bil-me-düm − • − − / − • − − / − • − − / − • − kad-kı-yâ-met-gam-ze-â-fet-?-?-fit-ne-hât-be-lâ − • − − / − • − − / − • − − / − • − Buna göre dizelerde boş bırakılmış yerlere sırasıyla "Perîşân (•−−)" ve "zülf" kelimeleri getirilmelidir, "zülf" kelimesinde de med yapılıp hece uzatılarak "zülf (−•)" şeklinde okunmalıdır.

Cevap B

28. I. öncülde verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: "O saltanat güne- şi, o memleketin büyük süvarisi, meclisi Cem'in meclisi gibi olan, Hâtem gibi cömert, her sınıftan insanın övdüğü (padişah)..." Beyitte bir övgü söz konusudur ve buna göre beytin nazım türü medhiyedir. II. öncüldeki beytin dil içi çevirisi şöyledir: "Hak emriyle dünyadan gitti o şah, ne çare! Allah'ın rahmeti üzerine olsun." Bu beyit, ölen birinin arkasından söylenmiştir ve buna göre beytin nazım türü mersiyedir. III. öncülde verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: "İlahi! (Allah'ım), aciz ve biçareyim ben, ciğerim kan dolu ve gönlü yaralıyım ben." Beyitte Allah'a yakarış söz konusudur ve buna göre beytin nazım türü münâcâttır. IV. öncülde verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: "Yedi iklimi yedi adım etti sabah rüzgârı ve tüm Osmanlı memleketlerini düğüne davet etti." Beyitte bir düğünden söz edilmiştir ve buna göre bey- tin nazım türü surnâmedir.

Cevap B

45 2015 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

29. Bu tarz soruların çözümü için ilk olarak öncüldeki dizelerin beyit veya dörtlük olup olmadığına bakılmalıdır, böylelikle bazı seçenek- ler elenebilir. Öncüldeki dizeler beyit hâlinde olduğu için "murabba (dörtlük)" ve "muhammes (beşlik)" seçenekleri elenir. İkinci adım ise beyitlerin kafiye düzenlerinin dikkate alınmasıdır, verilen beyitler kendi içlerinde kafiyelidir "aa - bb - cc" buna göre "gazel" ve "kaside" seçenekleri elenir çünkü bunlar "aa - ba - ca" şeklinde kafiyelidir. Verilen beyitler bir mesneviden alınmıştır çünkü mesneviler beyitler hâlinde yazılır ve her beyit kendi içinde kafiyelidir (aa - bb - cc). Cevap C

30. Verilen beytin dil iç çevirisi şöyledir: Dudaklarından lezzet ister üzüm şekeri, yanağından renk umar taze gül yaprağı. Buna göre beyitte "üzüm şekerinin lezzet istemesi, gül yaprağı- nın renk umması" teşhistir çünkü insana özgü olan "isteme ve ummak" fiilleri insan dışı varlıklara aktarılmıştır. Buradan D seçe- neğindeki yargıya ulaşılabilir. Beytin taktii şöyledir: le-bün-den-lez-ze-tis-ter-sük-ke-ri-nâb • − − − / • − − − / • − − ru-hun-dan-ren-gu-mar-gül-ber-gi-şîr-âb • − − − / • − − − / • − − Buna göre beytin aruz kalıbı "mefâ'îlün mefâ'îlün fe'ûlün"dür. Beyit kendi içinde kafiyelidir, buna göre kafiye düzeni "aa" şeklindedir. Bu yüzden, beyit bir mesneviden alınmış olabilir ya da bir gazelin matla beyti olabilir. Buradan B ve C seçeneğin- deki yargılara ulaşılır. Redifli olan şiirlere "müreddef" adı verilir ve öncüldeki beyitte redif yoktur. Buna göre, beyit müreddef bir şiirden alınmış olamaz. Cevap A

31. Verilen beytin günümüz Türkçesine doğru aktarımı A seçeneğin- de verildiği şekildedir. Ey göz, gönlümdeki ateşlere gözyaşından su saçma! Çünkü bu kadar tutuşmuş ateşlere su çare olmaz. Cevap A 46 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2015

32. Öncüldeki parçada verilen anlatıcı tutumu yazarın, eserde okuru yönlendirmesi, çeşitli konularda bilgilendirmesi olarak yorumla- nabilir. Buna göre, bu tarz bir anlatıcı tutumu ilk olarak Ahmet Mithat Efendi'nin romanlarında görülür.

Cevap B

33. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Sodom ve Gomore romanında Leyla ve Necdet başkarakterleri üzerinden Mütareke yıllarındaki 'u ve burada yaşanan ahlaki çöküntüyü anlatır.

Cevap C

34. Son dönem Türk edebiyatında postmodern anlatılarda tarihsel konular da işlenir. İhsan Oktay Anar, Puslu Kıtalar Atlası adlı ro- manında XVII. yüzyılda İstanbul'da yaşanan bazı olayları büyülü gerçeklik yöntemiyle anlatır. Orhan Pamuk ise Benim Adım Kır- mızı adlı romanında XVI. yüzyılda İstanbul'da hattatlar arasında yaşanan bazı olayları büyülü gerçeklik yöntemiyle anlatır.

Cevap D

35. Kendinden bahseden, kendi yazılma sürecini sorunsallaştıran ve bu şekilde okurun her şeyden önce bir metin okuduğunu fark ettiren eserlere üst kurmaca denir. Bu tür metinler bizim ede- biyatımızda ilk kez Ahmet Mithat Efendi tarafından yazılmıştır. Onun Müşahedat adlı romanı üst kurmaca yöntemiyle yazılmış- tır. Romanın özeti kısaca şöyledir: Ahmet Mithat bir gün vapurda giderken Fransızca konuşan üç kadın görür, vapurdan inince bu kadınları takip eder. Onlardan görüşme talebinde bulunur ve on- ların romanını yazmak istediğini söyler. Kadınlardan biri onun bu talebini kabul eder. Yazar ilk olarak Agavni adlı kadının hikâyesini dinler, hikâyede adı sıkça geçen Efendi Refet adlı kişiyle görüş- mek ister. Efendi Refet, Seyyit Mehmet Numan adlı bir tücca- rın yanında çalışmaktadır; yazar, Refet'le görüşür. Efendi Refet,

47 2015 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

Agavni'nin hikâyesinde eksik olan yerleri tamamlar. Yazar, ortaya çıkan hikâyeyi Agavni ve Siranuş'a anlatır, romanı onlarla birlikte tashih eder. Romanda "Agavni, Siranuş, Refet, Seyyit Mehmet Numan, Antuvan Kolaryo, Novart, Kamik, Maryam, Takuhi ve Fe- ride" adlı kişilerin hikâyeleri anlatılır. Burada, Ahmet Mithat Efen- di Müşahedat romanının yazılış serüvenini sorunsallaştırarak üst kurmaca yöntemini kullanmıştır.

Cevap A

36. Verilen parçada geçen "bilinç akışı, iç monolog, çizgisel zaman anlayışının dışına çıkan, farklı edebî türler sanki iç içe girmiş- tir" gibi ifadeler postmodern roman tarzının anlatım teknikleridir. Buna göre; Yusuf Atılgan, Latife Tekin, Adalet Ağaoğlu, Selim İleri postmodern yöntemlerle eser vermiştir. Samim Kocagöz ise klasik roman tekniklerini kullanarak sosyal gerçekçi temalara de- ğinen eserler vermiştir.

Cevap E

37. Soruda geçen Midasın Kulakları, Canlı Maymun Lokantası, Kur- ban adlı tiyatrolar Güngör Dilmen'e aittir.

Cevap A

38. Tanzimat sonrası edebiyatımızda belirgin bir Fransız edebiyatı etkisi görülür. Tanzimat Dönemi yazarları ise G. Flaubert, C. Dic- kens, P. Bourget gibi realist yazarlardan değil Victor Hugo gibi romantik yazarlardan etkilenmiştir.

Cevap B 48 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2015

39. Verilen şiir serbest nazım tekniğiyle yazılmıştır ve şiirde "demir putrel (demir yollarında kullanılan demir kiriş), bakır, demir..." gibi imgeler geçmektedir. Bunlar şiirin fütürizm etkisiyle yazıldığının göstergesidir. Çünkü fütürizm akımında o dönemin teknolojik ge- lişmeleri, makineleşme gibi temalar kullanılmıştır. Seçeneklerde verilen şairlerden Nazım Hikmet, fütürizm akımının en önemli şa- irlerindendir; verilen şiir ona aittir.

Cevap A

40. Verilen parçada geçen "Bu tür eserler hem başkalarına gerçekliği göstermek veya mesaj vermek gibi bir kaygıya sahip olamazlar hem de bilinen kalıpları alt üst ederler." ifadesi sorunun çözümü için önemli bir ipucudur çünkü postmodern roman tarzında alışıl- mış roman teknikleri reddedilmiş ve neredeyse her anlatıya özgü bir yöntem geliştirilmiştir. Buna göre, verilen parçada sözü edilen roman anlayışı postmodernist romandır.

Cevap B

41. Ali Öğretmen sınıfta oluşturduğu dört grupta istasyon tekniğini uygulamıştır. İstasyon tekniğinde öğretmen sınıfı küçük gruplara ayırır. Her grup kendi vagonunda yaratıcı grup çalışması yap- maya çalışır ancak bir anda istasyon şefi düdük öttürür, bütün gruplar yapmaya çalıştıkları çalışmaları yarım bırakarak bir son- raki istasyona kadar diğer vagona geçerek orada yarım bırakılan çalışmayı devam ettirirler. Bu uygulama böyle devam eder. En sonunda bütün vagonlarda oluşturulan ürünler sınıfça değerlen- dirilir. Bir aktif öğrenme tekniği olan istasyon öğrencilerin yaratı- cılıklarına büyük katkı sağlar. İstasyon Tekniği: Bütün sınıfın her aşamada (her istasyonda) çalışarak bir önceki grubun yaptıklarına katkı sağlayarak bir basamak ileri götürmeye, yarım kalan işi tamamlamaya süre sonunda ortaya çıkan ürünün tüm çalışmaların sergilenmesine dayalı bir tekniktir.

49 2015 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

Arkası Yarın: Öğrencilerin yarım bir hikâyeyi ya da filmi tamam- laması şeklinde uygulanan bu tekniğin en önemli avantajı öğ- rencilerin yaratıcı düşünme ve öngörü becerilerini geliştirmedir. Kartopu: Daha fazla sayıda kişiyi kattıkça tartışmanın büyüdü- ğünü ifade eden basit bir terimdir (kartopunun karda yuvarlan- dıkça büyümesi ile aynı). Verilen bir problem ya da konu ile ilgili olarak öğrenciler önce tek başına düşünüp sonra iki, dört, sekiz kişilik gruplarla tartışırlar. Kartopu denmesinin nedeni grubun gi- derek büyümesidir. Ulaşılan sonuçlar sınıfa sunulur. Beyin Fırtınası: Yaratıcı problem çözme gücünü amaçlayan grup tartışması tekniğidir. Katılımcılar yaratıcı düşünme ve hayal kurma yoluyla bir konuya çözüm getirmek üzere fikirlerini özgür- ce sunarlar. Tekniğin temel amacı, 5-15 dakikada öğrencilerin fikir üretmelerini ve ifade etmelerini sağlamaktır. Fikir üretme aşamasında grupta problem çözmekle görevlendiri- len üyeler mümkün olduğu kadar çok fikir ileri sürerler. Akıllarına geleni söylerler. Zaman zaman çılgın, ilginç, düşünülmemiş fikir- ler de ortaya çıkabilir. Fikirler ile igili yorum, yargılama, eleştiri yapılamaz, düşünceler yönlendirilmez, herkes birbirinin fikrini dinler, fikirler tahtaya ya da kağıtlara yazılır oturumun sonunda genel bir değerlendirme yapılır. Doğal konuşma yapılır. Neşeli bir ortam oluşturulur. İyi-kötü, doğru-yanlış gibi yargılamalar kullanıl- maz. Fikirlerin niteliğinden çok niceliği önemlidir. Grupla Çalışma: Grup çalışması yöntemi 2-8 öğrencinin bir araya gelerek bir problemi veya bir konuyu araştırmak ve rapor etmek maksadıyla yürüttükleri çalışmalardır. Grup çalışmalarının en çok bilineni ilköğretim düzeyinde uygulanan küme çalışmala- rıdır. Bu yöntemin amacı öğrencilerin bir araya gelerek sosyal bir etkileşime girmeleri ve birlikte çalışma alışkanlığı kazanmalarıdır.

Cevap B

50 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2015

42. Katılımlı dinleme sürecinde zihinde oluşan soruların konuşma- cıya iletildiği dinlemedir. Bu şekilde hem dinlenenlerin daha iyi kavranması sağlanır hem de konuşmacıya dinlendiği hissettirilir. Bu durum konuşmacıda da rahatlama sağlar. Öğretmenin “Sizin nasıl bu kadar iyi anlaştığınızı anlamıyorum. Biriniz sadece di- van edebiyatı ve gazel anlatıyorsam dinliyor; diğerinizse hangi konuyu anlatırsam anlatayım anlattıklarımı özetliyor, yorumluyor ve konu hakkındaki sorularıyla düşüncelerini aktarıyor.” şeklin- deki düşünceleri öğrencilerin dinleme sürecine soru ve fikirleriyle katıldıklarını ilgi duyduklarını daha iyi dinleyerek de seçici dinle- diklerini gösteriyor.

Cevap B

43. C seçeneğindeki cümlede geçen "mühür gözlerindeki" sözcük öbeğinde mühür göz imaj özelliği gösterir. “kömür gözlerinden” “ceylan gözlerinden”, bağdaştırmaları birer sembolken “mühür gözlerinden” bağdaştırması imajdır. Diğerlerinde kurulan benzer- lik ilgisi bir veya ikidir ama “mühür gözlerinden” sözü farklı algı- larla zihinlerde şekil, bakış, eylem, mührün gücü, mühre sahip olmak gibi pek çok görüntü oluşturmaktadır.

Cevap C

44. Pınar öğretmen, şiirde ahenk unsurlarını buluş yoluyla işlerken öğrenciler farklı genellemelere ulaşmıştır. Sınıfta ulaşılan bu genellemeler üzerine dönemlerin kronolojik sıralarını öğrencile- riyle gözden geçirerek bu genellemeleri öğrencileriyle doğrula- mış olur. Soruda aslında buluş yoluyla öğretimin son aşaması genellemeye ulaşma vurgulanmak istenmiştir. Soruda verilen bilgiye göre seçenekleri incelediğimizde, E seçeneğinde verilen dönemlere göre farklılaşmanın olmaması parçada verilen bilgiyle çelişmektedir. A, C, D seçenekleri ise sunuşu çağrıştıran ifadeler kullanıldığı için yanlış seçeneklerdir.

Cevap B 51 2015 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

45. I. öncül “sarmal içerik düzenleme yaklaşımı”dır. Bu içerik düzen- leme yaklaşımında içerikteki bilgileri yeri ve zamanı geldiğinde tekrar edilir; her tekrarda kapsam genişler, yeni öğrenme alanları ortaya çıkar ve öğrenciler konuya ilişkin daha ayrıntılı bilgilere ulaşır. Öncülde de öğrencilerin nazım türünü 9. sınıfta genel özellikleriyle gördükleri ancak 11. sınıfta daha detaylı biçimde ele aldıkları ifade edilmiştir. II. öncül “modüler içerik düzenleme yaklaşımı”dır. Bu içerik dü- zenlemesinde bilgiler birbirinden bağımsız öğrenme kümelerine yani modüllere ayrılır ve esnek biçimde programa yerleştirilir. Çünkü her modül kendi içinde bir bütünlüğe sahip olsa da mo- düller arasında ardışık ve aşamalı bir ilişki yoktur. Öncülde de birbirinden bağımsız birtakım öğrenme birimlerinden söz edilmiş ve öğrenmedeki esneklik özelliğine vurgu yapılmıştır. III. öncül “doğrusal içerik düzenleme yaklaşımı”dır. Bu içerik dü- zenleme yaklaşımında içerik bilgileri birbirinin önkoşulu olacak şekilde ardışık ve aşamalı olarak programa yerleştirilir. Yani bir bilginin öğrenilmesi, diğer bilgilerin öğrenilmesinin önkoşulu nite- liği taşımaktadır. Öncülde de Dede Korkut Hikayeleri’ni öğrenme- den aşık edebiyatını öğrenmenin güç olacağı belirtilmiştir.

Cevap E

46. TDE dersinde konular genelde bilinenden bilinmeyene doğru aşamalı bir biçimde ele alınmaya çalışılır. Derste önceki konular bir sonraki için ön koşul olabilir. Bu soruda da öğrencilerin derse ilgilerinin yüksek olmasına rağmen 9. sınıftan edebi sanatlar ve vezin konusunda bilgisi eksik olan öğrencilerin divan edebiyatı konuları 10. sınıfta işlenirken başarılı olamadıkları görülmüştür. Öğrencilerinin başarılarındaki düşüklüğün temelinde ön bilgi ek- sikliği söylenebilir.

Cevap E

52 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2015

47. A, B, C, D seçeneklerinde verilen şairler Tanzimat Dönemi şairlerinin Batı’da kullanılan edebî türleri incelediklerini ve Paris’e gidip orada öğrenim gören veya orada bulunan şairle- rin Türk edebiyatına katkı sağlayan şairlerken; Yahya Kemal Beyatlı Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin etkili bir şairidir.

Cevap E

48. Bu soru ÖSYM tarafından iptal edilmiştir.

49. Ayşe Öğretmen buluş stratejisinin gereği olarak dersi bu nazım türü örneklerinden biriyle devam ettirmelidir. Soruda Kaşgarlı Mahmut / Divanü Lügat-it Türk’ten bir koşuk örneği verilmiştir. Koşuk; söyleyiş biçimi, söylenme ortamı, zamanı ve şekil özel- likleri bakımından, Âşık edebiyatı nazım şekillerinden koşmayla; divan edebiyatı nazım şekillerinden gazel ile büyük benzerlikler göstermektedir. Daha çok beşeri konulardan aşktan, doğadan, pastoral özelliklerden bahseder. Seçeneklere bakıldığında D se- çeneğinde Baki’nin aşk konulu gazeli dikkati çekecektir. Baki’nin gazellerinde lirik özellikler olması yukarıdaki koşuk türünde şiirle benzer özellik göstermektedir . Böylece öğrencilerin farklı yüzyıl- lara ait eserleri bir arada okuyup karşılaştırabilmesi amaçlanmış- tır. A, B, C, E seçeneklerindeki şiirler farklı dönemlere ait olmakla birlikte lirik şiir örnekleridir.

Cevap D

53 2015 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

50. Sınıf içi öğretimde öncelikle her zaman öğretim programının he- defleri dikkate alınır. Öğretmen, her zaman öğretim programının belirttiği kazanımlara (hedef) göre işlenecek konuyu (içerik), kul- lanılacak araç-gereçler ve materyalleri, öğretim sürecinde izle- yeceği stratejileri, yöntem ve teknikleri belirlenir. Kısacası sınıf içi işleyişte öncelikle öğretim programının hedefleri dikkate alın- malıdır. Öğretmen derste halk şiiri genel özelliklerini öğretirken aslında hedefini daha iyi gerçekleştirmek için materyallerden ya- rarlanmak istemiştir. Ancak derste kullandığımız araç gereçlerin, materyallerin dersin kazanımlarına uygun olarak oluşturulması veya kullanılması gerekir. Bu soruda da materyaller dersin öğ- retim hedeflerine uygun kullanılmaması söz konusudur. Soruda öğretmenin derste kullandığı materyaller daha çok cumhuriyet dönemi edebiyatı işlenirken kullanılabilecek bir materyaldir. 10. sınıflarda halk şiiri genel özellikleri işlenirken âşık atışmaları, halk şairlerinin görselleri veya saz aracı kullanılarak dersler işlenirse öğretim hedefleri dikkate alınmış olur.

Cevap C

54 ÖABT TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 2016 ÇIKMIŞ SORULAR VE ÇÖZÜMLER

1. 1838'de F. Wiedemann, Ural-Altay dillerini Hint-Avrupa dille- rinden ayıran özellikleri 14 madde hâlinde tespit etmiştir. F. Wiedemann'ın tespit ettiği bu 14 madde şunlardır: 1. Ses uyumu, tüm Ural-Altay dillerinde müşterek bir esastır. 2. Bu dillerde gramatik cinsiyet (dişilik-erkeklik) yoktur. 3. Artikeller bulunmaz. 4. Tasrif, eklerle yapılır. 5. İsimlerin çekiminde mülkiyet eki bulunmaz. 6. Fiil şekilleri zengindir. 7. Hint-Avrupa dillerindeki propozisyon yerine postpozisyon kul- lanılır. 8. Sıfatlar isimlerden önce gelir. 9. Sayı sözlerinden sonra çokluk eki kullanılmaz. 10. Mukayese, ablativ (-den hâli) ile yapılır. 11. Yardımcı fiil olarak "habere (malik olmak)" yerine "esse (ol- mak, imek)" kullanılır. 12. Ural-Altay dillerinin birçoğunda menfî hareket için hususî fiil vardır. 13. Soru eki mevcuttur. 14. Bağlar yerine fiil şekilleri kullanılır. Buna göre; A, B, C ve D seçeneklerinde verilenler Altay dilleri teorisine göre Altay dillerinin benzer özellikleridir. Ural-Altay dil- lerinde gramatikal cinsiyet yoktur. Yani fiil ya da isim çekimleri erkek veya kadına göre farklı yapılmaz. Cevap E

2. Türkmen, Yakut, Halaç yazı dillerinde Ana Türkçe Dönemi'nin karakteristik bir özelliği olan birincil (aslî) uzun ünlüler korunmuş- tur. Örneğin Türkmencede "dᾱş (taş)" Yakutçada 'kᾱn (han, ka- ğan)", Halaççada "yᾱz (yaz)" vb.

Cevap E

55 2016 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

3. Verilen cümlenin günümüz Türkiye Türkçesi şöyledir: "Tatlı sözle, yumuşak ipekli kumaşla aldatıp uzak (-ta bulunan) halkı öylece yaklaştırırmış." Buna göre, cümlede geçen "sab+ın (söz ile), agı+n (ipekli kumaş ile)" kelimelerindeki "-(I)n" eki vasıta (araç) hâli ekidir.

Cevap C

4. Köktürkçede aslî ünlü uzunlukları korunmuştur: ᾱç (aç), ᾱt (ad, unvan) vb. Bulunma ve ayrılma hâli aynı ekle (+DA) gösterilmiştir. Soru "mu" ve "gU" edatlarıyla yapılır: Kagan mu kılayın, te- dim (Kağan mı olayım, dedim). Körügme begler gü yanıl- taçı siz (Bana tabi olan beyler sizler mi yanılacak sınız?). Fiillerinin birleşik çekimi "er-" fiili ile yapılır: Oglı kaŋın bilmez er-ti (Oğullar babalarını bilmezdi.) Köktürkçede düzlük-yuvarlaklık (küçük ünlü) uyumu yoktur: ölti (öldü), süçig (tatlı) vb.

Cevap B

5. Çözüm 1: İlk olarak metnin genel anlamı ve söz varlığı dikkate alınmalıdır. Dikkat edilirse parçada hiç Farsça, Arapça kökenli kelime geçmemektedir. Buradan parçanın Köktürkçe veya Uy- gurca yazılıp yazılmadığı ortaya çıkacaktır. Bu bilgi üzerinden cevabın bulunması daha kolay olacaktır. Buna göre Köktürkçe, Uygurca farklılığı burada sorunun çözümünü kolaylaştırır. Par- çada geçen "erser (ise)" kelimesinden metnin Köktürkçe olma- dığını anlayabiliriz çünkü Köktürkçede şart çekimi henüz oluş- mamıştır. Yine "sawı (haberi), yawlak (kötü)" kelimelerindeki /w/ sesi metnin Köktürkçe olmadığının göstergelerindendir çünkü bu kelimeler Köktürkçede "sabı, yablak" şeklindedir, Köktürkçedeki söz sonu ve söz içi /b/ sesi Uygurcadan itibaren /w/ olmuştur. Parçada geçen "ayıg (kötü)" kelimesi Köktürkçede "ańıg" şek- lindedir.

56 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2016

Çözüm 2: Bu tip sorular çözülürken dikkate alınacak ikinci du- rum parçada bir özel adın geçip geçmediğidir. Diyelim siyasi bir karakter (Bilge Kagan), dinî bir ifade (Burkan, Resûl) geçiyorsa parçanın ait olduğu dönem ve bunun üzerinden metnin kendisi kestirilebilir. Bu tarz soruların çözümündeki ikinci adım ise par- çadaki belirgin söz varlığına veya eklere dikkat etmek olacaktır; buna göre seçeneklerde elenerek sonuca ulaşılabilir. Çözüm 3: Verilen parçanın günümüz Türkiye Türkçesi şöyledir: O zaman han babası kötü işli oğlundan şüphelendi. "Sevgili oğ- lum öldüyse bunun da yüzünü görmeyeyim. Oğlumun haberi iyi veya kötü gelinceye kadar zindanda yatsın." diye ferman buyur- du. Elini ayağını bağlayıp zindana attılar. Parçanın Harezm Türkçesiyle yazılmadığı "kılınçlıg (işli)" keli- mesinden anlaşılabilir çünkü Harezm Türkçesinde isimden isim yapma eki "-IIg" ekinin sonundaki /g/ sesi erimiş ve ek, yaygın şekilde "-II" şeklinde kullanılmıştır. Metnin Çağatay Türkçesiyle yazılmadığı "adakın (ayağını)" kelimesinden anlaşılabilir çünkü Çağatay Türkçesinde bir d>y akıcılaşması olarak kelime "ayak" şekline gelmiştir. Metnin Karahanlı Türkçesiyle yazılmadığı "yat- zun" kelimesinden anlaşılabilir çünkü Karahanlı Türkçesinde bir z>s değişimi olmuş ve Uygurcadaki ikinci tekil kişi emir eki "-zUn" Karahanlı Türkçesinde "-sUn" şeklinde kullanılmıştır.

Cevap A

6. Oğuz Türkçesinde çıkma durumu eki "+DAn" şeklindedir. Yönel- me durumu eki "+A" şeklindedir. İlgi durumu eki ünsüzle biten kelimeden sonra "+Uŋ" şeklindedir. Belirtme durumu eki, ünsüz- le biten kelimeden sonra "+I" şeklindedir. Oğuz Türkçesinin bu özellikleri, Harezm Türkçesiyle yazılmış bir eser olan Nehcü'l- Ferâdis'te görülmez. Üçüncü tekil kişi iyelik eki hem Oğuz Türk- çesinde hem de Harezm Türkçesinde dar ve düz ünlü şekilde (+I) kullanılmıştır.

Cevap E

57 2016 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

7. Verilen dizelerin günümüz Türkiye Türkçesi şöyledir: Dilinden yalan bir söz çıkarma Bu yalan sözle kişi kendini değersizleştirir Kardeş ve akrabaya yakınlık göster Büyüğün küçüğün gönlünü güleryüzle al Tuz ekmeği bol tut, başkalarına yedir (ikram et) Bir kimsenin ayıbını görürsen açma, üstünü ört Buna göre dizelerden "yalan söz söylememek, cömert olmak, hoşgörülü olmak, başkalarının kusurunu gizlemek" anlamları çı- karılabilir. Dizelerde "iftira atmamak" anlamı yoktur.

Cevap B

8. Bu soru ÖSYM tarafından iptal edilmiştir.

9. Verilen dizelerin günümüz Türkiye Türkçesi şöyledir: "Varın avla- yın getirin kurdu elimize, yoksa Tanrı'dan bize bela gelir." Buna göre, altı çizili "avla-ŋ" kelimesi çokluk ikinci kişi emir eki almıştır.

Cevap D

10. Verilen dizelerde geçen "kendüzini (

Cevap B

58 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2016

11. Eski Anadolu Türkçesinde yaygın bir şekilde kullanılan gelecek zaman eki "-IsAr"dır: öliser (ölecek) vb. Bu ekin yanında, sıfat-fiil ekleri "-(y)A" ve "-(y)AsI" da gelecek zaman eki fonksiyonunda kullanılmıştır. EAT'de çift dudak w'leri diş-dudak v'sine dönmüş- tür, ew

Cevap A

12. Eski Türkçe "köŋlek" sözcüğü, Türkiye Türkçesinde "gömlek" olmuştur. Bu sırada kelimede bir söz başı g->k- tonsuzlaşması olmuştur ve /ŋ/ nazal ses /m/ çift dudak ünsüzüne dönüşmüştür. Buna göre, kelimede tonsuzlaşma ve dudaksılaşma olmuştur.

Cevap C

59 2016 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

13. Öncülde verilen cümle ögelerine şu şekilde ayrılır: İzmir'in gürültülü sabahlarında / Ahmet / hiç bitmeyen o şarkıyı Z.T. Özne B.li Nesne dinliyordu. Yüklem Seçeneklerde verilen cümleler ise ögelerine şu şekilde ayrılır: A) Elazığ Gazi Caddesi'nde / en çok / sarman kedi / görürsünüz. D. T. Z.T. B.siz N. Yüklem

B) Kitapçı Mehmet / Taksim'deki dükkânını / çok ucuza / aldı. Özne B.li N. Z.T. Yüklem

C) Doğalgazın kesildiği günlerde / Ayşe'nin evinde / soba / yakılır. Z.T. D.T. B.siz N. Yüklem D) Günün en işlek saatinde / lokanta sahibi / dükkanını / kapattı. Z.T. Özne B.li N. Yüklem

E) Bizim evde / Saffet / en rahat koltuğu / sahiplenir. D.T. Özne B.li N. Yüklem Cevap D

14. Enverî'ye ait Düsturname adlı eserde yazar bilinen şecere gele- neğinden ayrılarak Oğuzların soyunu Araplara dayandırır. Söz konusu bu eserde Oğuz Süleyman adlı birisi Oğuz Devleti'nin kurucusu olarak övülür.

Cevap D

60 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2016

15. Bağlam merkezli olan İşlevsel Halk Bilimi kuramı, antropolojideki gelişmelerin halk bilimi çalışmalarına yansımasıdır. Bu yüzden "Antropolojik Yöntem" olarak da adlandırılmıştır. Bu kuramda, halk verimlerinin sosyal ilişkilerin bir ürünü olduğu ortaya kon- muştur. Temsilcileri arasında Bronislaw Malinowski, Franz Boas, William Bascom gibi araştırmacılar vardır.

Cevap B

16. Halk hikâyeleri "Fasıl-Döşeme-Asıl Hikâye-Duvak Kapama" bö- lümlerinden oluşur. Fasıl, hikâyenin başlangıç bölümüdür. Saz eşliğinde söylenen çeşitli şiirlerden oluşur. Döşeme bölümünde mensur bir tekerleme söylenir. Asıl hikâye, hikâyenin asıl konu bölümüdür. Duvak kapamada ise hikâye tamamlanır, iyi dilekler sunulur.

Cevap D

17. Alkışlar, anonim halk edebiyatının konuşmalık türleri arasındadır. Kişinin, kendisi ve yakınları adına maddi, manevi, huzurlu olma- ları için Allah'a yapılan bir sesleniştir.

Cevap E

61 2016 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

18. Orta oyununda, oyuncuların meydana getirdikleri topluluklara "kol" adı verilmektedir. Her oyunda da bir "kolbaşı" bulunur. "Ka- vuklu ve Pişekâr" gibi ustalardan biri kolbaşı seçilir ve bu genelde Pişekâr'dır çünkü oyunu o açar ve kapatır. Pişekâr'ın sırtında bir cüppe, elinde "şakşak/pastav" bulunur.

Cevap E

19. Âşıklık geleneğinde kol, çıraklık geleneği içinde, birbiri ardın- ca yetişen âşıklar tarafından, odak hüviyetindeki usta âşığa bağlılık duyarak ona ait üslup, dil, ayak, ezgi, konu, hatıralar ve hikâyelerin devam ettirildiği mekteptir. Edebiyatımızda "âşık kolu"ndan ilk söz eden kişi Eflatun Cem Güney'dir. XX. yüzyıldan itibaren tespit edilen âşık kollarından ise bazıları şunlardır. Şenlik Kolu (Doğu Anadolu, Azerbaycan) Hasta Hasan’ın çırakları: Nuri, Şenlik. Şenlik’in çırakları: Bala Kişi, İbrahim, Gazeli, Ali, Bala Mehmet, Namaz, Kasım, Asker, Mevlüt, Nesib, Süleyman, Hüseyin, Gü- listan. İbrahim’in çırakları: Çerkez, İlyas, (Çırağı: Rüstem Alyansoğlu), İsrafil, Hüseyin. Kasım’ın çırakları: Nuri Şenlik, Yılmaz Şenlik, Şeref Taşlıova, Fikret Şenlik, Dursun Durdağı, Salih Şenlik, Şevki Halıcı, Abbas Seyhan, İslam Erdener, Mehmet Hicranî. Şeref Taşlıova’nın çırakları: Sadrettin Ulu, Nuri Şahinoğlu, Hik- met Arif Ataman, Şah İsmail. Gülistan’ın çırakları: Murat Çobanoğlu, Nusret Yurtmalı, Hakkı Baydar, Murat Yıldız. Murat Çobanoğlu’nun çırakları: Mürsel Sinan, Arif Çiftçi, Metin Bektaş. Murat Yıldız’ın çırakları: Günay Yıldız, İlgar Çiftçioğlu, Mahmut Karataş. Sümmanî Kolu (Erzurum yöresi) 62 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2016

Sümmanî’nin çırakları: Şevki Çavuş, Fahri Çavus, Ahmet Çavuş, Mevlüt. Şevki Çavuş’un çırağı: Hüseyin Sümmanioğlu (Onun çırağı: Ömer Yazıcı) Fahri Çavuş’un çırağı: Nusret Yazıcı (Onun çırakları ise: İsrafil Taştan ve Ebubekir (Zamanî). Ruhsatî Kolu ( yöresi): Kusurî’nin çırağı: Ruhsatî. Ruhsatî’nin çırakları: Meslekî, Minhacî, Emsalî. Meslekî’nin çırakları: Zakirî (Noksanî), Ali. Emsalî’nin çırakları: Gülhanî, Mahsubî. Diğer: Sanatî, Feryadî, Bekir Kılıç, Tabibî, Firakî, Zakir, Gafilî, Hamza, Hasan (Sızırlı), Hitabî, Nedimî, Memiş Eroğlu, Kelâmî, Kenanî, Ehramî, Dilhunî. Emrah Kolu (Tokat, Kastamonu yöreleri) Emrah: Gedaî, Meydanî, Tokatlı Nuri. Meydanî’nin çırakları: Kemalî, (Onun çırağı: Hasan, Hasan’ın çı- rağı ise: İhsan Ozanoğlu). Nuri’nin Çırakları: Gayretî, Ceyhunî. Ceyhunî’nin Çırakları: Cemalî, Mevcî, Nagamî, Bedrî, Arap Hızrî, Mes’udî, Şermî, Cesurî, Seyhunî, İlhamî, Pesendî. Dertli Kolu (Bolu, Kastamonu, Çankırı yöreleri) Dertli’nin çırağı: Geredeli Figanî. Figanî’nin çırakları: Pinhanî, Cudi, Naili. Nailî’nin çırağı: Yorgansız Hakkı. Huzurî Kolu (Artvin) Huzurî’nin çırakları: İzharî, Zuhurî, Fahrî. Diğer: Cevlanî, Müdamî, Pervanî.

63 2016 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

Derviş Muhammed Kolu (Malatya Yöresi) Derviş Muhammed’in silsile hâlinde birbirini yetiştiren çırakları: Âşıkî, Şah Sultan, Hüseyin, Bektaş Kaymaz, Hasan Hüseyin. Deli Derviş Feryadî Kolu (Sivas-Kangal Yöresi) Deli Derviş Feryadî, Fahri (Süleyman), Suzanî, Revanî, Efganî, Figanî (Abidin Şimşek), Cemal Koçak, Cemal Özcan. Buna göre Bayburtlu Zihni, kol oluşturmuş aşıklardan biri değildir.

Cevap C

20. Şeref Taşlıova, Ardahan'ın Çıldır ilçesinin Gülyüzü Köyü'nde 10 Nisan 1938 tarihinde dünyaya gelmiştir. Âşık; Âşık Gülistan, Âşık Kasım ve Posoflu Müdamî'nin çıraklığını yapmıştır. Âşıklığının yanında bilimsel kongrelerde bildiriler sunmuş; Çağrı, Türk Folk- lor Araştırmaları, Türk Edebiyatı, Türk Dili, Türk Folkloru, Köz, Erciyes gibi dergilerde çeşitli makaleleri yayımlanmıştır. Sağlı- ğında UNESCO'nun Yaşayan İnsan Hazineleri listesine alınmış- tır. Doğu Anadolu âşık makamlarının tamamını bilen âşık, 2014 yılında 'da vefat etmiştir.

Cevap A

21. A, B, C ve D seçeneklerinde verilen eşleştirmeler doğrudur. Müzekki'n-Nüfus adlı eser Mevlâna'ya değil, XV. yüzyıl mutassa- vıflarından Eşrefoğlu Rumî'ye aittir.

Cevap E

64 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2016

22. Verilen dizelerin dil içi çevirisi şöyledir: Yaratılmadan evvel ruh ve mânâ âlemi Kimseler Mevlâ'ya secde etmezdi Yer ve gök, kader (levh-i mahfuz) mevcut Manevî âlemde hem var idim ben Buna göre şair, tasavvuftaki yaratılış inancından söz etmiştir. Tekke-tasavvuf edebiyatında "yaratılış inancı"nı anlatan şiirlere devriye adı verilir.

Cevap A

23. Aruz ölçüsünde hece değerleri esas alınır. Aruz kalıplarının büyük bir kısmı hece sayısı açısından da eşittir. Fakat bazı kalıpların son tef'ilesinde bir hece eksik söylenebilir. Bu kalıplar şunlardır: fe'ilâtün fe'ilâtün fe'ilün fe'ilâtün mefâ'ilün fe'ilün fe'ilâtün fe'ilâtün fe'ilâtün fe'ilün mefâ'ilün fe'ilâtün mefâ'ilün fe'ilün Buna göre aruzdaki bazı kalıpların son tef'ilesindeki "fe'ilün (••−) şiirin herhangi bir yerinde eksik söylenip "fa'lün (−−)" olabilir. Ölçüsü "mefâ'ilün fe'ilâtün mefâ'ilün fe'ilün" olan aşağıdaki beytin ilk dizesinin son tef'ilesinde buna örnek vardır. Ne çâre var ki firâkınla eğlenem bir dem Ne tâli'im meded eyler visâle fursat olur Beytin taktii ise şöyledir: Ne - çâ - re - var - ki - fi - râ - kın - la - eğ - le - nem - bir - dem • − • − / • • − − / • − • − / − − Ne - tâ - li' - im - me - de - dey - ler - vi - sâ - le - fur - sa - to -lur • − • − / • • − − / • − • − / • • − Cevap B

65 2016 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

24. XIV. yüzyıl şairlerinden Kadı Burhâneddin çok iyi bir fıkıh eğiti- mi almıştır. Kayseri'de kadılık yapmış, Eretna Beyliği'nin devlet işleriyle yakından ilgilenmiştir. Daha sonra, Sivas merkezli olan kendi devletini kurmuştur. Tuyuğ türünün en başarılı şairlerinden olan Kadı Burhâneddin'in şiirlerinde Azeri Türkçesinin fonetik özellikleri de görülür. Cevap B

25. XVI. yüzyılda Bursa'da yaşamış olan Lâmiî manzum ve mensur olmak üzere 30'dan fazla esere sahiptir. Nehafatü'l-Üns, Şem u Pervane, Gûy u Çevgân, Şehrengiz /Bursa Şehrengizi, Ferhâd u Şîrîn gibi pek çok mesnevinin şairidir. Molla Câmî'nin eserlerini Türkçeye çevirdiği için Câmî-i Rûm olarak anılmıştır.

Cevap D

26. Verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: "Nerede toz içinde (kirli) bir yer varsa yıkar, arıtır. Temizlemekte Âhi Evrân gibidir Tuna." Buna göre şair, Tuna'nın sularıyla kirli, tozlu yerleri temizlemesi ile Âhi Evrân arasında bir bağlantı kurarak Âhi Evrân'ın , insan- ların -mecazen kirli yanlarını- yanlışlarını, eksiklerini düzelttiğini anlatmıştır.

Cevap D

66 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2016

27. Öncülde verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: "Ne sende vefa var ne bende sabır ve kararlılık. O yok bu yok, neden benden uzak duruyorsun." Buna göre, şair "sevgilinin vefasızlığından ve ilgisizliğinden" ya- kınmıştır. Seçeneklerdeki beyitleri dil içi çevirilerine göre inceleyelim: A) Gönül ise sabredemez, sende ise insaf yok. O zaman bana çaresiz sefer görünüyor. (Beyitte "Aşka derman ya sabırdır ya sefer sözüne atıf da yapıl- mıştır.) B) Eğer Fuzûlî "Güzellerde vefâ var" derse aldanma çünkü şair- lerin sözü yalandır. C) Bir şâha (güzele) kul oldum ki gönül ona muhtaçtır. Bir aya (güzele) tutuldum ki yüzü sabah güneşi (gibidir). D) Gittin şarap sohbetini başkalarıyla ettin. Ayrılık ateşiyle bağrımı kebap ettin. E) Ey sevgili! Bizi bırakır rakiple sohbeti bırakmazsın Âşıkları satıp diğerleriyle, (rahiplerle) alışverişi bırakmazsın. Buna göre; A, B, D ve E seçeneklerindeki beyitlerde "sevgilinin ilgisizliğinden, vefasızlığından" yakınılırken C seçeneğindeki be- yitte sevgiliye övgü vardır.

Cevap C

28. Öncüldeki beytin dil içi çevirisi şöyledir: Üzgün gönlünün elemini Kays'ınkiyle kıyaslama. Mecnun aklını yitirmişti (bu yüzden) ne derdi vardı (olabilirdi). Buna göre şair, Mecnun'un / Kays'ın aklını yitirdiği için idraktan yoksun olduğunu, bu yüzden gönül acısını da idrak edemeyece- ğini sezdirir. Böylelikle kendi gönül acısını Mecnun'unkiyle kıyas- lamaz, ondan daha üstün görür.

Cevap C

67 2016 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

29. Verilen dizelerin dil içi çevirisi şöyledir: Gün gibi ağarıp ışıklara daldım. Yüz karasını gölge gibi yere çaldım. Buna göre verilen beyitte geçen "envâr-sâyeveş" kelimeleri ara- sında tezat vardır. "gün gibi ağarup, sâyeveş (gölge gibi)" kelime- lerinde teşbih vardır. "rûy-ı zemîne çaldum (yere çaldım)" ifadesi mecaz anlamdadır, bunun yanında "gölge" ile bağlantı kurularak gerçek anlamı da düşündürülmüştür. Buna göre kinaye oluşur. "envâr (ışıklar)" kelimesinde mecazımürsel vardır. Beyitte, hüs- nütalil yoktur.

Cevap E

30. Peygamberler, dört halife, aşere-i mübeşşere, din ve tarikat bü- yüklerinin iç ve dış güzelliklerini, örnek kişilik ve davranışlarını anlatan eserlere hilye adı verilir. Hilyeler manzum ya da mensur yazılmıştır.

Cevap B

31. Âşık Çelebi Tezkiresi (Meşairü'ş-Şuara) XVI. yüzyılda kaleme alınmıştır. Herat ekolü yöntemine göre hazırlanan tezkirede on iki Osmanlı padişahının biyografisine yer verilmiştir. Bunlar dışında 426 şair hakkında bilgi içermektedir. Hasan Çelebi Tezkiresi, XVI. yüzyılda Kınalı Hasan Çelebi tarafından yazılmıştır. Eserde 642 şairin biyografisi yer almaktadır. Beliğ Tezkiresi, İsmail Beliğ tara- fından XVII. yüzyılda yazılmıştır. Kafzade Faizî'nin Zübdetü'l-Eş'âr adlı eserine zeyl olarak yazılan bu eser bir şiir antolojisi niteliğin- dedir; şairlere, değerleri ölçüsünde yer verilmiştir. Ramiz Tezkiresi (Âdâb-ı Zurâfâ), Mirzazade Mehmed Sâlim'in tezkiresine zeyl ola- rak yazılmıştır. Bu eserde şairlerin ölüm tarihleri titizlikle belirtilmiş, onların şiirleri ve sanatları üzerine değerlendirmelere yer verilmiş- tir. Esrar Dede Tezkiresi (Tezkire-i Şu'arâ'yı Mevlevîyye) ise XVIII. yüzyılda tamamlanmıştır, Mevlevî şairlerin biyografilerini içerir; bu yönüyle seçeneklerdeki diğer tezkirelerden farklıdır.

Cevap E 68 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2016

32. Jön Türklerin önde gelen şahsiyetlerinden biri olan Mizancı Mu- rat Bey, 1892'de yazdığı Turfanda mı Turfa mı? adlı eserinde, toplumun maddi ve manevi refahını düşünerek çeşitli kalkınma projeleri sunar. Bu romanın başkahramanı Mansur idealist, va- tansever bir gençtir, bir "numune çiftlik" kurmuş, ziraat mektebi açmıştır. Murat Bey'in idealist, ahlakçı, vatansever kişiliği bu ro- mana Mansur karakteriyle yansır.

Cevap A

33. Bir şiirde cümlenin aynı dizede tamamlanmayıp alt birime sark- masıyla oluşan mısra kırılmalarına anjambman denir, verilen şiirde geçen "Bulutlar karardıkça zerrâta bir / Ağır, muhtazır dal- galanma gelir." dizeleri buna örnektir. Verilen şiirde "yağmurun yağış anı" anlatılmaktadır ve "z, s, ş" sesleriyle aliterasyon yapıl- mıştır. Bu sesler, yağmur damlalarının çıkardığı seslere benzer. Böylelikle şiirde işitsel bir algı oluşturulmuştur. Şiirde "muttarid, muhteriz, ihtizâz, nevha-ger" gibi pek çok Arapça, Farsça köken- li kelime ve kelime grubu kullanılmıştır. Şiirde, mısra kırılmaları olduğu için anlam beyitlerde tamamlanmamıştır, şiirin bütününe yayılmıştır.

Cevap D

34. Ömer Seyfettin, Birinci Balkan Savaşı dönemlerinde Sırp, Yunan cephelerinde savaşmış, daha sonra askerlik görevinden ayrıla- rak Selanik'te Genç Kalemler dergisinde yazarlık yapmıştır. Türk- çülük felsefesine bağlı olan yazar pek çok hikâyesinin konusunu Türk tarihinden seçmiştir. Onun amacı bir Türk ruhu inşa etmek ve moralini yitirmiş bir topluma kendi büyüklüğünü hatırlatmaktır. Cevap E

69 2016 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

35. Verilen şiir serbest nazım tekniğiyle yazılmıştır ve çok yoğun, im- geli, kapalı bir söyleyişe sahiptir. Şiirde geçen "Ben burada bir sıkıntıyım, benim atım her zaman, ölü bir şey kalıyor dünyadan, yapraklardan" gibi imgeli dizelerden, bu şiirin İkinci Yeni tarzını yansıtan bir üslupla yazıldığını anlayabiliriz. Cevap C

36. 1940'lı yıllardan itibaren Türk romanında köye ve köy insanının yaşantısına yoğun bir yöneliş başlar. Bu tür romanlar konularını daha çok toprağa bağlı insanların hayatlarından alır. Bu eserler- de; ağa-muhtar ile köylü çatışması, dinin yanlış algılanması, batıl inançlar, gelenek, toprak kavgası, hak arama, eşkıyalık, öç alma, işsizlik ve yoksulluk gibi konu ve temalar işlenir. Köy romanların- da yazarlar, ya bireysel ya da toplumcu gerçekçi bir bakış açısıy- la olay ve durumları okura aktarırlar. Köyün Kamburu (Kemal Tahir), Sarı Traktör (Talip Apaydın), Yı- lanların Öcü (Fakir Baykurt), Teneke (Yaşar Kemal) bu tip eser- ler arasındadır. Küçük Ağa (Tarık Buğra) adlı roman ise Millî Mücadele'yi, bu mücadeleye din adamlarının da katkılarını an- latan bir romandır.

Cevap E

37. Öncüldeki parçada geçen "Samim" karakteri Peyami Safa'nın, Yalnızız romanının baş karakteridir.

Cevap B

70 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2016

38. Dinle Neyden, Çoban Çeşmesi, Suda Halkalar gibi eserlerin sa- hibi Faruk Nafiz Çamlıbel'dir. Memleketçi Şiir tarzının en önemli temsilcisi olan sanatçı hece ve aruzu başarıyla kullanan romantik bir şairdir. Cevap D

39. B, C, D ve E seçeneklerinde verilenler doğrudur. Attilâ İlhan'a ait olan Dersaadet'te Sabah Ezanları adlı romanda II. Dünya Savaşı sonrası İstanbul'da yaşanan darboğaz değil 1919-1920'li yıllarda işgal altındaki İstanbul, Osmanlının son dönemleri ve Kuvayımil- liye dönemleri anlatılır. Cevap A

40. Sürrealizm akımında sanat "bilinçaltının aracısız ve engelsiz ak- tarımı" olarak benimsenmiştir. Bu akımda, sanat eserinin man- tıkla açıklanamayacağı öne sürülmüştür. Daha çok şiir türünde etkili olan sürrealizm, Türk edebiyatında Garip (I. Yeni) şairlerini de etkilemiştir. Cevap C

71 2016 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

41. Öğretmenin yaptığı etkinlik; öğrencilerde söz varlığının, okuma zevkinin, dinleme becerisinin ve sunum becerisinin geliştirilme- sine yöneliktir. Öğretmenin yaptığı etkinliğin dil bilgisinin öğretimiyle doğrudan bir ilişkisi yoktur. Çünkü dil bilgisi öğretimi daha çok sözcük, söz- cük öbeği ve cümle düzeyinde ele alınabilecek bir alandır. Cevap C

42. “Öğretim programında, yazım ve noktalamayla ilgili konuların, derste işlenen veya öğrencilerin yazdıkları metinler üzerinde yapılacak çalışmalarla öğretilmesi gerektiği belirtilmiştir.” bilgisi, doğrudan “Yazım ve noktalama dil becerileriyle ilişkilendirilerek öğretilmelidir.” yargısıyla ilgilidir.

Cevap B

43. Bu soru, 2015’te çıkan ve öğretmen adaylarının zihnini oldukça karıştıran bir sorunun benzeridir. Sorunun amacı, geleneğin dün- yasına yöneliktir: “Benzer temalar, farklı dönemlerde ve anlatım tarzlarıyla yeniden ele alınır.” ’nin bir gazelindeki “yalnız- lık”, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Selam Olsun şiirinde farklı bir dil ve içerikle ele alınmıştır.

Cevap D

72 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2016

44. Yazar, açık olduğu evrenin verilerine göre algı alanları oluşturur. Yazarın algıladıkları doğrultusunda oluşturduğu verileri bir bildi- rim olarak üretime dönüştürmesi, bir iletişim olgusudur. Bu bil- dirimin sanatsal anlamdaki özelliği, yapısı, anlatım biçimleri adı altında ele alınmaktadır. Amaçla biçim arasında doğal bir ilişki vardır. Bildirimin amaç ve kapsamı anlatım biçimlerini oluşturur. Sözlü ya da yazılı, duygu ve düşüncelerini iletmeye çalışan kişi, metnin alıcısı üzerinde bazı etkiler bırakmak ister; iletisini bu is- tek, bu amaç doğrultusunda biçimlendirir. Anlama ve anlatma tekniklerinde, anlatım biçimleri dört temel başlık altında toplarlar:

Amaç Biçim Bilgi vermek Açıklayıcı anlatım Düşüncesini kanıtlamak Tartışmacı anlatım İzlenim kazandırmak Betimleyici anlatım Olay içinde yaşatmak Öyküleyici anlatım

Düşünsel Anlatımın Temel İlkeleri I. Anlatım biçimlerinden bilgi verme, öğretme (açıklama); ikna etme, kanıları değiştirme (tartışma) amacına yönelik olma, II. Kullanmalık bir nitelik üstlenme, III. Örneklendirme, tanık gösterme, tanımlama, karşılaştırma, kanıtlama gibi düşünceyi geliştirme tekniklerinden yararlanma, IV. Bilimsellik iddiası taşıma, V. Terim kullanma, VI. Neden-sonuç ilişkisi kurma, VII. Gözleme yer vererek duygusallıktan nesnelliğe yönelme, VIII. Günlük konuşma dilinin söz kalıpları içinde kalma, IX. Eylemlere ve zarflara öncelik verme.

73 2016 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

Sanatsal Anlatımın Temel İlkeleri I. Anlatım biçimlerinden izlenim kazandırma (betimleme); olay içinde yaşatma (öyküleme) amacına yönelik olma, II. Benzetme, eğretileme, düzdeğişmece gibi söz sanatlarına başvurma, imgesel anlatıma dayanma, III. Varlıkları ayırıcı özellikleriyle verme, çeşitli duyulara seslenme, IV. Gözlem gücünden yararlanma ve ayrıntıları seçme, V. Okurun hayâl gücüne dayanma; kurgusal bir nitelik taşıma, VI. Olayları oluş sırasına göre anlatma, doğayı devinim içinde yansıtma, VII. Sözcüklerin duygusal değerlerinden yararlanma, VIII. Deyimlere, yinelemelere yer verme; seslenmelerden yararlanma, bitirilmemiş cümleler kurma, IX. Sıfatlarla oluşturulan sözcük öbeklerine ağırlık verme. I. metin: Betimleme / Sanatsal anlatım II. metin: Açıklama / Düşünsel anlatım III. metin: Öyküleme / Sanatsal anlatım

Cevap B

74 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2016

45. Soruda verilen ön bilgi, 2015 Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Prog- ramı’ndaki öğretim yaklaşımlarından biridir. Programdaki yakla- şıma göre, edebî dilin gelişim ve değişimi, tarihî akışla birlikte takip edilmeli, metne yansıyan dönem özellikleri verilmelidir. Şair ya da yazar bir bakıma çağının tanığıdır. Bir dönemin özellikleri- ni, o dönemde yazılan edebî metinlerden anlamak mümkündür. “Bâki’nin bir mersiyesi işlenirken Osmanlı dönemindeki bazı olaylara atıfta bulunulması”, “Şinasi'nin bir şiiri işlenirken Tan- zimat Fermanı'ndaki bazı maddelerin hatırlatılması”, “Orhun Yazıtları anlatılırken o dönemdeki bazı savaşlarla ilgili bilgilerin verilmesi” ve “'un bir şiiri çözümlenirken dönemin şartlarının açıklanması” edebî metinlerle tarihsel akışın birlikteliği bağlamında ele alınırken “Yaşar Kemal’in bir romanı incelenirken Toros Dağları’yla ilgili bilgilerin verilmesi” seçeneği, edebî metin ve coğrafî özellikler açısından değerlendirilebilir.

Cevap C

46. Soru, öğretim ilke ve yöntemlerinin uygulanmasına yöneliktir. Se- çeneklerde verilen ilkeleri sırayla incelemek gerekir. Öğrenciye Görelik İlkesi: Ders programının hazırlanmasında veya dersin işlenmesinde öğrencinin fizyolojik ve psikolojik özel- likleri, bireysel farklılıkları esas alınır. Bu ilke, Gelişim ve Öğren- me Psikolojisi’ndeki gelişmeler ve çağdaş eğitim akımları görüş- leri sonucu gelişmiştir. Eski öğretim sisteminde konuların seçimi ve işlenişi, tamamen yetişkinlerin isteklerine göre yapılır, sınıfta da "öğretmen merkezli" bir ders işlenişi sergilenirdi. Bu ilke esas alındığında, gerek konu seçim ve işlenişinde gerekse okul bina- sı, sınıftaki oturma düzeni, ders kitabı ve diğer ders malzemeleri ve dersin işlenişi sırasında "öğrenci merkezli" bir öğretim ortaya çıkmıştır. Bu ilkeye "çocuğa / öğrenciye uygunluk" öğretimi ya da "bireyselleştirme" ilkesi de denir. Çocuk bir yetişkin olarak, hatta yetişkinin küçük modeli olarak düşünülmez; fizyolojik ve psiko- lojik olarak tamamen kendine has bir birey olarak görülür. Bura- daki eğitim düzenlemelerinde gelişim ve öğrenme psikolojisinin sonuçlarına dikkat edilir. Bu çalışmalar içinden iki ilke çıkmıştır:

75 2016 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

Seviyeye uygunluk ve öğretimin bireyselleştirilmesi. Öğrencinin ilgi, ihtiyaç ve her türlü hazırbulunuşluk düzeyi (yaş, cinsiyet, ön- bilgiler) dikkate alınır. Bilinenden Bilinmeyene İlkesi: Ders sırasında, öğrencinin o zamana kadarki bilgi ve deneyimlerinden yola çıkılarak yeni bil- gi ve deneyimlerin bunlar üzerine kazandırılması ilkesidir. Yeni bilgileri eski bilgilerle karşılaştırarak, gerektiğinde eskileri doğru- layarak geliştirmek, öğrencideki bilgi sisteminin çok daha sağlam olmasını sağlar. Hayatilik İlkesi: Öğretim sürecinde kullanılan dil, oluşturulan sosyal ortam gerçek hayata yakın olmalıdır. Teorik olarak öğre- nilen bilgiler pratikte de kullanılmalıdır. Öğretimin ve içeriğin ya- şamla ilişkili olmasıdır. Dewey; “Eğitim yaşama hazırlıktan öte yaşamın ta kendisidir.” diyerek hayatilik ilkesini vurgular. Yakından Uzağa İlkesi: İçerik hazırlanırken, öğrenme-öğretim süreci uygulanırken yani öğretmen bilgileri, örnekleri öğrenciye aktarırken öğrencinin yakın zamanından başlayarak uzak za- mana, yakın çevresinden başlayarak uzak çevreye doğru gider. Çocuğun içinde yaşadığı çevre çocuğun öğrenme sürecini doğ- rudan etkiler. Somuttan Soyuta İlkesi: Bireyin zihin gelişimi somuttan soyuta doğrudur. İnsan her zaman somut olarak gördüğü, algıladığı şey- leri, onların soyut kavramlarla anlatılmasından daha kolay öğ- renir. Öğretim; gözle görülenden, elle tutulandan, görülmeyene, tasavvur edilene yöneliktir. Seçeneklerde verilen ilkelerden “öğrenciye görelik” vezinlerin öğ- retim aşamalarındaki temel ölçüttür.

Cevap A

76 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2016

47.

Bloom’un Sınıflaması Bilgi Anımsama, ezberleme, tanıma, sıralama… Alınan uyarıcı, aynen tepkiye dönüştürülür. Kavrama Yorumlama, bir ortamdan öte- kine aktarma, özetleme, kendi sözleriyle betimleme… Alınan uyarıcının anlamı değiştirilme- den kendince ifade edilmesidir. Uygulama Problem çözme, bir sonuç alma için bilgiyi uygulama… Edinilen bilginin yeni durumlara transfer edilmesidir. Analiz - Çözümleme Oluşumunu göstermek için bö- lümlere ayırma, iletişimin derin yapısını, güdülerini bulma… Ve- rilen bir bütünü parçalara ayır- mak ve parça-bütün arasında ilişki tespit etmektir. Sentez - Bireşimleme Derin yapıyı yeniden oluşturabil- me, üretme, derleme, toparlama, tasarlama… Verilenlerden yola çıkarak özgün bir bütünlük oluş- turmaktır. Değerlendirme Tüm süreci sınama, yargıda bu- lunma, karar verme… Seçeneklerde verilen bilişsel alan basmakları tek tek incelendi- ğinde, bilgi basamağında yer alan özelliklerden “hatırlama”nın istenildiği görülecektir.

Cevap A

77 2016 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

48. Eğitim kazanımlarıyla, program içeriğinin iki boyutlu bir çizelge üzerinde gösterildiği tabloya belirtke tablosu denir. Belirtke tab- losu kazanımlarla içeriğin bir tabloda görülmesini sağlar. Öğret- mene sınav hazırlamada kılavuzluk yapar. Belirtke tablosunda; kazanımlar, konu başlıkları, alt konu başlıkları, kazanımların dü- zeyi yer alır. Öğretim sürecinde belirtke tablosu kullanmanın en önemli işle- vi, hedef alanlarının hangi öğrenme konularıyla ilişkili olduğunu belirlemesidir. Belirtke tablosunun kullanılma alanları: I. Hedef–İçerik ilişkisini kurmak (konuların hangi hedef alanında gerçekleşeceğini belirlemek) II. Dersin kazanımlarından hangilerinin daha önemli olduğunu göstermek. III. Program kazanımlarının niteliğini belirlemek IV. Ölçme aracı için uygun sorular geliştirmek V. Eğitim durumları (öğrenme yaşantılarını belirlemek)

Cevap A

49. Görüş Geliştirme: Belirgin çelişkiler ve kutuplaşmış tutumlar içe- ren konuların öğretiminde, öğrenende tutumlar ve değerler geliş- tirmek amacıyla uygulanan yöntem/tekniktir. Soruda verilen cümlelerin üçü de tartışmaya açıktır. Birbiriyle ilintili birden çok tartışma konusu vardır. Cümleler, öğrencilerin bir konuyla ilgili farklı bakış açıları oluştur- malarını ve konuya eleştirel bakmalarını sağlayacak niteliktedir. Öğrencilerin ilgi ve dikkatlerini artırarak derse aktif katılımlarını sağlar.

Cevap E

78 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2016

50. Soru, tipik bir paragraf sorusu özelliği göstermektedir. Soruda, “Metinden hareketle kurmaca ile gerçekçilik arasındaki farkı belirleme”ye yönelik hiçbir ayrıntı söz konusu değildir. Ayrıca, sorunun yanıtı, sorunun ilk cümlesindedir. “Öğretici me- tinler hakkında bilgi vermek isteyen bir öğretmen…” denildiğinde kurmaca metinden söz edilemez. Çünkü, öğretici metinler “kul- lanmalık; yazınsal metinler “kurmaca"dır.

Cevap E

79 2017 ÖABT TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÇIKMIŞ SORULAR VE ÇÖZÜMLER

1. Verilen parçanın dil içi çevirisi şöyledir: Dokuz Oğuz beyleri ve halkı, bu sözlerimi iyice işitin, sıkıca dinleyin: İleride gün doğu- suna, güneyde gün ortasına kadar, geride gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, bu (sınırlar) içindeki (tüm) halklar hep bana tabîdir. Buna göre, parçada altı çizili "tokuz (dokuz)" sayı sıfatıdır, "ed- güti (iyice)" durum zarfıdır, "kün (gün)" isimdir, "içreki (içindeki)" sıfattır.

Cevap D

2. Verilen parçanın dil içi çevirisi şöyledir: Köl Tigin o savaşta otuz yaşında idi. Alp Salçı kır (at)ına binip sabırsızca hücum etti. İki eri kovalayıp mızrakladı. Karlukları öldürdük, (tutsak) aldık. (O sı- rada) Az halkı (da) düşman oldu. Kara Gölde savaştık. Köl Tigin otuz bir yaşında idi. Buna göre, altı çizili kelimeleri aldıkları ekler bakımından ince- leyelim: I. "Süŋüşde (savaşta)" → süŋ - üş + de: "süŋ-" fiil kökü sırasıyla fiilden isim yapma eki (-üş), bulunma hâli eki (+de) almıştır. II. "Akın (akını, kıratını)" → ak + ı + n: "ak" isim kökü sırasıyla teklik üçüncü kişi iyelik eki (+ı), belirtme hâli eki (+n) almıştır. III. "Erig (eri)" → er + ig: "er" isim kökü belirtme hâli eki (+ig) almıştır. NOT: Köktürkçede belirtme hâli eki üç şekildedir: +(Ι)g, +(Ι)n, +nΙ. Bunlardan, "+(Ι)g": standart bir belirtme ekidir. "+(Ι)n" iyelik ekinden sonra gelir. "+nΙ" işaret ve şahıs zamirlerinden sonra gelir.

80 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2017

IV. "Ölürtümiz (ölürdük)" → öl - ür - tü - miz: "öl-" fiili sırasıyla ol- durganlık eki (-dür-), belirli geçmiş zaman eki (-tü), çokluk birinci kişi eki (-miz) almıştır. V. "Altımız (aldık, tutsak ettik)" → Kelime fiildir, bunu cümlenin anlamından çıkarabiliriz. Buna göre, altı çizili "altımız" kelimesi iyelik eki değil, sırasıyla belirli geçmiş zaman eki (-tı), çokluk birinci kişi eki (-mız) almıştır.

Cevap E

3. Verilen parça Eski Uygur Türkçesi Dönemi'nde yazılmış olan Irk Bitig adlı eserden alınmıştır. Verilen parçada geçen "altun, tüsi, taluyda, tapladukumın, seb- dükümin, yiyür, edgü" kelimeleri dudak (küçük ünlü) uyumuna aykırıdır. "Altun kanatlıg talım kara kuş men (altın kanatlı talım kara kuşum ben)" cümlesindeki "kanatlıg (kanatlı)" kelimesi "-lıg" ekini alarak sıfat olmuş isimdir. "Tapladukumın (dilediğimi) tutar men (tuta- rım), sebdükümin (sevdiğimi) yiyür men (yerim)" cümlelerinde sıfat-fiiller belirtme durumu eki alarak fiile bağlanmıştır. "Tutar men (tutarım), yiyür men (yerim)" fiilleri birinci tekil kişi ile çekimlenmiştir. Buna göre verilen parçada A, B, C ve E seçeneklerindeki yargılar bulunmaktadır. Uygur Türkçesinde emir üçüncü çoğul kişi eki "-Ø, -zUnlAr"dır, parçada buna örnek yoktur.

Cevap D

81 2017 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

4. Verilen parça EAT'nin dil özelliklerini göstermektedir. Bu Türk- çede "-UbAn" zarf-fiil ekidir: gelüben (gelerek). "Bu boy Deli Dumruluŋ (boyu) olsun." cümlesinde "Dumruluŋ (boyu)" kelime- sindeki "+uŋ" eki ilgi hâli (tamamlayan) ekidir. "Alnı" kelimesin- de sahiplik anlamı vardır (onun alnı) ve buna göre kelime teklik üçüncü kişi iyelik eki almıştır.

Cevap C

5. EAT Dönemi'nde yazılmış ilk telif Türkçe tıp kitabı 1387'de İs- hak bin Murad tarafından yazılan Edviye-î Müfrede'dir. Gerede Kalesi'nde tamamlanan bu eserde Türklerin geçmişten getirdik- leri tıp bilgilerinin yanında Zeyneddin bin İsmail-ül Cürcani'nin Zahire-i Harezmşahî'den ve İbn Sina'nın Kanun adlı eserinden alınmış bilgiler de yer alır.

Cevap A

6. Türk lehçelerinin pek çok farklı sınıflandırması vardır, bunlardan biri de şu şekildedir: Kıpçak Grubu Türk Dilleri (Kuzey): Kazakça, Kırgızca, Tatarca, Başkurtça, Karaçay-Balkarca, Nogayca, Kumukça, Karaimce, Karakalpakça, Kırım Tatarcası. Karluk Grubu (Uygur-Doğu): Özbekçe-Yeni Uygurca. Oğuz Grubu Türk Dilleri (Güneybatı): Türkiye Türkçesi, Azer- baycan Türkçesi, Türkmence, Gagavuzca, Salarca. Güney Sibirya Grubu Türk Dilleri (Kuzeydoğu): Tuvaca, Ha- kasça, Altayca, Çulımca. Diğer Türk Dilleri: Çuvaşça, Halaçça, Yakutça. Buna göre, Karakalpak Türkçesi Oğuz grubu yazı dillerinden biri değildir.

Cevap C

82 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2017

7. Verilen dörtlüğün dil içi çevirisi şöyledir: Gözet dilini, az söyle sözünü Gözetilse dil, gözetirsin özünü Resûl, eri ateşe atan dil dedi Tut dilini, kurtar ateşten yüzünü Buna göre, verilen dörtlükte geçen "tiliŋni (dilini), "sözüŋ (sö- zünü), özüŋ (özünü), yüzüŋ (yüzünü) kelimeleri teklik ikinci kişi iyelik ekini (+iŋ, +uŋ, +üŋ), "tiliŋni, erni" kelimeleri "+ni" belirtme durumu ekini, "otka (oda, ateşe)" kelimesi "+ka" yönelme durumu ekini, "atguçı (atan)" kelimesi "-guçı" sıfat-fiil ekini almıştır. Veri- len şiirde ilgi durumu eki (+nΙŋ/+nUŋ) almış kelime yoktur.

Cevap A

8. Verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: Şimdi dinle, Türkçe bir me- sel, başından çok şeyler geçmiş bu ak sakallı ne der. Buna göre, verilen beyitte altı çizili "negü (ne)" kelimesi soru zamiridir, "eşit (işit, dinle)" kelimesi teklik ikinci kişi emir kipinde çekimlenmiştir, "emdi (şimdi)" kelimesi zaman zarfıdır, "başında (başından)" kelimesi teklik üçüncü kişi iyelik eki (+ı), zamir n'si ve çıkma durumu eki (+da) almıştır. (Karahanlı Türkçesinde müs- takil bir çıkma durumu eki (+DΙn) vardır fakat bu Türkçede de "+DA" eki hem bulunma hem ayrılma eki fonksiyonunda kulla- nılmıştır.) Buna göre; A, B, C ve E seçeneklerinde verilenler doğrudur. "Ge- çürmiş" kelimesi duyulan geçmiş zaman kipi almış bir fiil değildir, "keçürmiş bu kökçin sakal (geçirmiş bu ak sakallı)" ifadesinde "geçürmiş" sıfattır, şu durumda "geçür-" fiili kip eki değil, sıfat-fiil eki almıştır.

Cevap E

83 2017 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

9. Verilen cümlenin dil içi çevirisi şöyledir: At(lı) salıp düşmanın sol yanında duran askerlerini sürdüler (kaçırdılar). Buna göre, altı çizili "salıp" kelimesindeki "-ıp" zarf-fiil eki, "kol- daki" kelimesindeki "+da" bulunma hâli eki, "+ki" sıfat yapma eki, "köterip" kelimesindeki zarf-fiil eki, Oğuz Türkçesinde kullanılmış eklerdir." İlgi hâli eki Oğuz Türkçesinde ünlüyle biten kelimeden sonra "+nUŋ" şeklindedir ve ünlüsü her zaman yuvarlaktır. Şu durum- da, "duşmannıŋ" kelimesi Oğuz Türkçesi bir metinde "duşmanuŋ" şeklinde geçebilir. Yine Oğuz Türkçesinde eklerin başındaki ve sonundaki "g" sesi erir, şu durumda Doğu Türkçelerindeki "-gAn" sıfat-fiil eki Oğuz grubu Türkçelerde "-An" şeklindedir. Buna göre "duşmannıŋ, turgan" kelimeleri Oğuz Türkçesine ait olmayan ekler almıştır.

Cevap B

10. Ünsüzler boğumlanma noktalarına göre şu şekilde sınıflandırılır: • Çift dudak ünsüzleri: b, m, p • Diş - dudak ünsüzleri: f, v • Dil ucu - diş ünsüzleri: d, n, s, t, z • Diş eti - damak ünsüzleri: c, ç, j, ş • Damak (ön-art) ünsüzleri: g, ğ, k, l, r, y • Gırtlak ünsüzü: h. Buna göre, "kazıntı" kelimesi, boğumlanma noktası aynı olmayan ünsüzleri içerir; "k" damak ünsüzüdür, "z, n, t" dil ucu ünsüzüdür.

Cevap C

84 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2017

11. Türkçedeki şahıs ekleri şu şekilde gruplanır: Birinci tip şahıs ekleri: Bu ekler zamir kökenlidir. Şahıs zamir- lerinin zamanla ekleşmesiyle oluşmuştur. Bunlar duyulan geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman, gereklilik ve istek kiplerinin çekiminde kullanılır.

Teklik Çokluk I. Şahıs -Ιm / -Um -Ιz / -Uz II. Şahıs -sΙn / -sUn -sΙnΙz / -sUnUz III. Şahıs Eki yoktur. -lAr İkinci Tip Şahıs Ekleri: Bu ekler iyelik kökenlidir. Görülen geç- miş zaman ve şart çekiminde kullanılır.

Teklik Çokluk I. Şahıs -m -k II. Şahıs -n -nΙz / -nUz III. Şahıs eki yoktur -Iar Üçüncü Tip Şahıs Ekleri: Bu ekler emir çekiminde kullanılan eklerdir.

Teklik Çokluk I. Şahıs -AyΙm -AIΙm II. Şahıs -eki yoktur -Ιn /-Un, -ΙnΙz / -UnUz III. Şahıs -sΙn / -sUn -sΙnIAr / -sUnIAR

Buna göre, A seçeneğindeki "yardıma geliyorum" yüklemi, B se- çeneğindeki "sorgulayabilmeliyiz" yüklemi, C seçeneğindeki "se- veceksin" yüklemi, E seçeneğindeki "okumuşum" yüklemi 1. tip şahıs ekleriyle, yani zamir kökenli şahıs ekleriyle çekimlenmiştir. D seçeneğindeki "öğrendiniz" yüklemi 2. tip şahıs ekiyle yani, iyelik kökenli şahıs ekiyle çekimlenmiştir.

Cevap D

85 2017 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

12. Altı dil ailesinin aynı kökten çıktığını, dolayısıyla bir büyük aile oluşturduğunu kabul eden teori Nostratik Teori'dir. Bu büyük aile- yi oluşturan diller ise şunlardır: Hami-Sami, Hint-Avrupa, Kartvel, Ural, Dravid, Altay.

Cevap B

13. "Hastane (Ø) vardır. "Bey (y değişimi olmuştur. "Hangi (h değişimi olmuştur. "Gel- (g değişimi olmuştur, "ev (v deği- şimi olmuştur. Öncüllerde g>v değişimi (dög-> döv-, düge>düve vb.) olan kelime verilmemiştir.

Cevap E

14. Halk edebiyatı ürünlerinin, özel olarak da bir masalın nerede, ne zaman yaratıldığı sorunu üzerine odaklanan halk bilimi kuramı Tarihî-Coğrafi Fin Kuramı'dır. Bu kurama göre, halk yaratmaları- nın "ilk şekli (ur-form)" belli bir yerde ve belli bir zamanda oluşur, çeşitli sebeplerle (göç, savaş, ticaret vb.) yayılır.

Cevap E

15. İlahi, tekke-tasavvuf edebiyatında hiçbir tarikat etkisi olmadan yazılan "Allah ve insan sevgisi" anlatan ezgili şiirlerdir. İlahiler çeşitli tarikatlarda farklı adlar almıştır. Mevlevîlerde "ayin", Bek- taşilikte "nefes", Gülşenilikte "tapuğ", Halvetilikte "durak" adını alır. "Nutuk" ise ilahiye verilen adlardan biri değildir, tarikata yeni giren müridlere tarikat adabını, tasavvuf ilkelerini anlatan türdür.

Cevap C

86 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2017

16. Aralarında anlam bakımından -tezat dışında- bir ilişki bulunan iki ya da daha çok kelimenin bir arada kullanılmasıyla oluşan sana- ta tenasüp denir. Verilen dörtlükte altı çizili "çiçekler-güller-me- nevşe" birbiriyle ilişkilidir, bu durum tenasüp sanatını oluşturur.

Cevap E

17. XIV. yüzyılda Fransiskan rahipleri tarafından hazırlanan ve bilinen en eski Türk bilmece örneklerini içeren eser Codex Cumanicus'tur.

Cevap C

18. Kelile ve Dimne, Hint edebiyatındaki Pança Tantra adlı eserin adıdır, Hintçeden Farsçaya Kelile ve Dimne adıyla çevrilmiştir, Farsçadan da Türkçeye bu adla çevrilmiştir. Sinbadname, Bin- bir Gece Masalları içinde de geçen Arap kaynaklı bir masaldır. Mantıku't-Tayr ise İran kaynaklıdır. Billur Köşk Masalları, Türk kaynaklıdır, Tahir Alangu tarafından derlenmiştir.

Cevap A

87 2017 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

19. XVII. yüzyıl şairi Kayıkçı Kul Mustafa tarafından destanlaştırılan anlatma Genç Osman Destanı'dır.

Cevap A

20. Tuluat; doğaçlama, herhangi bir metin ve hazırlık olmadan kendi- liğinden doğan sözler anlamına gelir. Batı tiyatrosundaki tiplerle geleneksel tiplerin birleştirildiği bu oyun, aynı zamanda suflörsüz oynanan bir halk tiyatrosudur. Gayesi toplum içinde belli bir sınıfa hitap etmeksizin sadece eğlendirmek ve güldürmek olan bu halk tiyatrosunun kurucusu Kavuklu Hamdi, ona yeni bir şekil veren ise Naşid'dir.

Cevap C

21. Verilen parçada "kör gözün açılması" motifinden söz edilmiştir. Hz. Hızır'ın atının ayaklarının altından alınacak toprakla kör gö- zün açılması motifi Âşık Garip hikâyesinde geçmektedir.

Cevap A

22. Erzurum'un Narman ilçesinin Samikale köyünde doğan ve kendi adı etrafında bir âşıklık kolu oluşturan âşık Sümmanî'dir (1861- 1915). Sümmanî, badeli âşıklardandır, rüyasında Gülperi adlı bir kızı görmüş ve onu bulmak için Kafkasya, İran, Kırım ve Afganistan'ı dolaşmıştır.

Cevap B

88 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2017

23. Verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: Üzüntü bizim gönlümüze sevgilinin hayalinden gelir, kendisinden gelmez. Zulüm hep bildik dostlardan gelir, yabancılardan gelmez. Buna göre, beyitte geçen "gam-bîgâne, cânâne-âşinâ" kelimeleri birbirleriyle ilişkilidir, bu şekilde oluşan sanata leffüneşr adı verilir. NOT: Sorunun cevabı ÖSYM tarafından lüffüneşr olarak değer- lendirilmiştir fakat bu beyitte tariz olduğuna dair çeşitli değerlen- dirmeler de vardır. Bu konuyla ilgili aşağıdaki makaleye bakıla- bilir. Prof. Dr. Mengi Mine, Divan Şiirinde Yergi Amaçlı Söz Sanatları (24. açıklama), turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20%20EDE- BIYATI/7.php

Cevap B

24. Verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: Şiir yazmada bana kimse eş olamaz, tumturak dolu, hoş edalıyım; ne Hâfız'ım ne Muhteşem. Nefî'ye ait bu beyitte şair "şiir yazmada kendine denk kimse ol- madığını" söyleyerek kendi şairlik yeteneğini övmüştür. Klasik kasidelerde şairin kendini övdüğü bölümlere fahriye adı verilir.

Cevap D

25. Verilen beytin günümüz Türkçesine doğru aktarımı A seçeneğin- de verildiği şekildedir. (Ey âşık!) Sevgilinin mahallesini bırakıp Kabe'ye gittinse, yolu şaşırmışsındır. Gel (boş yere) gitme, yanlış hesap Bağdat'tan döner.

Cevap A

89 2017 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

26. Verilen beyitlerin dil içi çevirileri ve şerhleri şöyledir: I. beyit “Senin aşkınla güneş dâğ (ateş) yakmış, hilal de (mâh-ı nev, yeni ay) nal kesmiş. (Yani) ay ile güneş senin aşk tekkende iki abdaldır.” Es- kiden abdallar, vücutlarına nal şeklinde dâğ yakarlarmış. Bu dâğ bir tür dövme olarak da değerlendirilebilir. Hilalin yaptığı bu nal şeklin- deki dâğın ateşini ise güneş yakmıştır, beytin ikinci dizesinde de şair “güneş ve ay”ı, aşk cezbesine tutulmuş iki abdal olarak aktarmıştır. II. beyit “Gül dalı, gül bahçesi (gibi) tekkende bir abdalındır, kanlı dâğı (yarası) kırmızı bir güldür ve dikeni eliftir." Bazı tasavvuf tarikatla- rında dervişler kızgın demirlerle vücutlarını dağlar (dâğ çekmek), vücutlarına çizikler açar (elif çekmek) ya da çeşitli figürler (güneş, hilal vb.) işlerdi. Tasavvufta, güneş figürü ile “âh (etmek)” arasın- kütlesi ,(ا) da kurulan ilgi ise şöyledir: Güneşin ışıkları elif harfine benzer, Allah kelimesinin de ilk ve son harfi bu (ه,٥) h harfine iki harften oluşur. Allah kelimesindeki ilk ve son harf bir araya getirilirse âh meydana çıkar. O hâlde âh, Allah demektir. Âşığın “âh” demesi ise Allah’a sığınması anlamına gelir. Buna göre, verilen beyitlerle seçenekleri eşleştirelim: A) İlk beyitte “güneşin (gün) dağ yakması, ayın nal kesmesi” ka- palı istiare ve teşhistir, güneş ve ay (mihr ü mâh) abdala ben- zetilerek teşbih yapılmıştır; “tekye-abdal-aşk” kelimeleri arasında tenasüp vardır. İkinci beyitte “gül dalı (şâh-ı gül) - abdal”, “kanlı yara (dâğ-ı hûnîn) - gül-i surh (kırmızı gül)” ve “elif - diken (hâr)” arasında teşbih vardır; “gül-gülşen-gül-i surh-hâr” kelimeleri ara- sında tenasüp vardır. B) Her iki beyitte de “abdal, dâğ yakmak, tekye” gibi kelimeler bulunduğu için beyitlerde tekke kültürünün yansıması görülür. C) Beyitlerde tasavvuf öğretisi somut olarak değil pek çok benzetme, istiare ve mazmun üzerinden yani oldukça soyut biçimde aktarılmıştır. D) Beyitlerde, abdallara ait “dâğ yakmak” ritüeline göndermeler vardır. E) İkinci beyitte “âh” mazmununa işaret vardır. (Bunun nasıl oldu- ğunu beytin şerhinde açıklamıştık.) Cevap C

90 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2017

27. Verilen beyitlerin dil içi çevirileri şöyledir: A) “Süsleyici, siyah kalem elde Nâilî, değerli söz sürmeleri için mîldân olur (mil kabı hâline gelir).” Sebkihindi akımına bağlı ola- rak şiir yazan Nâilî’nin şiirlerinde pek çok alışılmamış bağdaştır- ma bulunmaktadır, beyit bu üsluba göre değerlendirilmelidir. İlk dizede geçen “meşşâta” kelimesi “gelini süsleyen, gelin tuvaleti yapan kadın” demektir ve şair, kendi yaptığı işle gelin süsleme işi arasında bağlantı kurarak kendisinin de “sözleri, söyleyişi güzelleştirdiği”ni anlatmak istemektedir. İkinci dizede ise bu “süs- leme-güzelleştirme işi” ile bağlantı kurarak kendi kaleminin de sözü süsleyen, sözlere adeta sürme çeken bir “mîl” olduğunu anlatmaktadır. B) “Ey Fuzûlî, her kanlı kirpik başka bir şeye bakmayım diye kıs- kançlıkla gözüme çektiği ateşli bir mildir.” C) “Sevgilinin bulunduğu yeri (eşiğini) gösterdiği için kıble pusu- lasının gözüne mil çekildi.” Normalde kıbleyi göstermesi gereken pusula, şairin kıblesi olan yeri yani sevgilinin bulunduğu yeri gös- termiş ve bu yüzden pusula başkaları tarafından suçlu görülüp gözlerine mil çekilmiştir. D) “Sevgilinin bulunduğu yeri (semtini) yanlış gösterdiği için fe- lek kıble pusulasının gözüne mil çekti.” Divan şiirinde, sevgilinin bulunduğu yer şairin kıblesidir. Kıble pusulası ise şairin kıblesi olan yeri yani sevgilinin bulunduğu yeri değil gerçek kıbleyi gös- termiştir ve bu yüzden suçludur, felek de bu nedenle pusulanın gözüne mil çekmiştir. E) “Eğer sevgilinin semtinde can verirsem mezarımın üzerine mil (mezar taşı) koymayın, bırakın kabrime o servi boyludan bir gölge düşsün.” Buna göre; A, B, C ve D seçeneklerinde verilen beyitlerde “mîl” göze sürme çekme aracı anlamında kullanılmıştır. E seçeneğin- deki beyitte ise “nişan, mezar taşı” anlamında kullanılmıştır.

Cevap E

91 2017 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

28. Divan şiirinde aşkın aynası gönüldür, dolayısıyla gönül (yani ayna) sevgilinin tecelli edeceği (görüneceği, belireceği) yerdir. Sevgilinin suretinin net görünmesi bu aynanın parlaklığına bağlı- dır. Bu nedenle aşk aynası jengâr (kir, pas) kabul etmez. Tecellî (a.i. celâ ve celv'den): 1. görünme, belirme, 2. kader, tâlih, 3. Allah'ın lütfuna nâil olma. Jengâr (f.i.): 1. pas, kir, 2. bakır pası. Diğer seçeneklerdeki kelimelerin anlamları: Husul (a.i.): Üreme, türeme, çıkma. Gubâr (a.i.): Toz. Dil-i şeydâ (f.i.): Deli gönül. Revan (f.s.): Yürüyen, akan, giden, su gibi akan (söz). Dîdâr-ı pâk: Temiz yüz. Girye (f.i.): Ağlama, ağlayış, gözyaşı.

Cevap C

92 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2017

29. Verilen beyitin taktii şöyledir: bül - bül - le - rö - ter - gül - le - ra - çar - şâd - gö - nül - yok – – • / • – – • / • – – • / • – –

hiç - böy - le - li - ğin - gör - me - mi - şiz - fas - lı - ba - hâ - rın – – • / • – – • / • – – • / • – – Buna göre beyitin aruz kalıbı C seçeneğinde verilen mef'ûlü / mefâ'îlü / mefâ'îlü / fe'ûlün'dür. Şiirin ilk dizesindeki "bülbüller öter, güller açar" kelimeleri arasında ulama, "şâd" kelimesinde med uygulanmalıdır.

Cevap C

30. A, B, C ve E seçeneklerinde verilen eşleştirmeler doğrudur. D seçeneğinde verilen Zübdetü'l Eş'ar adlı tezkire Riyâzî'ye değil Fâizî'ye aittir. XVII. yüzyıla ait bu tezkire, antoloji niteliğindeki ilk tezkiredir. Riyazî de XVII. yüzyıl tezkirecilerindendir, ona ait tez- kire ise Riyazü'ş-Şuara'dır.

Cevap D

31. Öncülde verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: Gönlün ateşler coş- turan denizinde sükûnet peyda oldukça her hasret yarası vücutta bir kan girdabı meydana getirir. Bu beyitte soyut bir kavram olan gönül (dil), somut bir varlık olan denize (yem) benzetilmiştir. Gönül dalga dalga ateşler coşturan bir denizdir. Denizin dalgalanması durunca, yani sakinleşince vü- cutta kan girdabı (girdâb-ı hûn) meydana gelmektedir. Girdap, dalgalı denizde görülmez ancak sakin denizde fark edilir. Dalga- lanma, dövünme ve ızdıraptır. Vücutta görülen kan girdapları ise renkleri ve biçimleri itibarıyla açılan yaralardır. Beyitte gönül ız- dırabından vücutta yaralar açıldığı söylenmektedir. Yani manevi olan gönül ızdırabını insanın maddi varlığı çekmektedir. Bu beyit- 93 2017 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

te, Hint üslubunun birçok unsuru görülmektedir: Mübalağa, uzun tamlamalarla soyut ve somut kavramların birleştirilmesi, huşu ile sükûn tezadı, teşbih ve tasavvufi anlam. Beyitteki hasret, Allah hasreti, fenâfillaha duyulan hasrettir. Nâilî’nin bunda başarılı ola- madığı ve ancak hasretini duyduğu anlaşılmaktadır. Bu beyitte “yoğun Arapça, Farsça kelime ve tamlamalar, anlam kapalılığı, daha önce kullanılmamış imge ve mazmunlar, yoğun mecazlı söyleyiş, şaşırtıcı ve aşırıya kaçan mübalağalar, ızdırap ve ümitsizlik yüklü içerik” gibi özellikler göze çarpmaktadır. Tüm bunlardan beytin sebkihindi tarzıyla yazıldığını söyleyebiliriz. Buna göre, seçeneklerde verilen beyitleri inceleyelim. Beyitlerin dil içi çevirileri şöyledir: A) (İşe) yaramaz kişiler hep boş işler peşindedir, onlara iyilik de yaramaz (bundan anlamazlar). B) Halk içinde devlet gibi muteber bir şey yoktur, (fakat) dünyada sağlık gibi bir devlet yoktur. C) Ümitsizlik (mahrumiyet) semtine düşer susayanlar, hayret çö- lünde kalır hızla gidenler. D) Ezel kâtipleri âşıkların bahtını kara yazmışlar. O yüz sayfasına bunu anlatan bir yazı yazmışlar. E) Ey saki, bu sohbet baki kalmazmış, (o hâlde) gül renkli kadeh- lerde cennet şarabı içelim. Buna göre; A, B seçeneklerindeki beyitler oldukça açık bir anla- ma sahiptir ve bu yüzden bu şiirler sebkihindi tarzında yazılmış olamaz. D ve E seçeneklerindeki beyitler de divan şiirinin alışı- lageldik mazmunlarıyla yazılmıştır, bunlar da sebkihindi tarzında yazılmış olamaz. C seçeneğindeki beyitte “anlam kapalılığı, yo- ğun mecazlı söyleyiş, alışılmamış bağdaştırmalar” vardır, bu şiir sebkihindi tarzının üslup özelliklerini yansıtmaktadır.

Cevap C

94 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2017

32. "Nazım şekli" sorulduğunda şiiri oluşturan dize sayıları, kafiye di- zilişi, kullanılan vezin vb. dış yapı unsurlarına bakılır. Buna göre, verilen şiir iki dörtlük ve iki üçlükten oluşmaktadır. "4+4+3+3" şeklinde bir nazım birimi olan şiirlere "sone" adı verilir. Sone nazım şekli İtalyan edebiyatında doğmuş, oradan Avrupa edebiyatına yayılmıştır. Bizim edebiyatımıza ilk olarak Servetifü- nün Dönemi'nde Fransız şiirinden geçmiştir.

Cevap A

33. Makber (Abdülhak Hamit) adlı şiirin devamı olan şiir Ölü adlı şi- irdir.

Cevap B

34. Verilen şiirde "En nağmeger, en mütesebbim, en tâze ve en saf" dizesi sıkça tekrarlanmıştır. Yine "l, k, f" gibi ünsüzleri içeren ke- limeler sıkça kullanılarak aliterasyon yapılmıştır. "Tazeliyordu-yelpazeliyordu, tahrik-tebrik, nagâh-eyvâh" kelime- leri arasında kafiyeler vardır. Tüm bunlar şiirde ahengin, ses ve musikinin önemsendiğini gösterir.

Cevap B

35. Eylül Yarın da Gelmeyecek adlı öykü Cemil Kavukçu'ya aittir. Verilen parçada geçen "12 Eylül 1980 darbesinden sonra ülkeyi terk etmek zorunda kalan babasından ayrılışını sarsıcı bir çocuk- luk travması olarak belleğinde taşımaktadır." cümlesinden B se- çeneğindeki yargıya, yine bu cümledeki "12 Eylül 1980 darbesin- den sonra..." ifadesinden C seçeneğindeki yargıya ulaşılabililir. Parçada geçen "Öyküde bu hikâye doğrudan sunulmamakta, anı parçalarının birleştirilmesiyle kurulmaktadır." ifadesinden D seçeneğindeki yargıya ulaşılabilir. "Eylül adını verdiği güvercinle

95 2017 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

sembolik bir anlam da kazanmaktadır." cümlesinden E seçene- ğindeki yargıya ulaşılabilir. Parçada sözü edilen öykü toplumcu, gerçekçi edebiyat anlayışını yansıtmaz çünkü sözü edilen öyküde klasik öykü teknikleri değil, modern anlatım teknikleri kullanılmıştır ve konusu "sosyal olay- lar, ezen-ezilen çatışması, dar gelirlinin sorunları ve çözümleri" değil, bir olayın birey psikolojisi üzerindeki etkisidir.

Cevap A

36. Verilen dizelerdeki "gül ağacı" anavatanı Anadolu, İran, Çin olan "gül çiçeği" değildir. Gül ağacı daha çok Hindistan, Brezilya gibi tropikal bölgelerde yetişen ve daha çok mobilya endüstrisinde kullanılan dayanıklı bir ağaç türüdür. Bu bilgiden hareketle şiirdeki "gül ağacı" imgesiyle "mülteciler" arasındaki bağlantı anlam kazanacaktır çünkü şiirin ikinci ve dördüncü dizesinde "dayanıklılık"tan söz edilmiştir. Bu imge, ha- zırlık gerektiren bir okumaya davet etmektedir, kelime grubunun anlamı gündelik dildeki anlamdan uzaklaşmıştır, yakın ve uzak çağrışımlar içermektedir, metnin diğer birimleriyle anlam ilgileri kurulmuştur. Buna göre; "gül ağacı" imgesiyle ilgili olarak A, B, C ve D seçe- neklerindeki ifadeler söylenebilir. Verilen şiirde geçen "gül ağacı" imgesi geleneksel şiirimizdeki anlamıyla kullanılmamıştır çünkü geleneksel şiirimizdeki "gül" imgesi "sevgilinin kendisini, yüzünü veya güzelliğini" anlatmakta kullanılan bir imgedir. Bu şiirde mül- tecileri, onların sorunlarını, bu sorunlara karşı dayanıklılıklarını anlatmak için kullanılmıştır.

Cevap E

96 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2017

37. İkinci Yeni içinde yer alan "en aykırı" şair Ece Ayhan'dır. Onun şiiri kolaycı okur tarafından "anlaşılmazmış" gibi görünür fakat onun üslubu şiirimizde özel bir yer tutar. Yine parçada geçen "şiirimiz karadır abiler" ile başlayan Mor Külhani adlı şiir Ece Ayhan'a aittir.

Cevap C

38. Tiyatro eserlerinde Türk tarihini özellikle de Osmanlı Devleti'nin önde gelen kişi ve hükümdarlarını konu eden sanatçı Turan Oflazoğlu'dur. Deli İbrahim, IV. Murat, Cem Sultan, Yavuz Selim, Sinan, (Bizans Düştü), Kösem Sultan, Atatürk vb. pek çok tiyatro eseri vardır.

Cevap B

39. Verilen parçada geçen Sevgili Arsız Ölüm adlı eser Latife Tekin'e aittir. Hüseyin Rahmi'ye ait olan ve "gerçekleşme olasılığı bilim- sel olarak hesaplanmış bir olayı odağına alan" roman Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç'tır.

Cevap B

97 2017 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

40. Parçada geçen "modern yaşamda anlam arayışının boşunalığını vurgulayan, bireyselleşme, seçim ve özgürlük gibi sorunlara de- ğinen" akım varoluşçuluktur. Demir Özlü de Bunaltı, Soluma gibi öykülerinde varoluşçuluğu yansıtmıştır.

Cevap A

41. Türk dili ve edebiyatı dersinde, yazmanın çeşitli aşamalarla ger- çekleşen bir sürece dayandığı vurgulanarak aşağıdaki aşama- lar doğrultusunda her öğrencinin bir metin yazması sağlanır. Bu aşamalar şöyle verilebilir: Hazırlık: Yazılacak metnin konusu, amacı, hedef kitlesi ve türü belirlenir. Metinde kullanılacak düşünce, bilgi ve olaylar belirlenir. Planlama: Metnin ana düşüncesi/iletisi belirlenir. Ana düşüncey- le/iletiyle bağlantılı yardımcı düşünceler belirlenir ve sıralanır. Yardımcı düşünceleri destekleyen düşünceyi geliştirme yolları belirlenir. Taslak Metin Oluşturma: Yazı planına uygun biçimde metin ya- zılır. Düzeltme ve Geliştirme: Taslak metin açıklık, akıcılık, yalınlık, duruluk; paragraflar arası ilişki ve tutarlılık; yazım, noktalama, sayfa düzeni vb. açısından gözden geçirilir ve düzeltilir. Yazılan Metni Paylaşma: Yazılan metnin öğretmen, arkadaş veya aile üyeleriyle paylaşımı ve onların yazı hakkındaki de- ğerlendirmelerinin alınmasıdır, yazma sürecindeki son aşamayı oluşturur. Sorunun A, B, D ve E seçeneklerinde verilen açıklık, akıcılık, paragraflar arası tutarlılık, yazım ve noktalama, sayfa düzeni "düzeltme ve geliştirme aşaması"nda yapılan etkinliklerden- dir. C seçeneğinde verilen hedef kitle ve tür belirleme "hazırlık aşaması"nın etkinliğidir. Cevap C

98 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2017

42. Bu soru uzun bir süredir öğrencilerimize Türk Dili ve Edebiya- tı Öğretim Programı'nın dikkatli incelenerek sınav hazırlığı ya- pılması konusundaki önerilerimizin önemli bir destekleyicisi ol- muştur. 2015 Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programın'da ders kitaplarına yönelik açıklamalar kısmında "Kitapta alıntı yapılan metinler dışında kalan bölümlerde kabul görmüş terim ve kav- ramlara yer verilmeli; Türk Dil Kurumunun Yazım Kılavuzu ve Türkçe Sözlük esas alınmalıdır." ifadesi yer almaktadır. B seçe- neğindeki "ders kitaplarında Türk Dil Kurumu'nun yazım kılavu- zunun esas alınması" ifadesi bir gerekliliktir. Cevap B

43. İlk öncülde verilen Alp Er Tunga Sagusu İslamiyet öncesi şiir geleneğine ait, kahramanlık tarzında bir şiirdir. Halk kültürüne ait toplumsal bir bilinci ön plana çıkaran bu şiirde kahramanlık teması ön plandadır. İkinci öncülde ise Âkif Paşa'ya ait Mersiye adlı şiirin bir bölümü verilmiştir. Âkif Paşa bu şiirde, ölen torununa doğrudan seslenmektedir. Her iki metinde de toplumdaki ortak bilinçle ilgili etkileşim, gönderimler, söz varlığı benzerlikleri yer alır. Alp Er Tunga Sagusu içeriği konu ve üslup bakımından Âkif Paşa'nın mersiyesine kaynaklık eder. Ancak metinde kendine özgü bir tema etrafında işlenmez; aksine benzer ölüm teması ön plandadır.

Cevap E

99 2017 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

44. Verilen şiir gazele özgü kafiye örgüsünün (aa, ba, ca, da) mo- dern Türk şiirinde de kullanıldığını göstermede kullanılabilir çün- kü şiiri oluşturan dörtlüklerin kafiye dizilişi buna göredir. İzlenimci (emprestyonist) ve sembolist şiirde tabiat manzaraları şairin al- gısına göre aktarılır. Verilen şiirde de Ahmet Hâşim bir bahçe tasviri yaparak emprestyonist, sembolist anlayışı yansıtmıştır. Ahmet Hâşim hece ölçüsünü "köylü vezni" olarak görmüş ve tüm şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır; buna göre, verilen şiir de aruzla yazılmıştır. Şiirin aruzla yazılmış olması kelimelerin aruz ritmine göre (açık hece-kapalı hece) seçildiğini kavratmak için kullanılabilir. Buna göre, öncülde verilen şiir A, B, C ve E seçeneklerindeki yargılar için kullanılabilir. Verilen şiir dörtlüklerden oluşmaktadır ve kafiye dizilişi "aaxa bbxb" şeklinde kafiyelenmiştir. Divan şiirinde bu şekilde oluşan bir nazım şekli yoktur. Bu yüzden "bir divan şiiri nazım şeklinin modern şiirde aynen kullanıldığının gösterilmesi"nde kullanıla- maz.

Cevap D

100 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2017

45. Türk dili ve edebiyatı dersinde öğretim programının temel öngö- rüsü metinleri tür özelliklerine göre inceleyerek öğrencilerin oku- ma, yazma ve sözlü iletişim becerilerini geliştirmektir. Bu soruda A, B, C, D seçeneklerinde şiir incelemeye dayalı kazanımlara yer verilmiştir, E seçeneğinde daha çok kuramsal bir bilgi alt yapısı oluşturmaya yönelik alt düzey bir kazanıma yer verilmiştir. Daha açık bir ifadeyle ilk dört seçenek şiirle ilgili çalışma öngörürken son seçeneğin şiirden bağımsız olduğunu söyleyebiliriz.

Cevap E

46. Coşku ve heyecan dile getiren şiirler incelenirken "Ne anlatıyor?, Niçin anlatıyor?, Nasıl anlatıyor?" sorularına cevap aranır. ön- cülde verilen şiirin yapı ve ahenk ögeleri (estetik ögeler) belirle- nirken ölçü, ahenk, sapmalar ve bağdaştırmalar, metinlerarası ilişkiler incelenmelidir. A seçeneğinde anlam kayması, B seçene- ğindeki ses olayları, D ve E seçeneklerindeki uyak ve hece dü- zeniyle ilgili incelemeler estetik ögelerle ilgilidir; C seçeneğindeki kelimelerin anlam özelliğini inceleme daha çok tematik ögelerle ilişkilidir.

Materyal Ögeler Tematik Ögeler Estetik Ögeler (Ne Anlatıyor?) (Niçin Anlatıyor?) (Nasıl Anlatıyor?)

Metin Dışı Nesnel Kesitleme Anlam Ölçü Bağlaşıklar Kavşakları

Kesitleme Anlam Künye-Jenerik Ölçü Kavşakları

Sapmalar ve Metnin Seslendirilmesi Bağdaştırmalar

Metinlerarası İlişkiler

Disiplinlerarası İlişkiler

Cevap C

101 2017 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

47. Öncüldeki parçada Uğur Öğretmen "sevgi" kavramını vererek bu kavram çerçevesinde ürettikleri kelimelerden kısa hikâyeler oluş- turma çalışması yaptırarak yaratıcı yazma yöntemini ön plana çıkarmıştır. Öğrenciler boş bir kağıdın ortasına konuyu yazarlar ve konuyla ilgili aklına ilk gelenleri konunun etrafına sıralarlar. Sıraladıkları kavram veya bilgilerden hareketle bir metin oluştu- rurlar. Bu özellikler yaratıcı yazma yöntemiyle ilgilidir.

Cevap B

48. Öncülde verilen her iki parçada konu bakımından bir ortaklık var- dır. Her ikisinde de “bulut”tan söz edilmektedir. Havada, gökyü- zünde bulunan bir varlık üzerinde durulmaktadır. Ancak birinci parçada söylenenleri (bulutun su damlacıklardan oluşması, su damlacıklarının buharlaşması, soğuk havayla karşılaşınca su buharının yoğunlaşıp buluta dönüşmesi gibi) kanıtlamak, gözlem ve deneylerle yanlış mı, doğru mu olduğunu göstermek olanaklı- dır. İkinci metinse bir küçük pembe bulutun, şairin üzerinde uyan- dırdığı türlü çağrışımları yansıtmaktadır. Cahit Külebi'nin şiirinde bu çağrışımlar duygusal bir örüntüye bürünmüştür. Her iki metin- de de buluttan söz edilmesine rağmen E seçeneğinde dile geti- rildiği gibi iki metnin aynı amaç için yazıldığı söylenemez. Birinci- sinde bilgilendirimsel bir amaçla öğreti amacı vardır, ikincisinde sezdirimsel bir dille yazılmış, edebî olan duygusal amaç vardır. Bunun yanında bu metinler Türk dili ve edebiyatı dersinde edebî metinler ile öğretici metinler arasındaki farklılıkları belirleme, farklı türlerden metinlerde dilin üstlendiği işlevlerin açıklanması, benzer temalı metinlerin anlatım özelliklerini gösterme, metnin dil ve anlatım özellikleri ile yazar ilişkisini belirleme amacıyla kul- lanılabilir. Ama bu metinler aynı amaç için yazılmadığı için metin türlerinin birbiriyle ortak yönlerinin belirlenmesinde kullanılması doğru olmaz.

Cevap E

102 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2017

49. Bir sorunun geçerlilik ve güvenirliğini artırmak için öncelikle mad- de kökünde istenen cevabın tek bir seçenekte verilmesi gerekir. Ancak öncülde verilen metinde birden fazla ses olayı vardır ve sorunun birden fazla yanıtı vardır. Bu nedenle sorular Türk dili ve edebiyatı dersinde amaca hizmet etmediği gibi güvenilir de değildir. Bu nedenle öncelikle A seçeneğinde verilen "Soru tek bir doğru cevabı olacak şekilde düzenlenmelidir." ifadesi doğrudur.

Cevap A

50. Öncülde verilen örnekte kişinin kendini Ömer Seyfettin olarak gö- rerek konuşması duygusal, karikatür ve poster çizmesi görsel, değerlendirme sonuçlarını arkadaşlarıyla paylaşması sosyal, kahvedeki sohbeti yazması dilsel, canlandırma yapması beden- sel ve sosyal zekâya yönelik çalışmalardır. Ancak müziksel/rit- mik zekâyı geliştirmeye yönelik çalışmaya yer verilmemiştir. Dilsel/Sözel Zekâ: Dili etkili bir biçimde kullanma,kelimelerle ve seslerle düşünme, dildeki kompleks anlamları kavrayabilme, in- sanları ikna edebilme, dildeki farklı yapıları fark edebilme, yeni yapılar oluşturabilme, farklı dilsel kalıplarla ilgilenme becerisidir. Mantıksal/Matematiksel Zekâ: Sayılar ve ilişkilerle düşünmeyi içerir. Tahminde bulunma, eleştirel düşünmeme, zıtlıkları keşfet- me, mantıksal gerekçeler üretme, sınıflama, sıralama, kategori- ze , mantıksal-matematiksel zekânın rutin işleri arasında yer alır. Görsel/Uzamsal Zekâ: Resimlerle, şekillerle düşünebilme, gör- sel dünyayı algılayabilme, şekil, renk ve dokuları zihnin gözle- riyle görebilme ve bunları sanatsal formlara dönüştürebilme ye- teneğidir.

103 2017 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

Bedensel/Kinestetik Zekâ: Aklın ve vücudun mükemmel bir fi- ziksel performansla birleştirilerek belli bir amaca yönelik faaliyet- lerin sergilenebilmesi yeteneğidir. Müziksel/Ritmik Zekâ: Sesler, notalar, ritimlerle düşünme, farklı sesleri tanıma ve yeni sesler, ritimler üretme, ritmik ve tonal kav- ramları tanıma ve kullanma, çevreden gelen seslere ve müzik aletlerine karşı duyarlı olabilme becerisidir. Kişilerarası/İçsel Zekâ: İnsanlarla birlikte çalışabilme, sözel ve bedensel zekâ dilini etkili bir biçimde kullanarak çok farklı karak- terlere sahip insanlarla kolaylıkla iletişim kurabilme,insanları yö- netebilme onlarla uyumlu çalışabilme ve insanları ikna edebilme becerisidir. İçsel Zekâ: Kendimiz hakkındaki duygu ve düşünceleri şekillen- direbilme, yaşamı sürdürebilme ve yaşadıklarımızdan öğrendik- lerimizle, hayat felsefemizi oluşturabilme, yaşamımızı bu doğrul- tuda planlama kişisel istek ve hayaller oluşturabilme becerisidir. Doğacı Zekâ: Doğadaki tüm canlıları tanıma, araştırma ve can- lıların yaratılışları üzerinde düşünme becerisidir. Duygusal Zekâ: Bir kişinin kendi ya da başkalarının hislerini ve duygularını yansıtabilme, onları ayırt edebilme ve kişinin dü- şüncelerini ve eylemlerde zenginleştirme yeteneğidir. Duygusal zekâ kavramı 1980'li yıllarda Dr. Reuven Bar-On tarafından öne sürülmüştür.

Cevap D

104 ÖABT TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÇIKMIŞ 2018 SORULAR VE ÇÖZÜMLER

1. Verilen cümle Köktürkçedir ve dil içi çevirisi şöyledir: Devletliyi devletsiz bıraktık, kağanlıyı kağansız bıraktık, dizlilere diz çöktürdük. Buna göre, verilen cümledeki “illigig (devletliyi), tizligig (dizliyi)” kelimeleri belirtme eki “+ig” almıştır.

Cevap B

2. Eski Uygur Türkçesi metinlerinde “Köktürk, Mani, Brahmi, Soğd” alfabeleri kullanılmış, “İbrani, Arami” alfabeleri kullanılmamıştır.

Cevap A

105 2018 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

3. Bu tarz ses bilgisi sorularında tüm ses olaylarının kavranmış olması veya ezbere bilinmesi gerekmez, bilinmesi gereken şey “ünlülerin ve ünsüzlerin nitelikleri”dir. Verilen açıklamada sözü edilen düz-dar ve art ünlü /ı/ sesidir, bu sesin ön damaksıllaşması ise sesin incelerek /i/ sesine dönüşmesidir. Ön damaksıllaşma, bir sözcükteki art ünlülerin (a, ı, o, u); benzeşme, /c, ç, j, ş, y/ ünsüzlerinin etkisi veya başka nedenlerle ön ünlülere (e, i, ö, ü) dönüşmesidir. Türkçenin en zayıf ünlüsü olan /ı/ sesi /i/ sesine gelişme eğilimindedir. Günümüz Türkçesindeki “biç- (

Cevap C

106 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2018

4. Kitâbu Evsâf-ı Mesâcidi’ş-Şerîfe adlı eser Ahmet Fâkih’e ait, Eski Anadolu Türkçesi Dönemi’nde yazılmış bir eserdir. Verilen dizelerde geçen “olısar (ol-ısar), tutısar (tut+ısar)” kelimeleri gelecek zaman eki, “Ebûbekrün (Ebûbekr+ün)” kelimesi ilgi durumu eki, “bunca (bu+n+ca)” kelimesi eşitlik durumu eki, “cihânı (cihân+ı)” kelimesi belirtme durumu eki almıştır. Dizelerde, sıfat-fiil eki almış kelime yoktur.

Cevap D

5. Eski Anadolu Türkçesinde, III. kişi iyelik eki küçük ünlü uyumuna girerek “+u, +ü” olmaz, daima düz ünlülü şekilde (+ı, +i) kullanılır: kardaşları, yüzi Eski Anadolu Türkçesinde çıkma durumu eki “+dan, +den” ekidir ve ünsüz uyumuna girmez, yani “+tan, +ten” olmaz: yakutdan Eski Anadolu Türkçesinde, ince ünlülü sözcüklerde ötümlüleşme yaygındır. Ötümlüleşme, “p, ç- t, k” ötümsüz ünsüzlerinin, sözcüğün herhangi bir hecesinde çeşitli sebeplerle ötümlü ünsüze dönüşmesi, kısaca “t>d, k>g, ç>c, p>b değişmesi”dir: güldi (

Cevap D

107 2018 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

6. A, B, D ve E seçeneklerinde verilen cümleler Batı Türkçesinde yer alan lehçelerden alınmıştır. Batı (Oğuz) Türkçesinde “bol-“ fiilinin başındaki /b/ sesi düşer. Eklerin başındaki, sonundaki /g/ sesi erir. Yönelme durumu eki “+A” şeklindedir, ayrılma durumu eki “+dAn” şeklindedir, “k>g” ötümlüleşmesi görülür. Buna göre, C seçeneğindeki cümlede geçen “bolmagan, sabakka, kire” kelimeleri cümlenin Batı Türkçesine ait olmadığını gösterir.

Cevap C

7. Baytaratü’l-Vâzıh, Münyetü’l-Guzât, Gülistan Tercümesi adlı eserler Memluk-Kıpçak Türkçesi Dönemi’ne ait eserlerdir, Codex Cumanicus Kuzey Kıpçak Türkçesi eseridir. Mu’înü’l-Mürîd, Harezm Türkçesi Dönemi eseridir.

Cevap C

8. Veriler dizelerin dil içi çevirisi şöyledir: Sözümü tutarsan, yarın faydası dokunur; eğer tutmazsan, vebal altında kalırsın. Buna göre, beyitte geçen “teggey (değecek, dokunacak)” kelimesi “-gey” gelecek zaman kipi ekini, “tutsa (tutsa)” kelimesi “-sa” şart kipi ekini almıştır, “saŋa” kelimesi “+a” yönelme durumu eki, “sözüm” kelimesi “+üm” teklik birinci kişi iyelik eki almıştır. Dizelerde, vasıta durumu eki “+ın, +in” yoktur.

Cevap D

108 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2018

9. Abuşka Lügati, Bedâyiü’l-Lüga (Tâli’ Herevî), Miftâhul- Lügat (Ferâgî) , Senglâh (Muhammed Nasir-i Esterâbâdî) Çağatay Türkçesi sözlüklerindendir. Mukaddimetü’l Edeb (Zemahşeri) ise Harezm Türkçesi Dönemi’ne ait sözlüktür.

Cevap C

10. Verilen cümleler ögelerine şu şekilde ayrılır: I → Uyku öncesinde anne tarafından söylenen ninniler / bebeği rahatlatan, uyumasını kolaylaştıran bir etkendir. Özne ve yüklemden oluşmuş bir cümledir. II → Bugün / çok az anne, / bebeğine / ninni / söylemektedir. (Z. T. / Ö. / D. T. / N. / Y.) Öznesi sıfat tamlaması (grubu) biçimindedir. III → Bir anne, / bebeğine ninni kasetleri aldığını ve uyku öncesi bunları dinlettiğini / söylemişti. (Ö. / N. / Y.) Nesne bağlama grubu şeklindedir çünkü “ve” bağlacı nesneleri bağlamıştır. IV → Bir çocuk psikoloğu olarak / bu tür mekanik araçları/ faydalı bulmuyorum. (Z. T. / N. / Y.) zarf-fiil grubu zarf tümleci görevindedir. V → Kasetteki yabancı ses / bebeğe / annenin sesindeki şefkati ve sevgiyi / veremez. (Ö. / D. T. / N. / Y.) Cümlede edat ve dolayısıyla edat grubu yoktur, dolaylı tümleç isimdir.

Cevap E

109 2018 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

11. Türkçede ünsüzler; • Boğumlanma noktalarına göre, • Boğumlanma tarzlarına göre, • Ton alıp almamalarına göre sınıflandırılır. Boğumlanma Noktalarına (Oluşum Yerlerine) Göre Çift Dudak Ünsüzleri: Her iki dudağın birbirine çarpmasıyla oluşan seslerdir. Bunlar /b/, /p/, /m/ ünsüzleridir. Diş-Dudak Ünsüzleri: Havanın üst diş ve alt dudak tarafından engellenmesiyle oluşan seslerdir. Bunlar /f/, /v/ ünsüzleridir. Dil Ucu-Diş Ünsüzleri: Dil ucunun üst dişlerin arkasına gelmesiyle oluşan seslerdir. Bunlar /d/, /n/, /s/, /t/, /z/ ünsüzleridir. Diş Eti-Damak Ünsüzleri: Dil ucunun diş etine değmesiyle ya da değecek gibi olmasıyla oluşan seslerdir. Bunlar /c/, /ç/, /j/, /ş/ ünsüzleridir. Ön Damak Ünsüzleri: Dilin ön damağa doğru kabarması veya çarpmasıyla oluşan seslerdir. Bunlar /g/, /k/, /l/, /r/, /y/ ünsüzleridir. Art Damak Ünsüzleri: Dilin arkasının, damağın arka tarafındaki yumuşak kısma doğru kabarmasıyla oluşan seslerdir. Bunlar /g/, /ğ/, /k/, /l/ ünsüzleridir. Gırtlak Ünsüzü: Havanın gırtlakta engellenmesiyle oluşan ünsüzdür. Bu, /h/ ünsüzüdür. Boğumlanma Tarzlarına Göre Sürekli (Sızıcı) Ünsüz: Ses yolunun çeşitli yerlerinde oluşan bir daralma sonucunda, sürtünerek ve sızarak çıkan ünsüzlerdir: /f/, /ğ/, /h/, /j/, /l/, /m/, /n/, /r/, /s/, /ş/, /v/, /y/, /z/.

110 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2018

Bunlar önüne bir ünlü getirildiğinde devamlı seslendirilebilen ünsüzlerdir: esss, izzz, işşş... Süreksiz (Patlamalı) Ünsüz: Ses yolunun bir noktada kapanması ve ciğerlerden gelen havanın, önüne çıkan bir engele çarparak bir patlamayla engeli açmasıyla oluşan ünsüzlerdir: /b/, /p/, /c/, /ç/, /d/, /t/, /g/, /k/. Bunlar önüne bir ünlü getirildiğinde devamlı seslendirilemeyen ünsüzlerdir. Ton Alıp Almamalarına (Ses Tellerinin Durumuna) Göre Tonlu (Yumuşak, Ötümlü) Ünsüz: Ciğerlerden gelen havanın, ses tellerini titreştirip ton alarak boğumlanmasıyla oluşan ünsüzlerdir: /b/, /c/, /d/, /g/, /ğ/, /j/, /l/, /m/, /n/, /r/, /v/, /y/, /z/. Bu ünsüzlerin oluşumu sırasında ciğerlerden gelen havanın sıkıştırılmadan serbest bırakılır. Tonsuz (Sert, Ötümsüz) Ünsüz: Ciğerlerden gelen havanın ses tellerinde titreşime uğramadan ve ton almadan bir fısıltı veya gürültü biçiminde boğumlanmasıyla oluşan ünsüzlerdir: /ç/, /f/, /h/, /k/, /p/, /s/, /ş/, /t/. Bu ünsüzlerin oluşumu sırasında ciğerlerden gelen havanın sıkıştırılıp sertçe bırakılır. Soruda “çıkış biçimi/ses tellerinin durumuna göre ünsüzler” yani “tonlu (yumuşak) – tonsuz (sert) ünsüzler” sorulmaktadır. Buna göre, A seçeneğindeki “fıstık” kelimesi, B seçeneğindeki “kapı” kelimesi”, C seçeneğindeki “kesit” kelimesi”, D seçeneğindeki “seçki” kelimesi tonsuz (sert) ünsüzleri içermektedir. E seçeneğindeki “dokuz” kelimesin ise “z” tonlu (yumuşak) ünsüz içermektedir.

Cevap E

111 2018 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

12. Türkçe, İlk Türkçe Dönemi’nden sonra “hil/kış” ve “hir/kız” örneklerinde olduğu gibi r/l ve z/ş olmak üzere iki kola ayrılmıştır. Bulgar Türkçesi ve Çuvaş Türkçesi r/l grubunda; Orhon, Eski Uygur, Yakut, Kıpçak vb. diğer tarihî ve çağdaş lehçeler z/ş grubunda sınıflandırılmaktadır. Cevap E

13. Eski Türkçe Türkiye Türkçesi kentü > kendi → t > d tonlulaşması ve -ü > -i ünlü düzleşmesi bar- > var- → b- patlamalı ünsüzü v- sızıcı ünsüze dönüşmüştür. kazganç > kazanç → g ünsüzü düşmüştür. takı > dahi → t- > d- tonlulaşma, -k- > -h- sızıcılaşma, -ı > -i ön damasıllaşma Buna göre, verilen örneklerde ikizleşme olan bir kelime yoktur. Cevap C

14. Verilen parçada “bir halk bilimcinin, Ankara’nın köylerindeki doğum, askere gidiş, evlenme ve ölüm gibi olaylara dair geleneklerle ilgili daha önceden hazırlamış olduğu soruları kaynak kişilere sorduğundan” söz edilmiştir. Bir derlemeci tarafından önceden hazırlanmış soruların belli bir sıra içinde kaynak kişilere yöneltilmesi yoluyla yapılan derleme çalışmasına “yönlendirilmiş görüşme” adı verilir. Yine, derleme faaliyetinin “doğum, evlenme, ölüm” gibi durumlarla ilgili olması, anket yöntemi içerisinde “geçiş dönemleri” olarak adlandırılır. Cevap E

112 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2018

15. I. dörtlükte bir savaş ve kahramanlık tasviri yapılmıştır, buna göre dörtlüğün nazım türü koçaklamadır. II. dörtlük hecenin 8’li hece kalıbıyla oluşturulmuştur ve aşktan söz edilmiştir, buna göre dörtlüğün nazım türü semaidir. III. dörtlüğün konusu aşk ve sevgili tasviridir, buna göre nazım türü güzellemedir.

Cevap B

16. Dede Korkut Kitabı ile ilgili olarak I, II, III ve IV. cümlelerde verilenler doğrudur. Basat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi hikâyesinde, Basat “Lâ ilâhe illallah Muhammedün resullullah” deyince hapsolduğu kümbetin yarılması gibi İslami motifler vardır fakat bu hikâyede düşmanla mücadele değil, insan dışı bir varlıkla mücadele söz konusudur. “Düşmanla kendisi baş edemeyince Allah’a dua edip Allah’ın kırk erin gücünü bağışlaması” motifi Begil Oğlu Emren hikâyesinde görülür.

Cevap E

17. Verilen dizelerde “kötü dilekte bulunma, beddua, ilenme” anlamı vardır. Bu içerikteki tür “kargış”tır.

Cevap E

18. Hem hece hem aruz vezniyle şiirleri bulunan, tasavvufi içerikli şiirler yazan, Müzekki’n-Nüfus adlı eserin sahibi sanatçı Eşrefoğlu Rumî’dir.

Cevap A

113 2018 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

19. Medrese öğrenimi görüp İstanbul’da âşık fasıllarına katılan, Yaş Destanı adlı eserinde insan hayatını doğumdan ölüme, zincirleme şekilde anlatan âşık, XIX. yüzyıl şairlerinden Seyranî’dir.

Cevap C

20. Genel olarak halk edebiyatı verimlerinin kültürel, sosyal, psikolojik, coğrafi vb. etkenlerle yeni biçimlere bürünmelerine “varyantlaşma” denir. Öncülde sözü edilen durum da buna örnektir.

Cevap A

21. Âşıkların, hikâyeye başlamadan önce fikrî, mistik hatta didaktik tarzda söylediği manzum ürünlere “döşeme” ya da “soylama” adı verilir.

Cevap A

22. Verilen parçada sözü edilen âşık, Deli Derviş Feryadî’dir. Sivas-Kangal çevresinde etkili olan âşığın adı etrafında bir âşıklık kolu teşekkül etmiştir. Bu kolun önemli âşıkları arasında Suzanî, Revanî, Efgânî sayılabilir.

Cevap D 114 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2018

23. Verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: Ağzımızı tatlandırır hoş nüktelerle, saf lal (taşı gibi olan dudakların) ey yüzü gül bahçesi (sevgili), ne hoş bir gönül olur. Buna göre, verilen beyitte geçen “lal-i nâb (katıksız, saf lal)” tamlamasında sevgilinin dudakları kastedilerek açık istiare yapılmıştır, “yüzi gülşen” ifadesinde ise yüz, gül bahçesine benzetilmiştir. Bu benzetmede ise sadece temel ögeler (benzeyen-benzetilen) kullanılarak teşbihibeliğ yapılmıştır.

Cevap C

24. Verilen örnekte Nedim, Fuzûlî’nin şiiriyle aynı aruz kalıbı, kafiye ve anlamda bir beyit yazarak ona nazire yapmıştır, nazirenin diğer adı ise “tanzir”dir.

Cevap D

25. Verilen dizelerin dil içi çevirisi şöyledir: Velakin benim şair olarak bildiğim Neylî ve Kâmî’dir, onlardan başkasına şair demem hatadır, müderrisler içinde Asım’ın tatlı dilliliği su götürmezdir (doğrudur), ki şiirde, fazilette, hünerde akranı yoktur. Buna göre, öncüldeki dizelerden hareketle B, C, D ve E seçeneklerinde verilenlere ulaşılabilir. Dizelerde “velî” adlı bir şairden söz edilmemektedir, “velî” kelimesi “velakin” anlamında bir bağlaçtır.

Cevap A

115 2018 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

26. Öncüldeki beytin günümüz Türkçesi C seçeneğinde verilmiştir: Dünya bahçesinin hem sonbaharını hem baharını görmüşüz, biz sevincin de kederin de devrini görmüşüz. Beyitteki kelimelerin anlamları ise şöyledir: Bâğ-ı dehr: Dünya bağı, bahçesi Hazân: sonbahar Neşât: sevinç Rûzgâr: zaman, devir, dönem

Cevap C

27. Verilen beyitlerin dil içi çevirileri şu şekildedir: A → (Ey sevgili) Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir, dünyayı yaktın, (bu) ateşi yakan mısın kâfir? B → Bende Mecnun’dan fazla âşıklık yeteneği var, sadık âşık benim, Mecnun’un ancak adı var. C → Ahmet, senin verdiğin eziyeti çekiyor, lütfunu ise başkaları yaşıyor, ey şefkati az sevgili yandım elinden. D → Dilber (sevgili) odur ki sevgi gösterene kini vardır, âşık öldürmek onun sanatı ve ayinidir. E → Ölülere canlar verir, hastalara şifa verir (sevgilinin) dudakları, Hz. Lokman’ın hikmetleri ve Hz. İsa’nın mucizesi bundadır (onun dudaklarındadır). Buna göre; A, C ve D seçeneklerindeki beyitlerde “sevgiliye sitem” anlamı vardır, B seçeneğindeki beyitte şair kendi âşıklık yeteneğini övmüştür. E seçeneğindeki beyitte ise “idealize sevgili tasviri” söz konusudur.

Cevap E

116 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2018

28. Verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: Ne acı ki sevgili, rakiple beraber yürüyor, zalim felek döne döne bana eziyet ediyor. Buna göre, beyitteki altı çizili kelime “felek, talih, baht, gök, gökyüzü” demektir.

Cevap C 29. Verilen beytin taktii şu şekildedir: Aş-kun-de-ni-zin-de-di-li-bî-çâ-re-ni-gâ-râ - - . / . - - . / . - - . / . - - San-lüc-ce-i-um-mân-da-bi-râ-vâ-re-ni-gâ-râ - - . / . - - . / . - - . / . - - Beytin aruz kalıbı “mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fe‘ûlün”dür ve buna göre, beytin ikinci tefilesi “mefâ’îlü”dür.

Cevap C 30. Edirne Şehrengizi, Şem’ ü Pervâne, Ahmed ü Mahmud, Ferruhnâme adlı mesnevilerin sahibi olan ve XVI. yüzyılda eser veren sanatçı Zâtî’dir.

Cevap D 31. Sinan Paşa’nın, İranlı şair ve mutasavvıf Attâr’ı örnek alarak yazdığı nesir türündeki eser Tezkiretü’l-Evliyâ’dır.

Cevap A 32. “Nazım şekli” sorulduğunda şiiri oluşturan dize sayıları, kafiye dizilişi, kullanılan vezin vb. dış yapı unsurlarına bakılır. Buna göre, verilen şiir üçer dizelik bentlerden oluşmuştur. Üç dizeli bentlerden oluşan nazım şekline terza-rima adı verilir. Uyak düzeni örüşük uyak (aba, bcb, cdc, d) olarak adlandırılır. Bent sayısı belirsizdir, ek bir mısra ile sona erer.

Cevap E

117 2018 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

33. Verilen parçada geçen “Hikemî tarzı yansıtan başka pek çok şiirinde” ifadesi sorunun çözümündeki en önemli ipucudur çünkü Tanzimat Dönemi’nde “hikemî (hâkimane, hikmetli, felsefi) şiir” tarzını yansıtan şair Ziya Paşa’dır. Onun Terci-i Bend, Terkib-i Bend gibi eserlerinde birer özdeyiş niteliği kazanmış beyitler bulunmaktadır ve meşhur Terci-i Bend’inde “aklın iktidarsızlığı fikri”ni ortaya koymuştur.

Cevap A

34. Verilen parçada geçen Kırık Hayatlar adlı roman Halit Ziya Uşaklıgil’e aittir. Yine seçeneklerde verilen Sefile, Aşk-ı Memnu, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekâsı adlı eserler ona aittir. C seçeneğindeki Karanfil ve Yasemin adlı eser ise Mehmet Rauf’a aittir.

Cevap C

35. Verilen parçada dönemin siyasi ve edebî tartışmaları ile ilgili bir içerik ve bunlara yönelik realist bir tavır söz konusudur. Bu içerikten ve parçadaki “Harp başladı… Bulgarlar, Sırplar, Karadağlılar, Yunanlılar hatta bir parça da Arnavutlar Türklere harp ilan ettiler… Ordumuz Balkanlarda pek çok cephede harbe devam ediyor.” ifadesinden parçanın Millî Edebiyat Dönemi’nin sanat anlayışını yansıttığını söyleyebiliriz. Yine parçadaki diyaloglarda kullanılan “efendim” ifadesi konuşma diline özgüdür. Buna göre, öncüldeki parçayla ilgili olarak A, B, D ve E seçeneklerinde verilenler doğrudur. Parçada iç monolog tekniği görülmez.

Cevap C

118 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2018

36. Parçada verilen Örümcek Ağı adlı eser Necip Fazıl Kısakürek’e aittir. Onun şiirinin en belirgin yanı mistik ve metafizik eğilimlerdir.

Cevap C 37. Verilen parçada geçen “Doğu-Batı sorunsalı, modernleşme sürecinde yaşanan dönüşümlerin sancıları belirgin bir izlektir. Bu romanların genel kurgusu içinde çoğunlukla iki erkek, bir kadın karakter söz konusudur ve bu kadın karakter önceleri bir kültür bocalaması yaşayıp sonra ‘seçen’ konumundadır. ‘Seçilen’ konumundaki erkek karakterler ise Doğulu ve Batılı yaşam tarzını sembolize eder.” ifadesi sorunun çözümündeki en önemli ipucudur çünkü edebiyatımızda bu izleklere yönelen romancı Peyami Safa’dır. Peyami Safa’nın Matmazel Noraliya’nın Koltuğu adlı romanında “Ferit” adlı karakter ve onun iki dünya görüşü arasında (materyalizm-mistisizm) bocalaması anlatılmaktadır. Romanın kısa özeti şu şekildedir: Yazarın, “mistik-ruhçu anlayış”la kaleme aldığı eserlerden biridir. Romanın başkahramanı Ferit tıp öğrenimi görmektedir ve materyalist bir dünya görüşüne sahiptir. Psikolojik bunalımlar yaşamaktadır. Beyoğlu’nda bir pansiyonda kalmaktadır ve burada kalanların hemen hepsi psikolojik yönden iyi olmayan kimselerdir. Ferit’in kız kardeşi ise teyzesi ile kalır fakat teyzesi ona kötü davranır. Bunu duyan Ferit, teyzesini öldüreceğini söyler. Pansiyonda kalan Tosun adlı kiralık katil, Ferit’in durumuna üzülür ve teyzesini öldürür, paralarını da Ferit’e verir. Ferit’in buhranları iyice artar, sevgilisiyle kavga eder. İyice bunalan Ferit, Büyükada’ya gider ve Matmazel Noraliya adlı bir merhumenin konağını kiralar. Matmazel Noraliya’nın babası Türk, annesi İtalyan’dır ve iki din arasında sıkışıp pek çok bunalım yaşamış bir kadındır. Müslümanlığı seçmiş ve ömrünün son dönemlerini bu evde

119 2018 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

bir derviş tevekkülüyle huzur içinde geçirmiştir. Bir gece Ferit, onun odasına girer, koltuğuna oturunca Matmazel’in ruhunu hisseder. Matmazel Noraliya’ya ait günlükleri bulur, onları okuyup kadının hikâyesinden çok etkilenir ve kendisi de maneviyatçı olmaya başlar. Yavaş yavaş huzura kavuşur ve İstanbul’a döner, sevgilisiyle barışır, hasta olan kız kardeşi iyileşir, Ferit artık mutludur. Cevap C

38. Verilen parçada geçen Eğik Ağaçlar, Zor, Bizim Diyar, Hilal Görününce gibi eserler Sevinç Çokum’a aittir. Cevap B

39. Bilinç akışı yöntemi; roman ve hikâye yazımında kahramanın zihninden geçenleri aralıksız olarak ve seri hâlde, belli bir sıraya koymadan olduğu gibi aktarmaya çalışan bir anlatım tekniğidir. Cümleler genellikle uzun ve karmaşık olur. Dil bilgisi kurallarına, yapı ve çoğu zaman imlaya bile gerek duyulmaz. Buna göre; A, B, D ve E seçeneklerinde verilen parçalarda aktarılan olaylar belli bir kronolojiye göre verilmiştir. C seçeneğindeki parçada ise belli bir kronoloji, sıralama ya da yapı görülmez; aktarılanlar birbirinden kopuk gibidir. Bu parçada bilinç akışı tekniği görülür. Cevap C

40. Tük edebiyatında başta Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay gibi yazarları etkileyen ve eserlerinde “mekân ve zaman ilişkisine yeni yaklaşımlar getiren” sanatçı Marcel Proust’tur, onun en önemli eseri ise Kayıp Zamanın İzinde adlı roman dizisidir. Cevap E

120 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2018

41. Yahya Kemal’in Sesiz Gemi şiirinde “gemi ve sefer” ile “ölüm” arasında bağlantı kurulmuştur. Bu bağlantıda ise benzeyen unsur söylenmemiş, daha çok kendisine benzetilen unsur anılmıştır. Bu durum şiirin tamamına yayılarak temsilî istiare yapılmıştır. Cevap C 42. Daha çok kurum ve kuruluşlarca bilim, sanat, fikir ağırlıklı konularda hazırlanan, önceden hazırlık gerektiren ve oturumlar hâlinde birkaç gün sürebilen tartışma ve konuşmaya dayalı sözlü anlatım türü “sempozyum”dur. Cevap C 43. Soru, edebiyatımızdaki bazı önemli mesnevilerin bilinmesine yöneliktir, buna göre verilen öncüllerle seçenekleri eşleştirelim: XV. yüzyılda hicviye türünde yazılan mesnevi, Şeyhi’ye ait olan Harnâme’dir. XVII. yüzyılda öğretici-öğüt verici (hikemî, didaktik) tarzda yazılan mesnevi, Nâbî’ye ait olan Hayriyye’dir. XVIII. yüzyılda yazılmış alegorik mesnevi, Şeyh Galip’in alegorik anlatımlı, tasavvuf içerikli eseri Hüsn ü Aşk’tır. XIX. yüzyılda otobiyografik özellikler gösteren mesnevi, Keçecizade İzzet Molla’ya ait olan Mihnet-i Keşan’dır. Öncüldeki parçada, Mantıku’t-Tayr ile ilgili bir bilgi yoktur. Bu eser, XIII. yüzyılda Gülşehri tarafından yazılmış, alegorik anlatımlı ve tasavvuf içerikli bir mesnevidir. Cevap A 44. Soru, olay öyküsü ile durum/kesit öyküsü arasındaki farkların ve bu öykü tarzlarının önemli temsilcilerinin bilinmesine yöneliktir. Buna göre, bu iki öykü tarzını ve temsilcilerini inceleyelim: Olay Öyküsü (Maupassant Tarzı): Seçilmiş olay ve kişiler belirginleştirilerek sunulur, yani belirgin bir olaya yaslanır ve bu tarz öykülerde “serim-düğüm-çözüm” bölümleri belirgindir. Öyküdeki kişi, olay, mekân ilişkisi okuyucuda gerçeklik ve yaşanmışlık duygusu uyandırır. Öykü genellikle

121 2018 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

beklenmedik bir sonla biter. Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Sabahattin Ali, Orhan Kemal gibi yazarlar, bu tarzın edebiyatımızdaki en önemli temsilcileridir. Durum/Kesit Öyküsü (Cehov Tarzı): Bir olaydan çok yaşamın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır. “Serim-düğüm-çözüm” bölümleri yoktur, bu yüzden bu tarz öykülere başı sonu belli olmayan öykü de denebilir. Bu tarz öykülerde kişiler tüm yönleri ile tanıtılmaz, kişinin yaşama şartları, çevre ve zaman okura sezdirilir. Memduh Şevket Esendal, Sait Faik Abasıyanık, Oktay Akbal gibi sanatçılar bu tarzın edebiyatımızdaki en önemli temsilcileridir. Buna göre, öncülde verilen bilgiler olay hikâyesine özgüdür. A seçeneğindeki Mendil Altında adlı eser Memduh Şevket Esendal’a aittir, durum/kesit hikâyesinin tarzını yansıtır. B seçeneğindeki Yatık Emine adlı eser Refik Halit Karay’a aittir, olay hikâyesinin tarzını yansıtır. C seçeneğindeki Kaşağı adlı eser Ömer Seyfettin’e aittir, olay hikâyesinin tarzını yansıtır. D seçeneğindeki Primo Türk Çocuğu adlı eser Ömer Seyfettin’e aittir, olay hikâyesinin tarzını yansıtır. E seçeneğindeki Değirmen adlı eser Sabahattin Ali’ye aittir, olay hikâyesinin tarzını yansıtır. Cevap A 45. Şiirin serbest nazımla ve imgeli şekilde yazılmış olması “Şairin edebî yönü hakkında çıkarımlarda bulunur. Şiirin ait olduğu geleneği belirler.” kazanımlarını gerçekleştirmek amacıyla kullanılabilir. Verilen şiirde bireysel içerik söz konusudur, bu yüzden şiir “Şiirdeki göstergelerin bireysel gerçeklikle ilişkisini belirler. Şiirdeki imgeleri tespit eder.” kazanımlarını gerçekleştirmek amacıyla kullanılabilir. Verilen şiir hece veya aruzla yazılmış gelenekli bir şiir değildir ve toplumsal bir içerik söz konusu değildir, bu yüzden “Gelenekli şiirle toplumcu şiir arasındaki ilişkiyi açıklar.” kazanımının gerçekleştirilmesinde kullanılmaz. Cevap D 122 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2018

46. Verilen parçalarda “dilin sadeleşmesi ve bu amaçla yapılan çalışmalar, aydınların bu konudaki sorumlulukları” konu edilmiştir. I. parçada öznel ifadeler, kişisel düşünceler aktarılmıştır ve parçada tartışmacı anlatım kullanılmıştır. II. parçada ise nesnel yargılar bulunmaktadır ve açıklayıcı anlatım kullanılmıştır. Buna göre verilen parçalar; I. “benzer konularda yazılmış metinlerin anlatımında öznellik bakımından farklılıklar bulunabileceğinin saptanması” amacını taşıyan bir etkinlikte kullanılabilir çünkü iki metin arasında öznellik-nesnellik farkı söz konusudur. II. “benzer konularda yazılmış metinlerin farklı anlatım türleriyle aktarılabileceğinin saptanması” amacını taşıyan bir etkinlikte kullanılabilir çünkü iki metin arasında tartışmacı-açıklayıcı anlatım farkı söz konusudur. Verilen parçalar, “aynı verileri esas alan metinlerin farklı sonuçlara ulaştığının kavratılması” amacına yönelik bir etkinlikte kullanılmaz çünkü her iki parçada da aynı ana fikir (dilin sadeleşmesi ve bu amaçla yapılan çalışmalar, aydınların bu konudaki sorumlulukları) ele alınmıştır. Cevap D

47. Öncülde verilen parçada “olay (birinin mutfakta yaşadığı kısa an ve bunun yarattığı çağrışımlar), kişi (anlatıcı – ben), zaman ve mekân” gibi unsurlar ve bunlar arasında bağlantılar kurmaca bir kişi üzerinden sunulmuştur. Parçada yaşanmış ya da yaşanabilir bir olaydan söz edilmiştir. Buna göre verilen parça, öyküleyici anlatımla ilgili olarak A, C, D ve E seçeneklerindeki özelliklerin öğretiminde kullanılabilir. Verilen parçada hâkim bakış açısı değil, kahraman anlatıcının (ben) bakış açısı söz konusudur. Cevap B

123 2018 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

48. Verilen şiirde geçen “Gördükleri rü’ya, ezeli bahçedir aşka” dizesinde teşbih, “Sevdaları hulyalı havuzlarda serinler” dizesinde kapalı istiare vardır, buna göre şiir “Şiirdeki söz sanatlarını belirler.” kazanımını gerçekleştirmek için kullanılabilir. Verilen şiirde geçen “uyuyanlar-duyanlar, zamanı-anı, aşka-başka vb.” kelimeleri arasında kafiye vardır ve şiir aruz vezniyle yazılmıştır, buna göre şiir “Şiirdeki ahenk unsurlarını bulur.” kazanımını gerçekleştirmek için kullanılabilir. Verilen şiir beyit nazım birimiyle yazılmıştır, buna göre “Şiirin nazım birimini tespit eder.” kazanımını gerçekleştirmek için kullanılabilir. Verilen şiirde “sevgiliye kavuşma, vuslat” konusu imgeli biçimde işlenmiştir, buna göre “Şiirdeki temanın hangi yönden ele alındığını sorgular.” kazanımını gerçekleştirmek için kullanılabilir. B seçeneğinde verilen “Anlatıcıyı ve bakış açısını belirler.” kazanımı şiir türündeki metinlere değil öyküleyici-olay anlatan metinlere özgü bir kazanımdır, dolayısıyla şiir türündeki bir metinden hareketle edinilebilecek bir kazanım değildir. Cevap B 49. Öncüldeki parçada sözü edilen örnekte anılan sanatçılar (Ferit Edgü, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Bilge Karasu) postmodern roman-hikâye tarzının edebiyatımızdaki önemli temsilcilerindendir. Yine, verilen örnek derste öğretmen öğrencilere çeşitli hikâyeler vererek öğrencilerin inceleme yapmasını sağlamıştır, yani öğretmen “rehber”, öğrenci “aktif merkez” konumundadır. Önce örnek sunulmuş buradan öğrencinin kural ve genellemelere ulaşması amaçlanmıştır. Tüm bunlar “buluş yoluyla öğrenme”yi gerçekleştirme amaçlıdır. Buna göre, öncülde sözü edilen uygulamada “Postmodern hikâyenin özelliklerini buluş yolu öğrenme stratejisiyle öğretmek” amaçlanmıştır. Cevap C 124 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2018

50. Öncülde verilen örnek sorudaki soru kökü ile seçenekler uyumsuzdur, soru “Parça öğretici metin türlerinden hangisine ait özellikler içermektedir?” şeklinde değil “Bu parça aşağıdaki öğretici metin türlerinin hangisinden alınmış olabilir?” şeklinde sorulmalıydı. Buna göre, soruyla ilgili görüş sunan zümre öğretmeni “Soru cümlesi ile seçenekler arasındaki uyumsuzluk giderilmelidir.” görüşünü sunabilir. Öncülde verilen örnek sorunun yüklemi olumlu bir yargıdır bu yüzden altının çizilmesine gerek yoktur çünkü test sorularında olumsuz yüklemlerin ya da soruda dikkat çekmesi gereken ifadelerin altı çizilir. Buna göre, soruyla ilgili görüş sunan zümre öğretmeni “Soru kökünde dikkat çekmesi gerekmeyen ifadelerin altı çizilmemelidir.” görüşünü sunabilir. Öncüldeki örnek soruda geçen parçada, “yaşanmış bir olay tarih ve yer verilerek aktarılmıştır” yani parça bir günlük örneğidir fakat günlük seçeneklerde bulunmamaktadır. Buna göre, soruyla ilgili görüş sunan zümre öğretmeni “Sorunun cevabı seçeneklerde bulunmalıdır.” görüşünü sunabilir. Öncülde verilen örnek soruda, B seçeneğindeki “biyografi” ve D seçeneğindeki “yaşam öyküsü” aynı anlama gelmektedir. Buna göre, soruyla ilgili görüş sunan zümre öğretmeni “Eş anlamlı terim adları farklı seçeneklere konmamalı.” görüşünü sunabilir. Verilen sorunun öncülündeki bilgi, sorunun sorguladığı öğretici metin için yeterli bilgi içermektedir. Buna göre, soruyla ilgili görüş sunan zümre öğretmeni “Soru, öğrencilerin seviyesine ve öğretim programına uygun olarak zorlaştırılmalıdır.” görüşünü sunamaz.

Cevap B

125 2019 ÖABT TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÇIKMIŞ SORULAR ÇÖZÜMLER

1. Verilen seçeneklerdeki cümleler Köktürkçedir, bunu “Ötüken, kagan” gibi kelimelerden anlayabiliriz. Buna göre, Köktürkçede “+da” eki hem bulunma hem de ayrılma fonksiyonunda kullanı- lır. Verilen seçeneklerin dil içi çevirileri ise şöyledir: A " O orduyu orada yok ettik. B " Ötüken dağlarından daha iyi yer yok imiş. C " Kağan unvanını burada biz verdik. D " Gittiğiniz yerde kazancınız şu oldu. E " Yoksa bu sözümde yalan var mı? Buna göre, “+da” eki A, C, D ve E seçeneklerindeki cümlelerde bulunma ekidir, B seçeneğinde ise ayrılma eki işlevinde kulla- nılmıştır. Cevap B 2. Parçadaki altı çizili sözcükleri aldıkları ekler bakımından ince- leyelim: I " “öŋ+re+ki (önceki)” > İ. K. + isimden isim yapım eki + isim- den isim yapım eki II " “tür+lüg (türlü)” > İ. K. + isimden isim yapım eki III " “iş+le+y+ü (işleyerek)” > İ. K. + isimden fiil yapım eki + yardımcı ses +fiilden isim yapım eki (zarf-fiil) IV " “evr+il+ip (uyarak)” > F. K. + fiilden fiil yapım eki + fiilden isim yapım eki V " “söz+le+p (söyleyip, söyleyerek)” > İ. K. + isimden fiil ya- pım eki + fiilden isim yapım eki Buna göre, altı çizili sözcüklerle ilgili olarak A, B, C ve D seçe- neklerinde verilenler doğrudur. “sözlep” kelimesi fiilden fiil eki almamıştır. Cevap E 126 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2019

3. Verilen parçanın dil içi çevirisi şöyledir: Ben kendim kağan olduğumda her yere gitmiş olan halk öle yite, yayan yapıldak dönerek geldi. Halkı besleyip doyurayım diye kuzeyde Oğuz halkına doğru, doğuda Kıtay, Tatabı halklarına doğru, güneyde Çin’e doğru on iki kez büyük ordu sevk ettim. Buna göre, “yana (dönerek, dönüp)” kelimesi zarf-fiil eki, “bo- dunug (milleti)” kelimesi belirtme durumu eki, “yırıgaru (kuzeye doğru)” kelimesi yön gösterme eki almıştır.

Cevap B

4. Kabusname (Mercimek Ahmet), Çarhname (Ahmet Fakih), Süheyl ü Nevbahar (Hoca Mesud), Kenzü’l-Kuberâ (Şeyhoğlu Mustafa) Eski Anadolu Türkçesi Dönemi eserleridir. Lisânü’t- Tayr (Ali Şir Nevayi) ise Çağatay Türkçesi eseridir.

Cevap D

5. A, B, C ve D seçeneklerinde verilen eşleştirmeler doğrudur. Kısasü’l-Enbiya adlı eserler peygamberlerin hayatını anla- tır. Türkçedeki ilk örnek Harezm Türkçesi Dönemi sanatçısı Rabguzi’ye aittir, Şeyyad Hamza’nın bu adla bir eseri yoktur.

Cevap E

6. Oğuz Türklerinin geleneklerini, kültürlerini, aile yapılarını ve mü- cadelelerini içeren, Kilisli Rifat, Orhan Şaik Gökyay gibi araştır- macılar tarafından çalışılan eser Dede Korkut Kitabı’dır.

Cevap A

7. Doerfer gibi kimi araştırmacılar “haç- (aç-), hada:k (ayak), ha- dur- (ayır-)” gibi bazı örneklerden hareketle Halaççada Ana Altaycadaki söz başı “h” sesinin korunduğunu ileri sürmüştür.

Cevap A

127 2019 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

8. Başkurt, Karaçay, Nogay, Karay Türkçeleri Kuzey (Kıpçak) gru- bunda yer alır. Gagavuz Türkçesi ise Batı (Oğuz) grubu Türk- çesidir.

Cevap C

9. Verilen beyitlerin dil içi çevirisi şöyledir: Gençliğimi, geçen bulut gibi, geçirdim; ömrümü fırtına sürati ile tükettim. Yazık gençliğime, gençliğime yazık; ben seni tutmasını bilme- dim, çok çabuk elden kaçırdım. Ey gençlik, sen bana şimdi tekrar gel; ben seni el üstünde tuta- yım; bak, senin için ipekliler ve sırmalar döşettim. Yazık bu gençliğe, hanı, nereye gitti; ne kadar arayıp, arattımsa da bulamadım. Buna göre, verilen beyitlerde şair “gençliğin gitmesinden” söz etmiştir.

Cevap A

10. Atabetü’l-Hakayık, Karahanlı Türkçesi Dönemi’nde yazılmış eserlerdendir. Verilen dörtlüğün dil içi çevirisi ise şöyledir: “Ke- mikte ilik gibidir insana bilgi, insanların süsü akıldır, kemiğinki ilik. Bilgisiz, iliksiz kemik gibi bomboş, iliksiz kemiğe sunulmaz el.” Buna göre, verilen dörtlükte geçen “sunulmas (sun-ul-mas)” kelimesi “-ul-“ fiilden fiil yapım ekini, “süŋekke (kemiğe- çevi- ride kemiğe), erenke (erene, insana)” kelimeleri “+ke” yönelme durumu ekini, “süŋekniŋ (kemiğin)” kelimesi “+niŋ” ilgi durumu ekini, “körki (süsü), hâli” kelimeleri “+i” üçüncü tekil kişi iye- lik ekini almıştır. Dizelerde, belirtme durumu eki almış kelime yoktur.

Cevap C 128 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2019

11. Türk edebiyatındaki kırk hadis tercümelerinin ilk örneği kabul edilen eser, Harezm Türkçesi Dönemi’nde Ali adlı biri tarafın- dan hazırlanan Nehcü’l-Ferâdis’tir.

Cevap A

12. Verilen dizeler Çağatay Türkçesinin dil özelliklerini göstermek- tedir. Buna göre, “kakül+üŋ (senin kakülün)” sözcüğü ikinci tekil kişi iyelik ekini, “Sîne+m+niŋ (sinemin)” sözcüğü birinci teklik iyelik eki ve tamlayan ekini, “san-ma-ŋ (sanmayın)” sözcüğü, ikinci çoğul kişi emir ekini, “sahrâ+dur” sözcüğü bildirme ekini almıştır. “kan+ı+dın (kanından)” sözcüğü ise zarf-fiil eki değil, tekil üçüncü kişi iyelik ekini ve ayrılma durumu ekini almıştır.

Cevap E

13. Verilen parçanın V. cümlesinde “Anadolu’daki el sanatları” öz- nesi “oymacılık, dokumacılık, çinicilik” gibi sözlerle açıklanmış- tır.

Cevap E

14. Sıfat-fiil grubu sıfat-fiil eki almış kelimelerden oluşur ve gruplar adları niteleyebilir veya kendisi adlaşabilir. Buna göre, A seçe- neğindeki “bizi uzun süre idare edecek (para)”, B seçeneğin- deki “yıllardır birlikte zaman geçirdiği (arkadaşını)”, C seçene- ğindeki “daha önce kurula sunulan (rapor)”, E seçeneğindeki “güneşin doğuşunu bu tepeden izlemek isteyen (insanlar)” sıfat-fiil grupları bir adı niteleme görevindedir. D seçeneğindeki “son sınavdaki başarısını arkadaşlarının sevinçle karşılayaca- ğını” sıfat-fiil eki almış kelime bir adı nitelememiş, adlaşmıştır.

Cevap D

129 2019 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

15. B seçeneğindeki cümle ögelerine doğru ayrılmıştır. Diğer se- çeneklerdeki cümlelerin, ögelerine doğru ayrılışı şu şekildedir: A " Türkler / Orta Asya folklorunda / ağacı / sanat yapıtlarında / kullanmışlardır. (Ö. / D. T. / N. / D. T. / Y.) C " Kendine özgü mimari üslup ve malzeme zenginliğine sahip / Anadolu Selçukluları / küçük sanatlarda da / zengin bir üre- tim / meydana getirmiştir. (Ö. / D. T. / N. / Y.) D " Sırsız seramik malzemeler / kullanım işlevlerine göre / testiler, kürevi konik kaplar, küpler ve matara biçimli kaplar ola- rak / sınıflandırılabilir. (Ö / Z. T. – E. T. / Z. T. / Y.) E " Mimari haricinde taş işçiliğinin yoğun kullanıldığı diğer bir uygulama alanı / mezar taşlarıdır. (Ö. / Y.)

Cevap B

16. A, B, C ve D seçeneklerinde verilen eşleştirmeler doğrudur. Korece, Çin-Tibet dil ailesine değil, Ural-Altay dil ailesine men- suptur.

Cevap E

17. Türkçede ünsüzler şu şekilde sınıflandırılır: Boğumlanma Noktalarına (oluşum yerlerine) Göre: • Çift dudak ünsüzleri: b, m, p • Diş-dudak ünsüzleri: f, v • Dil ucu-diş ünsüzleri: d, n, s, t, z • Diş eti-damak ünsüzleri: c, ç, j, ş • Damak ünsüzleri: g, ğ, k, l, r, y • Gırtlak ünsüzü: h

130 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2019

Boğumlanma Tarzlarına Göre: Sürekli (Sızıcı) Ünsüz: f, ğ, h, j, l, m, n, r, s, ş, v, y, z Süreksiz (Patlamalı) Ünsüz: b, p, c, ç, d, t, g, k Ton Alıp Almamalarına (Ses Tellerinin Durumuna) Göre: Tonlu (Yumuşak, Ötümlü) Ünsüz: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z Tonsuz (Sert, Ötümsüz) Ünsüz: ç, f, h, k, p, s, ş, t Ağız ve Geniz Ünsüzleri: Ses oluşurken burun hava yolunun açık olduğu ünsüzlere geniz ünsüzü, kapalı olduğu ünsüzlere ağız ünsüzü denir. Türkçede geniz ünsüzü “m, n” sesleridir. Bunların dışında “nazal n” adıyla anılan “ŋ” sesi de geniz ünsüzüdür. Akıcı Ünsüzler: Dudakların birbirine, diş etlerinin alt dudağa, dil ucunun dişlere veya damağa dokunması sırasında, ciğerlerden gelen havanın ağız boşluğunun daralan noktalarına veya burun yolundan çı- karak çıkarılması ile oluşan bol sesli ünsüzdür: l, r, y, m, n, ŋ Buna göre, C seçeneğindeki “p” ünsüzünün nitelikleri doğru verilmiştir.

Cevap C

18. Ton Alıp Almamalarına (Ses Tellerinin Durumuna) Göre: Tonlu (Yumuşak, Ötümlü) Ünsüz: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z Tonsuz (Sert, Ötümsüz) Ünsüz: ç, f, h, k, p, s, ş, t Buna göre; “cezve, lazım” kelimeleri sadece tonlu (yumuşak, ötümlü) ünsüz içerir, “tepsi, taksi” kelimeleri sadece tonsuz (sert, ötümsüz) ünsüz içerir. “kanıt” kelimesi ise “k, t” tonsuz ünsüzlerini ve “n” tonlu ünsüzünü içermektedir.

Cevap B 131 2019 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

19. Halk verimlerinin benzerliğini “ilk kültür merkezi” olup olmadı- ğı bağlamında ele alan ve benzer verimlerin nedenini ilk kültür merkezlerine bağlayarak bunların yayılmasını göç olgusuna da- yandıran kuram Yayılma Kuramı’dır.

Cevap C

20. Verilen dörtlüklerin ilki “aaab” düz kafiye şeklindedir, ikincisi “abab” çapraz kafiye dizilişindedir. Her ikisinin de dörtlük na- zım birimi söz konusudur. Her ikisi de hece vezni ile oluşturul- muştur. İkinci dörtlükte divan şiiri etkisi söz konusu iken ilkinde bu etki söz konusu değildir. Buna göre, verilen dörtlükler kar- şılaştırıldığında A, B, D ve E seçeneklerinde verilenler söylene- mez. Her iki dörtlük de hecenin 11’li kalıbıyla oluşturulmuştur, buna göre her iki şiirin de nazım şekli koşmadır.

Cevap C

21. Tevriye, bir sözün her iki gerçek anlamını düşündürecek şekilde kullanılmasıdır. Buna göre, verilen şiirde geçen “Dertli” ifadesi hem şairin mahlasıdır hem de “dertli (yâr)” derdi olan sevgili anlamında kullanılmıştır, bu durum tevriyeyi oluşturur.

Cevap C

22. XVII. yüzyılın mutasavvıf şairlerinden olan, Şerh-i Nutk-ı Yûnus Emre adlı eserin sahibi şair Niyazi Mısri’dir.

Cevap A

23. A, C, D ve E seçeneklerinde verilen eşleştirmeler doğrudur. “Gül-i Sad Berg” adlı eserler genellikle, yüz hadis içeren eser- lere verilen addır, Ahmet Paşa’nın bu tarz bir eseri yoktur.

Cevap B

132 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2019

24. VIII. yüzyılda oluşmaya başlayıp XV. yüzyılda yazıya geçirilen ve kaynağı Arap edebiyatı olan destan Battalname’dir. Cevap D

25. “Göstermelik” adı verilen, perdeye yansıtılan görüntülerin kal- dırıldığı, Hacivat’ın perdeye geldiği bölüm Karagöz oyununun giriş bölümü olan mukaddimedir. Cevap A

26. Verilen parçada “Umay” ile ilgili efsanelerin zamanla “Fatma Ana” olarak değiştiği örneklenmiştir. Buna göre efsanelerde bir kahraman zamanla diğerinin yerine geçebilir. Cevap B

27. Tahir ile Zühre, Kerem ile Aslı, Şah İsmail hikâyelerinde ço- cukları olmayan kişiler dervişin verdiği elma sayesinde çocuk sahibi olur. Arzu ile Kanber hikâyesinde Kanber, dervişin verdi- ği mendili atına sürünce at eski hâline döner. Hançerli Hanım hikâyesi ise realist halk hikâyeleri kapsamındadır ve bu tarz olağanüstülükler içermez. Cevap A

28. Halk hikâyelerinde, hikâyenin kahramanları kavuşmuşsa gü- zelleme söylenen, hikâye kahramanları kavuşamamış ya da ölmüşse bayati makamında yanık bir türkü söylenen bölüm, hikâyenin son bölümü olan duvak kapamadır. Cevap C

29. Öncülde sözü edilen lebdeğmez türünde “b, m, p, f, v” du- dak ünsüzlerini kullanmadan şiir söylemek esastır. Buna göre, D seçeneğindeki dörtlükte “varır, sevda” kelimeleri “v” dudak ünsüzü içermektedir, bu şiiri söyleyen âşık atışmayı kaybeder. Cevap D

133 2019 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

30. XIX. yüzyılda yaşayan ve Telli Saz adlı taşlamayı söyleyen âşık Dertli’dir.

Cevap C

31. Açık istiare, sadece benzetilen kullanılarak yapılan söz sana- tıdır. Buna göre, verilen beyitlerin dil içi çevirileri ve içerdikleri açık istiareler şöyledir: A " “Gözlerim o güneşi (gibi kadını) görüp beni ona köle etti, ben de bundan sonra hiç gün yüzü göremem.” > Beyitte “sev- gili”, “mihr (güneş)”e benzetilerek açık istiare yapılmıştır. B " “Gece yanağın mumunun şevkinde birkaç beyti yandırdım, ne hoş gönül yaktım ne hoş güzellikler eyledim ne hoş gönüller aldım.” > Bu beyitte açık istiare yoktur. C " “Kaşları râ, boyu elif, ağzı ise mim harfi gibi, ey ay (gibi sevgili) halkı emrine baş eğdirdin.” > Beytin ilk dizesinde kaşlar râ harfine, boy elif harfine, ağız ise mim harfine benzetilmiş ve teşbih yapılmıştır fakat ikinci dizede “sevgili”, “mâh (ay)”a ben- zetilerek açık istiare yapılmıştır. D " “Ey şah, sen kadehi daima yabancılarla elden ele dolaş- tır, kıvrım kıvrım kıvranan âşıkların, mahallenin başında dolaşıp dönsün.” > Beyitte “sevgili”, “şeh (şah, padişah)”e benzetilerek açık istiare yapılmıştır. E " “Ey peri! O yüzün parlaklığına yürekler mi doyar, seni çelik aynadan kimler görür?” > Beyitte, “sevgili”, “perî”ye benzetile- rek açık istiare yapılmıştır.

Cevap B

134 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2019

32. Öncülde verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: “Tuba ağacı cen- net gibi olan mahallene meyletse yeridir, gökteki Mesih senin eşiğini dilese yeridir.” Bu beyitte şair, İsa’nın (Mesihâ) göğe çe- kilmesi inanışını hatırlatarak telmih yapmıştır. C seçeneğindeki beyitte telmih vardır. Beytin dil içi çevirisi ve telmih sanatının açıklaması şöyledir: “(Musa’nın asası gibi olan) Kalemiyle girdi ilimler deryasına, ilimlerin her birinde bir yed-i beyzâ gösterdi.” > “yed-i beyzâ (beyaz el)” Hz. Musa’nın mu- cizelerinden biridir. İnanışa göre Hz. Musa, Firavun’un karşısın- da imtihana çekilirken elini koynuna sokar, bembeyaz şekilde çıkarır ve sonra tekrar sokar, eli eski hâline döner. Beyitte bu inanışa telmih yapılmıştır.

Cevap C

33. Verilen beytin günümüz Türkçesine doğru aktarımı E seçene- ğinde verildiği gibidir. maksûd: maksat, amaç, gaye. Garaz: maksat, amaç, gaye. cinân: cennet. kûy: köy, mahalle. (şiirlerde, sevgilinin bulunduğu yer)

Cevap E

34. Verilen beyitlerin dil içi çevirisi şöyledir: “Başı büyük olanın aklı çok olur, küçük olursa kıt olur. Kafası yassı olanın ahmaklıkta misli olmaz.” Buna göre, beyitlerde kişinin dış görünüşünden karakter analizi yapılmıştır. Bu tür eserlere “kıyafetname” adı verilir.

Cevap C 135 2019 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

35. Şairin adının geçtiği beyte mahlas beyti adı verilir. B seçene- ğindeki beyitte geçen “Hâletî” XVII. yüzyıl şairlerindendir, C se- çeneğindeki beyitte geçen “Bâkî” XVI. yüzyıl şairlerindendir, D seçeneğindeki beyitte geçen “Emrî” XVI. yüzyıl şairlerindendir, E seçeneğindeki beyitte geçen “’Aşkî” XVII. yüzyıl şairlerinden- dir. A seçeneğindeki beyit mahlas beyti değildir çünkü bir şair adı geçmemektedir. Divan şiirinde -bilinen- “Abdülkâdir” adın- da bir şair yoktur.

Cevap A

36. Verilen beytin günümüz Türkçesine doğru aktarımı B seçene- ğinde verilmiştir.

Cevap B

37. Verilen beyitlerin dil içi çevirileri şöyledir: A " “Hocalar, hâkimler yalanı kâğıda yazar satmak için, hoca- ların işi sıtma (hastalığı) için muska yazmak.” B " “Minnet olmasa kimse kimseye ekmek vermezdi, rüşvet olmasa hiçbir iş görülmezdi.” C " “Sofular yağ ile bal içinde oynaşır, bilgililer ise açlıktan can verir.” D " “İsteklerimden boş yere geri döndüm (vazgeçtim), pişma- nım yeter, ferah bir cennet bahçesi ver!” E " “Rakipler vefadan dem vurur, yâr cefadan; insanda vefa yoktur, köpekte vardır.” Buna göre; A, B, C ve E seçeneklerindeki beyitlerde hiciv söz konusudur, D seçeneğindeki beyitte hiciv yoktur.

Cevap D

136 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2019

38. Verilen beytin aruz kalıbı “mefâ‘îlün mefâ‘îlün mefâ‘îlün mefâ‘îlün”dür. Beytin taktii ise şöyledir: Se-nün-kad-di / bü-len-dün-serv-dür-kûh-ı-me-lâ-hat-da . – – – / . – – – . – – – / . – – – A-kar-su-dur-be-nüm-vâ-dî-i-gam-da-kalb-i mey-yâ-lüm . – – – / . – – – /. – – – / . – – – Buna göre, verilen beyit anlam ve vezin dikkate alındığında “bülendün-sudur-gamda” sözleriyle tamamlanmalıdır. (NOT: Eğik yazıyla gösterilen hecelerde imale, koyu renk gösterilen hecede med yapılmalıdır.)

Cevap B

39. Verilen beytin taktii şöyledir: Ey-mihr-i-pür-fü-rûg-ı-se-her-gâh-ı-mek-re-met – – . / – . – . / . – – . / – . – Ey-le-Sü-hâ-yı-fik-re-tü-mi-Müş-te-rî-me-dâr – – . / – . – . / . – – . / – . – Buna göre beytin aruz kalıbı “Mef‘ûlü / fâ‘ilâtü / mefâ‘îlü / fâ‘ilün”dür. (Not: Koyu renk gösterilen hecelerde imale yapıl- malıdır.)

Cevap C

137 2019 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

40. A, B, D ve E seçeneklerinde verilen beyitler aruzun “mef’ûlü mefâîlün mef’ûlü mefâîlün” kalıbıyla yazılmıştır. C seçeneğin- deki beyit ise”mef‘ûlü mefâ‘îlü mefâ‘îlü fe‘ûlün” kalıbıyla yazıl- mıştır, beytin taktii şöyledir: Er-bâb-ı-hü-ner-meyl-i-de-reş-‘â-ru-ma-hak-kâ – – . / . – – . / . – – . / . – – Fehm-it-me-ka-nun mer-te-be-sin hay-li hü-ner-dür – – . / . – – . / . – – . / . – –

Cevap C

41. Heşt Behişt (), Âdâb-ı Zurefâ (Ramiz), Zübdetü’l- Eş’ar (Kafzade Faizî), Meşairü’ş-Şuara (Âşık Çelebi) tezkiredir. Metâliu’n-Nezâir (Budinli Hisali) bir nazire mecmuasıdır.

Cevap C

42. Ebu’l-Hayr Mehmed Çelebi adına yazılan eser Hayriyye mesne- visidir, bu eser XVII. yüzyılda Nâbî tarafından kaleme alınmıştır.

Cevap E

43. Verilen şiirde uzun dizeler ve kısa dizeler bulunmaktadır. Bu tarz yazılan nazım şekli serbest müstezattır.

Cevap B

44. Namık Kemal dille ilgili görüşlerini Lisân-ı Osmanî’nin Edebi- yatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şâmildir adlı makalesinde, Batı edebiyatı ve tiyatro ile ilgili görüşlerini Celal Mukaddimesi’nde aktarmıştır.

Cevap B

138 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2019

45. Şair Evlenmesi, Zavallı Çocuk, İçli Kız, Vuslat adlı tiyatrolar Tan- zimat Dönemi’nde yazılan, evlilik âdetlerini eleştiren eserdir. Çerkes Özdenler ise Çerkesleri çeşitli bakımlardan anlatan bir eserdir.

Cevap E

46. Ahmet Vefik Paşa ile ilgili olarak A, B, C ve D seçeneklerinde verilenler doğrudur. İlk yerli romanımız olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ı Şemsettin Sami yazmıştır.

Cevap E

47. Halide Edip Adıvar’ın Yeni Turan romanı ve Müfide Ferit Tek’in Aydemir romanı Türkçülük konulu ideolojik romandır. Refik Halit Karay’ın Memleket Hikâyeleri adlı eseri ise Anadolu’yu gerçekçi bir yaklaşımla ele alan bir eserdir. Ebubekir Hazım Tepeyran’ın Küçük Paşa romanı ise köyün sorunlarını içeren ro- mandır. Cemil Süleyman’ın Siyah Gözler adlı romanı ise Fecriati Dönemi’nin genel dil ve üslup özelliklerini içerir, çeşitli psikolo- jik sorunlar yaşayan bir kadını anlatır.

Cevap E

48. Eserlerinde realizm etkisi görülen, romanlarında “insan-çevre” kompozisyonuna yönelerek bunları roman kişilerinin iç dünya- larını aktarma aracı olarak kullan Servetifünun Dönemi roman yazarı Halit Ziya Uşaklıgil’dir.

Cevap A

139 2019 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

49. Verilen şiir, Yahya Kemal’in Süleymaniye’de Bayram Sabahı adlı eserinden alınmıştır. Söyleyici konumundaki şair kendi gözlem- lerini aktarmıştır. Pek çok tarihî olay ve mekân şiirin malzemesi durumundadır. Eserde millî bir romantizm vardır ve şair, geç- mişle içinde bulunduğu anı birlikte sunmuştur. Şiirde, resme özgü unsurlar, yani dış gerçekliğin aktarımı kullanılmamıştır.

Cevap D

50. Geceleyin Bir Koşu, Evet İsyan, Amentü gibi eserlerinde siya- sal sistem, kültürel değişim, modernleşme, şehirlilik, taşralılık, gelenek, din, sosyal sınıf, Marksizm, İslamcılık, yabancılaşma, ölüm, aşk gibi temaları işleyen sanatçı İsmet Özel’dir.

Cevap D

51. Doğu-Batı ikiliğindeki bireyin ve toplumun yaşamındaki saç- malık ve tutarsızlıklar ve kurumların işlevselliğindeki aksaklık- ları eleştirel bakış açısıyla ortaya koyan roman Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı eseridir. Cinayet, sanatta Doğu-Batı çatışması ve aşk temalarını postmodern tekniklerle işleyen roman ise Orhan Pamuk’un Benim Adım Kır- mızı adlı eseridir.

Cevap A

52. Verilen parça aruz ölçüsü ile yazılmıştır çünkü Mehmet Âkif tüm şiirlerinde aruzu kullanmıştır. “Açız! Açız!” diye feryâd eden ço- cuklarının, / Karıştırıp duruyorken…” gibi pek çok dizede an- janbman (mısra kırılması) örneği vardır. Şiir biçiminde yazılmış fakat olay anlatan parça bir manzum hikâyedir. Parçada kişi (Ömer, kadın, çocuklar) ve olay unsurları söz konusudur. Par- çada, ironik bir anlatım söz konusu değildir.

Cevap D

140 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2019

53. Bozbulanık, Menekşeli Bilinç, Topal Koşma adlı öykü kitapla- rını, Korsan Çıkmazı adlı romanı kaleme alan sanatçı Nezihe Meriç’tir.

Cevap D

54. Kaçkınlar, Av, Bir Gemide adlı öykülerinde bireyi ve bireyin va- roluş sorunlarını irdeleyen, O / Hakkari’de Bir Mevsim romanla- rının yazarı Ferit Edgü’dür.

Cevap C

55. Yunan mezalimini ve Millî Mücadele’yi yaşamış kişilerin tanıklık- larına dayandırılarak yazılan belgesel roman Samim Kocagöz’e ait olan Kalpaklılar romanıdır.

Cevap A

56. İlk romanı Pasifik Günleri’nden son romanı Beyoğlu’nda Gezersin’e kadar düş, rüya ve gerçek arasındaki geçişleriyle dikkati çeken sanatçı Nazlı Eray’dır.

Cevap E

57. Millî Mücadele Dönemi’nde Akşehir ve Batı Cephesi’nde ya- şananları “Çolak Salih, Niko, İstanbullu Hoca” gibi karakterler üzerinden ele alan roman Tarık Buğra’nın Küçük Ağa adlı ese- ridir.

Cevap C

58. Yılanlar, İçerdekiler ve Mikado’nun Çöpleri adlı gerçekçi oyun- larında, dönemin koşullarının bireylerde yarattığı sorunları akta- ran sanatçı ’dır.

Cevap B

141 2019 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

59. Bergson’un “Gerçek, kişilerin iç dünyalarında aranmalıdır.” dü- şüncesini temel alan, sıradan bireye ve onun psikolojisine yö- nelen, pastiş, kolaj, montaj, bilinç akışı gibi teknikleri kullanan roman anlayışı “modernist” romandır. En önemli yazarları ise Joseph Conrad, Virginia Woolf, James Joyce, Ezra Pound ve T. S. Eliot’tur.

Cevap A

60. John Milton, XVII. yüzyılda yaşamış ve Kaybolmuş Cennet adlı destansı eseri yazmış sanatçıdır. Pierre Corneille, Fransa’da XVII. yüzyılda yaşamış klasisizm dönemi tragedya yazarıdır, en önemli eserlerinden biri ise Le Cid’dir. Charles Dickens ise İngiliz dilinin en büyük romancılarındandır, David Copperfield, İki Şehrin Hikâyesi, Oliver Twist, Antikacı Dükkânı gibi pek çok romanı vardır.

Cevap B

61. Verilen kazanımların tümü öğretim programında şiir türünde- ki metinlerin kazanımları arasındadır. Şiirde geçen “bırak-bak, rengi-ahengi” kelimeleri arasında zengin kafiye vardır. Şiir, Cumhuriyet Dönemi’nde yazılmış bir terzarima örneğidir. “Dü- şünme mevsimi inleten rengi” dizesinde kapalı istiare vardır. Buna göre, öncüldeki şiir A, C, D ve E seçeneklerinde verilen kazanımların gerçekleştirilmesinde kullanılabilir. Şiirde, herhan- gi bir tarihî veya mitolojik öge bulunmamaktadır.

Cevap B

62. Edebiyatımızda “yazı makinesi” olarak anılan, şiir hariç her türde kalem oynatan, kıssadan hisse vermeyi yazarlığın gereği sayan Tanzimat Dönemi yazarı Ahmet Mithat Efendi’dir.

Cevap C

142 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2019

63. Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı’nda, “ölçme ve Değerlendirme” başlığı altında aşağıdaki ilkeler sıralanmıştır: 1. Ölçme ve değerlendirme çalışmaları öğretim programının tüm bileşenleri ile azami uyum sağlamalı, kazanım ve açıkla- maların sınırları esas alınmalıdır. 2. Öğretim programı, ölçme sürecinde kullanılabilecek ölçme araç ve yöntemleri açısından uygulayıcılara kesin sınırlar çiz- mez, sadece yol gösterir. Ancak tercih edilen ölçme ve de- ğerlendirme araç ve yönteminde, gereken teknik ve akademik standartlara uyulmalıdır. 3. Eğitimde ölçme ve değerlendirme uygulamaları eğitimin ay- rılmaz bir parçasıdır ve eğitim süreci boyunca yapılır. Ölçme sonuçları tek başına değil izlenen süreçlerle birlikte bütünlük içinde ele alınır. 4. Bireysel farklılıklar gerçeğinden dolayı bütün öğrencileri kap- sayan, bütün öğrenciler için genel geçer, tek tip bir ölçme ve değerlendirme yönteminden söz etmek uygun değildir. Öğren- cinin akademik gelişimi tek bir yöntemle veya teknikle ölçülüp değerlendirilmez. 5. Eğitim sadece “bilme (düşünce)” için değil, “hissetme (duy- gu)” ve “yapma (eylem)” için de verilir; dolayısıyla sadece biliş- sel ölçümler yeterli kabul edilemez. 6. Çok odaklı ölçme değerlendirme esastır. Ölçme ve değer- lendirme uygulamaları öğretmen ve öğrencilerin aktif katılımıyla gerçekleştirilir. 7. Bireylerin ölçme ve değerlendirmeye konu olan ilgi, tutum, değer ve başarı gibi özellikleri zamanla değişebilir. Bu sebep- le söz konusu özellikleri tek bir zamanda ölçmek yerine süreç içindeki değişimleri dikkate alan ölçümler kullanmak esastır.

143 2019 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

Buna göre; A, C, D ve E seçeneklerinde verilenler programda belirlenen ölçme ve değerlendirme yaklaşımlarındandır. Ayrıca programın ilgili başlığının giriş kısmında “Hiçbir insan bir baş- kasının birebir aynısı değildir. Bu sebeple öğretim programla- rının ve buna bağlı olarak ölçme ve değerlendirme sürecinin “herkese uygun”, “herkes için geçerli ve standart olması” in- sanın doğasına terstir. Bu sebeple ölçme ve değerlendirme sü- recinde azami çeşitlilik ve esneklik anlayışıyla hareket edilmesi şarttır.” açıklaması yapılmıştır.

Cevap B

64. Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı ile dört temel dil becerisinin yanı sıra öğrencilere kazandırılması hedeflenen yeterlilik ve beceriler, • Bilgi Okuryazarlığı • Eleştirel düşünme • Görsel Okuryazarlık • İletişim ve İş birliği • Medya okuryazarlığı • Yaratıcı düşünme

olarak belirlenmiştir. “Akademik okuryazarlık” bu becerilerden biri değildir.

Cevap D

65. Verilen parçada Yakup Kadri’nin, Kiralık Konak adlı eserinde aktarmak istediği ile aktardığı şey arasında farklılıklar olduğu vurgulanmıştır. Buna göre, “Yazarın niyeti ile metnin içerdiği an- lam birbirinden farklı olabilir.” yargısı doğru bir çıkarımdır.

Cevap C

144 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2019

66. Bakışsız Bir Kedi Kara (Ece Ayhan), Yerçekimli Karanfil (), Üvercinka (Cemal Süreya), Mısırkalyoniğne (İlhan Berk) İkinci Yeni tarzını yansıtan eserlerdendir. Düşten Güzel ise Cahit Sıtkı Tarancı’ya aittir, İkinci Yeni tarzını değil daha çok Saf (Öz) Şiir tarzını yansıtır.

Cevap A

67. Öncülde verilen parçada geçen “bu ortamı okura sunarken bazı tasavvuf şiirlerini aslına sadık kalarak romanına aldığını” ifadesi anlatıda metinlerarasılık yönteminin kullanıldığını, “Tev- rat ve İncil’in çeşitli bölümlerindeki üslup özelliklerini alıntıladı- ğını” ifadesi ise anlatıda pastiş yönteminin kullanıldığını gös- terir. Metinlerarasılık tekniği, kısaca “başka metinlerden alıntı yapmak” şeklinde, pastiş tekniği ise “başka türlerin ya da me- tinlerin üsluplarının kopyalanması” şeklinde tanımlanabilir.

Cevap A

68. A, B, C ve E seçeneklerinde verilenler Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı’da anılan, derste kullanılacak metin- lerin nitelikleri arasındadır. Programda “Divan edebiyatından seçilen metinler, dil yönüyle daha sade olan örneklerden tercih edilmelidir. Metnin günümüz Türkçesine çevrilmiş şekli veril- memelidir. Ayrıca şiirin yazıldığı aruz ölçüsünün kalıpları metnin altına yazılmalıdır.” ilkesi benimsenmiştir.

Cevap D

145 2019 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

69. Verilen parçalardan ilki durum öyküsünden alınmıştır, ikincisi bir olay öyküsünden; her iki metnin de dil ve anlatımında farklılıklar vardır. İlk parçada kahraman bakış açısı, ikincisinde ilahi bakış açısı kullanılmıştır. İlk parçada daha çok betimleyici, ikincisinde öyküleyici anlatım göze çarpmaktadır. Buna göre, verilen par- çalar A, B, C ve E seçeneklerindeki kazanımların gerçekleştiril- mesi amacıyla kullanılabilir. Verilen parçalarda çatışma ögeleri tam olarak belli değildir, bu yüzden parçalar D seçeneğindeki kazanımların gerçekleştirilmesi amacıyla kullanılmaz.

Cevap D

70. Garip (I. Yeni) şiirinde serbest nazım tekniği kullanılır, kafiye ve redif gibi ahenk unsurlarına ve imgeli söyleyişe karşı çıkış söz konusudur. Tüm bu nitelikler D seçeneğinde verilen dizelerde görülmektedir.

Cevap D

71. Verilen parçada gözlemci bakış açısı kullanılmıştır. Metinde “zengin-fakir çatışması” söz konusudur, tema da bu çatışma ekseninde ele alınmıştır. Metinde öyküleyici anlatım vardır. Buna göre, verilen parça A, C, D ve E seçeneklerindeki kaza- nımların gerçekleştirilmesi amacıyla kullanılabilir. Verilen parça- da zaman ve mekân unsurları belirgin olarak geçmemektedir, bu yüzden verilen parça bunlara yönelik bir kazanımın gerçek- leştirilmesinde kullanılamaz.

Cevap B

146 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2019

72. Okuruma Mektuplar (Nurullah Ataç), Kültür ve Dil (Mehmet Kaplan), Eşref Saat (Şevket Rado), Boğaziçi Şıngır Mıngır (Sa- lah Birsel) deneme türündeki eserlerdendir. Üç İstanbul ise deneme türünde bir eser değildir, Mithat Cemal Kuntay’a ait romandır.

Cevap D

73. Verilen etkinlikteki “Kaldırımlar adlı şiirinizde tam olarak han- gi duyguyu aktarmak istediniz?” sorusu “Şiirin temasını belir- ler.” kazanımını, “Şiirinizdeki muhteşem ses akışını sağlamak için nelerden yararlandınız?” sorusu “Şiirdeki ahengi sağlayan unsurları belirler.” kazanımını, “İzin verirseniz, bu röportajı blo- ğumda yayımlarken şiirinizdeki bazı ifadelerde değişiklikler ya- pabilir miyim?” sorusu “Şiiri yorumlar ve günceller.” kazanımını, “Peki şiirinizde geçen ‘Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.’ dizesindeki ‘serin’ sözüyle ‘karanlıkları örtmek’ten mi söz et- mek istediniz, yoksa ‘karanlığın hafif soğuk oluşu’ndan mı?” sorusu “Şiirdeki edebî sanatları belirleyerek bunların anlama katkısını değerlendirir.” kazanımını gerçekleştirmeye yönelik- tir. Öncüldeki sorularda, “Şiirin, dönemin gerçekliğiyle ilişkisini belirler.” kazanımını gerçekleştirmeye yönelik bir soru bulun- mamaktadır.

Cevap B

74. Numaralanmış görüşlerden ilki Tanzimat Dönemi şairlerinden Recaizade’ye aittir. II. görüş, Fecriati Dönemi şairlerinden Ah- met Haşim’e aittir. III. görüş ise Cumhuriyet Dönemi şairlerin- den Necip Fazıl Kısakürek’e aittir. Buna göre, bu görüşleri kro- nolojik olarak anlatmak isteyen bir öğretmen “II-I-III” şeklinde işlemelidir.

Cevap C

147 2019 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

75. Öncülde verilen soruda “yüklemin sözcük türüne göre farklı olan cümle” sorulmuştur, sorunun doğru cevabı A seçeneğin- deki cümledir çünkü bu cümle isim cümlesidir, diğer cümleler fiil cümlesidir fakat öğrencilerin büyük çoğunluğu D seçeneğini işaretlemiştir. Bu seçenekteki cümle ise devrik cümledir, diğer cümleler kurallı cümledir. Şu durumda, sözü edilen testi çözen öğrenciler “yüklemin sözcük türüne göre cümleler (isim cümle- si-fiil cümlesi)” sınıflandırması ile “yüklemin yerine göre cümle- ler (kurallı cümle-devrik cümle)” sınıflandırmasını karıştırmıştır. Buna göre, öğretmenin konuyla ilgili sınıflandırma farklılıklarına yeniden değinmesi gerekmektedir.

Cevap C

148 ÖABT TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 2020 ÇIKMIŞ SORULAR ÇÖZÜMLER

1. Toplam 62 satır yazı bulunan, ilk 17 satırda İlteriş Kağan ve sonraki 20 satırda Kapgan Kağan Dönemi anlatılan, vezirin kendisi tarafından yazdırılıp diktirildiği düşünülen Köktürk Ya- zıtı, Tonyukuk Yazıtı’dır.

Cevap A

2. Öncüldeki parçanın dil içi çevirisi şöyledir: Bilgisizliğiniz yüzün- den, kötülüğünüz yüzünden amcam hakan vefat etti. Ben ka- ğan olduğumda, her tarafa gitmiş (dağılmış) olan halk öle yite, yayan yapıldak geldi (geri döndü). Doğuda Kıtay, Tatabı halk- larına doğru, güneyde Çin halkına doğru on iki kez büyük ordu sevk ettim. Dört yandaki halkları kendime bağımlı kıldım, (Türk halkını) düşmansız kıldım, hepsi bana bağımlı oldular, hizmet ediyorlar. Bunca çalışıp çabalayıp kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti. Buna göre, parçada numaralanmış “yablakıŋın (fena, kötü, kö- tülük)” sözcüğü, ikinci tekil kişi iyelik eki “+ıŋ” almıştır. “olurtu- kuma (oturduğumda)” sözcüğü ““-dukuma (-DUKda)” zarf-fiil eki, “birigerü” sözcüğü “+gerü” yön gösterme eki, “bunça” sözcüğü eşitlik durumu eki “+ça” almıştır. “bodunug” sözcüğü ise iyelik eki değil, belirtme durumu eki “+ug” almıştır.

Cevap D

3. Eski Anadolu Türkçesinde “-ı, -i” eki teklik üçüncü kişi iyelik eki olabilir, belirtme durumu eki olabilir. Bu kullanımlarda cümlele- rin anlamlarına bakmak gerekir. Buna göre, “(erenlerün) yolla- rı”, “(diyenlerin) eli”, “(âşıkun) gözi” kelimeleri iyelik eki almıştır. “seni, dostı” kelimeleri belirtme eki almıştır.

Cevap D

149 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

4. Verilen dizelerde geçen “gören (kişi)” geçişli fiilden türemiş sı- fattır. “duran” sözcüğü, “dur-“ geçişsiz eyleminden “-an” sıfat- fiil ekiyle türemiş ve adlaşmıştır. “anı (onu) sözcüğü, belirtme durumu eki almış işaret zamiridir. “görebilsün” yeterlik fiilinde kullanılan “-e, -a” eki zarf-fiil ekidir, bu ek “bilmek” fiiliyle kalıp- laşır, “-ebil-, -abil-“ biçiminde dönüşür ve yeterlik fiili ortaya çı- kar. Verilen dizelerde, ettirgenlik eki almış geçişli eylem yoktur.

Cevap B

5. Parçadaki altı çizili sözcükler aldıkları ekler bakımından ince- leyelim: I " “çıkaruŋ (çık-ar-uŋ)” > F. K. + oldurganlık eki + ikinci çoğul kişi emir eki II " “sındurayın (sın-dur-ayın)” > F. K. + ettirgenlik eki + istek birinci tekil kişi eki (“sın-“ fiili EAT.de “kırmak, bozmak, yenmek, bozmak, lekelemek” anlamına gelen geçişli bir fiildir.) IV " “aydur (ayt-ur)” > F. K. + geniş zaman kipi eki V " “varmayasın (var-ma-y-asın)” > F. K. + olumsuzluk eki + kaynaştırma sesi + istek tekil ikinci kişi eki Buna göre, parçadaki numaralanmış sözcüklerle ilgli olarak A, B, D ve E seçeneklerinde verilenler doğrudur. “niçideyin (niçe + et-eyin)” sözcüğü ise “niçe (nice, ne kadar, nasıl)” sözcüğü ve “et-“ fiilinin birleşmesiyle oluşmuştur. Bu fiil, zarf-fiil eki değil, “-eyin” istek tekil birinci kişi ekini almıştır.

Cevap C

150 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

6. Köktürkçedeki söz içi ve söz sonu “d” sesi Eski Uygur, Kara- hanlı Türkçesi gibi tarihî Türk lehçelerinde varlığını korumuş, çağdaş Türk lehçelerinin neredeyse tümünde ses değişikliğine uğramıştır. Bu sesin korunduğu çağdaş Türk lehçesi ise Tuva Türkçesidir.

Cevap D

7. Eski Türkçenin söz içi ve söz sonu palatal /d/ sesinin, /z/ oldu- ğu Türk lehçesi Hakas Türkçesidir.

Cevap E

8. Verilen dizeler Atabetü’l-Hakayık’tan alınmıştır ve dil içi çevirisi şöyledir: Bilgisiz ne söylerse anlamadan söyler, onun kendi dili kendi başını yer. İnsanı dil ile kızdırma, bil ki ok yarası kapanır, dilin açtığı yara kapanmaz. Dizelerde geçen “biligsiz (bilgisiz)” sözcüğü addan sıfat yap- ma eki “+siz” almıştır. “başını” sözcüğü “+nı” belirtme durumu eki almış addır. “öçüktürme (kızdırma, sinirlendirme)” sözcüğü “öçük-“ geçişsiz fiilinden “-tür-“ ettigenlik ekiyle geçişli yapıl- mıştır. “bütmez (kapanmaz)” fiili geniş zamanın üçüncü tekil kişi olumsuzluk eki “-mez” almıştır. Buna göre, dizelerde numara- lanmış sözcüklerle ilgili olarak A, B, C ve E seçeneklerinde ve- rilenler doğrudur. “tilin (dille, dil ile)” sözcüğü iyelik ve belirtme durumu eki değil, vasıta eki “+ın” almıştır.

Cevap D

151 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

9. Verilen beyitlerin dil içi çevirileri şöyledir: A " Seveni sevmez, ondan geyik gibi kaçar; kaçana yapışır, onun ayağına sarılır. B " Tecrübeli, başından çok iş geçmiş ve yaşını başını almış insan ne der, dinle. C " Tanıdığı olmayan insan kör gibidir, kör yolunu şaşırırsa onu ayıplama. D " Tüm varlıkları sen yarattın; varlık yok olur, bakî (olan) yalnız sensin. E " Mahşer günü beni sevgili Peygamber ile birlikte haşret, onu bana şefaatçi kıl. Karahanlı Türkçesindeki sıfat-fiil ekleri ise şunlardır: -DUK, -tık, -mIş, -r, -Ar, -Ir, -Ur, -mAz, -IgII(g), -UgIU, -GUçI, -KUçI, -AsI, -DAçI, -GU. Buna göre, A seçeneğinde “sevigli (seven), kaçıglıg (kaçan)” sözcükleri, B seçeneğinde “sınamış, keçürmiş, yetürmiş” söz- cükleri, C seçeneğinde “bilişmez” sözcüğü, E seçeneğinde “tuttaçı (tutan)” sözcüğü sıfat-fiildir. D seçeneğindeki beyitte sıfat-fiil eki yoktur.

Cevap D

10. Verilen dizelerde geçen “Işk (sahrâsı – aşk çölü)” sözcüğü tam- layan görevinde addır. “bargannı (varacağını)” sözcüğü “+nı” belirtme durumu eki almış addır. “sahrâsı, dâgıdın (dâğından, ateşinden)” sözcükleri üçüncü tekil kişi iyelik eki almış addır. “anı (onu)” belirtme durumu eki almış zamirdir. Dizelerde, ayrıl- ma durumu eki “+dIn” almış zamir yoktur, bu eki almış “dâgıdın (dâğından, ateşinden)” sözcüğü addır.

Cevap C

152 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

11. Mukaddimetü’l-Edeb (Zemahşerî), Mu’înü’l-Mürîd (Şeyh Şerif), Nehcü’l-Ferâdis (Kerderli Ali), Muhabbetname (Harizmî) Ha- rezm Türkçesi Dönemi’nde yazılmış eserdir. Atabetü’l-Hakâyık (Edip Ahmet Yükneki) Karahanlı Türkçesi Dönemi’nde yazılmış- tır. Cevap A

12. Verilen dizeler Çağatay Türkçesiyle yazılmıştır. Dizelerde geçen “yıkıldım (yıkıldım)” fiili “-dı” görülen geçmiş zaman eki ve bi- rinci tekil kişi eki “-m” almıştır. “(gül-şen) etrâfıga (gülşen çev- resine)” sözcüğü “+ı” iyelik eki ve “+ga” yönelme eki almıştır. “körgeç (görünce)” sözcüğü “(onu) kör-“ geçişli fiilinden “-geç” ekiyle türemiş zarf-fiildir. “andın” sözcüğü “+dın” ayrılma du- rumu eki almış zamirdir. Dizelerde, ikinci tekil kişi iyelik eki ve belirtme durumu eki almış bir ad yoktur.

Cevap B

13. Ünsüzler boğumlanma tarzlarına göre şu şekilde sınıflandırılır: Sürekli (Sızıcı) Ünsüz: Ses yolunun çeşitli yerlerinde oluşan bir daralma sonucunda, sürtünerek ve sızarak çıkan ünsüzler- dir: /f/, /ğ/, /h/, /j/, /l/, /m/, /n/, /r/, /s/, /ş/, /v/, /y/, /z/. Bunlar önüne bir ünlü getirildiğinde devamlı seslendirilebilen ünsüzlerdir: esss, izzz, işşş... Süreksiz (Patlamalı) Ünsüz: Ses yolunun bir noktada kapan- ması ve ciğerlerden gelen havanın, önüne çıkan bir engele çar- parak bir patlamayla engeli açmasıyla oluşan ünsüzlerdir: /b/, /p/, /c/, /ç/, /d/, /t/, /g/, /k/. Bunlar önüne bir ünlü getirildiğinde devamlı seslendirilemeyen ünsüzlerdir. Buna göre, “yavaş” sözcüğündeki tüm ünsüzler sızıcıdır.

Cevap C

153 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

14. Latin veya Rumen dilleri, kökeni Roma İmparatorluğu’nda ko- nuşulmuş Latince lehçelerine dayanan, Hint-Avrupa dil ailesi- nin İtalik koluna mensup dil grubudur. İspanyolca, Portekizce, Fransızca, İtalyanca ve Rumence bu grup içinde yer alır. Sırpça ise Hint-Avrupa dil ailesinin Slav grubuna mensuptur.

Cevap E

15. Öncüldeki parçada altı çizili kelime grupları ile seçeneklerde verilenleri eşleştirelim: I " “diğer toplumlardan ayırmanın / kısa yolu” kelime grubun- daki belirtili isim tamlamasının tamlayanı (diğer toplumlardan ayırmanın) isim-fiil grubundan oluşmaktadır. II " “etkileşiminin / doğal sonucu” kelime grubundaki belirtili isim tamlamasının tamlananında sıfat tamlaması (doğal sonu- cu) yer almaktadır. III " “ortaya çıktığı toplumların / genel kimliği” kelime grubun- daki belirtili isim tamlamasının hem tamlayanı (ortaya çıktığı toplumların) hem tamlananı (genel kimliği) sıfat tamlamasından oluşmaktadır. IV " “içinde yaşadığı kültürün / rengi” kelime grubundaki belir- tili isim tamlamasının tamlayanı (içinde yaşadığı kültürün) sıfat- fiil ile kurulmuş bir sıfat tamlamasıdır. Buna göre, altı çizili kelime gruplarıyla ilgili olarak A, B, C ve D seçeneklerinde verilenler doğrudur. “kendi rengindeki / farklı- lıklar” kelime grubundaki sıfat tamlamasının tamlayanı belirtili isim tamlamasından değil, belirtisiz isim tamlamasından (kendi rengi) oluşmaktadır.

Cevap E

154 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

16. Verilen parçada geçen “sonucunun (sonuç+u+n+un)” sözcüğü III. tekil iyelik eki (+I, +U) ve ilgi durumu eki (+In, +Un) almış addır. “ihtiyaçlarını (ihtiyaçlar+ı+n+ı)” sözcüğü III. tekil iyelik eki (+I, +U) ve belirtme durumu eki (+I, +U) almış addır. “alışveri- şinde (alışveriş+i+n+de)” sözcüğü III. tekil iyelik eki (+I, +U) ve bulunma durumu eki (+DA, +DE)” almış addır. “alışverişimizin (alışveriş+imiz+in)” sözcüğü I. çoğul iyelik eki (+ImIz, +UmUz) ve ilgi durumu eki (+In, +Un) almış addır. Parçada I. çoğul iyelik eki ve belirtme durumu eki almış ad yoktur.

Cevap D

17. Verilen parçada geçen “eden (

Cevap E

18. Altı çizili “kaynağı (

Cevap D

155 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

19. Verilen dörtlüklerde geçen “Ben bülbülüm” ifadesi teşbihtir. “Mansur gibi asılırım saçına” ifadesinde Hallac-ı Mansur’un asılması hatırlatılarak telmih yapılmıştır. “Efgan, matem, zar” sözleri arasında uygunluk vardır, bu durum tenasüp sanatını oluşturur. Şiirin genelinde abartılı bir söyleyiş yani mübalağa vardır. Verilen dörtlüklerde “bilinen bir şeyi bilmezden gelme” yani tecahüliarif yoktur.

Cevap D

20. Verilen şiirde, tasavvuftaki yaratılış inancı anlatılmaktadır. Bunu, “Cemâdâtdan nebâtâta yetmişim (cansız varlıklardan bitkile- re ulaştım) / Sefil düşüp batn-ı hayvana geldim (Sefil düşüp hayvan karnına düştüm) / Geçip menzillerim olunca tamam / Bildim aslım Âdem aleyhi’s-selâm / Ahsen-i sûrette cihâna gel- dim” gibi dizelerden anlayabiliriz. Tasavvuf felsefesinde yaratı- lış inancını anlatan şiirlere devriye adı verilir.

Cevap A

21. Türk halk anlatılarının her türünde (masal, hikâye, efsane, destan, türkü, …) sıkça işlenen, “şekil değiştirme” veya “su- ret değiştirme” denilen motif, iki farklı şekilde görülmektedir. Şekil değiştirme ya kahramanın iradesine bağlı bir meziyettir ya da kahramanın iradesi dışında bir kısım sihirli objeler vası- tasıyla gerçekleşen olağanüstülüklerdir. Türk halk anlatılarında kahramanın iradesi dahilinde ortaya çıkan şekil değiştirmeler, genellikle “don değiştirme” diye adlandırılmaktadır. Verilen par- çada da Hızır’ın, Satuk Buğra’yı Müslüman yapmak için gelişi sırasında şekil / don değiştirmesi anlatılmıştır.

Cevap B

156 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

22. Verilen parçada bir masalın varyantlarının (eş metin) ve muhte- mel ilk biçiminin (ur form) tespiti söz konusudur. Masalların eş metinlerinin, ilk biçimlerinin araştırıldığı halk bilimi kuramı Tarihî Coğrafi Fin Kuramı’dır.

Cevap E

23. Abdullah bin Ay Beg Ed-Devâdârî tarafından XIV. yüzyıl başla- rında kaleme alınan, Oğuzname geleneğinin önemli eserlerin- den biri kabul edilen, Tepegöz Hikâyesi’nin bir özetini ve Mem- luk Kıpçaklarına ait bir yaratılış mitini içeren eser Durerü’t Ticân ve Gureru Tevârîhi’l Ezman’dır.

Cevap A

24. Şiirlerinde Pîr Sultan, ve Davut Sulârî gibi âşıkların etkileri görülen, Boşu Boşuna, İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım, Dargın Mahkûm gibi eserlerin yaratıcısı XX. yy. âşığı Mahzuni Şerif’tir.

Cevap C

25. Umay Günay’ın yaptığı çalışmaya göre âşıklık geleneğindeki rüya motifi 4 evrede gerçekleşir: Hazırlık – Rüya – Uyanış – İlk Deyiş” Rüya evresinin içinde ise bir piri görüp bade içme, sev- giliyi görme, mahlas alma gibi unsurlar yaşanır. Verilen parçada “bade içme, mahlas alma, uyanış, ilk deyiş” unsurları vardır, sevgiliyi görme yoktur.

Cevap A

157 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

26. Verilen dörtlükler “hoş geldiniz” sözlerinden oluşan ayaklar içermektedir. Âşık fasıllarında “hoşlaşma-merhabalaşma” adı verilen bölüm atışmanın ilk bölümüdür. Âşıklar bu bölümde din- leyenleri selamlayarak kendilerini tanıtırlar. Bu arada dinleyiciler arasındaki önemli saydıkları kişilere hoş geldiniz kabilinden de- yişler söylemektedirler.

Cevap B

27. Orta oyunu, “meydan (palanka)” adı verilen, etrafı seyirciler- le çevrili yuvarlak bir alanda oynanır. Oyuncuların giysilerinin bulunduğu çadıra veya perdeyle kapatılmış yere pusat odası veya “sandık odası” adı verilir. Pîşekâr aracılığıyla gözlemecilik, kunduracılık, fotoğrafçılık gibi işler yapan Kavuklu’nun iş yeri “dükkân” diye adlandırılan küçük bir paravanadır.

Cevap B

28. Karagöz oyunu 4 bölümden oluşmaktadır: Mukaddime – Mu- havere – Fasıl – Bitiş. Verilen parça Karagöz ve Hacivat’ın birbirini yanlış anlamaya dayalı diyaloglarını içermektedir. Karagöz oyununda bu bölüme verilen ad “mâhavere”dir, verilen parça bu bölümden alınmıştır.

Cevap C

29. XIV. yüzyılda, Teke Beyliği idaresindeki Elmalı’da bir dergâh kuran, Kaygusuz Abdal’ın mürşidi olan, şiirlerini Nasihatname adlı küçük bir risalede toplayan mutasavvıf şair Abdal Musa’dır.

Cevap B

158 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

30. A, B, C ve D seçeneklerinde verilen eşleştirmeler doğrudur. Fakrname adlı eser ise Ahmet Fakih’e değil Âşık Paşa’ya ait- tir. (Eserin ona ait olup olmadığı kesin değildir, Âşık Paşa’ya atfedilir, yine aynı adla Ahmet Yesevi’ye atfedilen bir eser daha vardır.)

Cevap E

31. Öncüldeki beytin dil içi çevirisi şöyledir: Ey bulut, (sevgilinin) saçının hevesi seni avare etmiştir, bu kadar çok gözyaşı akıt- manın sebebi budur.” Bu beyitteki “hevâ” kelimesi “heves” anlamına gelir fakat bu kelime “hava, nefes” anlamında da kul- lanılmaktadır. Buna göre beyit, “Ey bulut, (sevgilinin) saçlarının havası / nefesi seni başı boş gezer hâle getirmiştir.” şeklinde de anlaşılır. Bu durumda, beyitteki altı çizili “hevâ” kelimesi iki gerçek anlama gelecek şekilde kullanılarak tevriye yapılmıştır. Seçeneklerde verilen beyitleri bu sanata göre inceleyelim: A " “Sofu, gözyaşımı yem (deniz/yem) yapmamı istemiyor. Âlemde yemden (yem/deniz) incinen böyle bir eşek görme- dim.” Cinaslı bir kelime olan “yem” beyitte iki anlamda (yem/ deniz) kullanılmıştır. Bu durum tevriyeyi oluşturur. B " “Onun nazik belini eğer kıla benzetirsem âşıklar beli (evet) öyledir derler.” Bu beyitteki “beli” kelimesi (Farsça belî) hem “evet, tamam, öyledir” anlamındadır hem de (Türkçe bel) “sev- gilinin beli” anlamındadır. Buna göre, “beli” kelimesiyle tevriye yapılmıştır. C " “Onun servi boyunu gözyaşımın nemi büyüttü (uzattı), o nazik fidana ne oldu şimdi? Nemden inciniyor!” Bu beyitte “nemden” kelimesi “neyimden” ve “nemden” anlamlarında kul- lanılarak tevriye yapılmıştır.

159 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

D " “Zahid, akılsız olmasa bu kadar ağır cübbe ve tac ile cen- net isteğinde bulunmazdı.” Bu beyitte “uçmak” kelimesi hem “cennet” anlamındadır hem de “uçmak” fiilidir. Beyitte şair “bu kadar ağır cübbe ve tac ile uçmak isteğinde bulunmazdı” di- yerek zahidin gösterişe merakı nedeniyle giydiği kumaşlardan uçamayacağını da anlatmıştır, o kadar gösterişle cennete gi- remeyeceğini de anlatmıştır. Buna göre, “uçmak” kelimesi ile tevriye yapılmıştır. E " “Ey gönül kuşum aşk semasında gafil gezme çünkü bu sahranın yolunda çok avcı var.” Bu beyitteki “sayyâd” kelime- sinin gerçek anlamı “avcı”dır, bu sözcük şiirlerde “âşığı avlayan sevgili” anlamında da kullanılmıştır. Burada kelime hem gerçek hem de mecaz anlamına gelecek şekilde kullanılmıştır, bu du- rum kinaye sanatını oluşturur.

Cevap E

32. Öncüldeki beytin dil içi çevirisi B seçeneğinde verildiği gibidir: Bana sevgi göstermezsin, merhamet etmezsin, o kadar ki saçı- nın sevdası beni gölge gibi ayak altında bırakır. Mihr: Sevgi. Güneş. Sâye: Gölge. Pâymâl: Ayak altında kalmış, mahvolmuş, telef olmuş, sürün- müş.

Cevap B

160 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

33. Verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: Ey gonca (sevgili), nergis- lerin (gözlerin) eğer büyücü olmasaydı, ona bakanlar (büyüle- nip) kendini kaybetmezdi. Buna göre, verilen beyitte altı çizili “nergislerün” sözüyle sevgi- linin büyüleyici gözleri kastedilmiş fakat benzeyen unsur söy- lenmemiştir, bu şekilde oluşan edebî sanat açık istiaredir.

Cevap B

34. Kerbelâ Olayı’nı ve Hz. Hüseyin’in katledilişini anlatan eser- lere maktel-i Hüseyin” adı verilir. Fuzûlî’nin Hadîkatü‘s-Süedâ adlı eseri bu türün edebiyatımızdaki en önemli eseridir. Arada manzum parçalar da bulunan mensur bir eserdir. Hüseyin Vâiz Kâşifî’nin Ravzatü‘ş-Şühedâ adlı eseri esas kabul edilerek ya- zılmıştır.

Cevap D

35. XVII. yüzyılda Arapça yazılan, kapsamlı bir bibliyografya ve ilimler ansiklopedisi olan eser Kâtip Çelebi’ye ait Keşfü’z- Zünûn’dur.

Cevap D

36. Verilen beytin dil içi çevirisi şöyledir: Ağzın var ise billur bir hok- kadır, ondan görünür iki latif, parlak dudak. Buna göre, beyitte “andan” sözcüğüyle sevgilinin ağzına (dehân) atıfta bulunulmaktadır.

Cevap A

161 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

37. Öncüldeki beytin günümüz Türkçesine doğru aktarımı A seçe- neğinde verilmiştir: Zülf ejderinin bekçi olduğu güzellik hazinen gönülde durur, ona mesken ancak yıkık gönüldür. Genc: hazine. Hüsn: güzel, güzellik. Nigehbân: Bekçi, koruyucu.

Cevap A

38. Bu tarz sorularda aruz kalıbının belirlenmesi için tam olan be- yitler dikkate alınıp seçenekler buna göre denenmelidir. Verilen dizelerin taktii şu şekildedir: Kâ-kü-lün-den-per-de-çek-miş-sin-ru-hı-tâ-bâ-nı-na – . – – / – . – – / – . – – / – . – Beytin aruz kalıbı “fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün”dür. Buna göre, anlam ve vezin göz önüne alındığında verilen dizeler “âferîn – pîrehen” sözcükleriyle tamamlanmalıdır.

Cevap B

162 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

39. Verilen bent beş dizeden oluşmaktadır, bu da bendin nazım şeklinin, muhammes veya onun türlerinden tahmis, tardiye, ta- şir (taştir) olabileceğini gösterir. Seçenekleri dikkate aldığımız- da cevap tahmis ya da taşir olabilir. Tahmis, bir gazel ya da bir kasidenin her beytinin üstüne aynı vezin ve kafiyede üç dize eklenmesiyle oluşturulur. Taşir ise bir gazel ya da bir kasidenin her beytinin dizeleri arasına aynı vezin ve kafiyede üç dize ek- lenmesiyle oluşturulur. Buna göre, verilen örnek, Hayali’ye ait olan “bilmezler” matlalı (Cihân-âra cihân içindedir ârâyı bilmezler / Şu mâhiler ki derya içredir deryâyı bilmezler) meşhur gazelin beyitleri üzerine üç dize eklenmesiyle oluşturulmuş bir tahmistir. NOT: Bu tarz sorular genellikle tahmislerin son bendi verilerek sorulur ve verilen bentte iki mahlas geçmesinden şiirin tahmis olduğu anlaşılır fakat 2020 yılında sorulan soru daha farklı bir tarzla sorulmuş ve tahmisin ilk bendi verilmiştir. Bu soruda, zemin gazelin (bendin altındaki iki dize) herkesçe bilinen çok meşhur bir şiir olmasına dikkat edilmiştir, sorunun çözümünde- ki önemli ipuçlarından biri de budur.

Cevap A

40. “Hamse” beş mesneviden oluşan eserlere verilen addır, bu tarz bir esere sahip sanatçılara da “hamse sahibi” adı verilir. Ali Şîr Nevâî (XV. yy.), genel Türk edebiyatının ilk hamse sahibi şairi- dir. Hamdullah Hamdi (XV. yy.), Anadolu sahasındaki ilk hamse sahibi şairdir. Taşlıcalı Yahya (XVI. yy.) ve Bosnalı Sabit (XVII. yy.) hamse sahibi şairler arasındadır. Enderunlu Vasıf (XVIII. yy.) hamse sahibi değildir.

Cevap E

163 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

41. Verilen beytin taktii şöyledir: Sa-vur-dı / kü-lüm-gök-le / re-bu-sar-sa / rı-â-hum – – . / . – – . / . – – . / . – – Dil-hır-me / ni-ne-çerh / ko-yu-pâ-te / şi-mih-net – – . / . – – . / . – – . / . – – Buna göre, verilen beytin aruz kalıbı “mef‘ûlü mefâ‘îlü mefâ‘îlü fe‘ûlün”dür. (Koyu renkle gösterilen hecelerde imale, “çerh” hecesinde med, “koyup âteş” kelimeleri arasında vasl uygulanmalıdır.)

Cevap D

42. Çağdaşı bazı şairlerce “reîsü’ş-şuarâ” olarak tanımlanan, Lüt- fiyye adlı mesnevisi bulunan, mahallî kelime ve deyişler açısın- dan oldukça zengin içerikli şiirlere sahip sanatçı Sünbülzade Vehbi’dir.

Cevap B

43. Kırk Yedililer, Füruzan’a ait romandır. Gölgesizler, Hasan Ali Toptaş’a ait romandır, Ölü Zaman Gezginleri yine Hasan Ali Toptaş’a ait hikâyedir. Sessizliğin İlk Sesi ise Adalet Ağaoğlu’na ait hikâyedir. Bu eserler, tablodaki boşluklara getirilebilir. Topal Koşma, Nezihe Meriç’e ait hikâyedir, verilen boşluklardan biri- ne getirilemez.

Cevap A

44. Başta iki mısralı kısım, sonra dörder mısralı iki kısım bulunan ve toplamda on mısradan oluşan nazım şekli triyoledir.

Cevap D

164 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

45. Tanzimat Dönemi aydınlarından olan, Mecmua-i Fünûn adlı po- püler bilim dergisinin yöneticiliğini yapan aydın Münif Paşa’dır, onun tarafından hazırlanan ve Batılı anlamda ilk felsefi düşünce eseri olan eser ise Muhâverat-ı Hikemiye’dir.

Cevap C

46. Verilen şiir bir terkibibenttir, buna göre şiir klasik edebiyatımı- zın geleneksel nazım şekillerinden biriyle yazılmıştır. Aruzun “mefûlü mefâîlü mefâîlü fe’îlün kalıbıyla yazılmıştır, şiirin taktii şöyledir: Deh-rin-ne / se-fâ-var-a / ce-bâ-sim-ü / ze-rin-de – – . / . – – . / . – – . / . – – Şiirde, dünyanın geçiciliği üzerinde durulmuştur, buna göre şiirde hikemî (öğretici, felsefi, öğüt verici) üslubun özellikle- ri görülmektedir. Şiirde klasik şiirimizin yaygın kafiye anlayışı görülmektedir, genel olarak Tanzimat şiirinde klasik şiirin biçim anlayışı devam eder. Şiirde, kadercilikten uzaklaşıp akılcılığa yaklaşma söz konusu değildir.

Cevap E

165 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

47. Doktor Ömer Behiç ve ailesinin hikâyesini merkeze alan ve bi- reylerin yaşadığı problemlerden hareketle toplumsal problem- lere ışık tutan roman Kırık Hayatlar’dır. Ahmet Cemil adlı idealist şairin, hayal ve umutlarıyla başlayan, tüm umutlarının ve hayallerinin yıkılışıyla son bulan roman Mai ve Siyah’tır. Annesinin kaderinden, kendi buhranlarından kurtulmak, hayal- lerini gerçekleştirmek için çabalayan Bihter’in yanlış kararları, bunun sonucunda ortaya çıkan yasak aşk ve felakete sürükle- nen hayatları anlatan roman Aşk-ı Memnu’dur. Farklı sınıfa mensup iki insanın çevre baskısıyla evlendirilmeleri ve bu evliliğin hazin bir şekilde bitmesini anlatan roman Ferdi ve Şürekâsı’dır. Verilen öncüllerde Nesl-i Âhir romanına ilişkin bir bilgi yer al- mamaktadır.

Cevap A

48. Fıkra ve sohbet türündeki yazılarını Bize Göre adlı eserinde toplayan şair Ahmet Haşim’dir.

Cevap C

49. Yazdıkları bazı romanlarda aynı tarihî döneme yoğunlaşarak Millî Mücadele yıllarını, genç Cumhuriyet’in ilk dönemlerini konu alan yazarlar Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kemal Tahir, Tarık Buğra’dır. (Attila İlhan, Samim Kocagöz, Talip Apaydın, Halide Edip Adıvar da bu dönemleri ele alan romanlar yazmıştır fakat eşleştirilen diğer yazarlar bu konuya yönelik eserler ver- memiştir.)

Cevap B

166 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

50. Yeni Turan adlı romanında Türkçülük, İslamcılık ve âdemimerkeziyetçilik düşüncelerinin bir sentezini yapan sanat- çı Halide Edip Adıvar’dır.

Cevap D

51. Alışılagelen şiir anlayışlarını ve dilini kıran, akıl ve mantığın dili- ni yıkan, onun yerine bilinçdışının dilini kullanan edebî hareket İkinci Yeni’dir. Arz-ı Hâl (), Yerçekimli Karanfil (Edip Cansever), Körfez (Sezai Karakoç), Beni Öp Sonra Doğur Beni (Cemal Süreya) bu anlayışın tarzını yansıtan şairlere aittir. Ha- vaya Çizilen Dünya adlı eser ise Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya aittir, bağımsız bir şair olan Fazıl Hüsnü, İkinci Yeni içinde yer alma- mıştır.

Cevap A

52. Hikâyelerinde genellikle olaylar zincirini öne çıkaran, hikâyelerinde sosyal olaylara yer veren, yaşamda öne çıkan ak- saklıkları mizahi bir dille aktaran hikâye yazarı ’dir. Ayışığında Çalışkur, Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu adlı eserler onun en önemli eserleri arasındadır.

Cevap A

53. Parçada sözü edilen tür mensur şiirdir. Siyah İnciler (Mehmet Rauf), Okun Ucundan, Erenlerin Bağından (Yakup Kadri), Me- zardan Sesler (Halit Ziya) mensur şiir türündeki eserlerdir. Şi’r-i Kamer ise Ahmet Haşim’in şiir türündeki eseridir.

Cevap D

167 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

54. Türk toplumunun geçirdiği değişim evrelerini sosyolojik ve psi- kolojik veriler ışığında derinlemesine ele alan, Uzun Hikâye adlı eserin sahibi sanatçı Mustafa Kutlu’dur.

Cevap E

55. Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılma sürecine girmesinin ar- dından öne çıkan bir beyliğin ve onun yükselişini, sosyal hayatı yönlendiren gelenekler, ordunun örgütlenmesi, fethedilen yeni yerlerde kalıcı olma çabaları ekseninde aktarıldığı eser Tarık Buğra’nın Osmancık romanıdır. Osmanlı’nın yıkılış dönemleri diyebileceğimiz II. Abdülhamit, II. Meşrutiyet ve Mütareke yıllarının ele alındığı eser Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul romanıdır.

Cevap C

56. A, B, C ve E seçeneklerinde verilen eşleştirmeler doğrudur. Türk Teceddüd Edebiyatı Tarihi adlı eser Fuat Köprülü’ye değil, İsmail Habip Sevük’e aittir.

Cevap D

57. Kemal Tahir, Bozkırdaki Çekirdek romanında Köy Enstitüleri konusunu işlemiştir. Kurt Kanunu romanında ise Atatürk’e dü- zenlenmek istenen İzmir Suikasti’ni ve İttihatçıların tasfiyesini ele almıştır. Buna göre, numaralanmış eserlerden III ve IV. yer değiştirilmelidir.

Cevap C

168 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

58. Alafranga hayat düşkünü “Şöhret Bey” Hüseyin Rahmi’nin Şık romanın kahramanıdır. Bu kahraman, Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey’le Rakım Efendi romanındaki “Felatun Bey” karak- teriyle benzerlik göstermektedir.

Cevap C

59. Albert Camus’nün “saçma” kavramından ve Sisifos efsanesin- den söz ettiği romanı Yabancı romanıdır. Yusuf Atılgan’ın, yaz- gısını kabullenmeyip hayatını sonlandıran kahramanı anlattığı roman ise Anayurt Oteli’dir.

Cevap B

60. Sıra dışı bir görünüme sahip, garip olarak kabul edilen çirkin, çeşitli fiziksel engellere sahip birini - Quasimodo’yu- ve tutkulu ama karşılıksız aşkı Esmeralda’yı, dönemin Paris’inde yaşanan adaletsizlikler, çirkinlikler, güzellikler gibi zıtlıkları anlatan roman Victor Hugo’ya ait Notre Dame’ın Kamburu adlı romandır. Bu roman, romantizm akımın önemli eserleri arasındadır.

Cevap C

61. Öncülde verilen sorunun tek cevabı vardır, soru kökünde her- hangi bir gereksiz ifade yoktur, soru kökündeki olumsuz ifade- nin altının çizilmesi doğrudur, seçeneklerde anlatım bozukluğu yoktur. Buna göre, öncüldeki soruyla ilgili olarak A, B, C ve E seçeneklerindeki öneriler sunulamaz. Öncüldeki sorunun B ve C seçenekleri aynı anlama geldiği için bunlardan biri değişti- rilmelidir. Buna göre, zümre öğretmenlerinin D seçeneğindeki önerisini sunması beklenir.

Cevap D

169 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

62. Verilen parçadaki etkinlikte bir konunun önce bireysel, daha sonra ikişerli, sonra dörderli, ardından sekizli gruplar hâlinde tartışılması söz konusudur. Bu öğretim yöntem ve tekniği “kar topu”dur.

Cevap D

63. 2018 Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı’nda, edebiyat öğretiminin dönemlere göre değil, edebî türlere göre yapıl- ması ilkesi benimsenmiştir. Yine programa göre, öğrencilere herhangi bir yazarın biyografisinin ezberletilmesi söz konusu değildir. Programda, etkinliklerle ilgili hazırlanacak sunumların tüm yıl boyunca aynı grup sözcüleri tarafından sunulması yer almamaktadır. Öğretim programında, dil bilgisi öğretimine üni- telerde özel bir bölüm ayrılmamış, bu alanla ilgili çalışmaların işlenecek metinler üzerinden yapılması benimsenmiştir. Buna göre, öncüllerde verilenler içinde yalnız III, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı’na göre doğru uygulamadır.

Cevap D

64. Verilen yazarlar toplumcu gerçekçi edebiyatın önemli romancı- ları arasındadır. Bu tarz eserlerde, Anadolu insanının, dar gelir- linin, işçinin, köylünün sorunları ve bunların çözümleri üzerinde durulur. Seçeneklerde bununla ilgili verilen ifadelerin tamamı doğrudur. Soru aslında öğretim yaklaşımlarına yönelik bir so- rudur. Öncülde sözü edilen derste iş birliğine dayalı öğrenme, yapılandırmacı öğretim, uygulamalı öğretim ve buluş yoluyla öğrenme söz konusudur çünkü öğretmen, eserleri önce öğren- cilerle birlikte incelemiş, ardından onların da kendi başlarına in- celemelerini sağlamıştır. Sözü edilen uygulamada düz anlatım yöntemi kullanılmamıştır.

Cevap C

170 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

65. Hâkim (ilahi, tanrısal) bakış açısı öyküleyici metin türlerinde gö- rülür. Bu tür bakış açısında üçüncü kişi anlatımı vardır ve anla- tıcı her şeye hâkim konumdadır. Kahramanın zihninden geçen- leri, kişi ve olayların geçmişini bilir. Buna göre, C seçeneğinde verilen parçada anlatıcı, kahramanların zihninden geçenleri de aktarmıştır.

Cevap C

66. 2018 Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı’nda, “Kişisel, ki- şilerarası ve kültürlerarası yetkinlikleri içermektedir. Bireylerin farklılaşan toplum ve çalışma hayatına etkili ve yapıcı biçimde katılmalarına imkân tanıyacak; gerektiğinde çatışmaları çöze- cek özelliklerle donatılmasını sağlayan tüm davranış biçimle- rini kapsar. Bireyleri, toplumsal ve siyasal kavram ve yapılara ilişkin bilgiye, demokratik ve aktif katılım kararlılığına dayalı olarak medeni hayata tam olarak katılmaları için donatmakta- dır.” şeklinde tanımlanan yetkinlik “sosyal ve vatandaşlıkla ilgili yetkinlikler”dir.

Cevap C

171 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

67. 2018 Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı’nda, “öğrenmeyi öğrenme” yetkinliği şu şekilde tanımlanmıştır: “Bireyin kendi öğrenme eylemini etkili zaman ve bilgi yöneti- mini de kapsayacak şekilde bireysel olarak veya grup hâlinde düzenleyebilmesi için öğrenmenin peşine düşme ve bu konuda ısrarcı olma yetkinliğidir. Bu yetkinlik, bireyin var olan imkânları tanıyarak öğrenme ihtiyaç ve süreçlerinin farkında olmasını ve başarılı bir öğrenme eylemi için zorluklarla başa çıkma yetene- ğini kapsamaktadır. Yeni bilgi ve beceriler kazanmak, işlemek ve kendine uyarlamak kadar rehberlik desteği aramak ve bun- dan yararlanmak anlamına da gelir. Öğrenmeyi öğrenme, bilgi ve becerilerin ev, iş yeri, eğitim ve öğretim ortamı gibi çeşitli bağlamlarda kullanılması ve uygulanması için önceki öğrenme ve hayat tecrübelerine dayanılması yönünde öğrenenleri hare- kete geçirir.” Buna göre; A, B, C ve E seçeneklerinde verilenler “öğrenmeyi öğrenme yetkinliği” kapsamındadır. Programda, rehberlik des- teğinden yaralanmama önerilmemektedir. Cevap D 68. Öncülde sözü edilen derste verilen parçalardan üçüncüsü şiir türündedir ve yine derste, şiir örneklerinin incelendiğinden söz edilmiştir. Buna göre, “Şiiri biçim ve içerik açısından yorum- lar.” kazanımı edinilebilir. Şairlerin şiirle ilgili görüşleri ve yine aynı şairlerden şiir incelemeleri söz konusu olduğu için “Şairle şiir arasındaki ilişkiyi değerlendir, şiirde edebiyat, sanat ve fikir akımlarının yansımalarını değerlendirir.” kazanımları edinilebi- lir. Öncülde verilen parçalardan ilk ikisi makale şeklinde, yani öğretici metin türündedir; üçüncüsü ise şiirdir. Buna göre, bu örneklerden “metinler arası karşılaştırma yapar.” kazanımı edi- nilebilir. Verilen parçalarda, “Şiirde millî ve manevi değerleri be- lirler.” kazanımına yönelik bir içerik söz konusu değildir. Cevap E

172 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

69. Verilen parçada süreç temelli yazamadan söz edilmektedir ve süreç temelli yazma bazı aşamalarda gerçekleşir. Bu aşamalar şunlardır: Hazırlık – Planlama – Taslak Metin Oluşturma – Dü- zeltme ve Geliştirme – Metni Paylaşma. Öncüldeki parçada geçen “İşte bu noktada, art arda sıralan- mış kelimelerin bir yazı oluşturmayacağı da unutulmamalıdır. Bir mimari eserin vücuda gelmesi gibidir yazı, yani bir düzen gereklidir.” ifadesinden, parçada sözü edilen durumun “düzen” ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre; A, B, C ve E seçe- neğinde verilenler süreç temelli yazmanın “hazırlık – planlama – taslak metin oluşturma – düzeltme ve geliştirme” aşamalarıyla doğrudan ilgilidir. “Ürettiği ve paylaştığı metinlerin sorumlulu- ğunu üstlenir.” kazanımı ise metni paylaşma aşamasıyla ilgilidir, yani yazı oluşturulup tamamlanmıştır, bu durum “düzen” ile ilgili değil, sonuç ile ilgilidir.

Cevap D

173 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

70. 2018 Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı’nda “Yazma” ile ilgili kazanımlar belirlenmiştir. Bu kazanımlardan biri de “Yaz- dığı metni gözden geçirir.” kazanımıdır. Bu kazanımın alt kaza- nımları arasında ise şunlar sıralanmıştır: a. Dil bilgisi, yazım ve noktalama bakımından gözden geçir- mesi sağlanır. b. Açıklık, duruluk, akıcılık, yalınlık ve kelime tercihleri bakımın- dan gözden geçirmesi sağlanır. c. Birimler, paragraflar, bölümler, olay örgüsü/kurgu ve başlık gibi yapı ve şekil unsurları arasındaki anlam bağlantıları, tu- tarlılık, denge ve akış bakımından gözden geçirmesi sağlanır. ç. Metnin içeriğini ve üslubunu/anlatımını tür özellikleri bakı- mından gözden geçirmesi sağlanır. d. Yazısının okunaklılığını ve sayfa düzenini gözden geçirmesi sağlanır. Bu kazanımlar, süreç temelli yazmanın “düzeltme ve geliştir- me” aşamasıyla ilgilidir. Buna göre; A, B, C ve E seçenekle- rinde verilenler soru kökündeki kazanımla doğrudan ilişkilidir. D seçeneğinde verilen “Farklı cümle yapılarını ve türlerini kul- lanması sağlanır.” kazanımı ise süreç temelli yazmanın taslak metin oluşturma aşamasıyla ilgilidir, soruda verilen kazanımla doğrudan ilişkili değildir.

Cevap D

174 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı 2020

71. Verilen şiir serbest nazım tekniğiyle yazılmıştır, imgesiz söyle- yiş söz konusudur. Bu özellikler şiirin I. Yeni (Garip) tarzında yazıldığının göstergesidir. Garip tarzı, 1941’de ortaya çıkmıştır. Buna göre, I. öncülde verilen değerlendirme doğrudur. 2018 Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Programı’nda, ders kitabı- na alınacak metinlerle ilgili şu özellikler verilmiştir: Metinler öncelikli olarak birincil kaynaklardan alınmalı, yazım ve noktalama açısından alıntı metinlerin aslına sadık kalınmalıdır. Seçilen metinlerdeki dizgiden kaynaklı yazım ve noktalama ha- taları düzeltilmelidir. Seçilen metinlerdeki standart dışı kullanımların, yazarın tercihi veya döneme özgü olduğu hususu belirtilmelidir. Buna göre, verilen metinde “deppoya, yazısiyle” biçiminde ya- zılan kelimeler, şiirin orijinalinde bu biçimde olduğu için bunlar kitaba orijinal hâliyle alınmalıdır fakat “rûzigârki” kelimesinde yazım yanlışı, dizgi hatası söz konudur, bu hata düzeltilerek ki- taba konmalıdır. Bu yüzden III. öncüldeki değerlendirme doğ- rudur.

Cevap B

72. Öncülde verilen örnek parçalardan ilki öğretici metin türünde bir eserden alınmıştır, ikincisi ise anlatmaya bağlı bir edebî eserden alınmıştır. İki türün anlatım tarzı tamamen farklıdır, öğretici metinlerde sözcükler daha çok gerçek anlamlarında kullanılırken anlatmaya bağlı edebî metinlerde sözcükler daha çok mecaz anlamlarıyla kullanılır. Buna göre, verilen parçalar “Edebî metinlerde sözcüklerin anlam çağrışımları daha zengin- ken bilgilendirici metinlerde daha sınırlıdır.” kazanımını gerçek- leştirmeye yöneliktir.

Cevap C

175 2020 ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı

73. Martı romanı (Richard Bach), Hayvan Çiftliği romanı (George Orwell), Harname mesnevisi (Şeyhi), Yılkı Atı romanı (Abbas Sa- yar) kahramanları hayvanlar olan, fablın anlatım olanaklarının kullanıldığı eserler arasındadır. Kaplumbağalar (Fakir Baykurt) adlı roman ise bir Orta Anadolu köyünde köylülerin yaşadığı sorunların anlatıldığı romandır, fablın anlatım olanaklarını içer- mez.

Cevap E

74. Verilen örneklerden biri şiir, diğeri düzyazıdır. İlk örnek olan şiir; A, B, C ve E seçeneklerindeki kazanımların gerçekleştirilmesi amacıyla kullanılabilir fakat “Şiir geleneğindeki farklılıkları kar- şılaştırır.” kazanımın gerçekleştirilmesi amacıyla kullanılamaz çünkü öncülde, karşılaştırma yapılabilecek başka şiir yoktur.

Cevap D

75. A seçeneğindeki dizelerde “gül” kişileştirilmiştir. B seçene- ğindeki dizelerde “Ve saçlar öyle ümitsiz yüzecek” dizelerin- de kapalı istiare vardır. C seçeneğindeki dizelerde “Gönlüm güvertede sereserpedir” dizelerinde “gönlüm” sözcüğüyle “insan” kastedilerek mecazımürsel yapılmıştır. E seçeneğinde- ki dizelerde “Uzak bir rüya gibi ellerin, dudakların” dizesinde teşbih yapılmıştır. Bu dizeler, “Şiirdeki mazmun, imge ve edebî sanatları belirleyerek bunların anlama katkısını değerlendirir.” kazanımını gerçekleştirmek için kullanılabilir. D seçeneğindeki dizeler bir imge ya da söz sanatı yoktur.

Cevap D

176