2. SAYI Hangi nedenle olursa olsun, insanı psikolojik, Felsefe, din, sosyoloji, psikoloji ve filoloji gibi sosyolojik vb. yönlerden sıkıntıya sokan bir takım farklı disiplinlerdeki ortak bir tanımla hoşgörü; sorunlar vardır. Burada, her insanda benzer insan hak ve özgürlüklerinin hiç bir harici müda- sorunların varlığının muhtemel olabileceği düşün- haleye maruz kalınmadan, rahat bir şekilde cesiyle, problemlerin çözümüne katkıda bulun- kullanım imkânı bulması anlamına gelmektedir. mak yerine onlara ek sorunların ilave edilmemesi Hoşgörüyü kayıtsız kalma, aldırış etmeme, istenmektedir. Herhangi bir yardım ya da iyilik gevşek davranma gibi anlamlar içeren bir kavram yapma imkânı yoksa da insanları yaptıklarıyla baş olarak anlamamak gerekir. Toleransın karşılığı başa bırakacak bir hoşgörü olgunluğunun göste- olarak verilen hoşgörü tanımlarında onun taham- rilebilmesi arzu edilmektedir. mül ve katlanma anlamlarını içerdiği bildirilmek- tedir. Ancak hangi disiplinde olursa olsun hoş- görünün mevcut olduğu yerde rahatsızlık, taham- mül katlanma ve bir iç sıkıntının olmaması gere- TÜRK EDEBİYATINDA kir. Zira hoşgörünün insandaki yeri kalptir, gönül- Elif okuduk ötürü dür. Gönülden gelen bir şeyde ise katlanma ve zorlanma diye bir şey olmaz. Zaten böyle bir Pazar eyledik götürü anlamın, özellikle terim yönünden kabul edilmesi HOŞGÖRÜ Yaratılanı hoş gör söz konusu değildir. Ayrıca onu görmezlikten Yaratan’dan ötürü gelme olarak algılamak da yanlış olur. Nitekim hoşgörü derken, görmezlikten gelme değil, anlayışla karşılama kastedilmektedir. Çünkü görmezlikten gelme ve aldırış etmeme Hoşgörü sözcüğü, Farsça bir sıfat olan güzel, iyi, tatlı , duygu okşayan, anlamlarının sorumsuzluğu çağrıştırdığı ifade zevk veren, ilgi uyandıran, beğenilen ve latif anlamındaki hoş / hûş Hoşgörünün temelini oluşturan Yunus Emre edilerek böyle bir durumun “hem dinî hem de (ö.1320)’nin bu mısralarında hoşgörü, tamamen insanî açıdan kabul edilmeyen bir davranış biçimi sözcüğü ile Türkçe bir fiil olan görmekten görü sözcüğünün bir araya fıtratla bütünleşmiş bir durum arz etmektedir. Bu olduğu” belirtilmiştir. Dolayısıyla bu ifadeye bağlı getirilmesiyle oluşan bileşik bir kelimedir. şiirde sadece insan değil, tüm varlık âleminin kalarak kelimenin tahammül etme, kayıtsız yaratıldığı hal üzere hoş görülmesini talep eden kalma, aldırış etmeme ve gevşek davranma gibi bir tema vardır. Tolerans, müsâmaha ve tesâmuh anlamlar taşımadığını ifade edebiliriz. Hoşgörü kelimesine Batı dillerinde tolérance Hoşgörü sözcüğünün Türk dilindeki kullanımını sözcükleri ile karşılığı verilmeye çalışılan hoşgörü Yukarıdaki bilgiler ışığında konuya baktığımızda (Fransızca), tolerance (İngilizce) ve toleranz (Alman- şu beyit ve dörtlüklerle örneklendirmemiz, onu kelimesinin anlamıyla ilgili bilgilerden, bu Türkçedeki hoşgörü sözcüğünün; özellikle ca) sözcükleri ile karşılık verilirken bu kavram, Arap daha yakından tanımamıza katkıda bulunacaktır: sözcüğün içeriğinde; affetmek, kusura bakma- reddetme, sıkıntı çekme, rahatsız olma, katlanma dilinde hoşgörülülük, müsâmaha, tolerans ve esne- mak, farklılıkları anlayışla karşılamak, daraltıp ve tahammül etme anlamlarını taşıyan tolerans klik anlamındaki tesâmuh kelimesiyle karşılanmak- sıkıştırmadan, ya da tamamen gevşetmeden itidal sözcüğünden ayrıldığı görülecektir. Anlayış gös- tadır. Bazı kaynaklarda, hoşgörünün sözlük içinde olmak, dengeyi gözeterek insanlar arası terme, saygı duyma, medenî olma, rahatsız anlamıyla ilgili şu bilgilere de yer verilmektedir: Eş ilişkilerde orta yolu takip etmek gibi anlamlara olmama, farklı görüşlere sınır koymama, onlara anlamlısı müsâmaha ve tolerans olarak verilen hoş- Estergon kal’ası şu başı kaya vurgu yapıldığı dikkatimizi çekmektedir. tepki göstermeme ve fikirlerin karşılıklı olarak görü sözcüğü; her şeyi anlayışla karşılayarak, Kemirir gönlümü aşk denen belâ tartışılmasında ikna etme yönteminden ayrılma- mümkün olduğu kadar hoş görme hali olup kendi ma gibi değişik anlamlarla tanımı yapılan hoşgörü düşünce ve inançlarına karşıt düşünce ve inançları Çektiğimi hoş gör gel etme cefâ Terim yönünden ise hoşgörüyü şu şekillerde kavramı için özetle şunları söyleyebiliriz: Hoş- olabildiği kadar hoş görme durumudur. Ayrıca, Akma Tuna akma ben bir dertliyim tanımlayabiliriz: Hoşgörü; farklı dil, cins, din, inanç görü; tüm faaliyetleriyle insanları, doğayı ve tutum ve davranışlarda daraltma ve umursamazlık Yâr peşinde koşar kara bahtlıyım. ve anlayış bakımından başkalarının varlıklarından çevreyi ontolojik hallerine göre kabul etmektir. arasında orta bir , dengeli hareket ve karşılıklı rahatsızlık duymama halidir. Kabul noktasında tahammül ve sıkıntı çekmek, ilişkilerin kolaylığı şeklindeki anlamıyla bu kavram, kin gütmeyip düşmanlık beslememek ise hoş- psiko-sosyal açıdan insanlar arası ilişkilerde orta görünün temel ilkelerindendir. yolu takip etmek ve dengeli olmak anlamlarına gelmektedir. Hoşgörü kelimesi, Batı literatüründe neol, yani yeni bir tabir olarak değerlendirilip tole- EZELkimmmmm AKKAYA rans ve endüljans (indulgence) sözcüklerinin karşılığı olarak verilmektedir. HOŞGÖRÜ VE TOLERANS KAVRAMLARI ARASINDAKİ FARK VAVEYLA

Hoşgörü ve toleransın daha çok içselleştirilmiş erdem Fakat ben bu kavramların tarihi, sosyolojik ve kültürel olan edep ile alakalı birer kavram oldukları, fakat bu arka planlarını dikkate alarak bir değerlendirilmeye Mutfak tezgâhının üzerinde limon kabukları, açıdan bakıldığında benzer yönlerinin yanında, anlam tabi tutulmaları gerektiği kanaatini taşıdığımızdan Ağzımın içinde dolaşıp duran ekşi bir tat, bakımından birbirinden farklı özellikler taşıdıkları da böyle bir tahlile gerek duydum. Hoşgörü, fıtrattan Yağlı boya kokusu etrafa yayılıyor. anlaşılmaktadır. kaynaklanan her türlü farklılığı doğal kabul eden ve bu yönüyle de kınamaya yer vermeyen ahlâkî bir olgudur. Camdan bir kılıç sanki bedenim, dağılıyor. Hemen her hoşgörü toplantısında, toleransla Hoşgörünün temelinde fıtrat vardır. Bu yönüyle o, hoşgörünün anlam ve içerik olarak birbirinin aynı mı, toleranstan ayrılmaktadır. Başka bir ifade ile ırk, dil, Eriyip biten mumun acısı, değil mi? meselesinin tartışıldığı belirtilmektedir. Zira cinsiyet, inanç ve düşünce gibi insanın doğuştan tolerans; hoşlanılmayan ve varlığı kabul edilmeyen getirdiği temel olgu ve özellikler hoşgörü çerçevesi Yerde yatan hırkanın günahı, fakat zorunlu olarak var olan şeylere karşı olumsuz bir içerisinde yer alırken insanın niyetleri, inanışların Kırılan tırnaklarımı kimse fark etmiyor. tahammüldür. Bu düşüncelerin yer aldığı kaynaklarda, formu, davranış, yaşayış ve söylem biçimlerine göre Dans ederken hepsi ayaklarıma batıyor. toleransın hoşgörüyle aynı olmadığı ve burada şekillenmiş, yani insanın iradesiyle form kazanmış bir kullanılan hoşgörü teriminin, toleransın çok ötesinde takım değerler, bazen hoşgörü bazen de tolerans ve ondan çok daha geniş olduğu vurgulanmaktadır. çerçevesi içerisinde yer alabilmektedirler. Burada şu Mısır tarlasında kiraz kuşu, Bu şekilde çok defa birbirinin karşılığı olarak verilen bu noktanın altını özellikle çizmek istiyoruz. Duygusal Tavan arasında çürümeye yüz tutmuş nefesler, kavramlar hakkında şu görüşlere yer verilmektedir: bakımdan tatminkâr olsa da, birinin teorisini diğerinin pratiği ile karşılaştırmak yanıltıcı olacağından entelek- Küçük kâğıtlara küçük yazılar yazıyorum. Tolerans daha çok sıkıntı ve katlanma ile alakalı olup, tüel yönden dürüst bir yaklaşım olmayacaktır. Yine Bütün hayatım boyunca provasını yapmışçasına buradaki katlanmanın biraz zoraki bir katlanma birinin en iyi yanını diğerinin en kötü yanıyla karşılaştır- ağlıyorum. olduğu ifade edilmektedir. Katlanmada içsel anlamda mak da aynı ölçüde yanıltıcı olacaktır. Bu nedenle verilen bir onay yoktur. Örneğin; çocukları çok yara- aralarında bir takım farklar belirleyerek, hoşgörüyle maz olan bir ailenin alt katında oturuluyorsa, bunların tolerans kavramları arasındaki nüansı ortaya Ceketimin cebinde kurumuş yapraklar, yaramazlıklarına katlanmak gerekir. Bunlara ses çıkar- koymamız, o kavramların ait olduğu toplumlarda Balkon kenarında sönmüş sigaralar, mamak, onların bu halini kabul etmek anlamına hoşgörü anlayışının olmadığı anlamına gelmemelidir. gelmez. İşte tolerans, tıpkı bunun gibi beraber yaşa- Buradaki ayrım sadece kavramlar bazında olup Sanırım Tanrı çabaladığımı bilmiyor. mak mecburiyeti anlamında bir katlanmadır. Buna aslolan hoşgörü ve tolerans kavramlarının sınırlarının Artık sesim kesiliyor. paralel olarak toleransın “aslında değmez ama hadi tayin edilmesine katkıda bulunmaktır. Kavramlar ruhsat vereyim de o da var olmaya devam etsin” gibi arasındaki bu farklar onların birini alıp diğerini terk karşıdaki insanı küçümseme anlamı da mevcuttur. edeceğimiz anlamına gelmemelidir. Tamamen Hoşça kal ve sakın dönme. Tolerans, olumsuz bir duruma karşı olumlu bir psikolojik ve zihinsel kavram olmaları yanında ahlâkî Şu çöp poşetinden farkın ne? davranıştır. Ama bu olumluluğun, onu yaşaması itiba- değerleri de olan bu kavramların, bireysel ve toplum- Bugüne kadar hiç bencilce davranmadım. riyle tolerans gösteren kişi için bir olumsuzluk yönü sal olarak insan yaşamında üstlendikleri görev son vardır. Zira tolerans sahibi, tolere ederken bir içsel derece önemlidir. Hayatın her safhasında, değişik Yine de karşıma çıkan herkesi hayal kırıklığına sıkıntı yaşamaktadır. Yani tolerans sahibi, muhatap düşüncelere sahip insanlar; örneğin, bir insanın, uğratmayı başardım. için olumlu bir iş yaparken kendisi için de bir olum- olayın ya da muhatabın durumuna göre, zaman suzluk ve sıkıntı içerisindedir. Toleransın sabır anlamı- zaman hem hoşgörülü hem de toleranslı olabilmesi na geldiğinin ve dolayısıyla, hoşgörüden farklı mümkündür. Dolayısıyla bu kavramların pratik hayat- Bu yaşananların bir rüya olması dileğiyle, olduğunun ifade edildiği bir diğer görüşe göre ise, taki yansımaları, herhangi bir millet, din ve kültürle “Canımın içi” ve diğer tüm yalanlarınla birlikte, hoşgörüyle tolerans aynı şeyler olmayıp, toleransın sınırlı kalmayıp inanan ya da inanmayan tüm insanlar Bir milyon evren tam karşımda duruyor. içinde zaten hoş kelimesinin geçmesinin çok abes için de geçerli olabilir. olduğu ve dolayısıyla toleransta hiçbir şekilde Her birinde benim vaveylalarım yankılanıyor. hoşluğun söz konusu olamayacağı belirtilmektedir.

Netice itibariyle gelenekte hoşgörü ve tolerans kavramları hep aynı anlamda ve birbirlerinin karşılığı olarak kullanılmaktadırlar. Hoşgörü deyince tolerans, tolerans deyince de akla hoşgörü, müsâmaha, tesâ- muh veya endüljans kavramları gelmektedir. TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ NİDA ERGÜN EMELkimmmmm ADIGÜZEL Hoşgörü Sözleri ve Alıntılar

Hoşgörü pratiğinde, kişinin düşmanı en iyi öğretmendir. Hoşgörü, kötülüğe uygulandığında bir suç haline gelir. - Dalai Lama - Thomas Mann

Hoşgörü, kişinin kendi inançlarına bağlılık eksikliği anlamına gelmez. Aksine Bazen gerçek hoşgörü, egzersiz yapmak için genellikle çok zayıf olduğumuz başkalarının baskısını veya zulmünü kınamaktadır. olağanüstü bir güç gerektirir. - John F. Kennedy - Fausto Cercignani

Hoşgörü, başkalarının inançlarını,uygulamalarını ve alışkanlıklarını,onları pay- Sınırsız tolerans, toleransın ortadan kalkmasına yol açmalıdır. Hoşgörüsüz laşmadan veya kabul etmeden anlamak için olumlu ve samimi bir çabadır. olanlara bile sınırsız hoşgörü getirirsek, hoşgörüsüz bir toplumu hoşgörüsüz- - Joshua Liebman lüğün saldırısına karşı savunmaya hazır olmazsak, hoşgörülü yok olur ve onlara karşı hoşgörü olur. [...] Bu nedenle, hoşgörü adına, hoşgörüsüz olana Bireysel farklılıkların hoşgörü ve kutlanması, kalıcı sevgiyi besleyen ateştir. tahammül etmeme hakkını talep etmeliyiz. - Tom Hannah - Karl Popper

Tolerans, sürtünmeyi hayattan çıkaran yağdır. Şefkat ve hoşgörü bir zayıflık işareti değil, bir güç işaretidir. - Wilbert E. Scheer - Tenzin Gyatso

Hoşgörü, diğer tüm insanlara kendiniz için talep ettiğiniz her hakkı vermekte- Hoşgörünün sorumluluğu daha geniş vizyona sahip olanlara aittir. dir. - George Eliot - Robert Green Ingersoll Hoşgörü herkes için iyidir, ya da hiç biri için iyidir. Sadece sizinle aynı fikirde olanlar için hoşgörü hiç hoşgörü değildir. - Edmund Burke - Ray Davis Hoşgörü, inançsız insanın erdemidir. Hoşgörü nedir? - insanlığın sonucudur. Hepimiz kırılganlık ve hatadan oluşu- - Gilbert K. Chesterton yoruz; Birbirimizin ahmakını karşılıklı olarak affedelim - bu doğanın ilk yasası- dır. Hoşgörü, başkalarının gerçeği arama yolunun hevesli ve memnuniyetle - Voltaire kabulüdür. - Sir Walter Besant Hoşgörü yaşlanır. Kendimi bir zamanlar başka türlü yapamayacağımı göste- ren hiçbir hata görmüyorum. Hoşgörü çok sıkıcı bir erdemdir. Sıkıcı. Sevginin aksine, her zaman kötü bir - Johann Wolfgang von Goethe basın vardı. Olumsuz. Sadece insanlara katlanmak, bir şeye dayanabilmek demektir. Cesaret testi azınlıktayken gelir. Hoşgörü testi, çoğunluktayken gelir. - EM Forster - Ralph W. Sockman BİR HOŞGÖRÜ HİKÂYESİ

Bir adam helal olmayan yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş Veli‘nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu.

Durumu Hacı Bektaş Veli’ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli helâl değildir diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlâna’ya anlatır Mevlâna ise bu hediyeyi kabul eder.

Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli‘ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlâna‘ya bunun sebebini sorar: Mevlâna şöyle der: – Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.

Adam üşenmez, kalkar Hacı Bektaş dergahına gider ve Hacı Bektaş Veli‘ye, Mevlâna‘nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli‘ye sorar. Hacı Bektaş da şöyle der: – Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlâna’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir… BEYAZ KURDELELER

Bir gün trenle seyahat eden birisi tesadüfen son derece huzursuz olan genç bir adamın yanına oturmuş. Bir süre sonra, genç adam, uzak bir hapishaneden henüz çıkmış bir mahkûm olduğunu açıklamış. Mahkûmiyeti ailesine o kadar utanç vermiş ki, ne ziyaretine gelmişler, ne de bir mektup yollamışlar. Ama mahkûm, ailesinin fakir oldukları için seyahat edemediklerini, cahil oldukları için mektup yazamadıklarını umuyor; her şeye rağmen kendisini affetmiş olmalarını hayal ediyormuş. Ailesinin işini kolaylaştırmak için, kendilerine mektup yazıp tren kasa- balarının eteklerindeki çiftliklerinden geçerken bir işaret koymalarını söylemiş. Ailesi kendisini affetmişse, raylara yakın bir elma ağacına beyaz bir kurdele bağla- yacaklarmış. Eğer kendisinin geri dönmesini istemiyorlarsa, hiç bir şey yapmaya- caklar, o da trende kalıp başka memleketlere gidecek, belki de bir serseri olacakmış. Tren, kasabasına yaklaşırken heyecanı o kadar artmış ki, pencereden dışarı bakmaya cesaret edemiyormuş. Kompartıman arkadaşı kendisiyle yer değiştirip onun yerine elma ağacına bakacağını söylemiş. Bir dakika sonra elini genç mahkûmun koluna koymuş, “Şuraya bak” demiş.

Göz pınarlarında biriken yaşlarla gözleri parlıyormuş. “Her şey yolunda, bütün ağaç bembeyaz kurdelelerle bezenmiş”.

O anda bir ömrü zehirleyen tüm acılar, adeta, birden dağılmış, kaybolmuş. “Affetmezseniz sevemezsiniz. Sevgisiz hayat da anlamsızdır” CÖMERTLİK VE YARDIM ETMEDE TEVAZU VE ALÇAK GÖNÜLLÜLÜKTE AKARSU GİBİ OL. TOPRAK GİBİ OL Su hayat kaynağıdır ve herkese cömertçe hayat bahşe- İnsandaki benlik duygusu, irade ve aklın kontrolünden der, huzur verir, temizler ve arındırır. Sadece geri kalmış kurtularak azgınlaşırsa büyüklük hastalığı başlar. Fakat denilen ülkelerde değil Dünyanın her yerinde her yıl bu duygu gelişmez de şahsiyeti tamamen öldürülürse o binlerce insanın açlıktan öldüğü, milyonlarca insanın zaman da aşağılık duygusu baş gösterir. Aşağılık duygu- yetersiz beslendiği, barınma, sağlık, eğitim gibi konular- suna kapılan kimsede irade zayıflar, korkak, beceriksiz da yetersizlikler için ömrünü tükettiği günümüzde ve çekingen olur. Tevazuda ise irade ve akıl vardır. Müte- MEV cömertlik ve yardım etme erdemine ne kadar muhtaç vazi insan sık sık kendini kontrol ederek, hatalarını olduğumuz açıktır. Mevlana, cimri değil cömert bulmaya ve bunları düzeltmeye çalışır. İnsan mütevazi olmamızı, malın mülkün kölesi değil özgür bir fert olmakla beraber, ağırbaşlı ve şahsiyetli olmasını bilmeli- olmamızı, bencillikten kurtulup sevgi ve yardımseverlikle dir. Mevlana’ya göre büyüklenmemek, kibri bir tarafa arınıp yücelmemizi öğütlemektedir. bırakıp, alçak gönüllü olmak, gönül kırmamak, edepli LANA’ olmanın işaretleridir. Tüm irfan sahiplerine göre her şey ancak edep ile güzelleşir, düzenlenir. ŞEFKAT VE MERHAMETTE GÜNEŞ GİBİ OL. HOŞGÖRÜLÜKTE DENİZ GİBİ OL Son birkaç asrın egemen uygarlığının veya gücünün Çağımızda hoşgörüye her zamankinden daha fazla NIN unuttuğu ve şefkat ve merhametin yerini şiddet ve meza- ihtiyaç duyulmaktadır. Zira dünyamızda şiddet, yaban- limin aldığı günümüzde en fazla ihtiyaç duyduğumuz cılara karşı ayrımcılık ve nefret duyguları kendini göster- erdemlerin başında olsa gerektir. Mevlana şefkat ve mektedir. Bu nedenle çağdaş insanda gelişmesi gereken merhamette güneş gibi olmamızı, insanlara zulmetmek- en değerli yeteneklerden birisi hoşgörüdür. Mevlana’dan sizin, güneş gibi, her insan, hayvan veya bitki türünden bize miras kalan, fakat şu anda varlığını neredeyse unut- YE varlığı imkanlarımız ölçüsünde şefkat ve merhamet muş olduğumuz hoşgörü, çağdaş ve geçerli bir iletişim kanatlarımız altına almamızı, her varlığa güneş gibi biçimi olması gerekmektedir. İnsanları anlamak, bilmek, sıcacık bir gönülle yaklaşmamızı, aç ve açıkta kalmışları onlara saygı duymaktır. İnsanların birbirinden farklı bulup ısıtmamızı, onlara hayat vermemizi öğütlemekte- duygu, düşünce, davranış, tutum, eylem biçimleri dir. Çünkü ona göre, "sevgi, acımak, insanlık huyudur; olduğunu kabul etmektir.Hoşgörü, yüceltilmiş davranış Dİ öfkeyle istekse hayvanlık huyları. biçiminin bir vazgeçilmezidir.

BAŞKALARININ KUSURUNU ÖRTMEDE YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN GECE GİBİ OL. YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL. ÖĞÜ Bu öğüt başkalarının, özellikle de iyi ve temiz insanların Mevlana her şeyin göründüğü gibi olmadığının farkında- ufak tefek kusurlarını arayıp abartmamak, aksine örtme- dır ve öyle sanmamamız konusunda bizi uyarır. "Eğer her kle ilgilidir. Başkalarının ayıbını örtüp söylememenin görünen şey, göründüğü gibi olsaydı," der, "o kadar sebeplerinden biri onlara ve topluma zarar vermemekse, keskin ve aydınlık bir görüşe sahip olan Peygamber: bir başkası da bu ayıbın bize dönmesi, bizde de ortaya ‘Bana eşyayı olduğu gibi göster.’ diye feryat etmezdi. O, çıkması ihtimalidir ki bunun Mevlana'ya göre büyük bir bununla demek ister ki: ‘Ey benim Rabb'im ! Gerçekte DÜ ihtimal olduğu anlaşılıyor. Zira o şöyle diyor: "kim birinin çirkin olanı güzel, güzel olanı çirkin gösteriyorsun; bize ayıbını söylese alınır, o ayıbı kendinde bulur." Mevlana'ya her şeyi olduğu gibi göster ki tuzağa düşmeyelim ve her göre asıl ayıbı görülmesi veya ayıplanması gereken biri zaman yolumuzu kaybetmeyelim.’ Bu yedi öğüt arasında varsa o da kendimiz olmalıyız. Kendimizde ayıp yoksa sözün ve öğütlerin en önemlisi başta söylenmek yerine bile bundan emin olup gurura, kibire ve başkalarını sona saklanmış gibidir. Bu sözle anlatılmak istenen şey, küçümsemeye kalkışmamalıyız. münafık, riyakar, İkiyüzlü, dalkavuk olma, aksine her şeyden önce dürüst ol, doğru ol, dosdoğru ol demektir. İnsanlara kendini nasıl tanıtıyorsan öyle ol ya da insanla- ra kendini olduğun gibi tanıt demek istemiştir. HİDDET VE ASABİYETTE ÖLÜ GİBİ OL. Mevlana'ya göre, erdemli, yiğit ve mert olan hiddet ve asabiyetini kontrol edebilen ve kızgınlık anında da nefsi- ne egemen olabilendir. "Şunu bil ki, " der Mevlana, "safları yaran aslanla savaşmak kolaydır; aslan odur ki nefsini alt eder." Hiddete kapılmanın ve öfkeyle karar verip harekete geçmenin zararları çoktur. Öfke insanın doğruları olduğu gibi görmesine engel olur; "öfke ile istek, insanı şaşı eder; canı doğruluktan ayırır." Mevlana NARİN ARAT Öfkeyi ateşe benzetir ve cehennem ateşiyle irtibatlan- dırır. BAZI MEVLANA SÖZLERİ

-“Eriyen kar gibi ol, kendini kendinle yıka!”

-“Yaraların, ışığın içeri girdiği yerdir.”

-“Sevenler en sonunda bir yerlerde buluşmazlar. Onlar en başından beri birbirlerinin içindedir.”

-“Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.”

-“Dilini terbiye etmeden önce yüreğini terbiye et; çünkü söz yürekten gelir, dilden çıkar.”

-“Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakilerin anlayabileceği kadardır.”

-“Cahille girme münakaşaya. Ya sinirini zıplatır tavana! Ya da yazık olur adabına.”

-“Gülü gülene ver. Kalbini sevene ver. Sevmek güzel şeydir. Kıymet bilene ver.”

-“Ey dost! Derdin ne olursa olsun umudun her zaman Allah olsun.”

-"Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.”

-“Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek bir cevabım var. Lakin, bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye”

DOĞA TUNCEL Ömer Hayyam

Hayyam; yaşadığı zorlu yılların katı kurallarının aksne Aralık Ayında nsana ve hayata lşkn hususlarda o zamana göre özgür- ce ve sınırsız br şeklde yazar. Sınır tanımaz. Günümüzde Kaybettiğimiz sıkça kullanılan Hcr ve Mlad Takvmlerden çok daha hassas olan Celal Takvmn de kends hazırlamıştır. Okullarda öğretlen “Pascal Üçgen” Fransız Blase Pascal’ın Ustalarımız: üzernden öğretlr, bu matematk kavramı esasen lk Ömer Hayyam tarafından oluşturulmuştur.

Ömer Hayyam’ın; Rûbalernn sayısı blndğ kadarıyla 158’dr. Fakat kendsne mal edlenler bnn çok daha üzerndedr. Eserlernden 18’nn sm blneblmektedr. Hayyam, umumyetle şrlerndek eğlence düşkünlüğü- nün belrgn olmasından dolayı Rubaler le öne her Ahmet Mithat Efendi (Hace-i Evvel) Rıza Tevfik Bölükbaşı dönem çıkar. İnglzlern ble hayranlarının adına kurduğu br dernek bulunablr. Resm ölüm tarh 4 Aralık 1131’dr. Gazetecilerin “Efendi Babamız” diye yücelttikleri ve Türk edebiyatında şairliği ve felsefe ile olan ilişkisi Güntekn daha sonra müfettşlk görevne ger döner. kendi döneminde 'Hace-i evvel' bir anlamıyla 'ilk yanında siyasi hayatıyla da dikkat çeken bir isimdir Alexandre Dumas Pere 1950’de Brleşmş Mlletler Eğtm, Blm ve Kültür Örgütü öğretmen' diğer anlamıyla da 'Milletin bilimsel ve fikri Rıza Tevfik. Şairlik yönü kadar siyasi yönü de çokça UNESCO’nun Türkye temslclğ ve öğrenc müfettşlğ ilerlemesi için, çeşitli bilgileri, halkın rahatlıkla anlaya- konuşulmuş ve Sevr Anlaşmasını imzalayan heyetin görevleryle Pars’e gder. Pars kültür ataşelğ yapar. 24 Temmuz 1802 tarhnde doğan sanatçı 5 Aralık 1870 bileceği bir dil ile yayan kişi Ahmet Mithat Efendi'den arasında yer almış olmasından dolayı da yüz ellilikler 1954’te emeklye ayrılır. Emekllğnden sonra br süre tarhnde vefat etmştr.Adaş oğluyla karıştırılmaması çn başkası değildir... arasında ülkeden sürgün edilmiştir. Lübnan, Mısır, İstanbul Şehr Tyatrosu edeb heyet üyelğ yapar. Bu Alexandre Dumas père adıyla da blnr. Macera türündek Amerika gibi değişik yerlere sürgüne gönderildi. arada kendsne akcğer kanser teşhs konulunca tedav tarh romanlarıyla ünlüdür. Eserlernn 100 dle çevrlmes Hem hikaye, roman, tiyatro gibi edebiyat türlerinde çn Londra’ya gder ve 7 Aralık 1956’da hastalığına yenk sayesnde en çok okunan Fransız yazarlardan br olmayı hem de gazetecilikten felsefeye, iş adamlığından 1869’da Edirne’de doğan şair, 31 Aralık 1949’da zatür- düşerek hayata gözlern yumar. başardı. Hayatının sonuna doğru Dumas'yla tanışan hokkabazlığa kadar her konuda kalem oynatan Ahmet re teşhisiyle yattığı İstanbul Vakıf Gurebâ Hastanesi’n- İnglz tyatro yazarı Watts Phllps onu "Dünyanın en Mithat Efendi'ye birçok lakap takılmıştır de vefat etti. cömert ve en büyük kalpl nsanı. Aynı zamanda da yeryü- Yakup Kadri Karaosmanoğlu Ölümüne dek iki yüzden fazla eser yayımlayan Ahmet zündek en eğlencel ve bencl kş. Lsanı br yel değrme- Mithat, Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler Orhan Şaik Gökyay n gbyd, br kez harekete geçt m ne zaman duracağını 27 Mart 1889’da Kahre’de doğdu, 13 Aralık 1974’te Anka- yazarıdır dersek yanlış olmayacaktır. En büyük arzusu blemezdnz, özellkle de tema kendsyse" dyerek tanım- ra’da ölmüştür. kitap okuyan bir toplum yaratmak olan Ahmet Mithat Orhan Şaik Gökyay, 20. yüzyılın neredeyse tamamını lamıştı. Efendi halkın dertlerine tercüman olmak, onlara kaplayan hayatının 70 yıla ulaşan öğretmenliği döne- Tezl roman türünün en öneml temslclernden br olan yenilikleri öğretmek kaygısıyla çok sayıda eser verdi. minde Türk edebiyatı tarihinin ve bu tarihin eleştiri Reşat Nuri Güntekin Yakup Kadr, kend sanat anlayışını oluşturmuş en başarılı Bu eserleri kendi baskı makinesinde bastığı için, “kırk vadisinin rakipsiz bir otoritesiydi. Ölümünden sonra da sanatçılardan brdr. beygir gücünde yazı makinesi” olarak da anılır. Eserle- onun otoriteliğine gölge düşürecek güç ve kapasitede Reşat Nur Güntekn 1889’da İstanbul’un Üsküdar lçesn- rinde Avrupa’nın bilim, sanayi ve çalışkanlığını över- yeni bir otorite ortaya çıkmış değil. Gökyay, eski edebi- Anadolu Ajansı’nın kurucularındandır. Türkye’de basın ken Osmanlı toplumunun ahlaki değerlerinin korun- de dünyaya geld.Öğretmenlk mesleğn yapan br yayın kurumlarının kökleşmesn sağlamıştır. yatımızı çok iyi bildiği gibi günümüz edebiyatını da aynı yandan da edebyatla uğraşan Reşat Nur, Halt Zya’nın ması gerektiğini vurguladı. Genç yazarlara destek ölçüde bilen, en iyi analiz eden ve yorumlayan bir verdi, dilde sadeleşmeyi savundu, devlete ve dine eserlernden aldığı lhamla hkâye yazmaya heveslenr. edebiyatçı idi. İyi bir şair, iyi bir yazar, Türk edebiyatının Daha sonra tyatro edebyatını benmseyerek br tyatro itaatsizliği, tembelliği, müsrifliği, özentiliği eleştirdi. dününün ve bugününün çok iyi bir öğretmeniydi. Ahmet Mithat Efendi'ye aynı zamanda 'yazı makinası', yazarı olmak çn uğraşır. Yazı hayatına I. Dünya Savaşı 'matbaa makinası' denmiştir. sonlarında başlar. Reşat Nur Güntekn, 1931’de Mll Orhan Şaik Gökyay, 26 Temmuz 1902’de Kastamo- Eğtm müfettş olur ve bu arada Dl Heyet’yle brlkte 1884’te doğan yazarımız 28 Aralık 1912’de vefat nu’nun ilçesi İnebolu’da doğmuş, 2 Aralık 1994’te etmiştir. bazı çalışmalar yapar. Anadolu’yu baştan başa dolaşması- İstanbul’da vefat etmişti. na neden olan müfettşlk görev sayesnde ülkenn gerçeklern yakından görme ve tanıma fırsatı bulur. 1939’da Çanakkale mlletvekl olarak TBMM’de görev yapar. Bu görevn 1946’ya kadar sürdürür. 1947’de, CHP’nn yayın organı olan Ulus gazetesnn İstanbul kolu olan Memleket gazetesn çıkarır. Oğuz Atay Mevlana Celaleddin Rumi Aralık Ayında Oğuz Atay, 12 Ekim 1934’te Kastamonu’nun Mevlânâ’nın asıl adı Muhammed Celâleddîn’dir. Dünyaya Gelen İnebolu ilçesinde doğdu. Tutunamayanlar, Tehli- Mevlânâ ve Rûmî, kendisine sonradan verilen keli Oyunlar ve Bir Bilim Adamının Romanı gibi isimlerdir. “Efendimiz” manasına gelen Mevlânâ eserleriyle Türkiye edebiyatına damga vurmuş ismi, O’na daha çok genç iken Konya’da ders Ustalarımız yazarlardandır. 13 Aralık 1977 yılında yaşamını okutmaya başladığı yıllarda verilir ve adeta adı yitirmiştir. yerine geçer, O’nun sembolü olur. Rumî ise Ana- Babasının isteği üzerine mühendis oldu. 1957'de dolu demektir. Mevlânâ’nın, Rumî diye anılması- Cemil Meriç İstanbul Teknik Üniversitesi'nde okudu. Yazarlık nın sebebi, yaşamının büyük bir kısmını Diyar-ı 11 bin ciltlik bir kütüphane düşünün. Yani bildiği- hayatına 35 yaşında başladı. Sessizdi, gözlemeyi Rum denilen Anadolu’nun bir vilayeti olan Kon- Asaf Halet Çelebi severdi, bir şeyler çizer, yazardı. Anlaşılmamak- ya’da geçirmesi ve türbesinin de orada olmasın- niz kütüphane düşünün işte. Hani araştırma yapmak için gidip de bulmak istediğiniz kitabı tan korkuyordu. dandır. Mevlânâ 30 Eylül 1207 yılında bugün 27 Aralık 1907'de İstanbul'da doğan şair yine 1972 yılında “Tutunamayanlar”ı Türkiye’nin ilk Afganistan sınırları içinde yer alan Horasan’ın neredeyse bulamadığınız, size yardımcı olama- yan görevlilerine öfkelendiğiniz bir kent kütüpha- İstanbul'da, 15 Ekim 1958'de vefat etti. post-modern eserini kaleme aldı. Kitabı hiçbir Belh şehrinde doğar. Selçuklu hükümdarı Alâed- Galatasaray Lisesi'nde 8 yıl eğitim gördü. İstan- yayın evi basmak istemedi. Ancak değeri TRT din Keykubad’ın ısrarlı daveti üzerine yedi yıl nesi. Hah işte anacağımız kişi, bu kütüphanenin ta kendisi. bul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Roman ödülünü kazandıktan sonra anlaşıldı. kaldıkları Larende’den ailesiyle birlikte Konya’ya Bölümü kitaplığında görevliyken yaşamını yitirdi. Romanı ikinci baskıyı göremedi, ama yine de göç eder Mevlânâ. Bir müddet sonra hocasının 70 yıl boyunca nefes aldı Cemil Meriç bu dünya- da. En kötüsü de bu sürenin neredeyse yarısını Gençlik yıllarında divan edebiyatından etkilendi. mutluydu. isteği üzerine Halep ve Şam’a giderek devrin Gazeller ve rubailer yazdı. İkinci romanı “Tehlikeli Oyunlar”dı. Prof. Mustafa ünlü İslam alimlerinden altı yıl sürecek bir eğitim gözleri olmadan, kızının, oğlunun, dostlarının gözlerini kullanarak geçirdi. Bir yanında Dante, 1937'den sonra serbest ölçü kullanmaya ve Batı İnan'ın hayatı konu eden Bir Bilim Adamının alır ve tekrar Konya’ya döner. O güne kadar şiirinin tekniklerine yönelmeye başladı. Romanı'nı 1975 yılında yayımlamdı. 1973’te de hayatını kitaplara, bilgiye ve kendisini yetiştiren Balzac, Dostoyevski vardı; diğer yanında Hugo, Marx, İbn-i Haldun. En kötü, en depresif anların- Şiirlerinde dinlerden, ideolojilerden, toplumsal “Oyunlarla Yaşayanlar” adlı oyunu Devlet Tiyat- hocalarına adamış bir din adamı, bir bilge ve din olaylardan çok Anadolu-İran-Hindistan çizgisi rosu'nda sahnelendi. otoritesi olan Mevlanâ’nın hayatı Şems-i da kitaplarından destek aldı. Ne zaman kendini kötü hissetse kütüphanesine sığındı. Kütüphane- üzerinde uzanan bir yaşamın görünümlerini En çok Dostoyevski’yi seviyordu. Onun gibi Tebrîzî’nin Konya’ya gelmesiyle birden bire deği- sesler aracılığıyla dile getirdi. hayatını kaybettikten sonra değeri anlaşıldı. Bey- şir. Dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen sine girerken kirli giysilerinden sıyrılıp, tertemiz, pırıl pırıl giyinen Machiavelli gibi kutsal belledi o ninde çıkan tümör nedeniyle 13 Aralık 1977'de, Şems, Mevlânâ ile üç dört yıl süren beraberliği Mehmet Akif Ersoy İstanbul'da hayatını kaybetti. sonunda onun hayatında yeni ufukların açılması- da kendi kütüphanesini. Ve en sonunda o da Machiavelli gibi kitap oldu, “kitap yani ışık”. Yaşarken istediği okuyucuya ulaşmadı, “Beni na vesile olur, onu ilahî aşkın potasında eriterek, 1873 yılının Aralık ayında İstanbul Fatih'te doğdu. anlamıyorlar” diye sitem etti. Ardından “Zararı “Kâmil bir Hak aşığı” yapmayı başarır. “Gel, gel, 12 Aralık 1916’da Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde, “çamurlu sokaklardan geçilerek varılan bir evin İlk şiirlerini İstanbul İdadisinde yazar. Spora yok beni kimler anlamadı” dedi. ne olursan ol yine gel” şeklinde başlayan dizele- büyük ilgi duyarak güreş, yüzücülük, uzun yürü- riyle önemli ve öncü bir hümanist kabul edilen odasında” bir oğlan dünyaya gelir. Arkadaş çevresi tarafından hep dışlanır, bolca yüş, koşma ve gülle yarışmalarına katılır. Dört yıl Mehmet Rauf Mevlânâ, Şems’te Yaratan’ın ve yaradılanın teftiş için Rumeli, Anadolu, Arnavutluk ve Arabis- bütün sırlarını görür, ancak dostlukları uzun süre- dayak yer, hakaretler işitir. En kötüsü de, çevre- sinde bunları dile getirebileceği kimse yoktur. tan'da bulunur. Meşrutiyet Dönemi içinde, 27 1875 yılında İstanbul’da doğar. Edebiyata ilgisi mez. Şems aniden esrarengiz bir şekilde ölür. Ağustos 1908'den itibaren arkadaşları, Eşref küçük yaşta başlayan sanatçı, 1896 yılından Mevlânâ Şems’in ölümünden sonra uzun yıllar Kendi ifadesiyle, dili başkadır ve gözlükleri vardır. Kendinden utanmaktadır. Edip ve Ebül'ula Mardin'in çıkardığı Sırat-ı Müs- sonra Servetifünun Edebiyatına katılmış ve kendine gelemez ve inzivaya çekilir. Yaşamını takim dergisinin başyazarı olmuştur. Türk halkı burada küçük hikâyeler, mensur şiirler ve maka- “Hamdım, piştim, yandım.” sözleri ile özetleyen Yıl 1953 olduğunda Cemil Meriç’in görme yetisi artık hissedilir derecede azalmıştır: 12,5 miyop, Kurtuluş Savaşı verdiği sırada destek olmak leler yazarak yazı hayatına başlamıştır. Sanatçı, Mevlânâ 17 Aralık 1273 tarihinde Konya’da isteyen Akif, 6 Şubat 1920'de Zagnos Paşa tüm gücüyle ele aldığı kahramanların iç dünyası- yaşama veda eder. Mevlânâ ölüm gününü yeni- kuvvetli hipermetrop. Aile dostları Ahmet Çipe’yi ziyaret ettikleri bir günün sonunda, merdivenler- Camii'de hutbe verir. Mustafa Kemal Atatürk, na yönelir ve burada psikolojik tahlillerde bulu- den doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü Konya vekiline çektiği telgrafta Akif'in Burdur nur. Bu çalışmaları ona edebiyatımızdaki ilk zaman sevdiğine, yani Allah’a kavuşacaktı. Onun den düşer Cemil Meriç. Bu düşme sonucunda kahredici şu soruyla karşılaşır eşi Fevziye Hanım: milletvekili seçilmesini ister. Milli Eğitim Bakanı psikolojik roman olan “Eylül”ü yazdırmıştır. 23 için Mevlânâ ölüm gününe, düğün günü veya Hamdullah Suphi Bey, Hasan Basri Bey'e rica Aralık 1931'de yine İstanbul'da yaşamını yitirdi. gelin gecesi manasına gelen “Şeb-i Arûs” diyor- “Fevziye, hiçbir şey görmüyorum. Elektirikler mi kesik?” Cemil Meriç maalesef artık kördür. ederek Akif'i ulusal marşı yazmaya ikna eder. du ve dostlarına “Ölümümün ardından ah vah Ödül olarak verilen 500 lirayı Hilal-i Ahmer bün- edip ağlamayın!” diyerek vasiyet ediyordu. Cemil Meriç 12 Haziran’ı 13 Haziran’a bağlayan gece saat 00.25’te 70 yıllık yaşamı sona ermiştir. yesinde olan, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Kızılay Dar-ul Mesai'sine bağışlar (Üstelik 600 lira borcu olmasına rağmen).27 Aralık 1936'da Beyoğlu'nda bulunan Mısır Apartmanı'nda hayatını kaybeder. Namik Kemal Tevfik Fikret

21 Aralık 1840'ta Tekrdağ'da doğdu, 2 Aralık 1888'de Tevfk Fkret 1867 yılında İstanbul Kadırga’da dünya- - Dost acı söyleyen değil, acıyı tatlı söyleyebilendir. Sakız Adası'nda öldü. Namık Kemal denldğnde lk ya gelmş 48 yaşında 19 Ağustos 1915 yılında hayata akla gelen vatan ve hürryet aşığı br şar oluşudur. gözlern yummuştur. Açıklama: Gerçek can yakacak olsa da onu yumuşatarak kalp kırma- Bu sevgs öyle büyüktür k bedeln sürgünler le Tevfk Fkret 19. yüzyılın yarısından sonra Tazmnat dan söyleyebilen kişiler dostlarımızdır. öder. Yaşadığı devre ve günümüze damga vuran ruhuyla yetşen Türk edebyatının en büyük şar ve fkrlern ve eserlern bırakır. Namık Kemal vatan yazarlarından brdr. şar olarak blnmesnden sonra gazeteclk yönü le Yenlkç ve değşmcdr. Servet- Fünün dergs le - İyiyi ara, doğruyu ara ama kusur arama. daha tanınır hale gelmştr. yen br edeb akımın başlamasına lderlk yapmıştır. Namık Kemal devlet şlern, yönetclern zulümler Güzel olan her şey şrdr dye hocasının bu lkesn Açıklama: İnsanları hataları ile kabul etmeliyiz. Onlarda kusur arama- eleştrmş bunun sonucunda yasak, sürgün, tecrt ve aldı ve her şey şre konu olablr lkesn getrd. malıyız. haps Namık Kemaln hayatının br parçası olmuştur. Tevfk Fkret’n kaleme aldığı eserler çok dkkat Namık Kemal’n yazdığı Vatan Yahut Slste tyatro çekcdr. Kend sanat anlayışının yanı sıra Servet- oyunu serglenrken oyunun etksnde kalanlar Fünun hareketnn edebyat ve sanat anlayışını - Kapalı kapı yoktur, yanlış anahtar vardır. büyük olaylar çıkardı. kâğıda dökmes bakımından önemldr. Olaylardan sonra Namık Kemal ve arkadaşları tutuk- Bu zaman dlmnde Tevfk Fkret ılımlı ve yumuşak Açıklama: Amacımıza ulaşmak için yılmadan her şeyi yapabiliriz. lanarak Kıbrıs Magosa Kales’ne hapsedldler. V. br üslupla şrlern yazarken, 1901 yılından sonra Murat tahta geçnce İstanbul’a dönen Namık Kemal nzvaya çeklmes ve topluluğun dağılmasının etks Kanun Esas’y hazırlayan kurulda görevlendrld. le daha sert br perdeden syas şrler yazmıştır. - Dün akıllıydım dünyayı değiştirmek istedim; bugün ise bilgeyim kendi- II. Abdülhamt Rus Savaşı sırasından Namık Kemal’ Ss şr bunun lk örneğdr. Ölene kadar bu üslubunu mi değiştirmek istedim. Mdll Adasına sürdü sonra buranın sancak yönetc- korumuştur. Tevfk Fkret şrlernde konu zengnlğ lğe getrld. le Türk şrnn ufkunu açmıştır. Kendnden sonrak Açıklama: Her insan kendini geliştirerek değiştirirse dünyada değişir. Mdll adasından sonra Sakız adasında sancak yöne- kuşaklara önderlk etmştr. Dünyayı değiştirmekten önce kendimizi değiştirmeliyiz. tclğne devam ett. XIX. yüzyıl Türk şarlernn en ünlülernden olan Namık Kemal 2 Aralık 1888 yılında Yaşar Nabi Nayir hayata gözlern yumdu. - Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin, şaşmam Yaşar Nab Nayır, 25 Aralık 1908 Üsküp doğumludur. dersin şaşarsın, öldüm der durur yine yaşarsın. 1929 yılında Galatasaray lsesn btrmştr. Yazar lk sayısını 15 Temmuz 1933 yılında çıkardığı Varlık Açıklama: Büyük konuşmamalıyız ve asla asla dememeliyiz. İnsanın Dergsn yayımlamaya başlamış, 1946 yılında bakan- başına her şey gelebilir. lıktak görevnden stfa ederek Varlık Yayınevn kurmuştur. Sanat yaşamının lk dönemnde şrle uğraşmış, Yed - Ne kadar zengin olsan ancak yiyebileceğin kadar yersin. Denize testi- Meşale Topluluğunun kurucuları arasında yer almış- yi daldırırsan alabileceği kadar su alır gerisi kalır. tır. Daha sonra öykü, roman, deneme ve oyun türün- de de eserler vermştr. Açıklama: Aç gözlü davranmamalıyız. Açgözlülük ve her şeyi elde etme Ölümüne kadar Varlık Yayınevn yöneten Yaşar Nab hırsı insanı hakkı olmayan şeylere el uzatmaya zorlar. Nayır, 15 Mart 1981 yılında İstanbul'da hayatını kaybetmştr. EDANAZ TANRIVERDİ STRESE IYI GELEN EN IYI FILMLER Taste of Cinema adlı site, strese iyi gelen en iyi filmleri sıraladı.

14- İnce Mavi Çizgi (The Thin Blue Line) 15- Umudunu Kaybetme (The Pursuit of Happyness)

13-Esaretin Bedeli 12- Şahane Hayat (It's A Wonderful Life) (The Shawshank Redemption)

Yıl: 1988 Yönetmen: Errol Morris Teksas’ta bir cinayet işlenir. Polis görgü tanıkları Yıl: 2006 Yönetmen: Gabriele Muccino ve elindeki kanıtlar ışığında davayı çözmüş gibi- Chris Gardner (Will Smith) iki yakasını bir araya dir. Ancak gerçekler, biraz daha derinde yatmak- getirmeye çalışan bir aile babasıdır. Ailesini tadır. Errol Morris’in, çekildiği dönemde olay ayakta tutmak için cesurca çabalamasına yaratan ve idamla yargılanan bir adamı kurtaran rağmen, beş yaşındaki oğlu Christopher’ın belgeseli İnce Mavi Çizgi, belgesel tarihinin en önemli filmlerinden biri. Gerçeğin hiçbir zaman (Jaden Christopher Syre Smith) annesi (Thandie Yıl: 1994 Yönetmen: Frank Darabont göründüğü gibi olmadığını anlatan film hem bir Newton) maddi zorlukların yarattığı sürekli baskı Genç ve başarılı bir bankacı olan Andy Dufresne, suç filmi gerilimi kuruyor hem de mahkeme Yıl: 1946 Yönetmen: Frank Capra altında direncini kaybetmek üzeredir. Artık daya- karısını ve onun sevgilisini öldürmek suçundan atmosferinde olayın bütün taraflarına söz hakkı İflasın eşiğine gelen George Bailey(James namayacağını anlayınca istemeye istemeye evi ömür boyu hapse mahkûm edilir ve Shawshank veriyor. Stewart) bir Noel gecesinde kendini nehre atarak terk eder. Artık bekâr bir baba olan Chris, yılma- hapishanesine gönderilir. Burada başta Red intihar etmek üzeredir. Doğduğundan bu yana dan, bildiği tüm satış becerilerini kullanarak daha olmak üzere yeni arkadaşlar edinir. Hapishane aynı küçük kasabada yaşayan Bailey kendisini iyi kazandıran bir işin peşine düşer. Prestijli bir yaşamını uyum sağlamaya çalışırken diğer buraya ve insanlarına adamış, hoşgörülü, güve- borsa şirketinde stajyerlik bulur ve ücret almasa yandan da bilgisi ve kültürüyle etrafındaki insan- nilir ve yardımsever bir insandır. Büyük Bunalım'ı da programın sonunda iş ve parlak bir gelecek ları etkilemeyi başaracaktır. hasarsız atlatmış, babasından devraldığı konut elde edeceğini umarak kabul eder. Parasal ve finans şirketi aracılığı ile kasabalıların nere- güvencesi olmayan Chris ve oğlu, kısa süre deyse tamamını konut sahibi yapmıştır. Bu arada sonra oturdukları daireden çıkartılırlar ve düşkün- para kazanmayı, mimar olma fırsatını, dünyayı ler evi, otobüs durağı, tuvalet… geceyi geçirmek gezmeyi, kısaca tüm hayallerini ertelemek zorun- için bulabildikleri her yerde kalırlar. Çektiği sıkıntı- da kalmıştır. Kasabaya yaptığı bunca iyilik, kötü lara rağmen Chris, babalık görevini sevgi ve yürekli Banker Henry F. Potter (Lionel Barrymo- özenle yerine getirmeye devam eder ve oğlunun re)'ın çıkarları ile çakışır. Potter, Bailey'in sürekli kendisine karşı duyduğu sevgi ve güveni, karşısı- peşindedir. na çıkan engelleri aşmak için kullanır. 11- Hayat Güzeldir (La vita è bella)

7- Dear Zachary: A Letter To A Son About His Father 6- Onur Savaşı (Jagten)

9- Pas ve Kemik (Rust And Bone)

Yıl: 1999 Yönetmen: Roberto Benigni 1930'ların İtalya'sında Guido adındaki tasasız, kaygısız bir Yahudi kitapçı yakın bir şehirdeki güzel kadına kur yapıp onunla evlenerek bir peri masalı başlatır. Guido ve karısının bir oğulları olur Yıl: 2012 Yönetmen: Thomas Vinterberg ve İtalya'yı Alman güçleri istila edene kadar Yıl: 2008 Yönetmen: Kurt Kuenne 40 yaşındaki Lucas, geçirdiği zor boşanma birlikte mutluluk içinde yaşarlar. Ailesini bir arada 2001 yılında asistan Doktor Andrew Bagby kız döneminin ardından hayatını yeniden düzene tutabilmek ve oğlunun Yahudi toplama kampları- Yıl: 2012 Yönetmen: arkadaşından ayrıldıktan kısa süre sonra öldürü- koyabilmenin peşindedir. Kreşte bir iş bulur, yeni nın dehşetinden elinden geldiğince uzak tutmak Ali () neredeyse hiç tanıma- lür. Andrew'in ölümünden kısa süre sonra kız bir kız arkadaşı vardır ve ergenlik çağındaki çabası ile Guida bu yıkımı bir oyun gibi gösterir. dığı, beş yaşındaki oğlu Sam (Armand Verdure) arkadaşı hamile olduğunu açıklar, bu olayın oğluyla arasındaki sorunlu ilişkiyi onarmaya Bu oyunun kazanma ödülü ise bir tanktır. ile başbaşa kalmıştır ve kız kardeşinin yanına ardından Andrew'in yakın arkadaşlarından Kurt çalışmaktadır. Artık her şey yoluna girmek Antibes’e gelir. Kuenne çocuğa bir hediye olarak bu filmi çekme- üzereyken işler ters gitmeye başlar. Sadece öyle- Güçlü fiziği sayesinde fedai olarak işe başlar ve ye başlar. Dostları, akrabaları ve çalışma arka- 10- Kelebek ve Dalgıç bir gece, kulüpte çıkan kavga sonucunda yardı- sine söylenmiş küçük bir yalan, içinde yaşadığı daşları Andrew hakkında sevgi dolu ve sıcak (Le Scaphandre et Le Papillon) mına yetiştiği katil balina eğitmeni olan Stépha- kasabaya bir virüs gibi yayılır ve Lucas kendini şeyler anlatırlar, evde çekilmiş görüntüler de nie’den () hoşlanır. hayatı ve saygınlığı için savaşırken bulur. Andrew hakkındaki bu coşkuyu doğrulamaktadır. Andrew'in annesi Kathleen ve babası David, 5- Annem Hakkında Her Şey 8- Kurdun Günü (Time Of The Wolf) Andrew'in eski kız arkadaşının daha önceden (Todo Sobre Mi Madre) yerleşmiş olduğu Labrador'a taşınırlar. Andrew'in katilinin yakalanmasını ve duruşmaya çıkarılma- sını beklemektedirler. Andrew'in eski kız arkada- şıyla torunları Zachery'i ziyaret edebilmek için görüşürler ve çocuğun velayetini almak isterler. Adalet var mıdır, Zachery kaybettikleri oğullarının yerine sevimli ve masum bir teselli midir? Yıl: 2008 Yönetmen: Julian Schnabel Julian Schnabel’e Cannes Festivali’nde En İyi Yıl: 2000 Yönetmen: Pedro Almodóvar Yönetmen Ödülü’nü getiren “Dalgıç ve Kelebek / Oğlu Esteban'ın üzerinden araba geçmiştir ve Le scaphandre et le papillon”, Elle dergisi editörü Manuela'nın ağlamaktan göz pınarları kurumuş- Jean-Dominique Bauby’nin gerçek yaşam hikâ- Yıl: 2003 Yönetmen: Michael Haneke tur.Karanlıklar ardında geçmiş ve gelecek iç içe yesinden yola çıkarak yazdığı ve Türkçeye de Dört kişilik bir aile, tatilini geçirmek üzere kır çevrilen "Kelebek ve Dalgıç Giysisi" adlı kitaptan evine gelir. Fakat beklenmeyen bir olay, onları geçer.Aynı gece hastanede Manuela beklerken uyarlandı. Geçirdiği beyin kanaması nedeniyle 43 bambaşka sorunlarla baş başa bırakacaktır. Bir oğlunun günlüğüne göz atar.Trajik olayın ardın- yaşında sol gözünün görme yetisi hariç bütün afetin ardından, aile ormanda kaçışmaya başlar. dan rastlantılar benzer dünyaları olan insanları bir bedensel fonksiyonlarını yitiren Jean-Dominique Baba öldürülür, anne ve çocuklar hayatını devam araya getirir ve herkesin birbirini zenginleştirdiği Bauby hayatı zihninde yaşamaya başlar ve dış ettirebilmek için amansız bir mücadele verirler. bir paylaşım başlar.İspanyol sinemasının dahi dünyayla bağını sol gözü aracılığıyla kurar. yönetmeni Pedro Almodovar'ın son derece Jean-Dominique Bauby’yi son dönemde adını etkileyici bir filmi.Kadınlara ve annelere ithaf sıkça duyuran Fransız aktör Mathieu Amalric edilmiş, son derece hüzünlü ve keyifli bir başya- canlandırıyor. pıt. 4- The Apu Trilogy (Apu Üçlemesi) 1- Yaşamak (Ikiru)

Yıl: 1952 Yönetmen: Akira Kurosava 3- Karanlıkta Dans (Dancer in the Dark) 2- Üç Renk: Mavi (Three Colours: Blue) Kanji Watanabe, genç yaşta dul kalmış bir adamdır. İkinci bir izdivaç yapmayan Kanji, üzerine titrediği oğlunu tek başına büyütmeyi tercih etmiştir. Aradan Yıl: 1955-1959 Yönetmen: Satyajit Ray yıllar geçmiş, oğlu büyümüş ve evlenmiş, kendisi de Yol Türküsü (Pather Panchali) zamanla terfi ederek belediyenin, halkla ilişkiler şube 20. yüzyılın başlarında, Bangladeş'in bir köyünde şefliğine kadar yükselmiştir. Bürokrasi değirmeni, fakir bir Brahman ailesinin Apu adında bir çocuk- Kanji'nin kocaman umutlarını öğüteli yirmi sene ları olur. Bir şair ve de rahip olan babası ailesini olmuştur. Dairenin ve diğer dairelerin çalışanları gibi geçindirmeye yetecek kadar para kazanama- Kanji de aslında yirmi senedir hiçbir şey yapmamakta- maktadır. Kız kardeşi de sürekli olarak komşunun dır. İmza atmak, kayıt tutmak ve kayıtları, bir daha bahçesinden guava isimli bir meyve çalmaktadır. dikkate almamak üzere arşivlemek dışında... Kanji'nin Bütün bunlar ve de aileyle birlikte yaşayan yaşlı iş hayatı, bulunduğu pozisyonu, oturduğu şef koltuğu- teyzelerinin bitmez tükenmez dırdırları, annesinin nu korumak üzerine şekillenmiştir. O da hiçbir şey Yıl: 2000 Yönetmen: Lars von Trier zaten zor hayatını iyice güçleştirmektedir. Selma Jezkova 10 yaşındaki oğlu Gene ile birer yapmamayı gerektirmektedir. Zaten Kanji de istese Çek göçmeni olarak bir karavanda yaşamakta- bile bir şey yapacak gücü olmadığını, genç yaşında Yenilmez (Aparajito) dırlar. Bir fabrikada çalışmakta olan Selma kalıt- Yıl: 1993 Yönetmen: Krzysztof Kieślowski öğrenmiştir. Zampara bir adam olmayan Kanji, özel Satyajit Ray'in Apu Üçlemesi ni oluşturan filmler sal bir hastalık nedeniyle görme yetisini yavaş Julie, ünlü bir besteci olan kocasını ve kızını trafik hayatını tümüyle oğluna adamıştır. Oğlu koca adam bir devamlılık arz eder ve birinin bittiği yerde yavaş kaybetmektedir. En büyük amacı gerekli kazasında kaybeder. Kazadan yaralı kurtulan olup evlenmesine rağmen kendisini hâlâ küçük bir konuyu diğeri devralır. Üçlemenin ilk filmi Yol parayı biriktirip oğlunu ameliyat ettirerek aynı genç kadın yaşama küser ve geçmişini unutmaya çocuğun babası sanmaktadır. Değişimi ve gerçekleri Türküsü'nde (1955) Apu'nun küçüklüğü ve doğ- akıbete uğramasına engel olmaktır. Bu arada çalışır. Özgürlük, Julie'nin geçmişini ardında görebilse ne yapacağını, nereye gideceğini bilemeye- duğu köy Nishchindipur'daki yaşantısı anlatılı- akşamları arkadaşı Kathy ile The Sound of Music bırakması, sorunlulukları olmadan yeni bir yaşam ceği kocaman bir boşluğa düşecektir. Kanji'nin haya- yordu. Bu filmde ise ihtiyar halası ve küçük kız müzikalinin amatör bir sahnelemesi için prova şeklini benimsemesidir. Bu amaçla evini ve tındaki tek yenilik, ara ara kendisini hissettiren ve kardeşini trajik bir şekilde kaybeden Apu, annesi yapmaktadırlar. Ne var ki olaylar onun istediği çevresindeki insanları terk eder ancak yalan ve giderek artan mide ağrılarıdır. Doktora giden Kanji, ve babası ile köyü terk ederler. biçimde gelişmez, komşusu ve ev sahibi olan ihtiras dolu ilişkilerin ördüğü bir ağ onu yavaş muayene sırası beklerken; başka bir hastadan dokto- Polis Memuru Bill, Selma'dan parasını çalınca yavaş dış dünyaya çeker ve yüzleşmek istemedi- run koyacağı teşhisin mealini öğrenir. Doktorlar, Apu'un Dünyası (Apur Sansar) onu öldürmek zorunda kalır ve hapsin yolunu ği hayaletlerle karşı karşıya bırakır. kimseye öleceğini söylememektedirler. Muayene Başarılı bir orta eğitimden sonra eğitmenlerinin tutar. Bu, sonu idama kadar uzanabilecek trajik sonucunda doktorun Kanji'ye koyduğu teşhis uysal dikkatini çekmiş olan Apu (Soumitra Chatterjee), bir yoldur. ülserdir. Fakat Kanji, muayene sırasını beklerken uysal özel bir bursla gönderildiği kolejden ödenek ülserin, yaşayacak en fazla üç ay daha olduğunu yokluğu nedeniyle eğitimini tam olarak bitireme- öğrenmiştir. Doktordan farklı bir frekansta ölüm ilânını den orta bir dereceyle mezun olabilmiştir. Artık dinleyen Kanji'nin aklına ilk gelen yine oğlu olur. Eve bir erişkin olan Apu, mega kent Kalküta'da salaş gittiğinde ise babasının evde olmadığını sanarak bir apartman dairesinde oturmaktadır. Henüz eşiyle konuşan oğlunun, kendisinin emekli ikramiye- kendine uygun bir iş bulamamıştır, zaten ciddi siyle neler yapmak istediğini öğrenir. Kanji, düştüğü olarak bir iş de aramaz. Ara sıra özel dersler vere- karanlık çukurda bir yandan ömrünü neler uğruna rek ve kitaplarını satarak geçinmeye çalışır. İçine harcadığını görerek pişmanlığı çok acı bir biçimde kapanık bir yaşantı süren Apu'nun tek hayali iyi tadacak, diğer yandan ise hayatın her köşesinde, bir yazar olabilmektir ve henüz tamamlayamadığı ruhunu ısıtacak bir ışık ile ölürken bile tutunacağı bir bir romanı vardır. amaç arayacaktır EMEĞİ GEÇENLER İREM AKIN EMİNE AYTEKİN GRAFİK TASARIM NİDA ERGÜN NARİN ARAT EZEL AKKAYA EDANAZ TANRIVERDİ DOĞA TUNCEL EMEĞİ GEÇENLER TUĞÇE SOYAT EMEL ADIGÜZEL EDİTÖRlLER