1. G İRİŞ

Günümüzde, Karadeniz Bölgesinde ya şayan halkın bütününe “Laz” tanımlaması yapılmasına ra ğmen bölgede geçmi şten günümüze kadar ya şamı ş olan birçok etnik topluluk oldu ğu da gözardı edilmemelidir. Bu etnik topluluklara Çepniler ve Lazlar örnek gösterilebilirken aynı zamanda bölgede gerek yerle şik, gerek göçebe olarak ya şamı ş olan Türk Beyliklerinin varlı ğında söz konusudur. Hıristiyan topluluklar da bölge tarihinde mevcut yerlerini edinmi şlerdir. Her birinin de ğişik kültürler ı şığında ş farklı dil ve dinlerle ya şamı ş oldu ğu dü şünüldü ğünde, bütün bölgeye “Laz” tanımlamasının yapılması, bu do ğrultuda yanlı şlıkları ve eksiklikleri de beraberinde getirmektedir.

Karadeniz Bölgesinin do ğusunda, sahilden iç kesimlere uzanan, da ğlık bölgelerde yerle şik olan ve burada hayatını devam ettiren bir topluluk da Hem şinlilerdir. Hem şinlilerin da ğlık arazilerde yerle şimlerini sürdürmeleri, Karadeniz bölgesinin sahil kesiminde ya şayan kom şularından farklılık göstermelerindeki önemli unsurlardan biridir. Bu co ğrafi özellik, halkın ya şantısını büyük ölçüde etkilemektedir. Günlük i şlerini, e ğlencelerini, bölgedeki ya şayı ş biçimleri do ğrultusunda olu şturmaktadırlar. Ya şamları içerisinde var olan her olgu, kültürlerinin bir yansıması olmu ştur.

Do ğu Karadeniz Bölgesinde uzun yıllar Ermeni halkıyla iç içe ya şayan ve bir kısım tarihçilerce Müslüman Ermeni (Ermeni kökenli olup daha sonra Müslümanlı ğı seçen) olarak tanımlanan, Osmanlı Salnamelerinde Lazlarla aynı statüde tutulan Hem şinlilerin, Türk ya da Ermeni soyundan olup olmadıkları konusu, farklı görü şler neticesinde hala kesinlik kazanmamı ştır. Varolan gerçek, Hem şinlilerin uzun yıllar bölgedeki yerle şimlerinin bu süreçte de devam etti ğidir.

Bu uzun zaman sonucunda Hem şin kültürünün bölgeye yansımaması olanaksızdır. Çalı şmanın amacı bu toplumun tarihsel uzanı şının, kültürlerinde var olan horon ve türkü gelene ğinin geçmi şten günümüze farklılıklarını belirleyerek, horonlardaki “atma türkülerin” günümüzde i şleni şlerini sözlü ve notalı ifade biçimleriyle

1 sunmaktır. İncelenen horonlar, tulum çalgısı ile icra edilmektedir ve hepsi tulum havasıdır.

Çalı şmaya ba şlarken Hem şin Bölgesinin tarihi ve Do ğu Karadeniz Bölgesi’nde ki atma türkü gelene ği hakkında yazılı kaynak taraması yapılmı ş, Hem şinlilerin bölge dı şında faaliyetlerini sürdürdüğü dernekler ve bu derneklerin çatısı altında düzenlenen kültürel etkinliklere katılarak, çalı şmaya devam edilmi ştir. İstanbul’dan Ankara’ya gidilerek oradaki faaliyetler gözlemlenmi ştir. Önce 2006 – Ağustos-Eylül döneminde daha sonra 2007 – Ağustos – Eylül döneminde Rize - Hem şin Bölgesine gidilmi ş ve alanda festivaller, dü ğünler, kınalar, e ğlenceler ve yayla şenliklerinden görüntülü kayıtlar alınmı ştır. Aynı zamanda Rize merkez ve Hem şin merkez’de yazılı kaynak taraması yapılmı ştır.

2007 A ğustos ayında Çamlıhem şin – Ayder yaylasına gidilmi ştir. Yerli ve yabancı turistlerin bölgeye ve horonlara olan yo ğun ilgisi dikkat çekmi ştir. Turistlerin horon halkalarına girmesi ve ço ğunun horonlara uyum sa ğlamakta zorluk çekmesinden dolayı muhtemel bir aksama olu şmaktadır. Ayder Yaylası Karadeniz bölgesinde horon ve türkü kültürünün önemli merkezlerinden biri olarak bilinmesine ra ğmen, bu bölgede istenilen horon ve atma türkü kayıtlarına ula şılamamı ştır. Ayder Yaylası’nda rastlanılan bir horon halkasında söylenen türkülerin, do ğaçlamadan çok uzak bir yapıda oldu ğu gözlemlenmi ştir. Bütün ezgilerin ve sözlerin günümüzde yayınlanmı ş olan popüler albümlerden kesitler halinde uyarlanmı ş olması da do ğaçlama yapısında söylenen türkü kayıtlarına ula şılamamasındaki en önemli sebeplerden biridir.

Sahil kesiminde Arde şen’e geçilerek yapılan sosyal faaliyetlerin ço ğunun kapalı mekanlarda gerçekle şti ği görülmü ştür ve burada da yeterli düzeyde kaynak te şkil edebilecek kayıtlara ula şılamamı ştır. Hem şinde yapılan çalı şmalar süresince, kültürün önemli bir parçası olan köy dü ğünlerine rastlamak mümkün olmamı ştır. Fakat Hem şine ba ğlı Tepan (Bilen Köy) köyünde evde yapılmı ş olan bir ni şanda, oynanan horonlar ve söylenen türküler görüntülü olarak kayıt edilmi ştir. Geçmi şte ev dü ğünlerine verilen önemin günümüzde yeteri kadar ön planda olmadı ğı dikkat çekmi ştir. Hem şindeki sosyal faaliyetlerin bitmesiyle İstanbul’a dönülerek dernekle ba ğlantıya geçilmi ş, buradaki kültürel etkinliklere katılmak suretiyle horon ve türküler görüntüleriyle kayıt altına alınmı ştır.

2 Bölgenin tulum icracılarından dinleyerek noyata alınan horonların fora bölümleri sözsüz olarak sunulmu ştur. Kar şıla ştırma yapmak ve de ğerlendirmek amacı ile TRT repertuarındaki Hem şin türkülerine de yer verilmi ştir.

Çalı şmamızın konusu olan “Hem şin Horonlarında Atma Türküler”i inceleyebilmek için Hem şinlilerin geçmi şten günümüze nasıl ve ne şekilde geldiklerini de incelemek gerekmektedir. Yaptı ğımız çalı şmada bu önemli unsuru göz önünde bulundurarak, Hem şin kültürünü yansıtmada en önemli etmenlerden biri olan Hem şin horonları ve türküleri incelenmi ştir. Çalı şmamızın bu alanda ilerlemek isteyen ara ştırmacılara faydalı olmasını temenni ederiz.

3 2. HEM Şİ N’ İN KISA TARİHÇES İ

2.1. Hem şin’in Adı ve Hem şinlilerin Bölgeye Geli şleri

Do ğu Karadeniz Bölgesinin sahil kesiminden uzak olan ve iç kesimlere uzanarak da ğlık bölgelerde kurulmu ş olan Hem şin Bölgesi, yerli ve yabancı yazarların çalı şmalarında, Batı Hem şin ve Do ğu Hem şin olarak iki grupta toplanmı ştır. Bu bölümde, incelenen kaynaklar do ğrultusunda Hem şinlilerin atalarından, nereden geldiklerinden ve bölgedeki yerle şimlerinden bahsedilecektir.

“Hem şinlilerin Karadeniz Bölgesine geli şleri daha çok efsanelere ve seyyahların naklettiklerine dayandırılmaktadır.

Hem şinlilerin anlattıkları birinci efsane, ulu ataları Erzurum, bölgelerinden bugünkü Hem şin bölgesine gelmi şlerdir. Ham/Hem ve Şem/ Şin adındaki iki karde ş Hıristiyanlık dönemlerinde Çoruh ve Kaçkar da ğlarının denize yakın bölgelerinde ve dere kenarlarına yerle şiyor. Zamanla bu iki kardeşin soyu sopu artıyor. Daha sonra yurt edindikleri yerlere sı ğmayarak dört kola ayrılıyorlar. Ekinci ve ba ğcı olan 1. Pazar (Atina) Hem şinli ği 2- Viçe Hem şinli ği 3- Abu Hem şinli ği (bunlar erken Müslüman olmu şlardır) 4- Ço ğu göçebe ve yaylacı olan Hopa Hem şinli ği.

İkinci efsane ise; Ulu ataları Hem / Hem ile Şem / Şim adlı iki karde ş Kars’ın do ğusundaki eski Ani vilayeti bölgesinden şimdi ki Hem şinlik’e gelip yerle şmi şlerdir. O zaman Hıristiyan dininde imi şler. Ço ğalmı şlar İslamlık yayılınca İslamlı ğı kabul etmi şler.” (Gündüz, 2002)

“Hem şinliler Dil - Tarih – Kültür” adlı kaynak incelendi ğinde M. Fahrettin Kirzio ğlu’nun şu açıklamaları görülmektedir.

4 “Tarih kaynaklarına göre Hem şinlilerin ataları, iri gövdeli, dev yapıları ve güçleri ile ün salan, Horasan’da Arsaklılarla 1 birlikte 2200 yıl önce Amadan (Hemedan) bölgesine gelip yüzlerce yıl bu ba şkent bölgesinde kalan sonrada Do ğu Anadolu’ya geçen ulu – ilbe ğleri soyundan Amad- Uni (Amad / Hemedan Hanedanı) uru ğundandır(boyundan). Amaduni uru ğunun Kars do ğusundaki Arpaçayı ile Gökçegöl arasında Arakaz (Elegez) da ğı çevresindeki yaylalarda, şimdiki Revan / Erivan kuzeyindeki Araban kesiminde ya şayan kolu 604’te ba şlayan son Sasanlı – İran i şgali üzerine Bizanslılar elindeki Çoruk boyuna oradan da 620 yıllarına do ğru şimdiki Karadeniz bakarındaki Hem şenlik bölgesine gelmi şlerdir. Amad - Unili İlbe ği Hamam Be ğ, Çoruk bölgesinden kuzey batıya geçip, yakılıp yıkılarak bozulan Dampur / Tambur kasabasını yeniden şenlendirdi ğinden “Hamam-ı Şen Hamam ŞEN” (=Hamam – abad / Hamam’ın şenlendirdi ği) diye anılıyor. “Ham – Şen / Hem –Şin” boy ve bölge adı da bundan bozma ve kısaltma olarak kalıyor.” (Gündüz, 2002)

Aliye Alt’ın “Tarihin ve Bugünün Aynasında Hem şin Ermenileri” isimli çalı şmasında Hem şinlilerin Ermeni halkının bir parçası oldu ğu şu sözlerle ifade edilmektedir.

“Hem şin Ermenileri tarihte yeni de ğildir; aksine neredeyse üç bin yıllık bir uygarlı ğa ve e ş zamanlı tarihsel bir erime sahip olan Ermeni halkının bir parçasıdır. Bu nedenle, Hem şin – Ermenilerinin tarihsel olarak yeri tespit edilmeye çalı şılırken, buna katkıda bulunan yerel ve geçici koordinatları saptamak hiç de zor bir görev de ğildir. Aslında tarih, genel ve kar şıla ştırıcı hikâyelere dayanarak bize bu azınlı ğın yerini saptamamıza yardımcı olanakların verildi ği kendine ait bir dinami ğe sahiptir. Burada esas problematik, birincisi Hem şin – Ermenileri bakımından çok sınırlı literatür kaynakları bulunması ve ikincisi; bilimsel tartı şmalar rafında olanlar hakkında çok az tarihsel dokümantasyon sunulabiliyor olmasından ibarettir. Bu ba ğlamda, bilimsel temelli ve sa ğlam tarihsel kaynakların yanı sıra, Hem şin – Ermenileri hakkında spekülatif – tarihsel veriler mevcuttur.” (Alt, 2005)

1 Arsakes’in kurdu ğu Parth Hanedanı. Bu hanedandan 38 kral yeti şti. Bu krallar, M.Ö. 250’den M.S. aşağı yukarı 227’ye kadar bitmez tükenmez iç sava şlar, saray ihtilalleri ve asıp kesmelere ra ğmen, pers ülkesinde hüküm sürdü. ( Meydan Larousse , 1992, Cilt -2; 129)

5

Aynı kaynakta Fahrettin Kirzio ğlu’nun Hem şin ve Hem şinlilerin tarihi ile ilgili açıklamaları şu sözlerle ele ştirilmi ştir.

“Adı geçen yazar bir yandan Hem şin - Ermenilerine ili şkin muhtelif görü şler sunmakta, öte yandan ise teorilerinin çeli şkili ğini göz ardı etmektedir.

Teorilerinden birine göre Hem şin – Ermenilerini, yerle şim bölgeleri Kafkasya’da bulunan ve dilleri Kıpçak – Türkçesi koluna dahil edilen Balkarların bir boyu olarak karakterize eder. Yazar bir ba şka yerde onları eski bir “O ğuz Boyu” olarak, yani Arsakidlerin halefleri olarak tanımlar, bu ise bir çeli şki ortaya çıkarmaktadır. Çünkü Partlar ve hanedanları (Arsakidler yakla şık M.Ö. 247’den M.S. 227’ye kadar) Türk Halkı de ğil, aksine İran kökenliydiler. “Kirzio ğlu” atalarının Arsakidler ile birlikte Horosan’dan Amadan’a (Hamadan) geldiklerinden ve orada birkaç yüzyıl kalmı ş olmaları gerekti ğinden hareket ediyor.

“Amaduni” olarak tanımlanmaları, “Hamadan” kenti kaynaklıdır. Bu Amaduniler güya 605 yılında “Çoruh” nehri yöresine ve ardından da 620 dolaylarında bugünkü Hem şin Bölgesine göçmü şlerdir.

Adı geçen yazar Grousset’i 2 izleyerek Amatuniler hakkında onların Asakidlerin sarayına yakın oldukları ve ana yerle şimleri “Osakan” ın () Sevan – Gölü’nün Batı yakasında bulundu ğunu kesin olarak belirtir.

Şapuh’un o ğlu ve Vashtiyan Bey’in 3 ye ğeni Amadunilerin prensi Hamam, halkını M.Ö. 620 dolaylarında Kaçkar – Da ğları çevresine götürdü ğü ve “Dampur” ya da

2 Fransız Akademisi üyelerinden Rine Grousset’in 1947’de Paris’te basılan “Historie de I’Armenie” kitabında (s.293) belirtildi ği gibi Arsaklı hanlarının yakını olan Amed-Unilerin malikâneleri Elegez ete ği ve ba şş ehirleri buradaki Osakan Kasabası idi, yaylaları ile ünlü olan Ani do ğusundaki bu Elegez (haritalardaki Alagöz) çevresinden 804’te 14 yıllık Bizans hâkimiyeti uzakla şıp, son Sasani İran i şgali yeniden ba şlarken Amadunilerde kendi ve boyları ile Çoruh boyundaki balkanlık yerlere göçtüler. Sasanlı II. Khusrev Perviz’in Kayser Herakliyius ‘u bunalttı ğı ve kadı-köyüne varıncaya kadar Anadolu ile Suriye ve Kudüs’ü i şgale ve ya ğması sırasında 620 yıllarına kadar Hamam Be ğ idaresindeki Amad-Uniler Çoruk yoluna geçerek Kaçkar da ğlarının Karadeniz bakarındaki eteklerine yerle ştiler. (Gündüz,2002) 3 Gürcülerin prensi olarak tanımlanmaktadır.

6 “Tanbur” harabelerini yeniden in şa etti ği söylenen ki şidir, buraya onun adına atfen “Hamam-a –şen” denmi ştir.

Kiepert’in Küçük Asya Haritası (1844) Tampur’u (Hem şin ya da Hamama şen ile eşanlamlı) ne Hem şin – Ortaköy ne de Çamlıhem şin yöresinde göstermez, aksine daha güney batı da, Fırtına deresinin yukarı kısmında; yaklaşık olarak Zilkale ve Yazlık/Varo ş bölgesinde gösterir” (Alt, 2005)

“Bu haberleri bu ça ğda ya şayan Mu ş Ahlat yöresinden yeti şme Manikon’lu Ohan’ın Daron (Mu ş – Ahlat – Bitlis Bölgesi) tarihinden ö ğreniyoruz. Manikonlu (V.Langlois tercümesi 1381 son bölümü) diyor ki (Bizans Kayzer’i) Harekliyus (623’te gemi ile Trabzon’a çıkıp asker toplayarak) İran Şahı Khusrev üzerine gelmeden (820) yıllarında Çoruk bölgesinde Ba şbu ğ olan Tastyan Be ğ’in karde şi o ğlu Hamam Be ğ ordusuyla Çoruk ırma ğını a ştı ve Dampur /Tambur denilen şehri, bozulup yıkılmı ş olarak geri aldı; burasını şenlendirerek canlandırdı. Bu yüzden buraya Hamam – Kalak (=Hamam şehri) denildi ği gibi yeniden yaptıranın adıyla Hamam’a Şen (Hamam – abad / Hamam şenli ği) de denildi” (Gündüz, 2002)

Görüldü ğü gibi her iki kaynakta da farklılıklar ve çeli şkiler söz konusudur. Bir taraftan Amadunilerin soylu bir Ermeni ailesi oldu ğu savunulmaktadır. Di ğer taraftan da Hem şinlilerin atalarının Horasan’dan Arsaklılarla birlikte Amadan (Hemedan) bölgesine gelip yüzlerce yıl kaldıkları savunulmaktadır. Bununla birlikte Arsakidlerin (Arsaklıların) İran kökenli oldu ğu belirtilmektedir.

P.Minas Bıjı şkyan’ın “Karadeniz Kıyıları Tarih ve Co ğrafyası” adlı çalı şmasında ise Hem şinliler’in sonradan Müslüman oldu ğu ve hala Hıristiyanlık adetlerini muhafaza ettiklerine dair açıklamalar göze çarpmaktadır.

“Ham şen veya Hamama şen, (Hem şin) bir günlük yol yukarıda, Barkal Da ğı’nın yanında muhtelif köylerden ibarettir. Burada mevcut eski bir manastırın içinde harukulade büyük bir kazan ve da ğın içinde oyulmu ş olup Fırtına deresine ula şan garip bir yol bulunur. Ham şen’de Elavit ve Haçevan adlı iki çayı çe şitli a ğaçlar ve Ermenice adlı muhtelif nebatla dolu muazzam ormanlar vardır.

Ham şenlilerden Müslüman olanlar hristiyanlık adetlerini muhafaza etmi ş olup, bilhassa Vartavar yortusu günü hepsi de kiliseye gider, mum yakarlar ve cedlerinin

7 ruhu için kurban keserler. Halk cümleten Ermenice konu şur. Kur şunlu ve Sürmene’ye gitmi ş olan Ham şenlilerden Kur şunludakiler Hıristiyan kalmı şlardır.” (Bıjı şkyan, 1969)

Minas Bıjı şkyan Vartavar Yortusu gününden bahsetmektedir. Vartevor – Vartivor 4 - Vartuvur 5 kelime anlamı olarak Yayla Şenli ği demektir. Yayla şenlikleri belli zaman dilimi içerisinde yapılan şenliklerdir. Yani tek birgün ile sınırlanmaz. Aynı zamanda, Erzurum – Narman yöresinde A ğustos ayı, Sarıkamı ş yöresinde A ğustos’ta esen fırtına gibi anlamlara da gelmektedir. (Gündüz, 2002)

Minas Bıjı şkyan Zilkale ve Fırtına Deresi’nden bahsederken aynı zamanda Çamlıhem şin bölgesinden yani Batı Hem şin grubundan bahsetmi ş oluyor. Günümüzde Hem şin, Çamlıhem şin (Çamlıhem şin’e ba ğlı olan bazı laz köyleri hariç) ve Çayeli’nin muhtelif yerlerinde Türkçeden ba şka bir dil konu şulmamaktadır. Konu şulan dil içerisinde mahalli kelimelere de rastlanmaktadır. Tapu ş etmek, 6 Pilita 7, Bobol 8 gibi kelimeler dil arasında yerlerini almaktadırlar. Bu mahalli kelimeler bir dil olu şturabilecek kadar yeterli de ğildir. Fakat gündelik ya şam içerisinde yöre insanı tarafından sıklıkla kullanılmaktadırlar.

Mehmet Bilgin “Do ğu Karadeniz Tarih-Kültür-İnsan” isimli çalı şmasında Hem şin bölgesinin çe şitli dönemlerde çe şitli yerlerden gelen insanların yerle şti ği bir bölge oldu ğunu belirtmi ştir. Bölgedeki bazı yer adlarının Ermenice zannedilmesinden dolayı Hem şin halkının Ermeni asıllı oldu ğu dü şüncesinin öne sürüldü ğünü ifade etmi ştir. Bölgeye yerle şen insanların çe şitli izler bıraktı ğını(koç ve koyun heykelli mezar ta şları gibi) yer isimlerinin ise Akkoyunlu ve Karakoyunlu boy birliklerini olu şturan boylarla ve eski Türk ulusları ile ba ğlantılı oldu ğunu belirtmi ştir. (Bilgin, 2002)

4 Yayla ahalisinin yaptı ğı bir şenliktir. Temmuz ayının 15’inden 25’ine kadar devam eder. Şenlikte delikanlılarla kızlar kar şı kar şıya mani söyler. (Cafero ğlu, 1994; 352)

5 Vartuvur: A ğustos (Narman – Erzurum). Türkiye’de Halk A ğzından Derleme Sözlü ğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, 1979, XI; 4092) 6 Tarlanın, bahçenin ekin ekilecek duruma getirilmesi, düzeltilmesi 7 Kuzine, soba 8 Böcek

8 Hem şinlilerin Orta Asya’dan Kaçkar dolaylarına gelerek yerle şmi ş oldukları konusunda di ğer bir kaynakta ise şu sözlere yer verilmi ştir:

“Orta Asya’nın Altay dolaylarından (Orta Asya’nın büyük bir bölümünün adı olan Horasan’dan), göç eden Türkmen O ğuzlar 9, güney-batıyı takip ederek, uzun zaman ve birçok zorluklar neticesinde, komutanları Hamam Bey önderli ğinde Kaçkar dolaylarına gelerek, 620 tarihinde Hem şin Bölgesini kurmu şlardır. Türkmen O ğuzlar, Orta Asya’nın Horosan bölgesinden, kuraklık nüfus yo ğunlu ğu ve arazi kıtlı ğı gibi nedenlerle, M.Ö. 250 tarihinde göç ederek Hamadan dolaylarına geldiklerinde, o yörede Parth İmparatorlu ğu yeni kurulmaktadır. (M.Ö. 247) Parth İmparatorlu ğu Arsaklılar sülalesinden olup, kurucuları da Arsakes’tir. Parsaklılar ülkesinin halkına “Parthlar” denmektedir. Kendilerini Türkmen saymaktadırlar. Dede Korkut Oğuznamelerinde bunlar Eski O ğuz olarak geçmektedirler. Sakalar gibi atlı ve sava şçı bir topluluktur.” (Arıcı, 2004)

Kirzio ğlu’nun açıklamalarında Hem şinlilerin atalarının Horasandan Arsaklılarla birlikte Amadan (Hamedan) bölgesine geldikleri belirtilirken, “Altaylardan Kaçkarlar’a Hem şin” adlı kaynakta ise Türkmen O ğuzların Hamadan bölgesine geldiklerinde o yörede Parth İmparatorlu ğunun yeni kurulmakta oldu ğu ifade edilmektedir.

Remzi Yılmaz’ın “Hem şinin Tarihi Köklerine Do ğru” isimli çalı şmasında, Hem şin tarihinin çeli şkili bir yanı olmadı ğı, tamamen açık oldu ğu ve sır olan hiçbir tarafının bulunmadı ğı ifade edilmektedir.

“Hem şin 1498’de fiilen Akkoyunlu fethi ile tamamen Türk yurdu olmu ş ve 500 yıldır aziz vatanımızın güzel bir kö şesini olu şturmaktadır. Belli bir tarih devrinde Ermenilerin yurt edindikleri de do ğrudur. Ancak, kendilerinden sonra bölgeye intikal edip yurt tutan Türkmen kavimlerinin de Ermeni olmak gibi bir mecburiyetleri

9 Orta Asya’dan göç edenlerden Güney, Kuzey ve Batı yönüne gidenler, rahatlıkla ilerledikleri halde, güneybatı yolunu takip edenlerin, İran dolaylarında büyük güçlüklerle karşıla ştıkları, uzun yıllar ya şam çabası verdikleri anla şılmaktadır. Bu göç yolunu takip etmi ş bulunan, Türkmen O ğuzlar, önceleri Parth daha sonraları da Sasani Devletleri içinde birçok zorluklardan sonra, M.Ö. 250 tarihinde, Orta Asya’dan ayrılmalarına kar şın, ancak 620 tarihinde Kaçkar dolaylarına ula şarak burayı şenlendirebilmi şlerdir. (Arıcı, 2004;19)

9 yoktur. Nitekim biz Hom şetzi’ler 10 zamanla Batı Hem şin’e 11 gelerek oraları yurt tutmu şuz, vatan edinmi şiz.

Rize Hem şin’e göç yoluyla gelen Hom şetziler buraya Hem şinli olarak de ğil, Hom şetzi olarak gelmi şlerdir. Hem şin orada zaten vardı. Hem şin bir kavmi, bir halkı tarif etmiyor. Sadece yerel bir co ğrafi yerin adıdır. Hem şin ismi zamanla genelle şerek tüm Hem şin’deki kavimlere, boylara verilen ad olmu ştur. Hem şin’e pek çok O ğuz Boyları (Türkmenler) bölükler halinde gelmi şlerdir. Bunlar Peçenek, Sakalar, Arsak, Partlar, Kumanlar, Çepni, Kıpçak, Akkoyunlu, Karakoyunlu gibi Türk Boylarıdır. Hom şetziler’de bunlar gibi bugünkü İran’ın Horosan civarından göç edip gelen, asıl manası “Horasan Göçmeni Müslüman O ğuz Boylarından Bir Bölük” olan Türkmen Boylarıdır.” (Yılmaz, 2003)

Aynı çalı şmada çe şitli tarihçilerden alıntı yapılarak HEM Şİ N / HAM – ŞEN / HOM ŞETZ İ isimlerinin nereden geldi ğine dair şu açıklamalar yapılmı ştır.

“Ermeni tarihçisi Horen’li “ İlk Partlar hükümdarı Arsaklar ça ğında (M.Ö. 427 – 211) Horasan’dan Amadan’a gönderilen soyun ba şı MANUE’ye göre, İranlı’lar onun soyuna MANUAN’lar demekteydi. M.S. 300 yıllarında oradan göç ederek Aras – Arpaçay, Kars-Revan bölgesine gelen göçmenlere, geldikleri bölgenin isminden dolayı AMAD-UN İ = Amad Hanedanı Uru ğu (boyu) denmi ştir” diyor.” (Yılmaz, 2003)

Çalı şmada Arsak- Part’ların Türk Boylarından oldu ğu ifade edilmektedir. Daha önce belirtti ğimiz gibi Part 12 hanedanının kurucusu olan Arsakes, “Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi” isimli kaynakta, Pontos Krallarından olan Kral Pharnakes’in oğullarından biri olarak geçmektedir.

10 Hopa, Kemalpa şa, Borçka, Sarp yöresinde ya şayan Hem şin/Hom şetzi boyu. 11 Çayeli, Arde şen, Çamlıhem şin, Pazar, Hem şin bölgeleri. 12 İranlılarla akraba halk, M.Ö. 250’ye do ğru göçebe parth (part) kabilelerinden birinin (Parni) önderi olan Arsakes (Ersek), Selefkilerden ayrılarak ba ğımsızlı ğını ilan etti ve E şk I ünvanıyla, parth asıllı Arsakidler (E şkaniyan) hanedanını kurdu. ( Meydan Larousse , 1992, Cilt – 15; 502)

10 “Bizans – İran sava şları sonucunda Pers’lerin 13 baskı ve zulmünden göç ederek kurtulan AMADUN İ’ler be ği HAMAM Çoruk (h) nehrini takip ederek Karadeniz kıyılarına gelirler. Mamikonlu Ohannes’in yazdı ğı (M.S.630) Mu ş – Ahlat Tarihi adlı eserinde “Dampur’a gelen Türkmen Oymakları burayı yurt edindiler. Yıkık ve peri şan bu yeri şenlendirdiler. Buraya, bu yüzden Hamam-a şen denildi” diyor” (Yılmaz, 2003)

Şu ana kadar incelenen çalı şmaların ço ğunda Amadunilerden ve Hamam Be ğ’den bahsedildi ği görülüyor. Bununla birlikte bazı kaynakların kendi içinde çeli şkiye dü ştü ğü de gözlemleniyor. Özellikle Parth – Arsaklılar’ın Hem şinlilerin atası oldu ğu ve bunlarında O ğuz Türklerine mensup oldu ğu ile ilgili savunmalar Divan-ı Lügat–it Türk’e dayandırılırken, ansiklopedik kaynakların ço ğunda ise Arsaklıların Türk oldu ğuna dair bilgiye rastlanmamaktadır. Kaynaklar göçebe ve at binen topluluklardan oldukları konusunda hem fikir olsa da, O ğuz Türklerinden olup olmadıkları konusunda fikir ayrımına dü şmektedirler.

Orhan Naci Ak Trabzon’un fethinden sonra Hem şin’den şu şekilde bahsetmektedir.

“1530 tarihli Muhasebe-i Vilayet-i Rum ve Karaman defterine göre Hem şin’in 34 köyü vardı. Hem şin köylerinde hane sayısı az, Müslüman sayısı fazla idi. 1486 tarihinden 1530 tarihi arasında geçen 46 yılda bölgede önemli değişikliklerin olmadı ğını sanıyoruz.” (Ak, 2000)

Aynı çalı şmada Kanuni döneminde Hem şin kazasının üç nahiyeden müte şekkil oldu ğu belirtilmi ştir ki bunlar Hem şin, Karahem şin ve Eksanos olarak adlandırılmı ştır. Eksanos bugünkü Kaptanpa şa diye isimlendirilen Senoz bölgesini içine almaktaydı. Karahem şin denilen bölge ise Çamlıhem şin’in üst tarafı olarak belirtilmi ştir. Aynı zamanda Hem şin zaimi Mehmet Çelebi, Hem şin seraskeri Ali Koruk adını ta şıdı ğı ifade edilmi ştir. Yine 1530 tarihli Rum ve Karaman Vilayetleri Muhasebe defteri kayıtlarına göre Rize, Pazar ve Hem şin kazaları ile bu kazalardaki yerle şim yerlerinin hane sayıları incelendi ğinde Hem şin kazası ile ilgili şunlar ifade edilmi ştir.

13 İ.Ö. 1300 yıllarına do ğru Kafkaslar yoluyla Kuzeybatı İran’a giren Persler, Hint – Avrupalı bir kökene dayanır. Ana yerle şme yeri İran yüksek yaylasının Güneybatısında Parsa adını ta şıyan 11 “Adı geçen defterde Hem şin Müslümanları için nev Müslüman veya kadim Müslüman 14 tabirleri kullanılmıyor. Müslümanlar için sadece “Müslim”, Hıristiyanlar içinde “Kebran” deniyor. Biz Hem şin’de ki Müslümanların yeni Müslüman veya kadim Müslüman kavramları içine girmedikleri için, buradaki Müslümanların fetih’ten önce de Hem şin’de oturan Müslümanlar oldukları için farklı bir tabirle isimlendirdiklerini tahmin ediyoruz.

İspirle kom şu olan Hem şin, çok daha erken bir dönemde Müslümanlıkla tanı şmı ş olabilir. Trabzon Devletinin Hem şin halkı üzerindeki hakimiyeti çok zayıftı ve mezhep ayrılı ğı yüzünden de Hem şin Trabzon’a itaatkar de ğildi.” (Ak, 2000)

Çalı şmada 16.yy sonu ve 17.yy ba şlarında Hem şin kazası için sebebi bilinmeyen önemli de ğişikliklerin göze çarptı ğı ifade edilmektedir. Bu de ğişiklikler Batum sanca ğına ait 122 numaralı mufassal tapu tahrir defteri kayıtlarının incelenmesi neticesinde ortaya çıkmı ştır. Özellikle Hıristiyan nüfusunun 16. yy sonlarında artmı ş olması dikkat çekmi ştir. Bu durum şu sözlerle ifade edilmiştir.

“Tapu defterinin bize verdi ği malumata istinaden şöyle diyebiliriz: 1530 tarihinden asrın sonuna kadar geçen bir zaman dilimi içinde Hem şin kazasında bulunan bütün Müslümanlar göç etmi ş ve bunların yerine dinleri Hıristiyan olanlar gelip yerle şmi şlerdi. Hatta bu Hıristiyanlar yeni köyler kurmu şlar ve bazı köylerin isimlerini de ğiştirmi şlerdir. 122 sayılı tapu tahrir defteri eski karyelerden 8’inin ismine yer vermezken 6 karyeyi yeni isimleri ile yazmaktadır. Bu farklılık ya yeni köylerin kuruldu ğunu ya da köy isimlerinin zamanla de ğişikli ğe u ğradı ğını ifade eder” (Ak, 2000)

Orhan Naci Ak “Rize’nin Yönetim Tarihi” isimli ba şka bir çalı şmasında Trabzon’un fethi ve fetihten sonraki durumundan bahsederek 1486 tarihli tapu tahrir defterinin Hem şin’in kaza olup olmadı ğı hakkında kesin bir bilgi vermedi ğini fakat Hem şin’in bir zaimi oldu ğunu ifade etmektedir. Çalı şmada Defterin 326. sayfasında Hem şin zaiminin Karaca adında biri oldu ğu ve Trabzon Sanca ğı Beyinin Kapı Halkından

bölgedir. ( Anadolu Uygarlıkları Görsel Anadolu Tarihi Ansiklopedisi , 1982, Cilt – 2; 268) 14 Müslüman-ı nev tabiri, Hıristiyan olup Müslümanlı ğı seçen yerli halk için kullanılmaktadır. Müslüman-ı Kadim tabirinde ise genellikle fetihten önce de buralarda ya şayan yerli Müslümanlar oldu ğu kabul edilir. (Ak, 2000;69)

12 oldu ğu belirtilmi ştir. Hem şin bölgesinin kadı yönetiminde oldu ğunu belirten bir kayıt olmaması, bu bölgenin kaza olmadı ğını göstermemekle beraber, de ğilse bile Laz kazasına ba ğlı bir zeamaet mıntıkası olabilece ği belirtilmi ştir.(Ak, 2008)

Ha şim Karpuz “Rize” isimli çalı şmada Alexios Kommeneos’un Gürcülerden yardım alarak Trabzon-Rum Devletini (1204-1461) kurdu ğunu, bu dönemde Rize ve çevresinin Trabzon Devletine ba ğlandı ğını belirtmi ştir. Bununla birlikte bazı kaynakların bu dönemde Hem şin Bölgesinde bir Ermeni cemaatinin varlı ğından söz ettiklerini ifade ederken Bizans döneminde Rize’nin iç bölgelerine Alan, Kıpçak ve Kuman olan Hıristiyan Türk Kavimlerinin yerle şti ğini, Hem şinde ya şayan bu Hıristiyan Türklerin bir Ermeni mezhebine (Gregorian) mensup olabilece ğini ifade etmi ştir. Ayrıca Akkoyunlu Türk Devleti zamanında (1350-1502) Rize’nin Güney kesimlerine ve Hem şin’e birçok Türk boyunun yerle şti ğini belirtmi ştir. (Karpuz, 1992)

“Trabzon’dan Abhazya’ya Do ğu Karadeniz Halklarının Tarih ve Kültürleri” isimli çalı şmada Hem şinlilerin Müslüman Ermeni ve etnik bir grup oldu ğu, günümüz tarihçilerinin ise Türk kökenli olmayan gruplar hakkında objektif davranmadıkları savunuluyor.

“Hem şinliler Çoruh batısında, yüksek yaylalarda, kıyı boyu Lazistan’ına biti şik bölgelerde ya şarlar. İş gal ettikleri topraklar Karadeniz’i iç bölgelere ba ğlayan önemli geçitlerden biridir. Hem şinliler Türkiye’de önemli derecede kalabalık, ilginç bir etno-inanç grubudur. Gerçek inancını dı şa vurmayan kesimi saymazsak, Hem şinliler bugün resmen Sünni – Hanefi mezhebine ba ğlı Müslüman’dırlar.” Siharulidze ve di ğ.(2005)

Ermeniler arasında XVII – XVIII. yy. da yo ğun biçimde İslamiyet’in tercih edildi ği vurgulanırken bununla birlikte XX. Yy. ba şlarında Hıristiyanlı ğı ve Ermeni dilini koruyabilen ki şilerin var oldu ğu da belirtilmektedir.

“C. Palgrev’e göre: Hem şin Buca ğı Lazistan’ın yüksek da ğlık bir bölgesini kapsar. İçinden Ortasu adıyla bir ırmak akar. Ortasu Irma ğı Hem şin topraklarını ba ştan sona katettikten sonra Atina yakınlarından denize ula şır. Bölgede en önemli yerleşim birimi Hem şin’dir. Hem şin Buca ğında kalabalık bir Ermeni kolonisi oturur. Hem şin

13 Buca ğı çevresinde ya şayan yakla şık 40 köy ve 20.000 nüfustan 17.000’i Müslüman, 3.000’i de Hıristiyan Ermenidir.” Siharulidze ve di ğ.(2005)

Levon Haçikyan’ın Ba ğdik Avedisyan tarafından Ermeniceden çevirilen “Ham şen Ermenileri Tarihinden Sayfalar” isimli çalı şmasında Ermenilerin rahibi Ğevond’un en güvenilir kaynak oldu ğunu vurgulayarak, ondan ula şan veriler do ğrultusunda Hem şin tarihi ve Hem şinliler ile ilgili dü şüncelerini belirtmi ştir. Yazar, Ğevond’dan ula şan verilerle Arap diktatörlü ğü zamanında Ermeni halkının ekonomik ve hukuksal açıdan içinde bulundukları zor durumu ifade ederek (788-790) bu durum karşısında pek çok Ham şenli’nin binlerce yıllık yurtlarını terkederek ba şka ülkelere göç ettiklerini belirtmi ştir. Bu göçün (Yunan topraklarına kaçanlar) soyundan Şapuh onun o ğlu Hamam ve di ğer bazı Ermeni beyleriyle onların süvarileri öncülü ğünde gerçekle şti ği, Gürcistan sınırlarındaki Ko ğ (Kol) bölgesinde Araplarla kar şıkar şıya gelerek yapılan sava ş sonucunda onları yendikleri ve Pontos’a dökülen Akamsis (Çoruh) nehrini a şarak Konstantin tarafından güzel ve bereketli topraklara yerle ştirildikleri Ğevond’un iletti ği veriler arasında yer almı ştır.

Yazar, Ham şen adının Hamam Amatuni’nin adından geldi ğine dair dü şünceler oldu ğunu belirtirken güvenilmeyen di ğer bir söylencenin varlı ğından da bahseder. Hamam, eski adı Tambur olan kente gelip yerle şmi ştir fakat kenti zapteden Va şdyan (Gürcü Bey) Perslerle (Araplarla) i şbirli ği yapmı ştır, Çorokh (çoruh) Nehrini geçip, Hamam’ın şehrini yakıp yıkarak i şgal etmi ştir. fakat bu olaylardan sonra Hamam Bey Tambur’un yerine in şaa etti ği kente Hamama şen ismini vermi ştir. Bu ad günümüzde Ham şen ya da Hem şin şeklini almı ştır.

Yazar Hem şin’in kurucuları hakkında şu ifadelerde bulunmu ştur.

“Ermeni Ham şen’in asıl kurucuları, ku şkusuz Şapuh ve Hamam Amatuni’ler önderli ğinde Arap boyunduru ğuna kar şı silaha sarılarak onları yenen ve kendilerine yeni bir vatan kazanan Ayrarat eyaletinin Aragatsotın ve Kotayk 15 bölgelerinden gelmi ş o yi ğit insanlardı.” (Haçikyan, 1997)

15 Yazar, yazılı kaynak ve duvar ka ğıtlarındaki görü şlerin derlenmesi sonucu Amatuni Beyli ği’nin öz yurdunun Ayrarat bölgesinin Aragatsotın ve Kotayk Eyaletlerini kapsayan topraklar, idare merkezinin ise O şakan kenti oldu ğunu ifade etmi ştir.

14 Sebahattin Arıcı “Dampur Tarihi” isimli çalı şmasında önsöz olarak Hem şinlilerin ve Purimlilerin 16 hakkında çok fazla yersiz ve kasıtlı spekülasyon yapıldığını vurgulamak ve yapanları kınamak amacı ile bu çalı şmayı yaptı ğını ifade etmi ştir. Son zamanlarda Ermeni ve yerli siyasi tarih yazarlarının Hem şenliler hakkında belirttikleri ana bilginin; Amaduni göçü içinde yer almı ş ve Amaduniler olarak ilk yurtları olan Horasan’dan kalkarak Hamadan’a (iran), Hamadan Ayrarat bölgesine (Ermenistan), ordanda 600 yıllarında Çoruh boylarına ve Rize’nin yükse ğine yerle şmi ş olan topluluk oldu ğunu belirtmi ştir.

Yazar Amatunilerin, Ararat Ermeni bölgesine nereden geldikleri konusuna de ğinirken, Ermeni yazarların Amatuni ve Hem şinlileri aynı kökenden kabul ederek tarihlerinin anlatılmaya çalı ştı ğını vurgulamı ştır. Bu şekilde gözükmesini ise Anadolu’ya ve Çoruh vadisine gelen en büyük göçlerin Amaduni göçleri olmasına ve Hem şenlilerin Ayrarat bölgesinde bunların arasında ya şamalarına ba ğlayarak, aslında Elegez Da ğı ile Erivan Vadisi arasında ya şayan de ğişik etnik kökenli toplulukların Amaduni adı altında anıldıklarını söylemi ştir.

Amatunilerin Amadana’a nereden geldikleri konusunda şu ifadeler yer almaktadır.

“Bütün Ermeni yazarlar, Amadunilerin do ğudan Arikler ülkesinden Hamadan’a geldikleri ya da getirildikleri söylemektedirler. Sadece N.Adontz, Amatunilerin ilk ya şadıkları yerin Maku bölgesi oldu ğunu söylemektedir. Amatunilerin Hamadan’dan kuzeye çıkıp İran’ın bu bölgesine de yayılmı ş olmaları olasıdır.” (Arıcı,2008)

Yazar Hem şenlilerin 620 tarihinden evvel Hem şen’e geldiklerini ve Dampuru kurduklarına inandı ğını belirtirken, Türklerin Hem şen bölgesine geli şleri içinde 577 tarihini baz aldı ğını söylemi ştir. Bunun sebebini ise Jüstinyen’in Sasani saldırısından önce sava şçı Avarlar’ı bu tarihte getirerek Do ğu Anadolu ve Karadeniz’de yarle ştirmi ş olmasına ba ğlarken, 620 yılında bir şaman’ın ba şkanlı ğında (Hammasey ya da Hamma), Em şen – Em şing halkının geldiğini bir görü ş olarak ileri sürdü ğünü belirtmi ştir. Sonuç olarak faydalandı ğı di ğer kaynaklar ve bilgilerden Amadunilerin, Hamadan’a gelmeden önce, (Arikler ülkesindeyken) bu adla anılmadıklarını,

16 Purim denilen sahil kesimi insanı, deniz kıyılarında ya şayan ama yaylacı olmayan sanatkar ruhlu olan ve daha çok ticaretle u ğra şıp bir ya da iki inek besleyen kimselerdi. (Arıcı, 2008)

15 tarihçilerin onlara saf bir ırk olmadıkları için toptan bir köken adı vermediklerini, toplu olarak Amadandan Ayrarat bölgesine yerle ştirildikleri için kendilerine Amadandan gelenler anlamına gelen Amaduni sözcü ğüyle adlandırmı ş olabileceklerini ifade etmi ştir. Bununla birlikte di ğer iki seçene ğide vurgulayarak ataları olan Aman’dan dolayı kendilerine Aman-uni (Aman soyundan gelenler) denilmi ş olabilece ğini ya da Hem şinlilerin Horosandan gelmediklerini, Ermenistanda ki yerli Türklerden olabilece ği gibi dü şüncelerden bahsetmi ştir.

Mehmet Bilgin “Do ğu Karadeniz Tarih-Kültür-İnsan” adlı çalı şmasında Trabzon’un fethine ve bölgede Osmanlı hakimiyetine de ğinmi ştir. Bununla birlikte Trabzon’un do ğusundaki topraklara yerle ştirilen ve bölgenin Türkle ştirilmesinde kuvvet kazandıran O ğuz Boylarının varlı ğına dikkat çekmi ştir. Hem şin ile ilgili olarak verilen bilgiler arasında, İspir’in eski merkezi olan Numanpa şa köyü’ne günümüzde halk arasında “Hi şen” denmesi fakat 17.yüzyıla ait kaynaklarda köyden Hem şin olarak bahsedilmesi, Hem şen köyünün Celali isyanlarından sonra tahrib edilen İspir Sanca ğı’nın yeni merkezi olarak seçilmesi ve bundan dolayıda Osmanlıca “şenlendiren” manasına gelen Hem şen isminin verilmi ş oldu ğundan bahsedilmi ştir. Yazar çalı şmasında Hem şen Bölgesinde ya şayan halkın kökeninin Akkoyunluların Purnak Boyuna dayandı ğını ifade ederken, Purnak Boyunun bölge üzerindeki etkisinin ne derece önem ta şıdı ğından da bahsetmi ştir.

“İspir Bölgesinde (Pazaryolu-Erzurum yolunun do ğusuna dü şen Koçun Bo ğazı denilen yerlerde) ve Furtuna Deresi vadisinde Ülküköy ve A şağı Vice’deki koç heykelleri, Çamlıhem şin ve yaylalarında koyun yataklarının Purnek/Pornak/Pornag olarak adlandırılması, 18.yüzyılda Hem şen’den Sürmene’ye göçmü ş bazı ailelerin Purnaklıo ğlu ismi ta şıması ve 17.yüzyılda sakinleri Hem şen Bölgesinden gelerek Karadere Vadisine yerle şen Trabzon’un Araklı ilçesine ba ğlı Purnak ( şimdi Ta şgeçit) köyü, Hem şen Bölgesindeki Purnak Boyunun varlı ğını tartı şmasız bir şekilde ortaya koymaktadır.” (Bilgin, 2002)

Yazar yapmı ş oldu ğu di ğer bir tespitte Çayeli ilçesinde bulunan A şıklar/Arsivos Deresi halkının Hem şinli olarak bilindi ğini ifade ederken Çayeli ilçe merkezde oturan halkın Hem şinli olarak bilinen bu köylüleri biraz küçümseyen bir ifadeyle “Burnik” ya da “Purnik” olarak ça ğırdıklarını belirtmi ştir. Yazar bu tespitin Hem şin

16 halkının önemli bir bölümünün Akkoyunlulara ba ğlı Pürnek/Purnak/Bürnek/Pornak Boyuna mensup oldu ğunun tereddütsüz kabul edilmesi gerekti ğini ifade etmi şitir.

Prof. Karl Koch 1843–44 yıllarında ki Seyahatnamesinin Rize Bölümü’nde, Cimil Köyü’nde Kumbasar O ğlu Süleyman A ğa’nın evinde konakladı ğından bahseder ve aynı zamanda Hem şin Bölgesi hakkında bilgiler verir.

“Bu Hem şin bugün bir Türk eyaletidir. Yani tımar ve Vali olarak bir voyvodası (Tımar Beyi) vardır. Hem şin Rize da ğlarının kuzey tarafındaki Kalapotanos’un kaynak alanından do ğuda, Furtuna alanına kadar uzanır.” (Arıcı, 1991)

Prof. Karl – Koch aynı zamanda Süleyman A ğa’nın fiziksel özelliklerine dikkat çekerek, Hamam Beg yönetiminde Hem şin topra ğına gelenlerden, burayı şenlendirenlerden kalan bir aileden olabilece ğini belirtiyor. Cimil Bey’i Süleyman Ağa’dan ba şka 2 derebeyi daha oldu ğunu ifade ediyor.

“Cimil Beyi Süleyman’dan ba şka Zu ğa (Hem şin deresi) deresinde oturan bir derebeyi daha vardır. Ortaköyde, Senoz deresi vadisinde oturur. Ortaköy’de oturur. Üçüncü derebeyi denizden 2,5 saat kadar uzakta, Marmanat köyünde oturan, Marmanat Derebeyi’dir.” (Arıcı, 1991)

“Rize Tarihi” isimli çalı şmada Hem şin’e ilk gelenlerin (626) Horasan’dan Hamedan’a oradan Arsaklı ülkesine, Arsaklı ülkesinden ate şperest Sasanilerin zulmünden kaçanlar oldu ğu belirtilmektedir.

“I ğdır – Kars ovasına yerle şen Arsaklıların (Küçük Arsaklılar 17 ) hükümdarı II. Ardases ahalisini ço ğaltmayı dileyerek ve Part’lı hükümdarı Arsak’ın (M.Ö. 250– 247) Horasan’dan getirdi ği ve Hamedan’a yerle ştirdi ği “Manua” adlı pehlivan yapılı yi ğidin uru ğunu ülkesine yerle ştirmi şti. Bu uru ğa Hamad Hanedanı anlamında “Amad-Uni” denildi. Bu Horasanlı Türkmenler, sonradan ate şe tapan Sasanilerin baskısından kaçarak Bizans idaresindeki Rize bölgesine gelip (626), Hamsen – Hem şin’e yerle şerek adlarını bölgeye vermi şlerdir. Buraya Hamedanlılar, Hamadan’dan gelenler anlamında Hem şin denmi ştir” (Ak, 2000)

17 Romalılara kar şı bir uç beyli ği halinde kurulmu ştur. (Ak, 2000; 27)

17 Çalı şmada Küçük Arsaklılar’ın kralı III. Tridat kendisini “dönük” adında bir hastalıktan kurtaran Aziz Grigor’un minnettarı olarak Hıristiyanlı ğı kabul etmesi ve Aziz Grigor’un kurdu ğu mezhebe Grigoryan veya Düz Ermenilik denmesi sonucunda Hem şinlilerin de bu din ve mezhebin mensubu olarak bölgeye yerle ştikleri ifade edilmi ştir.

Hem şinlilerin geçmi şten günümüze kadar konu ştukları diller konusunda elimizdeki çalı şmalar incelendi ğinde farklı görü şler oldu ğu ortaya çıkmı ştır. Geçmi şte dillerinin tamamen Ermenice oldu ğuna dair savunmalar, bu görü şlerden biridir. Hem şin şivesi bazı kaynaklarda Batı Hem şin şivesi ve Do ğu Hem şin şivesi olarak iki grupta incelenmi ştir. Bu Gruplar arasında farklı dil özellikleri oldu ğu belirtilerek, köyden köye bile de ğişiklik gösterebildi ğinden bahsedilmi ştir.

“Hem şin Bölgesinde Batı Grubu olarak adlandırdı ğımız Rize ilinin Fındıklı, Arde şen, Çamlıhem şin, Pazar, Hem şin, Çayeli ilçelerinin merkez ve Hem şin kökenli köyleri ile aslen buralı olup bu yerlerde, Trabzon’un Sürmene, Samsun ilinin Çar şamba, Ladik, Terme, Düzce’nin Gümü şova, Konuralp, Akçakoca, Sakarya’nın Karasu, Kocaali, Ortaköy ilçeleri ve bu ilçelere ba ğlı yerlerde ki Hem şin kökenli insanların ikamet etti ği yerlerde konu şulmaktadır. Batı Hem şin grupları kom şuları Lazlardan ayrı bir şivede konu şmaktadırlar. Konu ştukları dilde sanılanın aksine Türkçe dı şı olarak sınıflandırabilece ğimiz kelime adedi çok azdır.” (Gündüz, 2002)

Kaynakta Alman dilbilimci Uwe Blassing’in batı grubu Hem şin diliyle ilgili bir açıklamasına yer verilmi ştir.

“Batı grubu Hem şin dilinde Ermenice a ğırlı ğı hissedilmemektedir. Kökeni bilinmeyen ve yöreye has olan kelimeler Türkçe ile daha ilgilidir.” (Gündüz, 2002)

Batı Hem şin grubunda kullanılan ve Ermenice oldu ğu iddia edilen kelimelerin günümüzde hiçbir Ermeni tarafından bilinmedi ği ifade ediliriken bazı Ermenilerde bu kelimelerden bir kısmının ölü Ermenice oldu ğunu belirtmektedir. Bununla birlikte Türkçe kelimeler kullanılmadan bu kelimelerle cümle kurmanın mümkün olmadı ğı söylenmektedir.

Do ğu Hem şin A ğzı ise Batı grubundan farklı olarak birçok yabancı kelime içermektedir.

18 “Do ğu Grubu Hem şinlilerin 18 konu ştukları dilde Ermenice, Abaza, Çerkez dillerinden toplama bir dil yaratıldı ğını görüyoruz.” (Gündüz, 2002)

“Yöresel Hem şin a ğzı’nda bazı Ermenice kelimelerin varlı ğı inkâr edilemez. Kaldı ki bu durum iki halkın ırkı, soyu hakkında net bilgi vermez “Dil, bir ırkın, bir kavmin kökeni hakkında belirleyici unsurlarından sadece biridir” diyor sosyal bilimciler” (Yılmaz, 2003)

Hem şin A ğzı ile Ermenice arasında ki kelime benzerlikleri yakın komşuluk ili şkilerine ve “Kıpçak Türkçesi’nin bu diller üzerinde ki uzun süreli egemenli ğine dayandırılıyor. Aynı zamanda Ermeniceden de Türkçe kelimelerin çıkarılmasıyla, “Ermenice Dil Yapısının” bozulaca ğı ifade ediliyor.

“Divan-ı Lügat it Türk’te Hem şinlilerin Türklü ğünden söz edilmektedir. Çalı şmalarımızın bir bölümünde yöresel Hem şin A ğzı’nı, pek çok kelimenin özünü orada bulduk” (Yılmaz, 2003)

“Tarihin ve Bugünün Aynasında Hem şin Ermenileri” isimli çalı şma incelendi ğinde Hem şin’in dil konusunda da iki grupta ayrıldı ğı görülmektedir. Bu iki grup “Hopa- Hem şinlileri” ve “Ba ş – Hem şinlilerdir” 19

“Do ğu Hem şinliler, Türkçenin yanı sıra, Batı Ermenice olan bir lehçe konu şurlar. Oysa Batılı Hem şinliler sadece belirgin bir Türkçe diyalekt konu şurlar. Hem şinliler dillerini Ermenice olarak tanımlamazlar, dillerini bu dilin konu şuldu ğu Gürcü co ğrafyasına dayandırırlar. “Hem şince” veya “Hem şinlice” derler” (Alt, 2005)

“Trabzon’dan Abhazya’ya Do ğu Karadeniz Halklarının Tarih ve Kültürleri” isimli kaynakta Hem şinlilerin konu ştu ğu Ermenicenin, Ermenistan Ermenicesinden çok farklı oldu ğu ve Hem şinlilerin ço ğunun Lazca bildi ğinden söz edilmektedir. Laz ve Gürcü dilinin ayrıca sayısız Türkçe sözcü ğünde bu dil üzerindeki etkisi vurgulanmaktadır.

18 Hopa Hem şinli ği.

19 Batı Hem şin grubu olarak da isimlendirilmektedir.

19 “Niko Maar’ın belirtti ği gibi: Hem şinliler millet olarak Ermeni, inanç olarak da Sünni Müslümanlardır. Yazı dilleri dini metinlerde ölü bir Arap lehçesi, edebi metinlerde Osmanlı Türkçesi, günlük konu şma dili ise ölü bir Ermenice ile Osmanlı Türkçesidir. Bugün onlar kültürel oryantasyonlarını Türkçe ile yürütüyorlar” Siharulidze ve di ğ.(2005)

“Hem şin Bölgesinde Batı Grubu olarak adlandırdı ğımız Rize ilinin Fındıklı, Arde şen, Çamlıhem şin, Pazar, Hem şin, Çayeli ilçelerinin merkez ve Hem şin kökenli köyleri ile aslen buralı olup bu yerlerden Trabzon’un Sürmene, Samsun ilinin Çar şamba, Ladik, Terme, Düzce’nin Gümü şova, Konuralp, Bolu’nun Akçakoca, Sakarya’nın Karasu, Kocaeli, Ortaköy ilçeleri ve bu ilçelere ba ğlı yerlerde ki Hem şin kökenli insanların ikamet etti ği yerlerde Batı Hem şin şivesi konu şulmaktadır.” (Gündüz, 2002)

“Rize Tarihi”nde ise Hem şin bölgesinde ya şayanların anadilinin Türkçe oldu ğu vurgulanırken, Hem şinlilerin İkinci bir dil bilmemelerinin sebebi şöyle açıklanmı ştır.

“Hem şin’de ya şayan Hıristiyanlar, Müslümanlı ğı topluca kabul etmedikleri için buralara Türkçe konu şan Müslümanlar göç ettirilmi ş ve Hıristiyan Hem şinliler de Sürmene, Trabzon ve Çar şambaya göçmü şlerdi. Müslümanlı ğı seçen Hem şinliler köylerinde kalmı şlar ve Türklerle iç içe ya şayarak ve hısımlıklar kurarak ana dillerini unutmu şlardı. Zamanla Türkçe bütün bölgeye yerle şmi ş ve halkın anadili olmu ştur” (Ak, 2000)

Prof. Karl Koch Seyahatnamesinde Cimil köyünde konakladığı zaman Süleyman Ağanın konu şmalarından şu şekilde bahseder.

“Terbiyeli bir lehçe ile konu şuyordu. Ba şka dil yoktu (Türkçeden ba şka)” (Arıcı, 1991)

2.2. Hem şin’de Yerle şim

Hem şin Bölgesi (bazı çalı şmalarda Hem şenlik, Hem şinlik) birçok çalı şmada co ğrafi konum bakımından iki gruba ayrılmaktadır. Bu iki grup dil özelli ğinde oldu ğu gibi Batı grubu Hem şinliler ve Do ğu grubu Hem şinlilerdir.

20 “Batı grubu Hem şinliler Çamlıhem şin, Hem şin ve Rize’de; Büyükdere, Fırtına, Piskale ve Abiviçe boyunca, do ğu grubu; Hopa ve Kemalpa şa yöresinde ya şamaktadırlar. Osmanlı Devletinin son döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında batı bölgelerine do ğru yo ğun bir göç ya şayan Hem şinlilerin Çar şamba, Fatsa, Terme, Ladik, Sürmene, Sakarya Merkezi, Karasu, Kocaali, Bolu’da Akçakoca ve Düzce’de nüfus yo ğunlu ğuna sahip köyler kurmu şlardır.” (Gündüz, 2002)

Hem şinlilerin yerle şim bölgeleri şu şekilde gösterilmi ştir.

“Artvin ilinde; Borçka ilçesinin Çaylıköy, Güresen (kısmen), Düzköy (kısmen, Muratlı (kısmen) ve Hopa ilçesinin Kemalpa şa beldesi ile Güne şli, Hendek, Kayaköy, Balık, Pınarlı, Çimenli, E şmekaya, Yoldere, Koyuncular, Çavu şlu, Ba şoba, Çamurlu, Dereiçi, Karaosmaniye, Köprücü Osmaniye ve Üçkarde ş köyleri.

Rize ilinde; Arde şen ilçesinin Arma ğan (Salinköy), Beyazkaya (Seraplı), Yamaçdere (Bakoz), Yeniyol (Öce), Serindere, Akdere (kısmen), Yurtsever.

Çamlıhem şin ilçesinde; A şağışim şirli (Canotdobra), Çat, Güroluk (Livikçakı şlı), Hisarcık (Kale-i bala), Kaplıca (Holco) Meydan, Ortaklar (Hem şinba ş), Ortayayla (Hem şinortaköy), Sıraköy, (Hem şin a şağı köy), Şenköy (Amokta), Şenyuva (Çinçiva), Ülkü (Mollaveys), Yaylaköy (Elevit)

Çayeli ilçesinde; Â şıklar (Asrifos), Çilingir, Erenler, Kestanelik (Miloz), Madenli (Latom-Kısmen) Musada ğı (Arpık), Gürgenli (Partal-kısmen), Karaa ğaç (Ra şet- kısmen), Kaptanpa şa beldesi ve bu beldeye ba ğlı; Buzlupınar (So ğuksu) Çataldere (Harhunç), Çukurluhoca (Babik), incesu (Ma ğribudan), Ormancık (Cutins), Uzundere (Paristan), Yenice (Palahor), Ye şiltepe (Tolonis), Fındıklı ilçesinde; Beydere (Süpe), Ça ğlayan (Yukarıabu), Çınarlı (Çurçeva), Gürsu (Yukarıpishala), Ihlamur (Yukarızu ğu), Sulak (A şağızu ğu), Hem şin ilçesinde; Akyamaç (Tecina), Bilen (Tepan), Çamlıtepe (Nefsizu ğa), Hilal (Sa ğırlı 20 ) Kantarlı, Nurluca (Saneva 21 ), Yaltkaya (Gomno), Pazar ilçesinde; Akbucak (Melmenat), Akmescit (Cacivat), Ba şköy (kısmen), Bucak, (Açaba), U ğrat (Çingit), Ortayol.”(Gündüz, 2002)

20 Sa ğırlı - Sa ğarli 21 Saneva - Çaneva

21 İncelenen ba şka bir çalı şmada Çamlıhem şin ve Hem şin ilçelerinin eski ve yeni isimleri olmak üzere köy ve mahalle isimleri şu şekilde verilmi ştir.

“Çamlıhem şin ilçesinin Köy ve Mahalleleri; Şenyuva Köyü (Çinçiva), Yolkıyı-Ortan Köyü (Kü şüva), Yukarı şim şirli köyü (Kısmenmalıver), Kaplıca Köyü-Ayder (Halkö), A şağışim şirli Köyü (Canottobra), Güroluk Köyü (Liviççakisli), Çayırdüzü Köyü (Guvant), Köprüba şı Köyü (Abiçko), Topluca Köyü (Sano 22 ), Murat Köyü (Komilo), Meydan Köyü (Meydan), Çat Köyü (Çat), Zilkale Köyü (Koluna), Ülkü Köyü (Mollaveyis), Kale Köyü (Kaleyibala), Sıraköy (H. Asakıköy), Ortayayla Köyü (H. Ortaköy), Ortaklar Köyü (H. Ba şköy), Yazlık Köyü (Vapo ş), Yaylaköy (Elevit), Dikkaya Köyü (Makaliskirit), Behice Köyü (Makaliskirit), Güllü Köyü (Makaliskirit), Kadıköy (Orenkit), Şenköy (Amokta), Bo ğaziçi Köyü (Tomaslı) Konaklar Mahallesi (Makrevis), A şağıçamlıca Mahallesi (Vicei Süfla), Yukarıçamlıca Mahallesi (Vicei Ulya) Sırt Mahallesi (Sırt), Kavak Mahallesi (Mikron Kavak), Merkez Mahalle (Vicealtı).” (Arıcı, 2004)

İncelenen kaynakta Çamlıhem şin İlçesi’nin Pazar, Arde şen, İspir, İkizdere ve Yusufeli ilçesi köyleri ile sınırlı oldu ğu belirtilmektedir. Çamlıhem şin’in eski adı Vice Altı olarak geçmektedir. Çamlıhem şin’in denize 20 km Rize’ye de 67 km. uzaklıkta oldu ğu ifade edilmi ştir.

Hem şin ilçesi’nin köyleri ve mahalleleri şu şekilde belirtilmi ştir.

“Akyamaç Köyü (Tecina), Bilen Köyü (Tepan), Çamlıtepe Köyü (Nefsi Zu ğa), Hilal Köyü (Hubiyarlı), Kantarlı Köyü, Levent köyü (Çoço), Nurluca Köyü (Çanava) Yaltkaya Köyü ( Ğunno), Ortaköy Mahallesi, Mutlu Mahallesi (Bodollu), Badara Mahallesi, Yeniköy Mahallesi. 23 ” (Arıcı, 2004)

Hem şin ilçesi’nin sahilden 15 km ve Rize’den de 45 km uzaklıkta oldu ğu ifade edilmi ştir.

22 Sano - Çano 23 Eski adı “Bagenli” olarak bilinmektedir.

22 İncelenen ba şka bir çalı şmada Hem şinliler, ya şadıkları co ğrafi konum bakımından iki ayrı adla anılmaktadır. Bu adlar “Hopa Hem şinlileri” ve “Ba ş Hem şinliler” olarak geçmektedir. “Hopa Hem şinlileri Hopa yakınlarında, Çoruh vadisindeki küçük düzlüklerde oturmaktadırlar.” Siharulidze ve di ğ.(2005)

Ayrıca çalı şmada Hopa Hem şinlilerin, Ba ş Hem şin Bölgesin’den göçerek bölgeye yerle ştikleri ve Kahaberi Kürtleri ile kom şu olarak ya şadıkları belirtilmektedir. Fakat Hopa Hem şinlilerin Kürt kökenli oldukları konusunda ki dü şüncelerin yanlı ş oldu ğu, onların Pontus sırtlarında ya şayan da ğlı Hem şinlilerle aynı soydan oldukları ifade edilmektedir. “Ba ş Hem şinliler” olarak adlandırılan grubun ise Rize’de Karadere, Furtuna ve Trabzon’da Hamurgiani’de oturdukları belirtilirken, bir kısmının ise Anadolu içlerinde, Tokat, Sivas, Malatya, Adapazarı ve Bolu illerinde oturduklarından bahsedilmektedir.

“Bu ilginç topluluk hakkında yeterli bilgi toplamak ve onların etno-inanç, etno- genetik durumları hakkında daha doyurucu bilgiler toplamak ne yazık ki Türkiye ko şullarında mümkün de ğildir.” Siharulidze ve di ğ.(2005)

23

3. HORON KAVRAMI

Karadeniz Bölgesi ile bütünle şmi ş olan “Horon” kavramı, gerek halk oyunları gerekse halkın ya şayı ş biçiminin önemli bir parçası olarak, geleneksellik içinde yerini almı ştır. Horon, özellikle Orta ve Do ğu Karadeniz Bölgelerinde hızları, oynama şekilleri ve çalınan çalgıların özellikleri ile daha fazla yer tutmaktadır. Horon kelimesinin genel tanımları incelendi ğinde, Karadeniz Bölgesinin yöre özelliklerine göre, farklı kelimelerle ifade edildi ği görülmektedir. Bu ifade şekilleri incelenen kaynaklarda de ğişik tanımlamalarla belirtilmi ştir.

“Horon kelimesi üç biçimde kar şımıza çıkmaktadır. Hora, horan/horon (foron), horom/horum. “Hora” kelimesinin Türkçe sözlükte, Yunanca “khoreia”dan geldi ği, birçok ki şi tarafından el ele tutu şarak müzik e şli ğinde oynanan bir halk oyunu oldu ğu bilgisi verilmi ştir. “Horan” kelimesi ise horon biçiminde yazılıp hangi kelimeden geldi ği gösterilmeden Yunanca kabul edilmi ş, Do ğu Karadeniz Bölgesi’nde kemençe ile oynanan halk oyunu horon tepmek ise horon oyunu oynamak ifadeleriyle, son derece yetersiz bir biçimde, okuyanlara sunulmu ştur.” (Demir, 2005)

“Karadeniz kıyı şeridinin özellikle do ğusunda Trabzon, Rize, Artvin’e kadar uzanan bölgede ço ğunlukla, Karadeniz kemençesi, davul-zurna ve tulum-zurna e şli ğinde oynanan, canlı tempoda, genel olarak 5, 7, 9 vuru şlu halk dansları. “Horum”, “Horon”, “Foron” da denir” (Say, 2002)

Çalı şmada belirtilen canlı tempo ifadesinden, bölgede oynanan horonların genelinin hızlı oldu ğu anla şılıyor.

“Müzik Ansiklopedisi” isimli çalı şmada horon şu şekilde ifade edilmi ştir.

“Do ğu Karadeniz kıyı kesiminde, dizi halinde ve disiplinli olarak, oynanan halk oyunlarına denir. Denizi simgeleyen ürpertili, çabuk figürleri ve uyanıklı ğı anlatan hareketleriyle canlılık dolu bir oyundur” (Müzik Ansiklopedisi, 1992)

Tanımlamalarda, horon kelimesinin birkaç biçimde kar şımıza çıktı ğı görülmektedir. Horon, horum, horan, foron, horon gibi ifadelerin en çok kullanılanılanlar oldu ğu görülmektedir.

24 “Horon; horom sözcü ğünden olu şmu ştur. Horom kesilmi ş ve tarla üzerinde dik olarak kümelendirilmi ş, birkaç ba ğdan olu şan mısırlara verilen bir addır. Horom’ların bulundu ğu tarla uzaktan görünü ş olarak kollarını havaya kaldırmı ş bir şekilde duran insan kalabalı ğını andırmaktadır.” (Demirkaya, 1990)

”Orta ve Do ğu Karadeniz Bölgesi’nin Tarihi Alt Yapısı” isimli çalı şmada ise “Derleme Sözlü ğü’nden” alınan “horum” ve “horom” tanımları şöyledir.

”Derleme Sözlü ğü’ne bakıldı ğında kelimenin horum biçiminin çok yaygın kullanıldı ğı, “biçildikten sonra balya ya da deste haline konulmu ş ot; biçildikten sonra tarlada yapılan küçük burçak ya da mercimek yı ğınları, yeni olgunla şan susam bitkisi, topraktan çıkarıldıktan sonra sapları iple bo ğulup ba ş tarafları birle ştirilerek yapılan yı ğın” manalarına geldi ği görülmektedir. Horom biçimi ise sadece Yomra, Be şikdüzü, Vakfıkebir (Trabzon); Yusufeli ve Şav şat’ta (Artvin) tespit edilmi ş; “mısır sapı, ot vb. şeylerden yapılan desteler, yı ğınlar” manasında kullanıldı ğı kaydedilmi ştir.” (Demir, 2005)

“Kültür Bakanlı ğı Tanıtma Eserleri” isimli çalı şmada Do ğu Karadeniz’in müzik ve oyun olarak di ğer yörelerden farklı oldu ğu belirtilirken, horon için şu açıklama yapılmı ştır.

“Horon, ortada tulum veya kemençeci oldu ğu halde kızlı erkekli bir halka olu şturularak oynanır. Temelde figürleri çe şitlilik gösterir ama genelde bir hızlılık vardır.” (Karpuz, 1993)

“Yöresel Türk Halk Oyunları” isimli çalı şmada horon’a horan-haran-horum gibi ifadeler de verilirken, horonların bölgede ki yer isimlerinin adını ta şıyabilece ğinden de bahsedilmektedir. Horon kelimesinin nerden geldi ğine dair ise şu açıklamalar yapılmaktadır.

“Hor, Kor, Hori kelimeleri Yakutçada nakarat, tekrar etme ve sıra ile vurmak anlamlarına gelmektedir. Hor’un Lapseki, Antep, Urfa dolaylarında Sıra-Dizi anlamına geldi ğini, Ça ğatayca’da dü ğün ve davetlerde halka şeklinde oturmak anlamını ta şıdı ğı bilinmektedir. Tatar, Türkmen ve Ba şkırtlarda toplu olarak söylenen bir şarkı çe şidine “Hor” denir. Artvin dolaylarında yonca otunu uzak bir yere ta şırken da ğılmaması için bükerek topak ve sarma haline getirmeye Horum

25 denir. O taraflarda halka ve daire halinde oynanan oyuna da Horum denir.” (Karahasan, 2003)

Bu çalı şmada horonun tanımı di ğer kaynaklardan çok farklı olmayarak “Karadeniz Bölgesinde özellikle Do ğu Karadeniz’in kıyı kesimlerinde toplu olarak ve daha çok ba ğlı diziyle oynanan oyun çe şidine verilmi ş bir addır” şeklinde yapılmı ştır.

Prof. Karl Koch 1843–44 yıllarında ki seyahatnamesinin Rize Bölümünde horon oynayan gençlerle kar şıla ştı ğı andan ve horondan şu şekilde bahseder.

“Bir zaman sırttan yolculu ğumuza devam ettik ve orda bir grup gence rastladık. Onlardan biri bir tür kaval, di ğeri bir tür ney, üçüncüsü de tahta torba (=tulum) çalıyordu ve di ğerleri çevrede dans ediyordu. Tüm dans edenler el eleydi. Bize dansın adının “Horon” oldu ğu söylendi.” (Arıcı, 1991)

Bununla birlikte Koch, Horon sözcü ğünün Yunanca “Choros” sözcü ğünden geldi ğini vurgulayarak, Yunanca’nın bu çevrede yaygın oldu ğunun altını çizmi ştir. Ayrıca Koch, bu gezisi esnasında Rize’nin da ğlık kesiminde olduklarını vurgulamaktadır. Bu durumda horonun sadece Karadeniz Bölgesinin sahil kesiminde oynandı ğı konusundaki dü şüncelerin yanlı ş oldu ğu ortaya çıkmaktadır.

Horonun toplu şekilde oynandı ğı ve halkın ya şayı şı ile do ğrudan do ğruya ili şkili oldu ğu incelenen çalı şmalarda görülmektedir. Erkekler ve kadınlar tarafından ayrı ya da karma olarak oynanan oynama şekilleri de vardır. Şu şekilde ifade edilmi ştir.

“Genellikle “Dizi oyunu” özelli ğinde olan horon, erkekler ve kadınlar tarafından ya da karma olarak yarım halka ve halka biçiminde de uygulanabilir. Kadınların yer aldı ğı horonlara bazı yörelerde “Rahat Horon” denir. Erkek horonları daha serttir. Dizi horonlar biçiminde oynandı ğı zaman, tek sıra erkek, tek sıra kadın, düz dizi, e ğri dizi, açık dizi, kapalı dizi, ba ğlı dizi, ba ğlı alaca dizi, gibi biçimlerde uygulanır. Halka oyunu dizili şlerinde ise, düz halka, ko şut halka, tek halka, kapalı halka, açık halka, ba ğımlı halka, tek halka erkek, tek halka kadın, alaca halka, tepeli halka biçimleri uygulanır” (Say, 2002)

Horon’un kıyı ve iç kesimlerde dizili ş şekillerine ve oynanı ş biçimlerine göre farklı isimler aldı ğı görülmektedir. Sahil kesiminde hareketlili ğini sürdüren oyun, iç kesimlere gidildikçe yerini daha rahat ve sakin hareketlere bırakmaktadır. Da ğlık,

26 engebeli arazilerin bu duruma etkisi oldukça fazladır. Sahil kesimi ve iç kesimdeki farklılıklar, horonların hareketlerine de yansımı ştır.

Alanda yapılan ki şisel görü şmelerde “Sizce horon nedir?” sorusuna verilen cevaplardan bazıları şöyledir.

“Karadeniz yöresinde oynanan halk oyunlarına verilen addır. Bireysel de ğildir. Kitleseldir. Toplu olarak oynanır, gruplar halinde oynanır. Özellikle Giresun ve Trabzon’dan Artvin’e kadar olan toplu oyunlara biz horon diyoruz.”(Ba şar Cumbur, ki şisel görü şme)

“Ben şöyle yorumlarım. Cenazede matem olur, a ğla şma olur. Horon da güzel günlerin bir e ğlencesidir. İnsanların co şkuyla streslerini atmasıdır. Müzik ve horon insanların bir ba ğıdır.”(Ya şar Çorbacıo ğlu, ki şisel görü şme)

“Bence horon insanların kendisini hareketlerle ifade etmesi demektir. Daha de ğişik ifadelerle de anlatanlar olabilir.”(Yakup Avhan, ki şisel görü şme)

“Benim için horon İslam’dan önceki inanı şların içinde olabildi ği ve günümüze kadar gelen e ğlence biçimidir. Fakat İslam’da horana yer yoktur.”(Nihat Sarıahmeto ğlu, ki şisel görü şme)

3.1. Hem şin Bölgesi’nde Oynanan Horonlar

Hem şin Bölgesinde oynanan Horonların sayısı ve isimleri konusunda yazılı kaynaktan ziyade kulaktan dolma bilgilerin günümüze geldi ği görülmektedir. Öyle ki bu sayı ve isimler gerek tulum çalan gerekse horon oynatan ve horon kaidelerini 24 iyi bildi ğini iddia eden ki şilerce büyük farklılıklar göstermektedir. Aynı bölgeye ait olan, aynı bölgede do ğup ya şamı ş olan bu ki şilerin horonları, aynı isim altında farklı kaidelerle icra etmesi, göz ardı edilemeyecek bir gerçektir. Hem şin Horonu 25 adı altında Hem şin’de oynanan, fakat Hem şin Bölgesinin özelliklerini yansıtmayan ve

24 Kaide: Kayde: Gayde: Türkü, makam, ezgi, hava gibi anlamlarda kullanılmaktadır. “Horon kaidesi” derken, horonun bütün ezgisel yapısı vurgulanmaktadır. Türküler için genellikle “bunun kaidesi nasıl?” ya da “bunun havası nasıl?”gibi ifadeler kullanılmaktadır.

25 Genel anlamda Hem şin bölgesinde oynanan horonlar.

27 bölgeye sahil kesiminden geldi ği dü şünülen horonların da katılması, bu bölgedeki horon sayısının zamanla ço ğalmasına sebep olmaktadır.

Hem şinli tulum sanatçısı Remzi Bekar ile yapılan ki şisel görü şmede elde edilen horon isimleri şöyledir:

1- Büyük Düz Horonu 2- Memetina Horonu (Laz Horonu) 3- Çinçiva Rizesi Horonu 4- Ança Horonu 5- Samistal Kız Horonu 6- Hem şin Horonu 7- Ceymakçor Kız Horonu (Bakoz Horonu) 8- Bakoz Horonu 9- Anzer Horonu 10- Alican Horonu 11- Büyüko ğlu Horonu 12- Papilat Horonu 13- Abdinin Rizesi Horonu 14- Eski Hem şin Horonu 15- İki Ayak Horonu 16- Sabah Horonu 17- Çari şka Horonu 18- Seydio ğlu Horonu 19- Kaçkar Horonu 20- Hodeçur Horonu (Avcı Destanı) 21- Abdi Horonu 22- Sırtlının Rizesi Horonu 23- Ye Hala Horonu 24- Çinçiva Vi şne Horonu 25- Tumas Horonu 26- Dik Büyük Horonu 27- Kaynaklı Rize Horonu 28- Polatın Rizesi Horonu 29- Çano Horonu

28 30- Çano 2 Horonu 31- Tapeçi (Langa Limanı) Horonu 32- Yüksek Hem şin Horonu 33- Paraçkur Kız Horonu 34- Polat Horonu 35- Rize Horonu 36- Mahmudo ğlu Horonu 37- Ğant Horonu 38- Heveg Horonu 39- Kemer Horonu 40- Amlakit Kız Horonu 41- Sık Rize Horonu 42- Gotina Horonu 43- Yali Horonu 44- Apso Zanat Horonu 45- Alika Horonu (Remzi Bekar, ki şisel görü şme)

Hem şinli tulum sanatçısı Ya şar Çorbacıo ğlu ile yapılan görü şme sonucunda elde edilen horonların isimleri ve sayıları şöyledir:

1- Hem şin Horonu 2- Yukarı Havası – Yüksek Hem şin (Eski Hem şin’de denir) 3- Alika Horonu (Lazlar da oynar) 4- Rize Horonu 5- Seydio ğlu Rizesi Horonu 6- Avono Rizesi Horonu 7- Sık Rize Horonu 8- Anço Horonu 9- Mahmudo ğlu Horonu 10- Alican Horonu 11- Bakoz Horonu 12- Paraçkur Kız Horonu 13- Ortaköy Kız Horonu 14- Çano Horonu 15- Eski Çano Horonu

29 16- Ğant Horonu 17- Çinçiva Rizesi Horonu 18- Heveg Horonu 19- Papilat Horonu 20- İki Ayak Horonu 21- Amlakit Horonu 22- Dumlu Horonu 23- Hodeçur Horonu 24- Yali Horonu 25- Anzer Horonu 26- Kaçkar Horonu 27- Memetina Horonu 28- Noktalı Anzer Horonu 29- Polatın Rizesi Horunu 30- Samistal Kız Horonu 31- Büyüko ğlu Horunu (Ya şar Çorbacıo ğlu, ki şisel görü şme)

Hem şinli horon oynatıcısı Kamil Ferah ile yapılan görü şmede ise şu horon isimlerine ula şılmı ştır.

Hem şin Bölgesinde oynanan horonlar;

1- Hem şin Horonu 2- Yüksek Hem şin Horonu 3- Rize Horonu 4- Eski Rize Horonu 5- Papilat Horonu 6- Büyüko ğlu Horonu 7- Mahmudo ğlu Horonu 8- Kaçkar Horonu 9- Amlakit Horonu 10- Sabah Horonu 11- Memetina Horonu (Amlakit Horonu ile aynı) 12- Savu ş ve Kız Horonu aynı 13- Ğant Horonu

30 14- Çari şka Horonu 15- Çift Ayak Horonu 16- Alican Horonu 17- Abdi Horonu Hem şin Bölgesi’nde olmayan horonlar; 1- Tapeçi Horonu 2- Musluo ğlu Horonu 3- Zabito ğlu Horonu 4- Dikbüyük Horonu 5- Çinçiva Rize’si Horonu 6- Sarho ş Horonu 7- Ortaköy Horonu 8- Yeni Çano Horonu 9- Sık Rize Horonu 10- Bakoz Horonu (Kamil Ferah, Ki şisel Görü şme)

Çayeli–Senozlu tulum sanatçısı Nihat Sarıahmeto ğlu ile yapılan görü şme sonucunda elde edilen horonların isimleri ve sayısı şöyledir.

1- Büyük Düz Horonu 2- Anzer Horonu 3- Noktalı Anzer Horonu 4- Papilat Horonu 5- Abdinin Rizesi Horonu 6- Mahmuto ğlu Horonu 7- Kemer Kız Horonu 8- Kaçkar Horonu 9- Eski Çano Horonu 10- Çano Horonu 11- Seydio ğlu Rizesi Horonu 12- Eski Hem şin Horonu 13- Düz Rize Horonu 14- Ançanın Rizesi Horonu 15- Polatın Rizesi Horonu 16- Sık Rize Horonu

31 17- Vicenin Rizesi (Sabah Horonu )Horonu 18- Çinçiva Rizesi Horonu 19- Dik Büyük Horonu 20- Gvant Horonu 21- Yali Horonu 22- Sırtlı’nın Rizesi Horonu 23- Langa Limanı Horonu 24- Apsonun Rizesi Horonu 25- Kaynaklı Rize Horonu 26- Abdinin horonu 27- Ye Ğala (Hala) Horonu 28- Zabito ğlu Horonu 29- Tapeçi Horonu 30- Çari şka Horonu 31- Alican Horonu 32- Bakoz Horonu 33- Ceymakçor Kız Horonu 34- Memetina Horonu 35- Hevek Horonu 36- Sabah Horonu (yeni) 37- Yüksek Hem şin Horonu 38- Alika Horonu 39- Polat Horonu 40- Dumlu Horonu 41- Kotuna Horonu 42- Amlakit Kız Horonu 43- Samistal Kız Horonu 44- Paraçkur Kız Horonu 45- Büyüko ğlu Horonu 46- Hodeçur Horonu (Avcı Destanı) 47- Çinçiva Vi şne Horonu 48- Tumas Horonu 49- Savu ş Horonu 50- Hem şin Sallaması

32 51- Ortaköy Horonu 52- İki Ayak Horonu

Bölgede oynanmayan ve farklı isimle oynanan horonlar;

1- Sarho ş Horonu (Vice’nin Rizesi veya Sabah Rizesi ya da Sabah Horonu olarak oynanır) 2- Müslüo ğlu Horonu (Abdinin Rizesi Horonudur) 3- Dereci diye bir horon yoktur. (Nihat Sarıahmeto ğlu, ki şisel görü şme)

“Rize Folklorunda Tulum – Horon ve Dü ğünler” isimli çalı şmada bazı tulum icracılarının ve horoncuların tulum ile oynanan horonların isimleri ve sayıları hakkında ki görü şlerine yer verilmi ştir. Bunlardan bazıları şöyledir:

Ali Çamkerten (Tulumcu), Topluca (Sçano) Köyü, Çamlıhem şin

“Tulum ile oynanan kırküç, kırkdört arası oyun vardır. Tulumla oynanan a ğır oyun havaları şunlardır.

1- Rize 2- Gvand (Çayırdüzü – Çamlıhem şin) 3- Anzer 4- Papilat (Sessizdere – Pazar) 5- Büyükdüz 6- Çinçiva ( Şenyuva – Çamlıhem şin) 7- Halilo ğlu 8- Rize 9- Çari şka (Yücehisar – Pazar) 10- Kemer 11- Yali 12- Anço 13- Seydinin Rizesi 14- Abdinin Rizesi 15- Çano 16- Yeni Çano

33 Tulumla oynanan sert oyunlar da şunlardır:

1- Hem şin 2- Palaçkur (Çamlıhem şinde yayla ismi) 3- Çaymakçur (di ğer adı Bakoz) 4- Hodeçur 5- Ortaköy (Hem şin) 6- Abdi 7- Çipoğlu 8- Haçivanak (Çamlıhem şin’de yayla ismi) 9- Hem şin Misket 10- Amlakit 11- Büyüko ğlu (Hala – Çamlıhem şin) 12- Havenk

Abdinin Rizesi, Çano, Yeni Çano Horonları benim çıkardı ğım horonlardır” (Topalo ğlu, 2005)

Aynı kaynakta ba şka bir tulumcu ile yapılan görü şmede verilen horon isimleri ise şunlardır.

Yusuf Çalık (Çelik) (Tulumcu), Topluca (Sçano) köyü, Çamlıhem şin.

“Rize yöremizde tulumla oynanan horonlar;

1- Yüksek Hava Hem şin 2- Rize 3- Çari şka 4- Kömürcü 5- Abdi 6- Büyüko ğlu 7- Memetina 8- Termo şi 9- Mahmuto ğlu 10- Anzer 11- Gvand 12- Çano

34 13- Seydio ğlu 14- Tapeci (Hala köyünden çıkmı ştır) 15- Havenk (Yusuf Seydio ğlu getirmi ştir) 16- Hodeçur (Yayla ismidir)”(Topalo ğlu, 2005)

Varol Ta şer (Tulumcu ve Tulum imalatçısı) A şağışim şirli (Hala) Köyü-Çamlıhem şin

“Bence Rize yöremizde kırk adet horon vardır.

1- Rize düz horon 2- Rize iki ayak 3- Rize Kaynaklı 4- Rize Sıksaray 5- Poladın Rizesi 6- Yali horonu 7- Anzer 8- Büyüko ğlu 9- Kemer 10- Eski Çano 11- Çari şka veya Langaliman 12- Papilat 13- Hevenk 14- Tumas 15- Kotuna 16- Mahmuto ğlu 17- Kumli 18- Hamlakit 19- Ceymakçur 20- Palaçkur 21- Samistal 22- Yeni Çano 23- Gvant 24- Çipo ğlu 25- Seydio ğlu 26- Kömürcü veya Alika

35 27- Hem şin 28- Yüksek Hem şin 29- Tepeçi 30- Büyükdüz 31- Eyüp Dayı 32- Sarho ş 33- Mutafi 26 34- Eski Hamlakit 35- Ortaköy 36- Kü şeve 37- Vi şne 38- Pe ştemali 39- Abdi 40- Abdinin Rizesi” (Topalo ğlu, 2005)

Görüldü ğü gibi horonların isimleri ve sayıları ki şilere göre farklılık göstermektedir. 52’ye kadar çıkan bu sayı, kimi horoncu ya da tulumcuya göre aslında 6’yı geçmez. Bunun sebebi ise di ğer horonların bu 6 horondan türemi ş oldu ğudur. Hem şin horonlarında Rize horonu gibi oynanan horonların figür olarak birbirlerine benzemesi fakat hepsinin farklı ezgi ve farklı isimlerle anılması ise ayrı bir çeli şkidir. Günümüzde Rize Horonu gibi oynanan horonlar diye tabir edilen horonlar benzer, hatta aynı hareketlere sahiptir. Bu da gösteriyor ki horonlar geçmi şten günümüze gelene kadar bir takım de ğişikliklere u ğramı ştır. Özellikle de bölge insanının bunda çok fazla etkisi vardır. Muhakkak bu horonların her birinin kendine has farklılıkları vardır. Kimisinde ayaklar daha sert vurulur, kimisinde daha yumu şak Örne ğin Rize Horonunda aya ğın yere daha sert vurulması, Kaçkar Horonun da ise ayak hareketlerinin ön planda olması gibi farklılıklar bulunmaktadır. Fakat günümüzde bu horonların hemen hemen hepsi yöre insanı tarafından aynı figürlerle oynanmaktadır. Bu konuda daha fazla bilgiye sahip olan horoncular, tulumcular ve ya şça büyük olan aynı zamanda da Hem şin horonlarının geçmi şini iyi bilen ki şiler ise son zamanlarda oynanan horonların bozuldu ğunu dü şünerek, horon halkalarına girmemektedirler. Bu

26 Arde şen ilçesinin bir köyüdür. Bu horon “Sık Rize Horonu” olarak da bilinmektedir.

36 nedenle horonlar ço ğu zaman aslına uygun oynanmaktan uzak olurken, hareketlerde ki farklılıklar da gün geçtikçe kaybolmaktadır.

3.1.1. Sosyal Ya şantının Yöre Oyunlarına Etkisi

Hem şin Bölgesi co ğrafi yapı itibariyle genel olarak da ğlık ve engebeli bir bölgedir. Bölgenin insanları bu özellikler do ğrultusunda ya şamlarını sürdürmektedirler. Günün ba şlangıcından bitimine kadar olan her şey Hem şin insanının bir parçasıdır ve bunları do ğrudan do ğruya kültürlerine yansıtmaktadırlar.

Hem şin insanı da ğlarda odun kesmede, mezrelerde ot biçmede, çay toplamada, ba ğda, bahçede kısacası ya şamını sürdürebilmek için yapmak zorunda oldu ğu her işte gününün yarısından fazlasını geçirir. Hayatlarının büyük bir kısmını te şkil eden bu i şlerin kültürleriyle harmanlanmaması olanaksızdır. Horonlar ise bölge insanının bir araya gelmesindeki en önemli unsurların ba şındadır. Düğünlerin, kınaların, yayla şenliklerinin, asker u ğurlamalarının en büyük e ğlencesi horonlardır. Hem şin insanı horonsuz, türküsüz bir dü ğünü, bir yayla şenli ğini dü şünmez. Kültürünün vazgeçilmez bir parçası olan ve bu derece önemsedi ği horonlarına, muhakkak ya şamından bir şeyler katmı ştır. Özellikle yöre insanının çalı şma biçiminin, hareketlerinin, yöre oyunlarına etki etti ği birçok çalı şmada da ifade edilmektedir.

“Bu benzersiz halk dansı kıyılardan da ğlara çıkıldıkça Kafkas danslarını andıran bir özellik sergiler. Ancak, denizi, fırtınaları, dalgaları ve sarp arazide yük ta şımayı simgeleyen esas hareketler yerini hep korur” (Say, 2002)

Kaynakta Karadeniz Bölgesinin özelliklerinin horon hareketlerine etki etti ği vurgulanmaktadır. Da ğlara çıkıldıkça horonların özelliklerinin de ğişti ği fakat esas hareketlerin de ğişmedi ği de belirtilmektedir. Hem şin Bölgesi sahil kesiminden uzak bir bölgedir. Bölgeye özgü horonlar ise tamamen bu araziye uygun hareketler içermektedir. Fakat son zamanlar da sahil kesiminde ki kom şularından (Pazar, Arde şen gibi bölgelerden) etkilendikleri görülmektedir. Sahil kesimindeki horonlar daha hareketlidir. Hem şin horonları ise belli horonlar dı şında genelde rahat oynanan horonlardır. Bu etkilenmeden dolayı Hem şin Bölgesinde, sahil kesimine ait horonların da oynandı ğı belirtilmelidir.

37 Alanda yapılan görü şmelerde sosyal ya şantının yöre oyunlarına etkisi şu cümlelerle ifade edilmi ştir.

“Yöre insanının çalı şma biçimi ile de zannedersem e şde ğer. Kolların havaya kaldırılması, indirilmesi gibi. Mesela kolların ileri geri hareket ettirilmesini yayık sallama hareketine benzetebiliriz. Sahil kesiminde daha farklıdır. A ğın denize atılması, çekilmesi gibi. Ama muhakkak ya şayı ş biçimi ile ilgisi vardır. Olmaması mümkün de ğil.”(Ba şar Cumbur, ki şisel görü şme)

“Hem şin oyununu poru ş etmeye (ekim yapmak için bahçeyi kazmak) benzetiyorum. Bütün oyunlar insanların yapısına göre ve ya şayı ş şekillerine göre kurulmu ştur”.(Ya şar Çorbacıo ğlu, ki şisel görü şme)

“Benim babamdan, atamdan dedemden duydu ğum, gördü ğüm Hem şin’de oynanan horonların böyle bir özelli ği olmadı ğıdır. Ben öyle biliyorum.” (Yakup Avhan, ki şisel görü şme)

“Gündelik yaptı ğımız i şler bedensel ve uzvi hareketlerimiz horonların olu şmasında kesin etki etmi ştir. Mesela ip ile asılı yayı ğın sallanması, tahta biçen hızarcıların aşağı yukarı alıp vermeli, dereden ırmaktan suyun üzerinden ta ştan ta şa atlama, bol ya ğış olması nedeni ile çamurdan korunup çamuru a şmak için yürüyü ş biçimleri gibi...”(Nihat Sarıahmeto ğlu, ki şisel görü şme)

Necati Demir’in çalı şmasında horonun co ğrafyadan etkilendi ğine dair şöyle bir ifade göze çarpmaktadır.

“Karadeniz’in zorlu ve engebeli co ğrafyasını, denizin şiddetli ve hırçın dalgalarını, insanın yapısını belki de en güzel biçimde “horan” ortaya koyar” (Demir, 2005)

Yine hareketler do ğrultusunda horonun nasıl ortaya çıkmı ş olabilece ği ile ilgili şu ifade görülmektedir.

“İlk kez kimler tarafından ortaya koyuldu ğu aydınlanacak gibi görünmemektedir. Ortaya çıkı şı konusunda çe şitli görü şler vardır. Bunlar arasında balıkların çırpını şı, denizde kürek çekme, e şkıyaya kar şı kendini savunma, tarlada çalı şma, hasat toplama, öne çıkanlardır” (Demir, 2005)

38 Sadece Karadeniz Bölgesi için de ğil, di ğer bölgelerin oyunları için de halkın günlük işlerinden, adetlerinden, kısacası ya şantılarının genelinden beslendi ğini söylemek yanlı ş olmaz.

3.2. Hem şin Horonlarında Müzikal Yapı ve Çalgı

Karadeniz Bölgesinde oynanan horonlar incelendi ğinde kız horonları, erkek horonları ve bunun beraberinde getirdi ği ritmik de ğişimlerle beraber hareket farklılıkları oldu ğu görülmektedir. Kız horonları Karadeniz Bölgesinin genelinde daha yumu şak hareketleri olan, kolların çok fazla kalkmadı ğı, bayanların fiziksel durumlarına uygun olabilecek hareketler ihtiva eden horonlar olarak bilinmektedir. Fakat Hem şin Bölgesindeki kız horonlarına bakıldı ğında, genelde “savu şlu” (horonun hareketli sayılabilecek şekilde 3 sa ğa 3 sola gitmesi) horonlar oldu ğu görülür. Ayrıca kız horonlarında bayanlara özgü “ku şak sallama” diye tabir edilen bölümler olması, bu horonların aslında çok da ağır ve narin hareketlerle oynanmadı ğını göstermektedir. Savu şlu horonların genelinde hareketlilik mevcuttur. Rize horonu gibi oynanan horonlara kıyasala savu şlu horonlarda tempo daha üst seviyededir. 40 sene öncesine kadar kızların sadece kendi aralarında horon oynadı ğı ve bundan dolayı kız horonlarının ortaya çıkmı ş oldu ğu dü şünüldü ğünde, bu horonların hızlı olması ve zor hareketler içermesi pekte sıra dı şı de ğildir. Çünkü kızları gören herhangi bir erkek olmadı ğı için (tulumcu dı şında) istedikleri hareketleri geli ştirmi ş olmaları mümkündür. Kız horonlarına örnek olarak, Samistal Kız Horonu, Amlakit Kız Horonu, Paraçkur Kız Horonu, Ceymakçor Kız Horonu 27 gibi örnekler verilebilir.

Günümüzde Hem şin horonlarını kızlar ve erkekler birlikte oynamaktadır. Bundan dolayı “erkek horonu” ifadesine çok fazla rastlanmamaktadır. Ayrı bir şekilde oynandı ğı zamanlarda, özellikle dü ğünlerde, kızlar erkeklerin oynadı ğı horonu seyredebildi ği için gördükleri hareketlerden esinlenerek bunları kendi aralarında zenginle ştirmi ş ve fiziksel yapılarına uygun bir halde i şlemi ş olabiliriler. Bu durumda kız horonları da erkeklerin oynadı ğı horonlarla aynı zorlu hareketlere sahip olabilir.

39 Hem şin Horonlarını di ğer horonlardan ayıran en önemli özelliklerden biri ise “sözlü horonlar (türkülü horonlar)” olmasıdır. Horonlarda türkü söylenen ya da türkü atılan bu bölüme “fora” denmektedir. Fora’nın Hem şin Horonlarındaki anlamı; dinlenmek, yorgunluk atmak, amacı ile rahat bir şekilde sola do ğru gidilerek türkü söylemektir. Sadece dinlenme amacı gütmez. Aynı zamanda türkü atmak için önemli bir araçtır. Her horonun kendine ait fora kaidesi vardır. Türküler bu kaideler üzerine atılır. Fora bölümleri aynı zamanda türkü atanın maharetini göstermesi, derdini, sevincini, üzüntüsünü ifade edebilmesi için de önemli yer tutmaktadır. Foralar, Hem şin Horonlarının kendine özgü yapısını olu şturmasındaki çok önemli unsurlardan biridir.

Yapılan görü şmelerde fora’nın tanımı şu sözlerle ifade edilmi ştir.

“Forayı horonu çeviren ki şi verir. Tulum çalan insan horonu oynatan ki şinin 28 komutundan çıkamaz. Fora dedi ğin zaman tulumcu türkü havasına ba şlar. Her horonun de ğişik forası vardır. Türküsü de de ğişiktir.”(Yakup Avhan, ki şisel görü şme)

“Fora, dinlenme amaçlıdır. Yorgunluk alınır. Bütün horonlarda ki fora sola gider. Forayı veren ki şi “dü ş soluma” diyor. Sol tarafa gitmek anlamında. Hem türkü söylenilir, hem de dinlenilir.”(Kamil Ferah, ki şisel görü şme)

“Foralarda hep sola gidilir. Şimdiki gibi bir sa ğa bir sol de ğil.”(Ya şar Çorbacıo ğlu, ki şisel görü şme)

Hem şin Bölgesinde horonlar birbirini tekrar eden ezgiler üzerine kuruludur. Horonu çeviren, ki şinin verdi ği komutlar bu ezgilerin tekrar sayısını arttırır veya azaltır. Horonun yukarda oynanan kısmından (kolların yukarıda oldu ğu kısım), a şağıda oynanan kısmına geçmek için mutlaka horonu çevirenin komutu gereklidir. Bir ölçü içindeki ezginin 10’dan fazla tekrar edildi ği görülebilir.

Hem şin Horonları genellikle “5” zamanlı usul yapısındadır. Bununla birlikte 7, 4 ve 10 zamanlı horonlarda mevcuttur ki bu horonların bazılarının fora bölümünde usulün

27 Samistal, Amlakit, Ceymakçur, Paraçkur (Palakçur – Pa ğaçkur) bölgede yeralan yayla isimleridir.

28 Hem şin Horonlarında her zaman horonu oynatan (horonu çeviren) biri vardır. Bu ki şi horon halkasının her hangi bir yerinde durabilmektedir.

40 de ğişti ği görülür. Örne ğin “Hodeçur Horonu (Avcı Destanı)” “7” zamanlıdır fakat fora bölümünde usul “5” zamanlı olarak de ğişmektedir. “Abdi Horonu” “4” zamanlı olup fora bölümü “5” zamanlı olarak de ğişmektedir. Bazen tempodaki hareketlilik ve sürekli tekrar eden ezgilerden dolayı “7” zamanlı bir horon “4” zamanlı olarak da duyulabilmektedir. Bundan dolayı 3’lü kalıp ilk duyu şta belirlenemeyebilir.

TRT repertuarındaki Hem şin türküleri incelendi ğinde 5, 7 ve 10 zamanlı türkülerin ço ğunlukta oldu ğu görülmektedir. Emin Ya ğcı’dan alınan “Duman Da ğdan Yukarı” adlı Hem şin türküsünün “9” zamanlı usul yapısında oldu ğu dikkat çekmektedir. Bu usul Hem şin horonları ve ezgilerinde çok fazla kar şıla şmadı ğımız bir yapıdır.

Hem şin Horonları “tulumla” oynanan oyunlardır. Özellikle Batı Hem şin grubu denilen grupta tulumdan ba şka çalgı ile oynanmaz. “ Tarihin ve Bugünün Aynasında Hem şin-Ermenileri” adlı çalı şmasında Aliye Alt iki gruba ayırdı ğı Hem şinlilerin (Hopa – Hem şinliler, Batılı Hem şinliler) horonları konusunda şunu ifade etmi ştir.

“Her iki grubun halk müzi ğinde tulumun özel bir önemi vardır. Bu müzik aleti gerek Lazlar gerekse Gürcüler tarafından az da olsa kullanılır. Tulumun e şlik etti ği halk dansları “Horon-tipi”ndedir. Batılı – Hem şinlilerin dans repertuarı Hopalı ada şlarınınkinden daha zengindir. (Alt, 2005)

Necati Gedikli ise “Karadeniz Bölge Musikisi Çalı şmalarına Toplu Bir Bakı ş” isimli çalı şmasında, geleneksel çalgıların ve bu çalgıları icra edenlerin gün geçtikçe azaldı ğını ifaede ederken, halk oyunlarının bu geleneksel çalgılarla oynandı ğı takdirde karakterlerini sergileyebilceklerini vurgulama ştır. Karadeniz horonlarında kemençe’yi Artvin Horonları’nda da tulum zurna’yı örnek göstermi ştir. 29

Günümüzde Lazlar da tulumu fazlasıyla kullanmaktadırlar. Hopalı – Hem şinlilerin akordeon kullandıkları da bilinmektedir. Gürcülerin ise çokseslili ğe dayanan bir sistemleri vardır. Onlar tulum dı şında farklı çalgılar da kullanabilmektedir. Tulum dinlendi ği zaman çok sesli bir çalgı olarak algılanmaktadır. Fakat Hem şin Halkının

29 II.Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri , 1983, Necati Gedikli, “Karadeniz Bölgesi Halk Musikisi Çalı şmalarına Toplu Bir Bakı ş”, Cilt – III; 152

41 söyledi ği ezgiler yapı itibariyle tek seslidir. Gürcü müzi ğinden bu yönüyle farklılık gösterir.

“Karadeniz’in di ğer bölgelerinde daha çok saz ve kemençe gibi çalgılar e şli ğinde horon oynanmasına kar şın, Hem şin Bölgelerinde oynanan horonların öz çalgısı, tulumdur” (Arıcı, 2004)

Kaynakta geçen saz tabiri muhtemelen “ba ğlama” anlamında kullanılmı ştır. Fakat Karadeniz Bölgesinde sadece bu çalgılarla horon oynandı ğı söylemek yanlı ş bir ifade olur.

“Horon; kemençe, kaval, ba ğlama, tulum, davul-zurna, davul, zurna e şli ğinde oynanmaktadır. Bununla birlikte tef, darbuka da e şlik etmektedir. “ (Demir, 2005)

Türklerin bu çalgıları Orta Asya’dan getirdikleri belirtilmektedir.

“Tulum tabiri bütün Türk lehçelerinde vardır. Adı en eski eseri sayılan Kaçkarlı Mahmud’un “Divanü Lügat-it Türk” adlı eserinde, tulum ismi “tolum” olarak geçmektedir. Tolum, tulluk, toluk gibi kelimeler hep şiş ve kabarık anlamana gelmektedir. Ça ğatay (Ça ğatay Türkçesi) sözlü ğünde ise, “tulugum” ve “tulum” şekilleri vardır. Bunun da çok eski bir kökenden geldi ği açıktır.” (Topalo ğlu, 2005)

Tulum’un nereden geldi ğine dair net bilgiler olmamakla birlikte Orta Asya’dan gelen Türklerin bu çalgıyı beraberinde getirdikleri dü şünülmektedir.

“Tulum nefesli çalgılardan olup, Orta Asya’nın Türkistan bölgesinden yayılmı ş ve Macaristan’dan İskoçya’ya kadar yayılmı ştır” (Arıcı, 2004)

Tulumun Türkler aracılı ğı ile İskoçya’ya gitmesi konusunda şöyle bir ifade yer almaktadır.

“Tulumcu ve Tulum imalatçısı Süleyman Serin’e göre, İskoçyalıların Gayda dedikleri tulumun asıl adı, gayda’dan gitmedir ve onların gayda dedikleri tekli sestir. Bizim ilk icadımız öyle idi. İkili tulumu do ğal store, çiftli ses tulumda bulundu ğunu ve İskoçlar bunun teklisini çalarak kendilerini bizim gaydayla – tulumla dünyaya tanıttılar. Asıl yurdu Orta Asya Gudadır” (Topalo ğlu, 2005)

42 Do ğu – Hem şin grubu olarak isimlendirilen bölgede horonlara e şik eden çalgıların; tulum, kemençe, davul – zurna, kaval oldu ğu kaynaklarca belirtilmektedir.

“Hem şin oyun – horonlarında daha çok tulum, kemençe, davul – zurna çalgıları çalınır. Kaval da kimi köylerde hem özel hem de dü ğün – davet yerlerinde çalınır. Saz çalanlar ise pek nadirdir. Özel ilgi ve merak isteyen bir durum dı şında halkın ço ğunda böyle bir alı şkanlık yoktur.” (Yılmaz, 2003)

Her iki Hem şin grubunda da tulum, horonlarda en çok kullanılan çalgı olarak görülmektedir. Özellikle Batı – Hem şin Bölgesinde Hem şin Horonlarının sadece tulum e şli ğinde oynandı ğı belirtilmektedir.

“Tulum kelime yapısı itibarı ile arı Türkçe bir kelimedir. Nefesli olan bu saz Türklerin milli çalgılarındandır. Do ğu Karadeniz’de bütün Hem şin köylerinde çalınır. Acara Müslümanları da tulum çalarlar. Kafkasya da Nogay Türkleri ve Türkmenlerin ba ş çalgılarındandır. Asıl adı Avar Gaydasıdır. 30 Kırgız Türkleri de tulum çalmaktadır. Tulum kelimesi Divan - ı Lügat-it Türk’te geçmektedir. Tulum Türkler eli ile İskoçya’ya kadar gitmi ştir.” (Gündüz, 2002)

Bununla birlikte Sabahattin Arıcı bazı yöresel yazar ve gazetecilerin Divan – ı Lügat- it Türk’te tulumun, “tolum” olarak geçti ğini belirtmelerine kar şı, tolum’un silah anlamında kullanıldı ğını vurgulamı ştır. (Arıcı, 2008)

Tulumun İskoçya’ya nasıl gitti ği konusunda net bilgiler olmamasına kar şın kaynakların ço ğu Türklerin aracılı ğı ile gitti ğini vurgulamaktadır. İskoç Gaydasının adını tulumdan aldı ğına dair ifadeler vardır. Hem şin’de tulum çalmaya kayda – gayda vurmak gibi bir ifade kullanılması ve İskoçların da bu ifadeyi “Gayda” şeklinde aldıkları belirtilmektedir.

30 1933’te Macaristan-SZOLNIK (Çölnak) ilinde Avar Türklerine ait olan bir mezarda, bir Avar erkek iskeletinin el kemikleri arasında bulunmu ş turna kemi ğinden yapılmı ş çift kaval vardır. Dolmabahçe Sarayında bulunan resimler ve buluntu Hem şinde “nav” denilen, çift kaval ve ucundaki ses yükselten huni gibi kısmı ifade etmektedir. Türklerin ilk göçleri sırasında kullandıkları bu çalgı aleti, o devirden kalan önemli bir örnektir. Ural-Altay Çalgısıdır. Avarların bir kolu Türklerin batıya göçleri sırasında Karadeniz kıyılarına indiklerinde tulumu da birlikte getirmişlerdir. (Gündüz, 2002; 100)

43 Tulum çalan her topluma Hem şin’li denilemeyece ği bilinci söz konusu olsa da, Karadeniz bölgesinde tulum denilince akla Hem şinlilerin geldi ği de bir gerçektir. Hem şinlilerin tuluma olan dü şkünlükleri türkülerine ve şiirlerine de yansımı ştır. Tulum üzerine söylenen pek çok şiir ve türkü mevcuttur. Özellikle gurbette ya şayan ve horona – tuluma hasret kalan Hem şin insanı, bu konular üzerine pek çok şiir yazmı ştır.

Ziya Alio ğlu’nun tulum üzerine yazmı ş oldu ğu şu şiiri örnek gösterilebilir.

TULUM

Aşk ile sevda ile Sarıldım bir yar gibi Benim gibi inlersin Tulum derdin var gibi

Gidemedim yar ile Engel dolu yollarım Gel de bir sarılalım Murad alsın kollarım

Ufak ya şta tanı ştım Ben tulumun sesiyle İçimde ki yangına Bil ki sensin vesile

Yol havası ba şkadır Hem şin havası ba şka Tulumun hazin sesi Beni dü şürdü a şka

Süslü bir gelin gibi Yat koluma inleme Vefasız dilber gibi El sözünü dinleme

Da ğlarda yaylalarda

44 Ninni söylerim sana Ben sana sevdalıyım Halimden anlasana

Ne şelenir co şarsın Vartevorda dü ğünde Bayılır mest olursun Bir güzel gördü ğünde

Havan bir tane ama Her dilden konu şursun Çorbacının ba ğrında Aşk ile bulu şursun

Benden ba şka kim anlar Tulum senin dilinden Alio ğlu ya şların Süzülür mendilinden.(Ya şar Çorbacıo ğlu, ki şisel görü şme)

3.3. Hem şin Horonlarında Uyarı ve Komutlar

Karadeniz Bölgesinde oynanan horonların genelinde mutlaka horonu yöneten bir ki şi vardır. Bu ki şilere “Çavu ş” denilmektedir. Bu tabir her yörede aynı olmayabilir. Bazen “horoncu ba şı” denildi ği de görülmektedir. Çalı şmalar incelendi ğinde Hem şin Bölgesi’nde de “horoncu ba şı” tabirine rastlanmaktadır fakat son zamanlarda bu tabirin çok sık kullanılmadı ğı da yapılan alan ara ştırmasında ortaya çıkmı ştır. Genelde bu tabir yerine “horoncu, çeviren, oynatan, vurduran” kelimelerine rastlanmı ştır. Biz burada çeviren terimini kullanmayı uygun gördük. Horonu çeviren ki şi horonlarda usta olmalıdır. Bölgede oynanan horonların hareketlerine, kaidesine hakim olmalıdır. Aksi takdirde, oynayan ki şileri yönetemez ve horon esnasında bir karma şa olu şmasına sebep olur.

Horonlar çevirenin komutları do ğrultusunda oynanır. Çeviren ve tulum çalan ki şi arasında her zaman bir ileti şim olmak zorundadır. Çevirenin verdi ği komut tulumcuyu da do ğrudan ilgilendirmektedir. Aynı zamanda tulumcuların horon kaidelerini çok iyi bilmeleri gerekmektedir. Aksi halde bu horon yanlı ş kaide üzerine

45 yanlı ş hareketlerle oynanan bir horon olur. Son zamanlarda bu duruma çok sık rastlandı ğını belirtmeliyiz. Bunun sebebi ise horonu çevireni dinlememek ve gözlemlememek, tulumcuların horon kaidelerini karı ştırması veya yanlı ş çalması, gibi durumlardır. Çevirenin komutu ya da uyarısı duyulmadı ğı takdirde, horonda bozulma olması kaçınılmazdır. Bundan dolayı komutlar ve uyarılar horonu bozulmadan oynayabilmek için kural diyebilece ğimiz önemli unsurlardır.

“Farzet ki Hem şin (Hem şin horonu) oynatıyoruz. İlk olarak “dök a şağı” diyoruz. Bu bir komuttur. Daha sonra “i şle yürü, dön sola, eller havada” gibi. Altta “i şle yürü” diyorsun, yukarıda “alda yürü” diyorsun. Geldim, geliyorum, üçtur, be ştur, oyun üçtur... gibi komutlar vardır.”(Ya şar Çorbacıo ğlu, ki şisel görü şme)

“Al oyna, yüksek oyna, geliyorum, aha geldim, hep beraber, bidaha, vur bidaha gibi komutlar vardır.”(Yakup Avhan, ki şisel görü şme)

“Ezme arkada şuni, Ha böyle yavrum, nani nani, hayde odune, sallama kolunu, kollar çubuk, ezme gezma, hey çaça, yaka paça in yere in, git da bas geri fora fora, tulum ilen oyna, ayak sesi, a şağda tik tak var, 31 yayukla yavrum yayukla 32 , savu ş savu ş, hayde beraber...”(Nihat Sarıahmeto ğlu, ki şisel görü şme)

Bu komutlar horonu çevirenin o anki durumuna göre de ğişebelir. Yani bu komutlar biraz da onun yetene ğine ba ğlıdır. O esnada anlatmak istedi ğini ve ya uyarısını irticalen de yapabilir. Bu durumda gelenekselle şmi ş komutlar dı şında yeni komutlar olu şması da mümkündür. Uyarılar da do ğrudan do ğruya horonu çeviren ki şiye ba ğlıdır. E ğer horon disiplinini bozacak, herhangi bir durumla kar şıla şıyorsa o ki şiyi ya da ki şileri gerek espirili bir şekilde gerek daha sert bir dille uyarır. Horonu çeviren ki şi tulumcuyu da uyarabilir. Çünkü horonda komuta ondadır.

“Gördüm seni derler isim vermeden, ismini söylersem yüzün kızarır, delikanlı dı şarı çık (hatalı oynuyorsa, konu şuyorsa). Konu şmaya kesinlikle müsaade edilmezdi. Eskiden tulum sesi, ayak sesi denirdi. Ba şka ses olmazdı. Şimdi bırak sesi adam

31 Papilat Horonunda son zamanlarda söylenen bir ifade. Horonun a şağıda oynanan bölümüne geçildi ğinde hareketsiz bir şekilde durulur. O arada horoncu tik-tak diyerek o bekleme süresini bu şekilde doldurur.

46 ağzında sakızla türkü söylüyor. Eskiden mümkün müydü horoncunun yanında sakız çi ğnemek. Hemen atarlardı. Bir de rezil olmak var tabi. Hele birde genç delikanlı ise, sevgilisi de oradaysa...”(Ba şar Cumbur, ki şisel görü şme)

“Eskiden bizi horonun içerisine dahi koymazlardı. Bakardık bizi horona alsalar diye. Horonu bi ufak yanlı ş oynadı ğın zaman ya şlı insanlar de ğne ği tak diye koyardı sana. Şimdi gençlere diyorsun ki “evladım do ğru oyna”. Komut veriyorsun “böyle oyna şöyle oyna” diye. Eee.. bu ki şi seni dinlemiyor. Bir şey de diyemiyorsun.”(Kamil Ferah, ki şisel görü şme)

“Delikanlı aya ğını düzelt, seni gördüm, elini kaldır, konu şma... Geçmi şte bizi horonlardan çıkarırlardı, horonun ahengini bozdu ğumuzda. Şimdi gençleri bizim horondan çıkarma gibi bir lüksümüz yok. Çıkaramıyoruz. Gençler biraz daha ha şarı oynuyorlar. Biz de ho ş kar şılıyoruz.”(Yakup Avhan, ki şisel görü şme)

“Bozma horanı, (horonu) yi ğilma orasi, çıkar belinden huçkayı. Öyle konu şmak bilmem ne yapmak yoktu. Bir sert bakardık olay biterdi. Horanda konu şma “hekeye (hikaye) di şarda” diye uyarılırdı. Şimdi horanı bozsa da adama bir şey diyemezsin.”(Ya şar Çorbacıo ğlu, ki şisel görü şme)

Günümüzde en çok duyulan uyarı “konu şma!” uyarısıdır. Bu da horona giren ki şilerin horan oynama maksadı dı şında konu şmak, sohbet etmek için horona girdi ğini gösteriyor. Horoncu onları ne kadar uyarırsa uyarsın, sadece bununla sınırlı kalıyor. Horondan atmaya kalkması sonucunda birtakım tartı şmalar ya da kavgaya sebebiyet verici davranı şlar olabilece ğini biliyor. Alanda yapılan çalı şmada “atarım” uyarısı dı şında atmaya yönelik herhangi bir harekete rastlanmadı ğını belirtmeliyim.

Hem şin horonlarında yöresel olarak kullanılan uyarı ve komutlar şunlardır:

Al yüru; al oyna gel bana bakeyim; al gene; al oyna yüru boyle; al oyna tel ol tel; al da git; al bi daha yüru; yuksek oyna; al oyna yuksel; al da ha boyle gel bana gel; gel bakeyim ha boyle; kalk yuru; al da yuksel: Bu terimler horonun yukarıda oynandı ğı bölüme (kolların yukarıda oldu ğu bölüm) geçilmesi gerekti ğini belirten komutlardır.

32 Çari şka horonunda, kolların yayık sallar gibi öne ve arkaya do ğru hareket etmesinden do ğan bir ifadedir.

47 Asil ha boyle; kollari sallama, belleri salla: Horonun yukarıda oynandı ğı bölümde kullanılan terimlerdir.

Al a şaği beraber; eller beraber, kollar beraber, tulum ile beraber; say bi daha beraber; geliyor; eller eller; kara kiz kaçti; hep beraber; yikil da ğlar; hayde beraber, duy da ses ver; aha geldim; geliyor geliyor; hayde hayde; geliyor dinle bak, say da beraber; geldi beraber: Horonun a şağıda oynanan bölümüne geçmek için verilen komutlardır.

Bi sa ğ bi sol: Horona ba şlarken, fora bölümünden önce ya da sonra, bulunulan yerde sa ğa-sola dönülmesi gerekti ğini ifade eden bir terimdir.

Duyulmadi parti 33 ; olmadi bi daha; bir daha vur; olmadi gençlik; doymadum bi daha; üçtur be ştur; ha boyle ha ha; say bi daha parti; vur bi daha gelsun: Horonda yapılacak hareketlerin bir veya birden fazla yapılması gerekti ğini ifade eden terimlerdir.

İş le sa ğdan yüru, nani nani: Hem şin horonunda, sa ğa do ğru tempolu bir şekilde gidilmesi gerekti ğini vurgulayan komuttur.

Şimdi tek vur sol ilen; tek vur soluma; vur soluma tek: Hemşin horonunda horonun aşağıda oynanan bölümündeyken sol tarafa dönülerek yapılması gereken hareketi belirtmek için verilen komutlardır.

Üç git üç gel 34 : Hem şin horonunda, horonun a şağıda oynanan bölümünde sa ğa sola 3 adım gidip gelinmesi gerekti ğini belirten bir komuttur.

Şimdi çapçap(alkı ş): Hem şin, Papilat ve Çift Ayak horonunda, sola, sa ğa ve tekrar sola dönülerek iki elin birbirine vurulaca ğını belirtmek amacı ile verilen bir komuttur.

Ha bir, ha iki, üçtur beraber; bir, iki üç; vurdi, geldi, şaşti, küt; hop, küt, pat; vur bi daha vur; bir, iki, üçtur vur içeri; i şlemeden içeri vur; şaşti uçalum beraber: Hem şin horonunda “içeri vurmak” olarak tabir edilen bölüme geçmek için verilen komutlardır.

33 Parti (partiye): Horon oynayan guruba söylenen bir hitap şekli.

48 Şimdi dü ş soluma yüru: Hem şin horonunda a şağıda oynanan bölümde sola dönülerek yürünmesi gerekti ğini belirten komuttur.

Orasi… bas geri bas: Hem şin horonunda sola do ğru dönüp yürüme komutu verildikten sonra sa ğa dönmeden, geriye tempolu bir şekilde gelinmesi gerekti ğini belirten bir ifadedir. Hem şin Horonunun yapısında bulunmamasına ra ğmen son zamanlarda uygulandı ğı görülmektedir.

34 Bu hareket savu şlu horonlarda temposu daha yüksek şekilde uygulanmaktadır. Fakat bu tarz horonlarda kollardaki hareketlilik de ön plandadır.

49 4. HEM Şİ N HORONLARINDA ATMA TÜRKÜLER

Hem şin horonları ve türküleri, Hem şin kültürünün önemli bir bölümünü olu şturmaktadır. Horonlar ve türküler, kültür içerisinde var olan di ğer unsurlara nazaran yöre insanının ya şamında daha fazla yer tutmaktadır. Bu bölümde, Hem şin folkloru’nun ifade biçimlerinden biri olan “atma türküler” ele alınacaktır.

4.1. Atma Türkü Nedir?

Özellikle Trabzon, Rize ve çevresinde bir gelenek haline gelmi ş olan atma türküler, Karadeniz halk edebiyatının önemli bir unsurudur. Karadeniz insanının do ğumundan ölümüne kadar olan ya şantısı, bu gelenek için büyük kaynaktır. Türküler, özellikle atma türküler halkın ya şantısının bir özetidir. Atma türkülerin kendine özgü sözel yapısı ve icra özellikleri, tanımlamalarda verilen bilgiler ve örnekler do ğrultusunda ifade edilmi şitir.

F.Gülay Mirazao ğlu atma türküleri “yapısal ve i şlevsel açıdan icra gelenekleri” adı altında inceleyerek, “iki gurubun, ya da iki ki şinin kar şılıklı olarak irticalen türkü söylemesidir” sözleriyle tanımlamı ştır. Özellikle Do ğu Karadeniz Bölgesinde, bu şekilde söylenen türkülere verilen isimlere; atma türkü, atma, atı şma, çatma, çatı şma, kesme türkü, kar şılıklı türkü, kar şı – beri, kar şılama, kar şıla şma, kovalama şeklinde örnekler vermi ştir.

Yapısal özellik bakımından atma türkülerin nazım biriminin dörtlük olanlarının genellikle mani dörtlükleri şeklinde oldu ğunu, 7’li hece kalıbıyla ve üçüncü dizenin serbest olarak söylendi ğini ifade etmi ştir. Kafiye şemaları aaba, abab ve abcb şeklinde olup dörtlükler dı şında nazım birimi beyit şeklinde ve üç mısralık bentlerden olu şanlarda vardır. 35

35 Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih – Dil – Edebiyat Sempozyumu , 2001, F.Gülay Mirzao ğlu, “Yapısal Ve İş levsel Açıdan Atma Türkü İcra Gelene ği”, Cilt – II; 103,113.

50 Çalı şmada bu gelene ğin icra ortamları ile ilgili olarak belirtilen ifadelerde en yaygın olanının dü ğünler oldu ğu dikkat çekmektedir. Kadınlar arasında yapılan kına geceleri gelin kaynana atı şması için verimli bir ortamdır. Bu tarz atı şmaya verilen örnek şöyledir:

Gelin: Kaynanam kara biber

Kaynatam daha beter

Her ne derse desunler

Uşağu bana yeter

Kaynana: Çirkin duru şun gelin

Yaramaz i şe gelin

Ak şam o ğlum gelince

Kirdurur belin gelin

Gelin: Dalda ku ş olmadun mi

Dallara konmadun mi

Kör olası kaynana

Sen gelin olmadun mi..

Çalı şmada bahsedilen bir di ğer icra ortamı da yayla şenlikleridir. Bu atı şmaya yaylada bir gurup kızın ve erke ğin kar şıla ştıkları andaki atı şmaları örnek verilmi ştir.

Kızlar: Ahliyim yeminliyim

Daha gelmeyece ğum

Yollarimun üstünde

Evli görmeyece ğum

Erkekler: Gel gidelum ormana

Ormanlar tevli tevli

Yemin ederum kızlar

Evli de ğilum evli...

51 Verilen di ğer bir örnek ise asker u ğurlamalarında atılan türkülerdir. Karadeniz bölgesinde asker u ğurlama dü ğünler gibi co şkulu geçmesine ra ğmen, söylenen türkülede ayrılık, hasretlik, sevdalık gibi konuların i şlendi ği açıkça görülmektedir. Çalı şmada verilen örnek şöyledir:

Asker ettiler beni

Do ğri sürdiler Van’a

Yok midur benum yarum

Ağlasun yana yana

Asker ettiler beni

Bahriyeyim bahriye

Gideyurum sevdu ğum

Ağla beni Fahriye... 36

Hem şin bölgesinde ve di ğer alanlarda yaptı ğımız çalı şmalarda, asker u ğurlaması adı altında olmasa da, askere gitme zamanına denk gelen dü ğün ya da e ğlencelerde, askerlikle ilgili olarak atılan türkü örneklerine rastladık. Bu örnekler derledi ğimiz türküler arasında yer almaktadır.

Asiye Mevhibe Co şar, Karadeniz bölgesindeki türkülerin i şleni şinin di ğer yörelerden biraz daha farklı oldu ğunu belirterek, atma türkülerin hem tekrar hem de ço ğalabilme özelli ğini vurgulamı ştır. Atma türkülerin öncelikle horon ritmine uygun do ğaçlama söylenen türküler oldu ğunu, bir ki şi ya da kar şılıklı olarak da söylenebildi ğini ifade ederken, mani gibi ve ço ğu zaman dörtlüklerden olu şan, 7’li hece ölçüsüyle aaba, aaab, abcd şeklinde kafiyelenen, ezgili sözler oldu ğunu belirtmi ştir. 37

“Şairin, bir konu seçip, o konuda manası ve sözleri kendisine ait olmak üzere türkü söylemesine “atma türkü” denir. Atma türkü’nün iki şekli vardır:

36 Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih – Dil – Edebiyat Sempozyumu , 2001, F.Gülay Mirzao ğlu, “Yapısal Ve İş levsel Açıdan Atma Türkü İcra Gelene ği”, Cilt – II; 105, 112, 113

52 1- Her yarım türkü 38 birbiri ile kafiyelidir. Gündo ğdu’lu Topal Osman’ın bir dü ğünde söyledi ği atma türkülerden bir örnek.

Çok zamandur demeduk, türkiden kalduk kesat Şimdi her dedi ğimiz, olacak bir ilanat Açalım defterleri, bugün kuralım mazat Katulsun birbirine, seçilsun tazelan kart Geçelim kar şu beri, Karagözlan Hacivat Açıktan konu şalum, her sözüme bir söz at

2- Atma türküler tam türkü 39 şeklinde de olup, bunlar arasında kafiye aranmaz fakat anlam bütünlü ğü aranır. Tam türküye örnek bir atma türkü

Götürün eni şteyi Eni şte boyun uzun Tanımayanlar görsün Var mi dereye düzün Eni şteye baldızı Dediler baldızı yok Nazar boncu ğu taksun Baldızınum Baldızun

Eni ştenun cebinde Eni şte ince uzun Elli liraluk kalem Alıyor saçaklara Do ğru oyna eni şte Balduzun kurban olsun Gülmesun bize alem 40 Bastu ğun topraklara

Eni şte diye diye Sanduk üstüne sanduk Saat geldi yediye Diye diye usanduk Balduzlar eni şteye Ekme ğunuz yok ise Takacaklar hediye Bir su verun susanduk

37 Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih-Dil-Edebiyat Sempozyumu , 2001, Asiye Mevhibe Co şar, “Trabzon Atma Türkülerinde Söz Dizimi Yapısı”, Cilt – II; 121 38 Türkülerin yedili duraklara riayet edilerek iki mısra şeklinde yazılmasına yarım türkü denir. (Ak, 1998; 8) 39 Yedi heceli dört mısradan olu şan türkülere (isterse iki mısra halinde yazılmı ş olsun) tam türkü denir. (Ak, 1998; 8) 40 Hem şin dü ğünlerinde de eni şteye atılan türküler arasında bu dörtlük yer almaktadır.

53 Eni şteye dediler Bu ak şam ha buraya Medine fukarasi Yaprak sallanmayacak Me ğer ise eni şte Şaka maka diyoruz Ha bu köyün a ğası 41 Kimse alınmayacak” (Ak, 1998)

Sürmene ve Çevresinde Söylenen Atma Türkü – Maniler” isimli çalı şmasında Necip Saraço ğlu atma türküyü, fındık, çay toplarken, mısır hasadı yapılırken, dü ğünlerde yayla şenliklerinde imece çalı şmalarında kız ve erkeklerin kar şılıklı türkü yarı şına girmesi olarak ifade etmi ştir. Özellikle kızlar ve erkeklerin atı şmalarından bahsederek ço ğunlukla, mısır ırgatlarında, köy evlerinin “a şama” denilen, tahta bir bölmeyle ikiye ayrılmı ş bölümlerinde gerçekle şti ğini ifade etmi ştir.

Bölmelerin birinde kızlar di ğerinde erkeler mısır koçanlarını ayıklarlarken, türkü atmaya ba şlarlar. Bu atı şmayla ilgili verilen örnekler şu şekildedir:

Erkek: Atma türkü atarum Yure ğunu yakarum Eski çaruklarumi Bo ğazuna takarum

Kız: Ata vurdum yulari At gitmeyi ileri İki türkü atmadan Kuruttum o dilleri

Erkek: Ben türkü diye diye Yoruldu çenelerum Birazda siz söyleyun E benum ninelerum

Kız: Enece ğum çar şiya Alaca ğum çar şiluk

41 Hem şin dü ğünlerinde de eni şteye atılan türküler arasında bu dörtlük yer almaktadır.

54 Demin türkü söyleyen Şimdi versin kar şiluk

Erkek: Şu kar şidan kar şiya Zincir asturaca ğum Seslenme e kizca ğiz Seni bastiraca ğum

Kız: Karadeniz üstine Yunanli yalilari Sen bi şe bilmeyisun Gitledin kapilari

Erkek: Oy sandu ğum sandu ğum Ye şil boya baoyandun Demin türki diyiken Şimdi niye dayandun

Kız: Ha bu evun içini Gel vuralum kari şa Haçan türkü bilmezsun Niye çiktun kar şuma

Erkek: Aldum ince boncuklar Dikece ğum astara Sen bi şe bilmeyisun Niye çiktun yari şa... 42

Süleyman Kazmaz’ın “Rize Halk Şairleri” isimli çalı şması incelendi ğinde atma türküleri beyit birimine göre iki gurupta topladı ğı görülmü ştür. Bu iki gruptan bahsetmeden önce yapılan atma türkü tanımının di ğer tanımlamalardan farklı olmadı ğını fakat “kolba şı” diye bir tabire rastlanıldı ğını belirtmeliyiz.

42 Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih – Dil – Edebiyat Sempozyumu , 2001, Necip Saraço ğlu, “Sürmene ve Çevresinde Söylenen Atma Türkü – Maniler”, Cilt – II; 136,137.

55 Süleyman Kazmaz, Rize bölgesine özgü olan ve iki şair arasında kar şılıklı olarak söylendi ği için bu tür şiirlere “atma türkü – kar şılıklı türkü” denildi ğini belirtmi ştir. Daha çok dü ğünlerde ve şenliklerde söylendi ğini ifade ederken, söyleyen ki şilerin kolkola girerek veya kollarını birbirlerinin omuzuna atarak bir halka olu şturduklarını ve iki kol halinde gurupla ştıklarını belirtmi ştir. Kolba şı diye adlandırılan ki şi her kolun ba şında bulunan şairdir. Şairin kurdu ğu türküyü yanındakilere fısıldayarak (kürekçi olarak adlandırılmı ş) hep birlikte koro halinde söylenmesiyle kar şılık verme sırası öteki kola geçer aynı yöntemle devam eder. ( Kazmaz, 1976)

Hem şin bölgesinde yaptı ğımız çalı şmada bu tarz bir atı şmaya rastlamadık. Dü ğünlerde veya şenliklerde yapılan atı şmaların (çok azı do ğaçlama olsa da) genellikle horon e şli ğinde oldu ğunu gördük. Fakat Süleyman Kazmaz’ın da belirtti ği gibi türküyü kuran (olu şturan) ki şi, türkünün toplu halde söylenmesini istiyorsa, yanında bulunan (sa ğında ve solunda) ki şilere sözleri fısıldayarak halkayı yönlendirebilmektedir. E ğer gurupta türkü kurabilen biri yoksa, daha önceden atılımı ş olan ve guruptaki ki şilerinde önceden duymu ş oldukları türküler de söylenebilmektedir. Günümüzde Hem şin horonlarında söylenen türkülerin ço ğunlu ğu bu şekildedir.

Atma türkülerle ilgili olarak iceledi ğimiz di ğer bir çalı şma Ali Çelik’in “Do ğu Karadeniz Bölgesi Atma Türküler” isimli çalı şmasıdır. Bu çalı şmada atma türkülerin Do ğu Karadeniz bölgesine has ve di ğer bölge türkülerinden farklı özelliklere sahip oldukları vurgulanırken, “iki ki şinin veya iki gurubun kar şılıklı söyledi ği türkülere atma türkü veya kar şı-beri adı verilir” tanımlaması yapılmı ştı

Atma türküler, çalı şmada, söyleni ş şekillerine göre “iki gurubun kar şılıklı söyledi ği türküler” ve “iki şairin kar şılıklı söyledi ği türküler” olarak ayrılmı ştır.

İki gurubun kar şılıklı söyleyebilmesi için bu gurupları bir araya getirebilecek bir sebebin olması gerekti ğini vurgulayan yazar, bu sebeplere di ğer çalı şmalarda da rastladı ğımız dü ğünleri, şenlikleri, imeceleri, yayla yolculuklarının uzun olmasından dolayı yapılan konaklamaları örnek göstermi ştir. Fakat teknolojik yeniliklerin gelmesiyle ve buna ba ğlı olarak imece usulüyle yapılan çalı şmaların ortadan kalmasıyla imecelerde atılan türkü örneklerine günümüzde rastlanmadı ğını belirtmi ştir.

56 Söyleyi ş şekilllerinden bir di ğeri ise, iki şairin kar şılıklı söyledi ği türkülerdir. Yazar bu türün bölgede çok yaygın oldu ğunu ve Karadeniz insanının ço ğunda atılan bir dörtlü ğe kar şı cevap verebilecek yetenek oldu ğunu vurgulamı ştır. Bunun için yer zaman, mekan, kavramlarının çok fazla önemi olmadı ğını, her ortamda ve her yerde atı şma yapabileceklerini ifade etmi ştir. 43

“Trabzon Bölgesi Halk Musikisine Giri ş” isimli çalı şmasında Trabzon Bölgesi’nde resmi ve özel saha ara ştırmalarını ele alarak, Dâr – ü’l – Elhân ( İstanbul Konservatuarı), Ankara Devlet Konservatuarı, TRT, HAGEM adına yapılan ara ştırmalar ve derlemelere, aynı zamanda yerli – yabancı ara ştırmacıların derleme ve çalı şmalarına yer vermi ştir.

Trabzon Halk Musikisinin önemli karakteristik örneklerinden biri olan ve Trabzonda derlenmi ş olan atma türkülerin, en çok hece vezninde oldu ğu belirtilirken, ezgilerde 5’li, 7’li, 8’li, 11’li ve 15’li hece vezni kalıpları ve serbest vezinlerin kullanıldı ğı ifade edilmi ştir.

Çalı şmada atma türküler, yapı, biçim ve kurulu ş yönünden, mani biçim ve tarzına benzetilmektedir fakat bununla birlikte bazı yönlerden farklılıkları oldu ğu vurgulanmı ştır. Genellikle 7 hecenin hakim oldu ğu türkülerin, karakteristik özelliklere ve kullanıldıkları yörelerin ad verme geleneklerine ba ğlı olarak kesme türkü, kar şı-beri, kar şılama, kovalama gibi adlar aldı ğı iafade edilmi ştir. ( Şenel, 1994)

Atma türküler her zaman bir kaideye ba ğlı olarak söylenmez. Aynı zamanda kaidesiz olarak söz yoluyla da atı şma olabilmektedir. Bu tarz türküler ki şilerin kar şılıklı atı şmasından meydana gelir ve söz unsuru ön plandadır. Bununla birlikte tarafların do ğaçlama ve pe şin cevap verme özellikleri de göz önüne serilir. Taraflar kar şıla ştıkları anda ya şadıkları olay üzerine atı şmaya ba şlarlar.

“Şair Celal Yetimo ğlu’nun, Cimil yayla yolunda kar şıla ştı ğı ot biçen kızla arasında şu atma türkü geçmi ştir. Celal: Arkası Demirda ğı Cimil üç para köydür

43 Prof. Dr. Saim Sakao ğlu’na 55. yıl arma ğanı, 1994, Ali Çelik, “Do ğu Karadeniz Bölgesi Atma 57 Kız: Geyemedun çohanı Herelde koli dardur

Celal: Sen biçersen se ğer 44 yer Sa ğa45 ne kari vardur.

Kız: Hereldeki sa ğa da Yurek efkari vardur

Celal: Gel götüreyim seni İkide evde vardur

Kız: Sen misen kocalari Yoksa orta ğun vardur.” (Arıcı, 2004)

“Sefalı köyü e ğitmenlerinden olup, ya şı bir hayli ilerleyen Kemal Arıcı, yaya olarak yaylaya giderken, önünden de bir ya şlı nine, sı ğırlarından geri kalmı ş, yorgun argın durumda, sendeleyerek gitmektedir. Yol kenarında çimen biçmekte olan bir Hem şin kızı ninenin durumunu görünce, bir türkü atar. Nine ba şını kaldırıp şöyle bir bakarsa da, yanıt veremeyince, Kemal Arıcı söze katılır.

Kız: Nine gider yaylaya Önünde sı ğırı yok

K.A.(Kemal Arıcı) Ninenin sı ğırı var Dizinin dermanı yok

Kız: Ya şın gitmi ş elliye Yürüde yoluna bak

K.A. Edeyim seni gelin Altın küpeleri tak

Türküleri”, 184,185,186,187 44 Se ğer: Sı ğır (inek) 45 Sa ğa: Sana

58 Kız: Kim bilir kaderini Belki öyle yazmı ş Hak.” (Arıcı, 2004)

Hem şin-Çamlıtepe Köyünde 46 Havva Yüksel (Oskevertun Heva, 74) ile yapmı ş oldu ğum görü şmede elde etti ğim atı şma hikayesi, bu atı şma şekline bir örnektir.

Havva Yüksel genç kızlık zamanında mecili ğe47 gider ve gitti ği evde yatıya kalır. Evin sahibi ile arlarında bir atı şma geli şir ki bu ev sahibinin o ğlu “Fevzi” ile ilgilidir. E.S.(ev sahibi)

Şekil 4.1: Havva Yüksel

E.S. Evlendi arkada şun sen evlenmezsen niçun?

Heva: Hep bu ak şam gelmi şuk senun Fevziyug içun

E.S. Gel bi kalk bari şalum bi bardak şerbet içun

Heva: Odada ki millete bi bal gadeli 48 içur

E.S. Seni nehe dariltti bu benum Fevzi picum

Heva: Konu şma ğini bilmez heralde onun içun

46 Çamlıtepe Köyü’nün eski adı “Zuğa” olarak bilinmektedir.

47 Meci gitmek: İmece usulü yardım. 48 İçine bal konulan kap.

59 E.S. Seni gelin ederdum ogügde kaçtur hicun 49

Heva: Ebedi evlenemez bu senun Fevzi Picung

E.S. Burede oturmu şum lazut pi şirmek içun

Heva: İstemez pi şirme ğin gidup yatmazsun niçun?

4.1.1. Kar şı - Beri Atma Türkü

“Kar şı-beri atma türkülerde daima iki taraf bulunur. Bu iki şair birbirini cevaplayarak ve gerekse bir konuyu i şleyerek kar şılıklı atı şırlar. Buna “kar şılama yapmak” da denir. Kar şı-beri atma türküler de iki şekilde söylenir.

1- Her iki şair yarım türkülerle birbirine cevap verir ve türküler birbiriyle kafiyelidir.

Osman Efendio ğlu ile İlyas Kazdal’ın birbirlerini ta şlama tarzındaki kar şı-beri atı şmaları: İ.K.( İlyas Kazdal), O.E.(Osman Efendio ğlu).

İ.K. Ya şlısun dayanmasın dayı sen bu yarı şa

O.E. Desena ki senunla belayı alduk ba şa

İ.K. Bugün bakmayaca ğum gözünden akan ya şa

O.E. Sen gibi şairleri çok getirmi şim tu şa

İ.K. En çetinine çattın gayretin gider bo şa

O.E. O kadar hızlı gitma aya ğun çatar ta şa

İ.K. Yeti şemezsin beni, sen ha bu dik yoku şa

O.E. Çevirece ğim seni kanadı kırık ku şa

İ.K. Senun saçlarun beyaz benzeyisun berdu şa

49 “ Senden önce kaç tane bekar var” anlamında söylenmi ştir.

60 O.E. Gördun beyaz hedefi geçtun hemen atı şa

İ.K. Ne der belli olur mu laf mı yoktur ayya şa

O.E. İftira etme bana içki kullanmam ha şa

İ.K. Turki öyle geturdi ne luzum var tela şa

O.E. Satsam kimseler almaz türkini be ş kuru şa

İ.K. Hangimiz de ğerlidur bir çıkalum sati şa

O.E. Benum mü şterim vardur sen ba şla arayı şa

İ.K. İyisi mi bu i şi ba ğlıyalım barı şa

O.E. Çok te şekkür ederum sendeki anlayı şa” (Ak, 1998)

“1930’lu yıllarda Gündo ğdulu Topal Osman ile Güzelköylü Refik Tüylüo ğlu’nun kar şıla şması

Refik: O Osman gözünü aç ya bu kar şında kim var

Osman: Ben Kandemiro ğluyum kar şımda Tüylüo ğlu var

Refik: Tanırmısın onları eskilerden kimler var

Osman: Baban Tüylo ğlu Osman deden Sarı Bayraktar

Refik: Onlar için olmadı kapılara anahtar

Osman: Onlar tartardı ama de ğildi iyi kantar

Refik: Zaten bizim pazara kalmadı eski dostlar.

1991 yılında Osman Efendio ğlu ile Şevki Fırtına’nın kar şıla şmaları. Evlilik ve bekarlık üzerine bir atı şma: Ş.F.( Şevki Fırtına).

O.E. Evlili ği bilseler bekarlar evlenmezdi

Ş.F. Evlilik ihtiyarı bir bakın nasıl ezdi

61 O.E. Zamane bekarları lafını dinlemezdi

Ş.F. Yazık olsun dayıma nasıl halamdan bezdi

O.E. Bu Şevki bekar iken helal lokma yemeydi

Ş.F. Onbe şinde evlendin evlili ğin çok tezdi

O.E. Almayacaktum oni ander pe şume geldi

Ş.F. Erken evlendun diye o şimdi senden bezdi

O.E. Şevki’nin şansı olsa zaten bana dü şmezdi

Ş.F. Dayımın aklı olsa bekarlı ğı yermezdi

O.E. Korkmasa karısından ceket iliklemezdi. (Ak, 2004)

2- “Şairler tam türkü ile birbirlerine cevap verir. Türküler arasında kafiye birli ği aranmaz” (Ak, 1998)

İki eski sevgilinin bir dü ğünde kar şıla şmaları sonucu kurulan horonda kar şılıklı atı şmaları bu atı şma şekline bir örnektir.

“Kız: Dertlerumi bilema Türkilen 50 diyece ğum Yemin ettum içumdan Kimseyi sevmice ğum

Erkek: Kimse kandıramadı Ananla babanı Ben e şimden raziyim Sen kes benden gümanı

Kız: Nasıl edersen ede Çekme benümçün zahmet

50 Türkü ile

62 Gümanı kesmiyeyim Belki kopar kıyamet

Erkek: Benden sebeb eridun Kaldun kemiklan deri Ona hiç güman etma Yoktur gidecek yeri

Kız: Ettü ğüme pi şmanım Hep saçımı kazıyım Biraz he desen ba ğa Kumaya da razıyım

Erkek: Hiç eyi gitmeyecek Ha bu i şlerun soni Öyle bir şey olamaz Aklundan çıkar oni

1991 yılında Bayram Ali Karde şler ile o ğlu Emin Ali Karde şlerin serbest konuda kar şıla şmaları şu şekildedir. E.A.(Emin Ali Karde şler), B.A.(Bayram Ali Karde şler).

E.A. Bizim eskilerimiz Rize’ye derdi çar şı En sonunda biz kalduk baba o ğula kar şı

B.A. Gel inelum dereye tutalum alabaluk Ben ha bu ğa ö ğrettim nasıl olur sevdaluk

E.A. Suyun altına testi damla damla dolacak

Ey bakın bu cemaat baba böyle olacak

B.A. Baba o ğulla bile nasıl gelduk yanyana Nasıl sevdaluk ettük anana sor anana

E.A. Bütün Rize biliyor benim babam delidür Ettu ğunuz sevdaluk kırk sene evvelidur

B.A. Ne kadar iyi gelur turkilerumun sonu Biraz naz etti diye aldım kaçurdum onu

63 E.A Ne edelum u şaklar o i şi bilmeseydi Hala daha bekardun pe şune gelmeseydi

B.A. Baba o ğulla bile daldum derine daldum O ırma ğun içine iki üç saat kaldum

E.A. Belki de o ırma ğun yukarısı kar idi Daha ne isteyisun suyunuz da var idi

B.A İyidere köyine a ğa deyiler ba ğa Silahumuz yok idi öyle dü ştük ırma ğa

E.A. Ben severum babamı belinin ku şağıyım İyi tanıyın beni ben ırmak u şağıyım

B.A. Söyle nasıl edeyim dardur yüre ğum dardur Yalan da söyleyisun senden büyü ğü vardur

E.A. Babam bana söyledi nereyesun nereye Ba şka ırmak yok midur bizim İyidere’ye

B.A. Söyledi ğim türkünün soni gelmeyi soni Kırk seneyi geçeyi hatirlamadun oni

E.A. Mecbur ortak olca ğım babamın defterine Belki de yazdın oni hatıra defterine

B.A. Kalmadı bize daha i şe sarılaca ğum Ben ha bu hayıfları anandan alaca ğum

E.A. Nasıl tutaruk nasıl gemilere dümeni Belki be ğenmeyisun evlendireyim seni

B.A. Biz nasıl kuraca ğız bu i şin sırasını Kurtulaca ğım ondan satayım anasını

E.A. Do ğru do ğru söylerim bu i şler nasıl olur Sakın sövme buraya vallahi ayıp olur

64 B.A. Turki öyle geturdi söz buna inanmayın Ya şım altmı şı geçti kusuruma bakmayın

E.A. Babalar evladının bilir gelece ğini Ak şam eve gidersin yaparsın gerçe ğini” (Ak, 2004)

“Kar şı-beri atma türkü” şeklinde ni şanlı bir genç kız ile bir delikanlının atı şması şu şekildedir:

“Kız: Karda ş se ğerim açtur Biraz çimen vereyim

Delikanlı: Hem şerim tanimadum Söyle kimsen bileyim

Kız: Üç aylık ni şanliyim Do ğrusunu söyleyim

Delikanlı: Nişan mi şan tanımam Gel a ğzını yiyeyim” (Gündüz, 2002)

4.1.2. Kesme Türkü

“Kesme Türkü’de makam 51 yedi heceli bir mısrada tamamlanır. Bir hava 52 ile yüzlerce mısra söylenebilir. Hem şin yöresi havalarından bazıları böyledir. Kesme türkü tabiri ise türkünün söyleni ş biçiminden kaynaklanmaktadır. Kesme türkü havasıyla türkü tek söylenmez. Kar şılıklı ve iki grupça söylenir. Birinci grup bir mısralık makamla bir mısra söyleyince, ikinci grup birinci grubun söyledi ğini aynı makamda tekrar eder. Bu hava aynı zamanda horon havasıdır. İki grupta horon oynamaktadır. Türkü böylece birinci tarafın yönetiminde devam ederken, ikinci taraf tekrar etmeyi durdurur (bu gidi şi keser) ve inisiyatifi eline alır. Bu sefer ikinci taraf söyler birinci tekrar eder” (Ak, 1998)

51 Makam ifadesi burada, sözlerin söylendi ği müzik cümlesinin bütünü anlamında kullanılmı ştır.

52 Hava (ezgi): Aynı ezgi üzerine birçok söz söylenebildi ği ifade edilmektedir.

65 Orhan Naci Ak’ın “Rize Kar şıberi Atma Türkü Yarı şmaları” adlı çalı şmasına baktı ğımızda ise “kesme türkü” tanımı şu sözlerle ifade edilmi ştir.

“Kesme türkü, kar şı-beri atı şma şeklinin üçüncü türüdür. Bu tarz yarı şma, iki ki şi arasında de ğil iki grup arasında yapılır. Taraf olan gruplardan biri, birbiri ardına ikili mısralardan kurulu ve aralarında kafiyeli, pe ş pe şe sıralanan türküler söyler. Bu ikili mısralar kar şı tarafça aynen tekrarlanır. Bu tekrar birinci gruba türkü düzme zamanı kazandırır ve bir müddet böyle devam eder. Be ş on türküden sonra kar şı taraf türküyü keser, inisiyatifi ele alır ve kar şı tarafın türkülerine cevap vermeye ba şlar. Bu cevaplar da kar şı grupça nakarat halinde tekrarlanır” (Ak, 2003)

Bu iki çalı şma incelendi ğinde, kesme türkü tanımlamalarında çeli şki ortaya çıktı ğı görülüyor. Birinci tanımda “makam yedi heceli bir mısralarda tamamlanır” denilmekte, ikinci tanımda ise, “birbiri adına ikili mısralarda kurulu” denilmektedir.

Hem şin yöresinde horonlarda söylenen türküler, horonun kaidesiyle do ğru orantılıdır. Türkü söylenirken türküyü atan ve alan ki şi ya da ki şiler olmalıdır. Oynanan horona göre de türkü kaidesi de ğişmektedir. Türküyü atan ki şi ya da ki şiler, söylenen sözü kaideye uygun olarak iki kere tekrar ederler. Türküyü alan ki şiler de aynı şekilde aynı sözü iki kere tekrar ederler. Çalı şmada verilmi ş olan örnek şu şekildedir:

“1.Grup Bana Oso ğlu derler

2. Grup Bana Oso ğlu derler

1. Grup Ben bi yüzi karayim

2. Grup Ben bi yüzi karayim

1. Grup Verun ba ğa bir güzel

2. Grup Verun ba ğa bir güzel

1. Grup Ben yardan fukarayim

2. Grup Ben yardan fukarayim” (Ak, 1998)

66 Bu örnek, bir mısra üzerine verilmi ş bir örnektir. Bu durumda her sözün birinci ve ikinci grup dahilinde dört sefer söyleniyor olması gerekmektedir.

Aynı ki şi tarafından yazılmı ş olan di ğer çalı şmadaki örnek ise şöyledir:

“1. Grup 2. Grup

1. Bir dert var yüre ğimde Bir dert var yüre ğimde Bilmem anlatsam nasi Bilmem anlatsam nasi

2. Pirik Ali sevdanın Pirik Ali sevdanın Gitmez yurekten pasi Gitmez yurekten pasi

3. Yazar Çalı ğ’a sorsan Yazar Çalı ğ’a sorsan Sevdaluk olur nasi Sevdaluk olur nasi

4. Bo ş sevdaya konanın Bo ş sevdaya konanın İnan a ğlar anasi İnan a ğlar anasi

İkinci grup burada türküyü keserek kar şı tarafa aynı usulle cevap verir.

“2. Grup 1. Grup

1. Derler ki samanlıktır Derlerki samanlıktır Sevenin sermayesi Sevenin sermayesi

2. İnan ki harap olur İnan ki harap olur Eğer yoksa parasi Eğer yoksa parasi

3. Verip te alaca ğım Verip te alaca ğım Nedir ba şlık parasi Nedir ba şlık parasi

4. Çok dola ştın pe şine Çok dola ştın pe şine Havanı aldın nasi Havani aldın nasi” (Ak, 2004)

67 Verilen örnek türküde sözler ikili mısra şeklinde oldu ğundan, her bir söz iki sefer tekrar edilmi ş oluyor.

Hem şin Bölgesinde atılmı ş olan ve hala horonlarda söylenmekte olan bir türkü örne ği ise şu şekildedir.

“1. Grup 2. Grup

Omuzumda ora ğum Omuzumda ora ğum Omuzumda ora ğum Omuzumda ora ğum Budur benum mera ğum Budur benum mera ğum Budur benum mera ğum Budur benum mera ğum

“1. Grup 2. Grup

Daha bakmam da ğlara Daha bakmam da ğlara Daha bakmam da ğlara Daha bakmam da ğlara Geliyor a ğlama ğum Geliyor a ğlama ğum Geliyor a ğlama ğum Geliyor a ğlama ğum

Türkünün dörtlük mısra halinde yazılımı şöyledir:

Omuzumda Ora ğum Budur benum mera ğum Daha bakmam da ğlara Geliyor a ğlama ğum

Hem şin horonlarında atılan türkülerde, horonun türkü atılan ya da söylenen bölümündeki kaideyle ba ğlantılı olarak, mısralar tek ya da ikili tekrarlanabilmektedir.

Yine Hem şin horonlarında atılmı ş ve hala söylenmekte olan ba şka bir türkü örne ği de şöyledir:

68 1. Grup Sevdu ğum u şudun mi Sevdu ğum u şudun mi

2. Grup Sevdu ğum u şudun mi Sevdu ğum u şudun mi

1. Grup Kapi kaldi araluk Kapi kaldi araluk

2. Grup Kapi kaldi araluk Kapi kaldi araluk

1. Grup Boyle ikbal mi olur Boyle ikbal mi olur

2. Grup Boyle ikbal mi olur Boyle ikbal mi olur

1. Grup Yarum kaldi sevdaluk Yarum kaldi sevdaluk

2. Grup Yarum kaldi sevdaluk Yarum kaldi sevdaluk 53

4.1.3. Çatma Türkü

“Daha çok mecilerde 54 , kadıba ğı55 kurularak, yani birkaç ki şi bir tarafta, birkaç ki şi de di ğer tarafta olmak üzere, gelin ve damat tarafları, ya da iddialı taraflar olarak, kaidesiyle söylenen türkülere çatma türkü denilmektedir. Bu tip türküler (7+7) hece vezni ile söylenmektedir. Arif Be şli’nin bir dü ğünde damat tarafına kar şı, gelin tarafını desteklemesi sonucu şu türkü meydana gelmi ştir:

53 Bu türkü 10.02.2008 tarihinde Hem şin Dayanı şma ve Yardımla şma Derne ğinde ( İstanbul) Yali Horonu türkü kaidesiyle söylenmi ştir. 54 Meci: İmece 55 Kadıba ğı: Kol kola girip halka olu şturulur. Bu topluluk sallanarak a ğır a ğır dönerler. Burada çalgı olmaz. Özellikle Rize Merkez, Çayeli, Güneysu ilçelerinde kadıba ğı çok olur (Topalo ğlu, 2006; 180)

69 Damat tarafı Yaptırmı ştır evini, Sanki bir kı şla kadar

Arif Be şli İçinde oturulur, Hava ya ğana kadar.” (Arıcı, 2004)

Hem şin Bölgesinde “çatma türkü” terimi de kullanılmaktadır. Özellikle ya şlı ki şiler arasında bu terim daha yaygındır. “türkü çatmak” olarak da ifade edilmektedir.

Kadıba ğı şeklindeki atı şmaya örnek bir türkü:

“Baldız, kaçtı ğı ki şi ile evlenir. Bir dü ğünde bacanaklar kar şıla şırlar. Kadıba ğında iki taraf atı şır. Türküde kaçan kızın kocasının tarafı “A”, eni ştenin, yani kaçan kızın ablasının kocasının tarafı “B” harfiyle gösterilmi ştir.

A: Balduzun öyle gitti Duymadi onu pardi 56

B: Aferun daha gitsun, Onun da geldi ardi

A: Biz yeduk yomurtayi Oğa57 kaldi kabu ği

Bu türkü Çayeli, Yenipazar Mahallesi’nden Fatma Yelkenci’den alınmı ştır. O da türküyü babaannesi Hatice’den dinlemi ştir. Türkü Hatice’nin zamanında yapılan bir dü ğünde söylenmi ştir.” (Kazmaz, 1993)

Atma türküler, icra özellikleri, çalgı ya da horon e şli ğinde söylenmesi veya e şliksiz söylenmesi bakımından kendine özgü yapısıyla Karadeniz folklorunda önemli bir yere sahiptir. Özellikle söz unsuru bakımından ustalık gerektiren atma türküler, bölge insanının ya şanılan olaylar üzerine çabuk dü şünebilme, gerek kafiye, gerekse anlam

56 Pardi: Bir çe şit çakal (Güneyce, Gündo ğdu – Rize), Türkiye’de Halk A ğzından Derleme Sözlü ğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, 1977, IX; 3395

57 Oğa: Ona

70 bütünlü ğü içerisinde duygu ve dü şüncelerini ortaya koyabilme becerilerini barındıran bir gelenektir.

Atma türkü denildi ği zaman genellilkle kar şılıklı yarı ş halinde söylenen türküler akla gelmektedir. Bu yarı ş iki ki şi arasında olabildi ği gibi, iki gurup arasında da gerçekle şebilmektedir. Belli bir çalgı e şli ğinde olabildi ği gibi sadece sözel yapının ön planda oldu ğu çalgı e şli ği olmayan atı şmalarda mevcuttur. Bu sözel yapı belli bir kaide üzerine de söylenebilir. Bununla birlikte horon oynanırken atılan türküler gelene ğin i şleni ş biçimleri arasında yer almaktadır. Özellikle Hem şin bölgesinde, horonların vazgeçilmezi olarak ifade edilirken, yöre insanının horon oynarken türkü atabilme özelli ğine de dikkat çekilmelidir.

Hem şin bölgesinde atma türkü ifadesi de ğişik terimlerle kullanılmaktadır. Türkü atmak, türkü çatmak, çatı şmak, atı şmak, çatma türkü demek (demak), türkü demek (demak) gibi...Ya şlı ki şilerce çatma türkü ifadesi kullanılırken, genç ve orta ya ştaki kesim tarafından genellikle türkü demek (türkü deyelum) şeklinde ifadelendirilmektedir. Son zamanlarda Hem şin horonlarında sıklıkla duyulan bir türkü, bu ifade şekline verilebilecek bir örnektir.

İki turki deyelum

Seslerumuz uyar mi

Dedu ğumuz turkiyi

Nazli yar da duyar mi...

4.1.4. Atma Türkülerde Mısra, Kafiye ve Dil Özellikleri

Karadeniz Bölgesinde türküler genellikle “7” heceli “4” mısra ya da “14” heceli iki mısra şeklinde kar şımıza çıkar. Özellikle “atma türkü” yapısında olanlar bu şekildedir.

Ali Çelik atma türküleri kullanılan nazım birimine ve bentlerdeki mısra sayılarına göre üç gurupta toplamı ştır.

1 – İki mısralı bentlerden meydana gelenler (veya nazım birimi beyit olanlar)

2 – Üç mısralı bentlerden meydana gelenler (veya nazım birimi mısra olanlar)

71 3 – Dört mısralı bentlerden meydana gelenler (veya nazım birimi dörtlük olanlar)

Ali Çelik bu üç şekil içinde örnek göstermi ştir. Birinci şekil için verilen örnekte, Kahya Salih ve Tapucu Süleyman’ın atı şması sunulmu ştur.

Kahya Salih: Ah Süleyman benimle

Nedir bu u ğra şma ğun

Arkandan ne diyeyim

Tatlıdır konu şma ğun

Bir gün ola yok midur

Benlen helalla şma ğun

Sülaleden kalmadur

Ayakta i şeme ğun

Tapucu Süleyman: Ben bir büyük dereyim

Ta şıyorum ta ştıkça

Salih senin i şine

Şaşıyorum şatıkça

İkibin ba ş beklerim

Sen yandan dola ştıkça...

İkinci şekle örnek olarak 1949 yılında Çaykara’nın kurtulu ş bayramı töreninde lakabı “urum” olan Dursun ile Mustafa Durgunun atı şmaları sunulmu ştur.

Urum Dursun: Ona yakı şur makam

Ya şasun genç kaymakam

Şenledi Çaykara’yı

Mustafa Durgun: Hep i şler size ait

Hem muhtar hem mütahit

Yedunuz fukarayi

Dursun: Bilmem ki ne hallisun

Sen yari holalisun

72 Açmayalum arayi

Mustafa: Bütün dünya yıkulsa

Holaya Mimilosa

Yapamam Mudarayi

Üçüncü şekle örnek türkü, o ğlanlar ve kızlar arasında geçen bir atı şmayla verilmi ştir.

Oğlan: Gavurun gızca ğizi

Sana deyirim sana

Koynundaki memenin

Birini versen bana

Kız: Duman dere yukari

Kıla ğuzdur kıla ğuzdur

Birini versem sana

Biri kalur yala ğuz

Oğlan: Aya ğumdaki çaruk

Kiliserdir kiliser

Haçan ayıramazsun

İkisini bile ver

Kız: Sevdaluk eden adam

Acaba yorulur mi

İkisini de versam

Memesuz durulur mi... 58

Atma türkülerde en çok hece vezninin kullanıldı ğını ifade etmi ştik. “Trabzon Bölgesi Halk Musikisine Giri ş” isimli çalı şmada atma türkü yapıları iklik, üçlük, dörtlük, altılık gibi yapılarla ifade edilmi ştir. Dörtlüklerle ba şlayıp ikiliklerle süren ve altılıklardan kurulu atma türkü yapılarına örnekler verilmiştir.

58 Prof.Dr.Saim Sakao ğlu’na 55. Yıl Arma ğanı , 1994, Ali Çelik, “Do ğu Karadeniz Bölgesi Atma Türküleri”, 187, 188, 189

73 Dörtlüklerle ba şlayıp ikiliklerle süren atma türküler, ikiliklere döndü ğünde sürekli bir kafiye düzenine girmektedir. Bu tarz atma türküler kesme türkü olarak ifade edilir.

Erkek: Oy kırmızı çe şanli

Ni şanlisun nişanli

Kırmızı çe şanuna

Yandi bu delikanli

Kız: O u şak nerelisun

Sevda olmi şum sana

Sevi şmeklan olmayi

İste beni anama

Erkek: Kesileyim sevdu ğum

Anani kandurayim

Anan razi olmazsa

Babani mi vurayim

Kız: Sevdu ğum söyle bana

Seni nere bulayim

Erkek: Kız seni alaca ğum

Askerlu ği yapayim

Kız: Askerluk iki sene

Yollara mi bakayim.( Şenel, 1994)

Verilen di ğer bir atma türkü örne ği, altılıklardan kurulu atma türkü’dür. Bu yapıdaki türküler ikiliklerden kurulu atma türkü yapısına benzetilmektedir fakat ifade bakımından farklıdır ve bir bütünlük sergiler. a b c b d b... şeklindedir.

Kurban olurum kurban

Ayilan güne şine

Pulim kargalar konsun

74 O kocanın le şine

Canim çıkana kadar

Gelece ğim pe şine

Parabenli tabancam

Bellerdedir bellerde

Kız murat almayasın

O gitti ğin yerlerde

Benim gö ğnüm sendedir

Seninki da ellerde. ( Şenel, 1994)

“Atma türküde esas olan mısra iki kesin yedili duraktan ibaret olup, kafiye ikinci yedili dura ğın sonundadır. Birinci dura ğın sonunda kafiye aranmaz. Birinci yedili durakta kelimenin tamamının bitmi ş olması gerekmektedir. Atma türkülerde birinci dura ğın biti şiyle ikinci dura ğın ba şlangıcı ve kafiyeye ini şi çok uyumlu olmak mecburiyetindedir.” (Aksu, 2007)

İkili ve dörtlü mısralar halinde söylenen türkülere şu örnekler verilebilir.

İkili mısralar halinde söylenen türkü örne ği:

“Ben ki kendimi bildim Sene bin üç yüz idi

Sene bin üç yüz iken

Dünya hep dümdüz idi

Sanırdım ki ya şamak Seksen doksan yüz idi

Geldi girdi koynuma Ehkarlık 59 bumbuz idi.” (Ak, 2004)

59 Ehkarlık: İhtiyarlık

75 Türkünün kafiye biçimi incelendi ğinde (a – b) (c – b) (d – b) (e – b) şeklinde oldu ğu görülüyor. Ayrıca sözler arasında da anlam bütünlü ğü dikkat çekiyor. İkili mısralar halinde söylenen türkülerde kafiye ve anlam bütünlü ğü olma ko şulu aranıyor

Dörtlü mısralar halinde söylenen türkü örne ği:

“U şaklar buraların Suyu havası iyi Ben size tanıtayım Bizim İkizdere’yi

Adını ondan almı ş Var orda iki dere Hep beraber u şaklar Gel çikalum Anzer’e

Her tarafa da ğılmı ş Yok orda pek ahali Dünyada me şhur olmu ş Bizim Anzer’in bali” (Ak, 2004)

Türkünün kafiye biçimi de ğişmektedir. Fakat dörtlükler arasındaki konu bütünlü ğü aynı şeklini korumaktadır. Birinci dörtlükteki kafiye biçimi (a – b) (c – b) şeklindedir.

İkili mısralar halinde söylenen türküde ikinci mısranın kafiye biçiminin aynı oldu ğu görülürken, dörtlü mısra halinde söylenen türküde ikinci mısranın de ğişti ği görülmektedir.

Bu tarz türkülerde anlam bütünlü ğünün olması gerekti ği, fakat kafiye biçiminin de ğişebilece ği görülüyor.

Süleyman Kazmaz, atma türkülerin beyit şeklinde söylendi ğini belirtirken bu türküleri;

1 – beyit birimiyle söylenen atma türküler,

2 – birden çok beyitten olu şan kümelerden meydana gelen atma türküler olarak iki guruba ayırmı ştır. Birinci guruptaki türkülerde birim beyittir ve şairler birer beyit

76 söyleyerek birbirlerine kar şılık verirler. İkinci guruptaki türküler ise, şairlerin birden çok beyitten olu şan türkülerle birbirlerine kar şılık vermeleriyle meydana gelmektedir. (Kazmaz, 1976)

Atma türküler beyit, dörtlük, üç mısralı bentler, beyit kümelerinden olu şanlar, iki mısralı bentler şeklinde olu şmaktadır. Bu şekillerin Karadeniz bölgesi içinde yöreden yöreye de ğişik icra edildi ği örneklerde de görülmü ştür. Bu özellikler; üç mısralı bentlerin genellikle şairlerin ustalıklarını sergileme amaçlı kullanılmaları ve Trabzon bölgesinde yaygın olması, dörtlüklerin mani yapısına benzer şekilde genellikle 7’li kalıbın kullanılmasıyla olu şturulması fakat anlam bütünlü ğünü muhafaza etmesi gibi özelliklerdir. Beyit şeklinde bir atı şmada, şairlerin iste ğiyle beyitler ço ğalabilmektedir. Bununla birlikte tek bir şair, atı şma olmadan beyit şeklinde türkü söyleyebilmektedir.

Atma türkülerde konuların önemi kadar şairlerin kafiye tutturması da çok önemlidir. Kafiyelerin aranmadı ğı atı şmalar olsa bile mısralar arasında mutlaka bir anlam bütünlü ğü vardır.

Ayak 60 seçimini türküye ilk ba şlayan şair yapar. Di ğeri ona uygun ayakla cevap vermek zorundadır. Şairlerden biri cevap vermez hale gelinceye kadar türküye devam edilir. “Tutuldi, artık söyleyemiyor, mat oldu, tuttur, mat etti gibi tabirler kullanılır. 61

Sürekli kafiyeli dörtlüklerle kurulu atma türkülere daha çok Trabzon yöresinde rastlandı ğı belirtiliyor.

Kalduro ğlu Esat A ğa: Esselamün aleyküm, Olsun lenavenneküm, Bu heyet versun hüküm Türkü desun kocalar

60 Ayak: Kafiye anlamında kullanılmı ştır. 61 V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Halk Edebiyatı Seksiyon Bildirileri , 1997, Turgut Günay, “Karadeniz Bölgesinde Atma Türkü Gelene ği”, Cilt - I; 172

77 Asafoliza’lı İslam: Beyidun oldun deve Gövdeni vurdi güve, Ya var yıkıl git eve Yüzinde karincalar 62

Türkünün kafiye düzeni (a a a b – c c c b) şeklindedir.

Her bölgede rastlanmasa da üçlüklerden kurulu atma türküler de mevcuttur. (Trabzon’un Of ilçesinin bazı köylerinde)

Gelin: Süpürmeden toz eder, İkide bir söz eder, Kaynana kuri kazuk.

Kaynana: Öyle 63 olmadan kalkmaz, El alemden utanmaz, Biz böyle uyamazuk

Gelin: Ya diluni tutarsun, Yahut beni parkarsun, Bir yere duramayuk

Kaynana: Pi şman olursun gene, Anla kendi kendine, Ba şuna Vuramayuk 64

Atma türkülerde bölgenin kendine has dil özelli ği kullanılmaktadır. Yöre dili diye tabir edebilece ğimiz ve içinde mahalli kelimelerin de sıklıkla kullanıldı ğı bu özellikler, şüphesiz ki atma türkülerin belirgin hale gelmesinde çok önemli katkı sa ğlamaktadır. Dinlenildi ği zaman kula ğa yabancıymı ş gibi gelen bu kelimeler, aslında yörede kullanılan mahalli kelimelerdir.

62 I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Halk Edebiyatı, 1976, Turgut Günay, “Do ğu Karadeniz Bölgesinde Atma Türkü Gelene ği”, Cilt – II; 77, 80

63 Öyle: Ö ğle vakti 64 I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri , Halk Edebiyatı, 1976, Turgut Günay, “Do ğu Karadeniz Bölgesinde Atma Türkü Gelene ği”, Cilt – II; 77, 80

78 Hem şin Bölgesine ait bir türkü örnek gösterilebilir.

Bahçe ba şi ferahti Yarum beni berakti Beraktiyse berakti Sözleri beni yakti 65

Bu türküdeki ferahti kelimesi yörede “çit” anlamına gelirken Hem şin’in bazı köylerinde “ferahti” yerine “mertek” kelimesi de kullanılmaktadır.

Bölgedeki yerle şim yerleride türkülere konu olmu ştur. Özellikle yaylalar bunların ba şında gelir. Bu yaylalardan “Elevit Yaylası” ço ğu türküde geçmektedir.

Elevitun duzina Kar ya ğiyor inceden Ben buldum sevdu ğumi Kurtuldum du şunceden 66

4.1.5. Atma Türkülerde İş lenen Konular

Hem şin Bölgesinde halkın gündelik ya şamının içerisinde ki her olay türkülerine konu olmaktadır. Mizahi yapıları, hüzünleri, sevinçleri, çalı şma ko şulları, sevdaları, birer türkü konusudur.

Hem şinli tulum icracısı Ya şar Çorbacıo ğlu yapılan görü şmede türkü konuları ile ilgili olarak şunları ifade etmi ştir.

“Genellikle sevdalık, yayla, keder ve gurbet üzerine türküler atılır. Bizim türkülerimiz genellikle sevda türküleridir. Askerlik, yayla, dağlarda çimen biçme türküleri söylenir. Sı ğırlara türküler söylenir. Da ğlara söylenir, anne – babaya söylenir. Gurbetteki evlada, e şe söylenir”(Ya şar Çorbacıo ğlu, ki şisel görü şme)

“Gurbet, hasret ayrılık, sevdalık, askerlik, ölüm gibi… Mesela, sı ğırlara da türkü atılır.

65 Türkü 06.01.2008 tarihinde Hem şin Dayanı şma ve Yardımla şma Derne ği ( İstanbul) Apso Zanat Horonu fora kaidesi ile söylenmi ştir.

79 İki sı ğır senin var İki sı ğır da benim Katalım sı ğırları Ben de olayım senin”(Ba şar Cumbur, ki şisel görü şme)

Bu türkü aslında sevdalık üzerinedir. Türküyü atan ki şi sı ğırları misal vererek kar şı tarafa olan sevgisini dile getirmektedir.

Karadeniz Bölgesinde kar şı-beri atı şmalarda belli bir zamandan sonra şairler arasında müstehcen konular da i şlenmektedir. Bu tarz atı şmalara Hem şin Bölgesinde de rastlamaktayız. Fakat günümüzde irticalen atı şma şekline çok fazla rastlanmadı ğından ve önceden atılmı ş olan müstehcen türkülerin herhangi bir kayıt altına alınmamasından dolayı, yapılan alan çalı şmasında bu tarz örneklere rastlanılmamı ştır. Ya şlı kesimin ço ğunda bu atı şma şeklindee örneklerin mevcut oldu ğunu dü şünerek, bunun ayrı bir çalı şma konusu oldu ğunu belirtebiliriz.

Hem şinli tulum icracısı Remzi Bekar ile yaptı ğımız görü şmede bu tarz türkülerin bu kültürde olmaması gerekti ğini, olsa bile günümüzde o derece a ğır sözleri insanların kaldıramayabilece ğini belirtirken, mizah anlayı şının geçmi şteki gibi olmadı ğını vurgulamı ştır.(Remzi Bekar, ki şisel görü şme)

Hem şin bölgesinde yaylacılık ve yayla hayatı atma türkü konularını besleyen önemli unsurlardandır. Geçmi şte yayla zamanında, toplu olarak yaylaya çıkılması, yolun uzun sürmesinden dolayı konaklayarak gidilmesi, gerek yol boyunca gerek konaklamalarda yol havalarının söylenmesi, türküler atılması, horonlar oynanması, Hem şin halkının horon ve türkü gelene ği için önemli kaynak te şkil etmi ştir. Fakat günümüzde birçok yaylaya araba yolunun ula şması bundan dolayıda yaylacılı ğın bireyselle şmesi toplu yayla göçlerini ortadan kaldırmı ştır. Bu bireyselle şme yapılan eğlencelerinde bireysel bir hal almasına sebep olmu ştur.

4.2. Hem şin Bölgesinde ve Hem şin Horonlarında Atılmı ş Olan Türkü Örnekleri

Verilen örnek türkülerin hepsi daha önceden atılmı ş (söylenmi ş) olup, günümüzde hala söylenmektedir.

66 Türkü 14.08.2007 tarihinde Hem şin’de Rize Horonu fora kaidesiyle söylenmi ştir.

80 Yayladan dönen iki delikanlının Üsküt Da ğından geçerken yol konarında alaf 67 eden kızlarla atı şması:

Erkekler: Baci yükün oldu mu Da ğlari aldi irak 68

Kızlar: Daha iki ba ğum var Aldi beni bir merak

Erkekler: Kız ate şin var ise Gelda sigarami yak

Kızlar: Uşak beni dinlersen Gel bu tütünü bırak

Erkekler: Tütünü birakamem Bende de vardur merak

Kızlar: İnelum bizum köye Yeriz dalbasti kiraz

Erkekler: Birakun ki gideyim Yolum iraktur biraz

Güz zamanı yayladan ayrılırken sevdalıların birbirine attı ğı bir türkü:

Erkekler: Gidiyorum a şağı Güz geldi onun içun

Kızlar: Her pu ğardan 69 su içtum Sevdu ğum senun içun

67 Alaf: Hayvan yemi

68 İrak: Uzak 69 Pu ğar: Pınar

81 Erkekler: Yayladan ayrilurken Yayla güne şli idi

Kızlar: Bakamadum geriye Gözlerum ya şli idi

Yaylada horon sırasında kar şılıklı söylenen bir türkü:

Yaylanın vana ğında 70 Yaylanun Yollarına Gezersin nani nani Oluk olayım oluk Ne etti ğun var idi Gelen geçen yolcular Kimse almadi seni İçsunler so ğuk so ğuk

Gönül gönuldur derler Hey gidi delikanli Bir gün sever şaşiyi Do ğru benzersin koca İran’dan mı geturdun Ahir da se ğerin yok Ba şunda ki pu şiyi Ne diye geldun göçe 71

Ya şar Çorbacıo ğlu’nun ki şisel ar şivinden edinilen türkü örnekleri:

Gel gidelum oduna Kurusuna ya şina Kaybana sevdalukta Nerden geldi ba şuma

Ah gidi nazlı yarum Nereyesun nereye Turki söylerum sana Çiksana pencereye

Gurbet benum dura ğum Kesmez oldu ora ğum Sen orada ben burada Ta ş mi benum yure ğum

70 Vanak: Yaylanın Meydanı 71 I. Hem şin Bal, Kültür ve Turizm Şenlikleri, Hem şin Hizmet Vakfı, 1998, 38; 39; 40

82 ......

İndum dere duzine Bastum suyun gözune Bırakin uzanayim Nazli yarun dizine

......

Güzel gitti alafa Bak islandi islandi Soralum a ğaçlara Hangisine yaslandi

......

Ettum alaf yukümü Gel ba ğla ba ğlarini Terkettum gidiyorum Hem şinun Da ğlarini

......

Kestane tahtasıyım Vurun beni yapiya Hastamisin nazli yar Çikmiyorsun kapiya

......

Al eline eline İp ile ora ğuni Gel çikalum da ğlara Def eyle mera ğuni

Hayde gidelum hayde Çiçekli yaylalara

83 İkimiz de bi boyda Bakalum aynalara

Şu Pazar’dan Rize’ye Saydum oniki kere Fidan boyli sevdu ğum Nere gidersin nere

Döndum yoku ş yukari Oy dizlerum dizlerum Çık kapiye çimene Seni görsun gözlerum

Mintanım iki yaka Usandım baka baka Geldi geçti yanumdan Canumi yaka yaka

Yaylanun çimenine Oturdum kalkamadum Benim hayirsiz sevdam Seni unutamadum

Du şurdu beni eller Du şurdi tuzaklara Götürdiler sevdami Benden çok uzaklara

Şim şek çakar yay gibi Her günüm bir ay gibi Birakup gidiyorsun Her şey bitti der gibi

......

Çiktum da ğun ba şina Durdum denize kar şi

84 Anne ben gidiyorum Aksun gözunun ya şi

Çiktum yuksek da ğlara Kardan yurudum kardan Elumde ipek mendil Hediye geldi yardan

Duman gene yurudi Da ği karalama ğa Dumanda benum gibi Meraktur a ğlama ğa

Gel çıkalum da ğlara Da ğlar olsun evumuz Her kumardan bir yaprak Olsun kiremidumuz

......

Biraz turki söyleyim Olmaz artuk ne şemuz Nasil a ğlamayalum Kayboldi güne şumuz

Misir ektum tarlaya Ya ğmur aldi sel aldi Ne hayallar kurmu ştum Elum yuzum da kaldi

Da ğlarda ki bülbüller Daldan dala konuyor Ben nasil a ğlamayim Bu yure ğum yaniyor

85 Sabah namazi ile İmam okur ezani Allah cennema koysun Aramuzi bozani

......

Dere ile çay ile Yol yürudum ay ile İki günum var ise Biri gitsun yar ile

Boyun benzer fidana Hatırın da ğlar kadar Çok seven tez ayrilur Sevmeyelum o kadar

......

Yaz gelende şenlenir Katırların çılna ğı Bu sene a şamadum Virane Üskürt Da ği

......

Pembe al giyinmi şsin Pembe güle dönmü şsün Senun burda i şin ne Sanki gökten inmi şsin

......

Ak şam güne şi vurmu ş Sevdu ğumun yuzine Hangi zalim ba ğladi Suyu horon duzine

86 ......

Döndum da ği bu yüze Daha dönmem o yüze Benum bülbül dillerum Hatira kalsun size

Duman ile beraber Çize ne güzel ya ğar Nerededur sevdu ğum Herhalde sı ğır sa ğar.(Ya şar Çorbacıo ğlu, ki şisel görü şme)

......

Yaylanun duzlerine Bir görünup bir yitma Bile edelum göçi Birakup beni gitma

......

Ya ğarsa ya ğmur ya ğar Ben zaten islanmi şum Gelurse yarum gelur Zaten göreslanmi şum

......

Kurdum odun yukini Eyildum kalkamadum Sevdam geçti yanumdan Utandum bakamadum 72

72 Ki şisel Ar şiv

87 4.3. Derledi ğimiz Atma Türküler ve Notaları

4.3.1.

Şekil 4.2: Fora Dı şı Türkü

Türkünün “oy oy oy” ve “oy oy güzelum” şeklinde tekrar eden kısımları çıkarıldı ğında kafiye düzeninin;

…………a

…………a

…………b

…………a yapısında oldu ğu görülmektedir. İkinci dörtlükte ise; c – b – c – b olarak de ğişmektedir fakat anlamda bir bozulma oluşmamı ştır.

88 4.3.2.

89

Şekil 4.3: Hem şin Horonu

Oynanan horon Hem şin Horonu olmasına ra ğmen fora bölümünde bu horonun kaidesi dı şında bir türkü söylenmi ştir. Gerek söz gerek ezgisi ile de bölgede bilinen ve bu bölgedeki çe şitli sanatçılar tarafından söylenen bir kaidedir.

90 4.3.3.

Bu dere böyuk dere Bu dere böyuk dere Köprü olsa geçerum Köprü olsa geçerum Okadar derdum var ki Okadar derdum var ki Bi yetmi şlik içerum Bi yetmi şlik içerum

Şekil 4.4: Kaçkar Horonu

Türkü, Kaçkar Horonu fora kaidesi üzerine söylenmi ştir. Birinci dörtlü ğün kafiye düzeni;

91 …………a

…………b

…………c

…………b

şeklindedir. Bu türkü askere gitmek üzere olan gençler tarafından söz unsuru bakımından irticalen söylenmi ştir.

4.3.4.

Şekil 4.5: Papilat Horonu

Türkü, Papilat Horonu fora kaidesi üzerine dörtlü mısra halinde söylenmi ştir ve kafiye düzeni;

…………a

…………b

92 …………c

…………b

şeklindedir. Türküde geçen “alaf” sözcü ğü karayemi ş, sarma şık cinsinden olan ve hayvanlara yem olarak verilen bitkinin genel adı olarak kullanılmı ştır.

4.3.5.

Şekil 4.6: Sabah Horonu

Türkü, Sabah Horonu fora kaidesiyle söylenmi ştir. Birinci dörtlü ğün kafiye düzeni;

93 …………a

…………a

…………b

…………a ikinci dörtlük ise;

…………c

…………d

…………e

…………d

şeklindedir. Üçüncü söz bölümünde ilk iki söz, ikili mısra yapısındadır. Daha sonra tekrar dörtlü mısraya geçilmi ştir. Birinci dörtlükteki “orak” sözcü ğü ot biçme amacı ile kullanılan bir gereç anlamına gelmektedir. İkinci dörtlükte geçen “kala ş” sözcü ğü ise hafif, ılık esen rüzgar anlamındadır.

4.3.6.

Şekil 4.7: Yali Horonu

94 Türkü, Yali Horonu fora kaidesi dı şında bir ezgi üzerine söylenmi ştir. Kafiye düzeni

…………a

…………a

…………b

…………a

şeklindedir. “ Şimdi sondi yure ğum, uflesan yanece ğum” sözleri yerine “kibrit oldi yure ğum, uflesan yanece ğum” sözleri de kullanılmaktadır. “Yali” sözcü ğü ise kıyı şeridi olarak bilinmektedir.

4.3.7.

Şekil 4.8: Dik Büyük Horonu

Türkü, Dik Büyük Horonu fora kaidesiyle söylenmi ştir. Kafiye düzeni;

…………a

…………b

95 …………c

…………b

şeklindedir. Bu türkü Bolu / Gölcük Hem şin pikni ğinde, gençler tarafından atılmı ş olup her iki dörtlükte de sevdalık konusu i şlenmi ştir.

4.3.8.

Şekil 4.9: Hem şin Horonu

Hem şin Horonu fora kaidesi dı şında bir ezgi üzerine söylenmi ştir. Bölgede bilinen bir ezgidir. İkinci dörtlük olarak ifade edilebilecek bölümde “oy oy” terennümü

96 yerine ikinci dörtlükteki ilk sözün tekrarlandı ğı görülmektedir. Türküde geçen “pu şi” sözcü ğü Hem şinli kızların ve kadınların ba şlarına sardıkları geleneksel bir ba şörtüsü anlamına gelmektedir. “Yessir olmak” ifadesi ise sevgiyi belirtme amacı ile kullanılan bir ifadedir.

4.3.9.

Şekil 4.10: Papilat Horonu

Türkü, Papilat Horonu fora kaidesi üzerine söylenmi ş olup kafiye düzeni

…………a

…………b

…………c

…………b

şeklindedir. “Papilat” Pazar ilçesine ba ğlı bir köyün adıdır.

97 4.3.10.

Şekil 4.11: Sık Rize Horonu

Sık Rize Horonunun yapısında fora bölümü yoktur. Türkü Rize Horonu fora kaidesiyle söylenmi ştir. Sık Rize Horonu, Rize Horonu gibi oynanır fakat daha hareketli bir yapıdadır. Kafiye düzeni;

…………a

…………b

…………c

…………b

şeklindedir. Türküde geçen “Elevit” kelimesi bölgedeki bir yayla adı olup, birçok türküye konu olmu ştur.

98 4.3.11.

Şekil 4.12: Fora Dı şı Türkü

Türkü, Hem şin’e ba ğlı Tepan (Bilen Köy) Köyünde bir ev ni şanında söylenmi ştir. Dörtlük, bölgede bilinen sözlerden olu şmaktadır. Kafiye düzeni;

…………a

…………b

99 …………c

…………b

şeklindedir. “ Kırgızca’da “dep” tepmek, yürümek, oynamak, çalı şmak anlamındadır. “Tepene ğ” sözcü ğüne de benziyor. Tepan köyündeki söyleni ş biçimiyle “Tepon”un, “peynir ezilen yer” anlamında kullanılan bir sözcük olup olmadı ğı bilinmiyor. Çalı şkanlar Köyü, Şen İnsanlar Köyü, Peynir Köyü, Tepilerek Çıkılan Köy. Tepan’ın kök yapısının di ğer yer adları gibi öz Türkçe’ye dayandı ğını anlıyoruz ancak kesin olarak hangi anlamda söylendi ğini anlamıyoruz.”(Arıcı, 2008)

4.3.12.

Şekil 4.13: Çinçiva Rizesi Horonu

Türkü, Çinçiva ( Şenyuva – Çamlıhem şin’e ba ğlı bir köy) Horonunun forası dı şında fakat horonun kendi içinde varolan bir kaide üzerine söylenmiştir. Son zamanlarda Çinçiva Rizesi Horonunun fora bölümü yerine bu kaide üzerine türkü söylendi ği dikkat çekmektedir. Kafiye düzeni;

…………a

…………b

100 …………c

…………b şeklindedir.

“Çinçi” Kırgızcada “inci” demektir. “Va” köy ,yer anlamına gelmektedir. Çinçiva’ya bir anlam biçersek güzel köy, inci gibi yer veya inci köyü dememiz mümkündür.(Arıcı, 2008)

4.3.13.

Şekil 4.14: Çinçiva Rizesi Horonu

101 Türkü, Çinçiva Rizesi Horonu fora dahilinde de ğildir. Kafiye düzeni;

…………a

…………b

…………c

…………b

…………d

…………e

…………f

…………e

şeklindedir. Türküde geçen “mola” kelimesinin “ılık, az sıcak” gibi anlamları mevcuttur.

102

4.3.14.

103

Şekil 4.15: Kaçkar Horonu

Türkü, Kaçkar Horonu forası dı şında söylenmi ştir. Bölgede bilinen bir kaidedir. Kafiye düzeni;

…………a

…………b

…………c

…………b

şeklindedir. Bu dörtlük günümüzde horonların fora kaidelerinde ve foralar dı şında söylenen Hem şin kaidelerinde sıklıkla duyulan bir dörtlüktür.

104 4.3.15.

Şekil 4.16: Kaçkar Horonu

Türkü, Kaçkar Horonu fora kaidesi üzerine söylenmi ştir. Kafiye düzeni;

…………a

…………b

105 …………c

…………b

şeklindedir. “Terevit ( Tirovit ) yaylası, Kırgız sözlü ğündeki “tire” ile “ovid” in birle ştirilmesiyle anlamla ştırılan bir yayladır. Tire – ovid gö ğe tırmanan “yüksek yayla” anlamında kullanılmı ştır.(Arıcı, 2008)

4.3.16.

Şekil 4.17: Kemer Horonu

Türkü, Kemer Horonu fora kaidesi üzerine söylenmi ştir. Türkünün tekrar eden “ah oy oy” bölümleri çıkarıldı ğında kafiye düzeninin;

…………a

…………b

…………c

…………b

106 şeklinde oldu ğu görülmektedir. Bu horon son zamanlarda, özellikle genç kesim tarafından “Liligum Horonu” olarakta ifade edilmektedir. Bunun sebebi türküdeki “cananum” kelimesi yerine “liligum” ifadesinin de kullanılıyor olmasındandır. Yörede “liligum” sözcü ğü “cananum” gibi sevgi ifadesini göstermek için kullanılan bir sözcüktür.

4.3.17.

Şekil 4.18: Mahmudo ğlu Horonu

Türkü, Mahmudo ğlu Horonu fora kaidesiyle söylenmi ştir. Kafiye düzeni;

107 …………a

…………b

…………c

…………b

şeklindedir. “ Çat’ın Karaçay-Malkar sözlü ğündeki bir anlamı da ğların üzerindeki çukurluklar (düzlükler), di ğer anlamı ise; hayvanların bacaklarının ortasıdır. Kırgızlar aya ğa da çat diyorlar. Çat köyü, daha yüksek düz bir tepe üzerinde kuruludur. Elevit deresi ve Hem şin deresi köyün dibindeki düzlükte çatveçat olmaktadırlar yani kar şıla şıp birle şmektedirler.bu nedenle bölgeye ve köye Çat adı verilmi ş olabilir. O ğuzlar kuyuya çat demektedirler. Çat, Çukur yer anlamına da gelse, en iyi anlamda, iki suyun birle şti ği yer olarak dü şünmek yerine Karaçay- Malkar sözlü ğündeki düzlük ve çukurluklara verilen ad anlatımının daha mantıklı oldu ğu dü şüncesindeyim.”(Arıcı, 2008)

108 4.3.18.

Şekil 4.19: Papilat Horonu

Türkü, Papilat Horonu fora kaidesi üzerine söylenmi ştir. Kafiye düzeni

…………a

…………b

…………c

…………b

şeklindedir. Bu türkü Hem şinde bir dü ğünde eni şteye (damat) söylenen bir türküdür fakat do ğaçlama olmayıp daha önceden atılmı ş olan sözlerden olu şmaktadır. Birinci

109 dörtlükteki “Ortaköy” kelimesi Hem şin’e ba ğlı olan bir köy adıdır. Burada eni ştenin Ortaköylü oldu ğuna dikkat çekilmi ştir.

4.3.19.

Şekil 4.20: Ye Hala Horonu

Türkü, Ye Hala Horonu fora kaidesi üzerine söylenmi ştir. “Ye hala” ifadesi yöredeki orta ya ş üzeri kadınlara seslenme ya da hitab şekli olarak kullanılmaktadır. Birinci dörtlükteki “bi hamlaya (homlaya)” ifadesi “hemen, hemencecik, kısa zamanda olan” anlamında kullanılmaktadır. Dörtlükler bir Hem şin dü ğününde, Ankarada ya şayan Hem şinli gençler tarafından söylenmi ştir. Birinci dörtlü ğün kafiye yapısı;

110 …………a

…………b

…………c

…………b

şeklinde olup di ğer dörtlüklerde de bu yapı de ğişmemektedir.

4.3.20.

111

Şekil 4.21: Sık Rize Horonu

Türkü, Rize horonu fora kaidesiyle söylenmi ştir. Dörtlükler;

…………a

…………b

…………c

…………b

…………d

…………e

112 …………f

…………e kafiye yapısındadır. Türküde geçen “Çiçekli” kelimesi bölgedeki bir yayla adıdır.

4.3.21.

Şekil 4.22: Hem şin Horonu

Türkü, Hem şin Horonunun forası dı şında söylenmi ştir. Bölgede bilinen bir ezgidir. Kafiye düzeni;

…………a

…………b

…………c

…………b

113 …………d

…………e

…………f

…………e

şeklindedir. Birinci dörtlükteki “kumar” kelimesi yöredeki bir bitkinin adıdır. Her iki dörtlük gerek horonlarda gerek Hem şin kaidelerinde sıklıkla duyulan sözlerden olu şmaktadır.

114 4.3.22.

3 4 Verma beni ellera Görur dayanamazsun Verma beni ellera Görur dayanamazsun Ah oy oy oy oy oy oy Ah oy oy oy oy oy oy Hey gidi karli da ğlar Hey gidi karli da ğlar 5 6 Ku şun yuvasi olsam Her şeye darlanurum Ku şun yuvasi olsam Her şeye darlanurum Ah oy oy oy oy oy oy Ah oy oy oy oy oy oy Hey gidi karli da ğlar Hey gidi karli da ğlar 7 Olur olmaz sebepten Olur olmaz sebepten Ah oy oy oy oy oy oy Hey gidi karli da ğlar Şekil 4.23: Ğant Horonu

115 Türkü, Ğant Horonu fora kaidesiyle söylenmi ştir. Tekrar eden “ah oy oy” bölümleri çıkarıldı ğında kafiye düzeni;

…………a

…………b

…………c

…………b

şeklindedir. Türküde geçen “darlanmak” kelimesi “sıkılmak, üzülmek” anlamında kullanılmı ştır. “ Ğvant”(Çayır düzü) Çamlıhem şin’e ba ğlı bir yer olarak bilinmektedir. Horonun ismi halk arasında Ğant olarak yerle şmesine ra ğmen, yazılı ş ve okunu ş itibariyle farklıdır.

4.3.23.

Şekil 4. 24: Dik Büyük Horonu

Oynanan horon Abdinin Rizesi Horonu olmasına ra ğmen türkü Dik Büyük Horonu fora kaidesi üzerine söylenmi ştir. Kafiye düzeni;

116 …………a

…………b

…………c

…………b

şeklindedir.

4.3.24.

Şekil 4.25: Apso Zanat Horonu

Türkü, Apso Zanat Horonu fora kaidesi üzerine söylenmi ştir. Türküde geçen “ferahti” kelimesi “çit” anlamında kullanılmı ştır. Birinci dörtlükte sözlerde kafiye uyumu sa ğlanmaya çalı şılmı ştır. Buna uygun olarak kafiye düzeninin;

117 …………a

…………a

…………a

…………b

şeklinde oldu ğu söylenebilir. İkinci dörtlükte ise kafiye düzeni a – b – c – b şeklini almı ştır. Apso (Suçatı) ve Zanat (Derinsu) Pazar ilçesine ba ğlı köylerdir.

4.3.25.

Şekil 4.26: Kaçkar Horonu

118 Türkü, Kaçkar Horonu fora kaidesiyle söylenmi ştir. Kafiye düzeni;

…………a

…………b

…………c

…………b

şeklindedir.

4.3.26.

119

Şekil 4.27: Rize Horonu

Türkü, Rize Horonu fora kaidesi dı şında bir kaide üzerine söylenmi ştir. Bu kaide bölgede bilinen bir kaidedir. Son zamanlarda horonların foraları yerine bu kaide ile türkü söylendi ği dikkat çekmektedir. Türküde geçen “yitti” kelimesi kaybolmak anlamında kullanılmı ştır. Ortaköy ifadesi yerine birçok köy ya da şehir isimleri de kullanılmaktadır.

120 4.3.27.

Şekil 4.28: Sık Rize Horonu

Türkü, Seydio ğlu Horonununa ait bir bölüm üzerine söylenmi ştir. Türkünün kafiye yapısındaki uyumsuzluk dikkat çekmektedir. İkinci mısradaki sözün üçüncü mısrada da söylenmesi do ğaçlama yapılmak istendi ğini fakat bu yapıya uygun sözler olu şturulamadı ğını göstermektedir.

121 4.3.28.

Şekil 4. 29: Sık Rize Horonu

Türkü, Seydio ğlu Horonuna ait bir bölüm üzerine söylenmi ştir. Kafiye düzeni;

…………a

…………b

…………c

…………b

şeklindedir.

122 4.3.29.

Bizum da ğun ba şini Sevdu ğum senun içun Otlar koyunla kuzi Yanupta eleyim mi Beni berakti gitti Yoksa ha bu sevdayi Ander kalsun o yuzi Kalbumdan sileyim mi

Bu yolin soni uzun Sevdu ğum u şudun mi Gönlümde var bir huzun Kapi kaldi araluk Hiç aklumden çikmiyor Böyle ikbal mi olur Senun kaybana yuzun Yarum kaldi sevdaluk

Aydur kapilar aydur Yar at beni ate şe Kapidan bakan yardur Tum bedenum kül olsun Doya doya bak guzel Yalnuz kalbuma deyma Belki sevdu ğum vardur Çunki orda sen varsun

Bu dünya bir pencere Oy pu şili sevdu ğum Her gelen bakar geçer Şimdi bana ne dersun Kimisini güldurur Beni birakup gittun Felekte adam seçer Bela ba şunga versun

Bizum köyun ba şina Bu yil yaylalar kardur Bir ta ş var oturekli Çoban, çadiri kaldur Ak şamdan bir ay do ğar Durmadan akar ya şum O da benden merakli Beni a ğlatan yardur

Şekil 4. 30: Yali Horonu

123 Türkü, Yali Horonu fora kaidesiyle söylenmi ştir. Birinci dörtlükte kafiye düzeni

…………a

…………b

…………c

…………b

şeklindedir. Di ğer dörtlüklerle arasında anlam bütünlü ğü yoktur. Dörtlükler birbirinden ba ğımsızdır fakat genellikle sevdalık üzerine söylenmi ş sözlerden olu şmaktadır.

124 5. SONUÇLAR

“Hem şin Horonlarında Atma Türküler” isimli bu çalı şmada horon ve türkü kavramları esas alınmı ştır. Bu kavramlara de ğinilmeden önce Hem şin bölge tarihinden, bölgedeki yerle şimden, konu şulan diller ve yöresel a ğızdan bahsedilerek çalı şmaya zemin olu şturulmu ştur.

Hem şin bölge tarihi ve di ğer özellikler incelendi ğinde farklı görü şlerin ortaya konuldu ğu dikkat çekmi ştir. Bu görü şler neticesinde elde edilen sonuçlar şu şekildedir.

Hem şin bölge tarihi daha çok varsayımlara ve rivayetlere dayandırılmı ştır.

Mevcut görü şler do ğrultusunda Hem şinlilerin Ermeni ya da Türk olup olmadıkları konusunda kesin bir sonuç elde edilememi ştir.

Hem şinlilerin ataları olarak belirtilen Arsaklaıların, hem O ğuz Türklerine mensup oldukları hem de İran kökenli olduklarına dair ifadelere rastlanmı ştır. Bununla birlikte Arsakidlerin kurucusu olan Arsakesin Pontos Kralının o ğlu olması da Arsaklıların kökeni konusunda ki de ğerlendirmeleri çeli şkide bırakmı ştır.

Hem şinlilerin atalarının Horosandan Hamadan Bölgesine geldikleri (Arsaklılarla) ve oradanda Hem şin Bölgesine gelerek buraya kendi isimlerini verdikleri belirtilmi ştir.

Bazı çalı şmalarda Hem şinlilerin (Batı Hem şin Gurubu) tamamiyle Ermenice konu şuyor oldukları savunulurken, bazılarında ise Türkçeden ba şka bir dil bilmedikleri ifade edilmi ştir.

Türkler ve Ermeniler uzun süre iç içe ya şamı şlardır. Bu uzun zaman sonucunda iki toplulu ğun birbiri ile etkile şim kurmaması olanaksızdır. Bundan dolayı bölgede Ermenice kelimelere ve yer isimlerine rastlanabilmektedir.

125 Hem şin halkı horonlarını tulumla oynamaktadırlar. Bölgeye geldiklerinde tulumuda beraberinde getirdikleri belirtilse de, tulum isminin çe şitli şekillerde ifade edilmesi ve Hem şin Bölgesi dı şında ba şka bölgelerde de çalınıyor olması, tulumun tarihi geli şimi ile ilgili kesin sonuçlara varabilmeyi engellemi ştir.

Tulumun ve horonların Çamlıhem şin’de geli şip yayılması, hatta Hem şin’e oradan aktarılması bölgeye ilk geli şlerinin Çamlıhem şin olabilece ği konusundaki dü şünceleri akla getirmektedir. “E ğer Hem şinliler tulumla birlikte bölgeye geldilerse neden horon kaideleri ve hareketleri, Çamlıhem şin’de daha fazla ve de geli şmi ş biçimdeydi?” sorusu Hem şin halkı arasında, tulum çalmanın günah oldu ğuna dair dü şüncelerini akla getirmektedir. Bununla birlikte köy a ğalarının tulum çalmaya müsaade etmemeleri, Hem şin’de tulumun geli şmesini büyük ölçüde engellemi ştir. Yapılan görü şmelerde, Çamlıhem şinlilerin horonlar konusunda geçmi şten bu zamana kadar olan süreçte, hep daha ileride oldu ğu vurgulanmı ştır.

Horon kavramı Hem şin Bölgesinin tamamını kapsamaktadır. Genellikle tulumla oynanan bu horonlar sahil kesiminde de oynanmaktadır. Hem şinlilerin kom şusu olan Lazlar da son zamanlarda horon kaideleri geli ştirmi şlerdir. Hem şinlilerin ve Lazların birlikte oynadı ğı horonlar çok fazladır. Her ne kadar birbirlerine benzemedikleri konusunda dü şünceler olsa da, bu kültürün en önemli parçalarından biri olan horonlarla payla şım içerisine girmi şlerdir. Bu etkile şimden dolayı, Hem şin’de oynanan horon isimleri arasında, Lazlardan Hem şinlilere gelen horonlar mevcuttur.

Horon isimleri ve sayıları konusunda çe şitli görü şler olması, tulumcuların ve horoncuların farklı sayılar ve isimler vermesi, kesin sonucu engellemi ştir. Aynı horonu farklı isimlerle icra eden tulumculara rastlanmaktadır. Bir horonun kendi adı dı şında, oynatan ki şinin adıyla anılması da karı şıklıklara yol açmaktadır. Bununla birlikte horonların türkü bölümlerinde geçen sözler, bazı horon kaidelerinin isminin yanlı ş bilinmesine yol açmı ştır.

“Kemer Horonu” fora bölümünde geçen “liligum” sözünden dolayı “Liligum Horonu” olarak bilinmektedir. Bu da aynı kaidelerin farklı isimlerle icra edilmesine yol açmaktadır.

“Anzer Horonu” olarak bilinen horonun aynı zamanda Noktalı Anzer” olarak çalınması ve oynanmasından dolayı farklı iki horon oldu ğu sanılmaktadır.

126 Remzi Bekar’ın çalmı ş oldu ğu “Çeymakçor Kız Horonu”, bir çok tulumcu ve horoncu tarafından “Bakoz Horonu” olarak bilinmektedir ve bu şekilde icra edilmektedir. Bununla birlikte Remzi Bekar “Bakoz Horonu” olarak farklı bir kaide çalmaktadır. Yapılan çalı şmalar sonucunda, gerek bölgede, gerekse bölge dı şında katılmı ş oldu ğumuz sosyal faaliyetler de, Bakoz Horonu adı altında Çeymakçor Kız Horonu kaidesinin çalındı ğını söyleyebiliriz.

Atma türkülerin belli kurallar dahilinde ve genellikle mani yapısında oldu ğu görülmü ştür. İkiliklerden, üçlüklerden, dörtlüklerden, be şliklerden, altılıklardan kurulu atma türkü örnekleri mevcuttur fakat yaygın olarak kullanılan yapı, manilerin özelliklerini gösteren ve dörtlüklerden kurulu olan atma türkü yapısıdır. Derledi ğimiz horon kaideleri ço ğunlukla 7’li duraklarla ve 4’lü mısralarla kurulmu ştur. Bu kaidelerin bir ço ğunun, atma türkülerin en önemli unsuru olan do ğaçlama yapısına uygun olmadı ğı görülmü ştür. Anlam bütünlü ğü ve kafiye uyumu olmasına ra ğmen söylenen türkülerin geneli do ğaçlamadan uzak bir yapıdadır.

“Kadıba ğı” ve “mektupla atı şma” söz unsurunun ön planda oldu ğu atı şma şekillerindendir. Kadıba ğı tarzındaki atı şmalarda, herhangi bir çalgı olmadan kolkola girilerek türkü söylenmektedir. Alanda yapılan çalı şmada bu iki atı şma biçimine rastlanmamı ştır.

Bölgede ya şlı kesim tarafından “atma türkü” ifadesinden ziyade “türkü çatmak” ya da “çatma türkü” ifadelerinin kullanıldı ğı dikkat çekmi ştir.

Horonlarda fora bölümü, türkü söyleme ve dinlenme amaçlı, horonun ritmine uygun bir biçimde sola do ğru gitmek olarak ifade edilmektedir. İncelenen çalı şmalarda forada söylenen türkülerin yapısı “Kesme Türkü” olarak belirtilmektedir. Atılan türküyü kar şı tarafın alması ve daha sonra inisiyatifi eline alarak cevap vermesi şeklindedir. Fakat son zamanlarda bölgede do ğaçlama özelli ği görülmedi ğinden, bu tarz atı şmalara rastlanmamaktadır. Geçmi şte atılmı ş olan kalıpla şmı ş sözler kullanılmaktadır. Notaya alarak derledi ğimiz türkü kaideleri ve sözleri incelendi ğinde ço ğunlukla bilinen sözler oldu ğu, hatta aynı sözlerin farklı kaidelerle birçok defa söylendi ği görülmektedir.

Yapılan görü şmelerde, geçmi şte, ya şanılan her olay üzerine türkü atıldı ğı vurgulanmaktadır. Genç kesimin bu konuda yetersiz oldu ğu belirtilirken, geçmi şteki

127 ko şullarla günümüz ko şullarının çok farklı olması, günlük ya şamın içerisine ister istemez teknolojik yeniliklerin girmesi, kısacası ya şanılan her olayın bu yenilikler do ğrultusunda ya şanılıyor olması, kültürün do ğrudan do ğruya etkilenmesine yol açmaktadır. Bu şartlar altında ya şayan genç nesilin aynı ko şullar dahilinde türkü atma becerisine sahip olamayaca ğı ifade edilmektedir.

Sık Rize, Heveg, Polatın Rizesi, Yüksek Hem şin, İki Ayak, Tumas, Hem şin Sallaması veSeydio ğlu Horonlarının orijinallerinde fora bölümleri bulunmamaktadır. Fakat bu horonlardan bazıları oynanırken, herhangi bir Hem şin kaidesi ya da ba şka bir horonun fora bölümü bu horonlara eklenerek türkü söylenmektedir. Yaptı ğımız çalı şmalarda Sık Rize Horonunun fora bölümü olmamasına kar şın, Seydio ğlu Horonundan bir bölümünün ya da Rize Horonunun fora bölümünün bu horona eklenmesiyle türkü söylendi ği gözlemlenmi ştir.

Hem şin Horonlarında türkü söylenen bölümlerde, oyunun ritmi dahilinde sola do ğru gidilmektedir. Fakat günümüzde bu özelli ğin çok fazla dikkate alınmadı ğı ifade edilmelidir. Türkü söylerken horoncuların sola do ğru de ğil sa ğa ve sola gidip gelerek türkü söyledi ği dikkat çekmektedir. Horon esnasında çeviren ki şi uyarsa dahi, foraların bu özelli ğine riayet edilmemektedir.

Günümüzde birçok tulum icracısı, horon kaidelerini ve fora bölümlerini eksik veya yanlı ş icra etmektedirler. Bir horonun horon ve fora kaidesinin farklı çalınması, bu horonun akıllarda yanlı ş yer etmesine sebebiyet vermektedir. Bu tarz de ğişiklikler horonların geleneksel yapısını bozarken, gelecek nesillere de yanlı ş bir yapıda aktarılmasına yol açmaktadır.

Hem şin bölgesinde var olan ya şantının geçmi şte ve günümüzde horonları ve türküleri etkiledi ği açıktır. Fakat günümüzde ki etkinin olumlu yönde olmadı ğı dikkat çekmektedir. Çevre ko şulları, teknolojik geli şimler bunların ba şında gelmektedir. Yaylalara toplu göçlerin olmayı şı, yaylaya çıkarken atılan türkülerin, oynanan horonların kaybolmasına sebebiyet vermektedir. Bundan dolayı geçmi şte ya şanan göç hikayeleri, horonlar ve türküler, yol havaları, yayla havaları gibi Hem şin kültürünün temelinde varolan önemli yapıta şlarına, günümüzde rastlamak pek mümkün olmamaktadır.

128 Derneklerde yapılan çalı şmalarda, Hem şin horonlarına ve türkülerine verilen önem dikkat çekmektedir. Horon kaidelerinin yanlı ş çalınıp oyunların yanlı ş oynanması, Hem şin horonlarına ait olmayan ve yöreye çevre bölgelerden geldi ği ifade edilen kaidelerin, horonlarda kullanılmamasına gayret gösterilmektedir. Son zamanlarda Hem şin horonlarında duyulan (sahil kesiminden geldi ği söylenen) bazı ifadelerin (aho, aha… vb.) sakıncalı bulunması sebebiyle horonlardan imtina edilmesine özen gösterilmektedir.

Ortak çalışmalar ile bu gelene ği devam ettirmek için gayret gösterilmesi ve henüz bütünüyle kaybedilmemi ş olan bu unsurların ya şatılmaya çalı şılması gerekti ğine inanarak, bu önemli kültür ürünlerinin gelecek nesillere ula şabilmesi için gerekli önemin gösterilece ği inancındayız.

129 KAYNAKLAR

A) Kitaplar

Ak, Orhan Naci, 1998, Rize Halk Şiiri Derlemeleri, Rize Halk E ğitim Müdürlü ğü Yayınları – 6, Rize.

Ak, Orhan Naci, 2000, Rize Tarihi, Rize Halk E ğitim Merkezi Müdürlü ğü Yayınları – 8, Rize.

Ak, Orhan Naci, 2004, Rize Karşıberi Atma Türkü Yarı şmaları, Rize Halk E ğitim Müdürlü ğü Yayınları - 1, Trabzon.

Ak, Orhan Naci, 2008, Rize’nin Yönetim Tarihi, Çınar E ğitim Kültür ve Yardımla şma Derne ği Yayınları No:3, Rize.

Alt, Aliye, 2005, Tarihin ve Bugünün Aynasında Hem şin – Ermenileri, Belge Uluslarası Yayımcılık, İstanbul.

Arıcı, Muzaffer, 1991, Prof. Karl Koch’un 1843–44 Yıllarındaki Seyahatnamesinin Rize Bölümü, Eyalet Endüstri Basım ve Yayım Kurumu.

Arıcı, Nazmı, 2004, Altaylar’dan Kaçkarlar’a Hem şin, Elif Yayınları, İstanbul.

Arıcı, Sebahattin, 2008, Dampur Tarihi Hem şin – Purim Etimolojik Sözlü ğü, Kızkulesi Yayıncılık, İstanbul.

Bıjı şkyan, P. Minas, 1969, Karadeniz Kıyıları Tarih ve Co ğrafyası, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları No: 1411, İstanbul.

Bilgin, Mehmet, 2002, Do ğu Karadeniz Tarih – Kültür – İnsan, Ötüken Ne şriyat, İstanbul.

130 Cafero ğlu, Ahmet, 1994, Kuzeydo ğu İllerimiz A ğızlarından Toplamalar Ordu,Giresun, Trabzon, Rize ve Yöresi A ğıtları, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları: 116, Ankara.

Demir, Necati, 2005, Orta ve Do ğu Karadeniz Bölgesi’nin Tarihi Altyapısı (Tarih – Etnik Yapı – Dil – Kültür), Genelkurmay Ate şe ve Genelkurmay Denetleme Ba şkanlı ğı Yayınları, Ankara.

Gündüz, Ali, 2002, Hem şinliler Dil – Tarih – Kültür, Ardanuç Kültür Yardımla şma Derne ği yayın No: 2, Ankara.

Haçikyan, Levon, 1996, Ham şen Ermenileri Tarihinden Sayfalar, Çev. Ba ğdik Avedisyan, Belge Yayınları, İstanbul.

Işık, Adem, 2001, Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.

Karaca, İbrahim, 2006, Hem şin Tarih Dil Gelenek ve Göreneklerle, Chiviyazıları Yayınevi, İstanbul.

Karahasan, T. Hakkı, 2003, Yöresel Türk Halk Oyunları, Alkım Yayınevi, İstanbul.

Karpuz, Ha şim, 1993, Kültür Bakanlı ğı / 1406 Tanıtma Eserleri / 48 Rize Kültür Bakanlı ğı, Acar Matbaacılık, İstanbul.

Kazmaz, Süleyman, 1976, Rize Halk Şairleri Halk Edebiyatı Alanında Bir Ara ştırma, Gül Yayınevi, Ankara.

Kazmaz, Süleyman, 1993, Çayeli Halk Şairleri Halk Kültürü Alanında Bir Araştırma, Türk Halk Kültürünü Ara ştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları No:2, Ankara.

Siharulidze, Yuri – Manveli şvili, A. – Gogeba şvili, J ..., ..., 2005, Trabzon’dan Abhazya’ya Do ğu Karadeniz Halklarının Tarih ve Kültürleri, çev.Hayri Hayrio ğlu, Sorun Yayınları, İstanbul.

131 Şenel, Süleyman, 1994, Trabzon Bölgesi Halk Musikisine Giri ş, Anadolu Sanat Yayınları:28, Karadeniz Folkloru Dizisi:2, İstanbul.

Topalo ğlu, İhsan, 2005, Yöresel Folklor Ara ştırması, Rize Folklorunda Tulum – Horon ve Dü ğünler, Eser Ofset Matbaacılık, Rize.

Topalo ğlu, İhsan, 2006, Rize’de Eski Köy Dü ğünleri, Eser Ofset Matbaacılık, Rize.

Yılmaz, Remzi, 2003, Hem şinin Tarihi Köklerine Do ğru, 1, Kumsaati Yayıncılık.

B) Ansiklopediler ve Sözlükler

Bucakli şi, İsmail – Uzunhasano ğlu, H. – Aleksiva, İ..., 2007, Büyük Lazca Sözlük, Didi Lazuri Nenapuna, Chiviyazıları Yayınevi; 985.

Meydan Larousse Büyük Lugat ve Ansiklopedi, Arsakidler, 1992, C.2, 129.

Meydan Larousse Büyük Lugat ve Ansiklopedi, Parthlar, 1992, C.15, 502.

Müzik Ansiklopedisi, 1992, Sanem Matbaası, Ankara, C. 2.

Say, Ahmet, 2002, Müzik Sözlü ğü, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara.

Türkiye’de Halk A ğzından Derleme Sözlü ğü, 1977, Türk Dil Kurumu Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, IX, 3063, 3395.

Türkiye’de Halk A ğzından Derleme Sözlü ğü, 1979, Türk Dil Kurumu Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basım Evi, Ankara, XI, 4092.

C) Bildiriler ve Süreli Yayınlar

Co şar, Asiye Mevhibe, Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih – Dil – Edebiyat Sempozyumu Bildirileri, Dil – Edebiyat, 2001, Trabzon Atma Türkülerinde Söz Dizimi Yapısı, T.C. Trabzon Valili ği İl Kültür Müdürlü ğü Yayınları:13; 121.

Çelik, Ali, Prof. Dr Saim Sakao ğlu’na 55. Yıl Arma ğanı, 1994, Do ğu Karadeniz Bölgesi Atma Türküleri, Bizim Gençlik Yayınevi, Kayseri, 184, 185, 186, 187.

132 Gedikli, Necati, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Halk Müzi ği, Oyun, E ğlence, Tiyatro, Halk Dansları, Çocuk Oyunları, 1983, Karadeniz Bölgesi Halk Musikisi Çalı şmalarına Toplu Bir Bakı ş, Kültür ve Turizm Bakanlı ğı Milli Folklor Ara ştırma Dairesi Yayınları:42, Seminer Kongre Bildirileri Dizisi:18, Ankara, 152.

Günay, Turgut, I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, 1976, Kültür Bakanlı ğı Milli Folklor Ara ştırma Dairesi Yayınları: 19 Seminer, Kongre, Bildirileri Dizisi:4, Ankara C.2, 77, 78, 80.

Günay, Turgut, V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Halk Edebiyatı Seksiyon Bildirileri I , 1997, Karadeniz Bölgesinde Atma Türkü Gelene ği, Kültür Bakanlı ğı Yayınları: 1866 Halk Kültürlerini Ara ştırma ve Geli ştirme Genel Müdürlü ğü Yayınları: 244 Seminer, Kongre Bildirileri Dizisi: 53, Ankara, 172.

Mirzao ğlu, F.Gülay, Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih – Dil – Edebiyat Sempozyumu Bildirileri, Dil – Edebiyat, 2001, Yapısal ve İş levsel Açıdan Atma Türkü İcra Gelene ği, T.C. Trabzon Valili ği İl Kültür Müdürlü ğü Yayınları:13; 103, 105, 112, 113.

Saraço ğlu, Necip, Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih – Dil – Edebiyat Sempozyumu Bildirileri, Dil – Edebiyat, 2001, Sürmene ve Çevresinde Söylenen Atma Türkü - Maniler, T.C. Trabzon Valili ği İl Kültür Müdürlü ğü Yayınları:13; 136, 137.

I. Hem şin Bal, Kültür ve Turizm Şenlikleri , 1998, Odak Ofset Matbaacılık, Ankara, 38, 39, 40.

D) Bitirme Çalı şmaları ve Tezler

Aksu, Reyhan, 2007, Rize’de Atma Türkü Gelene ği, Bitirme Çalı şması , İ.T.Ü. T.M.D.K. Temel Bilimler Bölümü, İstanbul.

Demirkaya, Mustafa, 1990, Horonlar, Yüksek Lisans Tezi , İ.T.Ü. Sosyal Bililimler Enstitüsü, Güzel Sanatlar Anasanat Dalı Musiki Sanat Dalı Türk Halk Müzi ği Alanı, İstanbul.

133 E) Ki şisel Görü şmeler

Avhan, Yakup, 2007, Ki şisel Görü şme, Rize / Hem şin.

Bekar, Remzi, 2008, Ki şisel Görü şme, İstanbul.

Cumbur, Ba şar, 2007, Ki şisel Görü şme, Rize / Hem şin.

Çorbacıo ğlu, Ya şar, 2007, Ki şisel Görü şme, Rize / Hem şin.

Ferah, Kamil, 2007, Ki şisel Görü şme, Rize / Hem şin.

Sarıahmeto ğlu, Nihat, 2008, Ki şisel Görü şme, İstanbul.

Yüksel, Havva, 2007, Ki şisel Görü şme, Rize / Hem şin.

134 EKLER

A) TRT THM Repertuarındaki Hem şin Türkülerinin Notaları

A.1.

Şekil A.1: “Güzel Yanlı ş Gidersin”adlı türkünün notası

135 A. 2.

Şekil A. 2: “Da ğlara Ya ğayi Kar” adlı türkünün notası

136 A. 3.

Şekil A.3: “Sırt Üstüne Tencere” adlı türkünün notası

137 A. 4.

Şekil A. 4: “Gel Yükünü Vurayım” adlı türkünün notası

138 A. 5.

139

Şekil A. 5: “Duman Da ğdan Yukarı” adlı türkünün notası

140 A. 6.

Şekil A. 6: “Belindeki Tabanca” adlı türkünün notası

141 A. 7.

142

Şekil A. 7: “Hayde Gidelum Hayde” adlı türkünün notası

143 A. 8.

Şekil A. 8: “Duman Da ğdan Yukarı” adlı türkünün notası

144 A. 9.

Şekil A. 9: “Yayladanki Yürüdüm” adlı türkünün notası

145 A. 10.

Şekil A. 10: “Bilettim Ora ğumi Ettum Kestane Moli” adlı türkünün notası

146 A. 11.

147

Şekil A. 11: “Pe ştemalin Du ğumi” adlı türkünün notası

148 A. 12.

Şekil A. 12: “Hem şin’in Yaylaları” adlı türkünün notası

149 A. 13.

Şekil A. 13: “Uydum Yarin Sözüne” adlı türkünün notası

150 A. 14.

Şekil A. 14: “Gel Çıkalum Kona ğa” adlı türkünün notası

151 B) Yapılan Ki şisel Görü şmeler

B.1. Ba şar Cumbur

Adınız Soyadınız? Ba şar CUMBUR Do ğum Tarihiniz? 25.03.1957 Mesle ğiniz? Hem şin Belediye Ba şkanı. Tarih Ö ğretmeni. Köyünüz?

Akyamaç (Tecina) Köyü

Şekil B1: Ba şar Cumbur

Hem şin’in tarihi hakkında bilgi verir misiniz?

Bizim ula şabildi ğimiz kaynaklara göre M.Ö. 30’lu yıllara dayanan bir geçmi şi var. Buraya ilk yerle şen koloniler döneminde olu şmu ş. Hem şin Bölgesi bizim Hem şin, Çamlıhem şin Çayeli’nin iç kesimlerini kapsayan bir havza yani, sahilden 10-15 km içerideki havza Hem şin diye adlandırılıyor ve o yörede ya şayan insanlara da Hem şinliler deniyor. M.Ö. 30’lu yıllarda Hem şin’in o günkü anlamda bir ilçe bazında oldu ğu bilinmektedir. Tabi bugünkü yönetim yapısında de ğil. Daha sonra 1850’li yıllarda tekrar ilçe oluyor. İlçeli ği alınıyor ve 1870’li yıllarda tekrar ilçe

152 oluyor. İspire ba ğlanıyor, kimi zaman Trabzon’a ba ğlanıyor, kimi zaman Rize’ye. Ve en son 1877’de tekrar ilçe oluyor. Bir sene kadar sürüyor ilçeli ği. Ondan sonra nahiye merkez olarak geçiyor. 1990 yılında da yeniden ilçe oluyor. 1990’a kadar Pazar’a ba ğlı kalıyor.

Buraya yerle şik halkın çok çe şitli yörelerden geldi ği söylenir. İlk do ğudan gelen, Asya’dan gelen Türk Boyları’nın yerle şti ği söylenir ki bunlar genellikle göçebe topluluklardır. Yaylacılık yapıyorlar. Tabi yörede ya şayan halklarda var. Böyle karı şık bir ortamda ya şanıyor. Ama bugün ki ortama gelindi ği zaman farklı bir kültürün ve ya farklı bir kültür kayna şmasının olu ştu ğunu görüyoruz. Çevrede ki bizim Laz tabir etti ğimiz kesimle bu yörede ya şayan insanların ili şkileri de çok farklı, ya şam tarzları da farklı, ya şam biçimleri açısından söylüyorum dünyaya bakı ş açıları da farklı. Böyle bir yapıları var. Sahil kesimi ile iç kesim co ğrafi konum olarak da farklı. İç kesim daha sarp daha da ğlık. Yaylalar, Kaçkar ve onun eteklerine kurulu. Orada ki da ğınık yerle şimde farklı bir ya şam biçimi olu şturmu ş insanlar. Yayla kültürü ortaya çıkmı ş, köy kültürü ortaya çıkmı ş. Bunu ba şka yerlerde göremezsiniz. Yani o kültürü, o dayanı şmayı, o kayna şmayı. Ama bunlar hep geçmi şte kalmı ş. Günümüzde artık bu şekilde yaylacılık kültürü yok. Yaylaya gidi ş geli şlerde göç olayları yok. Teknolojinin varlı ğı, yolların yapılması, insanların ula şımı mevcut araçlarla sa ğlaması o kültürü ortadan kaldırmı ş. Sosyolojik olarak insanlar biraz bireyselle ştiler. Toplu olarak yaylaya gitmeler ve gelmeler vardı. Yaylaya gitmelerin belli tarihleri vardı. Ondan önce gidemezdiniz. Ne hayvanlarınızı götürebilirdiniz ne de siz gidebilirdiniz. Yaylanın orta zamanı dedi ğimiz Temmuz – Ağustos aylarında ki şenliklere de belli tarihler konulurdu. O tarihlerde hep beraber çıkılırdı. Şimdi o kültür kalktı. Artık insanlar Mayıs ayından Ekim ayına kadar yaylanın iklim ko şullarına göre gidip gelebiliyorlar. İnsanlar artık bireysel eğlenmeye ba şladı. Eskisi gibi çok büyük horon halkaları kurulmuyor. Dayanı şma da pek yok. Bazı yaylalarda belki var ama %90’ında yok.

Çamlıhem şin, Hem şin’den mi ayrılmı ştır?

Tabi. Burası Hem şin. Çamlıhem şin altına Vice altı derler. Vice diye bir köy var ondan dolayı bu şekilde isimlendiriliyor. Önceden Çamlıhem şin diye bir şey yoktu. Yanılmıyorsam 1963’te ilçe oldu. Ondan önce de Arde şen’e ba ğlı idi. Sonra tamamen ilçe oldu. Çamlıhem şin ve Hem şin ortak kültür’e sahiptir. Yaylaları %99

153 ortaktır. Yaylaların büyük bir bölümü Çamlıhemşin vadisindedir. Buradaki köylerin büyük bir bölümü de o yaylalara gidiyor. Yani orda ki köyle burada ki bir köyün orda ortak bir yaylası var. Buda geçmi şte bu insanların beraber olduklarının bir işareti olsa gerek.

Hem şin mimari özelli ğini nereden alıyor?

Hem şin’de mimari özelli ğe sahip konaklar var. Her co ğrafya kendine has mimari özellik ortaya çıkarır. Diyelim ki kalelerin etrafında su sarnıçları var. Hem şin için demiyorum, genel olarak. Bakıyorsunuz ki ondan 300 sene sonra yapılmı ş olan bir yapıda kalenin etrafında su sarnıcı yok. Bu şunu gösteriyor, o dönemde dı şarıdan gelen bir saldırı olmadı ğını. Yani ek önlem almamı şlar. Bunlar bilimsel yakla şımlar. Bizim burada mimari özellik konusunda Rusya’dan gelen bir anlayı ş var. Çünkü 1850’li yıllardan sonra bu yörenin insanın büyük bir bölümü Rusya’ya gurbete gider. Ve Rusya’daki do ğal yapıdan etkilenir. Kazandıkları paralar ile büyük konaklar yaparlar. Çamlıhem şin ve Hem şin’deki konak sahiplerinin büyük bir bölümünün muhakkak Rusya’da bir i şleri vardır. Mesela burada 1870’li yıllarda 80’li yıllarda yapılan yapılarla, 1900’lü yıllarda yapılan yapılar arasında müthi ş farklılıklar vardır. Güvenlik açısından o binalar daha korunaklıdır. Önceki yapılara baktı ğımızda pencereler kale fazgalı gibidir. Daha sonra daha büyük pencerelere rastlarsınız. İtalya’daki büyük katedrallere bakın, karanlık insanı ürperten ve de güvenli ği sa ğlayan yapılardır. Ama ondan sonra gotik mimarisi ile yapılan Köln Katedraline bakın, çok estetiktir. Sizi daha fazla etkileyen yapılardır.

Buradaki tahta yapılar bizim bo ğaz dedi ğimiz yapı şeklindedir. Karla ilgilidir. Rusya’da aynıdır. Kanada’da aynıdır. Karın çok ya ğdı ğı yerlerde bu tarz yapılar yapılır. Çünkü o yapıların çökmesi ve yamulması zordur. Birde ailenin kalabalık durumuna göre yapılar vardır. Eskiden feodal yapıda anne, baba, çocuklar amca çocukları, dayı çocukları hepsi bir evdeydi. Evlere gidildi ğinde mutfak ve yan oda (misafir odası) denilen kısımlar olur. O oda özellikle dı şarıdan gelen konukların evle irtibatını kesmek içindir. Yani evde ne oldu ğunu bilmeden orda konuk edilirler. Mutfak ile o oda arasında bir dönen dolap vardır. Mutfaktan yemekler konulur, döndürülür, arka taraftan konuklar veya onlara hizmet eden insanlar alır. Gelen konuklar çok yabancı ise bu şeklide a ğırlanırdı. Bazı konaklarda da kö şe ba şlarında baca dedi ğimiz şömineler olur.

154 Hem şinde ne kadar zamandır horon oynanmaktadır?

Horonlar resmi olarak şu tarihte ba şlar diye bir şey söyleyemeyiz. Halk oyunları halkla birlikte var olmu ştur. Halk sevincini, üzüntüsünü aktarmı ştır. Yani falanca horon şu tarihte çıkmı ş ondan önce yoktu diye bir şey söyleyemem.

Köy a ğaları kendi adlarına kaide yaptırmı şlar mıdır?

Bunlar a ğalıkla ilgili şeyler de ğil. Horonlar, halk de ğişleri duygularla alakalıdır. Bu Osmanlıda ki ısmarlama şiir yazmaya benzer. Belki bize de şunu yaz gibi durumlar olmu ştur. Ama ben öyle oldu ğunu sanmıyorum.

Köyler adına horonlar vardır de ğil mi?

O yörede ki birisi çıkarmı ş olabilir horonu ya da ilk orda oynanmı ş olabilir. Daha çok yörede horonu oynama biçimi önemlidir. Bar’da birçok yerde oynanır ama Erzurum Bar’ı ile Sivas Bar’ı farklıdır.

Sizce horon nedir?

Karadeniz yöresinde oynanan halk oyunlarına verilen addır. Bireysel de ğildir. Kitleseldir. Toplu olarak oynanır, gruplar halinde oynanır. Özellikle Giresun ve Trabzon’dan Artvin’e kadar olan toplu oyunlara biz horon diyoruz.

Gündelik ya şamın horonla ba ğlantısı nasıldır? Gündelik ya şam içerisinde yapılan i şler (çay toplamak, yük ta şımak vb.) horonlardaki hareketlere etki etmi ş midir?

O konuda bir bilimsel çalı şma yapılıp yapılmadı ğını bilmiyorum. Yöre insanının çalı şma biçimi ile de zannedersem e şde ğer. Kolların havaya kaldırılması, indirilmesi gibi. Mesela ileri geri hareket ettirilmesini yayık sallama hareketine benzetebiliriz. Sahil kesiminde daha farklı söylenir. A ğın denize atılması, çekilmesi gibi. Ama muhakkak ya şayı ş biçimi ile ilgili vardır. Olmaması mümkün de ğil.

Hem şin Bölgesinde oynanan kaç horon vardır, isimleri nelerdir?

Benim aklıma gelen ve bildi ğim kadarıyla; Hem şin, Yüksek Hem şin, Çano, Yeni Çano, Eski Çano, Bakoz, Papilat, Alican, Rize, Çari şka, Memedina, Heveg, Kaçkar,

155 Büyüko ğlu, Mahmudo ğlu, Çinçiva, Sarmistal, Amlakit, bunlar Amlakit Kız Horonu, Sarmistal Kız Horonu diye de geçer.

Hem şin Horonları içerisinde hareket olarak birbirinin aynısı olup (ya da benzerlik gösteren) isim olarak farklı horonlar var mıdır? Hem şin’de geçmi şte oynanıp günümüzde oynanmayan horonlar var mıdır? Varsa isimleri nelerdir?

Bundan 30–40 sene önce Heveg oynardık. Şimdi yok. Kimse de bilmez. Bakoz binde bir. Çari şka yok. Hem oynatan olmadı ğı için, hem de bazı şeyler dejenere oldu ğu için. Genellikle yayla göçlerinde ve dü ğünlerde oynandı ğı için bu horonlar 200–300 ki şinin katıldı ğı bir halkada olmazdı. Sadece o evde, o evin hayat dedi ğimiz bölümüne sı ğacak kadar insan oynardı. Buda en fazla 30 – 40 – 50 ki şi demekti. İnsanlar oynatan ki şiye uymak zorundadır, oynatan da oynayacakları horonları söyler. Şimdi dü ğünlerde günümüzün mevcut müzikleri de bu i şe karı ştı ğı için tamamen dejenere oldu. Üzülerek söylüyorum tepinme gibi, horon falan da de ğil. Hep aynı horonlar oynanıyor. Hiçbir anlamı yok.

Kaçkar ve Rize birbirine benzeyen horonlar mıdır?

Muhakkak ki benziyorlar. Kaideleri de ğişik. Ortak özellikleri var. Rize Akçaabat’a daha yakın. Kaçkar daha yumu şak. Ama hareketler farklı. Rize’nin forasındaki türkü kaidesi ile Hem şin’in forasındaki türkü kaidesi farklıdır. Hepsinin ortak özelli ği var tabi.

Mesela Rize’de ayaklar nasıl vurulur? Daha mı serttir? Yani nedir farklılıkları?

Rize’de daha sert vurursun aya ğı, daha dik durursun. Bizdeki horonlar Akçaabat horonları kadar hareketli de ğil. Tabi bu yöredeki insan yapısıyla da ilgili olabilir. Mesela Trabzon’un sahil kesimiyle iç kesiminde oynanan horonlar da farklıdır.

Siz hiç horon oynattınız mı?

Hiç oynatmadım ama oynarım. Horon oynatmak için tulumdan da anlamak lazım. Tulumcu, horoncuya göre tulum çalar. Horoncu tulumcuyu uyarır bile. Hat kaçırdın der. Diyelim ki örgü örüyorsun, örgüde şişin dü ştü, çözüldü. Horonda da diyelim ellerin yukarı kalkması gerekiyor, onun komutu verilmi ş. Ama tulumcu a şağıdaki kaideyi çalıyor. O zaman hat kaçırdın denir.

156 Horonlardaki uyarı ve komutlar nelerdir, bu uyarı ve komutlar günümüze gelene kadar de ğişikli ğe u ğramı ş mıdır?

Gördüm seni derler isim vermeden, ismini söylersem yüzün kızarır, delikanlı dı şarı çık (hatalı oynuyorsa, konu şuyorsa). Konu şmaya kesinlikle müsaade edilmez. Eskiden tulum sesi ayak sesi denirdi. Ba şka ses olmazdı. Şimdi bırak sesi adam ağzında sakızla türkü söylüyor. Kendi kültürüne hakaret ediyor. Eskiden mümkün müydü horoncunun yanında sakız çi ğnemek. Hemen atarlardı. Birde rezil olmak var tabi. Hele birde genç delikanlı ise, sevgilisi de ordaysa…

Horonlarda en çok rastlanan nara’lar hangileridir?

Nara horonlarda da atılır. Haberle şme de olabilir bence. Kar şıdan kar şıya ses verirsin. Yaylaya giderken çok nara çekilirdi. Ve çekenin sesinden kim oldu ğu anla şılıyordu. Aynı zamanda yabani hayvanlardan korunmak için de yapılıyor.

Horonlarda ne amaçla çekiliyor?

Kendini kanıtlama, co şku.

Son zamanlarda genç kesim tarafından atılan naraların (aho…vb)

Hem şin Horonlarında ne derece yeri vardır? Bu tarz naralar sizce horonları yozla ştırıyor mu?

Burada kesinlikle yoktur. Son 10 senedir görülüyor. Çok kötü maalesef. Devam eder mi bilemem ama ben Hem şin Horonlarının da devam edece ğini dü şünmüyorum.

Neden böyle dü şünüyorsunuz? Geleneksel olarak mı devam etmeyece ğini dü şünüyorsunuz?

Modernizme kar şı de ğilim. Bir şeyin modernize edilerek devam etmesi de gerekir. Ama yeni şeyler gelmiyor. Geriye gidiyor ve üstelik eskilerde ortadan kalkıyor. Yani eklenen yeni bir şey yok. Aho gibi olanlar çok argo. Dikkat edin, bunu söyleyen ki şiler oynarken tepinirler. Horonda ki şi kendi oynamayacak. Gurup olarak oynanması lazım. Bireysel şeyler yapılmaması lazım. Gençlerin kanının kaynadı ğı zamanlar kendi aralarında olabilir. Ama devamlı kendini öne çıkarmamak lazım.

157 Şimdiki horon oynatanlara bakıyorum, onlar horon oynatmıyorlar, kendileri oynuyorlar.

Hem şin Horonlarında türkülerin yeri nedir?

Türküler olmadan Hem şin Horonları olmaz. Muhakkak oynadıktan belli bir süre sonra fora verilir. Genelde türküler o anki durumu anlatır. Geleneksel anonim türkülerde söylenir ama yeniden yaratılmalıdır.

Söylenen türkülerde genellikle kalıpla şmı ş sözler ve kaideler mi kullanılır? Do ğaçlama yani o anda olu şan sözler ve kaidelerin ne derece yeri vardır?

Hem şin türkülerinin en önemli özelli ği do ğaçlamadır.

Artık do ğaçlamanın olmadı ğı söyleniyor.

Evet, hiç yok. Hala 20 sene önceki türküleri söylüyorlar. Mesela bizim zamanımızda bir genç kız görüldü ğünde onun pu şisine bir türkü atılırdı. Veya eni şteye türkü atılırdı.

Hâlâ dü ğünlerde söylenen bir türkü var.

Eni şte boyun uzun Deyiyor saçaklara Baldızın kurban olsun Bastı ğı topraklara

Bu bir sefer söylenmi ş zamanında. Diyelim ki ba şka bir dü ğündeki eni ştenin boyu kısa. Ona bu türküyü söyleyemezsin. Boyunun kısa oldu ğunu anlatacak bir şey demek zorundasın. Ya da bir kusuru vardır. Kravatı yanlanmı ştır. Ona bir şey söyleyebilirsin.

Gençlerin rolü nedir sizce?

Gençlerin bu kültürle ilgili olmadı ğını dü şünüyorum. Çünkü o ortamı ya şamamı şlar. Şimdi nedir? Bilgisayar, cep telefonu. Bazen ben de giriyorum Hem şin sitelerine Mesela bir tanesi yazmı ş; lidulu lidudulu lidulu… Yani bunlar çok yoz. Ben çok üzülüyorum. Farklı bir şey söylemek zorundalar ama söyleyemiyorlar. Çünkü o duyguyu ya şamamı şlar. Mevcut sistem de zaten öyle bir duygu yüklemiyor insana.

158 Şöyle söyleyeyim, onun sevgilisine türkü atmasına gerek yok. Niye? Zaten devamlı beraberler. Gurbete türkü atmasına gerek yok. Zaten kısa zamanda gidip gelebiliyor. Ben bunları ya şadı ğım için söylüyorum. Eskiden insanlar yaylaya gitti ği zaman kalabalık gidilirdi. Göçe gelenlerin genellikle genç kızlarda olurdu. Onlar da sı ğırları bırakır geri dönerdi. Onlar döndü ğünde de yaylada kimse kalmazdı. Bir tane yaylacı kocakarı, bir tane de çoban. Çoban yetim kalırdı, kimsesi yok.

Koyun çıktı yaylaya Kuzusunun adı yok Kızlar gitti a şağa Yaylaların tadı yok

Bunu yaylada kalan insan ya şamı ş. Belki giden kızların arasında sevdası da vardı. Yani gençler ya şayamadıkları için üretemiyorlar. Sadece Hem şin’de de ğil Anadolu’da da yok türküler. En azından eskileri korumak lazım. 77 yılında 8–10 ki şi bir dü ğüne gittik. Bize de sıra verdiler bizde oynuyoruz. Saat 12 sıralarıydı. Bir tane kız kö şede durmu ş uyuyordu. Arada bir gözlerini açıyor bakıyordu. Bizde ona türkü attık.

Kö şede duran güzel Ne uyurda uyursun Uyku gene bulunur Bizi nerde bulursun

Bu türkü hala söyleniyor.

Söyleniyor i şte o türkünün mucidi benim Hâlâ söyleniyor ama onu orda ki insanlar ya şamı ş. Birde bu türküleri söyleyen ki şiler var. Yani o söyleyince sende bir tane söylüyorsun. Zaten o söylerken sende hazırlıyorsun. Kafiyesi hemen hazır oluyor. Maalesef o zamanlar bu türküler hiç kayda geçmedi. Kimse de önemsemedi. Gerçi o zamanda kameralar vardı. Nedense yapılmadı. Belki de bu i şin bu şekilde devam edece ğini dü şündüler.

Genellikle hangi konular üzerine türkü atılır? Geçmi şte atılan türkülerle günümüzde atılan türküler arasında farklılıklar var mıdır? Genç ve ya şlı kesimin attı ğı türküler konu bakımından farklılık göstermekte midir?

159 Gurbet, hasret, ayrılık, sevdalık, askerlik, ölüm. Yani burada ya şayabilece ğiniz her şey konu olabiliyor. Mesela, sı ğırlara da türkü atılır.

İki sı ğır senin var İki sı ğır da benim Katalım sı ğırları Bende olayım senin.

Bunu söyleyemezseniz artık burada. Şimdi kimsede sı ğır falan da yok. Dü şünsen de çıkaramazsın böyle bir şeyi.

Eskiden yaylada kalanlar katırcıların gelmesini beklerdi dört gözle. Gelirken bir tane elma, armut getirsin diye. Çok kıymetliydi onlar için. Devamlı da ğda ya şadıkları için peynir, ekmek, ya ğ yiyorlar. Sebze de yok. Ona örnek bir türkü var.

Aşağıdan gelmedin mi Armut getirmedin mi Benim için bir tane Cebine koymadın mı

Bunu söyleyen belli ki bir kız. Burada iki durum anlatılıyor. Hem ihtiyaç, hem de hatır sevgi. Yani getirmediysen bile hatır için bir tane getirseydin. Benim hiç mi hatırım yok anlamında da söylenmi ş.

Hem şin Horonlarında kadın – erkek ayrı oynanan horonlar var mıdır? Varsa isimleri nelerdir? Bu horonlar günümüzde de kadın – erkek ayrı mı oynanmaktadır?

Şimdi yok. Önceden kızlar ayrı oynardı, erkekler ayrı.

Ne kadar zamandır yok?

20–30 senedir yok.

Kız horonları bundan dolayı mı çıktı?

Tabi. Onlar her çe şit horonu oynamıyorlar. Hareketler daha narin ve daha basittir.

160 Kadın – erkek beraber oynamıyorsa bu türküler nasıl atılıyordu?

Şimdi şöyle; erkek oynarken kadın seyrederdi. Erkekler gizli oynamıyordu. Kadınlar oturur seyrederdi. Ama kadınlar ayrı bir yerde oynuyordu. Erkekler olmazdı. Tabi bu da de ğişti. Çok hızlı bir de ğişim oldu. Artık beraber oynanıyor. Bir sorun da yok.

Fora nedir?

Rahatlama ve dinlenme amacı ile türkü söylenen bölüm.

Sadece fora diye adlandırılan bölümde mi türkü söylenmektedir? Horon oynanırken de fora dı şında türkü söylenebilir mi?

Genelde forada söylenir. Öteki türlü horona uymaz.

Horon oynarken türkü söylenmiyor mu yani?

Hayır, söylenmez.

Türkü söylerken nefes önemli. Nefes alıp vermede sesin kesilememesi lazım. Hızlı bir şekilde Hem şin oynarken türkü söyleyemezsin. Hareketler de önemli. Mesela Çari şka da söylenebilir. Çünkü orda ki hareketlerde rahatsındır.

Savu şurken söylenir mi?

Savu şurken söylenmez.

Her horonun forası var mıdır?

Çift ayakta fora yok. Çift ayakta türkü söylenmez. Biraz Rize tarzı o horon.

Hem şin Horonlarında fora yerine geçmeyen fakat fora yapısında türkü söylenen bölümler var mıdır? (Nazar Boncu ğu Gibi, Ba şında ki Pu şi’nin vb. kaideler fora dâhilinde mi söylenmektedir yoksa horondan ba ğımsız olması gereken bir yapıda mıdır? Bu gibi kaidelerin Hem şin Horonlarında ne derece yeri vardır?)

Bir parça yazılmı ş, türkü olarak söyleniyor. Ama burada insanlar onla horon oynuyor. Yani, aya ğını oraya buraya çeviriyor. O zaman farklı bir müzikle de horon gibi bir şey oynanabilir.

161 Bunlar oldu ğu zaman horonların yozla ştı ğını dü şünüyor musunuz?

Tabi. Zaten bunlarla ba şladı. O zaman o türküye de horon adı vermek lazım. Nazar boncu ğu horonu! Normalde bir müzik parçası olarak yapılmı ş. Hem şin ile ilgili yok. Ama Hem şin ezgileriyle benzerlikler var. Zaten satabilmesi için bu özelli ği kullanmak zorundalar. Mesela, Davut Gülo ğlu yazmı ş; Çarşamba dereleri… Niye? Çar şambalılara satayım diye. İsmail Türüt Artvin’i yazmı ş. Artvinlilere satayım diye. Artvin’i bildi ğinden de ğil. Ben Kars üzerinden ne kadar şiir türkü yazabilirim ki? Niye; o dokuyu bilmiyorsun, insanlarıyla ya şamıyorsun. Orda o dokuyla ya şayacaksın bir kere. Bu çok önemli.

93 harbinde yayla üzerinden Erzurum’a gidiyorlar sava ş için. 40–50 ki şi. Diyorlar en sonunda bir horon oynayalım. Hepsi genç, kimisi evli. Ya şlılarda seyrediyorlar.

Horonda şunu atıyorlar;

Giydim yün çorabımı Giydim de çektim dize Sevinin ihtiyarlar Gelinler kaldı size.

Biz gidiyoruz belki şehit olaca ğız. Hem gelinleri koruyun anlamında hem de gelinler size kaldı anlamında bir dokundurma var. Hem şin’in argosu da çoktur. Argo türküler. Ama çok mükemmeldirler. Tam yerindedir. Orda o söylenmesi lazımdır. Mesela; babamlar zamanında bir dü ğüne gitmi şler. O zamanlar davetli olmayanlar dü ğünlere gidemezdi. Babama laf atmı şlar.

Buraya nerden geldin Cumbur’un Mustafa’sı Babamlar da cevap vermi ş Burada u şak olmu ş Yokmu ş onun babası

O arada da gayri me şru bir çocuk do ğmu ş o köyde. Ortalık karı şmı ş tabi. Duruma göre atılıyor böyle laflar. İnsanı öyle mahcup ederler ki, aklınız durur.

162 B.2 Kamil Ferah

Adınız Soyadınız? Kamil Ferah Do ğum Tarihiniz? Esas do ğum tarihim 1962 ama 1969 yazılmı ş Mesle ğiniz? Marangozum Köyünüz? Nurluca Köyü (Çaneva)

Şekil B.2: Kamil Ferah

Sizce horon nedir? Hem şin’de horon nasıl oynanır? Eskiden nasıldı?

Eski horonların tadı yok şimdiki horonlarda. Eskiden horon oynardı insanlar, horoncular biz çocu ğuduk. Bizi horonun içerisine dahi koymazdılar. Bakardık bizi horona alsalar diye. Horonu bi ufak yanlı ş oynadı ğın zaman ya şlı insanlar de ğne ği tak diye koyardı sana. Şimdi bakıyorum bugün bir Hem şin horonu oynayacaklar, elli çe şit. Ki şiye de bir şey diyemiyorsun horon oynatırken. Gençlere diyorsun ki evladım do ğru oyna. Komut veriyorsun böyle oyna, şöyle oyna diye E bu ki şi seni dinlemiyor. Bir şeyde diyemiyorsun. Asıl Hem şin Horonu şuan bitmi ştir. Oynanmıyor.

163 Horonu bilmeyen çocuklar, gençler nasıl ö ğreniyorlardı?

Ben şahsıma ait söylüyorum. Benim ömrüm yaylalarda geçti. Ba şka yaylalarda marangozlukta yapıyordum. O yaylalarda me şhur horon oynatan insanlar vardı. Bakıyorduk dı şardan bu adam nasıl oynuyor diye İnsan önce izliyor. Tabii izlemekle oynamak arasında çok büyük fark var. Ufak tefek o oynatan insanların eline girdi ğin zaman, kolunu ona bırakacaksın. Der ki yanlı ş oynuyorsun, kolunu bırak bana. Ne yaparsın, uyarsın ona. O zaman istedi ğin havayı oynayabilirsin. Biz böyle yeti ştik.

Hem şin bölgesinde oynanan kaç horon vardır, isimleri nelerdir?

Hem şin oynarız, birde Yüksek Hem şin var Rize var, Eski Rize var. Papilat, Amlakit aynı, Savu ş ve Kız Horonu aynı, Ğant, Çano, Çari şka, Çift Ayak, Alican, Abdi Horonu, Sabah Horonu.

Bence Hem şin’de olmayan horonlar; Tapeçi, Musluo ğlu, Zabito ğlu, Dikbüyük, Çinçiva Rize’si, Şarho ş, Ortaköy, Yeni Çano, Sık Rize Bakoz diye bir horon yoktu yeni çıktı. En rahat horon da Sabah horonudur. Eskiden horonlar böyle de ğildi. Ak şamdan oynamaya ba şlardık sabaha kadar. Şimdi 12’ye kadar oynuyorlar. 12 deyince yallah eve. Benim babam tulumcu idi. Dü ğünler sabaha kadar sürerdi. Bir keresinde Senoz Köyüne gittim. Kaptan Pa şa diyorlar. Çayeli’nde 3 gün 3 gece dü ğün oldu. Şimdi eski horonlar bitti.

Bir dü ğünde sizin oynattı ğınız Papilat horonuna denk geldik. Orada tik-tak diye bir tabir kullandınız. Nedir özelli ği?

Papilat horonunda a şağıya indi ğin zaman durulur. Kıpırdamak yok. Gayet rahat bir şekilde. Ben de bir gençten duydum aslında. O anda benim kafama takıldı. Baktım ki bu horonda güzel gidiyor. Horonda durdu ğumuz zaman sadece ben tik-tak diyorum. Aslında iyide bir e ğlence oluyor horonda.

Horonda en çok rastlanan naralar hangileridir?

İnsan co şunca nara atıyor. Mesela; bugün çıksan Üsküt Da ğına, orda insanlar horon oynamakta çok co şuyor.

164 Bir zaman ben Palovit Yaylası’ndayken yerli bir turist geldi. Bizde tepeyi dönüyoruz, zirveyi a şıyoruz. “Kusura bakmayın ama ben ba ğırabilir miyim? Co şabilir miyim?” dedi. Bizden müsaade aldı. Bu demek oluyor ki, insanın içinden geliyor.

Son zamanlarda genç kesim tarafından atılan bazı naraların (aho... vb.) Hem şin Horonlarında ne derece yeri vardır? Bu tarz naralar sizce horonları yozla ştırıyor mu?

Öyle şeyler yok, kesinlikle. Geldik beraber deriz mesela. Bu ne demek? Hazır olun demek. Horonu rahat oynamak lazım. Aslını oynamak lazım. Aslını oyna ki oynadı desinler. Yeni bir şeyler çıkarmı şlar. Hem şin Horonunu da rezil ettiler. Rize Horonunda “habuçiçi” diye bir şeyler söylüyorlar. Bu tarz şeyler olamaz. Bunların hepsi horonlara ters. Böyle bir şey olabilir mi! Horon oynadı ğın zaman seyreden insan diyecek ki “helal olsun bak oynuyor”. Sohbet için horon oynanmaz. Sohbet etmeyeceksin. Oynatanı dinlemek, izlemek zorundasın. Ben oynatırken ter içerisinde kalıyorum sen beni dinlemiyorsun, istedi ğin havayı çalıyorsun. Öyle bir şey olamaz.

Hem şin Horonlarında türkülerin yeri nedir?

Horonu oynatan insanın, komut veren insanın birazda şair olması lazım, türkü atabilmesi için. Sevdalılar da atar tabi. Ama asıl atıldı ğı zamanlarda kimse alınmıyordu, çünkü kar şılı ğını verebiliyordu. Şimdi bir kıza ben bir türkü atmam. Benim ya şım ba şım geçmi ş. Ama benim ya şımdaki birine atabilirim. O da benim kar şılı ğımı veriyorsa tamamdır. Sonunda yenilmekte var.

Gençler türkü atabiliyor mu sizce?

Ben o kadar horona giriyorum, oynuyorum, oynatıyorum ama hiç görmedim. Bir ikincisi birine türkü attı ğın zaman yanlı ş anlıyor şimdi. Öyle türküler var ki atılmı ş olan türküde utanma olmaz. Öyle bir kelime söylersin ki şaşırır. Çünkü beynine ne gelirse onu söylüyorsun. Eski insanlar ne güzel türkü atarlardı, söylerlerdi. Şimdi öyle mi…

Hem şin Horonlarında kadın – erkek ayrı oynanan horonlar var mıdır? Varsa isimler nelerdir? Bu horonlar günümüzde de kadın – erkek ayrı mı oynanmaktadır?

165 Ayrı ayrı oynanırdı. Kadınlar – kızlar ayrı oynardı, erkekler ayrı. Do ğru de ğil. Bu benim şu anki görü ş şeklim. Hepsi bir oynasaydı. Ne olacaktı? Şimdi oynuyorlar da ne oldu? O zaman insanlık vardı da şimdi yok mu? İnsanlık gene insanlıktır. İnsanlar daha kültürle şti.

Kadınlara ne kadar yer verilirdi horonlarda?

Kadınlara az yer verilirdi. Kadınlar hayatlarda oynardılar. Çok iyi kadın horoncular vardı. Sonra sonra baktık ki bu i ş böyle olmayacak. Kadınlar da, erkekler de beraber oynamaya ba şladılar. Do ğrusu da budur.

Genç ve ya şlı kesimin attı ğı türküler konu bakımından farklılık göstermekte midir?

Gençler türkü atarlarsa birisini seviyor demektir. Kar şısındaki de onu seviyorsa o türkünün ona atıldı ğını anlar. Yani sevdalık üzerinedir genelde. Ya şlılarda kendi ya şıtlarına atar.

Fora nedir?

Fora dinlenme amaçlıdır. Yorgunluk alınır. Bütün horonlarda ki fora sola gider. Mesela, forayı veren ki şi dü ş soluma diyor, yani sol tarafa gitmek anlamında. Yorgunlu ğunu alırsın sola giderek, ama normal insan gider gibi değil, oynayarak. Komut veren insan türküsünü söyler. Hem türkü söylenir, hem de dinlenilir. Gençler şimdi öyle etmezler. Dinlemezler. Dinleyince türkünü de söylersin, e ğlencende olur.

B.3 Nihat Sarıahmeto ğlu

Adınız Soyadınız? Nihat Sarıahmeto ğlu Do ğum Tarihiniz? 1947 Mesle ğiniz? Ticaret (emekli) Köyünüz? Yenice (Para ğol)

166 Sizce horon nedir?

Benim için horon İslam’dan önceki inanı şların içine alabildi ği ve günümüze kadar gelen e ğlence biçimidir. Fakat İslam da horona yer yoktur.

Gündelik ya şamın horonla ba ğlantısı nasıldır?

Gündelik hayatla horonun ba ğlantısı; güzelliklere, co şkuya, mutluluklara ula şmanın kutlaması, dı şa vurulmasıdır. Mesela; Hem şinlideki yayla sevgisi co şkuyu arttırır, horona dönü şür. Bir evladımızın ni şanlanması, evlenmesi mutluluk duygumuzun kabarmasının horonla kayna şmasına vesile olur. Hayatımızda var olan vartevor, mecilik ve buna benzer ba şarılara ula şmaları co şkuyla, horonla kutlarız.

Gündelik ya şam içerisinde yapılan i şler (çay toplamak, yük ta şımak vb.) horonlardaki hareketlere etki etmi ş midir?

Gündelik yaptı ğımız i şler bedensel ve uzvi hareketlerimiz horonların olu şmasında kesin etki etmi ştir. Mesela ip ile asılı yayı ğın sallanması, tahta biçen hızarcıların aşağı yukarı, alıp vermeleri, eskiden ayaklarla çama şır yıkanırdı. Çama şırın üzerinde iki ayakla tepinme hareketleri, dereden, ırmaktan, suyun üzerinden ta ştan ta şa atlama, bol ya ğış olması nedeniyle çamurdan korunup çamuru a şmak için yürüyü ş biçimleri. Bu misalleri ço ğaltabiliriz. Bunun içindir ki günlük i şlerimiz, bedensel ve uzvi hareketlerimiz horonlarımızın figürlerini olu şturmu ştur.

Şekil B.3: Nihat Sarıahmeto ğlu

167 Hem şin bölgesinde oynanan kaç horon vardır, isimleri nelerdir?

Aslında geli ştirilip de günümüze kadar gelen horonlar ve Lazların da geli ştirdi ği horonlar desek daha do ğru olur. Bu iki halk birbirleriyle biti şik oldu ğu için horonlarını karma, iç içe, beraber oynamı şlardır. Fakat ayrı olan folklorlarının halk oyunları kısmı Hem şin halk oyunları diye adlandırılır. Tulum da öyledir. Hem şin de kaç türlü horon vardır, hangilerinin Lazlara, hangilerinin Hem şinlilere ait oldu ğu sorusunun cevabı bence oldukça zordur. Bu ayıklama imkânsız hale gelmi ştir. Asıl olan yedi oyunun var oldu ğudur. Bunlar figürleri birbirinden ayrı olan Hem şin, Rize, Çari şka, İki Ayak (Rize oyunu), Savu ş, Bakoz (veya Çeymakcor Kız Horonu), Paraçkur Kız Horonu. Benim ve bazıları için bu do ğru iken, ba şkaları için daha de ğişik do ğrular oturmaktadır. Ama do ğru bir tanedir. Bu konuda kayıtlı kaynak olmadı ğı için do ğruları bire indirmek çok zor. Bunun yanında Hem şin insanı horonları çok sevdi ği için geli şim daha fazla olmu ş. Köylerde ba şka horonlar geli şmi ş, ya o köyün ismini almı ş, ya da geli ştiren tulumcunun veya horon ustasının adını almı ş. Ve ya bir ba şkasına, sülaleye ya da bir köyün bir mahallesine addedilmi ş. 54 tane horon ismine ula şmı ş bulunmaktayım ama bunların birço ğu tartı şılır.

Hem şin horonları içerisinde hareket olarak birbirinin aynısı olup (ya da benzerlik gösteren) isim olarak farklı horonlar var mıdır?

Şurası muhakkak ki 54 oyunun birbirlerinden ayrı figürleri olması imkânsızdır. Fakat bu 54 horon, 54 ayrı ezgi ile çalınmaktadır. Bu arada birço ğu da kaydelerden türetilmi ştir. Fakat bazı yerlerde veya köylerde Rize stili oyunlar ve savu şarak oynanan oyunların aynı figürlerle ama ayrı ezgilerle oynanmakta olması mümkündür. Bunlara Bakoz, Çari şka, Memedina, İki Ayak, Ortaköy, Savu ş, Papilat, Hodeçur, Langa Limanı, kesin dâhil de ğildir. Bu sorunun cevabını horon ustaları daha iyi verebilirler. Verirler demiyorum çünkü sa ğlam kaynak olmadı ğı için, açıklaması zor bir konudur.

Hem şin’de geçmi şte oynanıp günümüzde oynanmayan horonlar var mıdır? Varsa isimleri nelerdir?

Noktalı Anzer ile Anzer’in ayırımı yapılmadı ğı için Anzer yok oldu. Savu ş tamamen yok oldu. Hatta savu ş diye bir oyunun olmadı ğını söyleyenler çoktur. Hâlbuki Savu ş,

168 en eski oyunlardandır. Abdinin Horonunun pek oynandı ğını görmüyorum. Polat’ın Rize’si, Langa Limanı ve Alican horonlarını da söyleyebilirim. Şunu da ilave etmekte yarar var. Bakoz ile Ceymakçor Kız Horonu aynı oyun ayrı isim oldu ğu için, Bakoz ismi ile oynanıyor. Di ğer horonlar ise bazıları az oynansa bile devam etmektedir.

Horonlarda ki uyarı ve komutlar nelerdir? Bu uyarı ve komutlar günümüze gelene kadar de ğişikli ğe u ğramı ş mıdır?

Her horon ustasının kendini göre bir söylemi vardır. Bölge ve köylere göre de ğişir. Her usta kendi ustasının yöre ve bölgesi ile etkilenmi ştir. Bunların neler oldu ğunu horon ustaları ile yarı bir çalı şma yapılması ile ö ğrenilmesinin daha sa ğlıklı olaca ğını dü şünüyorum. Bazı örnekler verebilirim. Ezma arkada şuni, ha boyle yavrum nani nani, hayde odune, kollar çubuk, ezma gezma, hey çaça yaka paça in yere in, git da bas geri fora fora, tulum ilen oyna ayak sesi, a şağde tik tak var, yayukla yavrum yayukla, neriye gel geri, ya şa tulum, üçtur be ştur sabah köçtur, pat küt pat küt, al aşağa in yere, varmi derdi olen, oyle deyil boyle, savu ş savu ş, hayde beraber, kulak ver, omuz omuz şeklinde örnekleri ço ğaltmak mümkündür.

Horonlar da en çok rastlanan naralar hangileridir?

Horon oynanırken horonun eller yukarda kısmının oynanması bitikten sonra kollar omuzlara do ğru çekilirken, Hey Hey ya da Hem şin Hem şin diye topluca ba ğırılır. Bir de haykırma, haykırlama ya da gürleme vardır. Bunlar aynı anlama gelmektedir. Topluca da yapılır, bir ki şi de yapabilir. Bence haykırlamak bir yaradılı ş özelli ğidir. Herkes yapamaz. Örne ğin; Aiiiuhuhuuuuuhu… Genel kültürde bu yoktur. Alt kültürde ise yalnız Hem şin’e özgüdür.

Son zamanlarda genç kesim tarafından atılan bazı naraların (aho… vb.) Hem şin horonlarında ne derece yeri vardır? Bu tarz naralar sizce horonları yozlaştırıyor mu?

Bu naralar horonlarımızı yozla ştırdı ğı gibi, kültürel şenliklerde kitleler önünde oynanan horonlarımızı izleyenler tarafından da böyle olduğu sanılmaktadır. Ayrıca yeni yeti şen gençlerimizde horonun bu oldu ğunu sanmaktadırlar. Onlar da gelecekteki yozla şmaya alet olacaklardır. Hem şin Derne ği olarak ne kadar bunu

169 önlemeye çalı ştıysak da ba şaramadık. Horon ustalarının komut sözleri ve bahsetti ğimiz naralar dı şında hiçbir söz yoktur. Horoncular konu şamazlar bile. Bir yanlı ş hareket ya da konu şma olursa komuta eden usta dı şarı atılaca ğını ihtar eder. Hatta eskiden atarlardı. Horon belli bir disiplinle oynanırdı.

Fora nedir?

Hem şin Horonları uzun süreli oynandı ğı için yorgunlu ğu gidermek devamlılı ğı sa ğlama amaçlı horonun bütün a şamaları oynandıktan sonra dinlenme forasına alır. Zaten foranın kelime anlamı da salma, bırakma, gev şeme ya da gev şetme oldu ğu da bir gerçektir. Horonlarımıza güzellik katan o anki oynanan horonun figür hareketlerine uygun fakat daha de ğişik hareketlerle yapılır. Horonlar sa ğa do ğru oynanırken horonun bütün bölümleri oynandıktan sonra kalan en son fora kısmının sola do ğru gidilmesidir diyebilirim. Ama bu aynı zamanda bir de dinlenmedir. Çünkü burada hareketler dinlenmeye yöneliktir. Bu esnada horonun do ğasına uygun olan kayde ile türkü söylenir. Horonda oynayan sevdalıların türkü dili ile birbirleri ile halle şmesi de vardır fakat burada genelde do ğaçlama yapılmaz.

Sadece fora diye adlandırılan bölümde mi türkü söylenmektedir? Horon oynanırken de fora dı şında türkü söylenebilir mi?

Evet, sadece horonun fora bölümünde türkü söylenir çünkü Horon oynanırken, kesinlikle konu şulmaz ve laubali hareketler yapılmaz. Yapılırsa horonu çeviren ki şi bunlara mani olur. Hatta dı şarı atar. Forada da fazla türkü söylenmez. Bir ya da iki türkü söylenir.

Her horonun forası var mıdır?

Her horonun forası yoktur, ama forası olmayan horonda çok azdır.

Sizce atma türkü nedir?

Sevgiliyle süslemeli konu şmadır. Olanları ve olacakları kimi alaylı, kimi komikçe ve espri ile kimi zaman da dramatize ederek doğaçlamayla dile getirmektir.

170 Hem şin horonlarında türkülerin yeri nedir?

35–40 sene geriden alacak olursak sevdalıların birbirlerine hazır, bilinen türküler ile halle şmesidir. Çünkü son 35 ile 40 senedir kadın-erkek beraber oynamaktadırlar. Yalnız erkeklerin kadınsız oynadıkları zaman da gene sevdalık türküleri söylenirdi ama o zamanki sevdalıklar gizli idi. Fakat sevdalılar birbirlerini bilirdi. Sevdalılar horonda türkü derken kadın ve kızlar seyrederlerdi. Mesajlar türkü ile iletilirdi. Ya da yeni sevdalıklar ba şlardı.

Söylenen türkülerde genelde kalıpla şmı ş sözler ve kaideler mi kullanılır? Do ğaçlama yani o anda olu şan sözler ve kaidelerin ne derece yeri vardır?

Söylenen türküler genelde kalıpla şmı ş sözlerden ibarettir. Kaydelerde öyledir. Hem şin türküleri 7 heceden olu şur. Bizim Hem şin kaydeleri ancak 7 heceye uygundur. Şunu da ilave edeyim klasikle şmi ş bazı destanlarımız var. Bunların kaydeleri farklıdır. Sözleri de 7 heceden fazlasına uygundur. Avcı Destanı, Nokta Hala Destanı gibi... Şunu söyleyebilirim ki, şimdiki horonlarda do ğaçlama kalmamı ştır.

Genellikle hangi konular üzerine türkü atılır?

Folklorumuzun bütününe hitap eden türkülerimiz vardır. Her ki şi bolca bilir ama uygun olan söylenir. Bu hazır kalıpla şmı ş türküler içindir. Ne var ki son yıllarda bu konuda geli şme, durma noktasına geldi ği için eski bilinenler söylenmektedir.

Geçmi şte atılan türkülerle günümüzde atılan türküler arasında farklılıklar var mıdır?

Ya şam tarzı kısmen de ğişti ği için gidenler yerlerini yenilere bırakmı ştır. Alafçılık, katırcılık, koyun sa ğma, sı ğır sa ğma, odun ta şıma vb... bunların yerine gurbet, çay toplama şeklinde ço ğaltabiliriz. Ne var ki eskiden do ğaçlama ustaları oldukça fazla idi. Şimdi ise yok gibi.

Genç ve ya şlı kesimin attı ğı türküler konu bakımından farklılık göstermekte midir?

Elbette ki gösterir. Her insan bulundu ğu ya şın durumuna göre bulundu ğu ve ya şadı ğı zamanın etkisi altındadır. Mesela;

171 Omuzuma ora ğum Budur benum mera ğum Daha bakmam da ğlera Geliyor a ğlama ğum...

Yüksek ya ş için uygun olabilir. Genç ya ş için ise;

Bahçelerde gezemem Taze biber ezemem Bu yıl evlence ğim Daha bekar gezemem...

Bu türküyü ya şlıların söylemesi abes olabilir. iki ya şlı dulun birbirlerine attıkları bir do ğaçlamadan örnek vereyim.

Ben aldum da sen sardun Belunde ki ku şaği (Dul kadın) Bir gün de senunkine Öyle der el u şaği...

Hem şin horonlarında kadın – erkek ayrı oynanan horonlar var mıdır? Varsa isimleri nelerdir? Bu horonlar günümüzde de kadın – erkek ayrı mı oynanmaktadır?

Eski zaman için fazla bir bilgi veremeyece ğim ama şimdilerde ayrı oynanan yok gibidir. Fakat genelde savu şmalı horonlar kız horonu olarak tabir edilmektedir. Bu tabirden yola çıkacak olursak kadınların savu şmalı horonları, erkeklerinde di ğer horonları oynadı ğını söyleyebiliriz. Di ğer horonlar biraz daha sert ve yorucudur. Savu şmalı horonlar kadının nazik yapısına uygundur. Samistal Kız horonu, Paraçkur Kız Horonu, Hamlakit Kız Horonunu örnek verebiliriz. Günümüzde bu ayırım ortadan kalkmı ştır. Kadın ve erkekler bütün horonları beraberce oynamaktadır.

Hem şin Horonlarında fora yerine geçmeyen fakat fora yapısında türkü söylenen bölümler var mıdır? (Nazar Boncu ğu Gibi, Ba şındaki Pu şu’nin vb. kaideler fora dâhilinde mi söylenmektedir yoksa horondan ba ğımsız olması gereken bir yapıda mıdır? Bu gibi kaidelerin Hem şin Horonlarında ne derece yeri vardır?

172 Fora ba ğımsız bir yapıdadır. Bu gibi davranı şların, Hem şin kaynaklı olmayan bir kaydenin o an oynanmakta olan horonun içine girmesi kesinlikle do ğru de ğildir. Bu haller son yıllarda sıkça görülmektedir. Hem şin horonlarının ve kültürünün dejenere olmasının ba şlıca sebeplerinden birisidir. Hem şinliler E ğitim ve Kültür Derne ği olarak ola ğan üstü gayret göstermekteyiz. Aslında görsel medyanın Do ğu Karadeniz kaydelerinin horonun içine sokulmak istendi ği, bunun da sebebinin kültürü tam olarak bilmeyenlerin, horon oynamasını beceremeyenlerin ba şvurdukları, kolaycı ve bozucu bir yöntem oldu ğunu söyleyebilirim. Fakat burada şunu belirteyim, horonu seyreden yabancıların, hatta turistlerin, Hem şin horonlarının böyle oynandı ğını zannetmelerine neden olmaktadır. Hatta kameralarına çekerek izletmekte ve de tanıtmaktadırlar. Neyi? Tabi ki yanlı şı.

Hem şin, Hem şin (yukarı havası, yüksek Hem şin eski, Hem şin), Alika, Rize, Seydio ğlu Rize’si Avono Rize’si, Sık Rize, Anço, Mahmudo ğlu, Samistal, Alican, Bakoz, Paraçkur Kız Horonu, Ortaköy Kız Horonu, Cano, Eski Çano, Gant, Çari şka, Çinçiva, Heveg, Papilat, Kemer, İki Ayak, Amlakit, Dumlu, Hodeçur, Yali, Anzer, Kaçkar, Memedina, Noktalı Anzer, Büyük Düz Horonu, Ceymakçor Kız Horonu, Büyüko ğlu, Abdi’nin Rize’si, Savu ş, Sabah Horonu, Abdi Horonu, Sırtlı’nın Rize’si, Ye Hala Horonu, Çinçiva Vi şne Horonu, Tumas Horonu, Dik Büyük Horonu, Kaynaklı Rize Horonu, Polat’ın Rize’si, Tapeçi, Dereci, Müslüo ğlu, Zabito ğlu, Sarho ş. Bu horonların hepsi Hem şin’de oynanmakta mıdır?

Sorunuzda belirtti ğiniz isimlerde Sarho ş Horonu geçmektedir. O horonun ismi Sarho ş Horonu de ğil Vice’nin Rize’si veya Sabah Rize’si ya da Sabah Horonudur. Müslüo ğlu diye bir horon yoktur, onun ismi de Abdi’nin Rize’sidir. Dereci diye de bir horon yoktur. Horonları liste halinde veriyorum.

Büyük Düz Horonu, Anzer, Noktalı Anzer, Papilat, Abdi’nin Rize’si, Mahmuto ğlu, Kemer Kız Horonu, Kaçkar, Eski Çano, Çano, Seydio ğlu Rize’si, Eski Hem şin, Düz Rize, Ança’nın Rize’si, Polat’ın Rize’si, Sık Rize, Vice’nin Rize’si (Sabah Horonu), Çinçiva Rizesi, Dik Büyük, Gvant ( Ğant), Yali, Sırtlı’nın Rize’si, Langa Limanı, Apso’nun Rize’si, Kaynaklı Rize, Abdi’nin Horonu, Ye Ğala (Ye Hala), Zabito ğlu, Tapeçi, Çari şka, Alican, Bakoz, Ceymakçor Kız Horonu, Memetina, Hevek, Sabah Horonu (yeni), Yüksek Hem şin, Alika, Polat Horonu, Dumlu, Kotuna, Hamlakit Kız

173 Horonu, Samistal Kız Horonu, Paraçkur Kız Horonu, Büyüko ğlu, Hodeçur Horonu (Avcı Destanı), Çinçiva Vi şne Horonu, Tumas Horonu, Savu ş, Hem şin Sallaması, Ortaköy, İki Ayak.

Sizce Hem şin Horonları ve Türküleri’nin kültür içinde günümüzde ki yeri nasıldır? Bu kültürün gelece ği hakkındaki dü şünceleriniz nelerdir?

Hem şin Horonları, kaydeleri, türküleri ve sözlerinin günümüzde ki yeri maalesef olması gereken yerde de ğildir. Şunu üzülerek söyleyeyim tuz ile şeker birbirine karı ştırılmı ştır. Yozla şma – dejenerasyon tüneline girilmi ş ve epeyce de yol alınmı ştır. Koskoca bir ülkenin marjinal bir bölgesi Hem şin’de muazzam bir kültür nasıl böylesine büyümü ş, geli şmi ş, kabına sı ğmaz hale gelmi ş. Fakat son yıllarda bir okadar da gere ği gibi korunmamı ş lümpence yakla şımlar ile yazla şmaya ba şlamı ştır. 1960’lı yıllardan beri İstanbul’da Hem şin Derne ği bu kültürün özgün akı şını ve devamlılı ğını sürdürmü ş ise de bu zaman zaman kesintiye u ğramı ştır. Zaman zamanda ehil olmayan ya da gere ği gibi üzerinde durulmadı ğı için koca kültür kısmen yozla şmı ştır. Dernek ve bu i şle u ğra şan derneklerin hatta ki şilerin bu i şin üzerine ciddi olarak e ğilip yozla şmayı durdurmaları gerekmektedir. Hem şin fazla göç verdi ği için dernekçilik bir ihtiyaç haline gelmi ştir. Şu anda dernek var ama olsun diye vardır. Üzülerek böyle yazmak durumundayım.

B.4. Remzi Bekar

Adınız Soyadınız? Remzi Bekar Do ğum Tarihiniz? 1937 Mesle ğiniz? Hem şinli Tulum sanatçısı Köyünüz? Nurluca (Sçanova) Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Sene 1950 oldu. Babam dedi ki “Remzi’yi artık mektebe gönderemeyiz. Nasılsa okuryazarlı ğı var. Otoriter bir adamdı babam. Fakat tenha kaldı ğımız zaman rahmetli

174 annem dedi ki “o ğul sen okuyabiliyorsun ama senin bir diploman olsun” dedi. Okulda 3. sınıfa kaydettiler. İyi derece ile 5’i bitirdim.

Hocalarım benim okumamı istediler ama “babam öldü ğü için beni okutmazlar, ben gurbete gidicem” dedim. 1954 senesinde Erzurum’a gittim. Orda bir pastanede çalı ştım. 56’nın 8. ayında Divan oteline müracaat ettim. 15 sene komi-garson 20 senede şef olarak çalı ştım. 35 sene üzerine i ş hayatım emeklili ğimle bitti.

Şekil B.4: Remzi Bekar

Tulum çalmaya 1948 yılında ba şladım. 11 ya şında ö ğrenmeye ba şladım. Fakat bizim köy, a ğa köyüydü. Orda a ğaların astı ğı astık, kesti ği kestikti. Köyden de a ğalar yolumu kestiler falan yere kadar tulum çal, falan yerden a şağıdan çalma dediler.

54’te Erzurum’a gitti ğim zaman tulum yanımdaydı. Orda folklor gösterileri oluyordu. Çalı ştı ğım pastanedeki Çinçivalı elemanlar “biz Hem şin ekibi olarak çıkıcaz sen de bize tulum çalacaksın” dediler. İlk defa sahneye orda çıktım. Hem şin, Papilat ve Rize horonlarını çaldım.

63 senesinde radyoya müracaat ettim. Alican Bey’e müracaat ettim. “Bana yurttan sesler de yer verebilir misiniz” dedim. Bana Çar şamba günü şu saatte gel dediler. Bana dediler ki “ ses ba şladı ğında direk ezgiye ba şlicaksın, biz kes dedi ğimiz zamanda anında keseceksin.” Aniden ba şladım ama kesemedim. “Hele bir programa alalım sonra dü şünürüz” dediler. Yayın günü gittim bana yurttan seslerin sonunu

175 bıraktılar. “5 dakika çalacaksın” dediler. Yayından sonra Ali Bey “sonunu bitirmeye çalı ş – sor ara ştır, bul bitirmeye çalı ş” dedi. U ğra ştım, ettim. Onu da yakaladım. Benim Remzi Bekâr olu şum radyo da ba şlar.

Sizce horon nedir?

Dünya üzerinde ki ya şayan bütün insanların kendine has hareketleri, tavırları vardır. Bunların bazılarına horon, bazılarına hora, dans, oyun, kaşık havası denir. Böyle yazılmı ştır Türkiye’mizde. Dünyada da böyledir. Türkiye’de Karadeniz dolaylarında oynanan oyunlara “horon” demi şlerdir. Dolayısıyla Hem şin’de de horan denmi ştir. Karadeniz folkloru derken aklımıza ko şma, hareket, titreme gelir. Ama Hem şin böyle de ğildir. A ğırdır, ahenklidir. Hem şinlilerin ya şantısı, hareketi, tavrı Karadeniz’e benzemez. Çünkü Hem şinliler O ğuz Türkmenlerinin torunlarıdır.

Gündelik ya şamın horonla ba ğlantısı nasıldır?

Birçok ki şi bir şeyler söylüyor. Ama bana göre o söylenenlerin hiçbiri do ğru de ğildir.

Hem şin bölgesinde oynanan horonların isimleri nelerdir? Kaç Horon vardır?

45 -50 arasında horon vardır.

Büyük Düz Horonu, Memetina Horonu, Çinçiva Rizei Horonu, Anço Horonu, Samistal Kız Horonu, Hem şin Horonu, Ceymakçor Kız Horonu, Ancer Horonu, Alican Horonu, Büyüko ğlu Horonu, Papilat Horonu, Abdinin Rizesi Horonu, Eski Hem şin Horonu, İki Ayak, Sabah Horonu, Çari şka Horonu, Seydio ğlu Horonu, Sırtlının Rizesi Horonu, Ye Hala Horonu, Çinçiva Vi şne Horonu, Tumas Horonu, Dik Büyük Horonu, Kaynaklı Rize Horonu, Polat’ın Rizesi Horonu, Çano Horonu, Çano İki Horonu, Tapeçi (Langa Limanı) Horonu, Yüksek Hem şin Horonu, Paraçkur Kız Horonu, Rize Horonu, Mahmudo ğlu Horonu, Ğant Horonu, Gotina Horonu, Sık Rize Horonu, Amlakit Kız Horonu, Kemer Horonu, Yali Horonu, Bakoz Horonu (Ceymakçor Kız Horonu ile aynı), Heveg Horonu.

Tulumun hasını Çamlıhem şinliler çalar ve oynar. Bizim Hem şin’de üç horon vardı. Rize, Papilat, Hem şin. Teferruat oradan gelmi ştir. Bütün horonlarda eller bir defa kırılır. Yalnız Ğant horonunda üç defadır. Şimdi arkada şlar bütün horonlarda üç defa kırdırıyorlar. Yanlı ştır.

176 Heveg, Artvinle Ayder yaylası arasında kalan bir yerdir.

Yali Horunu Laz tarafı da çalar, biz de çok çalarız.

Savu ş diye bir horon yok. Gotina diye bir horon var. Hem şin gibi oynanır. A şağı inildi ğinde savu şulur.

Birbirine benzemeyen horonlar, Abdi Horonu, Çari şka, Alican, İki Ayak.

Hem şin’de geçmi şte oynanıp günümüzde oynanmayan horonlar hangileridir?

Abdi Horonunu gençler bilmez. Memetina’yı da bilmezler.

Günümüzde en çok hangi horonlar oynanıyor?

Sizin oynadı ğınız horonlar.

Horonlarda ki uyarı ve komutlar nelerdir?

Hem şin horonları oynanırken evvela “tok a şağı” denir. Bu şart. Kollar çibuk, sallama kolunu, konu şma, gülme, vuralım beraber.

Oynayamayanlar, ya da horonu bozanlar nasıl uyarılır?

Bizim zamanımızda bir ikaz edilirdi. İkincisinde kolundan tutulup atılırdı dı şarıya.

Horonlarda en çok rastlanan naralar hangilerdir?

Horonlar da ki naralar aynıdır. De ğişmez. Aho… gibi şeylerin hiç yeri yoktur. Hem şin Horonlarında. Onları Lazlar çıkarmı ş i şte.

Sizce atma türkü nedir?

Hem şin’de çatma türkü denir. Köyde kızlar, kadınlar türkü söylerken, hep iki ki şi vardır. Kar şı tarafta da iki ki şi vardır. Tulumun da iki sesi var. Folklor burada ortaya dökülüyor i şte.

Hem şin horonlarında türkülerin yeri nedir?

Geçerlidir ve olması lazım. Olmazsa olmaz. Benim çocuklu ğumda bir kız bir delikanlıya ya da delikanlı kıza sevdalı ise onunla konu şamaz, yana şamazdı. Ancak

177 türküyle mesela onun bir özelli ğine, pu şusini yandan ba ğlamı şsa ona türkü söylerdi. Herkes ona söyledi ğini anlardı. Horonlarda atma türkü diye geçer. Eskiden iki kişi omuz omuza verir, sallanarak türkü söylerdi. Kar şı-beri de böyleydi. Atma türkü günümüzde eskisi gibi yok.

Fora Nedir?

Horonlarda a şağı inildi ği zaman “gitta fora gel” denir. E ğer bir yanlı şlık olursa tekrar “foro gel fora” denir. Bu bölüm de muhakkak sola gidilir. Ahenkli bir vaziyette.

Genellikle hangi konular üzerine türkü atılır?

Belden a şağı olmamak şartıyla her konuda. Günlük ya şantıdan elbisesine, ku şağına, gülü şüne, di şlerine, gözünün güzelli ğine, mesela ceketinin yırtıklı ğına… O atmosfere uygun bir atma türkü olacak.

Genç ve ya şlı kesimin attı ğı türküler konu bakımından farklılık gösteriyor mu?

Şimdi ben görmüyorum bir gencin kar şı tarafa türkü attı ğını. Hep usta malı kullanıyorlar.

Hem şin Horonlarında kadın – erkek ayrı oynanan horonlar var mı?

Benim gençli ğimde kadın – erkek hiç beraber horon oynamazdı. Çamlıhem şin’de de böyleydi. Onlar kapalı yerlerde oynardı. Ancak dı şardan sesleri duyulurdu. Ahırda oynarlardı. Pokut yaylasında halen ahırda oynarlar.

Niyet iyiyse beraber oynanabilirdi. Şu an oynanmasından memnunum. Çünkü folklorde beraberlik vardır.

Sadece fora diye adlandırılan bölümde mi türkü söylenmelidir?

Evet. Ba şka yerde söylenmemeli ve konu şulmamalıdır.

Hem şin Horonları ve türkülerinin kültür içinde günümüzde ki yeri nasıldır?

Aslına uygun olursa çok iyi.

178

Kültürün gelece ği hakkındaki dü şünceleriniz nelerdir?

Çok üzgünüm ama gelece ğini hiç iyi görmüyorum. Ben 50 sene önceki Hem şin’i seviyorum. Şimdiki Hem şin’i be ğenmiyorum. Ahlak sıfıra dü ştü.

Horonların gelece ği hakanda ne dü şünüyorsunuz?

Şimdilik o kadar kötü de ğil ama 20 – 30 sene sonra onlarda dejenere olur. Aho… lar falan yer yapacak onlardan ö ğrenen ki şiler öyle oldu ğunu bilecek. O da öyle yapacak.

B.5. Yakup Avhan

Adınız Soyadınız? Yakup Avhan Ya şınız? 52 Mesle ğiniz? Emekliyim Köyünüz? Ortaköy Mahallesi Sizce horon nedir?

Bence horon insanların kendisini hareketlerle ifade etmesi demektir. Daha de ğişik ifadelerle de anlatanlar olabilir.

Gündelik ya şamın horonla ba ğlantısı nasıldır?

Gündelik ya şamın bence horonla ba ğlantısı vardır. Bizim atalarımız Orta Asya’dan gelmi şlerdir. Örf, adet ve ananelerini de oradan getirmi şlerdir. Hem şin horonu ve tulum da Orta Asya’dan gelmi ştir. Onun için gündelik ya şamla paralelli ği olmaması mümkün de ğildir.

179

Şekil B.5: Yakup Avhan.

Gündelik ya şam içerisinde yapılan i şler (çay toplamak, yük ta şımak vb.) horonlardaki hareketlere etki etmi ş midir?

Benim babamdan, atamdan, dedemden duydu ğum, gördü ğüm Hem şin’de oynanan horonların böyle bir özelli ği olmadı ğıdır. Ben öyle biliyorum.

Sizce savu ş hareketi nereden geliyor?

Bu hareket Savu ş horonu içerisinde yapılan bir harekettir. Dedelerimizin, atalarımızın harp esnasında yaptıkları bazı şeylerdir. Ama genelde kemençe ile oynanan horonlarda varoldu ğunu söylüyorlar. Tulumla oynanan horonlarda ben öyle bir şey duymadım. Ama yoktur diye de bir kaide yoktur.

Hem şin Bölgesinde oynanan kaç horon vardır, isimleri nelerdir?

Hem şin’de oynanan birçok horon var. Ba şta Hem şin horonu. Ondan sonra Rize horonu. Rize’nin birkaç türü var. Sık Rize; Pazar kesiminde, Laz kesimlerinde biraz daha yo ğun oynanır. Eski ve Yeni Rize var. Papilat, Çinçiva, Çari şka, Anzer, Kaçkar, Çano (Eski ve Yeni Çano olmak üzere), Çift Ayak, Ğant, Sabah Horonu gibi horonlar vardır.

Hem şin horonları içerisinde hareket olarak birbirinin aynısı olup (ya da benzerlik gösteren) isim olarak farklı horonlar var mıdır? 180 Sabah horonu ve Kaçkar horonu hareket olarak hemen hemen aynıdır. Kaide farkı vardır. Üstten sallamaları da aynıdır. Birkaç ayak farkı vardır. Sabah horonu ise; insanlar sabaha kadar oynamı ş oynamı ş yorulmu şlardır. Uykunun en yo ğun oldu ğu saatlerdir. Çok hareketli oynanmaz. Daha aheste, sakin oynanan bir horondur. Yukarıda oynanan (hareket olarak) horonların hemen hemen hepsinin hareketleri birbirine benzerdir. Hem şin ve Ğant horonu biraz daha de ğişiktir. Sert oynanan horonlar a şağıda de ğişiktir. Yukarıda da de ğişktir. Rize, Papilat, Çinçiva, gibi horonlar birbirine paraleldir. Çok fazla farklılık yoktur. Sadece kaide farkı vardır.

Hem şin’de geçmi şte oynanıp günümüzde oynanmayan horonlar var mıdır? Varsa isimleri nelerdir?

Elbetteki vardır. Mesela bir Çari şka horonu…. Unutulmaya yüz tutmu ştur. Genç tulumcu arkada şlarımızda bu horonu çok iyi çalamıyorlar. Bizim ya ş gurubumuzun üstündekiler bu horonu oynayabiliyorlar. 50 ya şın altında olanlar unutmu şlardır. Oynanmıyor gibi artık. Eskiden Çinçiva oynardık. Şimdi o da oynanmıyor. Anzer’i bizim gibiler oynatırsa oynanıyor. Çalınırsa ve de iyi komut verilirse Anzer horonu oynanır. Çok iyi bir horon olmasına rağmen gençlerimiz arasında oynanmıyor. Genelde Papilat, Hem şin ve Rize oynanıyor.

Horonlardaki uyarı ve komutlar nelerdir, bu uyarı ve komutlar günümüze gelene kadar de ğişikli ğe u ğramı ş mıdır?

Geçmi şten gelen komutlar çok fazla de ğişmemi ştir. En çok kullanılanlar; al oyna, yüksek oyna, geliyorum, aha geldim, hep beraber, bidaha, vur bidaha gibi komutlardır.

Yanlı ş oynayanı nasıl uyarırsınız?

Delikanlı aya ğını düzelt, seni gördüm, elini kaldır, konu şma gibi…

Kaç kere uyarırsınız?

Sürekli uyarırız da… Geçmi şte bizi horonlardan çıkarırlardı horonun ahengini bozdu ğumuzda. Kim olursa olsun çıkarılırdı. Şimdiki gençleri bizim horondan çıkarma gibi bir lüksümüz yok. Çıkaramıyoruz. Gençler biraz daha ha şarı oynuyorlar. Biz de ho ş kar şılıyoruz.

181 Horonlarda en çok rastlanan nara’lar hangileridir?

Ben Hem şin horonlarında nara diye bir şeyin oldu ğunu bilmiyorum. Ancak, beraber horon oynayan insanlar eni şteyi ça ğırmak için hep bir a ğızdan “eni şte” diye ba ğırırlar. Bu tür naralar vardır. Hem şin horonlarında haykırma gibi naralar yoktur.

Son zamanlarda genç kesim tarafından atılan bazı naraların (aho… vb) Hem şin Horonlarında ne derece yeri vardır? Bu tarz naralar sizce horonları yozla ştırıyor mu?

Birkaç senedir Hem şin’de türedi. Ben ara ştırdım. Hopa’da oynanan horonlardan bize sızdı. Ben horon oynatırken ikaz ediyorum. Hem şin horonlarının hiç birinde o tür kelimeler yok. Horon oynatan ki şinin haricinde konu şmak yok horonlarda. Bunlar gençlerin enerjisinden meydana gelen durumlar. Bu tarz şeyler Hem şin horonlarının disiplinini, ahengini bozuyor.

Hem şin horonları bizim gençli ğin oynadı ğı gibi de ğil. Bunlara tamamen kar şı de ğiliz. Horonların aslını unutmamak şartıyla her şey oynanabilir. Kar şı olmak mümkün de ğil.

Hem şin Horonlarında türkülerin yeri nedir?

Türküler olmazsa horonlar güzel olmaz. Her horonun kendine has bir kaidesi vardır. Bu kaideye göre türkü söylenir. Türkü söylerken de kaidenin dı şına çıkmamak gerekir. Sesi birbirine uyan insanların söylemesi çok daha gözel olur, çok daha ahenkli olur. İki ki şi kar şı beri veya üç gurup halinde de söylenebiliyor. Mesela ben söylüyorum yanımdaki alıyor. Toplu olarak söyleyince yine horonun ahengi bozuluyor. De ğişik sesler çıkıyor. Böyle oldu ğu zaman ne tulumun sesini duyuyorsun, ne de horona hakim olabiliyorsun.

Söylenen türkülerde genellikle kalıpla şmı ş sözler ve kaideler mi kullanılır? Do ğaçlama yani o anda olu şan sözler ve kaidelerin ne derece yeri vardır?

Eskiden atma türkü dedi ğimiz kar şı – beri söylenen türküler vardı. Şimdi horonları salonlara ta şıdı ğımız için söylenmiyor. Bu tarz türküler genelde evlerde horonlarda söylenirdi. Kede türküsü söylenirdi, yenge türküsü söylenirdi. Köy dü ğünlerinde iki ki şi kar şılıklı gelinin yengesine türkü atardı. Epeyi bir zaman devam ederdi bu

182 atı şına. Yengede “tamam artık susun” diye yaptı ğı kedelerden türkü atanlara verirdi. Damada da türkü atılırdı. Bu tür atma türküler sadece horonun içerisinde olmazdı. Gençlerin ço ğu genellikle bilmedikleri için türkü atmıyorlar. Dü şünemiyorlar da. Ama söyleyenlerde var tabi…

Genellikle hangi konular üzerine türkü atılır?

Bizim türkülerimiz genellikle sevda türküleridir. Askerlik, yayla, da ğlarda çimen biçme türküleri söylenir. Sı ğırlara türküler söylenir. İnsanlar gündelik hayatta me şgul oldukları şeylerle ilgili türküler söylerler. Da ğlara söylenir, anne babaya söylenir. Gurbetteki evlada, e şe söylenir.

Geçmi şte atılan türkülerle günümüzde atılan türküler arasında farklılıklar var mıdır?

Karadeniz müzi ği yapan bazı sanatçılarımız, arkada şlarımız türküleri aslını bozarak söylüyorlar. Mesela; bizim gençken söyledi ğimiz bir türkü vardır.

Kar şıya Çifte Çamlar Sakizi Yere Damlar Sevip Alamayanın Yüre ğine Kan Damlar

Bu türkünün sonu yüre ğimi buz ba ğlar olarak de ğiştiriliyor. Bir insan sevdi ğini alamayınca yüre ğini buz ba ğlamaz herhalde. İçi ate ş gibi yanar. Ya da yarum basma çamura bulurler izumuzi ile yarum basma çimene aynı şey de ğildir. Çimende iz belli olur mu? Olmaz. Bunlar yanlı ştır. Türkülerin de ğiştirilmemesi lazım.

Genç ve ya şlı kesimin attı ğı türküler konu bakımından farklılık göstermekte midir?

Hâlâ aynı konular üzerine türkü atılıyor. Geçmi şte olup ta günümüzde olmayan konu yok.

Mektupla atı şma var mı?

Eskiden varmı ş gençler arasında. Ama şimdi yok. Telefon var, her şey var. Şimdi öyle bir şeye ihtiyaçta yok. Gurbete gitti ğimiz zaman mektuplarda türkü yazardık.

183 Ben hanıma çe şitli türküler yazmı ştım gurbetteyken. Annem köyden bana yazmı ştı, hanım da yazmı ştı.

Hem şin Horonlarında kadın – erkek aynı oynanan horonlar var mıdır? Varsa isimleri nelerdir? Bu horonlar günümüzde de kadın – erkek ayrı mı oynanmaktadır?

Babamın, amcamın ya da daha büyük insanların zamanında ayrı ayrı horon oynanırdı. Kadınlar ayrı bir yerde, erkekler ayrı bir yerde. Ve ya erkekler oynardı ondan sonra kadınlar oynardı. Erkek ve kadın mü şterek horon oynamazdı. Her horon da ayrı ayrı oynanırdı, 40 sene önce böyleydi. Ama bizim gençlik dönemlerimizde biz oynardık. Geçmi ş zamanlarda ayıp sayılırdı. Kadın da erkek de utanırdı. Sonradan de ğişti. Artık oynanıyor. Ben horon esnasında hiçbir gencin terbiyesizlik yaptı ğına rastlamadım. Sarho ş olanların dı şında tabi…

Fora nedir?

Hem şin horonlarında türkü söylemek için horoncuya ve tulumcuya verilen komut. Forayı horonu çeviren ki şi verir. Tulum çalan insan horonu oynatan ki şinin komutundan çıkamaz. Çıkınca horonun şirazesi şaşar. Horonun düzeni de ğişir. Oynatan da şaşırır. Fora verdi ğin zaman tulumcu türkü havasına ba şlar. Her horonun de ğişik forası vardır. Türküsü de de ğişiktir. Kaidesi de de ğişiktir. Günümüzde horon oynarken fora gel, sola yürü komutunu veriyorsun, bir iki adım sola yürüdükten sonra ba şlıyorlar sa ğa gitmeye. Böyle de ğildir aslında. Türkü söylerken hep sola gidilir. Şimdiki gibi bir sa ğa bir sola de ğil.

Sadece fora diye adlandırılan bölümde mi türkü söylenmektedir? Horon oynanırken de fora dı şında türkü söylenebilir mi?

Hem şin horonlarında türküler sadece forada söylenir. Söylenmez diye bir kural yok ama aslına uygun olmaz. Horonların dı şında “yarum basma çamura”, “ye hala” gibi türküler söyleniyor. Rize yöresinden ve civarından, Hopa’dan gelen horonlarda da söylenir bu tarz türküler.

Her horonun forası var mıdır?

Çift ayak hariç her horonun forası vardır. Çünkü çok hareketli bir horon.

184 Hem şin horonlarında fora yerine geçmeyen fakat fora yapısında türkü söylenen bölümler var mıdır? (Nazar boncu ğu gibi, Ba şında ki Pu şi’nun vb. kaideler fora dahilinde söylenmektedir yoksa horondan ba ğımsız olması gereken bir yapıda mıdır? Bu gibi kaidelerin Hem şin Horonlarında ne derece yeri vardır?)

Nazar Boncu ğu Gibi Hem şin horonuna ait de ğil. Yakla şık 5–6 senedir var. Rizelilerden gelmi ştir. Hem şin horonunu oynarken söylüyorlar ama horona ait de ğil. Bu tarz türküler ve horonlar bize dı şarıdan gelmi ştir. Oynanmaz diye bir kaide yok. Oynanıyor, güzelde oluyor.

B.6. Ya şar Çorbacıo ğlu

Adınız Soyadınız? Ya şar Çorbacıo ğlu Do ğum Tarihiniz? 1939 Mesle ğiniz? Hem şin’li tulum sanatçısıyım Köyünüz? Nurluca Köyü. Eski adı ile Çaneva.

Biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Bir dönem TRT’de sözle şmeli olarak çalı ştım. 1965’te TRT beni Avrupa’ya turneye gönderdi. Her bölgeden bir sanatçı seçmi şlerdi. Karadenizli olarak beni gönderdiler. TRT’de 100’ün üzerinde parçam var. Bölgeden aldı ğım parçalarda var, bana ait olan parçalarda var. Aynı zaman da bir dönem Rize’de halk oyunları hocalı ğı da yaptım.

185

Şekil B.6: Ya şar Çorbacıo ğlu

Sizce Horon Nedir?

Ben şöyle yorumlarım. Cenazede matem olur, a ğla şma olur. Horon da güzel günlerin bir e ğlencesidir. İnsanların co şkuyla streslerini atmasıdır. Müzik ve horon insanların bir ba ğıdır. Trabzon’da kemençe ile oynanan oyunlara da horon denir, Hem şin’de oynanan oyunlara da horon denir. Fakat bizim Hem şin horonları hiçbir yerde yoktur. Artvin oyunlarıyla biraz benzerlik gösterir. Hem şinliler Orta Asya’dan, Kafkasların Horasan Boylarından geldiler. Asıl kaynak Hem şin ve Çamlıhem şin’dir. Çamlıhem şin’de Hem şin’e ba ğlıydı. Aramızda bir da ğ oldu ğu halde örf, adet, kültür ve gelene ğimiz hep aynıdır. Bugün televizyonlarda da görüyoruz, tuluma herkes sahip çıkıyor. Artvinliler, Lazlar… Tabii ki gurur duyuyoruz. Ama bizim Hem şinlimizin bir eksi ği var. Kendi de ğerine sahip çıkamıyor. 55 sene Hem şin kültürüne hizmet ettik ben ve bir arkada şım daha var. Ama bizim Hem şinlimiz kendi içinden çıkana sahip çıkmazlar. İnsan önce kendisine de ğer vermeli ondan sonra etrafına de ğer vermeli. Ben Avrupa’da, Almanya’da daha çok tanınıyorum. Onlar daha çok de ğer biliyorlar. Yüceltiyorlar. TV programlarına çıktı ğım zaman bugünkü Hem şin’i anlatmıyorum. En az 20 sene evvelki Hem şin’i anlatıyorum. Hem şin diye bir şey kalmadı artık.

186 Sizce bu bozulmaya neden olan unsurlar nelerdir?

Ça ğın getirdikleri… İnsanları yozla ştı. İnsanlar terbiyeyi toplumdan alıyor artık aileden alamıyor.

Genç kesim hakkında ne dü şünüyorsunuz?

Ben 15 seneye yakın dü ğünlere gitmiyorum. Kime tulum çalayım ben! Tulum çalmaya ba şlayan gençlerin ço ğu bu i şi maddiyat olarak görüyorlar. Onun için hiçbir şey olamıyorlar. Tabii ki yapılıyor, çalınıyor. Ho ş bir şey, devam edilsin. Fakat sadece tulum çalmak de ğildir. Tulum sanatçısı orta insanıdır. Onun her şeyi örnek olmalıdır. Çalaca ğı yeri bilmeli, susaca ğı yeri bilmeli. Artık horon oynayan yok, oynatan yok. Bugün dü ğünlerde bir sürü Hem şin havaları varken Çayeli’nden bir hava tutturuyorlar. Bir şeyi güzelle ştir ama kendi özünden sapmadan. Onu kendi içinde güzelle ştir. Ama çalaca ğın havaları da bil. Hem şin’de kaç tane horon havası var biliyorlar mı acaba? Bunlara biraz daha e ğilim, biraz daha ilgi, biraz daha e ğitim olsa daha güzel olur. Burada vurgulamak istedi ğim bu i şi sadece maddi olarak yapmamak lazım. Aslına dayalı olmayan şeyler daima sönmeye mahkûmdur.

Gündelik ya şamın horonla bağlantısı nasıldır? Gündelik ya şam içerisinde yapılan i şler (çay toplamak, yük ta şımak vb.) horonlardaki hareketlere etki etmi ş midir?

Hem şin oyununu poru ş etmeye (ekim yapmak için bahçeyi kazmak) benzetiyorum. Bütün oyunlar insanların yapısına göre ve ya şayı ş şekillerine göre kurulmu ştur. Birde bu oyunları yaratan ki şiler vardır.

Hem şin bölgesinde oynanan kaç horon vardır, isimleri nelerdir?

Hem şin, yine Hem şin (Yukarı Havası, Yüksek Hem şin) Çamlıhem şin tarafında oynanır ba şka bir kaide ile. Eski Hem şin de denir. Bu tip horonlarda kaide farklı figürle aynıdır. Alika; Lazlarda da oynanır. Figürler biraz daha hareketli. Ritim de hemen hemen aynı. 3 tane Hem şin dedik. Aslında daha farklı kaidelerle çaldı ğımız Hem şin de var. Rize (daha a ğır), Seydio ğlu Rize’si (gene ritimler aynı ama kaide de ğişik), Avono Rize’si (kaide farklı, ritimler aynı), Sık Rize (daha hareketli), Anço (Rize’ye yakın, kaide farklı), Mahmudo ğlu, Samistal, Alican, Bakoz, Paraçkur Kız Horanı, Ortaköy Kız Horanı, Çano, Eski Çano, Gant, Çari şka, Çinçiva, Heveg,

187 Papilat, Kemer, İki Ayak, Amlakit, Dumlu, Hodeçur, Yali, Anzer, Kaçkar, Memetina, Noktalı Ancer.

Hem şin Horonları içerisinde hareket olarak birbirinin aynısı olup (ya da benzerlik gösteren) isim olarak farklı horonlar var mıdır?

Kaçkar’la Rize hareket olarak aynı ama ritim de ğişikli ği var tabii. Bu tarz horonlarda kaide farklı figürler aynıdır. Genelde horonlar 5 zamanlıdır. 4 zamanlı olanlarda var.

Hem şin’de geçmi şte oynanıp günümüzde oynanmayan horonlar var mıdır? Varsa isimleri nelerdir?

Bugün Alican horanını kimse bilmez, Noktalı Ancer’i bilmezler. Çalmaya belki çalarlar ama ritmini, oyununu bilmezler. Tulumcu ne demek? Tulumcuyu yeti ştiren borancıdır. Horan oynatan insan tulumdan anlamazsa, e şek gibi o tarafa bu tarafa götürür getirir seni. E ğer anlıyorsa tulumun ritmine göre oynatır. Davul nasıl ritim veriyorsa tulum da oyuna öyle ritim verir. Günümüzde genelde Rize, Hem şin, Papilat gibi 2–3 tane horan oynanıyor. İki aya ğı da zar zor oynuyorlar.

Alican Horonu adını bir ki şiden mi almı ştır?

Alican horanını bulan ki şi kendi ismini vermi ş horana. Oyunların birço ğu böyle Mesela Mahmudo ğlu Horonu.

Yozla ştı dememin sebebi şu; eskiden cumartesi giderdim dü ğüne, pazartesi sabahı gelirdim. Dü ğünde 12’ye kadar yemekler yenirdi. Saat 12’yi vurunca artık bir tulumcunun sesi, bir ayak sesi, birde horancının sesi olurdu. Bizde tulum doyamazdık o zaman. Sabah olmasın derdik. Şimdi 2 – 3 saate sı ğdırıyorlar. Bir şeyi ya yapmayacaksın ya da do ğrusunu yapacaksın. Geriye bir şey bırakıyorsan düzenli bir ey bırak. Köy dü ğünleri kalktı salon dü ğünleri oldu. Şimdi bilende giriyor horana, bilmeyende, eskiden bilmeyeni almazlardı horana. Ne i şi var bilmeyenin horan da! Çocuklar ö ğrenmek için dı şarıda oynarlardı.

188 Horonlardaki uyarı ve komutlar nelerdir, bu uyarı ve komutlar günümüze gelene kadar de ğişikli ğe u ğramı ş mıdır?

Farz etki Hem şin oynatıyoruz. İlk olarak “dök a şağı” diyoruz. Bu bir komuttur. Daha sonra “i şle yürü dön sa ğa, dön sola, eller havada” gibi. Altta “i şle yürü” diyorsun, yukarıda “alda yürü” diyorsun. Geldim, geliyorum, üçtur, beştur, oyun üçtur… gibi komutlar vardır. Hem şin oyunları gerçekten üçtür. Bizim horonlar gerçekten ba şkalarına benzemiyor. Hem şin’de horonlarda kesinlikle 3 ileri 3’te geri durumu var. Bütün Hem şin horanları kalktı ğında sağa devam eder. Yalnız Çari şka ve Alican horon’unda kalktı ğında sola gidilir.

Horonu bozanı nasıl uyarırsınız?

Bozma horanı, yi ğilma orasi. Mesela oynayamıyorsa “çıkar belinden huçkayı” denir. Öyle konu şmak bilmem ne yapmak horonlarda yoktu ki. Biz bir sert bakardık olay biterdi. Mesela horonda konu şan “hekeye (hikâye) di şarda” diye uyarılır. Şimdi horanı bozsa da adama bir şey diyemezsin.

Horonlarda en çok rastlanan nara’lar hangileridir?

Horana giri şlerde ba ğrı şmalar olur, eni şte diye ba ğırılır. Nara’nın da bir ba ğırma şekli var. Örne ğin; iihuu… Gibi.

Son zamanlarda genç kesim tarafından atılan bazı naraların (aho… vb) Hem şin Horonlarında ne derece yeri vardı? Bu tarz naralar sizce horonları yozla ştırıyor mu?

Bunların hepsi yanlı ş. Bu tip şeyler oyunları yozla ştırıyor. Onların hepsi uyduruktur, yapmacıktır. Ne kurala uyuyor, ne de horonlara uyuyor. Bence horanın disiplinini bozuyor.

Hem şin Horonlarında türkülerin yeri nedir?

Hiçbir halk oyununda bizim gibi bir güzellik yoktur. Bizim bütün horonlarımızın hepsinin kendine özgü forası var. Kaideleri kendine özgüdür. Oyun oynandı, dola ştı, horoncı gel fora dedi mesela. Orada horanın kendine has kaidesi çalınır. Türküler ya

189 sevdayı anımsatır, ya da kederi. O arada hem dinlenme oluyor, hem de sevdalı olan sevdasına türkülerini söylüyor.

Söylenen türkülerde genellikle kalıpla şmı ş sözler ve kaideler mi kullanılır? Do ğaçlama yani o anda olu şan sözler ve kaidelerin ne derece yeri vardır?

Do ğaçlama şimdi çok az var. Genelde Hem şin’de bilinen türküler söyleniyor. Bizim kasetlerde okudu ğumuz türküler. Forada kaidenin do ğaçlaması olmuyor. Ben de ço ğu türkümü do ğaçlama yapmı şımdır.

Hem şin’de kadıba ğı var mı?

Ben Hem şin’de görmedim. Yayla göçlerinde atı şma, türkü atma olurdu. Bu konuda Çamlıhem şin Hem şin’den daha ileri. Tulumu ben Çamlıhem şin’den buraya aktardım. Oradaki ustalardan yeti ştim. Hatırlıyorum Çamlıhem şin’de türkü söyleyen kızlar vardı. Kızlar öyle türküler atarlardı ki hiç kalıpla şmı ş sözler yoktu. Do ğaçlama. Su gibi akardı. Bizim yayla göçlerinde ise ate ş yanardı, sabah horan bitmeye durdumu, kar şılıklı tulumlu türkü atılırdı. Zamanla bunlar kayboldu. Çünkü yayla göçleri bitti, vartevorlar (yayla şenlikleri) bitti, dü ğünler salonların ve ya çay alım yerlerinin oldu. Mesafeler kısaldı. 2 - 3 günlük dü ğünlerde insanlar daha yaratıcı olabiliyorlardı. Şimdi maalesef bu özellikler kayboldu.

Genellikle hangi konular üzerine türkü atılır?

Sevdalık ba şta gelir. Yayla üzerine atılır, keder üzerine atılır, gurbet üzerine atılır.

Gidiyoruz yayladan Kar şiya kayalara Güz geldi onun içun Vardur geyik yuvasi Her pu ğardan su içtum Neden kabul olmuyor Sevdu ğum senun içun Aşikların duasi

Bunlar benim kasetlerimde okudu ğum sevda türküleri. Bunlar anında gelen türküler.

Genç ve ya şlı kesimin attı ğı türküler konu bakımından farklılık göstermekte midir?

Gençli ğin iste ği ba şka tabi. Gençlerde bir heyecan var. Ama gençli ği kötülemek anlamında söylemiyorum. Kötülemeyi de kabul etmem zaten. Onların da hatası

190 yoktur. İyi ö ğretilmiyor onlara. Bu bir kültürdür. Bende benden önceki ku şaktan öğrendim. Ama gençleri şimdi yönlendiren yok. Kendi dü şünceleri ile hareket ediyorlar. Bir şeyler üretmek istiyorlar, oynamak istiyorlar ama sadece egolarını tatmin ediyorlar. Gençlerimiz lakayt biraz. Benimsemiyorlar. Benimseyerek yapmıyorlar.

Hem şin Horonlarında kadın – erkek ayrı oynanan horonlar var mıdır? Varsa isimleri nelerdir? Bu horonlar günümüzde de kadın – erkek ayrı mı oynanmaktadır?

Şu anda yok. Önceden vardı. Bir anımı anlatayım. 12 – 13 ya şlarındaydım. Yaylaya gidiyordum. Amlakit Yaylasına. O zaman katır vardı. Katırla yaylaya gidiyordum. Bende biraz tulum çalabiliyordum o zamanlar. Beni yoldan aldılar. Amlakit’ten Palovid’e çıkaca ğız. Dediler ki bize biraz tulum çal. Tamam dedim. Orda ahır vardı. Ahıra gittik. Ahırda da kızlar vardı. Ben şaşırdım tabi. Önce biraz çekindim. Daha sonra birkaç saat çaldım. Kızlar oynadılar. Hiç erkek yoktu. Paraçkur Kız Horanı oynadılar. Bizim buralarda yoktu o zamanlar. Paraçkur Çamlıhem şinlilerin kız horanıdır. Ortaköy Kız horanını da ben kendim ürettim. Zaman geçtikçe bunlar aşıldı. Artık kız erkek birlikte oynuyorlar.

Burada da horon ayrı ayrı mı oynanıyordu?

Burada da öyleydi. Kızlar toplanıp heyatlarda oynardı. Tepan (Bilen Köy) örnekti o konuda. Her şey onlara bizden önce geldi. Senelerce tulum çaldım onlara. Benden ba şka tulumcu da girmemi ştir. Onlarda ba şladı kız horanı, kızların horan oynaması. Sonra di ğer köylere geçti.

Fora nedir?

Horonlarda dinlenmek. Oyunun ritmiyle beraber sola gel fora diyorsun sonra forada türküler söylüyorsun. Her horanın belli bir forası var. Her foranın da kendine özgü kaidesi var. Hem şin horanlarının özelli ğidir bu. Ama bugün bakıyoruz ki yukarıda Rize’yi çalıyorlar, a şağıda (altında) Çayeli’nden ya da ba şka bir yerden ba şka bir havayla türküye giriyorlar. Horanlarda yukarıda sa ğa gidilir. (Çari şka ve Alican Horanında kalkıp sola gidilir) A şağıda 3 sa ğa 3 sola gidilir. Ama fora da hep sola gidilir. Şimdiki gibi bir sa ğ bir sol de ğil.

191 Sadece fora diye adlandırılan bölüde mi türkü söylenmektedir? Horon onanırken de fora dı şında türkü söylenebilir mi?

Bazen çalınan melodi bazı foraların ritmine uyar. A şağı inildi ğinde 3 sa ğa 3 sola o türkü söylenebiliyor.

Her horonun forası var mıdır?

İki ayakta fora yok. Zaten o da Hem şin’e ait bir horan de ğil

Hem şin Horonlarında fora yerine geçmeyen fakat fora yapısında türkü söylenen bölümler var mıdır? (Nazar Boncu ğu Gibi, Ba şında ki Pu şi’nin vb. kaideler fora dahilinde mi söylenmektedir yoksa horondan ba ğımsız olması gereken bir yapıda mıdır? Bu gibi kaidelerin Hem şin Horonlarında ne derece yeri vardır?)

Bunlar kalıpla şmı ş türküler. Bir kaide üzerine istedi ğin kadar türkü söylersin. Aslında bu kalıp türküler ve kasetlerde olan türküler söylenmese yeniden do ğaçlama yapılsa daha iyi olur. Onlarda olabilir, söylenebilir ama kendimizde yaratabilmeliyiz. Horonda bir türkü düzebilmelisin mesela. Hepsi kalıpla şmı ş türküler olunca bir anlamı olmuyor.

Gençlerin bu konuda eksik oldu ğunu mu dü şünüyorsunuz?

Kesinlikle eksiktir. Ben hiç duymadım ki böyle genç biri çıksın da şairane bir türkü düzsün. Do ğaçlama yok. Dı şarıdan gelen türkülere kar şı de ğilim. Ama mesela Hodeçur’un kaidesine de ba şka türkü uyduramazsın. Ona çok fazla türkü uymaz çünkü. Onun notası da daha de ğişiktir. Öbürleri gibi de ğildir.

192 C) Resimler

Şekil C.1: Hem şin’de dü ğün

Şekil C.2: Hem şin’de dü ğün

193

Şekil C.3: Hem şin’de dü ğün

Şekil C.4: Hem şin’de horon oynayan bayanlar

194 D) Hem şin Horonlarına Ait “Fora” Bölümlerinin Notası

D.1.

ABD İ HORONU FORASI

Şekil D.1: Abdi Horonu Forasının Notası

195 D. 2.

ABD İNİN R İZES İ HORONU FORASI

Şekil D. 2: Abdinin Rizesi Horonu Forasının Notası

196 D. 3.

Şekil D.3: Alican Horonu Forasının Notası

197 D. 4.

AL İKA HORONU FORASI

Şekil D.4: Alika Horonu Forasının Notası

198 D. 5.

AMLAK İT KIZ HORONU FORASI*

Şekil D.5: Amlakit Kız Horonu Forasının Notası

* Amlakit bölgedeki bir yayladır.

199 D. 6.

ANÇO HORONU FORASI

Şekil D.6: Anço Horonu Forasının Notası

200 D. 7.

ANZER (ANCER) HORONU FORASI*

Şekil D.7: Anzer (Ancer) Horonu Forasının Notası

* Anzer Horonu “Noktalı Anzer” olarak da ifade edilmektedir. “ İkizdere’nin balı ile ünlü bir bölgesidir. Ancer, Anzor, Ancor ya da anzer biçiminde de söylenmektedir.” (Arıcı, 2008)

201 D. 8.

APSO ZANAT HORONU

Şekil D.8: Apso Zanat Horonu Forasının Notası

202 D. 9.

BAKOZ – CEYMAKÇOR KIZ HORONU FORASI*

Şekil D.9: Bakoz – Ceymakçor Kız Horonu Forasının Notası

* Bakoz, Arde şen’e ba ğlı bir köydür. Yeni adı Yamaçdere’dir. Bölgede “Çaymakçur” adında bir yayla yer almaktadır. Bakoz ve Ceymakçor Kız Horonu aynı kaidelerle icra edilmektedir fakat Hem şin’li tulum icracısı Remzi Bekar Bakoz Horonu olarak bu horon kaidelerinden farklı bir kaide çalmaktadır.

203 D. 10.

BÜYÜK DÜZ HORONU FORASI

Şekil D.10: Büyük Düz Horonu Forasının Notası

204 D. 11.

BÜYÜKO ĞLU HORONU FORASI

Şekil D.11: Büyüko ğlu Horonu Forasının Notası

205 D. 12.

ÇANO HORONU FORASI*

Şekil D.12: Çano Horonu Forasının Notası

* Çano (Sçano): Topluca Köyü. Çamlıhem şin’e ba ğlı.

206 D. 13.

ÇANO İKİ HORONU FORASI

Şekil D.13: Çano İki Horonu Forasının Notası

207 D. 14.

Şekil D.14: Çari şka Horonu Forasının Notası

Çari şka; Lazca’da suyun beli, suyun ortası, suyun kayna ğı anlamına gelmektedir. Bucakli şi ve di ğ.(2007)

208 D. 15.

ÇİNÇ İVA HORONU FORASI

Şekil D.15: Çinçiva Horonu Forasının Notası

D. 16.

ÇİNÇ İVA V İŞ NE HORONU FORASI

Şekil D.16: Çinçiva Vi şne Horonu Forasının Notası

209 D. 17.

DİK BÜYÜK HORONU FORASI

Şekil D.17: Dik Büyük Horonu Forasının Notası

D. 18.

DUMLU HORONU FORASI

Şekil D.18: Dumlu Horonu Forasının Notası

210 D. 19.

ESK İ HEM Şİ N HORONU FORASI

Şekil D.19: Eski Hem şin Horonu Forasının Notası

211 D. 20.

GOT İNA HORONU FORASI

Şekil D.20: Gotina Horonu Forasının Notası

212 D. 21.

ĞANT HORONU FORASI

213

Şekil D.21: Ğant Horonu Forasının Notası

214 D. 22.

HEM Şİ N HORONU FORASI

Şekil D.22: Hem şin Horonu Forasının Notası

215 D. 23.

HODEÇUR HORONU FORASI*

216

Şekil D.23: Hodeçur Horonu Forasının Notası

* Ğodeçur (Hodeçur); Zilkale’den hemen sonra Palovit Dersinin son yaylası Apivanak’ın ba şından di ğer tarafa a şıldı ğında Ğodeçur-Hodeçur deresine ve vadisine inilir. Ermeniler vadiye “cor” demektedirler. Sözcü ğün sonundaki “çur” vadi anlamına gelen “cor” olmalıdır. Ermenice’deki anlamı Otlu Vadi olabilir.(Khod-cor) Kafkas-Kıpçak Türkleri, Kafkaslardan gelerek bu dereye Hudes-çur ( Ğodeçur) adını vermi ş olabilirler: Güçlü Kutsal Irmak.” (Arıcı, 2008)

217 D.24.

KAÇKAR HORONU FORASI

Şekil D. 24: Kaçkar Horonu Forasının Notası

D. 25.

KAYNAKLI R İZES İ HORONU FORASI

Şekil D.25: Kaynaklı Rizesi Horonu Forasının Notası

218

D. 26.

KEMER HORONU FORASI

219

Şekil D.26: Kemer Horonu Forasının Notası

D. 27.

LANGA L İMANI HORONU FORASI*

Şekil D.27: Langa Limanı Horonu Forasının Notası

220 Langa: Dalganın çarpıp kırıldı ğı uzun sı ğlık.(Türkiye’de Halk a ğzından Derleme Sözlü ğü, 1977, IX; 3063)

Bölgede “langa liman gibi sallanmak” şeklinde bir tabir vardır. Horonun ismini bu ifadeden aldı ğı belirtilmektedir.

D. 28.

MAHMUDO ĞLU HORONU FORASI

221

Şekil D.28: Mahmudo ğlu Horonu Forasının Notası

D. 29.

MEMET İNA – SAM İSTAL KIZ HORONU FORASI*

Şekil D.29: Memetina – Samistal Kız Horonu Forasının Notası

* Sarmistal (Samistal) Çamlıhem şin’e ba ğlı bir yayladır. Bu iki horonun fora bölümlerinin kaideleri aynıdır.

222 D. 30.

ORTAKÖY KIZ HORONU FORASI

Şekil D.30: Ortaköy Kız Horonu Forasının Notası

D. 31.

PAP İLAT HORONU FORASI

Şekil D.31: Papilat Horonu Forasının Notası

223 D. 32.

PARAÇKUR KIZ HORONU FORASI*

Şekil D.32: Paraçkur Kız Horonu Forasının Notası

* Paraçkur Horonu’nun ismini Palakçur Yaylası’ndan aldı ğı ifade edilmektedir. “Palakçur (Pala ğçur, Palahçur): Ayder’den Kavron Yaylası’na çıkan şosenin 10. kilometresinde sola do ğru açılan vadideki tek yayladır. Palakçur bir isim tamlamasıdır. Pala ğ ve çur’dan olu şmu ştur. Pala ğ; sarı kuyru ğugiller familyası türündendir. Sarı ve beyaz çiçekler bir küme olu şturur, kırlarda ve yol kenarlarında

224 fazla bulunur. Hem şinliler palak otunu tanırlar ve pala ğ diye adlandırırlar. Karaçay- Kıpçak Türkleri palah’ı felaket, dert, bela anlamında kullanırlar. Palah-çur; felaket suyu, dert suyu anlamına da gelebilir. Kesin karar veremedi ğim iki anlam 1-Dert Deresi Yaylası, 2- Pala ğ’ı Dere Yaylası.” (Arıcı, 2008)

D. 33.

POLAT HORONU FORASI

Şekil D.33: Polat Horonu Forasının Notası

225 D. 34.

RİZE HORONU FORASI

Şekil D.34: Rize Horonu Forasının Notası

226 D. 35.

SABAH HORONU FORASI

Şekil D.35. Sabah Horonu Forasının Notası

D. 36.

SAVU Ş HORONU FORASI

Şekil D.36: Savu ş Horonu Forasının Notası

227 D. 37.

SIRTLININ R İZES İ HORONU FORASI

Şekil D.37: Sırtlının Rizesi Horonu Forasının Notası

228 D. 38.

YAL İ HORONU FORASI

Şekil D.38: Yali Horonu Forasının Notası

229 D. 39.

YE HALA HORONU FORASI

Şekil D.39: Ye Hala Horonu Forasının Notası

D. 40.

ZAB İTO ĞLU HORONU FORASI

Şekil D.40: Zabito ğlu Horonu Forasının Notası

230 ÖZGEÇM İŞ

1980 yılında, İstanbul’da do ğdu. Sırasıyla Mehmet İpgin İlkokulu, Özdemir Sabancı Emirgan Ortaokulu, Be şikta ş Lisesini bitirdi. Daha sonra İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Temel Bilimler Bölümünü kazandı. 2004’te bu bölümden 2.likle mezun olarak, İ.T.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Müzi ği Yüksek Lisans Programına girdi. Birçok koro da solistlik, koristlik ve ba ğlama icracılı ğı yaptı. Halen çalı şmalarına devam etmektedir.

231