ORHUN’DAN ANADOLUTA TÜRK DAMĞALARI

c n h - JT) DAMĞALAR, İMLER, ENLER

Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY

Awrbsjtaa К»ряЫ?,яя РгегИелМЫп tç!-:r İİli.J-inH I К1ТАЙХA N ASI

İSTANBUL, 1989 T.GULENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

T.D.A.V. Yayın Nu.:51 Milli Nu.: 89.34.Y0147.51 ISBN nu.:975.498.009.S

GİRİŞ

Tarih sahnesine çıkan milletler, eğer kültürleri güçlü ve kalıcı ise, uzun yıllar bu sahnedeki rollerine başarı ile devam eder; kültürlerini, gelenek-göreneklerini, efsanelerini, destanlarmı, kısacası maddi ve manevi bütün değerlerini kendisinden sonra gelecek nesillere aktarır- BU ESER lar. Maddi ve manevi değerleri zayıf olan milletler tarih sahnesinden si Bakanlar Kurulu’nun 20/7/1980 sayılı kararıyla kamu yararına hiz- linmeyemahkümdur. met verdiği kabul edilerek vergi muafiyeti tanınmış bulunan TÜRK Güçlü ve köklü bir kültüre sahip milletler, kurdukları çeşitli dev- DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKPI tarafmdan hazırlanmıştır. letler tarih sahnesinden çekilseler bile, yeni bir devlet ile hayatlarmı Her hakkı mahfuzdur. TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI devam ettirirler. VAKFI’nin müsaadesi olmaksızm tamamen veya kısmen herhangi bir Türk milleti, kökü tarihin derinliklerine uzanan güçlü ve köklü bir değişiklik yapılarak iktibas edilemez. kültüre sahip olan, nadir milletlerden birisidir. Türkler, tarihin her devresinde, çeşitli bunalımlı ve buhranlı günler geçirseler bile, tarih sahnesinde kalmasmı bilmişler; adları ve coğrafi alanları değişik olsa bile “TÜRK” adını silinmez bir damğa ola'rak tarihin her sayfasına vurmuşlardır. İşte bu küçük kitapta, tarihe vurulan Türk damğalarının menşe a- raştırılıp, Orhun’dan Anadolu’ya uzanan izleri üzerinde durulacaktır. Bu vesile ile Türk destan ve efsanelerine, Türk maddi ve manevi kültü - Türk Dünyası Araştırmakırı Vakfı rüne yeri geldikçe temas edilecek; Türk’ün tarihteki damğalarının “DAMĞA” adı verilen bir bölümü işlenecektir. YULUĞ TEKİN DİZGİ MERKEZİ’nde dizilmiş v e baskıya İlerideki sayfalarda da görüleceği üzere, Türk damğaları Milat’tan hazırlanmıştır. önceki yüzyıllardan beri kullanılan maddi kültür unsurlanndanyalnız- Baskr: PAMUK OFSET ca birisidir. Kullanılış gayesi, taşta, kayada ve äbidelerde silinmez iz- ler bırakmak, bu izleri yüzyıllar sonraki nesillere aktarmaktır. Orhun Ilaberleşme Adresi: P.K.94 Aksaray-İstanbul abidelerindeki güçlü ifadelerden de anladığımız budur. Telefonlar: 511-10 06- 511 18 33 Türk damğalarının kullanılış tarihi Orhun abidelerinin yazılışın­ dan çok öncelere'götürüldüğü ve bu yazıdaki bazı işaretlerin damğa-

/ T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 5

4 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI luğunu doldurmäk; bundan sonra yapılacak olan daha geniş çalışma lara örnek olmak ve genç araştırıcılara yol göstermek için hazırlan- lardan geliştiği görüşü kuwetli olduğu için, birinci bölümde Orhun ve Yenisey abideleri üzerinde durulmuş; bu abidelerde kullanılan işaret- mıştır. lerin menşesi ve ne manäya geldiği hakkmda kısa bilgiler verilmiştir. Mesele, yalnız bir damğa, im ve en meselesi, yani resim, çizgi ve Orhun ve Yenisey alfabelerinin gösterildiği genel tablo dışında, Ma- kertik meselesi değildir. Mesele, bu damğa, im ve enlerin her çizgisin- caristan’da kullanılan “Bologna metninin harfleri”, “Nikolsburg alfa- de yaşayan gizli Türk unsurunu açığa çıkarmak, Anadolu’daki Türk besi” ve “Rudimenta” adlı eserde kullanılan işaretlerin tabloları ayrı­ mühürünün izlerini genç nesle ezberletmektir. ca verilmiş, böylece, Orhun ve Yenisey alfabelerinin Avrupa kıtasm- Karagözünü, helvasını, kahvesini, dolmasını, sarmasını Yunanlı’- daki benzerleriyle mukayesesi sağlanmıştır. ya; sütünü, yoğurdunu, peynirini Bulgar’a kaptıran Türk milleti, artık Daha sonra ele alman Türk damğalarında, bu damğalara model o- maddi ve manevi kültür unsurlarına sahip çıkmalı, onları ilmi usullerle lan ongun hayvanlar üzerinde ayrı ayrı durulmuş, bu hayvanların Türk araştırıp dünyaya tanıtmalıdır. Ebed-müddet Türk devletinin tarih kültür tarihindeki yeri belirtilmek istenmiştir. sahnesinden silinmcmesi için en önemli görev budur. Büyük insan A- tatürk’ün gösterdiği hedef de budur. Konu ilerledikçe, Türk damğalarının kullanılış alanının ne kadar Eläzığ, 1985 geniş olduğu görülecektir. Biz burada, yeri geldikçe, bu kullanılış a- Dr.Tuncer Gülensoy lanlarma ayrı ayrı temas edeceğiz. Türk damğalarının, Türk maddi kültüründe yaşayan bu uzantısına “İM” adını vererek, konuyu bu başlık altında inceledik. Görüleceği gibi, elde edilen sonuç çok ilgi çekicidir. Orhun’dan Anadolu’ya uza­ nan bu damğalar, yüzyıllar sonra bile özelliğinden hiç bir şey kaybet- meden Anadolu insanının halısında, kiliminde,. torbasında, kovanm- da, duvarında, mezar taşında, keçesinde, kepeneğinde, nakış ve yanı- şmda yaşamış; bize, mertlik, erkeklik, cesaret, bereket, bolluk gibi de- ğerleri veciz bir şekilde anlatmaya devam etmiştir. Taş, kaya ve yazıtlardan tesbit ettiğimiz Türk damğalarının Ana­ dolu Türkü’nün maddi kültürü içerisinde sitilize edilmiş şekilleri ayrı bir güzellik taşırsa da, menşede eski Türk damgalarıyla aynı olduğu görülecektir. “EN” başlığı altında işlediğimiz diğer bir konu da yine Türk dam- galarıyla yakından ilgilidir. İç Asya’daki göçebe Türk kavimlerinin, kendi boy, soy, oymak, oba, aşiret ve cemaatlerini belirlemek için hay vanlarının kulak, boynuz, alın, yanak ve bacaklarına yaptıkları işaret­ lerin Anadolu’daki göçer veya yerleşik Türk boy ve aşiretlerinde de aynen yaşadığını göreceğiz. Adma, “en, yen, kırtik, kertik, dağme, damğa, dırow, tetovir” vb. dense de bu işaretlerin de Orhun’dan Anadolu’ya uzanan Türk dam- galarıyla yakından ilgili olduğu görülecektir. Bu küçük kitap, şimdiye kadar bu konuda yapılan çalışmaların boş­ 6 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 7

Ayrıca, runik yazının Doğu Türkistan’da bulunmuş el yazmaların­ da kullanılan türünde, biri op/up öbürü de ot/ııt değerinde, iki hece i- KÖKTÜRK ALFABESİ : şareti daha bulunmaktadır1 Orhun ve Yenisey yazılı (aşlarında kullanılan işaretler bir tablo ha- Orhun yazıtlannda kullanılan Köktürk alfabesi 40 işaretten mey­ lindc verilmiştir dana gelmektedir. Bu 40 işaretten ikisi, Tonyukuk yazılında her ikisi ORHUN VE YENİSEY ALFABELERİ de birer defa kullanılmış olan iki hece işareti olup (aş) ve (baş) değer- ORHUN OKTI. YENİSEY ORHUN ORH. lerindedir. Bu iki işaret çıkarılacak olursa, geri kalan 38 harflen dör­ dü ünlü (sesli) işaretidir. Bu ünlü işaretlerinin her biri iki ayrı ünlüyü gösterir. Yäni, a/e için bir işaret, ı/i için bir işaret, o/u için bir işaret, ö/ü için de bir işaret vardır. Türkçe’deki ünlü uyumu ve runik alfabe- nin çifte ünsüz işaretleri sistemi sayesinde a/e ve ı/i ünlüleri kolayca ayırt edilebilir. Fakat, o/u ve ö/ü ünlülerini ayırt etmek imkänsızdır. Yenisey yazıtlannda beşinci bir ünlü işareti daha vardır ki, bu da hald bu gün рек çok Anadolu ağzında tesbit edilcbilcn, kapalıe ünlüsüdür. Köktürk alfabesinin ünlüler dışmdaki işaretlerinden 20’si 10 ün- süzün (b, d, g, к, 1, n, r, s, t, у ünsüzleri) art (kalın) ve ön (ince) ünlü - lü sözlerin yazılışında kullanılan çifte işarctlerdir. Bu işaretler a veya e ile başlayan ve ilgili ünsüzle (sessizle) sona cren kapalı hece değe- rindcdirler: ab, eb; ad, ed; ag, eg vb. gibi. Buna göre, mesela “ayak” anlamındaki adak sözü ad-ak şeklinde ad ve ak işaretleriyle; “adam­ lar” anlamındaki eren sözü de er-en şeklinde er vc en işaretleriyle ya­ zılırdı. Bununla birlikte eski Türk runik yazısı tam bir hece yazısı sa- yılamaz. Çünkü, bu hece işaretleri tek ünsüz dcğerinde de kullanıldı- ğı gibi, geri kalan ç, m, ny (öndamak “n”si), ng (geniz “n”si), p, ş ve z için de yalnız birer işaret vardır; başka bir deyişle, bu ünsüzleri göste- ren harfler ünlü bakımından tarafsızdır. Köktürk yazısında ayrıca İt (altı, altun vb. gibi art ünlülü sözlcrde- ki İt), nç ve nt ünsüz çiftleri için üç ayrı işaret bulunmaktadır. Alfabc- nin geri kalan dört işareti hece işaretleridir ve sırasıyla şu hecelerin yazımında kullanılır: ok/uk, ök/ük, ık ve iç. Bu işaretlerin her zaman bu değcrlerdc olmadıkları ve sırasıyla ko-/kıı, ki>-/kii-, kı- ve ki- ses gruplarıyla başlayan sözlerin ilk ünsüzünü göslermck için kullanıldık- larını da belirtmek gerekir. Kızgızistan’ın Talas vadisi ile Yenisey irmağının yukarı havzasın- da bulunan yazılı laşlar, harf sayısı ve türü bakımından daha zengin olmakla birlikte kısa ve tarihsizdir. 8 T.GÜLENSOY/ORHUNDAN ANADOLUYA TÜRK DAMĞALARI Г GÜLENSOY/ORHUN DAN ANADOLU-YA TÜRK DAMĞALARI ORHUN-YENİSEY ALFABELERİNE NİKOLSBURG ALFABESİ BENZEYEN ALFABELERE ÖRNEK^ER fBOLOGNA METNİNİN HARFLERİ) 1 D • Д 1 r X ь ■э 1 X D £ t t й и t i 3r X X О 14 + Y и х /А t X ч / У A X ir и г И Ф Ф У * И) t г 1 k W M г X /1 I 7 X X А 1 ) 1 M 0 1 0 г ; A I 7 * İ Й $ 0 f 0 e 0 м A А D * в 10 T.GULENSOY/ORI IUN’DAN ANADOLU YA TURK DAMĞALARI 11 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI TELEGDİ JANOS’UN (Doğ. 1554) “RUDİMENTA” ADLI ESERİNDE KULLANDIĞI İŞARETLER “DAMĞA” ADI ÜZERİNE 4 8 Türkiye Türkçesi’nde; “1. bir şeyin ü/.erine bir nişan, bir im bas­ X M maya yarayan araç, 2. bu araçla basılan nişan, im” anlamlarında kul- A lanılan “DAMĞA” adı, en eski Türkçe kclimelerden birisi olup, eski Türk yazıtlarmdan AÇURA YAZlTInm sol tarafındaki metinde şöy- t 0 b le geçmektedir: 1. у e ti yeg'rmi erdemi yaşınta erd'm; ölti И a M 2. kab?kı eti bunsız erti kara saçın teg 3. yerdeki tamkal'g yılkı bunsuz erti/ f 4. yag ... tegmis sü teni yeti bin oğlan crli. (Türkiye Türkçcsi’yle: 1. On yedi erdemi yaşında idim, öldü 2. Göz $ ь kapağının eti(?) kara saçı gibi kedersiz idi, 3. Yerdeki damğalı yılkı r sayısız idi, 4. Hücum eden ordusunun kudrcli yedi bin oğlan idi.)4 Bu metindeki “lamkalıg yılkı” sözünden Türkler’in atlarına “ni­ © b şan, işarcl im” vurdukları vc bunun adına da “damğa” dcdikleri açık- ça anlaşılmaktadır. /X X Tclegdi Janos’un (doğ.1554)" Ayrıca “lamga” isminden: "Rudimenta" adlı escriııde kul tumgaçı: Damgacı, mülıürdar, damğa vuran. * 3 işaretler tamgalanıak: Damğa vurmak, mühürlemek. isim ve fiillerinin türelilerek kullamldığı da yine äbidclerdc tesbit X и edilmcktcdir. “Tamga” kclimesi XI. yüz yılda yazılmış olan Kutadgıı Bilig5, ad­ t Л lı büyük cscrde de: tamga: Damğa, mühür (45,1036,1766,3223) 1 \ tamga urmak: Damğa vurmak (2902) 4 (II.N. Orkun, Eski Tiirk YazjiLırı III.s.134) 0 У 5 K.R.Arat, Kutadgu Bilig III. Iııdcks T.GÜLENSO Y/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TURK DAMĞALARI 12 tamgaçı: Damgacı, mühürdar (4046) 13 T.GÜLENSO Y/ ORHUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI tnmgalamak: Damgalamak, mühürlemek (3275, 3942) şekillerin- maktadır. Bu, ön sestc meydana gelen d- < t - değişmcsinden başka bir de kullanılmıştır. şey değildir. Kclime, Ali Şir Nevai’nin eseri ‘Muhakemetü’lLugateyn”de “tam- Damğa, yjukarıdaki tarifinden de anlaşılacağı üzere her hangi bir gaçi” olarak kullamldığma göre, o devirde Doğu Türkçesi’nde de ya­ şey üzerine vurulan “işaret, alämet, alämet-i färika; marka” manäla- şa ma ktaydı, rını karşılamaktadır. Eldeki tarihı belgelerden ve yazılı taş, kaya ve sü­ tunlardan öğrendiğimize göre, Türkler, Yenisey ve Orhun yazı taşla- • “Tamga” kelimesi Eski Anadolu Türkçesi’nde de aynı şekilde de- rmda kullanılan alfabeden çok önce damgayı bilmekte ve uygulamak- vam elmiş, XIV. yüz yılda yazılmış olan “Süheyl ü Nevbahar” adlı e- ta idiler. serde şu şekilde kullanılmıştır: İlk bulunduğu yıllarda gizli bir yazı sanıldığı için “Run” adı veri- “Dutarlar atı vü ol at idi ol lenmillıTürk yazısının, Orhun dbidelerindekimükemmelşeklinialın- KiSa’lük’ibıraktıvüduttuyol caya kadar, uzun bir süre içerisindc, çeşitli safhalardan geçtiği görüşü yaygmdır. Orhun ve Yenisey äbidelerinde görülen bäzı harllerin bir Şolok dem ki kildi nazar Şah-ı Çin kaç şeklinin bulunması da, Türkler’in en mükemmelc ulaşmak için Görür kızı tamgası urlu kiçin”. gösterdiklcri gayretin belirtisidir. (Türkiye Türkçesi’yle: Atı tutarlar vc tuttukları at odur; ki Sa’lük’i Рек çok Türkoloğun dikkalini çeken aşağıdaki işareller, Türklcr- bırakarak yola devam elli. Tam o zamanda Şah-ı Çin baktı ki; (atın) ’in kullandıkları maddi kültür unsurlarına şekil olarakçok benzemek- kıçına kızının damğasının vurulmuş olduğunu gördü). tedirler: Buradaki ifädedcn de atların damğalandığı, hattä bu damğanın a- tın “kıçına” yäni sağrısına vurulduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Türkçe’nin etimolojik sözlüğünü hazırlamış olan Fin Türkoloğu I D ^ ^ M. Riisänen, eserinin 460/a sayfasında bize şu bilgileri vermektedir: atlı, ta m ka “Eigcntumszeichen”, KB. mlü.çag. usw. tamka “Siegel”, kmk. tamfia “Stempel”, oir. soj. tafıma, kaz. tamga (> Çer. TLÇ 66 tamga; russ. Vasnı. 3: 74-5 tamga; nıoğ. KWb. 377 tamağa “Stempel”) (EWT, 460 a). Bu bilgilerden, “tamga” kelimesinin Eski Türkçc’de tamka, Ku- tadgu Bilig ve Orta Türkçc ile Çağatayca’da tamga, Kumuk Türkçe­ si’nde tamna, Oyrat ve Soyon Türkçesi’nde tanımı, Kazan Türkçesi’n­ de tamga olarak kullandığını öğrcndiğimiz gibi, kelimenin “tamga’- ’ şckliylc Çcrcmişçc ve Rusça’ya geçtiğini görüyoruz. Moğolca’da kul- Görüldüğü gibi, OK (uk, ko, ku) okunan işaret, gerçekıoıı bir ok- lanılan “tamağa” kelimesi de yine Türkçe’den Moğolca’ya geçnıiş bir a; YA (ay) okunan işaret bir yay’a; s okunan işaret süngük’e (yani, ke- ödünç kelimc olarak karşımıza çıkmaktadır. miğe); AT okunan işaret de üzerine eğer vurulmuş veya binilmiş bir at’a benzemektedir. Kelime bu gün Anadolu ağızlarında da “damğa” şeklinde yaşa- T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 14 15 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

KÖK-TÜRKLER, ORHUN YAZISI VE DAMĞALAR:

Milädi VI-VIII, yüz yıllarda yarı göçebe Türkler, eski İç Asya atlı göçebelerinin sanat kollarından рек çoğunu yaşatmaya devam ediyor- lardı. Kaya üzerine al boya ile resim yaparak veya taşı maden! bir uç i- le çizerek, petroglif denen levhaları vücuda getiriyorlardı. Taştık dev- TÜRK DAMĞALARININ DOĞUŞU rindeki gibi tahta üzerine resim de yapıyorlardı; dikili taşlara, insan ÜZERİNE: ve hayvan heykelleri yontuyorlardı. Türkler’in Orta Asya’dakisanatıhamäsiüslüpta idi. Hayatları savaş Türkler, “DAMĞA” adım verdiğimiz işäretleri kullanmadan ön- ve avcılıkla geçen göçebe sanatkärları, bu konulardaki hislerini, ede- ce, anlatmak istedikleri şeyi mutlaka resim ile ifäde ediyorlardı. Nite- biyatta des tan üslübu denecek bir tarzda, plastik sanatlarda da tasvir e- kim, ilk çağlarda da insanların pekçoğunun resim kullanarak meram- diyorlardı. Çoban ve avcı olarak, hayvanları yakından tanıyor ve bü- larını anlattıkları, bulunan mağara duvar resimlerinden anlaşılmakta- yükbir ustalıklaresimleyebiliyorlardı. Üslüpları realist (gerçekçi) ol- dır. İnsanlık resimden piktograplıa, daha sonra da piktogram’a geç- makla beraber, naturalist(tabiata yakın) değildi. Çünkü, heyecanlı o- miş olmalıdır. Türk damğaları, işte bu safhada, yäni piktograph ile layları anlatırken, mübaläğalı ifädelere kaymakta, şekilleri tabiat piktogram arasında doğmuş olabilir. Bu görüşe göre, Türk yazı ve dışındakigörünüşleresokmakta idiler. Buyüzden göçebe üslübuna re- damğa tarihini şöyle şematize edebiliriz: alist-empressionist(gerçekçi, fakat mübaläğalı) denmektedir6 I. devre: RESİM, Tarihi belgelerden, her Türk boyunun bir “ongun”u olduğunu öğ- reniyoruz. Ongun7 , kurban veya totem (ata sayılan ongun) mahiye- II. devre: PİKTOGRAIIP (eski Mısırlıları’nki gibi harf yerine re­ tindeki hayvanlar, her yerde aşağı yukarı aynı cinsten at, geyik, dağ ke­ sim kullanan yazıda tek işaret). çisi, boğa, kaplan, kurt, su kuşu, yırtıcı kuş gibi motiflerdi. Bazen, bcl- III. devre: PİKTOGRAM (basitleştirilmiş resim). ki göçebelerin dini inançlarından dolayı, zoomorfik motifler, efsanevi. birveçheyebürünerek, hayali,muhtelitazülımahlüklarortayaçıkıyor- IV. devre: İDEOGRAM (yazıda kelimenin harfleri gösterilmcden du. doğrudan doğruya fikri ifäde cden işäret). “Türk Damğalarının Doğuşu Üzerine” yan başlığını taşıyan bö- V. devre: PHONOGRAM (bir harf veya hece veya sesi gösteren i lümde de açıklandığı üzere, bazı motiflere verilenheraldik (ongun i- şaret). le ilgili) veya totemik (ata sayılan ongun ile ilgili) manälarm bir neti- VI. devre: IIARF (dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi meydana ge- cesi olarak, bunlar boy veya şahıs damğası olan birer piktogram (ba­ tiren işäretlerden her biri). sitleştirilmiş resim) daha sonra da Fonoğram (Bir sese ifade eden pik togram) hatta Orhun yazıtlarında görüldüğü gibi, yazı şekline “Eski Türk Yazıtları” adlı 4 ciltlik eserin sahibi H.N.Orkun’a göre de girebiliyorlardı. Kök-türk phonogramları ve harfleri, çok eski devirlerde damğalardan gelişmiştir. T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 16 17 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

Moğol alimlerinden Mannay-ool, Köktürk Kağan soyunun dam­ Damğalar konusunda bizleri en fazla düşündürecek husus, şekil- ğası olan “dağ keçisi” piktogramının M.Ö. VIII, yüzyıl sıralarındaki lerin çok çeşitli olmasıdır. Orhun harflerindc artık keşin bir kalıba gir­ motiflere kadar geri gitliği kanaatindedir.FM.X.Mannay-ool, Drevne- miş bulunan şekillerin yanında, çok değişik damğaların bulunması, a- e İzobrojerıie gornogo kozla v Tuve, Sovetskaya Arkehologiya Mosko- caba, bu yazıları yazan boyların ve soyların değişik olmasından mıdır? va 1967/1. Zuev, Kök-türk Kağan soyunun atlarına vurulan “KUŞ” Bu soru üzerinde de düşünmek gerekir. Çünkü, Köktürk İmparator- şeklindeki damgayı totemik bir menkıbeye bağlar. luğu’nu meydana getiren Türk toplumu yalnız bir Türk boyu değildi. Boyları meydana getiren, soylar, cemaatler ve aileler bu değişik dam­ Tibetlilerde, de IX-X. yüzyıllarda, “karga”nın gök tanrısı timsali ğaları kullanmış olabilirler. olduğuna Laufer işaret etmiştir. Çin’de, göğün zirvesi timsali olan kuş, gittikçe karga görünüşünden ayrılarak, “fen- huan” adı verilen, karı- Nitekim, ileride göreceğimiz “24 Oğuz boyunun damgalan”nın da şık organlı, sülün ve su kuşuna bcnzer efsancvi bir şekle girmiştir. böy- hem kendi aralarında, hem de bu damğaları veren “Tarih-i Äl-i Sel- le efsancvi bir kuş, Kök-türk ve Uygur Kagan sülälelerinin tasvirlerin- de, alın üzerinde lemsil edilmiştir. baş üzerinde temsil cdilen kuş, he- çuk”, “Cdmiü’d-Tevarih”, “Divän u Lugäti’t-Türk” ve “Şecere-i Terä- raldik veya kosmik bir timsal olabileceği gibi, ruh remzi olarak da tef- kime” gibi eserlerde de farklı şekillerde gösterilmesi, üzerinde titiz- sir edilmiştir. Türklerde, daha geç değirlerde “ak sungur” bey ruhu likle durulması gereken bir husus olarak karşımıza çıktığı gibi, bu gö­ timsali idi. Türk hükümdar soylarının kuş ongunları da olduğu bilin- rüşümüzü de destekler niteliktedir.

mektedir. İstemi Kagan’ın tahtını süsleyen “yonkuş” (tavus) yanında 6trs yırtıcı kuşlar da ongun mahiyetinde idi. Çince muharref şekilde, Mu- kan olarak verilen Kök-türk Tagarırır (553-572) ünvanları arasında , Cumilev, kuş manäsına “Kuşu” ve “muzaffer” manäsına “Yangdı” ad­ larına dikkati çekmektedir. KUŞU, bir boyun da adı idi (Bugün Kü- tahya’nın Simav ilçesine bağlı kuşu kasabasının adı da buradan gelmiş olabilir.). Su kuşlarından “kaz” ve “korday” (kuğu kuşu, kuğu cinsin- den ir kuş) ise “beylik” ve “kut” (uğur, devlet, baht, talih, saadet) rem­ zi idi. Zuev’in Kök-türk Kagan soyunun atlarına vruulan kuş şeklindeki damgayı bir totemik menkıbeye bağlarsa da Rudenko, bir şeklin ba- sitleştirilmesi ve tahfifini, göçebelerin kullandığı sanat tekniklerinin icabı sayar.FJ.I.Rudenko, Başkıri, istoriko-enogrifıçeskie oçerki, Mos- kova 1955.

Görüldüğü üzere, Türk damğaları, cski Türk milli yazısı olan Of hun-Yenisey harflerinden çök daha eskilere dayanmaktadır. Fakat e- limizde bulunan Orhun harfleri ile yazılı belgeleri en eski Türk yazılı vesikaları saydığımız için, şimdilik, daha değişik biryorumda buluna- mıyoruz. Yapılacak olan arkeolojik kazılar neticesinde Orhun yazı­ sından daha eski belgelerin bulunabileceğini tahmin etmek zor değil- dir. Orhun yazılarının bulunduğu taş, kaya ve sütunlar üzerinde çeşit- li damğaların da yer alması, bu tahmini kolaylaştırmaktadır. T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALAR' 18 19 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

14. Кар kacakta, DAMĞALARIN GÖRÜLDÜĞÜ YERLER: 15. El, yüz, alın, pazu ve göğüse yapılan döğmelerde, 16. At koşum takımlarında. Orhun’dan Anadolu’ya kadar uzanmış olan Türk damğaları, Or- Türk damğalarının bu kadar çeşitli yerlerde kullanılması, Türk hun ve Yenisey äbidelerindeki benzer veya çok az farklı veyä tama- toplumunun folklor ve etnolojik malzemelerinin zcnginleşmesinde men farklı şekilleriyle Anadolu’daki çeşitli boy, soy, oymak, oba, aşi- başlıca unsur olmuştur. ret ve cemaatler ile aileler arasında kullanılmakta ve häläyaşatılmak- tadır. Bu damğalardan bazılarının (yiğitlik, merilik, cesaret; güç, kuv- Bu zenginlikten dolayıdır ki Türkler’de başlı başına bir “halı folklo­ vet; bereket, bolluk) manälarına geldikleri, damgayı uygulayanlar ru” doğmuş, halı veya kilime atılan her ilmik (veya düğüm), bizc bir tarafından bilinmekteyse de, bazılarının ne manäya geldikleri hakkın şeyler anlatmak istcyen imlcri meydana gctirmişlir. Bu konu “İM” da keşin bilgileriyoktur. Bu konuda sorulan sorulara “dedemden ve­ bahsinde etraflıca işleneceklir. ya babamdan öyle gördüm; büyük annem, ninem, ebem o şekliyleya- pıyorlardı; onlar da büyüklerinden öyle görmüşler” şeklinde kapalı cevaplar vermektedirler. Sebebi ne olursa olsun, manäsı bilinsin veya bilinmesin, Türk dam­ ğaları “damğa, im, en” adları altında Anadolu’da şu yerlerde kullanıl- maktadır; 1. At ve sığırlarda, 2. Koç ve koyunun kulak veya burnunun üstünde, 3. Koç veya koyunun sırtında, kuyruğunda veya başında (aşı boya­ sı ile), 4. Kovanlarda, buğday veya un anbarlarında, 5. Mezar taşlarında, 6. Hece tahtası adı verilen, tahjadan yapılmış mezar işaretlerinde, 7. Kilim ve halılarda, 8. Keçelerde, kepeneklcrde, 9. Heybe, torba ve un çuvallarında, 10. Nakış ve yanışlarda, 11. Ziynet eşyalarmda, 12. Nazarlıklarda, 13. Ev kapı ve duvarlarda, 21 T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI 20

TÜRK DAMĞALARINDA EN ÇOK KULLANILAN HAYVAN MOTİFLERİ:

Bu güne kadar bulunan kurganlardan, mezar taşlarından, yazılı taş, kaya ve sütunlardan clde ettiğimiz bilgilere göre, Türkler ongun ola- rak рек çok hayvanı tanıyorlar, bunları kutsal addedip, hem avlamı- yorlar, hem de etlerini yemiyorlardı. Şamanlık devrinde Türkler’in bu hayvanlara tapındıkları da bilinmcktedir. Müslümanlığın Türkler ta- rafından kabul edildiği yıllarda bile, henüz İslämiyet’le karşılaşmamış olan Ural bölgesindeki Başkurt Türkleri, sayısı 12 olan (kiş, yaz, yağ­ mur, ağaç, yel, at, su, gece, gündüz, ölüm, loprak, gök gibi) tabiat tan­ rılarına tapıyorlardı. Başkurilar’ın, yılanlara, balıklara ve turnalara da taptığı bilinmektedir. Türklcr’in bu hayvana da gereken öncmi verdiklerini açıkça gör- Yine kurganlardan elde edilcn at koşumları, eğerler, tokalar, ay­ mekteyiz. Bu hayvanın adını, önüne bazı sıfallar eklcyerek (Esen Bu- nalar, maşrapalar gibi maddi külıür unsurlarının üzerlerineçizilmiş re- ka, Timur Buka vb. gibi) çocuklara verme gclencği Orta Asya Türk simlerden göçcbe Türk sanatkärlarının gayct güzel ve aslına uyğun şe- boylarında halä yaşamaktadır. kilde hayvan resimleri çizdiklerini öğrenmekteyiz. Daha sonraki bu- Pazırık kurgamnda bulunmuş olan kutsal boğa resmi açıkça ince- lunlularda bu resimlerin birer piktogram (basitleştirilmiş resim) häli- lcndiği zaman, boğanın başıııdaki sitilize edilmiş boynuzun; ucu ok u- ne geldikleri de bilinmektedir. Özellikle şaman clbiseleri ve davulları cu gibi üçgen şeklinde belirtilmiş ve yılankavi harekel verilmiş kuyru- üzerine çizilcn bu piktogramlara daha başka maddi kültür unsurları ü- ğun ve vücudunun üzerinde ayrıca çizilmiş değişik şekillerin tarihi zerinde de rastlamaktayız. Türk damgalarıyla yakın bcnzerliği olduğu görülür. Türk damğalarında en çok kullanılan ongunlar (boğa, geyik, dağ keçisi, at, kurt, çeşitli kuşlar, koç-koyun,yılan gibi), kutsal bilinen hay- vanlardır. Bunların dışında kılıç, ay-güneş ve yıldızlar ile hayat ağacı GEYİK: motifleri de birer damğa olarak kullandıkları bu damğaların Anado­ Geyik, Türkler larafından kutsal bilinen ve mitolojide, masallar­ lu da da sitilize edilmiş şekilleriylckarşımızaçıkmaktadırlar. Orta As­ da, yeri çok büyük olan hayvanlardan birisidir. Sibirya’nın tundrala­ ya daki göçcbe Türk boylarının kullanılagelmckte olması tarihi, etno rında, her şeyin geyikle bittiği bölgelerde, Ren geyiği ile ilgili bazı lü- lojik ve folklorik açıdan büyük önem laşımaktadır. reyiş inançlarının yaşadığı bilinmektedir. Fakat bunlar da çok az gö- rünen örneklerdir. Türk elsanelcrinde yeri olan daha ziyadc dişi ge- Bu ongunları sırasıyla görelim: yiktir. Bunlar da Tanrı ile ilgisi olan, birer ilähc, dişi Tanrı ve daha, BOĞA: doğrusu birer dişi ruh durumunda idiler. Bunların en güzel örneği Köktürk çağında, Çin kaynakları tarafından anlatılan bir riväyeltir. Pr./ırık kurgamnda bulunmuş olan kutsal boğa motificrinden, Re- T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 22 23 T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI В. Ögel’in de “Türk Mitolojisi” adlı eserine aldığı bu efsane şöyledir (s.569-570); “Kökliirklcr’in atalarından biri, sık sık bir mağaraya giderek orada dişi bir Deniz Tanrısı Не sevişirmiş. İkisi arasmdaki bu aşk ilgileri devanı ederken, günün birinde bu Köktilrk reisi, bir siirek avı diizenleyerek ordu - su ile ava çıkmış. Aşkerler geniş bölgelerdeki vahşihayvanlarısürerek, ni- hayet küçük bir yere sıkıştımuşlar. Bundan sonra da avlarının etrafmı çevirip, hirer hirer ovlamaya başlamışlar. Tam bu sırada askerlerden bi­ ri, karşısına çıkan birakgeyiğiokuyla vuraraköldürmüş. Bundan sonra sevgilisini yerinde bulamayan Köktilrk reisi, meseleyi antanuş ve bu ak geyiği vuran askerle onun kabilesini cezalandırmış. Bu cezayagöre Kök- türkler’de insan kurbanları, hep bu askerin kabilesinden yapılırmış". Bu cfsanenin bizi ilgilcndircn tarafı, içinde “geyik” motifi olması­ dır. Köktürklcr’de insan kurban edilme meselesi isc tamamen gcrçek dişidir. Çünkti, Türkler insana çok dcğcr verirler, savaştan başka za­ manlarda kan dökmcmcğe çalışırlardı. Ögel'in kaydına göre, Çin kay- nağı da bu konuda “riväyet” olduğundan bahsetmekteymiş. Geyik figürü yalnız başına Orta Asya Türk çevrclerindc karşımıza çıkmakta ve aynı zamanda hükümdar ailesinin gök iMdetlerini yap- tıkları dağda bulunduğu kabul edilmektcdir8 Erken Altay mezarlarında çıkan kalıntılar arasında, bir bayrak di- reğınc dikilmiş küçük bir geyik heykeli ile atlara geçirilmiş geyik mas- kclcri, geyiğin ongun olduğuna bir başka delildir. Ala-dağ, “yış”, efsanevi hayvanlar ve geyik-dağ keçisi, eski Türkçe tabiri ile “sıgın-kiyik” familyası ile ilgili sanat eserleri ve efsaneler, Türk küllüründe, “Hakani” devrindenkaldığı sanılan “Er-Töştük”gi- bi destanlara kadar, tekerrür etmiştir. Bugün, Anadolu’nun mühtelif yörclerinde yaşayan “ala geyik”, “geyi kli baba” gibi, artık İslami unsurlarla iyice kaynaşmış efsanelerin menşeinin Orta Asya olduğu keşindir. Geyik, ongun, kaya resmi ve piktogram olma özelliğinin yanında, bir Türk “masal nıotii'i” olarak da halk edebiyatımızda yaşamaktadır.

Kcm bölgcsindc Uyug Turan’da Kök-Türk har Пег i ile kitabeli olan Uçin Külüg irig 8 Ölüken Yış: Türk Sanaliııda Ağaclı Dağ Ilakkında Nollar, Aisız Armaäaııı, istanbul 1976, s.!4Ü; E.Eisin, s.3ü-t0. mezar taşı.etin için bkz. Orkıın,III.39-40) Aspelins, res. 321 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 25 T.GÜLENSOY/ ORHUN DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI DAĞ KEÇİSİ: Türk damğaları içerisinde, değişik şekillerle de olsa, en çok rastla- nanlarından birisi de “dağ keçisi”dir.

V? r ?

Resim: Dağ keçisi motifiniıı, Tagar devrindegörülen bayrak direği tepesi şeklinden, Kök-Türk Kagan soyunun dadamgasındaki piktogram olarak gelişmesi sa Atalarını gös- tereıı levlıa (Maıınay-ookE.Esin, I.evlıa XXXIX). M.Ö.II.-M.I. yüz yıllardan kaldığı sanılan Alaşa Kagan dikili taşı çevresinde bulunan kalfntılardan bazıları üzerinde bazı motillcr ve damğalar bulunmakladır. Bunlardan dağ keçisi vcya koçu motifi ile bu motifin piktogramına ben/.eyen bir damğa dikkati çekmekledir. Kültür kalınlılarmdan anladıldığına göre, koç veya dağ keçisi ongunu sahibi bulunan boylar, göçcbe bir çevrcden gclerek, Milad sıralarında eski Kenggercs çevresine henüzyeni intibak elmiş bulunuyorlardı. Si birya’da Karasuk devrinden beri yapılan şekilde insan ve koç heykel- Resim: a- Ordos ve Doğu Allay arasında bulunmuş Kök-Tiirk yazıllı laşda geyik lerinin geleneğini unutmamışlardı. resmi ve "ygç"(yagış:kurban) ibaresi. Hamillon-Tryjarski'den Tagar küllürüne aid son devir mezarlarında, bayrak11 kalıntıları da b- Kem bölgesindc bir "Alpagul’ın hatarısaııa Kök-Türk yazılı "bengü kaya" bıılunmuşlur. Bayrak direğinin tcpesinc, ongun olarak, dağ keçisi’nin (äbide) üslündeki bir resim.Orkun, III; 195. küçük bir heykeli dikiliyordu. Dağ keçisi heykclleri bulunan tunççem- berler de takılmış bulunuyordu. Kiselev, dağ keçisi alämeli olan c-d- Kök-1ürk kagan soyu damğası bulunan ve üstiinde Tiirk sanatkürlarınııı bayrakların yüksek mertebeli alp mezarlarında bulunmasına dikkat imzaları okunaıı The Aşete ıııezar laşıııın yüzü ve lersinde yırtıcı kuş ve damğa ile "sı- çckcr. Moğol alimi Manna y-o o 1 isc, Tagar kültürünün bu dağ ke- guıı-kiyik” resimleri, Orkun, II, 125,127 1t E.Esiıı, .;ıg.e..s.!2. T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YATÜRK DAMĞALARI 26 27 T.GÜLENSOY/ ORI lUN’DAN ANADOLU'YATÜRK DAMĞALARI çisi ongununda, Köktürk kagan soyunun bir dağ keçisi piktogramı o- lan damğasının aslını görmektedir. Bu görüşü, “Sakal” ile “Wu-sun- ”lara atfedilen mezarlarda çıkan dağ keçisi ongunu da desteklemek- ledir. Esik mezarında yalan gencin börkü de bu bakımdan çok ilgi çeki- cidir. Bu mezarda eesedi bulunan gencin börkü sanki bir dağ şekline benzemekte; tepesinde, altından küçük biryabanikeçiheykeli bulun- maktaydı. KOÇ-KOYUN: Orta Asya’da arkeolojik kazılar yapan bilim adamları рек çok kur- gan, anıt-mezar, tapınak gibi yüzlerce sanat eseri bulmuşlar, bunların Türkler tarafından yapıldığını ispat etmişlerdir. Bulunan bu tapınak- lardan birisi lies oba adı ile anılan tapınak olup, ışıklı güneş şeklinde idi. Yine bıı kazılar esnasında, toprak altında veya yüzeyde bulunan lıeykeller dikkatiçekiyordu. Bunlardan koçveya koyun hcykelleri, A- nadolu’daki benzerleri açısından büyükönem laşımakladır. Afganistan’dan Anavatan Anadolu’ya göç edcn Kırgız Türkleri’- ninberaberlerindcgeiirdiklcri koç-koyun ileilgilietnolojikmalzeme, bu gün ariık Anadolu küllürüne mal olmüştur. Bir kısmı Malatya’ya yerleşlirilen Kırgızlar’ın dil, edcbiyat, folklor ve sosyolojik durumuy- la ilgili olarak 1984 yılı Haziram’nda yaptığımız araştırmada bizzaı tesbit cttiğimiz malzemeler ayrı ayrı üzcrlerindc durulacak kadar ö- ncmlidir. Kırgızlar’ın koç boyunuzu motifineçokönemverdiklerini, bumo- tifi dcğişik şekillerde “şapak” adını verdiklcri takkelerinin “tövö” (te- pe)sine ve “karskan” (çcvrc)ına; keçelerine, “kaşkap” (omuz torba- sı)larına işlediklerini tesbit ederek, bunları resimledik. Ortaya çıkan çeşitli motif tablosu gerçeklcn göz kamaşlırıcıdır. Türklcr’in koç-ko­ yun başı piktogramını bu kadar güzcl ve çeşitli şekillendirmeleri, bu hayvana verdikleri önemi göstermekledir. Kırgızlar’ın “pötö koçkorok” (kapalı koçkorok) adını verdikleri şekilde, miiyiiz (boynuz) motifinin üslünde uzanan şekil, Orhun äbi- delerinde İÇ okunan hece işarelinin aynısıdır. Resim:a-Allay mczarlarmda renkli keçclerden ıııütejekkil halı parçası. Rudenko “Koçkorok” motiflerinin dışında, “legerek”, “koyunkulak” (tav- I’azyryk, lcv.91. b- Ölüken Ixilgesindc bulunan M.Ö.V4I. yüzyıldan tunçayna. Volkov- şan kulağı), “aysurcl” ve “kıygaç” adı verilen şekiller de Türk damğa­ Novgoroda c- Noyn-ula mezarında çıkan renkli keçelerdcıı müteşekkil halı parçası. Ru­ larının sililizc edilmiş şekillerinden başka bir şey değildir. denko, Noin-ııla. Kırgızlar’ın “koçkorok” adını verdikleri koça Allay Türkleri “koç- kor”, Kazak Türkleri de “koşkar” dcmektedirler1". 12 W.Radlolf, Sibirya’dan I (Çev.: Ahmet Tenıir), s.293, 433. T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU'YATÜRK DAMĞALARI 28

Resim:a- Tagar kültürü mezarlannda tunç bayrak direği. Kiselev, MIA 9, lev.XX- ’den.

b- Kem bölgesinde M:Ö. ki binyıldan tun bayrak direği lepesi. Egorov res.7 Rcsim: Hunlar vc Sauramatac’yc atl'edilcn mezarlarda tac motif- leri:a- Hazar Şchri Sarkcl’dc bulunan kcınik üzcrine lcvha, b-E.Esin- c- Kazakistan’da M.Ö. ki binyıldan tunç bayrak direği tepesi. Margıılan, res. 37. den. d- Ordos’da bulunmuş, M.Ö. ki binyıldan tunç bayrak direği tepesi. British Muse­ um. T.GULENSOY/ ORHUN’DAN ANADOI .IJ'YA TURK DAMĞALARI 30 31 T.GULENSOY/ ORMUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

Resim: Aynı Şapak’ın Karskan’ı (çevresi).

Resim: KIRGIZ Pütö kockorok (Kapalı koçkorok) Müyüz.boyrıuz.

Resim: Kokkorok motifli bir Kırgız Şapak’ı Bir Kırgız Şapak'mın lövösü’nde (tepesinde) dcğişik koçkorok motifi. T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI 32

Resim: Aynı Şapak’ın karskan’ındaki Koçkorok’lar (4 ayn parça lıälindedir). Şapak’ın üstünde dört ayrı çarçı(parça) hlinde, renkli iplikle elde işlenmi§ "koçkorok"motifleri vardır. Aynı motifin, yalnız alt parçası şapak karskanı(çevresi)’nde görülür.

Resim: Şapak’ın çevresiııde koyonkulak (lavşankulagı)adı verilen motifler. 34 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI 35

“Parth”larm da böyle bir bayrağı olup, bu bayrak bir yılan şekli ile tas- vir ediliyordu. Çin metinlerinde, Köktürkler’in, tanrıların keçe ve deriden tasvi- rini yaparak, bunları direklerde taşıdıkları bildirilmektedir. Bu şekil­ de ongunlara bugünkü İç Asya Türkleri, “ruh” manäsına eski Türk- çe’deki “töz” kelimesine benzer şekilde, “tös” demektedirler. “Tös- ’’lerin Miläddan önceki son bin yıldan beri, bayrak mahiyetinde kul- lanıldığı hakkmda geniş bilgi vardır. Köktürk Batıtürk ile Uygur kağanları da “böri” (kurt) ana ve atalarının hdtırası olarak, tepesinde altından bir “böri” başı bulunan bayrağı hükümdar otağının önüne di - kerlerdi. Türkler’in “böri” bayrağının da Kağnılı “Ting-ling”ler ve Hunlar’a atfedilen Noyn-ula mezarında bulunan kalıntılara benzer bir tös olduğu,sanat eserlerinden anlaşılmaktadır. “Böri” bayrağı, madeni bir kurt başı ile ejder gövdesi şeklinde bir keçe veya deri torbanın di- reğe geçmesinden ibaret idi. Noyn-ula’daki kurt başına nisbeten, Kök­ türk devrindeki “böri” başı, daha gerçekçi şekilde tasvir ediliyor ve ej - der gövdesi de, gittikçe, kumaştan bayrak häline geliyordu. Esasen dil ve yazı birliği gibi, hem Kağnılı boyların, hem Köktürk­ ler’in toteminin kurt olması da müşterek kültüre delil teşkil eder. Bü­ tün Türkçe konuşan boylar hakkmda at, dağ keçisi ve su kuşlarına da - ir bazı efsaneler de müşterek kültür unsurlarmdan başka bir şey de- Resim: Aysuret adı verilen Kırgız Şapağı (Şapağın yuvarlağına tövö şekline kıygaç ğildir. denir. Gumilev’e göre, “böri” ve onun Moğolcası olan “Çino/Çinoa” ad­ KURT: ları Köktürk ve Batıtürk Kağanları sülälesinde tekerrür etmekteydi ki Yazılı kaynaklara göre, kurt ongunu İç Asya’da, Çinliler’in “Wu- bu da bir kültür alış verişinden başka bir şey değildir. sun” (veya “U-sun”) dediği ve sarışın bir europeoid kavim olarak tas- vir ettiği boyların hükümdar soyuna ve Köktürkler ile Kağnılı boylar ve Uygurlar’ın kagan sülälesine atfedilmektedir. Z u e v, Çinliler’in Kurt başlı sancaklar, “A-shi-na” (Aşina) dediği Köktürk Kagan soyunun asıl adının “Uy­ Köktürk devletinin yıkılışından sonra da unutulmamış ve Çin im- sun” olduğunu sanmaktadır. Nitakim Çin kaynakları sarışın Köktürk - paratorları, meselä Türgeşler gibi Türk kavimlerine kağanlık ünvanı ler’in “Wu-sun”lardan indiğini söylerler. “Wu-sun”lar MÖ. 150 sıra­ verecekleri zaman, kurt başlı bir bayrakile bir davulvermeği de u- larında Çin sınırlarından Isık-köl’ün güneyine göç etmek zorunda kal- nutmamışlardı. Bu inanış, Türkler’in Anadolu’ya glrişinden sonra da mışlar ve efsäneye göre hükümdarlarınm oğlunu bir dişi kurt kurtar- devam etmiş ve mcsclä Süryäni tarihçisi Mikael’in Selçuk Türkleri’nin mıştı. Trever’in araştırmalarına göre, Köktürkler’in kurt başlı köpeğe benzer bir hayvanın peşinde olarak Anadolu’ya geldikleriyle bayrağına benzer şekilde bir kurt başı ve kuyruğundan ibäret bir al- ilgili hikäyesi, bu eski Türk inancını yansıtmıştı. ämet, M.II. yüz yılda, Dakialılar ve Teuton ırkmdan “Markomann”- *** lar tarafından kullanılmakta idi. Yine Trever’in araştırmasına göre, Altay Hun çağı kurganlarında bulunmuş figürlerden, Hun çağın- T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 37 36 T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YÄ TÜRK DAMĞALARI

da da Orta Asya halklarının en önemlisi tös hayvanlarmdan birincisi­ nin kurt olduğu anlaşılmaktadır. Kurt, o çağlarda artık Hun ve Türk halklarının kutsal bir tilsim veya arması häline gelmiştir. Kurt, eski Türkler’de totem veya din sembolü ile astronomik sem- bol olarak kullanılmanın yanında, destanlarımıza da girmiştir. Şamanların davul ve elbiselerinin üzerinde, boya ile çizilmiş ola­ rak görülen yeleli ve yelesiz kurt figürleri, bu hayvanin tanrılaştırılmış olduğunu göstermektcdir.

Resim: Kırgız Türklerinin bölgcsinde bulunmuş kurt-tanrı.

\

Resim: Abakan- Kırgız şamanlarının alet v e elbiselerinin üzerine çizilmiş, tanrı laş- tırılmış kurt resimlerinden. 1. Kurt piktograf 2. Kurt piklogram şeklindedir.

Resim: Kurt figürleri 38 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 39 ve Türkçe tercümelerinde, lüçın kuşu, ülüm ve kurban remzi olarak devam etmişlir. *** Hun, Türk ve Macarlar’ın ongunu “togrıl” kuşuna benzeyen, bü­ yük cinsten bir atmaca lasviri idi. A von La C o q’un işaret eltiği üzere, Kuşän sanatında “garuda” veya Türkçe “kara kıış” denen, kulaklı.efsaneviyırtıcı kuş motifi Türk­ çe yazılı Nagyszentmiklos tabaklarmda da görülür. Mavradinov ve В r e n t j c s gibi älimler, bu motifin, Türk çevreleri üzerinden, Pe- çenekler’in IX. yüz yılda bulundukları Ural bölgesine kadar ilerlcdi- Resim: Bez üzerine çizilmiş kurt dişleri ğini sanmaktadırlar. “Garuda” (kara-kuş) adı verilen kulaklı efsanevi kerges, “togrıl” kuşundan başka idi ve Avrupa-Asya sınırlarındaki il- lere kadar Türkler tarafından getirilmişli. Nitekim, VIII, yüz yıl Arap ' KUŞ: kaynakları da “garuda” masalından doğduğu anlaşılan ejderyiyici,yır­ tıcı kuş efscinesini Türkler ile ilgili olarak anlatırlar. Çeşitli kuşların, özellikle kartal, sungur (songur, şingkor), tuğrul, kaz gibi kuşların Türkler için önemi büyüktür. Bu kuşların adları er- kek çocuklarına yiğitlik, kahramanlık, güçlülük ve hürriyet sembolü olarak verilmiştir. Kuş dili bilen ve kuşların peygamberi olarak tanı­ nan Süleyman Peygamber’den başka, şamanlar da kuşlarla konuşabi- liyorlardı. Orta Asya ve Sibirya şamanizmindeki kartal, Tanrı’nın bir elçisi görülür ve sayılırdı. Kuş olup uçmak Bektaşive Alevfğin de ö- nemli bir prensibi idi. Bu sebeple Bektaşi şäirleri sık sık kuş dili bildik- lerinden söz açarlardı. Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yaşayan Orta Asya menşeli Alevi Türkmenler’de görülen bu geleneklerin başlangıç ve çıkış noktasımn Türk şamanizmi olduğu anlaşılmaktadır. MÖ. ikinci bin yılda Shangdevri kähinlcrinin koyun kürck kemik- lerine piktogramlar ile yazdıkları kehänctlere ğöre, yırtıcı kuşlar ve büyük su kuşları, gök tanrısının bir şekli sanılıyor ve bunların önüne atılan yılan ve başka kurbanlar gök tanrısına verilmiş sayılıyordu. İç Asya göçebc sanatında, daha ziyade geyik veya dağ keçisi cinsin- den hayvanlar kaçıran yırtıcı kuş veya kulağa benzer tüyleri olan kuş görülür.

Yılan ve insan kaçıran yırtıcı kuş molifi, daha sonraları, Budist sa- Resim: Atayşamanlarının clsanevt kartallan (Buşekillcr birer piktogramörneği o- natında da yeniden görülür. SuvarnaprubhAsa-sütradlı eserin Çince larak önemlidir. Bu şckillcrden artık damğaya geçilcccklir. Resim. Çift horoz Pazırık kurganıııda bulunmuş Allay ve Sibirya şamanlarının kar- lal rcsimleri. (Gcirüldüğü gibi. kanallar bircr piklogram yı'ıni basilleştiriimiş şckil lıali- ııe gclıniştir. Birinci ve ikinci kanallar, piklogram özelligini de kaybcdip birer damğa lıäliııe gelmişlcrdir.)

Resim: a-Başkurdislanda Perm bölgesinde bulunmuş, yerli iş sanılan ve M.VII.yüz- yıldan Mrilılcndirilen gümüş tabak. Lcşçcnko'daıı. b- НйкЛпГTürk" devrinden olduğu anlaşılan laş kalıblaıı kalan bir parça iizeirindc yırlıcı kuş (ancak kuyrugu gözüküyor) Resim. Samarkandyaııında Zerefşan boyundaki Samam ve "Häkäm Türk" devriıı- ve knçırdığı dag tekesi lasviri: G.A. Pugaçcnkovu-L.I. Rempel’, Isloriya iskusslv Uzbe- den tahla mescidlerde görülen "kuş mol:Ii.(E. Esiıı, levlıa Vll/c’den büyülülmüşltir). kislana (M .1965), s.218. 42 T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 43 li:...... Kuşu: Läçin kuşudur. OĞUZ UAN’IN TORUNLARININ DAMĞALARI VE KUŞLARI: Becene’nin manäsı, “yapıcı (kılguçı) demektir. Damğasının şek­ li:...... Kuşu: Alatoğan kuşudur. Türkmenler'in tarih bilen, bilgili ihtiyarları, Oğuz Han’ın 12 çadır­ da oturan 24 torununun adlarının manälarını, damğalarının nasıl ol- Cavuldur’un manäsı, “namuslu” demektir. Damğasının şekli: duklarını, kuşlarını ve bu kuşların adlarını şöyle anlatıp dururlar:13 ...... Kuşu: Buğdayık kuşudur. Kayı’nın inanası “muhkem” demektir. Damgası:Kuşu sunkardır. Cebni’nin manäsı, “bahadır” demektir. Damğasının şekli:...... Kuşu: humay Kuşu:dur. ’ın manäsı “devletli” demektir. Damğasının şekli: Kuşu: “ü- gü kuşudur. ’un manäsı “kılıçlı” demektir. Damğasının şekli:...... Ku­ şu: Bürküt kuşudur. Alka Evli’nin manäsı “muvafık” demektir. Damğasının şekli: Ku- şu:; köykenek kuşudur. Eymür’ün manäsı, “zenginlcr zengini” (baylarnıng bayı) demek­ tir. Damğasının şekli:...... Kuşu: Ancarı kuşudur. Kara Evli’nin manäsı “her nerede oturursa, çadırda otııran” de- meklir. Damğasının şekli:...... kamçı gibidir. Kuşu: Göbek-sarı kuşu­ Ala Yuntlı’nın manäsı, “ala atlı” demektir. Damğasının şekli:...... dur. Kuşu: Yağalbay (?) kuşudur. Yazır’ın manäsı, illerin ağabiysi “iller akası” demektir. Dämgası- Üregir’in manäsı, “iyi iş yapan” (yahşı iş kılguçı) demektir. Dam­ nın şekli:...... Kuşu: turıııntay kuşudur. ğasının şekli:...... Kuşu:...... kuşudur. Yapar’ın manäsı, “neyc değcr, rastlarsa onu yakan” anlamına ge- İgdir’in manäsı, “büyiik (ulug) demektir. Damğasının şekli: lir. Damğasının şekli:...... Kuşu: Karğu kuşudur...... Kuşu: Karçıgay kuşudur. Dodıırgu’nın manäsı, “yurt almasını ve saklamasını bilen” demek­ Biikdiiz’ün manäsı, “hizmetkär” demektir. Damğasının şekli: tir. Damğasının şekli: ...... Kuşu: İtelgii kuşudur. Kuşu:...... Kızıl-Karçıgay kuşudur. Yıva’nın manäsı, “mertebesi yiiksek” demektir. Damğasının şek­ li:...... Kuşu: Tongun kuşudur. Döger’in manäsı, “yııvarkık, çevrelenmiş” (tögerek) demektir. Damğasının şekli:...... Kuşu: Köçken kuşudur. Kınık’ın manäsı, “aziz” demektir. Damğasının şekli:...... Kuşu:- Çııre-Karçıgay kuşudur. Avşar’m manäsı, “işini çalnık yapan, işleyeıı” (işini ıldan işlegü- çi) demektir. Damğasının şekli:...... Kuşu: Çure Läçin kuşudur. AT: Kızık’ın manäsı, “kuvvetli veya akıllı” (böge) demektir. Damğası­ Bütün göçebe kavimlerde olduğu gibi, Orta Asya bozkırlarında ya­ nın şekli:...... Kuşu:; Surıca kuşudur. şayan Türklcr için de al, cn değerli hayvanlardan birisi ve belki de en önemlisiydi. Çünkü, savaşla ve barışla devamlı altan yararlanmışlar, Begdili’nin manäsı, “sözü hürınetli” demektir. Damğasının şek­ atın etini, sütünü (kımız olarak), derisini günlük hayatta kullanmış- li:...... Kuşu: Bahri kuşudur. lardır. Karkın’ın manäsı, “ıışlı”, yäniyemckli,demektir. Damğasının şek- Tarihi kayıllara görc, alın kurban edilmesi hakkındaki bilgiler çok dikkat çekicidir. Bu kayıllara görc, Türk boylarında ak donlu at göğe 13 Ebulgäzi Bahadır Han, Şcecre-i Tcnlkinıc (Tiirklcr’in Soy Külügii), /vay. kurban edilirdi. Koyun ve koç ise toprağa gömülürdü. Bu, belki de Mulıarrem Ergin/, istanbul. toprağa verilen bir kurban idi. Köklürklcr atalar lapınağındaki kur- 44 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 45

ban çukurunda, at, koyun ve kuş kemikleri bulunmuştur. Köktürk GÜNEŞ devrindcn daha cski olabileccği sanılan Sibirya’daki kurban taşlarının Türklerin tabiat üstü güçlerin yanında yer, su,gök, gece, gündüz gi- üzerinde at ve geyik resimlcri ile kan akıtmak için kullanılan oluklar bi tabiat ve tabiat olaylarına büyük ilgi duydukları bilinen tarihi bir bulunmuştur. gerçektir. Şamanizm devrinde bu güçleri tanrı olarak kabul etmeleri Köktürkler’de at ile beraber insan kurban edildiği hakkında Bizans ve onlara kurban vermelcri, bundan önceki konularda da yeri geldik- elçisi Valenti n’in, İstemi Kagan’ın “yog”unu (cenaze merasimini) çe anlatılmıştır. anlatırken yaptığı şu tasvir dikkate değer: Burada inceleyeceğimiz “Güneş” konusu bu önemli tabiat olaylar­ “Matem günlerinden birinde, dört tane bağlı Hun getirdiler... (Ka- ından birisidir. Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan zincir içerisindeyer ğanın) babasının atları ile birlikte bunları ortaya koydular... (Öbür alan güneş motifi, Anadolu’da yaşamış Hititler ve Urarlular gibi halk- dünyaya) gidip, (kağanm) babasının maiyetinegirmelerini emrettiler” ların güneşleriyle karışarak, Türke has bir çzellikte kullanılmaya de- (Dietcrich, II, 24). vam etmiştir. Bu konudaki çalışmalarıyla yakından tanıdığımız Dr. Emel Esin, Ötüken dağları yöresindeki illerde güneşe tapıldığı görüşü hakim­ bu kayıt hakkında, “Köktürklcr’dc, insan kurban edildiği hakkında dir. Güneş şeklindehälesi olan tunç maskelerve güneş piktogramı bu­ tck riväyet...” demckte ve “başka nildir rivüyctlcr şüpheli mahiyette- lunan geyildi taşlar, buralarda da mevcuttu. Bu “geyikli taşlar” da gü­ dir ve esasen de ölüm ile bitmemektedir” diye ildve etmektedir. neş, ok, yay ve “kıngırak” tasvirleri bulunuyor ve bunların alp mezar- ları olduğu anlaşılıyordu. Eğcr, Bizans elçisinin nakleltiği rivayel gcrçek olsaydı, kurban çu- kurlarmdan at, koyun ve kuş kemikleri yanında insan kemikleri deçı- Orta Asya Türkleri arasında üniversalist kosmoloji mefhumlarını- kardı. n ideogramları (fikir ifade eden işaretler)degelişmişlerdi. “Yaruk” (ı- şık) ilkesi tckçizgi veya tek nokta ile “kararıg” (karanlık) ilkesi ikiçiz- Nitekim, Kudirge mezarlarında hem atlar, hcm üzengi bulunmuş gi veya iki nokta ile tcmsil ediliyordu.14 fakat, kurban edilmiş başka insan kemiklerine rastlanmamıştır. Bütün İç Asya göçebelerindc yaygm bulunan ve kam (şaman) mas- Köktürk devri Aytun-yış pcirogliflerinde, kanallı (veya boynuzlu), kelcri sanılan, fakat bayrak direklerinde ve ölülerin yüzlerinde de bu­ bazen maskeli at tasvirlerine rastlanması, atın aynı zamanda efsanevı lunan madeni insan maskeleri, Tagar ve Kem çevresinde de mevcut­ bir hale sokulması bakımından da öncmlidir. Boynuzlu bir hayvan tu. bu maskelerc benzer başlar, dikili taşlara da oluyordu. Karasuk maskesi taşıyan alların rcsimlerinin, yinc Altay bölgesindc, Köktürk devrinde başlayıp, Kök-Türk devrine kadar devam eden bu başların dcvrindc de kayalara çizilmiş olması ata vcrilcn öncmi vurgulamakta- özelliği, tabiat dışı kısımlardı: alın üstündeki üçüncü göz, boynuzlar dır. veya güneş ışınlarını taklid eden haleler gibi, Miladdan önceki devir- de muhtelif göçebe çevrelerinde bulunan ve “geyikli taş” diye anılan alp mezarları olduğu sanılan taşlar da Uluğ Kem Vadisinde mevcut­ tu. Bunların alp mezarı olduğu sanılan taşlar da Uluğ Kem vadisinde mevcuttu. Bunların alp mezarı olduğu, üzerlerindeki ok, yay, kama, balta gibi silah resimlerinden ve mertebe (rütbe) işareti olduğu Kök­ türk devri kitabelerinden bilinen “kur” (kcmer) tasvirlerinin mevcu- diyetinden anlaşılmaktadır. Dikili taşlarda GÜNEŞ remzi ve başka as­ tral piktogramlar da görülür15. 14 E.Esin, a.g.e., s.48.. 15 a.g.e.s.13. 46 T.GULENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI r.GULENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TURK DAMĞALARI 47

Bugün Anadolu’nun рек çok yöresinde sitilize edilmiş “güneş gü­ lü” damğalarının kullamlmasıve bu işaretin “saadet, bolluk, bereket” manalarına geldiğinin ifade edilmesi Türk kültür tarihi açısından ö- nemli bir belgedir. Ayrıca “güneş” motifinin Anadolu’daki рек çok mezar taşmda kullanılması da eski Türk geleneğinin göstermesi bakımından önem- lidir.

Resim: Bez üzerineişlen- miş güneş ve ay motifleri

Resim: Sibirya mitolojisinde yer altı yılanları ile giineş ve ay motifleri

Resim: Çamak bozkınnda, ka- rasuk devrinden, koyun veya koç şeklinde dikili taş üzerindeki “gü­ neş” moliflcri. (Aspelins, Abb. 151). T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

Resim: Sivas müzesindeki tarihsiz iki mezar taşından birinde yıldız molifi (iislte)- ; Antalya yöresindeki mezar taşlanndan ikisinde “güneş” motifi (Zafer Ertaş’tan, Sanat Tarihi Yıllığı XII, 1982, s. 30,31). Resim: Her iki omuz boşam da "güneş” molifi işlenmiş bir çoban kepeneği. 50 T.G ÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN DAMĞALARI 51 IIAYAT AĞACI Türklerin ongun hayvanlar dışında kullandıkları en önemli bitki motifi “Hayat ağacı” adı verilen bir piktogramdır. Türk destanlarını- n рек çok bölümünde yer alan hayat ağacı, Altay mitolojisine göre gö kyüzüne yükselen çok büyük bir çam ağacıydı. Gökleri delip çıkan bu ağacın tepesinde ise Tanrı Bay-Tlgen oturuyordu. Şaman davulları- nda da bu ağacın değişik şekilleri görülmektedir. Şaman davullarmda - ki bu ağacın kökleri dünyada değil, daha çok göğün başladığı yerden itibaren gösteriliyordu. Altay yaratılış destanında olduğu gibi bu ağa- çların “dokuz” tane de dalları vardı. Aynı zamanda “gök ağacı” adı ve­ rilen bu “hayat ağaçları” genellikle gökteki bir dağ veya tepe üzerin- de oturtulmuşlardı. Ağacın bir yanında ay, diğer yanında da güneş bu- lunuyordu. Güney Sibirya’daki Abakan tatarları’nın efsanelerinde bu görüş biraz daha değişmişlir. Onlara göre dünyanın ortasında, göklere ka- dar yükselen büyük demir bir dağ vardı. Bu dağın üzerinde de “yedi dallı t?ir kayın ağacı” bulunuyordu14

Şaman davulunun sapı

Şaman davulunun dış yüzü

Kumandi pulları Bu hayat ağacının yanında, taoist ziyaretgahı olan dağlarda yiyen bir canlıya, ölümsüzlük bahşedcn bir ot, Kaşgarlı Mahmud’un “sığın otu” dediği panax quinquifolia ve şeftali, nar, elma, gibi yemişler bit- 52 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 53 mekte olduğu sanılırdı. Periler, hakimler ve geyiklerin bu bitkileri yi- yerek ölümsüz oldukları rivayet edilirdi. Taoist hakimler, geyiğe bin- miş olarak tasvir edilir, gökte uçtukları, isteyince gözden kaybolduk- ları sanılırdı14 ORHUN YAZITLARINDAKİ DAMĞALAR Mezar taşlarmda bulunan ağaç, sıgın-kiyik ve kuş, tasvirleri cen- net manzaralarını anlatmakta idiler. DAMĞA BULUNDUĞU YER Görüldüğü gibi, İç Asya’da “sonsuzluğu, ölümsüzlüğü, ebedıliği’- Resim: Barlık I yazıtının sağ köşesinde ’ belirtmek için piktogram şeklinde kullanılan hayat ağacı, bugün A- nadolu’nun рек çok yöresinde de aynı manäda kullanılmaya devam e- bulunan damğa (Kalın ve ince olarak dilmektedir. çizilen bu damğa iki ayrı damğa da

ola bilir.) Resim: Eski Van şeh- rinde bulunmuş pirinçlen mamul bir kapaklı sahanın arka kısmma, kazıma tekni- J ği ile yapılmış hayat ağa- çları, kartallar(veya leylek- ler) ile boynuzluyılan ejde- ri motilleri. Barlık II ve III. yazalarının sağ köşe- lerinde bulunan damğa >

Resim: Bir evin dolgu du- varının bir köşesindeki tuğla örgülü hayat agacımotifleri (Naci Eren’den). 14

14 E.Esin, a.g.e.,s.48. 1 Uyug nehrinin batı tarafında bulunan taş sütunun üzerindcki damğa. T.GÜLENSOY/ O^HUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 55 54 T.GULENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK BULUNDUĞU YER DAMĞA BULUNDUĞU YER DAMĞA (4) Ongin yazıtının ceplıe tarafıııın üst kı- smındaki damğalar. 4 / (5)

n

Sulbur-ula kayasında görülen damğa­ lar. (1,2,3,4,5,6,) (6) (1)

l

Irbek nchri mcnbaındaki Ulu (2) Kent kayası kenarındaki danıga lar( 1,2,3). (1) 4 + H (3) * 2 S) (2) 56 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GULENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 57 DAMĞA BULUNDUĞU YER TAŞ VE KAYA UZERINDEKI DAMĞALAR (3)

¥ £ 8 '7' T /8' ч * Э Ж ^

Ubur- Targalık ve Ulu-- Kem’de Kayalar üzerinde 7“"Г yapılmış “teke“damgaları. 7Г + 4- 7=4 Hoitu-umirJ4»ngai ^ ^ 4 ~ . f

Ulan-Batur (Urga) yazı- /C tındaki “teke” damğası K G O ^ - f к

Üzerinde Göktiirk yazı­ sı bulunan baba lıcykelinde- T v t r S t X l L ki “teke" damğası. 58 T.GÜLENSOY/ ORIIUN’DAN ANADÖLU'YA TÜRK T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADÖLU’YA TÜRK DAMĞALARI 59

24 OĞUZ BOYUNUN DAMĞASI ÜZERİNE

* t Kaşgarlı Mahmut, “ Dıvänu Lugäti’l-Türk” adlı büyük eserinde Oğuzları anlatırken şunları yazmaktadır. (Atalay trc. I. s. 55-59): “Oğuz: Bir Türk boyudur. Oğuzlar Türkmcndirler. Bunlar yirmi i- n ı yw ki bölüktür; her bölüğün ayrı bir belgesi ve hayvanlarma vurulan bir t alämeti vardır. Birbirlerini bu bclgelerle tanırlar. Bu oymakların hepsini-herkesce bilinmesi için- yazdım. Bu belge- Ф ^ 1 ler onların hayvanlarının, atlarının binitlerinin alämetidir. Hayvanlar X C 't' karıştığında her bölük kendi hayvanını bu belgelerden tanır. Bu saydığım bölükler köktür. Bu Köklcrden bir takım oymaklar çıkmıştır; onları söylemedim, sözü kısa kestim. Bu bölüklcrin adlar- ı onları kurmuş olan eski dedeleriniıı adlarından alınmıştır.” S t JU Tİ-İ: Kaşgarlı, 22 bölük diyc vcrdiği bu Oğuz boylarının damğalarını da çizmiş, fakat “Çarukluğ” oymağı için “Bunların sayısı az vedamgalar- ı belli dcğildir” diyc de not düşmüştür. Ayrıca, Kaşgarlı’nın adım“Çu- 9 T Y valdar” imlfısiyle vcrdiği boyun adı “Çavuldur( Çavındır” olmalıdır. Bu boy adları, nc yazık ki, “Cami’üd- Tcvarih” , “Tarih-i Al-i Scl- çuk” ve “Şcrece-i Tcrakime” adlı cserlcrde de kısmen değişik olarak yazılmakladır. Aşağıdakı' cetvelde, bu boy adlarının değişik söylenişle- r t C^ i b ri gösterilmiştir. Görüldüğü üzcre, dört öncmli kaynakta da imlä farklılıklarıvard- Л- L l l - L l _ ır. Bu imlft farkılılıkları, eserlerinyazıldıkları devir ve yer bakımından u A gayct normaldır. Fakat, her dört eserde de damğaların değişik ideog- ramlar olarak verilmesi dikkat çekicidir. Ayrıca, ongunların da “Şece- re-i Tcrakime”de farklı isimlcrlc verilmesi üzcrindc durulması gerc- İ w kcn bir husustur. * T o Tablo dikkatle incclendiği zaman görülcccği üzerc, dört eserde Karkın’ın damğası Türih-i Äli Selçuk ve Cfımi’üd-Tcvärih’te ayn- ı, diğcrlerinde farklı; Salurun damğası Tärih-i Äl-i Selçuk ve Divanu Lugati’t-Türk’dc aynı, diğerlcrinde farklı T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 61 T.GÜLENSO Y/ORHUN’DAN AN ADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI Eymür’ün damğası Tärih-i Äl-i Selçuk ve Cämi’üt-Tevärih’te ayn- ÇEŞİTLİ KAYNAKLARA GÖRE OĞUZ BOYLARI ı (Yalnız çengel ilävesi var), diğerlerinde farklı olduğu dikkati çekmektedir. DLT Cümi’üd-Tevürilı Tärih-i Äl-i Selçuk Şecere-i Terükime Bunların dışmda Kayı Kayığ damğası az bir farkla Üregir* dam­ Kinik Kinik Kinik Kinik ğası yayın şekli bakımından farklıdır. Öteki damğalar arasında böyle bir mukayese yapmaya imkän yoktur. Çünkii, ideogramlar oldukça Kayıg Kayı Kayı Kayı değişmiştir. Bayundur B^ymdur Bayundur Baymdur Şekillerin böyle çok çeşitli olması karşısında iki ihtimal akla geli yor: _ Iwa,Yıwa Yıva Yıva Ava 1- Reşidü’d-din, Ebu’l-Gäzi Bahädır Han ve Yazıcıoğlu, Kaşgarlı- Salğar Salur Salur Salur ’nın eserini görmemiş olabilirler, Af§ar Avşar Avşar Avşar 2- Oğuz Boyları, bu eserlerin yazıldığı devir ve coğrafi alanlarda de- ğişik damğalar kullanmışlardır. Beg-Tili Beğ-Dili Begdili Bigdilli Bu şorunun keşin cevabını verebilmek için ayrıca bir araştırma Bügdüz Bügdüz Büğdüz Bügdüz yapmak gerekmektedir. Bayat Bayat Bayat Bayat Ayrıca, benim dikkatimi çekcn bir husus da şudur: Baymdır, biçe- ne, Çavındır v e Çepni boyları ile, , Yazır, Döğer ve Yaparl- Yazğır 'Yazır Yazır Yazır ı boylarının birbirinden farklı olan damğaları birleştirildikleri zaman ortaya değişik şekilde iki kuş resmi çıkmaktadır. Eymür Eymür Eymür Eymür Aşağıdaki şekillerdcn de görüleceği gibi, ortaya çıkan şekiller bu Kara-Bölük Kara-ivli Kara-Evlu Kara-Evli konu üzerinde de durulmasmı gerektirmektedir. Alka-Bölük Alkaravlı Alka-Evli Alka-Evli İğdir Yiğdir İğdir İğdir Üregir,Yüregir Üregir Üregir Üregir Totırka Dodurga Dodurga Dodurga Ula-Yuntluğ AlaYuntlı Alayundlu Alayunlu

Töker Döğer Döğer Düker Resim: 1-Bayındır,2-Biçe- ne(Peçenek), 3- Çavındır, 4- Beçenek Beçene Biçene Beccne Çebni Çuvaldar Çavuldur Çavındır Çavuldur Çepni Çepni Çebni Çepni T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 63

Ehu’l- (tail bdktAir- Bo$un T«)r!lı-! jZe$uU’A- Kapaaflı Uiiner- Aİ-'SflçjA Ä-ıVV H**-, Ştce-re.-i СЫ-Г) nSvub 7tr&ktme~- m r ^ p £ 1 Л 6 1 Л Y Biçttfr Э о | ♦ 3 ytnıcıcZUı, fieeiiü'J- fb»Y-6S#»' ithain бомип TSr'tk-ı Rejaarlı U-« пег­ H«f», 1 ÇAVlNDiR d*L Al-* Sdç*k iı'Ö W I (w-t) ими* e. Tträhime-. и /Я\ И KA.YI ç£BNİ İYİ w ı v ı * v r t r T T BAYAT V r t ı r t t 9 5AUlft А1УСГК- ••••••• ± 7 e \ / L i V p w < P A А A r KARA- tynüfi H— CVAU T J/ и V V f YAZIR /U.A- s ж V ///L ж i m u ı UL D06fA T ГТГ7 • x İY УК cİAfĞİA c _ * i 00 DuRflA $ ^ и VA №: A X / % Cjastr: İ6DİA TT TT e ——* 4 r ^ > -(0^ *3 > .•I-. U , Bu6lH*2 AV$AR JZZL V t * X гь ^1n E) KI2IK ^eY- _ r X > < y j YıvA .—• A' r . r -* Bf66İü д A, Y Y r в M* -X» KARKırf -(o^- hv< M l VI M l // Jl 64 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 65 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

DAMĞA ADI VEYA MANASI KULLANAN BOY ÖTEKİ TÜRK SOYLARININ DAMĞALARI Tuna Bulgarl^ı ÜZERİNE iti Damğa yalnız Oğuz boylarının kullandıkları işaret değildi. Oğuz boylarının dışmdaki çeşitli Türk boyları da damga’yı “tamga/damga” adı ile kullanmışlar, hayvanlarda, eşya üzerinde ve bayraklarmda uy- gulamışlardır. Ekli cetvellerde de görüleceği üzere Tuna Bulgarları- * Я г nın, Altay Türkleri’nin, Kazak, Kırgız, Kara-Kırgız, Soltu, Kara-Ko- yunlu, Karaçay-Malkar gibi Türk boylarının ve bu boylar içinde yer a- lan oymakların damğaları ilgi çekici birer ideogramlar albümü olup, her biri ayrı bir özellik taşımaktadır. Y Bu damğalar içerisinde, Tuna Bulgarları’nın kullandığı bir dam­ ğanın Tärih-i Äli Selçuk taki “Kayı” damğasına çok benzemesi; diğer 7 Toskur (Kayın Kabu- bir damğanın da Orhun yazıtlarındaki “iç” hecesi işaretinin aynısmı- ğundan yapılmış кар. n olması, menşede birliğin işaretlerinden yalnız birisidir. Altay Türkleri23 - Г П . Т _ _ Г Altay Türkleri’nin “Toskur” (kayın kabuğundan yapılmış кар) ad­ Ya (yay) ını verdikleri damğa, Altunordu devletinin bayrağına da sembol olan “Payza” ya çok benzemektedir. Çorgo (Tebhir borusu)

Kuzey Kafkasya’da yaşayan Karaçay- Malkar Türkleri’nin damgalar- ı ise geometrik bakımdan değişik bir özellik göstermekte, her biri ayr- Suluk (Kantarma demiı i) ı adlarla anılan damğaların 4-5’i dışında diğerlerinin yuvarlak, yarım w daire ve elipslerden oluştuğu dikkati çekmektedir. ö Tegerek (halka) o o Ay < ? Eşik (kapı) + Sarkay (haç)

22 B.Ögel, İslämiyel'ten Öncc Türk KüllürTarihi, Ankara 1962, s.262, Ievha26. T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 6 6 67 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI

DAMĞA ADI VE M AN ASI KULLANAN BOY DAMĞA ADI VE M AN ASI KULLANAN BOY Dört-Kara Tajür(deriden rakı 5=0 kabı) 4 - Aday -4 Cappas Teke A 4 Alaşa ♦

Yıralkay Bütrşü G m m + Tabm İ Kulca (?) 1 KAZAK Tama TÜRKLERİ (Küçük Yüz)24 J Kerdcri Sahaklı soyu II Cagaybaylı Kara-Kisek Kcreyit XL Şümüköy İD (Orta Yüz) Kıpçak

Maşkar Nayman

Taslar < Uruk > y u Şerkcs Kirey ______I T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 68 T.GÜLENSOY/ORHUN’DANANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 69

DAMĞA ADI VE M AN ASI KULLANAN BOY

Kırgız26 KARAÇAY- MALKAR 21

(Bu damğalar TAMGA ŞEKLİ ADI OYMAKLAR < koyunun kulağma ve yanağına yapılır, \0 manaları yoktur). Navruz tamga Sılpağr, Bayramkul, Koskar, X Batdı, Acı, Gapbuş A Tram tamga Cambekr, korkmaz, Bostan, j n / Semen, Albat vs. Л Buduyan tamga Canköz, Laypan, Tokurkul, 4 Orus vs. 6 9 O Ahurhay tamga Teke, Şidak, Erikgen vs.

9 Karımşavhal tamga Kırımşavhal vs.

Kara-Kırgız27 JIL Bugu ve Karabaş tamga Karabaş vs. Cagalbay Sarı-Bagış’lar Y Botaş tamga Botaş vs. X Ay-Tamga Soltular 9 Hubi tamga Hubi vs.

Karakoyunlu Kara-Koyunlu

sikkelerinde görülür 21 Texl of Footnote 70 T.GULENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TURK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI 71 / Ali tanıga V Hasan vs. Hasam tamga Malkaruk vs. ф Malkaruk tamga Bayçora vs.

Bayçora tamga Küçük vs. л • Küçük tamga

Bödene (Bayçoralar’ın bir kısmı) Bödene tamga Tez vs. 9 Tez tamga

Caraşdı vs. ш Caraşdı tamga Носа vs. Hoçu tamga

t^

Ozaruk vs. Orusbi vs. Ozaruk tamga Orusbi tamga 0 9 О? Юн

Basiyat vs. $ Tel tamga Tel vs. Basiyat tamga 72 T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 73 Tunceli yöresindeki Munzurlar silsilesinde Havaçor, Melan, Ka­ lan ve Gökek yaylaları ile bağırpaşa dağlarındaki yaylalarda göçer hay- vancılıkyaparakTürk ekonomisine katkıda bulunan Şavak Türkmen- ANADOLU’DA TÜRK DAMĞALARI leri üzerine, “Şavak aşiretinde Göçer hayvancılık-Halkbilimi Açısı- ndan bir İncelemc” 22 Öteki Türk boylarında olduğu gibi, Anadolu’nun çeşitfi yerlerine adıyla doktora çalışması yapan Muhtar Kutlu’nun intibaları da yerleşmiş olan Oğuz boylan da atalarından miras kalan damğaları ya aynı merkezdedir. eskiden olduğu gibi kullanmakta devam etmişler veya eski damğalar­ ına bazı yeni şekiller ekleyerek estetik bakımdan geliştirmişlerdir. Bu Orla Asya’daki göçebe hayatını, damgasıyla, imiylc, (y)eniyle, do- konuda yapılan çeşitli araştırmalardan öğrendiğimize göre, atlara, sı- kumacılığıyla yaşalan Şavak Türkınenleri, bu hayatlarmdan eskisi ka­ ğırlara, evlerin kapılarına, buğday ve un anbarlarına vurulan bu dam­ dar memnundeğillerdir. Bu memnuniyctsizlikveaslındaçetin birmü- ğalar, gittikçe folklorik özellikler de kazanarak yaşamaya devam et- cadelc isteyen göçebeliğe okuyan genç neslin ilgi göstcrmcmcsindcn mişlerdir. dolayı, pek çok eski Türk gelcneği de tarih sayfalarına gömülmek ü- zercdir. İncelemc yaplığımız Elazığ (Kcban, Baskil; Sivrice, Palu yö- Durum, 30-40 sene önceye göre рек iç açıcı değilse de Doğu Ana­ rcsi). Tunceli (merkez ve Ovacık), Bingöl (merkez, Genç, Kırlıova yö- dolu’nun özellikle Elazığ-Keban.Tunceli, Bingöl yörelerinden tesbit resi) yörelcrinde, hayvancılığın eskisi kadar yaygın olmadığını, bu yü- edilen damğalarla Anadolu’nun bu kesiminin etniİcyapısını belirleye- zden de, sayısı üçe-beşc düşen hayvanlar için damğa veya ene gerek bilmekteyiz. duyulmadığını tesbit etıik. Eskiden yörede kullanılan aile damğaları­ Doğu Anadolu bugün iç Anadolu’nun hayvancılıkyapan en önem- nın artık birer hatıra olarak kaldığı ve bunları hatırlayabilcn gençle- li yerlcrindendir. Diğer bölgelcrdeki küçük sürülcrin yanında, bu bö- rin bulunmadığı acı bir gerçektir. Igedeki sürülerin çokluğu, Şavyaklılar, Beritanlılar, Cibiranlılar gibi Durum yalnız doğu Anadolu ve yörcsinde bu duruma düşmüş de- çok sayıdaki göçer Türkmen oymaklarının bulunmasındandır. Eski ğildir. Yıllarını ve bu ve bunun gibi konularda yaplığıaraştırmalarla Türk göçebe Anadolu’nun bu dağlık fakat hayvan otlalmaya müsait geçirmiş, Türk diline, cdebiyatına, folkloruna ve etnoloojisine büyük yaylalarında sürdüren bu göçer Türkmen oymakları, ekonomik sevi- lıizmetlcrde bulunmuş olan Ali Rı/a Yalgın’ın Toroslardaki Tü- yelerini korumaya çalıştıkları gibi geleneklerini de alalarından gördü- rkmenlerle, Uludağ yöresindeki Türkmenlerden tesbit cltiği damğa­ kleri şckilde sürdürmekledirler. lar bugün artık tarihi hirer hatıra ve bclgc olarak kalmıştır. Ya Gazi- Hızlı sanayileşme çevredeki verimli loprakların yapılan barajlarr antep csnafının kullandığı damğalar... Onlardan kaçı şimdi yaşamak- n suları altında kalmasından dolayı köyden şehire doğru hızlanan gö- tadır. Sinop’taki alların kaç tancsine şimdi damğa vurulmaktadır? çler, otlakların azalması ve “cefa islersen ek biç; sefa istersen kon gö- Sorular yalnız bu kadarla hitmemcklcdir. Ekilecck arazilerin bö- ç” sözünün arlık yeterli olmamasından dolayı göçer hayvancılık da a- lünmesi veya miras yoluyla el dcğiştirmesi nelicesinde boşalan ambar zalmaktadır. Urfa’nın Ccylanpınar yörcsinden yola çıkıp, binbir zah- kapılarına, ürelim artık fenni kovanlarla yapıldığı için çok az sayıda met ve meşakkatla Bingöl yaylalarına ulaşan Bcritanlı Türkmenleriyle kullanılan ça m ur- tezek-sa man karışıntı kovanların üstelerine “bere- Şcrafctlin dağlarında yaplığım görüşmcde ne kadar haklıolduklarını- ket, bolluk, saadct” damğaları artık yapılmamaktadır. anladım. Bundan üç yüz-üçyüz elli sene önce Konya’nın Karaman yö­ rcsinden Urfa civarına geldiklcrini söyleyen bu Türkmen oymağı, hay- Bir köyümüzc giren elektrik, o yörcyc aydınlık, lelevizyon, buzdo- vanlarmı şimdikamyonlarla nakletmelerinerağmen.sıkıntılarının da­ labı, çamaşır makinası gibi pek çok medeniyel aracı getirmiş fakat, mc- ha da çoğaldığını, göçer hayvanlığının eskisi gibi geçerli ve kazanlı bir deniyetin karşılığı olarak pek çok folklorik veetnolojikmalzemeyi de iş olmadığını samimiyetle ifade cltilcr. acımadan gölürmüşlür. Kadir bilir Türk köylüsü medeniyetin getirdi- 22 Elazığ 1984-Uiisılmamış ıloklora tezi. 74 T.GÜLENSOY/ORIİUN'DAN ANADOLU YA TÜRK DAMĞALARI 75 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI ği rahatlıktan o derccesarhuşolmuşlur ki, elinden uçun giden mancv- LUR”(sağdaki çizginin biri fazla)“ÇAV!NDIR” (alttaki küçük parça i değerlerinin, şimdilik, farkında dcğildir. Kaybolan bu manevı değer- fazla), “BAYINDIR” (ters şcklİ) boylarının damğalarına çok benze- lerimizin acısını da millclçc çekeceğimiz gün gibi açıktır. Hcnüz bir mektedir. Esas damğalara göre eksik veya fazla olan bu çizgiler ben- açı к hava müzesinin kurulanıamış olması, eski evlerimizin konaklar- zerliği bozmamakladırlar. ımızın yakılıp yıkılması bizim için bir yüzkarası dcğil midir?

Ali Riza Yalgın, M. Şakir Ülkütaşır, Hamid Zübeyir Koşay, Besim DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU’DA Atalay gibi şimdi rahmetli olmuş araştırıcılarımız sayesinde climizde KAYA RESİMLERİ biraz maddi ve manevı dcğcrlcrimi/. kaldı. Tabiatın ve insanoğlunun a- cımasız tahribatına uğrayan bazı değcrli hazinclcrimizi de bir Çelik Gülersoy çıkıp kurtarabildi. Ya sonrası neolacak? Doğu Anadolu'da yaşayan Türk boyalrı üzerinde yaptığı çalışma­ larla tanıdığımız Hayri Başbug, son çalışmalarından birisi olan “Gök- *** türk-Uygur, Zaza, Kurmanc Lehçelcri üzerine bir araştırma” Ankara Yukarıdaki soru larin verilemeyen bir cevabı da damğalarımız, en- 1984, TKAE yayını) adlı kitabında, Prof. Dr. Hermann Vary, Dr. Ha­ lerimiz ve imlerimiz için geçerlidir. Anadolu’da kaybolmakta olan bu mid Zübeyir Koşay, Muvaffak Uyanık ve H.N. Orkun gibi ilim adam­ değerlerin gün geirilmeden tesbiti için bir kültür seferberliği başlalıl- larının eserlerine atıf vererek kaya resimleri konusuna da icmas ct- malıdır. Anadolu insanının tarihiyle olan yakın bağlarının birer işarc- mektedir. Başbuğ’un tcsbitlcrini, aynen kitabımıza almayı uyğun bul- ti olan bu izlcr, silinip kaybolmadan Türk kiiltürüne armağan edilmc- duk. lidir. “Anadolu’nun Doğu ve Güneydoğusundaki (Kars, Erzurum, Van, *** Hakkäri) kaya resimleri, Cunni mağarasındaki (Erzurumun güneyi) Orhun tipi yazılar, Anadolu’nun çeşidi yerlerindeki kayalara kazın- “Cenupia Türkmcn Oymaklan” adlı eserinde (С.П., s. 32-33), Ali mış eski Türk işarctlcri ile Tirişin kaya resimlerinin (Van Hakkari si­ Riza Yalgın, Elbeyli’dc *süslemc** adcllcrini anlatırken şunlarıyazı- niri), özellik Yenisey bölgesindeki rcsim ve işaretlere benzemesi dik- yor: "Köyde kadınlar ve erkekler (aralından süs olarak yapılan şey- kati çekmektedir. lerde resiııı çizmck adeli olup olmadığını sorduğum zaman, Kara Ha­ san Etendi ccvap olarak: Bizdc şakak kemiklcri üzerinc bir ceylän res- Cunni mağarasının (Erzurum); Prof. Dr. Hermann Vary (Giizelo- mini boruda dömek adettir. Buna dövmederiz". dedi. “Sonra yaz gün- va Kazisi Ausgrabungen von Giizelova, Ankara 1967 ve Pıılıır Kazisi leri güneş doktınınastn diye evlerimizde kadmUmnuz her yıl Haziran 1960, mevsimi Çalışmaları Kaporu, Ankara 1964 tarafından bulunan ayında din arlara aşı loprağı ile bazı resiınler yaparlar, fakat bu рек ö- kaya resimleri, eski Türk boylarına äit damğalar, Orlıuıı tipi harder, neınli değildir diye devam eder.se de eline kalenıi olarak aynen şıı resim- buralarda рек eski devirlerde Türk boylarının yaşadığını göslcrmck- leri çizdi. ___ tedir. ^ ^ cEJ

Ben, Kara Hasan Efendi 'nin çizdiği bu rcsinıleri gezindiğinı evlerin bir çoğıtnda aynen gördiinı. ” Yalgm’ın gördüğüm dediği şekiller, sıra- (Erzurum Cunni mağarasındaki kaya resimle- siyle Divarın LugüJi’t-Tiirkleki “EYMÜR” (altiaki yay fazla), “SA- ri) T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI 76 77 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI Dr. Hämit Zübeyir Koşay’ın *Kuzey-Doğu Anadolu’da Kayalara benzerlik vardır(bkz. aşağıdaki rcsim). Hak edilmiş Eski Türk İşaretleri, Ankara 1969) Anadolu’da kayalara hakedilmiş eski Türk işaretleriyl *• ilgili çalışmasında da bu koriuyla il- gili malzeme bulunmaktadır.

Türk işarctlerindcn öm ekler)

Van-Hakkari sınırındaki Tirişin kaya resimleri merkezinde, Mu- Bu taşlardan mezolitık çag adetlerinin sürdürüldüğü anlaşılıyor. vaffak Uyamk (Van Ilakkari sınırında Tirişin Yaylasında Bulunan Peleotik çağ insanı, bedeninden başka bir de ruhu bulunduğunun far- Kaya Resimleri Ilakkında Koloquiıım Ankara 1968, ayrıca bkz. M. U- kında değildi. Ziraalın başlamasıyla mezolitik çağa girildi. Bu dcvre- yanık-Dr. Wilhelm Freh, *Hakkari Saı Dağlarında Gevaruk Vadisi i- de insanlar ruh fikrine ulaştılar. Bu sebeblc ölülelerinin, ruhun mekä- Çinde Bulunan Kaya Resimleri Hakkında Tebliğ Belleten, Cilt 21, Sa­ nı başlarını batıya doğru gömdüler. Tirişin mezar taşı, kafayı sembo- yı 84 ten ayrı basım, Ankara 1957) tarafından tesbit edilen bir çok lize eden daireler ve yuvarlaklarm yer aldığı mezar taşı tipinc örnek- damğa ve işareılerin benzerleri Orta Asya’da ve Yenisey bölgesinde tir ve Yenisey mezar taşlarıyla aynı kültüre äittir. vardır. Özcllikle Prof. H. Vary’nin bulduğu Orhun tipi yazıların soldan birinci harfi, Oarhun (Göktürk) alfabcsinin birinci harfi olan “A”dır- KOÇ-KOYUN MEZARTAŞLARINDAKİ . Orta Asya’daki Elegcş yazılı, Orhun harfleriylcyazılmıştır. ve Kürt- DAMĞA VE FİGÜRLER türkleri hanlığından bahsctmcktedir. bu paralellikten bölge halkmın geçmişte Orta Asya ile ilişkili olduğu anlaşılıyor (bkz. aşağıdaki re- sim) Koç ve koyun mezar taşları bilhassa Doğu Anadolu’da çok sayıda bulunmaktadır. Batı Anadolu’da ise az sayıdadır. Anadolu’daki *koç ve koyun heykelleri genellikle açıkta ve yerc çökmüş bir şekilde yapıl- mıştır. *At heykelleri ise ayaktadır. Säde bir şekilde işlenıniş bu hcy- П м й * X ' Ф T f kellerin büyük bir kısmının üzerinde çeşitli eşyalara ait kabartma ve- ya oyma figürler görülür. Bunlar arasında *kılıç, eğri kılıç, hançer, bı- çak, sadak, çcvgan(çögen), kalkan, tüfek, dokuma tezgähı, şiş, herek, Hüseyin Nanuk Oarkun’un kitabında yer alan Yenisey havalisin- çatal, çeşitli hayvan, bitki figürleri oldukça boldur. Azerbaycanlı ilim deki mezar taşlarının ve Muvaffak Uyanık’ın Tirişin yaylasında (Van adamı Rasim Efendiyev, “Daşlar Danışır. Neolitik Devrinden XIX. Hakkari sının) bulduğu mezar laşının üzerindeki işarctler arasında da yüzyıla dek” (Kençlik, Baku, 1980) adlı araştırmasmda, bu figürlerin T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 78 79 T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI yalnızca bezek(süs) olarak değil, oraya defnolunmuş şahsın cinsi, ha- yatı ve mesleğini de belirttiği ileri sürürek “ekseri mezar taşları üze- rinde, gençliği, şecaati gösteren kılıç, kalkan, at koç, kastala; hürmet- li büyük bir şahsın veya din adamlarının mezar taşlarında ise tesbit, kandil vb. gibi eşyanın kadmlara ait mezar taşlarında ise, iğne, sap, küskü gibi resimlerin yapıldığını” yazmaktadır. Ömer Kemal Ağar “Tunceli-Dersim Coğrafyası” (İstanbul 1940) adlı eserinde, Dersimlilerin mezarlarında koç resmi bulunduğunu, mezarlıklara koç başı, koyun resmi ve heykelllerinin yapılmasmın bir gelenek halinde olduğunu ve bu koyun heykellerininin her iki tarafı- na mezarda yatan kişinin hayalta iken yaşayışını canlandıran şekiller yaptıklarını yazmaktadır. Bu şekillerden kılıç, at ve tüfeğin o kişinin yiğitliğini ibrik ve tepsinin ise cömertliğini ifade ettiğini kaydetmek- tedir(s. 25).

Arkadaşımız doç. Dr. Abdulhalük Çay, “Anadolu’da Türk Damğası. Koç Koyun Meselesi" (Ankara 1984) adlı çok dcğerli eserinde bu ko- nuya temas ederek, bäzı Tunceli köylerindeki mezarlardan alınan bu tür heykellerin bulunduğu yerler hakkında geniş bilgi vermektedir. Bu listeye arkadaşımızın araştırma yaptığı tarihten sonra Tunceli Valisi Sayın Kenan Güven tarafından, yörenin bazı mezarlıklarından getir- tilerek vilayet konağı önüne yerleştirilen “koç-koyun” ve burada bah- sedilmeyen “at” heykellerini ilaveetmek gerekir. Bu heykellerin üze- • rinde bulunan tüfek, kılıç gibi motifler tarafımızdan çizilerek resme- dilmiştir. T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI 80 81 T.GÜLENSOY/ ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

Baykal bölgesindeki mezar laşlarından biri.(Okladnikov, Siberia;Esin, levha X lV /c Not: Soldaki yay ve üç ok, arilı-i Al-i Sclçuk’taki Y Ü REG İR boyunun damğası ile benzerlik göstermektedir. ANADOLU’DA TÜRK DAMĞALARINA ÖRNEKLER

______AVŞARLAR23______

(So2 flfearlar)

(Svş fifearlar) rHalloğlular

/& Kocenallılar * Toplular \X / K.ll.lar •

Ф Kara ba dot к * RiapkaSan-Lar D e lle r, Ağ Jeller. İbrahim paşalar

Hara AtHtr* /CW Karışıkb i

Hac-ı nus-taftlar

Rcsinı: A tyır axiretinin Kayseri-Sivas-Kalırantanmaraxyöresinde dağılıbı.

23 Yusuf Durul, "Afşarlar ve Dokum alnn” II. M illetler Arası Folklor Kongresi Bildirilcri, с. V. M addiKültür, Ankara 1983, s.76-78. 83 T.GÜLENSOY/ OB .H U N ’D A N A N A D O L U ' YA TURK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI GAZİANTEP EŞRAFININ DAMĞALARI24 fi £ V W Ф A Tl ЛЛ Ж Ä 4 ° s A s ▼ 0 S 0« ao V г .ä 0 \ * ЛС iy o V * ■9 * V & i 4- C? X a Resim: (Ali) Riza Yalçın Anadolu’da Türk Damğa lari, Bursa 1943, s. 26

24 A.R.Yalgın, Anadolu da Türk Damğaları, Bursa 1943, s.26. T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 84 85 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI (Ali Riza Yalgın tarafmdan 1940’lı yıllarda Gaziantep’te derlenen BURSA ORHANELİ, KARACABEY, bu damğa işaretleri, yerli esnaf larafından “mahra” larin muhtelif yeF lerinde “külek”lcrin üstlerinde kullanılmıştır. MUSTAFAKEMALPAŞA DAMĞALARI25 MAN ASI VE KULLANAN BOY Mahallı ağıza göre*mahra “dibi dar, üstü geniş, kavak tahtasmdan DAMĞA yapılan bir örnck sandık” *külek (çatı da denir) “Anadolu’nun рек KULLANILDIĞI YER VEYAAŞİRET çok yöresinde *şinik adı ile bilinen ölçü kabı” manälarına gelmekte- Duvarlarda; başa Elbeyli(Gazian tep) dir. giyilen tekkelerd'e Eskidcn yerli esnafın ölçü işlcrinde kullandıkları bu kaplar üzerin- X de, malk sahibinin kimliğini belirleyen, çoğu zaman manälı damğalar bulunmaktayımmış. Bu damğalar, ölçü sahibinin kimliğini belirlediği (aynı) Elbeyli (Gaziantep) için, bozuk veya hileli çıktıklarında, yine çarşı esnafı tarafmdan ceza- landırılır hatlä meslekten bile atılırlarmış. o

Bu damğa işlcmlcrinin Gaziantcp esnafı arasında hälä kullanılıp kul- Duvarlarda ve ev Elbeyli ve Türk- lamlmadığını bilmiyoruz. Çeşitli damğaları üzerinde taşıyan *mahra- | | eşyalarında mu- menler (Gaziantep) ların ve *külcklcrin de sahipleri gibi tarih sayfalarınm derinliklerin- kaddes bir süs ve de kaybolmuş olmaları ihtimali bile insanı üzüyor. Рек çok tarihi folk­ nazar tilsimi ola- lor malzcmesini bağrında barındıran ve yaşatan Gaziantep’in “dam­ rak. ğalarının izlcrini araştırıp, ne kadarının yaşadığını ortaya çıkarmak yöıenin folklorçularına düşen milli bir görev oluyor. Duvarlarda ve ev İskan Türkmenle- К eşyalarında hasta- ri (Gaziantep) lıklar için. ' f t Karalar aşireti (Adana)

& Karalar aşireti

Karalar aşireti. T T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 86 87

MAN ASI VE KULLANAN BOY DAMĞA MAN ASI VE KULLANAN BOY KULLANILDIĞI YER DAMĞA VEYAAŞİRET KULLANILDIĞI YER VEYAAŞİRET

Murat camii çinisinde (Bir kasketin içi- Artuklu görülmüştür (Bursa), ne parmakla aşı ı v ı boyası kullanarak t çizilmiştir). Zeyniler camiinin kıble- At damğası. (Çarşamba kazasmdan sinde duvara kakılmış Adana’ya getirilen atta mermerin üzerindedir görülmüştür). ♦ (Bursa) %

Peçenek(?) Büyük bir küpün ( Bursa) üzerindeki kitabe- r rL ı nin altında görül- («İ müştür.

Kayı Atın sol sağrısına Kafkas. vurulmuştur (Ka- V З Г 5 racabey) Bayat

Bursa Yıldırım Camii­ Bayat. nin dış revaklarınm sağ ve sol stalaktitlerinde.

Bursa’nın Fodra köyün - de bir şahsın öküzleri - У nin alnı. t T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 89 T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

MAN ASI VE KULLANAN BOY MAN ASI VE KULLANAN BOY DAMĞA DAMĞA KULLANILDIĞI YER VEYAAŞİRET KULLANILDIĞI YER VEYAAŞİRET

Bursa’nın Dansa- kiş. Orhun alfabe- Karacabey Akçakoyun- n köyünde bir ine- si. lu köyü « r ğin sağ sağrısında görülmüştür. ® Bursa Samanlıkö- Alka-Evlü (Hünerna- yü meye göre) Karacabey Beylik köyü Dodurga Bursa Yaylacık Köyü. к

Bursa Kayapa kö­ Alka-Evlü(den bölün­ Mustafakemalpaşa Mu- Alkaevlü yü müş bir oymak) Çavul- dam köyü Karacabey. dur. V Bursa Fodra köyü. Karacabey Voyvoda kö­ Yüreğir 0 Ji yü. Bursa Yöresi. o Mustafakemalpaşa Es- Alka-Evlü (dam­ kimezarlık köyü ğasına benziyor) Bursa Fodra köyü. f ə Domaniç Hayma- krş. Yenisey (a,e). ana türbesinin bu- Mustafakemalpaşa A- Kinik (damğasına lunduğu Çarşam- rnzkAvü benziyor) • w ba köyü. % T.GÜLENSOY/ ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 91

MAN ASI VE KULLANAN BOY MAN ASI VE KULLANAN BOY DAMĞA DAMĞA KULLANILDIĞI YER VEYA AŞ İRET KULLANILDIĞI YER V E Y A A Ş İ R E T

Kırgız hanları ile Ki­ Mustafakemalpaşa Yu- DLTdeki Eymür M. Kemalpaşa rim Han, Mengü Giray- murcaklı Köyü. damğasına benzi- (Yay veok şekil) ’ın damğası yor. Y j / Mustafa Kemalpaşa © - C Kum Köyü M. Kemalpaşa ? Kum Köyü ф Mustafa Kemalpaşa Müdam köyü V Karacabey Ova Ese- Kırgız ve Kirim damğa­ men Köyü larına benziyor. Karacabey İsmet Paşa DLT deki Eymür köyü damğası. Hüner- © näme’deki Yapırlu M. Kemalpaşa Dümbe­ ve DLTdeki Yüre- riz Köyü gir damğasına ben- Karacabey ziyor. V • M. kemalpaşa Ova Ese- Bozulmuş bir Bayındır % men Köyü damğasına benzi­ JJ yor. M. Kemalpaşa Kum köyü ? M. Kemalpaşa Müdam H ü Köyü ■ ■ ■ ■ В Mustafakemalpaşa 1 Dümberiz Köyü J - n Karacabey Keşlik Köyü DLTdeki Salur l / T \ Damğası 92 T.GULENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GULENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TURK DAMĞALARI 93

MAN ASI VE DAMĞA MAN ASI VE KULLANAN BOY DAMĞA KULLANAN BOY KULLANILDIĞI YER VEYAAŞİRET KULLANILDIĞI YER VEYAAŞİRET

Karacabey Akhisar Kö­ Bayat yü Karacabey Voyvo- ırr da köyü.

Karacabey Yumrucaklı DLTdeki Ala- M. Kemalpaşa Yumru DLTdeki Avşar dam­ Köyü yuntlu damğasına caklı köyü ğasına benziyor Э benzemektedir.

Karacabey Beylik Köyü (Martalası imi). M. Kemalpaşa Orman DLTdeki İğdir damğa­ kadı köyü sına benziyor.

M. Kemalpaşa Kum Köyü. Bursa yöresi (At dam­ Çebni ğası)

Karacabey Akhisar Kö­ Dodurga (Yürük) yü Langaza (Rumeli)’ dan M. Kemalpaşa Çeltikçi köyüne getmimiş. Karacabey Akçakoyun- Çavındır lu Köyü Rumeli’nin langa- za kazasından Ka- Karacabey İsmet Paşa racabey’in Yuru- Köyü caklı köyüne geti- * rilmiştir. 94 T.GULENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YA TURK DAMĞALA T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI 95

DAMĞA KULLANILDIĞI YER

MAN ASI VE KULLANAN BOY d a m ğ a KULLANILDIĞI YER VEYAAŞİRET Bir çıkrığın üzcrinde olup, Karacabey Şahin (Ters çevrilmiş) eğri kılıç Köyü Yıva damğasına t Ju benziyor: şeklindcdir. Kilis vc civarında

M. Kemalpaşa O- DLT ve Reşidüd- kullanılan bu damğa bir din’deki Beğdili vasemen köyü düğün evi kapısmın iki damğasına benzi- t t я yor. yanına boya ile çizilmiştir

M. Kemalpaşa Or- t mankadı köyü. M. Kemalpaşa’ya bağlı VA Çepni köylerinden biri- ne ait.

ö $ x

Karacabey Akhisar kö­ i r yü C p

Karacabey Dümbe Kö- Kurukandıl yayalasında ШШШШШ yü. kullanılan damğalar 96 T.GÜLUNSOY/ORHUN'DAN ANADOLUYA TURK DAMĞALA T. GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 97

DAMĞA KULLANILDIĞI YER

AT DAMĞALARI ÜZERİNE Bingöl-Karlova C T w CİBİRAN aşireti damğalarından Türkler tarihleri boyunca ata gereken önemi vermişler, bu hayva- mn etini ve sütünü vazgeçilmez bir gıda maddesi olarak kullandıklan örnckler(Bu damğaların manäsı gibi, savaşlarda da attan yararlanmışlardır. Çin tarihlerinde adı geçen V 5 H yoklur. En çok kullanılanı T kısa bacaklı fakat süratli atlar, Türklerin yetiştirdiği atlardır. işaretidir.) Türkler Anadolu’ya geldikleri zaman da yanlarında at vardı ve A- nadolu’nun fethinde de yine attan yararlanmışlardı. ш m Köke çok eskiye dayanan Türklerdeki at yetiştirme geleneği yıllar yılı Anadolu’da devam etmiş, Osmanlı ordusundan sonra Türkiye Cumhuriyeti ordusunda da süvari birlikleri kurularak, Kurtuluş Sava­ şında öteki birliklerin yanında yer almışlardır. Bugün yalnız Cumhurbaşkanlığı Mühafiz Alayı’nın bünyesindeyer alan süvari bölüğünün dışında рек fazla birlik kalmamıştır. Askeri birliklerin dışında, Anadolu’nun рек çok yöresinde, “cirit” oyunu için kıvrak ve hareketli atlar beslenirdi. Her yıl ananevi olarak yapılan cirit oyunlarına рек çok köy, kasaba ve il merkezlerinden ya Cibiranlılarda sığırın yanağına nşmacılar katılırdı. Cirit atları sırf bu yarışma için yetiştirilir, bunun vurulmuş"düğme" (damğa) işa- dışında herhangi bir iş için kullanılmazdı. Bugün yalnız Erzurum ve Konya’da, senenin muayyen günlerinde, eski Türk ananesini yaşatmak reii.Önden alına yapılmaz. maksadiyle yapılan cirit oyanları dışında yarışma yapılan yer yok gibi - dir. Bundan yirmi-otuz sene önce, düğün ve bayram vesilesiyle yapılan bu ata sporu, artık özel gün gösterisine dönüştürüldüğü için genç Türk nesline tamamen yabançı kalmıştır. İşte, Türk ordusunda süvari birliklerinin buiunduğu, hemen hemen Ahnadolu’nun рек сок yöresinde “cirit” (diğer bir adıyla“değnek”) o- yunlarının oynandığı günlerde, devlet veya şahısların härälannda cins atlar yetiştirilir eski bir Türk geleneği olarak da bu atların sağrılarına, atlardan kalma“damga”lar basılırdı. Riza Nur tarafından Sinop yöresinden tesbit edilerek yayınlanan T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMGAI^ARI 9 9 98 T. GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI “Tamga ou Tag Marque au Fer Chaud a Sinope” adlı makalede bu ko- nuya temas edilerek, damğalardan örnekler verilmiştir (Journal Asi- Artvin-Ardanuç-Gevacık: atique, c.212, Paris 1928, s. 148-151). x v 4 Türkçesi “Sinop at damğaları” adıyla “Konya” mecmuasinda ya- Kars-Göle-Zaut: ymlanan (yıl V, sayi36,1941, s.13-17) bu yazıdan sonra, at damğaları He N У К M A meselesine temas eden Şükrü Elçin, “Türk Etnoğrafya dergisi”nin VI. *** sayısında “At damğaları” adlı kısa bir yazı yayınlamıştır. Elçin bu ya­ a) b) c) zısında, рек çoğu birbirine benzeyen, doğu Anadolu at damğaların­ dan örnekler vermiştir. Şimdi рек çok geleneğimiz gibi at besleyiciliği de artık tarih sayfa- larına gömülmek üzere olduğu için, Riza Nur ve Şükrü Elçin’in tesbit ettiği at damğalarını belirtilen yörelerde arayıp bulmak imkänsız gi- bidir. Gerek ekonomik sebebler, gerek at gibi özel bakım isteyen asil bir hayvanı besleyip büyütecek yerlerin gittikçe azalmasından dolayı, atla birlite“damga”lar da kaybolmuştur. Resim: Şükrü Elçin’in yazısındaki damğa örnekleri

Kars-Porsuklu: III Ä * * 0 Resim: Yalgın’ın tesbit ettiği at damğalan Sarıkamış: A s \\\ a) Çarşamba kazasından Adana’ya getirilen biratta görülmüştür. b) Karacabey’de bir atın sol sağrısında görülmii§tür(Kafkas) Sarıkamış-Divik: AX AIO c) Bursa yöresi (Çebni). Erzurum-Varkanut: ^ ^ X Ö BAYAT BOYU DAMĞALARINA ÖRNEKLER Ardahan 0NMCfL Posof: ec üz г v Yusufeli: U A a)B ursa Yıldırım Cämii'nin dış revaklannın Şavşat: III s o M sağ ve sol diltit-sarkıtlanna konulan çifte BAYAT d a m ğ a sı Şavşat-Atalar: 5 о C M 100 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

b ) Bursa İkinci M urat Cämii’nin cffmle kapısı, O rhan Cämii'nin duvar

süslemelerı ve Çelebi Sultan Mehmed’in türbe kapısındaki BAYAT damğası.

C) Bursa yazalarında BAYAT damğası

Bayat Boyu ve Oğuzların Tarilıi. Ankara 1984, s.83 Altun Yış mezarlarında bulunan, Kağ- nılı boylannın kullandığı ve iizerine çadır dikilen dört tekerlekli kağnı kalıntısının ü - zerine gerilen renkli keçelerden müteşekkil ça­ dır örtüsündeki motifin büyütülmüşü (Ruden­ ko, Pzyryk; Esin, levha VIII/b). d ) Konya-Karaman’daki İbrahim bey Imaretinin mınaresinde BAYAT damğası

Resim: Abakan boyundaki ye­ ni bakir devrinden kalma mezar- larda bulunmuş bir bakir kota (Radloff, Sibirya’dan, II, s. 138- 1 3 9 ).

a: Türk süsleme sanatmda BAYAT damğası. 'Damğa, genellikle iç içe ikil Her iki şekil de BAYAT boyu dam­ Jaire içinc alıomaktscır.) ğasına çok benzenıektedir. T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 103 102 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

Resim: Köktürk devrinde Buhara ilin-

de basılan “TürkM eliği” denilen Butıärhud- Resim: Arka yüzünde ät Btdün ve eşi Kabaç H alun’a atfedilen sik- atlı tasviri bulunan M. VI- kelerin damğa bulunan arka yüzü. Ön tar- I-VI1I. yüzyıllardan, Halaç fından kadın ve erkekyüzleri vardır. (Simir- damğalı Türk Sikkesi. (Si- nova, Penct kend, res.52;E. Esin, levha mimova, Pencİ kend, res. LXV/C) 51; E. Esin, Levha XLI/d.)

Resim: Kök-Türk dvrinde, VII-VIII. yüzyıllarda Türkistan’da basılan ön yüzü hü- Resim: M .VIl-VHI. yüzyıllar- kümdar tasvirli, Halaç damğası olanTürk sikkesi (Simimova, MIA, res. 47; E. Esin, Lev­

da Taşkent Türk Tudun sülälesi- ha XLlI/a). nin sikkesindeki damğa. (Simirno- va, Pencikend, res. 39 a; E. Esin, Levha LXI/b).

Resim: Üzeriııdeki “wr w Ic" yazısından, Halaç ordusunda ba­ sıldığı anlaşılan M.VI1-VI1I. yüz- yıldan kalma Türksikkesi. Bunun­ la Halaç boyunun damğası öğrenil- misiirl'Simirnova, Pencikend, res. 50; E. Esin, levha LXI/c). R e s im а : O ğ u z la r s a n ıla n “ Ş01” ( Ç p r ) T ü r k le ri M . 7 1 6 ’d a M ü s lü m a n o lu n c a C u rc ä n - 'ın kuzeyindeki Dihistan’da kalan gayr-i M üslim Oğuzlara karş^yapılan “Ribäl Difctän- ” in IX. yuzyıldan kalan kısımlarından olan “Ştr-i Kebir” türbesinin kubbe altı duvarla- nndaki motiflerden ikisi. (Pugaçenkova’nın Daxistaıı adlı eserdeki resimden tarafımız- ca büyütülmüştür).

Resim b : Sivas, Çit'te M inardi M edrese pal met örneklerinde. (M otiflerin benzer- liği d ik k a ti ç e k m e k te d ir).

Resim: Kem bölgesindeki Suluk’da M. IX-X.yüz- yıldan Kırgızlara atfediier. Чгуа resimlerindeki alp tasvirindc atın sağ sağrısındaki şeklin büyütülmüşü. (Kislev, M IA, 9; E. Esin, Icvlıa XLVI/b).

Resim: Zerefşan kıyısında Üskü- dar’daki talıta mescidde, “I-Idkänf Türk” devri talıta milırabda bulunan motif. (Esin, Levlıa CVI’den büyütül- m ü§tür. 106 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 107

ANADOLU HALI VE KİLİMLERİNDE İM’LER

iM kelimesi Divänu Lugäti’t-Türk’de geçen orta Türkçe bir keli- memiz olup, “parola, orduda başbuğun askerler arasında siläh ve kuş adlarından birini beige olarak koyduğu kelimeler” mänäsına gelmek- tedir. Bu kelimeden: imlelmek göz kırpmakla ve una benzer şeyle işmar olunmak(I, 296). ANADOLU’DA İMLER imlemek işmar etmek, işaret etmek, göstertmek(I,82,287,288,III, 84,295,310) imleşmek işaretleşmek(I,242) yimlemekbkz. imlemek fiileri türetilmiştir. Eski Türkçede im kelimesinin em gibi “ilaç” manäsma geldiği bi- linmekle beraber, Orta Türkçede nc zaman ve nasıl anlam kaymasına uğradığı hakkında bilgimiz yoktur. İm kkilcmesi DivünuLugüt’t-Türk’le aynı yıllarda kaleme alınmış olan Kııtudgu Bilig’de de geçmekte, yalnız, imlemek işaret etmek, göstermek imi bir Aralarında gizli anlaşma olanların her biri, imi bir etmek Birlikte hareket etmeyi gizlice kararlaştırmak şekil- lerinde kullanılmaktadır. Eski Anadolu Türkçesi’nde (XIV. yüzyıl) “işaret, nişan, parola” manäsmda kullanılan “im” kelimesi (bkz.Tarama Sözlüğü III, s. 2066) Anadolu ağızlarında da im İşmar, işaret (Avşar, Daday) (H.Z. Koşay -İ. Refet Işıtman, A- nadildcn Dcrlemeler, Ankara 1932, s. 186 a). im etmek belirlmek (Yenişar-Şarkikaraağaç-Isparta)(Derleme Sözlüğü, EK I, s. 4524 a) r.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 109 108 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI bölge, aşiret ve obalarına göre ayırdığını belirtmektedir28 Durul’un beyanına göre, aynı motifin aşiretlere göre değişikbiçimilerde uygu- landığı, keza renklendirmede de özellikler taşıdikları anlaşılmaktadır. şekillerinde kullanılmaktadır. Anadolu kilimlerinde, dokumalarında, şema motif ve kompozis- Anadolu’nun bazı yörelerinde “motif,, yanış” adıyla da bilinen yon ayrı biçimlerde görülmesi yöre farkına bağlanmaktadır. Mesela, “im” kelimesi, bugün sanat tarihçilerinin kullandığı bir terim-kelime Orta Anadolu Türkmeniyle Amik Ovası Türkmeni, Şavak Türkmeni, olarak yerleşmiş bulunmaktadır. Beritanlı Türkmeni, Cibiran Türkmeni ve Ege Bölgesi Türkmeni ara­ * * * sında motiflerin biçimlendirilmesi farklıdır. Türk damğalarını incelerken рек çok ongun’un önce resim, sonra Bu bölüme ekli çeşitli cetveller ve alfabetik albümden de görüle- da birer piktogram olarak kullanıldığına işaret etmiştik. İşte, Orhun’- ceği üzere, Anadolu kilimleri, motif çeşidi yönünden çok zengindir. dan Anadolu’ya uzanan zincirin, çeşitli yörelerdeki farklı fakat lemel- Bu motiflerin, yörelere göre de çeşitli adlarla tanımması ve kompo- de aynı şekillerini bu im’lerle tanımlayabilmekteyiz. zisyonların değişik şekilde yorumlanması, kilimlere ayrı bir mänä ver- mektedir. Anadolu’nun hemen her köşesinde, halının yanında kilimler de büyük değer taşırlar. Renk ve Kompozisyonlarıyla, motiflerinin biçi- Yörük, Türkmen, Şavaklı, Avşar kilimlerinde görülen “KOÇ mileriyle vc *im (amblem veya damğa) larıyla Anadolu kilimleri, ge- BOYNUZU” motifleri birbirinden ayrı biçimlerde olsalar bile, taşı- nellikle göçebe hayatına uyğun çadır, ev döşemesi ve tarım işçiliğinde dığı “mertlik, yiğitlik, cesaret” manäsında birİeşmektedirler. Bu kom kullanılabilecek niteliktedirler. Köy el sanatları gurubunu teşkil eden pozisyonlarm motiflerinin değişik olması, kilimlerin tanınmasında bu elnolojik malzcmelrein yaratıcıları, Afşar, Türkmenler, Şavaklı ve başlıca ämil olmaktadır. Beritanlı Türkmenler, Yörükler; daha açıkcası, Anadolu’nun ovasın­ Afşar, Türkmen, Yörük, Şavaklı kilimlerinde ufak farklarla “uğur da ve yaylasında yaşayan Oğuz Boylarıdır. ve mutluluk” manälarında kullanılan ve “ELİ BELİNDE” adı verilen Anadolu’nun bağrında yaşayan göçebe aşiretlerinde kilimlere uy- motifler “Koç boynuzu” motifinin sitilize edilmiş şekilleri olup, ufak gulanan renk ayırımı değişik özellikler taşırlar. Meselü Türkmen, par- tefek farklarla “kız”a benzetilmişlerdir. Hatta, Eskişehir Yörüklerin- lak kırmızı rengi kullanır. Yörük, koyu fes rengini seçer. Afşarlar ise de kullanılan “Kaküllü kızlar” motifinin “dedikoducu kadın”ı sembo- gül kırmızıyı seçer. Türkmen’in sarısı ile Yörük’ün sarısı Afşarın ye- lize ettiği ifade edilmektedir. şili ayrı ayrı tondadır. Yine ekli tablodan görüleeği üzere kilimlerdeki hayvan veya “a- Bu Türk boyaları, tabiıçevre, sosyalveekonomikşartlar, dini inanç yak,göz,taban, ağız, diş , boyun” gibi organlartnı sembolize eden mo­ ve zorlamalara ragmen yüzyıllar boyunca aynı karakteri koruyabilmiş- tifler de temel yapılan ile ayrı birer özellik taşırlar. Dokumalarda ço- lcr; gelenck ve görcneklerini zedelemeden sürdürmüşlerdir. ğu kez stilize hayvan figürleri sembol olarak kullanılmaktadır. Bu semboller, yerine göre güç, kuwet, cesaret, bereket anlamlarını taşı- Afşar, Şavak ve Beritanlı Türkmenleri ve Cibiranlı kadının giyi- dıkları gibi, istihza anlamını da taşırlar. minde, evini döşemede kullandığı kili, cicim(çecim), çul, zili ve çarpa - nalarda bu özellikler kolayca görülebilmektedir. Bitki motiflerinden “çiçek, dal gözlü başak, yıldız çiçeği, yaprak, meşe yaprağı, toplu gonca” gibi motiflerin de “bereket ve bolluğu” Anadolu göçerlerinde veya yarı ycrleşik olanlarında, aynı dokuma sembolize ettiği görülür. tezgahı vc tekniği kullanıldığı halde, aşiretlerc görc farklı kompozis- yon, motif ve renk alameti görülür. Motifler arasındaki boşlukların Yukanda özelliklerini belirlemeye çalıştığımız Türkmen kilim düzeni, motiflerin yerleştirilmesi ve renklendirilmesi kendi karakter- leri içinde şaşırtıcı derecede güzeldir. Bu konudaki çalışmalarıyla ya- 28 Y.Durul, Anadolu Kilimlerinin Teşhisi ve İmler, s.278-287. kından tanıdığımrz Yusuf Duru, derlemelerinde 3000’i aşan motifi 110 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI TGÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 111 “im”lerinden рек çoğunun Orhun Abidelerindeki damğalar ve Dıvänu Lugüti’t-türk’deki Oğuz boylarının damgalarıyla büyiik benzerlik gös- terdiği tesbit edilmektedir. Bu konuda çalışan uzmanların ifadelerine göre, “im”lerin tipine KULLANAN BOY KOÇ BOYNUZU bakılarak kilimlerin tanınması ve incelenmesi çok kolay olmaktadır. VEYAYER İmler, kilimlerin Afşar, Yörük, Türkmen gibi büyük boy; Şavaklı, Be- ritanlı, Cibiranlı gibi aşiret ve oba, hattä hangi aileye ait olduğunu gös - termektedir. •KEBAN yöresi) ANADOLU KİLİMLERİNDE İMLER

KULLANAN BOY KOÇ BOYNUZU VEYAYER ^ SOS Gözlü Koçbaşı. Toplu Koçtoaşı. YÖRÜK ş Ф Keçi (Teke) Koçluyanı* гвъ 9 - t kuçiu yanış; TÜRKMEN Kız istemede (Kulıanııan StNOF ve çevresi ■ X » t t »

ŞAVAK Ш o (TUNCELİ KEBAN Yöresi TUNCELİ^ŞAVAb (Koçlu yanış örnekleriyle dokunmuş bir halı Harput

■ Saruhatun Cämii’ndedir.).

lu i ▼ 7 ‘AVŞAR T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI x.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

KULLANAN BOY KOÇ BOYNUZU KULLANAN BOY VEYAYER ELİBELİNDE • / '’VEYAYER - C' - - _'

AFY ON-EMİRD AĞ ı ■ ■ (TÜRKMEN) NİĞDE l,2,3,:Yörük 4 :Türkmeı (LCiftebelli Kız)

Ж З к , GUNYUZU ' (TÜRKMEN) ESKİŞEHİR 1(YÖRÜK) (1,2,3,4,) AVŞAK(1,2,3,4,)

A ? A

S.İ.A, NİGDE-BOR- ÇUKURKÖY(5) SİVRİHİSAR ı(TÜRKMEN) (5,6)

TUNCELl (ŞAVAK) j

------114 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORIIUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 115

KULLANAN BOY AİD OLDUĞU BOY ELİBELİNDE VEYAYER KİLİM İMLERİ

4

A У^У DODURGA 1. HATAY Damğası (TÜRKMEN) 2. BALIKESİR (YÖRÜK) DÖĞER Damğası

ANTALYA KEBAN YÖRESİ’m

ili ait bir damğa 3.Yavuklu äşık ŞAVAK ¥ В * TÜRKMEN LERİ Damğası (Tilenik)

BAYAT Damğası KEBAN YÖRESİ (Elazığ ve Tunceli) & DODURGA ÇEPNİ ULUBORLU Ж к (Isparta) ALAYUNT (4:Aman kız) Ф = $ 1

- f ------i lie. . T.GÜLENSOY/ORHUN DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 117 T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI şamış olanlarında, yanışlarımızın aslının muhafaza edildiğini görmekte- MUT YORESI YANIŞLARI yiz. Yanış, Fransızca “motif” kelimesinin Tilrkçe karşılığıdır. Halı, kilim dokııması daha unıumi birşekilde dokumacılık ile ilgili çalışmalarda bu Tilrkçe kclimcnin kullanılmasıyerinde olacaktır. Yanış, kelime olarak Anadolu ağızlarının рек çoğunda “nakış”, ya- Usta-çırak ilişkisi içinde küçüklerin, anneleri ve ninelerinden, do- mşlamakda “nakışlamak, nakış işlemek” manälarında kullanılır. Ya- kunurken takip ettikleri yanışlar hafızalarına y.erleşmiştir. Istarın ba­ nış, daha çok kilim, ala çuval, kil çuvalı, iteği, seccade, heybe, çorap şına oturduklarında, ezberlerindeki bu yanışları kullanmışlardır. Esa- gibi dokuma türlerinde görülür. Karşıladığı manä bakımından “im” i- sen, bilinmeyen bir yanışın dokumaya yerleştirilmesi zor olduğundan le hiç bir farkı olmamasına rağmen, рек çok Yörük ve Türkmen oy­ zaman kaybı da fazla olmaktadır. Oysa, Türk kadınının içtimai haya- mağı “yanış” kelimesini tercih ederler. tında zamana ihtiyacı vardır. Tin sayarak, yanış yerleştirmek uğraşa- “İm” kelimesi “Divänu Lugdti’t-Türk’te geçtiği haldc, “yanış” ke- mayacağı bir husustur. limesine yer verilmemiştir. Eski Anadolu Türkçesi metinlerinin ta- Dokumalarımızda, sadace renk uyumu değişiklik göştermektedir. ranmasıyla ortaya konulan “Tarama Sözlüğü”nde de “yanış” kelime- Bu husus, eşyada dokuyucunun kabiliyeti nisbetinde sanat değerini sinin bulunmaması, bu kclimcnin daha geç bir devirde ortaya çıktığı- gösterir. Diğcr bir mesele muhtemelen bölgelere yerleşmiş oymakla- nı göştermektedir. rın aynı yanışı değişik renklerlc ortaya koymalarıdır ki, bu, o bölgede Bize göre kelime yan “yan” vc iş “nakış” kelimclerinden meydana yetişen bitkilerden elde cttiği boyalardan kaynaklanır. gelmiş olmalıdır. Nitekim, el işi “nakış gibi kadınlara mahsus bazı sa- Yanışların, çeşilli dokumalarda kullanıldığını görüyoruz. Bir kaç natlar”, iğıi! işi de “kasnak” inanalarına kullanılmaktadır. yanış dışında her hangi bir türe (kilim, heybe, seccade, iteği vb.) has Anadolu’u un рек çok yöresindeartık çorap, heybe, torba, kilim gi­ olanı yok denccek kadar azdır. Ozü değiştirilmeden ebat olarak kü- bi el dokuma sanatları da kaybolup giltiği, bunların yerinc fabrika işi çültme-büyütme yapılarak çeşitli dokuma türlerinde kullanılan bu ya- olanları kullanılıdığı için, her biri Orla Asya Türk külıürüne bağlı o- mşların tamamına yakını.yöremizde tesbitedilmiştir. Sunacağımızbu lan yanışlarımız da yok olup gitmektedir. yanışların sadece isimlerini vermekle yetiniyoruz. Esasen her yanış o- kuma-yazma bilmcyen Türk kadının duyğularının ıstara tezahürüdür. Köselerli, Ccriller, Tckcli, Bozdoğan, Kürkçü, Hacıahmeıli, De- Hangi yanışın ne tiir bir duyğuyu ifüdeettiğini izah, artık mümkün ol- mirkapı, Elbeyli (İlbeyli), Balabanlı, Mcncmenci, Bahşiş, Sarıkcçili, mamaktadır. Bu gün yanışların asıl adının dahi unutulmakta olduğu­ Genceli, Hacıhüseyinli gibi, bir kısmı hala yarı yerleşik, Yörük oymak- nu görüyoruz. Bu gerçek, dcğişen içtimai yapının bir gereğidir. Kısa- larının yaşadığı Mut yöresinde araştırma yaparak, bu araştırmasını cası, yanışlarımız üzerine her hangi bir yoruma gitmek için geç kalın- “Yanışlarımız” adı ile Türk Dünyası Araştırmaları (nr.34, Şubat mıştır. Bu konuda yapılacak israr, halalı neticelcr doğurabilir. 1985, S.13Ü-15Ü) dergisindeyayınlayan Mersin Halk Eğitim Merkezi Miidürü Hilmi Dulkadır, bu konuda şıınları yazmaktadır: Hacıahmctli’de dokunan ve “kadın bastı çul” olarak da adlandırı­ lan “boğazı armutlu kilim” tahlil cdildiğinde, kilimin ve diğer bütün "Anadolu 'da ilk yerleşim alanlarının ovalık bölgelerde kurıılduğunu dokumaların dörl kcnarı bantlar hälinde “kenar suları”yla çevrili ol­ biliyoruz. Oymaklar, yazın ovalara yalan yüksek yerlerde yaylamakta i- duğu görülmüştür. diler. Bu hususAsya'daki hayvanahğa bağlı konar-göçer hayatın birde- vamıdır. Konar-göçer hayana eşyanuı hanı nuıddesinin tabiata bağlı Kilimin ortasındaki ana yanış, simetrik olarak genişler. Solda gö- kalması, eşyayı sinirli ııııiıığıı gibi, yine bu hayata ııygun biçinıde doğıı- rülen üç adet “boğaz armudu” yanışı, diğer ana yanışların birbirinden rup gelişlirmiştir. Yanışlarımız, bu seyir içinde Orla Asya 'dan Anadolu - ayrılmasını sağlar. Ortada kelebek (yıldız), uçlarında birer nokta ya girmiş, asırlar geçmesine rağnıeıı değişlirilmeden birkalıp hdlinde mu - hdlinde kullanılan “cindik” 7 adet üstte, 7 adet de altta olmak üzere hafaza edi/mişlir. Öyle ki, oynuıklann ıızıın yıllar birbiriııdcn ıızaktaya- “V”, “ л ” şeklinde sıralanmış loplam 14 armut, kclcbeği kalın bir 120 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN AN ADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

çizgi hälinde çevreleyen “tahril” ve kelebekle tahril arasında kalan - boşluklar da “döşşek” olarak adlandırılmıştır. Dokuyucu bu yanışla- rın adlarını sürekli kullanmak zorundadır. Zira, başka bir dokuyucu kendisine yardım ediyorsa ve yanlışlık yapmışsa, bu isimleri söylemek * suretiyle hatamn nerede yapıldığı gösterilmektedir”.. eger Kaşı H.Dulkadır, ayrıca, deli zili kilim, sarı çatma kilim, eli böğründe, goltuğu bohçalı, küpe, boynu eğri, heykel, boncuklu, eşek dişi, saksa- ğan, koleder, sındı kulpu, pürlü yanış, bıtırak, turunç, sarı yanış, kö- pen yanışı, sarılı yanış, kilim ayağı, aslan ağzı, kıvrım, Goçali, aklı ya-, eşek dişi, bkz. sinek kanadı mş, maya gözü, parmak, kıvrımlı veya pense, farda ( ferdä), yarım ta - rak saksağan, koç boynuzu, kurbağacık, çilgilli yanış, tazı kuyruğu, sız- gıç, yöröv farda ( yörev “ters”), çubuk, kutu suyu, sığır sidiği, çakmak, farda oyulgama, karagöz küstü, yar yara küstü, boynu eğri, ala boncuk, eli belinde, eğer kaşı, mor kulak adlı yanış adlarını vererek tariflerini yap- maktadır. goçali (Koç Ali) MUT YÖRESİ YANIŞLARI heykel

karagöz ^'ncuklu kıvrım / 4 / \

boynu eğri kıvrımlı (veya pense) ssss çakmak keklikayağ aslan ağzı

kilim ayağı ❖ bıtırak

eli belinde döşek, bkz. eğer kaşı çubuk 122 T.GÜLENSOY/ORI IUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YATÜRK DAMĞALARI 123

parmak «X/> tazı kuyruğu

pürlü yanış

saksağan

turuç sarı yanış köpcn yanışı

kurbağaçık sarılı yanış

kıılu suyu yarım tarak saksağan sığır sidiği küstü

sındı kulpu maya gözü

sızgıç VIJ morkulak yar yara küstü eşek dişi m T sinck kanadı ' \ uyulgama /<\x?

yöröv farda 124 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHIJN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

HARMANDALI OBASINDA KİLİM YANIŞLARI1

- Sinek yanış \aclir tokmağı yanışı

Bıtrak yanışı Çifte yay yanışı

Ə(X Çığırğan yanışı Keten yemiş Cakmak yanışı

Resim: A.R. Yalgın, Cenupta Türkmen OymaklaralI; Ankara 1977, s. 461-462. 126 T.GULENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 127

ANADOLU KİLİM İMLERİNDEN ÖRNEKLER Çakmak СЧЭ Çapraz X Akrep m Çengelli çapraz

Akrep ayağı Çiçck O Ayı taban Dal t ı Ayna

& Deve boynu < ä ^ > ("Savak Kilim Moiifi) Ayrık bacak iMlKfKTKI). (Şavak kilim motlfi) Dikcnli Kıvrım as Bcnekli Muska 0 Dikmcli çapraz Ж 4* Bulkağı Bulut veyıldız Dikmcli susma m 128 T.GULENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMGA1 AR I T.GÜLENSOY/ORMUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 129

Gözlü başak Köpek

Kurt ağzı

Gözlü saç bağı b',,rt izi

Kuş İçe çengel

İçe kıvrım

Ip Büken Meşe yaprağı

İp susması muska

Karnıyarık Muskalı

Kartal Muskalı köşek

Kaz ayağı (Yüze çengel) T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GULENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

■ÖIII Öküz gözü

*■ Toplu yanış Parmaklı kaz A Toplu Yonca Saç bağı Ж C Siçan dişi Yağlı kara

Sırta kıvrımı № Yaprak Sinek r & Yayla yolu Susma * К Tarak Yılan S Tavuk Yıldız Ters yanış M

Tırnak Zülüf nnnn Toplu çengel еЩи Zülüflü yanış ж uyub

I 132 T.GULENSOY/ORI IUN’DAN ANADOLU’YA TURK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI a l i . A N/ Ф v \ * Resim: XVI-XVII. yüzyıl Yörük halısında desenler

resim girecek

Resim: Beğce’de dursun Bey Cämii’ndeki kilimlerde görülen “damğa” motifleri. (A.R. Yalgın.Türk Damğaları,s.47).

*****

Şavaklı kilim Uluborlu yöresi (lsparta) motifi kilim motiflerinden. Resim: Şavak Türkmenlerinin keçe moliflerinde. 134 T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU YA TÜRK DAMĞALARI

Un çuvalı Uzerlnf’.* Slvrlhlflar kadın çorabı baraket motif. motlfi. (Uluborlu-Iap.)

Resim: tjavak halısı (Sarılıatıın Camii-I larput)

I oplıı kaııca. korap avagı, kartal, serpıııe beııek, köşeli dolgu (S), çaknıak ve hayal ağaeı ıımlilleri ğörüliir.

Resim: Şavak halısı (Fatmalı köyü). Resim: Şavak kilimi (Çcnıiçgezek-Akkuri Köyü) Tırnak, dikmeli çapraz, dikenli kıv- Ara bordürlerde “Bukagı”,esas bordürde kırmızı/emin üzerinc "meşeyaprağı” ve rını motiüeri görülür. ‘dal” örnekleri görülür. 136 T.GULENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TURK DAMĞALARI T.GULENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 137

N>11111 • XİX

Resim: Türk çoraplaı uma guıuıen “Damğa” motiflerden birkaçı: soldan sağa: çak- mak, çulluk burnu, minäre, koç boynuzu, bülbül gözü, koyungözü, eli böeründe, yar ta banı, selvi, arı).

Keşim: Kilim (Çemişgezek-Tunceli) Ayı tabam, deve boynu, dikmeli susma, tırnak, siçan dişi motifleri görülür.

Resim: Çintamanı nakışlı bir don. (Topkapı Sarayı Müzesi)

Resim: Çintamanı nakışlı çamaşır bolıçası köşesi. Çintamanı, kumaşlar ve giyim eşyası üzerindc kullanılmış olan bir işlemc motifinin adıdır. Buddha lasvirlerinin alnında güneş ve ayı temsil eden bir kurs (da - ire) resmcdilir ve Budisl älcminde bu kursa “taman” adı verilir. Kud - Resim: Çeşitli motiflcrle süslü Türk çoraplarından örnekler. (Soldaki çorapla Ba­ siyel mandsı laşıyan bu “taman” ilham alınarak Türk kumaşlarına mo- yat damğasına benzeyen läle motifleri, sağdaki çorapta, topukdan konca “pcnçe, san- tifler yapılmış, adına da Çin’den geldiği için “ÇİNTAMANI” ( Çinta- dalya, kuş, kafes, kırma akıtma ve selvi motifleri dikkati çekmektedir. manı) denilmiş, l'akat zamanla Çintamanı şeklinde teläffuzcdilmiştir. 138 T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORMUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI 139

ğin etrafında aynıyönde kıvrılmışdallardan teşekkül etmiştir. Bu dal­ ların üstündc de yine çiçckler, tomurcuklar, yapraklar bulunur ki mo- tifin görünüşü bir çarka, fırıldağa benzcr. Eskiden tek rakamlarda bir uğur görüldüğü içindir ki çarkıfeleğin göbeğindeki çiçcğin yaprakları ile çark dalları hemen daima tek rakam üzerinc yapılırdı.

Resim: Saz Sapı Desenleri

Resim: Çarkıfelek işleme.

Çintamanı nakış motifinin esası, ikisi altla ve biri üstte üç kurstan mürckkeptir, şöyle ki: her kurs, iç kenarlarında birleşmiş iç içe iki ve- ya üç kurstan teşekkül cdcr vc bu kursların kenarları iki veya üç hiläl şekli verir. Ayrıca Çin ejderhüsı da üsluplaştırılmış, dalğalı iki çizgi hdlinde ifdde edilmiştir. Bu çizgiler çifter çifter kursların arasına ser- piştirilmiştir. Bazen de içleri hilülli üç kurs, üsluplaştırılmış Türk çi- çek motideri arasına konulur. Bu kurs işlemclerde “uğur” görüldüğü, kazaya-bcläya karşı koru- yucu bir tilsim bilindiği için özcllikle crkck iç çamaşılarına, iç donla­ rına, çamaşır bohçalarına ve gönılck üzerlcrinc işlcnmiştir. Bazı araş- tırıcılar, Çintamanı nakışların daha ziyadc iç donlarına işlcnmcsini, bu tilsimli motifin zürriyet üzcrinde nıüessir olduğu inancına bağla- maktadırlar. Keşim: Ud Sapı ve Kanun Yanı Desenleri Bir işleme vc oya motifinin adı olan “çarkıfelek”, çiçek bir göbe-

I 140 T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YATÜRK DAMĞALARI T.GULENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 141

Nazarlıkların tipi bakımından bizi ilgilendirenleri “damğa” şeklin­ de olanlarıdır. Ekleki cetvellerden de görülcceği üzere, uygulamada kullanılan şekiller gelişi güzel seçilmiş, manäsız birer piktogram de- NAZARLIK ğildir. Her birinin tarihi bir özelliği, kökü tarihin derinliklerine uza­ nan birer mäzisi vardır. Bu şekiller incelendiğinde, рек çoğunun Or- hun äbidelerindeki harf veya damğalarla, Oğuz boyu damğalarına Nazarlık, Arapça “nazar= 1. bakma, göz atma; 2. düşünme; 3. il­ benzedikleri görülcccktir. Mesclä, Türkmenler’in “uğurlu” manäsını tifat, teveceüh; 4. gözdikme, gözdeğmesi; 5. itibar, bir türlü kabul et- verdikleri ve bir kilim “im”ine benzeyen nazarlık, daha çok “koç ba­ me; 6. ind, yan, nezd” Türkçe -lıkckindcn meydana gelmiş bir isim o- şı” motifini sembolize etmektedir. Tunceli’nin Çemişgezek-Fatmalı lup, “nazar değmesine karşı kullanılan boncuk, ot vesaire” manäsına köyünde peteklcrin üzerine işlenen nazarlık, “üç benek ve ona beş kullanılır. çengelden” meydana gelmiş olup, “üreme” manäsınadır. Elazığ’ın Pa- Anadolu Türkü’nün olduğu kadar Türk dünyasının hayatına gir­ Iu ilçesi Haraba köyünde yine pelek üzerine uygulanan “im”in Orhun miş olan nazarlık, kökü şamanizme dayanan ve “kötülüklerden, kötü äbidelerindeki “iç” okunan hece harfi ile aynı olduğu, çevresindeki ruhlardan, kötü gözlcrden” korunmak için, çocukların genellikle o- dairenin sonradan eklendiği, görülür. muz ve göğüslerine, evlerin saçak köşelerinc, un ambarlarına, petek Bu tür motiflerin dışında, nazarlık imi olarak kullanılan imlerin, üzerlerinc takılan veya işlenen şcylcrdir. Burada “şey” kelimesi manä- Türk halı ve kilimlcrinde yaşayan damğalara benzemesi üzerinde du­ yı geniş tutmak için bilhassa kullanılmıştır. Çünkü, nazar değmcmesi rulması gereken bir konudur. Türk halkı, atalarından miras kalan bu için kullanılan malzcleler çok çeşitli olup “sarmısak, üzerlik otu, yen- “damga”ları, halı ve kiliminin; çavul, heybeve torbasının üzerinde ya - geç kolu, deniz kabuğu, küçük kaplumbağa kabuğu, istiridyc ve mid- şatmakla kalmamış, kökü şamanizme dayanan nazarlık uygulamasın- ye gibi deniz hayvanları kabuğu, ayı veya kurt dişlcri, her çeşit düğme, da da kullanmıştır. Avşarlar’ın “kem göz” için kullandıkları nazarlık kirik gaz lämbası” ve adını sayamadığımız malzemelerdir. Eskiden bu iminin, Altunordu payzasına benzemesi bir tesadüf değildir. malzemeler, bizzat toplanarak bir araya getirilir ve uygulanırdı. Gü- nümüzdc başlı başına bir “nazarlık sanayii” gelişmiş, yukarıda sırala- dığımız malzemelerin рек çoğu plastik veya camdan yapılarak vitrin- lerimizi süslemiştir. Yer yüzündc hemen hemen рек çok insan “kölü ruhların” varlığına inandığı gibi, bazı insanların da gözleriyle kötiilük saçtıklarına inanır. Kötü gözlerden korunmak için yapılan pratiklcr- den birisi, köz üzerine “üzerlik otu” alarak tütsülenmektir. Ayrıca “kurşun dökerek” de nazardan korunulacağına inanılır. Bu tür pratik uygulamaların yanında en kolay olanı, yukarıda da bahsettiğimiz gibi, vücudun sağ veya sol omuz köşesine, çengelli iğne ile, mavi boncuk takmaktır. Mavi renk genellikle “kcm gözlerden” korunmak için ta- kılır. Anadolu’nun рек çok yerinde “mavi gözlü” olanların nazarları- nın değeceğine inanıldığı için maviyi maviyle nötr häle getirmek için olsa gerek, mavi boncuk kullanılması yaygındır. Mavi boncuklar çeşitli ebatlarda olup, ortalarında mutlaka “göz” şeklinde, beyazla işlenmiş, motifler bulunur2 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 143 142 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMP. Al ARI KULLANAN KULLANAN NAZARLIK İMİ MAN ASI NAZARLIK İMİ MAN ASI BOY VEYA YER BOY VEYA YER

TOKAT Parmak Mersin-Mut s Göz

Kadım kem göz a L A J r I □ □ Göz Kem göz AVŞAR в

% Kem göz AVŞAR ] V Göz 1. Trabzon Göz ИХ 2. Aydın ж ' 1J

Göz Antalya (1.2,3,) İçiçe kirpik о Tokat-Yörük

=3& Gözlıi Elazıg- Keban 144 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 145 ıı------—__ - —---- »—4'------U------■■ - ■ KULLANAN NAZARLIK İMİ MANASI KULLANAN BOY N AZARLI К İMİ MANASI BOY VEYA YER VEYA YER Adam (bu figürf güneş gülünün Tunceli- Çemizgezek- solunda kullanılır; Fatmalı köyü. kuwetveerkek- Uğurlu TURKMEN Jik sembolüdür) (Un ambarında) <■

Saadet ve bereket Elazığ-Palu- (Üç benek na v M (peteğin üzerinde) Gülüşkür Köyü. zarlık ve ona Tunceli-Çemişgezek- bağlı beş çcngel.) Fatmalı Köyü. 5 Ürcnıc ** (Pctcğin üzerinde) (Benekli susma) Uğir, nazarından Yarımca Köyü koruma, bereke (Güneş gülü ve )) o adam.) I Sağlık ve uğur (Un ambarında)

(Güneş gülü) Çoğalıııa ve saadet. Fatmalı köyü f

Uğur ve Elazığ- Palu-Haraba w ф koruyucu Köyü ...... 1 ______146 T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YA TURK T.GUI.ENSOY/ORHUNDAN ANADOI.U’YA TÜRK DAMĞALARI 1-47 TUNCELİ-ÇEMİŞGEZEK-FATMALI ve OĞUZLAR KÖYLERİ KULLANAN BOY İLE EIAZIĞ-PALU-IIARABA, GÜLÜŞKÜR (MURATBAĞI) ve YA­ NAZARLIK İMİ MAN ASI VEYAYER RIMCA KÖYLERİNDE PETEKLER VE DUVAR SÜSLERİNDEKİ İMLER: Bu yörcde topraktan yapılan pctekler ilc buğday saplarından ya­ Bereket (Peteğin Fatmalı Köyü pılma duvar süslerindc görülen imlcr, gcnellikle nazara karşı kullanıl- üzerinde) maktadır. Her imin bir manäsı olduğu gibi, Oğuz boylarından birisi­ nin damğasına da benzediği için konumuzla yakından ilgilidir. Bu im- m lerin manäları sırasıyla söyledir: A. Üç benek nazarlık ve ona bağlı beş çengel: ÜREME anlamına Eläzığ- Palu- Uğur, bereket gelmcktedir. Orhun äbidclcrinde görülen ş () harfine benzemektedir. w (Peteğin üzerinde) Yarımca köyü Ondan farkı, fazladan üç bencğinin buluıımasıdır. Ayrıca “Tärih-i Äl- i Selçuk”taki Yazır damğasına benzemektedir. B. Güneş gülü ve adam. Özellikle un anbarlarında kullanılan bu »7 n şekillcr SAGLIK ve UĞUR ifäde etmektedir. C. Palu, Örencik, Haraba köyünde bir evde görülen bu işüret U- f GUR ve KORUYUCU anlamına gelmcktedir. Orhun äbidelerindeki içokunan () şckle bcnzcmeklcdir. Ondan farkı aşağı kısmında bir yu­ varlağın bulunmasıdır. jUğur, Bereket Ç. Adam: Gcnellikle güneş gülünün solunda kullanılan adam fi- (Peteğin üzerinde Fatmalı köyü ve civarı. gürii, KÜWET ve ERKEKLİK sembolüdür. Güneş ise ÇOĞALMA W ve SAADET iffıdc eder. ve duvar süslerinde.) Gelinler böylc imleri bulunan un anbarlarındanaldıkları un ileck- mek yapıp yiycrck crkek çocuk doğuracaklarına inanırlar. F. Yanyana yarım dairclcrdcn meydana gelcn bu im, SAADET, BEREKET ve ÜREME anlamına gclir. E. Bcnekli susma adı verilen bu im, UĞUR, NAZARIARINDAN KORUNMA ve BEREKETanlamlarına kullanılmaktadır. “Türih-i Äl- i Selçuk”laki Yazır boyu damğasına benzemektedir. Ondan farkı, çap- I (Beş benek) Oğuzlar köyü. razın üslündeki lazla uzantı ve iki benektir. Bu fazla uzantı da, benek- 9 Bereket ler çıkarılırsa, Orhun äbidelerindeki iç okunan işarete benzemekte­ % * * dir. F. Güneş gülü. ÇOĞALMA ve SAADET anlamına gelir. G. Hayat Ağacı ile DivanııLııgfıti’t-Tiirk’tcki Avşarboyu damğa­ sının ters çevrilmiş şeklinc benzeyen bu imlcr, BEREKET sembolü o- larak peteklerde kullanılmaktadır. Bu 'mlerin sihri kuweti sayesinde T.GULENSOY/ORI IUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 149 148 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

arıların fazla bal yapacağı ve peteğin kötülüklcrdcn korunacağına i- nanılmaktadır. G. Peiekler üzerinde UĞUR vc REREKET scmbolü olarak kulla- nılan bu imlcr, Divan u Lugäli’t-Türk’leki Dodurga (Tuturga) boyu­ nun damğasına benzcmekledir. İ. Pctckler üzerindeUĞUR vc REREKET scmbolü olarak kullanı- lan bu im, “Tärih-i Al-i Selçuk”taki Kara Evlü ilc Çcbni boy damğala­ rına benzemektcdir. Onlardan farkı, fazla olarak biri kapalı, ikisi açık bcnek ile açık bcnekleri birbirinc bağlayan bir çizginin bulunmasıdır. J. UĞUR ve BEREKET anlamına gclen bu im, buğday sapların­ dan yapılma duvarlarda süs olarak kullanılıııakladır. Şcklin içindeki pcteklcr vc pcteklcrin üzerindcki içi boş noktalar dışında, şckil “Tärilı- i Äl-i Selçuk”taki Yazır boyu damğasına çok benzemektcdir. İ. Bc.ş benek: Yusuf Durul, bu işaretlcrin “Fatma ananın parmak Rcsim:Ankara, Çuhuk’ta uçlarının ifadesi olması muhlcmeldir” demektedir. İslami inanca göre ‘Kandilli” adı verilen saman “Fatma Aııa”nın eli bereket vc bollıık i fade cder. Bu şckillcr dc aynı Rcsim: Çeşilli nazarlık imlcri çopünden nazarlık. mana için yapılmıştır.

(H.Z. Koşay. Makalelcr ve İııcelemelcr, Ankara 1974, s. 204). rcsim girccck Rcsim: Nazarlık için kullanılan üzcıük olundan yapılmış nazarlık- Rcsim: Praliktc kullanılan yengeç ayağı, kıırt dişi, istiridvc kabu- lar. ğu, deniz yıldızı, küçük kaplumbağa kabuğu, sarınısak vc göz boncu- fiu. 150 T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU YA TÜRK DAMĞALARI T.GULENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TURK DAMĞALARI 151

“EN” ADIÜZERİNE

“En” adına, Köktürk yazısıyla yazılmış olan Irk Bitig adlı kitapta rastlıyorsak da H.N.Orkun bunu “metinde kendisinden sonra gelen man sözünün tcsiriylc an olmuştur” diye açıklıyor ve asimin an, manä- sının da “av hayvanı, avlanmış hayvan” olduğundan bahsetmektedir. Daha sonra Kutadgu Bilig’de gördüğümüz eng kelimesi “yüz, ya- nak, damak” manälarına gelmckte (333, 453, 477, 498,954, 1100 vb. beyitler), eng urmak şeklinde yardımçı fiille de kullanılmaktadır. Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde en ve en yeri olarak “mafsal, oynak yeri, bitişik iki şey arasındaki çizgi, büküm yferi” manälarında kullanılmaktadır (bk. Tarama Sözlügü, c.III, s.1477-1479). ANADOLU’DA EN LER Bu manälardan “bitişik iki şey arasındaki çizgi” olarak belirtilen manäsı Anadolu ağızlarındaki manäsına uyğun düşmektedir. Çünkü, Anadolu’nun özellikle Doğu ve Güney yörelerinde hayvanın, daha a- çıkçası koyun ve keçilerin kulaklarını “keserek, delerek veya çente- rek” yapılan işarcte “ en” (en ve enek) denilmektedir. Derleme Söz- lüğü’nde (bk.c.V, s.1742-1743) her ne kadar “hayvanlara veya eşyaya vurulan damğa, işaret” manüsı verilmişse de tarifteki “keserek, çente- rek veya delerek” ifädelcrinin eksikliği açıktır. Eläzığ yöresinde “kırtik” (Baskil-Şahaplı köyü), Bingöl yöresinde “Kertik” (Karlıova-Cibran aşireti) şeklinde söylenen kelimeler de “en” ile aynı manäyı paylaşmaktadır. Bunlardan farklı olarak Elazığ- ’ın Keban’a bağlı Büklümlü köyünde kullanılan “dırow” kelimesini de belirtmek gerckir. “En”, yukarıda da bahsettiğimiz gibi, koyun veya keçilerin sağ ve­ ya sol veya her iki kulağının bıçakla kesilerek, çentilerek ve oyularak yapılan işarcte verilen addır. Bundan maksat, her hangi bir aileye ait koyun veya keçilerin ötekilerle karışmasını önlemektir. Enler sürü sa­ hibi ailelerin bir nevi “damgası”dır. Damğalardan farkı, fazla birşek- le sahip olmamalarıdır. “En” aynı şckilde ve aynı anlamda Karaçay-Malkar Türkleri ile Kırgız Türkleri arasında da kullanılmaktadır. M.Räsäncn’in etimolojik sözlüğündeki enle ilgili bilgiler isc şöy- ledir: 152 T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 153

*än: AH än “yanak”, mtü. (=Orta Türkçe)än (3r. an) “Wange”, IM en “yanak”, çağ. in; ?az. äng “die Seiten des Unterkiefers”, uig. (Caf.) kom.çağ. änäk “Kinn”, AH. änäk “çene”, osm. änäk, änä, oir. “DAĞ VE DAĞLAMA” KELİMELERİ häk. usw. ä, kzk. tob. iäk “Kinn”, käz. ijäk, ejiik id., şor. ıg-ı “die Kie­ ÜZERİNE fer” leb. änäk “Türpfosten”, tub. änäg, tel. änägä id (EWT, 45/b). Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere, “EN” kelimesi küçük an­ “Dağ” kelimesi Türkçe Sözlük’te; 1. kızgın bir demirle vurulan lam farklılıklarıyla bütün Türk dünyasında kullanılmaktadır. damğa, nişaıı, 2. iyileştirmek için vücudun sayrılıklı (yäni hastalıklı) bölümünde kızgın bir araçla yapılan yanık) (s.263) manälarıyla veril- mekte ve Farsça’dan Türkçe’ye geçtiğine işaret edilmektedir. Kelime- nin ayrıca, dağlama, dağlamak, dağlanmak, dağlatmak şekiilerinde Türkçe’de kullanıldığını bilmektcyiz. Anadolu ağızlarında: dağla: Lchimci havyası (Afşin-Mr.) dağlağ: 1. Damğalanmış koyun, keçi (Gülabi-Yz.), 2. damğa (Gü labi-Yz.), dağlağu: Ütü (Karacabcy-Brs.), dağlamak: Yağı tavaya koyup kızdırmak (Kırşehir köyleri), dağlanmak: Haşlanmak (Ncfsiköscli-Görele-Gr.), şekil ve manälarında kullanıldığı Türk Dil Kurumu’nun yayınladı- ğı Derleme Sözliiğü’nde belirtilmektedir. Fakat, Derleme Sözlüğü’nde geçmeyen dağ: Koyun veya kcçiye dağlanarak vurulmuş işaret (Şavak aşire- ti-Tn.; Van yöresi; Şahaplı köyü -Baskil- El.), dağme: Koyun veya kcçiye dağlanarak vurulmuş işaret (Sırımlı kö- yü-Özalp-Vn.), kelimclcrini de buraya ilave etmck gerekir. Ancak, yörcden lesbit etliğimiz bu iki kelimedcn dağme, damğa kelimcsiııin metalhese (göçüşmcye) uğramış şckli de olabilir: Tü. tamga> damğa> (-mg-~-gm- ile) dagme/dağme. 154 T.GÜLENSOY/ÖRHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GULENSOY/ORHUN'DAN ANADOLU’YA TURK DAMĞALARI 155

ANADOLU’DA “EN” VAN YÖRESİ: Buyöredeyapılanenlcrdeğişikbirgörünümarzetmcktedir. Yapı­ lan uygulamalar şu şckildedir: Bu gün Anadolu’nun рек çok yöresinde, eskiye göre küçük baş hayvan sayısı azaldığı için, kalabalık sürü sahibi olanların sayısı da az­ dır. Hayvancılık daha çok Doğu Anadolu’nun Kars, Ağrı, Erzurum, 1. Kulakta delikvcya keşik : Van, Tunceli, Bingöl, Elazığ yörelerinde; Güney Doğu Anadolu’nun Я da Diyarbakır, Urla civarında, ihracata yönelik olarakyapılmaktadır. Bu bakımdan, eski Türk göçebe hayvancılık geleneğinin ve bu gelene- 2. Kulakta dağlama : ğc bağlı olarak folklorunun izleri gün geçtikçe silinip gitmektedir. Rahmetli Ali Riza Yalgın’ın bundan 40-45 sene önce Toroslar’da lesbit cttiği рек çok tarihı vc folklorik bilgiyi teyid edecek izlere rast- 3. Burun üstünde dağlama : İamak çok zordur. Gcrçi, Toroslar’da koyun vc keçi besleyen Türk- menlcr hätö bulunmakta ise de, büyük çoğunluğunun ckonomik se- beplerle şehir mcrkezlerine inmelerinden dolayı sayıları рек fazla de- 4. Yanakta dağlama : ğildir.

Doğu Anadolu’daki durum da aynıdır. Sürü sahibi рек çok Beri- Kulağa delik açmak veya kesmek için gcnellikle bıçak kullanılır. lanlı vc Şavaklı Türkmen, hayvanlarını satarak başka işlereyönelmiş- Hayvan sahibi, atalarından kendisine miras kalan “en”i hayvanın ku- lerdir. Sahada yaptığımız araşlırma gezilerinde, çadırların ve sürüle- lağına bu şekilde uyğular. rin eskiye oranla daha azaldığını lesbil cttik. Göçebe hayvancılığı sür- dürmeye çalışan Berilanlı, Şavaklı, Cibiranlı, Sarıcanlı gibi Türkmen- Dağlama, şekil verilmiş bir demir çubuğun kızdırılarak hayvanın ler de göçebcliğin arlık iyice zorlaştığını ve otlakların azalmasından kulağına, yanağına veya burnunun üstüne baslırılmasıyla yapılır. Bu dolayı hayvanların da azaldığını söylemektcdirler. işarete dağ veya dagme ( dağma damğa Eski Türkçc: tamga) adı ve­ rilir. Köylerdc de artık eskisi gibi çok sayıda hayvanı bulunan köylü a- *** zalmıştır. Herkes ihliyacına yetccck kadar koyun, keçi vc inek besle- mckte, ihtiyaç fazlasını pazarlamayı düşünmemektedir. Hayvanların azalmasından dolayı, biribirlcrinc karışması ihlilmali de ortadan kalk- lığı için, gcnellikle “en” yapılmamakta, bu iş boyalarla veya boncuk, MUŞ YÖRESİ: hathatik (bir tür nazarlık) gibi aynı zamanda nazarlık vazifesi gören Muş yöresinde de Van yörcsiııde yapılan uygulanıanın aynı oldu­ takılarla halledilmektedir. ğu görülür. Yalnız, buyörede, kulağa yapılan eıı işaretine “KUPA” a- Doğu Anadolu bölgesindcyaptığımız araştırmalarda, bu konuda dı verilir. cldc cttiğimiz bilgiler, anlatanların “hatırladığıma göre” veya “cski- Gcnellikle büyük baş hayvanların alnına vc koyun, keçi gibi hay- dcn şöyle yapardık” şeklindeki ifüdclcrine dayanmaktadır. vanların da burunlarının üstüne kızgın şişlc yapılan işarete “C1Z1K Eski bir Türk göçebe gclcncğinc dayanan “en” uygulamavcişarct- DAMĞA” dcnilmcktcdir. Kclimc, Türkçc çiz- fiiliylc ilgili olup, +ik- lcrinin vakit gcçirilmcden sistemli bir şekilde loplanıp yayınlanması ekiylc isim yapılmıştır. Çizik kelimesi “çizilmiş, çizmckıen hasil olan gcrekmcktedir. iz, hat, yol” manüsında kullanılmakladır. 156 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 157 AĞRI YÖRESİ: Ağrılı öğrcncim Fehmi Ergül’ün verdiği bilgiye göre, Ağrı’nın Di- yadin ilçesinde, koyunların kulak ve suratlarma mal sahibinin isminin Rcsim: Kupa adr verilen en’ler baş harfi yazılarak, kime ait olduğu belirtilir. Yörede, bu işaretlere döröf veya dağ adı verilir. Köylerde ise hayvanın alnına bir çizgi konur. Ağrı yöresinde kullanılan döröf adının Elazığ-Keban yöresinde kullanılan dırow adı ile aynı olduğu, yalnız fonetik bakımdan değişik- Resirn: Alında vc yanakta "cızık liğe uğradığı görülmektedir. d a ıııg a ” ПО O O KARS-ÇILDIR YÖRESİ: Çildir yöresinde küçükbaş hayvanların kulaklarına ve burunları­ BİNGÖL YÖRESİ: nın üstüne kızgın demirle yapılan işleme “dağ” adı verilir. Bingöl’ün Karlıova ilçcsinc bağlı köylerdeyaşayan Cibiranlı Türk- Kulağa yapılan çeşitli işaretlerden birisinin adı, şeklinden dolayı, menleri, kulakta kesilerek yapılan “cn” işarctinc “KERT” adını ver- “kurt ağzı” olarak bilinir. mektedirler. Bu yörcde de kert, bir veya her iki kulağa da yapılır. Uy- Bunun üstüne yapılan dağlamalar da yine sürü sahiplerinin sayısı­ gulamada gcnellikle bıçak kullanılır. Diğcr yörclerde olduğu gibi, her na göre farklıdır. Bunlar, burun üstüne “tek dağ”, “paralel iki dağ”, ailenin “kert”i birbirindcn farklıdır. “çarpraz dağ” gibi şekillerde olurlar. Kert adı, Türkçc “kertmek” fiiliylc ilgili olup, bu fiil “çcntmek, ha- Bazı hayvan sahipleri koyun, koç veya ke­ fif gedik ve çentik yapmak, nişan yapmak” inanalarında kullanılmak- tadır. çinin kulağını çeşitli yerlerinden delerler. Bunlar, tek, çifl veya üç delik hälinde olur. E- Büyiik baş hayvanların yanağına kızgın demirle vurulan işarete de, ğer, üç delik açılması gerekiyorsa, bu üç deli- Van yöresinde olduğu gibi dağ ve dagnıe adı verilir. Cibiranlı Türk- ğin bir üçgen meydana gctirecek şekilde ol­ menlcri’nin kullandığı dagnıe işaretleri ailelere göre biribirinden masına dikkal edilir: farklı olup, eski Türk damğalarına bcnzcmekledir.

C T V s w H ŞAVAK TÜRKMENLERİ’NDE “EN”: Şavak Türkmenleri, Doğu Anadolu’da Tunceli ilinin Keban Baraj ш r r t gölü kıyısında, Akdemir bucağına bağlı köylerde yaşayan, hayatlarını hayvancılıkla kazanıp, konar-göçer geleneğini bugün de sürdüren bir Rcsim: liıı çok kullimılım Cibiranlı damğaları. aşirettir. Bu Türkmen aşiretinin hayvancılıkla ilgili gelenekleri, Dr. Muhtar Kutlu tarafından incelenmiş ve “Şavak Aşiretinde Göçer Hayvancılık -Halkbilimi Açısından Bir İnceleme-” (Elazığ 1984) adı ile doktora tezi olarak sunulmuştur. 158 T.GÜLENSOY/ORHUN'DAN ANADOLUTA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TURK DAMĞALARI 159

Anatlolu’nun рек çok yöresinde kaybolmakta olan bir gelcneği, metodik olarak çok güzel bir şekilde inceleyen bu lezinde M.Kutlu, “Hayvan İşaretlcri vc Süslcmeleri” bölümünde bu konuyu şöylc an- latmaktadır: “Şavak aşiretindeyalnız hayvanların üzerinde gördüğümıiz bu işaret- U 0 & ler, ailelerin vesürii safıiplerinin kcndiişaretleridir. Bunlar, herailedekıt- şaktan kuşağa geleneksel olarak geçmekte vc adder bu yolla tanınabil- nıektedir. ELAZIĞ-KEBAN YÖRESİNDE DAMĞA VE ENLER: Hayvanların kaybohnaması, diğer sürülerlc karışmaması ve tanı- Bu yörede hayvancılıkla uğraşan her sülälenin gelcnekleşmiş bir nabilmesi amacıyla yapılan bu işarctler, “yen” ve “dağ” adıyla bilin- kulak kesme şekli ve yeri vardır. Bu şckil ve yer, koyunlarmın vc keçi- mekledir. Yen, hayvanın kulaklarına yapılan işaretlerin adıdır. Yalnız lerinin başkalarınınkine karışmaması için bir işüret mahiyetindcdir. koyun ve keçilerin kulaklarına yapılan yenler, kulağın kesilmcsi (:ker- ICimisi sağ kulağın arka kısmını hiläl şeklinde kcserken, kimisi de ay- tik) ya da delinmesi şeklindedir. Kulak üzerindcki işaretlcr, makasla, nı kulağın ön kısmını veya iç kısmını keser. Aynı durum sol kulak için bıçakla kesilerck ya da boş fişcklc delinerek yapılmaktadır. Kulağa a- de geçerlidir. Ayrıca, kimisi de kulağın ortasında küçük ve yuvarlak çılan deliklcr, kulağın alı ina bir lahla parçası yerlcştirildikten sonra bir delik açar. fişek kapçığına vurularak açılmaktadır. Hayvanın tek kulağında ya da Bu kesme ve dclmelcrin yerleri değiştiği gibi, şekilleri de değişir. her iki kulağında benzer ve farklı işarellcr olabilmcktedir. Bu yolla Kimisi tam bir hiläl şeklinde, kimisi daha açık bir şekilde keser. Kimi­ hayvanın kulağına çeşitli şekiller vcrilmcktedir. Dağ adı verilen işa- si de kulaklan parça koparmaz, sadece kulağın ucunu bıçakla ikiye a- rctler ise,şiş ya da damğa olarak kullanılaeak demir parçalarının ateş- yırır. Bunların yanında, Ulupınarköyünde, bir evin işarcli bıçakla kcs- te kızdırılmasıyla hayvanın burnuna, gözlerinin alt kısmına, çene ke- mek değil, kulağın üstünü kızgm demirle dağlayarak iz bırakmakta- mikleri üzerine, bacaklarının iç kısmına yapılmaktadır. Şavak aşire­ dır. Bu işlcm, kızgın bir demirin kulak üzerine basılması ile yapılır ve tinde hayvanlara yapılan “dağ”ların çoğurtluğu sürü sahiplerinin ad kulak çizgi şeklinde dağlanır. vc soyadlarının baş harlleridir. Kesilcrek yapılan bu işarele Keban yöresi Kürmanç ağzında “dı- Yen vcdağ, hayvanın kuzuluk döncmindc, baharda yaylaya çıkma- row”; kızgın demirle yapılan “dağlama” adı verilir. Ayrıca “en” deni- danönce yapılır. Sürüsahipleribu tür işaretlerin dışında,sürüdekiko- lirse de, рек kullanılmaz. yunların sırtlarını aynı rcnktc boyayarak vcözellikle keçilerin boynuz- larından birini aynı renkle boyayarak da işaretlcmektedirler”. Büklümlü köyünden Mustafa Polal bu hususta şöyle demektedir: “Biz kulak kesme işine “dırow’’deriz. Fakal göçerler “en "derler. Mese- Şavak Türkmenlcri’nin kullandıkları “yen/en” vc “dağ”lardan ba- la, Şavaklılar “en”derler. En,yänidaınga, işäretdemektir’’. Yine Büklümlü köyünden Mustafa Polat, hayvanların gözü ile ku- lağı arasına kızgın dcmiryapışlırarak, işäretlcdiğini ve bu işlemi şu şe- kildc yaptığını anlattı: “Koyunların göz ile kulaklarıntn arasındaki tüyü az kısmına, yan i yüz kısmına (L,, 2, Z) şekline getirdmiş kızgın demir değdirilir; bu işarele “damğa’’denir”. Yörede bir de koyunu boya ile boyayarak işäretlcme uygulaması yapılır. Bu uygulamada da hayvanın vücudu paylaşılmış gibidir. Bir a- 1 60 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 161 ile devamlı başını boyarken, bir digeri de devamlı kuyruğunu boyar. ğer yörelerde yapılan “en” işareti gibi, koyunların bir kulağı veya her Kimisi sırtının arka tarafını, kimisi ön tarafını; kimi sağ, kimi sol ta- iki kulağı, yöredeki ailelerin tesbit ettikleri şekilde kesilir veya deli- rafının yarısını boyar. Bu boya, yörede sorang ( sor “kırmızı” rang nir. “renk” = kırmızı renk) adı verilen kırmızı toprak boyadır. Anadolu’- 3. Tetovir: nun değişik yörelerinde “aşı boyası” adı ile anılan toprak boyanın ay- 4 nısıdır. Küçük ve büyük baş hayvanlara uygulanır. İnce çivilerden yapılan numaralar, bir kısgaç veya pens ile hayvanın kulağma batırılarak ya­ pılır. Numara vurulduktan sonra her hangi bir boya (tercihen mavi), yaralanan yere sürülür. Ma­ vi boya veya onun yerine (ispirto, barut, zeytinya- ğı ve ocak kurumu) karıştırılarak elde edilen bo­ ya, numara vurulan ve kanamakta olan yere sürü­ lür. Hayvanın kulağı iyileştiğinde, numarrnın ye­ Resim: Yörede kullamlan (dırow/en) işaretleri: ri belli olur. Elazığ’ın Palu ilçesi Emirhan köyünde koyun, koç ve keçi gibi kü­ çük baş hayvanların kulaklarına, “dağ” adı verilen demir çubuklarla yapılan işaretlere “DIRIF” denir. l г. 2z-ı Kulağı dağlanan hayvanın acısım azaltmak için, işaret vurulmuş yere bolca yoğurt sürülür. Resim: yörede kullamlan daıııga işaretleri Emirhan köyünde küçük baş hayvanların kulağma vurulan “dırıf- ’’lardan bazıları şunlardır: ELAZIĞ YÖRESİ: Hayvanların tanınması, öteki sürülerle karışıp kaybolmamaları i- çin mutlaka işaretlenir. Bu yörede işaretlemeler: -L к ? f- 1. Sıcak damğa, 2. Çentik; kırtik sİVAS-GÜRÜN- SARICA KÖYÜ: 3. Tetovir, Bu köyde ve yöresinde koyunların kuyruğu üzerineaşı boyası (kır- mızı) ile yuvarlak işaretler konmaktadır. Bunun dışında her ailenin olmak üzere üçe ayrılır. bir “en”i vardır ki, bu enler koyunların bir veya i- AV 1. Sıcak damğa: ki kulağma uygulanır. Bu yörede alın veya kulağa damğa yapılmaz. Sığırlarda boynuzlara vurulmaktadır. Şekil verilen bir tel parçaşı, kızdırılarak hayvanın boynuzuna vurulur (krş.dağlama). Sanca köyünde “Yusuflar” lakaplı bir ailenin “en”i “sağ kulağı dilik, sol kulağı oyuk” şeklinde 2. Çentik; kırtik: tanmır. Bu ifädeden de anlaşılacağı üzere, koyun- Koyunlara talbik edilen bu usul bazen sığırlara da uygulanır. Di- ların kulağı bıçakla kesilir veya şişle oyulur. Resim: Yusuflann eni. 162 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADÖLU’YA TÜRK DAMĞALARI 163

ELBEYLI ENLERI: BURDUR-BUCAK- Keçili Köyü: Toroslardaki Türkmenler üzerine yaptığı araştırmalarıyla tanıdı­ Doğu Anadolu’da olduğu gibi, Batı Anadolu’nun köylerinde de ğımız A.RY'algm, Elbeyli obalarının kullandıkları “en”leri şöyle an- hayvanların kulaklarına işaretler yapılmakta, bu işaretlere “en” adı latmaktadır: “Elbeyli obalarında davarların hepsinin kendine has veyal­ verilmektedir. En yapma tekniği Doğu yörelerindeki gibi hemen he- nız kulaklara işaret edilmek üzere eski ve esaslı damğaları vardır ki, bun­ men aynı olup, kulağı kesme işinde bıçak veya büyük makas, delme i- ların ismine “en ’’derler. Elbeyli enleriobaların ädetlerine uyğundur. Do- şinde de boş mermi kovanı veya şiş kullanılmaktadır. layısıyla her obanın sabitleşen kulak damğaları vardır”. (Cenupta Burdur’un Bucak ilçesi Keçili köyünde yerleşik olarak oturan ve Turkmen Oymaklan, c.I,s.23). kısmen hayvancılıkla meşgul olan Sarıkeçili aşiretine mensup Velibe ELBEYLİ EN’LERİ yoğulları’nm “en” işareti “sağ kulağın ucu keşik, sol kulağın önü” şek- linde tanımlanmaktadır. Öteki ailelerin enleri de, daha önce bah- Şahveli eni settiğimiz enler gibi, biribirinden farklı özel- liktedir.

Resim: Velibeyoğullan “en”i. Firizli eni cy ? Perenli eni

Tırıklı eni Karataşlı eni 0 ^

О б ? Gävurelli eni “en” vurulmamış ku № laklar. 0 ? Taflı eni

Resim: Ali Riza Yalman (Yalkın), Cenupta Türkmen Oymaklan Ankara, 1977, s.23-24. 164 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 165

ZİYA GÖKALP’İN TÜRK DAMĞALARI HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ: Büyük Türk sosyoloğu Ziya Gökalp, Türk tarihinin çeşitli yönle- rini incelerken “damğa” konusuna da temas etmiş, bu konudaki gö- rüşlerini şöyle belirlemiştir: “Yırmi dört boydan her birinin bir damğası olması da abes (gerek- siz) bir şey değildi. Her boy sürülerini bu damğa ile nişanladığı gibi bunu arma olarak da kullanırdı. Her boyun bir ongunu olması da eflatunı (Gökalp burada, “sebep- siz, boş” demek istiyor) bir rabıtadan ibaret değildi. Her boy ongunu olan hayvanlara ok atmaz, aç kalsa da onu öldürüp etini yemez, onu mübarek tanır ve ona hürmet gösterirdi. Her dört boyun bir söğük’ü olması da manäsız değildi. Çünkü boy EKLER VE RESIMLER beyleri şölende kendi söğüklerinden başka et yemezlerdi”. (Z. Gö­ kalp, “Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler”, Küçük Mec- mua, Diyarbakır 1922). İKİ GÜMÜŞ MAŞRAPA YAZISI: Bu maşrapaların ilim älemine tanıtılması Rus bilgini Melioranski tarafından olmuştur. Bu bilgin, 1902 senesinde Rus İmparatorluk Ar- keoloji Kurumu’nun Şarkiyat Şubesi notlarında (c.XIV, cüz:I, s.17- 22), bu iki maşrapa yazısını esaslı bir surette halletmeye teşebbüs et- miştir. Bu kaplar Leningrad’daki Ermitej Müzesi'nde 7340 numara ile teşhir edilmektedir. Elde edilen bilgiye göre bu кар müzeye Deli Pet- ro’nun özel sekreterlerinden Makarof tarafından 1726 yılında veril- miştir. Кар bir mezarda bulunmuştur. Bu mezarın da her halde Sibir- ya’da olduğu muhtemeldir. Maşrapa müzenin Sibirya eski eserleri pavyonunda bulunmaktadır. İşte bu gümüş maşrapanın üzerinde Köktürk yazısı ile yazılmış i- bareler gören Simirnof, Melioranski’ye müracaat etmiş, bu suretle kaplar tetkik edilmiştir. 166 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GULENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TURK DAMĞALARI 167

Kabın dibindeki ibareler arasında tam ortada şeklinde bir figür vardır. Bunun bir damğa olduğu çok açık olduğundan, kabı tetkik e- larin nakış motiflerinin, memleketimizin her tarafında ayrı ayrı isim- den Melioranski, hemen damğalar hakkmda bilgisi olan Katanofa leri vardır. Meselä, çakmak, çulluk burnu, çember, çarkıfelek, ceylän- müracaat etmiş, ondan şu bilgiyi almıştır: Abakan nehrinin kolların­ , ejderha, elifbe, eli böğründe, kaz ayağı, bülbül gözü, koç boynuzu, dan Yes ve Taştıp ırmaklarının menbaında oturan Kobıy kabilesi ara­ horoz ibiği, deve boyunu, gönül çengeli, kız nazı, pençe, perçem, mus - sında buna benzeyen şeklinde damğalar kullanıldığı tesbit edilmiştir. ka, minare, selvi vb. yüzlerce ismi vardır. Daha sonra Abakan’daki Kaçin kabilesinin Ak-yüs boyunda da şek­ Çoraplar bu motiflerden biri veya bir kaçı seçilerek örülmüştür. linde bir damğa kullanılmaktadır. Bu damğalar şekillerinden de açık- Seçme de gelişi güzel olmamıştır. Motifler, çorabı giyecek kimsenin du­ ça görüldüğü üzere iptidai bir surette insanı tasvir eder. Melioranski’ - rumuna, yaşma, hattä häleti ruhiyesine göre alınmıştır. Kadının, erke- nin verdiği bilgiye göre bu tür damğalara Sibirya’daki Türkler “BA- ğin, çocuğun, ihtiyarm, gelinlik kızın, ergen oğlanın çorapları ayrı ayrı GATIR” damğası demektedirler. Sibirya’da insan tasvir eden bu tür motiflerle örülmüştür. damğalar vardır. Meselä, akıtmalı denilen bir çorap, beyaz zemin üzerinde topuktan Maşrapanın dibindeki metne dikkat edilecek olursa, “bulung” ke- başlayarak konç üstünde helezoni, kıvrıla kıvrıla yükselen paralel çizgi - limesinden sonra işareti görülmektedir. Bunun da bir damğa olduğu ler, renklerine ve sayısına göre bir manä taşımıştır. Her çizgi bir evlädın belirtilmektedir. Buna benzeyen bir damğa da G.Granö tarafından işareti olmuştur. Kara çizgi oğlan ise, pembe çizgi kız olmuştur: JSFOU’nun XXIII. cildinde yayınlanmıştır. Üç yavrusu var, iki kız biri oğlan ÇORAP: “Ayağa giyilen örme şey” olarak tarif edilen çorap, eski- Üç yavrusu var, iki oğlan bir kız den sadece el ile örülürdü. Bizi ilgilendiren husus da zaten budur. Üç yavrusu var, iki kız bir oğlan, kızın biri uçmuş yuvadan. Sadece el örgüsü çorapların giyildiği devirde, Türk çorapları, üze- rinde härikuläde güzel örgü nakışları taşımışlardır. Bu nakışların hem Bu üçüncü çorapta başka bir köye gelin giden kız için, penbe çizgi- şekilleri hem de kullanılan renklerin cäzib ähengi, örgüsü ne kadar ye ayrıca ince bir siyah iplik sarılmıştır. kaba da olsa, o çoraplar için tereddütsüz sanat eseridir hükmünü ver­ *** dirir. Kalender meşreb şäirler güzel gençlerin şanında yazdıkları manzu- Merhum antikacı Nureddin Rüştü Büngül “Eski Eserler Ansiklo- melerde, onları külählarında'n perçemlerinden pabucuna topuğuna ka­ pedisi” isimli kitabındaki çorap maddesinde şunları yazıyor: “Eski za - dar tasvir ederken, türlü türlü nakışlı çoraplarını da unutmamışlardır: manlarda olsun, yeni devirde olsun Türk köylüsü kendi çorapını ken- di örer. İnce fabrika çoraplarma ayağını sokmaz, o çorapı giyse bile üç Dağlıdır civanım Ilgaz levendi gün dayanmaz. Yünden ve tiftikten köylü kadınların el ile ördükleri Kadrini bilnıeyen sadece kendi ve ince erkek çorapları o kadar iyidir ki yalnız sağlamlığından değil, güzellik itibarı ile de рек älädır. Konya’da Sivas’ta, Anteb’te, doğu A- Çiçekli çorapla reftarı (yürilyiişü) рек hoş nadolu’da Erzincan’da, Erzurum’da ve daha bazı yerlerde çok çok gü- Pä biirehne (ayağı çıplak) görsen olursun serhoş. zelleri görülür. Renkli çiçekli kadın çorapları da güzeldir. Bir de ho- *** caların abdest alırken mesih cäizdir dedikleri el örgüsü çorapları var­ dır; bu çoraplar kilimden daha kalın ve sıkıdır. Erzurum taraflarmda Kırma akıtmalı çorap içinde yapılır, deveciler giyer” (1939). Kesme billürgüzelimde ayaklar. El örgüsü yün çoraplarımızın düz renklileri umumiyetle beyaz ya- hut siyah veya deve tüyü, koyu kahverengidir. Renkli ve nakışlı çorap - 168 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU'YA TÜRK DAMĞALARI 169

MEZAR TAŞLARI:

Şit geçeıı şahbaza bak Mezar: “1. Ziyaret yeri, sevgili bir şahsın ziyaret olunan kabri, 2. kabir, sin, lahit” manälarına gelmekte olup, İslämiyet’ten önce ve son­ Gilzeller şahı eUıak ra Türkler’in kutsal saydıkları yerlerden en önemlisidir. Tarihı vesika- Yeni gelmiş dediler lara, belgelere ve efsanelere göre Türkler, ölen her kim olursa olsun, onu ahirete yolçu ederken bazı törenler yaparlardı. “Yoğ” adı verilen Helvacılara çırak eski Türk ananesinde, ölenin arkasından ağıtlar yakılır, ağlanır, dövü- Kazdağh ya llgazlı nülürdü. Bu gün Anadolu’nun рек çok yöresinde görülen bu anane sayesindedir ki, halk edebiyatı mahsullerimiz arasına sayısız ağıt, ma­ Saçı görmemiş tarak ni ve türkü girmiştir. Kilik kıyafetini Mezarların kime ait olduklarmı belirlemek için, kıbleye dönük o- Tasvirden vaz geç bırak lan baş uçlarına çeşitli şekillerde yontulmuş ve sitilize edilmiş taşlar dikilir. “Mezar taşı” adını verdiğimiz bu taşlar, Türk sanatının en gü- Çorabında toplanmış zel örnekleri arasında bulunmakta olup, рек çok ilim adamı tarafın- Ciımlc silsle tumturak dan araştırma konusu yapılmış, haklarında sayısız kitap ve makaleler yazılmıştır. Koncumın ilk dizisi Mezar taşlarının bizi ilgilendiren tarafı yalnız üzerlerindeki dam­ Al üstiinde ak çakmak ğalar ve imler olup, şekilleri üzerinde durulmayacaktır. Kırma aktınıa pembe Bu gün Anadolu’nun bölgesinde Ahlat mezar taşları, Orta Anado- Selvi ycşil zemin ak lu’da Akşehir’de tasvirli mezar taşları ve bundan başka zengin bitki motifleri ve geomelrik şekillerle bezenmiş, üstün işçilik gösteren, Koçboyıııızıı karadır Türk süsleme sanatı içinde önemli bir yeri olan Osmanlı mezar taşla- Mor siinbül saçak saçak rı Türkiye’nin her yerinde olduğu kadar, Rumeli’de, Bulgaristan, Yu- goslavya, Batı Trakya ve hattä Arnavutluk’ta bile görülmektedir. Fa- Miişekkel ayaklara kat, ne yazık ki, Rumcli’deki ata yadigärı bu mezar taşlarının рек ço- Läyık çorabdır elhak ğu bazı ülkclerde ağır tahribata uğramış, kırılmış, hattä yerlerinden sökülüp atılmışlardır. Bununla beraber, Yugoslavya’nın Üsküp, Ma- Nakışlardan na kiş al nastır gibi bazı şehirlerinde hälä korunmakta, Osmanlı-Türk sanat Çoıapta işmara bak şäheserlcri olarak tarihimizi yaşatmaktadırlar. Bıısegah ı ıışşdkdır Anadolu’da figürlü mezar taşlarma, başlıca Akşehir, Afyon, Kır- şehir, Konya, Sivas, Tokat, Ahlat, Ardahan, Baykale, Bitlis, Malazgir- Diyor sardığım ayak. t’te rastlanmaktadır. Doğu Ariadolu’da özellikle Akkö^unlu ve Kara- (R.E.Koçıı, Türk Giyim Kıışanı ve Süslcme Sözlüğii, Ankara 1967, koyunlular’ın häkim olduğu bölgelcrde koç-koyun, daha az sayıda da s.78-81) at heykeli, hattä insan şeklinde mezar taşları vardır. 170 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI

Moğollar’m Anadolu’yu istilä etmesi ile birlikte bir takım sosyal hädiseler ortaya çıkmış ve Anadolu Türk toplumunda İslämiyet’in a rasında bulunmayan Şamanlık inanç ve ädetleri görülmüş, tarikat sa- natının doğmasında rol oynamış, böylece Selçuklu tasvir sanatının manä ve mahiyeti değişmiş, XIII. yüz yılın sonlarında Orta Anadolu’- da tasvirli mezar taşlarının yapılmasmda başlıca ämil olmuştur. Mezar taşlarındaki tasvirlerde Tanrı görülmediği halde, başka kay- naklardan tanıdığımız bütün kutsal motifler ve damğalar, hayat ağa­ cı, çeşitli kuşlar, hançer, kılıç, kalkan, tüfek, müsikı äletleri, rozetler vb. maddi kültür unsurları yer almaktadır.

Resim: Tunceli yöresindeki Türk mezarlarma dikilmiş at heykelleri üzerindeki si­ lah ve kılıç motifleri ile bir damğa.

Resim: ALAN YA DEĞİRMENDERE KÖYÜ MEZARLIĞI

“Hecc tahtalan" (jjııekleriııden. Naci Eren’den).

Resim: Tunceli Yöresindeki Türk mezarlarma dikilmiş at heykelleri üzerindeki siläh vc kılıç motifleri 172 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 173

Resim: Bolu Kıbrıscık İlçesi Mezarlığı Resim: ALAN YA DEGİRMENDERE M EZ/ttK JĞ l 69-7073 ALANYA1 'ŞEHİR (AŞAĞI MEZARLIK Resim: Bolu Merkez Sazak Köyler Resim: Çorum Alaca lıçesi Söğütözü Köyü 'Mezarlığı

Resim: Teke beyi Müberizüd’din- Mehmet Bey’in 14 Mayıs 1373’te Antalya’nın burçlanna astığı, beyaz zemin üzerine kırmızı Mühr-ü Süleyman (altı köşeli yıldız) tacı­ yan

Resim: Bolu Kırbrıscık Mezarlığı Resim: Bolu Mengen İlçesi Salıpazar: Bucağı Av$ar Köyü 174 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALA U 175

BİBLİYOGRAFYA

Ağar, Ömer Kemal, Tunceli-Dersim Coğrafyası, İstanbul 1940. Ahmet Tevhit, Meskükät-ıKadıme-iİsIämiyyçl321. Akçoraklı, Osman, Kırım’da Tatar Damğaları, Bahçesaray 1926. Aslanapa, Oktay, “Türkler’de Arma Sanatı”, “Türk Kültürü”, Yıl- :II, nr.16 (Şubat 1964). Arat, Reşid Rahmeti, Kutadgu Bilig III, Ankara 1979. Belli, Oktay, “Urartular’da HayatAğacı İnancı”, Anadolu Araştır- maları VIII (1980), s.237-247. Castagne, J., “Les Tamgas des Kirghizes (Kazaks) ”, Revue du Mon­ de Musulmane 251, c.47, Paris 1921, s.28-64. Çay,AbdulhälükAnadoIu’da Türk Damğası, Koç-Koyun Mesele- si+, Ankara 1984. "Hançer" motifi Osmanlılar devrinde de "yiğitlik” sembolü olarak kullamlmıştır. Yukandaki resimde bir delikanlıya hediye edilmiş "destimal" iizerine resmedilmiş Danişmend, Nazan, “Anadolu Türk Beyliklerinin Haçlı Bayrakla- "hançer” ve äşıkane bir beyit. n ”, Türklük Mecmuası, nr.l, s.12. Durul, Yusuf, “Halı ve Kilinılerde Kız Motifleri”, Türk Etnografya Dergisi, nr:l, Ankara 1968, s.91. ---- , ‘Anadolu Kilimlerinin Teşhisi ve İmler”<-D, I.Milletler Ara­ sı Türk Folklor Kongresi Bildirileri, c.IV, Ankara 1978, s.278-287. ---- ,‘Afşarlar ve Dokuma Sanatlan”, II. Milletler Arası Folklor Kongresi Bildirileri, с.V, Maddi Kültür, Ankara 1983, s.76,78. Ebulgdzi Bahadır Han, Şecere-i Terükime (Türklerin Soy Kütü- ğü), /yayın M.Ergin/, İstanbul (tarihsiz). (Oğuz Damğaları için bk. s.48-52). Elçin, Şükrü, “AtDamğalan”, Türk Etnografya Dergisi, nr.6 (An­ kara 1963-65), s.26. 'fertaş, Zafer, “Antalya Bölgesi Bir Grup Mezar Taşı Üzerindeki Yo- Resim: Yeniçeri kol ve bacaklanna dövülmüş nişanlardan ömekler: Cavlı bayrak, rumlar”<-D) SanatTarihi Yıllığı XII, İstanbul 1983, s.21-33. Balıkçtl kuşu, çatalkılıç, balta, kadırga, ok ve yay, alem minäre. Esin, Emel, Ötüken yış: Türk Sanatında Ağaçlı Dağ Hakkında 176 T.GULENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 177

Notlar, Atsız Armağanı, istanbul 1976. Kosswig, Leonora, Eigentumszeichen (Damğa) in Anatolien, Ori- “Sıgunlar Begi” (Kök Türk Kagan Damğası Hakkmda), XVI. ens c.23-24, Leiden 1974, s.332-405. Millyeler Arası Altaistik Kongresi Bildırileri, Ankara 1979, s. 113-152. (Bu yazıda, Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesi ile Maraş’ın Göksun ilçe- ---- , “Ku şçı”, Sanat Tarihi YıIIığı, VI, İstanbul 1976. sine yerleşen Çerkesler’in damğaları incelenmektedir. Burada çizile- rek 143 damğa verilmiş ve kullanıldığı yerler belirtilmiştir.) Evens-Pritchard, The Problem of Symbols, Oxford 1956. Koşay, Hamid Zübeyr, “Doğu Anadolu Mezarta§lanndaki Koç ve Gabriel, Albert, Les Monuments Turc d’Anatoli II. Amasya-To- Koyun Heykelleri”, Milletler Arası I. Türk Sanatları Kongresi (Anka­ kat-Sivas, Paris 1934. ra 19-24 Ekim 1959), Kongreye Sunulan Tebliğler, Ankara 1962, (Bu eserin 61. sayfasında, Anadolu’ndaki eski mimäri anıtlarmda s.256-257. bulunan taşçı işaretleriyle damğalar arasındaki benzerlik üzerinde du- Köprülü, M.F., “Altın küpeli Oğuz beyleri’’, Azerbaycan Yurt Bilgi­ rulmuştur). si II (1932), s. 10-21. Gökalp, Ziya, Türk Medeniyeti Tarihi, Istanbul 1976. Kum, Näci, “Selçuklu Yapılarında Enteresan Damğalar ve Oğuz Güsar, Vasfi, “Çerkezler’de Aile Damğaları”, Yeni Kafkasya Der- Boylarının Tör-Ongunları İle Mukayese”, Belediyeler Dergisi, Yıl V, gisi, nr.54, istanbul 1961, s.5-30. nr.50, Ankara I.Teşrin 1939, s.24-29. Hacı Mustafa Mahir Efendi, “Kafkasya Kabilelerinin Alanı fit ve Kut, ATurgut, “Damğalar üzerine”, Folklor ve Etnografya Araş- Ümerälarının Iliküyüt ve Vakıaları”, Bulak 1309 (1892). tırmalan 1984, İstanbul 1984, s.643-648. İnan, Abdülkadir, “Altay’da Pazınk Hafriyatmda ÇıkarılanAtlar...- (Bu yazıda, damğalar üzerine yapılan çalışmaların bir değerlendi- ” Türk Tarih Kongresi, İstanbul 1943. rilmesi yapılmaktadır.) -— , “Müslüman Türkler ’de Şamanizm Kalmtıları ”, İlähiyat Fakü 1 - Kutlu, Muhtar, Şavak Aşiretinde Göçer Hayvancıhk, Elazığ 1984 tesi Mecmuası, Ankara 1954, s.4. (basılmamış doktora tezi)...... > “Damğa ve Egzogami”, Türk Folklor Araştırmaları, Mannay-ool, M.X., “Drevnee izobrajenie gomogo kozla v T uve”, So- C.16,nr.309 (İstanbul 1975), s.7273-7274. vetskaya Arxeologiya, Moskova 1967/1. ---- , “Tiirkler’deA nd”<-D, Halk Bilgisi Haberleri, nr:68, s.25. Lechler, George, “The Three of Life İn Indo-European an Islamic Cultures"<-D, Ars Islamica, c.IV, Ann Arbor, 1937, s.369-420. (Kulak kertiklerinin eski Türkler’de bir äyin neticesi olduğu hak kında bilgi verilmektedir). Matkovski, Alexander, “Les Blasons Representant L Empire Otto­ man en Europe", Balcanica, c.V, Belgrad 1974, s.245-286. Karamağralı, Beyhan, Ahlat Mezartaşlan, Ankara 1972. Minorski, V., “Asoyurghal of Qasim b. Jahangir Aqqoyunlu 903 Karça, Ramazan-H.Z.Koşay, Karaçay-Malkar Türkleri’nde Hay- (1498) ", Bulletin of the School of Oriental Studies, University of Lon­ vancılık ve Bununla İlgili Gelenekler, Ankara 1954. don, Vol. IX, par.4. (s.74-75’te “mallara en koyma ve tamga vurma” konusu işlenmek- (Bu makalede Bosna’daki Akkoyunlu tesiri incelenmiş ve bir fer­ te, ayrıca boyların kullandıklan damğa örnekleri verilmektedir). manın üzerindeki damğanın Bayındırlı damğası olduğu hükmüne va- Koman, M.Mesud, Orhun Alfabesinin Anadolu’da İzleri, Konya rılmıştır.) 1933. Nemeth, Gyula, Attila ve Hunlan, tc. Şerif Baştav, istanbul 1962. 178 T.GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI T GÜLENSOY/ORHUN’DAN ANADOLU’YA TÜRK DAMĞALARI 179

Nur, Riza, “Tamga ou Tag Marque au Fer Chaud a Sinope", Jour­ ---- , “Cenupta Oğuz Damğaları ”, Bozkurt Mecmuası, nr.8, İstan­ nal Asiatique, c.212 (Paris 1928), s.148-151. bul 1940, s.182-193. Türkçesi: “Sinop At Damğalan" (çev. M.Mesud Koman), Konya ---- , Anadolu’da Türk Damğaları. Uludağ’dan Toroslar’a, Bursa Мес. Yıl V, nr. 36, Konya 1941, s.13-17. 1943, Ögel, Bahaeddin, İslümiyet’ten Önce Türk KültUr Tarihi, Anka­ ---- , “Bursa’da Türk damğaları ”, Halk Bilgisi Ilaberleri: ra 1962. Yıl % nr.118, Ağustos 1941, s.237-240; ---- , Türk Mitolojisl I, Ankara 1971. Yıl X, nr.119, Eylül 1941, s.272-274; (Oğuz boylarının ongun ve kuş motifleri için bk. s.355-377). Yıl X, nr.121, II. Teşrin 1941.S.10-12. Radloff, W., Sibirya’dan I-II, (tc. Ahmet Temir), İstanbul 1964. ---- , “Uludağ Çevresinde Türk Damğaları", III. Türk Tarih Kong- Rudenko, J.I., Başkıri, istoriko-etnogrifiçeskie oçerki, Moskova resi- Ankara 15-20 Kasım 1943. Kongreye Sunulan Tebliğler, Anka­ 1955. ra 1948, s.426-433. ---- , Noin-ula: Die Kultur der Hsiung-nu die Hülgelgraber von Yazıcıoğlu Ali, Tärih-i л Al-iSelçuk, Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. Noin-ula, Bonn 1969. Revan Köşkü, No. 1390. Seyyid Lokman, Hüner-näme, (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. Hazi- (Damğalar için bk. v.21a-24b). ne, No. 1953). Yener, Şakir Sabri, “Mahra Damğalan”, Gaziantep Kültürü, c.I- (Damğalar için bk. v. 29b-32a) II, nr.24, Gaziantep (Ekim 1966), s.4,21-23. Sümer, Faruk, Oğuzlar (Türkmenler). Tarihleri -Boy Teşkilätla- n- Destanları, Ankara 1967; 2.bas. Ankara 1972. (Oğuz boylarının kullandıkları damğalar listeler hälinde verilmiştir.) Tryjarski, Ed­ ward, Eski Türkler’in Moğolistan’daki Arkeolojik Eserieri Üzerine, Türk Kültürü Araştırmaları XIV/1-2, Wiesbaden 1968, s.50-70. (Bu yazıda, Erzurum Karayazı düzünde Cunni mağaralarındaki kayalar üzerine çizilmiş XII veya XIII. yüz yıla kadar geriye giden, 12 Oğuz boyuna ait damğaların 29 değişik varyantı, Uygur damğaları, Runik yazılar, hayvan ve binici tasvirleri, eski Ermeni yazısı hakkında bilgi verilmektedir.) Vernadsky, Georgy, “Note on the Origin o f the Word Tamga ’Jo u r­ nal of the American Oriental Society, c.76, New Haven 1956, s.188- 189. Yalgın, A.Rıza, Canupta Türkmen Oymaklan,c.5, İstanbul 1932- 1939; 2. bas. 2 c., Ankara 1977. ---- , “Güney Yurtta Damğalar”, Türk Tarih, Arkeologya ve Et- nografya Dergisi, c.III. İstanbul 1936, s. 193-198.