T.C. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı

Doktora Tezi

Doğu Anadolu Bölgesi Nüfus Özellikleri

Hazırlayan: Salem KHALAF Öğrenci No:2502000074

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Orhan GÜRBÜZ

İstanbul- 2006

1 T.C. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı

Doktora Tezi

Doğu Anadolu Bölgesi Nüfus Özellikleri

Hazırlayan: Salem KHALAF Öğrenci No:2502000074

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Orhan GÜRBÜZ

İstanbul- 2006

2 ÖZ

Türkiye’nin doğu kısmında yer alan ve ülkenin yüzde 20’lik bir oranını kapsayan Doğu Anadolu Bölgesi, esas itibarıyla 2000 yılında 15 il, 128 ilçe merkezi, 6.233 köy ve köy sayısından fazla köy dışı yerleşim (oba, mezra, ağıl ve yayla evi gibi) yerleri barındırmaktadır.

Bu çalışmadaki amacımız Doğu Anadolu Bölgesi’nin nüfusunu incelemek ve değerlendirmektir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin eski tarihi, Osmanlı dönemindeki tarihi ve nüfus değerlendirmesi yapılmıştır.

Cumhuriyet dönemindeki ülkenin genel nüfus özellikleri, bölgenin nüfus gelişimi, artış hızı, göç, yoğunluğu, kır-kent ve kentleşme, kırsal yerleşmeler, yükselti kademelere göre nüfus dağılımı, hane halkı sayı ve dağılışı, sosyal ve kültürel yapısı, cins yapısı, yaş yapısı, bağımlılık oranı, medeni durumu, sağlık, eğitim ve ekonomik faaliyetlerdeki nüfus dağılışı incelenmiştir. Ayrıca bahsedilen konuların ülke geneliyle karşılaştırılması yapılmıştır.

Bu araştırma sonucunda, bölgenin genel durumu değerlendirilip sonuçları ortaya konulmuştur.

ABSTRACT

The Eastern Anatolian Region situated in covers 20 % of the total territory of the country. By the year 2000, it included 15 administrative provinces, 128 districts, 6.233 villages and a great number of places settled by nomad groups such as called, hamlets, sheepfolds and houses nearby mountain pastures.

The major aim of the present research is to study and estimate the population of the Eastern Anatolian Region. In this regard the ancient and Ottoman history of the

3 Eastern Anatolian Region was envoy gated and consequently an estimation of its past population has been made.

The 2d part of the thesis focuses on the general characteristics of the population, the demographical growth and migration issues in Eastern Anatolia during the republican era. İn the third part, repartition between rural and urban aeras, urbanization, rural settlements and the factor of altitude in the distribution of the population were studied. The faurth part tries highlight the social and cultural structures of the regian, taking into accaunt gender, age, dependancy rate, marital status, healath and education. Finally, the last part deals with the repatition of the population into the main economical sectors. Besides, a comparison of the prerious essues with the general situation of the country has been attempted.

İn conclusion the situation of the region has been assessed according to the results of the research.

4 ÖNSÖZ

İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalında “Doğu Anadolu Bölgesi’nin nüfus özellikleri” konulu doktora tezi olarak hazırladığımız bu çalışmada; Doğu Anadolu Bölgesi’nin eski çağdan Cumhuriyetin ilanına kadar olan tarihi gelişimi incelenmiş, Osmanlı İmparatorluğuna mahsus yapılan sayımlardan ve diğer kaynaklarından faydalanılmak suretiyle Doğu Anadolu Bölgesi’nin nüfus tahminleri yapılmış ve nüfusun bazı özellikleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti nüfusu ve özellikleri de ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Böylece nüfusun tarihsel gelişimi ortaya konmaya çalışılmıştır.

Buna paralel olarak Cumhuriyet döneminde nüfus artış hızı, yoğunluk, kır-kent nüfusu, yaş ve cins yapısı, medeni durumu, sağlık, eğitim, ekonomik faaliyetlerdeki nüfus dağılımı, göç ve yükselti kademelerine göre nüfus dağılışı gibi nüfus özellikleri de ele alınmıştır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nin nüfusu üzerine yapmış olduğum bu çalışmada bana yardımcı olan aynı zamanda tez izleme komitesinde yeralan Başta Prof. Dr. Süha GÖNEY’e, Prof. Dr. Korkut TUNA’a ve Doç. Dr. Orhan GÜRBÜZ hocalarıma şükran borçluyum. Ayrıca çalışmalarımda danışma aşamasında hiçbir yardımını ve katkısı esirgemeyen değerli hocam merhum Prof. Dr. Ümit SERGÜN’e teşekkür ederim. Beşeri ve İktisadi Coğrafya bölümündeki hocalarıma teşekkürü bir borç bilirim. Yard. Doç. Dr. İsmet AKOVA, Doç. Dr. Süheyla AKOVA, Doç. Dr. İ. Yaşar HACISALİHOĞLU, Yard. Doç. Dr. Muzaffer BAKIRCI ve Dr. Özlem DOĞAN hocalarıma da her türlü yardımları için teşekkür ederim.

Bu çalışmamın ortaya çıkmasına çabalayan, özellikle dil ve bilgi eksiklerini gidermek için aylarca her fedakarlıkta bulunan sayın Dr. Mehmet BAYARTAN’a teşekkür ederim. Ayrıca doktoramın hazırlanması sırasında her türlü desteğini esirgemeyen Doç. Dr. Ali GÜZELYÜZ ve Mehmet YILDIZ’a çok teşekkür ederim.

5 Son olarak yetişmemde büyük katkısı olan aileme ve bu süre içinde hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan eşime çok teşekkür ederim.

Salem KHALAF, İstanbul 2006

6 İÇİNDEKİLER

SAYFA

ÖZ ...... i ABSTRACT ...... i ÖNSÖZ ...... iii İÇİNDEKİLER ...... v TABLOLAR LİSTESİ ...... xii GRAFİKLER LİSTESİ ...... xv HARİTALAR LİSTESİ ...... xvii GİRİŞ ...... 1

1. DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NİN FİZİKİ COĞRAFYASI …..….… 7 1.1. Doğu Anadolu Bölgesi'nin Coğrafi Konumu ve Sınırları …….....…. 7 1.2. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Genel Özellikleri ………………....……. 7 1.3.Yeryüzü Şekilleri ……………………………………………..…..…… 9 1.3.1. Dağlar……………………………………………....………...... …… 9 1.3.2. Platolar …………………………………...... ……………...…….… 11 1.3.3. Ovalar …………..………...... ……...….…12 1.4. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Su Havzaları ………..…...... …....……. 14 1.5. İklim Özellikleri ……………………………...….…………..….…… 15 1.6.Yağışlar …………………..……………………………………..…..… 19 1.7. Toprak ….....…………………....…………………..…………..…..…20 1.8. Bitki Örtüsü ……………………...... ……..………..…....……....… 21

CUMHURİYET ÖNCESİ, DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NİN TARİH VE NÜFUSU …………………………………………………….….25 2.1. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Tarihi ...... 25 2.1.1. Doğu Anadolu Eski Tarihi ...... 25 2.1.2. M.Ö. 7. ve I. Yüzyıllar Arasında Doğu Anadolu’nun Genel Durumu 35 2.1.3. Roma Öncesinde Anadolu’nun Durumu ...... 36

7 2.1.4. Roma ile Part (İran) Çekişmesi ve Doğu Anadolu’da Durum ...... 37 2.1.5. X.-XVI. Yüzyıllar Arasında Doğu Anadolu ...... 40 2.1.6. Osmanlı Dönemini ...... 41 2.2. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Nüfusun Tarihsel Gelişimi ...... 48 2.2.1. Osmanlı Dönemindeki nüfus ...... 48 2.2.1.1. Osmanlı Döneminde Nüfusa Dair Bilgi Veren Kaynaklar ..…...… 48 2.2.1.2. Osmanlı Nüfusunun Gelişimi ……...…..…………………...... … 49 2.2.1.3. XIX. Yüzyılda Doğu Anadolu Vilayetlerinin Nüfus Durumu ...... 52 2.2.1.3.1. Vilayeti ...... 54 2.2.1.3.2 Mamuret El Aziz Vilayeti (Mamuret’ül-aziz, El Aziz, Harput, Elazığ İli ) ...... 56 2.2.1.3.3. Van Vilayeti ...... 61 2.2.1.3.4. Vilayeti ...... 62 2.2.1.3.5. Diyarbekir Vilayeti ...... 63 2.2.1.4. 1897’de Osmanlı Devleti’nin İlk İstatistik Yıllığı Verilerine Göre Doğu Anadolu Nüfusu ...... 65 2.2.1.5. Ermeni Patrikhanesi’ne Göre Doğu Anadolu Nüfus ...... 68 2.2.1.6. 1912–1922 Yılları Arasında Doğu Anadolu Vilayetlerinin Nüfus Durumu …………………………………………………………...... 68 2.3. Türkiye Nüfusunun Genel Özellikleri ...... 73 2.3.1. Türkiye’de Nüfus Artış Hızı ve Nüfus Politikası ...... 73 2.3.2. Yoğunluk ...... 74 2.3.3. Türkiye’de Nüfus Hareketleri ...... 74 2.3.4 Nüfusun Cins Yapısı ...... 76 2.3.5. Yaş Gruplarına Göre Nüfus ...... 77 2.3.6 Türkiye’de Kırsal ve Kentsel Nüfus ...... 77 2.3.7 Nüfusun Eğitim Durumu ...... 79

CUMHURİYETTEN İTİBAREN DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NİN NÜFUS ÖZELLİKLERİ ………………………………… 81 3.1. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Nüfus Gelişim …………….……..…….. 81 3.1.1 Doğu Anadolu Bölgesi’nde Nüfus Artış Hızı ...... 86

8 3.1.1.1. Ağrı İli ...... 91 3.1.1.2. Bingöl İli ...... 94 3.1.1.3. Bitlis İli ...... 96 3.1.1.4. Hakkâri İli ...... 98 3.1.1.5. Elazığ İli ...... 101 3.1.1.6. İli ...... 104 3.1.1.7. Erzurum İli ...... 107 3.1.1.8. Kars İli ...... 108 3.1.1.1.9. İli ...... 112 3.1.1.10. Muş İli ...... 115 3.1.1.11. Tunceli İli ...... 117 3.1.1.12. Van İli ...... 119 3.2. Yüksek Doğal Nüfus Artış Hızının Nedenleri ve Doğu Anadolu’nun Mevcut Durumu ...... 122 3.2.1. Sağlık Durumu ...... 122 3.2.2. Bölgenin Az Gelişmişliği ...... 122 3.2.3. Eğitim Düzeyinin Düşüklüğü ...... 123 3.2.4. Şehirleşme ve Doğum Hızı ...... 123 3.2.5. İnanç Faktörü ...... 123 3.2.6. Sosyo-Ekonomik Yapı ...... 124 3.2.7. Gelecek Kaygısı ...... 124 3.2.8. Erken Evlilik ...... 125 3.2.9. Gıda Eksikliği ...... 125 3.3. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Nüfus Hareketi ...... 126 3.3.1. Doğu Anadolu ve Türkiye’de Göçün Nedenleri ...... 127 3.3.2. Türkiye ve Doğu Anadolu’da Göçün Sosyal Boyutu ...... 129 3.3.3. Doğu Anadolu Bölgesinde Dönemlere Göre Nüfus Hareketi ….... 130 3.3.4 Mevsimlik Göçler ...... 135 3.3.5 Doğudan İşgücü, Sermaye Göçü Ve Sorunu ...... 136 3.4. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Nüfus Yoğunluğu ...... 139 3.4.1 Aritmetik Nüfus Yoğunluğu ( A.N.Y) ...... 139 3.4.2 Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu (F.N.Y) ...... 143

9 3.4.3 Tarımsal Nüfus Yoğunluğu ( T.N.Y) ...... 148 3.5. Kır- Kent Nüfusu ve Dağılışı ...... 151 3.5.1 Kentleşme ve Doğu Anadolu Bölgesindeki Yeri ...... 151 3.5.1.1. 20.000 Nüfusluk Kent Kriteri ...... 152 3.5.3.2 10.000 Nüfuslu Kent Kriteri ...... 152 3.5.3.3 İdari Kriter ...... 153 3.5.4. Doğu Anadolu Bölgesinde Kentleşme ...... 160 3.5.5. Kentsel Kademelenme ve Doğu Anadolu’nun Yeri ...... 161 3.5.5.1. Birinci Kademe ...... 161 3.5.5.2. İkinci Kademe Merkezlerin ...... 162 3.5.5.3. Üçüncü Kademe ...... 162 3.5.5.4. Dördüncü Kademe ...... 162 3.5.5.5. Beşinci Kademe ...... 163 3.5.5.6. Altıncı Kademe ...... 163 3.5.5.7 Yedinci Kademede ...... 163 3.5.6. Kırsal Alandaki Nüfus ...... 163 3.5.7. Bölgenin Yerleşme Düzeni ...... 166 3.5.7.1. Kırsal Yerleşmeler ...... 166 3.5.7.2. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Köy Yoğunlukları ...... 168 3.5.7.3. Kuruluş Yerlerine Göre Doğu Anadolu Bölgesi Köyleri …...... 168 3.5.7.4. Nüfus Büyüklüklerine Göre Doğu Anadolu Bölgesinde Köyler 169 3.5.8. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Yükselti Basamaklarına (Kademelerine) Göre Kır Nüfusunun Dağılışı ...... 171 3.5.9. Doğu Anadolu’da Hane Halkı Sayıları ve Dağılışı ...... 176

CUMHURİYETTEN İTİBAREN DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NİN SOSYAL VE KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ …………183 4.1. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Cins Yapısı ...... 183 4.1.1. 1935 Yılı Cinsiyet Oranlarının Coğrafi Dağılışı ...... 184 4.1.2. 1935 Sonrası Cins Oranlarının Coğrafi Dağılışı ...... 186 4.1.2.1. Ağrı İli ...... 188 4.1.2.2. Bingöl İli ...... 188

10 4.1.2.3. Bitlis İli ...... 189 4.1.2.4. Hakkari İli ...... 190 4.1.2.5. Elazığ İli ...... 190 4.1.2.6. Erzincan İli ...... 190 4.1.2.7. Erzurum İli ...... 191 4.1.2.8. Kars İli ...... 191 4.1.2.9. Malatya İli ...... 192 4.1.2.10. Muş İli ...... 192 4.1.2.11. Tunceli İli ...... 193 4.1.2.12. Van İli ...... 193 4.2. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Yaş Yapısı ...... 198 4.2.1. Birer yaş grubu ...... 198 4.2.2. Beşer yaş grubu ...... 199 4.2.2.1. 1935 Yılında Doğu Anadolu Bölgesinde Yaş Yapısı Analizi .. 199 4.2.2.2. 2000 Yılında Doğu Anadolu Bölgesi’nde Yaş Yapısı Analizi .. 204 4.2.3. Doğu Anadolu Bölgesi’nde 0-14, 15-64 ve 65+ Yaş Grupları … 208 4.2.3.1. 0-14 Yaş Grubu ...... 208 4.2.3.2. 15-64 Yaş Grubu ...... 210 4.2.3.3. 65 Yaş ve Üstü Yaş Grubu ...... 210 4.3. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Bağımlılık Oranı ...... 215 4.4. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Medeni Durum ...... 220 4.4.1 Doğum Durumu ...... 220 4.4.1.1 Kaba Doğum Hızı ...... 220 4.4.1.2 Doğum Öncesi Bakım ...... 224 4.4.1.3 Doğum ve Doğum Sonrası Bakım ...... 225 4.4.2 Ölüm Durumu ...... 227 4.4.2.1. Bebek ve Çocuk Ölüm Hızı ...... 228 4.4.3. Evlenme Durumu ...... 236 4.4.4. Boşanma Durumu ...... 241 4.5 Doğu Anadolu Bölgesi’nde Sağlık Durumu ...... 247 4.5.1. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Hastane ve Yatak Sayısının Durumu ...... 247

11 4.5.2. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Sağlık Personeli ...... 257 4.5.3. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Beslenme ...... 263 4.5.4. Sağlık Sektöründe Sonuç ve Değerlendirme ...... 264 4.6. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Eğitim Durumu ...... 266 4.6.1. 1927-1960 Doğu Anadolu Bölgesi’nde Eğitim Durumu ...... 266 4.6.2. 1960-1990 Doğu Anadolu’da Eğitim Durumu ...... 271 4.6.3. 1990’lı Yıllarda Doğu Anadolu Bölgesi’nde Eğitim Durumu …... 278 4.6.4. 2001-2002 Öğretim Eğitim Yılında Doğu Anadolu Bölgesi’nde Eğitim- Öğretim Durum ...... 283 4.6.4.1. Okul öncesi eğitim ...... 284 4.6.4.2. İlköğretim ...... 285 4.6.4.3. Ortaöğretim (Lise) ...... 285 4.6.4.4 Ortaöğretim (Teknik) ...... 286 4.6.5. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Yüksek Öğretim Durumu ...... 289 4.6.6 Doğu Anadolu Bölgesi’nin Eğitim Sorunları ve Çözüm Önerileri ...... 291

BÖLÜM DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NİN EKONOMİK ÖZELLİKLERİ ……………………...... 294 5.1. 1927 Yılın ve Sonrasında Doğu Anadolu’daki Durum ...... 295 5.2. 1950’li Yıllar ve Sonrası Ekonomik Durumu ...... 298 5.3. 1990’lı Yıllarda Doğu Anadolu Bölgesi’nin Ekonomik Durum .. 300 5.3.1. 1990’lı Yıllarda Bölgedeki Tarım Durumu ...... 300 5.3.2. 1990’lı Yıllarda Hayvancılık Durumu ...... 303 5.3.3. 1990’lı Yıllarda Sanayi Durum ...... 304 5.3.4. 1990’lı Yıllarda Hizmet Sektörü ...... 306 5.4. 2000 Yılında Doğu Anadolu Bölgesi’nde Ekonomik Durum ...... 307 5.5 Bölgenin Ekonomik Sorunları...... 311 5.5.1 Hayvancılık Sektörünün Sorunları ...... 311 5.5.2 Tarımsal Sektörün Sorunları ...... 312 5.5.3 Sanayii Alanındaki Sorunlar ...... 313 5.6. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Turizmin Durumu ...... 315

12 5.6.1. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Turizm Potansiyeli ...... 317 5.6.1.1. Doğal Kaynaklar ...... 317 5.6.1.1.1. Dağ Sporu ...... 317 5.6.1.1.2. Kayak merkezleri ...... 318 5.6.1.1.3. Su Kaynakları (Rafting) ...... 319 5.6.1.1.4. Flora ve Fauna ...... 319 5.6.1.1.5. Mağaralar ...... 320 5.6.1.1.6. Çağlayanlar (Şelaleler) ...... 320 5.6.1.1.7. Göller ...... 321 5.6.1.1.8. Kaplıcalar ...... 322 5.6.2. Kültürel Kaynaklar ...... 322 5.6.3. Taşınmaz Kültür Varlıkları ...... 324 5.6.4. Ekolojik Turizm ...... 325 5.6.5. Turistik İşletmeler ...... 326 5.6.6. Bölgedeki Turizmin Mevcut Durumunun Değerlendirilmesi .... 327 5.6.7. Bölgede Turizmin Değerlendirmesi ...... 328 Sonuç ve Değerlendirme ...... 333 Kaynakça ……………………………………...... …………...………... 342 Özgeçmiş ...... 355

13 TABLOLAR LİSTESİ:

Tablo 1: Doğu Anadolu Bölgesinin Bazı Merkezlerin Yıllık Ortalama Sıcaklık ve yağış Miktarları ...... 19 Tablo 2: Osmanlı İmparatorluğunda Nüfus Gelişmesi (milyon kişi) ...... 50 Tablo 3: 1831 Yılında Osmanlıda Erkek Nüfus Sayımı ...... 52 Tablo 4: 1310 H.(1892-1893M) Yılında Bitlis Vilayetinin Nüfusu ...... 55

Tablo 5: 1301H Mamuret El Aziz Salnamesinden Erkek Nüfusu . 58 Tablo 6: 1301 H Mamuret’ül Aziz Vilayetinde Bululan Yerleşik Aşiretler ...... 59 Tablo 7: Osmanlı Devleti’nin İlk İstatistik Yıllığı 1897 ...... 65 Tablo 8: Doğu Anadolu Bölgesinde Cinsiyet Oranı (1897) ...... 67 Tablo 9: 1897’de Doğu Anadolu Ve Osmanlı Devletindeki İstatistik Yıllığına Göre Çeşitli Yaş Gruplarına İlişkin Nüfus ...... 67 Tablo 10: 1911-1912 Yılında Doğu Anadolu Nüfus Dağılımı ...... 69 Tablo 11: 1914’te Doğu Vilayetlerinde Nüfus Dağılımı ...... 71 Tablo 12: Türkiye’nin Sayım Yıllarına Göre Kır-Kent Nüfusu ...... 78 Tablo 13: 1927-2000 Yıllar Arasında Türkiye ve Doğu Anadolu Bölgesinde Nüfus Artış Hızı ...... 89 Tablo 14: 1927-2000 Doğu Anadolu İllerinde Nüfus Artış Hızı ...... 93 Tablo 15: Doğu Anadolu Bölgesinde Dönemlere Göre Net Göç Miktarı ve Oranı ...... 134 Tablo 16: Sayım Yıllarına Göre Doğu Anadolu Bölgesi ve İlleri Aritmetik Nüfus Yoğunluğu ...... 140 Tablo 17: 1927 yılında Doğu Anadolu’nun İlleri Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu .. 144 Tablo 18: 2001 Yılında Doğu Anadolu Bölgesi ve İllerinde Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu ...... 146 Tablo 19: 2001 Yılında Doğu Anadolu Bölgesi ve İllerinde Tarımsal Nüfus Yoğunluğu ...... 149 Tablo 20: 1927-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde Kentleşme Oranı . 156 Tablo 21: Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki İllerin Ortalama Köy Nüfusları (1997) . 170 Tablo 22: Doğu Anadolu İllerinde Yükselti Kademelere Göre

14 Kırsal Nüfus Dağılışı ...... 174 Tablo 23: 2000 Doğu Anadolu Bölgesi ve İllerinde Hane Halkı Büyüklüğüne Göre Dağılımı ...... 179 Tablo 24: 2000 Türkiye ve Doğu Anadolu Ortalama Hane Halkı Sayısı . 181 Tablo 25: 2000 Yılında Doğu Anadolu Bölgesinde Beşer Yaş Gruplar ve Cins Oranı ...... 195 Tablo 26: 1980-2000 Yıllar Arasında Türkiye ve Doğu Anadolu İllerinde Yaş Bağımlılık Oranı ( %) ...... 218 Tablo 27: Türkiye, Bölgeler ve Yerleşim Yerine Göre Doğum Öncesi Bakım Alanların Yüzde Dağılımı (%) ...... 224 Tablo 28: Sağlık Personeli Yardımı İle Yapılan Doğumların Bölgeler ve Yerleşim Yerine Göre Dağılımı (%) ...... 226 Tablo 29: Türkiye geneli ve Doğu Anadolu Bölgesindeki Bebek Ölüm Hızları ...... 229 Tablo 30: Türkiye Geneli ve Doğu Anadolu İllerinde Bebek Ölüm Hızı (‰) ...... 231 Tablo 31: Türkiye ve Doğu Anadolu İllerinde Çocuk Ölüm Hızı (‰) ...... 233 Tablo 32: 2003 Bölgeler ve Yaş Gruplarına Göre İlk Evlenme Yaşı .... 240 Tablo 33: 1996 Türkiye ve Bölgeler Bazında Boşanma Oranları (‰) .. 244 Tablo 34: 2000 Doğu Anadolu İlleri ve Türkiye’de Evlenme ve Boşanma Sayısı ...... 245 Tablo 35: Doğu Anadolu İllerinde Kamu, Özel ve SSK Hastanelerinin Dağılışı ...... 249 Tablo 36: Doğu Anadolu Bölgesinde Kamu, Özel ve SSK Hastanelerde Bulunan Yatak Sayısı ...... 253 Tablo 37: Bölgeler Bazında Doğu Anadolu Bölgesi Sağlığın Gelişmişlik durumu ...... 263 Tablo 38: 1960-61 Öğretim -Eğitim Yılında Doğu Anadolu’da Okul, 1 ve 2 Öğretmenli Okullar, 5 ve Üstü Okul sayısı ve Kapalı Okullar ..... 272 Tablo 39: 1960, 1965 ve 1970 Yıllarında Doğu Anadolu İllerinde Oku-Yazma Oranlar (%) ...... 273

15 Tablo 40: 1996-1997 Öğretim Yılında Özel Yurtların Sayısı, Kapasitesi ve Öğrenci Sayısı ...... 281 Tablo 41: 1998-1999 Eğitim-Öğretim Yılında Türkiye Geneli ve Doğu Anadolu İllerinde Okul, Öğrenci ve Öğretmen Sayısı ...... 282 Tablo 42: 1999-2000 Eğitim- Öğretim Yılında Doğu Anadolu Bölgesinde Taşımalı İlköğretim Uygulaması İlçe, Okul ve Öğrenci Sayısı ...... 288 Tablo 43: Bölgelere Göre İmalat Sanayii ve Gelişmişlik Sıralaması ...... 309 Tablo 44: 2001 Yılında Arazi Miktarı, İşletmesi ve Tarımsal Alanda Hane Halkı Sayısı ...... 310 Tablo 45: Doğu Anadolu Bölgesi ve Türkiye’de Müzelere Bağlı Taşınmaz Varlıkları ...... 325 Tablo 46: Doğu Anadolu Bölgesinde Turistik Yatak Kapasitesi ...... 326

16 GRAFİKLER LİSTESİ

Grafik 1: 1911-1912 Yılında Doğu Anadolu Bölgesi Nüfus Dağılımı ..... 70

Grafik 2: 1897 Yılında Doğu Anadolu Vilayetleri Nüfus Piramidi ...... 72

Grafik 3: 1950-2000 Doğu Anadolu İllerinin Nüfus Gelişimi ...... 85

Grafik 4: 1927-2000 Yıllar Arasında Türkiye ve Doğu Anadolu

Bölgesi’nde Nüfus Artış Hızı ...... 90

Grafik 5: 1927-2000 Doğu Anadolu ve Türkiye’nin Ortalama

Aritmetik Nüfus Yoğunluğu (kişi/km2) ...... 141

Grafik 6: 1927-2000 Doğu Anadolu Bölgesinde Kır-Kent Nüfus Gelişimi 156

Grafik 7: 1927-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde Kentleşme ...... 157

Grafik 8: 2000 Doğu Anadolu İllerinde Yükselti Kademelere Göre

Kırsal Nüfus dağılışı ...... 175

Grafik 9: 2000 Doğu Anadolu ve Türkiye'de Hane Halkı Büyüklüğüne

Göre % dağılım Oranı ...... 181

Grafik 10: 2000 Doğu Anadolu Bölgesi’nin Nüfus Piramidi ...... 197

Grafik 11: 1935 Doğu Anadolu Bölgesinin Nüfus Piramidi ...... 201

Grafik 12: 1935 Türkiye’nin Nüfus Piramidi ...... 201

Grafik 13: 2000 Doğu Anadolu Bölgesi’nin Nüfus Piramidi ...... 207

Grafik 14: 2000 Türkiye’nin Nüfus Piramidi ...... 207

17 Grafik 15: 1980-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu İllerinde

Bağımlılık Oranı % ...... 219

Grafik 16: 1989 Bölgeler Bazında Kaba Doğum ve Ölüm Hızları ...... 222

Grafik 17: 1980-2000 Arasında Türkiye ve Doğu Anadolu İllerinde

Bebek Ölüm Hızı ...... 232

Grafik 18: 1980-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu İllerinde Çocuk

Ölüm Hızı (‰) ...... 235

Grafik 19: 2000 Doğu Anadolu Bölgesinde Hastanelerin

Türüne Göre Dağılışı ...... 251

Grafik 20: 2000 Türkiye Genelinde Hastanelerin Turuna Göre Dağılışı . 251

Grafik 21: 1960-2000 Doğu Anadolu İllerinde Yıllara Göre

Yatak Dağılımı ...... 256

Grafik 22: 1960, 1965 ve 1970 Yıllarında Doğu Anadolu

İllerinde Oku-Yazma Oranları ...... 274

Grafik 23: 1927-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu Bölgesinde

Okuma- yazma Oranı ...... 283

18 HARİTALAR LİSTESİ

Harita 1: Doğu Anadolu Bölgesi’nin Coğrafi Konumu Harita 2: Doğu Anadolu Bölgesini Yükselti Kademelerine Göre Kırsal Nüfus Dağılışı ...... ek 1 Harita 3: Doğu Anadolu Bölgesinin Önemli Yerleşim Dağılışı ...... ek 2 Harita 4: Türkiye’nin Depremsellik Haritası ...... ek 3 Harita 5: Doğu Anadolu Bölgesi’nin Kentsel Nüfusu Dağılışı ...... ek 4

19 GİRİŞ

Doğu Anadolu Bölgesi, konumu ve coğrafi şartları itibariyle tarih boyunca bir çok medeniyete merkez olmuş, dünyanın en önemli sahalarından biridir. Birçok önemli saha gibi bugün Doğu Anadolu Bölgesi olarak sınırlandırılmış coğrafi sahada da geçmişten günümüze süre gelen ve zamana göre değişim arzeden çeşitli sorunlar mevcuttur. Bu sorunların bazıları geçmişten günümüze kadar gelmiştir ve şüphesiz gelecekte de devam edecektir.

Bugün Doğu Anadolu sınırları içerisinde kalan alan, birçok konuda araştırma yapılabilecek oldukça zengin bir çalışma sahasına sahiptir. Biz bu çalışmamızda, Doğu Anadolu Bölgesinin nüfus özelliklerini ele almaya çalıştık.

Bilindiği gibi nüfus miktarının her geçen gün artması, bu nüfusun ihtiyaçlarına cevap verebilecek kaynakların yetersiz kalmasına ve buna bağlı olarak, başka sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Bu sorunların yaşandığı alan, bölgesel bir boyut kazandığında bir sorunlar yumağına dönüşmekte ve ülkeyi de doğrudan etkilemektedir.

Çalışmamızda esas amaç, Doğu Anadolu Bölgesi nüfus özelliklerini ortaya koymak, nüfusla ilgili sorunları tespit etmek ve bu sorunlarla ilgili çözüm önerileri sunmaktır.

Çalışmamızda bölgedeki eski medeniyetler ve nüfus değişimleri incelenmiş, bu değişimin günümüzdeki durumu da ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Nüfus değişimlerine etki eden parametrelerin bölgede ne derece etkili olduğu, bu etkilerin bölge bazında veya illerin nüfusuna nasıl yansıdığı, gelişme süreci içinde ele alınarak konuların irdelenmesinde ve sonuçlara bağlanmasında bir bütünlük sağlanmıştır.

20 Türkiye coğrafi konumu nedeniyle dünyada önemli yer tutmakla birlikte, eski dünya kara kütlesinde yer alması, üç tarafının denizlerle çevrili oluşu ve Asya-Avrupa kıtaları arasında bir köprü durumunda bulunması nedeniyle eski çağlardan beri önemli bir ekonomik ve stratejik konuma sahip olmuştur1. Doğu Anadolu Bölgesi ise Türkiye’nin stratejik açıdan önemli bir kesiminde yer almaktadır. Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, İran, Irak ve Suriye’yle siyasi sınırlarının bulunması bölgenin önemini daha da artmıştır.

Türkiye’nin doğu kesimine düşen bölge; Kafkasya’nın güneyi, İran platosunun kuzeybatısı, Mezopotamya’nın kuzeyi ile Orta Anadolu arasında yerini almıştır. 38º 45΄ ve 44º 49΄ doğu boylamları ile 36º 57΄ ve 41º 37΄ enlemleri arasında bulunan Doğu Anadolu Bölgesinin sınırları içerisinde bulunan 15 iliyle toplam 156 bin km2’lik bir alanda kurulmuş olup2, kuzeydoğu, doğu ve güneydoğu yönlerinde siyasi sınır bulunurken, güneyde Güneydoğu Anadolu, kuzeyde Karadeniz, batıda Orta Anadolu ve güneybatısında Akdeniz bölgeleriyle çevrilmiştir.

Doğu Anadolu Bölgesi önemini tarih boyunca korumuştur. Bunu daha iyi anlayabilmek için, doğuda hakim olan imparatorluklara ve rekabetten dolayı yaşanan olaylara bakmak yeterlidir. Zira Hurri, Mitani, Urartu, Hitit, Asur, Med, Pers, Makedon, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Selçuk, Moğol, Osmanlı, Safevi ve Rusya gibi devetlerin tarihi süreç içerisinde buradaki hakimiyet mücadelesi dikkat çekicidir. Yukarıda da ifade edildiği gibi bölge bir çok kez el değiştirmiş kimi zaman da büyük savaşlara sahne olmuştur. Şüphesiz tarihin çeşitli dönemlerinde bölgenin defalarca el değiştirmesinin en önemli nedenlerin başında ekonomik faktörlerdir.

Bölgede tarih boyunca yaşanan olumsuz olaylar zaman zaman halkın rahatını bozmuştur. Örneğin; İslamiyet’ten önce Roma-Pers ve Bizans ile Emevi, Abbasi, Selçuk ve yerel hakimler, daha sonra XVI. Yüzyılın başında

1 GÖNEY, Süha, 1979 , Siyasi Coğrafya, Edebiyat Fakültesi Matbaası-İstanbul, İstanbul Üniversitesi yayınları. 2 DİE, 2004, 2002 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara.

21 Safevi propagandasından dolayı Osmanlı-Safevi savaşlarından dolayı bölge büyük zarar görmüştür. Değişik nedenlerden Osmanlının son yüzyılında bölgede yaşanan olaylardan (Rus işgali, Ermeni ve diğer yerel olaylar) dolayı ve özellikle de I. Dünya Savaşında yaşanan nüfus felaketi bölgeye olumsuz etkilemiştir. Çalışmamızda bu hususlara da elde edilen istatistiksel verilere dayanarak yer vermeye çalıştık. Çalışmamızın coğrafi sınırlarını teşkil eden ve Doğu Anadolu Bölgesi olarak anılan alan tarihin eski devirlerinden beri önemini korumuş, birçok kez el değiştirmiş ve her dönemde insanlar için bir yaşam alanı olmuştur.

Bu çalışmada öncelikle Doğu Anadolu Bölgesi’nin sınırları ve bu sınırlar içerisinde kalan alanın eski tarihlerden bu yana barındırdığı uygarlıkların önemi, içinde tesis edilmiş olan eski yerleşmeleri ve bu yerleşmelerin nüfus durumu değerlendirilmiştir. Fakat bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğunun hakimiyetinden önceki uygarlıklarda önemli yeri olan yerleşim alanlarının nüfus durumları hakkında yapılan kaynak taramasında güvenilir bilgilere ulaşılmamakla birlikte, bölgede tarih boyunca yaşanan olaylardan, eski yerleşmelerin kalıntıları veya bölgede bulunan yerel prensliklerin sayısı ve dağılımı da nüfus ile ilgili bir fikir vermektedir.

Osmanlı imparatorluğunun bu sınırlar içindeki hakimiyetinde XVI. yüzyıla ait tapu tahrir defterlerinde bulunan bilgiler içerisinde, nüfusa ait tahminler yapılabilse de bu sınırlar içinde kalan sahaya ait topyekün bilgiye ulaşmak sözkonusu olmadığından bu döneme ait tapu tahrir defterlerinde yeralan bilgiler kullanılmamıştır.

Osmanlı İmparatorluğunda, çalışma alanımızla ilgili nüfusa dair bilgiler, XIX. yüzyıldan itibaren daha kapsamlı olup bu konuda değerlendirme yapma imkanı tanımaktadır. Osmanlı İmparatorluğunun çeşitli dönemlerindeki nüfus sayımlarına ait nüfus bilgileri, XIX. yüzyıla ait birer tarihi belge niteliğini taşıyan salnameler, bir diğer deyişle Osmanlı Yıllıkları,

22 ayrıca (bilimselliği tartışmalı olsa da) çeşitli dönemlerde yapılmış nüfusa dair bazı tahminlerden (yabancı elçilerin tutuğu notlar ve raporlar, seyyahların derledikleri çalışmalar) faydalanmıştır.

Şüphesiz geçmişe ait nüfus değerlendirmelerinde kullanılan tarihi bilgi ve belgeler, nüfus bilgilerini net bir şekilde yansıtmaz. Nitekim XIX. yüzyılda gerçekleştirilmiş olan çeşitli nüfus sayımlarından elde edilen nüfus bilgilerine bakıldığında bu durum açıkça görülmektedir. Örneğin ilk nüfus sayımı olarak bilinen ve 1831’de gerçekleştirilen nüfus sayımı askeri amaçlı olduğundan sadece erkek nüfus sayılmıştır. Ayrıca, bu tarihte yapılan nüfus sayımı, çalışma alanımızın sınırları içerisinde kalan sahanın büyük kısmında yapılmamıştır. Bundan dolayı 1831 tarihli nüfus sayımına ait bilgiler bölge nüfusunu değerlendirmek açısından son derece yetersiz kalmaktadır. Bununla birlikte bu tarihte saha içerisinde kalan yerlerde yapılmış olan nüfus sayımına ait bilgilere yer verdik.

Sonraki dönemlerde yapılan nüfus sayımlarının daha kapsamlı olduğunu görmekteyiz. 1844 yılı sonrasına ait nüfus bilgileri bu konuda örnek teşkil eder fakat yinede eksiklikler bulunmaktadır. Eksikliklerin kısmen giderilebilmesi, ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren (1870 sonrası) yani istatistik yıllıkları (salnameler) tutulmaya başlanmasından sonra söz konusu olmuştur. Dolayısıyla bu tarihten sonra daha sağlıklı nüfus bilgilerine ulaşılmıştır diyebiliriz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında da Osmanlı devletinin son dönemlerinde olduğu gibi bazı istatistik bilgiler mevcuttur. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti Salnamesinde bazı nüfus bilgileri bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin ilk nüfus sayımı olan 1927 yılındaki nüfus sayımının daha kapsamlı olarak yapılmış olmasına rağmen yine de bazı ayrıntılara girilmemiştir (cins, yaş yapısı, yaş guruplarının değerlendirilmesi, doğum yerleri tespiti vb). 1935 yılı ve sonrası istatistiklerde eksiklikler giderilmeye çalışılmış ise de, 1970 yılı nüfus sayımına kadar olan dönemlerde gerçekleştirilmiş nüfus sayımlarında, zaman zaman eksiklikler

23 bulunmaktaydı. Fakat 1970’ten sonra bu istatistikler daha kapsamlı yapılmış, 1980 yılından sonra da yeniden iller bazında oldukça ayrıntılı istatistik kitapları çıkartılmıştır (bu istatistikler köy ve ilçeleri de kapsamıştır).

Bu istatistiklerle birlikte çalışmamız sadece nüfus sayımlarına ait bilgilerle sınırlı kalmayıp aynı zamanda değişik kurumlarda yapılan eğitim, sağlık, tarım ve sanayi gibi istatistiksel araştırmalara dayanılarak Doğu Anadolu Bölgesi’nin yıllar içindeki nüfus değişimleri incelenmiştir.

Tezin birinci bölümünde sırasıyla; Doğu Anadolu Bölgesi’nin genel fiziki özellikleri kısaca izah edilmiştir.

Tezin ikinci bölümünde çalışma alanının tarihi incelenmiş ve bu tarihsel süreç içerisinde Cumhuriyet öncesi Doğu Anadolu nüfusunun genel bir değerlendirmesi yapılmıştır. Ayrıca bölge nüfusunun Türkiye içindeki durumunu ortaya koymak açısından önemli olduğunu düşündüğümüz bir konu olan Türkiye nüfusunun genel özellikleri de yine bu bölüm içinde yer almıştır.

Tezin üçüncü bölümünde çalışma alanında nüfus konusu ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Doğu Anadolu Bölgesi’nde nüfus gelişimi, nüfus artış hızı, nüfus hareketi (göç), bölgedeki nüfus yoğunluğu, kır-kent nüfusu, dağılışı ve kentleşme, kentsel kademelenme ve Doğu Anadolu’nun kentsel kademelenmedeki yeri, Doğu Anadolu’da kırsal alandaki nüfus ve yerleşme düzeni, Doğu Anadolu Bölgesi’nde kırsal nüfusun yükselti kademelerine göre dağılışı yapılarak, nüfusun bu dağılıştaki yeri ortaya konmaya çalışılmıştır. Yine bu bölümde; Doğu Anadolu’da hane halkı sayıları ve dağılışı konuları yer almıştır.

Tezin dördüncü bölümünde, Doğu Anadolu Bölgesi’nin sosyal ve kültürel yapısı, Doğu Anadolu Bölgesi’nin cins ve yaş yapısı, bölgedeki bağımlılık oranı, Doğu Anadolu Bölgesi’nde medeni durum ile nüfusun sağlık ve eğitim durumu da ele alınmıştır.

24 Beşinci bölümünde, Doğu Anadolu Bölgesi’nin ekonomik gelişimini 1927’den itibaren istatistikler baz alarak; tarım, sanayi ve hizmet sektöründeki durumu incelenmiş, ayrıca ekonomik açıdan önemli bir yere sahip olduğunu düşünülen turizm konusu ayrıntılı bir şekilde ele alınmak suretiyle bölgenin nüfus-ekonomi ilişkisiyle ilgili bir durum çözümlemesi yapılmıştır.

Sonuç ve değerlendirme, çalışma alanı olarak seçmiş olduğumuz Doğu Anadolu Bölgesiyle ilgili olarak tespit edebildiğimiz sonuçların yanısıra sorunlarıyla ilgili bir değerlendirme yapılmış ve bu sorunlar çerçevesinde çözüm önerileri sunulmuştur.

25 1. DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NİN FİZİKİ COĞRAFYASI

1941 yılında toplanan Birinci Türk Coğrafya Kongresi’nde ülke yedi coğrafi bölgeye ve 21 bölüme ayrılmıştır. Buna göre Doğu Anadolu Bölgesi’nin ülke genelindeki yüzölçümüne göre yaklaşık %20’lik bir paya sahiptir. Tabanı Türkiye'nin doğu sınırına dayanmış, uç kısmı ise İç Anadolu Bölgesi'ne doğru uzanan bir üçgen görünümdeki bu bölge, yaklaşık 157.000 km2’lik bir yüzölçümüne sahiptir3.

1.1. Doğu Anadolu Bölgesi'nin Coğrafi Konumu ve Sınırları:

38º 45΄ ve 44º 49΄ doğu boylamları ile 36º 57΄ ve 41º 37΄ enlemleri arasında kalan Bölge; kuzeyden Karadeniz (illeri), batıdan İç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleriyle (illeri) sınırlı iken, güneyde Güneydoğu (iller) Anadolu Bölgesi ile Türkiye-Irak siyasi sınırı yer alır. Doğuda ise, tamamen uluslararası siyasi sınırlar yer almaktadır. Çalışma alanımız ise, bu kapsamda bulunan il merkezleri bir Doğu Anadolu ili olarak ele alınmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi'nin kuzey sınırında Karadeniz Bölgesi'nin Doğu Karadeniz Bölümü yer almaktadır. Bu sınır genel olarak, Kuzey Anadolu Dağlarının iç sıralarında, su bölümü hattından geçer. Bu hattın güneye bakan kısımları Doğu Anadolu Bölgesi'nin en kuzey kesimlerini de oluşturur.

Doğu Anadolu Bölgesi'nin doğu sınırı, Türkiye'nin doğu sınırın meydana getirir. Kabaca kuzey-güney doğrultusunu taşıyan bu sınırda güneyden kuzeye doğru İran, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan devletleri yer almaktadır.

1.2. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Genel Özellikleri:

Kabartma bir haritaya ya da yüzey şekillerini renklerle ayırdeden bir haritaya bakıldığında, Türkiye'nin genel olarak yüksek bir ülke, yüzey

3 SARAÇOĞLU, Hüseyin, 1989, Doğu Anadolu Bölgesi, İstanbul, s, 1.

26 şekillerinin de çok çeşitli olduğu hemen göze çarpar. Türkiye'de dağlar geniş yer tutar, buna karşılık çeşitli düzlükler (yani ovalar, platolar ve çöküntü alanları da) çoktur. Türkiye’nin coğrafi bölgeleri içinde en geniş yer kaplayan Doğu Anadolu Bölgesi, aynı zamanda oldukça engebeli ve yüksek oluşuyla da dikkat çekmektedir. Ortalama yükseltinin 2000 m’yi bulması (Türkiye’nin ortalama yüksekliği 1132 metredir4), iklimi çeşitlendirirken, bir yandan da yerleşme düzenini ve ekonomik yaşamı etkilemektedir. İklim özellikleri, bitki örtüsü, nüfus dağılımı, yerleşme düzeni, ekonomik yapı (sosyo-ekonomik), yöreden yöreye çok değişmektedir (farklılıklar yaratır). Bu durum, yükselti farklarından kaynaklanır.

Doğu Anadolu Bölgesi bütünüyle yüksek bir bölgedir. Zira Türkiye'nin en yüksek noktaları Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; Ağrı dağı (Büyük Ağrı 5137 m, Küçük Ağrı 3896 m), Hakkari dağı (Buzul, Cilo dağı 4116 m) ve (Reşko T. 4135 m), Süphan dağı (4058 m) gibi yer alır. Bu yüksek alanlar ya eski kütlelere ya da volkanik alanlara aittir.

Doğu Anadolu Bölgesi, kendi içinde ayrıca bir bütünlük gösteren dört bölüme ayrılmaktadır. Bu bölümler daha detaylı olarak ele alındığında da çeşitli yöre ve alt yörelere ayrılarak incelenebilmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi'nin bölüm ve yöreleri;

a-Erzurum-Kars Bölümü.

b-Yukarı Fırat Bölümü.

c-Yukarı Murat -Van Bölümü.

d-Hakkari Bölümü'dür.

Bilindiği gibi doğal özelliklere göre belirlenmiş olan sınırlar ile idari sınırlar birbirlerine uyuşmaz. Buna göre 10 ilin (, Kars, Iğdır, Ağrı, Van, Hakkari, Tunceli, Elazığ, Bingöl ve Muş) tamamı Doğu Anadolu

4 TANOĞLU, Ali, 1947, Türk Coğrafya Dergisi, s, 47.

27 Bölgesi'nin içine girerken; Erzurum ve Erzincan illerinin bir kısmı Karadeniz Bölgesi içine kalır, Şırnak5, Bitlis ve Malatya'nın bir kısmı ise Güneydoğu Anadolu Bölgesindedir. İl merkezleri Karadeniz Bölgesi'nde yer alan Bayburt ve Gümüşhane'nin; İç Anadolu Bölgesi'nde yer alan Kayseri ve 'ın; Akdeniz Bölgesi'nde yer alan Kahramanmaraş'ın ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Siirt, Batman, Diyarbakır ve Adıyaman'ın bir kısmı da Doğu Anadolu Bölgesi sınırları içinde kalmaktadır.

1.3.Yeryüzü Şekilleri:

1.3.1. DAĞLAR:

Doğu Anadolu Bölgesi'nde dağ sıraları kabaca doğu-batı yönünde uzanır. Bunların bazıları orojenik kıvrım, bazıları da horstlar (faylanmayla yükselmiş alanlar) halindedir. Tek dağlar şeklinde olanlar ise volkan konileridir. Bölgenin önemli dağ kuşağı;

1- Güneydoğu Toroslar: Malatya-Elazığ-Bingöl-Muş ve Van gölü çukurluğunun güneyinde yükselen bu dağların yüksekliği yer yer 3.000 metreyi aşar6. Kuzeyindeki oluklarla olan göreceli yüksekliği 1.500 metrenin üzerindedir. Güneydoğu Toros Dağları’nın en engebeli ve yüksek kesimleri Hakkari bölümündedir. Burada Buzul dağı 4116 metre, Üçdoruk tepe 4.135 metre ve İkiyaka dağları 3.794 metre en yüksek yerleri oluşturur.

2-Mercan (Munzur) Dağları: 3.000 metrenin üzerine kadar yükselen bu dağlar, buzul topografyası yönünden zengin olup çok sayıda buzul gölleri yer alır.

3- Cin, Mescit, Akdağ, Yalnızçam, Gavur, Palandöken ve Allahuekber dağları ise Doğu Anadolu Bölgesinde kuzey tarafında bulunmaktadır7.

5 Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan il merkezleri Doğu Anadolu Bölgesi’nin ili olarak ele alınmıştır. 6 İZBIRAK, Reşat, 2001, Türkiye I. s, 41. 7 ATLAS HARİTA, 2004, Türkiye Coğrafya Atlası, İstanbul.

28 Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye’nin volkan topografyası açısından en yaygın ve en zengin bölgesidir. Bölgedeki en önemli volkan alanları şöyledir:

Nemrut Dağı: Muş Ovası ile Van Gölü arasındaki Nemrut dağı, dünyada kalderası büyük olan sayılı volkanik dağlar arasındadır, Nemrut yanardağından çıkan lavlar, daha önce mevcut olan Van Gölü'nün Bitlis yönündeki gideğenini kapatarak Van Gölü'nün kapalı bir havza şekline gelmesine ve Bitlis vadisinin de yer yer lavlarla kaplanmasına neden olmuştur8.

Süphan Dağı: Türkiye’nin üçüncü yüksek dağı olan Süphan dağı, Van Gölü'nün kuzeyinde olup en yüksek zirvesi 4.058 metredir9.

Tendürek Dağı: Dogubayazıt ile Çaldıran arasındaki Tendürek volkan konisinin en yüksek zirvesi 3.298 metre olup, 3.000 metreye yaklaşan dağın doğu krateri içerisinde 400-500 metre çapında bir göl bulunur.

Ağrı Dağı: Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı dağı, çevresi 130 km'yi bulan 1.200 km2’lik daire şeklindeki saha üzerinde bir volkanik kütle olarak yükselmektedir. Ağrı Dağı volkanik kütlesi, 3.000 metreden sonra Küçük Ağrı (3.869 m) ve Büyük Ağrı(5.137m) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi’ne bakıldığında dağlık alan açısından geniş bir yer tutmaktadır. Bu dağlar, geçmişte bölge halkını saldırılara karşı sığınak ve kale görevini üstlenmiştir. Ancak gelecekteki önemine bakıldığında sahip olduğu su potansiyeli ve buna bağlı olarak hidrolik enerji, ayrıca termal enerji üretilmesi açısından oldukça önem arzettiği görülmektedir. Bunun yanı sıra bölgenin rekreatif faaliyetler açısından potansiyele sahip olan alanların

8 ATALAY. İ, MORTAN, K, 1997, Türkiye Bölgesel coğrafyası, İstanbul, s.302. 9 DİE, 1999, Türkiye İstatistik Yıllığı 1998, Ankara, s. 11.

29 turizme kazandırılmasıyla bölge halkı için ekonomik açıdan büyük bir kazanç olacaktır.

1.3.2. Platolar:

Dağlık alan açısından geniş bir yer tutan Doğu Anadolu Bölgesi, yine Türkiye’de en yüksek ve en geniş plato alanlarına sahiptir. Bölge, bir bütün olarak düşünüldüğünde yüksek bir plato görünümündedir. Bununla birlikte bölge dahilinde yeralan ve akarsularla parçalanmış olan bazı platoların geniş, bazı platoların ise dar olduğu gözlenebilmektedir.

Bütün bölgeye yayılmış olan platoların yüksekliği genellikle 1.500- 2.500 metre arasında değişmektedir.

Doğu Anadolu'nun kuzeyinde bazaltların yayılması ile oluşmuş yüksek platolara rastlanılır10. Burada Kargapazarı, Palandöken ve Allahuekber dağlarının üst kısımları oldukça düz bir görünümdedir. Erzurum-Kars platoları; Erzurum ile Ardahan arasındaki yüksek sahaları çoğunlukla volkaniklerin özellikle bazaltların yayıldığı ve bu nedenle de alttaki topografyanın örtüldüğü hafif engebeli sahalar halindedir. Aras nehri kolları tarafından yer yer parçalanmış olan bu saha, Kuzeydoğu Anadolu veya Erzurum-Kars platoları olarak da anılır (bazalt platolar).

Platolar, Doğu Anadolu Bölgesinde genişlik açısından iller bazında farklılık arz etmektedir. Örneğin; Hakkari ilinde Platoların oranı %10-11 civarında iken (dağlık alanlar geniş yer tutuğu için), Kars ve Ardahan illerinde ise bu oran %50’nin üstünde seyretmektedir11. Bu sahaların genişliğinden faydalanan bölge halkı, genellikle tarım ve hayvancılık yapmaktadır. Bu araziler her ne kadar ovalar kadar verimli olmasa da yine de bölge ekonomisine büyük katkılar sağlamaktadır.

10 ATALAY. İ, MORTAN, K, 1997, Türkiye Bölgesel coğrafyası, İstanbul, s.304. 11 Anadolu Yayıncılık, 1982-83, Yurt Ansiklopedisi, İstanbul, s. 3290- 4470.

30 1.3.3. Ovalar:

Dağlık sahaların oldukça fazla yer tuttuğu bir alanda ovaların son derece önemli bir yeri vardır. Bölgede ovalar, başta ziraat hayatı açısından olduğu kadar yerleşmelerin teşekkülü, gelişimi ve devamlılığı açısından da oldukça büyük önem arzederler.

Ova topraklarının I. II. ve III. sınıf arazilerden müteşekkil olması, bunun yanı sıra bölgenin en az eğime sahip olan arazilerinin de bu alanlarda yeralması ovaları ziraat açısından önemli bir hale getirmektedir. Ayrıca Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki önemli şehirlerin çoğu bu ovalarda yer almaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesinin başlıca önemli ovaları;

Erzurum Ovası: Yaklaşık 850 km2’lik bir alan kaplayan12 ova, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda 47 km. uzunlukta olup, doğu-batı doğrultusundaki genişliği 35 km’ye ulaşmaktadır. Erzurum Ovası, batıda bir eşik ile Aşkale depresyonundan ayrılır. Erzurum Ovası’nın ortalama yükseltisi 1.850-1.900 m civarındadır.

Pasinler-Horasan Ovası: Erzurum Ovası’ndan ayrılan ve doğuya doğru devam eden yaklaşık 85-90 km uzunluğundaki bir havzanın genişliği yaklaşık 10-15 km dolayındadır. Ovada tarım ve hayvancılık önemli yer tutmaktadır.

Iğdır Ovası: Iğdır Ovası ise, genel olarak 700-1.000 metre yükseltiler arasında yer alan Iğdır havzasının bir çöküntü alanıdır. Iğdır Ovası yaklaşık 770 km2 yüzölçümüne sahiptir. Ortalama yükseltisi 850 m kadardır. Yazın sıcak olduğundan tarıma çok uygun bir ovadır.

Tercan Ovası: Erzincan'ın 50-60 km kadar doğusunda, 250 km2 yüzölçümüne sahip ortalama yüksekliği 1.500 metredir.

12 İZBIRAK, Reşat, 2001, Türkiye I. s, 28.

31 Erzincan Ovası: Erzincan ovası, ortalama 1.200-1.250 m yükseltiye sahiptir. Uzunluğu 50 km, genişliği 17-18 km yüzölçümü yaklaşık 550 km2’dir.

Malatya Ovası: Toroslar'ın kuzey kenarında çökme sonucu oluşan Malatya Ovası, doğu-batı doğrultusunda 55-60 km, kuzey-güney doğrultusunda 30-35 km uzunluğa sahip olup 1.680 km2’lik bir alana yayılmıştır13. Doğu Anadolu Bölgesi'nin alçak yerlerinden biri olan Malatya Ovası, 700-1.000 m yükseklikleri arasında yer almaktadır. Malatya ovası, nüfusun ve ekonomik faaliyetlerin çok yoğun olarak görüldüğü bir ovadır.

Elazığ (Harput) Ovası: Elazığ Kentinin kurulu olduğu küçük bir ovadır. Yükseltisi 1020 m, uzunluğu 12-13 km, genişliği 6-6.5 km kadar olan Elazığ Ovası, 30-50 km2 alan kaplamaktadır14.

Uluova (Mollakendi) Ovası: Elazığ Ovası’nın hemen güneyinde bulunan 55 km uzunluğunda ve 15 km genişliğinde olan Uluova’nın yükseltisi ise 800-1.000 metreler arasında ve 350-4000 km2 alan kaplamaktadır15.

Bingöl Ovası: Ova, 1.200-1.500 m yükseklikte bulup bir çöküntü sahasından ibarettir. Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda 26 km uzunlukta, ortalama 16 km genişliktedir.

Muş Ovası: Kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda yaklaşık 80 km, kuzey-güney yönünde ise yer yer değişen ve 8-20 km arasında bir genişliğe sahiptir. Ovanın yüksekliği 1.220 -1.280 metre arasında ve yüzölçümü ise 1.650 km2’dir16.

13 İZBIRAK, Reşat, 2001, Türkiye I. s, 28. 14 ARDOS, Mehmet, 1995, Türkiye Ovaların Jeomorfolojisi, Cilt I, 2. Baskı, Çantay Kitabevi, İstanbul, s, 159. 15 SERGÜN, Ümit, 1975, Ulu Ova, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 1. 16 İZBIRAK, Reşat, 2001, Türkiye I. s, 28.

32 Hınıs Ovası: Hınıs Ovası’nın ortalama yüksekliği 1.650-1.750 metre civarında ve yaklaşık 500 km2 yüzölçümüne sahiptir.

Eleşkirt Ovası: Yaklaşık 600 km2 alanı kaplayan ovanın yükseltisi 1.650-1.800 metre kadardır.

Doğu Beyazıt Ovası: Doğu Beyazıt havzası, yaklaşık 150 km2’lik bir yüzölçümüne sahiptir. Ortalama yükselti 1.650-1.750 m dolayındadır17.

Van Gölü Havzası Ovaları: Van Gölü havzası yaklaşık 16.092 km2 yüzölçümüne sahiptir. Van Gölü ise 3.574 km2’ lik bir alan kaplamakladır18. Van Gölü çevresinde bulunan ovalara bakıldığında başta Van Ovası 140-150 km2’lik, Arın Ovası 190 km2’lik, Erçiş Ovası 115 km2’lik, Muradiye Ovası 100 km2’lik ve Gevaş-Gürpınar Ovası 135 km2’lik bir alan kaplanmaktadır.

Ayrıca Doğu Anadolu Bölgesinde daha küçük ve önemli ovalar da bulunmaktadır. Örneği; Kuzu Ova (110 km2), Behramaz Ovası, Varto Ovası, Palu Ovası, Mürüdü Ovası, Zahini Ovası, Yüksekova (Gevar Ovası), Tutak Ovası (Antep ve Göl Ovası), Patnos Ovası, Çadırkaya Ovası, Göllü Ovası ve Kavar Ovası gibi küçük ancak bölge geneline dağılmış ve bölge ekonomisinde çok önemli yer tutmaktadır.

1.4. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Su Havzaları:

Doğu Anadolu Bölgesi sınırları içerisinde tamamen veya kısmen yer alan altı havza mevcuttur.

1-Fırat Havzası: Bu havza Doğu Anadolu suyunu Fırat Nehri yoluyla toplar ve Basra Körfezine aktarır. Havzanın önemli yerleşim yerleri Ağrı, Erzurum, Muş, Bingöl, Erzincan, Elazığ, Tunceli ve Malatya’dır. Fırat havzası, bölge nüfusunun yarısından fazlasını (%55-60) barındırdığından, önemi artmaktadır.

17 SARAÇOĞLU, Hüseyin, 1989, Doğu Anadolu Bölgesi, İstanbul, s.369-370. 18 GÜRBÜZ, Orhan, 1994, Van Gölü Çevresinin Coğrafyası (Beşeri ve İktisadi Coğrafya Açısından), İstanbul, s, 5, Doktora Tezi.

33 2-Dicle Havzası: Bu havza, Bölge sularının Dicle nehri vasıtasıyla Basra Körfezine gönderen alanı kapsamaktadır. Havza sınırları içinde Hakkari İli, Şırnak, Bitlisin ve Van İlinin bir kısmı içermektedir.

3-Kura- Aras Havzası: Bölgenin kuzeydoğu suları Hazar denizine Kura- Aras Nehirleriyle boşaltılmaktadır. Havzada yer alan iller: Iğdır, Ardahan, Kars, Erzurum ve Ağrı bulunmaktadır. Bu havzada bölge nüfusun %15-20 civarında barındırmaktadır.

4- Van Gölü Havzası: Havzada bulunan göller, su kalitesi oluşum özellikleri bakımından çeşitlilik göstermektedir. Havza, Bitlis ve Van’ının bir kısmını kapsamaktadır. Bu havzada bölgenin yüzde 9-10 civarında nüfusu barınmaktadır.

5-Çoruh Havzası: Havza, Kuzey Doğu Anadolu Bölgesi sularını Çoruh nehri şebekesiyle Karadeniz’e taşıyan alanı kapsamaktadır. Bayburt’un tamamıyla Erzurum’un kuzeyinde kalan ilçeler bu havza kapsamına girmektedir.

6- Ceyhan-Seyhan Havzası: Bölgenin en uç batısında bulunmaktadır ve suyu Akdeniz’e boşaltılmaktadır.

1.5. İklim Özellikleri:

Doğu Anadolu Bölgesi'nin iklim özellikleri üzerinde, bölgenin coğrafi mevkii (enlem–boylam), dağlık oluşu, yüksek dağ sıraları ile denizin etkilerinden uzaklığı ve bütünüyle yüksek bir kütle olması gibi faktörler etkilidir. Bu durum bölgede yıllık ortalama sıcaklıkların düşmesine, kışların ise oldukça sert geçmesine neden olur. Bölgenin dağlık oluşu toplam yağış miktarında artışa neden olduğu gibi, aynı zamanda yamaçlar arasında zıtlıklar da meydana getirir. Sıcaklık farklarının artmasında özellikle denizin etkisinin iç kesimlere sokulamaması önemli bir etkendir. Bu nedenle bölgede şiddetli bir karasal iklim hüküm sürmektedir. Türkiye, genel atmosfer özellikleri bakımından bir geçiş sahası üzerinde bulunur. Doğu Anadolu

34 Bölgesi’ndeki atmosfer hareketleri de bu durumu yansıtır. İklimin Yaz ve Kış mevsimlerindeki durumuna baktığımızda bu durumu daha iyi görmekteyiz.

Yaz: Doğu Anadolu Bölgesi'nde genellikle tropikal kökenli hava kütleleri hakimdir. Bölgenin güneyi ile kuzeyi arasında farklıklar yaşanmaktadır. Yaz dönemi, yüksek platolarda hava ılık geçmekle birlikte, gerçek bir yazdan söz edilmez. Bununla birlikte çukur alanlar ise oldukça sıcaktır. Bazen Basra alçak basınç merkezinin genişlemesi ile hava kütleleri Kuzeydoğu Anadolu’ya ulaşır. Bölgenin hemen her yerinde en sıcak ayın ortalama değerleri 17°-26°C arasında değişir19.

Kış: Kış mevsiminde, kuzeydoğudan kış aylarında Sibirya (Rusya) yüksek basıncı etkili olup, bu mevsimde çok şiddetli soğuklar ve kar yağışları olur. Bölgenin her yerinde, en soğuk ay ortalamaları –4° C’nin altındadır. Doğu Anadolu Bölgesi'nde etkili olan soğuk havalar hayatı olumsuz etkiliyor.

Doğu Anadolu geniş bir bölge olduğu için, çeşitlilik gösteren bir bölgedir. Dolayısıyla bir çok konuda olduğu gibi iklim konusunda da çeşitlilikler görülür. Bu açıdan birbirinden farklılıklar gösteren dört alt bölüme ayırdedilebilir:

- Erzurum–Kars yayla iklimi: Kışın, soğuk, sert ve uzun kışlar, çok sayıda ve uzun süren don olayları görülür, karlı, yazları serin. Yıllık yağışı ortalama 500- 550 mm çukur alanlarda 350- 450 mm değişmektedir.

- Van Bölgesi iklimi: Bu bölge Erzurum Kars Bölümüne göre daha ılımlı, kışları da daha kısadır.

- Yukarı Fırat- Orta Aşağı Murat bölümü iklimi: Bu bölge Erzurum Kars Bölümüne göre daha sıcak, Güney Doğu Anadolu’ya göre daha serindir(ikisi arasında bir geçiş özelliği gösterir).

19 ÖZGÜR, E, Murat, 2001, Türkiye Coğrafyası, s.45.

35 - Hakkari dağlık bölgesi: Yüksek dağlık bir bölgedir. Kışı soğuk yazı yüksek alanlarda serin alçak alanlarda sıcak ve Türkiye’nin en büyük buzulları geniş yerler tutan kalıcı kar alanları vardır.

Doğu Anadolu Bölgesi sıcaklık şartları bakımından ele alındığında, özellikle kışların çok sert ve uzun geçtiği, sıcaklığın ise düşük olduğu görülür. Yıllık ortalama sıcaklıklar (bölge genelini 6-7°C arasında)3.1 °C (Sarıkamış) ile 13.3 °C (Malatya) arasında değişmektedir20. Bölge içinde sıcaklıklar doğudan batıya doğru artar.

Erzurum-Kars Bölümü ve Hakkari Bölümü yıllık ortalama sıcaklıkların en düşük olduğu kesimlerdir. Doğu Anadolu Bölgesi'nde yükseltinin azalmasına bağlı olarak Iğdır depresyonunda ve Van Gölü’nün ılıtıcı etkisi nedeniyle Van Gölü depresyonunda yıllık ortalama sıcaklıklar daha yüksektir. Bölgenin batısına doğru yükseltinin azalmasına bağlı olarak yıllık ortalama sıcaklıklar artış gösterir. Özellikle Malatya Ovası gibi yükseltinin en az olduğu yörelerde sıcaklık Erzurum-Kars Bölümü’ndeki sıcaklıkların çok üstündedir.

Yıllık ortalama sıcaklıklar, dağlık alanlara doğru çıkıldıkça hızla düşmektedir. Kuzeydoğuda Allahüekber Dağlarında -2 °C nin altına inen yıllık ortalama sıcaklıklar, Palandöken Dağlarında, Munzur ve Bingöl Dağları ile Tendürek Dağında 0 °C ye yakınken, Malatya güneyindeki dağlarda ise 5 °C dolayındadır.

Doğu Anadolu Bölgesi'nde en soğuk ay Ocak’tır. Sıcaklık ortalaması hiç bir istasyonda 0 °C'nin üzerine çıkmaz. Sıcaklıklar -11.6 °C (Kars) ile -l °C (Malatya) arasında değişmektedir. Ocak ayı sıcaklıklarının dağılışı da genel olarak yıllık ortalama sıcaklıkların dağılışına benzemektedir.

Doğu Anadolu Bölgesi'nde en sıcak ay, yerine (merkeze) göre Temmuz veya Ağustos olarak değişmektedir. Ancak bütün meteoroloji istasyonlarında

20 ATALAY. İ, MORTAN, K, 1997, Türkiye Bölgesel coğrafyası, İstanbul, s, 309.

36 iki ayın sıcaklıkları arasındaki fark çok küçüktür. Sıcaklıkların en yüksek olduğu dönem temmuz sonu ile ağustos başıdır. Sıcaklıkların en yüksek olduğu yerler 27.2°C ile Tunceli ve Elazığ, en düşük olduğu yer ise 15.6°C ile Sarıkamış'tır. Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki yükseltinin az olduğu ovalarda sıcaklık 25°C dolayında iken, Erzincan, Erzurum Ovası gibi yükseltinin nispeten fazla olduğu alanlarda 20°C dolayında seyreder. Dağlık alanların çoğunda da Temmuz ayı sıcaklıkları 10°C dolayındadır (Munzur Dağları ve Ağrı Dağı'nda 10°C, Palandöken Dağları ve Bingöl Dağları 12°C, Nemrut Dağı'nda 14°C, Malatya Dağları'nda ise 18°C’ ye kadar çıkmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi'nin kuzeydoğusunda düşük sıcaklıkların 0°C’nin altına indiği gün sayısı ya Ağrı ve Erzurum'da olduğu gibi hemen hemen yılın yarısına yakın ya da Sarıkamış ve Kars'ta olduğu gibi daha da üstündedir. Düşen sıcaklıkların -5°C’nin altında olduğu günler Kars'ta 4 ayı, Sarıkamış'ta 3.5 ayı, Erzurum'da ise 3 ayı bulmaktadır. Bu günler içinde Kars ve Sarıkamış'ta 3'er ay, Erzurum'da da 2 ay sıcaklar -10°C’nin de altına inmektedir. Oysa alçak sahalarda ve depresyon tabanlarında sıcaklıkların düşük olduğu gün sayıları çok daha azdır. Doğu Anadolu Bölgesi'nde yükseltinin oldukça az olduğu Elazığ ve Malatya çevrelerinde düşük sıcaklıklar -O°C’nin altına 2.5-3 ay dolayında düşmektedir21.

Doğu Anadolu Bölgesi’nin iklimini çeşitli faktörler etkilemektedir. Bunların önemli olanları arasında; bölgenin ortalama yüksekliğinin 2.000 metre civarında ve dağlık olması, dağların silsileler halinde denizlerin etkilerini önleyecek şekilde sıralanması bölgenin iklimi üzerinde önemli bir etki meydana getirmektedir. Bu nedenle bölgede sert bir karasal iklim hüküm sürmektedir. Kışlar uzun, karlı; yazları kısa, kurak ve sıcak geçmektedir. Bazı kapalı havzalarda (Iğdır) veya alçak ovalarda (Erzincan) iklim biraz daha ılıktır. İklim batıdan doğuya doğru daha da sertleşmektedir.

21 ATALAY. İ, MORTAN, K, 1997, Türkiye Bölgesel coğrafyası. İstanbul.

37 Bu iklim şartlarına göre bölgede ekilen-dikilen ürünlerin sınırlanması ve verimliliğin azalmasına yol açarken, buna karşı bazı yörelerde arazilerin mera alanlara değiştirilmiştir.

Tablo 1: Doğu Anadolu Bölgesinin Bazı Merkezlerin Yıllık Ortalama Sıcaklık ve yağış Miktarları. Yıllık Ortalama Yağış İstasyon Merkezi Yıllık Ortalama sıcaklığı Miktarı Ardahan 3,7 520

Erzincan 10,6 366,8

Erzurum 5,9 447

Hakkari 9,9 792

Iğdır 11,2 252

Kars 4,2 501,2

Malatya 13,6 387,5

Van 8,7 1220,2 Kaynak: DİE, 2002 Türkiye İstatistik Yıllığı.

1.3.6. Yağışlar:

Doğu Anadolu Bölgesi yağışlar, yağış miktarı, yağış şartlarının yağış şekli ve yağışın mevsimlere dağılışı bakımından büyük farklılıklar gösterir. Bölgede en fazla yağış Tunceli, Bingöl, Muş, Bitlis ve Hakkari'nin yer aldığı bir hat üzerinde görülmektedir. Bu saha içinde aynı zamanda belli yükseltilere sahip alanlar da bulunmaktadır. Yağış, 750 mm’nin üzerinde gerçekleşmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi'nin en az yağış alan kesimi ise Iğdır ve çevresidir. Buradaki yağış değerleri de 250 mm’nin altına inmektedir22. Bölgenin önemli bir kesiminde ise yağışlar 500-750 mm arasında değişmektedir.

22 ATALAY. İ, MORTAN, K, 1997, Türkiye Bölgesel coğrafyası, İstanbul, s.312.

38 Yağışın mevsimlere dağılışı incelendiğinde yağış minimumu, Erzurum- Kars Bölümü haricinde yaz mevsimindedir. Yaz yağış payları bölge içinde değişiklik göstermektedir. Ağrı ve Erzincan hariç tutulursa, yağış minimumları yaz mevsimine rastlayan diğer meteoroloji istasyonlarının tümünde değerler %2.4-7 arasında değişmektedir. Yağış minimumu yaz aylarına rastlayan Ağrı'da yağışların payı %15.2, Erzincan'da ise %13.7’dir.

Doğu Anadolu Bölgesi'nde yağışlı gün sayısı 71-136 arasında değişmektedir. Yağışlı gün sayısının 100’ den fazla olduğu yerler; Ağrı, Erzincan, Erzurum, Kars ve Sarıkamış gibi bölgenin kuzeyinde kalmaktadır. Bu yerler arasına ayrıca daha güneyde kalan Muş’ta katılmaktadır. Muş dışındaki meteoroloji istasyonlarının yağış değerleri 500 mm dolayındadır. Muş'ta ise bu değer 842 mm’ ye çıkmaktadır. Yükseltinin az olduğu alanlarda ise yağışlı günler 90'ın da altına inmektedir.

Doğu Anadolu Bölgesi'nde kar yağışlı günler ile yağışlı günler karşılaştırıldığında kar yağışlı günler Tunceli, Erzincan, Malatya ve Elazığ gibi nispeten alçak depresyon tabanlarında %15-20 oranında iken, Erzurum, Hakkari, Sarıkamış ve Van gibi nispeten yüksek sahalarda ise %40'ın üzerinedir. Bu durum karla örtülü günlere de yansımaktadır. Ağrı, Bitlis, Erzurum, Hakkari, Muş ve Sarıkamış'ta kar ile örtülü günler sayısı 100'ün üzerinde iken, Tatvan'da da 100'e çok yakındır.

Kar yağışı gün sayısı veya karla örtülü günlere bölge geneline bakıldığında, ziraat hayatına olumsuz yönde etki bırakmak, çığ tehlikesi ve yolların kesilmesi bölgeye büyük zararlar vermektedir.

1.7. Toprak:

Bölgede toprağın oluşumunu etkileyen faktörlerin başında; iklim, bitki örtüsü, yükseklik, ana materyal, zaman ve eğim gelmektedir. Bunun yanı sıra bölgede toprak kaybına sebebiyet veren en önemli ve en etkili amil erozyondur.

39 Doğu Anadolu Bölgesi’nde zonal, azonal ve intrazonal topraklara ait büyük toprak grupları yer almaktadır.

1- Zonal topraklardan, kahverengi (kireçli ve kireçsiz), kırmızımsı kahverengi, kızılkestane, podsol, podsolümü, çernezyomlar ve sierozem topraklar genellikle erozyonun görülmediği düz ve drenajı iyi alanlarda görülür.

Kestane ve kahverengi topraklar: Genel olarak Malatya, Elazığ, Erzurum gibi illerin ovalarında bulunmaktadır.

Çernezyomlar (kara topraklar): Kuzeydoğu Anadolu platolarında özellikle Göle, Kars, Çıldır Gölü dolaylarında ve güneyde Malatya Ovasında bulunmaktadır.

2- İntrazonal topraklardan kahverengi ve vertisoller toprakları,

Erzurum-Pasinler Havzası’nın kenarlarında, Malazgirt ve Bulanık Havzaları’nda ise Rendzina toprakları görülmektedir.

Vertisol'lar Muş Ovası’nda, volkanik kumlu topraklar (volkanik regosollar) Sarıkamış dolaylarında, Güneydoğu Toroslar, Mercan, Esence, Kızıldağ’ın eğimli kesimlerinde ise şiddetli bir aşınmadan dolayı taşlı, çakıllı topraklar yaygındır.

3- Azonal (litosoller ve alüvyonlar topraklar): Sürekli aşınma ve birikmenin olduğu sahalarda görülen bu topraklar çok sınırlıdır. Bu topraklar Erzurum, Pasinler, Horasan, Iğdır, Yüksekova ve Erzincan Ovalarında bulunmaktadır23.

1.8. Bitki Örtüsü:

23 ATALAY. İ, MORTAN, K, 1997, Türkiye Bölgesel coğrafyası, İstanbul, s, 317.

40 Doğu Anadolu, İç Anadolu ile İran arasında büyük bir kısmı ile doğal orman sahasına dahil bir ada gibi yükselir. Bölgenin büyük bir kısmı yüzyıllardan beri süren orman tahribatına uğramıştır. Eskiden ormanların çok daha geniş alanlar kapladığı şüphesizdir. Örneğin; Asur kralı II. Sargon’un M.Ö. 714 yılında Urartu devletine karşı yapmış olduğunu seferinde, Van Gölü’nün güney ve güneydoğusunun geçit vermez sık ormanlarla kaplı olduğunu, kendisinin ve askerlerinin ilerleyebilmesi için bronz baltalarla ancak iki askerin yanyana geçebileceği genişlikte bir geçit açtığını belirtmektedir. Bundan başka M.Ö. 5. yüzyılın sonunda bu bölgeden geçen Ksenophon, Muş, Bitlis civarının hakiki ormanlarla kaplı olduğunu bildiriyor24. Yine 19.yy sonlarına doğru Vilayet Salnamelerinde bölgede geniş ormanlar olduğundan bahsedilmektedir.

Iran-Turan Bitki Flora Bölgesi'ne giren Doğu Anadolu'da, iklim şartlarına göre farklı bitki toplulukları görülmektedir. Nitekim, tektonik kökenli oluk ve alçak ovalar (Malatya, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Horasan- Iğdır oluğu, Van) ve çevresinde yarı kurak şartların hüküm sürdüğü için yazın kuruyan ot toplulukları (bozkır vejetasyonu) görülür. Yüksek alanlarda, özellikle kuzeydoğuda sarıçam; diğer kesimlerde ise meşe ormanları mevcuttur25.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Güneydoğu Toroslar, Şerafettin, Bingöl ve Mercan dağlarında meşe ormanları yaygındır. Buralarda meşe birlikleri bazen ardıçlarla karışık halde bulunurlar. Kuru ormanlar kategorisindeki bu ormanlarda, kuraklık ve kış soğuklarına dayanıklı mazı ve palamut meşesi esas ağaç türlerini oluşturmaktadır. Doğu Anadolu meşelikleri, keçilerin beslenme alanı olması, kış devresinde yapraklarının hayvanlara yedirilmesi ve yakacak olarak tüketilmelerinden dolayı aşırı tahrip edilmişlerdir.

Bölgede Erzurum-Kars platolarından Esence Dağı’na oradan da Kızıldağ’a doğru uzanan bir sahanın kimi kesimlerinde sarıçamlar

24 ERZEN, Afif, 1992, Doğu Anadolu ve Urartular, s, 5. 25 ATALAY. İ, MORTAN, K, 1997, Türkiye Bölgesel coğrafyası, İstanbul, s, 314.

41 bulunmaktadır. Avrupa-Sibirya elemanı olan sarıçamın en iyi yetişme ortamlarından bir tanesi Kuzeydoğu Anadolu’dur. Sarıkamış çevresinde, düşük sıcaklık değerleri, kar yağışının fazlalığı ve karın yerde süresinin uzunluğu, aynı zamanda bu yöre zemini oluşturan volkanik tüf ve kumlar, sarıçamın yayılış alanını genişletmesinde etkili olmuştur.

Karasal etkilerin en fazla hissedildiği Doğu Anadolu'nun doğu ve kuzey doğusunda ağacın üst sınırı 2500-2700 metreye ulaşır26.

Doğu Anadolu Bölgesi ülke kara yüzeyinin %20’sini, toplam nüfusun %9,5’ine karşı orman varlığının %7-7.5’ ine sahiptir. Bölgenin toplam alanı 156 bin km2 iken, bu alanın yüzölçümü 15-16 bin km2 ile bu orman varlığı bölge kara yüzeyinin %11’ini kaplamaktadır27. Geri kalan yaklaşık olarak 140 bin km2 orman alanı dışında kalmaktadır.

Bölgenin orman varlığının %25’i koru, %75’i baltalık niteliğindedir. Ayrıca bölge ormanlarının %72’si verimsiz, %28’i verimlidir. Koru ormanlarının %48,5’i verimli, %51,5’i verimsiz, baltalık ormanların ise %21,8’i verimli, %78,2.si verimsiz niteliktedir.

Bölge illerinde orman sayılan alanların paylarında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin; il yüzeyinin Bingöl’de %28’i, Tunceli’de %27,4’ü, Bitlis’te %21’i orman sayılan alanla kaplıyken, bu oran Ağrı’da %0,5, Iğdır’da %0,03, Van’da %1,3, Kars’ta %4,6 dolaylarındadır. Bu oranlar ormanların il düzeyinde yeryüzü şekilleri, iklim koşulları, yararlanma biçimi veya çeşitli nedenlerle dengesiz olarak dağıldığını göstermektedir.

Bölgede kişi başına düşen ortalama orman alanı 0,28 hektardır. Bu miktar ülke ortalaması olan 0,33 hektarın altındadır. Verimli orman alanı ise

26 ATALAY. İ, MORTAN, K, 1997, Türkiye Bölgesel coğrafyası, İstanbul, s, 322. 27 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi, Cilt II. Ankara, s, 24.

42 786 m2/kişi, ülke ortalaması ise 1.600 m2/kişidir28. Yani kişi başına düşen verimli ormanların ülke genelinin bölge genelinin iki katıdır.

28 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi, Cilt II. Ankara, s. 24.

43 CUMHURİYET ÖNCESİ DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NİN TARİH VE NÜFUSU

2.1. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Tarihi:

Coğrafi konumu itibariyle Doğu Anadolu Bölgesi, Mezopotamya’nın kuzey sınırını teşkil eden, güneyde Mezopotamya, doğuda İran, kuzeydoğuda Kafkasya ve batıda da Orta Anadolu bozkırları arasında kalan bir bölgedir. Doğu Anadolu yüksek yaylası (platosu), eski medeniyetlerin bir kavşak yeri, insanlık tarihinin en eski uygarlıklarına sahne olmuştur. Bu bölge, tarih öncesi çağlarda yaşayan insanların ihtiyaçlarını karşılayabilecek özelliklere sahipti. Su kaynaklarının çokluğu, doğal kaya sığınaklarının varlığı (mağaralar gibi), çayır ve ormanlık alanlar, özellikle zengin av hayvanlarının bol olması, düşmanlara karşı doğal savunmaya imkan veren Doğu Anadolu yükseklikleri, her dağı bir kaleye benzeyen saklanma ve savunma, bölge insanları için önemli yer tutup, insanları en eski çağlardan itibaren bu bölgeye çekmiştir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin elverişli özellikleri (fiziki koşulların arzettiği bütün zorluklara rağmen) insanlara olumlu bir yaşam ortamı sunmuştur.

Bugün Doğu Anadolu Bölgesi bitki örtüsü açısından her ne kadar yarıçıplak bir görünüm arzediyorsa da, tarih öncesi çağlarda vadilerin ve dağ yamaçlarının ormanlarla kaplı olduğu bilinmektedir.

1.1. Doğu Anadolu Eski Tarihi:

Bilindiği gibi Doğu Anadolu bölgesinin prehistoryası üzerinde yapılan araştırmalar azdır. Bununla birlikte bölgede bulunan tarih öncesi çağlara ait mağara resimleri, gerek Anadolu’nun ve gerekse komşu ülkelerin tarih öncesi çağlarını aydınlatması bakımından çok önemlidir. Çünkü mağara duvarlarına çizilen insan, tanrı, tanrıça, güneş ve hayvan resimleri günümüzden en az 15.000 yıl öncesine uzanmaktadır.

44 Günümüzden önce 15.000-8.000 yılları arasında tarihlenen boyalı mağara resimleri, gerek Anadolu’yu karanlık olan tarih öncesi çağlarını ve gerekse komşu ülkelerin tarih öncesi çağlarını aydınlatması ve yepyeni boyutlar kazandırması yönünden büyük bir önem taşımaktadır.

Van ilinin doğusunda “Yeşilalıç” ve güneydoğusunda “Yedisalkım”, “Çobanlık” ve “Bıhıri” gibi tarih öncesi çağlara ait kültür merkezlerinde, çok yaygın bir gelenek halinde, mağaraların iç duvarlarına yüzlerce boyalı resim yapılmıştır29.

Adıyaman ile Malatya karayolu üzerindeki “Palanlı” kayaltı sığınağının duvarlarına çizgi tekniği ile kazınarak işlenmiş çok sayıda Dağ Keçileri ile insan figürleri resmedilmiştir. Bu tasvirler günümüzden 10.000 yıl öncesine aittirler.

Kars ilinin Kağızman ilçesine bağlı Camışlı Köyü yakınlarında “Yazılıkaya” kayaltı sığınağı ile “Kurbanağa Mağarasında” üst paleolitik devrine ait yüzlerce kaya resmi keşfedilmiştir. Resimler günümüzden 12.000- 7.000 yılları arasında tarihlenmektedir30.

Eşkini Sefini’de bulduğu paleolitik öncesine ait aletler, bu bölgedeki yaşamın paleolitik öncesine indiğine işaret ettiği gibi, Pulur ve Tepecikte rastlanan neolitik tabakalar bölgenin kültür tarihini M.Ö. 5500-6000 tarihine götürmektedir. Kazılarda çıkan hububat çeşitleri ve ehli hayvan kalıntıları ise burada M.Ö. 5000’den beri geniş çapta tarım kültürünün varlığını ortaya koymaktadır.

Doğu Anadolu Kalkolitik Kültürü:

İÖ 4500-3500 yılları arasına tarihlenen Kalkolitik Çağın en önemli merkezlerinden biri olan Sakçegözü yakınlarındaki Coba Höyük

29 ERZEN,Afif, 1992, Doğu Anadolu ve Urartular,s, 11. 30 ERZEN,Afif, 1992, Doğu Anadolu ve Urartular,s, 11.

45 yerleşmesidir31. Van’da Tilkitepe, Erzurum’da Karaz Höyük’ten başka prehistorik devirlere ait esaslı kazılar yapılmamıştır. Dicle’nin yukarı mecrası ile Van gölü arasında kalan Bitlis-Hakkari bölgesine arkeolojik bakımdan çok az araştırma yapılmıştır.

Erzurum’un 15. km. kuzey-batısında bulunan Karaz Höyük’te 1942 senesinde küçük bir sondaj yapılmış, üç kültür katı tesbit edilmiştir. En üstteki Bakırçağ kültürünün altındaki tabakalardan Kalkolitik çağın elle yapılmış, siyah seramikleri çıkarılmıştır32. Halbuki Doğu, Batı ve Orta Anadolu bölgelerindeki yerleşmeler genelde Kalkolitik çağda kurulmuştur. Van Yöresi’nin Kalkolitik çağda kuzey Mezopotamya kültürünün tesiri altında kaldığını görülmüştür. Diğer taraftan Tilkitepe kazılarında Eski Bronzun ikinci safhasına ait boyalı kaplar bulunmuştur. Bunlar Alişar III’teki Kapadokya kaplarına çok benzemektedirler. Malatya-Elazığ bölgesi boyalı kapları Alalakh XII de görülen ve “Çam ağacı” motifi ise nakışlı kaplara paraleldirler.

Son kalkolitik çağı Obeyd kültüründen etkilenen ve çeşitli ortak kültürel öğelerin söz konusu Doğu Anadolu Bölgesi, Neolitik Çağda, Cezire bölgesinin kuzey yörelerinin büyük benzerlikler bulunmaktadır. Bununla birlikte ev bireylerinin farklı ekonomik alanlarında faaliyet gösterdiklerini görmekteyiz. Böylece bu dönemlerde seçkin bir sınıf ortaya çıkmıştır. Dört bininci yılın başlarından itibaren kuzey Mezopotamya’da Tepe Gawra yerleşmesinden Doğu Anadolu’da Arslantepe’ya kadar bir yönetimin ve dağıtım mekanizmasının varlığı ve çok sayıda seri olarak üretilmiş kaseler ve kil mühürler bulunmuştur33.

Toplumsal, ekonomik ve politik ilişkilerin üst düzeye ulaşmaya başladığı bu devirde, özellikle Toroslar’ın kuzeyinde kalan yörelerde,

31 HAUPTMANN,Harald, 2003, Norşuntepe, (Arkeo Atlas Dergisi- sayı 2) s, 22. 32 KINAL,Füruzan.1998, Eski Anadolu Tarihi, 4. baskı, s, 29. 33 FRANGİPANE, Marcella, 2003, Doğu Anadolu Son Kalkolitik Çağ, (Arkeo Atlas Dergisi- sayı 2) s, 12.

46 Altınova’da, Malatya çevresinde ve Elazığ bölgesindeki yerleşmeler, kümeler halinde yoğunlaşmıştır.

Eski Bronz (Bakırçağ) Kültürü:

Eski Bronz çağında Anadolu’da etrafı surlarla çevrili şehir devletleri kurulmuştu. Bu şehirlerin orduları vardı ve (aralarında siyasi birlik olmadığı halde) düşmanlar karşısında birleşiyorlardı34. Örneğin Sargon’un torunu Naram-Sin’in de Puruşhanda şehrinde savaştığı ve Anadolulu 17 kraldan müteşekkil bir birleşik kuvvetle karşılaştığı anlatılır. Aralarında Kaniş (Kültepe) ve Kursuara (Aksaray olarak tahmin edilmektedir) şehirlerinin de bulunduğu bu 17 kraldan müteşekkil kuvvete Hitit kralı Pampanın başkanlık etmesi ise çok ilgi çekicidir. Bu durum şüphesiz Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan tarih öncesi çağlara ait devamlı bir iskanı gösteren bir kanıttır.

Keban Baraj sularının toplanacağı alanda yapılan kurtarma kazıları neticesinde, Doğu Anadolu Bölgesi’nde Kalkolitik, Bronz ve Demir devri kültürleri hakkında oldukça önemli bilgiler elde edilmiştir. Ayrıca Erzurum yakınlarındaki Karaz, Pulur ve Güzelova kazıları ile Van Ovasındaki Tilkitepe ve Van Gölü’nün kuzeyindeki Ernis mezarlıkları kazısı, Kalkolitik, Bronz ve Demir Devri hakkındaki bilgileri artırdı. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Güney Kafkasya ve İran ile Anadolu arasındaki oynamış olduğu tarihi rolü açıkça gözler önüne sermiştir. Hiçbir bölge ile kıyaslanmayacak şekilde çok sık ve kesintisiz bir iskan geçiren bir bölgedir35.

Bugüne kadar Doğu Anadolu Bölgesi’nde yapılan kazı ve satıh araştırmaları sonucunda, kuzeyde Kafkasya’dan, batıda Malatya Elazığ Bölgesi’ne, güneyde Kuzey Suriye ve doğuda da Urmiye Gölü’ne kadar uzanan çok geniş bir coğrafi alanda M.Ö. 4. binden itibaren çok kuvvetli bir kültür birliğinin varlığı ortaya çıkmıştır. Bu kadar geniş bir coğrafi alanı kaplayan kültüre, bölgelerin özelliklerine göre çeşitli isimler (Doğu Anadolu

34 KINAL, Füruzan. a.g.e. s, 51 35 ERZEN,Afif, 1992, Doğu Anadolu ve Urartular,s, 15.

47 Erken Bronz Çağı Kültürü, Erken Bronz Çağı Kültürü, Erken Hurri Kültürü, Kura-Aras Kültürü, Erken Güney Kafkasya Kültürü gibi...) verilmiştir. Fakat bunlar içerisinde en uygunu Erken Hurri Kültürü’dür. Çünkü daha sonra Hurri Kültürü, M.Ö. I. Bin yıllarında, Doğu Anadolu yüksek yaylasını, Güney Kafkasya’yı, Kuzeybatı İran ve güneyde de Urfa-Halfeti çevresini içine alan ve üç yüzyıl boyunca hakimiyetini devam ettiren kuvvetli Urartu Krallığı’nın kurulmasını sağlamıştır36.

M.Ö. 4. bin yıllarından itibaren yoğun bir iskan geçiren Doğu Anadolu Bölgesi’ne, özellikle M.Ö. 3. bin yıl başlarında Güney Kafkasya’dan yine Hurri menşeli kavimlerin büyük kafileler halinde göç ettikleri anlaşılmaktadır37. Bu aralarda bölgeye yeni gelen kavimlerin, oldukça hızlı bir şekilde yerleşmeleri ve çok geniş bir bölgeye yayılmaları, Hurri kültürünün bir başka önemli özelliğini teşkil etmektedir. Aynı zamanda M.Ö. 2. bin yılında (M.Ö. 1561-1531) Dicle nehrinin kuzey taraflarını yoğun bir nüfus yerleşimi vardı38.

M.Ö. 2000 yılları civarında Hititlerin Doğu Anadolu üzerinde Orta Anadolu bozkırlarına gelerek yerleşmeleri, Doğu Anadolu bölgesindeki Hurri kültüründe tedrici bir değişikliğin varlığına işaret etmektedir.

Mittaniler: Mittaniler başlangıçta Fırat Nehri ile Habur Nehri arasındaki yükseltilerde yaşıyorlardı. Mittaniler M.Ö. 2. bin yılın ortalarında, kendileri gibi Hurrili olan bazı boylarla birleşerek bir devlet kurdular. Bu devletin başkenti, Waşşukkani’dir. Bu şehir daha önceki yıllarda Hurri’lere de başkentlik yapmıştır.

Nairiler: Merkezi otoritelerin zayıflaması sonucu Hurri-Mittani devleti tekrar başlangıçta olduğu gibi beyliklere bölündü. Asur devletinin bu dönemde giderek güçlenmesi ve Hurri beylikleri üzerindeki baskıların

36 ERZEN,Afif, 1992, Doğu Anadolu ve Urartular,s, 16. 37 ERZEN, A. 1992, a.g.e.s, 17. 38 WİLHELM, Gernot, 2000, Alhurriyon Tarihehum ve Hadaretehum (Hurrileri Tarihi ve kültürü), Halep, s, 43.

48 giderek artması üzerine beylikler aralarında birleşmek ve bu yolla Asur’a karşı koymak ihtiyacını duymuşlardır. Van Gölü bölgesinden kuzeybatı İran’a kadar olan alanda, M.Ö. 13. yüzyılda Nairi ve Urartulu 8 beylik Uruatri adı altında birleştiler.

Asur krallarından Tukulti Ninurta (1244-1208) 15 yazıtında yendiği 40 Nairi kralından söz etmesine karşın, Nairi ülkesinin 40 kralı ancak küçük beylikler ve onların beyleridir. Nairi ülkesinin bu 40 bağımsız beyliği bir topluluk meydana getirmiş, Uruatri (Urartu) yanında bağımsızlıklarını korumak için birleşmişlerdir. Kurulan bu boylar birliği Yukarı Fırat yöresi ile Urmiye (Razaiye) Gölü ve Van Gölü çevresinde idiler.

Doğu Anadolu’da yaşamakta olan topluluklara ilişkin ilk kesin bilgiyi M.Ö. 13. yüzyıla ait Asur belgelerinden öğrenmekteyiz. Asur kralı Adad Nirari (1304-1273) Ağrı Dağı’nın güneyindeki Nairi ülkesine saldırdı. Bir ülkeyi birkaç kez yağmaladı. Bu yağmalamada, yağmalanan zenginlikler arasında av hayvanları da vardı. Av hayvanlarını canlı olarak yakalatıp kendi ülkesinin dağlarına bırakılmak üzere gönderdi.

Salmanassar I. Uruatri adı altında toplam sekiz ülkeye karşı bir sefer düzenleyerek bu ülkeleri tekrar egemenliği altına aldı. Bundan da anlaşılacağı gibi Van gölü’nün güneydoğusunda, Büyük Zap Irmağı vadisinin yukarı kısımlarında yer alan bazı beylikler birleşmişlerdi. Nairi adı ile kurulan konfederasyonda Nairi ülkesi, Urartu ülkesi gibi ülkeler bu konfederasyonda yer almıştı ve de bu konfederasyon içinde yarı bağımsız yaşıyorlardı.

Asur kralı Salmanassar I.’in oğlu Tikulti Ninurta I. (1243-1207) yazıtlarında Doğu Anadolu dağlık bölgesinde yaşayan boy ve ulusların kurdukları bir birlik için Nairi kelimesini kullanmıştır. Nairi terimi bundan sonra, yaklaşık olarak, yüzyıl Uruatri adının yerini almıştır. Kral Tikulti Ninurta I.’e ait yazıttan anlaşıldığına göre, Nairi ülkesinin 43 kralı Asur’a karşı başkaldırmıştı. Kral bu ülkelere düzenlediği seferde başkaldırı içinde

49 olan ülke krallarını yenmiş, bu krallar zincirlerle birbirine bağlanarak Asur ülkesine götürülmüş, Nairi ülkesinin bu kralları, Asur kralına zengin armağanlar vermiş, Asur’a vergi vereceklerini kabul etmişlerdir. Bundan sonradır ki, Nairi ülkesinin kralları serbest bırakılıp ülkelerine geri gönderilmişlerdir. Tikulti Ninurta I. Egrani Madeni’ni ele geçirerek, ticaret ve kervan yoluna egemenliği ülkesine ekonomik alanda katkıda bulundu.

Tiglathpileser I. yıllıklarında Nairi ülkesine yaptığı seferden şöyle sözetmektedir:

“Tanrım ve efendim olan tanrı Asur beni Yukarı Deniz’in (Van Gölü) kıyılarında oturan bir efendiye sahip bulunmayan uzak ülkelere gönderdi. Oralara gittim. Benden önce hiçbir kralın geçemediği dar yollardan ve dik geçitlerden geçerek ordularımı ilerlettim. Yavaş ilerlediğimiz zaman arabama bindim, ilerleyişin zorlaştığı zamanlarda tunçtan baltaların yardımıyla ilerledim (yeni yolun açılması). Nairi ülkelerinin 23 kralı savaş arabalarını ve savaşçılarını ülkelerinde bir araya toplayarak savaşmak için karşıma çıktılar. Korku ve dehşet uyandıran silahlarımın tüm hiddeti ile onlara saldırdım ve tıpkı Adad’ın çağlayan selleri gibi büyük ordularını yok ettim.... Nairi ülkelerinin 60 kralı ile onlara yardım etmeye gelmiş olanları da mızrağımın gücü ile Yukarı Deniz’e kadar sürdüm. Onların büyük kentlerini aldım. Hazinelerini ve diğer ganimetleri taşıyıp evlerini alevlere terk ettim. Nairi ülkelerinin bütün krallarını canlı olarak ele geçirdim. Fakat bütün krallara merhamet gösterdim. Tanrım ve efendim olan Şamaş’ın önünde onlara yaşamlarını bağışladım ve onları tutsaklığın bağlarından serbest bıraktım. Sonra bana boyun eğeceklerine dair ant içirdim. Onların sülalelerinin varisleri olan oğullarını, vermiş oldukları sözü tutmaları için rehin aldım. Sonra onlardan 1.200 at ve 2.000 adet hayvanlık vergi vermelerini istedim ve yeniden ülkelerine geri dönmeleri için izin verdim.”

Kral’ın bununla amacının yağmalamaktan çok Asur otoritesini kabul ettirmek olduğunu saptanmıştır. Asur kralı Tiglathpleser I. yazıtında yendiği

50 60 (altmış) Nairi şehri kralından söz etmektedir. Sözünü ettiği krallardan biri de Tumme şehri kralı idi. Tiglathpileser I. döneminde Asur, Nairilerle zorlu savaşlara girmiştir. Bundan sonra da Nairi’nin 22 ülkesinden söz edilir. II. Sardur devrinde Urartu Devleti, coğrafi bakımdan da en geniş alana ulaşmıştır. Son araştırmalara göre, Kuzeyde Gökçegölü-Bayburt, batıda Malatya, güneyde Halep ve Musul, doğuda ise Urmiye Gölü sahası ve hatta Hazar Denizi yakınlarına kadar olan yerlerde Urartu iskan kalıntılarına rastlanmaktadır. Bu durum, Urartu devletinin en parlak devrinde, M.Ö.2. binin ortasındaki Hurri yayılma sahasına tekrar ulaşıldığını göstermektedir.

Doğu Anadolu Bölgesinin arkeolojik haritasına bakılacak olursa, Neolitik ve Kalkolitik devirlerden ziyade, özellikle Bronz devrindeki iskanı gösteren höyüklerin sayısının, hemen hemen bugünkü iskana ve dolayısıyla nüfusa eşit bir seviyeye ulaşmış olduğu müşahede edilir. Doğu Anadolu yüksek yaylasında Bronz Devrinden itibaren nüfus gittikçe artmış ve küçük köy toplulukları şaşılacak derecede fazlalaşmıştır Bunu, günümüze kadar varlığını koruyan höyükler, yerleşme merkezleri ve buralarda yaşamış olan insanların mezarlıkları açıkça kanıtlanmaktadır. Bu devirde de yaşam standardında herhangi bir değişikliğin olmadığı anlaşılmaktadır. Küçük köy toplulukları yine hayvan beslemeciliği yaparak tarımla uğraşmışlardır. Ancak nüfusun bu şekilde anormal denilebilecek ölçüde artması, hayvancılıkla geçimlerini sürdüren insanların geçici yerleşme alanları bulmaya yönelmiştir. Artan hayvan sayısına otlaklar kafi gelmediği için, insanlar hayvanlarla birlikte, suyu ve otu bol olan yüksek yerlerde bulunan yaylalara göç etmeye başlamışlardır. Böylece Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu devirlerde başlayan yarı-göçebelik, normal köy hayatının zorunlu ve ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir39.

M.Ö. 2. bin yıllarından sonra, şiddetli bir kuraklığın olduğu ve insanların hayvanlarıyla birlikte suyu ve otu bol olan yüksek dağlık bölgelere çekildikleri sanılmaktadır. Doğu Anadolu’nun eski devirlerdeki (Orta

39 ERZEN, Afif. 1992, Doğu Anadolu ve Urartular, s, 20.

51 Anadolu Kayseri-Pınarbaşı-Darende-Malatya) tabii yolu, Gülek ve Amanos geçitleri vasıtasıyla Anadolu’yu, Suriye’ye ve Mısır’a bağlamaktaydı. Bu dönemde Mezopotamya, Doğu Anadolu’nun güney kısmını teşkil eden bir bölge konumundaydı. Buraya yapılan bağlantı ise, güneydoğu Anadolu’dan geçen karayollarıyla yapılmaktaydı.

Genel olarak arızalı ve yüksek bir yayla görünümünde olan Doğu Anadolu’nun yüksek dağları arasında sulak ve yerleşmelere elverişli vadiler vardır. Bu bakımdan Doğu Anadolu toprakları akarsu açısından oldukça zengindir.

Urartu Devletinin Kuruluşu ve Hurri-Urartu İlişkileri:

Feodal beyliklerin oluşturduğu bir federatif devlet olan Hurri-Mitan siyasi birliğinin merkezi otoritesinin zayıflamasıyla tekrar bir takım beyliklere bölünmüş olduğu kabul edilebilir. Orta Asur devletinin yükselişi ile bu durumdan yararlanan Asur Kralları Hurri prensliklerini kendi egemenliklerine geçirmeye çalışırken, bu küçük devletler de varlıklarını korumak gayesiyle aralarında birleşerek, bu büyük ve güçlü düşmana karşı ortak bir savunmada bulunmak zorunda kalmışlardır. Böylece, Asur belgelerinin bildirdiği üzere, M.Ö. 13. yüzyılda Van Gölü çevresinden Batı İran’a kadar olan bölgelerde bulunan Nairi ve Uruatri ülkeleri ile Asur arasında mücadeleler başlamıştır40.

Her ne kadar Nairi Ülkelerinin 40 kralı küçük prensler anlamına gelmekte ise de, Uruatri yanında Nairi’nin ikinci bir bağımsız kabileler topluluğu meydana getirmiş. Başka bir görüşte de İ.Ö. 1200’lerde Asur krallarının , ‘dağlık’ anlamına gelen ‘Uruati’ dedikleri bu ülkeye ‘düşman’ anlamındaki ‘Nairi’ adını da verilmiştir41.

40 ERZEN, Afif.a.g.e. s, 24. 41 EKİNCİ, Oktay, 2003, ‘Cumhuriyet Gazetesi, Urartu’ya Bin Selam’ 16.10.2003.

52 Urartu birliğini oluşturan boylar M.Ö. 2000 yıllarında boy grupları ve boylar halinde idi. Bu boylar Hurri kökenli idiler. Bundan, Urartu devletinin bin yıllık Hurri ve Mittani devletlerinin yıkıntıları üzerinde kurulduğu sonucu çıkar.

Urartu ve Nairi kabilelerinin kendi aralarında bir siyasi birlik sağlamalarından sonra M.Ö. 9. yüzyılın ortalarında devlet haline gelmişlerdir. Asur kralı Salmanassar III. (858-824) birkaç kez kral Nairi ülkesi kralı Aramu’ya karşı savaşmak zorunda kalmıştır. Urartu devleti, Nairi ve Urartu beyliklerinin birliğiyle, Lutipri’nin oğlu Sarduri I. (840-830) tarafından kurulmuştur.

Urartu Krallığı: Tuşpa şehrinin ve Urartu Krallığı kurucusu Lutipri oğlu I. Sarduriydi (840-830). Van Gölü bölgesi konumu bakımından, birleşik bir devletin başkentliğini yapmaya elverişli durumda idi. Asur kralı Şamsi Adad V. (823-810) Nairi ülkesini Van Gölünün çevresinde göstermektedir. Bu kral, Nairiler ile Urartuların bir birlik oluşturmalarını önlemek için çok kereler Nairi ülkesine saldırmıştır.

Asur kralı Tiglathpileser III. (727-722) Nairileri bin güçlüklerle Asur ülkesinden çıkarmış, onları Cudi dağına değin izlemiş, böylece Nairililer Asurluların başkentine yaklaşmışlar.

Urartular: M.Ö. 822 yılına ait Asur yıllığında belirtildiğine göre Urartu topraklarına yapılan seferlerde 11 büyük, 200 küçük yerleşim merkezi Asur ordusunca yağmalanmıştır. Urartu ülkesinin sınırı, M.Ö. 8. yüzyılda kuzeyden Sevan gölü, güneyden Bohtan bölgesi, batıdan Fırat nehri, doğudan Urmiye gölü idi (İşpuni döneminde Patnos ve Ağrı ovasının Urartuların egemenliğine geçmiştir). İşpuni Kuzeybatı İran’da, Urmiye Gölü’nün güneyinde yer alan Parsuwa bölgesine sefer düzenleyerek bölgeyi denetimi altına almıştır. Parsuwa adı, Medlerin ülkesi anlamına gelen Medya olmuştur.

53 Menua ayrıca krallığı döneminde bir çok bölgede kaleler, saraylar, tapınaklar ve sulama kanalları yaptırmıştır Kuzey, doğu ve güneydoğu yönünden Tuşpa’ya giden yolları ve yerleşme yerleri güvence altına almıştır. Engebeli bir arazide 51 km. uzunluğunda bir kanal yaptırarak Van Ovası’nın su gereksinimini sağlamıştır. Daha sonra Aras nehrinden kanallarla su alınmış, araziler sulanarak bağlar, bahçeler kurulmuştur. Menua en çok yazıt bırakan kral olarak bilinmektedir. 120’den fazla yazıt bırakılmıştır. Daha fazla ürün elde edilmesi için Van Gölü’nün kuzeydoğusunda yer alan Muradiye-Erciş ve Malazgirt Ovalarına sulama kanalları yaptırmıştır.

Urartu krallarının sınır ülkelerine uyguladıkları siyasetleri egemenliğine doğrudan alınmamıştı. Sınır kentleri ağır vergi altına alınarak haraca bağlanmaktaydı (Malatya şehri gibi).

İrpuni kenti aynı zamanda Aras vadisindeki Ağrı Ovası’nın ekonomik merkezi idi42. Bu, zenginlikten yararlanmak için topraklarda salt tarım yapılmasının, madenlerinin ve hayvanların alınması başlıca neden olarak ele alınabilinir.

Sargon II. Sangibuti eyaletini, Van Gölü’nün kuzeydoğusundaki Armarili bölgesinde yer alan 7 kuvvetli kent ile 30 yerleşim yerini yıkıma uğrattı.

2.1.2. M.Ö. 7. ve I. Yüzyıllar Arasında Doğu Anadolu’nun Genel Durumu:

M.Ö. VI. yüzyılın başlarında Urartu ülkesi Med’ler ile Lidyalılar arasındaki mücadele sonucunda, sınırları batıda Kızılırmak’a kadar uzanan Doğu Anadolu, Med’lerin egemenliğine kalmıştır. İşte bu mücadeleler sırasında Ermenilerin batıdan göç ederek, Fırat nehrinin doğusundaki bölgelere yabancı bir unsur sıfatıyla ve muhtelif küçük gruplar halinde sızmış oldukları anlaşılıyor. Medya’dan Batı yönünde başarılı bir çıkış yapan

42 BELLİ, Oktay, 1982, Anadolu Uygarlığı Ansiklopedisi Cilt I, İstanbul, s, 144.

54 Med Kralı Kyaksar’i, Lidyalıları Orta Anadolu’da durdurdu. Kızılırmak iki ulus arasında sınır olarak belirlendi. Doğu Anadolu’da yarım yüzyıldan biraz fazla süren Med egemenliğine yine İran’da güçlenen Pers’ler son verdi.

Pers Hükümdarı II. Kroisos M.Ö. 550’de doğudan batıya tüm Anadolu’yu aldı. Hükümdar Dareios (522-485) koyu bir merkeziyetçi anlayışla imparatorluğu 23 Satraplığa ayırdı. Özerk konumda olan Satraplıklar kendi aralarında küçük birimlere bölünmüşlerdi. Bu bölünmede etnik ve kültürel unsurlara yer verilmişti43. Pers İmparatorluğunun çözülme sürecinde bazı Satraplar, merkezden kopma girişimlerinde bulundular. Bunun başlıca nedenleri, kıyılar da etkin olan Helen kültüründen veya iç ve Doğu Anadolu bölgesindeki uyruk halklarının ağır vergilerden bunalmış olmalarından kaynaklanmaktaydı.

İskender başkent Susa yönünde hızla ilerlerken, Anadolu’nun kuzey ve doğusuna çıkmadı. Ancak buradaki yerel krallıklar ve topluluklar Büyük İskender’in hükümranlığını kabul etmişlerse de, bunun köklü bir bağ olmadığı aşikardır. Büyük İskender’den sonra Doğu Anadolu’daki topluluklar, engebeli coğrafyanın koruması altında, Selevkos yönetimine de hiçbir zaman köklü bir bağlılık göstermemişlerdir. Doğu Anadolu’da çeşitli yüzyıllarda yaşayan halk toplulukları, başta bulunan yöneticilerin değişik siyasetleri doğrultusunda, bazen huzur ve refah içinde, bazen de zor bir hayat sürdürmüşlerdir.

2.1.3. Roma Öncesinde Doğu Anadolu’nun Durumu:

M.Ö. son bin yılın ilk yüzyıllarında Anadolu’yu kaplayan kabileler, ekonomik ve siyasal özelliklerini uzun süre korudular; Gerçekten de merkezi krallıklar ancak, hızlı bir yerleşmeye ve bunun sonucu olarak da toplumsal tabakalaşmaya imkan veren ve ovaların bulunduğu, ülkenin batı kesiminde kurulmuştur. Persler’in bu mahalli özerklikleri, iyi kötü vergi aldıkları ve

43 YAVİ, Ersal, 1994, Doğu Anadolu ve Erzincan, s, 16.

55 asker devşirdikleri birimler olarak muhafaza ettiler. Bu dönemde, toprakların azlığı ve nüfusun yetersizliği tarımın, ana zenginlik kaynağı olmasına imkan vermemiştir. Bu durum hayvancılığın gelişmesinde etken oldu. Nitekim geçmişten beri bölgede özellikle hayvancılığın gelişmesine zemin hazırlayan şartların başında ziraat yapılabilecek alanların azlığı gelmekteydi. Bununla birlikte şehirlerin gelişmesiyle de ticaretin ön plana çıkması bu durumu hızlandırmıştır.

2.1.4. Roma ile Part (İran) Çekişmesi ve Doğu Anadolu’da Durum:

Pers ve Helen dönemlerinde Doğu Anadolu’da oluşan yerel krallıklar ise, Roma ve Part gibi iki güçlü imparatorluğun egemenlik çatışması içinde kaldılar. Part’ların, Pers mirasına sahip çıkmak ve Doğu Anadolu’da Roma yayılmasına engel olmak amacıyla giriştikleri bu savaşlar Doğu Anadolu odağından çevreye yayılmaktaydı. Doğu-batı ve kuzey-güney stratejik yollarını barındırması nedeniyle, Roma ve Part’lar, bu bölgede egemenlik kurabilmek için sürekli mücadeleler vermişlerdir. Bölgenin toplumsal açıdan heterojen bir yapıda olması ve ırklar arasındaki siyasi tercihler, eğilimler ve inançlar, olayları karmaşık bir hale getirmiştir. Yerel halk ve krallıkların bazıları Partlara, bazılarıysa Romalılara bağımlıydılar veya buna zorlanıyorlardı. Her iki devlet de egemenliklerinde bulunan bölge krallıklarını birbirlerine karşı kullanmaktaydı. Özellikle sınırların yakınlarındaki yerleşimler, kışkırtma ve propagandalardan bunalmıştı. Ancak, Partlar bu konuda daha başarılı olmaktaydılar. Uzun süre İran’ın hakimiyetinde kalan Doğu Anadolu halkları batıdan gelen istilacı Romalılara karşı daha çekimser davranmaktaydılar. Her şeye rağmen bu iki büyük gücün bölge üzerinde yoğunlaştırdığı baskı ve çıkardıkları savaşlar halkı ezmiş, bölgeyi parçalamış ve yoksullaştırmıştır. Bu da 198 yılında büyük bir Part- Roma savaşına yol açtı. Savaşta galip gelen Romalılar bölgede yaşayan halkın bir süre rahat nefes almasını sağladı. Roma İmparatorluğu, üstünlüğünü 232 yılındaki bir yenilgiyle tekrar kaybeder. Sasanilerin hükümdarı I. Ardachire yenilir ve Doğu Anadolu’nun önemli bölümü elinden

56 çıkar. Her iki imparatorluk Doğu Anadolu Bölgesini tampon bölge olarak kullanıp birbirilerine karşı kullandılar.

En karmaşık sosyo-politik sorunu Doğu halklarının durumudur. Bölgenin stratejik ve ticari önemini, iki ülke arasında sık sık yaşanan sıcak çıkar çatışmalarının kalan bölgede ticari kervanların işlemesi ancak barış antlaşmalarına bağlıydı. Bu ticari canlılık her iki devletin ekonomik gücüne büyük katkı sağlıyordu.

Bizans İmparatorluğu’nun Doğu Anadolu politikası Roma’nın bir mirası olarak devralındı. Part-Roma çekişmesi, bu defa Bizans-Sasani olarak, Müslüman Arapların Önasya’ya ve İran’da egemenlik kurmalarına kadar şiddetle devam etti. Yıllar süren bu mücadelede Doğu Anadolu halkları ve kentleri çok büyük kayıplara uğradılar.

Doğu Anadolu’da, Roma İmparatorluğu ile Sasani hükümdarı III. Şahpur 387 senesinde Doğu Anadolu’da yeni bir paylaşma antlaşması yapmıştı. Verilen kararın sonucunda bölge iki ayrı krallığa bölündü.

Roma İmparatorluğu’nun 395’ten sonra kesin olarak ikiye ayrılması ile birlikte şekillenmeye başlayan Bizans yönetimi, İran’dan gelecek tehlikelere karşı yerleşik alanların bir kısmını restore edip bir kısmını da yeniden tesis etmiş, korunması ve güçlendirilmesine özen gösterip ticaret yolları da güvenlik altına alınmıştır. Buna rağmen savaşların en şiddetlilerinden biri Sasani Kralı II. Yezdcerd (446-457) zamanında olmuş, Mezpin’de Bizans’ı yenen İran güçleri kesin olarak Doğu Anadolu’yu tamamen kendilerine bağlamaya yönelmişlerdir.

İranlıları Kadisiye’de yenen Müslüman Araplar 636-639 yılları arasında Doğu Anadolu’ya girmeye başardılar. Mezopotamya fetih komutanı İyaz İbni Genem ordularının Bitlis’ten Ahlat’a ve oradan Erzurum’a yürüttü. Araplar buradan sonra aralıksız olarak Doğu Anadolu kentlerine akınlar düzenlerler. Birçok Bizans valisi Arap istilalarıyla uğraşmaktansa, onlara vergi vermeyi

57 yeğ tuttu. Hz. Ömer zamanından itibaren Doğu Anadolu’ya yazlı-kışlı pek çok akınlar yapmalarına rağmen ellerine geçirdikleri kentleri uzun süre muhafaza edebilmekten de aciz kalmışlardır. Müslüman Arap akınlarının Doğu ve Güney Doğu Anadolu’daki önemli sonucu, Bizans sınırlarındaki bazı kentlerde kışla, imaret ve medreseler kurarak çoğu gönüllü din adamı ile asker ve halkı buralarda iskan etmiş olmalarıdır. Bu kentler Bizans sınırlarında güvenlik noktaları oluşturmuş, daha sonraları Anadolu’da İslam dininin yayılmasında ileri noktalar olarak kullanılmışlardır.

Bizans’ı çökerten en önemli etkenlerden biride Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da din ve mezhep çatışmalarına karşı yönetimin tarafsız ve tutarlı politikalar üretmekte başarısız olmasıdır.

Onuncu yüzyılın ilk yarısında Tuğrul bey zamanında kalabalık Türkmen grupları Van ve Erzurum'a kadar ilerlediler. Bu sırada bir başka Oğuz grubu da Diyârbakır yönünde ilerleyerek Silvan, ve 'ye kadar ulaştı. Selçuklular 1046'da Gence'de ve 1048'de Hasankale'de Bizanslıları ağır yenilgilere uğrattılar. Tuğrul Bey 1054 yılında Erzurum'a kadar ilerleyerek bu bölgeleri itaat altına aldı.

Tuğrul Bey'in ölümünden sonra Selçuklu sultani olan Alparslan, Anadolu'nun fethine daha çok önem verdi ve Doğu ve Güneydoğu büyük kısmını fethetti.

Alparslan'ın Bizans İmparatoru Romenos Diogenes'in kalabalık ordusuna karşı kazandığı Malazgirt Savaşı (26 Ağustos 1071) ise, Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında bir dönüm noktası oldu. Sultan Alparslan, İslâm aleminde büyük bir sevinç meydana getiren bu sefer ile Anadolu'nun kapılarını Türklere açmış oldu. Nitekim bu tarihten sonra akın akın Anadolu'ya gelen Türk grupları burayı kendilerine ikinci anayurt yaptılar. Alparslan Malazgirt zaferinden sonra emîrlerini Anadolu'nun fethi için görevlendirdi. Malazgirt zaferini takiben Anadolu'nun büyük bir bölümü Türklerin eline geçmiştir.

58 2.1.5. X.-XVI. Yüzyıllar Arasında Doğu Anadolu:

Doğu Anadolu Bölgesinde değişik dönemlerde ve yörelerde kurulmuş bazı devletler ve beylikler şunlardır;

Hamadani Devleti (929-1003M): Merkezi Halep ve Musul olmak üzere kuzey Irak ve Suriye44, Güney ve Doğu Anadolu bölgesine (Malatya ve Elazığ) kadar uzanan sınırlara sahipti.

Mervani Devleti: 985 yılında Elazığ(Harput), Bitlis ve daha sonra genişleyip Güney Doğu Anadolu’nun bir kısmı da bu devletin egemenliğinin altında girmişti.

Eyyûbîler (Hasankeyf ve Meyyafarıkin) (1171-1348): Doğu Anadolu bölgesinde Diyarbakır, Mardin, Bitlis ve çevresini kapsayan, hatta Erzurum’un güneyi de dahil olmak üzere bölgede sınırları zaman zaman değişmek suretiyle uzun bir dönemde hüküm sürmüştür. Eyyubilerin Doğu Anadolu'daki devletleri hâkimiyetleri altına almak istemeleri dikkat çekicidir.

Saltuklular (1092-1202): Erzurum dolaylarını (Pasin Ovasında) bir beylik kurulmuştu45.

Mengücükler (1118-1250): Erzincan, Kemah ve civarlarında bu Mengücüklü Beyliği, Türkiye Selçukluları Devleti'ne tâbi olmuştu.

Dilmaçoğulları (1085-Akkoyunlular dönemi): Bitlis ve Erzen'de hüküm sürmüş.

Artuklular (1101-1409): Üç kol halinde gelen Artuklular; 1- Hasan Keyf veÂmid, 2-Mardin ve Meyyâfârıkîn, 3. Harput'da Üç kol halinde hüküm sürmüşler.

44 ALSAMER, Faisal, 1973, Aldevle Al Hamadaniye fi Al Musul ve Halep, II. Kısım, Bağdad, Irak. 45 SÜMER, Faruk, 1998, Selçuklular devrinde Doğu Anadolu’da Türk Beylikleri, Ankara.

59 Dulkadıroğulları: Büyük Anadolu Beyliklerinden ve Doğu Anadolu’nun batısında kurulmuştur. Elbistan başkent olmak üzere Maraş, Kayseri, Elazığ, Ayıntap, Malatya, Adıyaman vilayetlerinde hüküm sürdü. 1522 yılında Osmanlı topraklarına katıldı.

Diğer beyliklere bakıldığında; Hakkari, Cizre ve Palu gibi beylikler bu bölgede hüküm sürmüştü.

2.1.6. Osmanlı Dönemi:

XVI. ve XVII. yüzyıllar, Osmanlı Devleti’nin dünya siyasetinde etkin olduğu bir dönemdir. XVI. yüzyılın başında Yavuz Sultan Selim’in başarılı fetihleri, Osmanlıların hakimiyet ve nüfuz sahasını genişletmiştir. Özellikle

İran ve Mısır seferleri sonucu bir çok ülkenin idaresi Osmanlılara geçmiştir.

Yavuz Sultan Selim devri (1512-1520) gibi, Osmanlı Hanedanlığı’nın tahtına oturan Kanuni Sultan Süleyman devri de (1520-1566) Osmanlılar için ihtişamlı bir dönem olmuştur. Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu XVI. yüzyılın hemen başlarında İran’da Safevi Devleti kurulmuştu.

Şah İsmail (1501-1524) ile birlikte gücünü hissettirmeye başlayan Safevi Devleti, kısa zamanda Osmanlıların nüfuz sahası olan Doğu Anadolu, Azerbaycan, Gürcistan, Şirvan, Bağdat ve Musul bölgelerinde hakimiyet tesis etmeye yönelmiştir46.

Kanuni Sultan Süleyman da, Safevi Şah Tahmasb (1524-1576) ile aynı bölgeler için hakimiyet ve nüfuz mücadelesi yapmıştır. Kanuni, İran üzerine üç büyük sefer (Sefer-i Hümayun) düzenlemiştir.

46 KILIÇ, Remzi,2001, XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Osmanlı- İran Siyasi Antlaşmaları, İstanbul, s, 7.

60 Şah İsmail, ortaya çıktığı günden itibaren hakimiyet ve nüfuzunu her yana yaymaya çalışmaktaydı. Şah İsmail, böylece Sünni dünyasının lideri olan Osmanlı Devleti’ne karşı dostane bir tutum içinde olmadığını göstermişti. Nitekim Şah İsmail, Şii bir devlet kurmayı tasarlamıştır.

Akkoyunlu ülkesini de kendisine miras sayarak elde eden Şah İsmail’in çok kısa sürede umduğundan fazlasına kavuşmuştur.

Şah İsmail’in İran’da Safevi Devleti’ni geliştirmek ve siyasi nüfuzunu arttırmak istemesi, doğusundaki Özbek Hanları’nın, batısındaki Osmanlı Devleti’ni ve güneyde bulunan Memlukları ciddi biçimde rahatsız etmiştir.

1501 yılında, Şah İsmail’in Erzincan’a geldiği sırada II. Bayezid (1481- 1512), batıda Modon ve Koronun fethi ile meşgul olmuştur. Şah İsmail, nüfus bakımından beslendiği Anadolu’ya gönderdiği halifeleri vasıtasıyla burada yer yer isyanlara ve toplu halde göçlere sebep oluyordu. II. Bayezid bu faaliyetlere son vermek için Alevi Türkmenlerin İran’a gitmelerini yasaklamış, bir kısmını da Rumeli’ye sürgün etmişti47.

Safevi Devleti hükümdarı Şah İsmail, ortaya çıkışından itibaren Türkmenleri kendisine asker ve mürid ederek, Anadolu’yu yurt etmek istiyordu. 1507 yılında, Şah İsmail, büyük ordu ile Doğu Anadolu’ya yönelerek; Erzurum, Erzincan yolu ile Dulkadiroğlu Alauddevle Bozkurt Bey’in üzerine yürümüştü. Anadolu’daki Türkmen müridlerine güven vermek ve gövde gösterisi yapmak da Şah İsmail’in amaçları arasında gözükmektedir.

Harput’u ele geçiren Şah İsmail’e Diyarbakır hakimi Musullu Emir Bey itaatını arz etmiştir. Böylece kalabalık bir oymak olan Musullu aşireti Kızılbaşlara (Safevilere) katılmış, Diyarbakır bölgesi de Safevi Devleti idaresine girmiştir. Böylece Safevi Devleti’nin sınırları; Fırat Nehri’nden

47 SABBAG, Abbas, 1999, Tarih Al-Alakat al Osmaniye – İraniye, Beyrut, s. 242.

61 Ceyhun Nehri’ne kadar uzanıyordu. Azerbaycan, Irak, Fars Eyaleti, doğuda Horasan ve Herat, batıda ise; Osmanlılarla olan hudut; Erzurum, Erzincan, Kemah, İran’da kalmak üzere Sivas’ın Suşehri taraflarından başlıyor, Karadeniz sahiline kadar ulaşıyordu.

Artık Şah İsmail için en önemli hedef Osmanlı toprakları, özellikle de doğu kısmı idi. Safevi Devleti Şahı İsmail, Çaldıran’da aldığı ağır mağlubiyete rağmen, vazgeçemiyordu. Safevi Devleti’nin Anadolu’da nüfuzunu artırmayı çok gizli bir Şii propagandasıyla sürdürmekteydi. Sultan Selim’in İran üzerine yeni bir seferini önlemek için devamlı barış elçileri göndermiş, hem de kumandanları Anadolu’nun doğu ve güneyinde Osmanlı kuvvetlerine karşı devamlı direnişte bulunmaya çalışmışlardır.

Safevi Ordusu daha Doğu Anadolu’da, Osmanlılar Avrupa’da seferde iken; Erzincan, Erzurum, Ağrı başta olmak üzere bir çok yerleri yakıp- yıkarak, onların yararlanabileceği ne varsa, hayvan, bitki ve diğer canlıları tahrip ederek, İran içlerine doğru çekilmişlerdi. Amaç hem kendi askeri birliklerini ölümden korumak, hem de Osmanlı askerini bıktırmak ve yıpratmaktı. Ayrıca doğu halkının gözünü korkutmak ve Osmanlı yanlısı oldukları için onları cezalandırmaktı48.

Öteden beri yaşanan gelişmelerin yanı sıra, Şah Tahmasb’ın, Kanuni Sultan Süleyman’ın Avrupa’da savaşmasını fırsat bilerek Kafkaslara istila etmesi, Azerbaycan, Doğu Anadolu ve Anadolu’daki göçebe Türkmenlere karşı kuvvetli ve sinsi ve Şiilik propagandası yapması, Van, Erciş ve civarındaki kaleleri zorla işgal etmesi, Erzurum ve Kars bölgesinde çevreye büyük tahribatlar vermesi, Şirvan ülkesine kanlı baskınlar yapması gibi sebepler, yeniden İran üzerine sefer yapılmasını kaçınılmaz hale getirmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman’ın Tebriz (II. İran) Seferi’nin sebepleri siyasi- dini hakimiyeti sağlamak ve rakibi olan Şii-Safeviler’e ağır bir darbe indirmekti. 1548 yılı baharında, Kanuni henüz İran (Tebriz) Seferi’ne

48 KILIÇ, Remzi, 2001, XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Osmanlı- İran Siyasi Antlaşmaları, İstanbul, s. 37.

62 çıkmadan önce, Şah Tahmasb, Doğu Anadolu’yu istila etmiş, Hınıs, Pasin ve Erzurum’a büyük sıkıntılar vermiştir. Van Kalesi üzerinden gelerek Hınıs’ı yağmalamış, Tercan ve Erzincan’a kadar gelmiş etrafı mahvederek kaçmıştır.

1552 yılı yaz mevsiminde Kanuni Sultan Süleyman Avrupa’da; Avusturya, Almanya ve İspanya kuvvetlerine karşı savaştığı bir sırada, doğuya Osmanlı Ordusu’nun gelemeyeceğini fırsat bilen Şah Tahmasb, Safevi Ordusu’nun dört ana kola ayırarak, Osmanlı ülkesinin doğudaki hudut şehir ve kasabalarına çok şiddetli ve tahripkar akın ve yağmaya düzenlemiştir.

Safeviler’in, 1550-1552 yılları arasındaki Doğu Anadolu’yu devamlı olarak baskı ve işkence ile sindirme, talan ve yağma ile ezme, burayı tampon bölge yapma ve çöl haline getirmek için canlı koymayıp yok etme çabaları ve girişimleri nihayet kendileri üzerine Osmanlı Devleti’nin yeni bir seferi zorunlu kılmış, böylece Kanuni Sultan Süleyman İran üzerine sefer hazırlıklarına başlamıştır.

Bu sırada İsmail Mirza, Safevi Masum Bey ve Mühürdar Şah Kulu Halife; Van, Gevaş, Erciş, Adilcevaz bölgelerini yağmalarken, Hüseyin Mirza da Kaçarlu Ziyadoğlu Şahverdi Sultan kolu ile Hakkari ve Gevar çevresini yağmalamışlardır.

Şah Tahmasb’un bu yağma ve tahribinin nedeni, Doğu Anadolu Bölgesi’ni oturulması ve geçilmesi imkansız bir saha haline getirerek, Osmanlıların İran’a yapacakları seferleri mani olmaktır. 1551-1554 yılları arasında Erçiş, Adilcevaz, Ahlat, Bargiri kaleleri ve Muş’a kadar olan yerleri yağma ve tahrip ettiği gibi, Erzurum ve Pasin ovalarında da benzeri şeyleri yapmıştır. Bu yağma ve tahrip akınlarının bir gayesi de Osmanlı Padişahı’nı barış yapmaya zorlamaktır, ve Kanuni Sultan Süleyman ile barış yapmak istiyordu. Çünkü Safevi Devleti, Osmanlı Devleti ile barış yaptığı taktirde, hem büyük bir tehlikeden – varlığını elli yıldır kabul etmeyen dünyanın güçlü bir devletinden – kurtulacak, hem de komşu olduğu çok kuvvetli bir

63 devlet tarafından kabul edilmiş olmanın rahatlığına kavuşacaktır. 1554 baharında daha Kanuni Halep’ten çıkmadan evvel, Şah Tahmasb, Doğu Anadolu’ya insanlara büyük zararlar vermiştir.

1 Haziran 1555 tarihinde Barışı ile Osmanlı Devleti, kuruluşundan yaklaşık elli beş yıl sonra ancak Safevi Devleti’ni resmen tanımış ve kabul etmiş oluyordu. İki devlet arasındaki hududun son Osmanlı fütuhatı esas olmak kaydıyla, bu durum üzerine; Ardahan, Kars, Göle, Zarşat, Arpaçay vs. havalisi Safevilerden ’dan Osmanlılara bırakılmıştır.

Kanuni Sultan Süleyman, Safevilerin ortadan kaldırılamayacağı anlayınca, Doğu Anadolu’nun huzur ve sükununu sağlamak ve batıya karşı yönelmek, barış yolu ile Doğu Anadolu’dan, Irak ve Azerbaycan’dan uzak tutmayı düşünmüştür.

21 Mart 1590’da imzalanan, Osmanlı-Safevi düşmanlığına son veren İstanbul Antlaşması her iki tarafın da savaşın doğurduğu sıkıntılardan bir an önce kurtulma arzularının sonucuydu. Osmanlı Devleti; askeri ve ekonomik gücünü daha fazla kaybetmemek, fethedilen ülkeleri tamamen kontrolü ve idaresi altına almak, serhat bölgelerinde oraya buraya göç ederek dağılmış olan halkın yerlerine dönmesi ve uzun süren savaş sebebiyle disiplini bozulmuş askerin yeniden “zapt ü rabt” altına alınması için bu barışı kabul etmiştir. Batıda Avusturya ile çıkabilecek bir savaş durumunda, doğu hudutlarından da emin olmak istiyordu.

17 Mayıs 1639’da Kasr-ı Şirin civarındaki “Zohab” mevkiinde bulunan Osmanlı karargahında barış antlaşması imzalanmış olduğu için bu tarihi belgeye “Kasr-ı Şirin Muahedesi” denilmiştir. Kasr-ı Şirin Antlaşması’na da Osmanlı tarafını temsilen Veziriazam Serdar Kemankeş Kara Mustafa Paşa, Safeviler tarafını da olağanüstü yetkilerle gönderilmiş murahhas Saru-Han ile elçi Muhammed Kulu Han temsil etmiştir49.

49 KILIÇ. Remzi,2001, XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Osmanlı- İran Siyasi Antlaşmaları, s, 193.

64 17 Mayıs 1639 (14 Muharrem 1049)’da Osmanlı Devleti’yle, Safevi Devleti arasındaki Kasr-ı Şirin Barış Antlaşması ile; Bağdat tarafından hudut, Bedre, Cessan, Hanikin, Mendeli, Derne, Dertenek’ten Sermenel mevkiine kadar olan ve burada Caf aşiretinin bazı kabileleri ve Zincir Kalesi’nin batısındaki köyler ve Şehrizor yakınındaki Zalim Ali Kalesi civarı Osmanlılarda kalacaktır. Bundan başka kuzey hududundaki Kars, Ahıska ile Van, Şehrizor, Bağdat ve Basra hudutlarına Şah tarafından kesinlikle taarruz edilmeyecektir. Zincir Kalesi, Van hududundaki, Kotor, Makü, Kars taraflarında olan kaleler her iki tarafça yıktırılacaktır.

XIII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun batı sınırlarında barış hüküm sürse de ve Osmanlı İmparatorluğu temsilcileri Viyana, Paris ve Moskova’ya göndererek diplomatik ilişkiler düzeltmeyi çapalasa da doğuda durum böyle değildi. Sonunda Osmanlı İmparatorluğu Gürcistan ve Batı İran (1723’te Kermanşah, 1724’te Hemedan) ve Eylül 1736 yeni bir barış anlaşması imzalandı50 (Kasr-ı Şirin anlaşmasının tekrarıdır). Doğu Anadolu’da üzün yıllar süren Osmanlı-Safevi savaşları nihayet 1761’de yapılan dostluk anlaşması ile noktalandı. Ancak yine XIX. Yılında değişik yıllarda Osmanlı ile Safevi Devletiyle sorunlar yaşanmıştır.

II. Mahmut 1826’da yönetimde köklü bir değişikliğe giderek eyaletlerin başına valilikler atadı. Amaç, merkezi kontrolü arttırmaktı. Valiler, beylikleri, direnmelere rağmen tek tek yıkmaya başladılar. 1839’da Tanzimat’ın ilanıyla yeni bir mali düzenleme getirildi, vergilerin sayısı azaltıldı ve vergi toplamada, sonradan tekrar kullanılmaya başlayacak olan, iltizam usulü kaldırılarak, emanet ve maliye memurları ile tahsil usulü getirildi. Yurtluk ve Ocaklık olan topraklar hazineye devredilerek sahiplerine maaş bağlanması ya da sahiplerinin kazalara müdür olarak atanmaları öngörüldü. Yurtluk ve Ocaklık sahiplerinin bir kısmı buna direndi.

50 Osmanlı-Safevi barış siyasetine rağmen İbrahim Paşa, 1722'den itibaren Doğuda fütuhata başladı. Batı İran ve Kafkasya'nın İran'ın elinde bulunan bölgeler, toplam olarak 290.000 km2 büyüklüğünde topraklar Osmanlı’ya geçti. İran ile savaş, 1746'ya kadar sürdü.

65 Erzurum’da valiye karşı ayaklandılar. Botan yöresinde isyan etmiş olan Bedirhan Bey’in akrabaları, Van’da ayaklanarak yeni sisteme karşı çıktılar. Bedirhan Bey bir süre sonra Diyarbakır’da da isyan çıkardı. Çıldır Sancağı’nda yurtluk ve ocaklık sahipleri, 1848’e kadar direniş gösterdiler. Cizre bölgesi de bir sorundu. Aşiret reisleri maaşa bağlanmayı ya da kaza müdürü olmayı kabul etmiş olsalar bile, aşiret halkı vergi verme ve asker olma yükümlülüğüne karşı direniyordu. Merkezileştirme çabaları ve beyliklerin ortadan kaldırılması bir süre için bölgede düzen ve güvenliği yok etti. Beyliklerin çöküşünü izleyen genel kargaşa ve güvensizlik ortamı, çoğu kişiyi dine yöneltti. Aşiretler arası arabuluculuk yapmak için bir arabulucu kuruma ihtiyaç doğmuştu. Öteden beri var olan “şeyhlik” bu işlevi yerine getiren bir kurum olarak bu ortamda etkinliğini arttırdı. Böylece 19. yüzyılın ikinci yarısında şeyhler, bölgenin en önemli politik gücü haline geldiler.

1891’de kurulan Hamidiye Alayları, aşiret beylerini tekrar ön palana çıkardı. 1896’ya gelindiğinde, doğuda kurulan Hamidiye Alayları’nın sayısı 65’e yakındı. Alaylar, Sünni aşiretlerden kurulmuştu. Alay mensupları düzenli askerlik yerine kendi bölgelerinde kalarak askerlik yapmış sayılıyorlardı ve ancak ihtiyaç olduğu zaman verilecek olan görevi yerine getirmek zorundaydılar.

Yine Osmanlı İmparatorluğu en felaketli günleri XX. yüzyılın başlarında ve özellikle,1912-1913’de Balkan savaşı, 1914-1918’de Birinci Dünya Savaşı ve 1919-1922’deki Kurtuluş Savaşında yaşamıştır. 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilanıyla Osmanlı İmparatorluğu sona bulmuştur.

2.2. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Nüfusun Tarihsel Gelişimi:

Doğu Anadolu nüfusunun tarihsel gelişimini ele almaya çalıştığımız bu bölümde, nüfusun geçmişteki durumuna kısaca değindikten sonra esas olarak Osmanlı dönemindeki durumunu inceledik. Bu konuda nüfusla ilgili (tahminlere dayalı olmak suretiyle) yapılan araştırmalardan ve bazı tarihsel istatistiklerden faydalandık.

66 Nüfusun tarihsel süreç içindeki değişimi, çok çeşitli faktörlere bağlı olarak gerçekleşmiş, böylece farklı rakamların ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bu faktörler içinde; geçmişte sınırların kısa süreler içinde değişiklikler arzetmesi, bir başka deyişle; sınırların genişleyip daralması, savaşlar, çeşitli zamanlarda yapılan araştırma yöntemlerine dayalı farklılıklar vs. gibi.

Bütün bunlarla birlikte, nüfusa dair bilgilerin zaman içinde doğruluğunun gün geçtikçe daha fazla olduğunu ve gerçeğe daha çok yaklaştığını da söyleyebiliriz. Bunun en açık göstergesi de, nüfusa dair bilgilerin kayıt altına alınmış olmasıdır. Şüphesiz bu kayıtlarda bulunan rakamlar araştırma yapanlar için yetersizdir. Fakat daha doğru tahmin yapmaya yöneltmesi açısından ayrı bir değer taşır.

Anadolu’nun geçmişe ait çeşitli dönemlerdeki nüfusuyla ilgili olarak yapılan bazı araştırmalarda verilen rakamlar; 2., 5., 10. ve 13. asırlarda sırasıyla 8,8 milyon, 11,6 milyon, 8 milyon ve 6 milyon olarak tahmin edilmiştir51. Bu tahminler ise, Anadolu’da yaşanan ekonomik veya bazın ise yaşanan siyasi, göç ve ekonomik gelişmelere dayandırılmaktadır.

2.2.1. Osmanlı Döneminde Nüfus:

2.2.1.1. Osmanlı Döneminde Nüfusa Dair Bilgi Veren Kaynaklar:

Osmanlı döneminde çeşitli kaynaklarda verilen nüfus bilgileri tam olarak gerçeği yansıtmasa da önceki dönemlere göre gerçeğe daha yakın bir nitelik taşımaktadır. Osmanlı döneminde istatistik bilgilerinin verildiği kaynaklar çeşitli dönemlere göre gruplandırılır.

Tapu Tahrir Defterleri, Mücmel Defter-i Hakkani ve Mufassal Defter-i Hakkani XVI. yüzyıla ait bilgi veren başlıca kaynaklardır. Bu kaynaklar içinde nüfusa dair en fazla bilgi veren defterler, Tapu Tahrir Defterleri’dir.

51 BEHAR, Cem, 1996, Osmanlı İmparatorluğunun ve Türkiye’nin nüfusu 1500- 1927, Ankara, s, 3.

67 XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Seyyahların verdikleri bilgiler, yine özellikle XIX. yüzyılda kiliselerde (patrikhane) tutulan kayıtlarda verilen rakamlar, Anadolu nüfus verileri açısından birer kaynak olarak değerlendirilebilir. Yine XIX. yüzyılda bölge nüfusuna ilişkin olarak yapılan tahminlerin dayandığı bir başka kaynak da, Osmanlı Devleti’nde görev yapan yabancı kişilerin, görev sürelerince tuttukları notlardır. XIX. yüzyılda doğrudan nüfus bilgilerinin bulunduğu önemli bir kaynak da bu dönemde yapılan nüfus sayımlarıdır. XIX. yüzyılın ortaları ve XX. yüzyılın başlarında yayınlanan ve birçok konuda istatistik bilgilerin yer aldığı sâlnâmeler de bizlere bu konuda ışık tutmaktadır. Fakat tüm bu kaynaklarda, bölge nüfusuna ilişkin olarak verilen rakamlar arasında bir uyuşmazlık olduğu da görülmektedir.

2.2.1.2. Osmanlı Nüfusunun Gelişimi:

Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş devrini tamamladığı ve sonraki dönemlerde nüfusunun giderek arttığı (1594’e kadar) kuşkusuzdur. Tablo 2.

Osmanlı Devleti 16. yüzyılın sonlarına doğru (1594) güçlü bir cihan devletidir ve tahminen 100 milyonluk bir nüfusa sahiptir52.

Osmanlı İmparatorluğu’nun 18. yüzyılda sınırları içerisindeki nüfusuna ilişkin tahminler kişiye göre çok değişiktir. Mesela; 1700 yılında nüfusun 77.9 milyon, 1750 yılında 76.2 ve 1800 yılında 63.7 milyon olduğu tahmin edilmektedir.53 Başka kaynaklara göre, imparatorluğun toplam nüfusu 1785 yılında 32 milyon, 1788 yılında Avrupa’daki bölümü 8 milyon, Asya’daki bölümü 36 milyon, Afrika’daki bölümü ise 5 milyondur54. İstanbul’daki nüfus aynı kaynağa göre 1 milyondur. Yani İmparatorluğun toplam nüfusu 50

52 DOĞANAY, Hayati, 1997, Türkiye beşeri coğrafyası,İstanbul, s. 153. 53 DOĞANAY, Hayati, 1997, Türkiye Beşeri Coğrafyası İstanbul s: 153. 54 BEHAR, Cem, 1996, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Türkiye’nin nüfusu 1500- 1927, cilt II,Ankara.

68 milyona ulaşmaktadır. Görüldüğü gibi, Osmanlı İmparatorluğu’nun 16. yüzyılın sonuna doğru (1594) yaklaşık 100 milyonluk bir nüfusa ulaşmış; 2 yüzyıl sonra bu nüfus yaklaşık 40 milyon azalmıştır. Bu nüfus kaybının nedeni, imparatorluğun artık savaşlardan sürekli yenik çıkıyor olması ve bunun sonucunda toprak ve nüfus kaybına uğramasıdır. Bilindiği gibi 15. ve 16. yüzyıllar Osmanlı Devleti’nin en parlak dönemini yaşadığı yüzyıllardır.

Tablo 2: Osmanlı İmparatorluğunda Nüfus Gelişmesi55(milyon kişi).

Yıllar 1453 1594 1700 1750 1800 1850 1874 1885 1914

Osmanlı 13 100 77.9 76.2 63.7 56.3 28.9 17.3 15.856 Nüfusu Kaynak: Hayati Doğanay(1997) Türkiye Beşeri Coğrafyası (tahmini).

1516 yılında Erzincan kentinde 3721 kişi (nüfus) varken Erzincan kazasında 24.243 kişi vardı, 1530’te kent nüfusu 3.820 kişi iken kazası ise 18896 kişiydi ve 1591’e gelindiğinde kent nüfusu 3.420 kaza ise 34.745 kişi vardı. Erzincan kent ve kazasında büyük bir değişiklik yokken, 1516’da Kemah şehri 1.581 iken, kaza 23.818 idi. 1530’te kent 1.363, kaza 19.725 olmuş, 1591 ise Kemah kenti 776 kişi, kazası ise 35.694 nüfusa ulaşmıştır57.

1520- 1535 yılları arasında Zülkadriye Vilayeti 333.665 kişi Diyarbakır Vilayeti ise (70.858 Müslüman hane, 11.938 Hıristiyan hanesi) ile tahmini nüfus ise 415.420 kişi58 ve Diyarbakır Şehri ise 18.942 kişi idi59.

XIX. Yüzyıl’dan XX. Yüzyılın Başlarına Osmanlı Nüfusu;

55 DOĞANAY, Hayati, 1997, Türkiye Beşeri Coğrafyası, İstanbul, s, 153. Bazı kaynakların bu rakamların çok altında verilmektedir. Özellikle XVI. ve XVII. yüzyıllarında. 56 Anadolu nüfusu (I. Dünya Savaşı başlamadan önce tahmini nüfus 15.5 – 17 milyon arasındaydı). 57 BEHAR, Cem. 1996, Osmanlı İmparatorluğunun ve Türkiye’nin nüfusu 1500- 1927, Ankara, s, 17. 58 Diyarbakır Vilayeti Güney Doğu Anadolu’nun büyük kısmı ve Doğu Anadolu’nun bir kısmı kapsıyordu. 59 BEHAR, Cem, 1996, a.g.e. s, 4-5.

69 Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde 19. yüzyıl başlarında, 63.7 milyon dolayında bir nüfusun yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu tarihten sonra imparatorluk nüfusunda sürekli bir azalma görüldüğü ve 1885 yılında nüfusun 17.3 milyon olduğu kaydedilmektedir60. Başka tahminlere göre imparatorluk nüfusu 1804 yılında 29.5 milyondur. 1807 yılında 25 ile 27 milyon arasındadır. İmparatorluğun 1822 yılında yaklaşık nüfusu ise, 24.1 milyondur61.

Görüldüğü gibi Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan nüfus hakkında 1830 yıllarına kadar çok çelişkili rakamlar verilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğunda, ilk nüfus sayımı, II. Mahmut döneminde 1831 yılında yapılmıştır. Bu dönemde bir Islahat niteliğinde olan nüfus sayımını II. Mahmut, askere alınacak kişi sayısını tespit etmek amacıyla yaptırmıştır. Bu sebepten dolayı bu sayımda sadece erkek nüfusu dikkate alınmıştır. Çıkan sonuçlar nüfusun yarısını teşkil ediyordu62. Fakat bu sayım Doğu ve Güney Doğu Anadolu’nun büyük kısmında yapılmamıştır. (Tablo 3)

Bunun dışında 1844 yılında yapılmış bir Osmanlı nüfus sayımı daha vardır. Bu sayımın, 1831 sayıma göre daha özenle yapılmış olduğu çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. Fakat bu sayımın orijinal arşiv belgeleri henüz bulunamamış (yayınlanmamış) olmasına63 rağmen daha 1850’lerden itibaren bazı araştırmacılar tarafından sonuçları verilmiştir64.

Tablo 3: 1831 Yılında Osmanlıda Erkek Nüfus Sayımı (Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da yalnız Çıldır, Kars ve Viranşehir'de yapılmıştır)65. YER ADI ERKEK NÜFUS

60 DOĞANAY, Hayati, 1997, Türkiye Beşeri Coğrafyası, İstanbul. 61 BEHAR, Cem, 1996, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Türkiye’nin nüfusu 1500-1927, cilt II, Ankara. 62 KARAL, Enver Ziya, 1943, İlk nüfus sayımı, 1831, Ankara. 63 KARAL, Enver Ziya, 1943, İlk nüfus sayımı, 1831, Ankara. 64 Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi 4, 1982, s 771. 65 KARAL, Enver Ziya, 1943, İlk nüfus sayımı, 1831, Ankara.s, 210, 214 ve 215.

70 Çıldır Eyaleti 78.668

Kars Eyaleti 19.741

Anadolu Toplamı 2.383.876

Rumeli Toplamı 1.369.744

Genel Toplam 3.753.620

Kaynak: KARAL, Enver Ziya, 1831 İlk nüfus sayımından alınmıştır.

Etnik ve dini gruplarla ilgili olarak verilen rakamlara göz atacak olursak; Asya’daki Arapların sayısı 900.000, Türkmenler 85.000, Kürtler, 1.000.000, Asya’daki Ermeniler 2.400.000, Süryani ve Keldaniler 235.000 olarak verilmiştir. Bu rakamlara göre, Müslümanların sayısı çok az gösterilmiştir. Oysa Ermenilerin bulundukları bölgelerde Kürtler ve Türkler (Türkmen) onlardan daha fazla ve daha geniş alanlara yayılmıştır. Yine aynı husus Araplar için de geçerlidir (Acaba Asya’daki her beş Ermeniye iki Arap mı karşılık gelmekteydi?!). Fakat öyle görülüyor ki bu rakamlar, siyasi veya başka amaçlar için verilmiş olabilir66.

2.2.1.3. XIX. Yüzyılda Doğu Anadolu Vilayetlerinin Nüfus Durumu:

Bu dönemdeki nüfus bilgileri vilayet bazında tetkik edilmek suretiyle ortaya konabilir. Nitekim Osmanlı imparatorluğunda XIX. yüzyıla kadar doğrudan nüfus tespitine dair bir sayım yapılmamıştır. XIX. yüzyılda sınırlı sayıda da olsa yapılan sayım sonuçlarının yanında başka kaynaklara da başvurmak suretiyle konun bütünlüğüne sadık kalmayı hedefledik.

XIX. yüzyıl tüm dünyada olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğunda da çok önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. Başta ekonomik, sosyal, kültürel değişimlerin ve gelişimlerin yaşandığı bu dönemin nüfusuna dair bilgiler, sadece sayımlarla sınırlı kalmamış aynı zamanda imparatorluk sınırları dışında birçok seyyahın ziyarette bulunduğu, bununla birlikte

66 BEHAR, Cem. 1996, Osmanlı İmparatorluğunun ve Türkiye’nin nüfusu 1500- 1927, Ankara. s 27-28.

71 seyyahların gezmiş oldukları yerlere dair bilgiler vermiş olduğunu görmekteyiz. İmparatorluk sınırları içinde bulunan azınlıklar, bu dönemde nüfus bilgilerini ihtiva eden kayıtlar tutmuşlardır. Yapmış olduğumuz araştırmalarda bu konuyla ilgili kaynak çeşitliliği dikkat çekicidir. Fakat bu bilgilerin değişiklikler arzetmesi, verilerin doğruluğunu da tartışılacak boyuta taşımıştır.

Osmanlı imparatorluğunun nüfusuna dair bilgileri, XIX. yüzyılda imparatorluk genelinde yayınlanmaya başlanan Osmanlı vilayet yıllıklarından kısmen de olsa tespit etme imkanı vardır. Bununla birlikte nüfus tespitine dair çalışmalar, her vilayette aynı titizlikle yapılmamıştır. Ayrıca tetkiklerin (vilayetlerin dahilinde bulunan) her sancak ve kazada da farklılıklar arzettiği de bir gerçektir. Buna göre bazı vilayetlerin tamamına yakın nüfus bilgileri tespit edilebilirken bazı vilayetlerin bir kısmına ait veri yeralmaktadır.

Bilgi eksikliğinin dikkat çekmesi sonucunda, devlet bu konuda harekete geçmiş ve eksikliklerin giderilebilmesi için bazı tedbirler alınmaya çalışılmıştır. Nüfus bilgilerine dair eksikliklerin giderilebilmesiyle ilgili olarak 1881/1882-1893 tarihleri arasında yapılan çalışmalarda, eksik olarak tespit edilmiş yerlere ait ek nüfus tahminlerinde bulunulmuştur. Şüphesiz bu ek tahminler sadece Doğu Anadolu’ya vilayetlerine mahsus bir şey değildi. Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğunun genelinde bu şekilde eklemeler yapılmıştır67.

Doğu Anadolu vilayetlerinde yapılan eklemelerle ilgili olarak; Erzurum’da 100.000, Bitlis’te 200.000, Mamuret El-Aziz’de 100.000, Van’da ise 150.000 kişi tahmin edilmek suretiyle toplam 550.000 kişi eklenmiş böylece var olan eksikler giderilmeye çalışılmıştır.

67 Bununla ilgili olarak Örneğin Yemen ve Hicaz gibi vilayetlerde bu tarihlerde sayım yapılmadığından vilayetlerin nüfusuna ait tahminler vilayetlerin tamamını kapsamaktadır. Suriye ve Musul gibi kısmen bilgi bulunan vilayetlerde kısmi ekleme yapılmıştır.

72 Doğu Anadolu vilayetlerinde nüfus bilgilerinin eksiklerine bakıldığında; kanaatımızca,

a- Vilayet ve sancak merkezlerinde %5-10 arasında,

b- Ovalarda ve vilayet-sancak merkezlerine yakın bulunan köylerde %10-20 arasında,

c- Yaylalar, dağ köyleri, mezralar, obalar, konar- göçerler ve aşiretleri %35 ile %80 arasında (bunların bir kısmının hiç yazılmamış olması bu oranın yükselmesine neden olmaktaydı),

4- Bazı bölgelerde kadınlar eksik yazılmış veya hiç yazılmamıştır68.

2.2.1.3.1. Bitlis Vilayeti:

Bitlis vilayetinin XIX. yüzyıl nüfusuna dair bilgiler, çeşitli kaynaklarda yeralmaktadır. Bunlar içinde yeralan Osmanlı vilayet yıllıkları, bu konuda bizlere ışık tutmaktadır. İncelemiş olduğumuz 1310 H.(1892-1893), 1316 H. (1898-1899) Bitlis Vilayeti Salnamelerine göre vilayetin nüfusuna dair rakamlara bakıldığında bu rakamların her iki salnamede de aynı olduğu görülmektedir.

Bu salnamelere göre vilayetin nüfus özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz. Bütün sancaklarda Müslüman nüfusunun Gayr-i Müslim nüfustan daha fazla olduğu görülmektedir. Gayr-i Müslim nüfusu içinde en çok Ermeni nüfusu olup daha çok Muş ve Bitlis sancaklarında yerleşmişlerdir. Yine bu salnamelere göre Bitlis Vilayetinde sicillerde kesin kaydı olan nüfus toplam 302.376 kişiden müteşekkildir. Bu rakama Sason Kazası (16.535) nüfusu ayrıca eklenmiştir69. Bu suretle vilayetin toplam nüfusu (erkek:177.582, kadın:141.329) 318.911 kişidir. Yine bu rakamlara,

68 Bu eksikleri gidermek için varolan erkek nüfusu ikiyle (2) çarpılarak toplam nüfus elde edilir. 69 1310 H. Tarihli salnamesinde Sason kazasına ait veriler tahmini olarak verilmiş olup bu husus salnamede özellikle belirtilmiştir.

73 bölgede yaşayan konar–göçer nüfusu (16.089 kişi olarak verilmiştir) eklenmek suretiyle vilayetin toplam nüfus miktarı 335.000 kişi olarak verilmiştir70 (Tablo 4).

Tablo 4: 1310 H.(1892-1893M) Yılında Bitlis Vilayetinin Nüfusu

Katolik, Protestan, Süryani, Keldani, Toplam Sancak Adı Müslüman Ermeni Yezidi, Kıpti Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek Kadın

Bitlis Sancağı 25.975 20.291 16.819 12.670 683 606 77.008

Muş Sancağı 35.246 28.572 32.963 25.311 1.661 1.276 125.029

Siirt Sancağı 31.690 27.797 4.784 4.219 4.669 3.456 75.931

Genç Sancağı 20.689 14.684 3.083 2.496 - - 40.952

Toplam 113.600 91.344 57.649 44.696 7.013 5.338 318.911 Not: Toplam, 302.376 şimdiye kadar nüfus kayıt ve tescil edilen + 16.535 takriben dahil edilen Sason kazası= 318.911 + 16.089 Alikan, .... Mutki ve Sason’un tahmini devletan nuksani Kaynak: Bitlis Vilayet Salnamesi 1310 H.(1892-1893)

Başka bir kaynağa bakıldığında bu sayı Müslüman nüfusu 291.861, Ermeni nüfusu 108.050 olmak üzere vilayetin toplam nüfusu 400 bin kişi çıvarında tahmini olarak verilmiştir71.

1881-1893 yıllar arasında Bir başka kaynakta ise Müslüman nüfusu toplam 167.054 (erkek: 93.731, kadın: 73.323), Ermeni nüfusu toplam 101.358 (erkek: 55.777, kadın: 45.581) olmak üzere vilayetin toplam nüfusu 276.998 olarak verilmiştir. kişi olarak tahmin edilmektedir72.

Bu kaynaklara ait veriler gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Nitekim bu rakamlar eksik verilmiştir. Bunun başlıca sebepleri; kadın nüfusunun bazı

70 Bitlis Vilayeti Salnamesi, 1310 H, Vilayetin ek tabloları. 71 Mc CARTHY, Justin, 1998, Müslümanlar ve Azınlıklar, s, 43. 72 BEHAR, Cem. 1996, Osmanlı İmparatorluğunun ve Türkiye’nin nüfusu 1500- 1927, Ankara, s, 39. ve kemal H. KARPAT’a bakınız.s.171.

74 sayımlarda eksik olması, konar-göçer nüfusunun bazen az bazen de hiç gösterilmemiş olması, bununla birlikte bazı sayımlarda erkek nüfusunun askerlikten ve vergiden muaf tutulmasından dolayı kayıtlara yazılmamasıdır. Bütün bunlarla birlikte bu konudaki önemli sorunlardan biri de doğu vilayetlerinin tarihi ve coğrafi özelliklerinden devletin her yere ulaşamamasıdır.

Bu eksiklerden dolayı ve bunları gidermek için 1881-82 ve 1893 yıllarında sayım sonuçlarına tahmini olarak bir miktar nüfus ilave edilmekte idi. Bitlis’te sayıma tabi tutulmamış olan Sason, Mutki ve ayrıca bazı aşiretlerin nüfusu 200.000 kişi kabul edilmek suretiyle sayım sonuçlarına ayrıca eklenmiştir73.

2.2.1.3.2. Mamuret El Aziz Vilayeti (Mamuret’ül-aziz, El Aziz veya Harput):

Genel olarak, nüfus kayıtları diğer vilayetlere göre Mamuret El Aziz’de daha iyi tutulmuş olup vilayete dair kayıtlarda ayrıntılı verilere yer verilmiştir. Bunun yanı sıra yine de sonuçlarda tam bir kesinlik sözkonusu değildir. Nitekim yapılan tespitlere göre vilayete dair verilen bilgilerde zaman zaman idari yapıda meydana gelen değişimlerin kayda geçirilmemiş olmasından kaynaklanan sorunlardan dolayı nüfusa dair verilerde net bir sonuca ulaşabilme hususunda sıkıntı yaratmaktadır. Bununla ilgili olarak vilayet sınırları içerisinde yer alan fakat zaman içinde meydana gelen idari değişiklikler nedeniyle vilayet sınırları dışında kalan Dersim sancağı, bu konuda iyi bir örnek teşkil eder. Vilayetin 1305 (1887-1888) ve 1307 (1889- 1890) salnamelerini incelediğimizde 1305 (1887-1888) yılında Dersim sancağına ait verilerin 1307 (1889-1890) salnamesinde de mevcut olduğu görmekteyiz. Oysa 1306 (1888-1889) yılında Dersim sancağı vilayetin dışında kalmıştır. Dolayısıyle 1307 (1889-1890) salnamesinde dersim sancağına ait verilerin bu vilayet salnamesinde yer almaması gerekirdi. Buna

73 KARPAT, Kemal H., 2003, Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, s, 189.

75 rağmen 1307 (1889-1890) yılı Mamuret’ül Aziz vilayeti salnamesinde Dersim sancağına ait veriler mevcut olduğundan verilerde dolayısıyle de sonuçlarda bir karmaşa yaratmaktadır74.

Vilayette 1881-1893 (1298-99)-(1310-11) yılları arasında ortalama olarak nüfus 381.346 kişiden müteşekkil olup bunlardan 205.482’si erkek, 175.864’ü kadındır. Yine bu rakam içinde erkek 162.115 ve kadın 138.073 olmak üzere toplam Müslüman nüfusu 300.118 idi. Bunun dışında kalan 81.228 kişi ise gayr-i Müslimlerden oluşturmaktadır (erkek 43.367, kadın 37.791)75.

Mamuret El-Aziz Vilayeti, 1301H (1883-84M) vilayet salnamesinde toplam erkek nüfusu 173.162 erkek, bunların Müslümanlar nüfusu 136.845, 36.317 Müslüman olmayanlardandır. Müslüman olmayanların yalnız Mamuret El Aziz ve civarında Müslümanlardan daha çoktu. 1302H(1884- 85M) yılında toplam erkek nüfusu 176.929 erkek iken, bunların Müslümanlar nüfusu 137.837 iken, 39.093 Müslüman olmayanlardandır. Bu iki yıl arasında hane sayısını (76.443) değişmemiştir. Tablo 5.

Tablo 5: 1301 H Mamuret El Aziz Vilayet Salnamesinden Erkek Nüfusu76.

Kaza Gayrimüslim Müslüman Toplam Hane Sayısı

Mamuret-el Alaziz Kasabası ile 3.810 963 4.773 1.755 Kesrin, Eviki ve Sursura

Harput Kasabası ile Hasenik ve Seray 3.850 4.303 8.153 3.297

Mamuret-et Aziz köyleri 11.473 27.794 39.267 16.820

74 Mc CARTHY, Justin, 1998, Müslümanlar ve Azınlıklar,s 43. 75 BEHAR, Cem. 1996, Osmanlı İmparatorluğunun ve Türkiye’nin nüfusu 1500- 1927, Ankara. s, 39. 76 Mamuret’ül Aziz Vilayeti Salnamesi, 1305 H.

76 Ma’ Arguan Keban kazası 239 9.565 9.804 4.084

Arapgir Kazası 4.826 10.331 15.157 6.065

Ma’ Ağin ekin kazası 5.507 12.700 18.207 8.233

Malatya kazası 3.612 19.264 22.876 10.032

Hesnumensur kazası 1.355 11.505 12.860 6.176

Behseni 748 15.265 16.013 8.320

Akçadağ (Ağçadağ)kazası 209 12.704 12.913 4.961

Kahta kazası 688 12.451 13.139 6.700

Toplam Erkek Nüfusu 36.317 136.845 173.162 76.443

Kaynak: Mamuret’ül Aziz Vilayet Salnamesi 1301 H. S. 123 ve 124.

1301H ve 1305H Mamuret El-Aziz Vilayet Salnamelerinde bulunan aşiretlerin yazılması büyük bir eksikliği gidermektedir. En büyük aşiretler; Parçkan, Samur Kavis, Zive, Herda, Derecan (Derejan), Kerker (Gerger), Alucli, Yarıçkan ve Paşa Kavis gibidir. Bunların dışında daha küçük topluluklar vilayet toprakları dahilinde mevcuttu.

Tablo 6’da görüldüğü gibi Mamuret’ül Aziz Vilayetinde Bulunan Yerleşik Aşiretler bunların toplam erkek nüfusu 20.934kişidir77.

Tablo 6: 1301 H Mamuret’ül Aziz Vilayetinde Bululan Yerleşik Aşiretler78. Aşiretlerin kazalar Yerleşik Aşiret Adları Nüfusu Harput Alucli 1.954

77 Mamuret’ül Aziz Vilayeti Salnamesi, 1305 H, s.87. 78 Mamuret El Aziz Vilayet Salnamesi, 1301 H. s, 118-120.

77 Parçkan 1.942 Herda 2.241 Zive 1.813 Nermikan 163 Keban Derecan[Derejan] 608 Arapgir Atme 60 Kabalar, Karalar, Hesenan, Mehmanli, Hurenli, Behseni 1.922 Atmeli, Mehikan, Reşvan, İzoli ve Çakalli Akçadağ Zinanli 381 Yerli Hedre Sureli 350 Köçer Hedre Sureli 250 Husnu- Semmur Kavisa 1.500 mensur Paşa Kavisa 1.000 Kalyon Kavisa 750 İç İl Kavisa 800 Bayin Matepehan 500 Posklan 350 Kerker (Gerger) 1.500 Cihanbekli (Cihanbeyli) 300 Kahta Zokan 500 Hamsik(Hamsin) İzolisi 250 Kavdeza 300 Nehudli 350 Be-bol 600 Mulikan 300 Malatya Helikan 250 Toplam79 20.934 Kaynak: Mamuret el Aziz Vilayet Salnamesi 1301 H. S 118-120.

79 Salnamede bu toplam 21.031 olarak hesaplanmıştır.

78 1312 H (1894-95M) yılında Mamuret El Aziz Vilayeti Salnamesinde toplam 461.796 kişi bulunmaktaydı. 375.668 kişiden müteşekkil Müslüman nüfusunun %81’in üzerinde olan oranı, konar-göçer Müslümanların da eklenmesiyle daha da yükseleceği aşikardır.

1881/1882-1893 arasında sayım sonuçları bakıldığında, Osmanlı İmparatorluğunda eksik sayılan veya nüfusu değişik nedenlerden hiç sayılmayan vilayetlerin toplam 11.306.091 olarak belirlenmiştir. El-Aziz Vilayeti ise Dersim Sancağı nüfusu sayılmaması nedeniyle Mamuret El Aziz vilayetine tahmini olarak 100.000 kişi eklenmiştir80.

Konuyla ilgili bir diğer kaynak da Patrikhaneye ait istatistikleridir. Sonuçları gerçeği yansıtmasa da bazı hususlar açısından önemli olmasından dolayı bu kaynaklara değinmeyi uygun bulduk. Buna göre Patrikhanenin verilerine bakacak olursak; bu istatistiklerde vilayetin nüfusu hakkında bilgiler mevcuttur.

Fakat burada önemli bir hususu da belirtmek gerekir. Şöyle ki, bu kayıtlara göre vilayetin 1912 yılındaki Ermeni nüfusu 168.000, Kaldani, Nasturi ve Yakubilerin toplam sayısı ise 5.000 kişidir. Müslüman nüfusu ise, 277.000 kişiden oluşmaktaydı.

Patrikhanenin rakamlarından anlaşılıyor ki, Ermeniler %37.3 oranındadır. Oysa tüm incelediğimiz diğer kaynaklarda vilayette Ermeni nüfusunun oranı hiçbir zaman %20’yi aşmamıştır. Fakat bu rakamlara göre Ermenilerin oranı yüzde yüz bir artış göstermiş görünüyor. Bunun en büyük nedeni de bu kayıtlarda sürekli olarak Müslüman nüfusunun az gösterilmesidir. Şüphesiz bu rakamlar kabul edilemez. Öyle ki, kabul etsek bile bu kayıtlardaki oran hiçbir zaman %40’ı dahi bulmamıştır. Dolayısıyle kendi kayıtlarında dahi çoğunluk olarak görülmemektedir.

80 Kemal H. KARPAT, 2003, Osmanlı Nüfusu (1830- 1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, s, 189.

79 Bunun dışında bir başka varsayımda bulunacak olursak; 1330H (1911- 1912 M) yılında Osmanlı Devleti’nin verdiği rakamlara göre Müslümanlar 564.164 kişidir81. Ayrıca Ermeni Patrikhanesinin (Ermeniler nüfusu) verdiği rakamlara göre ele alınsa (Ermeni nüfus 168.000 kişidir, Nasturi ve Yakubiler 5.000) ve bu rakamların doğru olduğu varsayılsa da bu nüfusun toplamı 737.164 kişi olarak diye bilinir. Burada Ermenilerin nüfus oranı %22 olarak görülmektedir82.

2.2.1.3.3. Van Vilayeti:

XIX. yüzyıla ait Van Vilayeti nüfus istatistiklerinin verildiği 1315 (1897-1898) yılı vilayet salnamesinde vilayetin toplam nüfusu 309.120 kişi olarak kaydedilmiştir. Bu veriler içinde 207.834 kişi Müslüman, 101.286 kişi de Hıristiyan yeralmaktadır83. Şüphesiz 1315H. tarihli vilayet salnamesi bu konudaki tek kaynak değildir. Fakat Van vilayetinin nüfusuna dair elimizdeki en somut veriler 1315 H. salnamesine ait rakamlar olarak görülmektedir. Çünkü Van nüfusunu çok az gösteren kaynaklar yanında vilayetin nüfusunu çok fazla gösteren kaynakların olması84, vilayetin bazen Erzurum Vilayeti’ne bağlı bir sancak olarak kaydedilmiş olması, bunun yanı sıra Hakkari sancağının Van vilayetine bağlanmasına rağmen nüfusunun kayıtlara geçmemesi (daha sonra 150.000 olarak tahmin edilmiştir85) gibi nedenlerden dolayı Van vilayetine ait verilerin çok değişken olarak görünmesine sebebiyet vermiştir. Ayrıca bu tarihten önce Kuzey Van’ın

81 Mc CARTHY, Justin, 1998, Müslümanlar ve Azınlıklar,s, 43. 82 Mc CARTHY, Justin, 1998, Müslümanlar ve Azınlıklar, burada nüfus oranları tarafımızdan hesaplayarak bu sonuca varılmıştır. 83 Van Vilayeti Salnamesi, 1315H, s. 204. 84 Van Vilayeti ile ilgi nüfus tahminlerine bakıldığında yazar ve araştırmacılara göre büyük farklılıklar arz etmektedir. Örneğin; Cem BEHAR’a göre Van Vilayeti nüfusu Osmanlı istatistiklerine göre 1885 yılında 119.860 kişi iken, 1897 yılında 202.007 olarak göstermiştir. Kemal KARPAT ise resmi rakamlar yazmakta, (1881/1882-1893’te 113.964, 1894’te 273.000, 1895’e kadar sayılan nüfus 161.970 ve 1896 yılında ise, 262.660, 1906-07’de 113.964 ve 1914 yılında ise, 259.141 kişi olarak tespit edilmiştir). Ermeni Patrikhanesine göre yalnız Ermeni Nüfusu 1882’de 400.000 ve 1912’de 185.000 kişi olarak gösterilmiştir. Ali CEVAD 1895-97 yıllarında 430.000, Ali SAİB 1886-87 yıllarında 447.000, Ahmet CEMAL 1894 yılında 450.000 kişi bir rakam vermiştir. 85 Kemal H. KARPAT, 2003, Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, s, 189.

80 Ruslar tarafından işgal edilmesi gibi hususlardan dolayı bu rakamlar vilayetin gerçek nüfusunu yansıtmamaktadır.

Van vilayetinin nüfusuna dair rakamların doğruluğunu ortaya koymayı engelleyen başka faktörler de bulunmaktadır. Bunlardan başlıcaları fiziki şartların etkisi nedeniyle sayımların tam olarak yapılamaması, bölgenin bir sınır bölgesi olması, vilayetler arasında zaman zaman idari değişikliklerin yapılması86, azınlıklarla olan ilişkilerin olumsuzluklar teşkil etmesi, iç düzensizlik ve ayaklanmaların olması, konar-göçer aşiretlerin zaman zaman yer değiştirmesi gibi nedenlerden dolayı nüfusun, gerçekte olduğundan daha az sayıda gösterilmesine zemin hazırlamıştır.

2.2.1.3.4. Erzurum Vilayeti:

Erzurum Vilayeti Salnamelerinde bulunan nüfus sayıları, Mamuret El- Aziz gibi Erzurum vilayeti de nüfus sayılarında diğer vilayet salnamelerinden daha iyi sonuçlar elde edilmiştir. Buna göre 1304 H (1886- 1887) Erzurum Vilayeti Salnamesinde köy ve mahalle87 sayısı 2.756 iken, 178 nahiye ve toplam 103.535 hane bulunmakta idi. Vilayetin toplam nüfusu ise 581.752 kişidir. Bunlardan 463.839 Müslüman (248.704 erkek, 215.135 kadın88) olup nüfusun %80’ini oluşturmaktaydı. Bir başka kaynakta89 Celali aşireti ve bazı diğer aşiretler eklenmiş (100.000) bu suretle Müslümanların oranı daha da yükselmiştir.

1310 H yılına gelindiğinde Kelkit ve Şiran Kazaları ayrılmış olduğundan Erzurum Vilayeti’nin köy ve mahalle sayısı 2579’a düşmüştür. Yine bu dönemde Nahiye sayısı 170’e ve toplam hane sayısı 97.725’e inmiştir. Toplam nüfus miktarı, 563.403 olup bunun 445.074’ü

86 İmadiye kazası, 1310’a kadar, Van vilayetinin bir parçasıyken o yıl Musul vilayetine geçirildi. Ne var ki, İmadiye nüfusuna ilişkin hiçbir hesaplama bulunamadığından, 87 Salnamede bu şekilde yazılmıştır. Erzurum Vilayeti Salnamesi, 1304 H, s. 316-317. 88 Erzurum Vilayeti Salnamesi, 1304 H, s. 316-317. 89 KARPAT, H, Kemal, 2003, Osmanlı Nüfusu (1830- 1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, s, 189.

81 Müslümandır90 (240.145 erkek, 204.929 kadın). Bundan sonraki yıllarda genel olarak sürekli bir nüfus artış hızı yaşanmış ve 1312 H yılına gelindiğinde toplam nüfus 640.103 kişiye91, 1315 H yılında 640.748 kişiye ve 1317H yılında toplam nüfus 647.010’a (bu tarihte Müslüman nüfusu 520.822’dir), 1318 H yılında, 670.566 kişiye ulaşmıştır (bu tarihte Müslümanların sayısı 548.422 olup bunlardan 297.242’i erkek, 251.180’i ise kadındır).

Erzurum vilayetine ait Osmanlı Salnameleri incelendiğinde çok önemli bir sonuca varılıyor ki, kanımızca bu salnamelerdeki nüfus verileri bir kaç yılda bir tahmini olarak güncelleştirilmesidir. Bunun en büyük kanıtı da 1312H ile 1317H nüfus artışının çok az olmasıdır (beş yılda 6.907 kişi). Öyle görülüyor ki, sanki bazı rakamlar formalite olarak değiştirilmiştir, oysa 1317H ile 1318H arasındaki bir yıllık süreç içinde nüfusta bir patlama yaşanmış gibi görülüyor (bir yılda 23.556 kişi artmış).

Yine son olarak bir başka kaynak olan Ermeni Patrikhanesi istatistiklerine bakacak olursak 1912 yılında Erzurum’un toplam nüfusu 630.000 kişi olarak gösterilmiş, Bunlar içinde Ermeniler 215.000, Yezidiler 3.000, Nasturi, Yakubi ve Keldaniler 12.000 ve Müslümanlar 400.000 kişi olarak kaydedilmiştir92.

2.2.1.3.5. Diyarbekir Vilayeti93:

Bilindiği üzere bugün Diyarbakır Vilayetinin büyük bir kesimi Güney Doğu Anadolu’da bulunmaktadır94. Bununla birlikte vilayetin doğusu ve kuzeyi Doğu Anadolu Bölgesinde yeralmaktadır. Bu nedenle vilayetle ilgili

90 Erzurum Vilayeti Salnamesi, 1310 H, s. 220- 221. 91 Erzurum Vilayeti Salnamesi, 1312 H, s.266-267. 92 Mc CARTHY, Justin, 1998, Müslümanlar ve Azınlıklar. 93 Diyarbekir Vilayeti toprakların büyük kısmı Doğu Anadolu Bölgesinde bulunmamasına rağmen, doğudaki durumu daha iyi anlayabilmek için ele alınmıştır. 94 Bu dönemde Diyarbakır vilayetinin sınırları güneyde; Suriye’nin kuzey doğusunu da içine alacak genişlikteydi.

82 bilgi vermenin yararlı olacağını düşünerek vilayetin bu dönemdeki nüfusuyla ilgili hususları ele almaya çalıştık.

1288 H (1871 M) yılında Diyarbakır Vilayeti’nin sınırı genişti (Mamuret el Aziz, Palu, Maden, Arapkir, Eğil, Çarsancak, Malatya, Hesnı, Pehseni, Kahta, Siirt, Şirvan, Eruh, Sason, Mardin, , , Cizre ve hunus içine giriyordu). Diyarbakır Vilayetinde 5301 köy bulunurken mahalle sayısı 442 ve hane sayısı 150.640’tir. Bunlardan toplam 76.098’i gayr-i Müslim ve 305.967 erkek nüfus olarak görülmektedir.

1312 H (1894 M) gelindiğinde vilayetin sınırı küçüldü. Bu tarihte vilayetin toplam nüfusu 398.785 kişiyken, Müslümanların sayısı (erkek 172.855, kadın 141.865) toplam 314.720 kişiydi (Müslümanların toplam nüfustan %79 tekabül ediyor). Yezidiler ise 3.520 kişi, Yahudilerin toplamı 1.234 kişi ve kalanlar ise Hıristiyanlardan oluşmaktadır95. Bununla birlikte kadın nüfusunun az sayılması, kırsal alanlarda yaşayan nüfusun az gösterilmesi ve köylerde yaşayan insanlar ve konar-göçerlerin sayısının gösterilmemesi gibi nedenlerden dolayı rakamlar gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır.

1316 H (1898 M) gelindiğinde Diyarbakır Vilayetinin toplam nüfusu 413.525 kişiyi bulmaktadır. Müslümanların toplam sayısı ise 330.000 kişi olup toplam nüfusun %80’inine yakını temsil etmekteydi. Vilayetin 1317H (1899 M) tarihli salnamesinde bulunan sayısal bilgiler, 1316 tarihli vilayet salnamesiyle bire bir aynı olduğundan kanımızca 1316 yılına bilgiler tekrar edilmiştir.

1319H, 1321H tarihlerine gelindiğinde ise, Diyarbakır Vilayetinin 255.993’ü erkek ve 214.767’i kadın olmak üzere toplam 470.76096 kişi mevcuttu. Vilayette bulunan Müslümanların toplam nüfusu 375.528 kişiydi

95 Salnamesi, 1312 H, 96 Diyarbekir Vilayet Salnamesi, 1319, salname eki s 12. ve Diyarbekir Vilayet Salnamesi, 1321, s, 170.

83 (erkek 205.828, kadın 169.700) ve toplam nüfusun %80’ine yakınını temsil etmektedir.

2.2.1.4. 1897’de Osmanlı Devleti’nin İlk İstatistik Yıllığı Verilerine Göre Doğu Anadolu Nüfusu:

Tablo 7: Osmanlı Devleti’nin İlk İstatistik Yıllığı 189797. Vilayetin Km2’ye Vilayetin Vilayetin Sancak Kaza Nahiye Yüzölçümü Düşen Nüfus Adı Nüfusu Sayısı Sayısı Sayısı Km2 Sayısı Bitlis 488.642 27.688 17,65 4 13 30 Mamuret El Aziz 566.656 46.000 12,32 3 13 70 Erzurum 687.322 80.368 8,55 3 17 68 Van 202.007 73.000 2,77 2 13 13 Diyarbekir 564.671 64.504 8,75 3 14 58 Toplam 2.509.298 291.560 8,6 15 70 239 DİE Kaynaklarından alınmıştır.

Bu dönemde Yüzölçümü 3.272.354 km2 olan Osmanlı İmparatorluğu’nda toplam nüfus, 32.206.854 ve kilometrekareye düşen nüfus sayısı da 9,85 kişi idi98. Anadolu’nun doğusundaki vilayetlere baktığımızda ise nüfus yoğunluğunun en az olduğu vilayet Van vilayeti idi (2.77 kişi/km2). Bunun en büyük nedeni nüfusun az sayılmasından kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Van vilayetiyle ilgili bilgi bu tarihe ait veren bir başka kaynak ise Van Vilayeti Salnamesidir. 1315H (1897-98 M) tarihli salnameye göre vilayet 309.120 nüfusludur. İstatistik yıllığında bu sayı 202.007 olarak gösterilmiştir ki, salnamede bu tarihte vilayete bağlı bir sancak durumunda olan Hakkari Sancağına ait 150.000 kişilik nüfus da eklenmemiştir99. Bu suretle 1897 Van vilayeti salnamesinde vilayetin toplam nüfusu 459.120

97 DİE, GÜRAN, Tevfik,1997, Osmanlı Devleti’nin İlk İstatistik Yıllığı 1897. s, 19. 98 DİE, GÜRAN, Tevfik,1997, a.g.e. s, 19. 99 İstatistik yıllığında Hakkari sancağı vilayetin yüzölçümüne dahildir.

84 olarak gösterilmiştir. Böylece, vilayetin nüfusu istatistik yıllığında gösterilen nüfus miktarının iki katından fazla olduğu ortaya çıkmaktadır. Fakat bu rakamsal farklılıklar, her vilayet için aynı değildir. Doğu Anadolu’nun diğer vilayetlerinde ise, nüfus yoğunluğunun daha fazla olduğu görülmektedir (Tablo 7).

Yine tabloya baktığımızda Bitlis vilayeti bu vilayetler içinde en fazla nüfus yoğunluğuna sahip vilayet olarak görülmektedir (17,65). Şüphesiz bunda vilayetin yüzölçümünün diğer vilayetlere göre daha küçük nüfus sayısın da yüksek olmasının etkisi vardır.

1897’de İstatistik Yıllığına Göre Nüfusun Yaş ve Cins Yapısı; 1897 yılının istatistik yıllığına göre (sayımı yapılmış), Osmanlı Devleti’nin Doğu Anadolu nüfusu (Diyarbekir dahil) 1.988.900 kişiydi100. Bunların erkek sayısı 1.066.524, kadın sayısı ise 922.376 idi. Her yüz kadına düşen erkek sayısı 115,6’dır (Müslümanlar arasında bu rakam 117’ye çıkıyor)101. (Tablo 8)

Yaş gruplarındaki cins oranına bakıldığında 0-4, 5-9, 10-14, 15-19, 20- 24, 30-34 ve 40-44, yaş grupları arasında tüm vilayetlerde erkek nüfusu kadın nüfusundan çoktur. Ancak Erzurum, 50-54, 70-74, 80-84 ve 90+ yaş gruplarında kadın oranı daha yüksek iken, yalnızca Bitlis Vilayetinde 60-64 yaş grubunda kadın nüfusu daha yüksektir. Mamuret’ül Aziz ise 35-39 ve 90 yaş ve üstü kadın nüfusu daha fazla idi. Van vilayetinde, 25-29, 35-39 ve 75- 79 iken, Diyarbakır Vilayeti ise 35-39, 45-49, 50-54, 55-59, 65-69, 75-79 85- 89 yaş gruplarında kadın nüfusu erkeklerden daha fazlaydı102.

100 Nüfusu çok eksik sayılmıştır, bu rakam iki ile çarpılsa daha iyi bir tahmin elde edilebilir. Yalnız sayılmış nüfustur. 101 DİE, TEVFİK, Güran,1997, Osmanlı Devleti’nin ilk istatistik yıllığı 1897, s, 23. 102 kadın sayımı önem vermemekten dolayı kaynaklanmaktadır, mesela Bağdat Vilayeti 179.993 erkek, 7.292 kadın, Basra Vilayeti 80.067 erkek, 14 kadın, Kosuva vilayeti ise,464224erkek ve 290410 kadın kaydedilmiştir.

85 Tablo 8: Doğu Anadolu Bölgesinde Cinsiyet Oranı (Sayımı Yapılmış nüfus, 1897)103. Vilayet Toplam Erkek % Kadın % Müslüman Müslüman Adı Nüfus Nüfus Nüfus Erkek Nüfus Kadın Nüfus Erzurum 637.015 340.271 53,4 296.744 46,6 274.689 238.757 Bitlis 338.642 189.684 56 148.958 44 126.643 98.129 M. El-aziz 466.579 242.659 52 223.920 48 198.405 181.687 Van 132.007 71.379 54 60.628 46 45.294 31.662 Diyarbekir 414.657 222.531 53,7 192.126 46,3 177.969 151.874 Toplam 1.988.900 1.066.524 53,6 922.376 46,4 823.000 702.109 Kaynak: DİE, 1897 İlk Nüfus Sayımı.

Tablo 9: 1897’de Doğu Anadolu ve Osmanlı Devletindeki İstatistik Yıllığına Göre Çeşitli Yaş Gruplarına İlişkin Nüfus. Doğu Anadolu Vilayetleri104 Osmanlı Devleti Yaş grupları Nüfus Yüzdesi Nüfus Yüzdesi

0-14 443.202 28.1 5.446.707 28.6

15-64 1.025.614 65.1 12.320.784 64.67

65+ 106.439 6.75 1.282.817 6.73

Toplam 1.575.255 100.0 19.050.308 100.0 Kaynak : DİE, 1997, Osmanlı Devletinin ilk İstatistik Yıllığı.

Osmanlı İmparatorluğu genel nüfusunda, her yaş grubundaki özel cins oranında erkek nüfusu, kadın nüfusundan fazladır. Sadece 90 yaş ve üstü yaş grubunda kadın nüfusu erkek nüfusundan fazladır105. Bunların yanı sıra ana yaş gruplarında (0-14, 15-65 ve 65+) Osmanlı ve Doğu Anadolu Vilayetleri küçük farklar görülmektedir. (Tablo 9)

103 DİE, TEVFİK, Güran,1997, a.g.e. s, 23. 104 Doğu Anadolu Vilayetleri (Erzurum, Bitlis, Mamuret El Aziz ve Van’dır). 105 DİE, TEVFİK, Güran,1997, Osmanlı Devleti’nin İlk İstatistik Yıllığı 1897. s, 26-29.

86 Bu istatistik yıllığında Osmanlı Devleti için doğum miktarı 715.559 iken, ölüm miktarı 404.976’dır. Yani doğum ve ölüm miktarları arasında 310.805 kişilik fark mevcuttur.

2.2.1.5. Ermeni Patrikhanesi’ne Göre Doğu Anadolu Nüfusu:

XIX. yüzyılda Osmanlı nüfusu hakkında bilgi veren bir başka kaynak ise, Ermeni Patrikhanesi’nin verdiği rakamlardır. Fakat bu rakamlara baktığımızda diğer rakamlara göre 1882 yılında Anadolu’da Ermeni nüfusu 2.500.000 kişi (rakamı) verirken (bu rakamların siyasi amaçla ve var olan rakamların ikiye çarpılmasıyla elde edilmiştir), Doğuda Vilayet ül sitte yani Doğunun altı Vilayetinde (Erzurum, El-Aziz, Van, Bitlis, Diyarbekir ve Sivas) ise bu rakam 1.630.000 kişi olarak bildirilmiştir. 1912 yılında ise, aynı kaynağa göre Doğunun Altı Vilayetinde, bu sayı 1.018.000 olarak bildirmiştir106.

Nüfus normal bir artış hızı içinde iken böyle bir azalma yaşanması sözkonusu değildir107. Nitekim Müslümanların azınlık durumuna düşürülmesi için (Ermenilerin nüfusu çok yüksek tutulmuştur) bilimsel bir değerden çok siyasi amaçlarla verilen bu rakamlar bazı kesimlerin de yanılgıya düşmesine sebebiyet vermiştir.

2.1.6. 1912–1922 Yılları Arasında Doğu Anadolu Vilayetlerinin Nüfus Durumu:

1330H (1911-1912) yılına gelindiğinde, nüfusu 16-17 milyon108 olan Osmanlı Anadolu’sunun (kuzey Halep dahil) doğu vilayetleri olan Bitlis, Erzurum, Van, Mamuret El Aziz ve Diyarbekir vilayetlerinin nüfusu sırayla,

106 Mc CARTHY, Justin, 1998, Müslümanlar ve Azınlıklar. 107 30 yıl içinde nüfus artış hızı (tahmini %1-1,5) arasında olan Ermeni nüfusunun en az %30-40 civarında artması gerekirdi. 108 I.dünya savaşı başlamadan önce Anadolu tahmini nüfus 15.5 – 17 milyon arasındaydı.

87 611.391, 974.196, 509.797, 680.241 ve 754.451 olmak üzere Doğu Anadolu vilayetlerinin toplam nüfusu 3.530.076’dır109 (Tablo 10).

Tablo 10: 1911-1912 Yılında Doğu Anadolu Nüfus Dağılımı110

Vilayetler Müslüman Müslüman % Rum Ermeni Ermeni % Diğer Toplam Nüfus Bitlis 408.703 66,85 0 191.156 31,27 11.532 611.391 Mamuret 564.164 82,94 1.227 111.043 16,32 3.807 680.241 el Aziz Van 313.322 61,46 1 130.500 25,6 65.974 509.797

Erzurum 804.388 82,57 5.811 163.218 16,75 779 974.196

Diyarbekir 598.985 79,39 2.355 89.131 11,81 2.891 754.451

Toplam 2.689.562 76,19 10.393 685.048 19,4 84.983 3.530.076 Kaynak: McCARTHY,Justin, 1998, KARPAT, Kemal, 2003.

Anadolu’da en yoğun nüfus yerleşim alanları, kuzeyde ve batıda olmak üzere daha çok deniz kıyıları boyunca yer almaktaydı. Osmanlının son 50 yılında Anadolu’ya yoğun bir Müslüman göç hareki başlamıştı. Batı vilayetlerinin coğrafi şartlar itibariyle, daha uygun koşullar arz etmesi, göçlerin bu vilayetlere yönelmesine sebebiyet vermiştir.

Bu nüfus hareketleri bazen Anadolu’nun doğusundan, iç ve batıya doğru iç kaynaklı olarak gerçekleşirken, dış kaynaklı olarak nitelendirebileceğimiz nüfus hareketi ise, özellikle Balkanlardan ve Kafkasya’dan gelen Müslüman’ca gerçekleştirilmiştir.

Dolayısıyle bu nüfus hareketleri, sadece Anadolu dışından değil, aynı zamanda Anadolu’nun doğusundan da gerçekleşmiştir. Bunun sonucu olarak da batı vilayetlerinde, doğu vilayetlerine göre bu dönemlerde nüfus artış hızı yüksek olmuştur.

109 Diyarbakır vilayeti ise 754.451 kişi çoğu Güney Doğuda bulunmasına rağmen Doğuda ele aldık, Urfa müstakil sancağı 198.079 kişi (hesaplanmamış) bulunmaktadır. 110 McCARTHY, Justin, 1998, Müslümanlar ve Azınlıklar, s, 112-113.

88 Grafik 1: 1911-1912 Yılında Doğu Anadolu Bölgesi Nüfus Dağılımı.

1911-1912'de Doğu Anadolu Bölgesinde Nüfus Dağılımı

Müslüman % Ermeni % Diğer %

Kaynak: McCARTHY, Justin, 1998 ve KARPAT, Kemal, 2003.

Ayrıca 1914 yılında yapılan sayıma göre, Beş Doğu Vilayetlerinde toplam 2.101.156 Müslüman bulunurkan, 7.771 Rum ve 465.332 Ermeni de bulunmaktadır111. (Tablo 11)

Bu dönemler, doğu Anadolu vilayetleri için oldukça hareketli geçmiştir. Nitekim Rus ordusu Erzurum vilayetini, Trabzon vilayetinin doğusunu, Van ve Bitlis vilayetlerinin kuzey kesimlerini işgal etmişlerdir. Rusların bu hareketi doğu vilayetlerindeki Müslüman nüfusun iç Anadolu’ya göç etmesine sebebiyet vermiştir. Daha sonra Anadolu’da 1917-18’de, Osmanlı güçleri yeniden ilerleyip doğuyu ele geçirdiler; bu sırada Hıristiyanların bir kısmı sığınmacı bir politika izlemek suretiyle Rus ordusunu izleyerek güney Kafkasya’ya göç ettiler. I. Dünya Savaşı sonunda Türkiye’de milli

111 T.C. Genel Kurmay Başkanlığı, 2005, Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt I. Ankara, s, 605. (Aynı kaynakta farklı sayfalarda farklı rakamlar söz konusudur).

89 mücadelenin yapan Ankara Hükümeti ile Ermeni Cumhuriyeti arasında zaman zaman gerginlikler yaşanmış ve çatışmalar olmuştur.

Tablo 11: 1914’te Doğu Vilayetlerinde Nüfus Dağılımı112.

Vilayet Müslüman Ermeni Rum Bitlis 309.999 117.492 Erzurum 673.297 134.377 4.864

Mamuretülaziz 446.379 79.821 971 (Harput) Van 179.380 67.792 1 Diyarbekir 492.101 65.850 1.935 Toplam 2.101.156 465.332 7.771 Kaynak: G.K.B. Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt I.

Osmanlılar ile Rusların çarpışmayı sürdürdüğü üç yıl boyunca tarım arazilerindeki hasat işi tamamlanamamış, bunun yanı sıra tohumluklar ve çift hayvanları da açlık yüzünden tüketilmişti.

Bu dönemde Anadolu’nun doğusunda meydana gelen nüfus kaybında Rus ordularının işgali, çeteler tarafından yapılan baskınlar, salgın hastalıklar (kolera, tifüs, grip ve dizanteri gibi) ve açlık büyük rol oynamıştır.

Netice itibarıyla Osmanlı’nın son 150 yılda, özellikle Rusya’nın yoğun faaliyetleri ve diğer olaylar113, Osmanlı’nın gelişmesine büyük engel teşkil etmiştir. Nitekim bu faaliyetler (siyasi, dini) 1783’ten itibaren göçlerin başlamasına, aynı zamanda Osmanlı topraklarında büyük ayaklanmaların çıkmasına sebebiyet vermiştir.

112 T.C. Genel Kurmay Başkanlığı, 2005, Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt I. Ankara, s, 605. 113 Rusların yoğun faaliyetleri sonucunda; 1806-1812, 1828-1829, 1832-1833, 1839-1840, 1853-1856, 1877-1878 ve 1897’de113. Bunun yanısıra 1912-1913’de baş gösteren Balkan savaşı, 1914-1918’de Birinci Dünya Savaşı ve 1919-1922’deki Kurtuluş Savaşı.

90 Grafik 2: 1897 Yılında Doğu Anadolu Vilayetleri Nüfus Piramidi.

75+ K 70-74 1897 Doğu Anadolu E Vilayetleri 65-69 60-64 55-59 50-54 45-49 40-44 35-39 30-34 25-29 20-24 15-19 10-15 5-9 0-4

6.0 4.0 2.0 0.0 2.0 4.0 6.0 Kaynak: DİE, 1897 Sayımından Hesaplanmıştır.

91 2.3. Türkiye Nüfusunun Genel Özellikleri:

2.3.1. Türkiye’de Nüfus Artış Hızı ve Nüfus Politikası: Birinci Dünya Savaşında Anadolu’da yaşanan nüfus telefatından dolayı nüfusta büyük azalmalar yaşanmıştır. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ülkenin kalkınması için nüfusa ihtiyaç duyulduğunu ve buna göre ülkede uygulanan pronatalist politikanın (nüfus artışını hızlandırıcı politika 1960 yılına kadar sürmüştür) etkisiyle cumhuriyet döneminin en yüksek artışını 1955-1960 yılları arasında gerçekleşmiştir114. Bu dönemde toplam nüfus artışı ‰ 28.5 olmuştur.

Nüfus artış hızı 1935, 1945 ve 2000 sayım dönemleri hariç (sırayla %1.9, %1 ve 1.8) diğer dönemlerde %2 ile %2.85 arasında değişmektedir. Bu yüksek artış ile toplam nüfus, 1960 yılında 27.7 milyona ulaşmıştır. 33 yıl içinde nüfus iki katına çıkmıştır. 1975-1990 yılları arasında Türkiye nüfusu yaklaşık 16 milyon kişi artmıştır. Bu artış Türkiye’nin 1935’teki nüfusuna tekabül etmektedir. Bu nüfusun eğitimi, iş bulma ve sağlık hizmetlerini karşılamak gelişmekte olan bir ülke için oldukça zor olup, ekonomik açıdan ağır bir yük getirmiştir. 1960 yılından sonra nüfus artış hızını kontrol altına almak amacıyla antinatalist nüfus politikası uygulanmaya başlanmıştır (nüfus artışını yavaşlatıcı siyaset). 1960’lı yıllardan sonraki dönemlerde içinde sosyal ve ekonomik alandaki gelişmelerin de etkisiyle nüfusun hızlı artışı yavaşlatılmış, 1990-2000 yıllar arasında nüfus artış hızında önemli ve kalıcı bir düşme görülmüştür. Nüfus artış hızı ‰ 18 dolayında gerçekleşmiştir.

22 Ekim 2000 tarihinde 14. Genel Nüfus Sayımı uygulanmıştır. Nüfus sayımı, yerleşim yeri bazında nüfus büyüklüğünün ve nüfusun sosyal, demografik ve ekonomik niteliklerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Bu sayıma göre Türkiye nüfusu miktarı 67.803.927 kişi iken115, 1927 yılında Türkiye nüfusunun 13.648.270 olduğu göz önüne alınırsa bu 73 yıllık bir

114 DPT, Araştırma Dairesi, 1983, Nüfus Sektör Raporu, Ankara, s, 1. 115 DİE, 2004, Türkiye İstatistik Yıllığı 2002, Ankara.

92 süre Türkiye’nin nüfusu yaklaşık 54 milyon kişi artmıştır. Böylece 73 yıl içerisinde Türkiye’nin nüfusu 5 katına çıkmıştır.

Türkiye’de nüfus artış hızı, bölgeler arasında, kırsal ve kentsel nüfus alanlarında çok farklı oranlarda olmuştur116.

2.3.2. Yoğunluk: Türkiye, km2’ye düşen nüfus yoğunluğu bakımından kalabalık olmayan ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye’de nüfusun dağılışı ve yoğunluğu konusunda ilk belirlenebilen özellik, deniz kıyılarında bulunan bölgeler ile ülkenin orta ve doğu kısımları arasındaki zıtlıktır117. 1927 yılında Türkiye’de km2 düşen insan sayısı 18 kişi iken, 1950’de 27’ye çıkmış. 1950’den sonra nüfus yoğunluğu, nüfus artışına paralel olarak kademeli artarak 1970 yılında 45, 1990’da 73 ve 2000 yılında 88’e çıkmış118 olmasına rağmen iller ve bölgeler arası çok büyük farklıklar görülmektedir. Örneğin; Doğu Anadolu Bölgesi bölgeler arasında en düşük nüfus yoğunluğuna sahip iken (km2’ye 42 kişi düşmektedir) ve bölgenin en düşük yoğunluğuna sahip ili ise Tunceli (km2’ye 12 kişi düşmektedir) ilidir. Ülkenin en yüksek yoğunluğuna sahip ili İstanbul’da km2’ ye 1885 kişi düşmektedir. Böylece nüfus yoğunluğu en yüksek il ile en düşük nüfus yoğunluğuna sahip illerin arasında fark 157 kata yükselmiştir.

2.3.3. Türkiye’de Nüfus Hareketleri: Yukarıda belirtildiği gibi hızla artan ve dinamik bir yapıya sahip olan Türkiye nüfusundaki göç olayı, özellikle 1950’li yıllardan sonra önemli bir yer tutmuştur.

Kırsal alanlarda alt yapı eksikliği, toprak ve gelir dağılımındaki dengesizlikler, tarımda makineleşmenin yaygınlaşmasıyla meydana gelen işgücü fazlası gibi itici etmenlerin yanı sıra, kentlerin nispî istihdam imkanları gibi çekici etmenlerin etkisiyle birlikte göç kaçınılmaz olurken, Türkiye’de köyden kente göç, bütün gelişmekte olan ülkelerde de olduğu gibi kentlerdeki sanayileşme ile kurulan fabrikaların işgücü ihtiyacını karşılamak,

116 YILMAZ, Ali, 1987, Türkiye Faal Nüfusu, İstanbul, Yüksek Lisans Tezi. 117 ÖZGÜR, Murat, 1998, Türkiye Nüfus Coğrafyası, Ankara, s, 23. 118 DİE, 2004, Türkiye İstatistik Yıllığı 2002, Ankara.

93 hizmet sektöründe yaşanan gelişmeler ve sosyal açıdan daha rahat bir yaşam sürdürebilmek için göç olgusunu ortaya çıkarmış ve bu güne kadar devam etmesine neden olmuştur119.

Göç olayını daha iyi anlayabilmek için kentleşme oranlarındaki yükselişe bakmak gerekmektedir. 1950 yılında il ve ilçe merkezlerinde yaşanan nüfus toplam nüfusun %25’ini oluştururken, 2000 yılında ise bu oran %65’e ulaşmıştır.

Böylece Türkiye genelinde 50 yılda (1935-1985) 34.5 milyon kişi artarken, 32.2 milyon kişi de doğduğu ili terk ederek başka bir il’e yerleşmiştir. Yani artan nüfusun %90-95 doğduğu yerden ayrılmıştır120.

1985-90 yıllarında göç eden nüfus 4 milyon kişiden fazla olmuştur. Göç veren bölgelerde (en çok Doğu, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz Bölgesi gibi).

1990-2000 yılları arasında göç olayı daha hız kazanmıştır. Kentlerde doğum hızı daha az olmasına rağmen 10 yıl süre içinde kentsel nüfus 33.65 milyon kişiden 44 milyon kişiye ulaşmışken (10.5 milyon kişi artmıştır), kırsal nüfus ise 22.8 milyondan 23.8 kişiye ulaşmıştır (1 milyon kişi artmıştır)121.

Sonuç olarak, Türkiye nüfusu, hızlı artış gösteren dinamik bir yapıya sahiptir. Bu artış hızı daha çok kırsal alanda gerçekleşmektedir. Kırsal alandaki ailelerin başına düşen milli gelirin az olması ve geçim sıkıntısından dolayı ayrıca kentsel alanda gerçekleşen gelişmelerden faydalanmak amacı göç olayını ortaya çıkarmıştır. Bu göç olayından dolayı kentsel alanlarda İşsizlik, gecekondu, çevre kirlenmesi ve marjinal sektörünün büyümesi gibi büyük sorunlar ortaya çıkmıştır122. İç göçlerle ilgili sorunların

119 TANDOĞAN, Alaettin, 1998, Türkiye Nüfusu, Trabzon. 120 DOĞANAY, Hayati - 1997 - Türkiye Beşeri Coğrafyası, İstanbul, s, 174. 121 DİE, 1999-1998, Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara, s, 75. 122 SERGÜN, Ümit, 1998- 1999, Yüksek lisans ders notları .

94 çözümlenebilmesi büyük oranda nüfus artış hızına bağlıdır. Dolayısıyla Türkiye nüfus artış hızı ve köy-kent farkı ne kadar azalırsa göç olayı da o kadar azalacaktır.

Dış göç konusuna gelince Osmanlı Devletinin son dönemlerinde toprak kaybı ve iç sorunlardan dolayı göç meydana gelmiştir. Bu dönemlerde Anadolu, bir yandan göç alan bir bölge olmasının yanı sıra bir yandan da göç veren bölge olarak bilinmektedir. Göçler Özellikle Bulgaristan, Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya’dan gelen Müslüman göçü olarak görülürken, Anadolu’dan yurtdışına yapılan göçlerde, Hıristiyanlar ağırlıklı olarak yer almaktaydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında da büyük bir nüfus değişimi yaşanmıştır.

Türkiye’den dış ülkelere göç edenler, dönemlere göre değişiklik arzetmektedir. Örneğin; 1923-1927 yılları arasında Yunanistan’a göç edenlerin sayısı 1 milyon kişiye, Türkiye’ye gelenler ise 300 bin kişiye yaklaşmıştır123. 1948-1960 yılları arasında ise, Museviler İsrail’e göç etmişlerdir. Böylece Türkiye’ye gelen göçler 1990’lı yıllara kadar devam etmiştir.

Çalışma maksadıyla yapılan bir diğer göç şekli olarak nitelendirilen, başka ülkelere gidenlerin oluşturduğu göçtür. Bu tip göç hareketinin en çok Avrupa ülkelerine (özellikle Almanya, Fransa ve Avusturya) olduğu bilinmektedir.

2.3.4. Nüfusun Cins Yapısı: Osmanlı döneminde başlayan Birinci Dünya Savaşı ve ardından yapılan Kurtuluş Savaşı erkek sayısının azalmasına neden oldu. 1940 yılına kadar Türkiye’de kadın nüfusun erkek nüfusundan fazla olduğu görülmektedir. 1945’ten sonra yine genel olarak cins oranı, erkek lehine gelişerek 101’e çıkmıştır. Bu oran 1950’de 101.9

123 ALANSARİ, Fadıl -1989-90,- Coğrafiyet Alsukkan (Nüfus Coğrafyası). Şam, S. 243.

95 iken 1975’te 105.8 ulaşmıştır. 1980’de 102.9 ve 1985-2000 yıllar arasında genel cins oranı 102.7 olarak günümüze kadar bu şekilde devam etmiştir124.

2.3.5. Yaş Gruplarına Göre Nüfus: Yaş gruplarına göre Türkiye’nin nüfusu; 15 yaşından küçük çocukların oluşturduğu genç grup, 15-64 yaş yetişkin grubu ve 65 yaş ve üstü yaşlı grup olmak üzere üç ana yaş grubunda incelenebilir. 1935 yılına ait verilerde, bu üç ana yaş grubunda; genç grup %41.4, yetişkin grup %54,7, yaşlı grup %3.9 oranlarında olduğu görülmektedir. 1935 yılından sonraki süreç içinde yaş gruplarının oranlarında bazı değişiklikler görülmektedir. Nitekim genç yaş grubu 1950’ye kadar azalma göstermiş (1950’de genç yaş grubu %38.33’e düşmüş), 1950’den 1965 yılına kadar sürekli bir artış kaydetmiştir (1965 yılında genç yaş grubu %42’ye125 yükselmiş). Bu tarihten sonra ise genç yaş grubu oranında sürekli bir azalma sözkonusudur. Genç yaş grubu böyle bir tablo çizerken diğer taraftan yetişkin yaş grubu, genç yaş grubuna göre ters orantılı bir seyir izlemiştir (1950 %58.37, 1965 %54.09). Yaşlı grubu (65 yaş ve üstü) oluşturan nüfus, ortalama yaşam süresinin yükselmesinden dolayı oranı sürekli bir artış kaydetmiştir.

1990 ve 2000 yılları arsında üç ana yaş grubuna ait bu değerlerde yine değişikliklerin meydana geldiğini görmekteyiz. 0-14 yaş grubunun oranı yüzde 34.99’dan %29.82’ye inmiş, 15-64 yaş grubunun oranı %60.72’den %64.49’a ve 65+ yaş grubunun oranı ise %4.28’den %5.69’a çıkmıştır126.

2.3.6. Türkiye’de Kırsal ve Kentsel Nüfus: Türkiye’de kentsel nüfus oranı çeşitli kriterlere göre değişmektedir. Bunlar içinde Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından kullanılan İdari kritere göre, il ve ilçe merkezlerinin bulunduğu yerler kent, bunların dışında kalan yerler (bucak, köy ve daha küçük yerleşmeler) ise, kırsal alan olarak kabul edilmektedir.

124 DİE, 2004, Türkiye İstatistik Yıllığı 2002, Ankara. 125 TANDOĞAN, Alaettin, 1998, Türkiye Nüfusu, Trabzon, s, 117. 126 DİE, 2004, Türkiye İstatistik Yıllığı 2002, Ankara.

96 Bu kritere göre 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımına göre, Türkiye nüfusunun %75.8’i kırsal alanlarda yaşamaktaydı. Kır kent ayırımında kullanılan bir diğer kriter de yerleşmelerdeki nüfus sayısıdır. 10.000 nüfus sayısı sınır olarak kabul edildiğinde buna göre bu oran %83.8’e yükselmektedir. 1927 sayımına göre 10.000 ve üstü şehir sayısı 71 olup bunların 40’ı 10.000-20.000 arasında, diğerleri ise 20.000 ve üstü nüfusa sahip olduğu gözlemlenmiştir127.

Tablo 12: Türkiye’nin Sayım Yıllarına Göre Kır-Kent Nüfusu.

Yıllar Toplam Nüfus Kentsel Nüfus Kırsal Nüfusu

1927 13.648 3.306 10.342 1935 16.158. 3.803 12.355 1940 17.821 4.346 13.475 1945 18.790 4.687 14.103 1950 20.947 5.244 15.703 1955 24.065 6.927 17.137 1960 27.755 8.860 18.895 1965 31.391 10.806 20.586 1970 35.605 13.691 21.914 1975 40.348 16.869 23.479 1980 44.737 19.645 25.092 1985 50.664 26.866 23.799 1990 56.473 33.656 22.816 2000 67.804 44.006 23.798

Kaynak: 1927-2000 DİE kaynaklarından alınmıştır.

127 İstanbul şehri Adalar ve Bakırköy 10-20 bin arasında, Üsküdar ve Beyoğlu 40 binin üzerine olarak geçmektedir.

97 1950’den sonra kırsal kesimdeki nüfus oranları hızlı bir şekilde azalma göstermiştir. 1950 yılında kırsal nüfus oranı %75 iken, 2000 yılına gelindiğinde bu oran %35’e düşmüştür128.

1950’de %25 olan kentleşme oranı, 1960’da %31.9’a 1970’de %38.5’e, 1980’de %43.9’a 1990’da %59’a ve 2000 yılında yapılan son sayımda kentleşme oranı %65’e ulaşmıştır. Nüfus artışı, kır yerleşmelerinde kentlerden daha hızlı gerçekleşmektedir. Fakat kırsal alandaki bu nüfusun büyük bir kısmı kentlere göç ettiğinden kentlerdeki nüfus miktarını doğrudan etkilemektedir. Dolayısıyla kentleşme oranındaki bu değişim, kırsal alandaki nüfus artış hızıyla dolaylı olarak bağlantılıdır. (Tablo 11)

1927 yılında kırsal alandaki nüfus sayısı 10.3 milyon iken 1950’de 15.7 milyon, 1980’de 25 milyona ulaşmış, fakat 1990 yılına gelindiğinde nüfus miktarı azalmış ve 23 milyona düşmüştür. 2000 yılında ise, küçük bir artış olmuş ve 23.8 milyona yükselmiştir129. Kırsal alandaki nüfus miktarında görülen iniş çıkışlar kentlerde yaşanmamış, hatta sürekli yükselmiştir. Nitekim kentsel alanın nüfusu 1950’de 5,2 milyon, 1980’de 19,6 milyon, 1990’da 33,66 milyon ve 2000 yılında 44 milyona ulaşmıştır. Böylece görülüyor ki, 1950-2000 yılları arasında kent nüfusu yaklaşık 8.5 kat artmış, kırsal nüfus ise yaklaşık olarak 1,5 katına çıkmıştır. Yani kentsel alanda %750 gibi bir artış gözlenirken, kırsal alanda ise bu artış sadece %50 olmuştur.

2.3.7. Nüfusun Eğitim Durumu: 1935 yılında ülke genelinde her beş kişiden birisi okuma yazma bilmekteydi. Bir başka deyişle okuma yazma bilenlerin 1935 yılı nüfusuna oranı %19.25’tir. Bu oran içinde de kadınlar ile erkekler arasında dikkat çekecek kadar büyük farklılıklar vardı. Nitekim her 10 kadından biri (%9.81), erkekler de ise her 10 kişiden üçü okuma- yazma bilmekteydi (%29.35).

128 DİE, 2004,2002 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. 129 DİE, a.g.e.

98 1950 yılına kadar Türkiye Geneli’nde okur-yazar oranı düşüktü. Altı yaşın üzerindeki okur-yazarlık oranı genelde %32.51 iken, erkeklerde bu oran %45.52 ve kadınlarda ise %19.45 olarak görülmektedir.

1950 yılından sonra okuma-yazma oranı hız kazanmış, 2000 yılına gelindiğinde, okur-yazarlık oranı belirgin bir şekilde artmış ve bu oran %87.32’ye yükselmiştir. Türkiye genelinde cins ayırımına göre eğitim durumu 2000 yılında kadınlarda %80.64’e ve erkeklerde %93.86’ya yükselerek bu konuda büyük bir yol katedilmiştir.

99 CUMHURİYETTEN İTİBAREN DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NİN NÜFUS ÖZELLİKLERİ

3.1. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Nüfus Gelişimi:

Çalışmamızın bu bölümünde Cumhuriyetin ilanından sonra gerçekleştirilen nüfus sayımlarını ve bu sayımlara ait rakamları, bugünkü Doğu Anadolu Bölgesi dahilinde kalan iller bazında incelemeye çalıştık. Cumhuriyetin ilanından sonra gerçekleştirilen ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapılmıştır. Bu tarihte Doğu Anadolu Bölgesi dahilinde Ağrı, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya ve Van olmak üzere 9 il bulunmakta idi. Bu illerin toplam nüfusu 1.423.782 idi. Sekiz yıl sonra ikincisi yapılan nüfus sayımında bölgede Bitlis ili bu tarihte Muş iline bağlı bir ilçe konumuna getirilmiş, böylece bölgedeki il sayısı 8’e düşmüştür. Bölgenin bu tarihteki nüfusu ise %34,1 oranında artarak 1.909.157 olmuştur130.

Bu artıştaki en önemli etken, 1927 sayım yılında nüfusun eksik sayılmasıdır. Bununla birlikte 1935 yılında gerçekleştirilen ikinci sayımda, nüfusun daha doğru sayılmasıdır. Böylece daha önceki sayım tarihinde var olan fakat eksik olarak görülen nüfusun ikinci sayımda görülmesi, bu tarihler arasında nüfus artışının yüksek olarak görülmesine sebebiyet vermiştir.

Tablo 12 incelendiğinde 1927-1935 tarihleri arasında bölgede Van ilinin nüfus artış oranının oldukça yüksek olması (%90,4) dikkat çekicidir. İleride de açıklanacağı üzere, Van ilinde görülen bu durum doğrudan bir nüfus artışıyla ilgili değildir. Nitekim 1933 tarihinde Hakkâri ilinin Van iline idari olarak bağlanmış olması, bir başka deyişle Hakkâri ili nüfusunun bu tarihten sonra Van iline katılmış olması bu durumun en önemli sebebidir. Bununla Bu tarihten sonra her beş yılda bir olmak kaydıyla nüfus sayımları periyodik olarak gerçekleştirilmeye başlanmıştır.

130 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, (Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van İlleri hesaplanarak elde edilmiştir).

100 1935–40 yılları arasında bölgenin nüfusunda %8,6 oranında bir artış gözlenmektedir. Bu oranın bir önceki döneme göre oldukça düşük olması dikkat çekicidir. Bunun başlıca nedeni, II. Dünya Savaşı hazırlıklarından dolayı gençlerin silah altında alınmalarından kaynaklanmaktadır. Bu olay, nüfusun doğal artışını da etkilemiştir.

Bu dönemle ilgili bir başka önemli gelişme ise, 1936 yılında Türkiye genelinde idari açıdan değişimlerin meydana gelmesidir131. Bu değişimden büyük oranda nasibini alan Doğu Anadolu Bölgesinde, 4 il teşekkül etmek suretiyle il sayısı 8’den 12’ye çıkmıştır. Bu önemli bir husustur. Çünkü bu tarihte Türkiye genelinde teşekkül eden toplam il sayısı 6’dır. Dolayısıyla Ülke genelinde teşekkül eden 6 ilden 4’ü bölgeye aittir ki, bu azımsanmayacak oranda önemli bir husustur.

1936 tarihinde Doğu Anadolu Bölgesinde Bingöl, Bitlis, Hakkâri ve Tunceli il durumuna gelmiştir. Bingöl ili; Elazığ ve Erzurum illerinden, Bitlis ili; Muş ve Van illerinden, Hakkâri ili; Van ilinden ve Tunceli ili Elazığ ve Erzincan illerinden ayrılmak suretiyle ayrı birer il haline gelmişlerdir.

Bölgenin bu dönemde iller bazında nüfus artış oranlarına bakıldığında idari sınırlardaki değişikliklerin nüfus verilerine de yansıdığı görülmektedir. Örneğin Elazığ ilinde nüfus 1935 yılında 256.189 iken 1940 yılında 65.823 gibi eksilme ile 190.366’ya inmiştir. Burada nüfus azalması gibi görünen fakat idari değişikliklerden kaynaklanan bir değişim sözkonusudur. Yukarıda da izah edildiği gibi Bingöl ve Tunceli illerinin bir kısmı Elazığ ilinden ayrılarak teşekkül ettirilmiştir. Dolayısıyla Elazığ ilinden ayrılan kısımlara ait nüfus, yeni oluşturulan Bingöl ve Tunceli illerine geçmiştir. Bu da nüfusta bir azalma görülmesine sebebiyet vermiştir. Bu hususiyetler aynı zamanda Erzurum, Erzincan ve Muş illerinde de görülmektedir.

131 1936 Yılında Türkiye il sayısı 57’den 63’e çıkmıştır.

101 1940–1945 yılları arasında bölge nüfusunda %5,7 oranında bir artış görülmektedir132. Bu dönemde nüfus artışının oldukça düşük görülmesinin nedeni, ülke genelinde olduğu gibi bölgede de II. Dünya Savaşı sırasında seferberliğin devam etmesi nedeniyle o yıllarda genç nüfusun azlığından kaynaklanmaktadır. Zira I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele döneminde genç nüfusta yaşanan kayıp bu döneme yansımıştır. 1940-1945 döneminde bölgenin, Tunceli (%-4,4) ve Hakkâri (%-3,6) illeri nüfuslarında (göç kaynaklı) bir azalma görülürken, nüfus artışının en fazla görüldüğü il ise %13.2 Van ilidir.

1945–50 yılları arasında ülke genelinde olduğu gibi bölgede de genel bir nüfus artışı yaşanmıştır. Bölge genelinde nüfus %14,5 oranında artmıştır. Bölgedeki artış oranının en fazla görüldüğü il, %29,7 ile Muş, bu oranın en düşük olduğu il ise, %7,6 ile Kars’tır.

1950-55 yılları arasında bölge genelinde nüfus artış oranı %7,6 olurken, nüfusu azalan tek il, %-29,1 ile Malatya ilidir. Bunun nedeni ise, Malatya iline bağlı Adıyaman ilçesi 1954 yılında idari sınır değişiklik nedeniyle bölge dışına kalmıştır. Nüfus artışının en yüksek olduğu il ise, %27,1 ile Muş ilidir.

1955-60 yılları arasında yine ülke genelinde olduğu gibi bölge genelinde de bir artış yaşanmıştır (%14,3). Bölgede nüfus artış oranının en az görüldüğü il Erzurum’dur (%9,4). Bu azlığın sebebinin il dışına yapılan göçlerden kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Bölgede en yüksek artış oranının görüldüğü il ise, %23.6 ile Hakkâri ilidir.

1960–65 yılları arasında bölge genelinde gerçekleşen nüfus artışı %14 iken, bölge illerinde bu oranın en az olduğu il, %6,4 ile Erzincan (il dışına yapılan göçlerden kaynaklanmaktadır) olurken bölgenin nüfus artış oranının en yüksek olduğu il ise, %26.4 ile Van ilidir.

132 DİE, 1947, 1945 Türkiye Genel Nüfus Sayımı, Ankara.

102 1965–70 yılları arasında bölgenin nüfus artış %13,1 oranında artmıştır. Bölge illeri arasında nüfus artış oranının en az görüldüğü il (göç kaynaklı olmak üzere), %2 ile Tunceli ili olup, nüfus artış oranının en yüksek olduğu il ise %22,1 ile Van ilidir. Bunun yanı sıra yüksek nüfus artış oranı, Hakkâri (%21,9) ilinde de görülmektedir. Genellikle nüfus artış oranının düşük görüldüğü diğer illerde ise, nüfusun batıdaki bölgelere göç etmesinden kaynaklanmaktadır.

1970-1975 yılları arasındaki dönemde bölgenin nüfusu %11.3 oranında artarak 3.982.338’den 4.433.683’e yükselmiştir. Bir önceki döneme göre artış oranında göç kaynaklı bir düşüş olduğu gözlenmektedir. Bu dönemde artış oranı açısından bölge illerine baktığımızda en az nüfus artışı %2.7 ile Erzincan’da gerçekleşmiştir. Bu azlığın sebebi, il dışına gerçekleşen göç miktarının diğer illere göre daha fazla olmasıyla açıklanabilir. Bölgede nüfus artış oranının en yüksek oldu il ise, %23.2 ile Hakkâri’dir.

Bölgenin 1975 yılındaki nüfusu 4.433.683 iken 1980 yılında 337.298 kişi artarak 4.770.981 olmuştur. 1975 yılından itibaren göçlerin çok daha fazla yoğunlaşması, nüfus artış oranlarına da yansımıştır. Nitekim 1975-1980 yılları arasındaki dönemde bölge genelinde gerçekleşen nüfus artışı %7.6’da kalmıştır. Bir önceki döneme göre nüfus artış oranında %3,4’lük bir azalma görülmektedir. Bu dönemlerdeki artış ve azalmanın en fazla görüldüğü iller; Tunceli (%-4) ve Hakkâri (%23.3) illeridir.

1980–85 yıllar arasında bölgenin nüfus artış oranında, bir önceki döneme göre bir artış gözlenmektedir. Fakat bu artış daha önceki dönemlere göre yine de düşük olmuştur. Bölgenin bu dönemdeki nüfus artış oranı %9.3 olup beş yıllık dönemde toplam 441.915 kişilik bir artış meydana gelmiştir. Bu dönemde Nüfusu azalan tek il ise Tunceli ilidir (-6.617). Bölgede en yüksek nüfus artışı ise, Hakkâri (%17.5) ve Van (%16.8) illerinde gözlenmektedir.

103 Grafik 3: 1950-2000 Doğu Anadolu İllerinin Nüfus Gelişimi.

1950-2000 Doğu Anadolu İllerinde Nüfus Gelişimi

1,000,000

900,000

800,000 1950 700,000 1960 600,000

i 1970 ş 500,000

Ki 1980 400,000 1990 300,000 2000 200,000

100,000

0

Van Bitlis Erzincan Erzurum Hakkari Malatya Tuncelli

İller

Kaynak: DİE Kaynaklarından Alınmıştır.

1985–1990 yılları arasındaki beş yıllık dönemde bölgenin nüfus artış oranının oldukça düşük bir seviyeye indiği görülmektedir (%7,6). Güvenlik ve ekonomik sorunlar bu düşüşün başlıca nedenleri olarak değerlendirilebilir. Nitekim bölge halkı bu dönemde bölge dışına itilmiş bu suretle bölge genelinde büyük bir nüfus kaybı yaşanmıştır. Bunun yanı sıra 1990 yılında Şırnak ilinin teşekkül etmesiyle il sayısı 13’e yükselmiştir. Bu dönemde bölgenin iller bazındaki nüfus durumuna bakıldığında Tunceli ili yukarıda sözü edilen nedenlerden dolayı en fazla nüfus kaybının yaşandığı il olmuştur (%-12,4). Bununla birlikte bölgede nüfus artışının en yüksek olduğu il ise, Van ilidir (%16,5).

104 1990–2000 yılları arasındaki dönemde bilindiği gibi diğer dönemlerden farklı olarak 10 yıllık bir dönemi kapsamaktadır. Bu dönemde 1990 yılında nüfus 5.609.665 iken, 2000 yılına gelindiğinde nüfus %15,7 oranında artarak 6.490.611’e ulaşmıştır. Ayrıca bölgede iki il daha teşekkül ettirilmiş bölgedeki il sayısı da 15’e çıkmıştır. Bölge nüfusuna iller bazında bakıldığında; büyük nüfus artış oranının en fazla yaşandığı il Van (%37.7) ilidir. Diğer taraftan Kars (%-50.9) ve Tunceli (%-29.7) illerinde düşüş yaşanmıştır. Kars ilinde yaşanan düşüş, daha önce bu ile bağlı bulunan birer ilçe durumunda olan Ardahan ve Iğdır’ın buradan ayrılmasından kaynaklanmaktadır. Tunceli ilindeki düşüşün esas nedeni göçtür.

3.1.1. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Nüfus Artış Hızı:

Doğu Anadolu Bölgesi geneline 1927–1935 yılları arasında bölgede nüfus artış hızı ‰36,4 olup133, Türkiye’nin nüfus artış hızının çok üstündeydi134. Bölgede en yüksek nüfus artış hızı Van ilinde (‰124,5)(idari değişikliğinden dolayı), Kars ilinde (‰49,82) ve en düşük nüfus artış hızı ise, Malatya ilinde yaşanmıştır (‰17,45). Ancak bölge genelinde bu rakam gerçeği yansıtmamaktadır. Nitekim 1927 sayımında nüfusun eksik sayılması, bölgede nüfus artışının yüksek olarak görülmesine sebebiyet vermiştir.

1935–40 yılları arasında yine bölgenin nüfus artış hızı Türkiye’nin üstünde seyretmektedir (‰24,7). Türkiye’nin bu dönemdeki nüfus artış hızı ‰17,02’dir135. İller bazında ise en yükseği Bitlis’te ulaşırken (‰42,36), Erzincan ili ‰4,9 bu da idari sınırlar değişikliğinden kaynaklanmaktadır.

1940–1945 döneminde nüfus artış hızının yavaşladığı gözlenmektedir. Bu durum, II. Dünya Savaşı’nın yarattığı olumsuz koşullardan kaynaklanmıştır. Nitekim bu dönemde seferberlik nedeniyle erkeklerin silâh altına alınması, bunun yanısıra beslenme ve sağlık koşullarının bozulması bu

133 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, (Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van İlleri hesaplanarak elde edilmiştir). 134 Bu dönemde Türkiye’nin nüfus artış hızı, ‰21,10’dur (1990 Yılı Türkiye İstatistik Yıllığı). 135 Hatay 1939’da Türkiye topraklarına dahil olmasıyla bu rakam ‰19,59 olmuştur.

105 duruma sebebiyet vermiştir. Ayrıca, o yıllarda ana-baba olacak yaştaki genç nüfusun azlığı, bu duruma katkı yapmıştır. Nitekim I. Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı devresinde doğmuş olan bu kuşak, o dönemlerde oldukça olumsuz etkilere maruz kalmıştır. 1940-1945 döneminde Doğu Anadolu Bölgesinde nüfus artış hızı ‰11,16 olup Türkiye’nin biraz üstündeydi. Nitekim Türkiye’nin ise bu dönemdeki nüfus artış hızı ‰10,59 idi. Bölgenin iller bazındaki nüfus artış hızına baktığımızda; bu dönemde en yüksek nüfus artış hızı Van ilinde (‰24,75) görülmektedir. Buna mukabil en düşük nüfus artış hızı Tunceli (‰-9) ve Hakkâri (‰-7,4) illerinde görülmektedir. Nitekim bu illerde nüfusta bir azalma kaydedilmiştir.

1945–50 arasında bölgede nüfus artış hızında büyük gelişmeler olmuştur. Bununla birlikte nüfus artış hızıyla ilgili gelişme, Türkiye geneline ancak 5 yıl sonra yaşanmıştır. Bu dönemde Bölge genelindeki nüfus artış hızı ‰27’dir. Bölgenin iller bazında nüfus artış hızı Muş ‰52, Bingöl ‰50.76 ve Hakkâri’de ‰46 ile en yüksek; Kars İlinde ‰14.69 ile en düşük nüfus artış hızı kaydedilmiştir.

1950-1955-1960 dönemlerinde sağlık koşullarının gelişmesiyle ülkede belirgin bir nüfus artışı gözlenmiştir. Ülke genelinde yaşanan bu gelişmeler, doğal olarak Doğu Anadolu Bölgesini de etkilemiştir. Bununla birlikte 1954 yılında Adıyaman ilinin kurulması, bölge nüfusunda bir kayıp yaratmıştır. Çünkü Adıyaman ili, Malatya ilinden ayrılarak, başka bir deyişle bölgeden ayrılarak kurulmuş ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine dahil olmuştur. Dolayısıyla bölgede doğal nüfus artış hızında bir değişiklik olmamış, fakat nüfus sayısı açısından bir azalma olmuştur. 1950–1955 yılları arasında bölgenin nüfus artış hızı (‰14.74), iller bazında en yüksek nüfus artış hızı Muş (‰48), Bitlis (‰45.34) ve Hakkâri (‰43) illerinde, en az nüfus artış hızı ise yukarıda da ifade edildiği gibi idari değişikliklerden dolayı Malatya ilinde yaşanmıştır (‰–68). Bunun yanı sıra bölge içinde göç ve idari

106 düzenlemelerin neden olduğu düşük nüfus artış hızı bu dönemde ‰17.26’yla Erzincan ilinde yaşanmıştır136.

1955–1960 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesi nüfus artış hızı (‰26.8) Türkiye ile paralel gitmektedir(‰28.53). Bu dönemde en yüksek nüfus artış hızının görüldüğü iller; Muş (‰41,2) ve Hakkâri (‰42,4) illeridir. Bunun yanı sıra en az nüfus artış hızının görüldüğü il ise, Erzurum (‰18) ilidir.

1960–1965 yılları arasında bölgenin nüfus artış hızı Türkiye’nin biraz üstünde devam etmektedir (‰26). İller bazında Hakkâri ‰42,8 ve Van illeri ‰47 ile en yüksek, Erzincan ise ‰12.43 ile nüfus artış hızının en düşük olduğu il olarak görülmektedir.

1965–1970 yılları arasında bölgenin nüfus artış hızı Türkiye’nin biraz altında seyrederken (‰24,57), iller arasında büyük farklılıklar gözükmektedir. Buna göre Tunceli ‰4 , Van ve Hakkâri illeri ise ‰40’a çok yaklaşmaktadır. Tunceli ilinde görülen bu düşüş, bölge dışı göç ile açıklanabilmektedir.

1970–1975 yılları arasında yine bölgenin nüfus artış hızı Türkiye’nin (‰25) altında devam etmektedir (‰21,45). Bölgenin nüfus artış hızının en yüksek görüldüğü il, Hakkâri (‰41.71) iken, nüfus artış hızı en düşük olan il ise, Erzincan (‰5,4) ilidir. Ancak 1955–1975 yılları arasındaki dönemlere görülen düşüşün bölge dışına yapılan göç etkilidir.

1975-1980 döneminde Doğu Anadolu Bölgesi’nde nüfus artış hızının büyük bir hızla düşmeye devam ettiğini gözlemlemekteyiz. Bu durumla ilgili olarak bölgede büyük bir değişimin yaşandığını söylemek mümkündür. Bu dönemde bölgenin nüfus artış hızı, ülkenin nüfus artış hızı açısından da diğer dönemlerden farklı olarak, düşün devam etmesiyle birlikte bunun sürekliliği sözkonusu olmuştur. Bir başka deyişle bölgenin nüfus artış hızı Türkiye’nin

136 DİE, 1957, 1955 Türkiye Genel Nüfus Sayımı, Doğu Anadolu İlleri.

107 nüfus artış hızının oldukça altına inmiş ve bu durum 2000 yılına kadar devam etmiştir. 1975–1980 yılları arasında bölgenin nüfus artış hızı ‰14.66 iken, iller arasında en yüksek nüfus artış hızı Hakkâri’de (‰41.97) olup, Erzincan, Kars ve Tunceli illerinde nüfus eksilmiştir.

Tablo 13: 1927-2000 Yıllar Arasında Türkiye ve Doğu Anadolu Bölgesinde Nüfus Artış Hızı137.

Yıllar (Dönemler) 1927-1935 1935-1940 1940-1945 1945-1950 1950-1955 1955-1960 1960-1965 1965-1970 1970-1975 1975-1980 1980-1985 1985-1990 1990-2000

Türkiye ‰ 21.1 17.24 10.59 21.73 27.75 28.53 24.63 25.19 25.01 20.65 24.88 21.71 18.28

Doğu Anadolu 36.4 16.54 11.16 27.07 14.74 26.8 26.14 24.61 21.47 14.66 17.7 14.66 14.56 Bölgesi ‰ Kaynak: DİE kaynaklarından alınmıştır.

1980–1985 yılları arasında bölgenin nüfus artış hızında az da olsa bir yükselme meydana gelmiştir (‰17,7). Bölge illerine bakıldığında; Hakkâri, Van ve Bitlis illerinde ‰30’un üstünde iken, Tunceli ilinin nüfusu azalmaya devam etmiştir.

1985–1990 yılları arasında bölgenin nüfus artış hızı, yine göç nedeniyle ‰14.66’a düşmüştür. Bu dönemde Tunceli iliyle birlikte Erzincan, Erzurum, ve Kars illerinin nüfusları azalmıştır. Yine Bu dönemde Hakkâri iline bağlı bir ilçe durumunda olan Şırnak, il olmuştur (1990). Hakkâri ilinde meydana gelen bu idari değişiklikten dolayı bir sınır değişimi sözkonusu olduğundan ilin nüfusunda da bir azalma gözlemlenmektedir. Bunun yanı sıra Şırnak ili kurulurken Güney Doğu Anadolu bölgesinden (Mardin İlinden) nüfus katılımı sözkonusu olmuştur. Böylece aslında bu dönemde nüfus artış hızı yaklaşık ‰10 olacak iken bu durum bölge nüfus artış hızının ‰14.66 olarak

137 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ankara.

108 gerçekleşmesine sebebiyet vermiştir. Yani bölgenin nüfusuna yaklaşık ‰4-5 oranında bir katkı yapmıştır.

Grafik 4: 1927-2000 Yılları Arasında Türkiye ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde Nüfus Artış Hızı.

1927-2000 Yıllar Arasında Türkiye ve Doğu Anadolu Bölgesinde Nüfus Artış Hızı

40 35 30 25 Türkiye 20 Binde 15 Doğu Anadolu 10 Bölgesi 5 0 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 Sayım Yılları ( Dönemleri)

Kaynak: DİE kaynaklarından derlenmiştir.

1990–2000 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesinin nüfus artış hızı, ‰14,56 ve Türkiye’nin ise ‰18,28’dir. Bu dönemde Van, Hakkâri ve Şırnak illerinde yüksek seviyede nüfus artış hızı gözlemlenmektedir. Bunlar içinde en yüksek nüfus artış hızı Van ilinde yaşanırken (‰31.96), Tunceli ilinde ise ‰-35.25 olmak suretiyle nüfus azalmaya devam etmiştir.

Doğu Anadolu’nun iller bazında bakıldığında;

109 3.1.1.1.1. Ağrı İli: İlin nüfusu öncelikle, gösterdiği hızlı gelişme ile dikkati çeker. Kurulduğu 1928’den bu yana, nüfus artış hızı her zaman ülke ortalamasının üzerinde seyretmiştir.

1935 yılında Ağrı ilinin nüfusu 107.206 kişi iken, 1960 yılına gelindiğinde 215.118 kişiye ulaşmış ve bu 25 yıllık süre zarfında nüfusu iki katına çıkmıştır. İlin nüfusu 1980 yılında 368.009’a ve 2000 yılında ise 528.744 kişiye ulaşmıştır138.1927–2000 yılları arasında yani 73 yıllık bir sürede Ağrı ilinin nüfusunda %420’lik bir gelişme yaşanmıştır; ülke geneline ise, bu dönemde %400’lük bir artış kaydedilmiştir139.

İlin nüfus gelişim özelliklerine bakıldığında 1927 yılında ülke nüfusu içinde %0,75’lik bir paya sahip iken, 2000 yılında yaklaşık %0,8’lik bir paya sahip olduğu dikkat çeker140. İlin nüfus artış hızının en az yaşadığı dönemler ise 1927–1935 arasındadır (‰5,7). Nitekim bu dönemde bölgede Ağrı ayaklanması nedeniyle büyük bir huzursuzluk yaşanmıştır. 1985–1990 dönemi yine huzursuzluk ve göçün (iş, güvenlik ve huzur arayışı nedeniyle) yaşandığı bir dönemdir ki, bu dönemde nüfus artış hızı ‰7,44 olarak kaydedilmiştir. İlin en yüksek nüfus artış hızının yaşandığı dönemler, 1955– 1960 (‰34) ve 1965–1970 (‰32,3) dönemleridir.

Ülke çapında bir nüfus patlamasının yaşandığı 1950’leri izleyen 30 yılda, Ağrı nüfusu, yine Türkiye genelini (%20 oranında) aşan bir gelişme kat etmiştir.

Nüfus artış hızındaki gelişmeler, sayım dönemlerine göre incelendiğinde, 1935–1940 döneminde, ilin nüfus artış hızı ülke genelinin çok üzerindedir. Bu durum, gerek ilin yeni kurulmuş olmasının, gerekse eski il merkezi Doğubeyazıt’ın daha uygun bir coğrafi konuma sahip Sarıova’ya taşınmasından doğan gelişmeyle açıklanabilir. Nitekim bu dönemde en önemli nüfus sıçramaları merkez ilçe ve Doğubeyazıt’ta görülür. 1945–1950

138 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı İli, s, 43. 139 DİE, 2002, a.g.e. Ağrı İli, s, 25. 140 DİE, 2002, a.g.e. Ağrı İli, s, 26.

110 döneminde nüfus artış hızında gözlenen sıçrama, ülke genelinde görülen savaş dönemi sonrasındaki doğum artışından kaynaklanmaktadır.

1950–1960 arasında ve özellikle 1955 sonrasında gözlenen büyük artış, öncelikle aynı dönemde ülke genelinde ortaya çıkan nüfus patlamasına koşut bir gelişmedir. 1950–1955 arasında il, en şiddetli kentleşme sürecini yaşamıştır. Ancak, bu dönemde yeterli bir sanayileşme gerçekleşmediğinden, “kentsel alan” tanımı sadece idari bölünüşe ya da nüfus büyüklüğüne dayanan bir ayrım olarak kalmış, “kente özgü” yaşam biçimi ve değer yargıları gelişememiştir. Dolayısıyla, kırdan kente göçün, il genelindeki yüksek doğurganlığı aşağıya doğru çekecek bir etki söz konusu olmamıştır. Ayrıca, yüksek kentleşme hızına karşın, bu dönem sonunda ulaşılan kentsel nüfus oranı, yine de ülke ortalamasının yarısı (%52) düzeyindedir.

Nüfus artışı hızı 1960–1965 döneminde şiddetlenen göç ve kentleşmeye, çoğunlukla genç erkek nüfusun konu olması ve olayın “aile reisi” düzeyinde gerçekleşmesi, ailelerin bölünmesine ve dolayısıyla doğurganlığın kısmen de olsa sınırlanmasına neden olmuştur.

Nüfusun gelişmesi ilçeler ölçeğinde incelendiğinde, gelişme hızlarını belirleyen temel etmenlerin askeri özellikler, ulaşım olanakları ve coğrafi konum olduğu görülmektedir. Bunun dışında ilçe nüfuslarında 1945’ten bu yana görülen dalgalanmalar idari bölünüşteki değişikliklere bağlıdır.

1965–1970 dönemindeki askeri özellikleri nedeniyle yoğun nüfus artışı özellikle Patnos ilçesinde gerçekleşmiştir.

1970’li yıllarda nüfus artış hızının giderek azalıp, ülke ortalamasına yaklaşması, genel nüfus artışında görülen gerilemeyle ilgilidir. Bu dönemde de ilin göç yoluyla nüfus kaybı ve kentsel alandaki doğum eğiliminin azalması, nüfus artış hızının düşmesine etkili olmuştur. 1980’de nüfusu 1950’ye oranla 3 kat, 1960’a oranla 2 kat artarak en önemli gelişmeyi gösteren ve nüfus büyüklüğü açısından üçüncü, yoğunluk açısında ikinci ilçe

111 durumuna gelen Patnos’taki bu gelişme, 1965’te ilçeye askeri bir birliğin (tugay) yerleşmesi, kentin ovada kurulmuş olması ve sürekliliği olan bir ulaşım ağının bulunmasıdır.

Doğubeyazıt ilçesinde ise, Patnos ilçesine benzer bir gelişme yaşanırken, ilin eski merkezi olması yanı sıra, yine askeri özelliğine ve Trabzon-İran transit yolu üzerinde bulunmasına bağlı bir gelişmeyle açıklanabilir.

1990–2000 yıllar arasında Ağrı iline bağlı 7 ilçeden Patnos ilçesi, ilin en fazla nüfuslu ilçesi olup yıllık nüfus artış hızı da en yüksek olan ilçesidir (‰45,5). Nüfus artış hızı en az olan ilçe ise, ‰–1,3 ile Hamurdur141.

Diğer ilçeler ile merkez ilçede ise, Doğubeyazıt ve Patnos gibi büyük gelişmeler kaydetmemiştir.

Tablo 14: 1927-2000 Doğu Anadolu İllerinde Nüfus Artış Hızı. Toplam 1.423.782 1.909.157 36.4 2.073.750 16.54 2.192.752 11.16 2.510.607 27 2.702.620 14.74 3.089.927 26.8 3.521.309 26.1 3.982.338 24.6 4.433.683 21.47 4.770.981 14.66 5.212.896 17.7 5.609.665 14.66 6.490.611 14.56 r Iğdı 168634 Ardahan 133756 rnak Şı 262006 353197 29.86 Van 75329 143434 124.5 112975 -35 127858 24.75 145944 26.46 175250 36.6 211034 37.16 266840 47 325763 39.9 386314 34.1 468646 38.64 547216 31 637433 .30.5 877524 31.96 -35.25 Tunceli 94639 ...... 90446 -9 105759 31.28 121743 28.15 140068 28 154175 19.19 157293 4 164591 .9.07 157974 -8.2 151906 -7.83 133143 -26.37 93584 .

141 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı İli, s.59.

112 ş Mu 143899 73939 -120 82699 7 107286 52.06 136401 48 167638 41.24 198716 34 234250 32.9 267203 26.32 302406 24.75 339492 23.14 376543 20.72 453654 18.63 Malatya 305785 410162 41.65 418473 4 428660 4.81 483568 24.11 342835 -68 394172 27.91 452624 27.65 510979 24.25 574558 23.45 606996 11 665809 18.50 702055 10.6 853658 19.55 Kars 205098 305536 49.82 356534 30.87 381176 13.37 410236 14.69 487844 34.65 543600 21.64 606313 21.84 660018 16.97 707398 13.87 700238 -2 722431 6 662155 -1742 325016 -6 Hakkâri 25016 36446 35124 -7,4 44207 46 54824 43 67766 42.39 83937 42.8 102312 39.59 126036 41.71 155463 41.97 182645 32.23 172479 t43.58 236581 31.59 Erzurum 270925 385387 32.43 371394 -7.4 395876 12.77 461090 30.5 519976 24 568864 18 628001 19.8 684951 17.36 746666 17.25 801809 14.25 856175 13.1 848201 -1.9 937389 10 Erzincan 134443 157344 25.73 158498 1.46 171868 16.2 197770 28 215592 17.26 243005 23.94 258586 12.43 276122 13.12 283683 5.4 282022 -1.2 299985 12.35 299251 -.5 316841 5.71 ığ Elaz 213531 256189 22.77 190366 -59 198081 7.95 213330 14.83 242279 25.45 278332 27.74 322727 29.6 376915 31 417924 20.66 440808 10.66 483715 18.58 498225 5.91 569616 13.39 Bitlis 90631 68825 71950 8.88 88634 41.71 111187 45.34 128966 29.67 154069 35.57 185473 37.1 218305 32.6 257908 33.34 300843 30.8 330115 18.57 388678 16.33 Bingöl 70184 75510 14.63 97328 50.76 113341 30.46 131364 29.51 150521 27.23 177951 33.48 210804 33.88 228702 16.30 241548 10.93 250966 7.65 253739 1.1 Ağrı 102434 107206 5.7 121477 24.99 133504 18.88 155455 30.44 181348 30.81 215118 34.15 244800 27.61 290311 32.34 330201 25.75 368009 21.68 421131 26.97 437093 7.44 528744 19,0 llar yı 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000 Kaynak: DİE kaynaklarından derlenmiştir.

3.1.1.1.2. Bingöl İli: Bingöl ili 1936’da kurulduğunda nüfus artış hızı, 1975 yılına kadar ülkenin genel nüfus artış hızının üstünde olduğu gözlenmektedir. 1940 ile 1975 arsında ilin nüfusu 3 katına çıkarken, Türkiye’nin nüfusu ise 2.25 kat artmıştır. 1975-2000 yılları arsında Bingöl ili nüfusunda %20’lik bir artış yaşanırken, Türkiye’nin aynı dönemde %68’lik bir artış gerçekleşmiştir.

113 1940 yılında Bingöl ili ülke nüfusu içinde ‰3,9’lük bir paya sahip iken, 2000 yılında yaklaşık ‰3,7’lik bir paya sahiptir. Bu da, Bingöl ilinin nüfus artış hızının ülke ortalamasından düşük olduğunu göstermektedir142ki, genel olarak Bingöl’de nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının yarısından azdır.

İl nüfusunun gelişme temposunu belirleyen temel etmen, ildeki yüksek doğum düzeyidir. Kırsal alanda aşiretler biçiminde örgütlenmiş bulunan özgün sosyo-ekonomik yapı, ilde kalabalık ve geniş aile tipinin egemen olmasına, dolayısıyla doğum eğiliminin yüksek kalmasına neden olmuştur. Bingöl bir çok dönemde hızlı bir kentleşme süreci yaşamıştır. Ancak, bu yıllarda kentsel merkezlerde nüfus azlığı ve yeterli bir sanayileşme gerçekleşmemiştir. Bu nedenle de “kentsel alan” tanımı yalnızca idari bölünüşe dayanan bir ayırım olarak kalmış, “kente özgü” yaşam biçimi ve değer yargıları gelişememiştir. Dolayısıyla, bu dönemlerde kırdan kente göçün, il genelindeki yüksek doğurganlığı aşağıya çekecek bir etkisinin olması söz konusu değildir.

Bingöl’ün kırsal alanın aşiretlere dayanan sosyo-ekonomik yapısındaki çözülmelere ve göç olgusunun şiddetinin artmasına bağlı olarak, il ve ülke nüfus artış hızları arasındaki farkın, doksanlı yıllarda giderek azaldığı gözlenmektedir. Her ne kadar ilin nüfus artış hızı son dönemlerde ülke ortalamasının gerisinde kalmış olsa bile yine yüksek doğurganlığa sahip olan bir ildir.

Nüfusun gelişimi, ilçeler ölçeğinde incelendiğinde nüfus büyüklüğü ve yoğunluk açısından sıralamanın, fazla değişmediği gözlenmektedir. 1950’de ilk sıradaki Kiğı 1980’te ikinci sıraya ve 1990 yılında altıncı sıraya düşmüş ve merkez ilçe ilk sıraya yükselmiştir. 1950–1980 arasındaki en önemli gelişme, nüfusu 3 kat büyüyen merkez ilçede gerçekleşmiştir. İkinci sırada, nüfusu ilk 10 yılda en düşük gelişmeyi gösterirken 1960 yılı sonrasında ani

142 DİE, 2002, Bingöl, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s, 26.

114 bir sıçrama ile 3 katına yaklaşmış bulunan Solhan bulunmaktadır. Genç ve Karlıova’nın nüfusları ise, 30 yılda 2 katını aşmıştır.

2000 yılına gelindiğinde ilk sırada merkez ilçe, ikinci sırada Genç, üçüncü sırada ise Solhan ve dördüncü sırada ise Karlıova gelmektedir143.

III.1.1.1.3. Bitlis İli: Bitlis ili, idari değişikliklerin yol açmış olduğu nüfus dalgalanmaları dışında sürekli ve hızlı bir büyüme göstermiştir. 1936 yılında il olduktan sonra her zaman nüfus artış hızı Türkiye’nin üstünde olmuştur. 1940–2000 yılları arsında Bitlis nüfusu 5,6 katını geçmişken, ülke genelinde ise nüfus ancak 3,8 kata ulaşmıştır. Ülke çapında bir nüfus patlamasının yaşandığı 1950’li yılları izleyen 30 yılda, ilin nüfusunda Türkiye genelini aşan bir gelişme söz konusudur. 1950’den 1980’e kadar genel nüfus %116 artarak, iki katını biraz aşarken, Bitlis nüfusu %191’lik bir gelişme ile üç katına yaklaşmıştır.

Nüfusun gelişmesi, yıllık artış hızları açısından incelendiğinde, Bitlis nüfusundaki (1940–1945 dışında) artış hızının sürekli olarak Türkiye ortalamasının çok üzerinde olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, bu hızın zaman içindeki gerilemesi, ülke genelinden daha önemli olmuş, il ve ülke ortalamaları arasındaki fark giderek azalmıştır. Örneğin, 1945–50 arasında nüfus artış hızı Bitlis’te ‰41,7 iken, 1950–55 ‰45,3144, 1955–60 ‰29,6, 1965–70 ‰37, 1975–80 ‰33,3, 1985- 90 ‰18,5 ve 1990–2000 ise ‰16.33’e inmiştir.

Bitlis’in nüfus artış hızı ülke genelinden bağımsız dalgalanmalar da göstermektedir. Örneğin 1955–1960 döneminde ülke ortalaması en yüksek değerine ulaşırken(‰28.53), tersine bir eğilim göstererek önemli ölçüde gerilemiştir.

143 DİE, 2002; 2000 Genel Nüfus Sayımı, Bingöl, s, 61. 144 Bu dönemde il sınır değişikliği, Van İli aleyhine gelişmiştir.

115 Bitlis nüfusunun gelişme hızındaki değişmeler doğum düzeyi ve göç olgusu gibi iki temel etmene bağlıdır. İlde doğurganlığın Türkiye ortalamasının çok üzerinde olması, nüfusun ülke genelini aşan bir hızla büyümesine neden olmaktadır.

Yüksek doğum eğilimine bağlı olarak, nüfus artış hızı, 1950–1955 döneminde ‰45 ile ülke ortalamasının (‰27,8) 1,5 katına kadar çıkmıştır. Ancak, 1950’lerin ikinci yarısında, nüfus artış hızı ülke genelinde yükselmeye devam ederken, Bitlis’te tersine bir eğilim kazanarak, önemli ölçüde gerilemiştir. 1955’ten sonra ilin tarıma dayalı durağan ekonomik yapısının, hızlı nüfus artışına bağlı olarak büyüyen çalışma çağındaki genç nüfusa yeterli iş olanaklarını sağlayamaması, bu nüfusun önemli bir bölümünün il dışına göçmesine yol açmıştır. Yüksek doğum düzeyinin sürmesine karşın, göç olgusunun nüfus varlığını aşındırıcı etkisi ile nüfus artış hızı 1965’e değin bir gerileme sürecine girmiştir.

1965–1970 döneminde, il dışına göçün önemini büyük ölçüde yitirmesiyle, Bitlis’te nüfus artış hızının, ülke ortalamasına yeniden yükseldiği görülmektedir. Ancak, 1970’lerde nüfus artış hızının gerileme göstermesi, bu hızı dolaylı olarak belirleyen bir başka etmene, kentleşme olgusuna bağlıdır. Bitlis, 1960–1970 arasında önemli bir kentleşme hareketi yaşamıştır. Kente yapılan göçe genç erkek nüfusun konu olması da ailelerin bölünmesine yol açarak doğum düzeyindeki gerilemeyi hızlandırmıştır.

1985–2000 döneminde, il dışına göçün yeniden önem kazanması nüfus artış hızını büyük ölçüde etkilemiştir. 1985–90 nüfus artış hızı ülke genelinin altına inmiştir (‰18.57)145. 1990–2000 yılları arasında her ne kadar nüfus artış hızı Türkiye genelinin üstünde gerçekleşmiş olsa bile bunun il dışına göç ve (Bitlis’te ve Türkiye geneline) gerçekleşen şehirleşme, kaba doğum hızının azalmasıyla açıklanabilir ve büyük etkisi vardır.

145 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı Bitlis, s, 43.

116 Nüfusun doğal artış hızının her zaman ülke ortalamasının üzerinde olması sonucu, Bitlis nüfusu, ülke genelindekinin üzerinde bir gelişme göstermiş ve ülke genel nüfusu içindeki göreli payı da giderek büyümüştür. 1940’ta Bitlis, ülke nüfusunun ancak ‰3,8’ini barındırmakta iken, bu oran 1980’te ‰5.76’e yükselmiş ve 2000‘de ‰5.73’e gerilemiştir146.

Nüfusun gelişmesi ilçeler düzeyinde ele alındığında, ilçelerin nüfus büyüklükleri ve yoğunlukları ile büyüme hızları arasında genelde bir bağ olduğu görülür. 1950–1980 döneminde en önemli gelişmeler, bu sürede nüfusu 5 katına yaklaşan Tatvan147 ile 2,5 katına ulaşan merkez ilçe ve Hizan’da gerçekleşmiştir. 1990–2000 yılları arsında merkez ilçenin yıllık nüfus artış hızı, ilçe nüfusu ‰-4,45 azalırken, kent nüfusu ise ‰16,39 oranında artmış, kırsal alanda ise ‰-39,32 bir azalma görülmüştür148. Aynı dönemde Ahlat ilçesinin yıllık nüfus artış hızı, ilçe nüfusu ‰43,39 artarken, kent ‰73,11 artmıştır. Kırsal alanda ise ‰3 artmıştır. İlçeler arasında en çok yıllık nüfus artış hızının yaşandığı ilçe ise Adilcevazdır; ilçe nüfusu ‰71,96 gelişirken, kent ‰124,71 artarken, kırsal alanda ise ‰18 gelişmiştir. Diğer ilçeler ise 1990–2000 yıllar arasında, Güroymak yıllık nüfus artış hızı, ilçe nüfusu ‰26,19 artarken, Hizan ilçesinin nüfusu ‰-1,93 azalmıştır. Mutki ve Tatvan ilçelerinin nüfusu ise, küçük bir gelişme kaydetmiştir.

3.1.1.1.4. Hakkâri İli: Hakkâri ilinin Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfus artış hızı yüksek olmasına rağmen ilin nüfus varlığının önemsizliğine ilişkin bir başka gösterge de il ve ülke nüfus yoğunluklarının karşılaştırıldığında büyük farklılıklar görülmesidir. Bununla birlikte il nüfusunun Cumhuriyet döneminde büyük bir hızla arttığı da bir gerçektir. Cumhuriyet döneminde ilk nüfus sayımının yapıldığı 1927’de yalnızca 24.980 olan il nüfusu149 53 yıl içinde %522 oranında artarak (155.463 kişi) 1980’de 6 katını aşmış, 2000

146 DİE, 2002; 2000 Genel Nüfus Sayımı, Bitlis, s, 43 ve 2000 genel Nüfus Sayımı, 2002. 147 ilçe nüfusundaki asıl önemli gelişmenin, askeri birliklerin yerleştirildiği 1960 sonrasında gerçekleştiği görülmektedir. 148 DİE, 2002; 2000 Genel Nüfus Sayımı, Bitlis, s, 61. 149 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri, s, 13.

117 yılına gelindiğinde ise, (236.581 kişi) %845 oranında (9,5 kat) artmıştır150. Ancak unutulmaması gereken önemli bir nokta, bu süreç içerisinde yani 1990 yılında ilden iki ilçe (Beytüşşebap ve Uludere ilçeleri) Şırnak iline bağlanmıştır. Bu büyüme, aynı dönemlerde ülke toplam nüfusundaki artışın çok üstündeydi.

Nüfusun gelişmesi 5 yıllık dönemlere göre yıllık ortalama nüfus artış hızları açısından ve ülke ortalamaları ile karşılaştırılarak ele alındığında da, nüfus artış hızının 1940–1945 dönemi dışında bütün yıllarda Hakkâri’de Türkiye genelinden çok yüksek olduğu görülmektedir. 1985–1990 yılları arasında idari değişiklik nedeniyle nüfus artış hızı azalmış gözükürken, gerçekte bu dönemde de yıllık nüfus artış hızı ‰kırkın üzerindeydi.

1924’te il olan, sonra 1933–1936 arasında Van’a bağlı bir ilçe haline getirilen ancak 1936’da yeniden il yapılan Hakkâri’nin nüfusu, 1940’lara değin düzenli olarak artmıştır. Bununla birlikte, İkinci Dünya Savaşı’nın ülke genelinde olduğu gibi Hakkâri’de de doğurganlığı olumsuz yönde etkilemesi ve ilin bir sınır ili olması nedeniyle, il nüfusu 1940–1945 arasında mutlak olarak da azalmıştır. Söz konusu dönemde nüfusun gerileme hızı Hakkâri’de yılda ortalama ‰-7,4 oranında azalırken, ülke genelinde de nüfus artışı hızı ‰10,6 ile bütün Cumhuriyet Dönemindeki en düşük düzeyine inmiştir.

1950–1980 döneminde Türkiye genelinde bir nüfus patlamasının olduğu, Hakkâri nüfusundaki büyüme yine ülke genelinin çok çok üstünde olmuştur (Hakkâri’de yıllık nüfus artış hızı ‰40’ üzerine çıkmıştır). Ülke toplam nüfusunda 30 yıl içinde (20.947 milyon kişiden 44.737 milyon kişi) %114 oranında bir artış gerçekleşirken, bu artış Hakkâri için (44.207 kişiden 155.463 kişiye) %252 oranındadır. 1945-1950 yılları arasında Hakkâri en yüksek nüfus artış hızını kaydetmiştir. Bu durumuyla il, Doğu Anadolu

150 DİE, 2002, 2000 Hakkâri Genel Nüfus Sayımı, s, 55.

118 Bölgesi’nde üçüncü sırada yeralmış olup Muş (‰52) ve Bingöl illerinden hemen sonra yer almıştır.

1945-2000 yılları arasında Hakkâri’de nüfus artış hızı Türkiye’nin en yüksek illeri arasında yer almıştır. Bu durumun oluşması ilde doğum düzeyinin çok yüksek olmasına ve kaba ölüm hızlarının düşmesine dayanmaktadır.

İlin ekonomik koşulları elverişsiz olmasına rağmen, nüfus hızla artmıştır. Bununla birlikte Hakkâri’de önemli nüfus hareketleri görülmemesi dikkat çekicidir. Bu husus, ancak yöredeki etkinliği büyük olan aşiret bağlarına ve Birinci Dünya Savaşında nüfus kaybıyla açıklanabilir. Daha sonra Hakkâri’den il dışına veya Hakkâri’ye önemli oranda göç gerçekleşmemesi il nüfusunun hızla artmasına yol açmıştır.

İl nüfusunun ülke geneline göre daha hızlı artması, Hakkâri nüfusunun ülke toplam nüfusu içindeki payının giderek yükselmesine yol açmıştır. Nitekim Hakkâri nüfusunun ülke toplam nüfusu içindeki payı 1927’de ‰1,8 iken, bu oran 1950’de ‰2,1’e, 1970’te ‰2,9’a 1980’de ‰3,5’e yükselmiştir ve 2000’e kadar da aynı oranda kalmıştır151.

Hakkâri’nin 1927’te üç ilçesi vardı. Nüfus büyüklüğü bakımından, bu ilçeler arasında Beytüşşebap ilk sırada yer alırken, bu ilçeyi merkez ilçe ve Şemdinli izlemiştir (nüfus büyüklüğü bakımından 1927’den beri son sırada yer alan Şemdinli’nin nüfusu ise, 1950–1980 döneminde 4 katına çıkmıştır).

1936’da Hakkâri yeniden il olurken, en önemli ilçesi Beytüşşebap olup, ikinci sırada merkez ilçe ve en sonda Şemdinli ilçesidir. 1953’te yapılan bir idari değişiklikle, merkez ilçe Çukurca bucağıyla, Beytüşşebap ilçesi de Zap bucağıyla birleştirilerek Çukurca ilçesi oluşturulmuştur. 1956’da ise Uludere ilçesinin teşekkül etmesi, Beytüşşebap’ın önemli ölçüde nüfus yitirmesine

151 Göç ve idari değişikliğinden kaynaklanmaktadır.

119 yol açmıştır. Böylece, bu ilçenin nüfusu gerek merkez ilçenin gerekse Yüksekova’nın gerisinde kalmıştır.

İlde tarıma elverişli topraklar üzerinde kurulmuş olan Yüksekova’nın nüfusu 1950’den sonra hızla artmaya başlamıştır. Bu büyüme özellikle bu ilçeden geçen Van-İran Transit Karayolu’nun açılmasıyla 1970’lerde daha da hız kazanmıştır. Böylece, 1950–1980 döneminde Yüksekova’nın nüfusu %438 oranında artarken merkez ilçenin nüfusu %166 oranında artmıştır. 1980–2000 döneminde ise Merkez ilçenin nüfusu 38.354 kişiden 77.532 kişiye gelişirken (%100), Yüksekova 45.012 kişiden 102.039 kişiye (%127), Şemdinli 17.458 kişiden 45.930 kişiye yükselmiştir (%163). Nüfusu azalan ilçe ise Çukurca ilçesi ise 1980’de 16.450 kişiden 1990’de 19.476 kişiye yükselmiş 2000 yılında ise 11.080 kişiye inmiştir152. Ancak 1980 yılına kadar nüfus açısından Beytüşşebap üçüncü ve Uludere de dördüncü sırada yer almaktaydı. Uludere ilçesi, 1990 yılında Şırnak ili teşekkül etmesiyle Şırnak’a bırakılmıştır.

3.1.1.1.5. Elazığ İli: Elazığ ilinin nüfus gelişimi genel olarak Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki diğer illerden farklılık arz etmektedir. 1927-1935 yılları arasında Elazığ ilinin nüfus gelişimi ülke genelinin153 biraz üstündeyken (‰22,8) Doğu Anadolu Bölgesi’nin (‰36,4) ise, çok altındaydı. İlde doğal nüfus artışı yanında Elazığ demiryolunun inşaatı dolayısıyla işçi sayısının artmasına bağlı olarak, il nüfusu 1927–1935 arasında artmıştır.

1935–1940 yılları arasında 1936’da yapılan idari değişiklikler nedeniyle il nüfusu 66.000 kişi azalmıştır. Bu nüfus kaybı, Çemişkezek, Hozat, Mazgirt, Nazimiye, Ovacık ve Pertek ilçelerinin 1936’da yeni kurulan Tunceli iline bağlanmasından kaynaklanmaktadır. Böylece ildeki nüfus artış hızı ‰20’nin üstündeyken, idari değişimle ‰59 gibi bir azalma söz konusu

152 DİE, 2002, Hakkâri, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s.61. 153 Türkiye ‰21,1

120 olmuştur154. 1940–1945 yılları arasında II. Dünya Savaşından dolayı nüfus artış hızında ‰8’lik bir artış görülmüştür.

İl nüfusu 1945’ten 1970’e kadar, sürekli artan nüfus ve 1970’ten sonra azalmaya başlamıştır. Genel olarak bu nüfus artış hızı Türkiye genelindeki artışa göre daha yavaş olmuştur.

1950 sonrasında ülke genelinde yaşanan nüfus patlaması, 1950–1970 döneminde Elazığ’da da yaşanmıştır. 1950–1970 döneminde Elazığ nüfusundaki büyüme (%76), ülke ortalamasının (%69) üzerindedir. Bu hızlı büyümenin çeşitli nedenleri vardır: 1950 sonrasında ildeki doğum düzeyinin çok yüksek olması155, bölgesel kamu kuruluşlarından birçoğunun Elazığ’da toplanması, kara ve demiryolu ağlarının Elazığ’ı çevreye bağlaması, çeşitli sanayi tesislerinin kurulması ildeki istihdam olanaklarını arttırmış, ticaret kesiminde bir canlılık yaratmıştır. Bu da Elazığ’da özellikle merkez nüfusunun hızla artmasına yol açmıştır. Ayrıca 1965 sonrasında Keban Barajı’nın yapımı nedeniyle işçi akımı daha da artmış, il nüfusundaki büyüme daha da hızlanmıştır.

1950 sonrasında ildeki nüfus artış hızı bir sıçrama göstererek Türkiye ortalamasına yaklaşmış ve 1960’tan 1970’e kadar Türkiye ortalamasının üzerine çıkmıştır. Keban Barajı’nın yapım faaliyetlerinin yoğunlaştığı 1965– 1970 döneminde ilde en üst düzeye ulaşan nüfus artış hızı ‰31, ülke genelinden fazla olması dikkat çekicidir.

1970–1975 döneminde il nüfusu büyüme hızını kaybetmiş, bu dönemde önceki 5 yıllık döneme göre önemli ölçüde gerileyerek ‰20.66’ya düşmüştür. Bu gerileme, 1975 sonrasında da devam etmiş ve 1975–1980 arasında ilin nüfus artış hızı (‰10.66), ülke ortalamasının yarısı düzeyine düşmüştür.

154 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Elazığ, Ankara, s. 43. 155 Elazığ’daki kaba doğum hızının ‰50’nin üstündeydi yani ülke ortalamasının üstünde seyretmektedir.

121 Nüfus artış hızının 1970–1980 yılları arasında Keban Barajının ana ünitesi inşaatının 1974’te tamamlanması, su altında kalan köylerde yaşayan halkın bir kısmının Elazığ il merkezi yanı sıra, başka illere göç etmesine neden olmuş böylece nüfus artış hızı yavaşlatmıştır.

Nüfusun gelişmesi ilçeler ölçeğinde incelendiğinde, ilçelerin nüfus büyüklükleri ve yoğunlukları ile gelişme hızları arasında tam bir paralellik olduğu görülür. İlde en önemli nüfus varlığı ve yoğunluğuna sahip olan merkez ilçe, gelişmedeki öbür ilçelerden büyük farklılık göstermektedir. 1927 yılında Elazığ ilinin %37,6’sını teşkil ederken, 1950 yılında bu oran %38,5’e ulaşmıştır. 1950–1980 döneminde nüfusu en hızlı büyüme gösteren ilçedir. Merkez ilçenin nüfusu bu dönemde %168 oranında artmış, böylece diğer ilçelerle arasındaki fark 1980’e gelindiğinde daha da büyümüştür. Bu tarihlerde il nüfusunun %50’si bu ilçede toplanmış, 1990’da bu oran %54.75’i, 2000 yılında ise, %60’a yükselmiştir156.

Diğer ilçelere bakıldığında yine nüfus büyüklüğü ve nüfus yoğunlukları bakımından ilk sıralarda bulunan Palu, Karakoçan ve Maden ilçelerinin nüfusları da 1950–1980 döneminde önemli ölçüde artmıştır. 30 yıllık süreç içerisinde Palu ve Karakoçan’ın nüfusları 2 katına ulaşırken, Maden’in nüfusu 1,5 katını biraz aşmıştır. Palu ilçesi 1980 yılında 78.901 nüfuslu iken, 1990 yılında 32.761 ve 2000 yılında 25.550 kişiye inmiştir. Palu şehrinin nüfusu kısmen artış kaydetmiş fakat köylerin nüfusunda büyük bir azalma olmuştur. Maden, Sivrice ve Keban ilçelerinin nüfusu 1970’e kadar artarken, bu tarihten sonra farklı nedenlerden dolayı nüfusları bir azalma göstermiştir.

Keban ilçesinin nüfusu, 1950-1980 yılları arasında büyük dalgalanmalar göstermiştir. İlçenin nüfusu 1950–1960 döneminin sonunda yaklaşık yarısına düşmüştür. Bunun bir nedeni, Keban’a bağlı olan Ağın’ın 1954’te yapılan bir idari değişiklikle ayrı bir ilçe haline getirilmesinden kaynaklanmaktadır. İlçenin nüfusu, Keban Barajının yapımı nedeniyle 1960–1970 döneminde

156 DİE, 2002; 2000 Genel Nüfus Sayımı, Elazığ, s, 61.

122 ilçenin nüfusu artarken, barajın ana ünitesi inşaatının bittiği 1970–1980 döneminde Sular altında kalan köylerde oturan halkın ve barajda çalışanların büyük bölümünün ilçeyi terk etmelerinden dolayı ilçe nüfusu azalmıştır. Ancak 1990–2000 yılları arasında ilçe nüfusu (4.485 kişiden 5.246 kişiye) ‰15,67 yükselme görülmüştür157.

3.1.1.1.6. Erzincan İli: Erzincan ili nüfus gelişimi bakımından genel olarak Doğu Anadolu Bölgesindeki illerinden farklılık göstermemekle beraber bazı dönemlerde bölgeden ve ülkeden büyük farklılıklar görülmektedir. 1927–1935 yılları arasında Erzincan ilinin nüfus gelişimi ülke genelinin üstünde devam etmiş158 (‰25.77, Türkiye ‰21,1), ancak Doğu Anadolu Bölgesi’nin çok altında kalmıştır159.

1935–1940 arasında idari değişikliklerden dolayı ilin nüfusu azalmıştır. Erzurum’un Tercan ve Malatya’nın Kemaliye ilçeleri Erzincan’a, Kiğı ilçesi Bingöl’e, Pülümür ilçesi Tunceli’ye, kimi köylerin ise Erzurum’a bağlanması sonucu bu kazanca karşın nüfus kaybı da söz konusu olmuştur. Zira Pülümür İlçesi 1936 yılında kurulan Tunceli iline bağlanmıştır. Bununla birlikte bu dönemde ildeki nüfus artış hızının çok düşük bir düzeyde kalmasında, en önemli etken kuşkusuz, 1939’da meydana gelen büyük depremde binlerce kişinin hayatını kaybetmesi ve hayatta kalanların göç esmesinin de önemli bir payı vardır. Böylelikle bu dönemde nüfus artış hızı idari sınırların içerisinde (157.344 kişiden 158.498 kişiye) ‰1,46 artış olmuştur160. Şüphesiz bu dönemde yaşanan nüfus artış hızı, ülkenin ve bölgenin çok altında olmuştur.

157 DİE, 2002; 2000 Genel Nüfus Sayımı, Elazığ, s, 61. 158 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri, s.13. 159 DİE. 1937, Erzincan, 1935 Genel Nüfus Sayımı, s, 5. 160 DİE, 2002; Erzincan,2000 Genel Nüfus Sayımı, s, 43.

123 İl nüfusunun gelişimi, nüfus artış hızı açısından bakıldığında 1940– 1950 dönemi dışında, her zaman Doğu Anadolu Bölgesi ve Türkiye ortalamasının çok gerisinde kaldığı gözlenmektedir161.

1940–1950 dönemindeki artış ise, bütünüyle ilin konumu, idari sınır değişikliği ve nüfusunun kendi gelişme dinamizminden kaynaklanmaktadır. 1940–1945 arasında ilde zaten önemli boyutlarda olan askeri varlığın II. Dünya Savaşı nedeniyle arttırılması, nüfus artış hızının, bölge ve ülke genelindekinin tersine yükselmesine yol açmıştır162. Artış hızında 1945–1950 arasında gözlenen sıçrama ise, savaş dönemi sonrası doğum artışına bağlı olarak, bölge ve ülke geneline koşut bir gelişme söz konusu iken, yapılan yönetsel bir değişiklikle Tunceli’ye bağlı Çemişkezek ilçesinin kimi köylerinin Erzincan’a bağlanmasıyla, yarattığı 3.000’i aşan nüfus kazancı ile bu gelişmeye ayrıca katkı yapmıştır.

Türkiye’nin nüfus artış hızı 1950-2000 yılları arasında Erzincan’ın üstünde seyretmişti. Ancak Türkiye’nin nüfus artış hızı 1950-1960 dönemlerinde yüksek bir düzeye ulaştığı için Erzincan’ın (‰17.26 ve ‰23.94) üstünde olduğu görülmektedir. Nitekim yıllık ortalama artışın bu dönemlerde çok sınırlı düzeyde olduğu ve Türkiye ortalamasının çok gerisinde kaldığı açıkça görülebilmektedir.

1960-1970 yılları arasında ise, nüfus artışının neredeyse durağan denilebilecek bir duruma geldiği görülmektedir. Yıllık ortalama artış hızı 1960–1965 döneminde ‰12,43 iken, 1965-1970 arasında ‰13.12 dolayında kalmıştır.

1970-1975 yılları arasında altmışlı yıllara göre daha da gerileyerek, nüfus artış hızı ‰5,4’e kadar düşmüştür163. 1975-1980 yılları ise, artış hızının eksi değer aldığı görülmektedir (‰–1,2). Bu dönemde ilde mutlak

161 DİE, 1999, 1998 Türkiye İstatistik Yıllığı, s, 71. 162 DİE, 2002; Erzincan,2000 Genel Nüfus Sayımı, s, 43. 163 DİE, 2002; Erzincan,2000 Genel Nüfus Sayımı, s, 43.

124 anlamda bir nüfus gerilemesi olduğu gözlenmektedir (nüfus 283.683’kişiden 282.022 kişiye düşmüştür).

1980–1985 yılları arasında ilin nüfus artış hızı hız kazanarak eksiden artıya geçmiş, yıllık nüfus artış hızı ise ‰12,3 olmuştur. 1985-1990 yılları arasında tekrar bir düşüş kaydedilmiş ve ilin nüfusu eksiye geçmiştir (‰-0,5 yani 299.985 kişiden 299.251 kişiye inmiştir). 1990–2000 yılları arsında yine Erzincan ilinin, nüfusu ülke ve bölge genelinin altında seyretmiştir. Bu dönemde nüfus artış hızı ülke genelinde ‰15 iken, Doğu Anadolu bölgesinde ‰14, Erzincan ilinde ise ‰5.71’tir.

Erzincan’ın nüfus artış hızı değişik dönemlerde incelendiğinde kaba doğum ve ölüm hızlarının bir sonucudur. Genellikle bu artışlar, ülke genelinin ortalamasına eşit veya üstünde olmuştur. Buna karşılık, nüfusun genel gelişiminin ülke ortalamasını çok geriden izlemesi, ilin öteden beri konu olduğu il dışına göç olayının ve nüfus varlığının, dolayısıyla nüfus gelişiminin, dinamizm üzerinde yarattığı olumsuz etkinin bir sonucuna sebebiyet vermiştir.

Nüfusun gelişimi ilçeler ölçeğinde incelendiğinde, 1935 yılında en önemli ilçe Merkez İlçe olup toplam nüfusun %38’ini barındırmaktadır. İkinci sırada olan Kiğı İlçesi ise bu dönemde %21’lik bir paya sahiptir. 1950–1980 yılları arasında en önemli büyümenin yaşandığı ilçenin, nüfusu 1980’de, 1950’ye oranla 2 katını aşmış bulunan merkez ilçe olduğu görülmektedir. 1980’de il nüfusunun yarısı, merkez ilçede yaşamaktaydı. İlçenin nüfus yoğunluğu da, km²’de 66 kişi ile gerek diğer ilçelerin, gerek il ortalamasının yaklaşık 3 katını bulmaktaydı. Gelişme açısından ikinci önemli ilçe, aynı dönemde nüfusu %23 artan Refahiye’dir. 1950-1990 yılları arasında yapılan idari değişiklikler, bazı ilçelerin nüfus kaybetmesine yol açmıştır.

1990-2000 yılları arasında ilin nüfus artış hızı ‰5,71 iken, Merkez ilçede ‰13,03’tür. En fazla nüfus artış hızı görüldüğü ilçe ise Üzümlü

125 (‰52,81) olmuştur. Kalan 7 ilçenin bütününde nüfus eksilmiştir. Eksilmenin en fazla görüldüğü ilçeler; Kemah ‰–38,5, İliç ‰-36,33 ve Refahiye ‰- 31.81’dir. Bu tablonun bu şekilde olmasının en büyük nedeni ise göç ile açıklanabilir.

3.1.1.1.7. Erzurum İli: Erzurum coğrafi konumu nedeniyle tarih boyunca büyük savaşlara sahne olmuş bir ildir. Savaşların sona ermesiyle birlikte istikrarlı bir yapıya kavuşmuştur. Nüfusu 1927 yılında 270.925 kişiyi olan Erzurum, 1927–1935 arasında 115.000 kişilik büyük bir artış göstermiştir (‰32.43). Bu dönemde görülen hızlı büyümeye karşın, 1935– 1940 arasında il nüfusunda mutlak anlamda bir gerileme olmuştur (385.387 kişiden 371.394 kişiye düşmüş ‰–7,4)164. Bu durum asıl olarak bu dönemde yapılan bir yönetsel değişiklikten kaynaklanmaktadır. 1935’te Erzurum’a bağlı bir ilçe olan Tercan Erzincan’a bağlanmıştır. Bu değişim il nüfusunda bir azalmaya yol açmıştır.

1940–1945 döneminde nüfus artış hızı ‰12.77 olan ilin 1945–1950 yılları arsındaki dönemde ülke ve bölge nüfus artış hızının üstünde seyretmektedir (‰30,5). 1927–1935 ve 1945–1950 dönemlerindeki hızlı artışlara bağlı olarak il nüfusunun 1927–1950 yılları arasındaki büyümesi bölge genelinin altında, ülke geneline göre daha fazla olmuştur. Nitekim bu dönemde Türkiye’nin genel nüfusu %53 oranında artarken, Erzurum nüfusu %71 dolayında artmıştır.

Bununla birlikte 1950 sonrasında Türkiye genelinde bir nüfus patlaması yaşanırken, Erzurum nüfusundaki artış ülke gerisinde hatta çok daha sınırlı olmuştur. Nitekim il 1950–2000 arasındaki 50 yıllık dönemde Türkiye genel nüfusu %213 oranında artarken Erzurum nüfusundaki artış ancak %103,3 oranında kalmıştır.

İlin nüfus gelişimi 5 yıllık dönemlere göre, yıllık artış hızları açısından ve ülke ortalamaları ile karşılaştırmalı olarak incelendiğinde de, ilde nüfus

164 DİE. 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Erzurum, s, 5.

126 artış hızının 1927–1935 ve 1945–1950 dönemleri dışında bütün yıllarda ülke ortalamalarından düşük olduğu görülmektedir. İl 1965’ten 1990 yılına kadar nüfus artış hızı bakımından sürekli bir azalma göstermiştir. 1950–1955 döneminde nüfus artış hızı ‰24 iken, 1955–1960 döneminde ‰18, 1960– 1965 yılında ise ‰19,8 olmuş ve bu dönemden itibaren sürekli bir azalma görülmüştür. 1965–1970, 1970–1975, 1975–1980, 1980–1985 ve 1985–1990 dönemlerinde sırayla ‰17.36, ‰17.25, ‰14.25, ‰13,1 ve ‰–1,9 şeklinde bir seyir izlemiştir. 1990-2000 döneminde ise bu oran yükselmeye başladığı görülmektedir. (‰10).

İl nüfusunun ülke geneline göre daha yavaş büyümesinin asıl nedeni, il dışına yapılan göçlerdir. Erzurum, bir yandan kısmen göç alırken (asker), öte yandan il dışına da önemli miktarlarda göç vermiştir. İl ekonomisinin, doğal artış hızı yüksek olan Erzurum nüfusuna iş olanakları yaratabilecek yeterlilikte olmaması, özellikle kırsal alandan kopan nüfusun sanayileşmiş büyük kentlere, yurt dışına ve Çukurova yöresine göç etmektedir.

İlin nüfus gelişimi ilçeler ölçeğinde ele alındığında, 1935 yılında toplam ilçe sayısı 9, 1980 yılında 14 ve 2000 yılına geldiğinde ise 19 ilçeye ulaşmıştır. 1950–1980 arasındaki nüfusu en hızlı büyüyen ilçenin, nüfus varlığı ve nüfus yoğunluğu bakımlarından alt sıralarda bulunan Karayazı ilçesidir. Karayazı’nın nüfusu bu dönemde %131 oranında artarken, 1980– 2000 yılları arasında sürekli azalmıştır. Merkez ilçe ise, nüfus varlığı ve nüfus yoğunluğu bakımından ilk sırada yer almaktadır. Merkez ilçenin 1935 yılında nüfus oranı %24’lük paya sahip iken, 2000 yılında %41,5’e ulaşmıştır. Diğer ilçelerde ise değişik nedenlerden dolayı büyük gelişmeler yaşanmamıştır. 1990–2000 yılları arasında 19 ilçeden 11’inin nüfusunda azalma gerçekleşmiştir (en fazla Olur ilçesinde ‰–35,45). 1935–1990 yılları arasında bazı ilçelerin nüfuslarında görülen azalmaların esas nedeni ise yönetsel değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Örneğin, Tortum’a bağlı olan Narman ve Pasinler’e bağlı olan Horasan, 1954’te bağımsız birer ilçe

127 yapılmıştır. Yine, 1958’de daha önce Oltu’ya bağlı olan Olur da ilçe olmuştur.

3.1.1.1.8. Kars İli: Kars ilinin nüfus gelişiminde çeşitli dönemlerde büyük değişimler yaşanmış, bazı dönemlerde de bölgeyle paralellik içinde olmuştur. 1927-1935 sayım yıllarına nüfus büyük gelişme kaydetmiş ve 205.098165 kişiden, 305.536 kişiye yükselmiştir. Nüfus artış hızı bu dönemde ‰49,82 idi166. Bu oran ülke genelinin iki katından fazla olup bölgenin ortalamasını da aşan bir artıştır. Nüfusun 1950 öncesinde gösterdiği gelişmede ise, ilin idari değişikliklerle kazandığı nüfusun önemli bir payı vardır. 1927’de Ağrı iline bağlı bulunan Iğdır ve Tuzluca ilçelerinin 1935’te Kars’a bağlanmasıyla 24.000 kişilik nüfus ilin nüfusuna geçmiştir167. Şüphesiz Kars nüfusunun bu dönemde kaydetmiş olduğu büyümede idari değişiklikler tek başına belirleyici bir etken değildir. Nitekim nüfusun gelişiminde ilin yüksek doğal artış hızının payı büyüktür. Bunlarla birlikte nüfus artış hızının aşırı yüksek bir görünüm arz etmesinde ilin 1927 yılında yapılan sayımda eksik yazılmış olmasından kaynaklandığı tahmin edilmektedir.

1935–1940 yılları arasında nüfus artış hızı ‰20 azalmış ve ‰30,87’e yani bölgenin oranına yakın bir seviyeye inmiştir. 1940–1945 yılları arasında ülke ve bölge seviyesinin az üstündeydi (‰13,37) olan il nüfusu 1945–1950 döneminde de önceki dönemde devam eden şartlardan ve ilin coğrafi konumundan kaynaklanan nedenlerden dolayı bu oran ‰14,7’ye yükselmiştir. 1950–1955 döneminde il, ülkede ve bölgede yaşanan gelişmelerden nasibini almış bu suretle ülkenin ve bölgenin üstüne çıkarak ‰34,65’lik (410.236 kişiden 487.844 kişiye) bir artışa sahne olmuştur. 1955 tarihten sonra Kars’ta nüfusun gelişme hızını yitirdiği görülmektedir. 1955– 1965 yılları arasında ilin nüfusu 487.844 kişiden 606.313 kişiye yükselmiştir.

165 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri, s.13. 166 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Kars, s, 5. 167 Iğdır’ın katılması ile 17.000, Tuzluca’nın katılması ile de 7.000 kişilik nüfus eklenmiştir.

128 ‰21,8’e tekabül eden bu oran bölge ve ülke nüfus artış hızının altındadır. İlin nüfus artış hızının ülke ve bölge genelinin altında seyretmesinin nedeni bu dönemde il dışına yapılan göçten kaynaklanmaktadır. Bu tarihlerden itibaren 1965–1970 döneminde ‰17’ye ve 1970–1975 döneminde ise ‰13,87’e düşmüştür.

1975–1980 dönemine gelindiğinde ise bu artış ‰–2 seviyelerine düşmüştür. Bu azalmanın nedeni, birinci derecede göç ile açıklanabilir. 1980–1985 yılları arasında ilin nüfusu kısmen artarak 700.238 kişiden 722.431 kişiye varırken, nüfus artış hızı ‰6,24’e yükselmiştir. 1985–1990 döneminde ise tekrar bir azalma yaşanmış ve nüfus artış hızı, ‰-17,42’ye düşmüştür (662.155). 1992 yılında Kars ilinden ayrılan Ardahan ve Iğdır’ın birer il haline gelmesi bu düşüşün yaşanmasında önemli bir etkiye sahip olduğu görülmektedir.

Kars, Ardahan ve Iğdır illerinin toplam nüfus artış hızında meydana gelen değişim ‰-6’dır (Iğdır’da168 ‰16,76, Ardahan’da169 ‰-20,22, ve Kars’ta ise ‰–9’dur170).Yine nüfus artış hızının düşmesinin ana nedenlerinden en önemlisi göç olarak karşımıza çıkarken, şehirleşme ve ailelerdeki bölünme, ayrı birer faktör olmuşlardır.

1927–1980 arasında nüfus, ülke genelinde %228’lik artışla 3 katını aşarken, Kars’ta %242 artarak 3,5 katına yaklaşmıştır. Ancak bu büyüme büyük ölçüde 1950 öncesinde gerçekleşmiş (23 yıl içerisinde Kars nüfusu katlanmıştır). 1950–1980 yılları arasında ise ülke genel nüfusu %119 oranında bir artış kaydederken, il nüfusu yarım katını biraz aşan (%71) bir artış gösterebilmiştir. 1960’tan sonraki tüm dönemlerde nüfus artış hızının ülke ortalamasının altında kaldığı görülmektedir.1980–2000 yılları arasında il nüfusu azalma gösterirken, ülke genelinde yüz elliden fazla bir artış kaydedilmiştir.

168 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Iğdır,s, 31. 169 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ardahan, s, 31. 170 DİE, 2002, , 2000 Genel Nüfus Sayımı, Kars, s, 43.

129 Nüfusun gelişimi ilçeler düzeyinde incelendiğinde, nüfus büyüklüğü, yoğunluk ve gelişme hızlarının önemleri açısından ilçeler arasında farklılıklar görülür. 1935 yılında il nüfusunun (305.536) 50.702’si Merkez İlçede, 50.621 kişide Sarıkamış ilçesinde yer almaktaydı. Bunları takip eden ilçeler; Arpaçay (33.466), Iğdır (31.273) ve Ardahan (30.913), en az nüfusa sahip ilçe ise Tuzluca ilçesiydi (12.860).

1950 yılına gelindiğinde nüfus bakımından en fazla gelişen ilçeler; Merkez İlçe, Ardahan, Arpaçay ve Iğdır idi. İlde genel olarak hemen tüm ilçelerin nüfuslarında dalgalanmalar görülmektedir. Örneğin; 1950–1960 arasında merkez ilçe nüfusu %14, Ardahan %8 ve Sarıkamış %9 azalmıştır. Yine, özellikle 1960 sonrasında hızlı bir gelişme dinamiği göstermiş olan Kağızman, nüfus varlığı ve yoğunluk açısından çok alt sıralarda yer almaktadır. Posof ilçesi ise, nüfus varlığı bakımından 1950’den sonra gerileme göstermiştir

İlçe nüfuslarının gelişimindeki bu dalgalanmalar büyük ölçüde idari değişikliklerin etkisini taşımaktadır. Örneğin, 1950–1980 arasında merkez ilçeden 16.000 nüfuslu Digor ile 20.000 nüfuslu Susuz ayrılarak ilçe olmuştur. Yine aynı dönemde Hanak (17.000) Ardahan’dan, Selim (30.000) Sarıkamış’tan ayrılmıştır. 1980 yılında Merkez ilçe (102.286) en büyük ilçe iken, Iğdır İlçesi ise 77.887 kişi ve daha sonra Sarıkamış ve Ardahan gelirken, en az nüfusa sahip olan ilçeler ise Susuz (23.087) ve Aralık (16.282)’tır.

İlçelerin gelişimini belirleyen temel etmenler; sanayinin gelişmesi, ilin temel ekonomik etkinliği olan tarıma uygun alanların varlığı ve askeri birliklerin bulunmasıdır. Örneğin, Kağızman ve Iğdır’ın gelişmesinde, elverişli tarımsal alanların olması, Sarıkamış, Ardahan ve Posof’un önem kazanmasında ise, ilçede bulunan askeri birliklerin bulunması, Merkez ilçe ise yönetsel ağırlığı ve sanayi kuruluşlarının bu ilçede kurulmasıdır.

130 2000 yılına gelindiğinde Kars ilinde idari değişiklik 1992 yılında Ardahan ve Iğdır birer il durumuna gelmiştir. Ardahan il durumuna gelindiğinde, 1990–2000 yılları arasında il nüfusu ve tüm ilçelerin (6 ilçe) nüfusu azalmıştır171. Iğdır ili ise nüfus artış hızı ‰16,76 iken, Tuzluca İlçesi dışında tüm ilçelerde nüfus artmıştır172. Kars ilinin tüm ilçelerinde nüfus azalmıştır173.

3.1.1.1.9. Malatya İli: Malatya nüfusunun gelişme dinamiği Doğu Anadolu Bölgesi’yle karşılaştırıldığında bölgenin birçok iline göre oldukça zayıf kaldığı görülür. Malatya nüfusunda büyümenin yaşandığı dönem 1927– 1950 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu dönemde ülke nüfusu %53, bölge nüfusu ise %88 oranında bir artış kaydedilirken il nüfusundaki artış oranı ise, %58’dir.

1927–1935 sayım yıllarına baktığımızda ilin nüfusu 305.785 kişiden 410.162 kişiye yükselerek büyük bir artış kaydetmiştir (‰41,65). Bu artış ülke genelinin yaklaşık iki katı ve bölgenin de üstünde bir değerdir. 1935– 1940 yılları arasında ilin nüfusunda ciddi bir değişim yaşanmamıştır. Zira bu dönemde nüfus 410.162 kişiden 418.473 kişiye çıkmıştır ki, bu da nüfus artış hızı açısından ‰4’lük bir orana tekabül etmektedir. 1935-1940 yılları arasında ilin nüfus artışındaki bu düşüşün nedeni yapılan idari değişikliklerden yani 1938 yılında Kemaliye’nin Erzincan’a bağlanmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla 1935’te nüfusu 18.689 olan ilçenin ilden ayrılması il nüfusunun gelişimini olumsuz yönde etkilenmiştir. 1940–1945 döneminde il nüfusu büyük değişiklik göstermeden devam etmiştir. Bu durumun nedeni ise ülkenin II. Dünya Savaşı’nda seferberlik ilan etmesinden kaynaklanmaktadır. 1945–50 döneminde ise Malatya ilinde nüfus artış hızı yeniden artış kaydederek ‰24’e yükselmiş, böylece il nüfusu 54.908 kişi artarak 483.568’e ulaşmıştır.

171DİE, 2002, Ardahan, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s.31. 172 DİE, 2002, Iğdır, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s.31. 173 DİE, 2002, Kars, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s.61.

131 1950–1955 döneminde yeniden bir idari değişikliğin yapıldığı ilde, nüfus artış hızı ‰25’te seyrederken174, ‰–68’e düşmüştür. Bu dönemde Malatya’nın bir ilçesi olan Adıyaman il olmuş ve 1950 yılında nüfusu 55.318 olan Adıyaman ilçesi, 58.366 nüfuslu Besni, 39.861 nüfuslu Kâhta ve 10.768 nüfuslu Ortaköy bucağı Malatya’dan ayrılarak Adıyaman iline bağlanmıştır. 1954’te yapılan bu idari değişiklikten dolayı ilin nüfusunda önemli ölçüde bir azalma meydana gelmiştir.

1955–1960 arasında ilde nüfusun doğal artışı devam ederek ‰28’e yaklaşmıştır. 1960–1965 yılları arasında ise Malatya nüfusu 394.172 kişiden 452.624 kişiye yükselmek suretiyle önceki dönemde olduğu gibi nüfus, aynı hızda yükselmeye devam etmiştir. 1965–1970 ve 1970–1975 yılları arasında nüfusu 450.624’e, nüfus artış hızı ise ‰24’e düşmüştür175.

1975–1980 döneminde nüfus artışı daha da yavaşlamış ve ‰11’e düşerek ülke ortalamasının (‰20,7) hayli gerisinde kalmıştır. Bunun ana nedeni de ilin dışarıya yüksek oranda göç vermesidir176. 1980–85 döneminde nüfus artış hızı biraz yükselerek ‰18,5 olmuştur. Bu yükselmenin nedeni ise net göç azalmasından kaynaklanmaktadır177. 1985–1990 yıllarında nüfus artış hızı ‰10,6’ya düşerek azalmaya devam etmiştir. Bu düşüşün nedeni yine göç ile açıklanabilir. 1990–2000 yılları arasında Malatya ilinin nüfusu ülke ve bölge ortalamasının üstünde çıkmış ve 151.603 kişi artarak 702.055’den 853.658’e yükselerek ‰19,55’e ulaşmıştır.

Malatya ilinin nüfusu tüm dönemler ele alınıp incelendiğinde; yüksek doğum eğilimine karşın (Malatya’da doğum ülke genelinin üstünde devam etmiştir) ilde yapılan idari değişiklikler ve daha sonra nüfusun ağırlıklı olarak il dışına göç etmesi, il nüfusunun gelişimini olumsuz yönde etkilediği görülür.

174 DİE, 2002, Malatya, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s, 43. 175 DİE, 2002, Malatya, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s, 43. 176 Tandoğan, Alaettin, 1998, Türkiye Nüfusu, s, 80. 177 Tandoğan, Alaettin, 1998, Türkiye Nüfusu, s, 84.

132 Nüfusun gelişimi ilçeler düzeyinde incelendiğinde, 1935 yılında, ilin en önemli ilçesi durumunda olan merkez ilçe nüfusu 90.503 kişiyle, il toplam nüfusunun yaklaşık %22’sini barındırmaktadır. Merkez ilçeden sonra ikinci sırada ve 48.285 kişiyle (1954 yılında il olan Adıyaman ilçesi) gelmekteydi. İlin bu dönemde en az nüfuslu ilçesi ise Kemaliye ilçesidir (18.689 kişi)178. 1950 sonrasında nüfus artışı en fazla yine merkez ilçede artmıştır. 1980’de 286.895 olan ilçe nüfusu 1950–1980 döneminde %117 arasında büyümüştür. 1980’de il nüfusunun %47’sini barındıran merkez ilçenin nüfus gelişimi 1950–1955 arasında yapılan yönetsel değişiklikler nedeniyle yavaşlamıştır.

1954 yılında Adıyaman il durumuna gelmesiyle Malatya ilçeden bir nüfus kaybı olmasına rağmen, merkez ilçe nüfusu 1990’da 330.206 kişiye ve 2000 yılında179 457.566 kişiye yükselmiştir180 (il toplam nüfusunun %53,6’sı teşkil eder).

Nüfus büyüklüğü açısından ilin üçüncü büyük ilçesi olan Darende, 1935 yılında nüfus büyüklüğü açısından sondan ikinci sırada yer almakta ve bu durumuyla toplam nüfusun %5,9 oluşturmaktadır. 1980’de 50.578’e, 1990’da 49.260 ve 2000 yılında ise 54.438 (%6,37) kişiye ulaşmıştır.

Akçadağ ilçesi, nüfus büyüklüğü açısından 1935 yılında (Adıyaman ve diğer ilçeler Malatya ilinin sınırında bulunmasına rağmen) ilin toplam nüfusunun %10’unu oluşturmakta (41.390 kişi), bu durumuyla da 4. sırada yer almaktaydı. 1980 ve 1990 yıllarında ikinci sıraya yükselen ilçe, 2000 yılında yeniden dördüncü sıraya düşmüştür. Böylece 1950–1980 arasında nüfusu %76 oranında artarak 41.390 kişiden 57.463’e ulaşmıştır181. Ancak 1990 yılından itibaren yeniden bir düşüş kaydeden ilçe, 50.578 kişiye ve 2000 yılında 48.670 kişiye (%5,7) düşmüştü182.

178 DİE, 1937, Malatya, 1935 Genel Nüfus Sayımı, s, 5. 179 1935 yılında toplam ilçe sayısı 10, 2000 yılında 14 ilçeye yükselmiştir. 180 DİE, 2002, Malatya, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s. 61. 181 DİE, 1982, Malatya, 1980 Genel Nüfus Sayımı. 182 DİE, 2002, Malatya, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s. 61.

133 Doğanşehir 1935 yılında küçük bir nahiye durumundaydı (14.979 kişi183), 1990 yılına gelindiğinde ise ilçe, nüfus büyüklüğü açısından dördüncü ve 2000 yılında ikinci sıraya yükselmiştir toplam ilçe nüfusu 60.708 kişi ile ilin %7,1 sahipti.

En az nüfus barındıran ilçeler; 10.778 nüfuslu Doğanyol ilçesi, 10.594 nüfuslu Arguvan ilçesi ve 9.569 nüfuslu Kale ilçesidir.

3.1.1.1.10. Muş İli: Cumhuriyet öncesinde bir sancak olan Muş, 1924’te il durumuna getirilmiş, 1926’da ise, Bitlis iline bağlı bir ilçe olmuştur. 1929’da yeniden il olan Muş’un nüfusu 1935’te 138.741’dir184. Ancak 1936’da yapılan idari değişiklikler sonucu il nüfusunda büyük ölçüde azalma yaşanmıştır. 1936’da Bingöl, Bitlis ve Siirt illerinin kuruluşunda Muş’a bağlı Bingöl, Genç, Karlıova, Solhan, Bitlis, Mutki, Sason ilçeleri ile Patnos ve Sultanmut bucakları ilden ayrılmış, böylece ilin nüfusunda 1935– 1940 arasında %56 oranında azalarak 79.939’a inmiştir185.

İl nüfusu değişik dönemlere incelendiğinde ilk göze çarpan özellik, ilin yüksek nüfus artış hızı yüksek doğum nedeniyle, çok hızlı artmasıdır. Ancak yapılan idari değişiklikler ve göç nedeniyle 1935–2000 döneminde Muş nüfusunun büyümesinde küçük bir sınırlama gelmiştir. Nitekim 1940’ta 73.939 olan il nüfusu 2000 yılına gelindiğinde yani 60 yıllık sürede %513 artarak 453.654’e ulaşmıştır186. Aynı süreçte, ülke nüfusundaki artış oranı %265’tir. Bu artışın en büyük nedeni ise, il nüfusunun hızlı gelişimine bağlanabilir.

Dönemler bazında bakıldığında Muş ili 1927–1936 anormal gelişmeler yaşandığı dikkat çeker. 1936’ta yapılan yönetsel değişiklik nedeniyle 1935- 1940 arasında ilde nüfus artış hızında bir gerileme (‰117,7) kaydedilmiştir.

183 DİE, 1937, Malatya, 1935 Genel Nüfus Sayımı, s. 6. 184 DİE, 1937, Muş, 1935 Genel Nüfus Sayımı, s. 48. 185 Her ne kadar nüfus artış hızı yüksek olsa bile yönetsel değişikliklerden dolayı il nüfusu azalmıştır. Ancak DİE tarafından o yıllara ilçe ve köylerin nüfusu hesaplayarak, il durumuna gelen tahmini nüfusu bulmuştur. 186 DİE, 2002, Muş, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s. 43.

134 Bu dönemde ülke genelinde nüfus artış hızı ‰17’dir. 1940–1945 döneminde ise II. Dünya Savaşı’nın nüfus artışını olumsuz yönde etkilemesi nedeniyle, ülke genelinde olduğu gibi Muş’ta da nüfus artışı hızı (‰6,8) oldukça düşük bir düzeyde kalmıştır187.

İlde nüfus artış hızı 1945’ten sonra sürekli ülke ortalamasının üzerinde seyretmiştir. 1945–1950 arasında ‰52,1 ile en yüksek düzeyine ulaşan nüfus artış hızı, sürekli ülke ortalamasının üzerinde seyretmiştir.

1945-1950 döneminden sonra Muş ilinde nüfus artış hızı sürekli düşmüştür. Buna göre nüfus artış hızı sırasıyla 1945–1950 arasında ‰52,06, 1950–1955 arasında ‰48, 1955–1960 arasında ‰41, 1960–1965 arasında ‰34, 1965–1970 arasında ‰33, 1970–1975 arasında ‰26,3, 1975–1980 arasında ‰24,75, 1980–1985 arasında ‰23,14, 1985–1990 arasında ‰20,72, ve 1990-2000 arasında ‰18,63 olmuştur188. Fakat rakamlardan da anlaşılacağı üzere; 1945-1950’den 2000 yılına kadar olan süreç içerisinde il nüfus hızında sürekli bir azalma söz konusu iken, nüfus artış hızının her zaman ülke genelinin üstünde olması dikkat çekicidir..

Nüfusun ilçe bazındaki gelişimine bakıldığında, 1945 yılına kadar idari yapılanma ve II. Dünya Savaşı nedeniyle ilçeler bazında çok sağlıkla yansıtmamıştır. Ancak sürekli olarak bütün ilçelerde doğurganlığın yüksek olduğu görünmektedir.

Merkez ilçe, 1935 yılında ilin toplam nüfusu %6’nın altında iken189, ancak 1955’te demiryolunun gelmesiyle ilin nüfus çeken bir merkezi durumuna gelmiştir. 1966’daki Varto depremiyle konutlarını yitiren birçok aile merkez ilçede yapılan konutlara yerleştirilmiştir. 1980 yılına gelindiğinde ise ilçenin nüfusu 146.527 kişiye ulaşmıştır. Merkez ilçede

187 1935–40 arasında DİE’ne göre nüfus artış hızı ‰18,75 iken, 1940–45 arasında ‰22,39 kaydetmiştir. Ancak yönetsel değişikliklerden, II. Dünya Savaşının göç nedeniyle nüfus azalmayı veya az artmış gözükmektedir. 188 DİE, 2002, Muş, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s, 43. 189 1935 yılında Bingöl ve Bitlis birer ilçe olarak Muş İline bağlıydı.

135 nüfus artarken ilin toplam yüzdeliği yönetsel değişikliğinden dolayı bir azalma göstermiştir (%37,7).

1950’de 16.266 nüfuslu Malazgirt, ilin en küçük ilçesiydi. Ancak 1980 yılına gelindiğinde yani 30 yıllık dönemde hızla büyüyen (%206) ilçe nüfusu, 49.711’e ve 2000 yılında 68.990 kişiye yükselmiştir.

Bulanık ilçesinin nüfusu da 1950–1980 döneminde %158 artarak 63.420’ye ve 2000 yılında 99.819 kişiye yükselmiştir.

1950’de nüfus büyüklüğü bakımından ilin görece önemli ilçelerinden biri olan Varto, söz konusu dönemde yaşanan depremlerden dolayı nüfusu en az artan ilçe olmuştur. 1980’de, nüfusu 42.748 olan Varto ilçesinin nüfusu, 2000 yılında 41.491’e düşmüştür.

Sonuç olarak Merkez İlçe nüfusu 28.009 kişi barındırırken, Varto ilçesi ise aynı yılda 13.908 kişi barındırıyordu190; 2000 yılına gelindiğinde sırayla 171.023 ve 41.491 iken, Merkez İlçede nüfus 5 kat artarken Varto’da ise 2 kattan az artmıştır191.

3.1.1.1.11. Tunceli İli: 1936’da yapılan idari değişiklikle, Elazığ ilinden Çemişkezek, Hozat, Mazgirt, Nazmiye, Ovacık ve Pertek ilçeleri ayrılarak Tunceli ili kurulmuştur. Tunceli’nin il oluşundan sonra 1940’ta yapılan ilk genel nüfus sayımında il nüfusu 94.639 kişi idi192.

1940–1945 yılları arasında II. Dünya Savaşı’nın olumsuz etkileri ve ilde bu yıllarda yaşanan politik olaylar nedeniyle nüfusu azalmıştır. Bu dönemde nüfusun yıllık ortalama gerileme hızı ‰-9 idi (90.446 kişiye inmiştir). 1945–1950 döneminde, il nüfusu yüksek doğum nedeniyle ülke ve bölge genelindekine koşut biçimde artmıştır. Bu dönemde nüfusun il dışına göç etmesine rağmen ilin nüfus artış hızı, ülke ve bölgenin üstünde

190 DİE, 1937, Muş, 1935 Genel Nüfus Sayımı, s, 20. 191 DİE, 2002, Muş, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s, 61. 192 1894–95 yılında Osmanlı döneminde Dersim nüfusu 100.000 kişi ile tahmin edilmiştir (Osmanlı döneminde Mamur et el Aziz nüfusuna bakınız).

136 seyretmiştir (‰31,3). 1950–1960 yılları arsında yine ilin nüfus artış hızı yüksek seviyede (‰28) devam etmiştir (105.759 kişiden 140.068 kişiye yükselmiştir). 1960–1965 döneminde yapılan göçün hız kazanması, nüfus artış hızına etki etmiştir (‰19,2). 1965–1970 göçün daha da artması nüfus artış hızını ‰4’e düşmüştür. 1970–1975 döneminde ise nüfus artış hızı ‰9’a yükselmiştir. 1975’ten 2000 yılına kadar göçün hızını arttırarak devam etmesi nüfusun bu uzun sürede yıllık ortalama artış hızı ‰–22’ye kadar düşmüştür. İlin nüfusu bu süreç içinde nüfus 71.007 gibi bir düşüşle 164.591 kişiden 93.584 kişiye ulaşmıştır. Dönemler bazında bakıldığında ise 1975- 1980’de ‰–8,2, 1980–1985’te ‰–7,8, 1985-1990’da ‰-26,37 ve 1990–2000 yıllarında ise nüfus artış hızı ‰-35,25’e kadar düşmüştür.

İl dışına yapılan göç nedeniyle, il nüfusu ülke ve bölge genelindekinden daha yavaş büyümüştür. 1950–1980 Tunceli nüfusu 105.759 kişiden 157.293 kişiye, nüfus artış hızı ‰1,5 civarında gerçekleştiği anlamında gelmektedir. 1950–1980 döneminde, ülke nüfusu 2 katını aşmış, bölgenin nüfusu ise 2 katına yaklaşmışken, Tunceli nüfusu yalnızca %49 artmıştır. Bununla birlikte, 1975’e değin il nüfusundaki büyüme ülke ve bölge genelindekine göre oldukça altında seyretmiştir. 1975 –2000 yılları arasında ülke ve bölge nüfus gelişmesinin tersine (düşerek) nerede ise nüfusun %43’nü kaybetmiştir. 2000 yılına gelindiğinde ise Tunceli ili nüfusu, 1940 yılındaki nüfusunun da altında inmiştir.

Tunceli ili kaba doğum hızı değişik dönemlerinde bölgenin altındayken ülkenin üstünde devam etmiştir. Yüksek doğum düzeyine karşın, il nüfusunun ülke nüfusuna göre yavaş büyümesinin temel nedeni, ilin yetersiz ekonomik koşulları nedeniyle il dışına göç vermesidir.

1980’de Tunceli’nin merkez ilçe ile birlikte 8 ilçesi vardı. Merkez ilçe 30.000’e yaklaşan nüfusuyla ilin en büyük ilçesiydi. 1990 yılında bu nüfus 38.013 kişiye yükselirken, 2000 yılında 30.323 kişiye düşmüştür. Yani ilçeler bazında en az nüfus kaybı olan Merkez ilçede olmuştur. 1990–2000 döneminde buna paralel olarak diğer ilçelerin de nüfusu azalmıştır. Bunlar

137 içinde en fazla nüfus kaybeden ilçe, Pülümür ilçesi olup nüfusunun %55,57’sini, Ovacık ilçesi ise %45’ini kaybetmiştir.

1980 ve 1990 yıllarında, Mazgirt’in ardından ilin üçüncü büyük nüfuslu ilçesi Pertek iken, 2000 yılında ise Mazgirt’in aşırı nüfus kaybetmesi, ilçenin nüfus büyüklüğü açısından üçüncü sıraya düşmesine neden olmuştur. Pertek ilçesinde daha az nüfus kaybı olmasından dolayı ikinci sırada yer almıştır.

3.1.1.1.12. Van İli: 1927 yılı nüfus sayımında il nüfusu, yalnızca 75.329 idi193. Van ilinin bu dönemde görülen nüfus azlığının ana nedenlerinden biri I. Dünya Savaşı’dır. Bunun yanı sıra o dönemde yaşanan çeşitli olaylar da ilin nüfus gelişimini engelleyen diğer faktörler olarak gösterilebilir.

İl nüfusunun zaman içindeki gelişimi incelendiğinde, nüfusun 1927- 1935 arasında %90 arttığı (75.329 kişiden 134.434 kişiye194, yani nüfus artış hızı ‰124,5), 1935–1940 döneminde ise önemli ölçüde azaldığı görülmektedir. 1927–1935 arasındaki hızlı nüfus artışı önemli ölçüde 1933’te yapılan idari değişiklikle yani, Hakkâri’nin ilçe yapılarak Van’a bağlanmasından kaynaklanmaktandır. Ancak, bilindiği gibi 1936’da Hakkâri yeniden il yapılmıştır. Ayrıca yine aynı yıl Bitlis ilinin kurulmasıyla Van’ın Ahlat ilçesi Bitlis’e bağlanmıştır. Böylece, 1940’a gelindiğinde önemli bir ölçüde azalma göstermiş olan il nüfusu 112.975 kişiye düşmüştür.

Van’da nüfusun yıllık ortalama artış hızının 1935–1940 dönemi dışında ülke ortalamasının üzerinde olduğu görünse bile gerçekte (yapılan idari değişikliklerden dolayı) nüfus artış hızının düşük olduğu da aşikardır (‰- 34,7).

1940–1945 döneminde ülke ve bölge genelinde nüfus artış hızı, yaklaşık ‰11’de kalırken, Van ilinin nüfus artış hızı ülke ve bölge genelinin

193 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri, s, 13. 194 DİE, 1937, Van, 1935 Genel Nüfus Sayımı, s, 5.

138 iki katını aşarak ‰24,75’e ulaşmıştır. 1945–1950 dönemine gelindiğinde ise bu oranın biraz üstüne çıkarak (127.858 kişiden 145.944 kişiye) ‰26,45’e ulaşmıştır.

1950–1955 döneminde bu oran ‰36,6’ya, 1955–1960 döneminde ‰37,16’ya, 1960–1965 döneminde ise ‰47’ye yükselmiştir. İlin nüfusu, 1965–1970 döneminde ‰40’a yaklaşmış, fakat 1970–1975 döneminde ‰34,1’e düşmüştür. 1975–1980 döneminde oran tekrar bir artış göstermiş ve ‰38,64’e yükselmiştir. Tekrar bir düşüşün yaşandığı 1980–1985 döneminde ise ‰31 olarak kaydedilmiştir. Azalmanın devam ettiği 1985–1990 döneminde nüfus artış hızı, ‰30,5’e kadar gerilemiştir. 1990–2000 dönemine gelindiğinde ise Van nüfusu tekrar bir artış kaydetmiş ve 637.433 kişiden 877.524 kişiye yükselerek nüfus artış hızı ‰31,96 olarak kaydedilmiştir.

Hızlı bir nüfus artışı yaşanan 1950–2000 döneminde ülkenin ve bölgenin çok üstünde seyretmiştir. Ülke nüfusu %224 artarken, Van ili nüfusu %600 artmıştı. Van İli nüfusu 2000 yılında, 1927 yılından bu yana nüfusu 10 katını aşarken, ülkenin ve bölgenin genel nüfusu ancak 4,5 katını aşabilmiştir. Bunun nedenlerini bakıldığında başta Birinci Dünya Savaşı’nda Van ilinde yaşanan azalmanın ve daha sonra nüfus artış hızı yüksek olmasından ve bu nüfusun genellikle bölgenin diğer illerine göre daha az il dışına göçten kaynaklanmaktadır.

İl nüfusunun gelişimi, ilçeler düzeyinde incelendiğinde, yönetsel değişikliklerden dolayı ilk yıllar ilçe nüfus dağılımı, ilçeler düzeyinde gelişimi ve ilde oranları farklılıklar yaratmaktadır.

Merkez ilçenin nüfusu, 1935’te yalnızca 32.348 iken, izleyen 15 yılda %7 artarak 1950’de 34.710’a yükselmiştir. 1950’den sonra tüm il için ve Hakkâri’nin kimi ilçeleri için bir göç çekim merkezi olan merkez ilçede nüfus artışı büyük bir hız kazanmıştır. İlçe nüfusu 1950–1980 arasında %315

139 artarak 143.865’e195, 1990 yılında 207.870 ve 2000 yılında 356.494 kişiye ulaşmıştır. Bu dönem itibarıyle merkez ilçe, ilin toplam nüfusunun %40’nı barındırmaktadır.

İlin nüfus varlığı bakımından ikinci büyük ilçesi olan Erciş’tir. İlçe, 1935 yılında 19.987 kişi barındırırken, nüfusu 1950’de 25.386 kişiye ulaşmıştır. İlin en verimli topraklarında kurulmuş olan Erciş’te de 1950’den sonra nüfus artışı büyük bir hız kazanmıştır. 1980’de 73.343 kişiye ulaşan ilçenin nüfusu, 1990’da 99.754 kişi olmuştur. 2000 yılına geldiğinde ise, son 10 yılda %50’ye yakın bir artış kaydetmiş ve 147.421 kişiye ulaşmıştır. Bu suretle, ilin toplam nüfusunun %16,8’i Erciş ilçesinde yeralmaktadır.

Muradiye ilçesinin nüfus gelişiminde iniş çıkışların yaşandığı görülmektedir. İlçede 1935 yılı itibarıyle 13.412 kişi bulunurken, 1980 yılına gelindiğinde nüfusu ise 61.253’e yükselip üçüncü sırada yer tutar. Ancak 1990 yılında görülen düşüşle ilçenin nüfusu 40.040 kişiye ve 2000 yılında tekrar yükselerek 54.692 kişiyle 6. sırada yer almıştır196.

1950’de Özalp ilçesinin nüfusu 18.000’i aşıyordu. İlçe nüfusu 1980’e değin 2,5 katını aşmıştır. 1980’de nüfusu 48.571 kişiye, 46.453 kişiye ve 2000 yılında 59.895 kişiyle üçüncü duruma gelmiştir197.

Nüfus sayısı bakımından Saray, Edremit ve Bahçesaray ilçeleri, en son sıralarda yer almaktadırlar. 2000 yılında bu ilçelerin sırasıyla nüfusları; 21.578 (Saray), 18.005 (Edremit) ve 16.795 (Bahçesaray)’tir.

İlin 1990–2000 dönemine nüfus açısından ilçeler bazında bakıldığında merkez ilçeyle beraber toplam 12 ilçeden mevcut olup, bu ilçeler içinde dört

195 DİE, 1982, Van, 1980 Genel Nüfus Sayımı, Ankara. 196 DİE, 2002, Van, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s, 61. 197 DİE, 2002, Van, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s, 61.

140 ilçede nüfus bir azalma göstermiş198 (Bahçesaray, Başkale, Gevaş ve Gürpınar), kalan ilçelerde ise nüfus farklı oranlarla artış kaydedilmiştir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nin nüfus gelişimini özetlemek gerekirse; bölgede nüfus artış hızı iller bazında başta idari değişimden olmak üzere, bölge dışına yapılan göçlerden kaynaklanan bir farklılık göstermiş, fakat bölgenin nüfus artış hızı doğurganlığa bağlı olarak, her zaman ülke genelinin çok üstünde seyretmeğe devam etmiştir. Bununla birlikte bölge bazında meydana gelen nüfus dair farklılıklar açık biçimde sosyal yapı, eğitim seviyesi, şehirleşme oranı, göç ve devlet propagandası gibi nedenler de rol oynamıştır.

3.1.1.2. Yüksek Doğal Nüfus Artış Hızının Nedenleri ve Doğu Anadolu’nun mevcut durumu:

Nüfus artış hızı yüksekliğinin ana nedenlerine bakıldığında şu sonuçlara ulaşılmaktadır:

3.1.1.2.1. Sağlık Durumu: Nüfus artış hızının en önemli nedeni olarak bilinen bu husus, doğumların yüksek seviyelerde devam etmesi ve ölümlerin (kaba, bebek ve çocuk ölüm hızları) düşmesi olarak nitelendirilmektedir199. Nüfus artışı hem kentlerde hem de kırsal yerleşme alanlarında, sağlık konusunda yaşanan gelişmeler sonucu hız kazanmıştır. Nitekim sağlık alanındaki ilerlemeler, salgın hastalıklarda ve küçük yaşlardaki ölümlerde azalmalar meydana getirirken, ölüm yaş ortalamasını da yükseltmiştir200.

3.1.1.2.2. Bölgenin Az Gelişmişliği: Bilindiği gibi gelişmiş toplumlarda sanayi, kadın işgücünden faydalanma ve kadına yeni bir statü kazandırması nedeniyle, doğum oranı düşüktür. Fakat Doğu Anadolu Bölgesinde sanayiinin çok fazla gelişmemiş olması bunun tam tersi bir

198 DİE, 2002, Van, 2000 Genel Nüfus Sayımı, s, 61. 199 TANOĞLU, Ali, 1969, Nüfus ve Yerleşme, Cilt I. İstanbul, s. 44. 200 SERGÜN, Ümit, 1988-1992, Dünya Nüfus Artışının Ülkeler Düzeyinde İncelenmesinin Ortaya Koyduğu Sonuçlar, İ.Ü, Coğrafya Dergisi, İstanbul, s. 45.

141 durum teşkil etmiştir. Dolayısıyla sanayileşmedeki az gelişmişlik, bölgede nüfus artışına sebebiyet vermiştir. Ayrıca bölgedeki nüfusun genel geçim kaynağının (ekstansif bir şekilde devam eden) tarım ve hayvancılığa dayalı olması buna katkı yapmıştır. Nitekim tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan kesimlerde çocuk işgücüne dayalı bir oluşum meydana gelmektedir. Bu sebepten dolayı doğum hızının yüksek tutulması özendirilmektedir. Bütün bu nedenler, bölgenin doğal nüfus artış hızı ülke nüfus artış hızından daha yüksek olmasına sebebiyet vermiştir.

3.1.1.2.3 Eğitim Düzeyinin Düşüklüğü: Bilindiği gibi eğitim düzeyi ile nüfus artış hızı ters orantılıdır. Özellikle bölgede kadınların eğitim seviyelerinin çok düşük olması toplumdaki doğum oranını artırmaktadır. Kadının eğitim seviyesinin yükselmesi; evlenme yaşını yukarıya çekmekte, doğum ve doğum kontrol yöntemlerinin daha bilinçli yapılmasını sağlamakta böylece toplumun doğum seviyesini de düzenlemektedir. Bunun yanısıra kadının iş hayatına atılması yine eğitim seviyesinin yükselmesiyle sözkonusu olabilmektedir. Bu suretle çalışan kadın, bölge ekonomisine katkı sağlamakta ve doğum oranını belirgin bir şekilde düşürmektedir. Kadının eğitim seviyesinin düşük olduğu bölgede Hakkâri, Van, Ağrı, Bitlis Ardahan ve Bingöl gibi bazı illerde doğum seviyesi, eğitim seviyesinin daha yüksek olduğu diğer illere göre daha fazladır.

3.1.1.2.4. Şehirleşme ve Doğum hızı: Kırsal alanlarda eğitim seviyesinin düşük olması gelirin tarım ve hayvancılığa dayalı olması, kadının maddi yönden erkek nüfusa bağlı olması, kadın iş gücünü sadece aile ile sınırlandırılması, sosyal yapı (aşiretçilik, Geniş ve ataerkil aile yapısının yaygın oluşu.) gibi nedenler doğum oranını yüksek seviyelere çekmektedir.

Şehirlerde ise bu durumun tam tersi ortaya çıkmakta yani; eğitim seviyesinin yüksek olması, kadının hizmet ve sanayi kesiminde çalışması vb. durumlar doğum oranını belli bir seviyede tutmaktadır. Ancak Doğu Anadolu Bölgesi’nde kırsal kesimdeki nüfus oranının yüksek olması, bunun yanısıra

142 şehirleşmenin de az olması doğum artış hızının yüksek seviyelerde seyretmesine neden olmaktadır.

3.1.2.5. İnanç Faktörü: İslam’da aile temel bir müessese olarak kabul görmüştür ve aile kurmak büyük önem taşır. Bir başka deyişle aile, İslam toplumunun en temel sosyal ünitesidir ve gereklidir. Bununla ilgili olarak İslâm’ın ana kaynaklarında (Kuran-ı Kerim ve Hadis) çocuk yapımını teşvik edici söylemlere yer verilmiştir. Bununla ilgili olarak örneğin bir hadiste; “Evleniniz ve çoğalınız. Zira kıyamet gününde ümmetimin çokluğu ile iftihar edeceğim.” (Ebû Davûd). Ayrıca İslam dininde genç kesimi evliliğe yönlendiren hususlar, nüfus artışına ve Dolayısıyla nüfus artış hızına etki eden hususlar olarak karşımıza çıkmaktadır201.

İnanç faktörüyle ilgili bir başka husus da mezheplerle ilgilidir. Bilindiği gibi Doğu Anadolu Bölgesi’nde nüfusun büyük bir çoğunluğu Müslüman olup bunlar içinde Şafii mezhebine bağlı olanların sayısı diğer mezheplere göre çok daha fazladır. Şafii mezhebine bağlı nüfus, diğer mezheplere oranla dini müeyyidelere daha bağlı olarak yaşamaktadırlar. Dolayısıyla Nüfus artış hızı Şafiilerde diğer mezheplere göre daha fazladır.

3.1.2.6. Sosyo-ekonomik Yapı: Doğu Anadolu Bölgesi, erkek egemenliğindeki aşiretçiliğe dayalı bir toplum modeline sahiptir. Aşiretlerin sosyal yapısı erkek kesimin gücüne dayılıdır. Bir aşiretin saygınlığı gücü ile doğru orantılıdır. Bu sosyal yapı içerisinde bireylerin sayısına önem verildiğinden nüfus artışı yüksek seviyelerde devam eder. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ailelerde geniş ve ataerkil yapı yaygındır. Bu yapıda, birlikte yaşama zorunluluğu vardır. Ayrıca bu tip ailelerde şahıslar birbirlerine maddi ve manevi anlamda bağımlıdır. Yani aile içerisinde bir birey çalışamıyorsa diğer bireyler ona bakmak zorundadır. Bu yapıdaki ailenin geliri ortak kullanıldığından dolayı çocuk yapımını özendirici bir etken olur. Doğu Anadolu Bölgesi de Türkiye’nin nüfusu gibi genç bir yapıya sahiptir. Buna

201 SARAÇ, Hüseyin, 1997, İslam’da Nüfus Politikası, Ankara.

143 endeksli olarak genç nüfusun fazlalığı nedeniyle nüfus artış hızı oldukça yüksektir.

3.1.1.2.7. Gelecek Kaygısı: Sosyal güvenlik yetersizliği nedeniyle (sigorta, bağ-kur, özel emeklilik vb.) Doğu Anadolu Bölgesi’nde bireylerin yaşam güvencesi yoksunluğu anne ve babalar geleceklerini çocuklara bağlar. Dolayısıyla daha çok anne ve babanın gelecekte bakıma muhtaç olmaları durumunda çocuğun mevcudiyetinin gerekli olduğu düşüncesiyle ilgilidir. Bu da ailede nüfus artışında önemli bir husus olarak ortaya çıkmaktadır.

3.1.1.2.8. Erken Evlilik: Doğu Anadolu Bölgesi’nde evlilik genellikle erken yaşlarda gerçekleşmektedir. Bununla birlikte doğum süresi uzamakta, bu da nüfusun artış hızına etki etmektedir.

3.1.1.2.9. Gıda Eksikliği: Doğum hızına etki bırakan önemli nedenlerden bir tanesi ise, kadın ve erkeklerin gıda ve özellikle hayvansal proteinlerin eksikliğidir202. hayvansal proteinlerin eksikliğinden dolayı kadınlarda doğum hızını yükselmesinde rol oynamaktadır203.

Bunun yanında son yıllarda meydana gelen gelişmelerle nüfus artış hızı azalmasının nedenler olmuştur. Örneğin; eğitim seviyesinin yükselmesi, göçün aile içinde yaptığı parçalanma, şehirleşme oranının yükselmesi, evlilik yaşının yukarı çekilmesi, kadının toplumdaki yerinin gelişimi ve aydınlanmasıyla nüfus artış hızı düşüş göstermiştir.

202 İnsanın tükettiği Proteinlerin azalmasıyla (özellikle hayvan proteinleri), projestlerin uygun seviyelere düşmesi ve kadınların hamile kalmasına sebebiyet verilmektedir. 203 Al ANSARİ, Fadıl, 1985-1986, Coğrafiyet Alsukan (Nüfus Coğrafyası), Şam, s, 143-144.

144 3.2. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Nüfus Hareketi:

Göç toplumsal değişimin göstergelerinden biridir. Bir ülkenin sanayileşme ve kentleşme oranı, modernleşme süreciyle belirginleşir. Endüstrinin gelişmesine paralel olarak ortaya çıkan kentleşme olgusu, ekonomik olduğu kadar sosyal yapıdaki değişimlerde de ifadesini bulur. Endüstriyel gelişme sonucu kentlerde ortaya çıkan işgücü ihtiyacı, kırdan kente göçün başlıca nedenini oluşturur. Ancak Doğu Anadolu Bölgesi ve Türkiye’nin belli dönemlerinde göç çekim güç ile değil itici güç ile özellikle Doğuda gerçekleşmiştir.

Türkiye genelinde kırdan kente göç, 1950’li yıllardan itibaren başlayıp, 1960’lı yıllarda giderek hız kazanmıştır. 1950 sayımında %25 olan kent nüfusu; 1980’de %44’e, 2000 sayımında ise %65’e yükselmiştir204. Doğu Anadolu Bölgesi ise, göç 1960’lı yıllarda başlayıp 1970’lı yıllarda hız kazanmış ve 1985–2000 döneminde büyük oranda hız kazanmıştır. 1980- 2000 yılları arasında göç nedeniyle kırsal nüfus şehir nüfusuna göre büyük kayıplara uğramıştı.

Göç hareketleri açısından, Doğu Anadolu Bölgesi ilginç bir özellik gösterir. Bölgenin ekonomisi genelde tarıma dayalı, durağan bir yapıda olması iş olanaklarını sınırlamakta ve çalışma çağındaki nüfusun önemli bölümünü bölge dışı veya şehirlere göç etmeye zorlamaktadır. Bölge dışına göçün boyutları belli dönemlerde askeri özellik nedeni ile alınan göçü karşılaması da bölge dışına göçün aşırılığını kısıtlamıştır.

Ancak, illerin nüfuslarındaki söz konusu gerilemenin yalnızca bu etmenle açıklanması olanaklı değildir. Nitekim, yönetsel değişikliği izleyen dönemlerde de gerileme sürmüş ve hatta bazı illerde nüfusun yarısından fazla nüfus kaybı da olmuştur. Örneği 90’lı yıllarında ayrı ayrı birer il durumuna

204 DİE, Türkiye İstatistik Yıllıklarından alınmıştır.

145 gelen Ardahan ve Iğdır, Kars’ın nüfusunda büyük azalmalara yol açmıştır. İlçeler için da aynı şey geçerlidir205.

Bölge genelinde nüfusunun ülke geneline göre 1950-1955 ve 1975’ten sonra daha yavaş büyümesinin asıl nedeni, bölge nüfusunu aşındıran “bölge dışına göç” olgusudur. Bölge bir yandan önemli miktarda göç alırken, öte yandan bölge dışına da önemli miktarlarda göç vermektedir. Bölge göç alması büyük ölçüde askerin veya devlet memurlarının buraya gelmesinden kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de köyden kente göç, kentlerdeki sanayileşme ile kurulan fabrikaların işgücü ihtiyacını karşılamak, bunun dışında, göç eden insanların hem ekonomik hem de sosyal açıdan daha rahat bir yaşam sürdürebilmek amacıyla kentlere akın eden insanların oluşturduğu normal ve beklenen bir olgu idi. Ancak Türkiye’de köyden kente göç, farklı dönemlerinde hem amacı hem de göçün sebepleri değişikliğe uğramıştır.

3.2.1 Doğu Anadolu ve Türkiye’de Göçün Nedenleri:

Türkiye’de 1950'li yıllarda, iç göçün sebebi sanayileşme ve kalkınma olarak bilinmektedir. Genelde göçün nedenleri itici nedenler ve çekici nedenler olarak ikiye ayıralabilir; Şehirdeki istihdam ortamı, eğitim ve sağlık kurumlarının varlığı ve şehir hayatının çekiciliği kentleri cazibe merkezi haline getirmiş ve kırsal bölgeden şehre doğru nüfus hareketini hızlandırmıştır206. Diğer taraftan veraset yoluyla toprakların parçalanması, verimli toprakların daha az sayıdaki çiftçilerin elinde toplanması ve fakirleşme köylerden kaçış sebebi arasında sayılabilir. 1980 yılından sonra ise doğu ve güneydoğu bölgelerindeki terör, göçün en büyük etkeni haline gelmiştir.

205 DİE, 1999, 1998 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. 206 TANDOĞAN, Alaettin, 1998, Demografik Temel Kavramlar ve Türkiye Nüfusu, Trabzon, s, 74.

146 Doğuya bakıldığında Modernleşme olgusu şehirle köy arasındaki eşitsizliği artırmış, şehirleri ekonomik ve sosyal yönden cazibe merkezi haline getirmiştir. 1950 yıllardan bu yana tarımda makineleşmenin yaratmış olduğu iş gücü fazlası (köylerde işsiz nüfusun ve gizli işsizliğin artması). Kırsal alanda nüfus artışına bağlı olarak arazi bölüşümünün yaratmış olduğu yoksulluk. Tarımsal işgücü verimliliğinin sanayi ve hizmet sektörüne kıyasla çok düşük oluşu yanında, arazinin verasetle parçalanması, tarım kesiminde çalışanların gelir düzeylerini düşük olması. Köy hayatının böylesi itici özellikleri ve şehrin hayat standartlarının yükseltilmesindeki vazgeçilmez önemi, göçün toplumsallaşmasının arka plânını oluşturur. İstihdam olanaklarının olmayışı ve işsizliğin artması, çok sayıda ilçe ve köyün baraj göl havzaları altında kalması (Elazığ’da olduğu gibi), ve 1980 ve 1990’lı yıllarında bölgede yaşanan terör problemi, bu bölgede meydana gelen göç nedenleri arasındadır.

Kentlerin sahip olduğu olanakların yaratmış olduğu cazibe; İş-güç arayışı, çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlama isteği, kaliteli eğitim ve sağlık olanaklarından faydalanma beklentisi, mutlu bir yaşam sürme düşüncesi, kentte daha güvende olma hissi, sosyal güvence arayışı, kitle iletişim ve ulaşım tekniklerinde ve olanaklarında meydana gelen değişme ve gelişmeler, göç eden nüfusu çeken başlıca faktörlerdir.

Köyle şehir arasındaki eşitsizliği büyüten ve göçü hızlandıran en önemli unsurlardan biri de, eğitimdir. Bireylerin sosyal statülerini yükseltebilmesinin belli başlı yolu sayılan eğitim, köydeki nüfusu da şehirlere çekmektedir (Doğu Anadolu Bölgesi'nde Erzurum'un Şenkaya ilçesinde olduğu gibi, vatandaşlar daha kaliteli eğitim olanaklarına kavuşmak için göç ediyorlar207). Köyde yaşayanlar kendileri veya çocukları için, şehre önemli bir ayrıcalık sağlayan eğitim imkânlarından yararlanmayı istemektedir. Ancak şehirdeki çocuklara ve gençlere eğitim olanaklarını kırsal kesimde sağlamak olanaksızdır.

207 Bayraktar, Mustafa, 2002, Eğitim Göçü, Akşam Gazetesi, 29.06.2002.

147 Türkiye’nin bütün bölgelerinde köyler ve kentler arasında büyük farklılıklar varken, bu farklılıklar Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde büyük boyutlara ulaşmıştır.

3.2.2. Türkiye ve Doğu Anadolu’da Göçün Sosyal Boyutu:

Değişik nedenlerle köylerden göçen aileler, göç edilecek yerin belirlenmesi, kentte yerleşecek semt, oturulacak konut ve tutulacak iş gibi konularda büyük ölçüde, daha önce göçmüş akraba ve hemşehrileri ile kurdukları ilişkilerden yararlanmaktadırlar. Göç edenler şehre adaptasyon sorunu yaşamaktadır. Göç eden insanlar şehrin yaşayış stilleri ayak uydurmakta ve bunun sonucunda kültür şoku yaşamaktadırlar.

Köyden Kente Göçün Yarattığı Barınma Sorunu (gecekondu problemi): 1950’li yıllarda kent nüfusun yüzde 3-4 arasında gecekondularda yaşanırken, 1980’li yıllarda yüzde 25’e ve 2000 geldiğinde ise şehirli nüfusun yüzde 50’ye gecekondularda yaşamaktadır208. Gecekondu semtlerine bakıldığında Doğu ve Güney Doğu Anadolu’dan göç eden gecekondu nüfusuyla bir paralellik kurmakta ve bu da bölgeden gelen göçün boyutunu yansıtmaktadır.

Ekonomik sorunları ise köyden kente göçen ve vasıfsız işçi durumundaki insanların, şehirde kendilerine genelde günübirlik ve sosyal güvencesi olmayan işler edinirler ve kayıt dışı ekonomideki yerlerini alırlar209. Köyden kente göçün ülke ekonomisine kattığı olumsuz durumlardan biri de, kırsal kesimde tarım ya da hayvancılık faaliyetlerinin önemli ölçüde azalmasıdır.

Göçün artmasıyla iş hayatına giren çocuklar, çocuk suç oranlarını yükseltmiş ve çocuklar ya ayakkabı boyacılığı, hamallık, midyecilik gibi niteliksiz işler yapmakta ya da dilencilik, hırsızlık, tombalacılık, kaçak eşya

208 GÖRENTAŞ, Ziya Gökalp, 2004, Türkiye’de Köyden Kente Göçün Siyasal Yansımaları. http://geocities.com /begunay/. 209 Eminönü İlçesinde Mısır Çarşısı ve caminin yanında seyyar satıcıların 2001 yılında her üç kişiden ikisi Doğu ve Güney Doğu Anayolu kökenlidir.

148 satma gibi işlere karışmaktadırlar. Çocuğun erken yaşta çalışmak zorunda kalması hem eğitimini aksatmakta hem de iş çevresinde zararlı alışkanlıklar kazanabilmesine yol açmaktadır. Son yıllarda Doğu ve Güney Doğu Anadolu’ndan getirilen çocuklar ve batı bölgelerinde yasal olmayan işlerde çalıştırılmış. Bu da suç oranın artmasına neden olmuştur.

3.2.3. Doğu Anadolu Bölgesinde Dönemlere Göre Nüfus Hareketi:

Göç ile ilgili istatistikler kapsamlı olarak genel nüfus sayımı sonuçlarından elde edilmektedir. Türkiye’de ilki 1927 olmak üzere, 2000 yılına kadar 14 genel nüfus sayımı yapılmıştır. Bunların arasında, sadece son dört sayımda (1980 ve sonrası) göç ile ilgili bilgi derlenmiştir210.

Aynı zamanda göç etme nedeni ile ilgili bilgi, ilk kez 2000 Genel Nüfus Sayımı’nda derlenmiştir. Ülke genelinde iller arası göç eden nüfusun %20’si iş arama-bulma, %13,2’si tayin ve atama nedeniyle ve %26’sı hanedeki fertlerden birine bağımlı olarak göç ederken, eğitim nedeniyle göç eden nüfusun oranı %11,6’dır211.

Cumhuriyet öncesi (I. Dünya Savaşı sırasında) Rus işgali ile beraber Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzey kısmına Müslümanlar arsında Anadolu’ya büyük göçler yaşanmıştır. Aynı zamanda Ermeni nüfusun göç etmesi ile bölge nüfusu kayıplara sahne olmuştur.

1927-1960 yılları arasında bölge içinde kırsal kesimden kente yapılan göç, kendini hissettirecek kadar az gözükmekte iken bölge dışına göç düşük bir seyir izlemiştir. Bölge içi ve bölge dışı göç hareketlerinin az olmasının temel sebepleri I. Dünya Savaşında yaşanan nüfus kaybı, Ermeni olayları, Rus işgal hareketleri ve Kurtuluş Savaşı’ndan kaynaklanmaktadır. Bu nedenlerle oluşan nüfus azlığı bölge dışına yapılan göçten ziyade, bölge içi il

210 http://die.gov.te, Haber Bülteni, 14. 12. 2004. 211 http://die.gov.te, Haber Bülteni, 14. 12. 2004.

149 merkezlerine az oranda da olsa göç hareketi olmuştur. Örnek olarak Bitlis ve Muş illeri gösterilebilir.

1950- 1960 döneminde Doğu Anadolu illerinde göç edenler az seviyede olmasından dolayı bu göçler bazı bölge kentlerine yönelmiştir. Örneğin; Kars, Ağrı, Erzurum, Bitlis ve Muş gibi212.

1960-1970 yılları arasında bölge içinde il ve ilçe merkezlerine hızlı bir göç hareketi yaşanmıştır. 1965-1970 arasındaki dönemde ise ülke genelinde il içinde göç edenlerin (3.244.724) nüfus oranı ‰107, yani her yüz kişiden 10’u yer değiştirmiştir213. Doğu Anadolu Bölgesi’ne bakıldığında hızlı bir göç hareketi özellikle de Doğu Anadolu Bölgesi’nin batı illerinde doğu kesiminden daha fazla hız kazanmıştır. Bunun nedeni ise bölgenin batı kısmında (Malatya, Elazığ, Tunceli ve Erzincan gibi) I. Dünya Savaşındaki nüfus kaybının daha az olması, ulaşım kolaylığı, nüfusu ülke geneline daha çok iç içe ve özellikle başkente yakın olmasından kaynaklandığı tahmin edilmektedir. En çok göç veren iller ise, Erzurum, Elazığ, Erzincan, Kars ve Tunceli ili gelmektedir.

1970-1975 yılları arasında bölge dışına özellikle de Marmara Bölgesi’ne çok daha fazla oranda göç hareketleri yaşanmıştır. Yaşanan göç hareketleri ise daha çok bölgenin batı kesiminden, Van ve Erzurum’dan olmuştur214. İl içinde göç edenlerin oranının en yüksek olduğu Elazığ ilinde ‰25-30 arasında iken, kalan illerin yarısı ‰20-25 arasında iken, diğer iller ise bu oran ‰20’nin altında seyretmektedir215.

1975-1980 yılları arasında Türkiye genelinde, 1965 ve 1970 yılları arasındaki göç hareketlerine nazaran daha çok gerileme yaşanırken, Doğu

212 TANDOĞAN, Alaettin, 1998, Demografik Temel Kavramlar ve Türkiye Nüfusu, Trabzon, s, 76. 213 ÖZGÜR, E, Murat, 1999, Türkiye’de İl İçi Göçler Hakkında Düşünceler, Fakülte Dergisi, Cilt 39, Sayı 1-2, Ankara, s, 159. 214 TANDOĞAN, Alaettin, 1998, a.g.e. s, 78-79. 215 ÖZGÜR, E, Murat, 1999, Türkiye’de İl İçi Göçler Hakkında Düşünceler, Fakülte Dergisi, Cilt 39, Sayı 1-2, Ankara, s, 164.

150 Anadolu Bölgesi’nde ise hem bölge içinde hem de bölge dışına çok ciddi oranda göç hareketleri yaşanmıştır.

Türkiye genelinde göç veren il sayısı 49 iken, Doğu Anadolu Bölgesinin bütün illeri göç vermiştir. Türkiye genelinde en çok göç veren iller bu bölgeden olup, bunlar ise toplam bölge genelinde 259.231 kişidir216. Net göç verme oranı ise ‰-58.47 olup bölgeler arasında en yüksek göç verme oranına sahiptir. Aynı zamanda Doğu Anadolu Bölgesi’nin hiçbir ilinde net göç verme oranı pozitif değildir. İller bazında bakıldığında en çok sayı ve orana sahip Kars ili, 70.748 kişiyle net göç verme oranı olarak ‰- 100 ile gelirken, ‰-80 ile Tunceli (13.206 kişi) ile Bitlis (17.539 kişi) ve ‰- 75.5 ile Ağrı gelmektedir (24.958 kişi). Yine ‰-50 ile -74 arasında olan iller; Muş, Erzurum (46.033 kişi) ve Bingöl iken, ‰-25’in altında olan Van ilinin dışındaki illerde ‰–25 ile -49 arasında değişmektedir (Tablo 14).

Bölge dışına yapılan göçler bölgedeki nüfus artış hızına sınırlama etkisi yapmıştır. Yapılan göçler bölgesel olarak daha çok Marmara bölgesine ve özellikle İstanbul’a, sonra Ege bölgesine özellikle İzmir’e sonra da Akdeniz bölgesine ve özellikle Çukurova’ya gerçekleştirilmiştir. İl içinde göç edenlerin oranı, en yükseği Elazığ, Bitlis ve Malatya ilinde ‰20-25 arsında iken, kalan iller ise ‰20’nin altında seyretmektedir.

1980-1985 yılları arasında Türkiye genelinde göç veren il sayısı 48’e düşmüş net göç oranı da buna paralel olarak azalma göstermiştir. Bu genel azalmaya rağmen en çok göç veren iller Doğu Anadolu Bölgesi’nden çıkmıştır.

Doğu Anadolu Bölgesi genel toplamı 219.927 kişiyle net göç verme oranı ‰46,1 ile önceki döneme göre bir azalma söz konusudur. İller bazında bakıldığında; Tunceli (17.785 kişi) ile ‰-112,6 ile ilk sırada yer almıştır. Kars (50.411 kişi ile), Erzurum (48.736 kişi ile), Ağrı (18.977 kişi ile) ‰50- 75 arasında yer alırken, ‰-25/-49 arasında da Muş, Erzincan, Bingöl, Bitlis,

216 DİE, Türkiye İstatistik Yıllıklarından alınmıştır.

151 Elazığ ve Van yer almaktadır (Tablo 14). Geriye kalan iller ise ‰25’in altında yer almıştır. Bu dönemde göç alan bölge sıralaması değişiklik göstermemiştir. Aynı zamanda bu dönemde Doğu Anadolu Bölgesinin hiçbir ilinde net göç verme oranı pozitif olmamıştır.

1985-1990 yılları arasında Türkiye genelinde göç veren il sayısı 48’den 52’ye çıkmıştır. Bunun nedeni olarak ülke genelindeki il sayısının 1985-1990 yılları arasında 67’den 73’e çıkmasından kaynaklanmaktadır. Önceki dönemlere nazaran bu dönemdeki net göç oranı daha da dikkat çekecek biçimde artmıştır. Net göç oranındaki artışın sonucu olarak ‰100’ün üzerinde artış gösteren il sayısı da artmıştır. Türkiye genelinde ‰100 üzerinde artış gösteren 7 ilden 5’i Doğu Anadolu bölgesindendir. Önceki dönemlerde olduğu gibi doğunun hiçbir ilinde net göç verme oranı pozitif olmamıştır.

Doğu Anadolu Bölgesi genel toplamı 437.555 kişiyle net göç verme oranı ‰78 ile217 önceki döneme göre bir artış gözükmektedir. İller bazında bakıldığında; Kars (105.025 kişiyle) ‰156.2 ile aynı zamanda ülke genelinde en yüksek değere sahip iken, ikinci sırada Tunceli ili (20.332 kişiyle) ‰133.2, Erzurum (88.298 kişiyle) ‰113.7, Muş ‰113.6 ve Ağrı ‰102.2’dir. ‰75-100 arasında olan iller Erzincan, Bingöl ve Bitlis’ten ibarettir. Geriye kalan iller ise ‰25-50 arasında değişiklik göstermektedir.

1985-1990 yılları arasındaki dönemde göç alan bölge sıralaması ise şu şekildedir; Marmara (İstanbul-Kocaeli-Bursa), Akdeniz (Antalya-İçel-Adana), Ege (İzmir-Muğla-Aydın) ve İç Anadolu (Ankara) dır. Bu dönemdeki göç hareketlerinin temel nedeni olarak terör olayları gösterilmektedir. İl içinde göç edenlerin oranı Elazığ ilinde ‰30-35,

217 1985 yılında daimi ikametgaha bu rakam ‰84 çıkmaktadır. Ancak DİE’ne göre 1990 yılına daimi ikametgahına göre ele alındığı için farklı rakamlar olmaması için bizde aynı yılı (1990) olarak hesapladık.

152 Hakkâri, Van ve Erzincan illerin ‰25-30, Erzurum, Bingöl, Tunceli ve Malatya illeri ‰20-25, kalan iller ise ‰20’nin altında seyretmektedir.

Tablo 15: Doğu Anadolu Bölgesinde Dönemlere Göre Net Göç Miktarı ve Oranı219.

Dönem 1975- 1980 1980-1985 1985-1990 1995-2000 Göç Net Göç Göç Net GöçGöç Net Göç Oranı Net Göç Göç verme Oranı Verme Oranı Verme ‰’de Verme Oranı İller Miktarı, kişi ‰’de Miktarı, kişi ‰’de Miktarı, kişi 218 Miktarı, kişi ‰’de Ağrı 24.958 -75.5 18.977 -51.57 37.312 -95 26.213 -56.4 Bingöl 10.609 -50.2 9.282 -40.59 19.888 -88 11.407 -50.1 Bitlis 17.539 -79.8 9.217 -35.74 20.509 -72 7.104 -21.20 Elazığ 17.305 -41.4 13.663 -31 21.164 -46 12.363 -23.80 Erzincan 9.206 -32.4 11.576 -41 25.574 -93 1.325 -4.7 Erzurum 46.033 -61.6 48.736 -60.78 88.298 -113 46.491 -54.8 Hakkâri 2.038 -32 1.038 -6.68 4.472 -33 2.346 -12.5 Kars 70.748 -100 50.411 -72 105.025 -164 18.331 -61.1 Malatya 23.103 -40.2 12.926 -21.29 35.207 -54 16.823 -21.5 Muş 16.900 -63.2 14.327 -47.37 33.829 -100 24.069 -59.8 Tunceli 13.206 -80.2 17.785 -112.58 20.332 -154 3.123 -36.7 Van 7.586 -19.61 11.989 -25.58 20.780 -38 32.353 -43.6 Şırnak - - - - 5.165 -25 5.950 -21.8 Ardahan ------13.526 -106.7 Iğdır ------1.361 -9.3 D.A. Toplamı 259.231 -58.47 219.927 -46.1 437.555 -78 222.785 -39.71 Kaynak: DİE, Kaynaklarından derlenmiştir.

1990-2000 yılları arasındaki dönemde özellikle 1990-1995 arasında yaşanan terör olaylarındaki artış bölgede kırsal kesim ağırlıklı olmak üzere göç artışını hızlanmıştır220.

218 1990 Sayım günündeki daimi ikametgah olarak istatistik yıllığında hesaplamıştır. 219 DİE kaynaklarından ve TANDOĞAN, A. 1998, Türkiye Nüfusu Derlenmiştir. 220 1990-1995 yılları arasında göç oranları ilgili istatistiklere yansımamıştır.

153 1995-2000 arasında gelindiğinde bölgede terör olayları daha azalmış ve dönemin sonunda ters göç yaşanmaya başlamıştır. Ancak yine bölgeden nüfus göç etmeye devam etmiştir. Bölge genelinde toplam 222.785 kişiyle net göç verme oranı ‰39.71 göç ederken, iller bazında da net göç oranı en yüksek olan il, ‰106.7 ile Ardahan’dır. ‰75-100 arasında göç veren oranına sahip il bulunmazken, ‰50-74 arasında bulunan iller, Ağrı ‰56.4, Bingöl ‰50.1, Erzurum ‰54.8, Kars ‰61.1 ve Muş ‰60’tır.

Bu dönemde Doğu Anadolu Bölgesinde göç alan tek il Şırnak’tır. Geriye kalan iller ise ‰50’nin altında göç vermiştir (Tablo 14).

3.2.4. Mevsimlik Göçler:

Mevsimlik göçler iki ana başlık altında görülmektedir. Bunlardan birincisi hayvancılıkla uğraşan grup, ikincisi ise tarım işleriyle uğraşan gruptur.

Hayvancılıkla uğraşan grup: Doğu Anadolu Bölgesinde hayvancılıkla uğraşan nüfus, kışın ovalara, nehir kıyılarına ve köylere yerleşirken yazın yüksek yaylalara ve platolara yerleşmektedir. Yazın yüksek ova ve platolara göç eden kesimi daha çok Ağrı, Kars, Erzurum, Bingöl, Hakkâri, Van ve Muş illerinden göç edenler oluşturmaktadır. Haziran – Eylül221 ayları arasında yayla ve platolara çıkan nüfus, hayvanlarını besleyerek Eylül ve Ekim sonlarında köylerine dönerler. Yayla platolarda da yayla evi veya çadırlarda barınmaktadırlar. Barınma biçimleri ise bölgenin coğrafi özelliğine göre değişiklik göstermektedir. Bölgedeki yayla ve plato yerleri aşiret sistemine bağlıdır. Hayvancılıkla uğraşan nüfus da aşiret sistemi özelliğini taşır ve yine bu aşiretlerin belli alan ve meraları bulunmasının yanısıra köy muhtarlardan kiralanan meralar da önemli yer tutmaktadır.

221 Yıl ve yörelere göre bazın Mayıs ayından Ekim ayına sürmektedir.

154 Zirai ürünlerle uğraşan grup: Bunlar daha çok Karadeniz bölgesine fındık hasadı için, Akdeniz bölgesine pamuk hasadı ve Ege bölgesine de zeytin ve üzüm hasadı için göç eden nüfusu oluşturur.

3.2.5. Doğudan İşgücü, Sermaye Göçü ve Sorunu:

1950 sonrasında gerek tarımda başlayan makineleşmenin yoksul köylüyü kır dışına itmesi, gerekse kentlerde başlayan inşaat, ticaret ve sanayi faaliyetinin işgücünü çekmesiyle Doğudan Batıya işgücü göçü hızlandı. Doğudaki kentler, kırlardan kopan işgücünü çeken iş potansiyeline sahip değildiler. Dolayısıyla Batı kentlerinde iş aramak gerekiyordu.

Doğudan Batıya göç edenler, genellikle niteliksiz işgücü olduğu için daha çok tarım, taşıma ve inşaat gibi iş güvenliğinin pek olmadığı düşük ücretli ağır işlerde çalışmak zorunda kaldılar. Ancak doğudan batıya işgücü erozyonu, özellikle kriz dönemlerinde hızlandı.

Aynı zamanda büyük şehirlerde üniversite okumuş olanları ve büyük şehirlerin verdiği imkanlardan doğuda bulamayacakları için batı bölgelerinde kalmayı tercih etmektedirler. Böylece bölge okutmuş olduğu insanların imkanlarından yararlanmamaktadır.

1970’li yıllarda yaşanan göç olgusunun diğer boyutlarına bakıldığında, göçen nüfusun yarısına yakın Marmara bölgesine gelirken (özellikle İstanbul, Kocaeli ve Bursa), daha sonra, döneme göre Akdeniz Bölgesi (Adana, İçel ve Antalya), Ege Bölgesi (İzmir) ve İç Anadolu özellikle Başkent Ankara’ya, göç etmekte olduğu görülür.

Doğu Anadolu Bölgesi hemen hemen bütün illeri göç veren bir bölge konumundadır. En fazla göç veren iller dönemlere göre değişiklik göstermektedir. Örneğin; 1975-1980 döneminde Kars ‰100 ve Tunceli ‰80’in üstündeyken 1980-1985 döneminde ise Tunceli ‰112,5 ve Kars ‰72’ye düşmüş, 1985-1990 döneminde ise, Kars ‰155 ulaşmışken Tunceli ili de ‰133 oranındadır.

155 Doğu Anadolu Bölgesi’nde şehirlerdeki nüfus artış oranının Türkiye genelinin gerisinde olmasının yanında, bölgenin çoğu illerinde köy nüfuslarında görülen azalma, burada yaşanan göçün kendine has nedenleri olduğunu göstermektedir. Özellikle, kırsal kesimde terör, bölgede göç hareketlerine neden olmaktadır.

Şehirleşme ve buna bağlı olarak köyden kente göç, diğer bölgelerde olduğu gibi Doğu Anadolu Bölgesi’nde de, toplumsal değişim sürecine koşut olarak ivme kazanmıştır. Modernleşme olgusu şehirle köy arasındaki eşitsizliği artırmış, şehirleri ekonomik ve sosyal yönden cazibe merkezi haline getirmiştir. Tarımsal işgücü verimliliğinin sanayi sektörüne kıyasla çok düşük oluşu yanında, arazinin verasetle parçalanması, tarım kesiminde çalışanların gelir düzeylerini düşük hale getirmektedir. Tarımdaki makineleşme ise, köylerde işsiz nüfusun ve gizli işsizliğin artmasının bir başka nedenidir. Köy hayatının böylesi itici özellikleri ve şehrin hayat standartlarının yükseltilmesindeki vazgeçilmez önemi, göçün toplumsallaşmasının arka plânını oluşturur.

Köyle şehir arasındaki eşitsizliği büyüten ve göçü hızlandıran en önemli unsurlardan biri, eğitimdir. Bireylerin sosyal statülerini yükseltebilmesinin belli başlı yolu sayılan eğitim, köydeki nüfusu da şehirlere çekmektedir. Köyde yaşayanlar kendileri veya çocukları için şehri önemli bir ayrıcalık merkezi olarak görmekte ve şehrin olanaklarından yararlanmayı istemektedirler. Büyük şehirlerde okuyanlar Doğu Anadolu’da iş fırsatı bulma imkanı az olduğundan batı bölgelerine yerleşmişlerdir.

Sonuç olarak Doğu Anadolu’da meydana gelen yoğun iç göçün ve bunun toplumsal yansımalarının en kötü etkilerinden biri olan insan ve kültür erozyonuyla sonuçlanan problemlerin çözümlenebilmesi için Doğu Anadolu Bölgesi ve özellikle kırsal alandaki geçim koşullarının iyileştirilmesi ve acil eylem planının devreye sokulması gerekmektedir. Bölgenin yeniden planlanması için Türkiye, Doğu Anadolu için Mastar eylem planını devreye sokması gerekmektedir. Tarımsal ve hayvansal sanayiine özel teşvik, komşu

156 ülkelere yönelik ihracat sanayisinin geliştirilmesi, sağlık hizmetlerinin, ulaşım imkânlarının, toprak, ağaçlandırma ve diğer üretim kaynaklarının dağılımındaki dengesizlik, arazinin parçalılığı, turizm sektörü geri kalmışlığı ve yetersizliği, kamu hizmetlerindeki eksikliklerin giderilmesi ve diğer problemlerinin de çözülmesi gerekir.

157 3.3. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Nüfus Yoğunluğu:

Nüfus yoğunluğu, amacına göre ölçütleri değişmektedir. Bununla ilgili olarak üç tip nüfus yoğunluğu hesaplama metodu ele alınmıştır. Nüfus yoğunluğu 3 farklı biçimde şu şekilde özetlenebilir.

3.3.1 Aritmetik Nüfus Yoğunluğu (A.N.Y.): En yaygın ve en kolay nüfus yoğunluğu hesaplama yöntemidir. Toplam ülke (bölge veya il) nüfusun, ülke (bölge veya il) yüz ölçümüne bölünmesiyle bulunur.

Tabloda görüldüğü gibi Doğu Anadolu Bölgesi’nin aritmetik nüfus yoğunluğu, Türkiye’nin aritmetik nüfus yoğunluğunun altında seyretmekte olup bu yoğunluk Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devam etmiştir (Tablo 16).

1927 yılına bakıldığında ülke genelinin nüfus yoğunluğu km2 ye 18 kişi düşerken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise km2 ye 9 kişilik oran ülke genelinin yarısına yakın bir seyir izlemiştir. Fakat bölgede iller bazında çok farklılıklar gözükmektedir. Örneğin; aynı yılda en yüksek orana sahip ve ülke ortalamasının üstünde tek il ise Malatya ili (km2’ye 20 kişi) iken, aynı zamanda bu yıldan sonra hiçbir Doğu Anadolu ili yoğunluk açısından ülke ortalamasının üstüne çıkmamıştır. Kars’ta 14, Elazığ’da 12, Erzurum ve Erzincan’da 10 kişi düşmektedir. Km2 başına çok az kişinin düştüğü iller ise; Hakkâri 2, Van 4, Bitlis 5 ve Ağrı 8’dir222.

Bu farklılıkların nedenlerine bakıldığında ise; bölgenin fiziki durumu başta gelirken, I. Dünya Savaşında yaşanan olaylar ve az da olsa sayımlarda nüfusun eksik sayılması gibi nedenler gösterilebilinir. 1927’de ülke ortalamasının üzerinde olan tek il Malatya dışında bölge illerinden hiçbirisi ülke ortalamasının üzerine çıkamamıştır.

222 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri, Ankara.

158 Ancak 1927’den 1935 yılına kadar aritmetik nüfus yoğunluğu bölge 9’dan 12’ye223, yani nüfusun 1,3 milyon kişiden 1,9 milyon kişiye (nüfus artış hızı %4 demektir) ulaşması, aynı dönemde ise ülke geneli 18 kişiden 21 kişiye ulaşmıştır224.

Tablo 16: Sayım Yıllarına Göre Doğu Anadolu Bölgesi ve İlleri Ar it met ik Nüfus Yoğunluğu.

İller / Yıllar192719351940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000 Ağrı 8 8 10 11 12 14 17 20 25 29 32 37 38 46 Bingöl - - 8 9 11 13 16 18 21 26 28 30 31 31 Bitlis 5 - 13 10 13 13 19 22 27 33 38 45 49 55 Elazığ 12 17 20 21 23 26 31 35 41 46 48 53 54 61 Erzincan 10 12 13 16 19 19 20 21 23 24 24 25 25 27 Erzurum 10 13 14 16 19 21 23 25 27 30 32 34 34 37 Hakkâri 2 - 2 4 5 6 7 9 11 13 16 19 24 33 Kars 14 18 21 21 22 26 29 33 35 38 38 39 36 32 Malatya 20 19 22 22 24 28 31 37 41 47 49 54 57 71 Muş - 9 9 11 14 17 20 24 28 33 37 41 46 56 Tuncelli - - 12 11 13 16 18 20 20 21 20 20 17 12 Van 4 4 6 7 8 9 11 14 17 20 25 29 33 38 Şırnak ------37 49 ardahan ------27 Iğdır ------47 D.A. Ortalaması 9 12 13 14 16 18 20 23 26 29 31 34 37 42 Türkiye Ortalama 18 21 23 24 27 31 36 41 45 52 58 65 73 88 Kaynak: DİE, kaynaklarından değerlendirmiştir.

1935 yılına bakıldığında ülke genelinin nüfus yoğunluğu km2’ye 21 kişi düşmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu oran 12’dir. Bölge illeri bazında yine farklılıklar gözükmektedir. İdari değişikliklerden dolayı iller arasındaki farklılıklar biraz daha değişik bir seyir izlemiştir. Örneğin; Malatya ilinde km2’ye düşen nüfus yoğunluğu 20’den 19’a, Van225 ve Ağrı illerinin nüfus

223 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van illerinden hesaplanarak elde edilmiştir. Ankara. 224 DİE, 1937, 1935 Türkiye istatistik yıllığı, Ankara. 225 İdari değişik nedeni ile Hakkâri ili, Van iline katılmıştır.

159 yoğunluğu ortalamasında bir değişiklik olmamış, diğer illerde ise farklı gelişmeler olmuştur.

Grafik 5: 1927-2000 Doğu Anadolu ve Türkiye’nin Ortalama Aritmetik Nüfus Yoğunluğu (kişi/km2).

1927-2000 Doğu Anadolu ve Türkiye'nin Aritmetik Nüfus Yoğunluğu

100 90 80 70 60 Doğu Anadolu Bölgesi 50 i/km2 Türkiye ş 40 ki 30 20 10 0

1927 1940 1950 1960 1970 1980 1990 Yıllar

Kaynak: DİE kaynaklarından derlenmiştir.

1935-1945 yılları arasında her 5 yılda bir km2’ye düşen nüfus yoğunluğunda 1’er kişi artmış, 1945-1960 yılları arasında ve 1975-1980 döneminde yine her 5 yılda bir km2’ye düşen yoğunlukta 2’şer kişi artmıştır.

1960-1990 yılları arasında, 1975-1980 dönemi hariç, her 5 yılda bir km2’ye düşen nüfus yoğunluğunda 3’er kişi artmıştır. 1990-2000 döneminde ise bu yoğunluktaki artış 37’den 42’ye yükselmiştir. 1935-1940 döneminde, yönetsel değişiklikler nedeniyle farklılıklar yaşanmıştır. En yüksek yoğunluk Malatya, Kars ve Elazığ’da, en düşük yoğunluk ise Hakkâri’de görünmektedir. 1950 yılına gelindiğinde bölge ortalamasının yoğunluğu 16’ya yükselirken, yalnız 5 il bu ortalamanın üzerine çıkabilmiştir. Bu iller ise, Malatya 24, Elazığ 23, Kars 22, Erzurum ve Erzincan 19’dur. Bu

160 dönemde bölge ortalamasının altında kalan iller ise; Hakkâri 5, Van 8, Bingöl 11, Bitlis ve Tunceli 13, Muş 14’tür.

1960 yılına gelindiğinde; bölge ortalaması 20’ye yükselmişti. Bölge illerinde en yüksek yoğunluğa sahip iller; 31 kişiyle Malatya ve Elazığ gelmektedir. En düşük yoğunluğa sahip olan bölge ili ise 7 kişiyle Hakkâri’dir.

1970 yılında gelindiğinde bölge ortalaması 26’ya yükselmiştir. Bölge içinde en yüksek ortalamaya sahip iller; 41’lik ortalama ile Malatya ve Elazığ olup, en düşük ortalamaya sahip iller ise 11’lik ortalama ile Hakkâri, 17’lik ortalama ile Van’dır.

1960-1970 yılları arasına bakıldığında bazı illerde yüksek seviyede gelişmeler görünmüştür. Örneğin; Elazığ, Malatya, Muş ve Bitlis. Bazı illerde ise çok düşük gelişmeler yaşanmıştır. Örneğin; Erzincan, Tunceli ve Erzurum gibi iller.

1980 yılına gelindiğinde bölge genelinde yoğunluk artışındaki hız kesilmiş olsa bile iller bazında farklı gelişmeler kaydedilmiştir. Bunun ana nedenlerini ise bölgede yaşanan nüfus artış hızı farklılıklarına ve bölge dışına olan göç hareketlerine bağlamak mümkündür. Örneğin; Tunceli ili 1970’de yoğunluk ortalaması 20 iken 1975’de bu ortalama 21’e yükseldi, 1980’de ise 20’ye düştü. Bunun nedeni il dışına olan göç hareketleridir.

Erzincan ilinde 1970-1980 yılları arasında yoğunluk 23’ten 24’e çıkmış, Kars ili ise 35’ten 38’e yükselmiştir. Diğer illerdeki ortalamalar daha yüksek olmalarına rağmen farklılıklar yaşanmıştır.

1980-1990 yılları arasında bölgedeki yoğunluk ortalaması 31’den 37’ye yükselirken, bölge içinde büyük farklılıklar yaşanmıştır. Örneğin; Kars ili 38’den 36’ya, Tunceli 20’den 17’ye düşerken bazı iller çok düşük gelişmeler kaydetmiştir. Bölgede artış kaydeden iller; Erzincan 24’ten 25’e, Erzurum 32’den 34’e ve Bingöl 28’den 31’e yükselmiş olup bazı iller ise daha yüksek

161 seviyede gelişmiştir. Örneğin; Bitlis 38’den 49’a, Muş 37’den 46’ya, Van 25’ten 33’e, Malatya 49’dan 57’ye ve Hakkâri 16’dan 24’e yükselmiştir. Tunceli’nin Hakkâri ortalamasının altına düşmesi burada dikkat çekicidir.

1990-2000 yıllarına gelindiğinde, bölgenin en yoğun illeri Malatya ili 71, Elazığ ili 61, Muş ili 56 ve Bitlis 55 ile seyretmiştir. En az yoğunluğa sahip iller ise Tunceli ili 12, Ardahan ve Erzincan 27, Bingöl 31, Kars 32 ve Hakkâri 33 ile seyretmiştir226. 1990 ve 2000 yıllar arasında bölgede aritmetik nüfus yoğunluğu 37den 42’ye çıkmıştır227. Ülke genelinde ise bu oran 73’ten 88’e çıkmıştır. Bölge ve ülke nüfus yoğunlukları karşılıklı olarak incelendiğinde bölgede nüfus yoğunluğunun hep ülke ortalamasının gerisinde kaldığı görülmektedir.

Doğu Anadolu Bölgesinde nüfus artış hızının Türkiye’ye göre yüksek olmasına rağmen, aritmetik nüfus yoğunluğunun düşük kalmasının nedeni ise bölgenin yetersiz ekonomik koşulları nedeniyle göç veren bir bölge olmasından kaynaklanmaktadır. Özellikle de 1975’ten sonra göçün çok şiddetlenmesi nedeniyle bölgede yoğunluk artışı daha yavaşlaşmıştır.

3.3.2. Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu (F.N.Y.): Fizyolojik nüfus yoğunluğu bir ülkenin (bölgenin veya il) toplam nüfusun, tarım alanlarına (ekili–dikili) bölünmesiyle elde edilir. Ayrıca bu nüfus yoğunluğu, nüfusun tarım alanları üzerindeki yükünü ve tarım alanlarının beslemek zorunda olduğu nüfus miktarını göstermesi bakımından önemlidir.

Bir ülkede aritmetik nüfus yoğunluğu stratejik anlamda ne kadar önemliyse, fizyolojik nüfus yoğunluğu da beslenme açısından o kadar önemlidir.

226 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır illeri hesaplanarak elde edilmiştir. 227 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır illeri hesaplanarak elde edilmiştir.

162 1927 yılına tarım istatistiklerine bakıldığında Doğu Anadolu’nun illeri toplam ekili-dikili arazi 2.818 km2 iken228, ülke geneli ekili-dikili arazi toplamı 36.365 km2’dir.

Tablo 17: 1927 yılında Doğu Anadolu’nun İlleri Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu.

Ekili-Dikili F.N.Y. İller Nüfus Saha. km2 kişi/km2 Ağrı (Beyazit) 102.434 - - Bitlis 90.631 114 795 Elazığ 213.531 446 479 Erzurum 270.925 831 326 Erzincan 134.443 220 611 Hakkâri 24.980 20 1.249 Kars 205.785 569 362 Malatya 305.785 572 535 Van 75.329 66 1.141 Toplam Doğu Anadolu 1.423.782 2.818229 469 Türkiye Genel 13.648.270 36.365 375 Kaynak: DİE, kaynaklarından hesaplanmıştır.

1927’de fizyolojik nüfus yoğunluğu km2 ye yaklaşık 469 kişi düşmektedir. Ülke geneline bakıldığında bu oran 375 ile bölgeye yaklaşmıştır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nin Fizyolojik nüfus yoğunluğu %25’lik farkla ülke ortalamasının üstündedir. İller bazında bakıldığında en yüksek oranı ise 1.249 ile Hakkâri ili, 1.141 ile Van ili ve 795 ile Bitlis ili gelmektedir230. Fizyolojik nüfus yoğunluğunun bu kadar yüksek olmasının nedeni ise, bölgenin yeni bir nüfus felaketinden çıkmasıdır (bölgede büyükbaş hayvanların ihtiyaçtan dolayı kesilmesi ve arazileri ekilebilecek insan gücünün az olması nedeniyle var olan nüfusun büyük kısmını genç yaştaki

228 DİE, 1929, 1927 Tarım Sayımı, Ankara. s, 6-7, (Beyazit= Ağrı İli ekili – dikili arazileri sayılmamıştır). 229 1927 yılında Tarım Sayımında (istatistiklerinde) Ağrı (Beyazit) ili ile ilgili tarım alanı yüzölçümü tutulmamıştır. Ona göre ekili-dikili sahaların sayılmadığına göre Fizyolojik nüfus yoğunluğu Ağrı ili de tabi tutulmamıştır. 230 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri ve 1927 Tarım Sayımın sonuçlarından derlenmiştir, Ankara.

163 nüfus teşkil etmektedir). Aynı zamanda halkın hayvancılıkla daha çok uğraştığını, ziraata makine girmemesinden ve en önemlisi bölgenin fiziki şartlarından dolayı bölgede ekili-dikili alanların az olmasından kaynaklanmaktadır.

Fizyolojik nüfus yoğunluğu, nüfusun tamamının tarımla geçiniyor gibi kabul edildiği için yanıltıcı sonuçlar verebilir. Örneğin; 1950’lerin öncesinde bölgenin bazı illerinde nüfus genellikle hayvancılıkla uğraşıyordu ve verimliliği düşük olan arazi alanlarda 1950’den sonra makineleşmeye geçilmesinden dolayı cumhuriyetin ilk yıllarında bölgede fizyolojik nüfus yoğunluğunun yüksek çıkmasına neden olmuştur.

Fizyolojik nüfus yoğunluğu aritmetik nüfus yoğunluğundan toprak- insan ilişkisini daha iyi gösterse de yine de eksiklikleri mevcuttur. Bunlar ise Doğu Anadolu Bölgesinde kendini hissettirmiştir. Bölgede çayır, otlak, ve orman arazilerin çok olması, aynı zamanda bu alanların ekonomik açıdan yararı ekili-dikili arazileri şeklinde olmasa bile yine (hayvancılık) ekonomik açıdan büyük getirileri vardır. Fakat Fizyolojik nüfus yoğunluğu hesaplanırken değerlendirmeye kayda alınmadığından (Doğu Bölgesinde olduğu gibi) bu nüfus yoğunluğu bazı yanlış değerlendirmelere neden olabilmektedir.

1950’li yıllarda tarım alanlarındaki teknik araç-gereç kullanımından (yani, hayvan gücünden makineleşmeye geçilmesi ve ekili dikili alanda da büyük genişleme görülmüştür), ve tarım alanlarının genişlemesiyle nüfusta yaşanan gelişmeleri karşılamamaktadır.

Ancak 1970 yılında Doğu Anadolu Bölgesi toplam nüfusu 3.471.359 kişi iken231, 1966-1971 yılları arasında bölgede toplam ekili-dikili arazinin

231 DİE, 1975, Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara.

164 30.496 km2 yükselmesi232 Fizyolojik nüfus yoğunluğunu 114 kişi/ km2’ ye düşürmüştür.

Tablo 18: 2001 Yılında Doğu Anadolu Bölgesi ve İllerinde Fizyolojik Nüfus Yoğunluğu233.

Ekili-Dikili Arazi Nüfus (2000) F.N.Y İller km2 (2001) Ağrı 528.744 3.629 146 Bingöl 253.739 789 322 Bitlis 388.678 1.050 370 Elazığ 569.616 1.409 404 Erzincan 316.841 871 364 Erzurum 937.389 3.673 255 Hakkâri 236.581 499 474 Kars 325.016 3.448 94 Malatya 853.658 1.555 549 Muş 453.654 2.450 185 Tunceli 93.584 800 117 Van 877.524 2.027 433 Şırnak 353.197 1.549 228 Ardahan 133.756 1.199 112 Iğdır 168.634 527 320 234 Toplam 6.490.611 25.475 255 Kaynak: DİE, kaynaklarından derlenmiştir.

1991 yılına gelindiğinde Doğu Anadolu Bölgesinde toplam tarımsal arazi 2,5 milyon dekar civarında iken, 1990 yılında toplam nüfus 5,6 milyon kişidir. Buna göre fizyolojik nüfus yoğunluğu, km2 ye yaklaşık 224 kişi düşmektedir. Yine bu oran iller bazında değişik nedenlerden farlılık göstermektedir.

232 MUTLU, Servet, 2002, Doğu Sorununun Kökenleri, Ekonomik Açısından, s, 196. 233 Nüfus istatistikleri 2000 yılına ait, tarım istatistikleri ise 2001’e ait ve yüzölçümüler yuvarlanmıştır. 234 DİE, 2004, 2001 Genel Tarım Sayımı, Ankara.

165 2001 yılına gelindiğinde Doğu Anadolu Bölgesinin toplam ekili-dikili arazisi 25.473.616 dekar yani 25.474 km2’dir. Buna göre 1991-2001 yılları arasında ekili-dikili arazide büyük değişiklik olmadığını ve nüfusta yaklaşık 900 bin kişilik bir artış gözlendiği bilinmektedir.

2000’li yıllara bakıldığında fizyolojik nüfus yoğunluğu, bölge ortalaması km2’ye 255 kişi düşerken, bölge illerinde büyük farklılıklar göze çarpmaktadır235. Bölge ortalamasının üstünde seyreden iller ise, km2’ye 549 ile Malatya ili bölge ortalamasının iki katının üstünde, km2’ye 474 ile Hakkâri ili, km2’ye 433 ile Van ili ve km2’ye 404 ile Elazığ ili gelmektedir. Bölgenin bazı illerin Fizyolojik nüfus yoğunluğu yüksekliğinin nedeni ise, Malatya ve Elazığ illerinde olduğu gibi nüfus fazlalığından, Hakkâri’de ise tarımsal alanın azlığından kaynaklanmaktadır. Km2’ye 300-400 kişi düşen iller ise, Bitlis, Erzincan, Bingöl ve Iğdır gelirken, bölge ortalamasının altında seyreden iller ise, en düşük seviyede km2’ye 94 kişi ile Kars ili, km2’ye 112 ile Ardahan, km2’ye 117 ile Tunceli ili, km2’ye 146 kişi ile Ağrı, km2’ye 185 kişi ile Muş ili ve km2’ye 228 kişi ile Şırnak gelirken, bölge illerden bölge ortalamasına denk düşen il, km2’ye 255 kişi ile Erzurum’dur.

Sonuç olarak Doğu Anadolu Bölgesi’nde nüfus, makineleşme ve yatırımlar artıkça, işlenen tarım arazisinin de genişlemesi gerekmektedir. Aynı zamanda tarımsal ürünlerin maliyeti yükseldikçe yatırımların ve iş gücü daha karlı işlere yönelmesiyle V.,VI.,VII. ve VIII derece arazilerin devre dışı bırakılmasıyla daha çok verimliliği yüksek arazilerin işlenmektedir. Bunlara rağmen Doğu Anadolu Bölgesinde işlenen arazi miktarı 1927'de 2.818 km2 iken, 2001’de yılında 25 bin km2 aşarak 9 kat genişlemiştir236. Aynı sürede ise nüfus beş katına ulaşmıştır.

235 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır illeri hesaplanarak elde edilmiştir. 236 DİE, 2004, 2001 Genel Tarım Sayımı, Ankara.

166 3.3.3 Tarımsal Nüfus Yoğunluğu (T.N.Y.): Bir ülkenin veya bölgenin kırsal nüfusunun, toplam tarım arazisine (ekili–dikili topraklar) bölünmesiyle elde edilir.

Tarımsal nüfus yoğunluğu, il ve ilçe merkezinin dışında kalan köy ve bucakların (veya kritere göre, 10.000 kişinin altında yerleşim yeri) nüfusu ve ekili-dikili (nadas dahil) toprakların yüzölçümü, Doğu Anadolu Bölgesi ve illeri için yıldan yıla değişmektedir.

1927 yılında kır-kent ayrımı yerleşim yerlerinin 10.000 kişi kriter olarak benimsenmiştir. Bu yılda 10.000 kişinin ve üstündeki şehirlerin sayısı az olmakla beraber (102.239 kişi barındırmakta) kırsal alanda yaşayan nüfus toplam 1,32 milyon’dur. Buna göre tarımsal nüfus yoğunluğu fizyolojik nüfus yoğunluğundan aşırı farklıklar göstermektedir. Ancak il ve ilçe dışında kalan yerleşim alanlarında nüfusu tahminen 1,24 milyon kişidir. Buna göre tarımsal nüfus yoğunluğu bölge genelinde 440 civarında seyretmektedir. Fizyolojik nüfus yoğunluğu ise bu oranın biraz üstündeydi (469), böylece cumhuriyetin ilk yıllarında bölge veya iller bazında fizyolojik ile tarımsal nüfus yoğunlukların arasında büyük farklılıklar olmadığı görülmektedir.

Tarımsal Nüfus Yoğunluğu (1927) = 1.240.000 / 2.818= 440 kişi/km2

Tarımsal nüfus yoğunluğu 1927’den sonra da bir süre yüksek seviyelerde seyretmiştir. Ancak 1950’li yıllardan sonra bir azalma söz konusu olmuştur. Tarımsal nüfus yoğunluğu 1965’den sonra hızlı bir şekilde azalmaya başlamıştır. Bu olay, tarımsal alanın genişlemesi ve kırsal alandan göçten kaynaklanmaktadır.

1990’lı yıllara gelindiğinde bölge genelinde tarımsal alan yaklaşık olarak 2,5 milyon hektar yani 25 bin km2 iken, bölgenin kırsal alandaki nüfusu ise, 3,42 milyon kişiyi barındırmaktadır. Böylece bölgenin ortalama tarımsal nüfus yoğunluğu 137kişi/km2 olarak bilinmektedir.

167 Tablo 19: 2001 Yılında Doğu Anadolu Bölgesi ve İllerinde Tarımsal Nüfus Yoğunluğu 237. Kırsal Nüfus238 Ekili-Dikili Arazi T. N. Y İller (2000) km2 (2001) Ağrı 276435 3629 76 Bingöl 130269 789 165 Bitlis 169167 1050 161 Elazığ 205342 1409 146 Erzincan 144635 871 166 Erzurum 376838 3673 103 Hakkâri 97126 499 195 Kars 182871 3448 53 Malatya 353945 1555 228 Muş 294151 2450 120 Tunceli 39108 800 49 Van 430548 2027 212 Şırnak 141869 1549 92 Ardahan 94031 1199 78 Iğdır 87052 527 165 Toplam 3.023.387 25475 119 Kaynak: DİE kaynaklarından yararlanmıştır.

2000 yılına gelindiğinde Doğu Anadolu Bölgesinin toplam tarımsal alanı değişmemiş iken, kırsal alanda yaşayan nüfus azalmıştır. Bölgenin kırsal nüfusu 3.023 078 kişi iken239, bölgenin tarımsal alanın yüzölçümü240 25.475 km2 ve tarımsal nüfus yoğunluğu 119 kişi/km2’dir.

Bölge illerine bakıldığında bölgenin en yüksek tarımsal nüfus yoğunluğuna sahip illeri ise, km2’ye 228 kişi ile Malatya, 212 kişi ile Van, 195 kişi ile Hakkâri, 166 kişi ile Erzincan, 165 ile Bingöl ve Iğdır gelirken,

237 Nüfus istatistikleri 2000 yılına ait, tarım istatistikleri ise 2001’e ait ve yüzölçümüler yuvarlanmıştır. 238 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İlleri hesaplayarak elde edilmiştir. 239 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır illeri hesaplayarak elde edilmiştir. 240 DİE, 2004, 2001 Genel Tarım Sayımı, Ankara.

168 en düşük tarımsal nüfus yoğunluğu sahip iller ise, km2’ye 49 kişi ile Tunceli, 53 kişi ile Kars, 76 kişi ile Ağrı ve 78 kişi ile Ardahan ili gelmektedir (Tablo 19).

Nüfus yoğunluğu yerine ve amacına göre bu üç metottan birisiyle hesaplanabilir. Her metodun kendine göre pratik, özel ve yararlanabilir bir tarafı vardır.

169 3.4. Kır-Kent Nüfusu ve Dağılışı:

Kentleşme; sanayileşme ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının ve nüfusunun artması ve kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında, artan oranda örgütleşme, iş bölümü, uzmanlaşma yaratan, insanların davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikim sürecidir. Buradan yola çıkarak Doğu Anadolu Bölgesinde yeralan yerleşmelerin nasıl bir durum arz ettiğini aşağıda açıklamaya çalışacağız.

3.4.1. Kentleşme ve Doğu Anadolu Bölgesindeki Yeri:

Kent tanımlarında en çok kullanılan kıstaslardan biri de nüfus miktarıdır. Bu kıstası kullananlara göre, nüfusu belli bir miktarın üstünde olan yerleşim birimleri kent; bu miktarın altında olan yerleşim birimleri ise köydür241. Bu nüfus kriteri, ülkeden ülkeye de büyük değişiklikler gösterir. Bu kriter, Türkiye’de 10.000, Suriye’de 20.000, Japonya’da 30.000 ve Kore’de 40.000 kişiyken242; Almanya’da 5.000 kişidir243. Bunun yanı sıra bazı coğrafyacılar, 3.000, 5.000, 10.000 veya 20.000 kişi köy-şehir sınırından bahsetmişler.

Kent tanımlamaları farklı ülkelerde farklı kriterlere göre yapılmıştır. Aynı zamanda coğrafyacılar arasında farklı görüşlere sahipler. Fakat, dünya genelinde ve Türkiye’de idari yapı (DİE) veya nüfus miktarı kriterlerine göre bir ayırım söz konusudur (10.000). Buna göre il ve ilçe merkezleri, bunun yanı sıra 20.000, 10.000 veya daha az nüfuslu merkezler, kent olarak kabul edilmektedirler. Bazı ülkelerde ise kentleşme, nüfusun ekonomik sektörlere (özellikle sanayi, ticaret, serbest meslek ve hizmet sektörlerinde çalışan nüfus) göre bir dağılım yapılmıştır. Bazı coğrafyacılar ise şehirde nüfus kesafetini asgari sınırı zaman ve mekana bağlamıştır.

241 TANDOĞAN, A,1998, Türkiye Nüfusu, Trabzon, s, 123. 242 DOĞANAY, H, 1997, Türkiye Beşeri Coğrafyası, İstanbul, s, 420. 243 GÖNEY, Süha, 1995, Şehir Coğrafyası I, 3. Baskı, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s, 8.

170 Sonuç olarak;

‘‘nüfus sayısının esas alan kriter, kır yerleşmesi ve şehir arasında sınırı tam olarak ayırmak için kafî değildir. Bir yerleşmenin nüfusu, her zaman şehir ve köylerin tespitinde kesin bir ölçü olamamaktadır. Belki muayyen bir yerde ve belli bir zaman için, şehir ve kır yerleşmesi tarifinde bu husus üzerin durulabilir244’’.

3.4.1.1. 20.000 Nüfuslu Kent Kriteri: Türkiye’nin 20.000 nüfusun üstünde 1927 yılında, şehir sayısı 31 şehir merkezi bulunmakta, Bu merkezler ülkede toplam 1.674.594 kişiyi barındırmaktaydılar. Bu dönemde şehirleşme oranı %12,2 değerinde kalmıştır. Bu kriterle Türkiye’nin yaklaşık 800 bin kilometrekareye nasıl bir hizmet vereceğini tahmin etmek zor olmamakla birlikte, o günkü şartlara bakıldığında kesinlikle yetersiz kalacaktı. Doğu Anadolu Bölgesi’ne bu ölçüt uymamaktadır. Zira 1927’de bu kritere uyan sadece üç kent sayılabilmektedir. Bunlar; Erzurum, Malatya ve Elazığ olup bu şehirlerin toplam nüfusu 72.246 idi. Yine bu dönemde bölgedeki şehirleşme oranı ise %5,42’dir.

1960 yılına gelindiğinde bile Doğu Anadolu hiçbir ilçe merkezi bu kritere göre şehir olarak sayılmamaktadır. Hatta bölgenin 12 il merkezinin yarısı yani altı il merkezi (Ağrı, Bingöl, Bitlis, Hakkâri, Muş ve Tunceli il merkezi), bu kritere göre şehir sayılmamaktaydı. Bu durum ancak 1990 yılından sonra değişmiş ve bölge genelinde 20 bin nüfuslu şehirler yaygınlaşmış olmakla birlikte yine de bölgenin fiziki ve sosyal şartlarını göz önünde bulunduğumuzda çevreye hizmet götürebilecek durumda olmadığı anlaşılmaktadır.

3.4.3.2. 10.000 Nüfuslu Kent Kriteri: Bu kriter Türkiye’nin ilk nüfus sayımı olan 1927 yılında benimsenmiştir. 10.000 ve daha fazla nüfuslu yerleşmeler, şehir olarak gösterilmiştir. Bu kriter her ne kadar önceki kritere göre daha uygun gibi görünse de, bu dönem için ülke ve bölge geneline

244 GÖNEY, Süha, 1995, Şehir Coğrafyası I, 3. Baskı, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 9.

171 bakıldığında çok uygun olmadığı görülmektedir. 1927’de Türkiye’nin şehir merkezlerindeki toplam nüfus 2.223.340 olup, şehirleşme oranı %16.3’tür245. Doğu Anadolu Bölgesi’ne bakıldığında bir kaç yerleşme dışında bu kritere uyan kent yoktur. Erzurum, Malatya, Elazığ, Kars ve Erzincan illerinin merkezleri bu kritere uymaktadır. Bu dönemde bölgedeki toplam şehirli nüfus 102.239 olup nüfusun %7,7’sini teşkil etmekteydi.

1927’de yapılan ilk nüfus sayımında kır-kent ayırımında kullanılmak üzere belirlenmiş olan 10.000 nüfus kriteri ve 1935 yılında nüfus yerine idari kriter getirilmiştir. Bizce bu çok isabetli bir karar olmuştur. Nitekim 10.000 nüfus kriterine göre; sadece nüfus miktarını göz önünde bulundurarak bir yerleşmeyi şehir veya köy olarak sınıflandırmak yeterli değildir.

3.4.3.2. İdari Kriter: Bu kritere göre il ve ilçe merkezleri kent, bu alanlar dışında kalan yerleşmeler ise kır yerleşmeleri olarak gösterilir. Buna göre 1927’de bölgedeki toplam il sayısı 9 olup, 59 ilçelerle birlikte bölgenin toplam nüfusunun yaklaşık 1/8’i kentte yaşamaktadır. Bu oran Türkiye genelinin çok altında kalmaktadır. Bunun başlıca nedeni ise I. Dünya Savaşı ve sonrasındaki gelişmelerden kaynaklanmaktadır.

1935’e gelindiğinde bazı idari değişikliklere rağmen şehir nüfusu kırsal nüfusa göre küçük bir farkla gelişme kaydetmiştir. Bölge geneline bakıldığında bu dönem içerisinde nüfusun %14,7’si il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır246. İllere göre ise en yüksek kentleşme oranı; Malatya, Van, Elazığ ve Kars’ta yoğunlaşmaktadır. Bunun nedeni ise bazı illerde ilçe sayısının fazlalığından kaynaklanmaktadır.

1935 yılında Türkiye genelindeki kentleşme oranının %23,5 olduğu göz önüne alındığında bölgenin kentleşme oranı, Türkiye’nin çok altında seyrettiği gözlenmektedir.

245 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri, s, 13-17. 246 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van İllerinden derlenerek elde edilmiştir.

172 1935 ve 1950 arasındaki Türkiye kentleşme oranı II. Dünya Savaşı’nın etkisi ile büyük bir gelişme kaydedememiştir. Bu dönemde Türkiye genelinde her 4 kişiden 1’i kentlerde yaşarken, Doğu Anadolu bölgesinde ise her 6 kişiden 1’inin kentlerde yaşamaktaydı.

Türkiye genelinde en yüksek nüfus artış hızı 1950-1960 yılları arasında yaşanmıştır. Kırsal alandaki makineleşmenin neticesinde meydana gelen işgücü fazlalığını kırsal kesimden şehre göçü harekete geçirmiştir. Bir başka deyişle; şehirdeki sanayileşmeyle birlikte meydana gelen iş gücü talebi, daha iyi bir hayat beklentisi, sağlık, eğitim gibi gelişmeler neticesinde kentler daha fazla çekim etkisi yaratmış, bu nedenle kentlerde nüfus yoğunluğunu arttırmıştır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise ülke geneline göre nüfus hareketleri çok yavaş seyretmiştir. Bu nedenle kentleşme oranı daha düşük seviyelerde devam etmiştir. Bu dönemde Türkiye genelindeki kentleşme oranı %25’ten %32’ye yaklaşmışken Doğu Anadolu Bölgesindeki kentleşme oranı %18’den %21,37’lere ulaşmıştır.

1960-1970 yılları arasında Türkiye genelinde kentleşme oranı yüksek seviyelerde gerçekleşirken, Doğu Anadolu Bölgesi bu oranın altında kalmıştır. Bu dönemdeki ülke genel kentleşme oranı %32’den %38,5’e yükselmişken Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki oran %21,37’den %26,8’e yükselmiştir. Bunun başlıca nedeni bölgeden Türkiye’nin batısına doğru meydana gelen göç hareketleridir. Bölge illeri bazında Türkiye genelinin üstünde kentleşmeye sahip tek il olan %40 ile Elazığ’dır. Bu orana yakın diğer bölge illeri ise, %32,3 ile Bitlis, %28,7 ile Erzurum, %28,3 ile Erzincan’dır. Türkiye genel ortalamasının çok altında seyreden iller; %19,1 ile Muş ve %18,6 ile Tunceli’dir.

1970-1980 yılları arası: Bu dönemde de Türkiye genel kentleşme oranı %38,5’den %44’lere kadar yükselmek suretiyle artış göstermiştir. Doğu

173 Anadolu Bölgesi’nin kentleşme oranı ise %26,8’den %30,32’ye yükselmiştir247.

Bu dönem iller bazında incelendiğinde; bölgedeki illerin Türkiye genel kentleşme oranının üstüne çıkmadığı görülür. 1970-1980 yılları Kaydedilen en yüksek kentleşme oranı %42,4 ile Elazığ, %39,8 ile Malatya ili, %36,4 ile Bitlis, %35,6 ile Erzurum %33,7 ile Erzincan ve %33,5 ile Van illerinde olup, bu rakamlar bölge kentleşme oranının üzerindedir. Bölge içerisinde kentleşme oranı en düşük olan iller ise; %22,9 ile Tunceli ve %23,5 ile Muş illeridir.

1980-1990 yılları arası; Türkiye genelindeki kentleşme oranı görülmemiş bir oranda hız kazanmıştır. Bu dönemdeki kentleşeme hızı Cumhuriyet döneminin en yüksek artışı olmuştur. Bu oran %44’ten %59’a çıkmıştır248. Bunun nedenleri incelendiğinde en önemli etkenin kırsal alandan kentlere göçün yüksekliği ve kırsal alandaki nüfusun azalmasından kaynaklandığı görülür. Doğu Anadolu Bölgesinde de bu döneme kadar en yüksek kentleşme oranı yaşanmamıştır. Bu dönemde bölgedeki kentleşme oranı %30.32’den %39’a yükselmiştir. Bölgeye iller bazında bakıldığında; bölgedeki hiçbir ilin kentleşme oranı ülke ortalamasının üstünde seyretmemiştir. Bölge ortalamasının üstündeki iller, %54,8 ile Elazığ, %54 ile Malatya, %48,2 ile Erzincan, %47,8 ile Şırnak’tır. Kentleşme oranı en düşük olan iller ise, %26,9 ile Muş, %31,6 ile Kars ve %34,5 ile Bingöl illeridir.

Birinci derecede kırsal kesimden kente yapılan göç etkili olmuştur. Kırsal kesimden kente olan göç oranının, nüfus artışından yüksek olması kırsal kesimdeki nüfusun azalmasına sebebiyet vermiştir. Bölge içindeki kırsal kesimden kentlere olan göçü tetikleyen başlıca unsurlar; bölgedeki terör olayları ile bunun neticesinde güvenlik nedeniyle köylerin boşalmasıdır. Bunların dışında bu dönemde ithal et ve

247 DİE, 1982, 1980 Genel Nüfus Sayımı, Bütün Doğu Anadolu İlleri değerlendirilmiştir. 248 DİE, 1999, 1998 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara, s, 74.

174 ürünler sebebiyle hayvancılığın zarar görmesi ve tarımsal faaliyetlerin de aynı olumsuz etkilere maruz kalması gibi ekonomik nedenler olarak gösterilebilir.

Grafik 6: 1927-2000 Doğu Anadolu Bölgesinde Kır-Kent Nüfus Gelişimi.

DOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE KIR-KENT NÜFUS ORANI GELİŞMESİ

100 90 80 70 60 KIRSAL ORANI 50 KENTSEL ORANI YÜZDE 40 30 20 10 0

1927 1935 1950 1960 1970 1980 1990 2000 SAYIM YILLARI

Kaynak: DİE kaynaklarından Derlenmiştir.

Tablo 20: 1927-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde Kentleşme Oranı.

Yıllar 1927 1935 1950 1960 1970 1980 1990 2000

Türkiye % 24 24 25 32 39 44 59 65 Doğu Anadolu 13 15 16 21 27 30 39 53 Bölgesi % Kaynak: DİE kaynaklarından Derlenmiştir.

Grafik 7: 1927-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde Kentleşme.

175 Türkiye İle Doğu Anadolu Bölgesinde Kentleşme

70

60

50 TÜRKİYE 40

30 DOĞU ANADOLU Yüzdelik BÖLGESİ 20

10

0 1927 1935 1950 1960 1970 1980 1990 2000 Yıllar

Kaynak: DİE kaynaklarından Derlenmiştir.

Bölgedeki bu yükselmenin nedenleri ise şu şekilde sıralanabilir;

1990-2000 yılları arası: Bu dönemde Türkiye’deki kentleşme oranı, %59’dan %65’e yükselmiş olmasına rağmen bir önceki döneme göre daha düşük bir seyir izlemiştir. Doğu Anadolu Bölgesinde ise, bu oran %39’dan %53’e yükselmek suretiyle249 Cumhuriyetin ilanından sonra görülen en yüksek artış olarak nitelendirilir.

Bu dönemde bölgede iller bazında görülen değişiklikler değerlendirildiğinde; en yüksek kentleşme oranının %64 ile Elazığ ilinde yaşandığı görülmektedir. Bu oran Türkiye genel kentleşme ortalamasına çok yaklaşmıştır. Bölge ortalamasının üzerinde bir orana sahip olan iller ise %59,8 ile Şırnak ve Erzurum, %59 ile Hakkâri, %58,5 ile Malatya, %58,2 ile Tunceli, %56,5 ile Bitlis ve %54,4 ile Erzincan’dır250.

249 DİE, 2004, 1980-2003 İl Göstergeleri, s, 8. 250 DİE, 2004, 1980-2003 İl Göstergeleri, s, 8.

176 Bölge kentleşme oranı açısından ortalamanın altında olan iller ise; %50,9 ile Van, %48,7 ile Bingöl, %48,5 ile Iğdır, %47,7 ile Ağrı, %43,7 ile Kars ve %35,2 ile Muş’tur. Bölgenin en düşük ortalamasına sahip olan il, %29,7 ile Ardahan ilidir251.

Bölge içerisinde, bir önceki döneme göre kentleşmedeki yüksek artışın başlıca nedenleri ise; önceki dönemde yaşanan terör olaylarının bu dönemde artarak devam etmesi, özellikle 1990-1997 yılları arasında ve bölgenin kırsal kesimlerinde üst düzeye ulaşmasıdır.

Bölgede yaşanan bu tür olaylar kırsal kesimden hem bölge içi; hem bölge dışı kentsel kesime göç hareketlerini hızlandırmıştır. Bunun neticesinde de kırsal kesimdeki nüfus ile kentsel kesimdeki nüfus arasında çok ciddi bir açık meydana gelmiştir. Bir başka deyişle kırsal kesimde bir milyondan fazla azalan nüfusun kentsel alana doğru yönelmesi, bölgedeki kentleşme oranını aşırı bir şekilde yükseltmiştir.

Bir diğer neden ise, yukarıda sözü edilen nedene bağlı olarak (kırsal kesimdeki nüfusun yüksek oranda azalması), bölgedeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin durma aşamasına gelmesidir. Tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde görülen bu ciddi düşüş, aynı zamanda bölgedeki göçü hızlandırmıştır.

Bölge genelinde daha çok hayvancılıkla uğraşan nüfusun yaşadığı illerdeki kırsal nüfus, diğer illere göre daha fazla azalmıştır. Örneğin; Bingöl ve Hakkâri gibi.

Tunceli ilinin kent nüfusu 50.799’dan 54.476’ya yükselmiş, kırsal kesimdeki nüfusun %46,2’si ise azalarak 72.785’den 39.108’e düşmüştür. Tunceli ilinde kentleşme oranı kent nüfusunun yükselmesi ile değil, kırsal

251 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İlleri hesaplanarak elde edilmiştir.

177 nüfusun azalması ile gerçekleşmiştir. Bundan dolayı da 1990’da ilin kentleşme oranı %38,2’den, 2000 yılında %58,2’ye yükselmiştir.

Kars ilinde 1990 yılında (Ardahan ve Iğdır Kars’a bağlı iken) kentleşme oranı %31,6’dır. 1991’de Ardahan ve Iğdır Kars’tan ayrılarak birer il haline gelmesiyle idari yapılanmalardan dolayı Kars, Iğdır ve Ardahan’ın kentleşme oranı değişiklikler göstermiştir. 2000 yılında Kars’ın kentleşme oranı %43,7, Iğdır’ın kentleşme oranı %48,5, Ardahan’ın kentleşme oranı %29,7’dir.

Kars ilinin 1990 ve 2000 yıllarındaki kentleşme oranlarının farklı olmasının nedeni; birinci derecede idari yapılanmalar sonucunda meydana gelen fiziki değişikliktir.

Ardahan ilinin ilçe merkezleri az nüfus barındırmaktadır. 2000 yılında Çıldır, Damal ve Posof ilçe merkezlerinin nüfusları ortalama 2.500 kişi barındırmaktadır. İlçe merkezlerinin az nüfuslu olmasından dolayı kentleşme oranı da az gözükmektedir252.

Kars’ın ilçe sayısının fazlalığı ve il merkezindeki nüfus sayısının çok olmasından dolayı kentleşme oranı yüksektir. Iğdır ilinde 1990-2000 yılları arasında il ve ilçe merkezlerinin nüfus çekim gücü haline gelmesi ve kırsal alandaki nüfusun da artmaması, kentleşme oranını yükseltmiştir. Fakat Iğdır il merkezinin ovada yeralması ve tarımsal alanlarla iç içe olması, kırsal nüfusun hem şehir imkanlarından faydalanması hem de tarım faaliyetlerini gerçekleştirmesi sözkonusudur. Böylece il merkezindeki nüfusun %37’si tarım işleriyle uğraşma imkanı bulunmaktadır.

Genel olarak Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki kentleşme oranı Türkiye’nin genel kentleşme oranından daha düşüktür. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından 1990’a kadar Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki kentleşme hızı Türkiye’nin genel kentleşme oranından daha düşük bir seyir izlemiştir.

252 DİE, 2002, 2000 Ardahan Genel Nüfus Sayımı, Ankara, s, 31.

178 Bölge içindeki iller (Elazığ ilinin bir dönemi hariç), bütün dönemlerde yüksektir. Dolayısıyla bölgedeki kentleşme oranı, Türkiye genel kentleşme oranının üstüne çıkamamıştır. Bunun nedenlerine bakıldığında ise; bölge nüfusunun tarım ve hayvancılıkla uğraşması, sanayi alanındaki sınırlı gelişmeler, metropol kentleşmenin oluşmaması ve en önemlisi; bölge dışına yapılan göçler etkileyici olmuştur.

3.4.4. Doğu Anadolu Bölgesinde Kentleşme:

Osmanlı döneminde kentleşme XIX. yüzyılın sonu ve XX. yüzyılın başı Doğu Anadolu’da kendini hissettirmiş, I. Dünya Savaşı’ndan dolayı kentlerin gelişimi olumsuz yönde etkilenmiş, ancak yirminci yüzyılın ikinci yarısına önemli gelişme yaşanmıştır.

Kentleşmenin bu şekilde hızla gelişmesinin sebepleri; tarım tekniklerinin gelişmesi, çalışma imkanları, ulaşım tekniklerinin gelişmesi, coğrafi sebepler, hukuki, siyasi (idari) sebepler ve göç olarak sıralanabilir. Bölge, 1935-2000 yılları arasındaki altmış beş yıllık süre içinde kent nüfusu 280.210 kişiden253 3.467.224 kişiye çıkarak 11 katın üstüne çıkmıştır254. Bu dönemde kırsal nüfus %86 oranında arttığı halde, kent nüfusu %1.137 oranında artmıştır. Bir başka deyişle kırsal alanında her bir kişi iki kişi olmuş buna karşın, kentlerde her bir kişi on iki (12) kişi olmuştur.

Türkiye'de kentleşme hızlı bir şekilde sürerken, kentleşme düzeyi Doğu Anadolu Bölgesi’nde 1970 yılına kadar daha düşük seviyelerde seyretmiştir. 1980 yılı itibariyle, Türkiye’de kentleşme oranı %45,4 iken bu rakamın 1985 yılında %50'ye ve 2000 yılında ise, %65’e ulaşmıştır.

253 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van İlleri hesaplanarak elde edilmiştir. 254 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İlleri hesaplanarak elde edilmiştir.

179 Doğu Anadolu Bölgesi’nde oldukça düşük seviyede devam eden kentleşme, 1970 yılı itibariyle kentleşme oranı %26 iken bu rakamın 1980 yılında %30’a, 1990 yılında 39’a ve 2000 yılında bu oran %53’e ulaşmıştır.

Ancak Doğu Anadolu’nun kentleşme seviyesi Türkiye genelinden daha düşük olması, göçün bölge dışına yönelmesine (özellikle 1975 yılından bu yana) Dolayısıyla bölgenin nüfus artış hızına bir sınırlama getirmiştir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde kentleşmenin, sanayileşme ile orantılı bir biçimde olmaması ve sanayileşmenin doğurduğu ihtiyaçlara uygun olmaması, sağlıksız ve düzensiz bir kentleşmeye zemin hazırlamıştır. Bu olay, hızlı kentleşme, kentlerde konut bunalımı, gecekondulaşma ve altyapı gibi sorunları da beraberinde getirmiştir. Depreme karşı güvenli kentlerin oluşumu, sağlıklı ve yaşanabilir kentlerin kurulması çalışmalarında belediyeler, hükümetler ve inşaat mühendislerine büyük görevler düşmekte, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi gibi birinci ve ikinci deprem kuşağında bulunan bir bölgeye, daha fazla özen göstermek gerekmektedir.

3.4.5. Kentsel Kademelenme ve Doğu Anadolu’nun Yeri:

Doğu Anadolu Bölgesindeki 1997 yılında, 15 il merkezi, 116 ilçe merkezi, 128 belde ve 6.058 köy yerleşmesi vardır255.

Türkiye’de yerleşmeler, fonksiyonel ilişkiler bakımından birinci kademeyi oluşturan köylerden başlamaktadır.

3.4.5.1. Birinci kademe merkezler olarak, kırsal alanda başka köyleri etkileyemeyen ve çevre köylere hiçbir ticarî ve hizmet fonksiyonlarında hizmet sunamayan köyler alınmıştır. 1981’de olduğu gibi 1997de de yerleşmelerin %95’i bu kademede sayılmıştır256. Bu kademede Türkiye’de toplam 35 bin yerleşme sayısı, Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise bu sayı 5 binden fazla olarak tahmin edilebilir. Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki bu

255 DİE, 2004, 1997 Köy Envanteri, Ankara. s, 24. 256 ERYILDIZ, Semih, 1993, Yöre ve Bölge Araştırmasında, İstanbul, s, 36.

180 kademedeki yerleşme alanlarında yer alan tesis sayısı bu yerleşmeler için son derece önemlidir. Bölgede bulunan tesis ve çeşit sayısı Türkiye’nin yarısı civarında olup diğer kademedeki yerleşmeler göre nüfusu daha azdır.

3.4.5.2. İkinci kademe merkezleri; (ilçe merkezleri dışında) Çoğunu, sayıları 128’i bulan beldeler (bucak) oluşturmaktadır (Türkiye’de 1.923 merkez bulunmaktadır). Bu kademedeki yerleşmeler daha çok Erzincan merkez ilçe, Elazığ merkez ilçe, Malatya merkez ilçe, Malatya ilinin Darende, Hekimhan ve Doğanşehir ilçeleri, Muş merkez ilçe ve Bulanık ilçelerinde görülmekte, diğer illerde nispeten az gelişmiştir.

Türkiye ortalama nüfus sayısı yaklaşık 2.600 kişi, ancak etki alanı 195 km² ve 9.100 kişiyi geçmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki bu merkezlerin denetlediği köy sayısı üç katına çıkmaktadır. Mesela; Kocaeli İli’nde 6 köy denetlerken Kars İlinde 25, Bitlis İlinde 30 köyü denetlenmektedir257.

3.4.5.3. Üçüncü Kademe: Bu kademede ticaret, lise ve hastane gibi tesisler yeralmakta, bu kademede 504 merkez, 9’u il merkezi, 468’i ilçe merkezi; 24’ü bucak ve 3’ü köy statüsündedir. Ortalama nüfus 10.000 kişi bu yerleşmelerde, 95 çeşit tesis ile birlikte, etki alanının nüfusu ortalama 40 bin kişi ve etki alanı 1000 km² bulmaktadır.

3.4.5.4. Dördüncü kademe: Bu kademede bütün merkezler il ve ilçe merkezleridir (42 il, 16 ilçe merkezi). Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu kademeden yalnız bir ilçe bulunmaktadır (Bitlis’in Tatvan ilçesi). Diğerlerinin tamamı il merkezleridir (Van, Kars, Ağrı Bitlis, Tunceli, Ardahan ve Hakkâri gibi). Doğu Anadolu Bölgesinde bazı merkezlerin etki alanı 10.000 km²’ye geçmektedir (Van, Kars ve Ağrı gibi). Kademenin ortalama nüfusu 50.000 ve tesis sayısı çeşidi ortalama 200’dür.

257 ERYILDIZ, Semih, 1993, Yöre ve Bölge araştırmasında Türkiye ve İspanya, s.39.

181 3.4.5.5. Beşinci kademe: Beşinci kademe merkezleri, Erzurum, Elazığ ve Malatya, yani bölgesel merkezleri oluşturmaktadır.

Erzurum Bölge Merkezi; Erzurum iline yakın bütün il ve ilçe merkezlerini çekmektedir. Erzurum, Bayburt, Kars ve Ağrı illerinin tamamı ile, Erzincan, Artvin, Muş, Bingöl ve Tunceli birer kısmı çekmektedir258.

Elazığ Bölge Merkezi; Elazığ ilinin tümü ile, Tunceli ve Bingöl ilinin bir kısmını çekmektedir. Kiğı ilçesini doğrudan, Bingöl ilinin merkez ilçesi ile Genç ve Solhan ilçelerini Diyarbakır Bölge Merkezi ile, Muş ilinin Merkez ilçesini de Diyarbakır ve Erzurum Bölge Merkezleri ile paylaşarak etkilemektedir.

Malatya Bölge Merkezi; Bölgenin etki alanı diğer bölge merkezlerinden daha dar çekime sahiptir. Malatya, Adıyaman ve Erzincan bir doğrudan etkilemektedir.

3.4.5.6. Altıncı Kademe: Altıncı kademede İzmir, Adana, Ankara ve Gaziantep gibi büyük şehirler bulunurken Doğu Anadolu’dan hiçbir merkez bulunmamaktadır.

3.4.5.7. Yedinci Kademede ise tek metropol şehri İstanbul vardı.

3.4.6. Kırsal alandaki nüfus:

Kırsal nüfus il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların dışında kalan kesimdir. Yani köy-bucak, mezra, yayla ve oba gibi yerleşim yerlerindeki nüfus kırsal nüfusu meydana getiren kesimdir.

Bilindiği gibi kırsal nüfus genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Bununla birlikte, bazen de yeraltı kaynakları ve sanayi işleri ile uğraşan kırsal nüfusa da rastlanmaktadır. Bununla ilgili olarak Doğu Anadolu

258 DPT , 2000, Doğu Anadolu Projesi, Ankara, s, 191.

182 Bölgesi’ne bakıldığında 1927’deki kırsal nüfusun genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşmakta olduğu görülmektedir. Fakat bölgenin çeşitli yerlerinde farklılıklar da sözkonusudur. Örneğin; bölgenin kırsal nüfusu daha yoğun olarak ova veya nehir kıyılarında görülmektedir. Bu ova veya nehir kıyılarındaki yerleşim yerleri diğer yerleşim yerlerinden daha fazlasını barındırmaktadır.

Bölgenin 1935 yılına ait kırsal alan köy yerleşim yer sayısı 6765’i bulmaktadır259. Erzurum ve Elazığ illerinde toplam köy sayısı 1.000’in üstünde iken, Van ve Malatya 900 ile 1.000, Kars ve Muş 700-800, Ağrı ve Erzincan 550 ile 615 arasındadır260. 1997 yılında Doğu Anadolu Bölgesinde toplam 15 il ile 116 ilçe merkezi, 128 bucak ve 6121 köy (Şırnak ili dahil) bulunurken, aynı sayıda köy dışı (oba, mezraa ve yayla evleri gibi) yerleşmeler bulunmaktadır. Ülke genelinde ise, köy sayısı yaklaşık 36 bini aşarken, aynı sayıda köy dışı yerleşim yerleri bulunmaktadır261.

Bölgenin 1927 yılında her 8 kişisinden 7’si kırsal alanda yaşamaktadır. 1935’e gelindiğinde bölgedeki nüfus artış hızı farklı nedenlerle açıklansa da (1927’de sayıma tabi tutulamayan nüfustan dolayı) kırsal alanda aşırı bir biçimde nüfus artmıştır. Yine bu dönemde bölge nüfusunun %87’si kırsal alanda yaşamaktadır. Ağrı ve Erzurum illerine ait kırsal alandaki nüfus oranı ise, %89’i geçmektedir.

Bölgenin hiçbir ili %82’nin altına düşmemiştir. 1935-1950 yılları arasında kırsal alandaki nüfus artmasına rağmen oranı %87’den %82’ye düşmüştür.

259 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van İlleri hesaplanarak elde edilmiştir. 260 1935 yılında Doğu Anadolu Bölgesinde 8 ili bulunurken yerleşim sayısı ise şöyledir; Erzurum 1172, Elazığ 1064, Van 950, Malatya 931, Kars 758, Muş 722, Ağrı 613 ve Erzincan 555 köy ile Doğu Anadolu illerin en az köy sayısıyla karşımıza çıkmaktadır. 261 DİE, 1999, 1997 Genel Nüfus Tespiti, Ağrı, Bitlis, Bingöl, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş, Van, Şırnak, Iğdır ve Ardahan İlleri hesaplanarak elde edilmiştir.

183 1950-1960 yılları arasında nüfus artış hızının yükselmesi göçe katılımın az olması nedeniyle kırsal alandaki nüfus artmış fakat kırsal alan nüfus oranı %77-78’e düşmüştür. 1960 yılından sonra bölgenin kırsal alandaki nüfusunun göçe katılımı ve idari değişiklikler nedeniyle kırsal alan nüfus oranının düşüşü hız kazanmıştır.

1960-1970 yılları arasına kırsal alan nüfus oranı %77’den %74’e düşmüştür. Bölgede en yüksek kırsal nüfus oranına sahip olan illeri; Tunceli, Muş ve Bingöl’dür (%80’in üstünde). Bölgede en düşük kırsal nüfus oranı ise %59,7 ile Elazığ ilidir.

1970-1980 yılları arasında kırsal alandan bölge dışına ve bölge içi şehir merkezlerine olan göç nedeni ile kırsal nüfus oranındaki düşüş hız kazanmıştır. Bölge içi şehir merkezlerine olan göç daha çok bölgenin batı kesimine olmuştur.

Şehir merkezlerine olan göçü çekici kılan unsurlar bu merkezlerdeki sanayi ve hizmet sektörlerinde meydana gelen değişmelerdir. Bu gelişmelerden sonra en az kırsal nüfus oranına sahip olan iller Elazığ (%57,6) ve Malatya (%60,2)’dır. En yüksek kırsal alan nüfus oranına sahip olan iller ise, Tunceli (%77,1) ve Muş (%66,5)’tur.

1980-1990 yılları arasında yaşanan terör olayları, ekonomik sebepler ve kırsal alandaki verimsizliğin artması gibi nedenlerden dolayı, kırsal alandan göçün hızlanmış böylece kırsal nüfus oranı %69,68’den %61’e düşmüştür262. Kırsal nüfus oranı en fazla düşen bölge illeri; Tunceli (%77,1’den %61,8), Malatya (%60,2’den %46’ya) ve Erzincan (%66,3’ten %51,8’e) dır. En düşük orana sahip olan iller ise; Elazığ (%45,2) ve Malatya (%46). Bu dönemde en yüksek orana sahip olan bölge ili %73,1 ile Muş’tur.

262 DİE, 1992, 1990 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van ve Şırnak İllerinden elde edilmiştir.

184 1990-2000 yılları, bölgenin kırsal nüfus oranındaki düşüşün en hızlı olduğu dönemdir. Bu dönemdeki düşüş %61’den %47’ye olmuştur. Bu dönemdeki oranın düşüşü kırsal alanın nüfusunu azaltmıştır.

İller bazında incelendiğinde kırsal alan nüfus oranı açısından Türkiye genel ortalamasına %36 ile Elazığ yaklaşmıştır. Bu ili takip eden iller ise; %40,2 ile Şırnak ve Erzurum gelmektedir. En yüksek orana sahip olan iller; %70,3 ile Kars’tan ayrılan Ardahan ve %64,8 ile Muş gelmektedir263.

Bu dönemde meydana gelen düşüşlere rağmen bölge, Türkiye genel ortalamasının üzerinde kalmıştır. Bölgedeki şehir merkezlerinin sağlıklı gelişmemesi, altyapı yetersizliği, sanayileşmeme, turizm sektörüne katılımın azalması, bunun yanısıra Türkiye’nin batısındaki illerin cazibe merkezi haline gelmesi nüfusun batıya yönelmesine sebep olmuş, böylece bölge şehirlerinin nüfus gelişimi sınırlanmıştır. Bu hususla ilgili olarak bölgenin coğrafi genişliği ve kırsal kesimin tarım ve hayvancılıkla uğraşması ayrıca neden olarak gösterilebilir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde, genellikle tarım ve hayvancılık ekonomisinin egemen olması nedeniyle nüfusun ağırlıklı payının kırsal kesimde yaşadığı görülmektedir. 1970’li yıllara kadar bölgedeki her 4 kişiden 3’ü köylerde oturduğundan bölge nüfusunun büyük çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktaydı.

3.4.7. Bölgenin Yerleşme Düzeni:

3.4.7.1. Kırsal Yerleşmeler:

1997 yılında Doğu Anadolu Bölgesi, 15 ilden, 6.121 köy ve yaklaşık köy kadar da köy dışı yerleşim birimleri (mezra, oba, yayla ve ağıl gibi yerleşim alanları) bulunmaktadır. Aynı yıl Türkiye’de 36.651 köy ve onun kadar köy dışı yerleşim birimleri bulunmaktaydı. Bun göre, bu iki veri

263 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İllerinden elde edilmiştir.

185 birbirleriyle karşılaştırıldığında, Türkiye köylerinin %16,7’inin Doğu Anadolu Bölgesinde yer aldığı anlaşılmaktadır264.

Ayrıca bölgedeki mezraların çoğunun devamlı yerleşme durumunda olduğu da dikkate alınırsa, bu devamlı kır yerleşmesi (köy ve köylere bağlı diğer yerleşim alanları) sayısının 12 bin civarında olduğu sonucuna varılır.

Doğu Anadolu Bölgesindeki kırsal alanda yaşayan nüfus miktarı 2.743.459 kadar olup, ülkenin kırsal nüfusunun (23 milyon) %12’sine tekabül etmektedir. Bölgede köy yerleşmesi sayısının ülke köy yerleşmeleri sayısına (%16,7) oranı, nüfus oranın üstünde seyretmektedir.

Ayrıca bölge köylerine bağlı yerleşmelerin daha çok mahalle ve mezra şeklinde olduğu ve bazı bölge illerinde yerleşmenin fazla parçalı olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin; mahalle yerleşmelerinin en yoğun olarak bulunduğu Bölge illeri, başta Malatya olmak üzere Hakkâri, Erzurum ve Elazığ ili gelirken, aynı zamanda bütün bölge illerinde mezra yerleşmesi bulunmakla birlikte, bu yerleşmelerin en yoğun olarak bulunduğu aynı zamanda en parçalı olduğu iller; Tunceli, Bingöl, Elazığ, Van, Bitlis, Hakkâri, Erzincan, Muş ve Ağrı’dır. Köy başına düşen mezra sayısı Tunceli’de 2,6’yı, Bingöl’de 2,3’ü Hakkâri’de 2,1’i ve Bitlis’te 1,6’yı bulmaktadır265.

Doğu Anadolu Bölgesinde kır yerleşmeleri iller bazında farklılıklar görülmektedir. Kır yerleşmeleri arasındaki bu farklılıklar, bölgenin engebeli topoğrafik yapısından kaynaklanmaktadır. Böylece yerleşmeler dağınık ve parçalı olarak şekillenmişlerdir.

Coğrafî konum ve nüfus büyüklükleri bakımından, hizmetlerin yoğunlaştığı bazı köyler, yakın çevre için küçük çekim merkezleri olarak işlev kazanmaktadır. Bölgenin ve ülkenin ekonomik durumuna bakıldığında

264 DİE, 1998, 1997 Köy Envanteri, Ankara. 265 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, Cilt IV, s, 168.

186 nüfus azlığı, engebeli arazi ve fiziki mesafe gibi nedenlerden dolayı her köye hizmet götürmek mümkün olmadığından, ancak bazı köylere konumu itibariyle daha uygun hizmet verilebilmektedir. Böylece bu köylerin komşu köylere de hizmet verebilecek duruma gelebilmesi sağlanmaktadır. Bununla ilgili en iyi örneği belediye örgütlü yerleşme yerleri oluşturur.

3.4.7.2. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Köy Yoğunlukları:

1997 yılında Doğu Anadolu bölgesi köy envanterine göre toplam 6.058 köy yerleşmesi266 bulunduğuna ve bu köylerin yüzölçümleri toplamı yaklaşık 138 bin km² olduğuna göre, bölgede köy başına 22-23 km², yani bölgede her 1.000 km² başına düşen köy sayısının 44 civarında olduğu anlaşılır267. 1997’de Türkiye köy yerleşme yoğunluğunun 44,5 olduğu dikkate alınırsa, bölgenin ve ülkenin aynı oranda olduğunu görülür268.

Köy yoğunluğunun en yüksek olduğu bölge illeri Elazığ (1000 km² 71), Iğdır (1000 km² 66.5), Ağrı (62.5), Bitlis, Tunceli ve Ardahan’dır. Bölgenin köy yoğunluğu açısından en son sırada yer alan Hakkâri ilidir (1000 km² 14,5). Van (35), Bingöl, Kars, Erzurum, Muş’ta köy yoğunluğu bölge ortalamasının altında olan iller arasındadır.

3.4.7.3. Kuruluş Yerlerine Göre Doğu Anadolu Bölgesi Köyleri:

Doğu Anadolu Bölgesinde köy sayısı yıllara göre değişmekte ve genellikle dağ etekleri, sırt, vadi ve ovalarda toplanmaktadır.

1981 yılında Doğu Anadolu bölgesindeki köylerin %23-24’ü düzlüklerde, geriye kalan %76-77’si, çeşitli derecelerden eğimli alanlarda kurulmuştur. Bölgede köylerin yaklaşık olarak %5’i nehir kenarlarında, %19- 20 ova, %22-25 sırt, %20-22 vadi, %29-30 eteklerde kurulmuştur. Bu oranlar illere göre değişmektedir. Örneğin; nehir kenarlarınki köyler daha çok

266 DİE, 2004, 1997 Köy Envanteri, Ankara. 267 2001 yılında genel tarım sayımına bakıldığında bölgede köy sayısı 6.233’tür ve 1.000 km2 başına düşen köy sayısı 45’tir. 268 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, Cilt IV, Ankara, s, 170.

187 Erzurum, Ağrı, Bingöl, Malatya, Elazığ ve Erzincan’da toplanırken, ovalarda kurulan köyler ise daha çok Iğdır, Şırnak, Malatya, Kars ve Muş’ta olup diğerlerine göre oranları daha yüksektir. Dağlık etek düzlükleri üzerinde ya da kenarlarında yer alan köyler, daha çok Iğdır, Malatya, Elazığ ve Ağrı’da kurulmuştur.

Bölgede mevcut köy sayısının yaklaşık %5’i orman içi köyler, %6-7’si orman kenarında bulunmaktadır. Orman içi köylerinin oranı az olmasının, nedeni bölgede orman arazilerinin çok az yer kaplamış olmasından kaynaklanmaktadır. Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeyinde yer alan ve bir kısım arazileri Karadeniz Bölgesinde kalan Ardahan, Erzurum ve Erzincan illerindeki orman içi, orman kenarı ve orman uzağı köyleri toplam köy sayısına oranları nispeten yüksektir. Ancak bölge içinde orman içi ve orman kenarı köylerin toplam köy oranları en çok Bingöl ve Malatya’da bulunmaktadır.

3.4.7.4. Nüfus Büyüklüklerine Göre Doğu Anadolu Bölgesinde Köyler:

1997 yılı sayım tespit sonuçlarına göre, Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan 6.058 köyde269 toplam nüfus 2.743.459 olup ortalama her köyde 453 kişi barınmaktadır270. Türkiye genelinde ise ortalama köy nüfusu 624 kişi olup bölge ortalamasından %37,7 daha fazla nüfusa sahiptir.

Doğu Anadolu Bölgesi köyleri ortalama 453 nüfusa sahip iken, bölgede köy başına düşen nüfus illere göre incelendiğinde Hakkâri (886), Şırnak (757), Muş (683), Van (657), Malatya (567) ve Iğdır (530) illerinin en fazla nüfusa sahip iller olduğu görülür. Bölge köylerinin en az nüfus barındıran köyleri ise, Tunceli (108), Erzincan (224), Erzurum (354) ve Elazığ (381)’dır. Kalan iller ise köy başına 400-500 arasında kişi değişiklik göstermektedir (Tablo 21).

269 DİE’sine 2000 yılında ise toplam köy sayısı 6233 verilmektedir. 270 DİE, 2004, 1997 Köy Envanteri, Ankara. s, 24.

188 Tablo 21: Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki İllerin Ortalama Köy Nüfusları (1997).

Yerleşik Toplam Ortalama Köy Yerleşik İller Olmayan Köy Köy Sayısı Nüfus Nüfus Nüfusu Nüfusu Ağrı 569 247.750 2.143 249.893 439 Bingöl 267 107.494 900 108.394 406 Bitlis 277 137.590 593 138.183 499 Elazığ 548 186.556 22.409 208.965 381 Erzincan 550 118.353 4.752 123.105 224 Erzurum 1.046 364.027 6.506 370.533 354 Hakkâri 94 82.980 261 83.241 886 Kars 368 173.693 1.177 174.870 475 Malatya 536 305.758 8.012 313.770 585 Muş 371 252.575 792 253.367 683 Tunceli 308 31.567 1.668 33.235 108 Van 567 369.805 2.807 372.612 657 Şırnak 150 112.314 1.260 113.574 757 Ardahan 251 116.545 485 117.030 466 Iğdır 156 82.391 296 82.687 530 Doğu Anadolu 6058 2.689.398 54.061 2.743.459 453 Toplam Kaynak: DİE, 1997 Köy Envanteri

Doğu Anadolu Bölgesinde köylerin nüfusuna bakıldığında ülke genelinden daha az nüfusa sahip olduğu görülmektedir. Köylerin %50-52’si, 250’den az nüfusa sahip olup bölge genelinde küçük tipte köy yaygındır. Bölge köylerinin nüfusu 251 ile 500 arasında değişen köyler yaklaşık %25 civarındadır. Nüfusu 501 ile 1.000 arasında değişen köyler yaklaşık %16-17 teşkil ederken, 1.001’den fazla nüfusa sahip olan köyler yaklaşık %8 civarındadır.

Bütün bunlardan bölge köylerinin %90’dan fazlasının 0-1.000 arasında nüfusa sahip olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bölgenin fiziki durumu göz önünde bulundurulduğunda bu köylere iyi bir şekilde hizmet vermek maliyet açısından çok yüksek olacaktır.

189 3.4.8. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Yükselti Basamaklarına (Kademelerine) Göre Kır Nüfusunun Dağılışı:

Yeryüzünde nüfusun dağılışına ve özellikle kır nüfusuna etki eden en önemli etmenlerden biri fiziki coğrafya koşullarıdır. Bu koşullar; deniz seviyesindeki yükseklik, yer şekillerin özellikleri, iklim koşulları, su kaynakları ve bitki örtüsüdür.

Türkiye’de nüfusun dağılışında yer şekilleri önemli ve etkili bir faktör olmuştur. Ülke genelinde yer şekillerinin yüksek ve dağlık olması, ortalama yükseltisinin fazla olmasına sebebiyet vermiştir.

Bilindiği gibi Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada ülkesidir. Ülkede, 0-500 metre arasındaki yükseltiye sahip alanın toplam yüzölçümü %17,5’dür. Yerleşim şartlarının uygun olması, kırsal nüfusun %40’ını aşan kesiminin burada toplanmasına sebebiyet vermiştir271.

Doğu Anadolu Bölgesi’ne bakıldığında ise; bu seviyelerdeki alan, Dicle nehrinin çevresinde bulunmakta ve bölge nüfusunun %1’inin altında oranı barındırmaktadır. Böylece Doğu Anadolu Bölgesinde yüksek basamakların yaygın olması, 0-500 metre kademesinde nüfusun sınırlı kalmasına neden olmuştur.

500-1.000 metre yükselti kademesinde ülke genelinde toplam arazinin %26-27’sini kapsamakta ve nüfusun da yaklaşık aynı oranlara sahip olduğu görülmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise, toplam kırsal nüfusun yaklaşık %9,49’su, 500–1.000 metre yükselti basamağında bulunmaktadır272. İller bazında bakıldığında; Ağrı, Ardahan, Erzurum, Muş ve Van illerinde bu basamakta nüfus bulunmamaktadır. Bu basamakta kırsal nüfusu az olan iller ise, Kars (500 kişi), Bingöl (2.000 kişi), Erzincan (2.000 kişi), Bitlis (4.000

271 SERGÜN, Ümit, 1994, Türkiye’de Kır Nüfusunu Yükselti Kademelerine Göre Dağılışı, İ.Ü. Deniz Bilimler ve Coğrafya Enstitüsü Bülteni, Sayı 11, İstanbul, s, 18. 272 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İlleri hesaplanarak elde edilmiştir.

190 kişi), Tunceli (7.500 kişi) ve Hakkâri (8.000-9.000 kişi)’dir. Bununla beraber bu kademedeki kırsal nüfus, Iğdır’ın %70’ini, Şırnak’ın yaklaşık %50’sini, Elazığ’ın %30-31’ini ve Malatya’nın %19’nunu teşkil etmektedir273.

1.000-1.500 metre yükselti kademesinin yer aldığı basamak, ülke genelinin %30,4’ünü kapsamakta, bununla birlikte nüfusun da %23’nü barındırmaktadır (1990 yılında). Doğu Anadolu Bölgesinde toplam nüfusun %28-29’u bu basamakta yer almaktadır. İller bazında bakıldığında, bu basamakta kırsal nüfusu toplayan tahmini olarak en yüksek orana sahip iller, %77 ile Muş, %66-67 ile Elazığ ve Erzincan, %64-65 ile Bingöl, %57 ile Malatya ve %55 ile Tunceli ili gelmektedir. Geri kalan iller ise bu kademedeki toplam kırsal nüfusun %20’nin altındadır.

1.500-2.000 metre yükselti kademesi, ülke genelinin %15,5 kapsamakta ve toplam nüfusun yaklaşık %8’ni barındırmaktadır. Doğu Anadolu Bölgesinde yükseltilere göre kırsal nüfusun en fazla olduğu basamak 1.500– 2.000 metre arasıdır. Toplam kırsal nüfusun yaklaşık olarak %44,79’u 1.500– 2.000 metrelerdeki bu kademede bulunmaktadır. Bunun başlıca nedenleri ise, bölgede genellikle yüksek dağların ve geniş platoların bulunmasıdır. Bölge, nehirler ve vadilerle parçalanmış olsa da ortalama yükseltisi ülke genelinden fazla olup (2.000 metre) ülkenin en yüksek bölgesi konumundadır. Bu nedenle bölge nüfusu genellikle bu yüksek kuşakta fazlalaşmıştır.

Doğu Anadolu illeri bazında bakıldığında, bu kuşakta en yüksek nüfus oranı Erzurum (yaklaşık %78) ilinde yeralmaktadır. Erzurum’dan sonra sırasıyla %73 ile Ağrı ve Bitlis, %69 ile Ardahan, %56-57 ile Van ve Hakkâri, %48 ile Kars ve %33 ile Bingöl, %21-26 arasında Tunceli, Erzincan, Malatya ve Muş, %17-18 arasında Şırnak ve %12-13 arasında Iğdır illeri gelmektedir. 1.500-2.000 metre kademesinde en son sırada yer alan kırsal nüfus oranı yaklaşık %3 ile Elazığ ili gelmektedir.

273 1/250.000 Harita Genel Müdürlüğü, 1977, Yeni Türkiye Atlası, Ankara.

191 2.000-2.500 metre arasındaki yükselti kademesi ülke genelinin %7,1’ini kapsamakta ve toplam kırsal nüfusu yaklaşık %2 civarlarındadır274. Aynı zamanda bu alanın en büyük kısmı Doğu Anadolu Bölgesinde bulunmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde kırsal kesim nüfusunun %17’si bu kademede bulunurken, iller bazında bu kademedeki nüfus oranları sırasıyle %44 ile Kars, %43 ile Van, %30-31 ile Ardahan, %24-25 ile Ağrı ve Hakkâri, %18-19 ile Erzurum ve %12 ile Şırnak ili gelmektedir. Kalan iller ise %0-7 arasında değişmektedir. (Tablo 22)

Doğu Anadolu Bölgesinde yükseltilere göre kırsal nüfusun en yoğun olduğu basamak 1.500–2.000 metre arasıdır. Toplam kırsal nüfusun %44,79’u 1.500–2.000 metreler bulunmaktadır. Bunun dışında nüfusun ikinci olarak önemli dağılış gösterdiği yükselti basamağı, 1.000–1.500 metredir. Bu basamaktaki nüfus.i toplam kırsal nüfusun %28,63’ünü oluşturur. Böylece kırsal nüfusun %73,42’si 1.000–2.000 metreler arasında toplanmıştır. Bunun sonucunda Doğu Anadolu illerinin kırsal nüfusun her dört kişiden üçü 1.000- 2.000 kademesinde toplanmıştır görülmektedir.

Kırsal nüfusun daha çok 1.000-2.000 yükselti basamağında yer almasının başlıca nedenleri; bu basamağın geniş yer tutması ve bölgenin genel ortalama yükseltisinin fazla olmamasıdır. Bunun yanısıra nüfusun yoğun olarak bulunduğu; Erzurum, Erzincan, Elazığ, Muş ve Van gibi en önemli düzlüklerin bu basamakta bulunması bir başka neden olarak gösterilebilir.

Kırsal nüfusun geriye kalanın %17,02’si 2.000–2.500 metre arasında toplanmanın nedenleri ise, bu basamaktaki düzlüklerin geniş yer kaplaması ve buna dayalı olarak hayvancılığın yaygın olması şeklinde değerlendirilebilir.

274 SERGÜN, Ümit, 1994, Türkiye’de Kır Nüfusunu Yükselti Kademelerine Göre Dağılışı, İ.Ü. Deniz Bilimler ve Coğrafya Enstitüsü Bülteni, Sayı 11, İstanbul, s, 18.

192 Bölge nüfusunun %9,5’i 1.000 metrenin altındaki basamakta yer alır. Genel olarak Aras Nehri (Iğdır Ovası), Fırat Nehri (Malatya ve Elazığ ovaları) ve Dicle Nehri (Irak sınırına girmeden önce geçmiş olduğu ovalar) bu basamakta bulunmaktadır. Ancak bu basamağın yer aldığı alanların genellikle az olması kaynaklandığı tahmin edilebilir.

Böylece Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan kırsal nüfusun %26-27’sı 2.000 metrenin üstünde ve 1.000 metrenin altındaki basamaklarda toplanmıştır.

Netice itibarıyla Doğu Anadolu Bölgesinde nüfusun dağılışında ve tüm faaliyetlerinde başta yükselti olmak üzere diğer fiziki şartların da önemli bir rolü vardır.

Tablo 22: Doğu Anadolu İllerinde Yükselti Kademelere Göre Kırsal Nüfus Dağılışı. Doğu Anadolu İlerinde Yükseltilere Göre Kırsal Nüfus İller Dağılışı Kırsal Nüfusu 0-1000 1000-1500 1500-2000 2000-25000 2500+ Toplam Ağrı 276.435 6.500 202.000 68.000 276.500 Bingöl 130.269 2.000 84.000 43.000 1.000 130.000 Bitlis 169.162 4.000 20.000 123.500 21.500 169.000 Elazığ 205.342 62.500 137.000 6.000 205.500 Erzincan 144.635 2.000 96.500 36.500 9.500 144.500 Erzurum 376.838 10.000 297.000 70.000 377.000 Hakkâri 97.126 8.500 10.500 54.500 23.500 97.000 Kars 182.871 500 14.000 88.000 80.500 183.000 Malatya 353.945 67.500 201.500 84.000 1.000 354.000 Muş 294.151 226.500 63.000 4.500 294.000 Tunceli 39.108 7.500 21.500 10.000 39.000 Van 430.548 245.500 185.000 430.500 Şırnak 141.869 72.000 27.500 25.000 17.500 142.000 Ardahan 94.031 65.000 29.000 94.000 Iğdır 87.052 60.500 10.000 11.000 5.500 87.000 Toplam 3.023.382 287.000 865.500 1.354.000 516.500 3.023.000 Yükseltilere Göre %'si 9.49 28.63 44.79 17.09 100 Kaynak: DİE ve Harita Genel Müdürlüğünde Değerlendirilmiştir.

193 Grafik 8: 2000 Doğu Anadolu İllerinde Yükselti Kademelere Göre Kırsal Nüfus dağılışı.

2000-Doğu Anadolu İllerinde Yükselti Kademelere Göre Kırsal Nüfus Dağılışı

Iğdır

Ardahan

Şırnak

Van

Tunceli

Muş

Malatya 2000-25000 1500-2000 Kars 1000-1500 Hakkari 500-1000

Erzurum

Erzincan

Elazığ

Bitlis

Bingöl

Ağrı

0 100000 200000 300000 400000 Ki şi

Kaynak: DİE ve Harita Genel Müdürlüğünde Değerlendirilmiştir.

194 3.4.9. Doğu Anadolu’da Hane halkı Sayıları ve Dağılışı:

Türkiye’deki hane halkı büyüklükleri zaman ve bölgelere göre farklılıklar göstermektedir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin geneline bakıldığında, bölgede ve özellikle kırsal alanlarda geniş ve ataerkil ailelerin yaygın olduğu yerlerdir. Bölgedeki geniş ve ataerkil aile yapısı farklı nedenlerden dolayı uzun süreden beri devam edegelmiştir.

Doğu Anadolu Bölgesi genellikle hane halkı büyüklüğü olarak ülke genelinin üzerinde seyretmiştir. 1980 yılı Türkiye hane halkı büyüklüğü 5,3 iken bölgenin hane halkı büyüklüğü 7’nin üzerindedir. Bölgede iller bazında da farklılıklar gözükmektedir. Örneğin; en küçük hane halkı büyüklüğü 6 ile Erzincan, 6,1 ile Elazığ, 6,2 ile Malatya, 6,5 ile Erzurum, 7,2 ile Kars ve Tunceli, 7,3 ile Ağrı, 7,8 ile Van, 8,1 ile Bitlis ve Muş, 8,5 ile de Hakkâri gelmektedir275. Bölgenin doğusuna doğru gidildikçe hane halkı büyüklüğü artmaktadır. Yine kent merkezlerinden ziyade kırsal alanlarda hane halkı büyüklüğü daha yüksektir.

1990 yılı genel nüfus sayımı sonuçlarına göre ülkenin toplam hane halkı sayısı 11,19 milyon olarak tespit edilmiştir. Bu mevcudun %43’ü nüfusu 5000’den az yerleşim birimlerinde bulunurken, %57’si kasaba ve şehirlerde yaşamaktadır276 (5000’den fazla yerleşim birimleri). Ancak kır- şehir oranları ise, kırsal alandaki hane halkı büyüklüğünden dolayı (nüfusun %41 kırsal alanda bulunduğu), kırsal alandaki hane halkı sayısı toplam kırsal nüfusu %41 iken, hane halkı bu rakamından 3-4 puan daha az olduğu tahmin edilebilir. Nedeni ise; kırsal alanda hane halkı büyüklüğünden kaynaklanmaktadır.

2000 yılına gelindiğinde bu sayı 15.07 milyon hane halkına ulaşmışken, her üç hane halkından bir tanesi kırsal alanda ve ikisi ise il ve ilçe

275 DİE, 2004, 1980-2003 İl Göstergeleri, Ankara, s, 10. 276 Ali ÖZÇAĞLAR, Rüya KASARCI, 1996, Türkiye’de Hane halkı Sayılarının Coğrafi Dağılışı ve Kır Kesimi Hane halkı Sayısının Ekonomik Faaliyete Göre Ayrımı, Türkiye Coğrafyası Dergisi, Sayı: 5, Ankara, s, 1.

195 merkezlerinde bulunmamaktadır. Nüfusun %35,1’i kırsal alanda bulunurken, kırsal alanda hane halkı büyüklüğünden dolayı hane halkı sayısı bu orandan daha az orana sahiptir.

1990 yılında hane halkı büyüklüklerine göre illere ve coğrafi bölgelere dağılımlarına bakıldığında; Türkiye’de ortalama olarak bir hane halkı içerisinde 4,5 (4-5) kişi yaşamaktadır. Bu miktar her yerde aynı olmayıp, coğrafi bölgelere ve illere göre değişiklik göstermektedir. Bir hane halkı içindeki kişilerin sayısı o hane halkının büyüklüğünü vermektedir.

Buna göre, hane halkı büyüklüğü Türkiye ortalama değerine (4-5 kişi) eşit olan illerin sayısı 19’dur. Bu illerin coğrafi bölgelerine bakıldığında ülkenin batısında ağırlık kazanmaktadır. Hane halkı büyüklüğü 5-7 kişi arasında olan il sayısı ülke genelinde 39’dur. Doğu Anadolu Bölgesinde, Erzincan, Elazığ, Malatya, Erzurum, Tunceli, Kars illeri bu gruba girmektedir. Ortalama hane halkı büyüklüğü 7 ve daha fazla kişiden oluşan illerin sayısı ise, 10’dur. Bu illerin hepsi Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yer almaktadır. Doğu Anadolu Bölgesi’nde yeralan iller; Bingöl, Ağrı, Bitlis, Van, Muş, Hakkâri ve Şırnak illeridir. Yani bölge genelinin ortalama hane halkı büyüklüğü ortalama 7 kişiden fazladır. Hakkâri ilinin idari sınırları içerisinde bulunan kırsal yerleşmelerde hane halkı büyüklüğü ortalama 9 kişiye yaklaşmaktadır ki, Türkiye ölçüsünde en yüksek değere sahiptir277.

Hane halkı büyüklüğü bakımından Türkiye ortalama değerinin (4-5 kişi) altında değere sahip 5 ilden hiç birisi Türkiye’nin doğusunda bulunmamaktadır.

1990 yılında Türkiye’deki hane halkı büyüklüğü ile ilgili olarak şu sonucu çıkarmak mümkündür; Sosyo-ekonomik yönden gelişmemiş, aşiret yapısına yaygın, hala çok eşliliğin yaygın olduğu ve çocuklu ataerkil aile

277 Ali ÖZÇAĞLAR, Rüya KASARCI, 1996, Türkiye’de Hane halkı Sayılarının Coğrafi Dağılışı ve Kır Kesimi Hane halkı Sayısının Ekonomik Faaliyete Göre Ayrımı, Türkiye Coğrafyası Dergisi, Sayı: 5, Ankara, s, 4.

196 yapısının egemen olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki illerde (bölgenin doğu kısmında)ortalama hane halkı büyüklüğü 7-9 kişiye yaklaşmaktadır. Sosyo-ekonomik bakımdan önemli atılımlar yapmış, şehirleşmenin fazla olduğu batı bölgelerinde ise daha çok birkaç kişiden oluşan çekirdek ailelerin egemen olduğu ortaya çıkmaktadır.

Ülke genelinde şehir kesimindeki hane halkı sayısı az gibi görünmesine rağmen Doğu Anadolu bölgesi ve illeri çok farklı bir sonuç sergilemektedir.

Türkiye genelinde ise en fazla kırsal hane halkına sahip olan iller ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bulunmaktadır. Buna göre hane halkı sayısının, toplam hane halkı sayısı içerisindeki en yüksek payına Doğu sahiptir. Ancak Anadolu’nun doğu kısmında bu oran oldukça fazla olup bölge bazında farklılıklar gözükmektedir. Örneğin; idari alanları içerisindeki toplam kır hane halkı mevcuduna ülke ve bölgenin en yüksek kır hane halkı sayısına sahip iller, Tunceli, Bingöl, Muş, Ağrı, Kars, Van ve Erzincan gelmektedir.

Kırsal kesim hane halkı sayısının bölge illeri arasında en yüksek olan iller; Kars, Erzurum, Malatya, Van, Elazığ, Ağrı, Muş, Erzincan ve Bingöl başta gelmektedir.

1990 yılında bölgedeki hane halkı büyüklüğü ortalaması 7’nin üzerindedir. Bölge illeri bazında da farklılıklar gözükmektedir. 8 ve üzerinde olan iller; Bitlis, Hakkâri, Muş, Van ve Şırnak gelmektedir. 8,7’lik ortalama ile en yüksek büyüklüğe sahip olan il Hakkâri’dir. Hane halkı büyüklüğü olarak 6’nın altında olan iller; Erzincan 5,5, Elazığ 5,7, Malatya 5,8’dir. Kalan iller ise 6 ile 8 arasında değişmektedir. Örneğin Ağrı 7,8, Kars 6,8, Bingöl 7,4, Tunceli 6,4’tür.

2000 yıllarına gelindiğinde bölgedeki ortalama hane halkı 6,3 ile ülke genelinin çok üzerinde idi. İller bazına bakıldığında en yüksek iller; 8,3 ile Şırnak, 8,2 ile Muş, 7,9 ile Hakkâri, 7,8 ile Bitlis, 7,6 ile Ağrı ve 7,5 ile

197 Van’dır. 7’nin altında ve bölge ortalamasının üzerinde olan tek il Bingöl’dür. diğer iller ise bölge ortalamasının altında kalmaktadır. Örneğin; Iğdır 6,2, Kars 6, Ardahan ve Erzurum 5,7’dir. Bölgenin en düşük ortalamalı illeri ise 5,4 ile Malatya, 5,2 ile Elazığ, 5 ile de Tunceli ve Erzincan gelmektedir278.

Bölge genelinin hane halkı büyüklüğüne bakıldığında; 1 kişilik hane halkı büyüklüğü 24.758 olup bölge genelinin %2,4’ünü oluşturmaktadır279. Ülke genelinde ise bu oran %5,3’lük ortalamaya sahiptir280. Bölgenin 2 kişilik hane toplam hane halkı sayısı 73.025 ile bölge genelinin toplam hane halkı %7,1’ini teşkil etmektedir. Ülke genelinin 2 kişilik hane halkı ortalaması ise %13,9’dur. Bölgenin 3 kişilik hane halkı 96.029 ile bölge genelinin %9,3 ünü oluştururken bu oran ülke geneli için %17,1’dir.

Tablo 23: 2000 Doğu Anadolu Bölgesi ve İllerinde Hane Halkı Büyüklüğüne Göre Dağılımı.

ORTALA İLLER/ 10+ MAH.H. H.HALKI 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10+ TOPLAM H/ BÜYÜKL BÜYÜK %'Sİ ÜĞÜ AĞRI 784 2640 4292 6520 7530 8204 9811 6762 5726 18206 70475 25,8 7.6 BİNGÖL 720 2212 3541 5013 5457 5368 5758 3417 2531 5853 39870 14,7 6,5 BİTLİS 546 1924 2889 4326 5022 5497 8472 3845 3457 13068 49046 26,65 7,8 ELAZIĞ 3915 11038 13834 21565 19884 13937 12257 5154 3408 7471 112463 6,64 5,2 ERZİNCAN 2824 7332 7209 10519 10092 7652 8443 2133 1464 3360 61028 5,5 5 ERZURUM 4476 13583 16668 25127 26510 22906 22985 9296 6198 15398 163147 9,44 5,7 HAKKARİ 335 1069 1921 2473 2565 2788 3691 2346 2182 8030 27400 29,3 7,9 KARS 1051 3581 5342 8685 8995 8002 6776 4046 2782 6246 55506 11,25 6 MALATYA 5153 14514 18689 29734 28633 21928 20689 7309 4813 12256 163718 7,5 5,4 MUŞ 602 1923 3181 4572 5429 5971 8012 4650 4320 17266 55926 30,87 8,2 TUNCELLİ 1059 2470 2723 3298 2725 2170 1608 1025 744 1244 19066 6,5 5 VAN 1425 4880 8183 12675 13661 13420 14497 10791 8979 30003 118514 25,3 7,5

278 DİE, 2004, 1980-2003 İl Göstergeleri, Ankara, s.10. 279 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İllerinden elde edilmiştir. 280 DİE, 2004, Türkiye İstatistik yıllığı 2002, Ankara.

198 ŞIRNAK 549 1695 2383 3075 3468 4022 5340 3374 3261 12706 39873 31,86 8,3 ARDAHAN 689 2240 2404 3518 3885 3647 3137 1901 1221 2136 24778 8,6 5,7 IĞDIR 630 1924 2770 4076 4199 3583 3314 2158 1677 3836 28167 13,6 6,2 TOPLAM H. HALKI 24758 73025 96029 145176 148055 129095 134790 68207 52763 157079 1028977 15,26 6,3 D.A. H.H %'Sİ 2,4 7,1 9,33 14,11 14,39 12,55 13,1 6,63 5,13 15,26 100 - - TÜRKİYE GENEL 803120 2097823 2578281 3534911 2302818 1387646 2365494 15070093 - 4.5 TÜRKİYE GENEL.%'Sİ 5.33 13.9 17.1 23.45 15.28 9.2 15.7 100 - - Kaynak: DİE kaynaklarından derlenmiştir.

Bölgenin 4 kişilik hane halkı büyüklüğü 145.176 ile %14,1’ini teşkil ederken bu ortalama ülke genelinde %23,45’tir. Görüldüğü gibi bölgedeki 1, 2, 3 ve 4 kişilik hane halkı büyüklüğü, ülke genelinin çok altındadır. Bölgedeki 1, 2, 3 ve 4 kişilik hane halkı büyüklüğünün ortalamalar toplamı %33’e yaklaşırken bu ortalama ülke genelinde ise %56,8’e yaklaşmaktadır. Yani küçük aile tipi bölgede yaygın değildir.

Bölgenin 5 kişilik hane halkı büyüklüğü 148.055 ile %14,39 iken bu ortalama ülke geneli için %15,28’dir. Buna dayanarak 5 kişilik hane halkı büyüklük ortalamalarına bakıldığında bölge ile ülke geneli arasında yakınlaşma görülmektedir.

6 kişilik hane halkı büyüklüğü bölge genelinde 129.095 ile %12,55 iken, bu ortalama ülke geneli için %9,2’dir. 6 kişilik hane halkı büyüklüğü bölge ortalaması, ülke geneli ortalamasının üstüne çıkmaya başlamıştır. Nedeni ise 6 kişilik hane halkı ülke geneli, bölgede olduğu kadar yaygın olmamasından kaynaklanmaktadır.

Bölgenin 7 ve üstü kişilik hane halkı büyüklüğü sayısı 412.839 ile %40 iken, bu ortalama ülke geneli için %15,7’dir. Ülke genelinde 7 ve üstü kişilik hane halkı yaygın olup, bu sayı Doğu Anadolu Bölgesi için 10 ve üstü kişilik hane halkı şeklinde görülmektedir. Bölge illeri bazında 10 ve üstü kişilik hane halkında farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin; Şırnak ilinin ortalama hane halkı 8,3 iken, aynı ilin 10 ve üzeri kişilik hane halkı genel toplamın

199 %31,86’sını teşkil etmektedir. Yani her üç aileden bir tanesinin hane halkı sayısı 10 kişi ve üzerindedir.

Tablo 24: 2000 Türkiye ve Doğu Anadolu Ortalama Hane Halkı Sayısı.

H.halkı büyük 1 2 3 4 5 6 7+ Doğu Anadolu'da Hane 3 7 9 14 14 13 40 Halkı %'si Türkiye'de Hane Halkı 5 14 17 24 15 9 16 %'si Kaynak: DİE kaynaklarından hesaplanmıştır.

Grafik 9: 2000 Doğu Anadolu ve Türkiye'de Hane Halkı Büyüklüğüne Göre % dağılım Oranı

2000 Doğu Anadolu ve Türkiye'de Hanehalkı Büyüklüğüne Göre % dağılım Oranı

45

40

35

30

25 Doğu Anadolu %'si % 20 Türkiye %'si

15

10

5

0 1 2 3 4 5 6 7+ Hanehalkı Büyüklüğü

Kaynak: DİE kaynaklarından hesaplanmıştır.

200 Ağrı iline bakıldığında ise ortalama hane halkı büyüklüğü 7,6 iken, aynı ilin 10 ve üzeri kişilik hane halkı genel toplamın %25,8’ini teşkil etmektedir. Yani ortalama hane halkı 8’i geçince, 10 ve üzeri kişilik hane halkı genel toplamın %30’unu geçmektedir.

Sonuç olarak Doğu Anadolu Bölgesi’nde hane halkı büyüklüğü ülke genelinin çok üstünde seyretmektedir. Nedenleri ise; başta bölgenin doğum hızının yüksekliği, bölgenin sosyal yapısı sonucu ortaya çıkan aşiret yapısı, bölgenin kırsal alanın genişliği, çok eşlilik yaygınlığı, sanayiinin yaygın olmaması, eğitim seviyesinin düşük olması, güvenlik sorunu ve bölgede hala yaygın olan gizli işsizlikten kaynaklanmaktadır.

201 CUMHURİYETTEN İTİBAREN DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NİN SOSYAL VE KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ

4.1. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Cins Yapısı:

Bir ülkenin veya bir bölgenin nüfusunda kadın-erkek nüfusunun dağılımı, yalnız demografik yönden değil; sosyal ve ekonomik bakımdan da büyük önem taşır. Örneğin; çalışma çağındaki erkek nüfusun azlığı, kadınları çalışmaya itebilir. Evlenecek yaşlardaki kadın ve erkek oranındaki eşitsizlik, sosyal sorunlara yol açabilmektedir.

Türkiye genelinde 1940’lı yıllara kadar kadın nüfusu, erkek nüfusundan daha fazladır. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise bu denge erkeklerin lehine idi. Bu durum, yıllara ve illere göre farklılıklar gösterir. Nitekim 1914-1922 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesi, büyük nüfus kaybına uğramıştır. Bu kayıp, bazı illerde %70’i geçmiştir (Van Vilayeti gibi). İstatistiklerde Türkiye’nin doğusunda görülen erkek nüfus fazlalığında, kadınların nüfus sayımlarında kayıtlara fazla yansımamasının etkisi vardır.

Türkiye nüfus piramitlerine bakıldığında, cins bileşiminde, özellikle I. ve II. Dünya Savaşlarının izleri görülen 1927-1945 yılları arasında kadın nüfus fazla olduğu halde, 1945’ten sonraki yıllarda erkek nüfus öne geçmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk nüfus sayımına bakıldığında (1927 yılında) cins bileşiminde her 1.000 kadına 927 erkek düşmektedir (her 1000 erkeğe 1079 kadın düşmektedir)281. Yani toplumda her 100 kişiden 52’si kadın ve 48’i erkekten oluşmaktadır. 1935 yılına gelindiğinde ülke genelinde cins oranı 965’e yükselirken, 1940 yılında bu oran birbirine yaklaşarak ‰997 olmuştur. Bu değişim sürecinde I. Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı’nın etkisi göze çarpmaktadır. 1945’ten günümüze Türkiye nüfusunun cins yapısı toplam nüfus içerisinde ele alındığında erkek nüfusun fazla olduğu ortaya

281 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri, Ankara, s, 18.

202 çıkmaktadır. Cins bileşiminin en yüksek olduğu yıllar, 1975 yılları olup oranı ise 1.058’e ulaşmış, 1985 yılından 2000 yılına kadar 1.027 düzeyinde seyretmiştir. Bu durum sayım yıllarına göre incelendiğinde, cins bileşimi oranlarının sayım yılları baz alındığında son derece hareketli olduğu görülmektedir. Şüphesiz bu durumla ilgili olarak daha gerçekçi sonuçlara ulaşmak için coğrafi bölgelere, yörelere ya da daha küçük idari ünitelere (il, ilçe ve köy) bakmak gerekmektedir. Böylece daha ilginç ve gerçekçi, sosyal hareketleri ve olayları en aydınlık biçimde yansıtan görüntüler elde edilebilir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde cins oranları, 1927’den bu yana, Türkiye ortalamasının üzerinde erkek fazlalığını göstermektedir. Bu durum üç temel etmenden kaynaklanmaktadır. Bunlar:

1- Doğumda cins oranının yüksekliği282,

2- Kadın nüfusunun istatistiklere az yansımasıdır.

3- Doğu illerindeki askeri birliklerin varlığından kaynaklanmaktadır.

4.1.1. 1935 Yılı Cins Oranlarının Coğrafi Dağılışı:

Türkiye’de 1935 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre, ülke genelinde kadın nüfusu erkek nüfustan fazlaydı. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise kadın nüfusun ülke geneline ters düştüğü ve her 1.000 kadına ancak 1.017 erkek düştüğü görülmektedir283. Doğu Anadolu Bölgesi’nde 1.000 kadına 960 erkeğin düştüğü sahalar bulunmamakla birlikte, 1000 kadına düşen erkek sayısının 961-999’a düşen sahalar ise küme halinde Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğu sahalarında (Erzincan, Erzurum ve Malatya) iken, Elazığ ilinde bu sayı 1000,3’tür. Yani kadın-erkek sayısı eşit durumdadır.

282 Doğumda cins (erkek) oranının genelde ağırlıklı olması, doğurganlığı yüksek olan nüfuslarda bir erkek fazlalığı ortaya çıkmasına neden olmaktadır. 283 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van İlleri hesaplanarak elde edilmiştir.

203 Erkek nüfusun lehine olan iller ise (1.000 kadına düşen erkek sayısı) en yüksek iller sırayla; Kars ili 1.110, Van ili 1.099, Ağrı ili 1.092 ve Muş ili 1.047’dir.

Yaş grupları bağlamında bakıldığında ise: Doğu Anadolu Bölgesi’nde genellikle küçük yaşlarda (25 yaşına kadar) (Ağrı, Elazığ, Erzincan ve Kars); Malatya ilinde 20 yaşa kadar, Muş ilinde ise15-19 yaş grubu hariç 25-29 yaş grubuna kadar erkek nüfusun daha fazla olduğu görülmektedir. 30 yaş grup üstü ise bir tutarsızlık söz konusudur. Ağrı ili 25-29, 30-34, 40-44 ve 50-54 yaş gruplarında kadın nüfusu erkek nüfusundan fazladır. Elazığ ili 55-59 erkek nüfusu az farkla fazlayken diğer yaş gruplar ise kadın nüfusu lehine olmuştur. Erzincan ve Erzurum illerinde erkek nüfusun fazla olduğu yaş gruplarında ise 55-59 ile 65 ve üstünde görülmektedir. Malatya ilinde ise 20- 24 ve üstü yaş gruplarının kadın sayısı erkek sayısından fazladır. Muş ilinde ise 45-49 ile 55-59 ve üstü erkek nüfusu daha fazladır. Kars ilinde 25’in üstündeki yaş ise 45-49, 55-59 ve 65’in üstü yaş grubunda erkek nüfusu daha fazladır. Van ilinde ise 30 yaşa kadar 15-19 yaş grubu hariç erkek nüfusu fazlayken, daha yüksek yaş gruplarında ise, 45-49, 55-59 yaş grubu ve üstü gruplarında erkek nüfusu daha fazladır.

1935 yılı istatistikleri incelendiğinde 15 yaş grubuna kadar anormalliğin kadın - erkek oranlarında olduğunu (erkekler, kadınlardan çok fazla) ve bu oranlar pek inandırıcı gelmese de erkekler arasında nüfus kaydının kız çocuklardan daha iyi olduğunu görmek pek de zor değildir. Yani doğan çocuklarda erkeklerin sayısı her ne kadar daha fazla olsa bile; o bölgenin fiziki, tarihi ve sosyo-ekonomik şartlarına bakıldığında yeni bir sorun olduğu anlaşılır. Örneğin Van ilinde 0-4 yaş grubunda her yüz kişiden 56’sı erkek ve 44’ü kadın iken284, cins oranı 1000 kadına 1270 erkek düşmektedir. Aynı şekilde Malatya (1224) ve diğer illerde farklılıklar daha az olsa bile yine erkeklerin lehinedir. 35-39 yaş grupları ve üstünde ise bu tutarsızlık kayıt sırasında, I. Dünya Savaşı’nda belli yaş grupların daha fazla

284 DİE, 1937, 1935 Van Genel Nüfus Sayımı, Ankara.

204 nüfus kaybından ve doğru bilgi verilmemesinden kaynaklandığı tahmin edilebilir.

4.1.2. 1935 Sonrası Cins Oranlarının Coğrafi Dağılışı:

1935–1945 yıllarında erkek nüfusun fazla olduğu Doğu Anadolu’nun özellikle de doğusunda kadının az sayılmasından (özellikle kır kesiminde kadınlar) ve II. Dünya Savaşı’nın tedirginliğinden kaynaklanmaktadır.

1950 yılında cins oranı ise 1019 iken, 1960 yılına göre ülke genelinde 1000 kadına düşen erkek sayısı 1042’den 1970 yılında 1023’e gerilemiş bulunmaktadır285. Doğu Anadolu Bölgesi’ne bakıldığında, İçel, Adana, Kahramanmaraş, Malatya, Erzincan, Erzurum ve Kars illeri ve bu alanın güneydoğusunda kalan sahalar erkek nüfusun fazla olduğu alanlardır. Erkek nüfusun azami boyutlara ulaştığı Ağrı, Bitlis, Van ve Hakkari illeri ile kadın nüfusun fazla olduğu sahalar arasında bir tampon bölge olarak nitelenebilecek durumdadır. Bu alan, 1000 kadına 1001-1080 erkeğin düştüğü sahalardır. Tunceli ili ise 1000 kadına 961-999 erkeğin düştüğü bir alan olarak ayrılmaktadır.

1980 yıllarına gelindiğinde ülke genelinde olduğu gibi bölge bazında üç ayrı bölgeye ayırt edilebilir. 1980 yılına bakıldığında; doğudan batıya doğru, dikkat çekici üç alan görülmektedir. En doğuda erkek nüfusun en fazla olduğu iller; Kars, Ağrı, Bitlis, Van, Siirt ve Hakkari illeri, I. bölge olarak görülebilir. II. Bölge ise erkek nüfusun birinci bölgeye göre bir derece azaldığı, Erzurum, Bingöl, Muş, Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa ve Mardin illeridir. Son bölge ise Erzincan, Tunceli, Malatya, Elazığ, Adıyaman, Gaziantep illerinin yer aldığı erkek nüfusun II. bölgeye göre bir derece daha azaldığı III. Bölge olarak tampon bir sahayı oluşturmaktadır. Nedenlerine bakıldığında, 1980 yılında doğu ve güneydoğu siyasi sınırlarında görülen karışıklıkların önlenmesi ile asker nüfusun yeni yeni kaydırıldığı sahalar, erkek nüfus yoğunluğunun izlerini taşır niteliktedir.

285 Alaettin Tandoğan, 1998, Türkiye Nüfusu, Trabzon, s, 112.

205 1980 yılı sayım sonuçlarına göre Türkiye nüfusunda 1000 kadına 1029 erkek düşerken, bu durum 1985’te 1027’ye gerilemiş, 1990 ve 2000 yılında hiç değişmeyerek 1027 olarak gerçekleşmiştir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde küçük bir kümeleşme gösteren Elazığ ve Bingöl illeri de 1000 kadına 961-999 erkeğin düştüğü sahaların bir parçasıdır.

Erkek nüfusunun fazla olduğu sahaların başında ilk göze çarpan alan, terör olaylarının yoğunlaştığı sahalardır. Özellikle en stratejik durumda olan Şırnak ve Hakkari illeri 1000 kadına 1081’den daha fazla sayıda erkeğin düştüğü ve adeta garnizona ayrılmış sahalardır. Bu sahaların arkasında, 1000 kadına 1041-1080 erkeğin düştüğü tampon sahalar olup bu alanlar; Şanlıurfa, Diyarbakır, Muş, Batman, Bitlis ve Siirt ili sahalarıdır. Yine asker nüfusun çokluğuna bağlı olarak oranın erkekler lehine çıktığı görülmektedir.

1990 yılında, 1970’teki durumu izleyen ve İçel ili ile başlayıp, kuzeydoğuya doğru devam eden doğrusal bir kuşak bulunmaktadır. Bu alan; İçel, Adana, Kayseri, K. Maraş, Malatya, Tunceli, Erzurum, Kars, Iğdır, Ağrı ve Van, biraz daha güneyde Hatay, Gaziantep, Adıyaman ve Mardin illerini de kapsamaktadır. Bu illerde 1000 kadına 1001-1041 erkek düşmektedir. Bu durumu ile sözü edilen iller, doğal bir cins bölünüşüne sahip görünmekte ise de asker nüfusun erkekler oranını yükselten illerin sayısı da az değildir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nin iller bazında 1950-1980 nüfusun cins dağılımına bakıldığında;

4.1.2.1. Ağrı İli: Ağrı ilinde cins oranları, 1955’ten 1985 yılına kadar, Türkiye ortalamasının üzerinde bir erkek fazlalığı görülmektedir. Bunun iki temel etmeni vardır ki, bunlar; doğumda erkek oranının yüksekliği ve ilde askeri birliklerin fazlalığıdır.

1955-1960 dönemindeki yüksek doğurganlığa karşın, cins oranının kırsal alanda çok küçük bir hareketin olması, bu alandan kentsel merkezlere

206 önemli bir erkek göçünün olduğunu gösterir. Buna karşılık kentsel alanda cins oranında büyük ölçüde bir gerilemenin ortaya çıkması, kırsal alandan kopan nüfusun ikinci aşamada il dışına göç ettiği şeklinde değerlendirilebilir.

1960-1970 yılları arasında cins oranlarında gerilemenin gerek kırsal, gerekse kentsel alanlarda sürmesi, kentleşme ve göç olayının, önemini koruduğunu gösterir. Bu dönemde görülen gerilemenin 1965-1970 yılları arasında şiddetlenmesi, en yüksek kentleşme ve göç hızlarının bu dönemde gerçekleştiğini kanıtlamaktadır. Göçün aşamalı niteliğine ilişkin bir başka gösterge de Ağrı kenti cins ve yaş gruplarıdır. 1970-1975 döneminde kentsel ve kırsal alanlar için erkek oranının yeniden yükselmesi öncelikle kentleşme hızının yavaşladığını göstermektedir. Göç açısından ise, bu dönemde diğer illerden yapılan göçün artmasıdır. 1980 yılında Ağrı kentinde cins oranının ‰2.029 olması yoğun kentleşmeyi, buna karşılık (15-49) yaş grubunun %30 gibi çok küçük bir paya sahip olması, kentleşen bu nüfusun önemli bir kısmının il dışına yöneldiğini göstermektedir.

4.1.2.2. Bingöl İli: Bingöl’de nüfusun cins yapısı, 1950’den sonra Türkiye genelini aşan bir erkek fazlalığı vardır. Bu durum, ildeki yüksek doğum düzeyinden kaynaklanmaktadır. 1960’lı yıllarda ve özellikle il dışına yönelik göç hareketiyle erkek nüfusun payında zaman içinde bir gerileme olmuş, il ve ülke cins yapıları arasındaki fark giderek azalmıştır. Ancak 1970 sonrasında, erkek oranının yeniden ve ülke ortalamasını aşan ölçüde yükseldiği gözlenmektedir286.

Aile ölçeğindeki göçün, kadın ve erkek nüfusları birlikte ve eşit oranlarda olması, hareketin cins yapısı üzerindeki etkisini azaltmıştır. Yüksek doğurganlığın sürmesi ile de, erkek nüfus payı yeniden büyümüştür.

Erkek nüfus payında 1970’e değin gözlenen gerilemenin kırsal alan için daha önemli olması, göç ve kentleşme olgusunun sonucudur. Buna karşılık, Bingöl kentinde cins oranının yüksekliği kırdan kopan nüfusun özellikle il

286 DİE, 1977, 1975 Türkiye Genel Nüfus Sayımı, Ankara.

207 merkezine yöneldiğini göstermektedir. Ancak, kırsal alandan kopan nüfusun ikinci aşamada diğer doğu illerine olduğu gibi il dışına da (batıya) bir göç hareketi sözkonusudur.

4.1.2.3. Bitlis İli: Bitlis’te her zaman ülke genelini aşan bir erkek fazlalığı olmuştur. İlin çoğunlukla erkek nüfusun katıldığı dışa göç olgusuna konu olmasına karşın, doğurganlığın yüksek oluşu ve ilin askeri özellikleri bu sonucu ortaya çıkarmıştır.

Cins yapısı kırsal ve kentsel alanlar açısından incelendiğinde ise, kentsel alanda her zaman il genelini bile aşan bir erkek fazlalığı bulunduğu gözlenir. Kentsel alandaki erkek nüfus, özellikle 1960-1970 yılları arasında hızla büyüyerek, payını yükseltmiştir. Aynı yıllar Bitlis’te kırdan kente en yoğun göçün gerçekleştiği bir dönemdir.

1970’li yıllarda kentleşmenin hızını yitirmesiyle birlikte, kentsel alandaki erkek fazlalığının da gerilediği görülmektedir. Bunun nedenleri ise, Bitlis’te il dışına göçün, kırsal alandan olduğu kadar, il merkezinden de kaynaklanması, kırdan kopan ve il merkezine göç eden nüfusun, burada yeterli iş olanakları bulamayıp, il dışına yönelmesi ve Bitlis ilinde kentte doğurganlığın düşük olmasından kaynaklanmaktadır.

4.1.2.4. Hakkari İli: Her ne kadar Türkiye genelinde erkek fazlalığı zaman zaman azalıp çoğalsa da Hakkari’de erkek nüfus oranı her zaman kadın nüfus oranının üzerinde olagelmiştir. Aynı zamanda Hakkari’deki erkek nüfus oranı Türkiye genelindekinden de fazladır. 1950-1975 yılları arasında il nüfusunun %53-54’ünü erkekler, %46-47’sini ise kadınlar oluşturmaktaydı287.

İl nüfusunda görülen erkek fazlalığı, hem kentsel hem de kırsal alanlarda söz konusudur. Bununla birlikte kentsel yerleşimlerdeki erkek nüfus oranının il genelini de aşan bir ağırlığı vardır. 1975’te kentsel

287 DİE, 1977, 1975 İdari Bölünüşe Göre Genel Nüfus Sayımı, Ankara.

208 yerleşimlerde erkek nüfus oranı %59’a yaklaşıyordu. Kırsal yerleşimlerde ise, söz konusu oran %53 idi. Yine ilin nüfus hareketleri bakımından gösterdiği durağanlık nedeniyle her iki kesimdeki cins oranları 1950-1975 arasında pek değişmemiştir.

4.1.2.5. Elazığ İli: 1950-1980 yılları arasında Elazığ nüfusunun cins yapısı, Türkiye genelindekine benzerlik göstermektedir288. Elazığ’da da bütün yıllarda bir erkek fazlalığı olsa bile bu fazlalık diğer doğu illeri gibi bir aşırılık kazanmamıştır.

1950’lerden sonra ilde giderek artan kamu yatırımları ve 1965’ten sonra Keban Barajı inşaatının yarattığı istihdam olanakları bir işgücü akımını başlatmıştır. Ancak, göçlerin çekirdek aile (ana, baba, çocuklar) ölçeğinde gerçekleşmesi nedeniyle kadın-erkek oranları 1950-1975 döneminde pek değişmemiştir. Aynı durum, kent merkezleri için de geçerlidir.

4.1.2.6. Erzincan İli: İş amacıyla Erzincan dışına göç eden aile reisi, erkek göçü önemini korumakla birlikte, Erzincan nüfusunun cins yapısında erkek nüfus payının ağırlıklı olduğu, ayrıca erkek oranı sürekli geliştiği görülmektedir. Bu durum, ildeki askeri birliklerin varlığından kaynaklanmaktadır (Özellikle askeri birlikler, Erzincan kentinde çok daha yüksektir). Ayrıca, kırsal ve kentsel alanların cins yapısı arasındaki farklılaşma, kentleşme ile açıklanabilir (erkek göçü). Kırdan kente göç hareketi çoğunlukla aile reisi düzeyinde gerçekleştiği için kırsal alanda kadın nüfus payını arttırırken, kentsel alanda da erkek oranını yükseltmektedir. Ancak ilde en önemli kentleşme hareketinin gerçekleştiği 1960-1970 döneminde erkek oranı kırda hızla gerilerken, kentsel alanda da erkek nüfus payı azalmış, kırdan kopan nüfus, il dışına yönelmiştir. Ayrıca il dışına göçe kentsel alanın da ikinci bir kaynak oluşturduğu görülmektedir.

288 DİE, 1982, 1980 Elazığ Genel Nüfus Sayımı, Ankara.

209 1970 sonrasında ise, kırsal alanda erkek nüfus payı yeniden yükselmiş, kentsel alanda ise askeri birliklerin varlığına karşın, il dışına göçün etkisi ile gerileme sürmüştür.

4.1.2.7. Erzurum İli: Erzurum nüfusunun cins yapısı ülke genelinde de olduğu gibi bir erkek fazlalığı göstermektedir289. 1950 sonrasında, ülke genelindekine koşut olarak küçük dalgalanmalar olmuşsa da erkek nüfus oranı her zaman kadın nüfus oranının üzerinde olagelmiştir.

Erzurum nüfusunda cinse göre dağılım, kırsal ve kentsel alanlarda önemli ölçüde farklıdır. Erzurum kentindeki asker nüfusun fazlalığı nedeniyle, ilin kentsel kesiminde nüfus oranı, kadın nüfusuna göre çok büyük olagelmiştir.

İlin kırsal yerleşim alanlarında ise kadın ve erkek nüfus oranları birbirlerine çok yakındır. Bu durum kırsal alandan koparak, Erzurum ili kent merkezlerine ya da batı illere göçün daha çok aile düzeyinde gerçekleştiğini göstermektedir.

4.1.2.8. Kars İli: Kars nüfusuna cins yapısı açısından bakıldığında, bütün dönemlerde Türkiye ortalamasını da aşan bir erkek fazlalığı gözlenmektedir. İlden göç olgusuna karşın önemli bir erkek fazlalığının nedeni ise iki ayrı etmene bağlıdır. Bunlar; ilde doğum düzeyinin yüksek olması ve askeri birliklerdir.

Ancak göçlerin büyük çoğunlukla aile reisi göçü düzeyinde gerçekleşmiş olduğu 1955-1970 döneminde, erkek nüfus oranı gerilemiştir. 1970-1975 yılları arasında ise göçün artık “toplu aile göçü” niteliğine bürünmesi ve daha önemlisi, evvelce göç etmiş aile reislerinin eş ve çocuklarını yanlarına aldırmaları ile ortaya çıkan kadın ve çocuk göçü bu etkiyi gidermiş ve erkek nüfus payı yeniden yükselmiştir.

289 Erzurum’un cins yapısı, Erzincan’ın cins ve yaş yapısına benzemektedir.

210 4.1.2.9. Malatya İli: Malatya ili nüfusunun cins yapısında ülke geneline koşut olarak erkek fazlalığı vardır. 1950’li yıllarda Malatya ilinin erkek nüfus oranı ülke genelinden daha fazladır. Ancak 1960’lı ve 1970’li yıllarda erkek nüfusunun kadın nüfusundan daha fazla olmakla birlikte, ülke genelinin erkek nüfusu ile karşılaştırıldığında daha az oranlarda seyretmektedir.

1975’te il nüfusunun %51,3’ünü erkekler oluşturuyordu. Ülke genelinde ise bu oran %51,4 idi.

Erkek-kadın nüfus oranları, kırsal ve kentsel yörelerde ve ilçeler bazında da farklıdır. İlin kırsal kesiminde kadın fazlalığı, kentsel kesiminde ise erkek fazlalığı vardır. Sanayileşmenin odaklaştığı ve tüm yönetsel işlevlerin toplandığı merkez ilçe, diğer ilçelerden ve kendi kırsal kesiminden çalışmak amacıyla göç eden kişilerin ilk yerleşim alanı olmaktadır. Bundan dolayı 1960’ta kadın nüfusu payı, kırsal kesimde %50,4 iken kentsel kesimde %47,6 idi. Bu oranlar 1975’te sırasıyla %50,1 ve %46,3’e düştü.

4.1.2.10. Muş İli: Muş nüfusunun cins yapısında ülke geneline göre, bir erkek fazlalığı görülmektedir. Bu duruma, yüksek doğurganlığın sonucu ve ilde askeri birliklerin varlığı yol açmıştır. 1975’te ülke genelinin erkek nüfusu %51,4 iken, Muş ilinde erkek nüfusun payı %52 idi.

Nüfusun cins yapısına bakıldığında, kentsel kesimlerde önemli bir erkek fazlalığı söz konusu iken, kırsal kesimde kadın-erkek dengesi (eşitliği) söz konusudur.

4.1.2.11. Tunceli İli: 1950’li yıllardan sonra Tunceli ili nüfusunun cins yapısı incelendiğinde, genelde erkek nüfus fazlalığı olmakla birlikte, kadın- erkek nüfuslarının birbirine çok yakın olduğu görülür. 1975’te il nüfusunun %50,3’ünü erkekler oluşturuyordu. Aynı yıl ülke genelinde bu oran %51,4 idi.

211 Nüfusun cins yapısı, kırsal ve kentsel kesimlerde oldukça farklıdır. İldeki askeri birliklerin mevcudiyeti nedeniyle, il ve ilçe merkezlerinde erkek nüfus fazlalığı, kırsal alanlarda ise, il dışına göçenler daha çok erkek olduğundan kadın nüfus fazlalığı görülür. 1975’te erkek nüfus oranı, kentsel kesimde %58,1’e ulaşmışken, kırsal kesimde %48,1 idi.

Kamu görevlileri ve askeri personelin yoğunlaştığı Tunceli merkezinde bir erkek nüfus fazlalığı görülmektedir. Bu nedenle Tunceli il ve ilçe merkezlerinde erkek nüfusun oranı hep yüksek düzeyde seyretmiştir.

4.1.2.12. Van İli: Doğu Anadolu genelinde ve özellikle doğu kısmında olduğu gibi Van’da da erkek oranı yüksektir. Nedenleri ise, doğum düzeyinin çok yüksek olması ve ilin coğrafi konumu nedeniyle asker birliklerin varlığından kaynaklanmaktadır. 1950-1975 yılları arasında cins oranları hep ülke ortalamasının üstünde seyretmiştir. Örneğin; 1975’te, il nüfusunun %52,6’sını erkekler oluştururken, ülke genelinde bu oran %51,4’tür.

İlde erkek nüfus fazlalığı, hem kentsel hem de kırsal yerleşmeler için söz konusudur. Ancak, kentlerde erkek fazlalığı çok daha belirgindir. Nedenine bakıldığında, il dışına göç eğilimi çok zayıf olduğundan, il nüfusu içinde kadın ve erkek oranları fazla değişmemiştir.

1950-1975’te kentsel yerleşmelerde nüfus genellikle %54-56 arasında değişirken, en yüksek oranlara ise 1960 ve 1970 sayım yıllarında ulaşmıştır.

Doğu Anadolu Bölgesi geneline bakıldığında 1985 cins oranı ülke ortalamasının (%102,7) üstünde seyretmiştir (%104). Bölgede kadınların fazla olduğu iller ise, Tunceli ili (cins oranı %98.3) ve Bingöl ili (%98.8) iken kalan illerde ise, erkek nüfusu daha fazla gözükmektedir. En yüksek oranlara sahip iller ise, Hakkari ili (%122,9), Bitlis ili (%108) ve Ağrı ili (%107,9) olarak görülmektedir.

1990 yılına bakıldığında bölgenin geneli 1985 yılına göre azalma gösterirken, yine de ülke genelinin biraz üstünde seyretmiştir. Cins oranının

212 en düşük olduğu illerin başında (%98,6) Elazığ ve (%98,8) Bingöl ili gelirken, cins oranının bölge ve ülke ortalamasının üstünde seyreden illerin başında ise (%119,5) Hakkari ili, (%113,9) Şırnak ili, (%109,5) Erzincan ili, (%107,4) Bitlis ili, (%104,4) Muş ili ve (%103,8) Van ili gelmektedir. 1990 yılında erkek nüfusunun azalmasının ana nedeninin bölge dışına göç olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında terör olayları nedeniyle bölgeye gelen asker sayısı da erkek oranlarını yükseltmektedir.

2000 yılına bakıldığında cins oranının ülke ortalaması %102,7 iken, bölge geneli ise bu oran %108,22 idi290. Bölge illerine bakıldığında ülke ortalamasının altında tek il %102,04 ile Elazığ ili gelirken, kalan 14 il ise ülke ortalamasının üstünde seyretmektedir. Cins oranlarının en yüksek olduğu iller ise, %139,62 ile Tunceli, %123,4 ile Hakkari ve %121,21 ile Şırnak illeridir. 1990-2000 yıllar arasında bölge genelinden bölge dışına göç olgusu özellikle erkekler arasında yaşanmıştır. Ancak buna rağmen bölge geneli ve özellikle bu illerdeki erkek fazlalığı 20-24 yaş grubun fazlalığından kaynaklandığı görülmektedir. Bu fazlalığın nedeni terör nedeniyle bölgeye yığılan askerlerdir (Tablo 25).

290 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İlleri hesaplayarak elde edilmiştir.

213 Tablo 25: 2000 Yılında Doğu Anadolu Bölgesinde Yaş Grupları ve Cins Oranı.

Cins Erzinca Tunce Ardaha Oranı Ağrı Bingöl Bitlis Elazığ n Erzurum Hakkari Kars Malatya Muş li Van Şırnak n Iğdır Toplam % 0-4 E 43568 15571 30706 28068 14662 56166 20378 20015 43463 34647 2870 77914 33845 6544 11300 439717 52 0-4 K 39231 14445 27523 26421 13762 52117 18796 18714 40148 31797 2901 72068 30990 6198 10608 405719 0-9 E 45044 17457 31268 30461 15085 56916 19519 20376 46349 38840 3377 75746 30435 7313 11660 449846 52.3 0-9 K 40108 16175 27383 28398 13929 52134 17556 18856 43040 34100 3103 69647 28032 6928 10978 410367 10-14 E 40286 18681 29056 32959 15819 59437 15780 20102 49843 36676 4298 64203 23103 7969 10991 429203 53.15 10-14 K 35564 15606 24522 29828 14461 52500 13624 18364 45244 30425 4054 56457 19854 7427 10307 378237 15-19 E 30647 14722 25069 33454 18843 55229 14419 16214 50668 28804 5285 46817 18581 7045 9487 375284 49.86 15-19 K 33629 15619 23315 32460 16448 55913 13051 18361 49186 28441 3981 52272 17618 7188 9846 377328 20-24 E 31208 17810 22025 33252 24474 56566 25095 24250 44314 22412 15937 47005 36494 9482 10056 420380 58 20-24 K 23321 13073 18147 28770 14073 46828 10649 14756 41855 20838 3675 39683 15362 5729 7552 304311 25-29 E 19055 10609 16131 23549 14334 38399 10021 13250 36293 17058 5040 32148 13915 5490 7277 262569 51.1 25-29 K 18612 10582 14214 25433 12229 36811 7952 12677 36867 15905 3566 32922 11614 4964 6637 250985 30-34 E 12928 7502 11467 19238 11514 28891 6370 9762 30600 12456 3292 22678 9349 3916 5309 195272 51.77 30-34 K 12577 7016 9849 19358 9867 27423 5281 9020 29136 11333 2535 22245 8293 3364 4615 181912 35-39 E 13014 6798 10623 18215 11046 27715 5619 9347 29231 11536 2596 21919 7573 3771 4886 183889 50.94 35-39 K 12358 6473 9157 19395 9939 27154 5009 9323 28705 10702 2473 21640 6428 3722 4597 177075 40-44 E 9029 4966 7336 15328 9443 22183 3782 7661 24062 8406 2047 15322 5015 3334 3958 141872 51.34 40-44 K 8978 4878 6598 15178 8118 21042 3547 7216 21959 7983 2004 15660 4766 2827 3709 134463 45-49 E 7650 3837 5970 12327 7733 18055 2542 5841 19447 6885 1678 11482 3980 2781 3150 113358 49.63 45-49 K 7735 4150 5840 13030 6869 18405 2848 5941 18674 6891 1872 12639 4164 2867 3095 115020 50-54 E 5927 3236 4496 10047 6192 15864 2115 5621 15551 5112 1395 9451 2955 2794 2406 93162 48.8 50-54 K 6353 3710 4632 10715 5954 16408 2196 5668 16168 5200 1554 10509 3328 2902 2371 97668 55-59 E 4598 2748 3460 8058 4840 12990 1625 4548 11875 4074 1146 7285 2462 2519 1751 73979 49.8 55-59 K 4727 2832 3347 8173 5213 13107 1466 4621 12308 3902 1370 6904 2335 2544 1709 74558 60-64 E 4014 2515 3010 7366 4474 11645 1287 3800 10759 3188 1370 5983 2281 2056 1493 65241 48.04 60-64 K 4322 2616 2848 8141 4958 12227 1338 4117 12236 3489 1431 6391 2370 2328 1747 70559 65+ E 6852 4947 5148 15269 10511 22006 2099 8211 21951 6062 4170 9944 3486 4788 3333 128777 48.24 65+ K 7286 5094 5420 16547 11916 22999 2575 8333 23565 6389 4519 10362 4460 4917 3761 138143 Blnmyn E 75 41 55 96 76 137 31 29 91 58 28 142 60 31 26 976 Blnmyn K 48 30 63 82 59 122 11 22 70 45 17 86 49 18 19 741 Toplam 528744 253739 388678 569616 316841 937389 236581 325016 853658 453654 93584 877524 353197 133756 168634 6490611 51.97 Kaynak: DİE Kaynaklarından Alınmıştır.

Cins oranlarına yaş grupları açısından bakıldığında; bölge genelinde 0- 4, 5-9, 10-14, 15-19, 20-24, 25-29, 0-34, 35,39, 40-44 yaş grupları arasında, sadece 15-19 yaş grubunda kadın fazlalığı vardır. Bu da çalışma yaşındaki erkeklerin bölge dışına yapılan göçünden kaynaklanmaktadır. Ancak 45-49 yaş grubu ve sonrasında her zaman kadın fazlalığı söz konusudur.

214 0-4 yaş grubunda her 100 kişiden 52’si erkek ve 48’i kadından ibaret iken, 5-9 yaş grubunun %52,3’ü erkek, %47,7’si kadındır291. 10-14 yaş grubunda ise, erkeklerin oranı %53,15, kadınların oranı ise, %46,85 seviyesinde kalmıştır. Ancak 15-19 yaş grubunda küçük farkla cins oranı erkeklerin aleyhine değişmiştir. Nüfusun her yüz kişiden 49,86’sı erkek, 50,14’ü kadından ibarettir. 20-24 yaş grubuna bakıldığında her yüz kişiden 58’ini erkek ve 42’sini kadınlar teşkil eder (Grafik 10). Bunun nedeni ise, bölgede yaşanan terör olaylarından ve bunun sonucunda bölgeye askeri birliklerin gönderilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu yaş grubunda iller bazında en yüksek erkek oranlara sahip il olarak Tunceli ili gelmektedir (her yüz kişiden 82,26’sı erkek ve 17,73’ü kadın)292.

25-29 yaş grubunda her yüz kişiden 51,1’i erkek ve 48,9’u kadın iken, 30-34 yaş grubunda her 100 kişiden 51,77’si erkek ve 48,23’ü kadından ibarettir. 35-39 yaş grubunda erkek oranı %50,94 ve kadın oranı %49,06’dır. 40-44 yaş grubunda her yüz kişiden 51,34’ü erkek ve 48,66’sı kadındır.

45-49 yaş grubunda her yüz kişiden 49,63’ü erkek ve 50,37’si kadın iken, 50-54 yaş grubunda %48,8’i erkek ve 51,2’si kadından ibarettir. 55-59 yaş grubuna bakıldığında her yüz kişiden 49,8’i erkek ve 50,2’si kadın, 60- 64 yaş grubunda %48,04’ü erkek ve %51,96’sı kadındır. Yine 65 ve üstü yaş gruplarında ülke genelinde olduğu gibi kadınlar erkeklerden daha fazladır. Her yüz kişiden 48,24’ü erkek ve 51,76’sı kadınlardan ibarettir. Bunun nedeni ise, kadınların ortalama yaşama oranının daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır.

291 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İlleri hesaplanarak elde edilmiştir. 292 DİE, 2002, 2000 Tunceli Genel Nüfus Sayımı, Ankara.

215 Grafik 10: 2000 Doğu Anadolu Bölgesi’nin Nüfus Piramidi.

75+ K 70-74 2000 Doğu Anadolu E Bölgesi 65-69

60-64

55-59

50-54

45-49

40-44

35-39

30-34

25-29

20-24

15-19

10-14

5-9

0-4

10.0 8.0 6.0 4.0 2.0 0.0 2.0 4.0 6.0 8.0 10.0 Kaynak: DİE Kaynaklarından Hesaplanmıştır.

216 4.2. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Yaş Yapısı:

Nüfus kütlesinin demografik yapısının etkileyici unsurları arasında en önemli öğelerden biri yaş yapısıdır. Özellikle askeri, siyasi, ekonomik ve sosyal bakımdan yapılan planlamada büyük önem arz etmektedir. Örneğin; 0- 4 yaş grubu fazla olduğu zaman kısa bir süre sonra eğitim, sağlık, sosyal tesis gibi alanlarda daha farklı ihtiyaçlar ortaya çıkmaktadır.

Ana yaş gurupları; birer yaş, beşer yaş ve 0-14, 15-64 ve 65 + yaş grupları olarak ayrılmaktadır. Ekonomide faal nüfusun ana yaş gruplarına (0-14, 15-64 ve 65 + yaş grupları) dağılımı, bağımlılık oranına ülke ve bölge planlamasına yardımcı olacak araçlardan birisidir.

Yaş Grupları Üç Temel Kategoride Ele Alınsa:

4.2.1. Birer yaş grubu: 1’er yaş grubu olarak nitelendirilen bu gurup, çok kullanılmayan bir kategori olup belli amaçlar ve dönemler içerisinde kullanılmaktadır. Bölge, il ve şehirlerde cinse göre sosyal olayların açıklanmasında yardımcı olabilecek bir unsurdur. Örneğin; Doğu Anadolu Bölgesi’nin bazı illerinde 21, 22, 23 ve 24 yaşlarındaki erkek sayısı kadınlara göre daha fazladır. Bu şekilde olmasının nedeni ise daha öncede sıklıkla ifade edildiği gibi bölgedeki askeri birliklerin var olmasından kaynaklanmaktadır. Bölgenin bir çok ilinde kırsal alanda çalışma çağındaki kadınların (16, 17 ve 18 yaşlardaki gibi) oranı erkeklerden daha yüksektir. Beş yaş altında çocukların birer yaş cinsine bakıldığında doğumda erkek oranının genelde ağırlıklı olarak, özellikle de doğum oranının yüksek olduğu bölgelerde görülmektedir.

Birer yaş gruplaması önemli bir kategoridir. Örneğin; bir yaşın altında çocuk sayısı, beş yıl sonra ilkokulda birinci sınıf öğrenci sayısını yansıtmaktadır. Aynı zamanda bölge dışına iş amaçlı göç eden erkeklerin sayısı kadınlardan daha fazla olduğu için bölgedeki belli yaş grubu

217 kadınların fazlalığı göze çarpmaktadır. Bazılarında 0 veya 5 ile biten yıllar nüfus kayıtlarına daha çok geçirilmektedir.

4.2.2. Beşer yaş grubu: 5’er yaş grubu ülke ve bölge planlamasında çok önemli bir yer almaktadır. Örneğin; ekonomik alanda nüfusun dağılımında, gelecekte olabilecek gelişmelerde önemli bir rol üstlenmektedir. Hizmet için de aynı açıklamalar yapılabilir. Örneğin, 0-5 yaş grubu okul sayısını belirleyici bir unsurken, 10-14 yaş grubu gelecekte iş arama ve konut ihtiyacını karşılamada belirleyici bir etken olarak kullanılabilir. Nüfusun 5’li yaş gruplarına göre bölünüşü de bölgedeki yüksek doğum eğilimini ve değişimini yansıtmaktadır.

1927 yılında Türkiye’de ilk nüfus istatistiği yapıldığında 0-4, 5-9, 10- 14, 15-19 vs. yaş gruplandırılması benimsenmemiştir. Ancak 1935 yılından itibaren günümüze dek beşer yaş grubu kullanılmış ve benimsenmiştir.

4.2.2.1. 1935 Yılı ve Sonrası Doğu Anadolu Bölgesinde Yaş Yapısı Analizi:

0-4 Yaş Gurubu: 1935 yılındaki bölgenin yaş piramidine bakıldığında bölge genelinde 0-4 yaş grubu nüfusunun çok geniş olduğu ve toplam nüfusun %19,04’e yakın bir orana sahip olduğu görülmektedir293. Dolayısıyle Bölgenin toplam 1.909.015 kişiden müteşekkil olan nüfusu içinde 363.506 kişi 0-4 yaş grubunda toplanmaktadır294. Nedenlerine bakıldığında, bu bölgenin I. Dünya Savaşı’nda kayıp olan genç nüfus (1935 yılında bu nüfusun 45-60 yaş arasında olduğu tahmin edilebilir), savaş sırasında çocuk ölümünün yüksek olması, doğurganlığın asgariye inmesinden ve 1930’lu yıllarda doğurganlığın yüksek olmasından kaynaklanmaktadır.

Bölge illeri incelendiğinde, bazılarında bu oranın bölge ortalamasının çok üstünde olduğu görülmektedir.

293 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van İlleri hesaplayarak elde edilmiştir. 294 Ülke genelinde 2.728.913 (%16,9).

218 Örneğin; Ağrı ili toplam nüfusunun %21.26’ye yakını bu grupta toplanmıştır295. Muş iline bakıldığında 0-4 yaş grubu toplam nüfusun %20.7’sini ve Van ili ise %20.07’sini oluşturmaktadır. Diğer iller ise bu oranın biraz altında seyretmiştir. Elazığ ili %16.46 ile bölgenin en düşük oranına sahiptir.

Bu yaş grubunda görülen rakamlarda genellikle erkek nüfusu kadınlardan daha fazla gözükmektedir.

5-9 Yaş Grubu: Bölge geneline bakıldığında toplam nüfusun %16.06’sını teşkil etmektedir296. Ülke ortalaması ise %14.47 iken, bu oran bölge illerinin bazılarında farklılıklar arz etmektedir. Örneğin; Van, Muş, Kars, Ağrı ve Erzurum gibi bölge ortalamasının üstünde seyrederken kalan iller de bölge ortalamasının altında seyretmektedir. 5-9 yaş grubu oranı hiçbir bölge ilinde %13’ün altına düşmemiştir. Aynı zamanda (Bölge ve bütün iller bazında) bu yaş grubu içerisinde erkek nüfusu kadın nüfusundan daha fazladır.

10-14 yaş grubu: Ülke genelinde 10-14 yaş grubundaki oranı %9.87 iken297, bölge geneline bakıldığında toplam nüfus içindeki payı %10’u oluşturmaktadır298. Bu oranın altında olan bölge illeri Elazığ (%9,28) ve Malatya (%9,6) iken diğer iller bu oranın üzerindedir.

1935 yılı itibarıyle 10-14 yaş grubuna giren nüfus, 1920-1925 yılları arasında doğanlar meydana gelmekteydi. Sözkonusu doğum yılları itibarıyle bu dönemin bir kısmında istiklal savaşının hâlâ bitmemiş olması ve I. Dünya Savaşı’nın acılarının henüz sarılamamasından dolayı bu oran düşük kalmıştır.

295 DİE, 1937, 1935 Ağrı, Genel Nüfus Sayımı, Ankara, s, 18. 296 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van İlleri hesaplanarak elde edilmiştir. 297 DİE, 1937, 1935 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. 298 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van İlleri hesaplanarak elde edilmiştir.

219 Grafik 11: 1935 Doğu Anadolu Bölgesinin Nüfus Piramidi.

1935 Doğu Anadolu Bölgesinin Nüfus Piramidi

75+

70-74

65-69

60-64

55-59

50-54

ı 45-49

40-44

Gruplar 35-39 ş

Ya 30-34

25-29

20-24

15-19

10-15

5-9

0-4

1 5.0 10.0 5.0 0.0 5.0 10.0 %

Kaynak: DİE Kaynaklarından Hesaplanmıştır.

Grafik 12: 1935 Türkiye’nin Nüfus Piramidi.

75+ 70-74 TÜRKİYE 1935 E K 65-69 60-64 55-59 50-54 45-49 40-44 35-39 30-34 25-29 20-24 15-19 10-15 5-9 0-4

10.0 5.0 0.0 5.0 10.0 Kaynak: DİE Kaynaklarından Hesaplanmıştır

220 15-19 Yaş Grubu: Bu yaş gurubu, bölge nüfusunun %6,4’ünü teşkil etmekte ve nüfusun oldukça düşük bir kesimini meydana getirmektedir. Bu yaş gurubun düşük bir oranda olmasının temel nedenleri, 1915-1920 yılları arasında yaşanan I. Dünya Savaşı sebebiyle erkeklerin askeri birliklerde hazır tutulmasından ve doğan çocukların; hastalık, açlık ve nüfusun zaman zaman zorunlu yer değiştirmesinden kaynaklanan ölümler olarak açıklanabilir.

20-24 Yaş Grubu: Bu yaş gurubu, bölge nüfusunun %7,04’ünü teşkil etmekte ve 15-19 yaş grubuna göre biraz daha yüksek bir orana sahip olduğu görülmektedir. Bunun nedeni ise; bu yaş grubunun 1910-1915 yılları arasında doğmuş olanları temsil etmesi, bu dönemde seferberliğin ilan edilmesi ve I. Dünya Savaşı’nın henüz yeni başlamış olması olarak gösterilebilir. Bu yaş grubundan sonraki yaş gruplarında, gruplara ait nüfus oranlarında sürekli azalma görülmektedir. Örneğin; 25-29 yaş grubunun (1905-1910 arası doğumlu olanlar) oranı %6,74, 30-34 yaş grubunun (1900-1905 arası doğumlu olanlar) oranı %6,53 ve 35-39 yaş grubunun (1895-1900 arası doğumlu olanlar) oranı %5,55’tir.

Ancak, 45-49, 50-54, 55-59, 60-64 ve 65+ yaş grupları, nüfusun diğer yaş grupları ile karşılaştırıldığında daha az nüfusa sahip olduğu görülmektedir. Bunun ana nedeni ise, I. Dünya Savaşı’na katılan nüfusun bu yaş gruplarından meydana gelen kayıplardan oluşmasıdır. Bu gruplardaki nüfusunun hızla azalması o dönemlerdeki bölge nüfusunun yaş ortalamasını yansıtmaktadır.

1935 yılından sonra, II. Dünya Savaşı’nın hazırlıklarına giren Türkiye’de erkek nüfusun askeriyede tutulması, ekonomik şartların ağır olmasından dolayı nüfus artış hızının ve doğum hızının azalması, ülke ve bölge bazında kendini hissettirmiştir. Bu nedenlerden dolayı 1945’li yıllarda küçük yaş gruplarındaki nüfus oranlarında küçük bir azalma görülmektedir. Ancak 1945 yılından sonra bölgede yaşanan nüfus artış hızı bölge bazında küçük yaş gruplarının artmasına neden olmuştur.

221 1950’li yıllarda Türkiye’de ve bölgede yaşanan yüksek nüfus artış hızı, genç yaş gruplarındaki oranını arttırmaya zemin hazırlamıştır. Ancak, bu genç yaş nüfusun 1935 yılındaki oranları ortalama %2-3’ün altında kalmıştır. Buna karşılık yetişkin grubunda bir artış göze çarpmaktadır. Bunun nedeni ise; doğum hızının II. Dünya Savaşı’ndan olumsuz etkilenmesi ve 1925’ten sonra yaşanan nüfus artışından (özellikle de yetişkin nüfusun artışından) kaynaklanmaktadır.

1975 yılına gelindiğinde nüfusun bölgedeki yüksek doğum eğilimi ve göç olgusunun etkileri bariz bir şekilde görülmektedir. Bu dönemlerde bölge nüfusunun büyük bir bölümünü genç nüfus oluşturmaktadır. Yaş piramitlerinde, göçün nüfus üzerindeki etkisine bağlı olarak, 25-29 yaş grubundan başlayarak erkek nüfusun payının azaldığı görülmektedir. Ancak 1975 yılında (1935 yılında olduğu gibi) 0-4, 5-9 ve 10-14 yaş grupları ülke ortalamasının çok üstündeydi. Aynı zamanda 30-34 yaş grubu, 1940-1945 yılında doğmuş çocuklardan oluştuğu için daha az görülmektedir.

1975 ve 1980’li yılların istatistik verilerine bakıldığında, Doğu Anadolu Bölgesi’nin yaş yapısı ülke geneli ile farklılıklar arz etmesine rağmen genç yaş grupları ülke ortalamasının üzerinde seyretmiştir299. Bölgenin bazı illerinde il dışına göç, yetişkinler arasında küçük bir dengesizlik yaratmıştır.

1985 ve 1990 yıllarında yine nüfus artış hızı yüksekliği dikkat çekicidir. Bölge dışına yapılan göç, yetişkinler arasında gerçekleştiğinden ve özellikle genç nüfus yüksek bir seviyede artmaya devam etmiştir300. 1985 ve 1990’lı yıllarda bölgede güvenlik nedeniyle çok sayıda askerin bulunması, bölge dışına yönelen göçün bir nevi hafiflemesine yol açmıştır301. Aynı

299 DİE, 1978, Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. 300 DİE, 1987, 1985 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş Tunceli ve Van İlleri hesaplanarak elde edilmiştir. 301 1985-1990 yıllar arasında Doğu Anadolu Bölgesinde (13 ilden) il dışına göç edenlerin sayısı 685.787 kişi iken, yaklaşık olarak üçte biri bu illere gelirken (iş göç), bölgenin yetişkinlerin kaybı fazla olmuştur.

222 zamanda 1950’den sonra bölgede yaşanan nüfus artış hızı, 1980’li yıllarda yetişkin çağındaki nüfus oranının artmasına yol açmıştır.

4.2.2.2. 2000 Yılında Doğu Anadolu Bölgesi’nde Yaş Yapısı Analizi:

2000 yılına gelindiğinde Doğu Anadolu Bölgesi’nin genç yaş grupları yine ülke ortalamasının üzerinde gelişme göstermesine rağmen bölge ile ülke arasında bu fark biraz azalmıştır.

2000 yılının istatistik verilerine bakıldığında;

0-4 Yaş Grubu: 0-4 yaş grubu toplam bölge nüfusunun %13,02’sini oluşturmaktadır302. Ülke geneli için bu oran %9,71’dir303.

Bölgedeki iller arasında ise büyük farklılıklar göze çarpmaktadır. Örneğin; Van iline ait oran %17 iken, Tunceli’nin oranı ise bölge ortalamasının yarısının altındadır (%6,2). Bazı bölge illerinde bu oranın yüksek olmasının nedeni, yetişkin nüfusun (çalışabilecek nüfusun) bölge dışına göç etmesi ve doğum hızının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır.

Bölge ortalamasının üstünde orana sahip olan iller ise; Ağrı, Bitlis, Hakkari, Kars, Muş, Van, Şırnak ve Iğdır’dır. Bu durumun temel nedeni, bu illerin sosyal yapısından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında bu yaş grubunda bölgenin en düşük oranına sahip olan il Tunceli ili olup, diğer illerin oranı, ortalama %9 ile %11 arasında değişmektedir.

5-9 Yaş Grubu: Bu yaş grubu, bölge ortalamasının %13,25’ini oluşturmaktadır. Bu durumuyla bölge, ülke ortalamasının üstünde bir orana sahiptir. 0-4 yaş grubu ile 5-9 yaş grubunun bölge oranlarını kıyasladığımızda 0-4 yaş grubunda bir azalma olduğunu görmekteyiz. Bunun nedeni ise bölgedeki nüfus artış hızının yavaşlama sürecine girmiş olmasıdır. 0-4 yaş grubunun bölgedeki iller bazındaki dağılımında büyük bir benzerlik

302 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İlleri hesaplanarak elde edilmiştir. 303 DİE, 2004, 2002 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara.

223 görülürken, 5-9 yaş grubunun bölge illerine göre dağılımında farklılıklar göze çarpmaktadır. Buna göre, yine en alt sırada Tunceli ili %6,92 ile; en üst sıralarda da Van (%16,57) ile Şırnak (%16,45) illeri yer almaktadır.

10-14 Yaş Grubu: Bölge ortalamasının %12,44’ünü teşkil eden bu yaş grubu304, ülke ortalamasının (%10,14) üstünde seyrederken, bölge illeri arasında da farklılıklar göstermektedir. Bu yaş grubunda azalmanın temel nedeni, bölge dışına göçün bu yaş grubundan itibaren başlamasıdır.

Bu yaş grubuna iller bazında bakıldığında, 10-14 yaş grubu ile daha küçük yaş grupları arasındaki büyük farklılıkların azaldığı görülmektedir. Bu yaş grubundaki en yüksek orana sahip iller; Muş ili (%14,79), Ağrı ili (%14,35), Bitlis ili (%13,78) ve (%13,75) Van ilidir. Bölge illeri bazında en alt sıralarda bulunan iller ise, Erzincan (%9,55) ve Tunceli (%8,92) teşkil etmektedir.

15-19 Yaş Grubu: 15-19 yaş grubu bölge nüfusunun %11,59’unu teşkil etmektedir. En üst sırada yer alan Van ili bölge ortalamasının biraz üstünde iken İkinci sırada yer alan Muş ilinin yanı sıra Kars, Bitlis, Bingöl ve Ağrı gibi illerde bölge ortalamasının üstünde yer alabilmişlerdir. Elazığ ili bölge ortalamasına yakın bir oran gösterirken, Tunceli’de ise il nüfusunun %10’una yaklaşmıştır. 1980-1985 yıllarında bölgede doğum hızının yüksek olmasına rağmen, önceki dönemlere göre bu yaş grubunun oranında bir azalma görülür. Bu yaş grubundaki nüfus oranında azalma olmasının nedeni ise bölge dışına yapılan göçlerle ifade edilir.

20-24 Yaş Grubu: Bu yaş grubu bölge nüfusunun %11,16’sını oluşturmaktadır. Bu yaş grubundaki nüfusun eğitim ve iş amacıyla bölge dışına göç etmesine karşın, bölgedeki terör olayları nedeniyle askeri birliklerin varlığı bu yaş grubuna ait oranın yüksek görülmesine sebebiyet vermektedir.

304 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İlleri hesaplanarak elde edilmiştir.

224 25-29 Yaş Grubu: Bu yaş grubu, bölge nüfusunun %7,91’ini teşkil etmektedir305. Ancak bölge dışına özellikle erkek göçün etkisini azaltan askeri birliklerden dolayı bu oran biraz yüksek görülmektedir.

30-34, 35-39, 40-44, 45-49, 50-54, 55-59 ve 60-64 yaş grupları, orantılı bir şekilde azalmaktadır. Bu yaş gruplarına ait oranlar ise şu şekildedir:

30-34 : %5.81

35-39 : %5.56

40-44 : %4.25

45-49 : %3.52

50-54 : %2.94

55-59 : %2.29

60-64 : %2.09

65-69, 70-74, 75-79 ve Üstü Yaş Grupları: Bu yaş grubunda, önceki yaş gruplarında olduğu gibi sürekli bir azalma söz konusudur, özellikle 75 ve üstü yaş gruplarında bu azalma daha da hız kazanmıştır. 65 ve üstü yaş grubuna ait oran, bölge genelinin %4,11’ini oluştururken ülke geneli ise bu oranın üstünde seyretmektedir (%5,7).

305 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İlleri hesaplanarak elde edilmiştir.

225 226 4.2.3. Doğu Anadolu Bölgesi’nde 0-14, 15-64 ve 65+ Yaş Grupları:

4.2.3.1. 0-14 Yaş Grubu:

1935 Yılında Doğu Anadolu Bölgesi’nde ana yaş grupları ayrıntılarına bakıldığında şu şekilde özetlenebilir: 1935 yılı 0-14 yaş grubuna bakıldığında ülke ortalamasının %41.42 ile bölge ortalamasının altında yer aldığı görülmektedir. Bölge ortalaması ise %45.11 ile bölgeler arasında en üst sıralarda yer almaktadır306. Bölge illeri bazında incelendiğinde en yüksek oranlar ise Van (%48.37), Muş (%48.12) ve Ağrı (%48.79) gibi illere ait olup bu oranlar ise ortalama %48-49 arasında seyretmektedir. Elazığ ili ise %39.4 ile ülke ve bölge ortalamasının altında yer alırken, Malatya ili %43 ile bölge ortalamasının altında, ülke ortalamasının üstünde yer almaktadır. Erzurum (%46.29), Kars (%45.89) ve Erzincan ise %47.18 ile bölge ortalamasının biraz üstünde yer almıştır.

1990 yılına bakıldığında, Türkiye’de üç ana yaş grubunun oranları esas alınmak suretiyle nüfusun yaş yapısı hakkında genel bir sınıflandırma yapıldığında, (Bazı özel durumlar hariç tutulduğunda) üç farklı bölge ile karşılaşılır. Kars ve Hatay illerinin dış kenarını oluşturan kesimde (Kars – Hatay çizginin doğu ve güneyi), ülke doğusundaki bir grup hemen dikkatleri üzerine toplar. Doğu Anadolu Bölgesi’nin ise büyük kısmı birinci grupta toplanmaktadır.

Bölgede birinci gruba giren illere bakıldığında, 1990 yılında 15 yaşın altında kalan nüfusun oranı %40’ı aşmakta, buna karşılık 15-64 yaş arasındaki nüfusun oranı %55’in, 65 yaş ve üstünde yeralan yaş kuşağı da %4’ün altında kaldığı gözlenir. Olumsuz sosyal ve ekonomik koşullar, buralardaki yaş yapısında etkilidir. Yüksek doğumla fazla çocuk, kısa ömür süresiyle az oranda yaşlı, normların altında kalan çalışma çağındaki ergin nüfus, bu grubun tipik özellikleri olarak görülür.

306 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van İlleri hesaplanarak elde edilmiştir.

227 İkinci grup iller arasında Anadolu yarımadasının büyük bir bölümü girer. Bu grup, birkaç alt birime ayrılsa da, çoğunlukla %30-40 arasında değişen genç nüfusu bulunan, %55-60 arasında yetişkin nüfusun var olduğu ve %4-8 kadar yaşlı nüfusa sahip illerin topluluğunu oluşturur. Bu kesim gelişmekte olan bölge manzarası vermektedir.

Üçüncü grup ise Batı Anadolu’nun yoğunlukta yer aldığı bir grup olup, nüfus özellikleri Avrupa ülkelerinin özelliklerine yaklaşılmaktadır.

Yukarıda da bahsedildiği gibi bu gruplandırmaya göre Doğu Anadolu Bölgesi, birinci gruba girmektedir. Fakat nüfus yapısı bakımından bir değişim yaşanmaya başlamıştır. Dolayısıyle sorunlar var olmakla birlikte, iyileşme belirtileri de taşımaktadır. Bölgedeki illere baktığımızda çoğunun eskiden beri göçlerle nüfus kaybetmiş olduklarını görmekteyiz. Bu konuda özellikle bölgenin kuzey ve batı kısmı ön plana çıkar.

Ana yaş grupları esas alındığında, 0-14 yaş grubu Türkiye’nin 2000 sayımına göre toplam nüfusunun 20,22 milyon kişiye yaklaşan bölümü, yani %29,82’si 15 yaşın altındakilerden oluşmaktadır (1935 yılında ise bu oran %41.42 idi)307. Genç nüfus olarak adlandırılan bu nüfus topluluğu, aynı zamanda çocuk bağımlı nüfusu da teşkil etmektedir. Yetişkin nüfus olarak nitelendirilen 15-64 yaş grubu, yaklaşık 43,7 milyon kişiden meydana gelmekte ve toplam nüfusun içerisinde %64,45’lik bir paya sahip bulunmaktadır (1935 yılında ise bu oran %54,68 idi). 65 ve daha yukarı yaşlardaki 3,86 milyon insan ise, ülke nüfusunun %5,69’una tekabül etmektedir (bu yaş grubunun 1935 yılındaki oranı ise, %3,9’dur).

1990-2000 yılları arasında ülke genelinde olduğu gibi Doğu Anadolu Bölgesi için de genç yaştaki nüfus azalmıştır. Ülke genelinde 1990 ile 2000 yılları arasında 0-14 yaş grubu %34,99’dan %29,82’ye düşmüştür. Doğu Anadolu Bölgesi için de aynı durum geçerliliğini korumuş ve bu oran

307 DİE, 1937, 1935 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara.

228 yaklaşık %43,5’ten %38,72’ye düşmüştür308. Aynı dönemde 15-64 yaş grubunda ülke genelinde %60,72’den %64,49’a bir yükselme yaşanırken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu oran %53’ten %57,17’ye309 yükselmiştir. 65 ve üstü yaş grubu ise ülke genelinde %4,28’den %5,69’a, Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise bu oran %3,5 den %4,11’e yükselmiştir310.

2000 yılında genellikle 15 yaşın altında nüfusun Doğu Anadolu bölgesinde iller bazında bakıldığında bu grubun ortalamasının %4-7 arasında bir azalma gerçekleşmiş, yetişkinler arasında ortalama %4- 5 ve 65 yaş ve üstü yaş grubunun bulunduğu nüfusta %1-2 arasında bir yükselme yaşanmış olduğu görülmektedir.

4.2.3.2. 15-64 Yaş Grubu: Bu grup, Türkiye ortalamasının %54,68’ini teşkil ederken bölge ortalamasının da %48,91’ini oluşturmaktadır. Bu farklılığın sebebi I. Dünya Savaşı’nda yaşanan kayıplar olarak gösterilebilir.

Bölge illeri bazında incelendiğinde bir önceki grubun oranlarına zıt bir dağılım görülmektedir. Elazığ ve Malatya gibi illerde bu yaş grubu bölge ortalamasının üstünde seyretmektedir. Nedeni ise Elazığ ve Malatya illerinde 0-14 yaş grubunun bölge ortalamasının altında seyretmesinden kaynaklanmaktadır.

4.2.3.3. 65 Yaş ve Üstü Yaş Grubu: Bölge ortalaması ile ülke ortalaması birbirine çok yaklaşan bir yaş grubunu teşkil eder. Bölge ortalamasının %3,8’ini oluştururken, ülke ortalamasının %3,9’unu oluşturmaktadır.

Yaşı bilinmeyenler grubunu oluşturanların bölgedeki payı ise %1,5’tir. Bu oranı diğer gruplara dağıttığımızda 65+ yaş grubunun bölge ortalaması

308 genç yaştaki nüfus oranları 1980’de %46.9 iken, 1985’te %46.08’e düşmüştür. 309 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi, Cilt I. Genel Değerlendirme, Nüfus yapısı ve Toplumsal Hizmetler, s, 42. http://ekutup.dpt.gov.tr 310 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İlleri hesaplanarak elde edilmiştir.

229 ülke ortalamasına denk gelmektedir. 15-64 yaş grubu ise bölge bazında %50’ye ulaşırken, 0-15 yaş grubunun %46’ya ulaştığı tahmin edilebilir.

Sonuç olarak, 1915-1925 yılları arasında I. Dünya Savaşı ve sonrası yıllarındaki ölüm kaybı nedeni ile genç yaştaki insanların azalmasıyla 65+ yaş grubunun oranı %3,8 - 4’le bile biraz yüksek gözükmektedir.

1940’lı yıllarda II. Dünya Savaşı ve hazırlıklarından dolayı ülke geneli ve Doğu Anadolu Bölgesi yetişkin yaştakilerin askeri birliklerde tutulması, doğum hızını düşürmüş ve genç yaştaki nüfusta azalmaya sebebiyet vermiştir. 1945 ve 1950 yıllarında Doğu Anadolu Bölgesi, 1935 yılına göre genç yaştaki nüfusun %2-4 arasında bir değer kaybına uğramıştır. Yetişkin yaş grubu ise aynı oranda artmıştır.

1950-1975 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesi nüfusunun 3 ana yaş grubuna (0-14, 15-64, 65 +) göre yapılan ayırımda, nüfusun ağırlıklı bölümünün 15-64 yaş grubunda toplandığı görülmektedir. Bu yaş grubundaki kişilerin sayısı 1950-1975 döneminde büyük artışa karşın, bölgedeki yüksek doğurganlığa bağlı olarak 0-14 yaş grubundaki artış daha fazla olduğu için, 15-64 yaş grubunun göreli payı biraz azalmıştır.

Bununla ilgili olarak genç yaştaki oranı en yüksek olan Van ili ve genç yaştaki oranı en az olan Elazığ illerini inceleyecek olursak;

Van İli: Van ilinde doğum düzeyinin hayli yüksek olması nedeniyle, 0- 14 yaş grubunun payı her zaman ülke ortalamasının üstünde seyretmiştir. 1950’de bu yaş grubunun il nüfusu içindeki payı %45,5 iken, 1975’te %51,3’e yükselmiştir. Genç nüfusun (0-14) payı artarken, çalışma çağındaki nüfusun (15-64) payı azalmıştır. 15-64 yaş grubunun payı 1950’de %51,1 iken, 1975’te de %46,4’e düşmüştür.

65 yaş ve üstü yaşlardaki nüfus ise 1950-1975 arasında çok az artabilmiş, dolayısıyla il nüfusu içindeki payı zaman içinde gerilemiştir.

230 Elazığ İli: Elazığ nüfusunun 3 ana yaş grubuna (0-14, 15-64, 65 +) göre ayırımında, nüfusun ağırlıklı bölümünün 15-64 yaş grubunda toplandığı görülmektedir.

15-64 yaş grubu 1950’de %56 iken, 1975’te %52’ye gerileyerek ülke ortalamasının altına düşmüştür.

Buna karşılık 0-14 yaş grubunun oranı 1950’de %41,4 iken, 1975’te %43,6’ya yükselmiştir. 65+ yaş grubunu oluşturan nüfus ise 1950-1975 arasında biraz artmıştır.

Bu durumun nedenlerine bakıldığında, 1950 yıllarında genç yaştaki nüfusun 1935-1950 arasında doğmuş çocuklardan ve II. Dünya Savaşından doğum seviyesine azalmasından dolayı yetişkin yaştaki nüfusu daha yüksek olduğu görülür. Ancak 1960-1975 yılları arasında bölge ve ülke genelinde yaşanan nüfus artış hızından dolayı genç yaştaki nüfus daha büyük bir orana sahip olduğu ve bölge dışına göçün yetişkinliler arasında gerçekleştiği için genç yaştaki nüfusun yüzdelik oranı daha yüksek görünmektedir.

1970 ve sonrası: 1970 yılından sonra genç yaştaki nüfusta bir yavaşlama ve özellikle 1980’li yıllarda bir azalma söz konusu iken, yetişkinler arasında bölge dışına yaşanan göçte, genç nüfusun payının yüksek kalmasına yardımcı olmuştur. Aynı zamanda yaşlı nüfusu oluşturan grubun oranı, ilk defa yetişkinler arasında %55’in üstüne çıkmıştır. Bütün bunlara rağmen 1990’lı yıllarda genç yaştaki nüfus azalmıştır. 1990’lı yıllarda Doğu Anadolu Bölgesi’nde nüfus artış hızının azalmasıyla birlikte bölge dışına yetişkin nüfus hareketinden dolayı küçük yaştaki nüfus grubunda büyük bir azalma göze çarpmamaktadır.

2000 yılında 0-14 yaş grubunun, bölgedeki ortalaması %38,71 olup ülke ortalamasının üzerinde seyretmiştir311. Bölge illerine bakıldığında bölge

311 DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İlleri hesaplanarak elde edilmiştir.

231 ortalamasının üzerinde olan iller; %47,41 ile Van, %47,07 ile Şırnak, %46,11 ile Ağrı, %45,51 ile Muş, %43,85 ile Bitlis ve %39,04 ile Iğdır’dır. Kalan iller ise, bölge ortalamasının altında kalmaktadır. Bunlar sırasıyla, Bingöl (%38,6), Kars (%35,82), Erzurum (%35,12), Ardahan (%31,68), Malatya (%31,4), Elazığ (%30,92) ve Erzincan (%27,68)’dır. En alt sırada ise, %22,02 ile Tunceli ili yer almaktadır.

15-64 Yaş Grubu: Bölge ortalaması %57 ile ülke ortalamasının (%64,45’lik) altında kalmaktadır312.

Bölgeye iller bazında bakıldığında, %68,6 ile Tunceli ili bölge ortalamasının en üst sınırını oluştururken, %60’ın üzerinde olan iller ise Erzincan, Elazığ, Malatya, Ardahan ve Erzurum illeri sıralanmaktadır. %55 ile 60 arasında olan iller ise Kars, Bingöl ve Iğdır’dır. %50-55 arasında olan iller ise Bitlis, Hakkari, Muş, Ağrı, Şırnak ve Van olarak sıralanabilir.

65 Yaş ve Üstü Yaş Grubu: Her ne kadar bölgenin bazı illerinde yaşlı nüfus oranı yükselmiş olsa bile bölge genelinde bu oran ülke ortalamasının altında (%4,11) seyretmiştir. Bölge illeri bazında bakıldığında, ülke ortalamasının üstünde seyreden iller, %9,28 ile Tunceli ili, %7,25 ile Ardahan ili ve %7,08 ile Erzincan ili gelmektedir. %5 ile 6 arasındaki iller ise; Elazığ, Kars ve Malatya gelirken, %4-5 arasında kalan iller ise, Erzurum ve Iğdır gelmekte, kalan iller ise bölge ortalamasının altında seyretmektedir. %2,5 altında seyreden iller ise, %2,31 ile Van, %2,25 ile Şırnak’tır. Bölge sıralamasının en altında bulunan Hakkari ili (%1,98) gelmektedir.

Sonuç olarak Doğu Anadolu Bölgesi’nde nüfusun 3 ana yaş grubuna (0- 14, 15-64, 65 +) göre gruplandırılması ülke genelinden oldukça farklıdır. Bölgede 0-14 yaş grubunun payı hep ülke ortalamasının üzerinde (genellikle ortalama %15-25 bir fazlalık söz konusudur), 15-64 yaşlardaki çalışma çağındaki nüfusun payı ise ülke ortalamasının gerisinde kalmıştır.

312 DİE, 2002, a.g.e.

232 Bu durumun nedenlerine bakıldığında birinci olarak; bölgenin doğum düzeyinin çok yüksek bir oranda seyretmesidir. Dolayısıyle bölgede kaba doğum hızı genellikle ülke ortalamasının üzerinde olduğu için, her zaman 0- 14 yaş grubunun payı, ülke ortalamalarının üzerinde seyir izlemiştir.

İkincisi olarak; bölgede I. Dünya Savaşı’nın etkilerinin 1950’ye kadar sürmesidir. Bu tarihten sonra çalışma olanaklarının çok sınırlı olması özellikle çalışma çağındaki nüfusu göçe zorlamıştır. Göçün aşındırıcı etkisi, çalışma çağındaki nüfusun toplam nüfus içindeki payının azalmasına sebebiyet vermiştir.

Bölgede, kaba ölüm hızının ülke ortalamasının üzerinde olması, 65 yaşın üzerindeki nüfusun oranının ülke ortalamasının altında olmasına neden olmuştur. Bununla birlikte bölge dışına yönelen göçün çalışma çağındaki nüfusun (15-64) payını küçültmesi ve göçe yaşlı nüfusun daha az katılması nedeniyle, yaşlı nüfusta küçük bir yükselme söz konusudur.

233 4.3. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Bağımlılık Oranı:

Nüfusun ana yaş gruplarına (0-14, 15-64 ve 65 + yaş grupları) dağılımı, bize nüfusun faaliyet durumunu anlamada yardımcı olacak araçlardan biridir.

Nüfusun yaşlara göre gruplandırılması tüketim oranını etkilerken, bu gruplandırma ise nüfus artış hızına bağlı olarak değişir. Nüfus artış hızı yükseldiğinde, 0-14 yaş grubu nüfusun toplam nüfus içindeki payı artar ve böylece çalışma çağı dışındaki bu yaş grubunun toplam tüketimi arttırdığından tasarruf oranının azalmasına yol açar. 0-14 yaş grubu nüfus ile 65 yaşından yüksek olan nüfus grubu, çalışma çağı dışındaki nüfus olarak bilinir. Bağımlılık oranı çalışma çağı dışındaki nüfusun, çalışma çağı nüfus grubu olan 15-64 yaş grubuna bölünmesi ile bulunmaktadır313. Bağımlılık oranının yüksek olması tasarruf oranını azaltır. Öte yandan çalışma çağındaki nüfusun tamamının çalışmadığı da bilinen bir gerçektir. Bu bakımdan halen bir işte çalışanlar ile iş bulamayanların toplamından meydana gelen işgücünün, çalışma çağı nüfusuna bölünmesi ile elde edilen işgücüne katılma oranı da tasarruf oranını etkiler.

Ana yaş grupları esas alındığında, Türkiye’nin 2000 sayımına göre toplam nüfusunun 20,22 milyon nüfusa yaklaşan bölümü, yani %29,82’si, 15 yaşın altındakilerden oluşmaktadır. Genç nüfus olarak bilinen 15 yaş altı nüfusu, aynı zamanda çocuk bağımlı nüfusu teşkil etmektedir. Yetişkin nüfus olarak nitelendirilen 15-64 yaş grubu, yaklaşık 43,7 milyon kişiden meydana gelmekte ve toplam nüfusun içerisinde %64,45’lik bir paya sahip bulunmaktadır. 65 yaş ve üstü yaşlardaki 3,86 milyon insan ise; ülke nüfusunun %5,69’unu temsil etmektedir.

Türkiye’de üç ana yaş grubunun oranları esas alınmak suretiyle nüfusun yaş yapısı hakkında genel bir sınıflandırma yapıldığında, ilk göze çarpan Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun 15 yaşın altındakilerin oranının ülke

313 DİE, 2004, 2002 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara.

234 genelinde Cumhuriyet tarihinde hep yüksek oranlara sahip ve 65 yaş ve üstü yaştaki nüfusun ise hep ülke ortalamasının altında olduğu görülmektedir.

1935 yılında 0-14 yaş grubuna bakıldığında, ülke ortalaması %41,42 iken, Doğu Anadolu Bölgesi’nin ortalaması %45,11’dir. Bölgenin en yüksek orana sahip ili ise, %48,79 ile Ağrı gelmekteydi314. 65 yaş ve üzerindeki nüfus oranı ise, ülke genelinde %3,9 olup Doğu Anadolu Bölgesi’nde de aynı oranda seyretmektedir.

Bütün bunlardan bölgenin birkaç ilinde çalışma çağındaki her bir kişinin bir çocuğa bakmak zorunda olduğu anlamı çıkmaktadır ki, bölgenin ekonomik ve fiziki durumu, kadının rolü, işsizlik ve mevsimlik iş olanakları göz önünde bulundurulduğunda özellikle bölgenin ve ülkenin bu dönemde ne kadar olumsuz bir tabloyla karşı karşıya olduğun anlamak zor değildir.

1950’lerin ikinci yarısında bölge dışarıya göç vermeye başlamıştır. Bu göç, bölgenin ekonomik yapısının nüfusa yeterli çalışma olanakları sağlayamamasından kaynaklanmıştır.

Bu dönemde göç hareketine asıl çalışma çağındaki nüfus katılmaktaydı. Böylece, bölgede ülke geneline göre zaten düşük olan 15-64 yaşlardaki nüfusun payı giderek daha da azalmıştır. Örneğin; Doğu Anadolu Bölgesi’nde en iyi ekonomik durumda olan illerden Malatya’da 1950’de 15- 64 yaş grubunun payı %55,8 iken, 1975’de %50,1’e düşmüştür. Elazığ ili ise, aynı yıllarda %56’dan %52’ye gerileyerek ülke ortalamasının altına düşmüştür. Bunun sonucunda da çalışma çağında çocuk ve yaşlılara bakmak zorunda kalan nüfusun yükü daha da artmıştır.

Bütün bunlarla birlikte 1950 yılından sonra nüfus artış hızı yükselince, genç yaştaki nüfusun ülke ve özellikle bölge genelinde artmaya başlamasıyla da çalışma çağındaki nüfusun oranı düşmüştür.

314 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van İlleri hesaplanarak elde edilmiştir.

235 Doğu Anadolu Bölgesi nüfusunun yaş yapısı, ülke genelinden farklıdır. 1950’den sonra nüfusun 3 ana yaş grubu (0-14, 15-64, 65 +) arasındaki dağılımında “genç” yaş grubu göreli payının Türkiye ortalamasından %15- 20’lik fazlalık gösterdiği, toplam nüfusun yarısına yakınının bu grupta yer aldığı görülmektedir. Bu durum, bölgedeki yüksek doğum seviyesinin sonucudur.

1950’de, bölgede çalışma çağındaki her 1.000 kişinin bakmak durumunda olduğu birey sayısı iller bazında da farklılık göstermektedir. Örneğin; Bitlis’te ‰939, Hakkari’de ‰944, Erzincan’da ‰850 iken, Malatya’da ‰791, Elazığ’da ‰786, Erzurum’da ise ‰783 düzeyindedir.

1950’li yıllarda ülke ve bölge genelinde yaşanan nüfus artış hızından dolayı bağımlılık oranında yükselme yaşanmıştır. Bu sayı 1950-1960 yılları arasında yaklaşık %15 artarak yine bu oran ‰ 1000’in altında kalırken (%100 altında kalırken), bölge bazında büyük farklılıklar göstermiştir. 1975’te bu oran ise ‰1.050’in üzerine çıkmıştır315 (Ülke genelinde ‰802 idi). İller bazında bakıldığında en yüksek bağımlılık oranı ‰1.243 ile Ağrı ili, ‰1.205 ile Bingöl ili, ‰1.178 ile Bitlis ili, ‰1.153 ile Van ili, ‰1.152 ile Hakkari ili ve ‰1.123 ile Tunceli ili gelirken, bölge ortalaması altında kalan iller ise ‰996 ile Malatya ili, ‰934 ile Elazığ ili, ‰931 ile Erzurum ili, ‰911 ile Erzincan ili olup bölge ortalamasına en yakın il ise ‰1050 ile Kars ili gelmektedir. Oysa Türkiye genelinde bağımlılık oranı, 1950-1975 döneminde ‰811’den ‰802’ye gerilemiştir316.

1975 yılından sonra gerek ülke geneli gerekse Doğu Anadolu Bölgesinde olsun, genellikle bağımlılık oranı eksilmeye başlamıştır. 1980 yılında ülke genelinde bu oran %78 (‰780) iken Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise %20-25 bir farkla ‰1000’in biraz üstünde seyretmekteydi. Bölgenin iller bazında ise en yüksek oranları; %123 (‰1230) ile Muş ili, %119 (‰1190) ile Bitlis ili ve %118 (‰1180) ile Bingöl ili gelirken, bölgenin en düşük

315 DİE, 1977, 1975 Türkiye İstatistik Yıllığından hesaplanmıştır, Ankara. 316 DİE, 1977, 1975 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara.

236 oranları ise %82 (‰820) ile Erzincan ili, %90 (‰900) ile Erzurum ili ve %91 (‰910) ile Malatya ve Elazığ illeri gelmektedir. Buna göre Doğu Anadolu Bölgesi’nde ülke ortalamasına göre %20-25’lik bir fazlalığı söz konusudur.

1990 yılında Doğu Anadolu Bölgesi, ülke ortalamasından %20’lik farkla öne çıkmaktadır. İllere göre en yüksek oranlar; %117 ile Muş ili, %115 ile Ağrı ili, %114 ile Van ili ve yine Bingöl, Bitlis, Hakkari ve Şırnak %100’ün üstündedir. Ancak Doğu Anadolu Bölgesi’nde ülke ortalamasının altında seyreden tek ili ise %62 ile Erzincan ili yer almaktadır.

Tablo 26: 1980-2000 Yılları Arasında Türkiye ve Doğu Anadolu İllerinde Yaş Bağımlılık Oranı (%).

İller/ Yıllar 1980 1985 1990 2000 TÜRKİYE 78 72 65 55 Ağrı 114 117 115 95 Bingöl 118 114 102 74 Bitlis 119 117 112 87 Elazığ 91 82 72 58 Erzincan 82 72 62 53 Erzurum 90 87 80 67 Hakkâri 112 110 107 87 Kars 99 95 87 69 Malatya 91 82 71 58 Muş 123 121 117 93 Tunceli 104 95 77 46 Van 114 119 114 99 Şırnak 109 97 Ardahan 64 Iğdır 76 Kaynak: DİE, 2004, İl Göstergeleri 1980-2003, s. 14.

237 2000 yılına gelindiğinde ise ülke genelinde bu oran %55’e gerilemiştir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise hiçbir il %100’ün üstünde çıkmamıştır. En yüksek oranlara sahip iller, %99 ile Van ili, %97 ile Şırnak ili, %95 ile Ağrı ili ve %87 ile Bitlis ve Hakkari ili gelmektedir. 2000 yılında ülke ortalamasının altında olan tek il ise %53 ile Erzincan ilidir. (Tablo 25)

Bölgeye iller bazında bakıldığında 1980 yılından sonra sürekli azalmaya uğramış olabilir. Ağrı, Bingöl, Bitlis, Hakkari (Şırnak), Muş, Kars (Ardahan, Iğdır) ve Van’da genç yaştaki nüfus ülke ve bölge ortalamasının üstünde seyretmiştir. Yetişkinler ve yaşlılar ise bölge ve ülke ortalamasının altında kalmıştır. Diğer illerde ise genç yaştaki nüfus genellikle bölge ortalamasının altında, yetişkinlerin oranı ise bölge ortalamasının üstünde seyretmiştir.

Grafik 15: 1980-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu İllerinde Bağımlılık Oranı %.

1980-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu İllerinde Bağımlılık Oranı (%)

140 120 100 1980 80 1990 60 2000 40 20 0 r ş ığ Ağrı Van Mu Iğdı rnak Kars Bitlis Elaz Bingöl Şı Tunceli Türkiye Hakkâri Malatya Erzurum Ardahan Erzincan

Kaynak: DİE, 2004, İl Göstergeleri 1980-2003, s, 14.

238 4.4. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Medeni Durum:

Bir nüfus kitlesi incelenirken cins, yaş, eğitim, sağlık ve şehirleşme gibi fiziksel yapıya ilişkin özelliklerinin belirlenmesinin yanı sıra nüfusun sosyal ve ekonomik özelliklerinin de bilinmesi gerekmektedir. Nüfusun sosyal ve ekonomik özelliklerinin ortaya konmasında önemli bir yeri olan kriterlerden birisi de medeni durumdur. Nüfus çalışmalarında medeni durum dört ana başlık altında incelenmektedir. Bunlar; doğum durumu, ölüm durumu, evlenme durum, ve boşanma durumudur.

4.4.1. Doğum Durumu: Nüfus artışında (artış veya azalma), rol oynayan üç faktör vardır. Bunlar; doğum, ölüm ve göç’tür. Bunlardan ilk ikisi doğal faktörler olarak bilinir317. Göç olgusu ise bunlardan farklı bir faktör olarak nitelendirilir.

Nüfus artışı açısından günümüzde doğum, en önemli faktör olup, ölüm faktörü de ikinci planda yeralır. Bir toplumdaki doğurganlığın bilinebilmesinde en çok kullanılan ölçüt kaba doğum hızı ölçütüdür. Kaba doğum hızı bir yıl içinde meydana gelen canlı doğumların o yıldaki nüfusa bölünmesi ile elde edilir318.

4.4.1.1. Kaba Doğum Hızı: Cumhuriyetin kurulduğu ilk dönemlere ait kaba doğum ve kaba ölüm hızları bilimsel çalışmalarla ve bilimsel yöntemlerle yapılamadığından tahmini olarak verilmiştir. 1960’lı yıllara gelindiğinde bu araştırmalar bilimsellik boyutu kazanmaya başlamıştır.

1966-1967 Türkiye Nüfusu Araştırması’na bakıldığında ülke genelinde kaba doğum hızı ‰39,6’idi (bu dönemdeki kaba ölüm hızı ise ‰14,6’dır). Ülkenin kır- kent ve bölgeler arasında büyük farklılıklar sözkonusudur.

317 SERPER, Özer, 1980, Demografiye Giriş, İstanbul, s, 27. 318 TOROS, Aykut, 1978, Türkiye’de nüfus yapısı ve nüfus sorunları, 1973 araştırması, Ankara, H.Ü.N.E.E. s, 69.

239 Kaba doğum hızının en yüksek oranı, İç Anadolu’nun kırsal kesiminde ‰52,7’dir. Bu oranı takip eden Doğu Anadolu Bölgesi’nin kırsal kesiminde ‰49,7 olup kentsel kesiminde ‰43,9’dur (Ülke geneline bakıldığında kırsal kesim ‰43,9 ile yani Doğu Anadolu Bölgesi’nin kentsel kesimine eşit olduğu görülmektedir). Ülkenin kentsel kesimi ‰31,4 ile yani ‰12.5’lik bir farkla Doğu Anadolu Bölgesi’nin çok altında kalmıştır.

1970’li yıllara gelindiğinde Doğu Anadolu Bölgesi’nde büyük değişiklikler kaydedilmemiştir. Bölgenin kaba doğum hızı ‰41,36 ile ülke genelinin (‰30,12) çok üstünde seyretmiştir319.

Bölgenin toplam doğum hızı, 7,3 iken ülke genelinin toplam doğum hızı 4,65 olarak tespit edilmiştir. Yaşa göre özel doğum hızlarının toplam doğurganlığa payı 20-24 yaş arası 0,037, 25-29 yaş arası ise ülke geneli ile (0,056) paralel bir seyir izlemiştir.

Çocuk-Kadın oranı olarak Doğu Anadolu Bölgesinde 0.762 ile ülke genelinin çok üstünde idi. Canlı doğum oranı, Doğu Anadolu Bölgesi, ülke genelini aşmaktaydı.

1973-1987 yılları arasında ülke genelinde kaba doğum hızı ‰30.12’den ‰27,69’a, Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise ‰41,36’dan ‰37,18’e bir gerileme yaşanmıştır. Ülke genelindeki ‰2,5’luk gerilemeye karşı, Doğu Anadolu Bölgesindeki ‰4 gibi bir gerileme bölgedeki hızı ülke geneline yaklaştırmamıştır. Bunun nedeni ise Doğu Anadolu Bölgesi’nde kaba doğum hızı ülke genelinin çok üstünde seyretmesidir.

1989’a gelindiğinde ülkede kaba doğum hızı ‰27,69 iken kırsal kesimde bu oran ‰29,42, kentsel kesimde ise ‰25,87 olarak tespit

319 TOROS, Aykut, , 1978, Türkiye’de Nüfus Yapısı ve Nüfus Sorunları - 1973 Araştırması, H.Ü. N.E.E Ankara, s, 70.

240 edilmiştir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise kaba doğum hızı ‰37,18, kırsal kesimde ‰37,87 ve kentsel kesimde ‰35,72 olarak tespit edilmiştir320.

Grafik 16: 1989 Bölgeler Bazında Kaba Doğum ve Ölüm Hızları.

1989 Bölgeler Bazınde Kaba Doğum ve Ölüm Hızı

40

35

30

25

Kaba Doğum Hızı 20 ‰ Kaba Ölüm Hızı

15

10

5

0

Bölgeler

Kaynak: DİE Kaynaklarından Alınmıştır.

320 DİE, 1999, Türkiye İstatistik Yıllığı 1998,Ankara, s.120.

241 1980 yılına gelindiğinde DİE’ye göre toplam doğum hızı ülke genelinde 3,4 çocuk iken, bölge genelinde ise doğum hızı 5 çocuğu biraz geçmektedir. Bölge illeri ise en yüksek doğum hızı 6 çocuk ile Bitlis ili, 5,6 ile Bingöl, 5,5 ile Muş ili, 5,2 ile Van ili ve 5 çocukla Ağrı ili gelirken, bölgenin en az doğum hızı 3,7 çocukla Malatya , 3,9 ile Elazığ ve Erzincan illeri gelmekte, kalan iller ise 4-4,9 çocuk arasında değişmektedir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde 1973’teki doğum hızı 7,3 çocuk iken, 1989’a gelindiğinde doğum hızı 5,65 çocuğa gerilemiştir. Kırsal kesimde doğum hızı 6’nın üzerinde iken kentsel kesimde bu oran 5’in altında idi321.

1990 yılının iller bazında doğum hızına bakıldığında bölge genelinde yüksek görünmesine karşın iller dağılımında farklılıklar görünmektedir. Ülke ortalamasına 2,7 çocuk düşerken, bölge genelinde bu ortalama 5 çocuğun altına düşmüştür322. Örneğin; ülke ortalamasının altında kalan iller; 2,1 ile Erzincan, 2,6 ile Elazığ ve Malatya gelmektedir. Bölge ortalamasının üstünde gözüken iller 7,4 ile Hakkari, 5,9 ile Bitlis, 5,8 ile Şırnak ve 5,5 çocukla Van ili gelmektedir323.

2000 yılına gelindiğinde ülke ortalaması 2,5’e gerilerken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde 4 civarında idi. İller bazında incelendiğinde en yüksek değerlerle 7,1 ile Şırnak, 6,7 ile Hakkari, 6 ile Van, 5,5 ile Ağrı ve 5 ile Bitlis gelirken, en az değerlerle 1,9 ile Tunceli, 2,5 ile Elazığ ve Erzincan ve 2,6 ile Malatya ili gelmektedir324.

Toplam doğum hızına bakıldığında bölge illerinde azalma veya fazlalaşma gözükse bile bölge genelinde sürekli bir düşme eğilimi görülmektedir.

321 DPT, 1994, Nüfus ve Nüfusun Yapısı, Ankara, s, 6. 322 DİE ve TNSA arasında farklılıklar bulunmasının nedeni ise, DİE’si sayım günü ile bilgiler dayanırken, TNSA ise örneklemeye dayandırdığı için tahmini olarak bilinmektedir. 323 DİE, 2004, İl Göstergeler 1980-2003, Ankara, s, 12. 324 DİE, 1994, a.g.e. s, 12.

242 4.4.1.2. Doğum Öncesi Bakım: Türkiye’de gebelik döneminde, doğum öncesi bakım hizmeti alan gebelerin oranı yıllara göre yükselmektedir. 1983- 1988 döneminde doğum öncesi bakım alan gebelerin oranı %42,6 iken, 1988- 1993 döneminde %63’e, 1993–1998 döneminde %67,5’e ve 2003’te bu oran %81’e çıkmıştır.

1998-2003 arasında beş yıl içinde yapılan son doğumlarda doğum öncesi bakımın kapsamı, bu bakımın %61 oranında alındığı Doğu bölgesi hariç diğer bölgelerde %80’inin üzerindedir. Batı Anadolu %91 ile en yüksek orana sahip bölgedir325.

Tablo 27: Türkiye, Bölgeler ve Yerleşim Yerine Göre Doğum Öncesi Bakım Alanların Dağılımı (%). Bölgeler D.Ö.B Alanlar D.Ö.B Yeterli D.Ö.B % Almayanlar % Alanlar % Batı 85.5 14.5 44.6 Güney 72.2 27.8 28.4 Orta 73.7 26.3 19.3 Kuzey 66.7 33.3 19.7 Doğu 38.1 61.9 8.9 Kent 77.7 22.3 34.3 Kır 50.6 49.4 11.0 Türkiye 67.5 32.5 24.8 Kaynak: TNSA (1998). D.Ö.B: Doğum Öncesi Bakım.

Doğum öncesi bakımda yerleşim yeri ve bölgesel farklılıklar belirgindir. Kentlerde yaşayanlar, kırsal yerleşim yerlerinde yaşayanlardan daha fazla doğum öncesi bakım almaktadırlar (1998 yılında, Kentlerde %77,7, kırsal kesimlerde %50,6, 2003 yılında sırasıyla, %84 ve %58).

325 DPT, 2004, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2003 Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Ankara, s, 121.

243 Doğum öncesi bakımdan yararlanma oranı, ülke genelinin kırsal alanından daha az seviyelerde olduğu tek bölge, Doğu Anadolu Bölgesi olup bu oran annenin eğitim düzeyi ile belirgin bir şekilde artmaktadır. Bölgeler bazında en alt sıralarda yer alan Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük dezavantajı sağlık kuruluşlarının sayı bakımından yetersizliği ve kadınlar arasındaki eğitim düzeyi düşüklüğünden kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak 1998 yılında yeterli doğum öncesi bakım alanların oranı Doğu Anadolu’da %9’u geçememektedir (Tablo 27).

4.4.1.3. Doğum ve Doğum Sonrası Bakım: Her iki anne ölümünden birinin doğumda meydana geldiğini, doğum olayının kadın yaşamında ne derecede etkili olduğunun göstergesidir.

Türkiye genelinde 1989-1993 döneminde doğumların %59,6’sı sağlık kuruluşunda yapılırken, bu oran 1994-1998 döneminde %72,5 ve 2003 yılında %78’e yükselmiştir326. Sağlık kuruluşunda yapılan doğumların artışı olumlu bir gelişme içinde olmakla birlikte yerleşim yerine, yerleşmenin şehir veya kır olmasına, bölgeler bazında, eğitim düzeyine göre büyük farklılıklar gözlenmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu oran, %54 ile ülkenin en alt seviyesinde bulunmaktadır (Tablo 28).

1994-1998 yılları arasında beş yıllık dönemde sağlık personeli yardımı ile gerçekleşen doğumların oranı %80,6’dır. Sağlıksız doğum oranı Batı Anadolu’da %7,7 iken, bu oran Doğuda %47,7 olarak tespit edilmiştir. Yine kentsel alanda %12,3 olan sağlıksız doğum oranı kırsal kesimde %31,3’e çıkmaktadır.

Doğum öncesi bakımla ilgili göze çarpan en önemli özellik, Batı Anadolu’da sağlıksız doğum yapan anneler ülke genelinin kentsel kesiminden daha yüksek bir seviyeye ulaşmışken, Doğu Anadolu Bölgesinin

326 DPT, 2004, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2003 Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Ankara, s, 126.

244 geneli ise ülkenin kırsal alanından daha kötü bir seviyede seyretmektedir (Tablo 28).

Tablo 28: 1998 Sağlık Personeli Yardımı İle Yapılan Doğumların Bölgeler ve Yerleşim Yerine Göre Dağılımı %. Coğrafi Bölge Doktor Ebe/Hemşire Diğer Batı 63,9 28,4 7,7 Güney 34,7 51,5 13,8 Orta 38,6 51,4 10,0 Kuzey 39,7 50,0 10,3 Doğu 16,7 35,6 47,7 Kent 49,6 38,1 12,3 Kır 24,3 44,4 31,3 Türkiye 40,1 40,5 19,4 Kaynak: 1998, Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması (TNSA).

Doğu Anadolu Bölgesi’nde sağlık durumu ile ilgili şöyle bir sonuca varmak mümkündür:

- Doğum öncesi bakım hizmetlerine bakıldığında hem bölgesel açıdan hem de yerleşim yerlerine göre farklılıklar halen ciddiyetini korumaktadır (sosyal ve ekonomik yapısı geri kalmışlığın -farklılığı- bir göstergesidir).

- İlkokul ve daha az eğitim alan kadınlar arasında bu hizmetten yararlanmayan kadın oranı çok yüksektir.

- Doğu genelinde doğum yapan beş kadından ancak üçü doğum öncesi bakımdan yararlanmamaktadır.

- Sağlık ocaklarının sayısı ve verdiği hizmet kalitesi yeterli değildir.

- Birinci basamak sağlık kuruluşlarının teknik donanımı ve insan gücünün niteliğinin yükseltilmesi gereklidir.

245 - Doğu Anadolu Bölgesi’nde sağlık kuruluşunda yapılan doğumların düzeyinin diğer bölgelere göre düşük seviyelerde kalması, anne ve bebek ölümlerine davetiye çıkartmaktadır.

4.4.2. Ölüm Durumu: Ölümler nüfusun büyüklüğü, gelişmesi ve bünyesine etki eden faktörlerden doğumdan sonra en önemlisi ölüm durumu olup demografik bakımdan büyük öneme haizdir. Aynı zamanda nüfus gelişimine etki bakımından doğumlar kadar önemli ve arttırıcı role sahiptir327.

1950 yılından sonra kadar dünya genelinde ve Türkiye’de doğum oranları yüksek seviyelerde devam ederken ölüm oranlarında hızlı bir düşüş olmuştur. Doğum ile ölüm arasındaki fark büyüdüğü zaman ise nüfus artış hızı yaşanmaya başlamıştır328.

Türkiye’de yüksek nüfus artış hızı 1950’de Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise 1945’ten sonra gerçekleşmiştir. Bunun nedeni de II. Dünya Savaşı’nın (kısa bir dönem olsa da) yarattığı olumsuz durumdan sonra sosyal ve ekonomik hayattaki (özellikle sağlık alanında) iyileşmedir.

Ölümler, üç bölümde incelenmektedir. Çocuk ve bebek ölümleri, yetişkin ölümleri ve genel ölümler329.

Cumhuriyetin ilk yıllarında ölüm istatistikleri bilimsel yöntemlerle tutulmadığından çalışmalarda tahmini olarak verilmektedir. 1960’lı yıllara gelindiğinde bu araştırmaların bilimsel bir boyut kazandığını görmekteyiz.

327 SERPER, Özer, 1980, Demografya’ya Giriş, İstanbul. 328 SERGÜN, Ümit, 1988-1992, Dünya Nüfus Artışının Ülkeler Düzeyinde İncelenmesinin Ortaya Koyduğu Sonuçlar, Coğrafya Dergisi, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Sayı 3. İstanbul, s, 45. 329 Genel ölümler; çocuk ve yetişkin ölümlerinin birleşimidir.

246 1966-1967 yılında Türkiye nüfus araştırmasına bakıldığında ülke genelinde kaba ölüm hızı ‰14,6 iken, kır-kent ve bölgeler arasında büyük farklılıklar vardı. Kaba ölüm hızı ise ülke geneli kırsal alanında ‰16,7 iken kentsel alanında ‰10,7 olarak tespit edilmiştir330. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise kırsal alan kaba ölüm hızı ‰15,5 oranıyla ülke geneli kırsal alanından daha iyi bir durumda olduğu görülmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde kentsel alanda kaba ölüm hızı ‰12,2 ile ülke geneli kentsel alanının biraz üstünde seyretmiştir.

1966-1967’de Doğu Anadolu Bölgesi’nde kaba ölüm hızı kırsal kesimde ‰15,5 kentsel kesimde ‰12,2 iken, 1989’da ülke genelinde kaba ölüm hızı ‰7,79 olup kırsal alanda bu oran ‰8,48 ve kentsel alanda ise ‰7,07 idi. Doğu Anadolu Bölgesi, bölgeler arasında en son sıralarda yer almaktadır. Bölge genelinde kaba ölüm hızı ‰9,58, kırsal kesimde ‰10 ve kentsel kesimde ‰8,66 olarak kaydedilmiştir.

Ancak 1990’lı yıllarda ülke genelinde kaba ölüm hızı alt sınırlara geldiğinden düşme hızını kaybetmiştir. 1998-2003 yılları arasına gelindiğinde ülke genelinde bu oran ‰7’ye düşerken, Doğu Anadolu Bölgesi için bu oranın biraz üstünde seyretmiş olduğunu tahmin edebiliriz.

4.4.2.1. Bebek ve Çocuk Ölüm Hızı: Bebek ölüm hızı bir yıl içinde, bir yaşındaki küçük bebek ölümlerinin, o yıl içinde meydana gelen doğumlara oranının bin (‰) olarak ifadesidir331.

Bebek ölüm hızı, belli bir zaman süresi içindeki bir yaştan küçük ölümlerinin ve doğumlarının sayısına dayandığı için gelişmekte olan ülkelerde saptanması en zor olan demografik göstergelerden biridir332.

330 Kaba ölüm hızı olarak ülke geneli kırsal kesiminde en yüksek değeri ‰21.7 ile İç Anadolu Bölgesi gelmektedir. 331 DİE, 1988, Ekonomik ve Sosyal Göstergeler, Çanakkale 1997, Ankara. 332 TOROS, Aykot, 1982, Nüfus ve Aile Planlama ile Doğrudan İlgili Çalışmalar, Ankara.

247 Bir yaşından küçük bebek ölümleri ilk sayımlarda istatistiklerde ele alınmadığı için bunlar tahminen belirlenmiştir. Türkiye için; 1935-40 arasında bebek ölüm hızı ‰273, 1940-45 yılları arasında ‰306, 1945-50 arasında ‰260 ve 1950-55 yılları arasında ‰233 olduğu tahmin edilmektedir. 1950’li yılların öncesine bakıldığında ülke genelindeki olumsuz şartlardan dolayı bebek ve çocuk ölümleri, Doğu Anadolu Bölgesi ile çok büyük farklılıkların olmadığı, ancak Doğu Anadolu Bölgesi için bu oranların biraz üstünde seyretmiş olduğunu tahmin etmek yanlış değildir. Aynı zamanda 1940-45 dönemi dışında bebek ölüm hızı sürekli düşmüştür333.

Tablo 29: Türkiye geneli ve Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki Bebek Ölüm Hızları. Bölge / Tarih 1972 1977 1982 1987 1991 2003 Türkiye Geneli 139 126 109 67 53 29 Doğu Anadolu 150 142 127 76 60 41 Kaynak: TNSA kaynaklarından yararlanılmıştır.

Tablodaki (29) oranlarda da görüldüğü gibi Doğu Anadolu Bölgesi’nin oranları her zaman ülke oranının üstündedir. Aynı zamanda 1970’li yılların ortasından sonra her zaman bölgeler bazında da Doğu Anadolu Bölgesi en yüksek orana sahiptir334.

Her bin doğum için bebek ölümleri Doğu Anadolu Bölgesinde 1972’de ‰150 iken, 1977’de bu oran ‰142 olarak tespit edilmiştir. 1980 yılında D.İ.E.’ne göre ülke genelinde bebek ölüm hızı ‰126 iken, bölge genelinde ise bu oran ‰140’larda olmuştur. Bölge illeri bazında en yüksek değere sahip iller; ‰191 ile Kars, ‰181 ile Erzurum, ‰157 ile Muş, ‰152 ile Bitlis, ‰160 ile Van ve ‰151 ile Ağrı ili gelmektedir. Ülke ortalamasından

333 DİE, 1995, Türkiye Nüfusu, 1923-1994 Demografi Yapısı ve Gelişimi. s, 35 334 DİE, 1995, Türkiye Nüfusu, 1923-1994 Demografi Yapısı ve Gelişimi. s, 38.

248 daha iyi durumda olan iller ise; ‰111 ile Tunceli ve ‰119 ile Malatya ili gelmektedir335.

1982 yılında bu oran ‰127 iken, 1987 yılında ‰76’ya inmiştir. Görüldüğü gibi 1970’li yıllarda bebek ölüm oranlarında ülke ve bölge genelinde düşme yaşanırken, 1980’li yıllarda bu düşmeler daha da hız kazanmıştır336.

Türkiye geneline bakıldığında “TNSA” sonuçlarına göre bebek ölüm hızı 1990’lı yılların başında ‰53 iken, 1998’de ise ‰42,7’ye ve 2003’te bu oran ‰29’a düşmüştür. Bölgeler bazında ise Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu oran ‰41, Karadeniz (34), Akdeniz (29), İç Anadolu (21) ve Batı Anadolu (22) olup bu oranlara göre Doğu Anadolu, Batı ile İç Anadolu’nun iki katına yaklaşmaktadır337.

1970’li ve 1990’lı yılları arasında ülke genelinde bebek ölüm hızı yarı yarıya düşerken (‰67’ye), Doğu Anadolu Bölgesi’nde (‰77 civarında) buna paralel olarak gelişme göstermiş olsa dahi bölge illeri bazında çok farklı gelişmeler görülmüştür. Ülke ortalamasının altında gelişme gösteren bölge illeri; ‰60 ile Şırnak, ‰58 ile Malatya, ‰53 ile Tunceli, ‰57 ile Kars ve ‰65 ile Erzincan olarak görülmektedir. Elazığ ve Hakkari ise ülke ortalamasına yaklaşabilmiştir. En yüksek ortalamaya sahip iller olarak ‰101 ile Erzurum, ‰95 ile Bingöl, ‰96 ile Muş ve ‰92 ile Van görülmektedir338.

2000 yılına gelindiğinde ülke ortalaması ‰43’e gerilerken, bölge ortalaması bu değerin üzerinde bir gelişme göstermiştir (‰51-52 civarında). Bölge illeri bazında incelendiğinde ülke ortalamasının altında kalan 4 il görülmektedir. Bunlar ‰35 ile Malatya, ‰36 ile Tunceli, ‰37 ile Erzincan

335 DİE, 2004, İl Göstergeleri 1980-2003, Ankara, s, 16. 336 DİE, 1995, Türkiye Nüfusu, 1923-1994 Demografi Yapısı ve Gelişimi. s, 38. 337 DPT, 2004, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2003H.Ü.N.E.E.Ankara. 338 DİE, 2004, İl Göstergeleri 1980-2003, Ankara, s, 16.

249 ve ‰39 ile Elazığ illeridir. En yüksek değerlere sahip iller ise ‰77 ile Ardahan, ‰65 ile Kars ve Erzurum ve ‰60 ile Bingöl görülmektedir339.

Doğu Anadolu Bölgesi’ne bakıldığında 1980’li yıllarda çocuk ölüm hızı ülke genelinin üzerinde %20’lik farkla ‰60’a yaklaşmaktadır. Bölgenin en yüksek orana sahip illeri; ‰85 ile Kars, ‰79 ile Erzurum gelirken, ülke ortalamasının altında olan iller ise ‰39 ile Tunceli ve ‰43 ile Malatya illeri gelmektedir.

Tablo 30: Türkiye Geneli ve Doğu Anadolu İllerinde Bebek Ölüm Hızı (‰). İller / Yıllar 1980 1985 1990 2000 Türkiye 126 109 67 43 Ağrı 151 141 86 58 Bingöl 145 146 95 60 Bitlis 152 137 83 52 Elazığ 129 115 68 39 Erzincan 141 113 65 37 Erzurum 181 163 101 65 Hakkâri 129 124 70 55 Kars 191 169 57 65 Malatya 119 103 58 35 Muş 157 148 96 55 Tunceli 111 100 53 36 Van 160 145 92 61 Şırnak 60 51 Ardahan 77 Iğdır 52 Kaynak : DİE, İl Göstergeleri 1980-2003 yararlanmıştır.

1990 yılında bölge geneli çocuk ölüm hızı ‰24 oranla ülke geneli ile paralel bir düşme söz konusudur. Bu dönemde bölgenin en yüksek değerlere

339 DİE, 2004, İl Göstergeleri 1980-2005, Ankara, s, 16.

250 sahip olan illeri, ‰36 ile Kars, ‰33 ile Erzurum illeri gelirken, bölgenin en düşük değerlere sahip ili, ‰10 ile Tunceli’dir.

1990-2000 döneminde bütün bölge genelinde olumlu gelişmeler yaşanmışken, Kars ilinin idari değişikliğe uğraması ile Iğdır ilinde bebek ölüm hızı ‰52’ye düşmüş, Ardahan ilinde ‰77’ye, Kars ilinde ise, ‰65’e yükselmiştir340. Çocuk ölümü, 1980 yılına gelindiğinde ülke genelinde çocuk ölüm hızı ‰47 iken, 1990 yılında ise bu oran ‰16’ya yani her 3 kişiden bir kişiye inmiştir. 2000 yılına gelindiğinde bu oran ‰7’ye düşmüştür. Bu gelişmelerin nedeni ise, ülke genelinde sağlıkla ilgili gelişmelerdir. Sağlıkta bilinçlenme ve doğum hızının azaltmasından kaynaklanmaktadır.

Grafik 17: 1980-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu İllerinde Bebek Ölüm Hızı.

1980-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu İllerinde Bebek Ölüm Hızı Oranları ‰

250

200

150 1980

‰ 1990 100 2000 50

0

Bitlis Kars Van Tunceli ErzincanErzurum Malatya Ardahan

Kaynak : DİE kaynaklarından alınmıştır.

2000 yılına gelindiğinde bölge genelinde çocuk ölüm hızı ‰11 civarlarında iken, iller bazında ise en yüksek oranlara sahip iller; ‰21 ile Ardahan ve ‰15 ile Erzurum ve Kars gelirken, ülke ortalamasının altında

340 1990 yılında Kars (Ardahan ve Iğdır dahildi) ili bebek ölüm hızı ‰57 ile ülke ortalamasından daha iyi bir durumda olduğu tespit edilmiştir.

251 seyreden ve en düşük seviyelerde bulunan iller ise, ‰5 ile Malatya ve ‰6 ile Elazığ, Erzincan ve Tunceli illeri gelmektedir (Tablo 31).

Beş yaşın altındaki ölüm hızında bebek ve çocuk ölümleri gibi belirgin azalmalar meydana gelmiş ve 1993 TNSA’ya göre ‰60,9 olan beş yaş altı ölüm hızı 1998’de ‰52,1’e ve 2003’te ‰37’ye düşmüştür341. Doğu Anadolu’da ise bu oran ‰49’a düşmüştür.

Tablo 31: Türkiye ve Doğu Anadolu İllerinde Çocuk Ölüm Hızı (‰). İller / Yıllar 1980 1985 1990 2000 Türkiye 47 37 16 7 Ağrı 61 55 26 8 Bingöl 57 58 30 13 Bitlis 61 53 24 10 Elazığ 48 40 17 6 Erzincan 55 40 15 6 Erzurum 79 67 33 15 Hakkâri 49 46 18 11 Kars 85 71 36 15 Malatya 43 34 12 5 Muş 64 59 31 11 Tunceli 39 33 10 6 Van 65 57 29 13 Şırnak 13 10 Ardahan 21 Iğdır 10 Kaynak : DİE, İl Göstergeleri, 1980-2003.

Ülke ve bölge genelinde 50 yaş ve üstü ölümlerin toplam içindeki payının yaşla birlikte hızlı bir artış gösterdiği görülmektedir. İleri yaşlarda

341 DPT, 2004, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2003 Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Ankara.

252 ölümlerde cins farklılığı da belirgindir. En yaşlı kuşak olan 70 ve daha yukarı yaş dışındaki bütün yaş gruplarında erkek ölümleri kadın ölümlerinden daha fazladır.

Kadın ve erkek arasındaki ölümler yaş ilerledikçe artmakta ve 55-64 yaş grubunda en yüksek seviyeye ulaşmaktadır. Erkek ölümlerinin kadınlara göre daha genç kuşakta yoğunlaşması, ülke genelinde kadınlarda yaşam beklentisinin erkeklerden daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır.

Anne ölümleri ile ilgili Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından 1989 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre Anne Ölüm Hızı (AÖH) 1989 yılı için 100 bin canlı doğumda 132’dir342. Anne ölüm hızına ilişkin 1990’lı yılların ortalarında ise anne ölüm kayıtlarından bu hızın 100 ‰54 olduğu bulunmuştur. Ancak Doğu Anadolu Bölgesi’nde hastane dışında doğum yapan kadınların payının yüksekliğinden dolayı, bu oranın çok üstünde seyretmiştir. Üstelik bölgede 18 yaşın altında doğum yapan kadınların oranı ülke genelinin iki katına yaklaşmaktadır343. Özellikle hastane dışında yapılan doğumlardaki anne ve bebek ölüm riski daha da yükselmektedir.

Kadınlarda doğum ile bebek ve çocuk ölümleri arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Anneleri doğum sırasında 18 yaşın altında veya 34 yaşın üzerinde, 24 aydan kısa bir doğum aralığından sonra doğan ve anneleri daha önce en az 3 doğum yapmış olan bebekler, daha yüksek ölüm riskine maruz kalmaktadır. Ayrıca kırsal alanlar ve gecekondu mahallelerinde riskli gebeliklerin daha yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Bütün olumsuzluklara rağmen ülke genelinde yaşanan gelişmeler, Doğu Anadolu Bölgesi’nde de bebek, çocuk ve annelerin ölüm oranının azalmasında etkili olmuştur.

342 DİE, 1991, 1989 Türkiye Nüfus Araştırması (Anket), Ankara. 343 Erken yaştaki evlilikler genellikle imam nikahı olarak yapılmakta ve daha sonra resmi nikah ile istatistiklere yansımaktadır. Bundan dolayı erken yaştaki doğumların istatistiklere az yansıdığı tahmin edilebilir.

253 Grafik 18: 1980-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu İllerinde Çocuk Ölüm Hızı (‰).

1980-2000 Yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesi'nde Çocuk Ölüm Hızı

Iğdır Ardahan Şırnak Van Tunceli Muş lleri

İ Malatya 2000 Yılı Kars 90 Yılı Hakkâri 85 Yılı

u Anadolu 80 Yılı

ğ Erzurum

Do Erzincan Elazığ Bitlis Bingöl Ağrı Türkiye

0 20 40 60 80 100 Binde

Kaynak: DİE kaynaklarından alınmıştır.

254 Sonuç olarak; bebek ölümlerinin büyük bir kısmı, bir ayını doldurmadan ölen bebeklerden oluşmaktadır. Bu nedenle, genetik yapı, hamilelik ve doğum esnasındaki problemlerden kaynaklanan ölüm nedenleri bebek ölümlüğünün en önemli nedeni olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun dışında bebek ve çocuk ölümlerine neden olan diğer faktörler arasında; ishal ve akut solunum yolu enfeksiyonları yer almaktadır.

Bunların yanı sıra Doğu Anadolu Bölgesi’nde ön plana çıkan bebek ve çocuk ölümleri; akraba evliliğinden, erken yaşta evlilik, ekonomik, sosyal yapı, sağlık kuruluşlarının kırsal kesimde yaygın olmaması, doğumların yarısına yakınının sağlıksız şartlarda yapılmasından kaynaklanmakta, kış aylarında köy yollarının kapalı olmasından, doğum öncesi ve sonrası bakım hizmeti almamasından kaynaklanmaktadır.

Gün geçtikçe çocuk ve kaba ölüm hızlarının oranlarında bebek ölüm hızıyla paralel bir düşme söz konusudur.

4.4.3. Evlenme Durumu: Doğu Anadolu illerinde, kadın ve aile yapısının çözümlenmesinde medeni durum oldukça önemli bir kriter olarak öne çıkmaktadır. Ailenin kurulması, evliliğe dayalı olup kadının statüsünün büyük ölçüde bu değişkene bağlı olduğu söylenebilir.

Evlilik; evliliğin biçimi, meşruiyeti, toplumların hukuk sistemleri, toplumsal değer ve normları, inanç ve geleneksel yapıları itibarıyla değişik bir görüntü çizmektedir. Aynı zamanda evlilikler; insan soyunun devamını sağlayıcı, ailenin kurulması ve sürdürülmesini belirleyici temel bir öğedir.

Türkiye genelinde yapılan evliliklerde resmi nikahla evlenen çiftlerin bu evliliklerini dini nikahla da pekiştirmeleri sıkça görülen bir uygulamadır. Doğu Anadolu Bölgesine bakıldığında ise evliliklerin önemli bir kısmının dini nikahla sınırlı kaldığı (özellik kırsal alanda) görülmektedir. Dini nikahla

255 yapılan evlilikler Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da %20.2, Türkiye genelinde ise %6.9’du344. Resmi nikah ise, ancak çocukların okula başlayacakları zaman (nüfus cüzdanına ihtiyaç duyulması sırasında) ya da resmi veya bürokratik bir ihtiyaçtan dolayı yapılmaktadır.

Türkiye genelinde ve özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nde evlilik çok büyük önem arz etmektedir. Şehirlerde ekonomik zorluklardan dolayı kadınlar da çalışmakta ve ev ekonomisine katkı sağlamaktadırlar. Kırsal alanlarda hem kadınlar hem çocuklar tarımsal alanda çalışarak aile ekonomisine katkıda bulunmaktadır (fakat kırsal alanda çalışan kadınların çoğu ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır).

Cumhuriyetin ilk yıllarında ilk evlenme yaşının istatistiklere yansımamasından dolayı bir rakam vermek zor iken, cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana ülke geneli ve Doğu Anadolu Bölgesi’ne bakıldığında kentsel ve kırsal alanında ilk evlenme yaşının eskiye göre yükseldiği tahmin edilmektedir.

1927 yılında ülke genelinde ortalama bekar oranı %48,58 iken, erkekler arasında bu oran %55.57, kadınlar arasında ise %42,09 oranında seyretmektedir345.

Bölge illeri açısından ele aldığımızda; erkeklerde en düşük bekar oranı %47,91 ile Hakkari ili gelirken, kadınlarda en yüksek bekar oranı, %49,97 ile Kars, %46,17 ile Hakkari ve %46,15 ile Beyazit (Ağrı) illerinde olduğu görmekteyiz346.

1935 genel nüfus sayımı yıllığında Doğu Anadolu Bölgesi’nin toplam nüfusunda evlilerin oranı %38 civarındadır347. İller bazında ise Kars ve

344 ATALAY, Beşir vd, DPT, 1992, Türk Aile Yapısı, Ankara, s, 98. 345 DİE,1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri, Ankara, s, 19. 346 istatistiklerde bütün illerin verileri verilmemektedir. 347 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van illeri hesaplanarak elde edilmiştir. Not: 0-14 yaş grubu toplam nüfusun %45.11’ini teşkil etmektedir.

256 Malatya illerinde bu oran %39 iken, Muş ilinde %38 ve Ağrı ilinde %37,5 civarında seyretmektedir. Ancak 0-14 yaş grupları hesaplanmasa, evlilerin oranı %70’e ulaşmaktadır.

II. Dünya Savaşı yıllarında evli olanların oranında bir azalma sözkonusu olsa bile yine bu oranların 1945 yılından sonra yükseldiği görülür. Nitekim 1950 yılına gelindiğinde ülke genelinde 15 yaş ve üzeri evli olanların oranı %67,5’dir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde %71 civarında seyretmekte, iller bazında ise, farklılıklar arz etmektedir; bölgede iller bazında evlilerin oranı %73 ile Bitlis, %71 ile Ağrı, %70 ile Erzincan, %69 ile Elazığ, %69,8 ile Tunceli ili ve en az seviyelerde %67,2 ile Erzurum ili gelmektedir. Sonuç olarak Doğu Anadolu Bölgesi’nde evlilik oranında dönemlere göre azalma veya yükselme yaşanmış olsa bile yine ülke ortalamasının biraz üstünde seyretmiştir.

1960’lı ve 1970’li yıllarda Türkiye’de evlenme oranları zaman içinde azalmaktadır. Evlenme oranlarındaki değişmeler, 1960-1975 yılları arasında kaba doğum oranında ‰3 kadar bir azalmaya neden olmuştur348.

1960, 1968 ve 1973 yıllarında evlenme oranlarının yaşlara göre dağılımına bakıldığında; 1960’ta 0,797, 1968’de 0,783 ve 1973’te 0,743 olarak görülmektedir349.

1981 yılına gelindiğinde, Türkiye genelinde belediyesi olan yerleşim alanlarında ilk evlenme yaşı, erkeklerde 26,2 iken, kadınlarda ise 22,1 idi. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise bu yaş erkeklerde 26,5 ve kadınlarda 22,3 ile ülke ortalamasının üstünde seyretmektedir350.

1990 yılında belediyesi olan yerlerde ülke genelinde evlenenler ilk evlenme yaşı erkekler için 26,6 iken, kadınlar için 22,3 idi. Doğu Anadolu

348 ÖZBAY, Ferhunde, 1977, Türkiye’de Nüfus Yapısı ve Sorunları, 1973 araştırması, Ankara, s, 83. 349 ÖZBAY, F, 1977, a.g.e. s, 83. 350 DİE, 1991, 1981-1988 Evlenme İstatistikleri, Ankara, s, 2-3.

257 Bölgesi erkek için ülke geneli ile aynı seviyede seyrederken, kadınlar arasında ilk evlenme yaşı ülke genelinin biraz altındadır. Bu durumun nedeni ise, bölge genelinde hâlâ dini nikah (imam nikahı) uygulanmasından kaynaklanmaktadır.

Belediyesi olmayan yerlerde evlenenlerin ilk evlenme yaşı ülke genelinde erkeklerde 25,3 iken, kadınlar arasında bu yaş 21,5 idi. Doğu Anadolu Bölgesi ilk evlenme yaşı erkekler arasında 26,5, kadınlar arasında 22-23 yaşlarda olup ülke genelinin üstünde seyretmektedir.

Zira Doğu Anadolu Bölgesi’nde ilk evlenme yaşının Türkiye ortalamasının altında seyrettiği; kızların da erkeklere göre daha erken evlendikleri sanılmaktadır. Çünkü, bölgenin örf ve adetlerinin yanı sıra, kız çocuklarının erkeklere göre okulla ilişkilerinin daha erken kesilmesinin de etkisi vardır. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüt Enstitüsü kaynaklarına göre genellikle Doğu Anadolu Bölgesi kadınlarının ilk evlenme yaşı, ülke ortalamasının altında seyretmektedir351.

Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki kaba evlenme oranları, doksanlı yılların ortalarında Türkiye ortalaması olan %7,8’nin gerisinde kalmaktadır (%6,5). Kaba evlenme oranı en yüksek olan bölge, %9,2 ile Karadeniz Bölgesi olurken, en düşük bölge ise %6,2 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’dir352. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde evlenme oranlarının diğer bölgelere göre düşük olması; bölgenin sosyo-kültürel, iktisadi yapısı, başlık parası (ilave olarak altın, eşya, vs. vardır), evlenme yaşındaki gençlerin batı bölgelerinde bulunması ve dini nikahla evlenenlerin sayısının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır.

15-49 yaşlarındaki tüm kadınların araştırmanın yapıldığı tarihteki evlilik durumuna göre dağılımları, genel olarak bakıldığında; 1998 yılında 15-49 yaş arasında evli kadınların oranı %69 iken, 2003 yılında kadınların

351 HÜNEE 1968, 1978 ve 1988 yılı kaynaklarında bölge genelinin hep ülke genelinin altında seyretmektedir. 352 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi, Cilt I, Ankara, s, 198.

258 %67’si halen evli ve %30’u hiç evlenmemiştir. Bu eğilimin esas olarak genç yaş gruplarında evliliklerin ertelenmesinden kaynaklandığı görülmektedir353.

Yaş yapılarına bakıldığında evlenmenin Türkiye’de hâlâ çok yaygın olduğu ve hiç evlenmemiş kadınların yüzdesinin ilerleyen yaşla birlikte hızla düştüğü görülmektedir. 20 yaşından küçüklerde %88 olan evlenmemiş kadın yüzdesi, 20’li yaşların sonlarında %20’lere kadar düşmektedir. 30 yaşın üzerindeki kadınlarda her 10 kadının 1’inden daha azı hiç evlenmemiştir ve 45-49 yaş grubunda doğum çağlarının sonuna yaklaşan kadınlar arasında hiç evlenmişlerin oranı %2’den daha azdır354.

Tablo 32: 2003 Bölgeler ve Yaş Gruplarına Göre İlk Evlenme Yaşı355. Bölge/Yaş 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 25-49 Grupları Kent 21.3 20.5 20.3 19.4 19.7 20.3 Kır 20.4 20.1 19.5 18.8 18.5 19.4 Batı 21.3 20.6 20.6 19.6 19.7 20.4 Güney 21.1 20.8 21 19.7 20.4 20.7 Orta 20.8 19.9 19.3 18.9 18.7 19.5 Kuzey 21.4 20.6 20.7 19.5 19.4 20.3 Doğu 20.3 19.3 18.4 18.1 17.8 19 Kaynak: Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA)-2003 araştırması.

İlk evlenme yaşına bakıldığında; TNSA-2003 sonuçlarına göre Tablo 32’de da görüldüğü gibi ortalama ilk evlenme yaşının 25-49 yaş grubundaki kadınlar arasında yaklaşık %20 iken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu oran ülkenin en alt sırasında ve ortalama 19 yaş idi. Ortalama ilk evlenme yaşında devamlı bir artış gözlenmekte (ülke geneli ve Doğu Anadolu Bölgesi için geçerlidir); 45-49 yaş grubunda ülke ortalaması 19.2 iken, Doğu Anadolu Bölgesi ise 17,8 idi. Ortanca yaş, 25-29 yaş grubundaki kadınlarda 21’e ve

353 DPT, 2004, 2003 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, Ankara, s, 92. 354 DPT, 2004, 2003 TNSA a.g.e. s, 92. 355 DPT, 2004, 2003 TNSA a.g.e. s, 94.

259 Doğu Anadolu Bölgesi için bu rakam 20,3’e çıkmıştır. Çok erken yaşta yapılan evliliklerde belirgin bir azalma olduğu görülmektedir.

Sonuç olarak son yirmi yıl içinde ülke genelinde ilk evlenme yaşında 2 yıllık bir artış gerçekleşti. Türkiye’de çok genç yaşlarda evlenme davranışında da önemli bir değişim görülmektedir. Aynı zamanda 15-19 yaş grubundaki kadınların evlenme oranı azalma göstererek %12’ye düşmüştür.

Çok Eşlilik: Bölge genelinde çok eşli evlilikler bulunup Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaygındır. Özellikle kırsal kesimde, çok eşli evlilikler daha yaygındır.

Bölgenin kendine özgü kültürel ve toplumsal değer örgüsü, çok eşliliğin varlığını sürdürmesinde etkili olmaktadır. Bölgede görülen çok eşlilikte; bu tür evliliğin erkeğe kazandırdığı prestijin, yakın çevresine ekonomik gücünü ispatlama imkanı vermesinin büyük payı vardır. Birden fazla evlilik yaptıklarını söyleyenlerin oranı %27 olarak ortaya çıkmıştır356. Bu tür evliliklerde, bölgenin ekonomik ve sosyal koşullarına uygun düşen nedenlerin etkili olduğu söylenebilir. Bölgede genç yaşta evlendirilenlerin olgun yaşa geldiklerinde, kendi istekleri doğrultusunda ikinci bir eş arayışı içine girmelerinin de çok eşlilikte etkili olduğu görülmüştür357.

4.4.4. Boşanma Durumu: Boşanmalar her şeyden önce evlenmeyi, sosyal organizasyonu sona erdiren bir olaydır. Fiili evlilik, kanun dışı nikah yapılmaksızın meydana gelir. Fiili evlilik olayları nasıl evlenme istatistiklerinde kaydedilmiyorsa, bu tür evlilikleri sona erdiren boşanmalar da istatistiklere yansımamaktadır358.

356 Aydoğanı’nın yaptığı bir araştırmayı göre ankette her dört kişiden birisi birden fazla evlilik yapmış. 357 AYDOĞAN, Feramuz, l997, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapının Aileye Etkileri, Van, s, 273-274. 358 SERPER, Özer, 1980, Demografiye Giriş, İstanbul.

260 Cumhuriyet tarihine bakıldığında her zaman ülke genelinde boşanmalar ve boşanma oranlarının çok düşük seviyelerde olduğu bilinmektedir. 1927 yılında ülke genelinde boşanma oranları ‰5,8 iken, erkekler arasında bu oran ‰2,6 ve kadınlar arasında ise ‰8,8 civarında idi359. Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu oranların yarısının altında seyrederken, bölge illeri bazında farklılıklar arz etmektedir. Bölgenin en düşük oranları ‰0,7 ile Hakkari ve Van ili gelirken, Bitlis ve Kars illeri ‰1 ve bölgenin en yüksek oranları ise, ‰2,3 ile Erzincan ili, ‰2,8 ile Elazığ ili ve ‰4,5 ile Malatya ili gelmektedir360.

1940’lı, 1950’li ve 1960’lı yıllara bakıldığında Doğu Anadolu illerinde boşanma sayıları çok az olmakla birlikte iller bazında çok büyük farklılıklar göze çarpmaktadır.

1945 yılında Bingöl ve Hakkari illerinde boşanma olaylarına rastlanmazken, Bitlis 1, Muş 2, Ağrı ve Van 4, Malatya 18, Elazığ ve Erzincan 38 ve Erzurum’da 50 boşanma olayına rastlanmaktadır. İller bazında bu farklılıkların nedenleri ise, başta illerin nüfus açısından büyüklükleri, kadının statüsü ve illerin sosyo-ekonomik yapısından kaynaklandığı tahmin edilebilir.

1950 yılında bölge genelinde toplam 215 kişi boşanmıştır361. 1950’li ve 1960’lı yıllarda yine Doğu Anadolu Bölgesi’nde boşanma oranlarının yükseldiği görülmektedir. Fakat bölgedeki bu yükselme ülke genelinde düşük seviyelerde kalmıştır362.

1970’li ve 1980’li yıllarda boşanma oranlarında yükselme yaşanmış olsa bile Türkiye’de boşanma oranları düşük seviyelerde kalmıştır. Doğu

359 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri, Ankara, s, 20. 360 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri, Ankara, s, 44. 361 Marmara bölgesiyle ilgili bir karşılaştırma yapacak olursak örneğin; Çanakkale gibi küçük bir ilde 219 kişi boşanmıştır (DİE, Tarih yok, Evlenme ve Boşanma İstatistikleri, 1945-1966, Ankara, s, 25-26.). 362 DİE, Tarih yok, Evlenme ve Boşanma İstatistikleri, 1945-1966, Ankara, s, 25-26.

261 Anadolu Bölgesi’nde ise boşanma oranları oldukça düşük seyretmektedir (ülke genelinin yarısının altında).

l990’larda ülke genelinde kaba boşanma hızı ‰5-6 arasında değişmektedir. Batıda, boşanmış kadın oranı %l,2 iken, Doğuda bu oran %0,3’e düşmektedir363.

Türkiye genelinde kaba evlenme oranı ‰7,6 olurken, kaba boşanma oranı ‰0,5’dir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise durum farklılaşmakta, kaba evlenme oranı ‰6,3, kaba boşanma oranı ‰0,l5 olarak ortaya çıkmaktadır. Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki boşanma oranları, Türkiye ortalamasının üçte birine denk düşmektedir364.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde boşanma oranlarının düşük çıkmasında, bölgenin geleneksel değerleriyle ilişkili nedenlerden kaynaklanan engelleyici mekanizmaları içermesinin büyük rolü olabilir. Ancak Türkiye’de yalnızca kayıtlı, resmi evlilikler geçerli olduğundan, yasal olarak boşanma da, ancak bu şekilde gerçekleşmiş evlilikler için söz konusudur. Oysa Doğu Anadolu Bölgesi’nde yalnız dinî nikahla evlenenlerin oranı yıllara göre %20- 35’lerde olduğundan boşanma oranları daha da düşük seviyelerde seyrettiği tahmin edilebilmektedir365.

Ayrıca kadınların, boşanma sonrasında ekonomik açıdan yaşamlarını sürdüremeyecekleri, ailelerinin ve yaşadıkları çevrenin baskısına maruz kalacakları, çocuklarını bir daha göremeyecekleri gibi endişelerle, evliliğin sürmesine ve üzerine kuma getirilmesine mecburen razı olmaktadır. Bütün koşullardan dolayı boşanma oranlarının ülke genelinde ve Doğu Anadolu’da özellikle boşanma oranlarının düşük seyretmesinde evliliği sürdürmesinin büyük rolü vardır (yani aile kurumunun yapılanış biçimi, değer ve norm

363 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi, Cilt I, Ankara, s, 207. 364 DPT, 2000, a.g.e. s, 208. 365 İLKKARACAN, Pınar, 1998, Doğu Anadolu Kadın ve Aile, (75 Yılda Kadınlar ve Erkekler), İstanbul, s, 185.

262 sistemleri boşanmayı engelleyici bir set işlevi görmektedir)366. Örneğin; kadının çocuksuz olduğu durumlarda boşanma yerine, ikinci bir eşin gündeme gelmesi söz konusu olmakta, ailenin parçalanmasına imkan verilmemektedir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde boşanma oranlarının daha az olmasının nedenleri arasında ise, boşanmaların genel olarak çocuk sayısı arttıkça boşanma oranı da azalmaktadır. Yani çocuğun aile içindeki varlığı boşanmayı önleyen bir faktördür.

Bölgelere göre kaba boşanma oranlarının en yüksek olduğu bölge ‰0,8 ile Ege Bölgesi, ‰0,5 ile Marmara, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgesi gelirken, Karadeniz Bölgesi ‰0,4 iken, en düşük boşanma oranları ise ‰0,2 ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görülmektedir. Ege, Marmara ve İç Anadolu Bölgesi’ndeki oranların Türkiye ortalamasının üzerinde olması, yani bölgelerin Türkiye ve Doğu Anadolu genelindeki boşanmalarda ana nedenleri ise, şiddetli geçimsizlik.

Tablo 33: 1996 Türkiye ve Bölgeler Bazında Boşanma Oranları (‰)367.

Ak İç Karad Güneydoğu Doğu Bölgeler Marmara Ege Türkiye deniz Anadolu eniz Anadolu Anadolu

Boşanma 0.5 0.8 0.5 0.5 0.4 0.2 0.2 0.5 Oranı ‰

Kaynak: DİE kaynaklarından alınmıştır.

Türkiye geneli ile Doğu Anadolu’da boşanma nedenleri büyük ölçüde örtüşmektedir. Ülkedeki sosyal ve iktisadi koşullar, benzer nedenlerin evliliğin sona ermesinde etkili bir unsur olarak öne çıkmasında belirleyici olabileceğini de düşündürmektedir.

366 İLKKARACAN, Pınar, 1998, Doğu Anadolu Kadın ve Aile, (75 Yılda Kadınlar ve Erkekler), İstanbul, s, 183. 367 DİE, 1998, 1996 Boşanma İstatistikleri, Ankara, s, 10.

263 Yaşlar itibariyle istatistiklere bakıldığında boşanmaların erkeklerde 25- 34, kadınlarda 20-29 yaşlarında en yükseğe ulaştığı görülmektedir. Bu durum Türkiye için de geçerlidir. Yaklaşık olarak erkekler kadınlardan beş yaş daha ilerdedir. Bunun nedeni de erkek-kadın evlenme yaşından kaynaklanmaktadır.

2000 yılında Doğu Anadolu genelinde toplam evlenme sayısı 35.370 ile %7,7 iken, toplam boşanma sayısı ise, 1070 ile %3,1’dir368. Buna göre boşanmalar, evliliklere oranla ülke genelinin yarısının altındadır. İller bazında da büyük farklılıklar söz konusudur. Örneğin; Hakkari ilinde toplam 5 boşanma vakasıyla Doğu Anadolu illeri arasında en az boşanma görüldüğü ildir. Aynı zamanda en fazla boşanmaların yaşandığı il ise, 364’le Malatya ili gelmektedir. Tablo 34’e bakınız.

Tablo 34: 2000 Doğu Anadolu İlleri ve Türkiye’de Evlenme ve Boşanma Sayısı. 2000 İller ve Türkiye Evlenme Sayısı Boşanma Sayısı Türkiye 461.417 34.862 Ağrı 2.984 31 Bingöl 1.267 43 Bitlis 1.819 14 Elazığ 4.014 174 Erzincan 1.726 123 Erzurum 5.985 119 Hakkari 1.171 5 Kars 2.464 15 Malatya 4.601 364 Muş 1.478 14 Tunceli 584 36 Van 3.503 39 Şırnak 1.042 19 Ardahan 1.550 25 Iğdır 1.182 49 Doğu A. Toplamı 35.370 1.070 Doğu A. Oranı % 7,7 3,1 Kaynak: DİE, kaynaklarından derlenmiştir.

368 DİE, 2004, 2002 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara.

264 Sonuç olarak; Doğu Anadolu Bölgesi’nin Medeni Durumu, kaba doğum hızı oranı Türkiye genel ortalaması oranının üstünde ve ülke genelinin kırsal alanına daha yakındır. Ancak bölgede doğurganlığa önemli bir etki bırakan göç, yalnızca nüfusu azaltıcı etkisi ile değil doğurganlığı düşürerek de Doğu Anadolu Bölgesi nüfusunun gelişmesini azaltıcı yönde rol oynamıştır.

Ölüm durumu, doğum durumu gibi önemli gelişmeler görülmesine rağmen durum, ülke ortalamasının üstünde seyretmiştir.

Evlenme durumu ise, bölgenin yaş yapısına, göç ve sosyo-kültürel yapısına bağlı iken, aynı zamanda boşanma oranları bölge kadınının statüsünden, eğitim ve sosyo-kültürel durumundan birebir etkilenmektedir.

265 4.5. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Sağlık Durumu:

En önemli sağlık unsurları; Bebek Ölüm Oranı, On bin Kişiye Düşen Hekim Sayısı, On bin Kişiye Düşen Diş Hekim Sayısı, On bin Kişiye Düşen Eczane Sayısı ve On bin Kişiye Düşen Hastane Yatağı Sayısı’dır. Sağlık, ülkenin gelişmesi açısından önemli bir faktördür. Nitekim sağlıklı bir toplum, ekonomide, eğitimde ve sosyal faaliyetlerde hatta neredeyse tüm faaliyetlerinde başarılıdır.

Türkiye geneli sağlık durumuna ilişkin başvurulan kaynakların başında sağlık bakanlığına ait istatistikler ve (TNSA) Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması369 tarafından yapılan geniş çaplı anket araştırmaları gelir.

4.5.1. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Hastane ve Yatak Sayısının Durumu: Türkiye geneline bakıldığında hem bölgeler hem de yıllar bazında büyük değişiklikler ve gelişmeler olduğu görülür. Özellikle Cumhuriyetin kurulmasından sonra daha büyük gelişmeler yaşanmıştır. 1960’lardan sonra eğitim ve ekonomi alanındaki gelişmeler, sağlık alanında da kendini göstermiştir. Buna rağmen 1960’lı yıllarda Türkiye geneline ve bölgelere bakıldığında hastane sayısı yetersizdir. Örneğin; 1960 senesinde Türkiye genelinde 290 hastane ve 283 sağlık merkezi bulunmaktadır370. Türkiye genelinde az olmakla birlikte bölgeler nezdinde dağılımı çok dengesizlikler gösterir.

Tüm Doğu Anadolu Bölgesi’nde toplam 22 hastane (bunlardan 1 özel ve 1 SSK hastanesi) ve 38 sağlık merkezi bulunmaktadır. Bu sayıya rağmen hiç hastanesi olmayan 1 il (Hakkari), 1 hastaneye sahip olan birkaç il bulunmaktadır. Birden fazla hastanesi olan iller ise; 5 hastaneli Malatya, 4 hastaneli Elazığ; 3 hastaneli Erzurum ve Kars olup bunların dışında kalan

369 Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü. 370 DİE, 1969, 1968 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara, s, 68.

266 iller 1 hastaneli illerdir. Bölgede özel hastaneye sahip tek il 1 hastanesi olan Kars’tır371.

1970 yılına gelindiğinde Türkiye genelindeki hastane sayısı %75 oranında artarak 455’i bulmuştur. Bu oran için Doğu Anadolu Bölgesi bakıldığında büyük gelişmeler kaydetmiştir. Bu sayı toplam 80 hastaneyi bulmuştur. Yani bölge genelinde hastane sayısı %260 artmıştır. Bölgenin illeri bazında ise bu rakam; 14’le Erzurum, 12’le Elazığ, 10’la Malatya, 7 ile Kars, 6’yla Tunceli gelmektedir. Bunlar arasında üç özel hastane bulunmaktadır (Tablo 35).

1980 yılına gelindiğinde Türkiye’deki hastane sayısı (kamu, özel ve SSK hastanesi) 895 adete ulaşmıştır. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise bu sayı (kamu, özel ve SSK hastanesi) 89 hastaneyi bulmuştur (ülke genelinin %10’u teşkil etmektedir). 1980 yılında iller bazında hastane varlığı şu şekildedir; en çok hastaneye sahip iller Elazığ 15, Erzurum 14 hastane iken Malatya önceki dönemden 1 hastane azalarak 10’a düşmüştür. Kars ili 10 hastane, Erzincan ve Tunceli 7, Van 6, Bitlis ve Ağrı 5, Bingöl ve Muş 4, Hakkari 2 hastaneye sahiptir.

Bu dönemde ülke genelinde toplam 92 özel hastane ve 73 SSK hastanesi bulunurken Doğu Anadolu Bölgesi’nde 2 tane özel hastane ve 6 SSK hastanesi bulunmaktadır372.

Yine bu dönemde önceki dönemlere göre hastane dışındaki Sağlık merkezlerinde de gelişmeler yaşanmıştır. Bölgede iller bazında da gelişim gözlenmektedir. Örneğin; Hakkari 1, Bitlis, Elazığ, Muş ve Van 2’şer, Ağrı, Bingöl ve Malatya 3’er, Erzurum 5, Tunceli 6 sağlık merkezine sahiptir.

1990 yılına gelindiğinde bölge genelinde kamu hastane sayısının 81’den 90’a çıkmasıyla gelişmeler yaşanmıştır. Bölgede en fazla hastaneye sahip

371 DİE, 1969, 1968 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara, s, 68-83. 372 DİE, 1969, 1968 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara, s, 82.

267 olan il, 18 adet ile Erzurum, daha sonra 10 adet ile Kars gelmektedir. Diğer iller ise 8-4 adet arasında değişiklikler göstermektedir373.

Tablo 35: Doğu Anadolu İllerinde Kamu, Özel ve SSK Hastanelerinin Dağılışı. Yıllar 1970 1980 1990 2000 Hast türü/ Kamu Özel SSK Kamu Özel SSK Kamu Özel SSK Kamu Özel SSK Hastane Hastane Hastane HastaneHastane Hastane Hastane Hastane Hastane Hastane Hastane Hastane İller si si si si si si si si Ağrı 4 1 - 5 - - 6 - - 7 - - Bingöl 4 - - 4 - - 6 - - 6 - - Bitlis 4 - 1 4 - 1 5 - 1 7 1 Elazığ 11 - 1 13 - 2 8 1 2 10 1 1 Erzincan 7 - 1 6 - 1 7 2 1 9 1 Erzurum 13 - 1 13 - 1 18 - 1 20 1 2 Hakkâri 1 - - 2 - - 4 - - 4 - - Kars 7 - - 10 - - 10 - - 6 - - Malatya 8 2 1 7 2 1 6 2 1 9 1 1 Muş 2 - - 4 - - 4 - - 5 - - Tunceli 6 - - 7 - - 5 - - 7 - - Van 5 - - 6 - - 7 - 1 10 - 1 Şırnak - - - - - 4 - - 6 - - Ardahan ------4 - - Iğdır ------1 - - Bölge Toplamı 72 3 5 81 2 6 90 5 7 111 3 7 Kaynak: DİE yayınlarından derlenmiştir.

5 adet özel hastane ve 7 adet SSK hastanesi bulunmaktadır. 1990 yılında bölgede toplam hastane sayısı 102 hastaneyi bulmuştur (1980 yılında toplam 89 hastane vardı).

2000 yılına gelindiğinde bölgede; 111 kamu hastanesi, 7 SSK hastanesi ve 3 özel hastane (1990’da 5) olup bölge genelinde toplam hastane sayısı 121’i bulmuştur. Bu dönemde yine iller ölçütünde farklılıklar görünmektedir. En fazla hastaneye sahip il, 23 adet ile Erzurum iken en az hastaneye sahip il 1 adet ile Iğdır ilidir.

373 DİE, 1993, 1993 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara, s, 131-138.

268 Elazığ ilinde 12 hastane (bunlardan biri SSK ve biri özel hastanedir), Malatya ili 11 hastane (bunlardan biri SSK ve biri özel hastanedir), Van ilinde 11, Erzincan’da 10 diğer illerde ise 4-8 arasında değişmektedir (Tablo 35).

Devlet sağlık kuruluşlarının dışında özel bir statüye sahip olan diğer bir sağlık kuruluşu da özel hastanelerdir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde özel hastanelere bakıldığında, belli illerde özellikle de Elazığ ve Malatya’da merkezileştiğini görmekteyiz.

Görüldüğü gibi ülke geneli ile Doğu Anadolu Bölgesi’nde kamu, SSK ve özel hastanelerin arasındaki sayı ve oran açısından farklılıklar gözükmektedir. Nedenlerinin ise, bölgenin ekonomik ve sosyal şartlarından kaynaklandığı tahmin edilebilmektedir.

2000 yılına gelindiğinde Türkiye genelinde yataklı sağlık merkezleri sayısına bakıldığında toplam 141 sağlık merkezi bulunmaktadır. Yataksız sağlık kurumunun sayısı ise (Sağlık Ocağı, Sağlık Evi ve Dispanser) 17.447’ye yükselmiştir374. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise, 19 adet yataklı sağlık merkezi olup sağlık merkezlerinin iller bazında dağılışına bakıldığında Iğdır, Muş, Malatya, Erzincan, Ağrı, Bingöl ve Van gibi iller sağlık merkezine sahip değilken, Elazığ, Hakkari, Tunceli, Bitlis ve Ardahan illeri birer, Şırnak ve Kars ikişer, Erzurum ise 10 sağlık merkezine sahiptir.

Türkiye’de hastaneler bazında yatak sayısına bakıldığında, 1960 senesinde 44.673 adet iken375, 1970 yılında bu sayı 82.489’a yükselmiştir (%85)376. Bu gelişmeler olumlu gözükse bile yeterli olmamıştır.

1960-1970 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesi’nde toplam yatak sayısı 2.589’dan 6.803’e yani 10 yıl içerisinde yatak sayısı %163 ve böylece ülke genelinde yaşanan gelişmenin iki katına çıkmıştır.

374 DİE, 2004, 2002 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. 375 DİE, 1969, 1968 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara, s, 69 ve 81. 376 DİE, 1977, 1977 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara, s, 77-83.

269 Grafik 19: 2000 Doğu Anadolu Bölgesi’nde Hastanelerin Türüne Göre Dağılışı377.

2000 Yılında Doğu Anadolu Bölgesinde Hastanelerin Türüne Göre Dağılışı

Kamu Hastaneleri Özel Hastaneler SSK Hastaneleri

Kaynak: DİE kaynaklarından alınmıştır.

Grafik 20: 2000 Türkiye Genelinde Hastanelerin Türüne Göre Dağılışı.

2000 Yılında Türkiye'de Hastanelerin Türüne Göre Dağılışı

Kamu Hastaneleri Özel Hastaneler SSK Hastaneleri

Kaynak: DİE kaynaklarından alınmıştır.

377 DİE, 2004, 2002 Yıllık İstatistik Yıllığı, Ankara.

270 1960 yılında Türkiye genelinde her 100.000 kişiye 152 yatak düşmekte iken Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu sayı (100.000 kişiye 60 yatak civarında) ülke genelinin %40 altında kalmıştır. İller bazında her 100.000 kişiye düşen yatak sayısında farklılıklar göze çarpsa da Elazığ ili dışında bütün illerde yatak sayısının Türkiye genelinin çok altında kaldığı görülmektedir. Örneğin; Hakkari’de hastane yokken, Ağrı ilinde her yüz bin kişiye 23 yatak düşmektedir. Bingöl’de 42, Van’da 38, Bitlis’te 58, Erzincan’da 55,6, Kars’ta 45, Malatya’da 68, Tunceli’de 53,5, Erzurum’da 83,5 ve Türkiye ortalamasını ikiye katlayan Elazığ’da 374 yatak bulunmaktadır (Tablo 36).

1970 yılına gelindiğinde bölgedeki yatak sayısı, hastanelerle paralel bir gelişme sergilemiştir. Örneğin; Ağrı ilinde toplam yatak sayısı 50 iken bu dönemde 160’a, Bingöl’de 50’den 120’ye, Elazığ’da 1.041’den 2.193’e, Malatya’da ise 293’ten 1.095’e çıkmıştır. Diğer illerde de buna benzer gelişmeler yaşanmıştır. Böylece bölge genelinde nüfus gelişmelerinde %15 artış kaydedilmiş, yatak sayısında ise illerde farklılıklar olmakla birlikte %163 oranında bir artış kaydedilmiştir.

1970-1980 yılları arasında Türkiye genelindeki yatak sayısı 82.489’dan 117.525’e çıkmıştır378. Böylece önceki dönemlere ait artış hızının kesilmediği ve %42,5’lik bir gelişme kaydedildiği anlaşılmaktadır. Ancak bu dönemde Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki yatak sayısı %22,5’lik bir artışla 6.803’ten 8.334’e yükselmekle birlikte artış hızı önceki döneme göre düşmüştür.

Bu konuda, bölge illerinde, büyük farklılıklar görünmektedir. Örneğin; Ağrı ilindeki sayı 160 ve Erzincan’daki 540 ile sabit kalırken, Bitlis’te 195’den 200’ye, Bingöl’de 120’den 130’a, Elazığ’da 1.938’den 2.137’ye yükselmiş, bölge genelinde en çok Erzurum’da (1.385’ten 2.225’e) ve Van’da (280’den 430’e) gelişme yaşanmıştır.

378 DİE, 1983, 1981 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara.

271 1980-1990 yılları arasında Türkiye genelinde yatak sayısındaki artış, %21’lik bir oranla devam etmiştir. Bu sayı 117.525 yataktan 141.834’e yükselmiştir379.

Tablo 36: Doğu Anadolu Bölgesi’nde Kamu, Özel ve SSK Hastanelerinde Bulunan Yatak Sayısı. Yıllar / 1960 1970 1980 1990 2000 İller Ağrı 50 160 160 235 280 Bingöl 50 120 130 295 430 Bitlis 75 195 200 335 485 Elazığ 1.041 2.193 2.377 2.383 2.712 Erzincan 135 540 540 656 741 Erzurum 475 1.385 2.225 2.455 3.270 Hakkâri 0 50 60 135 150 Kars 245 420 550 580 375 Malatya 293 1.095 1.267 1.298 1.678 Muş 70 200 220 285 360 Tunceli 75 165 175 155 175 Van 80 280 430 590 1.350 Şırnak - - - 155 215 Ardahan - - - - 165 Iğdır - - - - 100 Doğu Anadolu Toplamı 2.589 6.803 8.334 9.557 12.486 Türkiye Geneli 44.673 82.489 117.525 141.834 184.449 Kaynak: DİE kaynaklarından derlenmiştir.

Bölge genelinde yatak sayısı 8.334’ten 9.557’ye yükselmiştir. Artış oranı %15’lik bir oranla ülke ortalamasının altında devam ederken, iller bazında değişiklikler göstermiş ve Türkiye geneli ile paralel bir gelişme yaşanmıştır. Tunceli ilinde yatak sayısı azalırken, Erzurum ilinde 2455’e, Muş’ta 285’e, Malatya’da 1298’e ve Kars’ta 580’e yükselmiştir. Dönemler ve iller ölçütündeki bu farklı gelişmelerin nedeni, illerin ihtiyaç duyduğu hastanelerin yapılmış olması ve buna bağlı olarak da yatak sayılarında bu ölçüde gelişmelerin yaşanmasıdır. Örneğin; Bingöl’de bir hastanenin

379 DİE, 1995, 1993 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara, s, 131-138.

272 açılması ile yatak sayısı 155’ten 295’e çıkmıştır. Yine Bitlis’te aynı dönemde bir hastanenin açılması ile yatak sayısı 185’ten 285’e çıkmıştır.

1990-2000 yılları arasında Türkiye ve bölge genelinde %30’luk bir gelişme kaydedilmiştir. Bu gelişme, ülkenin tüm illerine yansımıştır. Doğu Anadolu Bölgesi’nde iller bazında gelişme farklılıkları olsa bile ülkedeki gelişme oranı ile paralellik arz ederek aynı oranda gelişme yaşanmıştır.

Kars ilindeki yatak sayısı 580’den 375’e düşmüştür380. Azalmanın nedeni idari değişiklik olarak görünse bile %11’lik bir gelişme yaşanmıştır. Diğer bölge illerine bakıldığında bazı illerde %30’dan fazla bir gelişme olduğu, bazı illerde ise, bu gelişme %10-15 arasında kalmıştır.

Örneğin; Van ili %129 gelişirken Bingöl ve Bitlis %40’ın üzerinde, Malatya ili %30 civarında gelişme göstermiştir. Hakkari, Tunceli ve Erzincan illeri ise, bu oran %10-15 arasında değişmektedir.

2000 yılına gelindiğinde ülke genelinde yatak başına 430 kişi düşmektedir. Yine iller bazında büyük farklılıklar gözükmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi’ne bakıldığında ülke ortalamasının üstünde iki il bulunmakta, bunlarsa 247 ile Elazığ ve 316 ile Erzurum ili gelmektedir. Kalan iller ise ülke ortalamasının gerisinde kalmıştır. Yatak başına düşen kişi sayısının 1.000’in altında kaldığı iller ise; 510 ile Erzincan, 590 ile Bingöl, 535 ile Tunceli, 627 ile Malatya, 867 ile Kars, 708 ile Van ve 811 ile Ardahan’dır. Yatak başına düşen kişi sayısının 1.000’in üstünde olan iller ise, 1.200 ile Muş, 1.577 ile Hakkari, 1.683 ile Iğdır 1.643 ile Şırnak ve 1.888 ile Ağrı’dır. Yani bölge genelinde kişi başına düşen yatak sayısı oranı, ülke genelinin yarısının altındadır.

Ancak bölgenin genişliği, fiziki durumu, ihtiyaçları, birinci derecede deprem bölgesi olması ve terör gibi faktörler hastane ve yatak sayısı dağılımı

380 DİE, 2004, 2002 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara.

273 dengesizliğinin kırsal alanların aleyhine gelişmesi ile bölgede sağlık durumunda ve yatak sayısında kopukluklar meydana gelmiştir.

Bölgeler arasında da Doğu Anadolu Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden daha iyi bir konumda olup altıncı sırada yer almıştır. Bu nedenlerden dolayı bölgenin durumuna bakıldığında, yatak sayısının en az 3 katına çıkması ile ancak bölgenin ihtiyaçları karşılanacak ve sağlıklı bir şekilde hizmet verilebilecektir.

Türkiye geneline bakıldığında 10 bin kişiye düşen yatak sayısı ortalama 23 iken, bölgeler arasında farklılıklar gözükmektedir. Marmara bölgesi 28.18 iken, Doğu Anadolu Bölgesi 17.87’lik ortalama ile bölgeler arasında 6. konumdadır.

274 Grafik 21: 1960-2000 Doğu Anadolu İllerinde Yıllara Göre Yatak Dağılımı.

Doğu Anadolu İllerinde Yıllara Göre Yatak Sayısı

Iğdır

Ardahan

Şırnak

Van

Tunceli

Muş

Malatya lleri İ 2000 Kars 1990 1980 Hakkâri 1970 u Anadolu u Anadolu

ğ 1960 Erzurum Do Erzincan

Elazığ

Bitlis

Bingöl

Ağrı

0 500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 Yatak Sayısının Gelişimi

Kaynak: DİE kaynaklarından Derlenmiştir.

275 4.5.2. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Sağlık Personeli:

Türkiye geneli içinde sağlık personeli açısından Doğu Anadolu Bölgesi yetersiz olup çok gerilerde kalmaktadır.

1960’lı yıllara bakıldığında Türkiye genelinde 4.181 uzman doktor bulunurken, her on bin kişiye 1,5 doktor düşmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise bu oran çok düşüktür. Genellikle her 10 bin kişiye 0,6’dan daha az doktor düşmektedir381. İller bazında ise, büyük farklılıklar bulunmaktadır. Hakkari ve Tunceli’de hiç uzman doktor bulunmazken, bazı illerde 2 veya 3 uzman doktorla idare edilmekteydi. Bazı iller ise 40 uzman doktora sahiptir. Fakat bu rakam dahi Türkiye genel ortalamasının yarısına denk düşmektedir.

Pratisyen hekim olarak Türkiye genelinde her 10 bin kişiye 1,5 doktor düşerken, Doğu Anadolu Bölgesi’nin, uzman doktorlar açısından daha iyi durumda olduğunu ve her 10 bin kişiye 0,7 pratisyen doktor düştüğünü görmekteyiz. Yani; Doğu Anadolu Bölgesi’nde her bir doktora 6 bin kişi düşmektedir. Bu sayı Türkiye ortalamasının iki katıdır.

Eczanelere bakıldığında bu dönemde Doğu Anadolu Bölgesi’nin durumu pek iç açıcı değildir. Özellikle Bingöl, Hakkari ve Tunceli gibi illerde eczane bulunmazken, Malatya’da 7, Elazığ ve Erzurum’da 5’er, geri kalan illerde ise birer veya ikişer eczane bulunmaktadır382.

Diş hekimlerine bakıldığında Türkiye genelinde her 10 bin kişiye 0.5 hekim düşerken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde her 10 bin kişiye 0.2 hekim düşmektedir. Hatta Tunceli ve Hakkari gibi illerde diş hekimi bulunmamaktadır. En iyi durumda olan il ise 0.4 ile Muş’tur.

381 DİE, 1969, 1968 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. 382 DİE, 1969, a.g.e.

276 Hemşire sayısına bakıldığında Türkiye genelinde her 10 bin kişiye 0.6 hemşire düşerken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu sayı yine her 10 bin kişiye 0.3-0.4 hemşire arasında değişmektedir.

Ebelere bakıldığında Türkiye genelinde 10 bin kişiye 1,2 ebe düşerken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise 0,7 ile Türkiye geneli ortalamasının altındadır. Bölge illerinden en iyi durumdaki olanları ise, 0,9 ile 1 arasında değişmektedir.

Sağlık memuru sayısına bakıldığında ülke genelinde her 10 bin kişiye 1,3 memur düşerken bu sayı Doğu Anadolu Bölgesi için 1,1 ile ülke ortalamasına çok yakındır.

1970’li yıllara gelindiğinde Türkiye’de yaşanan gelişmeler Doğu Anadolu Bölgesi’nde de kendini hissettirmiştir. Örneğin uzman doktor ve pratisyen doktor sayısının arttığını görüyoruz. Bölge illerinden bir kaçında bu sayı katlanmış olup Türkiye geneli ile paralellik arz eden gelişmeler de yaşanmıştır.

1980 yılına gelindiğinde Türkiye genelinde 20 yıl içerisinde (1960- 1980) uzman doktorların sayısı 4 katına çıkarak 16.700’e yaklaşmıştır383. Pratisyen hekim sayısı 2,5 katına çıkmış, diş hekimi sayısı ise 5 kat artmış, hemşire sayısı 15 kattan fazla, sağlık memuru 3 kat ve ebeler ise 5 katına yaklaşarak artış göstermiştir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise bu sayılar bu ölçülerde artış göstermemiştir. Özellikle uzman, pratisyen ve diş hekimlerinde bu ölçüde artış olmamıştır.

Bölge illeri bazına bakıldığında bazı iller büyük gelişmeler kaydetmiştir. Örneğin; Elazığ’da uzman doktor 3 katı, Erzincan’da 5 katı, Erzurum’da ise 4,5 katı artış göstermiştir. Bazı illerde ise doktor sayısı az sayıda artmıştır. Örneğin; Bitlis ve Kars’ta az sayıda artarken Bingöl ilinde bu sayı değişmemiştir.

383 DİE, 1983, 1981 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara.

277 Pratisyen doktor sayısı ise bölge genelinde 3 katına çıkmıştır. Ancak yine bölge genelindeki pratisyen hekim, ülke genelinin yarısının altında kalmıştır.

Diş hekiminin bölge genelindeki durumunda ise, ülke ortalamasının çok altında gelişme yaşanmıştır. İller bazında gerçekleşen gelişmeler farklılar göstermiştir. Ağrı’da diş hekimi 2’den 8’e, Bingöl’de 1’den 4’e, Bitlis’te 2’den 5’e, Elazığ’da, 9’dan 30’a, Erzincan’da 3’ten 25’e, Erzurum’da 10’dan 24’e Muş’ta 1’den 7’ye gibi gelişmeler yaşanmıştır384.

Sağlık memuru, ebe ve hemşirelerdeki gelişmeler, ülke genelindeki gelişmelerin altında kalmıştır. Örneğin; Ağrı’da 1960’ta 7 hemşire bulunurken, 1980’lerde 110’a ulaşmıştır. Sağlık memuru ise 24’ten 31’e, Ebe ise 2’den 94’e yükselmiştir. Görüldüğü gibi iller arasında gelişmelerde büyük farklılıklar gözükmektedir.

2000 yılına gelindiğinde Türkiye’de büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Bu gelişmeler bütün alanlarda yankı bulmuştur. Özellikle sağlık alanında kendini hissettirmiştir. İlk defa 1990’lı yıllarda doktor başına düşen kişi sayısı binin altına düşmüştür. 2000 Yılında her 10 bin kişiye 12,7 doktor düştüğü Türkiye genelinde, bir başka deyişle doktor başına 764 kişi düşmüştür. Doğu Anadolu Bölgesi illerine bakıldığında, büyük farklılıklar olduğu görülür. Şöyle ki, bölgede Türkiye genel ortalamasından daha iyi durumda olan tek il olarak doktor başına 713 kişi ile Elazığ’dır385. Bölge genel ortalamasının altında olan iller ise; Erzurum 812 ve Malatya 949 ile ülke genel ortalamasına en yakın olanlarıdır. Doktor başına 1.000-2.000 kişi düşen iller ise, 1.063 ile Tunceli, 1.516 ile Erzincan, 1.659 ile Van, 1.672 ile Ardahan, 1.721 ile Iğdır, 1.952 ile Bingöl ve 1.970 ile Kars ili gelmektedir. 2.000-3.000 kişi düşen iller ise; 2.766 ile Bitlis, 2.872 ile Şırnak ve 2.816 ile Hakkari ili gelmektedir. 3.000’in üstünde kişi düşen iller ise, 3.629 ile Muş,

384 DİE, 1983, 1981 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. 385 DİE, 2004, 1980-2003 İl Göstergeler, Ankara, s, 30.

278 4.196 ile Ağrı ili gelmektedir. Bu iki il ülke genelinin çok üstünde olması ile birlikte en az doktor bulundurma oranına sahiptir.

Türkiye geneline bakıldığında uzman doktor sayısı 38.064 ve pratisyen doktor sayısı 47.052’dir. Ancak Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu sayılar arasındaki fark pratisyen doktor lehine fazlalık göstermektedir. Bu farklılıklardan çıkan sonuç bölgenin uzman doktordan yoksun kaldığını göstermektedir. Bu tablo bölge illeri nezlende de farklılıklar göstermektedir. Örneğin; Bingöl ilinde 25 uzman doktor bulunurken, 105 de pratisyen doktor bulunmaktadır. Hakkari ilinde 16 uzman, 68 de pratisyen doktor bulunmaktadır. Ardahan ise 13 uzman, 67 de pratisyen doktor bulundurmaktadır. En iyi durumda gözüken il ise 415 uzman, 739 da pratisyen hekim bulunduran Erzurum ilidir. Bölgedeki bu sonuç göstermektedir ki personel ve hastane dağılımının dengesizliğinden ziyade uzman doktorların yetersizliği, bölgede dengesiz bir dağılıma sebebiyet vermiştir.

Diş hekimlerinin ülke genelindeki dağılımı yani her 10 bin kişiye düşen diş hekimi sayısı 2.22’ye düşerken, Doğu Anadolu Bölgesi için bu sayı 1/4’lik oranla her 10 bin kişiye 0,61 diş hekimi düşmektedir. Marmara bölgesinin oranı 3,6 ile Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki diş hekimi dağılımı oranının 6 katıdır.

Ülke genelinde 16.l00 diş hekimi bulunurken Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise yaklaşık olarak 1.000 diş hekimi bulunmaktadır386. Bölge illeri arasında büyük farklılıklar vardır. Bölge ortalamasının altında kalan illere bakıldığında, 10.000 kişiye düşen diş hekimi sayısı; Tunceli’de 0,53, Erzincan’da 0,56, Erzurum’da 0,52, Van’da 0,44, Iğdır’da 0,53, Bitlis’te 0,51 Muş’ta 0,22 ve en alt sırada bulunan Hakkari’de 0.21’dir387.

386 DİE, 2004, 2002 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. 387 Ülkenin en düşük oranı 0.2 ile Mardin ili gözükmektedir.

279 Ülke genelindeki eczane sayısına bakıldığında ilk dönemlerde olumlu gelişmeler kaydedilmiştir. Bu olumlu gelişmelere rağmen bölge bazında farklılıklar da göze çarpmaktadır. Türkiye genelinde her 10 bin kişiye 2,94 eczane düşerken Doğu Anadolu Bölgesi için bu sayı 1,21’e çıkmıştır. Bu oran düşük gözükse bile diğer sağlık unsurları ile karşılaştırıldığında özellikle de diş hekimliği ile kıyaslandığında bölge için olumlu bir durumdur. Bölgenin illeri bazında ise yine dengesiz bir dağılım söz konusudur. Örneğin; Ağrı ilinde 51, Bingöl ilinde 34, Hakkari’de ise 12 eczane bulunurken Elazığ’da 97, Erzurum’da 104, Malatya’da 142 eczane bulunmaktadır. Böylece bölgedeki eczane dağılımı ve sayısında yıllara ve illere göre farklılıklar arz etmiştir.

2000 yılına gelindiğinde; Ebe ve hemşirelere bakıldığında bölge bazında yetiştirilme imkanı bulunduğundan sayıları ve oranları itibariyle diğer tüm sağlık unsurlarından daha iyi bir konumdadır. Ancak özel sağlık kuruluşlarının az olması, bölgenin ekonomik durumunun iyi olmaması, bölge insanlarının da devlet sağlık kuruluşlarını ekonomik nedenlerden dolayı tercih etmesiyle bölgedeki ebe ve hemşire dağılımı hem yetersiz, hem dengesizdir.

Doğu Anadolu Bölgesinde illere göre ebe ve hemşire dağılımı şu şekildedir: Hakkari 121 hemşire ve 63 ebe; Iğdır 119 hemşire ve 143 ebe; Ardahan 102 hemşire ve 102 ebe olup bu rakamlar bölgenin en düşük verilere sahip illerdir. Bölgenin en yüksek verilere sahip iller ise, Malatya (948 hemşire ve 774 ebe), Elazığ (758 hemşire ve 459 ebe) ve Erzurum (1097 hemşire ve 471 ebe)’dur388.

Bu sayılar bölge bazında yüksek gözükse bile ancak ülke ortalamasına yaklaşmıştır. Sağlık memurlarının ülke ve bölge dağılımına bakıldığında ise daha çok hemşirelerle paralellik arz eden bir paylaşım söz konusudur. Sağlık memuru dağılımı da bölge illeri bazında farklılıklar vardır.

388 DİE, 2004, 2002 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara.

280 Doğu Anadolu Bölgesi’nde büyük oranda sağlık memuruna sahip iller ve hemşire dağılımı, ülke genel dağılımı ile paralellik gösterir. Örneğin Malatya’da 948 hemşire, 675 sağlık memuru; Elazığ’da 758 hemşire, 471 sağlık memuru; Erzurum’da 1.097 hemşire, 783 sağlık memuru bulunmaktadır. Daha düşük değerlere sahip olan iller ise, Bingöl 195 hemşire, 199 sağlık memuru, ve Van 637 hemşire, 334 sağlık memuru vardı.

Görüldüğü gibi bazı illerde yüksek sayıda hemşire ve ebe bulunurken, bazı illerde de yetersiz denilecek kadar az sayıda hemşire ve ebe bulunmaktadır. Bunun nedenleri ise; bölgenin genişliği (kırsal alanı), kırsal alanlarda ebe ve hemşirenin sayıları yetersizliği, doğum ve bakım hizmetlerinin yöresel ve geleneksel yöntemlerle karşılanılması ve özel sağlık kuruluşlarının yetersiz olmasıdır.

Tüm bu tabloya bakıldığında, bölgenin doğal afet merkezi olması ve bölgenin fiziki durumu da göz önüne alındığında Doğu Anadolu Bölgesi’nin sağlık kuruluşlarına ve sağlık memuruna ne kadar ihtiyacı olduğu görülmektedir.

Doğu Anadolu illerine bakıldığında sağlık–gelişmişlik sıralaması incelemeleri sonucunda ülke genelinin son sıralarında yer almaktadır. Ülke genel sıralamasında en üst sıralarda yer alan bölge illeri 12. sıra ile Elazığ, 36. sıra ile Malatya, 38. sıra ile Tunceli, 55. sıra ile Erzincan ve 58. sıra ile Erzurum olarak gözükürken diğer bölge illeri ise 70. ile 81. sırada yani ülke genelinin en sonlarında yeralmaktadır.

Sonuç itibari ile tüm sağlık etmenleri olarak ülke geneline bakıldığında Doğu Anadolu Bölgesi için ihtiyaçların karşılanamadığı görülmektedir.

1990’lı ve 2000’li yıllara bakıldığında coğrafi bölgelere göre sağlık sektörünün gelişmişlik sıralaması, gelişmişlik düzeyine göre sırasıyla şöyle özetlenebilir; ilk sırada Marmara Bölgesi yer alırken, diğer bölgeler ise, İç Anadolu, Ege, Akdeniz, Karadeniz, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu

281 olarak sıralanmaktadır. Bunlara bakıldığında sağlık göstergeleri itibariyle de Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile birlikte en son sırada yer almaktadır389.

Tablo 37: Bölgeler Bazında Doğu Anadolu Bölgesi Sağlığın Gelişmişlik durumu. BÖLGELER Sağlık Sırası Genel Gelişmişlik Sırası MARMARA 1 1 İÇ ANADOLU 2 3 EGE 3 2 AKDENİZ 4 4 KARADENİZ 5 5 G.DOĞU ANADOLU 6 6 DOĞU ANADOLU 7 7 Kaynak: DPT ve Dincer, Bülent’ten yararlanmıştır.

4.5.4. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Beslenme: Beslenme yetersizliğinden bir çok sorunla karşı karşıya kalan bölge halkı, özellikle çocuklarda gelişme bozuklukları ve anemi, avitaminoz gibi rahatsızlıkların ortaya çıkmasına yardımcı olmaktadır. Beslenme sisteminin iyi olmayışının yanında hijyen ve sanitasyon kaidelerinin de uygulanmayışı, halkın sağlık şartlarının kötüye gitmesine yol açmıştır390. Bu nedenle, kötü beslenme ve iyi olmayan hayat şartları halkın ortalama yaş oranını Türkiye ortalamasının altına düşürmektedir.

Doğunun beslenme ve sağlık sorunlarının çözümlenmesi, bölgenin kalkınması ve insan kaynaklarının iyi organize edilmesine bağlıdır. Aynı zamanda kötü beslenme, nüfus artışı hızına (yükseltici) etki eden bir rol

389 Bülent DİNCER Metin ÖZASLAN Taner KAVASOĞLU, 2003, İllerin ve Bölgelerin Sosyo- Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, s, 98. 390 Bugün Doğu Anadolu bölgesinde, sıtma, trahom, cüzam, verem gibi endemik ve epidemik hastalıklar, koruyucu halk sağlığı, yeni yeni ilaçların başarılı tesirleriyle bir çok enfeksiyonlar kısa zamanda önlenmiştir.

282 oynamakla beraber, karşılıklı sosyal organizasyon ve kültürel tesir etmekte, okul çağındaki çocukların dikkat süresini azaltmakta ve zihin yapısı ile zeka kapasitesine tesir etmektedir.

Aynı zamanda dengeli beslenme olmadığı için ülke geneli 5 yaşından küçük her 8 çocuktan birinin boyunun kısa olduğu tespit edilmiştir. Bu çocukların dörtte birinin yaşlarına göre kısa, “bodur” olarak sınıflandırıldığı ve kısalığın en çok kırsal kesimde ve doğu bölgelerinde yaygın olduğu belirtilmiştir391.

4.5.5. Sağlık Sektöründe Sonuç ve Değerlendirme: Bölgeler arası sağlık alanlarında farklılığı gidermek için yapılması gerekenler özetle;

1- Hizmet ve sağlık göstergelerinin coğrafi bölgeler arası, kır-kent, kent içi-gecekondu arasındaki farklılıklar uygun müdahale programları ile azaltılmalı.

2- Sağlık göstergelerinin öncelikle iyileştirilmesi gereken beşinci bölgede (Doğu ve Güneydoğu), ilk olarak doktor sayısı, eğitilmiş sağlık personeli ve insan gücü, nicelik ve nitelik yönünden yeterli hale getirilmesi gerekmektedir.

3- Bütün ilçe merkezlerinde hastane, yatak sayısının artması, ayakta tedavi hizmetleri geliştirilmelidir.

4- Kırsal alanda da sağlık ocaklarının yaygınlaştırılması, özellikle de il ve ilçe merkezlerinden uzak yöreler (köyler), araç ve ekip elemanlarının kış aylarında özellikle tam olmalıdır. Böylece çeşitli nedenlerle ulaşılamayan yörelere hizmetin götürülmesini sağlayacak ve kullanılmasını özendirecek önlemler alınmış olacaktır.

391 DPT, 2004, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2003 Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Ankara.

283 5- Bölgenin sosyal yapısının hizmet sunumunda karşılaştığı sorunları ve yöresel güçlükleri gidermek için, yöneticilerin desteği, sektörler arası işbirliği ve yerel liderlerin yardımcı olmasının sağlanması gerekmektedir.

6- Bölgeler arası farklılığı gidermek için, hizmet göstergelerinin ülke ortalamasının en alt sıralarda bulunan bölgelere öncelik verilmesi gerekmektedir.

7- Doğu Anadolu Bölgesi’ne doktor ve sağlık personeli sağlamak için toplumda gönüllülük yoluyla ve devlet teşvikiyle bölgeye hizmet götürülmesi arttırılmalıdır.

Sonuç olarak; her ne kadar bölgeye teşvikli veya gönüllü olarak personel gönderilse bile, bölgede üniversiteye girenlerin (eğitimde) pozitif ayrımcılığa gidilmeden, sağlık sektöründe personel ve doktor sayısında önemli ve sağlıklı artışlar sağlanması mümkün gözükmemektedir392. Bölge için özel planlar yapılmalı ve bölgeye uygulanabilecek projeler ortaya konmalıdır.

Ayrıca 5 veya 10 yıl içerisinde bölgede hastane (sayısı ve niteliği), sağlık kurumları ve araç-gereç bakımından ülke ortalamasının üstünde birinci hedef olarak göz önünde bulundurulmalıdır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde sağlık sektörünün, komşu ülkelere yönelik olarak ticari amaçla sağlık turizminde kullanılması, ekonomik açıdan da büyük avantajlar sağlayabilecektir.

392 Suriye’de gelişmemiş illeri uzun yıllarca eğitimde uygulanan pozitif ayrımcılık politikaları sayesinde sağlık alanlarında büyük başarılılar elde edilmiştir.

284 4.6. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Eğitim Durumu:

Eğitim, bir ülkenin veya toplumun her alanda gelişmesinde önemli bir rol oynar. Eğitim ile gelişme birbiriyle orantılıdır. Eğitimsiz toplumların geneline bakıldığında çağın gerisinde kalmış, körelmiş ve marjinal olmaya aday oldukları görülür. Bu sebeplerden dolayı eğitime gereken önem verilmeli ve toplumun her alanda yükselmesine katkıda bulunulmalıdır.

Nüfusun eğitim durumu, toplum kalkınmasının hızını belirleyici bir özellik olarak düşünülmesi gereken bir konudur. Kalkınma unsurları, ancak iyi eğitilmiş bir nüfus kitlesi sayesinde ortaya çıkarılabilir, harekete geçirilebilir veya yönlendirilebilir. Onun içindir ki, bir toplumda nüfusun eğitim kalitesinin yüksek olması çok önemlidir.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana geçen kısa süre içinde eğitim sisteminin her tür ve kademesinde okul, öğrenci ve öğretmen sayısında büyük artışlar olmuş, eğitim olanaklarının yurt geneline dağılımında önemli gelişmeler olmuştur.

4.6.1. 1927-1960 Doğu Anadolu Bölgesi’nde Eğitim Durumu: 1927’de yapılan ilk nüfus sayımında Türkiye’de toplam okuma-yazma oranı %10,58 olup erkeklerde %17,42, kadınlarda ise %4,63 olarak tespit edilmiştir393. Doğu Anadolu Bölgesi’ne bakıldığında eğitim seviyesinin, Türkiye’nin eğitim seviyesinin çok altında yer aldığı görülür. Bölge, iller bazında ele alındığında bu seviyenin erkekler ile kadınlar arasında büyük bir fark teşkil ettiği görülmektedir.

Doğu Anadolu Bölgesinin okuma-yazma genel oranı %4 civarında olup Hakkâri’de %1,85, Van’da %1,92 Bitlis’te %2,6 ve en yüksek olan iller ise Elazığ’da %5,54, Erzincan’da %7,33 olmasına rağmen batıdaki illerde okuma yazma bilenlerin oranı Türkiye ortalamasının üstündeydi. Ancak kadınların okuma-yazma oranı daha düşük seviyelerde bulunmaktaydı.

393 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus tahriri, Ankara, s, 22.

285 Bitlis’te %0,13. Yani her on bin kadından on üç tanesi okuma yazma biliyordu. Van’da %0,16, Ağrı’da (Beyazit=Bayazıt) %0,23, Elazığ’da, %0,91, Malatya’da %1,05, Erzurum’da %1,07 ve Kars’ta %1,09 olarak tespit edilmiştir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde kadınlar arasında okuma yazma bilen en yüksek ilin oranı Türkiye ortalamasının yarısını ancak geçmektedir. Diğer iller ise Türkiye ortalamasının çok çok altındadır (İstanbul’da her 100 kadından 37’si okuma yazma bildiği halde Bitlis’te her on binden ancak 13’ü biliyordu). Erkekler arasında ise bu fark o kadar düşük olmasa bile yine de Türkiye ortalamasını tek bir il, küçük bir farkla geçmektedir. (Erzincan %13,22, diğer iller ise %3–10 arasında değişmektedir394.)

1927–1935 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesi, eğitimde genel olarak büyük gelişme kaydetmemiştir. Ancak ülke genelinde Doğu Anadolu Bölgesi’nden daha büyük gelişmeler kaydedilmiştir.

1935 yılında Doğu Anadolu Bölgesi’nde okuma-yazma ve yalnız okumayı bilenlerin Doğu Anadolu Bölgesi’nde 137.744 kişi ile, genel oranı %7,22’i teşkil etmektedir (toplam nüfus içinde)395. Bu oran erkeklerde %12, kadınlarda ise %2,5 civarında seyretmektedir fakat bu oranlar toplam nüfus içinde hesaplanmak suretiyle verilmiştir. Ancak 6 yaş ve üstü nüfusu için bu sayılar şöyle özetlenebilir: Toplam okuma-yazma oranı %9 civarında, erkekler arasında %15 ve kadınlar arasında %3,5. Buna göre Doğu Anadolu Bölgesi’nde hem kadın hem de erkeklerde büyük gelişme sağlanmıştır. Kadın erkek oranları arasındaki fark ise, kırsal ve kentsel arasındaki farka da yansımaktadır.

İller bazında ele alındığında en yüksek okuma oranı Kars’ta genel olarak %12.5 olup erkeklerde %20, kadınlarda %3 civarında olduğu görülür. Kars’tan sonra küçük bir farkla Erzincan ili gelir. Erzincan’da toplam okuma yazma bilenlerin oranı %12 olup erkeklerde %20, kadınlarda %6 olarak

394 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri, Ankara, s, 22-23. 395 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van illerinden hesaplanarak elde edilmiştir. Ankara.

286 tespit edilmiştir. Okuma yazma oranı en az olan iller ise Muş ili geneli %5 olup erkeklerde %9 kadınlarda %1, Ağrı ili geneli %5.6 olup erkekler %9,5 ve kadınlar arasında %1,3, Van ili geneli %6 olup erkeklerde %10 ve kadınlarda %1,3’tir396.

1939–1940 öğretim yılına bakıldığında Türkiye genelinde şehirlerde 1.243 okul bulunurken köylerde 8.034 okul bulunmaktaydı. Doğu Anadolu Bölgesi’nde durum oldukça farklılık göstermektedir. Bölgede okul sayısının az oluşu göze çarpmaktadır. İller bazında da büyük farklılıklar görülmektedir. Örneğin; Ağrı’nın köylerinde 54 okul varken 474 köy okulsuzdur. Bingöl’de 8 köyde okul varken 290 köy okulsuzdur. Bitlis’te sadece 1 köyde okul varken 227 köyde hiç okul yoktur. Muş İlinin 356 köyünün hiçbirinde okul yoktu397. En yüksek köy okulu sayısı Kars’ta bulunmaktaydı (189 köyde okul varken, 538 köyde okul yoktu). Yani Doğu Anadolu Bölgesi’nin kırsal yerleşme yerlerinin (köylerde) her yüz köyde ancak on-on beş köyde okul vardı ve seksen beş-doksan köy okulsuzdu.

Doğu Anadolu’da şehir merkezlerine bakıldığında en yüksek okul sayısı Malatya (20), Erzurum (18), Kars (17), Elazığ (11), Van ve Bitlis (10); en az okul sayısına sahip iller ise Hakkâri ile Erzincan (3) ve Muş ile Bingöl’de (5) bulunmaktaydı.

Bunların yanında Doğu Anadolu Bölgesi’nde 1939–1940 yılları arasındaki eğitim yılında bulunan mevcut öğretmen sayısı da çok düşük seviyededir. Bunu iller bazında ele alırsak; Kars ilinde şehirlerde 84, köylerde 222; Erzurum398’da şehirlerde 92, köylerde 161; Malatya’da şehirlerde 24, köylerde 170; il bazında en az öğretmene sahip olan iller; Hakkâri’de şehirlerde 9, köylerde 5; Bingöl’de şehirlerde 17 köylerde 7; Bitlis’te şehirlerde 24, köylerde 3 ve Muş’ta şehirlerde 18, köylerde 4 öğretmen bulunmaktaydı. Bu rakamlarla yola çıkıldığında özellikle

396 DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Van, Ankara, s, 81. 1935 nüfus sayımında okuma-yazma oranları toplam nüfus işinde hesaplanmıştır. 6 yaş ve altı olarak bütün rakamlar düzeltilmiştir. 397 MEB, 1942, Maarif İlk Tahsil Çağındaki Çocuklar İstatistiği- 1940, İstanbul, s, XXX ve XXXI. 398 MEB, 1942, a.g.e, s, XXX ve XXXI.

287 köylerdeki okul ve öğretmen azlığı, bu dönemde ne kadar sağlıklı bir eğitim verilebileceği konusunda bize düşündürücü bir tablo vermektedir.

Türkiye genelinde okuma çağındaki 7–16 yaş grubundaki toplam çocuk sayısı 3.749.909’dur. Bunlardan 2.643.480’u okullara devam etmemiştir. Bunun oranı ülke geneli için %70,6 iken Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu oran %80’in üstündedir. Yani Türkiye genelinde okullaşma oranı %30’un altındayken, bölge illerinde okullaşma oranı %20’nin altındadır. Bu da bir sonraki dönemde de okuma-yazma oranının düşük kalacağının bir işaretidir.

Aynı öğretim yılında okuma çağındaki çocuklardan okula gidenlerin oranında, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki iller ile köy-kent arasında büyük farklar göze çarpmaktadır. 7–16 yaşlarında bulunan çocuklar arasında ilkokullara devam etmeyenler; Ağrı’da 23.229 okuma çağından 20.295’i, okumama oranı %87,4 ve bunların kırsal alandaki oranları %91,7 iken şehirlerde %51,9’dur. Bingöl ilinde okumama oranı %93,2 olup köylerde %96,7, şehirlerde %28.5; Bitlis’te okumama oranı %91,9 olup köylerde %99,1, şehirlerde %63,5’tir399.

Bölgede okuma çağında olup da okula gitmeyenlerin çoğunlukta olduğu illerden en yüksek oranı Hakkâri’dir %94,2 olup köylerde %98,1 iken şehirlerde ise %56’dır. En düşük oran ise Kars ilinde %78,1 olup köylerinde %82,5 iken şehirlerde %41,5 olarak kayda geçmiştir. Okuma-yazma ve okullaşma oranlarının düşüklüğüne bakıldığında, altyapı yetersizliğinden (özellikle okul ve öğretmenlerin olmamasından) kaynaklandığı görülür.

1935-1940’lı yıllarda II. Dünya Savaşı’nın yarattığı durumdan dolayı okullaşma oranının hızı kesilmiştir. Ancak 1945’ten sonra Doğu Anadolu’da yaşanan nüfus artış hızı 1950’li yıllarda da devam etmiş ve bundan dolayı okullaşma oranı büyük gelişmeler kaydetmemesine rağmen sayısal olarak gelişmeler yaşanmıştır.

399 MEB, 1942, a.g.e. s, XXX ve XXXI.

288 1940 yılında tahminler incelendiğinde sayısal ve oransal olarak az da olsa gelişmelerin yaşandığı görülmektedir. Bu tahminlere göre Doğu Anadolu Bölgesi’nin illerindeki okuma yazma bilenlerin oranları şöyledir: 1935-1940 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesi geneli okuma-yazma oranları %9’dan %12’ye; iller bazında ise Van ilinde %6’dan %9’a; Hakkâri’de %4,38’den %5,93’e; Kars’ta %13’ten %19,31’e yükselmiştir.

1940–1945 yılları arasında da gerek bölgede gerekse iller bazında okuma yazma bilen oranı ve sayısında belirgin gelişmeler olmuştur. Bölge genelinde okuma-yazma oranı %12’den %14-15’e yükselirken, Malatya ilinde %12,78’den %16,03’e yükselmiştir. Bu oran erkek ve kadın arasında da farklı gelişmiştir (aralardaki fark büyümüştür). Erkeklerde %21,62’den %27,07’ye, kadınlarda ise %4,13’ten %5,38’e yükselmiştir. Kars ilinde %19,31’den %26,9’a yükselmiştir. Erkeklerde %30’dan %40,53’e, kadınlarda ise %6,49’dan %10,79’a yükselmiştir.

Bazı illerde ise sayısal olarak büyük bir gelişme olmamasına rağmen oransal olarak yükselme olmuştur. Örneğin, Bingöl’de 1940’ta 1.982 kişi okuma yazma bilirken bu sayı 1945’te 3.970 kişiye ulaşmıştır400. Bunun oranı %3.68’den %7.13’e yükselmiştir. Bazı illerde ise bu oran daha az gelişmiştir. Örneğin Tunceli ilinde %18,55’ten %20,68’e yükselmiştir. Elazığ ilinde ise %13,83’ten %19,78’e yükselmiş olup bu oran erkeklerde %22,52’den %31,44’e, kadınlarda ise %4,89’dan %7,87’ye yükselmiştir.

1945–1960 yılları arasında da okuma yazma bilenlerin oranı büyük farklılıklar göstermeden yükselmeye devam etmiştir. Elazığ ilinde %19,78’den %28,64’e, Kars ilinde %26,9’dan %29,88’e, Erzurum ilinde %19,5’dan %28,5’e, Erzincan ilinde %26,37’den %35,18’e, Malatya ilinde %16,03’ten %29,38’e, Tunceli ilinde %20,68’den %28,9’a yükselmiştir401. Doğu Anadolu Bölgesi’nde 1945–1955 yılları arasında yaşanan nüfus artışı 1960’ta, 1955’e göre okuma çağındaki nüfusun fazla olmasından dolayı

400 MEB, 1949, Milli Eğitim İstatistikleri, İlk Öğretim 1944 – 1945, Ankara. 401 MEB, 1965, Milli Eğitim İstatistikleri, İlk Öğretim –1960-1961, Ankara.

289 1955–1960 yılları arasında okuma yazma bilen kişi sayısı artış gösterirken oransal olarak bir gelişme yaşanmamasına sebep olmuştur.

4.6.2. 1960-1990 Doğu Anadolu’da Eğitim Durumu:

1960’lı yıllara gelindiğinde Türkiye genelinde eskiye nazaran eğitimde gelişme olmasına rağmen bu alanda gerek okul, gerekse öğretmen azlığından dolayı özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nin kırsal alanlarında önemli bir yol kat edilmemiştir. 1960 yılında gerek ülke (%68) gerekse bölge bazında nüfusun (%77) dolayındaki kesiminin kırsal alanda yaşaması, kırsal alanlarda okul, öğretmen eksikliği, kırsal alanlarda nüfusun aşırı artması ve okulların 1 veya 2 öğretmenli olmasından, eğitimli nüfus oranının düşük seviyede seyretmesine neden olmuştur.

1960–1961 öğretim yılına bakıldığında Türkiye’deki okulların 1 veya 2 öğretmenli sayısının fazla olduğu özellikle köylerde bu sayı çok daha fazladır. Örneğin; Türkiye’de 11.924 tek öğretmenli okul varken, 65’i adedi şehirlerde geri kalanı (11.859) köylerde bulunuyordu402. Bu dağılım 2, 3 ve 4 öğretmenli okullarda da aynıdır (köylerde sayı daha fazladır). Ancak 6 ve daha fazla öğretmenli okulların sayısı şehirlerde daha fazladır. Okullarda derslik sayısı da buna paralellik göstermektedir. Örneğin; 1 derslikli okulların Türkiye’deki sayısı 1.391 iken bunlardan 8’i şehir merkezlerinde 1.383’ü köylerde bulunmaktaydı.

Doğu Anadolu Bölgesi’ne bakıldığında; bölge genelinde toplam 3.056 ilk okul bulunurken, bu okulların 2.499 okul 1 ve 2 öğretmenli okullardır403. Yani 1 ve 2 öğretmenli okulların oranı %82, bunların çoğu kırsal alanda bulunmaktadır. Ülke genelinde ise bu oran %74 civarındaydı. 5 sınıflı okulların sayısı ise 2.148 okul bulunup 78 okul kapalı tutulmaktadır.

402 MEB, 1965, Milli Eğitim İstatistikleri İlk Öğretim- 1960-1961, Ankara, s, 3. 403 MEB, 1965, Milli Eğitim İstatistikleri İlk Öğretim- 1960-1961, Ankara, s, 8-100.

290 Doğu Anadolu Bölgesi’nde iller bazında bakıldığında; Ağrı ilinde 157 okuldan 137’si 1 ve 2 öğretmenli okullardır. Bunlardan bir tanesi şehirde diğerleri köylerde bulunmaktaydı. Sınıf teşkilatına bakıldığında 157 okuldan 105’i 5 ve daha fazla sınıflıdır. 5 okul kapalıdır. Bingöl ilinde 177 okuldan 170’i 1 ve 2 öğretmenlidir. Bunlardan 1’i şehirde geri kalanı köylerdedir. Sınıf teşkilatına bakıldığında 177 okuldan 114’ü 5 sınıflı okullardır ve iki okul kapalıdır. 8 öğretmenli okullardan sadece 1 tane vardı. O da Bingöl şehir merkezinde idi. Bitlis ilinde 118’okuldan 99’u 1 ve 2 öğretmenli okullardır. Bunların tamamı köylerde bulunmaktaydı. 118’den 64’ü 5 sınıflı okullardır. 3 okul kapalıdır. Hakkâri 71 okuldan 64’ü 1 ve 2 öğretmenlidir. Toplam okulların 2’si 5 sınıflıdır. 4 okul kapalıdır. Bu illerde durum böyle iken, Kars 519 okuldan 284’ü 1 ve 2 öğretmenlidir. Toplam okulların 403’ü 5 sınıflıdır ve 1 okul kapalıdır. (Tablo 38).

Tablo 38: 1960-61 Öğretim -Eğitim Yılında Doğu Anadolu’da Okul, 1 ve 2 Öğretmenli Okullar, 5 ve Üstü Okul sayısı ve Kapalı Okullar. 1 ve 21 ve 2 Öğretmenli 5 ve Üstü Okul Kapalı İller Öğretmenli Okul Oran (%) Okul Sayısı Okullar Okul Sayısı Sayısı Ağrı 157 137 87 105 5 Bingöl 177 170 96 114 2 Bitlis 118 99 84 64 3 Elazığ 278 240 86 230404 2 Erzincan 342 280 82 214 7 Erzurum 484 439 91 371 16 Hakkâri 71 64 90 2 4 Kars 519 284 55 403 1 Malatya 365 300 82 259 2 Muş 132 111 84 88 5 Tunceli 240 224 93 187 8 Van 173 151 87 111 23 Toplam 3056 2499 82 2148405 78 Kaynak: 1960-61 yılında Milli Eğitim İstatistiklerinden Derlenmiştir.

404 bu sayı 3 sınıflı okullar için. 405 Bunlar arasında 3 sınıflı okulların sayısı 230 okul bulunmaktadır.

291 Doğu Anadolu Bölgesi’nin geneline bakıldığında okulların çoğunun 1 ve 2 öğretmenli olduğu ve bunlardan tamamına yakının köylerde olduğu bunun neticesinde eğitim seviyesinin olumsuz bir durum arzettiği görülmektedir.

Tablo 39: 1960, 1965 ve 1970 Yıllarında Doğu Anadolu İllerinde Oku- Yazma Oranlar (%)406. İller 1960 1965 1970

Ağrı 17,12 25,98 33,05

Bingöl 16,95 26,02 34,84

Bitlis 16.9 23.8 29.8

Hakkâri 11,43 17,61 22,86

Elazığ 28,64 37,95 47,93

Erzincan 35,18 45,44 54,22

Erzurum 28,5 37,55 46,77

Kars 29,88 37,69 46,03

Malatya 29,4 39,8 46,4

Muş 17,4 24,2 32,3

Tunceli 28,9 38,97 41,11

Van 16,64 26,03 34,07

Kaynak: MEB Kaynaklarından alınmıştır.

406 MEB, 1965, Milli Eğitim İstatistikleri İlk Öğretim, 1960-1961, Ankara.

292 1960’lı yıllarda özellikle kırsal kesimlerde okul sayısında gözle görülür bir artış meydana gelmiştir. 10 yıl içerisinde iller bazında okul sayısı %60’ın üzerinde artış göstermiştir.

1960–1965–1970 yılları arasında okuma yazma bilenlerin oranı büyük artış göstermiştir. Bunun nedenlerinden biri 1945–1955 yılları arasında nüfusta yaşanan aşırı artıştır. Bu da okullaşma oranının yükselmesinin ve şehirleşmenin birer nedeni olarak sayılabilir. 1960–1965–1970 yıllarında okuma yazma bilenlerin oranları iller bazında şöyle sıralanabilir:

Grafik 22: 1960, 1965 ve 1970 Yıllarında Doğu Anadolu İllerinde Oku- Yazma Oranları.

Doğu Anadolu İllerinde Okuma-Yazma Oranları

60 50 40 1960

% 30 1965 20 1970 10 0

Bitlis Kars Van Tunceli ErzincanErzurum Malatya İller

Kaynak: MEB Kaynaklarından alınmıştır.

Bu oranlara bakıldığında, Doğu Anadolu Bölgesi’nde 1960–1965 yılları arasında %9’luk bir artış olurken 1965–1970 yıllarında ise sayısal olarak okuma yazma bilen kişi sayısında artış gözlenmekte olup önceki döneme göre yüksek hız oranı kesilmiştir. Bu dönemde de bölge bazında kadınlarda

293 erkeklere göre daha az kişi okuma yazma öğrenmişse de oranlarda artış görülmüştür.

1970-1971 öğretim yılında bölgedeki okullara bakıldığında %60-70’lik bir artışın (10 yıllık süre zarfında) yanısıra öğrenci sayısı da 2 katına ulaşmıştır. Bu durum iller bazında ele alınırsa erkek öğrenci sayısının kadın sayısına oranla daha fazla artığı görülmektedir.

Ağrı ilinde 311 okulda 31.921 öğrenciden 23.000’i erkek geri kalanı kızdır. Bingöl ilinde 307 okulda 20.930 öğrenciden 14.163’ü erkek geri kalanı kızdır. Bitlis ilinde 188 okulda 16336 öğrenciden 12.393’ü erkektir.

Elazığ ilinde 536 okulda 57.857 öğrenciden 32.860’ı erkek diğerleri kızdır. Erzincan ilinde 513 okulda 42.179 öğrenciden 24.162’si erkek diğerleri kızdır. Erzurum ilinde 7.921 okulda 82.197 öğrenciden 52.747’si erkek diğerleri kızdır.

Hakkâri ilinde 132 okulda 7.886 öğrenciden 6.005’i erkek diğerleri kızdır. Kars ilinde 696 okulda 103.497 öğrenciden 63.873’ü erkek diğerleri kızdır. Malatya ilinde 863 okulda 77.180 öğrenciden 47.069’u erkek diğerleri kızdır. Muş ilinde 240 okulda 25.414 öğrenciden 18.689’u erkek diğerleri kızdır. Tunceli ilinde 394 okulda 26.417 öğrenciden 15.862’si erkek diğerleri kızdır. Van ilinde 318 okulda 31.138 öğrenciden 22.561’i erkek diğerleri kızdır. Van ilinde 318 okulda 31.138 öğrenciden 22.561’i erkek diğerleri kızdır407.

Resmi okullarda durum böyle iken Doğu Anadolu Bölgesinde özel okulların, okul ve öğrenci sayısı Türkiye genelinin çok çok altındadır (Doğu Anadolu Bölgesinde Malatya’da toplam 117 öğrenci ve Erzurum’da 70 öğrenci bulunmaktadır408).

407 DİE, 1977, Milli Eğitim İstatistikleri İlk Öğretim, 1967-1972, Ankara, s, 353-401. 408 DİE, 1977, a.g.e. s, 398-401.

294 1970-1975 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesi’nde Van ili hariç bütün illerde okuma yazma oranı artmıştır. Van ilinde okuma yazma bilenlerin sayısı 87.011’den 94.274 kişiye yükselirken okuma yazma bilenlerin oranı %34,07’den %31,57’e düşmüştür. Bunun nedeni 1950-1970 yılları arasında yaşanan aşırı nüfus artışı ve eğitim alanındaki alt yapı eksikliğidir.

Diğer illerin bazılarında okuma yazma bilenlerin oranı yüksek seviyede seyretmesine rağmen bazılarında düşük artışlar gözlenmiştir. Okuma yazma oranı yüksek seviyede seyreden iller şunlardır:

Ağrı ilinde %33,05’ten %46,04’e, Malatya ilinde %46,74’ten %57,81’e, Bingöl ilinde %34,84’ten %46,81’e, Elazığ ilinde %47,93’ten %57,29’a yükselmiştir. Okuma yazma oranı düşük seviyede seyreden illerden Hakkâri ilinde %22,88’den %26,08’e ve bazı illerde de orta seviyede bir artış gözlenmiştir. Tunceli’de %47,11’den %55,32’ye, Erzincan’da %54,22’den %61,44’e, Erzurum’da %46,67’den %53,31’e yükselmiştir.

1975-1980 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesi’nde okuma yazma bilenlerin artış hızı azalma göstermiştir. Bu farklılıklar iller bazında da görülmüştür. Ağrı ilinde %46,04’ten %39,09’a düşerken, Elazığ ilinde ise çok az artışla %57,29’dan %57,89’a yani %0,6’lık bir artış gözlenmiştir. Diğer illerde ise genellikle %3-6 arasında bir artış olmuştur.

1979-1980 öğretim yılında Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki ortaokullara bakıldığında 376 okul gündüz eğitimini ve 32 yatılı okul olduğu görülür409. Bu okullarda 98.571 öğrenci gündüzlü 3.492 öğrencide yatılı bulunmaktadır. Gündüz öğrenciler arasında kızların okuma oranı düşüktür. En az kız okuma oranı %10’la Hakkâri ilindedir. En yüksek kız okuma oranı ise %30 Tunceli ve %35’le Malatya ilindedir. Aynı öğretim yılında bölgedeki 118 lisede toplam 1.408 derslikte 48.910 öğrenciden 37.943 erkek 10.967 kız öğrenci bulunmaktaydı. Derslik başına 34 öğrenci düşmektedir. Bölgede 5 akşam

409 DİE, 1982, Milli Eğitim İstatistikleri 1979-1980 Öğretim Eğitim Yılı, Ankara, s, 1-3.

295 lisesi bulunmaktaydı. Bu okullardaki öğrenci sayısı 817’dir. Yani bölgenin toplam lise okul sayısı 123 okul, 1500’a yakın derslik ve 50.000’ e yaklaşan öğrenci sayısı bulunmaktadır. Bölgedeki gündüzlü okulları iller bazında ele alırsak;

Ağrı ilinde 7 okul 47 derslik 1.840 öğrenciden 1.625’i erkek geri kalan kızdır. Bingöl ilinde 5 okul 43 derslik 1.327 öğrenciden 1.120’i erkek diğerleri kızdır. Bitlis ilinde 6 okul 52 derslik 2134 öğrenciden 1.916’sı erkek diğerleri kızdır. Elazığ ilinde 11 okul 167 derslik 7.719 öğrenciden 6.144’ü erkek diğerleri kızdır. Erzincan ilinde 9 okul 67 derslik 2.333 öğrenciden 1.681’i erkek diğerleri kızdır. Erzurum ilinde 18 okul 163 derslik 7.015 öğrenciden 5.325’i erkek diğerleri kızdır. Hakkâri ilinde 6 okul 28 derslik 632 öğrenciden 583’ü erkek diğerleri kızdır. Kars ilinde 16 okul 211 derslik 9.537 öğrenciden 7.431’i erkek diğerleri kızdır. Malatya ilinde 19 okul 239 derslik 9.474 öğrenciden 6.573’ü Erkek diğerleri kızdır. Muş ilinde 4 okul 42 derslik 1.579 öğrenciden 1.390’ı erkek diğerleri kızdır.Muş ilinde 4 okul 42 derslik 1.579 öğrenciden 1.390’ı erkek diğerleri kızdır. Tunceli ilinde 9 okul 85 derslik 3.187 öğrenciden 2.391’i erkek diğerleri kızdır. Van ilinde 8 okul 53 derslik 2.133 öğrenciden 1.764’ü erkek diğerleri kızdır.

Bu öğrenci sayılarının içinde yatılı ve burslu öğrencilerde yer almaktadır. Doğu Anadolu’daki bütün liselerin toplam öğretmen sayısı 2.726’dır.

1980-1981 eğitim yılında Doğu Anadolu Bölgesi’nde 6.479 ilkokul ve bu okullarda 601.495 öğrenci bulunmaktaydı. Mevcut öğretmen sayısı 22.802’dir410. İller bazında sayıları ele alırsak bir öğretmen ortalama 26,5 öğrenciye ders vermektedir. Ayrıca bölgede 40 yatılı okul ve bu okullarda 408 derslik vardır.

Görüldüğü gibi 1960 ile 1980’lı yılların arasında Doğu Anadolu Bölgesinde bütün eğitim sevilerde büyük gelişmeler yaşanmıştır. Ancak

410 DİE, 1983, Milli Eğitim İstatistikleri- 1980-1981 Öğretim Eğitim Yılı, Ankara.

296 bölgenin fiziki durumu, altyapısı yetersizliği, sosyal yapısı ve ekonomik yapısına bu büyük gelişmelere sınırlama getirilmiştir.

1980’li yıllarda Doğu Anadolu Bölgesi’nde eğitimin her alanında büyük gelişmeler meydana gelmiştir. Özellikle Hakkâri, Muş ve Van gibi illerinde olduğu gibi. Tunceli gibi illerde ise ilkokul çağındaki öğrencilerin sayısında %23’lük bir azalma görülmüştür. Bunun nedeni ise 1975’ten sonraki yıllarda il dışına yaşanan göçten ve nüfus artış hızından kaynaklanmaktadır. Kars ilinde de %3’lük bir azalma, Erzincan’da %16’lık azalma olmuştur. Kars ve Erzincan’da nedeni il dışına verilen göçtür. Okul sayılarında ise genellikle artış meydana gelmiştir. Böyle genelinde okul sayısında %25’lik bir artış olmuştur. Sadece Erzincan ve Tunceli’de okul sayısında azalma olmuştur. Bölgede öğretmen sayısı öğrenci sayısıyla paralellik göstermiştir.

1980-1990 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesi’nde okuma yazma bilenlerin oranı büyük gelişmeler kaydetmiştir. Bu gelişmelerin nedenlerinden bazıları okul ve öğretmen sayısındaki artış, şehirleşme oranını yükselmesi ve göçün yarattığı etkilerdir. Bölgenin aldığı göç içinde eğitimli nüfusun fazlalığı büyük bir etki oluşturmuş olabilir.

4.6.3. 1990’lı Yıllarda Doğu Anadolu Bölgesi’nde Eğitim Durumu: Özellikle 1980-1985 yılları arasında okuma yazma bilen nüfus oranı çok büyük ölçüde artmıştır. Doğu Anadolu Bölgesi’nde 1980-1985-1990 yıllarındaki okuma yazma bilen nüfus oranı sırasıyla; Ağrı (%39,09, %55,62, %56,30), Bitlis (%38,04, %54,28, %59,99), Bingöl (%44,55, %57,73, %61,26), bu oranın en düşük olduğu iller ise; Erzincan (%66,77, %76,33, %80,79), Tunceli (%60,67, %70,11, %74,39)’dir. Bunun illerdeki okuma yazma oranını diğer illere göre düşük seviyede gelişmesinin nedeni bu illerde eğitim seviyesinin yüksek olmasından kaynaklanmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesinde 1985-1990 yılları arasında okuma yazma oranı yükselmesine rağmen önceki döneme göre hızını kesmiştir. Malatya’da %72,23’ten %78,21’e, Hakkâri’de %45,85’ten %52,28’e kadar yükselme

297 gösterirken diğer illerde bu oran %2-5 oranında yükselmiştir. Okuma yazma bilen nüfus oranı artışı en az olan Ağrı’da %55,62’den %56,3’e yükselmiştir.

1985-1990 yılları arasında bu bölgede olumsuzluk bu bölgede tüm hızıyla devam etmesiyle beraber göç sonucu ortaya çıkan şehirleşme oranı ve diğer bölgelere göçün nedeni ile okuma yazma oranı belirgin bir şekilde artmıştır. Bunun yanında illerde kadın erkek arasında da farklılıklar gözlenmiştir. Ancak her iki cinste de yüksek oranda bir artış meydana gelmiştir. Bölge bazında okuma yazma bilen oranı düşük olan iller de daha yüksek bir oranda arttığı okuma yazma oranı yüksek olan illerde ise daha düşük oranda bir artışın olduğu gözlenmiştir.

Şırnak’ta %40,25’ten %65,28’e Hakkâri’de %52,28’ten %70,69’a, Bitlis’te %59,99’dan %72,41’e, Van’da %55,41’den %68,06’ya yükselmiştir. Bunun yanısıra okuma yazma oranı düşük hızla da olsa devam eden iller ise Erzincan’da %80,71’den %87,19’a, Elazığ’da %73,43’ten %82,32’ye, Tunceli’de %74,39’dan %83,02’ye yükselme göstermiştir411.

Bölge geneline bakıldığında Doğu Anadolu Bölgesi’nin doğu ve güneydoğusunun eğitim seviyesinin hem ülke hem de bölge ortalamasının çok altında olduğu görülür. Erzurum-Kars bölümü Ardahan hariç ve Yukarı Fırat Bölümü Bingöl ve Bitlis hariç okuma yazma oranın daha yüksek olduğu görülmüştür.

1980-1990 yılları arasında ortaokullarda bölge genelinde çok büyük gelişme yaşanmıştır ve birçok ilde öğretmen, öğrenci, okul ve derslik sayısı iki katına çıkmıştır. Örneğin; Bitlis’te okul sayısı 10’dan 26’ya derslik sayısı 66’dan 147’ye öğrenci sayısı 2462’den 6908’e yükselmiştir. Ancak bölgenin batı illerinde yani eğitim seviyesi zaten yüksek olan illerinde gelişmeler büyük olmamıştır.

411 DİE, 1993, 1990 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van ve Şırnak İllerinden elde edilmiştir.

298 Bu süre zarfında liselerin okul sayısında büyük artışlar yani ortaokullar kadar gelişme kaydedilmemesine rağmen bölge genelinde genel ve mesleki okullar gelişme göstermiştir. Bu gelişmeler %20 - %50 oranında olmuştur. Malatya ilinde okul sayısı %150’den fazla artmıştır. Ancak Hakkâri ilinde öğrenci artmış fakat idari sınır değişikliğinden dolayı okul sayısında azalma olmuştur412.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde yatılı okullara bakıldığında, 1996-1997 eğitim-öğretim yılında yatılı sekiz yıllık kesintisiz zorunlu temel eğitim bölge okullarında ve pansiyonlu ilköğretim okullarının okul, öğrenci ve öğretmen sayıları ülke geneline oranla yüksektir. Türkiye genelindeki 171 ilköğretim yatılı okulların 65’i Doğu Anadolu Bölgesinde (%38) bulunmaktadır413. Bu durum bölgenin fiziki, sosyal ve ekonomik şartlarını yansıtmaktadır. Aynı zamanda 85 bin öğrenciden 36 bin öğrenci (%42.5) Doğu Anadolu Bölgesinde bulunmaktadır. Erkek– kız oranlarına bakıldığında her yüz öğrenciden 20’si kız geri kalanı ise erkek öğrencisidir.

Yatılı İlköğretim okulların tamamında normal eğitim yapılmaktadır (ikili eğitim yapan okul bulunmamaktadır yani eğitim kalitesi açısından olumlu bir sonuç alınabilir).

Aynı zamanda Doğu Anadolu Bölgesi’nde ekonomik durumundan dolayı ülke genelinde yaygın olan özel öğrenci yurtlar sayısı, kapasitesi ve öğrenci sayısı ülke ortalamasının altında kalmıştır. 1996-1997 eğitim yılına bakıldığında Doğu Anadolu Bölgesi’nde yurt sayısı (öğrenci yurdu) 101 adet bulunurken, kapasitesi 7.800 olup kullanım sayısı 5.000’dir. Yurtların sayısı, dağılımı ve kapasitesi yetersiz olmasıyla birlikte tam kapasiteyle çalışmamaktadır. Bölgenin fiziki ve ekonomik şartlarının göz önünde bulundurursa bu yurtların ne kadar önemli olduğunu anlaşılabilir. Ancak

412 DİE, 1993, 1990 Genel Nüfus Sayımı, Hakkari ili, Ankara. 413 http://dpt.gov.tr (2004) DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi, Mevcut Durum ve Analiz, Cilt I, s, 73.

299 bölgenin ekonomik durumundan dolayı özel yurtların sayıları sınırlı kalmıştır. (Tablo 40).

Tablo 40: 1996-1997 Öğretim Yılında Özel Yurtların Sayısı, Kapasitesi ve Öğrenci Sayısı414. İli Yurt Sayısı Kapasite Öğrenci Sayısı Ağrı 5 270 249 Bingöl 4 256 183 Bitlis 6 221 151 Elazığ 11 570 446 Erzincan 10 639 386 Erzurum 28 3,342 1,809 Hakkâri 2 170 100 Kars 4 362 233 Malatya 17 866 668 Muş 2 130 116 Tunceli - - - Van 10 767 500 Şırnak - - - Ardahan 1 128 124 Iğdır 1 100 40 D.A.Genel Toplamı 101 7821 5673 Türkiye Genel Toplamı 1,972 139,193 96,700 Kaynak: MEB kaynaklarından alınmıştır.

Eğitim sistemi 1997-1998 öğretim yılından itibaren yeni bir uygulama ile değiştirilmiş415, ilkokul ve ortaokul kaldırılarak İlköğretime geçilmiştir. Yeni sistem ile zorunlu eğitim 5 yıldan 8 yıla çıkarılmıştır.

8 yıllık zorunlu eğitime geçildikten sonra, 2001- 2002 yılında 1997/1998 (ve öncesi) öğretim yılına göre ilköğretim net okullaşma oranı, ortaöğretime ve yükseköğretime göre daha fazla artış göstermiştir. 1997- 1998 ilkokul ve ortaokullar istatistikleri ilköğretim olarak adı altında toplanmakta ve sekiz yıl çıkartmasıyla ilk okuldan orta okula geçişte azalan öğrenci sayısına etkilemektedir. 1998-1999 eğitim-öğretim yılında Doğu

414 http://meb.gov.tr 2003 Tarihinde alınmıştır. 415 18.08.1997 tarihinde çıkan 4306 sayılı yasa ile 1997- 98 öğretim yılından itibaren 8 yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretime geçilmiştir.

300 Anadolu Bölgesinde ilköğretimin toplam öğrenci sayısı 918.475 öğrenci ile ülke genelinin %9,6 teşkil etmektedir.

Tablo 41: 1998-1999 Eğitim-Öğretim Yılında Türkiye Geneli ve Doğu Anadolu İllerinde Okul, Öğrenci ve Öğretmen Sayısı. Okul türü Okul Öncesi İlk öğretim Orta öğretim Öğret Öğretm Okul Öğrenci Okul Öğrenci Öğretmen Okul Öğrenci İller men en Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Ağrı 78 345 18 713 75.507 1.876 23 6.217 404 Bingöl 25 264 22 417 32.489 1.221 22 4.676 326 Bitlis 50 361 21 444 46.775 1.293 27 5.801 325 Elazığ 109 2.120 144 554 86.679 3.597 48 20.882 1.645 Erzincan 45 907 62 296 31.583 1.651 43 8.693 775 Erzurum 171 1.199 68 1.180 131.659 4.273 70 19.723 1.540 Hakkâri 14 241 7 202 34.177 772 12 3.667 218 Kars 61 548 28 427 56.924 1.713 30 6.920 430 Malatya 120 1.942 132 896 113.044 4.317 87 27.750 2.096 Muş 23 523 24 439 66.697 2.069 23 5.622 362 Tunceli 61 464 47 323 13.380 614 21 3.031 317 Van 35 1.182 67 793 124.120 2.608 31 13.233 663 Şırnak 32 319 17 239 53.206 968 10 2.452 113 Ardahan 10 194 14 212 23.620 897 18 3.301 209 Iğdır 13 345 24 192 28.615 1.169 12 3.545 230 Doğu Anadolu Genel Toplamı 847 10954 695 7327 918.475 29.038 477 135.513 9653 Türkiye Genel Toplamı 7.976 207.319 11.825 44.525 9.512.044 316.991 5.708 2.013.152 139.664 Kaynak, MEB kaynaklarından yararlanmıştır.

1927–2000 yıllar arasında ülke ve bölge genelinde okuma-yazma oranları gelişmesinde farklılıklar arz etse bile genellikle paralellik göstermiştir. 1927 yılında ülke genelinde okuma- yazma oranları bölgenin iki katının üstünde iken, 1980 yılından sonra (bölgede) eğitim alanında yaşanan gelişmeler okuma-yazma oranları ülke geneline yakalamaya çalışılmaktadır. 2000 yılına gelindiğinde okuma-yazma oranları ülke genelinde %87 çıkarken, bölge genelinde bu oran %78’e yaklaşmaktadır (Grafik 23).

301 Grafik 23: 1927-2000 Türkiye ve Doğu Anadolu Bölgesinde Okuma- yazma Oranı416.

Türkiye ve Doğu Anadolu Bölgesinde Okuma- Yazma Oranı

100

90

80

70

60 Türkiye %

% 50 Doğu A.B'si % 40

30

20

10

0 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000 Yıllar

Kaynak: DİE ve MEB kaynaklarından derlenmiştir.

IV.6.4. 2001-2002 Öğretim Eğitim Yılında Doğu Anadolu Bölgesi’nde Eğitim- Öğretim Durum:

2001-2002 öğretim yılında Türkiye genelinde iller, bölgeler ve cins bazında okullaşma oranı farklılıklar göstermektedir. Okul öncesi eğitimde okullaşma oranı %10-11 , brüt okullaşma ilköğretimde %96,63’e (erkekler arasında 100,04, kızlar arasında %93) ve ortaöğretim brüt okullaşma %60.90

416 MEB ve DİE Kaynaklarından oluşturulmuştur.

302 (erkekler arasında %68.64, kızlar arasında %52,67) iken, Doğu Anadolu’da net okullaşma oranı ise ilköğretim için %89.79 (erkekler arasında %92,37, kızlar arasında %87,04) ve ortaöğretimde net okullaşma oranı %43,16 (erkekler arasında %47,29, kızlar arasında %38,77) olarak gerçekleşmiştir417.

2001-2002 eğitim yılına bakıldığında Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki toplam okul sayısı 7.280 iken, Türkiye genelindeki okul sayısı oranı %14,3’e tekabül etmektedir. Derslik sayısı ise Türkiye genelinin %11’ine tekabül etmektedir. Ancak öğrenci ve öğretim sayısı %10’un biraz altındadır.

4.6.4.1. Okul öncesi eğitim418: Türkiye genelindeki okul öncesi eğitimin büyük eksiklikleri vardır. Okul öncesi eğitim çağı nüfusu 4 milyondan fazla olduğu halde, bu eğitimden yararlanan öğrenci sayısı 435.000, okul öncesi eğitim alamayanların oranı %89-90’a yakındır. Okul öncesi eğitim veren 2.470 kurumun %87'si devlete ait. Bu yaştaki öğrencilerin %10- 11’i okula giderken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu durum daha vahimdir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde okul öncesi okullaşma oranı %9’ ile Bölgede 644 okul, bunun Türkiye genelinin %7’sine denk düşmektedir. Bu okullar genellikle il ve ilçe merkezlerinde bulunmaktadır. Yani kırsal nüfus–okul öncesi eğitimden yararlanamamaktadır. Bunun sonucunda da kırsal alandaki nüfus düzgün bir Türkçe eğitimi alamamakta ve Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki eğitim ve öğretim kalitesinin düşmesine neden olmaktadır.

Bölgedeki toplam öğrenci sayısı 15.297 ile Türkiye genelinin %6’sını oluşturmaktadır. Öğretmen sayısı ise 172 ile Türkiye genelinin %5’ine denk düşmektedir. 1989-1999 ile 2001-2002 yılları arasında öğrenci sayısı %40 gelişme kaydedilmiştir.

417 DİE, 2003, Milli Eğitim İstatistikleri 2001-2002, s, 6. 418 İsteğe bağlı olarak zorunlu ilköğretim çağına gelmemiş 3-5 yaş grubundaki çocukların eğitimini kapsar.

303 Bölgedeki iller arası karşılaştırmaya bakıldığında en fazla ve en az okul, derslik, öğretmen ve öğrenci sayısına sahip olan iller; Elazığ 141 okul ve 2.469 öğrenci ile ilk sırada yer alırken, Ardahan 10 okul ve 227 öğrenci ile son sırada yer almaktadır.

4.6.4.2. İlköğretim: Bölgenin 6.107 adetlik okul sayısı Türkiye genelinin %17’sine tekabül ederken okul sayısının fazlalığı eğitim kalitesinin de yüksekliğini yansıtmamaktadır. Nedeni ise kırsal alanın genişliği ve taşımalı eğitime engel olan bölgenin fiziki durum 1 ve 2 öğretmeli okullarla bölgedeki okul sayısını artırmaktadır. Bölgede okul başına 184 öğrenci düşmektedir. Türkiye genelinin çok altındadır. (Türkiye geneli. 299’dur)

Bölgedeki derslik sayısı ise 44.615 ile Türkiye genelinin %12’sini oluştururken derslik başına 25 öğrenci düşmektedir. Öğrenci sayısı ise 1.121.533 ile Türkiye genelinin %11’ini teşkil ederken (1998-1999 eğitim- öğretim yılında Doğu Anadolu Bölgesi’nde ilköğretimin toplam öğrenci sayısı 918.475 öğrenci ile ülke genelinin %9.6 teşkil etmektedir), bölgede yüksek gözüken öğrenci sayısının nedeni, okullaşma oranının yükselmesi ve bu bölgedeki nüfus artış hızının yüksekliğinden kaynaklanmaktadır.

Öğretmen sayısı bölgenin toplam öğretmen sayısı 36.159 ile Türkiye’nin %10’unu teşkil eder. Öğretmen başına 31 öğrenci düşmektedir ki bu da Türkiye geneline yakındır.

4.6.4.3. Ortaöğretim (Lise): Ortaöğretime geçişte Türkiye geneline %15’ten fazla kayıp olurken Doğu Anadolu Bölgesi bu geçişte daha çok öğrenci kaybı olmaktadır. Ancak bunlar kadınlar arasında değişik nedenlerden daha fazladır. Erkek öğrencilerin ilköğretimden ortaöğretime geçiş oranı %89,5 iken, kız öğrencilerin oranı %80,9’dur.

Bölgedeki okul sayısı 233 ile Türkiye geneline %9 olarak tekabül etmektedir. Bu da yine Türkiye geneline yakın bir orandır. Derslik sayısı ise 3.511 adet ile Türkiye’nin %8’ini oluşturmaktadır. En fazla derslik sayısına

304 sahip olan iller Malatya, Erzurum ve Elazığ iken en az derslik sayısına sahip olan iller Şırnak, Tunceli ve Ardahan’dır.

Öğrenci sayısı; 131.992 ile Türkiye genlinin %8’ini teşkil ederken en fazla öğrencisi olan iller Malatya, Elazığ ve Erzurum’dur. En az öğrencisi olan iller Tunceli ve Ardahan’dır.

Öğretmen sayısı ise 5.209 öğretmen ile Türkiye’nin %7’sini oluşturmaktadır. Bölgede öğretmen başına 25 öğrenci, derslik başına 37,6 öğrenci ve okul başına 566,5 öğrenci düşmektedir.

Bölgedeki ortaöğretim yani genel liseye bakıldığında okulların tamamına yakını il ve ilçe merkezlerinde bulunmaktadır. Kırsal alanlardaki okulların azalmasından dolayı kız öğrencilerin ortaöğretimlerini tamamlayamaması genel öğretimde bir kopukluk meydana getirmektedir.

4.6.4.4. Ortaöğretim (Teknik): Bölgedeki okul sayısı 296 ile Türkiye’nin %8’ini oluşturmaktadır. En fazla okula sahip olan iller Malatya, Erzurum ve Erzincan iken; en az okula sahip olan iller: Iğdır, Şırnak ve Hakkâri’dir.

Derslik sayısı ise 1.885 ile Türkiye genelinin %5’ini oluşturmaktadır. En fazla dersliğe sahip iller Malatya ve Erzurum’dur.

Öğrenci sayısı ise 42.589 ile Türkiye’nin %5’ini teşkil etmektedir. En fazla öğrenciye sahip iller Malatya ve Erzurum’dur.

Öğretmen sayısı ise 4.057 ile Türkiye’nin %6’sını teşkil etmektedir. En fazla öğretmene sahip iller Malatya ve Erzurum’dur.

Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 10,5, Derslik başına düşen öğrenci sayısı 22.5 ve okul başına düşen öğrenci sayısı 144’tir.

305 Bölge genelinde kırsal alanlarında teknik lisesi olmayan iller Ağrı, Bingöl, Bitlis, Hakkâri, Van, Şırnak ve Iğdır’dır. Bölgedeki kırsal alana ait 29 genel lisenin 16’sı Malatya ilinde bulunmaktadır.

Bölgedeki öğrencilerin cins dağılımına göre %50 ve üzerinde kız öğrencisi bulunan iller Tunceli ve Kars, %40 ve %50 arasında kız öğrencisi bulunan iller Malatya, Erzincan ve Iğdır, %30-%40 arasındaki iller ise Elazığ, Erzurum ve Ardahan iken, %20’nin altında bulunan tek il olan Bitlis’tir. Diğer illerin kız öğrenci oranı da %20 ile 30 arasındadır.

2000 yılında gelindiğinde bölgedeki okullaşma oranı, ilköğretim için %86,5’e (ülke geneli %98) yaklaşmışken, ortaöğretimde okullaşma oranı %26,5 (ülke geneli ise %37)ve mesleki okullarda %9,3 (ülke geneli ise %26,5) civarındadır419.

Fakat bu oran iller bazında ve cins dağılımında farklılıklar göstermektedir. Ortaöğretim (lise) de ise 1980-2000 yılları arasında büyük gelişmeler görülmüştür. Bunun ana nedenleri ise kentleşme, okul, derslik ve öğretmen sayısının artması ve bölgede yaşanan göçlerdir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nin eğitim göstergeleri, Güneydoğu Anadolu’nun önünde yer alarak altıncı sırada olmakla beraber, Türkiye ortalamasının oldukça gerisindedir. Bölgede okur-yazar nüfus oranı %77,71, okur-yazar kadın nüfus oranı %65,9; fakülte veya yüksek okul bitirenler oranı %6,13’tür. Aynı gösterge Türkiye ortalaması içinde sırasıyla; %87,30; 80,62 ve 8,42’dir420.

Türkiye'de 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre, Türkiye genelinde nüfusun okuma-yazma bilmeyenlerin oranı %12,7'dir (bu oran Doğu Anadolu %22,3). Okuma- yazma bilip bir okul bitirmeyenlerin ülke oranı %21,5 iken, Doğu Anadolu bölgesi bu oranın biraz üstündeydi. Bu iki grup dikkate

419 DİE, 2004, 2002 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. 420 DPT, Bülent DİNCER, Metin ÖZASLAN, Taner KAVASOĞLU, 2003, İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması. s, 56.

306 alındığında ülke nüfusunun %34'ünün, Doğu Anadolu Bölgesinde ise %40’ının üzerine diploması yoktur. İlkokul bitirenlerin oranı Türkiye’de %37 iken Doğu Anadolu Bölgesi’nde %45’in üzerine, ortaokul ve dengi meslek okulu bitirenlerin oranı ülke ve bölge %10 civarında, lise ve dengi okul bitirenler %13,4 Doğu Anadolu ülke geneline yarısına yakın iken, üniversite ve yüksek okul mezunları oranı ülke geneli %8,43, Doğu Anadolu Bölgesi’nde %6,13’e ulaşmıştır421. Sonuç olarak Doğu Anadolu Bölgesi’nde okuma-yazma bilenlerin arasında her üç kişiden en az ikisi diplomasız veya ilköğretim mezunudur.

Doğu Anadolu Bölgesi'nde taşımalı eğitimi yaygın olmamakla beraber bölgenin genel durumundan kaynaklanan ve özellikle fiziki, sosyal yapı ve güvenlik açısından olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bölgenin bazı illerinde Ağrı, Bingöl, Muş, Tunceli ve Şırnak 2000 yılına kadar devreye girmemiştir. Kalan iller ise 79 ilçede uygulamaya başlamıştır. En çok taşımalı eğitim yapılan ilçe sayısı, taşınan okullar ve toplam öğrenci sayısı Erzurum, Malatya, Kars, Ardahan, Elazığ ve Van illerinde uygulanmıştır (Tablo 42).

Tablo 42: 1999-2000 Eğitim-Öğretim Yılında Doğu Anadolu Bölgesinde Taşımalı İlköğretim Uygulaması. İlçe, Okul ve Öğrenci Sayısı422. İlçe, Okul Taşımalı Taşınan Taşınan Taşınan Öğrenci Sayısı ve Eğt. Uyg. Merkez Okul TOPLAM 1-5. SINIFLAR 6-8. SINIFLAR Öğrenci Yapılan Okul Sayısı Toplam Erkek Kız Erkek Kız Erkek Kız Sayısı İlçe Sayısı Sayısı / İller Ağrı ------Bingöl ------Bitlis 3 9 31 638 475 163 113 51 362 112 Elazığ 10 37 216 3.099 1.878 1.221 657 564 1.246 814 Erzincan 6 34 134 1.880 1.051 829 321 257 730 572 Erzurum 19 77 521 7.188 4.740 2.448 201 140 4.539 2.308 Hakkari 2 2 8 819 541 278 460 260 81 18 Kars 8 45 173 4.106 2.381 1.725 307 261 2.074 1.464 Malatya 14 95 290 7.362 3.983 3.379 1.195 1.122 2.788 2.257 Muş ------Tunceli ------

421 DPT, Bülent DİNCER, Metin ÖZASLAN, Taner KAVASOĞLU, 2003, İllerin Ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, s, 56. 422 http://meb.gov.te. 2003 Tarihinde alınmıştır.

307 Van 9 32 232 3.853 3.001 852 223 56 2.778 796 Şırnak ------Ardahan 6 36 151 3.850 2.348 1.502 494 310 1.854 1.192 Iğdır 2 10 21 339 268 71 50 7 218 64 D.A. 79 377 1.756 33.134 20.666 12.468 4.021 3.028 16.670 9.597 Toplamı Türkiye 780 5.341 22.282 619.324 338.767 280.557 146.566 130.415 192.226 150.299 Toplamı Kaynak: MEB kaynaklarından alınmıştır.

4.6.5. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Yüksek Öğretim Durumu:

Doğu Anadolu Bölgesinde yüksek öğretim alanında son yıllarında olumlu gelişmeler yaşanırken, yine ilk ve ortaöğretimde olduğu gibi ülke genelinden daha az gelişmişliğe sahiptir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde Atatürk, Fırat, İnönü, Kafkas ve Yüzüncü Yıl olmak üzere toplam beş üniversite bulunmaktadır. Bölgede öğrencilerin üniversiteye yerleşme oranlarında, Türkiye genelinde olduğu gibi bazı dönemlerde (doksanlı yıllarda olduğu gibi) Bölgede de bir düşüş göze çarpmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi üniversitelerindeki öğrenci sayılarının 1989- 1990 eğitim-öğretim yılında 27.388 öğrenciyle Türkiye’deki öğrenci sayılarının yaklaşık %4,2’si ve on yıl sonra 1998-1999 ise bölgede öğrenci sayısı 66.597 ile yine %4,2’ni teşkil etmektedir. Ancak 1993-1994 yılında ülke genelinde öğrenci sayıları %26 oranında artarken, bölgede %10 artmıştır. Böylece bölge üniversitelerinin toplam öğrenci oranı %3,5’e düşmüştür.

Doğu Anadolu Bölgesi üniversiteleri içinde genellikle en yüksek öğrenci sayısı Atatürk Üniversitesi'nde 1989-1990 yılında bölgedeki toplam öğrencilerin %55’i iken423, 1998-1999 yılında ise bu oran %46’ya düşmüştür. Bölgedeki üniversiteler içinde en düşük öğrenci sayısına sahip üniversite, Kafkas Üniversitesindedir.

423 Kafkas üniversitesi öğrencisi yoktu.

308 1998-1999 eğitim-öğretim yılında Türkiye genelinde toplam 1.336 birim bulunmakta, bunun 167'si enstitü, 564'ü fakülte, 239'u dört yıllık yüksek okul, 396'sı meslek yüksek okuludur. Doğu Anadolu Bölgesinde ise, toplam 123 birimin, 16'sı enstitü, 44'ü fakülte, 17'si dört yıllık yüksek okul, 46'sı meslek yüksek okuludur.

Bölgenin üniversite birimlerinin dağılışına bakıldığında; Atatürk Üniversitesi Erzurum’da olup, Ağrı, Bayburt, Erzincan illerinde de üniversiteye bağlı birimleri bulunmakta (Fakülteler), Fırat Üniversitesi Elazığ’da olup, Bingöl, Muş ve Tunceli'de, İnönü Üniversitesi Malatya’da olup, Adıyaman'da, Kafkas Üniversitesi Kars’ta olup, Ardahan ve Iğdır’da, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van’da olup, Bitlis ve Hakkari illerinde de üniversiteye bağlı fakülte veya meslek yüksek okulu bulunmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki yüksek öğretim kurumlarının bölge illerine dağılımı geniş bir alanı kapsamakla birlikte, dengesiz bir dağılım göstermektedir. Bölge coğrafi alan itibarıyla oldukça geniş bir alanı kapsamasından dolayı, yüksek öğretim kurumları yetersiz. Bölgede 15 ilden Ardahan’da henüz bir yüksek öğretim kurumu yokken, Iğdır, Bitlis, Şırnak ve Hakkari’de 4 yıllık bir yüksek öğretim kurumu bulunmamaktadır.

Bölgedeki üniversite öğrencilerinin sayısı yıllara göre Türkiye genelinin gerisinde kalmış olsa bile, sayı itibarıyla her yıl artış kaydetmektedir.

Bu tablodan anlaşılıyor ki, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki yüksek öğretim kurumlarının, bunun yanı sıra yetersizliği, bölgesel dağılımının dengesizliği, bölgesel kalkınmışlık düzeyinin düşüklüğü, nüfus yoğunluğunun ve eğitim seviyesinin düşük olması nedeniyle bölgedeki yüksek öğretimin gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca ülke genelinde olduğu gibi bölgenin de personel açığının olması, bütçe ödeneklerinin yetersizliği ve öğretim üyesinin az olmasından bölge üniversiteleri çekiciliğini kaybetmektedir.

309 Bunun yanı sıra 1992 yılından sonra yeni bir üniversite açılmaması, bölgesel düzeydeki göç oranı, bölge öğrencilerinin başka bölgelere kaymasına ve yüksek puanlı öğrenciler için bölge üniversitelerinin yeterince cazip gelmemesinden dolayı bölge üniversiteleri arka plana itmektedir424.

4.6.5. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Eğitim Sorunları ve Çözüm Önerileri:

1- Kırsal yerleşim birimlerinde yaşayanların, daha iyi bir ortam veya daha farklı nedenlerle yapılan göç, nüfusu bazı merkezlerde yoğunlaştırmıştır. Bu merkezlerde altyapı sorunları artarken, nüfusu azalan yerleşimlerde ise yapılan yatırımlar atıl durumda kalmaktadır.

2- Doğu Anadolu Bölgesi’nde eğitimde sağlanan gelişmelere rağmen nüfus artışı, eğitime ayrılan payın altyapıda erimesine neden olmakta, bu durumda okullaşmayı ve eğitimin niteliğini olumsuz olarak etkilemektedir. Bu nedenle yatırımlarda bölge şartları göz önünde bulundurarak yapılmalıdır.

3- Derslikteki sınıf mevcudunun azaltılması, okul ve öğretmen eksikliği ve dağılımında denge gözetilmeli, ek okul, derslik ve öğretmen ihtiyacı olan yerlere zamanında temin edilmeli, yani okul derslik ve öğretmen açığı kapatılmalı. Taşımalı eğitimin yerine bölge şartlarına uygun, yatılı okullar teşvik edilebilir.

4- Öğretmenlerin ihtiyaçlarının giderilmeli (barınma gibi), özellikle kırsal alanda.

5- Okul öncesi eğitimin özellikle Doğu Anadolu Bölgesi açısından önemini vurgulanmalı ve ona bağlı yüksek okullar açılmalıdır.

6- 1998 yılında yeni eğitim sistemi uygulanmaları, güvenlik, göç ve öğrenci azlığı nedeniyle bölgede 2000’den fazla ilköğretim okulu kapalı

424 Rektörlük Raporları (1998-1999).

310 bulunmaktadır425. Bu nedenle ikili öğretim daha da yaygınlaşmıştır. Böylece ikili öğretimden normal öğretime geçilmesi, ikili öğretimin asgariye indirilmesi özellikle yoğun olduğu illerde. Örneğin Van İlinde 400 den fazla ikili öğretimin yapıldığı okul bulunmaktadır426. Ayrıca, birleştirilmiş sınıf uygulamasına aşamalı olarak son verilmeli.

7- Doğu Anadolu Bölgesi’nde öğretmen, doktor ve saire ihtiyaç olduğu alanlara üniversite geçişine pozitif ayrımcılık giderilmeli ve bu açık ihtiyaçlar acilen kapatılmalıdır.

8- kanaatımızca Öğrencilerin geneli ve özellikle yoksul öğrencilerin okul gereksiniminin karşılanmalı, özellikle kırsal alanlarda ve fakir kesim arasında. Örneğin; kırsal alandan gelen öğrencilerin barınma, yeme-içme ve harçlık (burs gibi, İlköğretim 30-40 YTL, Ortaöğretim 40-50 YTL) gibi uygulamalarla bölge genelinde çocukların okuldan çıkartılma nedenleri kalmayacaktır (veya çok azalacaktır). Böylece ailelere okuma yükü olmayınca çocuğunu okutmamak için bir nedeni kalmayacaktır. Böylece, bölge genelinde erkek-kız öğrencilerin sayısı arasındaki fark azalacaktır (özelliklede Ortaöğretim427).

9- Okullarda çağdaş ölçütlere uygun fizikî alt yapı sağlanmalı, eğitim verilen binalar afetlere karşı (özellikle depreme) uygun yapılmalı ve araç- gereçlerle donatılmalıdır.

13- Ülke ve bölge genelinin kırsal alanında taşımalı okul ve öğretmen uygulanmalıdır. Örneğin; yaylaya çıkan konar-göçerlere yazın da taşımalı öğretmen ve okul sağlanmalıdır.

425 http://dpt.gov.tr (2004) DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi, Strateji ve Yeniden Yapılanma Senaryoları, Ankara, s, 349. 426 http://dpt.gov.tr (2004) DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi, Mevcut Durum ve Analiz, Cilt I, s, 75. 427 http://dpt.gov.tr (2004) DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi, Strateji ve Yeniden Yapılanma Senaryoları, Ankara, s, 350. (ortaöğretimde, bölge bazında her üç öğrenciden ikisi erkek, biri kız öğrencidir.)

311 Bütün bu bilgilerden Türkiye nüfusunun daha iyi eğitilmesi ve iyi bir yere gelmesi için çok uğraş verilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Zorunlu temel eğitimin 8 yıla çıkarılması bu konuda olumlu bir adım olmakla birlikte, yeterli değildir. Çünkü, Türkiye’de ekonominin her alanına katılacak nitelikli insanlara ihtiyaç vardır. Aynı zamanda nüfusun iyi eğitilmesi bütün sosyal alanlara yansımaları beklenmektedir.

312 DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NİN

EKONOMİK ÖZELLİKLERİ

5. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Ekonomik Durumu:

Cumhuriyet öncesi dönemden II. Dünya Savaşı’na kadar ekonomik yapısı tarıma dayalı bir ülke durumunda olan Türkiye, 1950 yılından itibaren hızlı bir sanayileşme sürecine girmiştir. Bu süreç içinde gerçekleştirilen çabalar sonucunda sanayi sektörü, özellikle imalat sanayii; gerek gayri safi milli hasıla, gerekse ihracat gelirleri içindeki payı itibarıyla tarım sektörünü geride bırakmış bulunmaktadır.

Aynı zamanda tarım sektöründe çalışanların oranında sürekli bir azalma söz konusu iken hizmet sektöründe kentleşmeyle beraber sürekli bir istihdam artışı vardı. Sanayii sektöründe 1950’lı yıllardan sonra istihdamda veya GSMH içindeki payında sürekli bir artış söz konusu idi. 1970 yılında GSMH içinde tarım %30,7, sanayi %17,5 paya sahipken bu oranlar, 1998 yılında tarımda %l3,5’e gerilerken, sanayi %28’e yükselmiştir. Sanayi sektörünün ülke ekonomisi içindeki ağırlığı, ihracatta sektör payları itibarıyla daha açık olarak görülmektedir. 1970 yılında tarım %74,9, sanayi %l8,4’lük paya sahipken, 1998 yılında tarımın payı sadece %10,1 olmuş, sanayinin payı ise, %89,8’e yükselmiştir428.

Doğu Anadolu Bölgesi’ne bakıldığında, I. Dünya Savaşı sırasında bölgede ciddi bir biçimde nüfus azalması yaşanmıştır. Bölgenin sanayi ve mesleki sahalarında da görünen nüfus azalması ile bölge ekonomisi derin bir sarsıntı geçirmiştir.

Bölgenin ekonomik faaliyetleri daha çok insan merkezli yani sanayi ve makineleşmeden ziyâde işgücüne dayalı bir ekonomik yapı özelliği taşımaktadır. Dolayısıyla da bölge ekonomisi tamamen insan gücü ile ayakta

428 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, Cilt III, s, 1.

313 durmaktadır. Küçük farklılıklar göz önüne alınmadığında bölgenin genel ekonomik yapısı ile ülkenin genel ekonomik yapısı paralellik arzetmektedir.

5.1. 1927 Yılı ve Sonrasında Doğu Anadolu’daki Durum: Türkiye Cumhuriyeti’nin 1927’deki ilk tarım ve nüfus sayımına bakıldığında çok ilginç neticeler elde edilmektedir. Ülke genelindeki 12 yaş ve üzeri işgücünün meslek sahibi olma oranına bakıldığında, meslek sahibi olmayanların oranı %41.54 iken meslek sahibi olanların oranı %58.46’ dır429.

Ülke genelinin işgücündeki cins ayrımına bakıldığında; Mesleksiz kadınların oranı %64,86 ve ziraatla uğraşan kadınların oranı %33,8 iken (toplam oranı %98,66), sanayi, ticari, serbest genel ve muhtelif mesleklerle uğraşanların oranı %1,34 olarak görünmektedir.

Ülke genelindeki 12 yaş ve üzeri erkek işgücü oranları şu şekildedir; Mesleksiz olanlar %13,51 ve ziraatla uğraşanlar %64,46 iken geri kalanların oranı %22,09’dur430. Mesleksizler bir kenara bırakılırsa ziraatla uğraşan toplam nüfusun %75’ine yaklaşmaktadır. Aynı zamanda Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu oran %90 civarındadır.

Bu verilere bakıldığında, ülke genelinde kadınların işgücüne katılımının çok düşük olduğunu, işgücüne katılan kadınların da tarım ve hayvancılıkla sınırlı olduğu görülmektedir.

Doğu Anadolu Bölge illerine bakıldığında işgücündeki erkeklerin oranının ülke geneline çok yakın olduğunu, ancak iller bazında farklılıklar arz ettiği görülmektedir.

En ilginç tarafı ise Malatya, Elazığ ve Erzincan illerindeki erkeklerin işgücüne katılımı ülke ve bölge genel ortalamasının altında seyretmesidir.

429 DİE, 1929, Umumi Nüfus Tahriri 1927, Ankara, s, 24. 430 DİE, a.e. 1927, s, 24.

314 Hakkari, Van, Bitlis, Erzurum, Kars ve Ağrı (Beyazit431) illeri ülke ortalamasının üzerinde seyretmiştir. Nedenlerine bakıldığında bu illerdeki kırsal kesimde yaşayanların ziraat ve hayvancılıkla uğraştıkları görülmektedir.

Bölgenin kadın iş gücüne bakıldığında ülke ortalamasının üzerinde bulunan iller Kars ve Malatya kadın işgücünün en az olduğu iller ise Hakkari, Bitlis, Van, Ağrı, Erzurum, Elazığ ve Erzincan olarak görülmektedir.

Bölgenin genel işgücüne bakıldığında meslek sahibi olan illerin bölge ve ülke genelinin üzerinde olanları Kars ve Beyazit (Ağrı) gelmektedir. Ülke ortalamasının altında bulunan iller ise Hakkari, Bitlis, Van, Elazığ, Erzincan, Erzurum ve Malatya’dır.

Bölgenin işgücündeki mesleki ayırımına bakıldığında zirai işgücün daha egemen olduğu görülmektedir.

Zirai işgücünün illere dağılımı ise en yüksek oranlara Kars, Malatya, Erzurum, Erzincan, Elazığ, Hakkari, Van, Bitlis ve Ağrı sahiptir. Bölgenin zirai işgücündeki cins ayrımının illere dağılımı da farklılıklar göstermektedir. Bölgenin zirai işgücünde erkek nüfusu, kadın işgücü nüfusundan %30 daha fazladır. Bu oran bölge illeri bazında da farklılıklar göstermektedir. Örneğin; Hakkari’deki kadın işgücü oranı %2,63 iken erkek işgücü oranı %71,35’dir432 (her bir kadın işgücü 27 erkek işgücüne tekabül etmektedir 1/27). Bitlis ilinde ki kadın işgücü oranı %5,16, erkek işgücü oranı %65.54’tür. Bölgenin diğer bazı illerinde ise bu oran biraz daha birbirine yaklaşmıştır. Örneğin; kadınlar arasındaki oran %44,48 iken erkekler arasındaki oran %91,07 ile Kars ili ve kadınlar arasındaki oran %38,03 iken erkekler arasındaki oran %84,56 ile Malatya ili gelmektedir.

431 Beyazit (Doğubeyazıt) cumhuriyetin ilk yıllarında Ağrının il merkezi iken, daha sonra Ağrı il merkezi dönüştürünce ve Beyazit’in yazışı Beyazıt olarak değiştirildi. 432 DİE, 1929, 1927 Umumi Nüfus Tahriri, Ankara, s, 25.

315 Bölge bazındaki bu büyük farklılıkların nedenleri ise;

-Erkeklerin egemen konumda olması ve kadınlarla ilgili sağlıklı bilgiler istatistiklere yansımamasından kaynaklanmaktadır (kadınlara ait bilgilerin istatistiki verilere eksik yansıması gibi nedenler gösterilebilinir).

-Bölgenin sosyal ve fiziki şartları.

-Bölgenin kırsal alanı geniş olmasından ve bölgede devlet memurlarının eksik ve yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.

Bölge sanayisinin ekonomik gelişimine bakıldığında ise, her ne kadar bölge illeri arasında farklılıklar gösterse de ülke genelinin gerisinde kalmıştır. Sanayi işgücünde bulunan erkeklerin oranı şöyle sıranabilinir; Malatya %5,14, Erzurum %3,2, Erzincan %3,09 ve Elazığ (El-aziz) %3,06 iken en düşük orana sahip iller ise Hakkari %0,52, Kars %1,23, Van %1,67, Ağrı (Beyazit) %1,71 ve Bitlis %1,93 gelmektedir433. Hem ülke genelinde, hem bölge genelinde sanayi alanındaki işgücü daha çok erkek işgücünün elindedir.

Bölge genelinde ticari meslek alandaki 12 yaş ve üst erkek nüfus oranları biraz yüksek olsa da sanayi alanındaki oranlarla paralellik arz etmektedir.

Cumhuriyetin ilk dönemlerinde 12 yaş üstü işgücü istihdamında kadınlara ait oranlar erkeklere ait oranlardan daha az ve meslekler arası dağılımda ise bir dengesizlik görülmesine rağmen kadınlar daha çok tarım ve hayvancılıkta çalışmaktadır (yani ülke genelinden daha dengesiz bir yapıya sahiptir).

Bölgedeki hizmet sektörünün gelişmemesi (yok denecek kadar azdır) ile de kadın işgücünün bu sektördeki yeri çok azdır.

433 DİE, 1929, Umumi Nüfus Tahriri 1927, Ankara, s, 28.

316 Türkiye Cumhuriyeti kurulmasıyla bölgeye daha çok önem verilmiştir. Özellikle devlet demiryollarının ardından bazı işletmeleriyle de doğuda yer aldı. Sayıları sınırlı olmakla birlikte 1930’lu ve 1940’lı yıllarda bölgenin genel ekonomik durumunun yatırım için en uygun görülen illerde çeşitli devlet fabrikaları kuruldu (Malatya ve Elazığ gibi). Ancak 1930’lu ve 1940’lı yıllarda ülke sanayisinde bir hareketlenme olsa da bölgede tarım ve hayvancılık hâlâ egemen sektör konumunda idi. Nüfusun çoğunluğunun kırsal kesimde yaşaması tarım ve hayvancılık sektörünün hâlâ birinci sektör olmasını devam ettirmiştir. Bölgede çoğu atölye büyüklüğündeki imalathaneler büyük paya sahipti. Bu işyerlerinin çoğunluğu gıda, dokuma, kereste ve metal dallarında yer alırken yerel pazara dönük dokuma, un, yağ, peynir, kuru yemiş, marangozluk ve demircilik gibi faaliyetler, halkın temel uğraşısıdır.

5.2. 1950’li Yıllar ve Sonrası Ekonomik Durumu: 1950’li yıllarda dünyadaki ekonomik gelişmelere paralel olarak ülke de sanayi alanında bir gelişme görülmektedir. Dünya ekonomisinin gelişme göstermesinden olumlu yönde etkilenen Türkiye’de yeralan sanayi alanındaki işgücü istihdamı Doğu Anadolu Bölgesine de hareketlilik katmıştır. Bu yıllarda doğu illerinde sanayi çok az gelişmiş olan bir sektördü. Devletin gıda, dokuma ve maden dallarında kurduğu işletmelerin dışında olanlar, (teşviki sanayi kanunundan yararlanan) dönemin modern tesisleri sayılmaktadır. Doğuda kurulan önemli fabrikaların sayısı toplam 26 adet olup 7’si Kars’ta, 5’i Erzurum, 5’i Elazığ, 4’ü Malatya, 3’ü Bitlis ve 2’si Van ilinde yer almaktaydı. Fakat bölgedeki nüfus artış hızını ve işgücüne katılanların da sayısına göre bu fabrikaların varlığı yeterli değildi.

1960’lı yıllar ve sonrasında bölgede yem, süt, şeker, çimento gibi fabrikaların açılması istihdamı artırmıştır. Ancak bu fabrikaların maddi imkanların kısıtlı olmasından dolayı kurulması uzun zaman almıştır. Bölgedeki bu gelişmelerden sonra işgücü istihdamının sektörel dağılımında daha çok hizmet sektöründe bir artış görülmektedir.

317 1968-1980 arasında ülke genelinde verilen 5.918 teşvik belgesinin %1’i doğu illerine gitmişti. Doğuda, tarım alanında modern girdi ve makine kullanımının, hayvancılıkta modern besicilik tekniklerinin 1980’lerde de yaygınlaşmamasından dolayı nüfusun alım gücü azalmıştır.

1980’li yıllara gelindiğinde ülkenin işgücüne katılma oranı %62,9’dır. Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu oranın 5-6 puan üstünde olsa bile iller bazında büyük farklılıklar olup yine de bu oranın üzerinde bir seyir izlemiştir.

Bununla ilgili olarak; Hakkari’de işgücüne katılma oranı %79,9, Ağrı’da %77,1, Muş’ta % 76,7, Kars’ta % 76,4, Bingöl ili %74,7, Van % 74, Bitlis %72,3, Tunceli %72 ve Erzurum %70,3’tür. Adı geçen iller Bölge ve ülke genelinin ortalamasının üstünde seyrederken, Erzincan ili ise, %66,7 ile ülke ortalamasının üstünde ve fakat bölge ortalamasının altında kalmıştır, Malatya (%62,8) ve Elazığ (%60) illeri ise, ülke genelinin altında bir seyir izlemiştir.

Bölge illerindeki bu yüksek oranların nedenlerine bakıldığında, bölge nüfusunun ağırlıklı olarak kırsal alanda bulunması, okullaşma oranının az olması, ayrıca ziraat ve hayvancılıkla erken yaşta başlaması birer neden olarak söylenebilir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde imalât sanayiinde çalışanların yıllık ortalamasının ülke geneline bakıldığında %0,4’ün altında bir paya sahiptir434.

Sanayide (taşocağı, madencilik, imalât, elektrik, gaz ve su) istihdam edilen nüfusun dağılımında bölge illeri arasında farklılıklar olduğu dikkat çeker. Sanayide istihdam edilenlerin ülkedeki ortalaması %11,6 iken, Doğu Anadolu Bölgesi ortalaması %3,5 civarındadır. Bölgenin illerine ait oranlar ise şu şekildedir; Elazığ %8,3, Malatya %6,9, Erzincan %5,7, ve Erzurum %3,9’dur. Geri kalan illerde bu oran %1,3-4 arasında bir seyir izlemektedir.

434 DİE, 2004, İl Göstergeleri 1980-2003, Ankara, DİE Matbaası, s, 42.

318 En düşük orana sahip il ise, %0,9 ile Hakkari’dir435.

1980’li yıllardaki tarım sektörüne ait istihdamın bölge illerine dağılımı da şu şekildedir. Ülke genelinin %60 olduğu bu dönemde, bölgenin geneli %75’e yakın bir seyir izlemekteydi. Bu dönemde yine bölge illeri bazında büyük farklılıklar göze çarpmaktadır. Buna göre Bingöl %85, Muş %84, Hakkari %82,5, Bitlis %80,5, Tunceli ve Kars %79,5, Ağrı %79, Van %78,2 ve Erzurum %73’tür. Geriye kalan diğer illerde ise bu oran, %66 ile %70 arasında kalmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde sosyal ve ekonomik sorunların kaynaklarını anlayabilmek için; bölge tarım yapısını, hayvan varlığını, sanayi ve hizmet sektörünü ayrıntılı bir şekilde ele almak gerekmektedir.

5.3. 1990’lı Yıllarda Doğu Anadolu Bölgesi’nin Ekonomik Durumu: 1990 yılına gelindiğinde ülke genelinde işgücü katılım oranı (1980 yılında %62,9 iken) %53,7’ye düşmüştür. Doğu Anadolu Bölgesinde daha az oranda bir gerileme söz konusu olup bölge geneli %72-73’lük bir orana sahiptir. İller bazında en yüksek oranlar, %84,6 ile Muş, %,79,6 ile Bingöl, %77,4 ile Kars, %76,4 ile Ağrı, %75,3 ile Bitlis, % 73,7 ile Van, % 72,6 ile Tunceli, %70 ile Erzurum, kalan iller ise; %62 ile %68 arasında değişmektedir436.

5.3.1. 1990’lı Yıllarda Bölgedeki Tarım Durumu:

Doğu Anadolu Bölgesinin sosyal ve ekonomik durumu, bölge sorunları ve zirai imkanları daha iyi anlayabilmek için bölgenin genel durumunu ele almak gerekmektedir.

Bölgede tarım yapılmakta olan ova ve platoların rakımları 600-2000 m. arasında değişmektedir. Bölgenin olumsuz fiziki şartlarından dolayı ziraat hayatı sınırlı kalmıştır.

435 DİE, 2004, İl Göstergeleri 1980-2003, Ankara, DİE Matbaası, s, 38. 436 DİE, 2004, İl Göstergeleri 1980-2003, Ankara, DİE Matbaası, s, 48.

319 Bölge topraklarının %18,9’u işlemeli tarıma uygun (I, II ve III. Sınıf) arazilerden, %11’i işlemeli tarıma kısmen uygun, kısmen kısıtlı (IV. Sınıf) arazilerden, %65,0’i (V., VI. ve VII. Sınıf) çayır-mera arazilerinden ve %5,1’i de tarım dışı arazilerden oluşmaktadır437.

Bölgede toplam 500 bine yakın adet tarımsal işletme bulunmaktadır. Bu işletmelerin %32,6’sı 0-20 dekar, %28,6’sı 20-50 dekar, %20,9’u 50-100 dekar ve %17,9’u ise 100-500 dekar arasında araziye sahiptir. Bölgedeki işletmelerin %11,7’si sadece bitkisel üretim, %3,8’i sadece hayvancılık ve geri kalan %84,5’i ise bitkisel üretim ve hayvancılık faaliyetlerini birlikte yürütmektedirler438.

Bölgedeki toplam 2.5 milyon hektar işlenen tarım arazisinin %80-85’e (nadas dahil) tahıllara ayrılmıştır. Toplam 1.5 milyon hektarlık tahıl ekim alanının %72’si buğdaya, %27’si arpaya ve %1’i ise diğer tahıl türlerine aittir.

İşlenen tarım arazisi içerisinde nadas alanlarının oranı yaklaşık %25-26 olup bu değer Türkiye ortalamasının 5-6 puan üzerindedir.

Doğu Anadolu Bölgesi kapsamındaki illere bakıldığında, tarım işletmelerine ait ortalama parsel alanlarının genellikle 10’dan az, toplam parsel alanının 60-70 dekar ve parsellerin dağınık, şekillerinin düzensiz olduğu görülmektedir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise tarım alanı 2.5 milyon hektar olup, her yıl yaklaşık %75’i ekilmekte ve %25’i nadasa bırakılmaktadır. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ekilen alan Türkiye’de ekilen alanın %9’unu oluşturmaktadır.

Tarıma elverişli (yaylaların ve ovaların) işlenebilen alanların bölgenin %25 kadar iken hayvancılık için çayır ve meraların toplam arazi içindeki

437 1997 Yılı Köy Hizmetleri Toprak ve Su Kaynakları Envanteri. 438 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, Cilt II, s, 1.

320 payı %39 oranındadır (Türkiye geneli için % 19’dur). Bölgedeki en iyi meralar Ardahan, Kars ve Erzurum’da bulunmaktadır.

1990 yılında Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye geneline göre daha fazla tarım ağırlıklı muhafaza ederek tarımsal istihdamın toplam istihdam içindeki oranı; Türkiye’de %53,7 iken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde %72-73’tür. Sanayileşmiş illerde (Elazığ, Erzurum ve Malatya gibi) bölge ortalamasından daha düşük (%62-69 arası) olmasıdır439.

Bölgede yaşayan insanların 2/3’ünden fazlasının tarım sektöründe çalışıyor olmasına rağmen, bölgesel gelirin sadece 1/4' ünün tarım sektöründen elde edilmesi, bu sektörde yaratılan katma değerin oldukça düşük olduğunu göstermektedir.

1990 yılında tarım sektörüne ait işgücü katılım oranı ülke genelinde 1980 yılına göre %6,3’lük bir eksilme yaşanırken Doğu Anadolu Bölgesi’nde Muş ili hariç bütün illerde düşme yaşanmıştır. Muş ili ise %84,1’den %84,6’ya yükselmiştir. Hakkari ilinde %82,5’den %64,9’a düşmüştür. Kalan iller de ise daha az bir düşme gerçekleştirmiştir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nin Türkiye tarımsal üretim değerine katkısı %7 iken, bölgede bu paya en büyük katkıda bulunan iller yine sanayileşmiş bulunan Elazığ, Erzincan, Erzurum ve Malatya gibi illerdir. Ağrı ve Van’ın değerleri ise, bu illere yakındır.

Tarımda istihdam edilen iş gücü oranının sahip bölge illeri, Erzincan ili %62,2, en düşük, Elazığ ili %63,4 ve Malatya ili %64 iken, en yüksek oranlara sahip iller ise %84,6 ile Muş ili, %79,6 ile Bingöl ili, ve %7-7,4 ile Kars yer almaktadır440.

Doğu Anadolu Bölgesi, tarımsal istihdamın en yoğun olduğu bölge konumunda olmasına rağmen, tarımsal verimliliğin en düşük olduğu

439 DİE, 2004, İl Göstergeleri 1980-2003, Ankara, DİE Matbaası, s, 48. 440 DİE, 2004, İl Göstergeleri, a.g.e. s, 48.

321 bölgelerden biridir. Aynı zamanda tarımdaki emek verimliliği sanayidekine göre oldukça düşüktür. Bu, tarımda istihdam oranının yüksek olduğu bölgelerde kişi başına düşen gelirin düşük olmasının en büyük nedenidir (gizli işsizliğin yüksek olmasından kaynaklanmaktadır).

Ayrıca 20 bin ve üstü şehirlerin bir kısmını tarımsal alanda çalışmakta olup oranları şehirden şehre değişmektedir. Iğdır il merkezi (% 37,4) bölgenin en yüksek oranına sahiptir441. Bunun nedeni ise il merkeziyle aynı adı taşıyan ve dağlarla çevrili zengin bir ovanın ortasından bulunmasından kaynaklanmaktadır. Tarımsal alanda çalışanların %19-27’si Doğubeyazıt, Yüksekova, Erciş ve Bitlis il merkezlerinde bulunmaktadır.

Aynı zamanda tarımda emek verimliliği sadece sanayidekine görece düşüklük göstermekle kalmamakta, bölgeler arasında da farklılık arz etmektedir. Örneğin, 1985’te, Marmara Bölgesinde tarımdaki emek verimliliği 100 olarak alınacak olursa, indeks değeri (Ağrı, Van, Kars ve Erzincan gibi illerde) 53 farklılık yaratmaktadır. Yani Doğu Anadolu bazı illerinde emek verimliliği Marmara Bölgesi’nin yarısına dek düşmektedir.

Böylece, bölgenin tarıma ait sorunlarının çözümü için; büyük çabalar sarfedilmeli, uzun, orta ve kısa vadeli olmak üzere planlar yapılmalıdır.

5.3.2. 1990’lı Yıllarda Hayvancılık Durumu:

1991 yılı verilerine göre Türkiye’de toplam olarak küçükbaş ve büyükbaş hayvan mevcudu 75,8 milyondu. Bu miktarın coğrafi bölgelere göre dağılımını incelediğinde, % 26- 27’lik payla Doğu Anadolu Bölgesi’nin birinci sırada yer aldığı görülmektedir.

Otlak alanlarının geniş yer kapladığı Doğu Anadolu Bölgesinde hayvan sayısı fazla olmasına rağmen yoğunluk miktarı oldukça düşüktür.

1991 yılı itibariyle coğrafi bölgelerinde kişi başına düşen hayvan sayısı

441 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, Mevcut Durum ve Analizi Cilt IV, s, 185.

322 bakımından incelediğinde, gene Doğu Anadolu Bölgesi’nin birinci sırada yer aldığı ortaya çıkmaktadır. En az nüfusa sahip bu bölgede 10 kişiye 37 hayvan düşerken, en fazla nüfuslu Marmara Bölgesi’nde 10 kişiye 5 hayvan düşmektedir.

Türkiye’nin en fazla koyun beslenen bölgesi yine Doğu Anadolu’dur. Bu bölgedeki 15 milyon baş koyun, Türkiye toplam koyun miktarının %32 civarını oluşturmaktadır. Örneğin; Van ili 3,1 milyon baş, Kars: 2,57 milyon baş hayvan ile, bir milyon başın üzerinde koyun besleyen illerdir. Erzurum, Muş ve Ağrı’dır. Bitlis, Erzincan ve Tunceli illeri ise 500.000-1.000.000 baş arasında koyuna sahip illerdir. Kalan iller ise 500 bin başın altında bulunmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde iller bazında en çok hayvancılıkla uğraşan kırsal alanların bulunduğu iller; Ardahan, Bingöl, Ağrı, Kars, Muş, Erzincan ve Erzurum’dur.

1995 yılında ülke genelinde kişi başına düşen canlı hayvanların değeri bakımından ortalama 9 milyon TL iken, Doğu Anadolu Bölgesinde bu değerin iki katını geçmiştir. İller bazında en yüksek oran, 41 milyon TL, ile Ardahan, 26 milyon TL ile Kars, 20 milyon TL ile Muş ve Iğdır gelirken ülke ortalamasının altında ise 7 milyon TL ile Malatya ve Şırnak illeri gelirken kalan iller ise12-19 milyon TL şeklinde değişmektedir.

Bütün bunlara rağmen bölgenin hayvancılık büyük sorunlarla karşı karşıya olup bu sorunlara acilen çözüm bulunması gerekmektedir.

5.3.3. 1990’lı Yıllarda Sanayi Durum: 1990 yılındaki sanayi sektörüne ait işgücü istihdam oranlarına bakıldığında ülke geneli %12,8 ile seyrederken, bölge geneli %3,5-4 arasında bir seyir izlemektedir. Bölge illerinde en yüksek oranların sıralaması ise %7,1 ile Malatya, %6,9 ile Elazığ, %5,4 ile Erzincan, %4,1 ile Erzurum, %3,3 ile Bitlis, %3 ile Van ve Ağrı olarak görülürken, kalan iller ise %1,8 ile %2,9 arasında

323 değişmektedir442.

Sanayi göstergeleri bakımından da Doğu Anadolu Bölgesi diğer bölgelere göre en alt sırada yer almaktadır. Doğu Anadolu Bölgesi’nde kişi başına imalat sanayii katma değeri (1,2 milyon TL.); Türkiye genelinden (7,6 milyon TL.) altı kat daha düşüktür. Ancak, bölge illeri arasında kişi başına katma değerler bakımından büyük farklılıklar bulunmakta olup, en yüksek katma değerlere sırasıyla, Malatya (3,9 milyon TL), Elazığ (2,4 milyon TL) ve Erzincan (1,5 milyon TL)443).

Bölgede yaratılan gayri safi hasılanın yaklaşık yarısından fazlası Malatya, Elazığ ve Erzurum bulunurken, Van ve Erzincan eklendiğinde bu oran %70’e ulaşmaktadır. Bu değerin 1/5’ini (%20,4) Malatya sağlamakta, daha sonra sırasıyla, Elazığ (%16), Erzurum (%15,3), Van (%10,5) ve Erzincan (%7,5) oluşturmakta, geriye kalan yaklaşık %30’luk değer ise, diğer illere dağılmaktadır444.

İmalat sanayiinde çalışanların yıllık ortalamasının Türkiye içindeki payı %3’ün altındadır. Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki bu oran %0,4 biraz altında iken, bölge illerden hiçbiri %1’e ulaşamamaktadır. Örneğin; en yüksek orana sahip iller %0,64 ile Malatya, %0,61 ile Elazığ ve %0,27 ile Erzincan ili gösterilebilir. Kalan bölge illeri ise bu oranların çok altındadır.

1993 yılında Doğu Anadolu Bölgesi’nde 10 ve daha fazla işçi çalıştıran işletme sayısının ülke geneline oranı sadece %1,3-1,5’tir. Ancak bu oran kamu sektöründe %11,9’a çıkmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki kamu işletmelerinin işletme başına 316 çalışan düşmekteyken, Türkiye genelinde bu sayı, 500’dür. Türkiye genelinde; %29’u kamu işletmelerinde, % 71’i özel sektör işletmelerinde yer alırken, bu oranlar Doğu Anadolu Bölgesi’nde sırasıyla % 79 ve % 21

442 DİE, 2004, İl Göstergeleri 1980-2003, Ankara, DİE Matbaası, s.38. 443 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, Cilt III, s.3. 444 DPT. 2000, a.g.e. s.3.

324 olmaktadır. Bundan anlaşılıyor ki Doğu Anadolu Bölgesi’nde kamu işletmeleri çok önemli yer tutmakla birlikte bölgenin altyapı eksikliği, güvenlik sorunu, bölge dışına yapılan göç, bölgenin tüketim bölgelerinden uzak olması, ağır iklim koşulları gibi sorunlar, bölgenin özel sektörde bir cazibe haline gelmesini önlemektedir.

İmalat sanayiinde yaratılan katma değerler, Türkiye genelinde %24’ü kamu işletmelerinden, %76’sı özel sektör işletmelerinden oluşmaktadır. Bu oranlar Doğu Anadolu Bölgesi’nde tersine dönmekte, bu kez %73’ü kamudan, %27’si de özel sektörden oluşmaktadır.

Bölgede yer alan 15 ilde 1993 yılı imalat sanayii istatistiklerinden, ortalama işyeri büyüklüğü (125-135) kişiden oluşmakta, bu değer sanayi kuruluşlarının orta ölçekte olduğunu ortaya koymakta, 1993’te iş yeri başına düşen işçi sayıları, sırasıyla; Muş (273), Malatya (246), Van (151), Elazığ (149), Ağı (139), Erzincan (137) ve Kars (112)’dir.

1990’lı yıllarda sanayinin sorunlarının başında bölgedeki özel imalat sanayii işletmeleri Türkiye geneline oranla %50 daha düşük verimlilik düzeyi ile çalışmaktadır445. Kamuya ait imalat sanayii işletmelerinde verimlilik farkı çok daha büyüktür. Bu işletmelerde ücretle çalışanlar başına katma değer, Türkiye genelinde 325 milyon TL iken Doğu Anadolu Bölgesi’nde 140 milyon TL’dir. Bölge işletmeleri Türkiye genelindeki işletmelere göre %7 oranında daha düşük verimlilikle çalışmaktadır.

Bölgede yer alan küçük ölçekli imalat sanayii işletmelerinin %99’u 1 ile 9 işçi çalıştıran çok küçük ölçekli işletmelerdir. İşletmelerin %24’ü, %20’den, %64’ü, %40’tan daha düşük kapasite ile çalışmaktadır446.

5.3.4. 1990’lı Yıllarda Hizmet Sektörü: 1950’li yıllardan 1990’lı yıllara kadar gerek ülke geneli ve gerekse Doğu Anadolu Bölgesi için bu

445 DİE;1996, İl ve Bölge İstatistikleri, 1994, Ankara. 446 KOSGEB, 1997, Doğu Anadolu Bölgesindeki Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii İşletmeleri Profili, Ankara.

325 sektördeki oran sürekli artmaktadır. 1990’lı yıllarda hizmet sektöründe çalışanlar katma değeri en yüksek değerlere ulaşmıştır.

Bölgede hizmetler sektörlerinde çalışanların, Türkiye hizmetler sektörü çalışanları içindeki payı 1990 yılı verilerine göre %6 civarındadır. 1994 yılı GSYİH verilerine göre Türkiye genelinde hizmetler sektörünün toplam GSYİH içindeki payı %50,9’dur. Aynı oran bölgede %62,9’dur.

Devlet hizmetlerinin hizmetler sektöründe elde edilen GSYİH içindeki payı, Türkiye genelinde %9,4 iken, aynı oran bölge için %20 civarındadır447. Bu durum, bölgesel hizmetler sektörünün gelişmişlik düzeyi açısından Türkiye ortalamasının gerisinde olduğunu, buna karşılık bölgede hizmetler sektörünün GSYİH içindeki payının büyüklüğünün devlet hizmetlerinden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Aynı zamanda bölgenin sanayii ve ziraat sektörleri GSYİH’dan gerektiği payı almamasından ve bölge illerinde kentleşme ve buna paralel olarak gelişen hizmet sektöründen kaynaklanmaktadır.

5.4. 2000 Yılında Doğu Anadolu Bölgesi’nde Ekonomik Durum: 1960-2000 yılları arasında istihdamın sektörel yapısında önemli değişimler olmuştur. Bu dönemde tarım sektöründe istihdam edilenlerin toplam istihdam içindeki oranı, özellikle 1980 yılından sonra düşüşte bir hız kazanmıştır. 1980-2000 döneminde hizmet sektöründe istihdam edilenlerin toplam istihdam içindeki oranı sürekli artarken sanayi ve inşaat sektörlerinde istihdam edilenlerin oranlarında yıllar ve iller bazında artış ve azalmalar görülmüştür.

1980-2000 döneminde bölge bazında istihdam edilenlerin yaptığı iş incelendiğinde, tarımsal iş kollarında çalışanları oranında azalma görülürken diğer tüm meslek gruplarında çalışanların oranlarında özelliklede hizmet işlerinde çalışanlarda artış gözlemlenmektedir. Yine bu dönemde ilmi ve teknik elemanlar, serbest meslek sahipleri ve idari personel oranında artış

447 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, Cilt III, s, 135.

326 olmuştur.

2000 yılına geldiğinde de istihdam edilen kadınlar yoğun olarak tarım sektöründe çalışırken, erkekler ise tarım ve hizmet sektöründe yoğun olarak çalışmaktadırlar. Doğu Anadolu Bölgesi’nde 1980-2000 döneminde ücretli veya işveren olarak çalışanların oranında artış görülmektedir. Bu durum her iki cinste de geçerli olsa bile bazı dönemlerde ve bazı illerde bu oranlarda bir azalma söz konusu idi.

Kendi hesabına çalışan erkeklerin ve kadınların mutlak rakamlarda ve oranlarında bir artış gösterirken bazı dönemlerde mutlak rakamlar artış gösterse bile oranlarında bir azalma söz konusu idi.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde ücretsiz aile işçisi oranları çok yüksek olduğu (%94-95 civarında), özellikle de kırsal alanda ve kadınlar arasında erkeklerden daha yüksek oranlara sahiptir448. Çalışanların işteki durumuna göre dağılımı kadın-erkek arasında önemli farklılıklar göstermektedir. Ancak iller bazında kadınların %90-98 arasında ücretsiz aile işçisi olarak çalışmakta iken, Doğu Anadolu illerinde kırsal alanlarda bu oranlar %99 ve üstüdür. Örneğin Van ilinde ücretsiz aile işçisi toplam 107.828 kadın bulunurken, bulardan 107.670 kadın tarımsal alanında çalışmaktadır (%99,85 ziraatla işçisidir449). Malatya ili ise ücretsiz aile işçisi 101.858 kadın bulunurken, 101.533 kadın tarımsal alanda (% 99.68)450. Ücretli olarak çalışan erkeklerin oranı, kadınların oranından çok daha yüksektir.

Ülke ve bölge genelinin en belirgin özelliğinden bir tanesi ise, 1980 yılından bu yana işgücüne dahil olmayan nüfusun, çalışabilir yaştaki nüfus içindeki oranı sürekli artmaktadır. 1980-2000 döneminde işgücüne dahil olan nüfusun ülke geneli %62,9’den %55,2’ye gerilemiştir. Bölge geneli 1980 yılında %68-69 iken, 2000 yılında bu oran %59 civarına gerilmiştir. Bölge

448 DİE, 2002, Doğu Anadolu İllerinden Derlenmiştir (Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum . .. vs.). 449 DİE, 2002, Van, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ankara, s, 176-177. 450 DİE, 2002, Malatya, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ankara, s, 180-181.

327 genelinde işgücüne dahil olmayan kadınların oranı erkeklerden daha fazla idi (her üç kişiden ikisi kadın birisi erkek). İşgücüne dahil olmayan kadın nüfus içinde en fazla paya sahip olan ev kadınlarıdır.

2000 yılına gelindiğinde Doğu Anadolu Bölgesi, bölgeler arasında en alt sırada yer alırken sanayi alanında işgücü katılım oranı %3,5’in altında kalmaktadır (%3,26 en düşük olduğu bölgedir)451. Benzer şekilde ticaret (%4,4) ve mali kurumlar (%1,05) iş kolu istihdamı da en düşük oranlara sahiptir. Sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında en düşük değere sahip olan Doğu Anadolu ile en gelişmiş bölge olan Marmara’nın istihdam yapısı, tamamen farklıdır452. Tablo 38’da görüldüğü gibi imalat sanayi ve genel gelişmişlik arasında bir paralellik söz konusudur.

Tablo 43: Bölgelere Göre İmalat Sanayii ve Gelişmişlik Sıralaması. Bölgeler Marmara Ege İç Akdeniz Karadeniz G.doğu Doğu Anadolu Anadolu Anadolu İmalat Sanayi 1 2 3 4 5 6 7 Sırası Genel Gelişmişlik 1 2 3 4 5 6 7 Sırası

Kaynak: DİE ve DAP kaynaklarından alınmıştır.

1990-2000 yılları arasında işgücünde bir azalma söz konusudur. Ülke geneline 1990 yılında %60,6 iken 2000 yılında bu oran %55,2’ye gerilemiştir.

İşgücü katılım oranlarına bakıldığında ülke geneli %55,2 olarak görülürken, bölge geneli yaklaşık %59 civarındadır. Ülke geneli ortalamasının altında kalan iller ise %50,3 ile Elazığ, %52,4 ile Erzurum, %53,3 ile Malatya Ardahan, en yüksek değerler ise, % 72,6 ile Ardahan ve

451 Bülent Dincer Metin Özaslan Taner Kavasoğlu, 2003, İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması. s, 98. 452 a.g.e. s, 99.

328 %65,1 ile Kars ve Muş illeri gelmektedir. Kalan iller ise %57 ile %62 arasında değişmektedir453. İşgücüne katılım oranı ilin okullaşma oranı (özellikle ortaöğretim) ile bir ters bağlantı kurarken, tarım ve hayvancılıkla bir paralellik söz konusudur.

Tablo 44: 2001 Yılında Arazi Miktarı, İşletmesi ve Tarımsal Alanda Hane Halkı Sayısı. (İşletmenin yasal durumu)454. BİRDEN FAZLA İLLER VE TOPLAM HANEHALKE HANEHALKI DİĞER TÜRKİYE ORTAKLIĞI A B A B A B A B TÜRKİYE 3075516 184329490 3068414 180034727 6684 1027544 418 3267219 Ağrı 35227 3629148 35227 3629148 Bingöl 22380 793470 22380 793470 Bitlis 23371 1085041 23137 1074709 234 10332 Elazığ 30141 1411421 29784 1382333 357 29088 Erzincan 19224 872634 19216 872476 8 158 Erzurum 53673 3676763 53673 3676763 Hakkari 10500 503036 10500 503036 Kars 29995 3450144 29993 3448604 2 1540 Malatya 36037 1583162 36036 1557110 1 26052 Muş 30364 2463989 30362 2452179 2 11810 Tunnceli 12515 792545 12515 792545 Van 34537 2027128 34537 2027128 Şırnak 12927 1542694 12927 1542694 Ardahan 17929 1212364 17928 1198774 1 13590 Iğdır 9808 716726 9808 528849 3 189877 D.A. Toplamı 378628 25760265 378023 25479818 599 39578 9 242869 D.A. %'si 12,3 13,98 12,32 14,15 8,96 3,85 2,15 7,43 Kaynak: DİE kaynaklarından alınmıştır.

Tarımdaki işgücü oranlarına bakıldığında ise Doğu Anadolu Bölgesi ülke ortalamasının çok üstünde seyretmiştir. Oranı en yüksek olan bölge illeri; %83,4 ile Muş, %77,8 ile Ardahan, %73,4 ile Ağrı’dır. Ülke ortalamasının altında kalan iller; %42,3 ile Tunceli ve %46,6 ile Şırnak ili gelmektedir. Bir önceki döneme ait %72,6’lık orandan %42,3’lük bir orana gerileyen Tunceli ilindeki bu değişikliğin nedeni ise kırsal alandan farklı kentlere olan göç olarak gösterilebilir. Tunceli ilindeki bu değişikliğe benzer

453 DİE, 2004, İl Göstergeleri 1980-2003, Ankara, DİE Matbaası, s, 36. 454 DİE, 2004 , 2001 Genel Tarım Sayımı, Ankara.

329 bir gelişme Şırnak ilinde de görülmektedir. 1990 yılına ait %68’lik bir orandan 2000 yılında %46,6 gerileme yaşanmıştır455. Ancak yine kadınlar ağırlıklı olarak tarımsal alanda toplanmakta idi.

Tarımsal alandaki hane halkı sayısına bakıldığında Doğu Anadolu Bölgesi ülke genelinin %12,3, arazi miktarı ise bölgenin %13,98’ini teşkil etmektedir. Bölgenin diğer özelliği ise birden fazla hane halkı ortaklığı ülke geneline göre düşük seviyelerde kaldığı görülmektedir (Tablo 44).

Doğu Anadolu Bölgesi’nde, 2000 yılı verilerine göre, imalat sanayinde yıllık çalışanların ortalama sayısı 20 bin kişi olup bölgeler arası sıralamada en altta yer almaktadır. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Türkiye toplam tarımsal üretim değerine katkısı %10 düzeyindedir. Ancak, ülke GSYİH oluşumuna katkısı %4,14’lük oranla en geride olan bölgedir456.

5.5. Bölgenin Ekonomik Sorunları:

5.5.1. Hayvancılık Sektörünün Sorunları:

Bölgede hayvancılığın en büyük sorunlardan biri yem bitkisi üretiminin düşük düzeyde olması, sert iklim koşullarına sahip olması ve kışın uzunluğu yem azlığına yol açmakta, yem bitkileri kaynakları iyi kullanılmamakta ve kaba yem açığı bulunmaktadır.

Hayvan hastalıkları, fiziki ve beşeri altyapının eksikliği, çiftçilerin yeterli teknik bilgi ile donatılmamış olması çiftçilerin yeterli ölçüde örgütlenmemiş olmaması, gelişmiş bölgelerdeki gelişmiş hayvancılık sektörünün yoğun rekabetiyle ve tüketim pazarından uzak olması hayvancılık sektörünün sorunları olarak gösterilebilir.

Bölge hayvancılığı büyük ölçüde mera hayvancılığına dayanmakta ve bu meraların mülkiyet yapısıyla ilgili olumsuzluklardan kaynaklanan aşırı ve

455 DİE, 2004, İl Göstergeleri 1980-2003, Ankara, DİE Matbaası, s, 48. 456 Bülent Dincer Metin Özaslan Taner Kavasoğlu, 2003, İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması. s, 99.

330 erken otlatmalarda bu sektörün sorunlarındandır.

İşletme boyutlarının küçüklüğü, mevcut hayvanların verimlik düşüklüğü, bakım ve besleme şartlarının yeterli olmaması, hayvan hastalıklarıyla mücadele programlarının yetersizliği de bu sektörün bölgedeki sorunlarıdır.

Pazarlama organizasyon eksikliği, hayvancılıkla ilgili kamu politikaları yetersizliği ve hayvansal ürünlerin sanayii gelişmemesinden dolayı bölgede hayvansal ürünlerin işlenmemesi ile bölge içinde tüketilmesine neden olmaktadır. Ancak bölge dışında bulunan Doğu Anadolu’daki insanların bölgeden hayvansal ve bitkisel ürünleri bölge dışında yaşayan yakınlarına göndermeleri veya bölge dışına küçük ölçekli ticaret tipi olarak yapılmaktadır.

5.5.2. Tarımsal Sektörün Sorunları:

Bölge, deniz seviyesinden ortalama 2000 m yüksek olup, sert iklim koşullarına sahiptir. Bundan dolayı her ürünü ekebilme imkanı bulunmamaktadır.

Bölgede yetersiz toprak hazırlığı, yetersiz gübre ve zirai mücadele ilacı kullanımı gibi geleneksel üretim uygulamaları düşük verimlere neden olmaktadır. Gübre kullanımının düşük olması genelde ekonomik nedenlere dayanmaktadır.

Meyve ve sebzelerde pazarlama problemi, bölgede soğuk hava tertibatlı meyve ve sebze depoları bulunmadığından ve üretici kooperatifleri olmadığından, bir anda piyasaya çıkan ürünlerde pazarlama problemi ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı ürünün değer fiyatından daha aşağıya satılmasına ve çiftçinin kâr oranının azalmasına neden olmaktadır.

Bölge zengin su potansiyeline sahip olmasına rağmen bölgeler arasında en az sulama yapılan olan bölgedir. Tarım işletmelerine ait ortalama parsel

331 alanları küçüktür. İşlenen tarım arazisi içerisinde nadas alanlarının oranı yüksektir.

Bunun yanı sıra sulama teknolojilerinden özellikle de damla sulama sisteminden faydalanılması gerekmektedir. Bunun için “damla sulama sisteminin iyi bir şekilde tasarlanıp kurulması ve bundan azami istifade etmek için tarımda teknolojik alt yapıyı modernleştirmek ve bu konuda çalışmalar yapmak gerekmektedir. Bu konuyla ilgili çalışmaların devlet destekli özel kuruluşlar ve üretici birlikleri tarafından gerçekleştirilmelidir”457.

5.5.3. Sanayii Alanındaki Sorunlar:

Doğu Anadolu Bölgesi illerindeki organize sanayi bölgelerinin ve sanayi parsel sayılarının yetersiz kalması, güvenlik, fiziki şartların zorluğu, tüketim bölgelerinden uzak olması, Batı ve İç Anadolu’da yatırımların daha avantajlı durumda olması, bölgede tesislerin düşük istihdam kapasiteyle çalışması bölge sanayisinin önemli darboğazlarıdır.

Bölgenin sanayisinde master planının yapılması ve bölgenin bütün imkanlarından yararlanması gerekmektedir. En az bölgede sanayiinin dört veya beş katına çıkartılması, bölgenin komşu ülkelerine yönelik bir sanayi planın devreye sokulması gerekmektedir.

Bölgede hayvansal ve tarım ürünleri sanayiinin olması gerektiği şeklinde organize etme ve gelişmemesinden dolayı bölge sorunlar mevcuttur. Örneğin, gelişmiş bölge ve ülkelerde olduğu gibi süt üreticilerinin ürünlerini işleyip pazarlayacak herhangi bir kurum bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak bölgede süt üretimi cazibesini kaybetmektedir. Süt ve süt ürünlerindeki durum et ve et ürünlerinin pazarlamasında da görülmektedir (tek farkı bu canlı hayvanlar batıya satılmaktır).

457 BAYARTAN, Mehmet, 2001, “Türkiye Ziraatında Su Kullanımıyla İlgili Yeni Bir Uygulama:Damla Sulama Sistemi”, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Dergisi, s: 9, s, 152, İstanbul.

332 Doğu Anadolu Bölgesi ekonomisine bakıldığında tarım sektörü ağırlıklı bir yapıya sahiptir. Tarım sektörü içinde hayvancılık alt sektörü en ağırlıklı ekonomik faaliyet alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak bölgenin kalkınması ve bölgeler arasında gelişme farklılığının asgariye indirilmesi bölgede imalat sanayiinin gelişimi ve turizmin gelişmesiyle mümkün olacaktır.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen bölgenin konumu, zirai imkanları ile sanayide gelecekte avantajlı bir durum alabilir (organik tarım örneği). Bölgenin genel kapasite kullanım oranının çok az olduğunu; ancak kullanılamayan kapasite oranının büyük kısmının ilerde kullanılabilecek durumda olduğu söylenebilinir.

Bölgenin hayvansal ve tarımsal ürünleri geliştirebilmek için, hayvansal ve tarımsal ürünlerinin tercihli ürün yapılması, askeri birliklere, yatılı okullara, vakıf ve devlet kuruluşlara satılması teşvik edilmelidir.

Özellikle de bölgede terör olaylarının son bulmasıyla, bölgede güvenlik sağlanması, bölgenin imkanlarından yararlanması ve bölge dışına göç eden insanları bölgeye daha çok yatırım yapmaya teşvik edecektir.

Mevcut demiryolu alt yapısının iyileştirilmesi durumunda tren ile yolcu ve yük taşımacılığı geliştirilebilir. İl ve devlet yollarının geniş ağı, imkanı ve genişletmesiyle bölgeye yatırımlara yol açacaktır.

Bölge hava alanlarında iyileştirme yapılmasıyla (dış hatlar açılmasıyla) bölge avantajlı duruma geçecektir.

Doğu Anadolu Bölgesi illerinde sanayii geliştirmek için özel teşvik politikaları uygulanmalı, özelliklede tarımsal ve hayvansal ürünlere dayalı teşviklerin verilmesiyle bölgede kalkınma sağlanacaktır.

333 5.6. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Turizmin Durumu:

Son yıllarda Türkiye’nin ve dünyanın en gözde sektörlerinden birisi de turizmdir. Turizmi canlandırmak için genelde ülkeyi, özelde bölgeyi bir cazibe merkezi haline getirmek gerekmektedir. Şöyle ki; Medya aracılığıyla bölgeyi tanıtmak, yurtdışından gelenler için vize işlemlerini kolaylaştırmak, turizme yönelik eğitim okulları açmak, turistlerin barındırabileceği ucuz, konforlu, rahat lokantalar, cafeler, oteller yapmak, ulaşım araçlarındaki hız, konfor, kapasite ve uygun fiyatlar, yabancı rehber (veya yabancı dil bilen rehberler) sayısını çoğaltmak gibi. Böylece gerçekleştirilen aktiviteler, hem turist getirecek hem de iş alanı yaratacaktır.

Sektörde hizmetler zincirindeki kalite standardının genelde düşük olması, bölgeler bazında rekabeti engelleyen önemli faktörlerden biridir. Düşük fiyatlara rağmen talep yetersizliğinin temel nedeni, arz edilen turizmin istenen nitelikte olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle bölge turizminin acilen gereksinim duyulan değişimler yapılanmalıdır.

Turizm sektörü önemli bir kalkınma aracı olup, teşvikleri de kalkınmayı gerçekleştirmede önemli bir itici güç olarak görülmektedir. Aynı zamanda turizm dünyanın en büyük endüstrisi, refah ve istihdam yaratan en büyük işverenidir458. Tarım alanındaki istihdamı azaltmasıyla (kırsal alanından göç), tarımdan gelecek işgücünü turizme yönlendirmeyi planlaması gerekmektedir. Geri kalmış bölgelerin yaşam standardının yükseltilmesi için turizmin en iyi ve en hızlı sonuç verebilecek bir çözüm olarak görülmektedir. Turizmin geliştirilmesi için iç ve dış kaynakları en uygun projelerle Doğu Anadolu bölgesine aktarılmalıdır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde bütün imkanlarına rağmen son yıllara kadar turizmde büyük gelişmeler yaşanmamıştır. Ancak son yıllarda turizmin önemi ve ekonomideki yeri bölgece anlaşılmıştır. Bu yöndeki aksaklıklar en

458 ÖZGÜÇ, Nazmiye, 1998, Turizm Coğrafyası, Özellikler Bölgeler, İstanbul, s, 1.

334 kısa zamanda giderilmeye çalışılarak bölgeye turizm girdisi sağlanmaya çalışılmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki doğal değerler ve kültürel varlıkların sayısının bölgenin turistik öneminin göstergesi olarak görülmektedir. Bu açıdan Zengin turistik potansiyele karşın, kış sporları dışında turizmde önemli bir gelişme izlenmemektedir. Dünyanın ve Türkiye’nin turizmde artan önemi oranında, bölgenin gelişmesi ve döviz getirmesi, turizmde büyük bir gelişme göstermesi şart olmuştur.

Turistlerin Türkiye’ye geliş nedenleri incelendiğinde birçok neden sıralanabilir: Bunların başında, turistik tesislerin çekiciliği, fiyat politikası, güneş-deniz-kum varlığı, transit ve bavul ticareti etkili olabilmektedir. Ancak Doğu Anadolu Bölgesinde altyapı ve diğer eksikliklerden dolayı ülke genelindeki bu gelişmeleri gerçekleştirilememiştir.

Türkiye’ye turistler en çok Almanya ve Bağımsız Devletler Topluluğu’ndan Türkiye’ye gelirken, Doğu Anadolu Bölgesi’ne ise, İran’dan on binlerce hatta yüz binlerce kişi gelmektedir459.

Türkiye’ye giriş yapan İranlı turistlerin genellikle Doğu Anadolu’dan geçerek (Türkiye ve İran sınırını Doğu Anadolu Bölgesi teşkil ettiği için kara yolları vasıtasıyla giriş yapan İranlılar Doğu Anadolu’dan geçmektedir) hacca veya Türkiye’nin diğer bölgelerine geçmektedirler. Bundan dolayı İran turistleri bölgeye turistik amaçtan çok güzergah yolu olarak kullanmaktadır.

Turizmin ulusal gelir içindeki payı 1984 yılından itibaren önemli ölçüde artmış, 1994 yılından sonra ortalama % 3 düzeyinde seyretmiş ve 2001 yılında % 5,6 ile en yüksek seviyesine çıkmıştır460. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise 1990’lı yıllarda terör olaylardan dolayı büyük gerileme yaşanmıştır.

459 İranlılar sayısı yıldan yıla değişmektedir. Ortalama 150-200 bin kişi arasındadır. 460 Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O, 2004, Turizm Sektörü, Planlama ve İktisadi Araştırmalar Grup Yönetmenliği, Sektör Araştırmaları Serisi/ No: 30,

335 Doğu Anadolu Bölgesi’nde konaklayan yabancı turist sayısı son derece sınırlıdır. Bu sayı yıldan yıla değişiklik gösterse bile doksanlı yıllarda yıllık ortalama 200 binden az yabancı turist Doğu Anadolu’da konaklamaya gelmiştir.

5.6.1. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Turizm Potansiyeli:

Doğu Anadolu Bölgesinde turizm potansiyelinin başlıca temellerini461, doğal ile tarihi-arkeolojik değerler oluşturmaktadır. Bölgenin Doğal ve Kültürel Kaynaklarını şu şekilde incelenmek mümkündür.

5.6.1.1. Doğal Kaynaklar:

5.6.1.1.1. Dağ Sporu: Bölgenin topoğrafik yapısı genel olarak dağcılık sporu için büyük bir avantaj sağlamaktadır. Dağların, bitki ve kar örtüsü, sessizliği ve bol oksijenli havası, su kaynakları ve doğal peyzajı doğa turizmi için çok yönlü özellikler taşımaktadır. Bölgede, dağcılık için Türkiye’nin en yüksek ve en önemli dağları Doğu Anadolu’da bulunmaktadır (Ağrı, Süphan, Cilo, Kaçkarlar, Palandöken ve Sarıkamış gibi). Bölgedeki dağların bir kısmı kış turizminin geliştirilmesi için önemli potansiyel taşımaktadır. Bu dağlarda tespit edilen alanlarda, üst ve alt yapının hazır hale getirilmesi halinde ulusal ve uluslararası bir çekim merkezi haline gelecektir. Bunları, Palandöken (Erzurum), Sarıkamış Platosu (Kars), Altın Kambur ve Sapgör (Bitlis), Kurucadağ (Bingöl), Büyük Ağrı, Tekir Dağı (Ağrı), Cilo ve Sat (Hakkari), Munzur Dağları (Tunceli- Erzincan) kısmen bölgede kış sporları merkezleri haline gelmiş ve getirilebilecek potansiyel alanlardır462.

Dağ sporları turizmine uygun alanlar, bölgede çok geniş ve çeşitlilik sunmaktadır. Oltu, Göle, Sarıkamış, Uzundere, Solhan, Tunceli, Ovacık, Palandöken ve Karlıova gibi keşif, fona ve bilimsel turizm için önemli potansiyel alanlardır. Büyük Ağrı Dağı, bölgedeki turizm hareketlerinde tur

461 Doğu Anadolu Bölgesine yakın çevreleri (bölgeleri) de bölge için büyük önem arz etmektedir. 462 DPT, 1991, Erzurum-Palandöken Kış Sporları Merkezi ve Turizm Master Plan Çalışması, Taslak Nihai Rapor,

336 planlamalarında uzun süre oldukça önemli rol üstlenebilecektir. Dağa tırmanışlar, sadece dağcılık sporuna yönelik değil aynı zamanda kutsal dağlarından biri sayıldığından inanç turizmi açısından da önemlidir. Nitekim yabancıların Nuh’un gemisinin burada olduğuna dair inançları, dağın önemli bir çekim kaynağı olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle Ağrı Dağı, kış sporlarına ve yaz turizmine uygun önemli bir merkez konumundadır. Fakat tırmanışların zaman zaman yasaklanması tesislerin yetersizliği ve iyi tanıtılmamasından dolayı potansiyel yeterince değerlendirilememektedir463.

5.6.1.1.2. Kayak merkezleri:

Bölgenin en önemli kayak merkezleri; Sarıkamış-Cıbıltepe ve Palandöken Kayak Merkezidir: Bunlar toplam 4 alandan müteşekkil olup "Kış sporları ve turizm merkezi" olarak bilinen ve gelecekte aynı günde en az 30 bin kayakçının aynı anda kayak yapabileceği tahmin edilmektedir. Kayak turizmin altyapı eksikleri giderildikçe, tanıtım ve güvenliğe önem verildikçe bölgenin turizm açısından daha da gelişmesinde katkı sağlayacaktır. Bölgenin kayak turizminin en önemli özelliği ise bütün kesimlere hitap etmesi nedeniyle (dış ve iç turizm) yılda en az 5 aylık bir turizm süreci sözkonusudur. Hakkari, Bitlis, Bingöl ve Van illerine ait turistik alanların planlanıp hizmete sokulmasıyla bölgede kayak turizmine bağlı bir patlama yaşanabilecektir.

Bölgenin en önemli kayak merkezleri; Erzurum Boğazı (Hınıs Boğazı): 1.020 hektarlık bir kayak alanını kapsamaktadır. Bu alan, 2.100 ile 3.170 m. yükseklikler arasında 1.070 metrelik bir kot farkına sahiptir. Kayak alanının en belirgin topoğrafik özelliği, koni biçimli dağın iki yanında giderek birleşen ve huni biçimi oluşturan iki geniş çanaktan oluşmaktadır.

Yapılan araştırma ve incelemeler sonucunda, Erzurum Boğazı, 11 ayrı kayak bölgesinde 11 mekanik tesis ve toplam 165 hektarlık alanı

463 DPT, 1991, Erzurum-Palandöken Kış Sporları Merkezi ve Turizm Master Plan Çalışması, Taslak Nihai Rapor.

337 taşıyabileceğini göstermiştir. Potansiyel kayakçı kapasitesi 6-7 bin olarak hesap edilmiştir464.

Konaklı Alt Bölgesi: Aynı anda 14 bin kayakçının kaymasına fırsat veren kapasitesi, bölgede önde gelen bir alan olduğunu göstermektedir.

Gez Yaylası: Taşıma kapasitesi 10-11 bin kişi arasında hesaplanmıştır. Erzurum ilinin tarihi ve kültürel zenginliği ve yüksekliğe bağlı olarak yayla özelliği, yaz turizmi için de uygundur.

Sarıkamış: Sarıkamış yılın ortalama 5-6 ayında, 2-3 m. kar yağışı alan bir konuma sahip olup bu alana yağan kar, kayak sporu açısından ideal olarak ifade edilen kristal kar türündendir.

Ancak bu kayak merkezleri Doğu Anadolu Bölgesi’nde potansiyelin sadece bir kısmını oluşturur. Bitlis, Van, Hakkari ve diğer iller de alt ve üstyapı çalışmasıyla bölge ülke ve dünyada önemli bir turizm merkezi olacaktır. Bölgeye turizmin canlanması için gerekli yatırım yapıldığı takdirde iş imkanı büyük oranda artacaktır. Örneğin; Kış mevsiminde 3-5 ay karla kaplı bölgelere yapılacak kayak merkezleri bile turizme hizmet, halka iş imkanı demektir. Bu imkanlarla beraber aynı anda 50-100 bin kişi kayak yapabiliyorsa demek ki yalnız bu faaliyetten on binlerce kişi iş imkanı bulunmasını yardımcı olacaktır.

5.6.1.1.3. Su Kaynakları (Rafting): Rafting sporunun en iyi şekilde yapılabileceği, Çoruh nehri465, Karasu üzerinde Erzincan-Keban arası kesiti, Fırat üzerinde Keban-Karakaya ve Atatürk Barajları ile Birecik arasında kalan Bölgedir.

5.6.1.1.4. Flora ve Fauna: Bölgede yaban hayvanlarının soyu eskiye göre oldukça azalmıştır. Flora ve fauna bakımından çok türlere sahip olan

464 DPT, 1991, Erzurum-Palandöken Kış Sporları Merkezi ve Turizm Master Plan Çalışması, Taslak Nihai Rapor. 465 bu tur sporlarda Doğu Anadolu Bölgesi komşu bölgeleriyle iç içe olduğu için ayırmamaktadır. Bazı ilçe merkezleri her ne kadar coğrafi bölge dışında kalsa bile Doğu Anadolu illeri olarak ele alınmıştır.

338 bölge, jeolojik ve zoolojik bakımından turistik değer taşımakla beraber, bölge turistik alt yapı bakımından yetersiz durumdadır.

5.6.1.1.5. Mağaralar: Mağaralar sarkıt ve dikitlerin oluşturduğu doğal güzellikleriyle ve termal tedavi fonksiyonları nedeniyle turist çekmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi turistik değeri yüksek ve turistik çekim bölgesi oluşturabilecek mağaralara sahiptir.

Bölgedeki en önemli mağaralar: Elazığ Buzluk Mağaraları, Ağrı Buz Mağarası, Ağrı Meya Mağarası, Malatya Sulu Mağara, Tunceli Gelin Mağaraları, Erzincan Buz Mağarası, Erzincan Şeyh Karpuz Mağarası ve Kars Akkale Mağarası ilgi çeken mağaralardır. Bölgedeki mağaralar diğer turizm imkanlarıyla beraber turist çekiminde çok önemli yer tutabilecektir.

5.6.1.1.6. Çağlayanlar (Şelaleler):

Doğu Anadolu Bölgesinde şelalelerin yaz-kış iç ve dış turizm için önemli bir yer tutmaktadır. Doğu Anadolu’daki şelaleler diğer turizm etmenleri ile beraber çok önemli bir yer tutarak bölgeyi sürekli turizm cazibe merkezi haline getirebilecek bir potansiyele sahiptir.

Bölgenin en önemli şelaleleri:

Tortum Şelalesi: Erzurum’un Tortum ilçesi içerisindedir. Tortum Çayı üzerinde bulunmaktadır. Şelalenin düşüş yüzeyi yüksekliği 48 m. olup önünde yüzölçümü 8 km2 olan Tortum Gölü bulunmaktadır. Bir doğa harikası görünümündedir (Ancak çevrede turizme hitap edebilecek önemli bir tesis yoktur).

Girlevik Çağlayanı: Erzincan merkez ilçe sınırları içerisinde, kent merkezine 33 km uzaklıkta, Munzur ve Mercan Dağlarının kuzeydoğu uzantıları üzerindedir. Toplam yüksekliği 53 metre kadardır. Altyapı, çevre düzenlemesi ve konaklama tesisleri eksikliği vardır. Yaz aylarında turistlerin akınına uğrayan Girlevik Şelalesi 10 metreyi bulan sarkıtları ile kışın da

339 güzelliğini koruyor. Bazı yıllarda bu şelale buz tutarak kışa ayrı bir güzellik katmaktadır. Bu şelale yaz-kış bir doğa harikası olarak görülmektedir.

Muradiye Şelalesi (Bendi-Mahi): Van ve Muradiye ilçesi, Erciş- Doğubeyazıt karayolu güzergahında, ilçeye 10 km uzakta Bendi-Mahi Çayı üzerinde bulunmakta yüksekliği 15-20 m kadardır. Yanı başında bir asma köprüsü var ancak tesis ve konaklama için yetersizdir. Bend-i Mahi Çayı üzerine kurulmuş Şeytan Köprüsü olarak bilinen köprünün XIX.yüzyıl sonları ve XX yüzyıl başlarında yapılmıştır466.

Şelalelerin iyi bir şekilde hizmete sunulabildiği takdirde, ülkenin ve bölgenin iç turizmine hitap eden diğer turizm imkanlarıyla beraber çok önemli yer tutabilecek ve yüz binlerce insan çekebilecek bir turizm çekim merkezi olabilecektir.

5.6.1.1.7. Göller: Bölgede turistik potansiyeli yüksek çok sayıda, yapay ve doğal göl bulunmaktadır. Hazar Gölü (86 km2), Keban Yapay Baraj Gölü (675 km2), Karakaya (298km2) ve Atatürk (817km2) Yapay Baraj Gölleri ile Van Gölü (3.713 km2), Çıldır Gölü (115 km2) ve Nemrut Krater Gölü ile Aygır, Nazik (48km2), Erçek (98km2) Gölleri de başlıca göller olarak gösterilebilir467.

Van Gölü kıyıları, manzarası ve gölde motorlu teknelerle gezinti, göl bölgesinin başlıca turistik doğal potansiyel değerleri arasında sayılabilir. Ayrıca göl çevresinde yapılması gereken “Master Planı” bölgeyi geliştirmek açısından çok önemli rol oynayabilir. Örneğin; yapılacak birkaç tatil köyü veya göl kenarında turizme yönelik hizmet verecek otellerle (Antalya örneği) önemli bir turizm alanı oluşturulabilir. Bölgedeki diğer göllere uygun bir planlama yapılması, ayrıca var olan potansiyellerden yararlanılması, bölgenin turizminde önemli yer tutan bir potansiyel oluşturacaktır. Bunların

466 Türkiye Tatil Rehberi, 2004, Gezi 2004, Ekin Yazım Grubu, İstanbul, s, 701. 467 DİE, 1999, Türkiye İstatistik Yıllığı 1998, Ankara. s, 14.

340 yanısıra göl yakınlarında var olan tarihi ve doğal değerler daha çok önem kazanacaktır.

Böylece bir otel veya tatil köyü yapıldığında sadece göl, mağara, veya kayak merkezine yönelik bir hizmet değil aynı zamanda birden çok turizm alanında hizmet verilmesi sözkonusu olabilecektir.

5.6.1.1.8. Kaplıcalar: Doğu Anadolu Bölgesi’nde tektonik kökenli havzaların bulunması nedeniyle yer yer sıcak su kaynakları ve kükürtlü kaplıcalar bulunmaktadır.

Pasinler Ovası’nda bu potansiyel oldukça yoğundur. Ilıca, Köprüköy ve Pasinler Kaplıcaları çok eski yıllardan beri kullanılmaktadır. Fakat ziyaretçilerin büyük çoğunluğunu yakın çevreden gelenler oluşturmaktadır.

Bölgede hamam işletmeciliği niteliğinde yöre halkına halen hizmet veren kaplıcalar da vardır. Bunlar arasında Ağrı ili Kaplıcaları, Tunceli’nin Bağın Kaplıcaları, Karsın Kuzganlı Kaplıcaları, Van Erciş Kaplıcası bölgenin başlıca kaplıca kaynaklarını oluşurur.

Bölge termal kaynakları bakımından zengin bir potansiyele sahip (Aladağ, Hölenk, Hasan Abdal, Çukur gibi) olmakla beraber, olanakların yeterince değerlendirilememesi turizm açısından önemli bir kayıp olarak değerlendirilmektedir. Şayet bölgede kaplıcalara önem verilse, var olan tesisler geliştirilse, dış ve iç turizme yönelik yatırımlar yoğunlaştırılırsa yakın gelecekte Doğu Anadolu Bölgesi büyük çapta yerli ve yabancı turistleri çeken bir cazibe merkezi haline gelebilecektir. Ayrıca kaplıcalar, bir mevsimde değil yıl boyunca değerlendirilmelidir. Buna göre Doğu Anadolu Bölgesi kaplıcalarına gidenlerin niteliğini yükseltmek ve sayıları on katına kadar yükselebilecek duruma geldiğini tahmin etmek zor değildir.

5.6.2. Kültürel Kaynaklar: Doğu Anadolu Bölgesi, ülkenin en zengin kültürel kaynaklarına sahiptir. Arkeolojik araştırmalar sonucu M.Ö. on bin yıllarına kadar uzanan yerleşim alanlarında kültür kalıntıları tespit edilmiştir.

341 Hakkari ve çevresinde Paleolotik; Erzurum’da Kalkolitik; Van Gölü çevresinden Malatya’ya kadar uzanan topraklarda Tunç ve Demir Çağı kültürlerinin örnekleri ortaya çıkarılmıştır. Bölgede isim yapmış kültür çevrelerinden Huri, Trans-Kafkas, Urartu, Roma-Bizans, Vaspurakan Prenslikleri, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait pek çok eser mevcuttur.

Sit Alanları: Bölgede bulunan Kültür ve Tabiat varlıklarının arkeolojik, kentsel ve doğal sit alanları yoğun bir şekilde bütün bölgeye dağılmaktadır. En önemli sit alanları;

- M.Ö. 10-5 binler arası, Hakkari Trişin Yaylası, Van Tilkitepe, Dilkaya, İmikuşağı.

- Urartu uygarlığından kalan yerleşim alanları, Tuspa (Van), Zernakitepe, Çavuştepe, Anzaf, Ayanis, Altıntepe, Patnos, Tıkızlı, Hosap, Anzavurtepe kaleleri bulunmaktadır468.

- Bitlis’te, düzgün kesme taşla inşa edilmiş yüzlerce mimarlık abidesi mevcuttur.

- Ahlat mezarlıkları; bunlar Selçuklu döneminden kalma (mezar anıtları), kale, cami ve medrese gibi mimari eserleriyle, turizm açısından çok zengin bir potansiyele sahiptir.

- Erzincan İli’nde Urartu çağından kalma Altıntepe’de Tapınak, saray, kabul salonu, mezarlar ve depo binaları mevcuttur.

- Erzurum, Etrafı surla çevrili tarihi şehrin içinde Selçuklu ve Osmanlılardan kalma çok sayıda eser bulunmaktadır.

468 Ahmet İNCEKARA, 2001, Anadolu’da Yeni Turizm Olanakları ve Bölgesel Kalkınmadaki Yeri, İstanbul, İ.T.O, yayını, Tanburacı Matbaacılık

342 - Ani Harabeleri , M.Ö 5.500’lere giden tarihi, etrafı surlarla korunan şehirde, cami, kilise, saray, hamam başta olmak üzere pek çok tarihi eser bulunmaktadır469.

- Malatyada, Aslantepe Höyüğü: M.Ö. 3 binlerden ve yedi farklı kültür kalıntılarını bulunmaktadır. Battalgazi ilçesi sınırları içersinde kalan Eski Malatya (Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine kalan yüzlerce tarihi eser mevcuttur).

- Van Gölü Havzası’nın Tilki Tepe yerleşmesi gibi önemli eserlerden bir tanesidir.

5.6.3. Taşınmaz Kültür Varlıkları470: Doğu Anadolu Bölgesi zengin tarihi yerleşim alanlarına sahiptir. Bölgede müzelere bağlı taşınmaz varlıkların sayısı 900’ü bulurken, en çok kültürel ve dinsel varlıklar (%40’ın üzeri), sivil mimari örnekleri (%30’a yakın), askeri varlıklar ise %20’ye yakın ve sit alanları en çok arkeolojik yerler başta gelmektedir471.

Bu konuda önemli olarak sayılabilecek yerler arasında Çavuştepe, Ayanis ve Altıntepe’de Urartu tapınakları, Ani, Akdamar Kiliseleri, Van Hüsrev Paşa, Oltu Aslanpaşa Külliyeleri, Bitlis, Malatya, Erzurum, Van ve Hınıs Ulu Camileri; Çifte Minareli, Yakutiye ve Gökmeydan Medreseleri, Rahva (Eleman) Rüstem Paşa ve Iğdır Hanları, Tercan Mama Hatun, Erzurum Gümüşlü, Ahlat Usta Şakirt, Gevaş Halime Hatun, Erciş Anonim Kümbetleri, Çobandede, Murat, Hoşap, Hurkan ve Bendimahi Köprüleri, Erzurum Bakırcılar, Boyahane, Ahlat Saray, Van Çifte Hamamları, İshak

469 Ahmet İNCEKARA, 2001, Anadolu’da Yeni Turizm Olanakları ve Bölgesel Kalkınmadaki Yeri, İstanbul, s, 90. 470 Tarihi yerleşim alanlarındaki mimari anıtlar "Taşınmaz Kültür Varlığı" olarak tanımlanmaktadır. Örneği; surlar, tapınaklar, saraylar, manastır ve kiliseler, medrese, imaret, hamam, han, kümbet-türbe, köprü, çeşme-sebil, cami, tapınak, harabı, konak ve evler yer almaktadır. 471 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Plan, Cilt IV, Doğu Anadolu Üniversiteleri Ortak Girişimi, s, 14.

343 Paşa Sarayı ve Erzurum Cennetzade Çeşmesi yeralmaktadır472. Örneğin; bunlar içinde önemli bir yeri olan Akdamar kilisesi;

Tablo 45: Doğu Anadolu Bölgesi ve Türkiye’de Müzelere Bağlı Taşınmaz Varlıkları. Taşınmaz Kültür Varlıkları Türkiye Geneli Doğu Anadolu Bölgesi Tek Yapılar (Toplamı) 27.868 914 Askeri 559 175 Kültürel ve Dinsel 7.037 399 İdari Yapılar 530 60 Sivil Mimari Örnekleri 17.908 269 Endüstriyel 132 7 Doğal Anıtlar 1.702 4 Sit Alanları (Toplam) 3.673 132

Kaynak: DPT kaynaklarından alınmıştır.

Akdamar Kilisesi : Volkanik kesme taşlardan yapılmış olan bina, hem iç hem de dışındaki duvar freskleri ile büyük ilgi görmektedir. Kabartmaları Adem ile Havva., ayrıca Hz. İsmail, Yunus, İbrahim ve Danyal Peygamberlerle, Hz. İsa ve Davut Peygamberleri sembolize eder. Ayrıca kabartmalar arasında bir çok dini figürleri sembolize edenler de vardır. Van’a gelen turistlerin büyük bir çoğunluğu bu kiliseyi ziyaret etmektedirler. Bu eserin ve onun gibi çok eser, özellikle Hıristiyanlar tarafından çok önem verilmektedir. Bölgede güvenliğin sağlanması halinde ve bölgedeki turizme yönelik hizmetler geliştirilirse daha çok çekim haline gelecektir.

5.6.4. Ekolojik Turizm: Doğu Anadolu Bölgesi’nin genişliği, toprak, su, dağlar vs, imkanların yanları bölgeye uygun ve değişik yörelerde pansiyon tipinde aynı zamanda bölge halkına yakın bir kültür olduğu, kırsal alanı turizme katkıda bulunması, vadi, yayla ve dağ köylerine ek gelir elde edilmesine yardımcı olacaktır.

472 Ahmet İNCEKARA, 2001, Anadolu’da Yeni Turizm Olanakları ve Bölgesel Kalkınmadaki Yeri, İstanbul, İ.T.O, yayını, Tanburacı Matbaacılık.

344 5.6.5. Turistik İşletmeler: Bölgedeki otel ve yatak kapasiteleri incelendiğinde, 1990 yılında turistik işletme belgeli otel sayısı 28 iken, Ardahan ve Muş’ta tesis yoktu, Bunun yanı sıra Bitlis, Hakkari ve Iğdır’da birer tesis, Elazığ, Erzincan ve Malatya’da ikişer, Ağrı ve Kars’ta üçer, Van’da altı ve Erzurum’da yedi tesis bulunmaktadır. Bölgede yeralan turistik tesislerin yatak sayısı ise yaklaşık 2.700 yatağa sahiptir473. Bütün bunlara karşın yalnız Ege ve Akdeniz kıyılarında ülke genelinin yatak sayısı %65’tir474. 1997 yılında yatak sayısı %80 artarak 4.500 yatağa ulaşmıştır. Turistik yatırım belgeli yatak sayısı 6 bin civarındayken, aynı yılda belediye belgeli yatak sayısı 12.000 yatak üstündeydi. Toplam yatak sayısı 23.000 olan bölgede, ülke genelinin (894.481 yatak) % 2,5’ini teşkil etmektedir. Turistik işletme belgeli tesislere ait, yatak kapasitesinin belediye belgeli yataklardan çok az olması (yaklaşık 1/3’ü) hizmet kalitesini olumsuz etkilemekte ve bölge genelinde düşük gelirli turistlerin konakladığını göstermektedir. Ancak yüksek gelirli turistlerin gelmesini sağlamak için konaklama, hizmet, kalite ve sağlık alanında iyi bir hizmet vermek şarttır.

Tablo 46: Doğu Anadolu Bölgesinde Turistik Yatak Kapasitesi

T.İ.B, Yatak T.Y.B, B.B Yatak Toplam Bölge Sayısı Yatak Sayısı Sayısı Yatak Sayısı

Doğu Anadolu 4.734 6.369 12.482 23.585 Bölgesi

Türkiye Geneli 313.298 236.632 344.551 894.481

Kaynak: DPT, 1998 kaynaklarından alınmıştır.

T.İ.B =Turistik İşletme Belgeli. T.Y.B= Turistik Yatırım Belgeli. B.B.=Belediye Belgeli.

473 Ahmet İNCEKARA, 2001, Anadolu’da Yeni Turizm Olanakları ve Bölgesel Kalkınmadaki Yeri, İstanbul, Kitabın ekinden derlenmiştir. 474 DPT, 2001, Turizm Özel İhtisas Komisyonu Raporu (Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı), Ankara, s, 32.

345 1999 yıl sonu itibariyle bölgede belgeli tesislerin yatak sayısı 5 bine yaklaşmışken, bu oran ülke genelinde (311.480 yatak sayısı) toplam yatak arzı %1,6’dır. Ancak bu oran bölge imkanlarına göre çok düşüktür475.

İranlı turistlerin önem sırasına göre Ağrı (Gürbulak) ve Hakkari’den giriş yaptıkları görülmektedir. İranlıların Mekke’ye hac amacıyla Türkiye üzerinden geçiş yaptıkları anlaşılmaktadır. Çoğunluğun karayolu ile geldikleri görülmektedir(Doğu Anadolu Bölgesi’nden). Doğu Anadolu Bölgesi için üzerinde önemle durulması gereken konu, kara yoluyla Türkiye’ye giriş veya çıkış yapan 200.000’nin üstünde İranlı turistin yönlendirilmesidir.

5.6.6. Bölgede Turizmin Mevcut Durumunun Değerlendirilmesi:

Doğu Anadolu’daki yol ağı genel olarak, mevcut turizm potansiyeline yönelik hizmetler için yeterli nitelikte değildir. Yol ağının yetersizliği özellikle Ani Harabeleri, İshak Paşa Sarayı, Trişin Yaylası ve Ağrı Dağını ziyarette belirli zorluklar doğurmaktadır.

Kültürel donanım (müzeler ve tiyatrolar): zengin kültür potansiyeline rağmen, kültürel varlıkların sergilendiği müze ve galeriler, Türkiye geneline göre bölgede çok yetersiz durumdadır. Bölge kapsamındaki 15 ilin yarısından fazlası kültür bakanlığı anıtlar ve müzeler genel müdürlüğüne bağlı bir müze bulunmamaktadır. Diğer illerdeki müzeler de yetersiz mekan ve elemanlarla hizmet vermektedir.

Ani Harabeleri, Hoşap, Van, Çavuştepe Kaleleri, Ahlat, Akdamar Adası gibi tarihi yerleşim alanları açık hava müzesi olarak ziyaret edilmektedir.

1991 yılından itibaren bölgede yoğunlaşan terör nedeniyle müze ve ören yerlerini ziyaret eden turist sayısında düşüşler olmuştur. Zira bir yılda

475 Ahmet İNCEKARA, 2001, Anadolu’da Yeni Turizm Olanakları ve Bölgesel Kalkınmadaki Yeri, İstanbul, s, 95.

346 yaşanan düşüş yaklaşık %50’yi bulmuştur. Örneğin 1990 yılında bölgedeki müzelerin ziyaretçi sayısı her 100 kişiden 57-58 kişiye düşmüştür.

Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan kervansaraylar, köprüler, Ahlat Mezar Taşları, eski Van Kenti, Akdamar ve Çarpanak Kiliseleri, bakım ve onarıma muhtaç durumdadır.

Bölgenin bütün kültürel varlıkları, onarım ve bakıma ihtiyaç duymaktadır. Örneğin; Kars Ani Şehri Restorasyonu, Hakkari tarihi mezarlıkları, Bitlis, eski vali konağı restorasyonu ve Bitlis kalesi onarımı, Ahlat kalesi onarımı, Sahil kalesi onarımı, Adilcevaz Kalesi onarımı, Güroymak mezarlığı, Ağrı, Doğubeyazıt İshakpaşa Sarayı restorasyonu. Erzurum, Pasinler Kalesi restorasyonu, İspir Kalesi restorasyonu, Oltu Kalesi restorasyonu, Erzurum müzesi onarımı, Yoncalık askeri hamam restorasyonu, Atatürk Evi onarımı, Elazığ, Harput Kalesi onarımı, Van müzesi ek bina inşaatı, Akdamar kilisesi onarımı ve çevre düzenlemesi, Van Kalesi onarımı, Hoşap Kalesi onarımı, Müze binası inşaatı gibi476.

5.6.7. Bölgede Turizmin Değerlendirmesi:

Bölgedeki turizmin gelişmesi için bölgenin ülkede konumu ve diğer bölgelerle bir bütünlük içerisinde planlanması gerekmektedir. Özellikle Güneydoğu Anadolu, Karadeniz Bölgesi, Akdeniz Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi daha çok önem kazanacaktır. Bölgede turizmin öneminden dolayı bölgeye master planı çalışmalarının sürdürülmesi ve en kısa zamanda meyvelerinin alınması gerekmektedir. Netice itibariyle turizmin gelişmesi için bu beklentiler aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

1- Turistlerin en kısa ve en konforlu yoldan üstelik uygun bir ulaşım türü ile bölgeye gelmesi temin edilmelidir.

476 DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Plan, Cilt IV.

347 2- Bölgeye yabancı ve yerli turistler için kısa, orta ve uzun süreli turlar düzenlenmelidir.

3- Ulaşım giderleri en aza indirilmelidir (kışın bazı özel uçaklarda olduğu gibi).

4- Bölgede güvenlik sağlanmalıdır.

5- Bölgedeki seyahatinin daha konforlu ve daha kaliteli olması gerekmektedir.

6- Turizmi destekleyen yan etkinlikler, kültürel etkinlikler, fuar ve festivaller düzenlenmelidir.

7- Konforlu bir turizm için bölgedeki konaklama alanlarının iyileştirmesi ve genişletilmelidir.

8- Turizmin çeşitlendirilmesi, tatil köylerinin yaygınlaştırılması, gençlik kamplarının düzenlenmesi, öğrenci yurtları, yatılı bölge okulları iç turizme (düşük gelirli turistlere hitap edecektir) açılması gerekmektedir.

9- Yayla turizmi (yayla evleri) turizmi destekleyen etkinlikler zengin halk kültürü olan folklor (şenlikler, özel törenler ve festivaller gibi), bölgeye has yemek kültürü özellikle et yemeklerinin tanıtımının yapılması gerekir.

10- Bölgede özellikle el sanatları ve süs eşyalarının yaygınlaşmasıyla bölgeye daha çok turist gelmesi ve daha uzun süre kalması sözkonusu olacaktır.

11- Bölgenin acilen ağaçlandırması, sel, taşkın, çığ ve diğer risk faktörleri (güvenlik sağlanması) belirlenmesi ve önlem alınması gerekmektedir.

Bölge, ekolojik, sosyo-kültürel çevre açıdan zengin olmasına rağmen, Türkiye’de turizm sektörü içinde hak ettiği yeri alamamıştır. Doğu Anadolu

348 Bölgesi’nde turizmin geliştirilmesi için bazı önlemlerin alınması gerekmektedir.

1- Turizmin gelişmesi için bölge güvenliğiyle ilgili sorunlarını çözmek şart.

2- Alt ve üst yapı eksikleri tamamlanması, ulaşım geliştirilmesi (uluslararası havaalanı, oto yollar, yayla yolları, şelale ve tarihi yerlere yollar yapılması).

3- Doğu Anadolu Bölgesi Türkiye’nin diğer bölgeleriyle turlarla bağlantıların kurulması.

4- Türkiye’nin diğer bölgeleriyle ve özellikle komşu bölgeleriyle turizm master planı ile bağların kurulması,

5- Bölgedeki toplumun bilinçlendirilmesi ve turistlere bakış açılarının geliştirilmesi,

6- Bölge turizmin daha iyi yatırım ve pazarlama sağlanması,

7- Yurt içi ve yurt dışı ciddi bir tanıtma ve pazarlama yapılması,

8- Turizm okulları ve turizm hizmeti verecek insanların yetiştirilmesi,

9- Arkeolojik alanların planlanması, müze ve sit alanlarındaki kadroların desteklenmesi ve etkin hale getirilmesi,

10- Doğal sit alanlarının korunması ve geliştirilmesi,

11- Mevsimlere göre turizm planlaması; Yaz-Bahar-Kış faaliyetleri planlamaların düzenlenmesi,

349 12- Tatil köyleri inşa etmek ve kırsal evlere, yayla turizmi yaygınlaşması ve hizmete verilmesi ve buların mevsimlere ve yerine göre değişik işlev yüklenmesi,

13- Bölgenin tek bir tür turizm yerine çeşitlilik sunulmalı ve var olan imkanlardan yararlanılması,

14- Bölgenin bütün eksikleri gözden geçirilmeli, kırsal yaşamın değiştirilmeden turizme sunulmalı, ağaç dikilmesi, erozyondan korunma, bölgesel hayvan ve bitkilerin koruma altına alınması,

15- Turistik tesislerin yöre mimarisine uyumu sağlanmalı, göl kıyılarının master planı uygulanmalı. Bölgesel kaynakları göz önüne bulunarak, gelecekteki turist sayısının artması ve bölge planı politikası uzun vadeli göz önüne bulundurarak yapılması,

16- Doğu Anadolu Bölgesinde en önemli turistik yerleri ise ilk göze çarpan turistlere verilen hizmet ve kalite eksikliğinin (örneğin; Akdamar adasına turist taşıyan motorlar çok ilkel, Ağrı dağına çıkışta izin işlemleri çok uzun sürmekte veya Doğubeyazıt yakınlarında bulunan İshak Paşa Sarayı önünde uzun süredir hafriyat bulunmaktadır) giderilmesi ve

17- Bölge ve iller bazında kültür ve turizm haritaları, il turizmini destekleyecek rehberlerin kitapçıkların yapılması ve değişik dillerde yayınlanması gerekmektedir. Bu suretle bölgede turizme kaliteli ve sürekli hizmet verilmesi sağlanacak, bölge ekonomisine önemli bir katkı sağlanabilecektir.

Sonuç Olarak; Dünyanın çok çeşitli bölgelerinde turizm sektörü, bu konuya önem verilmesine koşut olarak gelişmiştir. Dünya turizm trendlerinde gözlenen değişimler şöyle özetlenebilir; yenilik ve çeşitlilik talebi artmaktadır. Deniz, kum, güneşten oluşan talebin yerini kültür, tarih, sağlık, kongre, yatçılık, eğlence, heyecan motifleri almakta, kıyı turizminin yerine

350 tüm ülkenin, sezonluk seyahatler yerine yılın tümüne yayılan turizm hareketi gelişmektedir.

Doğu Anadolu Bölgesi turizm potansiyeli açısından çok yüksek yere sahiptir. Coğrafi konumundan dolayı birkaç ülkeyle siyasi sınırın bulunması (karada zorunlu geçiş), geniş alan kaplaması, yayla turizmi, dağ sporu özellikle kayak sporu, çok mağara bulunması, su sporları, flora-fauna bolluğu, şelaleler, yapay ve doğal göller, kaplıcalar, sit alanları ve taşınmaz kültür varlıkları yanında, turizme bir ticaret olarak bakılması ve gereken imkanların sağlanması, bunun yanında bölgeye birincil hedefler belirlenmesiyle Türkiye Cumhuriyeti Akdeniz ülkeleriyle bir rekabet gücü kazanabilecektir.

351 Sonuç ve Değerlendirme:

Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye’nin %20’sini teşkil etmektedir. Ülkenin en büyük bölgesi özelliğiyle birlikte aynı zamanda fiziki açıdan da ülkenin en yüksek dağlarının yer aldığı bölge yine en iklim şartları bakımından da ön plana çıkmaktadır. Bölgede yüksek dağlar ve platolar yaygın olmakla birlikte yer yer ova ve çöküntüler de mevcuttur. Yükseltinin etkisinin oldukça kuvvetli hissedildiği bölgede başta iklim farklılıklarının meydana gelmesinde önemli bir faktör olmuştur. Karasallığın hakim olduğu bölgede, topografya ve iklim gibi fiziki coğrafya şartları ekonomik ve sosyal faaliyetlere, bir başka deyişle beşeri faaliyetlere doğrudan bir etki yapmıştır.

Tarihte önemli bir yere sahip olan Doğu Anadolu Bölgesi, bir kavşak konumunda olup eski medeniyetlerin ilk kuruluş yerleri ve insanlık tarihinin en eski uygarlıklarına sahne olmuş bir bölgedir. Eski tarihte önemli bir uğrak yeri olan Doğu Anadolu, farklı toplum ve uygarlıklara ev sahipliği yapmış önemli bir mevkide yer almaktadır. Böylece olumsuz fiziki şartlarına rağmen bölge, dünya tarihine damgasını vurmuştur. Dünya bazında tanınan, dünya tarihinde büyük etkiler bırakan Hurri, Urartu, Med ve Persler bu coğrafyada ortaya çıkmıştır.

Bölgenin tarihsel açıdan nüfus gelişimine bakıldığında, 19. yüzyıla kadar bölge ile ilgili sağlıklı bir nüfus tahminine rastlanmamaktadır. 1831 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk nüfus sayımının yapılmasıyla Anadolu nüfusu ile ilgili ilk sağlıklı bilgiler ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte Doğu Anadolu Bölgesi nüfusuna dair daha sağlıklı bilgilere, 1844’ten sonra kavuşabilmiştir.

1870’ten sonra önemli istatistik bilgiler ihtiva eden vilayet salnamelerinde yer alan veriler, bölgede daha sağlıklı sonuçlara ulaşılabilecek bilgiler sunmaktadır. Çalışmamızda bu konuyla ilgili ulaşabildiğimiz tüm kaynaklar ele alınmış, çeşitli yorumlar yapılarak ve bu kaynakların tespit edebildiğimiz eksiklikleri ortaya konarak yeniden nüfus

352 analizi ve tahminler yapılmıştır. Ayrıca vilayetlerde yeralan nüfusun kır-kent bazında da, bölge özellikleri dahilinde farklı yöntemler kullanılarak çeşitli yorumlar yapılmıştır.

Çalışmamızın bir bölümünde Türkiye nüfusunun genel özellikleri, nüfusun gelişimi, yoğunluğu, kır-kent nüfusu, sağlık, eğitim gibi konular ele alınarak imkanlar dahilinde, Doğu Anadolu Bölgesi’yle karşılaştırılmak üzere bazı sonuçlar ortaya konulmuştur. Ayrıca bu verilere dayanarak Türkiye geneli ile Doğu Anadolu Bölgesi arasındaki fark ortaya konulmuş, sonuç ve nedenleriyle açıklanmaya çalışılmıştır.

Doğu Anadolu Bölgesinde Cumhuriyetin ilanından sonraki nüfus gelişimiyle ilgili olarak yapmış olduğumuz çalışmalarda, nüfus ile ilgili devlet politikaları da göz önünde bulundurularak nüfus artışı ortaya konulmuştur. 1927’den 2000 yılına kadar nüfus gelişimi dönemler bazında ele alınmış, bunun yanısıra nüfusun bölge ve iller bazında sayısal artışı ve genel özellikleri farklılıklar ve bu farklılıkları doğuran nedenlerle birlikte ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Bölgenin iller bazında nüfusun gelişimi farklı seviyelerde seyretmekle birlikte bazı illerde doğurganlık ve sosyal yapıdan dolayı büyük gelişmeler yaşanmış, bazı illerde ise göç ve doğum oranının düşük olması nedeniyle nüfus gelişiminin daha az seviyelerde gerçekleşmiştir.

Nüfus artış hızıyla ilgili bölümde, nüfus artış hızı iller ve dönemler bazında ele alınmış, bunun yanısıra nüfus artış hızını etkileyen; sağlık, gelişme düzeyi, eğitim, göç, şehirleşme, erken evlilik, beslenme, gelenek ve görenekler gibi başlıca faktörler nedenleriyle birlikte incelenmiştir.

Bölge nüfusunu önemli ölçüde etkileyen ve toplumsal değişimin en önemli göstergelerinden birisi olan nüfus hareketlerini incelediğimiz bölümde; sanayileşme, modernleşme ve kentleşmeyle ilgili hususlar ortaya konmuştur. Zira bilindiği gibi göç olgusu, ekonomik olduğu kadar sosyal

353 yapıdaki değişimlerin bir yansımasıdır. Doğu Anadolu Bölgesi’ne bakıldığında göçü tetikleyen en önemli sosyal olayın güvenlik kaygıları, nüfus artış hızı yüksekliği ve iş bulma sorunu olduğu görülmektedir. Bölge dışına yapılan göç, saydığımız nedenlerden dolayı yıllar ve iller bazında istatistiksel farklılıklarıyla incelenmiştir. Özellikle 1980 yılından bu yana dönemler bazında sayısal ve oransal açıdan incelenerek, nedenleri ve sonuçları ortaya konmaya çalışılmıştır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nden 1960’lı yıllardan itibaren batıya doğru iş ve sermaye göçü yaşanmış, özellikle de makinelerin kırsal alana girmesiyle birlikte insan gücüne duyulan ihtiyacın azalması, göçün hızlanmasına neden olmuştur. Böylece bölgedeki olumsuz şartlar nedeniyle özel girişim ve yatırımların batıya doğru kaydığı görülmektedir. Bu yüzden genç nüfus ve sermayenin batıya göç etmesi, bölgenin gelişmesini olumsuz yönde etkilemiştir.

Bölgede nüfus yoğunluğu, iller ve yöreler bazında büyük farklılıklar arz etmektedir. Bölge halkının aritmetik nüfus yoğunluğu, Türkiye ortalamasının yarısına denk düşmektedir. Bunun en büyük ve en önemli nedenleri I. Dünya Savaşı’nda bölgede yaşanan nüfus kaybı, fiziki şartların olumsuzluğundan ve bölge dışına yaşanan göç olarak gösterilebilir.

Fizyolojik nüfus yoğunluğuna bakıldığında ise, bölge genelinin ve illerin Türkiye genelinden daha yüksek seviyelerde seyretmektedir. Bunun en önemli nedeni, bölgede tarım alanı miktarının az olmasından kaynaklandığı görülmektedir.

Tarımsal nüfus yoğunluğu, kırsal nüfusun ekili-dikili arazilere bölünmesiyle elde edildiğinden, bölge illeri ve ilçeleri bazında büyük farklılıklar arz etmekle birlikte, kırsal alanda yaşanan göç nedeniyle bu oran daha düşük seviyelerde seyretmiştir. Ancak bölge nüfusunun bir kısmının başlıca geçim kaynağı olan hayvancılıkla uğraşması, bu oranların biraz yükselmesine neden olmuştur.

354 Ülke genelinde olduğu gibi bölgede de yaşanan kentleşme sonucunda, kırsal kesimlerden kentlere doğru yaşanan göç hareketi, kentlerde nüfus oranının yükselmesine neden olmuştur. Bunun nedenleri arasında, kentlerdeki iş imkânlarının bol olması ve hizmet sektöründe yaşanan gelişmeler sayılabilir. Zira bu nedenlerden dolayı bölge bazında kentsel nüfus, kır nüfusunu geçmiştir. Bütün bu gelişmelere rağmen yine Doğu Anadolu Bölgesinin şehir nüfusu, Türkiye genelinin çok altında kalmıştır. Bunun başlıca nedenleri ise, bölge dışına yaşanan göç, bölge şehirlerindeki iş imkânlarının azlığı ve büyük kentlerin bulunmamasından kaynaklanmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde yerleşim alanlarında değişik kademelerde hizmet fonksiyonları ve tesis sayıları, ülke genelinin altında bir seyir izlemiştir.

Bölgenin kırsal yerleşme düzeni incelendiğinde, toplam köy sayısı kadar köy dışı yerleşmelere de rastlanmaktadır. Ülkedeki kırsal yerleşmelerin %16-17 civarındaki oranı bu bölgede bulunmaktadır. Aynı zamanda bölgedeki köy yerleşmelerinin yüzölçümü, Türkiye ortalamasına yakın bir düzeyde seyretmektedir. Bölgenin fiziksel özellikleri nedeniyle bu yerleşmeler, ova ve nehir kıyılarının yanı sıra dağ ve dağ eteklerinde yoğunluk kazanmaktadır. Ülke genelinde köylerin nüfus ortalaması 624 kişi iken, bölgede bu ortalama 453 kişi olup ülke ortalamasının %38 altındadır. Bu oranın düşük olmasının en önemli etkilerinin, bölgenin fiziki şartları ve şehirlere doğru aşırı göç olduğu söylenebilir.

Kırsal nüfusun yükselti basamaklarının dağılışına bakıldığında, ülke geneliyle büyük farklılıklar gösterdiği tespit edilmiştir. Özellikle 0-500 metre arasındaki kademede bölge genelinin yüksek olmasından dolayı bu kademede nüfus bulunmamaktadır. 500-1.000 metre arasındaki kademede az nüfus bulunurken, bölge nüfusunun %73-74’ü 1.000-1.500 ve 1.500-2.000 metre arasındaki kademelerde bulunup bu oran ülke ortalamasının çok üstündedir. Ülke genelinde 2.000-2.500 metre arasındaki kademede bulunan nüfus, en yoğun olarak bu bölgede yer almaktadır.

355 Doğu Anadolu Bölgesi’nde hane halkı sayısı, büyüklüğü ve iller bazında dağılışına bakıldığında, ülke genelinin en büyük hane halkı bu bölgede bulunmaktadır. Ülke genelinde 1, 2, 3 ve 4 kişilik hane halkı oranları bölgenin çok üstünde seyretmektedir. 7 kişi ve üstündeki hane halkı sayısı ülke genelinde %15 civarında iken bu oran bölge geneli için %40 civarındadır. Aynı zamanda bölge genelinde 10 kişi ve üzerindeki hane halkının oranı %15 dolaylarındadır.

Cins bazında bakıldığında bölgedeki erkek oranları, bütün dönemlerde ülke genelinin üstünde seyretmektedir. İller bazında ise farklı nedenlerden dolayı bu oran değişmektedir.

Yaş yapısına bakıldığında, genç yaştaki nüfus oranları bölge bazında ülke genelinin üstünde seyretmektedir. Bunun en önemli nedeni, bölgede yaşanan nüfus artış hızının yüksekliğinden kaynaklanmaktadır. Sosyal ve ekonomik alanda bunun etkileri görülmektedir. Örneğin okul, derslik ve öğretmen ihtiyacı fazladır. Buna bağlı olarak çocuk bağımlılık oranının bölge bazında bütün dönemlerde yüksek olduğu görülmektedir.

Medenî duruma bakıldığında, en fazla doğum ve ölüm, evlenme ve boşanma durumu göze çarpmaktadır. Bunlar, nüfus artışında en büyük rolü oynayan durumlardır.

Kaba doğum hızı ne kadar yüksek olursa, nüfus artış hızının da o kadar yüksek olma şansı vardır. Doğum öncesi ve sonrası bakım; nüfusun sosyal, kültürel gelişiminin ve nüfus artış hızının bir göstergesidir. Bu duruma göre Doğu Anadolu Bölgesinde, kaba doğu hızı en yüksek seviyelerde seyrederken, doğum öncesi ve sonrası bakımdan en az yaralanan bölge olmuştur. Böylece bölgenin sosyal ve kültürel durumu bölgeler arasında en son sıralarda yer almaktadır. Aynı zamanda ölüm oranları ve özellikle bebek ve çocuk ölüm oranları bölgeler arasında en yüksek seviyeler seyretmiştir.

356 Sağlık Sorunları: Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki sağlık sorunları diğer bölgelere oranla daha fazladır. Bunların nedenleri; Bölgede kırsal alanın geniş olması, ulaşımdaki olumsuzluklar (özellikle kış mevsiminde), sağlık kuruluşlarının bölgeler arası ve bölge içinde dengesiz ve eksik dağılması, sağlık personelinin yetersizliği, birçok sağlık ocağında doktor olmaması hatta il merkezlerinde bile çeşitli alanlardaki uzman hekimlerin bulunmaması (Hakkari gibi), mevcut hastane ve sağlık kuruluşlarındaki donanımın eksik olması. Ayrıca bölgedeki fakirlik ve eğitim eksikliğinden dolayı dengesiz ve eksik beslenme büyük sorunlara yol açmaktadır. Özellikle bebek ölüm oranı yüksekliği diğer bölgelerden daha üst seviyededir. Bunun yanında çocukların büyüme ve gelişmesi de dengesiz olmaktadır.

Eğitim Sorunları: Doğu Anadolu Bölgesi’nin, en büyük sorunlarından bir tanesi de eğitim sorunudur. Çünkü eğitim diğer bütün yaşam alanlarını etkilemektedir. Eğitimin sorunları ise; okullardaki öğretmen eksikliği, kalabalık sınıfların varlığı, taşımalı eğitimin çok uygun olmaması, kış şartlarından dolayı eğitimin aksaması, mevcut okulların donanım, personel eksikliği, okulların kapalı tutulması, çocukların tarlada çalıştırılması, bunların yanısıra okullaşma oranının diğer bölgelerden daha az ve öğrenim seviyesiyle okullaşmanın ters orantılı olması (özellikle kadınlar arasında).

Ekonomik Sorunlar: Doğu Anadolu Bölgesi kapladığı alan yönünden Türkiye’nin en büyük bölgesi olmasına karşın, ekonomik yönden en geri kalmış bölgesidir. Nitekim Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye’deki gayri safi ulusal gelirin %4’ünü üretir. Bu bölgenin ülke hâsılası içindeki payı nüfusuna koşuttur. Kişi başına düşen milli gelir, Marmara Bölgesi’ne oranla ortalama 4 kat daha azdır. Kamu yatırım harcamalarında Türkiye içinde sonuncu gelen bölgenin, genel bütçe gelirlerine katkısı %1 dolayındadır. Bölgelerin ekonomik gelişime eğilimini gösteren yatırımlar ve banka ticari kredilerinin kullanımında, Doğu Anadolu Bölgesi sıralamada sonuncudur.

357 Bölgenin ekonomik faaliyetleri daha çok insan merkezli yani sanayi ve makineleşmeden ziyade işgücüne dayalı bir ekonomik yapı özelliği taşımaktadır. Dolayısıyla da bölge ekonomisi tamamen insan gücü ile ayakta durmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi tarımsal istihdamın en yoğun olduğu bölge konumunda olmasına rağmen, tarımsal verimliliğin en düşük olduğu bölgelerden biridir. Aynı zamanda tarımdaki emek verimliliği sanayiye göre oldukça düşüktür. Bu durum, tarımda istihdam oranının yüksek olduğu bölgelerde kişi başına düşen gelirin düşük olmasının en büyük nedenidir.

Türkiye’deki hayvan varlığının üçte biri ve hayvansal ürünlerin yaklaşık dörtte biri Doğu Anadolu Bölgesinden elde edilir. Bölgedeki kırsal kesimin en önemli geçim kaynağı hayvancılıktır. Otlak hayvancılığı şeklinde olan hayvancılık, ilkel ve geleneksel usullere göre yapılır ve yeterli teşvik görmediği için et ve süt verimi çok düşüktür.

Doğu Anadolu Bölgesi, turizm potansiyeli yüksek bir bölgedir. Yayla turizmi, dağ sporu özellikle kayak sporu, çok mağara bulunması, su sporları, flora-fauna bolluğu, şelaleler, yapay ve doğal göller, kaplıcalar, sit alanları ve taşınmaz kültür varlıkları vs. fakat var olan turizm potansiyeli değerlendirilememektedir.

Doğu Anadolu bölgesi tapoğrafik koşulları, klimatolojik özellikleri, bölgede yaşanan terör olayları, yeraltı kaynaklarının yetersizliği gibi ekonomik gelişimi engelleyici faktörlerin karşılıklı etkileşimi sonucu Türkiye’de ekonomik gelişmişlik düzeyi bakımından sonuncu sırada yer alır. Devlet ve özellikle özel sektörün bu bölgeye gerekli yatırımın yapmaması, yapılan yatırımların da çok yetersiz kalması sorunun diğer bir boyutudur. Bölgede yaşanan ekonomik sorunlar, bölge halkını diğer bölgelere ve yurt dışına göçe zorlamıştır.

358 Sosyal Sorunlar: Doğu Anadolu Bölgesi’nde özellikle kırsal alanlarda sosyal yapının geri kalmışlığının en büyük nedenleri; kadının toplumdaki rolünün kısıtlanması, kadının ekonomik bağımsızlığını kazanmadığından dolayı sürekli erkek egemenliğinde kalması, mezhepler arasındaki farklılıklar şeklinde sıralanabilir. Bunların yanısıra erkan evlilik, evlilikte başlık parasından dolayı yaşanan sıkıntılar, berdel evlilikleri, kan davaları, kız kaçırma olaylarının hala devam etmesi ve erkeklerin imam nikahıyla çok eşliliği sürdürmesi gibi sorunlar da yaşanmaktadır.

Bütün bu sorunların yok edilmesi veya hiç olmazsa asgari seviyeye indirilebilmesi toplumun ekonomik ve eğitim seviyesinin yükselmesiyle gerçekleşebilecektir.

Bölgenin diğer sorunları ise; halkın yaşam alanı olan meskenlerin sağlam olmaması, içme suyu, altyapı sorunu ve özellikle 1. ve 2. derece deprem bölgesinde olduğu için gelecekte büyük felaketlere yol açması şeklinde sıralanabilinir.

Kırsal alanlardaki, yol ağının kötü olması, kan davaları bölge halkının hurafelere ve din adamlarına olan bağlılıkları da sorun olmaktadır.

Doğal Afetlerin Etkileri: Doğu Anadolu Bölgesi üç önemli Doğal Afetle karşı karşıyadır. Bunlar; Deprem, Çığ ve Taşkınlardır.

Deprem Durumu: Türkiye’nin Doğu Anadolu kesimi çok sayıda aktif bindirme ve doğrultu atımlı fay zorlarını içermektedir. Türkiye’nin en önemli iki deprem kuşağının kesiştiği bu bölge Anadolu yarımadasının orta ve batı kısımlarına kıyasla daha fazla sayıda yıkıcı depremlerin etkisi altındadır. Doğu Anadolu’nun büyük kısmı birinci ve ikinci Derecede deprem bölgeleri içinde yer almaktadır. Örneği; 1939 Erzincan, 1949 Karlıova, 1966 Varto, 1971 Bingöl, 1983 Horasan-Narman ve çok sayıda yıkıcı depremler kaydedilmiştir. Sonuçta yirminci yüzyılın deprem nedeniyle Türkiye’de kaybolan nüfusun yarısı bu bölgeden olmuştur.

359 Çığ Tehlikesi: Türkiye’nin doğu ve güneydoğusundaki dağlık kesimlerde kış ve ilkbahar mevsimlerinde karşılaşılan doğal afetlerden biri çığdır. Mevcut istatistiklere göre 1960- 1994 döneminde her yıl ortalama 22 kişi çığ olaylarında hayatını kaybetmiştir. Özellikle 1991-1992 kış mevsiminde meydana gelen 112 çığ olayında 328 kişi ölmüştür. En ölümcül çığ olayları ve hane nakli Şırnak, Tunceli, Hakkari, Bingöl ve Bitlis gibi illerinde meydana gelmiştir. Çığ riski olan alanların belirlenmesi, teknik eleman yetiştirilmesi ve kurtarma çalışmalarının sistematik hale getirilmesi özellikle de bölgenin turizme açılmasıyla daha da önem kazanmaktadır.

Taşkın (Sel): Taşkın, ya yağmur şeklindeki bir yağıştan, ya kar erimesinden veya her iki olayın birlikte olmasından meydana gelir. Doğu bölgesindeki taşkınlar genellikle ilkbahar taşkınlarıdır. Bölgenin tüm havzalarında rastlanmaktadır.

360 BİBLOGRAFYA Yayınlar: Akgündüz, A, Öztürk, S, 1999, Bilinmeyen Osmanlı, İstanbul. Akkayan, Taylan, 1979, Göç ve Değişme, İstanbul. Alabed, Mufid, 1990-1991, Dirasat fi Tarih Al-egrik, IX. Baskı, Şam. Alahras, M.Saffuh, 1979, İlmu Alsukan ve Kadaya Altenmiye ve Altahtit Leha (Nüfus Bilimi, Kalkınma ve Planlanması), Şam. Alansari, Fadıl, 1985-1986, Coğrafiyat Alsukkan (Nüfus Coğrafyası), Şam. Alcevheri, Yusra, 1997, Behus Fi Alcugrafya Albeşeriye, Alişaa Yayınevi, Aliskenderiye. Algassin, Faez, 1991, Almezabeh Fi Erminye, Haleb. Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, Cilt 4, 1982. Alsamer, Faisal, 1973, Al devle Al Hamadaniye Fi Al Musul ve Halep, II. Kısım, İman Matbaası, Bağdat, Irak. Ardos, M, 1995, Türkiye Ovalarının Jeomorfolojisi, II. Baskı, Cilt II., Çantay Kitabevi, İstanbul. Arslan, Hüseyin, 2001, 16.yy. Osmanlı Toplumunda Yönetim, Nüfus, İskan, Göç ve Sürgün, Kaknüs Yayınları, 1. Basım, İstanbul. Arslantaş, Nuh, 2003, İslam Dünyasında Depremler ve Algılanma Biçimleri, Genelek Yayınları, İstanbul. Atalay, İbrahim, 1994, Genel Fiziki Coğrafyası (3. Baskı), İzmir. Atalay. İbrahim, 1997, Türkiye Coğrafyası (Güzden geçirilmiş 5. Baskı), Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir. Atalay, İbrahim, 2000, Türkiye Coğrafyası ve Jeopolitiği, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir. ATLAS HARİTA, 2004, Doğu Anadolu Bölgesi Turizm Haritası, D-B-R Dergi Yayıncılık, İstanbul. ATLAS, 2005, Atlas Tatil Rehberi, D-B-R Dergi Yayıncılık, İstanbul. Azzawi, Abdulmurşid, 1982, Almusaverat Alhassa, Şam Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Davudi Basımevi, Şam.

361 Başol, Koray, 1984, Demografi ‘Genel ve Türkiye’, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayınları, İzmir. Belli, Oktay, 1982, Anadolu Uygarlığı Ansiklopedisi Cilt I, İstanbul. BÜYÜK TARİH ATLASI, 1988, Arkın Kitabevi, İstanbul. Cancik-Kirschbaum, Eva, 2004, Asurlular (Tarih, Toplum, Kültür), İlya İzmir Yayınevi, 1. Baskı, İzmir. Cerit, Sevil, 1989, Türkiye’de Nüfus Doğurganlık Ölümlük, Yeniçağ Yayını, Ankara. Cevad, Ali, , 1313, Memalık Osmaniye Tarih Coğrafya Lügate, Cilt Evvel (1), Dar Saadet. Cevad, Ali, 1314, Memalık Osmaniye Tarih Coğrafya Lügate, Cilt İki, Dar Saadet. Çadırcı, Musa, 1997, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, 2. Baskı, TTK Basımevi, Ankara. Çalışkan, Vedat, ARAS, Seval, 2005, Türkiye’nin Beşeri ve Ekonomik Coğrafyası, M.E.B, Devlet Kitaplar, 5. Baskı, İstanbul. Çalgüner, Cemil, 1959, Nüfus Hareketleri, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara. Çelebi, Evliya. 1966, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, İstanbul. Danık, Ertuğrul, 1993, Koç ve At Şeklindeki Tunceli Mezartaşları, 2. Baskı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara. Doğanay, Hayati, 1997, Türkiye Beşeri Coğrafyası, İstanbul. Doğaner, S. 2001, Türkiye Turizm Coğrafyası, İstanbul. Dönmez, Yusuf, 1979, Umumi Klimatoloji ve İklim Çalışmaları, İ.Ü.E.F. Matbaası, İstanbul. Dülgeroğlu-Yüksel, Yurdanur, Kerem, Zeynep, 1998, Göç, Kent ve Gecekondu, Birsen Yayınevi, İstanbul. Dündar, Fuat, 2002, İttihat ve Terakki’nin Müslümanları İskan Politikası (1913-1918), 2. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul. Ergöçmen, B. Hancıoğlu, A. Ünalan, T. 1995, Türkiye’de Doğurganlık, Aile Planlaması, ve Çocuk Ölümlülüğündeki Değişmeler, Hacettepe üniversitesi, Ankara.

362 Erol, Oğuz, 1999, Genel Klimatoloji, Genişletilmiş 5. Baskı, Çantay Kitabevi, İstanbul. Erol, Oğuz, 1991, Fiziki Coğrafya, Eskişehir. Eryıldız, Semih, 1993, Yöre ve Bölge Araştırmasında, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul. Erzen, Afif, 1992, Doğu Anadolu ve Urartular, TTK Basımevi, 3. Baskı, Ankara. Ferid, Muhemed. Tarihsiz, Tarih Al-devle Al-A’liye Al- Osmaniye, Mektebet Aladab Yayınları, Al-kahira. Gazaryan, Haygazen, 1995, Vesaik Tarihiye An Almacazir Alermeniye Aam 1915, Çeviran Nizar HALİLİ, Hevar Yayınevi, Al-lazikiye. Gölayif, V. 1989, Al-mudun Al-ula (İlk Şehirler), Moskova. Göney, Süha. 1993, Siyasi Coğrafya, cilt II, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul. Göney, Süha. 1979, Şehir Coğrafyası, cilt I, 3. Baskı, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul. Göney, Süha, 1987, Türkiye Ziraatının Coğrafi Esasları I, İstanbul. Gülçubuk, Bülent, 2005, AB ve Türkiye’de Kırsal Yapısı ve Kırsal Kalkınma, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü, Ankara. Güler, Ali, 1997, Osmanlı Devletinde Azınlıklar, Turan Yayıncılık, İstanbul. Güngördü, Ersin, 2003, Türkiye’nin Turizm Coğrafyası, Nobel Yayın ve Dağıtım, Ankara. Gürer, İbrahim, TUNÇEL, Harun, 1995, Türkiye’de Çiğ Sorunu ve Bugünkü Durumu, Türkiye Coğrafyası Dergisi, Sayı 4, Ankara Üniversitesi, Ankara. Halaçoğlu, Yusuf, 1997, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirmesi, 3. Baskı, TTK Basımevi, Ankara. Harita Genel Müdürlüğü, 1977, Yeni Türkiye Atlası, Ankara. İMKB, 1995, Turizm Sektörü, İMKB Yayınları, İstanbul.

363 İncekara, Ahmet, 2001, Anadolu’da Yeni Turizm Olanakları ve Bölgesel Kalkınmadaki Yeri, İTO Yayınları, İstanbul. İpek, Nedim, 1999, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri (1877-1890), TTK Yayınları, 2. Baskı, Ankara. İsbir, G, Eyüp, 2002, Doğu Anadolu Projesi (DAP), Avrasya-Bir Vakfı, Yorum Matbaası, Ankara. İsma’il, Ahmed, 1997, Ususu İlmi Al sukan (Nüfusun Temel Bilimleri), Al- kahira. İsmail, Nuri, Tarihsiz, Aldiyane Alzaradeştiye Mezdisna, (baskı yeri yok). İTO, 1997, Türkiye’nin Doğal Kaynakları Rehberi, İzbırak, Reşat, 1992, Coğrafya Terimleri Sözlüğü, M.E.B. Yayınları, İstanbul. İzbırak, Reşat, 2001, Türkiye I, M.E.B. Yayınları, İstanbul. Karal, Enver Ziya. 1943, 1831 İlk Nüfus Sayımı, Ankara Karaman, Ramazan, 2000, Sanayileşmenin Dine Etkisi, Akın Ofset, Konya. Karpat, Kemal H. 2002, Osmanlıda Modernleşmesi, Çeviren A. ve K. Durukan, İmge Kitabevi, Ankara. Karpat, Kemal H, 2003, Türkiye’de Toplumsal Dönüşüm, Çeviren Abdulkerim Sönmaz, İmge Kitabevi, Ankara. Karpat, Kemal H, 2003, Osmanlı Nüfusu (1830- 1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, Tarih Vakıfı Yurt Yayınları, İstanbul. Keleş, Ruşen, 2004, Kentleşme Politikası, 8. Baskı, İmge Kitabevi, İstanbul. Kılıç, Remzi, 2001, XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Osmanlı-İran Siyasi Antlaşmaları, Tez Yayınları, İstanbul. Kınal, Füruzan, 1998, Eski Anadolu Tarihi, TTK. Basımevi, 4. Baskı, Ankara. Kocadağ, Burhan, 1997, Doğuda Aşiretler, Kürtler, Aleviler, 2. Baskı, Can Yayınları, İstanbul. Korman, Afet, 1969, Türkiye İllerinin Nüfus Hareketleri Açısından İncelenmesi, İstanbul.

364 Kozak, (Nazmi, Meryem ve Metin), 2000, Genel Turizm, Turhan Kitabevi, 4. Baskı, Ankara. Maarif İstatistikleri (MEB), 1942, Maarif İlk Tahsil Çağındaki Çocuklar İstatistiği-1940, Hüsnü Tabiat Basımevi, İstanbul. McCarthy, Justin, 1998, Müslümanlar ve Azınlıklar, Çeviren Bilge UMAR, İnkılap Kitabevi, 3. Baskı, İstanbul. McCarthy, Justin, 1998, Ölüm ve Sürgün, Çeviren Bilge UMAR, İnkılap Kitabevi, İstanbul. Mutluer, Mustafa, 2003, Uluslar arası Göçler ve Türkiye, Çantay Kitabevi, İstanbul. Omran, Abdel Rahim, 1997, İslam Kültüründe Aile Yapısı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, II. Baskı, Ankara. Öz, Baki, 2003, Osmanlı’da Alevi Ayaklanmaları, Can Yayınları, 3. Baskı, İstanbul. Özçelebi, İhsan Pertev, 1988, Doğu Anadolu Hayvancılığı ve Sorunları, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum.

Özgüç, N, 1998, Turizm Coğrafyası, Özellikler-Bölgeler, Çantay Kitabevi, İstanbul.

Özgüç, N, 1994, Beşeri Coğrafyada Veri Toplama ve Değerlendirme Yöntemleri, 3. Baskı, İstanbul Üniversitesi Basımevi, İstanbul.

Özgür, E. Murat, 1998, Türkiye Nüfus Coğrafyası, Ankara. Özgür, E. Murat, 2001, Türkiye Coğrafyası, Ankara. Reyhani, Mahmut, 1997, Tarihte Aleviler, Can Yayınları, 2. Baskı, İstanbul. Sabbag, Abbas, 1999, Tarih Al-alakat al osmaniye – İraniye, Beyrut Saraç, Hüseyin, 1997, İslam’da Nüfus Politikası, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara. Saraçoğlu, Hüseyin, 1989, Doğu Anadolu Bölgesi, M.E.B. Yayınları, İstanbul.

Serper, Özer, 1980, Demografiye Giriş, Filiz Kitabevi, İstanbul.

365 Sönmez, Mustafa, 1992, Doğu Anadolu’nun Hikayesi, 2. Baskı, Arkadaş Yayınevi, Ankara. Sümer, Faruk, 1998, Selçuklular devrinde Doğu Anadolu’da Türk Beylikleri, TTK. Basımevi, Ankara. Şener, Cemal, 2004, Türkiye’de Yaşayan Etnik ve Dinsel Gruplar, Etik Yayınları, İstanbul. T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi, 2001, Ermeni Komiteleri (1891- 1895), Ankara. T.C. Genel Kurmay Başkanlığı, 2005, Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt I ve II, Genel Kurmay Basım Evi, Ankara. Tandoğan, Alaattin, 1998, Türkiye Nüfusu, Trabzon. Tanoğlu, Ali, 1947, Türkiye’nin İrtifa Kuşakları, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı IX-X, Yıl III, Ankara. Tanoğlu, A. Sırrı, E. Tümertekin, E. 1961, Türkiye Atlası, İstanbul. Tanoğlu, Ali, 1969, Nüfus ve Yerleşme, Cilt 1, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul. Taştemir, Mehmet, 1999, XVI. Yüzyılda Adıyaman, TTK Yayınları, Ankara. TATİL REHBERİ, 2004, Gezi, Türkiye Tatil Rehberi, Baskı, Seçil Ofset, İstanbul. Topçu, Selahattin. 1977, Türkiye İllerinin 1945-70 Yılları Arası Devresi İtibariyle Cinsiyet Açısından Nüfus Artışları, Mezuniyet Tezi, İstanbul. Toros, A. Peker, M. Kurt, G. 1978, Türkiye’de Nüfus Yapısı ve Nüfus Sorunları 1973 Araştırması, Hacettepe Üniversitesi Yayını, Ankara. Toros, Aykut, 1978, Türkiye’de Nüfus Yapısı ve Nüfus Sorunları, 1973 Araştırması, H.Ü.N.E.E, Ankara. Toros, Aykut, 1982, Nüfus ve Aile Planlama ile Doğrudan İlgili Çalışmalar, Ankara. Tuncer, Baran, 1976, Ekonomik Gelişme ve Nüfus, Ankara. Tunçdilek, Necdet, 1988, Dünya Nüfus Dinamiği, Gençlik Basımevi, İstanbul.

366 Tunçdilek, Necdet, 1978, Türkiye’nin kır potansiyeli ve sorunları, İstanbul. Turikiyan, Şavarş, 2000, Alkadiye Alermeniye Ul Alkanun Alduveli, Çeviren Halid Alcubili, 2. Baskı, Al-lazikiye. Tümertekin, E, 1994, Beşeri Coğrafyaya Giriş, İstanbul Üniversitesi, İletişim fakültesi Basımevi, İstanbul. Tümertekin, Erol, 1968, Türkiye’de İç Göçler, İ.Ü. Yayınları, Taş Matbaası, İstanbul. Tümertekin, E, Özgüç, N, 1998, Beşeri Coğrafya, İstanbul. Tümertekin, Erol. Özgüç, Nazmiye, 1997, Ekonomik Coğrafya Küreselleşme ve Kalkınma, Çantay Kitabevi, İstanbul. HARİTA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, 1971, Türkiye haritası paftaları. TÜRKİYE İŞ BANKASI, 1998, 75 Yılda Kadınlar ve Erkekler, Tarih Vakfı Yayınları (Makaleler), İstanbul. TÜRKİYE İŞ BANKASI, 1999, 75 Yılda Köylerden Şehirlere, Tarih Vakfı Yayınları (Makaleler), İstanbul. Ünalan, Turgay, 2003, Nüfus ve Kalkınma Göstergeleri,(Türkiye Bilimler Akademisi Raporları-2), Tübitak Matbaası, Ankara. Wilhelm, Gernot, 2000, Alhurriyon Tarihehum ve Hadaretehum(Hurrileri Tarihi ve kültürü), Halep. Yalçın–Heckmann, Lale, 2002, Kürtlerde Aşiret ve Akrabalık İlişkileri, Çeviren Gülhan Erkaya, İletişim Yayıncılık, İstanbul. Yavi, Ersal, 1994, Doğu Anadolu ve Erzincan, Erzincan Valiliği, Ankara. YURT ANSİKLOPEDİSİ, 1982-1983-1984, Anadolu Yayıncılık, İstanbul. Xımgin, Etem, 1997, Osmanlı-Safevi Döneminde Kürdistan Tarihi, Cilt III, Doz Basımevi, 2. Baskı, İstanbul.

Yayınlanmış İstatistikler: T.C. DİE. Behar, Cem. 1996, Osmanlı İmparatorluğunun ve Türkiye’nin Nüfusu. 1500 –1927, Ankara. T.C. DİE, 1935, 1980, 1985, 1990, 1997 ve 2000 Doğu Anadolu İlleri Genel Nüfus Sayımları (Ekonomik ve Sosyal Göstergeler), Ankara.

367 T.C. DİE, 1937, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Kars, Malatya, Muş ve Van İllerin, Ankara. T.C. DİE, 1977, 1975 İdari Bölünüşe Göre Genel Nüfus Sayımı, Ankara. T.C. DİE, 1977, 1975 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. T.C. DİE, 1978, Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. T.C. DİE, 1990-2000 Yıllar Arasında Boşanma İstatistikleri, Ankara. T.C. DİE, 1990-2000 Yıllar Arasında Evlenme İstatistikleri, Ankara. T.C. DİE, 1990-2000 Yıllar Arasında Ölüm İstatistikleri, Ankara. T.C. DİE, 1992, 1990 Genel Nüfus Sayımı, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van ve Şırnak İlleri, Ankara. T.C. DİE, 1995, Türkiye Nüfusu, 1923-1994 Demografi Yapısı ve Gelişimi, Ankara. T.C. DİE, 1999, 1997 Genel Nüfus Tespiti, Ağrı, Bitlis, Bingöl, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş, Van, Şırnak, Iğdır ve Ardahan İlleri, Ankara. T.C. DİE, 1999, 1998 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. T.C. DİE, 2002, 2000 Genel Nüfus Sayımı Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Kars, Malatya, Muş Tunceli, Van, Şırnak, Ardahan ve Iğdır İlleri, Ankara. T.C. DİE, 2004, 1980-2003 İl Göstergeleri, Ankara. T.C. DİE, 2004, 1997 Köy Envanteri, Ankara. T.C. DİE, 2004, 2002 Türkiye İstatistik Yıllığı, Ankara. T.C. DİE, Güran, Tevfik, 1997, 1897 Osmanlı Devleti’nin İlk İstatistik Yıllığı, Ankara. T.C. DİE, Ergene, B. Cemil, 1996, Nüfus ve Nüfus Artış Hızı, Ankara. T.C. DİE, Türkiye’nin Genel Nüfus Sayımları, 1927, 1935, 1940, 1945, 1950, 1955, 1960, 1965, 1970, 1975, 1980, 1985, 1990 ve 2000, Ankara. T.C. DİE, Ölüm İstatistikleri, 1991, 1995 ve 2000, Ankara. T.C. DİE, 2003, Ölüm İstatistikleri, İl ve İlçe Merkezlerinde 2000, Ankara. T.C. DİE, Evlenme İstatistikleri, 1932-1980, 1945-1966, 1981-1988, 1992, T.C. DİE, Boşanma İstatistikleri, 1945-1964, 1990-1995, Ankara.

368 T.C. DİE, MEB, 1965, Milli Eğitim İstatistikleri, İlköğretim, Ortaöğretim ve Lise 1960-1961, Ankara. T.C. DİE, MEB, 1977, Milli Eğitim İstatistikleri, İlköğretim, Ortaöğretim ve Lise 1979-1980, Ankara. T.C. DİE, MEB, 1982, Milli Eğitim İstatistikleri, İlköğretim, Ortaöğretim ve Lise 1967-1972, Ankara. T.C. DİE, MEB, 1983, Milli Eğitim İstatistikleri, İlköğretim, Ortaöğretim ve Lise 1980-1981, Ankara. T.C. DİE, MEB, 1993, Milli Eğitim İstatistikleri, İlköğretim, Ortaöğretim ve Lise 1990-1991, Ankara. T.C. DİE, Güran, Tevfik, 1897, Osmanlı dönemi tarım istatistikleri, Cilt 3, Ankara. Bitlis Vilayeti Salnamesi, 1310, 1316, 1317 ve 1318 Hicri Yılları. Diyarbekir Vilayet Salnamesi, 1286, 1287, 1288, 1289, 1290, 1291, 1292, 1293, 1294, 1300, 1301, 1302, 1308, 1312, 1316, 1317, 1318, 1319,1321 ve 1323 Hicri Yılları. Erzurum Vilayeti Salnamesi, 1288,1290, 1291, 1292, 1293, 1294, 1299, 1304, 1310, 1312, 1315, 1317 ve 1318 Hicri Yılları. Mamuret’ül Aziz Vilayeti Salnamesi, 1298, 1301,1302,1305,1307, 1308, 1310 ve 1312 Hicri Yılları. Van Vilayeti Salnamesi, 1315 Hicri Yılı. Salname Devlete Aliye-İ Osmaniye, 1302, 1303, 1304, 1305,1306, 1315 Ve 1318 Hicri Yılları, İstanbul (Dar Saadet). T.C. Devlet Salnamesi, 1925 – 1926, İstanbul. T.C. Devlet Salnamesi, 1926 – 1927, İstanbul. T.C. Devlet Salnamesi, 1927 –1928, İstanbul.

Tezler: Bayartan, Mehmet, 2003, ‘XIX. Yüzyılda Kütahya’nın Tarihi Coğrafyası’ Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul. Gürbüz, Orhan, 1994, ‘Van Gölü Çevresinin Coğrafyası (Beşerî ve İktisadi Açıdan)’ Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul.

369 Şafak, Necati, 1996, ‘Güneydoğu Anadolu Projesi’nin Bölgenin Sosyal Bünyesine Tesirleri’ İstanbul, Doktora Tezi. Yılmaz, Ali, 1987, ‘Türkiye’nin faal nüfusu dağılış ve başlıca özellikleri’ yüksek lisans tezi, İstanbul. Türkmen, Fatih, 2002, ‘Eğitimin Ekonomik ve Sosyal Faydaları Türkiye’de Eğitim Ekonomik Büyüme İlişkisinin Araştırması’ Uzmanlık Tezi (DPT), Ankara.

Makaleler: Akova, İmet, 1998, ‘Türkiye’de Turizm Sektörünün Olanakları ve Ekonomik Fonksiyonları’ Coğrafya Dergisi, Sayı 6, İ.Ü.E.F Basımevi, İstanbul. Frangipane, Marcella, 2003, ‘Doğu Anadolu Son Kalkolitik Çağ’ (Arkeo Atlas Dergisi- sayı 2), İstanbul. Hauptmann, Harald, 2003, ‘Norşuntepe’ (Arkeo Atlas Dergisi- sayı 2), İstanbul. Kasarcı, Rüya, 1996, ‘Türkiye’de Nüfus Gelişimi’ Türkiye Coğrafyası Dergisi, Sayı: 5, Ankara. Köksal, Aydoğan, 2000, ‘Türkiye’de 1997 Genel Nüfus Sayımının Sonuçları Hakkında Düşünceler’ A.Ü.D.T.C Fakülte Dergisi Sayı 1-2, Ankara. Özçağlar, Ali, 1997, ‘Türkiye’de Belediye Örgütlü Yerleşmeler’ A.Ü. Türkiye Coğrafyası Dergisi Sayı 6, A.Ü. Basımevi, Ankara.

Özçağlar, Ali, KASARCI, Rüya, 1996, ‘Türkiye’de Hane halkı Sayılarının Coğrafi Dağılışı ve Kır Kesimi Hane halkı Sayısının Ekonomik Faaliyete Göre Ayrımı’ Türkiye Coğrafyası Dergisi, Sayı: 5, Ankara. Özgür, E. Murat, 1995, ‘Türkiye’deki İç Göçlerde Ankara İlinin Yeri’ Türkiye Coğrafyası Dergisi, Sayı 4, Ankara Üniversitesi, Ankara. Özgür, E. Murat, 1996, ‘İl ve İlçe Merkezlerimizin Faal Nüfusun Ekonomik Faaliyet Kollarına Dağılımı Hakkında Sınıflandırması’ Coğrafyası Dergisi, Sayı 5, Ankara Üniversitesi, Ankara. Özgür, E. Murat, 1999, ‘Türkiye Nüfusunun Yaş Yapısı’ Türkiye Coğrafyası Dergisi, Sayı 7, Ankara Üniversitesi, Ankara.

370 Sergün, Ümit, 1977, ‘Türkiye’de Nüfus Artışı ve Sorunları’ İ.Ü, Coğrafya Enstitüsü Dergisi Sayı 20-21, Edebiyat Fakültesi Matbaası, İstanbul. Sergün, Ümit, 1992, ‘Dünya Nüfus Artışının Ülkeler Düzeyinde İncelenmesinin Ortaya Koyduğu Sonuçlar’ İ.Ü.E.F.Coğrafya Bölümü, Coğrafya Dergisi, Sayı 3, İstanbul. Sergün, Ümit, 1992, ‘Yeryüzünün Nüfuslanma Sürecinde Gelişme Evreleri’ İ.Ü.E.F.Coğrafya Bölümü, Coğrafya Dergisi, Sayı 3, İstanbul. Sergün, Ümit, 1994, ‘Türkiye’de Kır Nüfusunun Yükselti Kademelerine Göre Dağılışı’ İ.Ü. Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Bülteni, Sayı 11, İstanbul. Tuncel, Harun, 1996, ‘Mezraa Kavramı ve Türkiye’de Mezraalar’, Coğrafyası Dergisi, Sayı 5, Ankara Üniversitesi, Ankara. Tümertekin, Erol, 1977, ‘Türkiye’de İç Göçler Üzerine’, İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü Dergisi, İstanbul. Türkoğlu, Necla, 2001, ‘Türkiye’nin Yüzölçümü ve Nüfusunun Deprem Bölgelerine Dağılışı’, A.Ü. Türkiye Coğrafyası Dergisi, Sayı 8, A.Ü. Basımevi, Ankara. Uğur, Doğan, 1997, ‘1-2 Mayıs 1995 Bitlis Taşkın-Sel Felaketine Coğrafi Bir Bakış’, A.Ü. Türkiye Coğrafyası Dergisi, Sayı 6, A.Ü. Basımevi, Ankara. TURİZM BAKANLIĞI, 1995, Konaklama İstatistikleri Bülteni 1994, Ankara. Ekinci, Oktay, 2003, ‘Urartu’ya Bin Selam’, İstanbul, Cumhuriyet Gazetesi, (16.10.2003).

Wep Siteleri: Devlet İstatistik Enstitüsü (Türkiye İstatistik Kurumu) http://die.gov.tr (2004-2005).

Devlet Planma Teşkilatı wep sitesi, http://dap.gov.tr (2004-2005) DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2001, Ortaöğretim: Genel Eğitim, Meslek Eğitim, Teknik Eğitim Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara.

371 DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2000, Yükseköğretim Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara. DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2000, Sanayi Politikaları Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara. DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2000, Kırsal Kalkınma Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara. DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2001, Nüfus, Demografi Yapısı, Göç Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara. DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2001, Sağlık Hizmetlerinde Etkinlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara. DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2001, Turizm Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara. DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2000, Tarımsal Politikalar ve Yapısal Düzenlemeler Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara. DPT, 2001, Teşvik Belgeli Yatırımlarda Sabit Yatırım-İstihdam İlişkisi (1999- 2000 Yılları), Ankara. DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, Ortak Girişim, Cilt I, Ankara. DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, Ortak Girişim, Cilt II, Ankara. DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, Ortak Girişim, Cilt III, Ankara. DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, Ortak Girişim, Cilt IV, Ankara. DPT, 2000, Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, Strateji ve Yeniden Yapılanma Senaryoları, Ortak Girişim, Ankara. DPT, 2002, Sayılarla Türkiye Ekonomisi, Ankara. DPT, Çetik, Sedat, 1992, Türkiye Şehir ve Köy Nüfusunun Yaş ve Cinsiyet Yapısı (1998-1985), Ankara. DPT, Toros, A. Ulusoy, M. Ergöçmen, B. 1997, Nüfus ve Çevre, Ankara. DPT, Kocaman, Tuncer, 2002, Plan Nüfus Projeksiyon Yöntemleri, Ankara. DPT, Araştırma Dairesi, 1983, Nüfus Sektör Raporu, Ankara. DPT, Atalay, B, Kontaş,M. Beyazit, S. Madenoğlu, K. 1993, Türk Aile Yapısı Araştırması. İstiklal, A. Samira, Y. 1991, Gecekondu Araştırması (DPT), Ankara.

372 DPT, Kocaman, T. Bayazıt, S. 1991, 1990 Genel nüfus sayımı sonuçlarının Değerlendirilmesi ve nüfus tahminlerinin geçici revizyonu, Ankara. DPT, 1983, Nüfus Sektörü, Ankara. DPT, 1994, Nüfus ve Nüfusun Yapısı, Ankara DPT, 1996, İlçelerin Sosyu-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması,

Hacettepe Üniversitesi wep Sitesi http://hips.hacettepe.edu.tr (2004-2005) DPT, 2004, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2003, H.Ü.N.E.E, Ankara. DPT, 1999, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 1998 H.Ü.N.E.E, Ankara. http://turizmgazetezi.com (10,092004 - 10.08.2005) Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Şırnak, Tunceli ve Van Vilayetleri wep Siteleri, http://ozturkler.com http://agrı.gov.tr http://ardahan.gov.tr http://bingol.gov.tr http://bitlis.gov.tr http://elazıg.gov.tr http://erzincan.gov.tr http://erzurum.gov.tr http://kars.gov.tr

373 ÖZGEÇMİŞ:

1970 yılında Suriye’nin Al-Hasake ilinde Ras Al-ayin ilçesinde doğdum. İlk ve ortaokulu Ras Al-ayin ilçesinde ve lise öğrenimi Hasake il merkezinde 1989’da bitirdim, 1989-1994 yıllar arasında Şam Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümünde öğrenim gördüm.

1998 yılında başladığım İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Beşeri ve İktisadi Coğrafya Anabilim Dalında ‘‘Çanakkale İlinin Nüfus Yapısı’’ adlı yüksek lisans tezini tamamlayarak 2000 yılında mezun oldum. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalında doktoraya başladım.

2001 yılında özel bir firmada çalıştım. 2002 yılın başından beri özel bir Arap okulunda coğrafya ve tarih dersleri vermekteyim.

374