T.C ĐSTANBUL ÜN ĐVERS ĐTES Đ SOSYAL B ĐLĐMLER ENST ĐTÜSÜ TÜRK D ĐLĐ VE EDEB ĐYATI ANAB ĐLĐM DALI YEN Đ TÜRK D ĐLĐ B ĐLĐM DALI

Yüksek Lisans Tezi

ĐKĐNC Đ YEN Đ ĐĐ RĐ ÜZER ĐNDE ANLAMB ĐLĐMSEL B ĐR ĐNCELEME

Melek EN ELMAS 2501020002

Tez Danı manı Prof. Dr. Mustafa ÖZKAN

Đstanbul 2010

i

ÖZ

Bu tezde 20. Yüzyıl Türk iirinin önemli a amalarından Đkinci Yeni Hareketinin iir dili özelliklerini ara tırdık. Đkinci Yeni hareketine dahil olan Cemal Süreya, Edip Cansever, Ece Ayhan, Sezai Karakoç ve Đlhan Berk’in yazdıkları iirler dilbilimsel bir yöntemle incelenmi tir. Ara tırmamızda sonuca ula abilmemiz için öncelikle iir dili incelemelerinin ne ekilde yapıldı ğını ve iir dilinin ne oldu ğunu saptamaya çalı tık. Sonraki bölümde ise Đkinci Yeni hareketinin Türk iiri içindeki yerini, kendilerinden önceki iir gelene ği ile farklılıklarını belirlemeye çalı tık. Đkinci Yeni hareket iiri dilinin özelliklerini belirleme a amasında öncelikle iir dilini di ğer dil çe itlerinden ayıran önemli noktalardan biri olan sözdizimsel çözümlemeye ba vurduk. iir dilinin önemli özelliklerinden olan göstergeler ise ara tırmamızda iki ekilde ele alındı. Bu bölümde öncelikle Đkinci Yeni iir dili için belirleyici özelliklerden biri olan göstergeler tür bakımından incelendi. Böylece döneminde oldukça ele tirilen Đkinci Yeni iirinin kelime kadrosu ve bunların türlere göre da ğılımı saptandı. Son a amada ise Đkinci Yeni airlerinin iire bakı ına ve iirdeki sözdizimsel, sessel, anlamsal düzeye göre ortaya çıkan biçimsel özellikler belirlendi. Bu bölümlerin tümünde edindi ğimiz veriler Đkinci Yeni iirinin özelliklerini göstermekte bize yardımcı oldu.

ABSTRACT

In this thesis, we have investigated the characteristics of the poem language of the Đkinci Yeni Movement, which is one of important milestones in the Turkısh poem of the 20. Century. The poems written by Cemal Süreya, Edip Cansever, Ece Ayhan, Sezai Karakoç and Đlhan Berk beloning to the Đkinci Yeni Movement have been investigated by a linguistic metod. We have first of all tried to determine how the investigations for poem languages were made and what the poem language was in order to be able to reach a conclusion in our research. We have then determined the place of the Đkinci Yeni Movement in the Turkish poem tradition that views of the Đkinci Yeni poets distinguishing them from the poem tradition that was in existence before them in the following two sections. During the stage of determining the poem language characteristics of the Đkinci Yeni Movement, we first of all implemented a syntax analysis, which is one of the most important criteria in distinguishing the poem language from other language types. The indicators that are among the distinguishing characteristics of the poem language have been dealed with in our study in two ways. First of all the indicators that among the distinguishing characteristics of the Đkinci Yeni movement poem language have been analyzed from the point of view of type in this section. In thıs way, the vocabulary of the Đkinci Yeni movement, wich had been highly criticized at those times and their distribution according to types have been determined.

iii

ÖNSÖZ

Bu tezde genel olarak daha çok edebiyat bilimi ve ara tırmaları içinde de ğerlendirilen iir türünü dilbilimsel yöntemlerle ele almak yani iirin sözdizimsel, sesbilimsel ve anlambilimsel olarak incelenmesi amaçlanmı tır. Böylelikle iir dilini di ğer dil kullanımlarından ayıran özellikler dilbilimin yöntemleriyle ortaya konmaya çalı ılmı tır.

Türk edebiyatında dilin iir türü içinde kullanımına uyguladı ğımız bu dilbilimsel incelemeyi günümüz iirine en çok etki eden iir hareketlerinden biri olan Đkinci Yeni iiriyle sınırladık. Türk iirinde alı ılagelmi in dı ındaki özellikleriyle yeni ve oldukça farklı bir iir dili olu turan Đkinci Yeni hareketinin dilini incelerken onların kendilerinden önceki iir gelene ğinden ne ölçüde farklı olduklarını, önceki iir gelene ğinden hangi noktalarda yararlandıklarını, Türk diline ve Türk iirine ne ekilde yeni bir soluk kazandırdıklarını inceleme fırsatı bulduk.

iir dilinin dilbilimin bir konusu olarak kabul edilmesi ve bu alanda ara tırmalar yapılması oldukça yeni olmasına ra ğmen yapılan ara tırmaların yo ğunlu ğu bizim çalı mamıza yön vermi tir.

Đkinci Yeni iiri gibi geni bir perspektife yayılan ve anlam açısından önemli bir yo ğunlu ğa sahip bir iir hareketini dilbilim açısından de ğerlendirmemiz konusunda beni yüreklendiren ve benden yardımlarını esirgemeyen tez danı manın Prof. Dr. Mustafa Özkan’a te ekkür ederim.

iv

ĐÇĐNDEK ĐLER

ÖZ-ABSTRACT ...... iii

ÖNSÖZ ...... iv

ĐÇĐNDEK ĐLER ...... v

KISALTMALAR ...... viii

GĐRĐ ...... 1

BĐRĐNC Đ BÖLÜM

ĐKĐNC Đ YEN Đ ÖNCES Đ TÜRK ĐĐ RĐNE GENEL B ĐR BAKI

1.1. Topluluklardan Ba ğımsız Sanatçılar ...... 5

1.2. Servet-i Fünun Dönemi ...... 6

1.3. Milli Edebiyat Anlayı ı ...... 6

1.4. Yedi Me ale Toplulu ğu ...... 7

1.5. Birinci Yeni (Garip) Toplulu ğu ...... 10

1.6 Mavi Hareketi...... 13

ĐKĐNC Đ BÖLÜM

ĐKĐNC Đ YEN Đ ĐLE TANI MA

2.1. Đkinci Yeni’nin Beslendi ği Kaynaklar ...... 21

2.1.1.Türk Edebiyatı ve Türk Sanatı ...... 22

2.1.2. Yabancı Kaynaklar ...... 24

2.2 . Đkinci Yeni airlerinin iir Anlayı ı ...... 27

2.2.1. Đkinci Yeni iirinin Özellikleri ...... 27

2.2.1.1. Soyutlama ...... 27

v

2.2.1.2 Deformasyon ...... 31

2.2.1.3.Karı tırım ...... 35

2.2.1.4 Kapalılık ...... 36

2.2.1.5.Serbest Ça ğrı ım ...... 39

2.2.1.6. Biçimcilik ...... 41

2.2.1.7. Söz Dizimi Özellikleri...... 43

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ĐKĐNC Đ YEN Đ ĐĐ R D ĐLĐNDE GÖSTERGELER ĐN SEÇ ĐMĐ VE BA ĞDA TIRILMASI

3.1. Göstergelerin Kelime Türlerine Göre Kullanımı ...... 48

3.1.1. Đsimler ...... 48

3.1.2.Sıfatlar ...... 51

3.1.3. Zamirler ...... 53 3.1.4. Fiiller ...... 55 3.1.5. Zarflar ...... 57

3.1.6. Fiilimsiler ...... 59 3.1.7. Ba ğlaçlar ...... 63 3.1.8. Edatlar ...... 64

3.2.Anlam Yönünden Göstergelerin Kullanımı ...... 67

3.2.1. Temel Anlam (Göndergesel Anlam) ...... 68 3.2.2. Yan Anlam (Connotation) ...... 70 3.2.3. Özel Adların Kullanımı ...... 72 3.2.4. Uzak Ça ğrı ımlar ...... 77 3.3. Benzetmeler...... 81 3.4. Aktarmalar...... 84 3.5. Sapmalar ...... 92 3.5.1. Söz Diziminde Sapmalar ...... 92

vi

3.5.2.Sözcükle Đlgili Sapmalar ...... 93

3.5.3. Alı ılmamı Ba ğda tırmalar ...... 95

3.5.4. Sözcüklerin Yazımında Meydana Gelen Sapmalar ...... 96

SONUÇ ...... 97

KAYNAKÇA ...... 100

vii

KISALTMALAR

a.e. : Aynı Eser akt. : Aktaran

Çev. : Çeviren

TDK : Türk Dil Kurumu

YKY : Yapı Kredi Yayınları

viii

GĐRĐ

Geçmi i çok eskilere dayanan, her ulusun kültürü içinde önemli yer tutan iir, pek çok dilin eski dönemlerine, ilk yazılı ürünlerine kadar uzanmakta, dilden dile aktarılan örnekleriyle,destanlarla sözlü olarak karımıza çıkmaktadır. Đlk insanın konu ması iir diliyledir. iir insan aklının estetik etkinliklerinin en eskilerinden biridir. iiri günlük konu manın yüceltilmi bir biçimi olarak tanımlamak da mümkündür. Bu yüceltmede onu sıradan konu ma dilinden ayıran ve ona gizemli ve büyülü bir güç veren biçimsel özelliklerin (ölçü, kafiye, ses yinelemeleri gibi) payı vardır.

Ba langıcından itibaren her ülkede edebiyat tarihçileri, airler, ele tirmenler, ara tırmacılar iiri tanımlamaya çalı makla, biçimsel özelliklerini, ses yapısını içeri ğini, kelimeler arasındaki ili kiyi, söz dizimini incelemi lerdir. Bu kadar ara tırma ve inceleme sonucunda ortaya çıkan birçok tanım ve birçok sonuç oldu ğu halde hepsinin iiri tam anlamıyla kar ılamak konusunda eksik ya da yetersiz olduğu görülmektedir. Bu konuda Kleber Haedens “ iir tarif edilebilseydi yüz türlü de ğil, bir türlü iir tarifi olurdu.” demektedir. 1 da bu konuda aynı görü tedir.” Bütün iir tanımları üç a ağı be yukarı buna benzer. Çıkar yol, iiri tanımlamaktan vazgeçmektir.” der. 2

Do ğan Aksan kesin ve katı bir tanım vermemekle beraber iir hakkında u görü tedir: “ iir gerek içerik, öz, gerekse söze dönü türme, sunulu açısından özgün, etkilemeye duygulandırmaya yönelik,yaratı niteli ği ta ıyan bir söz sanatı ürünüdür.” airin kendine özgü imgeleri ,dü ünce,duygu arasında olu turdu ğu ça ğrı ımları , tasarımları ifade eden öz ,içerik kavramını , bu tasarımların, imajların ve ça ğrı ımların okuyucuya etkileyici ,içten ve güçlü bir biçimde anlatma sunulu

1 Kleber Haedens, “ iirin Tanımı” çev. Lütfi Ay: Türk Dili iiri Özel Sayısı , 1961, s.244. 2 Melih Cevdet Anday, Ozan Esini Hak Eder, Cumhuriyet Kitap , 1990, s.9. 1

kavramını olu turur. 3 Hatta iir bir söyleyi sanatıdır ya da imgeleri, duygu, dü ünce ve co kuları etkileyici bir biçimde söze dönü türme yoludur.

iir dili teriminin çerçevesini geni letmek, onu edebiyat dili olarak dü ünmek de olanaklıdır. Çünkü iiri olu turan, iirde yer alan söz sanatları ve anlam olayları edebiyatın öteki türlerinde, romanda, öyküde, tiyatroda, denemede günlükte ve etkilemeyi amaçlayan anlatımları içeren bütün metin türlerinde ortaya çıkar. Kloepfer ses yinelemeleri, uyaklar ve çe itli ses oyunlarıyla özel sözcük seçimi ve aktarmalar gibi iir dilinde görülen anlam ve ses olaylarının, edebiyatın ve onun iir denen dalının belirtileri oldu ğuna de ğinmekte, öteki metin türlerinin yanında yüzyıllar boyu iirin ayırıcı özelli ği olan dizenin ve modern iir metinlerinin bugün daha çok reklamlarda görüldü ğünü ileri sürmektedir. 4

iir her ülkenin her dönemindeki örneklerinde dilin belli yönlerinden ve olanaklarından yararlanır; hatta dilin gücünü, anlam ve sesin sınırlarını zorlar. Yapay olarak altın elde etmeye çabalayan eski “simyagerler” gibi, akla gelmedik yollar dener; dilin her eyinden kendisi için yararlanır.

iir dilinin nitelikleri, onun günlük dilden ayrımı ve dilbilimle ili kisi üzerinde bugüne kadar gerek dil bilginleri gerekse yazın incelemecileri ve airlerce pek çok ey yazılmı tır. iirdeki dil kullanımlarının de ğiik olmasının nedenlerini de öyle sıralamaktadır:

1. Düz yazıya göre iir daha az yer kapladı ğından air az bir yerde olabildi ğince çok ve çe itli anlamlar içeren eyler söylemek zorundadır.

2. Bu ba ğlamda söylenen söz ya da yazıların kolayca yinelenebilecek kadar basit, aynı zamanda herkesin kolayca yaratamayaca ğı kadar özgün olması

3. air okuyucu ya da dinleyicinin ilk anda dikkatini çekmek zorunda oldu ğundan bazı sözbilim kurgu ve dilbilim ö ğelerine de ba vurmak zorundadır.

3 Aksan, Do ğan, iir Dili ve Türkçenin iir Dili , Ankara, 2006, s.8. 4 Kloepfer, Poetik und Linguistik, München, 1975, s.15. 2

4. Geleneksel iir türünde uyak yapma zorunlulu ğu airi devrik cümle kullanmaya yöneltir.

5. Vurgu ve tonlama gibi parçalar üstü ö ğelerin önemli oldu ğu geleneksel iir türlerinde kullanılan birtakım sözbilim ve dilbilim ö ğeleri iir dilini düz yazı ve konu ma dilinden ayırır.

6. iirde duygusal ö ğeler devrikle me ve öncelemelere (foregrounding) neden oldu ğundan, iir dilinin kurgu ve yapısı da de ğiiktir.

7. iirlerin anımsanmalarını kolayla tıran de ğiik yineleme türleri de önceleme ve devrikle meye neden olurlar.5

G.Leech ise iir dili ile günlük dil arasındaki ili kiyi üç açıdan ele alır:

1- iir dili günlük dil kurallarına kimi zaman uymayabilir veya sapmalar gösterebilir.

2- Yaratıcı bir yazar dilin iletiim ba ğlamının ba ğlı oldu ğu tarihsel ve toplumsal ba ğlama fazla ba ğlı kalmadan özgünlü ğe önem verebilir.

3- Edebiyat dilinin önemli ö ğelerinden yergi ve e ğretileme gibi söz sanatları günlük dil kullanımından kaynaklanır, bu ise iir dilinin en belirgin özelli ğini olu turur. 6

Leech iir dilinin özgün ve etkileyici olmak için günlük konu ma dilinden farklı olarak sapmalarla, ba ğda tırmalarla zenginle tirilebilece ğini belirtir.

Do ğan Aksan günlük dilin iir diline daha yakın oldu ğunu belirerek: “Konu ma dili, iir diline daha yakındır; bu durum, konu ma sırasında yazı diline oranla etkili olmaya daha çok yönelmemizden ileri gelir. Kurallı, düzenli bir dil olan,

5 Ünsal Özünlü, Dil Kullanımı Bakımından Edebiyatta Öncelemeler , 1988, s.9. 6 Leech’ten akt. Đsmail Bozta , Üretimsel ve Yorumsal Anlambilim , TDK ,Ankara 1994, s.172. 3

dü ünülenleri düzenli bir biçimde sıraladı ğı sözcüklerle anlatan yazı dilinin yanı ba ında konu ma dili, etkili olma çabasıyla zaman zaman kurallara ters dü en kullanımlara ba vurur; kısa ve etkili sözcükler bulur.”

iir dili üzerinde en çok duran ara tırıcılardan biri olan Jakobson dilin ilevleri konusunu incelemi ve dilbilimde büyük yankı uyandıran altı i lev saptamı tır. Bilgine göre dilin i levlerinden biri iirsel i levdir. Bu i lev, dilde yer alan iki temel düzenlemeyle (seçme ve birle tirme) sa ğlanır. Jakobson’un sadece iire özgü olmadı ğını belirtti ği iirsel i lev, sonradan ba ka ara tırıcıların da açıklamalarıyla belirginle mi , dilin okuyucuda bir duygu ya da zevkin, de ğiik tasarımların olu masını sa ğlayan özel bir ileti im biçimi olarak görülmü tür. 7

Jean Cohen iir dilini özel bir ileti im görevini yerine getirmeye yarayan özel bir dil biçiminde tanımlar. Ona göre iir düzyazıdan ses ya da dü ünce özü, varlı ğıyla de ğil, dil dizgesinin ö ğeleri arasında kurdu ğu özel ba ğlantı tipiyle ayrılır. 8

iir, dilbilimin birçok alanını yakından ilgilendiren ve konusunu olu turan bir olgudur: Ses yönüyle sesbilimin ve görevsel sesbiliminin inceleme alanına girer. Sözcüklerin seçimi, ses uygunluklarının olu turulması, söz sanatları açısından anlambilimin ve ruhbilimin ana konusu içindedir. Đleti imin bir türü olarak ileti im ve göstergebilim alanlarıyla ilgili olarak yine dilbilimin kapsamına girer. Bütün bu özellikler sayesinde, bugün bir çok ülkede iir bilimi adında ayrı bir sanat ve ara tırma alanı meydana gelmi tir. 9

7 R. Jakobson, Closing Statements: Linguistics and Poetics : Style in Language, Massachusetts, 1960, p. 358. 8J. Cohen, Structuredu langagePoetique , Paris, 1966, s. 29. 9 Aksan, a.e 2006, s.19. 4

BĐRĐNC Đ BÖLÜM

ĐKĐNC Đ YEN Đ ÖNCES Đ TÜRK ĐĐ RĐNE GENEL B ĐR BAKI

1.1. Topluluklardan Ba ğımsız Sanatçılar Đkinci Yeni airlerinin iirlerini incelemeden, iire ve iir diline yakla ımlarını, e ğilimlerini belirlemeden önce Cumhuriyet dönemi Türk iirinin bazı özelliklerini belirlemek gerekir. Her ne kadar II. Yeni airleri kendilerinden önceki iir gelene ğinden çok farklı bir çizgide görünse de içinde yetitikleri gelenekten ve edebiyat anlayı ından mutlaka etkilenmi ve iirlerinde bu etkiyi hissedilir derecede yansıtmı lardır. Bu sebeple çalı mamızda II. Yeni iiri öncesi Türk iirinin temel eğilimlerini ve iir diline yansıyan özelliklerini belirlemeye çalı tık.

Cumhuriyet devrini besleyen, iki ayrı akı ı belirleyen ve dönemin iire ilgi duyan ku aklarını etkileyen iki air vardır: Ahmet Ha im ve Yahya Kemal. 10

Yahya Kemal, iirin bir duygu ve bir dil meselesi oldu ğunu kavramı ve bunu iirleriyle göstermi tir. Namık Kemal, Ziya Pa a iirin bir fikir meselesi oldu ğunu zannettiler. üphesiz air de mütefekkir gibi büyük fikirlere yükselebilir fakat air duygular ve hayaller vasıtasıyla fikre ulaır. iirin öncelikle bir dil meselesi oldu ğunu kavrayan airlerin ba ında Yahya Kemal gelir. Etkilendi ği Batı airlerinin pek ço ğu gibi(Baudlaire, Heredia, Verlaine…) iirin bir “dil musikisi” oldu ğunu dü ünür. 11 Ona göre iir manadan çok sese dayanır. iirde güzellik kelimelerin sesleri arasında kurulan ahenge ba ğlıdır. Kelimeler “deruni aheng” ile ifade edilmelidir. Bekli de bu sebeple Yahya Kemal’in en çok beslendi ği kaynak Divan iiridir. Kuralcılık, gelene ğe ba ğlılık, mısralardaki ses ili kileri, iç ahenk gibi noktalarda Yahya Kemal’in hep divan iirinden etkilendi ğini görmekteyiz. Kelimeler art arda gelirken öyle bir ahenkle birle irler ki bir tek kelime bile yerinden

10 Đnci Enginün, “Cumhuriyet Dönemi Türk iiri”, Türk Dili , 1992, S.481, s.565. 11 Mehmet Kaplan, iir Tahlilleri II , Đstanbul, 1994, s. 271. 5

oynatılamaz, ba ka bir kelimeyle de ğitirilemez. Đ te kelimeler arasındaki bu sarsılmaz ahenk ili kisi en güzel ekliyle Yahya Kemal’in de iirlerini beslemi tir.

Cumhuriyet devrinin önemli airlerinden biri de Ahmet Ha im’dir. Ha im’in iiri ekil bakımından Yahya Kemal’le birtakım benzerlikler gösterir. Ha im’de de kelimeler arasında kurulan ili kiyle ortaya çıkan ahenk önemlidir. Bu noktada Ha im sembolist Batı airlerinin etkisindedir. air “ iir Hakkında Bazı Mülahazalar” ba lıklı yazısında “ airin lisanı nesir gibi anla ılmak için de ğil, fakat duyulmak üzere vücut bulmu , musiki ile söz arasında, sözden ziyade musikiye yakın, mutavassıt bir lisandır” 12 der. Ayrıca iir anla ılmak için yazılmadı ğından, sembolizmin de etkisiyle Ha im kapalı, sembollerle yüklü bir dil kullanır.

Ahmet Ha im ve Yahya Kemal gibi iiri sese, kelimelerin kullanı ıyla ortaya çıkan ahenge, hayale ve dili kullanma sanatına dayandıran airler dı ında bu dönemde farklı anlayı lardaki airler de mevcuttur.

1.2. Servet-i Fünun Dönemi Servet-i Fünun bizde ilk topluluktur. Topluluk özellikleri ta ıyan ilk grupla madır. Çünkü topluluk kavramında ortak bir estetik zevki, ortak ekil ve türlerde eser verme,ortak tercihler ve dı arıdan gelen ele tirilere ortak savunma geli tirme gibi özellikler mevcuttur ki bunların bizim edebiyatımızda ilk ortaya çıkı ı Servet-i Fünun iledir.

Servet-i Fünun’dan sonra daha pek çok toplulukla kar ıla ırız ki mesela Fecr-i Ati Servet-i Fünun’un bir uzantısı biçiminde kar ımıza çıkar.

1.3. Milli Edebiyat Anlayı ı Öncelikle aruzun Türkçeyle ba ğda madı ğını dü ünen, aruz yerine milli ölçü diye adlandırılan heceyi kullanmakla öne çıkan Be Hececiler özellikle de dönemin

12 Kazım Yeti , Yeni Türk Edebiyatı Seçme Metinler , Đstanbul, 1996, s.310. 6

artlarını da göz önünde bulundurdu ğumuzda Milli edebiyat” ön plana çıkmasının biraz da zaruri oldu ğu kurtulu döneminde edebiyat sahnesinde yerini almı tır. Bundan sonraki dönemde bir süre daha memleket edebiyatı, milli söyleyi ve halk edebiyatı gelene ğinden yararlanan, Anadolu’yu ve Anadolu insanını konu edinen bu uurla yazan airlerimiz mevcuttur.

Milli edebiyat akımının dı ında kalan ve dönemin iir anlayı ından büsbütün farklı olan iirleriyle Nazım Hikmet, serbest iirin büsbütün yaygınla masını sa ğlar. Rus fütüristlerinin13 etkisiyle olu turdu ğu bu yeni iir kırık dizeleriyle, kafiyelerin ve tonlamaların yo ğunlu ğuyla dikkat çekicidir.

Bunun yanında yine bu dönemde topluluklar ortaya çıkmaya ba lar. Be Hececiler bir topluluk de ğildir, sadece bir dönemdir. Ayrıca o dönemde bizim edebiyatımızda heceyle yazanlar yalnızca be ki i de ğildir. Ama heceyi iyi kullanabilen bu airleri ( Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Orhan Seyfi, Halit Fahri, Faruk Nafiz Çamlıbel) Hecenin be airi olarak anmak daha do ğru olur.

1.4. Yedi Me ale Toplulu ğu Yedi Me ale Cumhuriyet’in ilanından be yıl kadar sonra ortaya çıkar fakat çok fazla duramazlar. Yedi Me ale ismi hem çıkardıkları kitaptan hem de yedi ki i olmalarından gelir. ( Kenan Hulusi Koray, Sabri Esat Siyavu gil, Ya ar Nabi Nayır, Cevdet Kudret Solok, Vasfi Mahir Kocatürk, Muammer Lütfü Bah i ve Ziya Osman Saba) Örne ğin bu toplulu ğun ortaya çıkı ında ortak bir tavır vardır. Tavır aldıkları ey ise o güne kadar hükmünü sürdüren Milli edebiyat ve Anadolu kavramı. Yine toplulu ğu olu turan isimlerin iirlerinde ortak özellikler mevcut. Canlılık, samimiyet, sadelik, küçük eylerden mutlu olmak gibi birtakım ortak görü leri ve tavırları var. Mesela toplulu ğun en önde gelen ismi Ziya Osman’ın iirleri bu özellikleri tümüyle

13 20. Yüzyılın ba larında yeni ya amı ve yeni ya amın teknolojisini özne alarak tanımlayan, hareket ve dinamizme önem veren, geleneksel kuralları yıkma amacı güden bir sanat akımı olarak do ğmu tur. Đtalyan air Marinetti’nin bildirgesiyle ortaya çıkan akım iir, edebiyat, resim, heykel gibi pek çok alanda etkisini göstermi tir. 7

yansıtır. airin Nefes Almak adlı iirinde nefes almanın bile mutlulu ğu anlatılır.

Nefes almak, içten içe, derin derin, Taze, ılık, serin, Duymak havayı ba ğrında.

Nefes almak, her sabah uyanık. Ağaran güne penceren açık. Bir a ğaç gölgesinde, bir su kenarında … (Ziya Osman Saba, Nefes Almak) Yalınlı ğı, sadeli ği ve okuyucuya verdi ği huzuru iirin bu ba arısını sa ğlıyor. Ayrıca yine Ziya Osman’ın iirlerinde çocuklu ğun önemli bir yeri vardır. Özellikle de çocukluk dönemine duyulan özlemin. Mesela

Çocuklu ğum, çocuklu ğum... Uzakta kalan bahçeler O sabahlar, o geceler, Gelmez günler çocuklu ğum. … (Çocuklu ğum, Ziya Osman Saba) dizelerinde bu özlemin varlı ğını net bir biçimde hissederiz.

1930’lu yıllarda hece ölçüsüyle iir yazma ve Behçet Kemal Ça ğlar ’la sürerken, iirimizi etkileyen airler olarak, Cahit Sıtkı Tarancı ile Fazıl Hüsnü Da ğlarca ’yı görüyoruz. Cahit Sıtkı ’nın ilk kitabı “Ömrümde Sükut”la, Fazıl Hüsnü ’nün “Havaya Çizilen Dünya” adlı kitapları aynı yıl yayımlanarak iki air adlarını birlikte duyuruyorlar. Cahit Sıtkı, Fransız airleri ile kendinden önce gelen birkaç airin etkisinde iir yazmaya ba lamı , giderek kendisine özgü, lirizmin a ğır bastı ğı bir iir dünyası yaratmı tır. Savundu ğu Türkçeyi iyi kullanan Cahit Sıtkı, iirde, kesinlikle ölçü, uyak kullanılması gerekti ği dü üncesine, iiri herhangi bir dü ünceyi iletmekte araç olarak görmeye kar ı çıkmı tır. iirlerinde a kın ve 8

ya amanın güzelli ğini, ona kar ı ölümü tema olarak kullanmı tır. Đlk iir kitabından sonra yayımladı ğı Çocuk ve Allah ’la ne ölçüde özgün bir iir yetene ği oldu ğunu ortaya koyan Fazıl Hüsnü Da ğlarca , dikkati üzerine çekmi tir. Ayrıca kendine özgü, benzetmeler, simgeler, hayaller kullanan Da ğlarca, bireyin iç ve dı dünyasıyla birlikte yurt ve dünya insanına de ğin geni leyen bir çemberde genel olarak, insanın, davranı ve çatı malarını yansıtmı tır. OTUZ BE YA … Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsedi ğim. Ne dönüp duruyor havada ku lar? Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin ba ında. Uyudun uyanamadın olacak. Kimbilir nerde, nasıl, kaç ya ında? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla ta ında. … (Tarancı, Otuz Be Ya )

AĞIR HASTA Üfleme bana anneci ğim korkuyorum Dua edip edip, geceleri. Hastayım ama ne kadar güzel Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri. … (Da ğlarca, A ğır Hasta) 9

iirimiz toplumcu-gerçekçilik çizgisinde ilerlemeye ba layarak 1940’lı yıllara geldi ğimizde aynı ko ullarda iir yazan ve giderek Kırk Ku ağı olarak adlandırılan airlerle kar ıla ıyoruz . Đlhami Bekir Tez, Hasan Đzzettin Dinamo, Rıfat Ilgaz, Cahit Irgat, Niyazi Akıncıo ğlu, A.Kadir, Ömer Faruk Toprak, Enver Gökçe, Mehmet Kemal, Ahmet Arif, Vedat Türkali, Abdülkadir Demirkan gibi adları bilinenlerle birlikte bu yılların öteki airleri, Đkinci Dünya Sava ı’na girmemekle birlikte çekilen sıkıntının, gittikçe artan yoksullu ğun etkisiyle iirler yazmı lardır. Đ ledikleri tema, kullandıkları nazım biçimleri, anlatım özellikleri kendilerine özgü olan airler, bir toplumcu airler ku ağı olu turmu lardır. Đ ledikleri de ğiik temalar yanındaortak temaları, barı , özgürlük, e itliktir.

1.5. Birinci Yeni (Garip) Toplulu ğu Sonraki dönemde yine ortak bir bakı açısı ve yine ortak bir tavır alı la kar ımıza Garip toplulu ğu bir di ğer adıyla I. Yeni çıkar. Onlar ise hem Yedi Me ale’nin olu turdu ğu edebiyat ortamına bir bakıma kar ı çıkı olarak ortaya çıkmı hem de asıl önemlisi 1940’lı yıllara kadar edebiyatta iki dev ismin varlı ğı ile ( ki bunlar daha önce de de ğindi ğimiz gibi Yahya Kemal ve Ahmet Ha im’dir) devam eden iir anlayı ına kar ı tavır almı lardır. Garip toplulu ğunda bu ikincisine alınan tavır çok daha belirgindir. Garip toplulu ğunun kar ı oldukları ço ğu ey gelenekle alakalıdır. Kurallar, ekil, edebi sanatlar, müzikalite… Garip hareketi öncelikle her eye önem veren bir edebiyata kar ı çıkı tır.

Garip üç ki iden olu maktadır: Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu. Toplulu ğun ismi de bu üç ismin yazdı ğı kitabın adından geliyor. Ayrıca Garip ba lıklı bir önsözleri var ve bu önsözde iir anlayı larını açık bir dille belirtiyorlar. Daha da do ğrusu en çok nelere kar ı olduklarını yazıyorlar. Grubun lokomotif ismi Orhan Veli’dir. Önsözü de aslında o yazmı tır.

Örne ğin Garip toplulu ğu vezne ve kafiyeye kar ıdır. Müzikalitenin 10

kar ısındadır. Edebi sanatların kullanılmasını gereksiz bulur çünkü gelene ğe kar ıdır. iirsel kelimeler kavramını ve konu ayrımını reddeder. Onlara göre her kelime iirde kullanılabilir ve iir her konuda yazılabilir. Bu gibi pek çok radikal söylemle ortaya çıkan Garip toplulu ğu bazen savunduklarını iirlerinde yansıtabilmi ama ço ğu zaman kar ı çıktıkları eyleri iirlerinde kullanmı tır. Bunun en önemli nedeni ise bu üç airin de ne kadar kar ı çıkarlarsa çıksınlar, o iir gelene ğinin içinde yeti mi olmalarıdır.

Orhan Veli her konuda iir yazılabilece ğini savunur ve bu tavrını en çok Kitabe-i Seng-i Mezar iirinde yansıtır. Alelade bir insan olan Süleyman Efendi’nin nasırından bahseder ve iir o dönemin edebiyat çevresinde geni yankı bulur.

Hiçbir eyden çekmedi dünyada Nasırdan çekti ği kadar Hatta çirkin yaratıldı ğından bile O kadar müteessir de ğildi; Kundurası vurmadı ğı zamanlarda Anmazdı ama Allah'ın adını, Günahkar da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendiye (Orhan Veli, Kitabe-i Seng-i Mezar I)

Toplulu ğun çok heyecanlı, radikal bir çıkı ı olmasına ra ğmen tutarlılık konusunda çok da ba arılı olamadıklarını görmekteyiz. Mesela yukarıdaki dizelerde bile bu tutarsızlık gözümüze çarpmaktadır. Kafiyeye kar ı oldukları halde bu iirde yo ğun olarak hissedilen bir iç kafiye var.

… Anmazdı ama Allah'ın adını, Günahkar da sayılmazdı . … 11

Yine aynı iirde geleneksel ö ğelere de ba vuruldu ğunu görüyoruz. … Öyle bir rüzigar ki, Kendi gitti, Đsmi bile kalmadı yadigar. Yalnız u beyit kaldı, Kahve oca ğında, el yaz i iyle: 'Ölüm Allah'ın emri, 'Ayrılık olmasaydı.' (Orhan Veli, Kitabe-i Seng-i Mezar III)

Ve yine önemli iirlerinden Đstanbul Türküsü’nde kafiye mevcuttur.

Đstanbul’da Bo ğaziçi’nde Bir fakir Orhan Veliyim, Veli’nin o ğluyum, Tarifsiz kederler içinde.

Urumelihisarı'na oturmu um; Oturmu da bir türkü tutturmu um;

Đstanbulun mermer ta ları; Ba ıma da konuyor, konuyor aman, martı ku ları; Gözlerimden bo anır hicran ya ları; Edalı'm, Senin yüzünden bu halim.

(Orhan Veli, Đstanbul Türküsü)

12

Garip airleri de ğiim arayı larının, toplumsal yapıda meydana gelen de ğiimlere paralel oldu ğunu dü ünür. De ğien toplumsal yapı içinde toplumun orta ve alt katmanlarının ya ayı ı veya sıradan insanların ya ayı ı iirde yer almalıdır. O güne kadar süregelen gelenek içinde iir yapay bir hal almı , günlük konu ma dilinden ayrılmı tır. Ayrıca söz sanatları, ölçü ve kafiye iiri kalıpla tırmı , iir o zamana kadar nazımla e anlamda de ğerlendirilmi tir. “ iirin ço ğu zaman nazım diliyle söylenmi olması, nazımla iirin birbirine karı tırılmasına neden olmu . Uzun zaman iir deyince nazım yani vezinli, kafiyeli söz hatıra gelmi .14 ” Orhan Veli, vezin ve kafiye gibi söz sanatlarının da saf iire aykırı oldu ğu dü üncesindedir.

1.6 Mavi Hareketi

Garip toplulu ğunun ardından Türk edebiyatında tam olarak bir topluluk görüntüsü arz etmemekle beraber yeni bir hareket olarak de ğerlendirebilece ğimiz Mavi Hareketi kendini gösterir. Mavi adı bir derginin adından gelir. Ba langıçta bir lise dergisi olarak çıkarılan fakat daha sonra dönemin yazarlarına da ça ğrı yapılarak geli tirilen ve kitlesi geni letilen ve sonraları da bir harekete dönü en dergide en önce ’nın yazıları dikkat çeker. Ömer Faruk Toprak, Muzaffer Erdost, Ferit Edgü, Ali Püsküllüo ğlu gibi isimlerin yazıları dergide yer almaya ba lar.

Mavi hareketinin çıkı noktası daha da do ğrusu ortaya çıkı larından sonra öne sürdükleri görü ve ilkelerin temelinde yeniden Anadolu’ya yönelmek vardır. Milli bir bakı açısıyla yeniden Anadolu’ya yönelmek ve Anadolu’yu önemsemek söz konusu olur. Mavi hareketinin tam anlamıyla kimli ğini bulması ise dergiye Atilla Đlhan’ın katılmasıyla gerçekle ir. Bundan sonra Mavi, edebiyat tarihinde yerini alır. Atilla Đlhan, özellikle de Garip’in iiri sözün inceliklerinden ve imgelerden arındırmaktaki ısrarlarına kar ı ele tiricidir.

“Savımız uydu: Has sanat toplumsal sanattır, toplumsal sanat bir içlem (öz, muhteva) sanatı, söyleyecek eyi söyleyi biçiminden ayırmaksızın öne alan sanat...

14 Orhan Veli Kanık, Garip , Đstanbul, 1941, s.5. 13

Bu durumları bilgin de ozan da deyimleyebilir, aralarındaki fark ikincisinin, estetik kategorileri içerisinde ve imgelerle deyimlemesi. Đmgeler, sanatı sanat kılan spesifik öğeler! Edebiyatı, hele iiri ondan tıra ladınız mı, bir rezalet, geriye sadece laf kalır, laf da tekerlemedir, espridir, alaydır, udur budur, gelgelelim artistik de ğildir.” 15

Önceleri Hisar dergisini destekleyen Mavi hareketi daha sonraları bu dergiyle, keskin çizgiler ve kavgalarla yollarını ayırır. Hisar Dergisi ba ında Mehmet Çınarlı olmak üzere Đlhan Geçer, Gültekin Samano ğlu, Mustafa Necati Karaer, Yahya Benekay gibi isimlerden olu ur. Onların ilkeleri en çok Mavi’nin toplumsal- gerçekçili ği ile çeli ir. Hisarcılara göre sanat ba ğımsız olmalı, hiçbir ideolojinin emrinde olmamalıdır. Ancak her türlü anla mazlı ğa ra ğmen Mavi ile en önemli ortak noktaları, özellikle de Mavi’nin bir ara dozunu a ırıya kaçırdı ğı “milli heyecandır”.

Hisar Dergisi geni bir yazar açılımına sahiptir. Özellikle de be yıldan fazla bir ara verildikten sonra derginin yeniden çıkartılmasıyla dergide rastladı ğımız imzaların sayısı epeyce kalabalıkla ır. Çekirdek kadrosunun dı ında Arif Nihat Asya, Mehmet Kaplan, Cemil Meriç, Faruk Kadri Timurta , Bekir Sıtkı Erdo ğan, Cahit Külebi, Turgut Özakman, Mustafa Kutlu gibi pek çok ismin yazılarına rastlamaktayız. Hisar Dergisi, dönemin edebiyat ortamına aykırı bir damga vurmamı ; aykırıla mak, zıtla mak amacıyla ortaya çıkmamı tır.

15 Atilla Đlhan, Dü ün , Đstanbul, 1996, s.92. 14

ĐKĐNC Đ BÖLÜM

ĐKĐNC Đ YEN Đ ĐLE TANI MA

Ba langıcından günümüze kadar Türk iiri, toplumsal yapı ve ya ayı taki de ğimelere ba ğlı olarak çe itli a amalar geçirmi tir. Orta Asya’da ba layan ve halk airleriyle devam eden halk iiri yanında Đslamiyet’in kabulüyle yeni bir döneme girmi ve uzun yıllar boyunca divan iirinin muhte em örnekleriyle de ğiimini devam ettirmi tir. Tanzimat sonrasında ise de ğien kültürel ve toplumsal yapı, Batı edebiyatının etkisini iirimize getirmi tir. Servet-i Fünun ile ba layan topluluk kavramıyla ise Batı edebiyatının etkisi güçlenerek devam etmi tir. Milli edebiyat akımıyla ulusal kaynaklara yeniden dönen Türk iiri bir taraftan Batı edebiyatının etkisini sürdürmesiyle bir taraftan da taklitçilik ve özeni ten kurtularak özgün bir yapıya ula masıyla durmadan ilerlemi tir.

Đkinci Yeni iirinin ortaya çıktı ğı dönemlerde edebiyat ortamının özellikle de iirin hangi durumda oldu ğunu Mehmet Do ğan öyle betimler: “1954-55 yılları sanat dergileri ara tırıcı bir gözle tarandı ğında iirin belirli bir ekilde zayıfladı ğı görülecektir. Orhan Veli’nin daha 1949’da genç airlerin ilgisini çekti ği tehlike elle tutulur bir gerçe ğe dönü mü ; iir deyince yalnız küçük olayların, yalnız alelade bir dille anlatılması akla gelir olmu , basitlik, aleladelik iirin ölçüsü olmu tur. Dergi sayfalarını Garip akımının sıradan kopyaları doldurmu tur. Co kusuz, cansız, renksiz, bütün gücü üç be dize içine sıkı tırdı ğı bir espride olan fıkramsı iirler. Korkunç ekilde birbirlerine benzerler hepsi de. air ki ilikleri nerdeyse silinmi tir

15

ortalıktan. Đmzalar olmasa hangi iir kimindir tanınamaz. Bazen hiç iirsiz çıktı ğı görülür bir derginin.” 16

Cumhuriyet dönemi her alanda oldu ğu gibi edebiyatta da de ğiimin ve modernle menin hız kazandı ğı bir dönemdir. iir türü için de yeni iir anlayı larının ve yapılarının olu tu ğu bir süreçtir. Türk iirinde Tanzimat ile ba layan yeni iirin olu umunda ve geli mesinde toplulukların katkılarını kabul etmemek elbette mümkün de ğildir. Türk iirinin en çok tartı ılan, belki de en çok ele tirilen topluluklarından biri de hiç üphesiz Đkinci Yeni olmu tur. Bazı edebiyatçılara göre Đkinci Yeni gerçekten özgün ve farklı bir iir anlayı ı kazandırmak amacındaki bir toplulukken bazı ele tirmen ve airlere göre ise anlamsızlıklar ve soyutluklar hareketidir. 17

1950’li yıllarda ortaya çıkan ve etkisini günümüzde de sürdüren “ Đkinci Yeni”nin bir akım ya da ku ak hareketi olmadı ğı, bünyesinde birbirlerinden çok farklı anlayı ları barındırdı ğı kabul edilen bir gerçektir. Buna ra ğmen, Đkinci Yeni’de birtakım ortak özelliklerin mevcut oldu ğu görülür. Bunlar arasında Đkinci Yeni iirinin soyut ya da kapalı olması, özde ve biçimde deformasyona dayanması, bireycilik, biçimcilik, usdı ına çıkma, bilinçdı ının olanaklarından yararlanma ya da duygusal anlamın tercih edilmesi, gelene ğe, özellikle Garip akımının yalınlı ğına kar ı çıkılması gibi birçok özellik sayılabilir. Ece Ayhan, Đlhan Berk, Edip Cansever, Sezai Karakoç, Cemal Süreya, Ülkü Tamer ve gibi, adları Đkinci Yeni ile birlikte anılan airlerin bazı yapıtlarında bu özelliklerin bir kısmının az ya da çok bulundu ğu görülmektedir. Ancak airler, tek ba ına ele alındıklarında, hem iirleriyle hem de düzyazılarında ifade ettikleri dü ünceleriyle, bu özelliklerin kar ısında konumlandırılabilirler. Çünkü Đkinci Yeni, Garip hareketinde oldu ğu gibi, airlerin bir “manifesto” etrafında bir araya gelerek olu turdukları bir akım de ğildir. Yukarıda saydı ğımız özellikler ise, airler tarafından de ğil, ço ğunlukla ele tirmenler tarafından belirlenmi ilkelerdir.

16 Mehmet Do ğan, Türk iirinde Đkinci Yeni Dönemeci , 2001, s.95. 17 Hulusi Geçgel, Modern Türk iirinde Đkinci Yeni , 2004, s.5. 16

Đkinci Yeni’nin ortaya çıkı ını toplumun ve siyasetin de ğien yapısına ba ğlayan bazı sanatçılar özellikle de toplumcu-gerçekçi sanatçılar ve ele tirmenler bu toplulu ğu en fazla ele tirenlerin ba ında gelir. Asım Bezirci’ye göre her türlü muhalefeti susturan, gazeteleri kapatan, sanatçıları ve airleri tutuklayan bir iktidarın ba ta oldu ğu bir toplumsal yapıda “bireycilik, soyutçuluk, gerçek dı ıcılık, biçimcilik” gibi e ğilimlere ilgi artacaktır. 18 Ve Đkinci Yeni iirini de hep bu noktalarda ele tirmi tir. Yine Atilla Đlhan Đkinci Yeni hareketini ve bu toplulu ğun iir ve sanat anlayı ını dönemin siyasal yapısına ba ğlayanlardandır. “So ğuk’ sava ın ‘katmerli’ baskısı ‘sosyal gerçekçili ğin’ geli mesini engellemi tir. Orada bir bo luk do ğmuyor mu? Đkinci Yeni Sirki, i te bu bo lu ğu dolduruyor, üstelik, ‘so ğuk’ sava ın art ko tu ğu bütün olumsuz nitelikleri ta ıyarak: içlem en ürkütücü ey mi sayılmaktadır, Đkinci Yeni anlamı gerekli görmez, rastlansallıkla’ yetinir; dahası, sanatı toplumsal i levinden çekip alır, getirip ‘kelimeye’ dayandırır. Soyutluk biçimcili ğin anasıdır ya, imgeyi yüklenmek zorunda oldu ğu toplumsal/bireysel içlemden soyutlar, ‘bo a’ çalı tırırlar. Bütün bunlar yetmezmi gibi, bir de toplumsal gerçekçili ğe kar ı, açık tavır takındılar mı, ‘so ğuk’ sava onları desteklemeyecek de, kimleri destekleyecek: ‘resmi’ edebiyat tahtından Đnönü Diktası’nın ‘Birinci Yeni’si (Garip) inmi , yerine Menderes Diktası’nın ‘ Đkinci Yeni’si kurulmu tur” 19

Toplumcu iire yönelen Gülten Akın ise Đkinci Yeni’nin siyasi yapılanmanın etkisiyle olu tu ğunu ve etkisinde oldu ğunu u sözlerle ifade eder: “Yıl 1956. DP’nin umutsuz yılları. Nefesler kesilmi ‘Karga ile Tilki’ 20 sürdürülemeyecek zorunlu bir geri dönü . Biraz acıklı, biraz gülünç. Susma sırasının geldiği yerde sakın konu ma. 21

Ele tirmen Muzaffer Erdost ise bütün bu ele tirilerin kar ısında ne Đkinci Yeni’nin iktidarın iiri oldu ğunu ne de bu iirlerin yayınlandı ğı Pazar Postası’nın iktidarın dergisi oldu ğunu kabul eder. Aksine Pazar Postası’nın iktidara kar ı en sert

18 Asım Bezirci, Đkinci Yeni Olayı , Evrensel Yayınları, Đstanbul, 1996, s.55. 19 Atilla Đlhan, Bugün Baki Gibi Yazamazsın, Varlık , S.1028, s.7. 20 “Karga ile Tilki ” Oktay Rıfat’ın iir kitabıdır. 21 Gülten Akın, iir Üzerine Notlar , YKY, Đstanbul, 1996. 17

muhalefeti yapan dergilerden biri oldu ğunu savunur. Bütün bu ele tiriler ona göre gerçekle ilgisi olmayan iddialardır.

Đkinci Yeni’nin ortaya çıkı ını daha çok edebiyatın kendi içindeki geli imine ba ğlayanlar, özellikle Garip’in açıklık ve basitlik anlayı ıyla iiri öyküye dayandırma eğilimine bir tepki eklinde “anlatan” de ğil “duyuran” iir olarak Đkinci Yeni hareketinin ba ladı ğı görü ündedirler. “ Đkinci Yeni iiri, Orhan Veli iirine bir tepki olarak kuruldu.” 22

Đkinci Yeni airlerinden Cemal Süreya ise özellikle 1953- 1957 yılları arasında birtakım genç airlerin önceleri birbirlerinden ba ğımsız ve habersiz olarak, sonraları kar ılıklı etkile erek Türk iirine irrasyonel bir hava getirildi ğini ve böylece farklı bir düzende iir yazmaya ba ladıklarını söyler. Enver Ercan’la röportajında Đkinci Yeni’ye ili kin soruları yanıtlarken i i akaya vurup öncüleri-artçıları- yanda ları- kar ıtları- iir serüvenimiz içindeki uzak –yakın ba ğlantılarıyla hareketin en geni tarifini yapıyordu. “ Đkinci Yeni benim… Tabii Ece’yi, Turgut’u, Sezai’yi, Edip’i, Can’ı, Tevfik’i, Özdemir’i, Gülten’i, Hilmi’yi, Da ğlarca’yı, Ahmed Arif’i, Arif Damar’ı, Oktay Rıfat’ı, Melih Cevdet’i, Necatigil’i, eyh Galib’i Nazım’ı saymazsak…Yılmaz da var, Atilla da, Đsmet Özel de, Behramlar da…” 23

Oktay Rıfat Đkinci Yeni’nin ortaya çıkı ını “Perçemli Sokak”ın ba ına ekledi ği ba ğda tırsa da asıl olan Đkinci Yeni’nin daha önce ba lamasıdır. Oktay Rıfat’ın bu savı ne toplulu ğun içindeki sanatçılar ne de dı arıdaki ele tirmen ya da airlerce kabul görmü tür.

Đkinci Yeni hareketinin içindeki en önemli isimler Cemal Süreya, Ece Ayhan, Đlhan Berk, Edip Cansever, ve Sezai Karakoç’tur. Biz de çalı mamızda bu airlerin iirlerini esas alaca ğız.

22 Enis Batur, Ebabil Yazıları , YKY, Đstanbul,1995, s.98. 23 Nursel Duruel, Güvercin Curnatası, Cemal Süreya ile Konu malar , YKY, Đstanbul,1997. 18

“Đkinci Yeni akımı ya da serüveni –ite ne denirse densin- ba langıçtaki ilk anlamıyla Sezai Karakoç ve Cemal Süreya’dır.” 24

Bu isimlerin çe itli dergilerde çıkan iirlerinin özellikle 1956’dan sonra haftalık Pazar Postası’nda toparlanıp yayınlanmaya ba lamasıyla, Muzaffer Erdost tarafından “ Đkinci Yeni” olarak isimlendirilen iir hareketi geni bir kesim tarafından ciddiye alınıp tartı ılan, be ğenilen, benimsenen ya da dı lanan, ele tirilen bir iir olu umu haline gelmi tir. Bile isteye bir araya gelmi , “Ben Đkinci Yeniyim” diye ortaya çıkmı kimse olmasa da bu hareketin içindeki isimler ortak görü ve görünümleri olan, ortak veya benzer ifade tarzlarına ve üsluplara sahip, ortak bir estetik zevki payla an ve yansıtan airlerdir. Bu hareketin içindeki önemli isimlerden Đlhan Berk bu gerçe ği u sözleriyle ortaya koyar: “ Yazılagelen iire bir kar ı çıkı tı benimkisi. Benim için bunun gerekçesi Birinci Yeni’nin 25 artık i levini bitirdi ği, Nazım’la gelen iirin de ömrünü tamamladı ğı dü üncesidir, diyebilirim. Benim örne ğim Saint Antoine’nin Güvercinleri oldu. Benim tohumum o. 1956’larda Cemal Süreya, Uyar, Cansever, Karakoç da kendi örneklerini koydu. Herkes kendi örne ğini habersiz koydu. 26

Đkinci Yeni tartı malarına ba langıç olarak Muzaffer Erdost’un 19 Ağustos 1956 tarihinde Son Havadis’te yayımlanan “ Đkinci Yeni” ba lıklı yazısı gösterilebilir. 1953’ten beri yayımlanan iirlerde bir de ğiiklik oldu ğunu fark eden Erdost, Tevfik Akda ğ, Ece Ayhan, Đlhan Berk, Yılmaz Gruda, Cemal Süreya ve Turgut Uyar’ın adlarını anarak, bu airlerin yazdıkları iirin daha öncekilere benzemedi ğini, bu yüzden de bu iire o güne kadar yazılan iirler açısından de ğil, kendi açılarından bakmak gerektiğini ifade eder: 27 “imdi kolay iirden zor iire do ğru bir geçi var. Bu geçi kendisini iki yönde belli ediyor: Biri mısra yapısında, öteki iiri dü ünü te. Mısra yapısını kolay deyi ten kurtarmak, ona yeni bir hava vermek istiyorlar. Ama bu geriye bir dönü de ğil, bir ileriye atılı … Yeni dü üncelerle yeni sözlerle bize

24 Ece Ayhan, iirin Bir Altın Ça ğı, YKY Đstanbul,1993, s.16. 25 Garip iirinin bir di ğer adıdır. Bazı ele tirmenler bu toplulu ğun lokomotif ismi Orhan Veli oldu ğu için Garip iirine Orhan Veli iiri de demi lerdir. 26 Ece Ayhan, Dipyazılar , YKY, Đstanbul, 1996, s.130. 27 Murat Devrim Dirlikyapan, Đkinci Yeni iiri Dı ında Bir air: Edip Cansever , 2003, s.11. 19

yeni bir evren, ancak dü üncemizde kurulacak yeni bir düzen getiriyorlar. ( Đkinci Yeni 26-28)

Muzaffer Erdost’un “ Đkinci Yeni”ye “isim babalı ğı” yapacak olan bu yazısı, Son Havadis’te yayımlanmı olsa da, asıl tartı malar, Ankara’da haftalık olarak yayımlanan Pazar Postası gazetesinde yo ğunla ır. Pazar Postası’nda sanat editörü olarak çalı an Erdost, bir yandan konu ile ilgili yazılarını sürdürürken, bir yandan da be ğendi ği, “yeni” dedi ği airlere gazetede yer vererek, bir anlamda Đkinci Yeni’ye zemin yaratmı tır.

Cemal Süreya ise iirlerden de ğil de ele tirmenlerin görü lerinden hareket edilerek olu turulan “ Đkinci Yeni” adlandırmasını, daha sonra kaleme aldı ğı bir yazıda u ekilde de ğerlendirecektir: 28 Çok kötü ve donmu bir Đkinci Yeni iiri eması üretildi. Bir maket çıkarıldı. Tartı malar o maket üzerinde yapıldı. Ne yazık ki o maketi içlerine sindiren ve üç boyutlu bir ‘aruz’ gibi onu i leyip duran arkada larımız da vardı. Zaman zaman bu bize de sıçradı. Aramızda gerçek anlamda bir ileti im de yoktu... Birbirimizi ki isel olarak tanımıyorduk. Bunun için Đkinci Yeni’ye bir akım demek yanlı . Çünkü bir programı yoktu. Yani ilk tartı malar, daha çok yazarların kendi aralarındaki çeki melerinden do ğdu. Bunlar yazarların kendi görü leriydi aslında.

Hareketin ortaya çıkı ı konusunda Đnci Enginün de unları söyler: “ Đkinci Yeni 1955-1965 yılları arasında kendini gösteren ve ortak nitelikleriyle beliren bir akım de ğildir. Yeniyi deneyen, dünya görü ü, yeti me ekilleri ve beslenme kaynakları bakımından çok farklı olan airlerin eserlerinde sonradan tespit edilen benzerliklere dayanılarak ona bu ad verilmi tir.” 29

28 Dirlikyapan,a.e 2003, s.17. 29 Enginün, a.e 1992, s.608. 20

Her ne ekilde ortaya çıkmı olursa olsun Đkinci Yeni hareketi, 50’li 60’lı yıllarda geni yankı bulmu , edebiyat çevrelerinde çokça tartı ılmı , yeni iiri, özellikle de günümüz iirini ve airlerini en çok etkilemi iir hareketidir

2.1. ĐKĐNC Đ YEN Đ’N ĐN BESLEND ĐĞĐ KAYNAKLAR

Sanatçının kimlerden ve nelerden etkilendi ğini ya da kimleri etkiledi ğini belirlemek ve sıralamak tamamıyla mümkün olmasa da sanatçıların eserlerinden yola çıkarak bu konu hakkında bazı sonuçlara varmak mümkündür.

Đkinci Yeni airlerinin de iirlerini yazarken beslendi ği ve bunların etkilerini bariz bir biçimde okuyucularına yansıttı ğı bazı kaynaklar vardır. Belki her biri bu kaynaklardan aynı biçimde veya aynı ölçüde etkilenmi de ğillerdir. Ancak iirlerinde bize bunlardan ne ekilde yararlandıklarını ya da etkilendiklerini hissettirirler.

Cemal Süreya ilk kitabı çıktı ğı sırada kendine etkilerini en seçebildi ği airlerin Oktay Rıfat ve Melih Cevdet oldu ğunu söylüyordu. 30 “Mısra kurmasını, dile yaslanmasını onlardan ö ğrendim”. Đlhan Berk’i, Turgut Uyar’ı, Sezai Karakoç’u ve “bir ara” kaydıyla Atilla Đlhan’ı da sayıyor ve “En önemli air saydı ğım halde Fazıl Hüsnü’nün mısralarıyla benimkilerin hiç ili iği olmadı galiba” diyordu.

Đkinci Yeni elbette ki kendilerinden önceki Türk airlerin eserlerinden etkilenmi lerdir. Sonuçta o gelene ğin içinde yeti mi ve o gelene ğin içinde yazılanlarla iiri sevmi ve ö ğrenmi lerdir. Tabii ki onları etkileyen sadece Türk edebiyatı de ğildir. Daha pek çok kaynaktan, farklı ve ilginç alanlardan beslenmi ler ve bunların yansımalarını eserlerinde çok ustaca hissettirmi lerdir. Bunları sıralamak gerekirse:

30 Nursel Duruel, A’dan Z’ye Cemal Süreya , YKY, Đstanbul, 1999, s.18. 21

2.1.1. Türk Edebiyatı ve Türk Sanatı

Kendilerinden evvelki Türk airlerin etkisinde kaldıklarını kendileri de kabul etmekle beraber iirlerinde bu etkiyi okuyucular da fark etmektedir. Örne ğin Ahmet Ha im’in Đkici Yeni’ye etkileri önemlidir. Daha önceleri Garip toplulu ğu Ha im’i dı lamı tı çünkü Orhan Veli’nin kar ı oldu ğu her ey Ahmet Ha im’de var. Hatta onun “ Göllerde bu dem bir kamı olsam” dizesine kar ılık Orhan Veli alayla beraber tutup “Rakı iesinde balık olsam” dedi. Đkinci Yeni’nin de bir bakıma Garip’e tepki olarak ba ladı ğı dü ünülürse bu gerçek zaten kabul görecektir.

Đkinci Yeni anlamın arka plana atılması hatta bo verilmesi noktasında Ahmet Ha im’le örtü ür. Ha im görüntüye dayanır, sembollerle konu ur ve reellikten çıkar. Đkinci yeni de reelli ği önemsemez. Biçimcilik konusunda da Đkinci Yeni hareketi Ha im’le aynı noktadadır. Hatta Đlhan Berk Ahmet Ha im'in Đkinci Yeni'nin kozasını kurdu ğunu, Ahmet Ha im iirinin Da ğlarca'da sürdü ğünü ve Đkinci Yeni'nin hazırlandı ğını söyler.31

Fazıl Hüsnü Da ğlarca, Đkinci Yeni airleri tarafından hep iyi bir air olarak kabul görmü ve okunmu tur. Đkinci Yeni imaj konusunda ve soyutlamada Da ğlarca ile etkile im halindedir.

Oktay Rıfat, Perçemli Sokak’ı yayınladıktan sonra der ki “ iir kelimeyle yazılır, mısra ile de ğil.” iirin kelimeyle olu tu ğunu Cemal Süreya da söyler hatta ona göre kelimeler soyut ya da somut bir görüntüyle e le ir. Anlamın ötesin de görüntü önemlidir. Üç kelime be kelime yan yana gelir ve bir görüntüyü tamamlar hatta bu kelimelerin bir araya geli inde veya kendilerinde dümdüz bir gramatikal yapı da olmayabilir.

Đkinci Yeni üzerinde divan edebiyatından da etkilenmeler vardır. Biçimcilik konusu Divan iirinin Đkinci Yeni’ye ba lıca etkisidir. Ayrıca “ iiri anlam de ğil, o anlamın delalet etti ği kelimeler olu turur” görü ü en çok bize eyh Galib’i anımsatır.

31 Bezirci, a.e, 1996, s.47. 22

Gelene ğe, eskiye ve folklora ters dü melerinin en önemli sebebi farklı versiyonlar farklı ça ğrı ımlar kurabilmek, muhayyileyi geni ve özgür bırakmak görü ünde olmalarıdır ki gelenek i te buna izin vermez.

Sait Faik bir hikayeci olmasına ra ğmen ( iirleri de vardır) Đkinci Yeni ile bazı noktalarda paralellik gösterir. Sait Faik’te mantıksal bütünlerin dı ına çıkma temayülü vardır ve bu konuda Đkinci Yeni’ye kaynaklık etmi tir. Sait Faik hikayelerinin ço ğunda amaç, dilin basit versiyonlarını zorlayarak bir iç derinle me yakalamaktır. Hikayenin kalıplarını kırar ve hikayesini olay hikayesi olmaktan çıkarır. Dilin kırılması, Đç derinle me ve soyuta kaçma, olayın kırılması…Đ te bunları Đkinci Yeniler iirde yapıyor. Asım Bezirci Sait Faik’i de dahil ederek Đkinci Yeni’nin yerli kaynakları için unları söyler: “ Garip akımına kar ıt bir yoldan yürüyen Fazıl Hüsnü Da ğlarca’nın gittikçe soyuta kaçan, karı tırımlara ba vuran, ça ğrı ımlarla beslenen, olaydan, dü ünceden çok imgeye yaslanan ve güç anla ılan iirleriyle Đkinci Yeni’ye yardım etti ği dü ünülebilir. Öte yandan Alemda ğ’da Var Bir Yılan eseriyle gerçeküstücülü ğe yönelen Sait Faik’in ve iedeki adam eseriyle soyut, de ğitirimli bir anlatımı deneyen Feyyaz Kayacan’ın da bu yardımı güçlendirdikleri ileri sürülebilir. Ayrıca Ahmet Haim’in de iir anlayı ıyla Đkinci Yeni’ye birkaç noktadan yakın dü tü ğü söylenebilir…” 32

Đkici Yeni’ye hep ele tirel yakla masına ra ğmen Atilla Đlhan’ın da iirin içine bir hikayeyi koymama, günlük konu ma dili kurallarını kırma çabası, imlayı dı lama gibi noktalarda Đkinci Yeni üzerinde gölgesi vardır.

Ayrıca 1950’li yıllarda birtakım hikayecilerin de ( Bilge Karasu, Demir Özlü, Feyyaz Kayacan gibi) kapalı, anlatım düzenlerinin kırıldı ğı, mantı ğın alt üst oldu ğu hikayeleri Đkinci Yeni airlerini etkileyen metinlerdendir.

32 Bezirci, a.e, 1996, s.50. 23

2.1.2. Yabancı Kaynaklar

Đkinci Yeni airlerinin yazılarında ve iirlerinde batılı edebiyatçıların etkisi yo ğun ekilde hissedilir hatta Đkinci Yeni iirinin kaynaklarına bakıldı ğında Batılı air ve dü ünce akımlarının çoklu ğu göze çarpar. Bu konuda Asım Bezirci gerçek üstücülük, dadacılık, simgecilik üzerinde durur. 33 Hasan Bülent Kahraman ise Batı iirinin önceki a amalarının etkisini belirtir. “Đkinci Yeni iiri, Duchamp’a ve orada köklenen kavramsalcı sanata onun öncesinde yer alan dadacılı ğa hemen hiç dokunmamı bir Modernist atılımdır. Türk iirinin geli mesi içinde bakıldı ğında bu hareketin özellikle üst gerçekçili ği ve dadacılı ğı yoklayan 1. Yeni’den sonra çıkmasına kar ın iirsel düzlemini dayandı ğı bu iki akımın öncesinde yer alan bir tarihsel zamana ve orada köklenmi anlayı lara dönerek kurdu ğu söylenebilir. Đkinci Yeni, erken Modernizmin, Nietzsche’yle ba layan, Rimbaud – Mallarme hattında dü ğümlenen, ardından 1905-1915 arasında geli en akımlarından etkilenen bir anlayı ın ürünüdür.” 34

Đkinci Yeni airlerinin en çok söz ettikleri Batı’lı airler: Mallarmé, Rimbaud, Valery, Lautreamont, Artaud, Breton, Tzara, Michaux, Pound, Eluard, Dylon Thomas, René Char, Max Jacob, Cummings’tir. 35 Bu listeye T. S. Eliot, Cendrars, Apollinaire 36 ; Neruda, Aragon, François Villon 37 eklenebilir. Đsimler, artık sadece Fransız edebiyatıyla sınırlı de ğildir. Đngiliz, Rus, Latin Amerika’ya kadar uzamı tır. Bu da Đkinci Yeni airlerinin dünyaya açılmı olduklarını ve ça ğda iiri önceki ku aklardan daha yakın takip ettiklerini gösterir.

Özdemir Đnce, “ iirsel anteni ve radarları metafizik düzeyde duyarlıydı, bir iir medyumuydu” dedi ği Cemal Süreya’nın kaynaklarından ilkini Fransız iiri 38 olarak belirlemi tir. 39

33 Bezirci, a.e, 1996, s.24. 34 Hasan Bülent Kahraman, Modernizm, iir, Türk iiri , Büke Yayınları, Đstanbul, 2000 35 Bezirci, a.e,s.40. 36 Ataol Behramo ğlu, Ya ayan Bir iir , Adam Yayınları, Đstanbul, 1993, s.16. 37 Erdo ğan Alkan, iir Sanatı , Yön Yayınları, Đstanbul, 1995, s.483. 38 Özellikle de Guillaume Apollinaire, Max Jacop, Paul Eluardve Jacques Prevert. 24

Đlhan Berk, iirde öyküye kar ı oldu ğunu, bunun nesre ait bir özellik ta ıdı ğını söyler. Bu tarzı, E. A. Poe’nun ba lattı ğını, Baudlaire, Rimbaud, Lautreamont’un sürdürdü ğünü Mallarmé ile de bugüne ba ğlandı ğını ifade eder. Anlam ve anla ılmak üzerine, “Bir dü ünü yazı ile anlatırız, bir dü ünün anla ılması zorunludur. Düz yazı buna yarar, iir ise dü ünle yazılmaz. Bunun için de anla ılması istenmez.” 40 der.

Bu iir hareketine en çok etki eden felsefi akımların ba ında varolu çuluk 41 gelir ve buna paralel olarak varolu çuluk akımını temsil eden sanatçıların etkisinden söz edilebilir. Ayrıca sürrealizm 42 de Đkinci Yeni için önemlidir. Hatta iirlerinde en fazla sürrealizmin etkisinin hissedildi ğini söyleyebiliriz.

Batılı edebiyatçıların, airlerin, dü ünürlerin dı ında Đkinci Yeni iirinin beslendi ği önemli kaynaklardan biri de Batı resmidir. Çünkü Đkinci Yeni airleri modern iiri görüntüyle beraber dü ünmektedir.

Kendi ku ağı içinde resim üzerine, iir-resim ili kisi üzerine en çok dü ünen airlerden biri olan Cemal Süreya, Đkinci Yeni’nin resme olan ilgisi hakkında unları söyler: “ Birkaçımızda büyük resim tutkusu vardı. Boyuna albümler karı tırırdık. Sözgelimi Edip Cansever’le ben. Sezai Karakoç resme ba ka bir açıdan bakardı ama bakardı. (Mülkiye Dergisi’nde onun Mona Roza’larını ben desenlemi tim. Takma adım Charles Suarez yani C.S) Ece’nin resme önem verdi ğini biliyordum. Metin Elo ğlu zaten ressamdı. Karı tırırdık albümleri (ne albümler ama): Chagall ne yapmı ? Yüksel Aslan? Arkada ımızdı Yüksel Aslan. Edgü de arkada ımız…Edip’le resmin sorunları üzerine çok konu tuk. Onun Kapalıçar ı’da , Sandal Bedesteni’ndeki

39 Nursel Duruel, a.e, s.18. 40 Đlhan Berk, “Yeni iir”, Yedi Tepe , 1957, S.38, s.2. 41 Varolu çuluk (egzistansiyalizm) bireyin deneyimini, ve bu deneyimin tekilli ğini ve biricikli ğini insan do ğasını anlamanın temeli olarak gören bir felsefe akımıdır. 42 Sürrealizm, aklın, geleneklerin, alı kanlıkların denetiminden uzak, bilinçaltı gerçeklerini yansıtan yani bilinen gerçekle ba ğını kesip kendince bir gerçek yaratmak amacını güden edebiyat ve sanat akımıdır. 25

dükkanının üst katındaki masanın bir bölümünde resim albümleri Himalayalar gibi yükselirdi(…) Bir de her eyin ötesinde Klee. Çok ba kaydı, hayatımızda bizim Klee. Klee’yi anlayabiliyorduk. 43

Yine Cemal Süreya “Yazmam Daha A k iiri” iirini Chagall’ın “Yapmam Daha A k Resmi” eserinin etkisiyle yazmı tır. “Az air de ğil o. ‘Yazmam Daha A k iiri’ adlı iirimi onun etkisinde yazdım. Ressamlar kadar airlerin de çok ö ğrenece ği var ondan. Ben kendi payıma, kimsede Chagall’daki kadar adamı çarpan, bozan, alıp götüren iirsel ça ğrı ımlar görmedim…”

Đlhan Berk’in ise “Paul Klee’de Uyanmak” iiri yine bu resim tutkularının etkisiyle yazılmı iirlerdendir. “Đ te o günlerin birinde Paul Klee’nin resimlerini gördüm. Bu arada Salvador Dali de var, var ya onu eskiden biliyordum. Klee, galiba imdilerde adı en çok geçen ressamlardan. Adı, daha 1944’te öldü ğü hâlde, imdi duyuldu diyece ğim neredeyse. Bunu biraz da suretsiz resmin yayılmasına borçluyuz belki. Klee soyut resmin bir bakıma Picasso’dan sonra biricik büyük ustası galiba. Picasso gibi bir ressam ya arken onu hâlâ soyut resmin ustalarından biri gibi görmek belki güç bir ey, ama Klee’nin böyle bir yönü var i te.” 44

Đkinci Yeni airlerinin iirlerinde resim kültürü derin olarak hissedilir. Etkilendikleri, be ğendikleri ressamları ve onların tarzlarını dü ününce Đkinci Yeni iirini anlamak biraz daha kolayla abilir. Çünkü pek çok yönden ortak noktaları var. Konunun atılması, var olanı göstermek yerine ça ğrı ımlardan faydalanarak zihni özgür bırakmak, perspektif, imaj, bütünlükle oynamak, görünenin ötesini deneme, yorumu öne çıkarma… Adı geçen ressamlar bunu resimlerinde uygularken Đkinci Yeni aynı tarzı iirde yakalamı tır.

43 Duruel, a.e, 1999, s.47. 44 Đlhan Berk, Yeni Resim , Đstanbul, 1997, s.16. 26

2.2. Đkinci Yeni airlerinin iir Anlayı ı

2.2.1. Đkinci Yeni iirinin Özellikleri

Đlk belirtilerinin görülmeye ba landı ğından bugüne kadar hakkında olumlu- olumsuz birçok de ğerlendirmelerin yapıldı ğı Đkinci Yeni, Cumhuriyet dönemi Türk iirinin üzerinde en çok tartı ılan hareketlerinden biri olma özelli ği gösterir. Genel olarak de ğerlendirildi ğinde Đkinci Yeni hareketi içindeki airlerin iir anlayı ı hatta daha da geni letirsek sanat anlayı ı o güne kadar süregelen edebiyat anlayı ı içindeki en keskin farklılıkları ve yenilikleri içerdi ği için pek çok ki i tarafından a ğır ele tirilere maruz kalmı tır. Bazı ele tirmen ve airlere göre tamamen anlamsız ve toplumdan kopuk olmakla suçlanırlarken bazıları tarafından hiç olmazsa anlamaya çalı ılan, farklı ve özgün, alı ılmı ın dıında, okuru zorlayan ancak zorlarken de birtakım ça ğrı ımlarla hissettiren, anlatmayan ama duyuran bir iir tarzı geli tirdikleri kabul edilir.

Đkinci Yeni hareketi içindeki airlerin iirleri hakkında genelleme yapmak, hepsi de öyle yazıyor hepsi de unlardan yola çıkıyor demek elbette ki yanlı olur. Ancak bu hareket içinde adını saydı ğımız airlerin iirlerinde birtakım ortak özellikler de bulunmaktadır. Zira bu yüzden bu airler Đkinci Yeni toplulu ğu, hareketi ya da akımı olarak adlandırılmı tır. Bu özellikleri tek tek incelemek onların iirlerini daha iyi anlamaya yardımcı olacaktır.

2.2.1.1. Soyutlama

“Anlatmak” de ğil “hissettirmek”. Đkinci Yeni airlerinin amaçlarından biri bu oldu ğu için verilmek istenen eyi direkt, anlamaktan ba ka bir çare bırakmadan ve anlatılmak istendi ği gibi anlamak zorunlulu ğunu okuyucuya dayatmadan yazmak,

27

soyutlamanın en önemli gerekçesidir. Soyutlama bir konu ya da kavramın görünmeyen yanlarını, ayrıntılarını hayale (imge, image) ba ğlı olarak anlatmak oldu ğundan Đkinci Yeni airlerinde imge önemlidir. Bu anlayı la e yayı, görünümü, insanı soyutlama ile anlatmayı tercih ederler. Soyut iir anlayı ı, iiri zorla tırması, anlamayı güçle tirmesi bakımından ele tirilse bile aslında bu, iire zenginlik ve derinlik kazandıran bir anlayı tır.

Atilla Đlhan 1982 yılında yayınlanan bir yazısında öyle diyor. “... Epeydir Türk airlerinin önemlice bir kısmı, alafrangalık olsun diye, soyut bir iir geli tiriyorlar. Halk buna alı mamı , alı aca ğı da yok. Hele bu soyut iir anlam ve ça ğrı ım yükü sıfıra yakın uydurma kelimelerle yazıldı mı, okura takılabilecek hiçbir kancası olmuyor.” Atilla Đlhan i te tam da burada Đkinci Yeni airlerinden bahsetmekte ve onları ele tirmektedir.

Đkinci Yeni airlerinden Edip Cansever, bir röportajda bu konudaki görü ünü “Soyuta varmak, o akımı benimsemek, ozanın yapıtını sunarken araç seçmesidir.” eklinde dile getirerek, “soyut iir günümüzün özentisi. Yenilik de ğil de ğiiklik. Bir moda daha do ğrusu. Dörütte soyutlamayı savunanlar bu e ğilime kar ı olanları insanın iç dünyasını tanımakla suçluyorlar. Soyut yapıtları yerenlerse ötekilerin gerçekte ilgisizliklerini kınıyorlar. Ben bu denli ayırmaları önemsemiyorum. iir yapmak toplumla ilgiler kurmaktır en önce. Usta ozan i i ne yandan ele alırsa alsın sonuca varan adamdır. Soyut iir yapıyorum diye bilinçaltı saçmalıklarını dökenler de salt dı gerçeklere ba ğlanıp sanattan yoksun mısralar dizenleri de anlamıyorum ben. Hem ii biraz geni tutarsak, bütün dörüt yapıtlarının birer soyutlama oldu ğu sonucunu çıkarabiliriz.” diyor. 45 Edip Cansever’in bu bakı açısının haricinde soyutlamadan ba ka kullanmaktan kendini alamadı ğı bir araç daha vardır ki bu da zaten soyutlamanın hemen pe inden hatta beraberinde geliveren bir anlayı tır: “ Nesnel kar ılık”. Bu kavram soyutlamanın hemen arkasından bir somutlamaya gitmeyi anlatır.

45 Edip Cansever, “Tek Sesli iirden Çok Sesli iire”, Dönem , 1964, s.17. 28

Edip Cansever, bu kuramın kendi iirlerinde nasıl yer aldı ğını u ekilde ifade etmektedir: “Her eyi birtakım nesnelerle vermeyi her zaman ye ğlerim. Vazgeçemedi ğim bir eydir bu. Eliot’ın nesnel kar ılık kuramından yola çıkıyorsak co kularımız, duygularımız, dü üncelerimiz iire aktarıldı ğı zaman oradaki nesnel kar ılıklarını bulmalı. Bir iir içindeki nesnelerle, içindeki ya am biçimleriyle, ili kilerle ve daha bir sürü öğeyle olu turulur. Ve ben buna çok inanıyorum. Bu iirlerde gereksiz ayrıntı sayılabilecek eyler aslında bir fon gibi gerekli olan ö ğelerdir.” 46

Örne ğin Edip Cansever’in Yerçekimli Karanfil iirine bakacak olursak iirin kapalı tarafları var ancak bu kapalılık, anla ılmazlık yaratmak niyetiyle de ğil özgür ça ğrı ımı yakalamak adına yapılıyor.

YERÇEK ĐML Đ KARANF ĐL

Biliyor musun az az ya ıyorsun içimde Oysaki seninle güzel olmak var Örne ğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil dü üyor gibi Bir a ğaç i liyor tıkır tıkır yanımızda Midemdi aklımdı u kadarcık kalıyor.

Sen karanfile e ğilimlisin, alıp sana veriyorum i te Sen de bir ba kasına veriyorsun daha güzel O ba kası yok mu bir yanındakine veriyor Derken karanfil elden ele.

Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle Sana de ğiniyorum, sana ısınıyorum, bu o de ğil Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk Birle iyoruz sessizce.

46 Erdal Öz, “Edip Cansever’le Konu tum”, A Dergisi , 1956, s.5. 29

Mesela karanfil ne? Sevilen bir varlık var, ona verilen bir karanfil ve elden ele dola ıyor. Bunu bir olguya indirmeye çalı ırsak bir ahıs olabilir yani bir sevgili hatta sevginin kendisi olabilir. Payla ım olabilir, cinsellik olabilir. Đ te özgür ça ğrı ım bu. Bir tek eyi anlatmak yerine akla bir sürü ey getirmek. Anlatmak de ğil, ça ğrı tırmak.

Az az ya ıyorsun… Yani bizim zihnimizde canlanan ilk ey birden dal budak sarmıyorsun ama süreklisin. Bu, olumlu bir ey. Sonra oysa diye ba layan bir cümle geliyor ki bu da olumlu. “Oysa ki” den sonra olumsuz bir cümle olmalıydı ki kaideye uysun. Ama burada sözü olumludan olumsuza getiriyor. Dilin gramatikal mantı ğının dı ında bir cümle yapısı söz konusudur. Edip Cansever “oysa” edatının buraya uymadı ğını bilmeyecek kadar cahil de ğildi elbette ama bunu bile isteye yapıyor. Çünkü di ğer ekliyle tartı maya de ğmezdi ama böyle bir gramatikal mantı ğın dı ına çıkmak iire getirilen yorumları geni letiyor. Ayrıca “az az ya ıyorsun” dizesinde Edip Cansever’in yukarıda bahsetti ğimiz kurama ba ğlılı ğını da görmekteyiz. Azlık-çokluk maddi olgular için söz konusu edilebilecek kavramlardır. “Ya ama” dedi ğimizde mantıksal olarak kısa ya da uzun ya amadan bahsedebiliriz. Konu ma dilinde böyledir; ancak air bunu maddile tirerek farklı bir kavrama noktası getiriyor soyuta; onu somutla tırıyor.

Buna benzer bir e ğilim de yine Đkinci Yeni airleri içinde saydı ğımız Sezai Karakoç’ta kendini gösterir. Poetikasını anlattı ğı ikinci yazı soyutlama ile ilgilidir. Nitekim modern sanat genel anlamda soyutlamaya dayanır. Ona göre air, iiri soyutlamada bırakırsa eksik bırakmı olur, tamamlaması için airin tekrar somutla tırması yani soyutla tırdı ğı eyi tekrar bir ba ğlama oturtması gerekir. Bunu da Dirili kavramına ba ğlar. 47

Asaf Hâlet, poetik yazılarında sık sık üzerinde durdu ğu “mücerret/soyut iir” hakkındaki “Mücerred iir” ba lıklı yazısında bütünüyle bu konu üzerinde durarak; “iiri de “mümkün oldu ğu kadar ba ğlardan ayrılmı olan ve mücerret’e yakla an bir

47 Sezai Karakoç, Edebiyat Yazıları , Dirili Yayınları, Đstanbul, 1997. 30

ey telâkki ediyorum.” diye tanımlar. 48 Yine Asaf Halet Çelebi “...tabiattan alınan malzemeyi do ğrudan do ğruya koymak marifet de ğil, onun içimizdeki sanatkâr ruhiyle süzüp aldı ğımız mücerret tarafı iirdir.” der.

Sonuçta Đkinci Yeni iir dilinin asıl göstermek istedi ğinin, nesnel gerçeklik olmadı ğını söyleyebiliriz. iir somut ve soyut arasında, de ğiken bir yol izler. Önce air, somut hakikatle beslenir. Varlık ve olaylar, airin zihninde soyutla ır ve aldı ğı yeni biçimle yani yeniden üretti ği biçimle söze yansır. airin söyledi ği ey, duyurmak istedi ği öznel hakikatin aracı oldu ğu için bu kez okuyucunun zihninde öznelle ir/soyutla ır. Çıkı noktasından itibaren izledi ği somut-soyut-somut-soyut de ğiimler sonucunda tarihe kalabilmesiyle nesnel hakikate, yani somutlu ğa dahil oluverir.

2.2.1.2 Deformasyon

Đkinci Yeni iirinin bu özelli ği öncelikle dilde kar ımıza çıkar. Türkçenin yapısını zorlamakla kendini gösterir. Đlk bakı ta dildeki deformasyon bizi rahatsız eder ancak bu zihnin, hayal gücünün, belle ğin zorlanması anlamına da geldi ği kötü de ğildir çünkü zihni rehavetten kurtarır, okuru farklı açılımlar yakalamaya iter.

Đkinci Yeni airleri okurun kar ısına alı ılmamı kelimeler ve sözdizimi ile zengin anlam katmanlarıyla çıkarken yer yer anlamsızlık ve dillerinin bozuklu ğu suçlamalarına maruz kalır. Halbuki onlar, iir dilinde hem sözcüklerin ses ve biçim niteliklerinden, hem dilin sözdizimi özelliklerinden bilinçli olarak ayrılma, dilde bulunmayan yeni sözcük ve anlatım biçimlerinin kullanma anlamına gelen “sapma”lara gitmi lerdir. 49 Bu noktada onlar, akıl ve mantık dı ına yönelerek “gerçe ğin düzeninde yapamayacakları de ğiikli ği kelimelerin konu ma dilindeki gündelik düzeninde yapmak” istemi lerdir. Bu nedenle Đkinci Yeni airlerinde sözdizimi deformasyonlarını veya dilbilgisi sapmalarını, iirde anlamı kapamak ya da anla ılmaz kılma niyetinin bir parçası olarak görmek, yeni bir iir dili söyleyi i

48 Alaattin Karaca, “Đkinci Yeni Poetikası”, Hece , Ankara, 2005, s.19. 49 Aksan, iir Dili ve Türkçenin iir Dili , Ankara, 2006, s.166. 31

kurma çabası olarak yorumlamak, Đkinci Yeni airlerinin iir dilindeki yapmak istediklerinin felsefi dayana ğını görmezden gelmektir.

iirde ço ğu kez söz dizimini de ğitiriyorlar. Bazen tamamlanmayan cümlelerle kuruyorlar mısralarını. Hatta bazen hecelerin bile yerleri de ğitirilebiliyor ama mutlaka dili bir eyleri ça ğrı tıracak biçimde kullanıyorlar. Dildeki bu deformasyon özelliklerini birkaç örnekte belirlemeye çalı alım.

Đlk olarak Đkinci Yeni toplulu ğunun önemli isimlerinden Cemal Süreya’nın Bir iirinin adından ba layalım. “Üvercinka”. Sadece iirin adı bile Cemal Süreya’nın bir anlamda da Đkinci Yeni’nin dildeki deformasyonu belli bir mantığa göre ve ça ğrı ım yakalamak adına yaptı ğını ispat eder. Üvercinka kelimesi hiçbir anlamı olmayan hiçbir dilde kar ılı ğı bulunmayan bir sözcüktür. Ancak kelimenin kendisi zihnimizde bir takım ça ğrı ımlar uyandırır. Her eyden önce bu seslerin bir araya geli i bize ‘güvercin’i ça ğrı tırır. iirde sözü edilen kadınla ve bu göstergeyle ilgili tasarımlar okuyanın zihninde hemen canlanır. Sözcü ğün sonundaki –ka ise, Đslav kadın adlarının sonuna getirilen bir küçültme ekidir. Bütün bunlar zihnimizde birle mekte ve zengin bir tasarımlar yuma ğı olu turmaktadır. 50

Cemal Süreya ‘nın “Bun” adlı iirinde geçen ve yine anlamsızmı gibi görünen “gözistan” sözcü ğü bizde anlatılan kadının gözlerinin ne denli büyük ya da ne denli etkileyici oldu ğu ça ğrı ımını canlandırması bakımından ilginçtir. Daha pek çok iirinde bu e ğilimi görmekteyiz.

“Gözleri göz de ğil gözistan ”51 (Bun, Üvercinka, 65)

“A kımız imdi görklü bir hayatın Yabancaya berbat bir çevirisi” (Dikkat Okul Var, Sevda Sözleri, 167)

50 Aksan,a.e, 2006, s.105. 51 Farsça kökenli –istan eki ülke (yer) gösteren bir ek olmasına kar ın air tarafından “göz” göstergesiyle birle tirilmi tir. 32

“u senin dolayık sesin var ya Dondurma yiyen gürbüz bir kız gibi müstehcen ( Var, Sevda Sözleri, 188)

Đkinci Yeni airleri içinde saydı ğımız Ece Ayhan’ın da bunun benzeri kullandı ğı deformasyona u ğramı sözcükleri vardır. Örne ğin “aparthan” kelimesi bunlardan biridir. 52 Anlamı olmayan ancak bizim zihnimizde yine bir eyler ça ğrı tıran sözcüklerden biridir. Öncelikle apartmanı ça ğrı tırır, daha do ğrusu hem apartmanı hem de hanı ça ğrı tırır. Hemen gözümüzün önüne bize mahsus bir ya ama mekanı geliyor. Apartman da de ğil han da de ğil, ikisi arası bir ey.

… iirimiz mor külhanidir abiler Topa ğacından aparthanlarda odası bulunamaz Yarısı silinmi bir ejderhanın düzü üm üzre eylemde Kiralık bir kentin giri kapılarına kara kireçle airlerin ümü ğüne çökerken i aretlenmesinin iiridir. Ayıptır söylemesi vakitsiz Üsküdarlıyız abiler … (Ece Ayhan, Mor Külhani)

Yine Ece Ayhan’ın kullandı ğı “cehennet” kelimesi de dikkat çekicidir. 53 Okurun hayalinde hem cehennemi hem de cenneti ça ğrı tıran ama ikisi de olmayan, ikisinin arasında bir mekan imgesidir.

52 Mor Külhani adlı iirinde geçen sözcüklerden biridir. 53 Mor Külhani adlı iirinde geçen sözcüklerden biridir. 33

iirimiz her i i yapar abiler Valde Atik'te Eski air Çıkmazı'nda oturur

Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür Kötü caddeye dü mü bir tazenin yakın mezarlıkta Saatlerini çıkarmı yedi dala gerilmesinin iiridir Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal ağabeyler … (Ece Ayhan, Mor Külhani)

Bu konuda Karakoç, 29 Haziran 1958 tarihli Pazar Postası’nda yayımladı ğı “Di imizin Zarı” ba lıklı yazısında u de ğerlendirmeyi yapmaktadır: “Yeni air, hep somutun somutunu plastike gider... Ece Ayhan ki yeni iirin Necatigil’idir insanın, çarpık ve negatif realitesini oldu ğu gibi anlatır, kelimeyi bundan dolayı çarpıtır.”

Đkinci Yeni airleri, okuyan / dinleyende yeni tasarımlar olu turabilmek için, dilin bütün olanaklarından yararlanmaya çalı mı lardır. Bu amaçla, dildeki ö ğeleri ses, biçim, sözdizimi ve anlam bakımından farklı bir duruma getirerek iir dilini hem dilbilgisi hem de anlamla ilgili sapmalar üzerine kurmu lardır.

Đkinci Yeni iirinde sözcüklerde mey dana gelen deformasyonun dı ında, cümledeki sözdiziminin de deformasyona u ğradı ğını görmekteyiz. Örne ğin Cemal Süreya’da bu e ğilim oldukça yo ğun olarak kar ımıza çıkar.

“Gibi bir Erzurumlu yanından geçen minarelerin Daracık ıslı ğına buyur etmi bütün mavilikleri” (Cemal Süreya, Süvey )

34

Ece Ayhan’ın da iirlerinde sözdizimindeki deformasyonla sıkça kar ıla ırız.

“Ah karpuzun içindeki kesmece delikanlım Đstanbul”

“Konu uluyordu mahallelerde iç ve dı ”

Đkinci Yeni iirindeki sözdizimi deformasyonlarını, anlamı kapalı ya da anla ılmaz kılma dü üncesinin bir parçası olarak görmek; kelime oyunculu ğu olarak de ğerlendirmek ya da kendine amaç bir dilbilgisi sapması durumuna indirgemek do ğru bir yakla ım olmayacaktır. iirimizin Đkinci Yeni’den sonraki geli imi dü ünüldü ğünde, bu arayı lar, yeni bir iir diline bir adım olarak de ğerlendirilmelidir.

2.2.1.3. Karı tırım

Karı tırım (sinestezi), duyusal algılamanın birbirleriyle karı tırılarak anlamın yaygınla tırılması ve zenginle tirilmesi amacıyla yapılır. Dı dünyadaki varlıkların, algılamaların yahut duyumsamaların karı tırılması anlamına gelir. Bir duyunun, algının yerine öbürü konulur, de ğiik izlenimler, kar ıt duyumlar arasında e itlik kurulur; duyulardan birine ili kin algılar di ğerine mal edilir.

Đkinci Yeni airleri algılama ekillerimizin alı tı ğımız biçimde kullanılmasının iiri daraltabilece ği görü ündedirler. Duyular arasındaki gidi geli , bizi de ğiik açılımlara götürebilir, diye dü ünüyorlar ve karı tırım dedi ğimiz yönteme bu sebeple sıkça ba vuruyorlar.

Đkinci Yeni airlerinin bu e ğilimlerini birkaç örnek üzerinde belirleyelim.

“Saçlarla gözleri kesiyoruz makaslar konusunda”

“Ben alkol yiyorum çatır çatır 35

Makarna içiyorum sülük gibi”

“En akıllı tarafımdır balıkla deniz tutmak”

“Güne bir pazartesi olarak mı duruyor burnunuzda” ( Edip Cansever)

“Atımı istedim evin gö ğü gerindi” (Đlhan Berk)

“Seni ça ğırıyorum parmaklarımdan süt emmeye” (Sezai Karakoç)

“Adam yıldızlara basa basa yürüdü” (Cemal Süreya)

Bu örneklerde de görüldü ğü gibi Đkinci Yeni airleri duyular ve algılar arasındaki karı tırım tekni ğini pek çok iirde kullanmı lardır. Sonuçta bunu anla ılmaz olmak gayesiyle de ğil insan zihninin perspektifini geni letmek arzusuyla yapmı lardır.

2.2.1.4. Kapalılık

Đkinci Yeni iirinin en belirgin özelliklerinden birisi de, alı ılmamı ba ğdatırmalara çok sık yer vermesidir. Bu iir hareketi üzerine yapılan tartı malarda “anlamsız” iir suçlamasının bir dayana ğını da, birbirinden uzak ça ğrı ımlı kelimelerin ba ğda tırılması olu turmu tur. Ece Ayhan da, okuyucuya yeni 36

tasarımların sunulmasında önemli roller yükledi ği imge, sembol ve benzetmelerin yanında, daha ba ka tasarımların da aktarılmasını sa ğlayan alı ılmamı ba ğda tırmalara çok sık ba vurmaktadır.

“ay Türkçe rakı çıkmı tır kapalı” “bir bach konsertosunun dudakları gibi çilek korkunç hû” “bütün ellerinin sokakları a ktır senin A. Petro” “sessizce bitiyor ilk güne te icra-iflas duası”

Đlhan Berk’e göre de iir mutlaka anlam için yazılmaz. Kapalılık dedi ğimiz ey anlamsızlık da de ğildir. “Nedendir bilmiyorum, ben anlamı iire pek yatkın bulmam. Kimi kitaplarımda onu dü man bile bilmi imdir. . . . Ama unu söyleyeyim; sonuçta iir iirse anlamlıdır” der (Kanatlı At 73). iirde kapalılı ğı sa ğlayan ise çok anlamlılıktır. Birden çok anlamı olan bir iirde air, metni, ça ğrı tırmalarla, dolaylı anlatımlarla sürdürür. Böylece iir okuyucular tarafından çe itli biçimlerde anlamlandırılabilir. Okuyucu her okumada iirin kapalı olan bir ba ka noktasını ke feder ve anlamlandırma sürecinde yeni a amalara yönelir.

iirde alı ılmamı ba ğda tırmalar yoluyla, “geni bir dü ünce-tasarım-duygu- görüntü yuma ğı” olu turulması ve “göstergelerin ustaca, özgün bir biçimde” ba ğda tırılması amaçlanmaktadır. Böylece iir, yaratılan de ğiik tasarımlarla birlikte okuyana bir duygu ve dü ünce zenginli ği ya atmakta ve güçlü bir anlatıma eri mektedir. Đkinci Yeni airlerinin iirleri bu nedenle kapalıdır yani anla ılması güçtür. Belli bir amaçla yapıldı ğı için ve bu kapalılık içinde dahi okuyucuya yeni ve zengin ça ğrı ımlar dü ündürdü ğü için ele tirilerin aksine istedi ğini yapma noktasında Đkinci Yeni iiri ba arılıdır. E ğer ele tirildikleri nokta kapalılıksa bu zaten onların amaçlarından biridir ve dolayısıyla da amaçlarına ula mı lardır.

Behçet Necatigil de bu konuda öyle bir tespitte bulunur: “ Đkinci Yeni tamamıyla bir ey söylemeyen iir olmuyordu. Yalnız iirin bütününden sezgi

37

yoluyla yarı karanlık bir anlam, gizli bir güzellik çıkarmak okuyucunun hazırlı ğına bakıyordu.” 54

Bu akımın önde gelen temsilcilerinin yeni tasarımların sunulmasında alı ılmamı ba ğda tırmalardan ne ekilde yararlandıklarını gösteren birkaç örnek verelim:

“Sizi görmüyor muyum dikkat! trenlere çikolata yediriyorum”

“Çocu ğu çocukluyor bir düdü ğün kırmızısı”

“Güne bir pazartesi olarak mı duruyor burnunuzda” ( Edip Cansever)

“Denizin pencereleri sürgülüydü”

“Yalnızlı ğın dükkânlarında hasır koltuklarda oturduk” ( Đlhan Berk)

“Seni ça ğırıyorum parmaklarımdan süt emmeye”

“Ses kı ı. Ate yırtıldı. Çarpıldık.”

“Baharı seller götürdü bo ğuldu yaz” ( Sezai Karakoç)

“Ba ladı Afrikası uzun bir gece”

54 Behçet Necatigil, Bile/Yazdı , YKY, Đstanbul, 1997, s.98. 38

“Güvercin ku kusu cırlak güne ” ( Cemal Süreya)

“En cumartesili bir Đstanbul dü ünerek bu kantoları dü ünüyorsun”

“Yüzüklerinde altın parmaklar takılıymı ”

“arsenik iesine eylül doluyor” ( Ece Ayhan)

Đkinci Yeni iiri, konusu apaçık belli olan, bir yerde ba layıp bir yerde biten iir de ğildir. Đlhan Berk’in deyi iyle ‘öykülü iir’ hiç de ğildir. Bütün güçlü ğüne ve kapalılı ğına ra ğmen, yüzü manaya da dönüktür bu iirin. Hareketin iyi airleri, güzelli ği yani estetik be ğeniyi iirin birinci amacı olarak benimsemi ler, ona ba ğlılıklarını ürünleriyle ispat etmi lerdir. Bir bakıma Đkinci Yeni, saf iiri arayı da sayılabilir.

2.2.1.5. Serbest Ça ğrı ım

Đkinci Yeni airlerinin yukarıda bahsetti ğimiz tüm özelliklerinin çıkı noktası iirlerinde hatta iirlerindeki her kelimede okuyucunun dünyasında farklı ve zengin, ki iye göre de ğiken, özgür ça ğrı ımlar olu turmaktır. Bu yönüyle Đkinci Yeni soyut resme benzer. Görünen ey aynıysa da uyandırdı ğı, hissettirdi ği, ça ğrı tırdı ğı ey farklı olabilir. Bu bir eksiklik de ğil bir zenginliktir. Bu olgu modernle menin getirdi ği kaçınılmaz gerçeklerden biridir ve sanatın her alanında sanatçılar üzerinde etkisini hissettirir. “Artık ahlâk, bilim ya da din sanatçıya dı arıdan buyuramayaca ğı için, sanat kendi kuralını kendisi koyacak, sanatçının önündeki tek seçenek kendi deneyimi olacaktır. Deneyim (experience), modern sanatçının uç beyli ğinde, sayesinde akından akına ko tu ğu küheylandır. Sanatçının bütün verileri, kalıpları kırıp parçalamada, özgün ürünleri ortaya koymada tek rehberi bu deneyimi 39

olacaktır: Daha önce kimsenin kullanmadı ğı bulu lara ula mak, yeni imajlar, yeni semboller olu turmak, yeni biçimlerle yeni muhtevaları kurmak. Joyce’un Ulysses’i ile Bracque’ın resimleri, Andy Warhol’un kolajları, Tzara’nın iirleri bunun örneklerinden birkaçı.” 55

Modern iirin anlamı örtmek, gizlemek istedi ği konusunda, edebiyat ele tirmenlerinin ço ğu görü birli ği içindedirler. 56 Bu konuda Necatigil unları söylemi tir: “Modern iirin biraz da okuyucu tarafından doldurulması gerekli bo luklar ta ıdı ğını, böyle bir iir tecrübesinden geçmemi kimselere bunların biraz katı ve kapalı gelece ğini kabul ediyorum. Ama iirin ilk bakı ta çapra ık ve bilmeceli görünmesi onun çözülemeyece ği anlamına da gelmez” 57

Đkinci Yenicilerin uzak ça ğrı ımlar yaratmaya yönelik, iire özgü bir dil olu turma çabaları genelde Türk iirini de etkilemi ve yeni anlamların pe ine dü ülmü tür. “iirde dil düzyazıda oldu ğundan biraz daha ba kadır…iirde dil hem araçtır hem de ortamdır. iirin bir yerde gövdesi gibidir. Ku un kanatlarıyla uçması gibidir…iirde dilin ayrı bir i levi çıkıyor, dilin kendisi oluyor bir yerde… Daha esnek oluyor sözcükler. Esneklikleri bakımından da birbirleriyle ça ğrı ım zinciri içinde olabiliyor.” 58 Đkinci Yeni iirinde i te bu sözcükler arasındaki esneklik hatta sözcüklerin kendisinde mevcut olan esneklik okuyucuyu da i in içine katmak, farklı, özgür ça ğrı ımlardan yola çıkarak muhayyileyi geni letmek amacı güder. Bu amaçla iirde kullanılan sözcüklerin alı ılagelmi kuralların dı ında sıralanması, birbirleriyle ilgisiz görünen kavramların birlikte kullanılması, hatta sözcüklerin eksik ya da farklı yazılması daha da ileri gidersek sözcükleri olu turan seslerin yahut hecelerin

55 Mustafa Arma ğan, Gelenek ve Modernlik Arasında , Đz Yayıncılık, Đstanbul, 1995, s.51. 56 Sami Akalın, Edebiyat Terimleri Sözlü ğü, Varlık Yayınları, Đstanbul, 1984, s.185. 57 Necatigil, a.e, 1997, s.105. 58 Ali Püsküllüo ğlu, “Cemal Süreya’nın iiri Üstüne”, Milliyet Sanat , 1990,S.233,s.8. 40

zihnimizi zorlayarak farklı ça ğrı ımlar olu turması hep Đkinci Yeni airlerinin ba vurdu ğu yöntemler olmu tur. iirin “kelimelerin simyasından ve duyulardan” do ğdu ğuna inanan ve “hayatı de ğitirmek” parolasıyla yola çıkarak özgürlük adına her türlü estetik kurala ba kaldıran Rimbaud, modern iiri derinden etkiledi ğine inanılan bir sanatçıdır. Rimbaud’nun iirlerini ellerinden dü ürmeyen Đkinci Yeniciler, ayrıca modern iirin Apollineire, Lautréamont ve Cummings gibi avangard (öncü) temsilcilerini de yakından takip etmi lerdir. Onların gerçe ği birebir yansıtma yerine; bölerek, grotesk düzleme ta ıyarak anlatan estetik ilkelerinden yaralanarak kendi iirlerinin içerik / biçim yapısını ve dilini olu turmaya çalı mı lardır. 59

Đkinci Yeni airlerinin bizce en tutarlı görü ü kelimelerin ça ğrı ımları üzerine in a ettikleri anlam dünyasıdır. Çünkü “anlam bir göstergenin (sözgelimi bir sözcü ğün) yalnızca gösterilen boyutu demek de ğildir. Anlam yalnız içerikte de ğildir. Gösteren boyutunda da (sözgelimi bir sözcü ğün ses düzlemi) anlamı vardır.” 60 iire bu yönüyle yüklenen misyon, “ iir usun bir bozgunlu ğu olmalıdır.” 61 fikriyle kendini airlerin bireysel ferdî üslûplarında farklı görünümlerde ortaya koyar.

2.2.1.6. Biçimcilik Đkinci Yeniciler, iire getirdi ği yeni bir sözdizimi ve kapalı söyleyi özelli ğiyle, günümüz iirine de bir temel olu turmu lardır. Garipçilerin bildiri imi amaçlayan basit dil kullanımına ve Toplumcu Gerçekçilerin politik mesajlı içeri ğine tepki göstererek, iirin bir de “sunu ” tarafının oldu ğuna dikkat çekmek istemi lerdir. Ancak, bunu yaparken, tepki hareketlerinin birço ğunda oldu ğu gibi, a ırılıklara kaçmaktan kurtulamamı ve biçimcilikle suçlanmı lardır .62

59 Geçgel, a.e,2004, s.2 60 Mehmet Rıfat, Gösterge Avcıları , Đstanbul, 2000, s.33. 61 Đlhan Berk, airin Topra ğı, Đstanbul, 1992, s. 119. 62 Hulusi Geçgel, Modern Türk iirinde Cumhuriyet Dönemi , 2003, s.2. 41

Đlhan Berk’e göre ise biçim, içerik eklinde bir ayrım iiri daha ileri bir seviyeye getirmez. Böyle bir ayrım airin önünü tıkayan bir konudur. Berk, bu ayrımı reddederek iire bir a ğaca bakıldı ğı gibi yakla ılması gerekti ğini belirtir. “iirde biçim, içerik ili kisine bir a ğaca bakar gibi bakmalı. iir de bir a ğaç gibi bir eyti im izler çünkü” 63

Garip’e kar ı oldukları noktasından yola çıkarsak Đkinci Yeni, söyleyi teki rahatlı ğın yerine iir dilini zorlamayı, anla ılırlık yerine anlamca kapalılı ğı, somuta kar ılık soyutlamayı getirir. Halk iirine sırt çevrilir. Öte yandan dize anlayı ına, sözcüklerle oynamaya yönelerek eski iirle ba ğlantı kurulur. Đkinci Yeniciler için önce biçim gelir. Cemal Süreya bunu öyle belirtir: “Biz iir salt biçimdir, demiyoruz, belki en çok biçimdir diyoruz. Bunu belirtebilmek için de soyut bir metotla di ğer her ey aynı kaldı ğı takdirde biçimin beklenebilir de ğimelerini arıyoruz. Biçimi önemsiyoruz. Bunu da gerekli buluyoruz." 64

Đkinci Yeni’nin öncü isimlerinden Ece Ayhan da özle biçimin birbirinden ayrılamayaca ğını savunur ve yazarken bu ikisini ayırt edemedi ğini, bunların kendi iirinde iç içe geçti ğini ancak bile kelerinden söz edilebilece ğini ifade eder. Dı ö ğe gibi görünen biçimin aslında içeri ğin kendisi oldu ğunu söyleyen air, Đkinci Yeni iirinin bu anlayı la kurdu ğu “yeni biçimlere bürünmü yeni özlere” kar ı çıkılmasından ikayet eder. 65 öyle bir benzetmeyle biçime verdi ği önemi açıkça dile getirir: “ iir öylesine iyi örülmeli ki eklem yerleri, teyeller gözükmesin.”

Ayrıca Đkinci Yeni’nin di ğer airleri gibi Ece Ayhan da ça ğda iirin kalıplara ba ğlı kalamayaca ğını, kalıpların iirde yaratıcılı ğı öldürdü ğüne inanır. Biçimle kalıbın birbirine karı tırıldı ğını fakat bunların tamamen farklı eyler oldu ğunu söyler.

63 Đlhan Berk, Deniz Eskisi , Adam Yayınları, Đstanbul, 1994, s.107. 64 Cemal Süreya, “iirde Biçim”, Pazar Postası , 1958, S.26, s.41. 65 Ece Ayhan, “Đlhan Berk’le Konu ma”, Yazko Edebiyat , S.24, s.125. 42

Đlhan Berk de bu konuda “Kalıp ayrı bir eydir. Yaratılmamı tır, bulunmu tur. Yaratıya da katılmaz. airlerin ortak malıdır” 66 diyerek iirde kalıp kullanımına kar ı çıkar. Đkinci Yeni airleri biçimin özün gere ği olarak belirlendi ğini söylerler ve biçimle kalıbın farklı oldu ğu konusunda birle irler.

2.2.1.7. Söz Dizimi Özellikleri

Söz dizimi açısından düz yazı ile iir arasındaki farklılı ğın en önemli gerekçesi iirin etkileyicili ğini artırmaktır. Söz dizimindeki esneklik olana ğı iiri anlamın ötesinde, dilin i levselli ğini de kullanarak daha etkileyici ve esteti ğe daha yatkın hale getirmektedir. Nasıl ki bir iirin mısralarını kurallı cümlelere aktararak düzyazı haline sokmak onun bütün büyüsünü bozuyorsa söz dizimindeki bir takım oyunların iirde kullanılmaması da i te bu sebeple imkansızdır. Özellikle bu çalı mada konu olarak ele aldı ğımız Đkinci Yeni airleri için dü ünüldü ğünde sözdiziminin her zamankinden farklı ekillerini görme ansı bulaca ğız.

Dilbilimi açısından bakıldı ğında da düzyazı ile iir dili arasındaki farklılıklar kaçınılmazdır. Özellikle kafiye, vurgu, tonlama gibi ö ğelerin varlı ğı, kısa ve etkileyici söylem çabası, ses ya da anlamla ilgili ö ğelerin kullanımı hatta Đkinci Yeni iirleri için de ğerlendirecek olursak, anlam çoklu ğu hatta anlamın ötesinde ça ğrı ım zenginli ği yakalama gayreti söz dizimini düz yazıdan çok farklı ekillere sokmayı kaçınılmaz kılar.

Bu konuda T.S. Eliot, Dante’nin iir sanatına dair unları söylüyor: “ iirin bilim veya sanatından söz etmek gerekirse, Cehennem’den ö ğrendi ğimiz ders, en büyük iiri mümkün oldu ğu kadar az sözle, çok az sayıda benzetme ve istiare ile kelime seçimindeki güzellik ve zerafet bakımından mümkün oldu ğu kadar sadeli ğe özen gösterilerek yaratıldı ğıdır.” Böyle oldu ğu halde Dante’de iirin içeri ğinin yo ğun olarak anlatıldı ğına, üç dizenin açıklanmasının bir paragraf içinde

66 Đlhan Berk, Đnferno, YKY, Đstanbul, 1994, s.27. 43

gerçekle ebildi ğine, aynı dizedeki gönderimler için de bir sayfalık açıklama gerekece ğine de ğinmektedir.

Cemal Süreya’nın “ iirin gerçekte dil ve imge aracılı ğıyla gerçekli ğin en yo ğun, en özlü ve en az söze indirgenmi bir anlatımı oldu ğunu ileri sürdü ğünü belirten Mehmet Do ğan Aragon’un bir sözünü anımsatmaktadır: “Ben düzyazıyla anlatamadı ğım eyleri iirle anlatırım.” 67

iirsel anlatımın özelliklerinden ya da iiri düz yazıdan ayıran temel özelliklerden biri olan eksiltili anlatımın Cumhuriyet sonrası Türk iirinde kar ımıza çıkan örnekleri oldukça fazladır. Türk iirinde hatta bakı açımızı geni letti ğimizde tamamıyla iir türünde bu yöntem belki de bu türün ortaya çıkıından beri kullanılmaktadır. Düzyazıda da zaman zaman ba vurulmasına ra ğmen iirdeki kullanılı amacıyla düzyazıdaki kullanılı ı birbirinden farklıdır. Đkinci Yeni airleri için bu yöntemin sıklıkla kullanıldı ğını söyleyebiliriz. Bir duyguyu, dü ünceyi, olayı ya da iste ği en açık bir ekilde anlatmayı hedefleyen nesir dilinde kelimeler, dilbilgisi kurallarına uygun olarak sıralanır. Nazım dilinde ise, ahenk temin edebilmek maksadıyla vezin ve kafiye gere ği bu yapı bozulmakta, dilbilgisi kurallarına tam anlamıyla ba ğlılık aranmamaktadır. iir dilinde sözdiziminin bozulması her dönemde görülen bir özelliktir. Ancak, Đkinci Yeni iirindeki de ğitirmeler, kendilerinden önceki iirde oldu ğu gibi kelimelerin seslerinden yararlanmak için vezin ya da kafiye gere ği de ğil; iirde kendine amaç bir dilbilgisi olu turma gayretlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmı tır. 68 Dil, Garip’te oldu ğu gibi bir anlatım aracı olarak görülmemi ; kendisi iirin bir konusu haline gelmi tir. Kasıtlı sözdizimi deformasyonları, anlamı örtmenin, gizlemenin bir aracı olarak da kullanılmı tır. Bu konuyu daha sonraki bölümlerden “sapmalar” kısmında da inceleyece ğiz. imdi Đkinci Yeni iirlerinde kullanılan eksiltili cümlelere bir bakalım.

67 Akt. Do ğan Aksan, a.e, s. 62. 68 Geçgel, Đkinci Yeni iirinde Sapmalar, 2004, s.4. 44

Sen sık sık gülen gülerken de Sevecen bir Akdeniz çizgisini Sol yanına a ğzının Đli tiren çocuk özenle …. ( Cemal Süreya, Göçebe) Mısrada cümleyi tamamlamak zaten iirselli ği bozma ihtimali oldu ğundan zorunluluk olarak görülemez. Özellikle de yukarıda verdi ğimiz iirdeki gibi isimleri yargı ifadesi ta ıyacak ekilde ekfiille birle tirmek iirde aranması abes bir beklentidir.

iirde sözdizimsel kırıklı ğı sa ğlayan unsurlardan biri de fiilimsilerdir. Fiilimsilerle olu turulan yan cümleler bu yöntemden faydalanabilmek için elveri li sözcüklerdir.

Gülün tam ortasında a ğlıyorum Her ak am sokak ortasında öldükçe Önümü arkamı bilmiyorum Azaldı ğını duyup duyup karanlıkta Beni ayakta tutan gözlerinin … ( Cemal Süreya, Gül)

Rengini dünyaya ilk defa sunan Adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim Sevgilim Bana 'sen bir airsin' dedi ğin zaman. … ( Edip Cansever, Adsız Bir Çiçek) 45

Bunların dı ında bir de ba ğlaçların kullanımıyla sa ğlanan, mısralarda tamamlanmamı cümlelere rastlamaktayız. Yine Edip Cansever’in yukarıda bahsetti ğimiz Adsız Bir Çiçek iirinin son bölümünde kar ıla tı ğımız dizelerde bu özellik kendini gösterir.

… Ve yazmı olaca ğım bir de Her dönemde her ça ğda Sevdanın kendine özgü diliyle. ( Edip Cansever, Adsız Bir Çiçek) … Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karaköy köprüsüne ya ğmur ya ğarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki ki iydik … (Cemal Süreya, A k)

Beyaz iplik sert iplik ve tak tak Yuvarlak top küçük top ve tak tak Ping-pong masası varla yok arası Ben ellerim kesik varla yok arası ...... Öpücüğüne eyvallah ve tak tak Beraber sinemaya ... evet ...ve tak tak Ping-pong masası varla yok arası

Öküzün gözü veya dananın kuyru ğu Kadifekale veya Sen nehri Ha Sezai ha ping-pong masası 46

Ha ping-pong masası ha bo tüfek Bir el i areti eyvallah ve tak tak Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi Ne kadar güzel ne kadar sıcak Tak tak tak tak tak tak tak (Sezai Karakoç, Ping-pong Masası)

47

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ĐKĐNC Đ YEN Đ ĐĐ R D ĐLĐNDE GÖSTERGELER ĐN SEÇ ĐMĐ VE BA ĞDA TIRILMASI

3.1. Göstergelerin Kelime Türlerine Göre Kullanımı

3.1.1. Đsimler

Đsimler tüm yazın türlerinde oldu ğu gibi iirde de en fazla kullanılan kelime türüdür. iir dilinde kullanılan isimler elbette ki düzyazı türünde kullanılanlardan farklı de ğildir. Ancak bu isimlerin kullanılı farklılıkları düzyazı ile arasındaki ayrımı ortaya koyar. Özellikle de Đkinci Yeni airlerinin iirleri söz konusu oldu ğunda dilin alı ılagelmi isim türündeki sözcüklerinden çok daha farklı kullanı lar kar ımıza çıkar. En ba ta Đkinci Yeni iirinin ba lıca özelliklerinden olan deformasyon özellikle de sözcüklerde meydana gelen deformasyon isimlerde de sıklıkla gözümüze çarpar. Đsimlerde seslerin de ğitirilmesiyle meydana gelen deformasyonlar, farklı eklerin alı ılmadık bir biçimde isimlerle ya da farklı sözcük türleriyle kullanılması, bu iirin dili kullanı ını anlamak açısından önemlidir. Biz çalı mamızın bu bölümünde Đkinci Yeni iirinin sözcük türlerini nasıl kullandıklarını tasnif etmekten ba ka asıl olarak ne ekilde kullandıklarını belirlemeye çalı aca ğız.

Đkinci Yeni airleri özellikle de özgür ça ğrı ım ve hayal gücünü zorlama noktasında birle tikleri için kelimeleri kullanı ları bile alı ılmı ın dı ındadır. Pek çok ismin anlamsızmı gibi görünen fakat özünde mutlaka bir eyleri ça ğrı tıracak ekilde de ğiik kullanılı larla kar ımıza çıkması onların bu amaçlarını gerçekle tirme konusunda ne denli ba arılı olduklarının da göstergesi sayılabilir. Ba ta Cemal Süreya olmak üzere Đkinci Yeni airlerinin hemen hepsinde bu ekilde kullanılan sözcüklere rastlamaktayız. imdi birkaç örnekle bunları belirtmeye çalı alım.

Gözleri göz de ğil gözistan (Cemal Süreya, Bun, Üvercinka)

48

Cemal Süreya bu mısrada “göz” kelimesiyle ülke adı türeten –istan ekini birle tirerek Türkçede olmayan ama okuyanın hayalinde hemen çe itli ça ğrı ımlara neden olabilecek bir isim kullanmı tır. Đnsanın zihninde hemen anlatılan ki inin gözlerinin büyük oldu ğu ya da ne denli etkileyici oldu ğu hatta yüzünde en önemli ve dikkat çekici olan eyin gözleri oldu ğu gibi ça ğrı ımlar belirir.

Ilım günleri gelirdi taraçalar Uzatırdı mevsimölçerlerini Tıkabasa yaprak arka pencere Đnsan iki ki iyi sevebilir mi … (Cemal Süreya, Karne, Sevda Sözleri)

Đsimlerin bu ekilde farklı kullanılmaları, farklı türetme yollarıyla yeni yeni isimler eklinde kar ımıza çıkmalarının dı ında Đkinci Yeni airleri isimleri tamlamalar içinde de farklı ekillerde bir araya getirerek alı ılmadık birtakım isim tamlamalarına da yer vermi lerdir. … Sesimin esnek baldıranı sesimin alaca baldıranı.

Ve ku lara do ğru fildi i: rüzgarın tavrı. Da ğ: güne iskeleti.

Tahta heykeller arasında denizin yavrusu kocaman … (Cemal Süreya, Beni Öp Sonra Do ğur Beni)

49

Denizin kentini yaktım Vızıldayıp duran kafamın ortasında Denizin kentini yaktım Hurma ırıltıları yla

Denizin kentini yaktım Beni çocuklu ğumdan koparan Denizin kentini yaktım Bir kent kadın kabukları ndan … ( Sezai Karakoç, Denizin Kentini Yaktım)

Bir çakıl ta ları gülümseyi i ağlarmı karafaki rakısıyla imdi dipsiz kuyulara su olan kınar hanım'dan … (Ece Ayhan, Kınar Hanımın Denizleri)

50

3.1.2. Sıfatlar

Đkinci Yeni airleri sıfatları, özellikle de ça ğrı ıma dayalı anlatım ya da ba ka bir de ğile anlatılmak isteneni hazır ve do ğrudan vermeme anlayı ından yola çıkarak oldukça ilginç tamlamalar içinde kullanmı lardır. Bu özellikleri zaman zaman anlamsız ya da anla ılması güç iirler yazmakla suçlanmalarını getirse de aslında iir dili açısından oldukça ilginç hatta zengin ifadelere yer vermi lerdir.

Ne zaman elleri zambaklı padi ah olursam Sana uzun heceli bir kent verece ğim Girilince kapıları yitecek ve bo !

Azizim, güzel atlar güzel iirler gibidirler Öldükten sonra da tersine yarı ırlar, vesselam! … (Ece Ayhan, Zambaklı Padi ah)

Zambaklar en ıssız yerlerde açar,

Ve vardır her vah i çiçek te gurur.

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar ,

Iıksız ruhumu sallar da durur,

Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

… (Sezai Karakoç, A k ve Çileler)

51

Kapalı çar ıya gitti ğin zaman

Bir yangın sonrasının gazetelerini okudun

Bir gazete uzun ve kul olmu bir gazete ydi kapalı çar ı

Mavi gözlü bir gazete

Kapalı çar ı içinde bulutların en senin olanı

(Sezai Karakoç, Kapalı Çar ı)

Sen el kadar bir kadınsındır Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli Bazı a ğaçlara kapı kom u Bazı çiçeklerin andırdı ğı … (Cemal Süreya, Balzamin)

… Bu arkıyı ne zaman duysam aklıma Sinirli bir el in uysal bir barda ğa Çok yukardan döktü ğü bir içki gelir … (Cemal Süreya, Göçebe)

… Kuzeyde, ince bir kar da ğıtımında Çocukların oyun oynamadı ğı yerlerde

52

Bulunmaya hazır ve Eski ça ğlara ait bir parayım. … (Edip Cansever, O Yalnız)

3.1.3. Zamirler

Zamirler elbette ki tüm yazın türlerinde oldu ğu gibi iirlerde de sıkça kar ımıza çıkan Kelime türleridir. Đkinci Yeni iirinde de zamirlere sıklıkla yer verilmi tir. Đkinci yeni iirinde özellikle de ki i zamirlerinin kullanıldı ğını görmekteyiz.

Çi ğ dü tü göklerden

Ve bir bahar günü do ğdun sen

Güvercinler geçti menek elerden

Ve bir bahar günü do ğdun sen

Kendi kendine ayna olan nergislerden

Leylakların gün do ğuu ürperi inden

Zambakların kıyı kıyı bakı ından

Geldin sen

(Sezai Karakoç, Do ğum)

Siz ne iyisiniz, ben sizi bir eylere benzetiyorum Bilmem bir testi, bir bakır sahan kolay mı sizinle 53

Çok rahat bir gökyüzü mü var sizinle Güne bir pazartesi olarak mı duruyor burnunuzda Yoksa bükülmü bir nehir gibi mi küpelerinizde Siz küçük adıyla mı ça ğırırsınız sessizli ği Öyle mi, ya kim uyandırır sizde

….

(Edip Cansever, Uyanınca Çocuk Olmak)

Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur Bunlar da saçların i te ak amdan çözülü Bak bu sensin çocu ğum enine boyuna Bu da yatak oldu ğuna göre altımızdaki Sabahlara kadar koynumda yatmı sın Bak bende yalan yok vallahi billahi Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur … (Cemal Süreya, Güzelleme)

… Zaman ki senden ba ka nedir Ve hep bir yüz dönü ür bende

Bir yüze Hem geceyi, hem tanyerlerini ta ır kendinde

Ben ki bir yıkıntınım senin, senin büyüttü ğün Acının el yazısında

54

(Đlhan Berk, Acının El Yazısı)

3.1.4. Fiiller

Fiiller konusunda Đkinci Yeni iirini incelerken fiillerin hangi kiplerde, hangi ahıs ekleriyle kullanıldı ğına ya da hangi fiillerin en sık kullanıldı ğına de ğinmeden yine özellikle kullanılan de ğiik ve alı ılagelmi in dı ındaki fiillerin geçti ği iir örneklerine yer vermeyi uygun gördük.

Đkinci Yeni airlerinden Cemal Süreya’nın “Bun” iirinde geçen ilginç ve ça ğrı ımı güçlü bir fiil oldukça dikkat çekicidir. air meryemse- eklinde bir fiil kullanmı ve bunu imdiki zaman kipiyle ve birinci tekil ahıs ekiyle çekimleyerek Türkçenin kurallarına uygun bir biçimde iirine almı tır.

… Ablasını o saat meryemsiyorum Çünkü her kadını meryemsiyorum Gözleri göz de ğil gözistan O müthi korku saatlerinde Ba ını omuzuma koymasa olmazdı Ba ını omuzuma koyunca da Kurtarmasa olmazdı beni olmaktan Đçti ği araba ait bir adam … (Cemal Süreya, Bun)

Cemal Süreya birkaç mısraını a ağıya aldı ğımız “A k” iirinin giri inde “gözlerinsiz edemem” eklinde bir ifade kullanıyor. Günlük konu ma dilinde “gözlerin olmadan yapamam” “gözlerin (ya da sen) olmadan ya ayamam” eklinde 55

kullanmaya alı tı ğımız bu ifade, dilin esnekli ği, kelimelerin ustaca kullanımı sayesinde bamba ka; ancak iirsellik olarak çok daha etkileyici bir ekle bürünüyor.

imdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin … (Cemal Süreya, A k)

air yine en me hur iirlerinden biri olan “Üvercinka”da “yüre ğimi elliyorsun” eklinde bir ifade kullanmı tır. “elle-“ fiili genellikle somut kavramlarla birlikte kullanılır. Ancak air ifadeyi kuvvetlendirmek amacıyla böyle bir kullanıma ba vurmu ve bu konuda ba arılı da olmu tur. … Laleli'den dünyaya do ğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüre ğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüre ğimi eller ellemez Sevi mek bir kere daha yürürlü ğe giriyor Bütün kara parçalarında Afrika dahil … (Cemal Süreya, Üvercinka)

… En saklı yerlerinden en güzelli ğin çıkıyor Ansızın do ğan hayvanlar gibi güzel Bakınca bir iir canlıyorum dünyaya Yapılan bir eydir iir, yuvarlak, kırmızı, geni En geni i en kırmızısı o ezilmi ler katında … 56

(Edip Cansever, Kaybaola) … Sen gitti ğim o ülkesin varılmıyorsun Vurmu sonrasız nasıl en güzel sulara Güzelli ğin balıkları gibi Đstanbul'un. imdi her yerde ne güzeldiniz o kalmı Yankımı denizlere öbür kadınlara Dünyada sizinle Đstanbul olmak varmı . (Đlhan Berk, Ben Senin Krallı ğın Ülkene Yeti tim)

3.1.5. Zarflar Đkinci Yeni iirinde zarfların kullanımında en dikkat çekici özellik zarfların kullanım yerleridir.Söz diziminde kar ıla mayı hiç beklemedi ğimiz yerlerde kar ımıza çıkabilirler. Yahut anlam bakımından uygun dümedikleri ancak iirin bütünlü ğü içinde bulundu ğu yere uygun hale getirilmi zarflarla kar ıla abiliriz. Đkinci Yeni’nin kelimeler konusundaki ilginçli ği zarfların kullanımında da kendini gösterir.

Đkinci Yeni iirinin en önemli isimlerinden Cemal Süreya’nın adından en sıkça bahsetti ğimiz Üvercinka adlı iirinde bu ilk bakı ta dikkatimizi çeker. Çünkü air iirine daha ilk ba ta, bizim söz diziminde öncesinde bir eyler duymaya alı tı ğımız bir zarfla ba lar.

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye Laleli'den dünyaya do ğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüre ğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüre ğimi eller ellemez Sevi mek bir kere daha yürürlü ğe giriyor Bütün kara parçalarında Afrika dahil 57

… (Cemal Süreya, Üvercinka) Yine yukarıya aldı ğımız iirde, bizim zaman zarfı olarak kullandı ğımız ve zarf- fiil ekiyle olu turulmu “yüre ğimi eller ellemez” eklindeki kullanım oldukça ilgi çekicidir. airin “Sizin Hiç Babanız Öldü mü?” iirindeki zarflar da yine anlam bakımından alı ık olmadı ğımız yerlerde kullanılmasına ra ğmen iirin bütünlü ğü içinde bizi rahatsız etmez.

Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum … (Cemal Süreya, Sizin Hiç Babanız Öldü mü?)

Edip Cansever’in Yerçekimli Karanfil iirinde ise yine zarfların çok farklı kullanıldıklarını görmekteyiz.

Biliyor musun az az ya ıyorsun içimde Oysaki seninle güzel olmak var Örne ğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil dü üyor gibi

Bir ağaç i liyor tıkır tıkır yanımızda Midemdi aklımdı u kadarcık kalıyor. … (Edip Cansever, Yerçekimli Karanfil)

58

3.1.6. Fiilimsiler

Fiilimsilerin kullanımı da Đkinci Yeni iirinde oldukça fazla ve sıra dı ıdır. Özellikle de zihinde ça ğrı ım olu turmaya yönelik ve anlatımı güçlendirme amaçlı kullanılan sıfat fiiller iirde görmeye alı tı ğımız sıradan fiilimsilerden çok farklıdır. Đster isim fiil, ister sıfat fiil isterse zarf fiil olsun Đkinci Yeni iirinde yer verilen fiilimsilerin ne kadar özgün, etkileyici ve sıra dı ı olduklarını görebilmek için birkaç örnek verelim.

… Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir de ğere biniyor soluk almak Sabahları acıktı ğı için haklı Gününü kazanıp kurtardı diye güzel Bir çok çiçek adları gibi güzel En tanınmı kırmızılarla açan Bütün kara parçalarında Afrika dahil … (Cemal Süreya, Üvercinka)

… Siz yok mu, sizin her yeriniz aırıp kalmaya istekli Bir bakın, uyanıp kalkınca çocuk olmalarım var benim u da var: bir sokak en açılmı pencereler dalıyor

Dalıyor da söz mü, yata ğa uzatıyor otomobillerini Ak duyan bir kadın … (Edip Cansever, Uyanınca Çocuk Olmak) 59

… Yüzün ki korkular verir bana ne zaman yüzümü tutsam yüzüne Ben ki ölüme hiç e ğilmedim hiç girmedi sözlü ğüme Belki soka ğa ilk çıkan bir çocuk tur ölüm Belki senin bazen topuz yaptı ğın saçın Bir yaban çiçe ği ya da ve daha ilk geliyordur dünyaya Bir demet maydanozu koparıp bırakmak belki de. … (Đlhan Berk, Yüz)

Kendi yastıklarına gölge salmasın Çocuklarının öpü leri onlara anlat Onlara anlat ya ğmur kar ılıklı ya ğar Ruhların içindeki müzikle kar ılıklı Kapalı çar ı içinde bir sigara Bir keman kılıfı senin saçlarına sürünen ya ğ Onlara anlat kadınların gözlerinin içinden geçer Kapalı çar ı ve kapalı çar ıyı götüren saat

Bir inci gerdanlık dumanları içinde kapkara Anlamaya ba ladı ğı a ğır ve çekilme z kelimeler içinde da ğ Senin resmin ince gerdanlı ğın siyah parlaklı ğı içinde ı ıklı Iıklı ı ıksız yandan ve önden ı ıksız arkadan ve içten ı ıklı Onlara anlat ki insan kelimelerden ve iirden yaratılmadı

60

Tüyler içinde gelen yeni dünya

Bir sandalye kadar hür oldu ğu gün Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal oldu ğunu onlara anlat … (Sezai Karakoç, Kapalı Çar ı)

… Bugün yalnız ya ğmura tahammül edece ğim Ta bo ğazıma kadar çıkan deli ya ğmura Tüyüme horozdan çok itimat edece ğim Đtimat edece ğim u belalı ya ğmura Ruhumu bayrak yapıp ben teslim edece ğim Asılmı bir adam ın iki eli ya ğmura Bugün yalnız ya ğmura tahammül edece ğim

Bir tren ı ığına, güne e çekmek seni Ve bir ehir yaratmak ruhundan Geyve diye Parçalanan gemi yi ve yırtılan yelken i Katıvermek sessizce söylenen bir türküye Ve sonra bir kö ede öldürmek ölmeyeni Ve son vermek bu bitmeyen arkıya Bir tren ı ığına, güne e çekmek seni ... (Sezai Karakoç, …Ve Mona Roza)

Gelin gülle ba layalım atalara uyarak Baharı koklayarak girelim kelimeler ülkesine Bir anda yükselen bir bülbül sesi - Erken erken karlar ortasında Güne dönmü ıık saçan bir yumurta - 61

Bana geri getirir eski günleri ... Paslanmı demir bir kapı açılır Küf tutmu kilitler gıcırdarken Ta karanlıklar içinde birden Bir türkü gibi yükselirsin sen Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken Söyleyemedi ğim ate ten kelimeleri uuraltım patlamı bir bomba gibi Saçar ortalı ğa zamanın Ağaran saç ın toz topra ğını … (Sezai Karakoç, Sürgün Ülkeden Ba kentler Ba kentine)

YORT SAVUL 1.atlasları getirin! tarih atlaslarını! en geni zamanlı bir iir yazaca ğız

2. harbi kar ılık verecek ama herkes gö ğünde ku uçurtmayan u üç soruya:

3. bir, yeryüzüne nasıl da ğılmı tır tarihi düzünden okumaya ayaklanan çocuklar?

4. iki, daha yavuz bir belge var mıdır ha gerçe ği ararken parçalanmayı göze almı yüzlerden? … (Ece Ayhan, Yort Savul)

… 62

Ey orta ikiden ölerek ayrılan çocuklar ! aslında ba layan askerler tabiatta hâlâ tramvaydan Sirkeci'de mi inerler süsüne kaçılmamı bir cenaze törenine gitmek için (Ece Ayhan, Orta Okuldan Ayrılmı Çocuklar Đçin iir)

3.1.7. Ba ğlaçlar

Ba ğlaçlar Đkinci Yeni iirinde di ğer kelime türleri kadar özellikli veya alı ılmı ın dı ında de ğildir. Bu elbette ki ba ğlacın anlam ya da ça ğrı ım yönünden çok geni kullanımlara imkan verecek bir kelime türü olmamasından da kaynaklanır. Yine de bazı iirlerde kimi ba ğlaçların farklı ekillerde kullanıldı ğını görebiliriz.

Dönelim Döndürsün bizi Kalbin akıp giden bulutlara benzeyen sesi Ya ğmursuz bir ya ğmura açılmı kapılardan Ve akılda kalan bir yoku tan Ve yalnız çocuklara özgü o sonsuz sinema koltuklarından Ve çocukluktan … (Edip Cansever, Acaba)

... urda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı Đstanbullular urda da etin ço ğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi ki sevmek Ki karaköy köprüsüne ya ğmur ya ğarken

63

Bırakasalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki ki iydik … (Cemal Süreya, A k)

… Ölümün biliyorum ey Đstanbul dirili içindir Öyleyse indir ruhunun teslim bayraklarını indir göm topra ğa Do ğrul ve kalk aya ğa Kemiklerinle etin arasında Sonsuz güç topla korku ve mu tuyla Mucize mu tusuyla Yüre ğim yırtılıyor çınlıyor a ğlıyor yüre ğim Fırtına yaprak yaprak dökülüyor Gecenin tüyleri savruluyor havaya Ölümümü kutlayan Arz o ğullarıyla Mübarek toprağın anlamından bile yoksun Ta ın demirin mermerin ve tozun metafizik kadrine bile dü man Kabus ruhumu çalmak isteyen hırsız Madde dönü ür binbir eye ama ruh kaybolmaz Altın madeni gibi pırıl pırıl kalır ve solmaz … (Sezai Karakoç, Alınyazısı Saati, Đstanbul)

3.1.8. Edatlar

Edatların kullanımı Đkinci Yeni iirinde oldukça çe itlidir. Đkinci Yeni airlerinin iirlerinde edatlar sıklıkla kar ımıza çıkan sözcük türlerindendir. Ço ğu zaman farklı söz öbekleri olu turularak kullanılan edatlar konusunda birkaç örnek verelim. 64

… Yalnız sana yazıyorum bu iiri Đstersen bir iir gibi okuma Çünkü her yıl yeniden yazaca ğım onu So ğuklar ba layınca havalanıp Millerce yol katettikten sonra Güneyi tadan bir ku un sevinciyle . … (Edip Cansever, Adsız Bir Çiçek)

Đçinden do ğru sevdim seni Bakı larından do ğru sevdim de Ağzındaki ıslaklı ğın bu ğusundan Sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de Beni sevdi ğin gibi sevdim seni Kar bırakılmı karanlı ğından. … (Edip Cansever, Đçinden Do ğru Sevdim Seni)

… Đ te kel hasan bu kel hasan karanlı ğı süpürürmü ters yakılmı güldürmemek için serkldoryan sigaralarıyla

ite masallara da girermi bir polis o zamanlardan beri sürme kirpiklerini aralayarak insanları çocukların … (Ece Ayhan, Kınar Hanım’ın Denizleri)

65

… Ben çiçek gibi ta ımıyorum gö ğsümde a kı Ben a kı gö ğsümde kur un gibi ta ıyorum Gelmi dayanmı ım demir kapısına sevdanın Ben ya amıyor gibi ya amıyor gibi ya ıyorum Ben a kı gö ğsümde kur un gibi ta ıyorum

Seni süt içme ğe ça ğırıyorum parmaklarımdan Kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan... (Sezai Karakoç, Kara Yılan)

… beni küçük su birikintileri büyüttü. beni anlamak için su birikintilerine sor su unutmaz:daireler çizerek dikkatle çalı ır. benim için yapraklar topla,yata ğını lekele. … (Đlhan Berk, Ak ama Do ğru)

… u senin dolayık sesin var ya Dondurma yiyen gürbüz bir kız gibi müstehcen,

Balkon demirine dayalı bir arka kadar akacı, Đlk doyumdaki gibi ye il elma tadında.

Kimlik denetimi yaptıktan sonra Resimli roman okuyan bir er gibi giderici.

u senin alçaktan sesin var ya

66

Pencereler var burnumun kemi ğinde sızı,

Aklar var unutulmamak için, Bo ğulmak için ilk sevgili. (Cemal Süreya, Var)

3.2. Anlam Yönünden Göstergelerin Kullanımı

iir, imgeleri, duygu ve co kuları tam olarak yansıtabilen dil ö ğelerini yakaladıktan sonra bunları anlatım gücünün doru ğuna yükseltecek ba ğlantılar içinde, yeni ba ğda tırmalar, birle tirmeler, türetmeler hatta sapmalarla ve ses açısından etki sa ğlayan ö ğelerden de yararlanılarak dizelere dönü türebilmektir.

iir dilinde sözcükler günlük kullanımlarındaki anlamlarının dı ında yan anlamlarıyla, farklı ça ğrı ımlarla kullanılabilmektedir. air, iirini olu tururken sözcüklerin ses de ğerlerinin art arda kullanıldı ğında yapaca ğı etkiyi, sözcükleri birle tirirken dilin çağrı ımsal özelli ğinden yararlanarak alı ılmamı ba ğda tırmaları olu turmaktadır. iirde göstergeler aracılı ğıyla olu turulan türlü aktarmalar, ba ğda tırmalar, birle tirmeler ve sapmalar iir türünün incelenmesini o ölçüde güçle tirmektedir. Her dilde göstergeler insan zihninde tek bir kavramın belirmesine yol açmayabilir, de ğiik anlamları da çağrı tırabilirler. Anlam, göstergelerin dil düzeni içinde anlam açısından ta ıdı ğı tüm de ğerleri, temel ve yan anlamı kapsamaktadır. Bu durumda bir dil göstergesinin tek bir kavramı de ğil, birden çok kavramı çağrı tırarak de ğiik kullanımları olabilmektedir. iir çözümlemeleri de ğiik açılardan yapılabilmektedir. “ Bu çözümleme, her biri dilbilimin ayrı bir dalı olan sesbilgisi, biçim bilgisi, sözdizimi ve anlambilimi alanlarında yapılmaktadır.” biçiminde belirtilmektedir. Bunların dı ında iire özgü kullanımlardan olan dil dı ı etmenler de iir çözümlemelerinde göz önünde bulundurulmalıdır. 69

69 Ünsal Özünlü, “De ğibilim ve Yazınsal De ğerlerin Bulunması”, Dilbilim ve Türkçe , Ankara Dilbilim Ara tırmaları, 1991, s.44. 67

Jean Cohen iirin düzyazıdan sessel ya da dü ünsel özüyle de ğil, dil ö ğeleri arasında kurdu ğu özel ba ğlantı tipiyle ayrıldı ğını belirtir. 70 Đkinci Yeni iirinin öncülerinden Cemal Süreya sözcüklerin iirin birimi oldu ğunu savunur. “ air sözcüklere dayanarak yazar. Sözcük nedir? Sözcük aynı zamanda duygudur, dü üncedir…” diyen air dilin adeta iirin gövdesi oldu ğuna inanır. 71

3.2. 1. Temel Anlam (Göndergesel Anlam)

Sözcüklerin ilk önce dile getirdikleri, çe itli aktarmalar ve yan anlamlar dı ında kalan kavramlardır. Sözcükler (göstergeler) değiik etkenlerle yeni yeni kavramları anlatır duruma gelse de anlam de ğimelerine u ğrasa da ba langıçta ‘bir kavrama bir gösterge’ ilkesinin geçerli oldu ğunu söyleyebiliriz. iir dilinde temel anlamın da di ğer bütün anlamlar kadar kullanıldı ğını belirtmekte fayda vardır. Hem Türk iirinde hem dünya iirinde gözcüklerin gerçek anlamlarıyla kullanıldı ğı, ça ğrı ımlar yaratma kaygısı olmadan, ba ğda tırma ve sapmalara ba vurmadan yazılmı iirler de mevcuttur. Lirik iir dedi ğimiz iirlerde anlatımdaki yalınlık, basitlik ve kısalık iire etkileyicilik ve iirsellik verir. Cumhuriyet sonrası Türk iirinde pek çok airin özellikle sözcüklerin ilk anlamları ya da temel anlamları dedi ğimiz anlamlarından yola çıkarak basit, yalın, dolaysız ve ça ğrı ımsız iirler yazdıklarını ve bu sadeli ğe ra ğmen iirlerinin etkileyicili ğinin kabul edildi ğini belirtmeliyiz. Garip akımının öncüsü Orhan Veli’nin iirlerinin bu kadar sevilmesi ve geni kitlelere hitap etmesinin altında yatan sır belki de bu yalınlık özelli ğidir.

Bir insan daha var, çok ükür, evde; Nefes var, Ayak sesi var; Çok ükür, çok ükür.

70 Jean Cohen, a.e, s.205. 71 Püsküllüo ğlu, a.e, s.8. 68

(Orhan Veli, Çok ükür)

Yine temel anlamı sıkça kullanan airlerden Ziya Osman’ın iirlerinin de gücünü bu sadelikten ve basitlikten aldı ğını söyleyebiliriz.

Hiç olmazsa unutmamak isterdim. Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar... Yalnız bırakmayın beni hatıralar. Az yanımda kal çocuklu ğum, Temiz yürekli uysal çocuklu ğum... Ah, ümit dolu gençli ğim, Đlk iirim, ilk arkada ım, ilk sevgim... -Do ğdu ğum ev. Rahatlayacak içim duysam Bir tek kapının sesini. … (Ziya Osman Saba, Geçen Zaman)

Đkinci Yeni airlerinin iirleri için de ğindi ğimiz tüm özellikler onların iirlerinde kullandıkları sözcüklerden ço ğunun temel anlamın dı ında oldu ğunun göstergesidir. Çünkü Đkinci Yeni için ça ğrı ım olu turmak en önemli noktadır. Ancak yine de dilin i levselli ğinden do ğan kaçınılmaz sonuçlardan biri de temel anlamdaki sözcüklerin kullanılması zorunlulu ğudur. Elbette ki Đkinci Yeni iirleri için de bu durum geçerlidir.

Sevgilim, bir günün ortası imdi Ta ıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık, Ben seni dü ünüyorum bir bodrum kahvesinde Uzat bana uzat ellerini Đzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen i çi kızlar Đstanbul her günkü ya antısı içinde, u ğultulu, Güvercinler güne ten bir sessizli ği biriktiriyor 69

(Cemal Süreya, Sevgilim Bir Günün)

Cemal Süreya’nın bu iirinde son dizenin dı ında tüm kelimelerin temel anlamlarıyla kullanıldı ğını söyleyebiliriz. Ancak u gerçe ği de belirtmeliyiz ki Cemal Süreya’nın hatta Đkinci Yeni içinde yer alan airlerin iirlerinin pek azında böyle bir duruma rastlayabiliriz.

3.2.2Yan Anlam (Connotation) Bir dildeki sözcükler yalnızca bir kavramı yansıtmakla kalmaz, zamanla yeni yeni anlamlar kazanır; ayrıca onu algılayanın zihninde de ğiik tasarımların olu masına da yol açar. Bunlara ek olarak, okuyan/dinleyende çe itli duyguların do ğmasını sa ğlayan duygu de ğerlerine de sahiptir. 72

iir dilinde sözcüklere yeni de ğerler kazandıran bu tür kullanımlar hakkında J.S. Mill “connotation” kavramının göndergesel (temel) anlamı dı ında kalan bütün öğeleri kapsadı ğını belirtir.

R. Graves ise “Düzyazı yazarı kolaylık olsun diye tümcelerini mantıklı bir düzende kurar ve konusuna göre dili ve sözcükleri salt iç de ğerleri için kullanır…Oysa iir yazmada sözcüklerin yalnız iç de ğerleri de ğil aynı zamanda iç anlamları, en uzak ça ğrı ımları da göz önünde tutulur ve bunlar arasındaki ba ğlar, mantık üstü bir ema olan iir emasında bir yer tutar. iiri algılarken okur da aynı eyleri dü ünür, görür. Bir iir yazıldıktan sonra ba ka dile çevrilemez. Onun anlamı kendisidir.” 73

“iirde önemli olan düz anlam de ğil yan anlamdır. iir dilini günlük dilden ayıran niteliklerden biri de ustan çok duyguya ba ğlılı ğıdır. Bunun için de seslerin,

72 Aksan, a.e, s.95. 73 Robert Gravez, “iir” , çev. Ömer Đnanç, Türk Dili iir Özel Sayısı S.10, s.246. 70

parçaüstü birimlerin önemi büyüktür …Jakobson ses simgelerinin de ğiik duyu türlerine, özellikle i itim ve görmeye ba ğlı nesnel ili kiler oldu ğunu savunur.” 74

iirsel betimlemelerde, zihinde olu turulan ve görüntü sa ğlayan imgeler kullanılmaktadır. Bütün bunlar iire özgüdür ve iirde imge kullanımı önemli bir yer tutmaktadır. Sözcüklerin günlük kullanımlarından farklı kullanımı da bu imgelere ba ğlıdır. Aksan, çe itli yazınbilimcilerin tanımlarından yola çıkarak iirde imge kullanımının önemini vurgulamaya çalı makta ve imgeyi “Sanatçının çe itli duyularıyla algıladı ğı özel, özgün bir görüntünün dile aktarılı ıdır; bir betimleme de ğil, öznel bir yorumlama sayılabilir” 75 biçiminde tanımlamaktadır.

Cemal Süreya’nın “San” adlı iirine bu yakla ımla bakmak gerekirse San Kırmızı bir ku tur solu ğum Kumral göklerinde saçlarının Seni kuca ğıma alıyorum Tarifsiz uzuyor bacakların (Sevda Sözleri, 26)

Burada ku u niteleyen kırmızı, bir renk türü olarak kullanılmamı tır; ate i, ihtirası yansıtmaktadır. Kırmızı sözcü ğünün temel ya da yan anlamı de ğil, ate le, tutkuyla ilgili anlamsal nitelikleri ve yarattı ğı tasarımlar devreye sokulmak istenmi tir. 76

74 Nüket Güz, “iirsel Đ lev ve Yapısal Çözümleme”, Dilbilim , s.83. 75 Aksan, a.e, s.32. 76 Aksan, a.e, s.97. 71

AK Sen varken kötü diye bir ey bilmiyorduk Mutsuzluklar,bu karalar ya amda yoktu Sensiz karanlı ğın çizgisine koymu lar umudu Sensiz esenli ğimizin üstünü çizmi ler Nicedir bir pencereden deniz güzel de ğil Nicedir ı ımayan insanlı ğımız sensizli ğimizden.

Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar (Đlhan Berk, A k)

Yine Đlhan Berk’in A k iirinde yan anlamlarıyla kullanılan kelimelere rastlamaktayız. Özellikle “mutsuzluklar, bu karalar ya amda yoktu” derken “karalar” kelimesinden kasıt kötülükler, çirkinlikler” anlamını ça ğrı tıracak ekilde kullanılmı tır. Yine “ı ımayan insanlı ğımız” tamlamasında durum böyledir.

Đkinci Yeni airlerinin iirlerinin pek ço ğunda kelimeler gerçek anlamından çok yan anlamlarıyla kullanılmı tır.

3.2.3. Özel Adların Kullanımı

iir dilinde bazı özel adların aynı sözcükler gibi insan zihninde birtakım tasarımların belirmesine neden oldu ğunu ve bu sebeple bu farklı ça ğrı ım olana ğından airlerin sıkça faydalandı ğını görmekteyiz. Đkinci Yeni airleri geni bir perspektife yayılan iirlerine bu ilgi çekici özelli ği de dahil etmi lerdir. Onların pek çok iirinde özel adların bu amaçla kullanıldı ğını görmekteyiz.

“ne göksuda bülbül dinlemek ne abdülhak inasi hisar ıpılık bir sevgi geçerdi ara sıra içimden o zaman” (Turgut Uyar, Toplu iirler, 299)

72

Burada air, Osmanlı dönemindeki Bo ğaziçi ya antılarını canlandırırken onun bir kıyısı olan “Göksu” özel adının yanı sıra “Bo ğaziçi Yalıları” adlı kitabın yazarı Abdülhak inasi Hisar’ı da anıyor ve yine aynı iirdeki

“bir o ğul bir kız iki gelin bir damat isviçre lozan nasıl a ğladı ğımı bir ben bilirim bir yangının ardından”

dizelerinde “ Đsviçre ve Lozan” yine birer özel ad olarak belli dönemleri yansıtmaktadır. 77

Đkinci Yeni airleri iirlerinde özel adlardan oldukça fazla faydalanmı oldukları için örnekleri diledi ğimizce artırmak mümkündür.

“Asurlu sert hüznü Onun Bizanslı gözleri Yuvarlak beyaz ta lar Đçini açar bana” (Edip Cansever, Su Altında Kanat Çarpan Üveyik)

“Ablalarınsa boyunları soru i areti Ağabeylerse utançlarından emrah ” (Cemal Süreya, Göçebe)

“Dünyanın en güzel kadını bu oydu Saçlarını tarasa ba tan ba a rumeli … ( Cemal Süreya, Yazmam Daha A k iiri)

77 Aksan,a.e, s.103. 73

… Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir de ğere biniyor soluk almak Sabahları acıktı ğı için haklı Gününü kazanıp kurtardı diye güzel Birçok çiçek adları gibi güzel En tanınmı kırmızılarla açan Bütün kara parçalarında Afrika dahil … (Cemal Süreya, Üvercinka)

… Marilyn Monroe öldü diyorum ona Ölümü siyah bir kakül gibi alnına dü ürmesini bildi imdiyse Cennette Nietzsche 'nin metresi olması gerekir Bunları diyorum daha ne varsa diyorum Đ te hiçbir sebep olmadı ğını sevi memeye Đ te çocuklu ğumdan beri içimde bir önsezi oldu ğunu Bunun bir gün birine rastlamak gibi bir ey oldu ğunu Belki de bir günler bunun için Aydın 'da bulundu ğumu … (Cemal Süreya, Göçebe)

… Kökü dı arda bir a k, Dante ile Beatrice 'inkine Fena öykünüyor. (Cemal Süreya, Bu Bizimki)

74

Đkinci Yeni airlerinin iirlerinde etkilendikleri ünlü ressamların adlarının da sıklıkla kullanıldı ğını görmekteyiz. Örne ğin Cemal Süreya’nın Aslan Heykelleri adlı iirinde ünlü Đtalyan ressam Modigliani’nin adı geçer. Hatta air bu ressamın adını geleneksel bir söyleyi içinde verir.

Bir senin gözlerin var zaten daha yok Ya bu ba ını alıp gidi boynundaki Modigliani oğlu modigliani

Yine Đlhan Berk, Đkinci Yeni airlerinin en çok etkilendi ği ressamlardan Paul Klee’yi 78 iirinde u ekilde kullanıyor:

Paul Klee’de Uyanmak

Uyanmak çiçek gibi dayanılmaz güzel kızlar Ad Marginem'den asma köprüler kurmu lar Đstanbul'a Nehirler, aylar çevirmi ler o Ayla'lar, Münibe'ler Tümü bir uzak denizde A'lar, V'ler, U'larla Gece sarı bir evde bir iki yaprak evlerinin önünde Açtı açacaklar dünyamızı açtı açacaklar

Bu denizi Ayla ayaklarını soksun diye getirdim Bu dünyaları onun için açtım bu balıkları tuttum Bir sabah çıkmak güne ler, aylar bir sabah çıkmak Bir a ğacı bu evleri sarı ters bir ku u düzeltmek Edibe bu soka ğı al götür görmek istemiyorum Edibe bu evleri Edibe bu gö ğü bu güne leri Edibe

78 Alman kökenli Đsviçreli ressam , dı avurumculuk, kübizm, gerçeküstücülük gibi pek çok akımda etkili olmu tur. 75

A'lar V'ler U'larla olmak Paul Klee'de uyanmak

(Đlhan Berk, Galile Denizi)

Yine Cemal Süreya’nın Dalga adlı iirinde ünlü ressam Van Gogh’un adı geçer. Tabanca adlı iirinde ise bir Türk ressamın adının geçti ğini görmekteyiz. 79

Bulutu kestiler bulut üç parça Kanım yere aktı bulut üç parça Đki gemiciyken Van Gogh'dan a ırılmı Bir kadının yüzü ha ha ha. … (Cemal Süreya, Üvercinka)

… Tutalım yanılıp ate ettiniz eker Ahmet Pa a'nın resimlerini Eski hececilerin iirlerini bir de Ben çok seviyorum siz de seviniz ( Cemal Süreya, Göçebe)

Chagall da Đkinci Yeni airleri için önemli ressamlardan biridir ve iirlerinde Chagall’ın ismine sıkça rastlamaktayız.

Sı ğınacak yer kalmadı Chagall’daki e eğin gözünden ba ka (Cemal Süreya , Sevda Sözleri)

79 1841-1907 arasında ya amı , asker-ressam gelene ğinin önemli temsilcilerindendir. Asıl adı Ahmet Ali’dir. 76

Chagall Bir testi bir tabak inana Chagall Üstünde balık içinde balık inana Chagall Altında yanında tatlı kuruluk inana Chagall u kasap dedi ğin ne kötü mahluk inana Chagall Bir bitki yürümü gitmi inana Chagall Atlardan uzunca böcekten küçük inana Chagall Burası ne dünyada bir yer inana Chagall (Edip Cansever, Sonrası Kalır)

3.2.4. Uzak Ça ğrı ımlar

iir dili yalnızca göstergelerin yarattıkları ça ğrı ımlardan de ğil, tek tek kullanılı larında ve de ğiik kurulu lar içinde neden oldukları uzak ça ğrı ımlardan da yararlanmaktadır. Uzak kavram ba ğlantıları olarak niteledi ğimiz bu ö ğeler kimi zaman dilde sapmalar ve yeni türetmelerle de sa ğlanmaktadır.

Uzak ça ğrı ımlar ya da uzak kavram ba ğlantıları adı verilen iirsel anlatım biçiminde sanatçı bir kavram ya da bir imgeyi, onunla yakından ilgili göstergelerle de ğil, uzaktan, dolaylı göstergelerle yansıtmaya çalı makta, böylelikle okuyucuda yeni yeni tasarımlar ve duyguların belirmesine yönelinmektedir. Okuyana ki isel 77

birtakım ça ğrı ımlar yapma olana ğı sa ğlayan, ki isel duygulanmalara yol açan bu anlatım biçiminde imgelerin betimlenmesine gidilmemekte, kimi zaman tek bir göstergeyle kimi zaman da birden çok göstergenin bağda tırılmasıyla imgelerin aktarılmasına çalı ılmaktadır. 80

Đkinci Yeni toplulu ğunun en önemli ve en çok ele tirilen özelliklerinden biri olan uzak ça ğrı ımlar, onların iirlerinin zor anla ılır olma özelli ğini de beraberinde getirir. Đkinci Yeni iiri anlatılmak isteneni do ğrudan, yalın ve açık söylemeyi amaçlamadı ğından hatta bunun bir eksiklik oldu ğunu, iiri kısırla tırdı ğını dü ündü ğünden bu anlatım biçimine oldukça sık ba vurmu tur.

Örne ğin Cemal Süreya “Ülke” iirinde ülkesinin uzun geçmi inden, zengin do ğasından, bu do ğa içinde, ona ba ğlı olarak dü ündü ğü sevgilisinden söz edecekken bunu do ğrudan do ğruya de ğil, ça ğrı ımları gerçekle tiren göstergeler, tamlamalarla dile getirmektedir: … “Ben imdilerde her eyi sana ba ğlıyorum iyi mi Altın ölçü, çift ölçü ve altın kar ılıksız

Para basma yetkisini Fıratın suyunu Palandökeni Erzincanın düzünü asma bahçelerini Babilin Antalyanın denizini o denizin dibini … (Cemal Süreya, Ülke)

Sezai Karakoç’un

“ Su yerine süs akıyor Deliklerinden Eğilmi ölümcül ince bilekli

80 Aksan,a.e, s.105. 78

Cariyeler bakıyor Derinden geliyor sesleri” dizelerinde cariye göstergesiyle Osmanlı Sarayı, geçmi imizle ilgili, uzak ça ğrı ımlarla yansıtılıyor.

BALKON Çocuk dü erse ölür çünkü balkon Ölümün cesur körfezidir evlerde Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların Anneler anneler elleri balkonların demirinde

Đçimde ve evlerde balkon Bir tabut kadar yer tutar Çama ırlarınızı asarsınız hazır kefen ezlongunuza uzanın ölü

Gelecek zamanlarda Ölüleri balkonlara gömecekler Đnsan rahat etmeyecek Öldükten sonra da

Bana sormayın böyle nereye Ko a ko a gidiyorum Alnından öpmeye gidiyorum Evleri balkonsuz yapan mimarların (Sezai Karakoç, Balkon)

Đkinci Yeni’nin di ğer öncüleri gibi Ece Ayhan da, yeni bir iir dili yaratma gayesiyle, Türkçenin yapısını zorlayarak dil deformasyonlarına gitmekten çekinmemi tir. Geleneksel iirimizin imge yapısının bozulmasında ve dilin alt üst 79

edilmesinde, gerçeküstücülerde oldu ğu gibi, “özgür ça ğrı ımlar”a ya da “mantık dı ı” söyleyi lere ula ma isteklerinin de sıkı bir ili kisi vardır. 81 Onun Fayton iirindeki “intihar karası” bu türden ba ğda tırmalardandır. Uzak ça ğrı ımlar sa ğlayan göstergeler seçilip bir arada kullanılarak iirle tirmeye gidilmi tir:

“O sahibinin sesi gramofonlarda çalınan ey incecik melankolisiymi yalnızlı ğının intihar karası bir faytona binmi geçerken ablam caddelerinden ölümler a kı pera’nın” … (Ece Ayhan, Fayton)

KĐRL Đ AĞUSTOS O da var olanın a ğır a ğır yoklu ğu urda bir gündüz kımıldamakta Da ğılmanın beyaz organı: tuz birikintileri Gibi bir gündüz Kalın kabuklarını kaldırır do ğa.

Dü er bir balıkçının tersi olan ey Kirli a ğustos! beni ordan oraya götüren e ya Aklımda üç be otel ya kalır Ya kalmaz üç be otel aklımda O da de ğil bir otelin kendisi Yalnızlı ğın kahverengi organı: dü birikintisi Bir de kahverengi alevlerden yapılma. … (Edip Cansever, Kirli A ğustos)

81 Geçgel, Đkinci Yeni iirinde Sapmalar , Đstanbul, 2008, s.18. 80

3.3. Benzetmeler

Anlatımı daha somut kılmak, kavramları daha etkileyici biçimde aktarmak için her dilde benzetmelere ba vurulur. Çe itli yazın türlerinde ve iirde de her dilde ilginç benzetmelerle kar ıla ılmaktadır. iir dilinde, dilde genelle mi benzetmelerden yararlanıldı ğı gibi özgün, airin kendisine özgü benzetmelere de sık sık rastlanır. Bunlar özgün oldukları ölçüde okuyucuda istenen tasarım ve imgelerin olu umunu sa ğlar; anlatımı ba arılı kılar. 82 Đkinci Yeni airlerinin iirlerinde de benzetmelerden sıkça yararlanılmı tır. Cemal Süreya’nın “Sevgilim, Bir Günün…” adlı iirinde kullandı ğı benzetmeler oldukça ilginçtir:

… Ben seni dü ünüyorum seni Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi Kalbim diyorum kalbim Daha dün tezgâhtan çıkmı bir su sayacı gibi Akı anılar besliyor dü ler kadar Bu yüzden diyorum ki a k eskidikçe a ktır Sevgi eskidikçe sevgi. … (Cemal Süreya, Sevgilim, Bir Günün)

… Ölüm güney yarımkürede Çok sı ğ ve sonsuz geni Bir ırmaktır Ganj da derler ona … (Cemal Süreya, Dü üncesi De ğil, Kendisi)

82 Aksan, a.e, s.119. 81

PARK Öyle sevdim ki seni Öylesine sensin ki! Ku lar gibi cıvıldar Tattırdı ğın acılar (Cemal Süreya, Park)

… Ellerim gece yatısına ça ğrılmı Ve Tele sız görünmeye çalı an bir Kafka gibi

Yüzüm giyotine abone (Cemal Süreya, Göçebe)

… Bu imdi elsiz ayaksız gibi duran gece O zaman a ğaca yürüyen bir su gibi geliyordu … ( Đlhan Berk, Hikaye)

Biliyor musun sen bir iirde ilk satırsın ilk sözcük Beyaz bir gül Beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar Ne kadar suysa bir su O kadar … (Đlhan Berk, Yüz)

82

Ve sen ey Avrupa yerin dibine batacaksın bitmez tükenmez suçlarına kar ılık

Ve derken Ayasofya yüzüme çarpan karanlık

Serin ve kilim nakı lı kızıl gözlü dev bir cam gibi

Ve kılıcımın ucunda Ayasofya küçük bir bilya gibi

Uçuyorum göklerin kubbesine bir ikram gibi

Gök sofrasında bir çe ni bir garnitür gibi

(Sezai Karakoç, Alınyazısı Saati, Đstanbul)

… Ben imdi bir yabancı gibi gülümseyen Tanımadı ğın bir ülke gibi Đçinde ya amadı ğın bir zaman gibi Tam kendisi gibi mutlulu ğun Beni bekliyorsun Ve onu bekliyorsun beni beklerken. (Edip Cansever, Đçinden Do ğru Sevdim Seni)

Çocuklar ekmek yiyorlar gibidir sesin Ön di leriyle belli belirsiz Bir martı kalıyor gibidir hiç olmayandan Çünkü biz ikimiz de çirkin de ğiliz Evet mi hayır mı pek anlamadan. … (Edip Cansever, Ba ım Dönüyor Đkimizden)

83

3.4. Aktarmalar

Aktarma , konu ulan dilde, yazın dilinde ve özellikle iir dilinde etkileme öğesi olarak ba vurulan yan anlamların olu masına yol açan anlam olaylarını kapsar.Deyim aktarmaları da ad aktarmaları da iirde oldukça sık ba vurulan öğelerdir. Deyim aktarması aralarında uzak yakın ilgi (benzerlik, i lev ilgisi, yakınlı ğı) bulunan iki ey arasında bir benzetme yoluyla ili ki kurarak birinin adını öbürüne aktarma e ğilimi sonucunda olu an bir dil olayıdır. Bugüne de ğin edebiyat ve iir incelemelerinde oldu ğu gibi dilbilim kaynaklarında da sık sık sözü edilen bir söz sanatıdır. 83 Anlambilim incelemelerinde benzetmeler, deyim aktarmalarının ilk a aması olarak kabul edilir. Bir benzetmeye ba vurulurken dört ö ğenin varlı ğı söz konusudur: Benzeyen, kendisine benzetilen, benzetme edatı ve benzetme yönü. Benzeyen ve benzetilenden birinin kaldırılmasıyla deyim aktarması olu ur. Açık e ğretileme diye adlandırılan türde, do ğadaki nesnelerin adlarının ve bu nesnelerle ilgili sıfatların insanlar ve onların nitelikleri için kullanılması söz konusudur.

Cemal Süreya , Erzurum’da geçit vermez ka larının ardında Derindir karanlıktır ıssızdır gözleri (Ortado ğu, Sevda Sözleri) derken da ğlar için kullanılan geçit vermez sıfatını ka lar için kullanmakta, gözleri de karanlık ve ıssız sıfatlarıyla nitelemektedir.

Deyim aktarmalarının en yaygın olan türü, insan organlarının, vücut bölümlerinin, insanla ilgili nesnelerin adlarının ve insanla ilgili niteliklerin do ğada

83 Aksan,a.e, s.127. 84

benzedikleri, i lev açısından yakın oldukları nesnelere aktarılmasıdır. Canlı ve etkili anlatım sa ğlayan bu e ğilim dilde çok anlamlılı ğa da yol açmaktadır. Ayrıca ki ile tirme dedi ğimiz deyim aktarması türünde insana ili kin nitelikler, davranı lar ve devinimlerin do ğa için, do ğadaki nesneler için kullanılması, böylelikle bu nesnelerin ki ile tirilmesi söz konusudur. Örne ğin Edip Cansever’in Alüminyum Dükkan adlı iirinde geçen dizelerinde bu aktarma çe idi en açık ekilde kendini gösterir.

… Bu akılsız çiçek Bu bilgisiz a ğaç … (Edip Cansever, Alüminyum Dükkan)

… Ovadan gözü ba ğlı bir leylak kokusu ovadan çeviriyor o küçücük güne imizi. … (Cemal Süreya, Beni Öp Sonra Do ğur Beni)

BĐR Ç ĐÇEK Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde, Bir yanlı ı düzeltircesine açmı ; Gelmi ta a ğzımın kenarında Konu ur durur.

Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda, Güverteleri uçtan uca orman; Aldım çiçe ğimi urama bastım, 85

Bastım ki yalnızlı ğımmı . … ( Cemal Süreya, Bir Çiçek)

ÖĞLE SONU Titriyor sazan balıkları Suyun altında Daha altında suyun saçları kesik Bir kızın yürüyü ü Gök bulanık a ğlarken.

Kırlangıç tarlaya yaslanmı Bu ğday giyinmi duruyor Tu ğla yüklü bir araba Geçiyor yoldan Gö ğsünde kırlangıcın Tu ğlaların iniltisi.

Öğle sonu ya lılıktır biraz. (Edip Cansever, Ö ğle Sonu)

… iirimiz her i i yapar abiler

Valde Atik'te Eski air Çıkmazı'nda oturur Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür Kötü caddeye dü mü bir tazenin yakın mezarlıkta Saatlerini çıkarmı yedi dala gerilmesinin iiridir

86

Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler … (Ece Ayhan, Mor Külhani)

Dü ünürken buldum kayayı. Otlarla konu maktan geliyordum. Ölü bir yaprak, adını unutmu bir sokak, sav dolu bir tümce, suçlu bir ırmak, bir de partal bir ku yürüyorduk. Bir atlı karıncaydı ya amak, onu yürüyorduk. Bilirim sözcüklerin ula tı ğı yere hiçbir ey eri emez. … (Đlhan Berk, Dü ünürken Buldum Kayayı)

… Denizin kentini yaktım Miras kalmı bir alevle Denizin kentini yaktım Veli a ğaçlarla kalbi atan mermerle

Tanrıyı anarak kalbi atan Cami sütunları bo ğdu Sararmı gözya larıyla Kararmı denizin kentini

Đstanbul ey sevgili ehir Dön dön karadan gelen sesime Son veren zaman yatırında Denizden getirilen biçimine (Sezai Karakoç, Denizin Kentini Yaktım) 87

Deyim aktarmalarının bir ba ka türü de somutla tırma adı verilen aktarmalardır. Bu tür aktarmalarda genel olarak soyut kavramların daha canlı ve etkili anlatılması amacıyla somutla tırıldı ğı görülür. Özellikle de Đkinci Yeni iirinde bu tür aktarmalar alı ılmamı ba ğda tırmalar eklinde kar ımıza çıkan tamlamalarda mevcuttur.

… Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası Kalabalık caddelerde hürlü ğün arkısına katılırkenki Padi ah gibi cesaretti o alımlı de ğme kadında yok Aklıma kadeh tutu ların geliyor Çiçek Pasajı'nda ak am üstleri Asıl yoksulluk ondan sonra ba lıyor Bütün kara parçalarında Afrika hariç de ğil … (Cemal Süreya, Üvercinka)

BEN Đ ÖP SONRA DO ĞUR BEN Đ imdi utançtır tanelenen sarı ın çocukların ba aklarında.

Ovadan gözü ba ğlı bir leylak kokusu ovadan çeviriyor o küçücük güne imizi.

Ta arak evlerden taraçalardan gelip sesime yerle iyor.

88

Sesimin esnek baldıranı sesimin alaca baldıranı.

Ve ku lara do ğru fildi i: rüzgarın tavrı. Da ğ: güne iskeleti.

Tahta heykeller arasında denizin yavrusu kocaman.

Kan görüyorum ta görüyorum bütün heykeller arasında karabasan ılık acemi - uykusuzlu ğun sütlü inciri - kovanlara sızmıyor.

Annem çok küçükken öldü beni öp, sonra do ğur beni. (Cemal Süreya, Beni Öp Sonra Do ğur Beni)

Bakmalar görüyorum bütün gün türlü bakmalar Pencere bakması, sabahlar bakması, ye il otlar bakması Hepsi de beni buluyorlar, hepsi de bir ya ğmur uysallı ğında Gördüm suyun ki yumu ak, gördüm a ğacın ki katı Gördüm ama ey, gördüm ama nasıl, gördüm ama bu kadar göz Aynı bir gözler denizi, aynı bir o kadar canlı. … (Edip Cansever, Bakmalar Denizi)

89

Bir ba ka deyim aktarması türü de ayrı ayrı duyu alanlarına ait özelliklerin ya da kavramların bir arada kullanılmasıyla olu turulur. 84 Bu tür aktarmalar Đkinci Yeni iirinin özelliklerinden biri olan karı tırım özelli ğini de olu turur. Örne ğin Cemal Süreya’nın Ülke iirinde geçen

Kibrit çak masmavi yanardı sesin (Cemal Süreya, Ülke) dizesinde görme duyusuyla ilgili mavi sözcü ğü bir yanma i ine konu olan ve duyma duyusuyla ilgili bulunan ses sözcü ğüyle beraber kullanılmı tır.

Yine Edip Cansever’in Alüminyum Dükkan iirinde geçen a ağıdaki dizelerinde duyular arası aktarma ya da karı tırım dedi ğimiz deyim aktarmalarına rastlamaktayız. iirde “göz atmak” gibi görme duyusuna ait bir deyimin ardından bakılan yerde duyma duyusuyla ilgili bir özellikten, “çın çın ötmek”ten bahsediliyor.

… Bir göz atıyorum denize Çın çın ötüyor balıklar … (Edip Cansever, Alüminyum Dükkan)

Bir kavramın do ğrudan do ğruya onu kar ılayan göstergeyle de ğil, ilgili, ba ğlantılı oldu ğu ba ka bir göstergeyle kar ılanması ise ad aktarması dedi ğimiz söz sanatını olu turur. Bu aktarmanın içinde bir bütünün, onun bir bölümü, parçasıyla anlatılması ya da bir bölümün, parçanın yerine bütünden söz edilmesi yoluna giderek yapılan aktarmalar da yer almaktadır. Đkinci Yeni airlerinin iirlerinden birkaç örnekle bu söz sanatını incelersek:

84 Aksan, a.e, s.142. 90

Đki gemiciyken Van Gogh'dan a ırılmı

(Cemal Süreya, Dalga)

Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor Bütün kara parçaları için Afrika dahil

(Cemal Süreya, Üvercinka)

1. Uç Do ğu. Anadolu'yu anlatacaktır ö ğretmen. Haritayı asar.

2. Bütün sınıf korkmu tur; göller, ırmaklar dökülecekler

(Edip Cansever, Dökülecekler)

Bilirim bilirim Đncilden yola çıktınız Ama yolu çabuk aırdınız Đncilden kendinize bir eyler kataca ğınıza Kendinizden Đncile çok eyler kattınız Sevdiniz öyle sevdiniz ki sevdi ğinizi tutup mermere i lediniz Ama sonra tutup mermere taptınız Mermeri kadeh kadeh Bir alacakaranlik gibi içtiniz Sonra kustunuz mermeri Ça ğlarca kustunuz mermeri

(Sezai Karakoç, Doktorun Kar ısında)

91

3.5. Sapmalar

iir dilinde “sapma; gerek sözcüklerin ses ve biçim özelliklerinde, gerekse dilin sözdizimi açısından niteliklerinde bilinçli olarak de ğiikliklere gitmeyi, dilde bulunmayan yeni sözcük ve anlatım biçimlerini kullanma e ğilimini içerir. Sanatçı bu eğilimle dile yeni bir güç kazandırmayı, göstergeleri ses ve anlam açısından daha etkili kılmayı, okuyanın /dinleyenin zihninde yeni tasarımlar ve duygu de ğerleri olu turmayı amaçlar.85 Đkinci Yeni iirinde sapmalar konusunu, çalı mamızda daha önce yer verdi ğimiz ve Đkinci Yeni iirinin özelliklerinden biri olarak i ledi ğimiz “Deformasyon” bölümünde ele almı tık.

Đkinci Yeni airleri, daha ilk iirlerinden itibaren ilkeleri zamanla belirginle ip bir akıma dönü ecek olan yeni bir iir dilinin örneklerini vermi lerdir. Çözülmesi güç imgelerin kurulması, neredeyse ansiklopedik bilgi isteyen özel bir söz varlı ğına yer verilmesi ve sözdizimi deformasyonlarına gidilmesi bu iir dilinin en belirgin özelliklerini olu turmaktadır.

Đkinci Yeni airleri, okuyan / dinleyende yeni tasarımlar olu turabilmek için, dilin bütün olanaklarından yararlanmaya çalı mı lardır. Bu amaçla, dildeki ö ğeleri ses, biçim, sözdizimi ve anlam bakımından farklı bir duruma getirerek iir dilini hem dilbilgisi hem de anlamla ilgili sapmalar üzerine kurmu lardır. Đkinci Yeni iirinde sapmalar söz diziminde, sözcüklerde, sözcüklerin bir araya getirili inde ve sözcüklerin yazımında kar ımıza çıkmaktadır.

3.5.1. Söz Diziminde Sapmalar

iir dilinde sözdiziminin bozulması her dönemde görülen bir özelliktir. Ancak, Đkinci Yeni iirindeki de ğitirmeler, kendilerinden önceki iirde oldu ğu gibi kelimelerin seslerinden yararlanmak için vezin ya da kafiye gere ği de ğil; iirde kendine amaç bir dilbilgisi olu turma gayretlerinin bir sonucu olarak ortaya

85 Aksan, a.e, s.166. 92

çıkmı tır. 86 imdi birkaç örnekle Đkinci Yeni iirindeki sözdizimsel sapmalara de ğinelim:

… Yüzüklerinde altın parmaklar takılıymı ve çar ılar grevsiz deli olurmu yalnızlık i te. (Ece Ayhan, Apa Pa a apa Oturdu)

… ve korkunç ta gülmekler muhlis'te gibi merdivenli bir sokaklar uzatmı … (Ece Ayhan, Çapalı Kar ı)

… Ah karpuzun içindeki kesmece delikanlım Đstanbul Yüre ğini utanarak saklıyor ve çürümü çiçek kokuyorsun … (Ece Ayhan, Usta Đ i) … Gibi bir Erzurumlu yanından geçen minarelerin … (Cemal Süreya, Süvey )

3.5.2. Sözcükle Đlgili Sapmalar

iir dilinde, kullanılan dilde bulunmayan, tek ba ına anlamı olmayan fakat ça ğrı ım de ğeri ta ıyan sözcüklerin kullanılması, sözcüksel sapmaların en belirgin

86 Geçgel, a.e, s.4. 93

örneklerini verir. Kök ve ekler, yeni kök ve eklerle birle tirilerek dilde olmayan yepyeni sözcükler olu turmada kullanılır.

Đkinci Yeni Hareketinin temsilcileri, kelimeye bir anlatım aracı olarak cümleden daha çok önem vermi lerdir. Sözcüklerin anlatımda ne denli önemli oldu ğunu, sadece anlamdan ibaret olmayıp çe itli ça ğrı ımlar da ta ıyabilece ğini ifade etmek için de kimi zaman sözcüklerde sapmalara yönelmi lerdir. Örne ğin Ece Ayhan’ın yukarıda örnek olarak seçti ğimiz iirlerin ba lıkları bile bu özelli ği yansıtmaktadır.

“Çapalı Kar ı” “Apa Pa a apa Oturdu” (Ece Ayhan) Ece Ayhan’ın a ağıdaki dizelerinde de bu özellik kendini gösterir: … Bakıldı ki kum saati, ters çevrilmi , çıt, usul isa asi olmu … (Ece Ayhan, Açık Atlas)

… Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal ağabeyler … (Ece Ayhan, Mor Külhani)

Yine tezimizin “deformasyon” kısmında inceledi ğimiz Cemal Süreya’nın “Üvercinka”ba lı ğı bu konuda verebilece ğimiz ilginç örneklerdendir. Cemal Süreya da zaman zaman bu yöntemi kullanmı tır. … “Geceler yukarda telcek-bulutcak” … (Cemal Süreya, Hamza Süiti) 94

3.5.3. Alı ılmamı Ba ğda tırmalar

Đkinci Yeni iirinin en belirgin özelliklerinden birisi de, alı ılmamı ba ğda tırmalara çok sık yer vermesidir. Bu iir hareketi üzerine yapılan tartı malarda “anlamsız” iir suçlamasının bir dayana ğını da, birbirinden uzak ça ğrı ımlı kelimelerin ba ğda tırılması olu turmu tur. Ece Ayhan da, okuyucuya yeni tasarımların sunulmasında önemli roller yükledi ği imge, sembol ve benzetmelerin yanında, daha ba ka tasarımların da aktarılmasını sa ğlayan alıılmamı ba ğda tırmalara çok sık ba vurmaktadır. 87

“ay türkçe rakı çıkmı tır kapalı” (Ece Ayhan, Çapalı Kar ı)

Bir çakıl ta ları gülümseyi i a ğlarmı karafaki rakısıyla imdi dipsiz kuyulara su olan kınar hanım'dan … (Ece Ayhan, Kınar Hanım’ın Denizleri)

“Sizi görmüyor muyum dikkat! trenlere çikolata yediriyorum” “En akıllı tarafımdır balıkla deniz tutmak” “Çocu ğu çocukluyor bir düdü ğün kırmızısı” “Güne bir pazartesi olarak mı duruyor burnunuzda” “Bu kaç kapılı konyak (Edip Cansever)

“Denizin pencereleri sürgülüydü” “Atımı istedim evin gö ğü gerindi” “Yalnızlı ğın dükkânlarında hasır koltuklarda oturduk” “Bu denizler ne güzel böyle de ğil mi f”

87 Geçgel,a.e, s.6. 95

“Bir f’diniz Önasyalarda o ey evlerde” (Đlhan Berk)

“Seni ça ğırıyorum parmaklarımdan süt emmeye” “Ses kı ı. Ate yırtıldı. Çarpıldık.” “Bir bülbül içimde sedefle kaplanıyor” “Kaybolursa ta lar içinde ta lar getiren ta bir bulut” “Baharı seller götürdü bo ğuldu yaz” (Sezai Karakoç)

3.5.4. Sözcüklerin Yazımında Meydana Gelen Sapmalar

Đkinci Yeni akımının da büyük katkılar sa ğladı ğı yeni biçim anlayı ında, iirin ekil yönünden belirli bir kalıba ba ğlanması söz konusu de ğildir. Her iir, özüne en uygun biçimi almaktadır. Yeni biçimde, gelenekten bir sapma olarak, eski nazmın bir kuralı olan her dizenin ilk harfinin büyük yazılması zorunlulu ğu da ortadan kalkmı tır. Böylece, Đkinci Yeni sanatçıları, soyut bir anlatıma ula mada dilbilgisi yanında yazım kuralları ihlalinden de yararlanmı lardır.

Saat Çini vurdu birden: pirinççç Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan (Cemal Süreya, Ülke)

Ablalarınsa boyunları soru i areti Ağabeylerse utançlarından emrah (Cemal Süreya, Göçebe)

96

SONUÇ

Çalı mamızda Đkinci Yeni hareketinin iir anlayı larını, özelliklerini, iir dilini de ğiik açılardan özellikle de dilbilimin ve anlambilimin yöntemlerine ba ğlı kalarak incelemeye çalı tık. iiri olu turan anlam, ses ve sözdizimi özelliklerini gözden geçirdik. Belirlemeye çalı tı ğımız özellikler ve yargılar bizi öyle bir sonuca götürmektedir: Her ulusun her dönemde yeti mi airleri duygu, dü ünce ve co kunluklarını okuyucuya en etkili biçimde aktarmak amacıyla kelimelerin anlam ve ses de ğerlerinden mümkün oldu ğunca yararlanmaya çalı mı tır. Bu yönleriyle kendi kalıcılıklarını ve etkileyiciliklerini de belirlemeye yönelmi lerdir. Amaçlarında ba arıya ula an airler kendi dönemindeki edebiyat ortamını etkilemekle kalmamı , sonraki ku aklara da ı ık tutmu hatta iir ve edebiyat anlayı ına yeni soluklar kazandırmı lardır. Bunu özellikle de sözcüklerin ses ve anlam açısından ne kadar güçlü birimler olduklarını kavrayarak ve elbette ki bunu iirlerinde kullanarak sonuca ula mı lardır.

Đkinci Yeni iirini incelerken ula tı ğımız önemli verilerden biri onların her ne kadar Đkinci Yeni olarak adlandırılmı olsalar da kendilerinden önceki iir gelene ğini yakından tanıdıkları, iirlerinde yeri geldikçe ve ustalıkla bu ö ğeleri kullandıkları ancak de ğien edebiyat ortamından özellikle de Batı iirinden ve sanatından yo ğun bir biçimde etkilendikleridir. Dilbilim açısından bu durumu de ğerlendirmek gerekirse özellikle de sözcüklerin ve söz dizimin onların döneminde alı ılagelmi in dı ında ve kurallara ba ğlı kalınmadan kullanıldı ğını görmekteyiz. Göstergelerin farklı kullanımlarından do ğan ve okuyucuya yeni ufuklar açmak konusunda merak uyandırarak yol gösteren sözcük seçimleri ve bu sözcüklerin söz diziminin alı ılmı kalıplarının dı ında kullanımları Đkinci Yeni’nin kendilerinden önceki iir gelene ğinden ve özellikle de iir topluluklarından ne denli farklı oldu ğunu göstermektedir. Bu noktada Đkinci Yeni toplulu ğu kendilerinden sonraki edebiyat ortamına hissedilir ekilde etki etmi ve kendilerinden sonraki airleri dil bilim açısından farklı kullanımların yakalanabilece ğine dair cesaretlendirmi tir.

97

Đkinci Yeni akımına ba ğlı sanatçılar, iir sanatında dilbilgisi kurallarının geçerli olmadı ğı inancıyla hareket etmi lerdir. Böyle bir düüncenin olu masında, iir anlayı larına bir tepki olarak ortaya çıktıkları Garip iirinin de etkisi olmu tur. Garipçiler, iir dilinde deformasyona gitmeye ya da ola ğan sözdiziminin düzenini bozmaya kar ıydılar. Te bih, istiare, mecaz gibi sanatlara yer vermeden, dili herkesin anlayabilece ği bir ekilde kullanmak temel ilkelerinden birisiydi. Birinci Yeni’nin bu tek anlamlı dil kullanımına bir tepki hareketi olan Đkinci Yeni, anlamı mümkün oldu ğu kadar örtmeye, gizlemeye, hatta iir sanatında o kadar da önemli olmadı ğını ileri sürerek rastlantıya bırakmaya çalı tı. Asıl amaç okuyucuyu pasifle tirerek anlamaktan ba ka çare bırakmayan, tek düze, herkesin ortak anlamlar çıkarttı ğı ve bu açıdan hiçbir derinli ği olmayan iirlere tepki göstermekti. Bu noktadan yola çıkarak tepki gösterdikleri iirin kar ıtı bir iir anlayı ıyla yola çıkmı lardır.

Đkinci Yeni airleri, kelime ile söz arasındaki geleneksel dengeyi bozmaya çalı mı lardır. Kelimeleri, alı ılmamı sözdizimi düzenlemeleri içinde kullanarak onlara yeni anlamlar yüklemi ler ve böylece sözün ça ğrı ım dünyasını geni letmeyi hedeflemi lerdir. iirdeki biçim arayı larını, dı -biçimden iç-biçim arayı ına yöneltmi ler ve kelime ile söz arasındaki alı ılagelmi dengenin, kelime lehine bozulmasını tercih etmi lerdir. Biçimin bir iir için öncelikli amaç olmadı ğı noktasında birle erek hatta biçimin yanında anlamı da geri plana atarak iir yazmak, onların öncelikli gayesinin okuyucunun zihnini zorlamaya odaklı ve geni ça ğrı ımlara kapı açacak eserler olu turmak oldu ğunu ortaya koyar. Bu amaçlarında ba arıya da ula mı lardır. Kendi dönemlerindeki edebiyat ortamlarında en çok tartı ılan, en çok ele tirilen, en çok etkilenilen airler olmaları, onların bu amaçlarını gerçekle tirmekte ne denli ba arılı olduklarının bir göstergesidir.

Dil bilim açısından de ğerlendirmelerimizin bize gösterdi ği ve belki de özellikle iir dili için esas alınabilecek özelliklerden birkaçı Đkinci Yeni iirinin farklılı ğını göstermek açısından önemlidir. Bu özellikler terim olarak bize göre en do ğru ekilde adlandırılmaya çalı ılmı tır. Cumhuriyet dönemi sonrası Türk iirinde 98

belki sadece Đkinci yeni iiri için kullanılabilecek “deformasyon”, “ karı tırım” gibi bazı adlandırmalar, Đkinci Yeni iirinde sözcüklerin kullanımlarındaki bazı özellikleri kar ılayabilmek için seçilmi tir. Kendilerinden önceki iir toplulukları söz konusu oldu ğunda bu özelliklerin hiç kullanılmadı ğını ya da adından bahsedilecek kadar çok kullanılmadı ğını görmekteyiz. Bu noktada da Đkinci Yeni iiri di ğerlerinden farklılık göstermektedir.

Her yönüyle incelemeye çalı tı ğımız Đkinci Yeni hareketinin iir dili ara tırmalarımız sonucunda bize göstermi tir ki döneminde oldukça yo ğun tartı malara sebebiyet verecek ve kendilerinden sonraki ku akları her yönüyle etkileyebilecek kadar farklı, yo ğun ve sıra dı ıdır. Gerek sözcük seçiminde gerek bu sözcüklerin ta ıdı ğı farklı anlamların kullanılı larında gerekse sözcükleri bir araya getirirken izledikleri etkileyici söz dizimi özelliklerinde Đkinci Yeni iiri, dil bilimin de sınırlarının airin ve okuyucunun zihninde keskin çizgiler çizemedi ğini göstermektedir. Bunun yanında Đkinci Yeni airlerinin iirlerini dilbilimsel olarak incelemek hem 1950’li yılların hem de günümüzün iir anlayı ıyla özellikle de iir diliyle ilgili önemli özelliklerini anlamamıza ve belirlememize yardımcı olmu tur.

99

KAYNAKÇA

Aksan, Do ğan, Her Yönüyle Dil , TDK, Ankara, 1982.

Aksan, Do ğan, iir Dili ve Türk iir Dili , Engin Yayınları, Ankara, 2006.

Akalın, Sami, Edebiyat Terimleri Sözlü ğü, Varlık Yayınları, Đstanbul, 1984.

Akın, Gülten, iir Üzerine Notlar , YKY, Đstanbul, 1996.

Alkan, Erdo ğan, iir Sanatı , Yön Yayınları Đstanbul, 1995.

Anday, Melih Cevdet, “Ozan Esini Hak Eder”, Cumhuriyet Kitap Dergisi , 1990, S.37, s.9-10.

Arma ğan, Mustafa, Gelenek ve Modernlik Arasında , Đz Yayıncılık, Đstanbul, 1995.

Ayhan, Ece, Ortodoksluklar , De Yayınları, Đstanbul, 1968.

Ayhan, Ece, Çok Eski Adıyladır , Adam, Đstanbul, 1982.

Ayhan, Ece, iirin Bir Altın Ça ğı, YKY Đstanbul, 1993.

Ayhan, Ece, Dipyazılar , YKY, Đstanbul, 1996.

Ayhan, Ece, “Đlhan Berk’le Konu ma,” Yazko Edebiyat , 1996, S.24, s.125.

Batur, Enis, Ebabil Yazıları , YKY, Đstanbul,1995.

Behramo ğlu, Ataol, Ya ayan Bir iir , Adam Yayınları, Đstanbul, 1993.

Berk, Đlhan, “Yeni iir,” Yedi Tepe , 1957, S.38, s.2.

Berk, Đlhan, airin Topra ğı, YKY, Đstanbul, 1992.

Berk, Đlhan, Đnferno , YKY, Đstanbul, 1994.

Berk, Đlhan, Deniz Eskisi , Adam Yayınları, Đstanbul, 1994.

Bezirci, Asım, Đkinci Yeni Olayı , Evrensel Yayınları, Đstanbul, 1996.

Cansever, Edip, “Tek Sesli iirden Çok Sesli iire,” Dönem , 1964, s.4.

Cemal Süreya, “iirde Biçim,” Pazar Postası , 1958, S.26, s.4.

100

Cohen, Jean, Structuredu langagePoetique , Paris, 1966.

Dirlikyapan, Murat Devrim, Đkinci Yeni iiri Dı ında Bir air: Edip Cansever , 2003.

Do ğan, Mehmet, “Türk iirinde Đkinci Yeni Dönemeci,” Hece , S.53, s.93-100.

Duruel, Nursel, Güvercin Curnatası, Cemal Süreya ile Konu malar , YKY, Đstanbul,1997.

Duruel, Nursel, A’dan Z’ye Cemal Süreya , YKY, Đstanbul, 1999.

Enginün, Đnci, “Cumhuriyet Dönemi Türk iiri,” Türk Dili , 1992, S.481, s.98.

Geçgel, Hulusi, “Modern Türk iirinde Cumhuriyet Dönemi,” Đzedebiyat , 2003, s.2

Geçgel, Hulusi, “Modern Türk iirinde Đkinci Yeni,” Đzedebiyat , 2004, s.5.

Gravez, Robert , “iir”, çev. Ömer Đnanç, Türk Dili iir Özel Sayısı X, s.246.

Güz, Nüket, “ iirsel Đ lev ve Yapısal Çözümleme,” Dilbilim , s.83.

Haedens, Kleber , “iirin Tanmı”, çev. Lütfi Ay: Türk Dili iir Özel Sayısı, 1961, s.244-245.

Đlhan, Atilla, Dü ün , Đstanbul, 1996, s.92.

Đlhan, Atilla, “Bugün Baki Gibi Yazamazsın,” Varlık , 1997, S.1028, s.7.

Jakobson, R., Closing Statements: Linguistics and Poetics: Style in Language , Massachusetts, 1960.

Kahraman, Hasan Bülent, Modernizm, iir, Türk iiri , Büke Yayınları, Đstanbul, 2000.

Kanık, Orhan Veli, Garip , Đstanbul, Can Yayınları, 1941.

Kaplan, Mehmet, iir Tahlilleri II, Đstanbul, 1994.

Karaca, Alaattin, “Đkinci Yeni Poetikası,” Hece , Ankara, 2005, s.24.

Karakoç,Sezai, Edebiyat Yazıları , Dirili Yayınları, Đstanbul, 1997.

Kloepfer,Rolf, Poetik und Linguistik , München, 1975.

101

Leech, Geoffrey, Üretimsel ve Yorumsal Anlambilim ,çev. Đsmail Bozta TDK, Ankara 1994, s.172.

Mehmet Rıfat, Gösterge Avcıları , Đstanbul, 2000.

Necatigil, Behçet, Bile/Yazdı , YKY, Đstanbul, 1997.

Öz, Erdal, “Edip Cansever’le Konu tum,” A Dergisi , 1956, s.7.

Özel, Đsmet, “ airler Intellect’in Pençesinde,” Yazko Edebiyat , S.18, s.97.

Özkan, Mustafa, Tören Hatice, Esin Osman, Yüksekö ğretimde Türk Dili , Filiz Kitabevi, 2. bs., Đstanbul, 2001.

Özkan, Mustafa, Sevinçli Veysi, Türkiye Türkçesi Söz Dizimi , Akademik Kitaplar, 2. bs., Đstanbul, 2009.

Özünlü, Ünsal, Dil Kullanımı Bakımından Edebiyatta Öncelemeler , 1988.

Özünlü, Ünsal, “De ğibilim ve Yazınsal De ğerlerin Bulunması,” Dilbilim ve Türkçe , Ankara Dilbilim Ara tırmaları, 1991, s.44.

Püsküllüo ğlu, Ali, “Cemal Süreya’nın iiri Üstüne,” Milliyet Sanat , 1990, S.233.

Yeti , Kazım, Yeni Türk Edebiyatı Seçme Metinler , Đstanbul, 1996.

102