I. KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU /

6-8 MAYIS 2004

KAHRAMANMARAŞ

ORGANiZASYON

MARAŞDER- KAHRAMANMARAŞ BELEDİYESİ

/ KATKI

Kahramanmaraş Valiliği - Kahramanmaraş Sütçü imam Üniversitesi Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası I. KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU

ORGANiZASYON HEYETi

Doç.Dr. Said Öztürk (Başkan)

Mahmut Nedim Tepebaşı Dr. Hacı Kutlu Dr. Mustafa Bekerecioğlu

MARAŞDER Halıcılar Cad. No 97, Kat 3 D. 6 Fatih/ Tel: 0212 635 46 46- Faks: 0212 621 99 44

KAHRAMANMARAŞ BELEDİYESİ Tel: 0344 221 34 70- Faks: 0344 223 12 36

Baslu-Cilt

Düzey 0212 613 40 41

© Her hakkı mahfuzdur.

BİRİNCİ CİLT

Mayıs 2005- İSTANBUL KAHRAMANMARAŞ SEMPOzyUMU 271

AFŞİN ASHAB-1 KEHF

Doç. Dr. Ahmet Eyicil'

A- Ashab-Kehf

l.Ashab - ı Kehf'in hikayesi

Miladi 60 lı yıllannda Rum topraklannda olan Efsus'ta (Afşin) yaşayan halk tevhit inancından uzak bir hayat yaşıyordu. İnsanlar bir birlerine karşı aşm derecede acımasız davranarak zülüm yap ı yordu. İnsanlar birbirlerinin haklarına saygı göstermiyor ve güçlü olan zayıfı eziyordu Halk arsında suç işlernek alışkanlık haline gelmişti. Kralları , halkı putlara tapmaya ve Lağutlara kurbanlar kesrneğe mecbur ediyordu. Hatta kendi gibi düşünüp inanmayanları ceza l andı rı yordu.• Nitekim bunlardan biri Dakyanus Şakamnos2 adında bir kraldı. 3 Efsus, yani bugünkü adıyla Afşin şehri Dakyanus'un• mülkü idi.'

Dakyanun, Efsus'u başkent edinerek tahtıru kurdu. Altından yaptırdığı tahtın iki yanma seksener adet altın kürsü, ayrıca kendisi için altından çok gösterişli bir taç yaptırdı. Bunun yanı s ıra altından küpeler, bilezikler ve halhallar yaptırarak tacın etrafını süsledi.

Bu kürsüler halkın ileri gelenlerine aitti. Kralın sağ tarafındaki kürsülere Yemliha, Mekşelmina, Meşhamimayi, sol tarafındaki kürsülere ise Matruş, Keştonuş, Şadinonişi adlı vezirler otururdu. Her gün tahta çıkar ve huzuruna halkı toplardı. İşe r lini vezirleriyle istişare ederek yürütürdü. Toplantı esnasında üç genç gelir ve bunların birinin elinde misk ile dolu altından yapıl mış cam bardak, birinin elinde gül ile dolu gümüşten yapılmış bardak ve birinin elinde bir kuş vardı. Kral bunları çağırır, gülü miske batuırlar ve onu tacın üzerine koyarlardı. Ardından tacm üzerine giil serperlerdi. Kral buraya mermerden çok büyük bir saray yaptırdı ve içine altından dört bin düek diktirdi. Gümüş zincirler ile bin adet altından yapılmış kandiller astırdı. 6 Her gece bu bin kandilleri içine temiz yağlar koyarak yaktırdı.

Onun bu şekilde gösterişli krallığı otuz yıl sürdü. Krallığı süresince Dakyanus'un başı, dişi ve vücudu ağrı görmedi. Sağlıklı bir şekilde hayat sürerken gurura kapıldı. ilahlık iddiasında bulunarak halkın kendisine tapmasını istedi. Emrine uyanlara hilat giydirdi ve uymayanları öldürttü.

Bir bayram günü tahta otururken Acem tarafından asker geldiği haberi Dakyanus'a duyuruldu. Korkusundan tacının üstüne düşerek yığı ldı. Bu durumu gören veziri Yemliha Kral'a yardım etti ve onu evine götürüp yedirip içirdi.'

Kral, ilahlık iddiasında bulunur, Allah'a şirk koşar, ahiret gününe inanmaz,8 putlara tapar, halkı putlara tapmaya zorlar,9 putlar adına kurbanlar keser, halkın da putlar adına kurban

· Kahramanmar~ Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Öğretim Üyesi. ' Ebulleys Es-Semerkandi Tefsirinin Tercümesi, s.86S. 2 Dakyanus'un Fars meliklcrinden Melik'üi-Cabbar Dakayanus oldu~u söylenilmektedir. Daha önce tspanya ' nın Gımaıa şehrinde otururken Efsus'a geldi ğ i ve burayı b~kent yaptığı bildirilmektedir. Eş-şeyh Muharnmet Bin Ahmet Din İ yas, Bedai-iz-Zuhur, Fi Vekai'id-Duhur, s. 182., Miraı-ı Kiiinat, s.3 14. / ' Mirat-ı Kainat, s.318. "İb rahim Hakkı Konyalı , " Eshab- ı Kehf'in Mumyaları Bulundu", Tarih Hazinesi, Aralık 1950, Sayı 3, s. l39. ~ Mükriınin Halil Yinanç, "Elbistan Maddesi", isiilm Ansiklopedisi. 1 ' Eş-şeyh Muhammet Bin Ahmet ibni İyas (Son Meınlk Tarihcisi), Bedai'iz-Zuhur Fi Vakai'id- Duhur, Tarihsiz, Mısır-Kahire, s.212. 7 Miraı-ı Kiiinat, s.319. s Ebu'! Ala Mevdudi, Teflıim ' ül Kuran, Kuran'ın Anlamı ve Tefsiri, İstanbul , 1986, c. 3, sl47. 9 Faruk Sümer, Eshabü'l-Kehf(Yedi Uyurlar), Türk Dünyası Ar~tırmaları Vakfı Yayınlar, İstanbul 1989, s.74. 272 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU

kesmesini isterdi. Efsus halkını Putlara tapmaya davet ederdi. 1° Kendine karşı gelenleri cezalandırır, halkı emirlerine uymaya zorlar, kabul etmeyenleri asianiarına parça l attı rarak öldürtürdi.i. 11 İşkence ile öldürt tüğü insaniann cesetlerini halka ibret olsun diye meydanlara astırırdı. Bayram günlerinde şehirde hiç kimsenin ka l maması için duyuru yapar ve halkı zorl a şehir dışına çıkarır ve burada putlara secde ettirirdi. 12 Hz. İsa'nın havarileri Filistin'den dünyanın çeş itli bölgelerine, Hıristiyanlığı tebliğ etmek, tanıtmak için dağıld ı lar. Bu havarilerden Yuhanna, Güney Toros dağ l arını aşarak Antakya üzerinden Rum topraklannda olan Efsus şeh r ine geldi. Şehri n etrafı kale duvarlarıy l a çevrili idi. O devirde şehri tek girişi olan kuzey kapıdan içeri girmek istedi. Kapıdaki güvenlik memurları bulunuyordu. Havari , çalışmak için Efsus'a girmek istediğini güvenlik memurlarına söyledi. Memurlar, havarinin kapıdan girmek istediğini öğrenince, kralın putuna secde etmek suretiyle içeri girebileceğ in i bildirdi. Yani Efsus şeh r inin gir i ş kapısında kralın putu vardı . Bu puta tapmadan havarinin içeri girmesi mümkün değild i . 13 Bunun üzerine Havari Yuhanna, yerin ve göğün sahibi Allah'a secde edileceğin i söyleyerek şeh re girmekten vazgeçti. 14

Havari, Efsus'un kuzey kapısından içeri girmeden geri döndü. Şehrin kuzey batısında bir dağın eteğinde çıkan kaynak suyunun üzerine kurulmuş bir hamama vard ı . Hamamın sahibinden çalışmak için i ş istedi. Böylece harnarnda tellak l ık yapmak ve temizlik işlerinde çalış mak üzere anlaştı. Belirli bir ücret karşılığı harnarnda çalışmaya başladı. Yuhanna'ın işe başlamasıyla hamamın müşterisi çoğaldı ve geliri arttı. 15

Yuhanna gece harnarnda çalışı yor gi.indüz de· ibadetle meşgul oluyordu. Havari , hamamcıya gök ve yeryüzünü yaratan Allah olduğun u, dünyanın Allah'ın tasarrufunda bulunduğunu, insanın gerçek yaratıcısının Allah oldu ğunu , öldükten sonra diri leceğini, ahireh gününde hesap verileceğini, dolayısı ile Allah'a ve ahiret gününe inanınayı açık bir şekilde anlattt. 16 Aradan birkaç gün geçtikten sonra Havari, Hıri stiyanlık dinini hamama gelen müşterilere anlatmaya başladı. Genç müşteri l ere İsev i dinini anlatarak on l arı Huist i yanlığı kabul etmeye teşvik etti. 17 Havarinin davetinde katılan gençler Hıristiyanlıktan etkilendiler. Hıristiyanlığı kabul eden gençlerin sayısı kısa zamanda arttı ve bunlar Havari'nin etrafında toplandı.

Efsus'ta yaşayan halk putperest idi. 18 Her yılın belirli gününde halk şehir dışında top l anır, burada putlara tapar ve onlar adına kurban keserek bayram ederdi. Tanrılık iddiasında bulunan Efsus Kralı Dakyanus, insanlara zulmeder ve halkın 19 bu bayrama zorla katılmasını sağ lar dı. Halk, kalabalık bir şekilde bayram için şehrin d ı ş ına giderdi. Halkın içinden bazı gençler de anne ve babalarıy l a birlikte gelerek bayrama katılırdı. Ba zı gençler de şehirde evlerine kapanarak Allah'a ibadetJe meşgul olurdu ki bunların lideri Mekselina idi. Gençlerden bir kısmı milletinin yaptı kları yan l ışl ık lan kabul etmedi. Putlara tapmayı ve bunlar adına kurban kesmeyi doğru bulmadı. Çünkü bunların Allah adına yapılması gereğine inanıyorlardı. Şehri n d ı şındaki hamama giden gençler bir birlerinden habersiz olarak burada tellaklık yapan Havari Yuhanna ile görüşüyorlar ve ondan Hıristiyan lı ğı öğreniyorlardı. 10 Harnarnda tellaklık yapar gibi görünen Havari gençleri tek tek işleyerek onlara Allah' ın birliğini, yerin, göğün ve her ikisi arasındakilerin yaratıc ı sı ve sahi bi olduğunu , ve İ sa'ın (as) A ll ah ' ın elçisi ve peygamberi olduğu nu anlatıyordu.

10 Tefsirü Zübd'el Asar, İ s tanbul , c. 8, s. 3. 11 Tahsin Emiroğlu , Es bab-ı NUzül, ı 974, c. 7, s.266. ıl Miraı-ı Kainat, s.3 ı 4. ,, Sümer, a.g.e., s.75. ı • Ali Afşaroğıu, Ashab-ı Kchf ve Rakim (Mağara Arkadaşi an), istanbul 2000, s. ı 00; Emiroğlu, a.g.c., s.267. 1 ~ Sümer, a.g.e., s. 76. 16 Sümer, a.g.e., s. 15. 17 A. J. Wensınck, "EshabülkehfMaddesi", İslam Ansiklopedisi. 18 A. J. Wensınck, a.g.ın . 19 Paris Kütüphanesinde bulunan Aslıab- ı Kehfin hikayesini anlatan Frans ı zca metnin tercümesini ek olarak verilm iştir. Bu metin Hz. Muhammed'in (as) amcas ının oğlu İbni Abbas'a dayandırılmaktadır . Sümer, a.g.e., s.59. lO Afşaroğlu , a.g.e., s. ı oı KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 273

Havari etkili bir şek il de çalışarak Hıristiyanlığı kabul eden gençlerin çoğalmasını sağladı. Hatta putperest Kral Dakyanus'un yakın danışmanlarının çocukları olan altı genç de Hıristiyanlığı kabul etmişti. Bu gençler k ralın ilah olamayacağı ve ancak bir olan, öldüren ve dirilten Allah'ın ilah o l acağı bilincindeydi.Çünkü onlar Havari Yuhanna sayesinde bu dünyanın sahibinin ancak Allah olduğuna inanmı şlardı. 21 Bayram yerinde herkes putlara tapınıp kurban keserek eğleniyorlardı. Bu yapılan hareketleri yanlış bulan gençlerden biri etrafına sezdirmeden topluluktan ayrıldı ve uzakta bulunan bir ağacın altına oturdu. Gözlerini semaya dikti ve yaratanı düşünmeye başladı. Bu esnada yanma bir genç geldi ve selam verip sessizce oturdu. Gençler bir biri ardınca ağacın altında toplandılar. Sayıları altı oldu. Bunlar bakış ve davranışlarıyla bir birilerini tanıyor ve ne demek istedikleri okuyorlardı. Sima olarak da birilerini yakından biliyorlardı. Çünkü bunlar kralm yakınında bulunan yüksek derecedeki memurların çocuklarıyd ı. Ancak din ve inanç itibariyle biri birilerini tanımıyorlardı. Hepsi de düşünce ve inançlarıru arkadaşlarından saklıyordu. Onları bu ağacın altında toplanmaya sevk eden ortak nokta kalplerindeki Allah'a 9lan imanları ve putlara karşı nefretleriydi. 22

Gençlerden biri söz alarak, ailenizden ve çevrenizden aynlıp bu ağacın altında toplanınanızın sebebi olmalıdır. Ailesinden ve çevresinden ayrılarak buraya gelmesinin sebebini açıklasın dedi. İkinci genç, ailensin ve milletinin inandıklan putperestliğe inanmadığını, on l arın inandıkları ilahlarının acizliğini gördüğünü, sineğe gücü yetmeyen, pencereden aniden atiayan kediden korkan Kral Dakayanus'un ilah olamayacağını, ancak bir zavallı olacağmı söyledi. Daha sonra kendisinin eşi ortağı ve benzeri olmayan yeri, göğü ve her ikisi arasmdaki canlı ve cansızları yaratan tek Allah'a inandığını ona ibadet ettiğini, ondan başkasım ilah olarak tanımadığını bildirdi. Üçüncü genç, kendisi nin de aynı düşünce ve inançta oldu ğunu belirtti. Arkasından diğer üç genç de aynı görüşte olduğunu ifade ederek al tısı Allah'a iman noktasında birleşti. Her biri birilerine karşı din kardeşi olduklarına dair yemini etti. Sırlarını kimseye bildirmeme konusunda anlaştı. Gözden uzak bir yerde mescit yaparak günün belli saatlerinde buluşup orada ibadet etmeye devam ettiler.

Gençler toplandıkları zaman arariında konuşuyorlardı. Konuştukça onların fikirleri daha da olgunla şıyordu. Ruhları biri birine ısınan bu gençler Allah'a iman konusunda ayn ı fikirde idiler. Güzel amcl işlemelerinden dolayı imanları artıyor, böylece doğruyu ve güzeli buluyorlardı. Hakka ve doğruya inanmış olmaktan dolayı Allah'a şükrediyorlar,:ı.' her gün mescide giderek ağlayıp göz yaşı döküyor ve Allah'a dua ederek yalvarıyorlardı.

Gençler, saraydaki görkemli yaşantıları ile gerçek hayattaki, yani inandıklan Hıristiyanlık yaşantısı arasmda tereddüde clüşüyorlardı. Havari harnarnda gençlere anlattığı konularda bunlara yer veriyordu. İncil'den ayetler okuyordu. Onlara ahireti sevmeyi, dünya da ahiret için iyi amel yapmalarını , ahiret için hazırlıklı olmalarını , iki efendiye değil bir efendiye hizmet etmelerini, servete değil Allah'a hizmet etmeyi, rızk için endişeye düşmemel e rini, göklerdeki kuşların rızkını veren Allah' ın kendilerinin de rızkını vereceğini, giyim kuşam için telaşlanmaya gerek olmadığını, dileyene Allah taratmdan veri l eceğini anlauyordu. :ı.ı İncil'den okunan ayetler ve yapılan öğütle r sonunda gençlerin imanlan arttı ve biri birilerine şuurla bağlandılar.

Hafif meşrep olan Kral Dakaynus' un oğlu bir gün bir kadınla Havari Yuhanna' nın çalıştığı hamama geldi. Hamamdaki müşterilerin çıkarılmasım, içeriye hiç kimsenin alı n mamasının ve kendisinin de çıkmasını istedi. Harnarnda bu kadınla kalıp /eğleneceğini söyledi. Havari bu duruma karşı çıkarak hamamın halka açık yer olduğunu, kadınla hamama gelmesinin hiç doğru olmayacağını, babasının saraydaki hamamının eğlenmek için daha uygun olacağını söyledi.

1 1 Afşaro~lu , a.g.e., s.l 02 ~ A fşaro ğ lu a g.e., s.l 03 n Afşaro ğlu , a.g.e., s J04

!J Afşaro ğ lu , a.g.e., s 104 274 KAHRAMANMARAŞSEMPOZVUMU

Havarinin sözlerinden utanan Kral Dakyanus'un oğlu buradan uzaklaş tı. Sonra tekrar geldi. Havari bunu önlemek istedi ise de Karalın oğlu çirkin sözlerle karşılık verdi. :ıs Bunun üzerine Kralın oğlu Havari'yi dinlemeyerek içeri girdi. Hamamdaki müşterileri çıkardı ve kapıları içerden kilitlererek eğlenmeye başladı. İşte bu sırada bilinmeyen bir sebeple hamamın kubbesi çöktü. Kral Dakyanus'un oğlu ve kadın çöken hamamm kurna taşı üzerinde öldü. Bu olayı görenler acı haberi Krala bildirdi. Kral Dakyanus bu habere çok öfkelendi. Derhal olaya sebep olanların so ruşturularak bulu nmasını istedi. Suçluları bulanlara ödüller vaat etti. 26 Harnarnda flavarinin konuşmalarını dinleyen bir kişi Kralın yanına gelerek, harnarnda İ sa ' nın (as) havarisi olan birinin tellak olarak çalıştığını, bunun bir büyücü olduğunu, hamama gelen müşterileri büyüleyerek krala karşı isyana hazırladığını, hatta Aslıab-ı Yeminin oğulları 27 Yemliha, Mekselina, Mislina28 ile Aslıab-ı Yesarın oğulları Mernuş, Debernuş ve Sazenuş 'un hamamdaki büyücüye giderek her gün ders al d ı k l arını, bunların sakin yerlere giderek kralın aleyhine bozgunculuk ç ı kard ı klarını, büyücünün büyü yaparak hamarnı çökerttiğini, böylece oğlunu ve arkadaşlarını öldürdüğünü söyledi.29

Bunun üzerine Kral, Havarinin derhal yakalanıp getirilmesini istedi. Gelişmelerden haberi olan Havari, gençleri davet ederek birlikte ibadet ettikleri yerde topladı. Gelişmeleri aralarında tartıştı la r. Olayda sadece Havari bi l ind i ği için onun Efsus'tan ayrılması karar l aştmldı. Bunun üzerine Havari, gençlerle vedalaştı ve gizlice Efsus'tan ayrılarak Batı Anadolu istikametine gitti.

Kendilerinin de ihbar edildiğinden habersiz olan gençler ibadet yapıyor ve içinde bulundukları sıkıntıdan kurtulmak için Allah'a dua ediyorlardı. Gençler ibadet edip, ağlayarak Allah'a yalvanrken kralm askerleri tarafından yakalandılar. Askerler, gençlere Kralın emrine uymaktan alı koyanın ne o lduğunu sorarak onları Dakyanus'un huzuruna ç ı kardılar. Gençlerin yüzleri toz toprak o lmu ş, gözlerinden yaşlar akıyordu . 30 Kral gençlere, ülkesinde putlara kurbanlar kesilerek tapıldığını halkın kendisine secde ettiği ni , kendilerini bunları yapmaktan neyin a lık oyduğunu ,31 bu şehi r halkını neden örnek almadık l annı, ya bu insanlar gibi ilahianna kurban kesip tapmalarını ya da ölümü tercih etmelerini söyledi.32 Ayrıca gençlerin İstiş are e tti ğ i yakın danışmanl arının oğ ulları olduğunu, kendisinin elinde büyüyüp sofrasında beslendiklerini , en çok kendilerinin krala itaat etmesi gerekirken nimetlerine sayg ı sızlık edip tanrılı ğ ı aleyhine çalışma l arının nedenlerini anlayamadı ğmı, gençlerin sevdiği ve dost bildiği insanların çocukları olduğunu, yoksa derhal katiedilmeleri gerektiğini söyledi. Onları hemen öldürmek istemeyen Kral gençlere bir şans tan ıdı. .u Belli bir süre vererek onları kendisine secde etmek veya asianiarına yem olmak arasmda serbest b ı raktı. Bunl arın birini tercih ediniz diyerek gençleri korkutmaya çalıştı. 14 Dakyanus gençlere "Ya istediğimizi yapar sınız, yahut sizi katlederim" dedl.35 Zira Kral, insanlan öldürmek veya onlara zulmetmekle şöhre t kazanmıştı. 36 Emrine karşı gelenleri asian i arına parçalattırırdı.

Bu tehdit üzerine gençlerin en büyüğü Mekselina Krala kalabalı k topluluk huzurunda, gökleri ve yeri yaratan bir ilahın olduğunu, ondan başkasına secde etmeyeceklerini ve O'nun

ı.~ Somer, a.g.e., s.76.

:!<\ Afşaroğlu, a.g.e., s 106 21 Tefsirü Zobd'el Asar, İstanbul , c. 8, s. 3. 280 devirde Kralın sağ tarafında oluran yüksek memurlam ashab-ı yemin, Kralın sol tarafında onıran yilksek memurlara Ashab-ı yesar denir. Bunların saıda ve solda onıranlann sayısı Oçerden toplam alıı kişi idi. Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'an'ın Türkçe Meali ve Tefsiri, İstanbul , c. 4, s. 1949. 19 Afşaroğlu, a.g.e., s 107 30 Emiroğl u, a.g.e., c. 7, s.267. ) ı İ smet Ersöz, "Ashab-ı Kehr', TOrkiye Diyanet Vakfı islam Ansiklopedisi, istanbul 1991 , c. 3, s.465 . .ız Ahmet Akgündüz, Arşiv Belgeleri ışığında Tarsus Tarihi ve Eshab- ı Kehf, istanbul 1993, s.392. ') Emiroğlu, a.g.e., s.267. ·'• Afşaroğlu, a.g.e., s 108 3s Tefsirü Zübd'el Asar, İstanbul, c. 8, s. 3. 36 Emiroğlu, a.g.e., s.272. KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU 275

adına kurban keseceklerini, şükür ve övgünün O'na ait old uğunu , hay ır ve kurtuluşu Allah' tan istediklerini, putlara kesinlikle ibadet etmeyeceklerini, Kralın aklına ne gelirse onu yapmasını, Allah kendilerine neyi layık gö rmüşse onun olacağını, Allah'ın ol dedi ğ inin olacağmı ondan başkasının kaderini değiş t iremeyeceğini, Kral da olsa aciz bir kulun yaratıcı olamayacağını, Kralı ve sa l tanatını yaratan Allah olduğunu söyledi.

Mekselina bu cevabıyla Kral Dakyanus'un teklifini kabul etmedi. Krala karşı bu cesaretli ve anlamlı sözlerle Allah'tan başka bir ilaha ibadet etmeyeceğ ini kesin bir dille ifade etti. Bununla beraber puta tapan insanların imanlannın bir delile dayanmadJğını , yanlış inaruşla Allah 'a iftira ettiklerini açıklayıp putperesderin zalim olduğunu söyledi. Bu şekilde konuşan Mekselina, gençlerin sözcüsü olarak Kral Dakyanus'un zulmünde korkutamadık l armı ortaya koydu.37

Gençler, Kral Dakyanus'un ~8 ve putperest çevresinde bulunan insan l arın inandıklarının batı ! old u ğunu söyleyerek Allah'a iman konusunda görüşlerini açıkça ortaya koydular. Kraldan korkmadıklarını , kimseden çekinmediklerini söylediler. Ayrıca Kra lın yapmayı düşündüğü zulüm ve i şkenceye meydan okudular. Allall'ın ':'.arlı ğın ı ve birli ğ ini savunarak putları ve onlara ibadet etmeyi kabul etmediler. Bu gençleri her türlü sı kıntı ya yüklenmeye, her türlü fedakarlığı göze almaya, sefaJet ve mahrumiyete katlanmaya raz ı eden düşünce Allah'a iman ve O'na kulluk duygusuydu.39 Durumdan hoşlanmayan, kalabalık huzurunda gururu kırılan Kral, gençlerin apolet) i elbiselerini çıkarttırdı. Onların daha genç ve cahil olduğunu, güç ve gazabından haberleri olmad ı ğ ını , haklarında acele hüküm vermeyip bi rkaç gün süre tanıd ı ğını, evleri ne gitmelerini, düşünüp soruşturmalarını söyledi. Ayrıca kendisinin Ninova'ya~ sefere gid eceğ ini, burada önemli işleri o lduğunu , bir müddet sonra döneceği ni , dönünceye kadar düşünüp kendilerine gelmelerini belirtti.

Bu arada Dakyanus havariyi çok arattı fakat bulduramadı. Oğlunun hazinelerini on l arın cesetleriyle birlikte yaktırdJ ve küllerini öldükleri yere döktürdü. Onların anısına birer heyket yaptırarak bu heykclleri cesetlerin külleri üzerlerine diktirdi.41 Yani onl arın anı sına heykelleri öldükleri yer olan ham a mın bulu nduğu yere yapt ıı·dı. Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Tebernuş, Şazenuş' adlı altı imanlı genç aileleriyle görüşüp ve ayrıntılı bir şekilde konuşup vedalaştıla r. Dinlerini korumak için büyüklerinin iznini istediler. Malların ı nakit paraya çevirerek kendilerine yeteri kadarını aldılar ve ka l anını fakirlere verdiler. Hay ı r ve iyilikte bulunarak dünyevi çıkarlarda, mal ve makamda gözleri o lmadı ğm ı milletine gösterdiler. Yaniarına iaşelerini alarak yol hazırlığı nı tamamladılar. Sözleştikleri yerde birl eşerek halktan gizlice Efsus' un kuzey batı kap ı sından çıktı l ar. Kuzeye doğru yolda giderken sonradan Koyuntaş adı verilen yerde"2 Kefeştetayyuş adında bir çobana r astlad ıl ar. Çoban onlara yiyecek ikram etti ve ha llerini sordu. Onlar da o l anları anlattıl a r. Gençler inandıkl a rı Allah' ın sıfatiarını çobana an l attı lar. Çoban da o halde dua edelim, şu koyunlarımız ı taşa çevirsin de size inanay ı m dedi. Dua ettiler ve koyunlar taşa çevrildi. Bunun üzerine Çoban da iman ederek onlara katıldı. Birlikte yola devarn ettiler. Çobana buralarda içine girip gizlenebilecekleri bir mağa ra sordular. Çoban da dağda bir mağara bulunduğunu ve içinin gizlenecek kadar ge ni ş o ldu ğu nu , yağ murltı ve soğuk havalarda koyunlan mağaraya götürdüğünü, mağaranın bir tarafında

~7 Afşaroğlu, a.g.e., s 109 38 Tibyan Tefsirı, istanbul 132 1, c. 3, s.43 ~9 Emiroğl u , a.g.e., s.272. 0 "' Ninova ( Neynevan ): Musul şehridir. İzmir Efes' ten baş l ayıp Ankara Kaysefi üzerinden Efsus (Afş in) den geçen kral yolu Musul'a uzanıyordu . Oradan İran da bulunan Sus ve Pers imparatorluk mer'kezi Percsepolis'te son buluyordu. Efsus bu yolun gozergahındaydı. Musul Mezepotamay'da bir şehjrdir. Mezepotamya dediğimiz bölge Güney Doğu Anadolu'dan başlar, Dicle ve F ırat nchirieri aras ında kalan böl ge Basra körfezine kadar ul aş ır. Ninova ve Efsus biri birine yak ın olmasayd ı Dakyanus birkaç günde gidip gelemezdi. Bu şehri biri birine ba~ayan mükemmel bir yol vardı ve u l aşım ko l aydı. 1 "' Bu heykellerin Afşin Gözp ın an'nda TOrkiye Elektrik Kurumu tarafindan su sanlTali yaptıkları yerden çıkan heykeller olduğu söy lenilm ekıedi r . Afşaroğ lu a.g.e.,. s. 112. ·~ Mesut Özden, Afşin Eshab-ı Kehrin Tarihi ve İnsanlar Üzerindeki Sosyal ve KOltOrel Etkilerinin Araştırılması , KSÜ, Fen Edebiyat Fakultesi Tarih Bölümü Yayınlanmaınış 13itirme Tezi, Kahramanmaraş 2003,s.38. 276 KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU

kendilerinin kalabileceğini söyledi."-' Çobanın köpeği Kıtmir bunlara tabi olarak arkalarını takip etti. Köpeği kovdular. Mani olmak için uğraştılarsa da onu geri çeviremediler. Zira köpeğin ses çıkararak yerlerinin bilinmesine sebep olmasından sakınıyorlardı. Nihayet köpek Allah' ın izniyle konuşmaya başladı. "Benden korkmayın! Ben Allah'ın ve sizin dostunuzum. Allah'ı seveni seyerim. Siz uykuda iken gözcülük ve bekçilik yaparım." dedi."" Köpekle birlikte sayıları sekiz olan bu inançlı gençler çobanın gösterdiği mağaraya gelerek içeri girdiler. .ı.~

Mağaraya giren ve burada uzun müddet kalan bu inançlı gençlere Ashabı-ı Kehf (mağara arkadaşları) denilmektedir.46 Bunların amacı, Allah'ın rızasını kazanmak, namaz kılmak, oruç turhan, tesbih ve tahmidde bulunmaktı. 47 Aslıab-ı Kehf, mağarada on beş gün kaldı. Bunl arın günlük yiyecek ihtiyaçlarıru çoban Kefeştetayyuş üstlendi ..ıs Zira kimse onu tanımıyordu. Gençleri ise halk tanıyordu. Kefeştetayyuş günde veya iki güne bir Efsus'a giderek arkadaşlarının iaşe ihtiyaçlarını kar şı ladJ. 49 Çoban tanınmamak için dilenci kıyafetine girerek Efsus'a gitti. Yiyeceklerin en ucuz, en temiz ve en helalından olaru aldı. Bu arada arkadaşlan ve kendisi hakkında nel er konuşulduğu, kral Dakyanus'un Ninova'dan ne zaman döneceğin konusunda bilgiler topladı. Sonra ald ığı yiyecek ve edindiği bilgilerle gizlice mağaraya döndü.

Mağara Asahab - ı Kehf için sığınacak güvenli bir yerdi. Burayı hem ev hem de mescit edindiler. Allah'ın rahmetine ve nimetine kavuşmak için mağaraya gizlendiler. Burada Allah'a ibadet ederek bir müddet yaşadılar. 50

Kral Dakyanus gittiği Mezopatamya'daki Ninova şehrinden beraberindeki heyetle bir müddet sonra döndü. Buradaki putperestlerden etkilenerek daha da bilinçtenmiş olacak ki Efsus'a gelir gelmez yine halka zulmetmeye başladı. Halkın putlara kurbanlar keserek secde etmelerini istedi. Kralın bu şiddete yönelik davranışı şehirde bulunan inananlan da korkuttu. Bu sırada Aslıab - ı Kehf'ten Kefeştettayyuş Efsus'ta bulunuyordu. Arkadaşlarına yiyecek almak, etrafı kontrol etmek ve bilgiler toplamak için şehre gelm i şti. Kral Dakyanus'un gelir gelmez imanlı gençleri soruştu rdu ğunu sı öğreni nce bir miktar yiyecek alarak aceleyle mağaraya döndü. Ağlayarak mağaraya girdi ve kral Dakyanus'un kendilerini soruşturduğunu ve aradığını arkadaşlarına bildirdi. Eğer Dakyanus, Aslıab-ı Kehf'i yakalarsa halka ibret için aslanJarına parçalatacağını ve daha sonra cesetleri şehri n surlarına astıracağını korku ve heyecan içinde anlattı. 52

Bu haber üzerine Aslıab-ı Kehf korku içinde Allah'a yalvardı. Secdeye kapanarak fitneden dolayı Rablerine sı ğındı. Bu arada Yemliha arkadaşlarına başlarını kaldırıp korkmamalarını, mağaraya sırf Allah nzası için girdikleri ni, Allah 'a tevekkül ederek yemeklerini yemelerini söyledi.

Güneş tam tepede öğle vakti idi. Yemekten sonra oturup konuştular. Ve durumu değerlendirdiler. İçl erinde yaş ve tecrübe bakımından en büyüğü olan Mekselnia ellerini havaya kaldırarak "Ey Rabbımız , Sen nezdinde bulunan rahmet hazinelerinden bize bir rahmet, bir hidayet ihsan eyle. Düşmaniara karşı bize yardım eyle ve biz emniyette olalım. Hem de kafiderden ayrılma işinde bize hayır ve salalı ver ve bu sayede bizi rüşd e erenlerde eyle" diyerek Allah'a dua53 etti. Arkadaşları bu duaya amin dediler. O genç yiğitle r mağarada yüzleri kıbleye

~ı Hüseyin Aşık, Aslıab-ı KehfMağara Arkadaşları, İstanbul1981, s. 103. ""' Emiroğlu , a.g.e., s.268. 5 " Afaşaroğlu , ag.e., s. 117 . ... İbrahim Hakkı Konyalı, "Eshab-ı Kehrin Mumyaları Bulundu", Tarih Hazinesi, Aralık I950 , Sayı 3, s. l37. -n Emiroğlu , a.g.e., s.268 . .ıs İbn-i İshak ' ın rivayetine göre Aslıab-ı Kehf gençlerinin nafakalarını Yemliha temin ediyordu. Tebdil-i kı y afeı ederek şehre gidiyordu. Yiyeceklerini alıyor ve şehirde kendileri için ne söylendiği hakkında kulis yapıp yine mağara ya geliyordu. Akgündüz, a.g.e., s.393 .

.:<) Yern lih a ' nın her sabah elbiselerini dc~iştirip eski elbiseler giyip şehre gittiği de belirtilmektedir. Mirat-ı Kainaı, sJ ı 8. ~ Emiroğlu , a.g.e., s.268; Afaşaroğ l u, a.g.e.,. S. 118

j' Emiroğlu , a.g.e., s.268. ~ Afaşaro~lu , a.g.e.,. S. 120 53 "Ya Rabbimiz: Sen Ralımans ın , sen Rahimsin. Sen esirgeyen ve bağışlayansın . Senden başka hiç bir ilah yoktur. Ancak azim, KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU 277

dönük vaziyette Allah'a öyle yalvardılar ki, öyle tazarru ve rıiyazda bulundular ki, Allah onların kulaklan üzerine vurdu. Bunun üzerine yanlan üzerine yatarak derin bir uykuya daldılar Yani kulakları üzerine yatarak derin bir şekilde uyudular. Bir çok seneler emniyet ve huzur yattılar ..s.ı

Köpekleri Kllmir de hemen önlerinde mağaranın eşiğinde kollarını öne uzatıp kuşluk;; vakti derin bir uykuya yattı. Korku ve sıkıntı kapıları kapandJ. Hiç korku ve keder duymadan uzun seneler İstirahat ettiler. 56 Ashab-ı Kehf uzun bir uykuya daldı. Burada 309 senelik bir İstirahata çekildi.57

Dakyanus, Ninova dönüşünden sonra vezirlerini, yani Aslıab-ı Kef'in babalarını huzura çağırdı ssve bu gençlerini getirmelerini istedi.·w Çünkü Kralın vezirleri Ashab-ı Kehf gençlerinin babalarıydı.w Huzura çağrılan vezieler, kendisi Ninova'ya gidince bu gençlerin gizlice Efsus'tan kaçtığmı bildirdiler. Bunun üzerine çok sinirlenen Dakyanus, kendisinin onlara nasıl işkence edeceğinden habersiz olduklarını, cahilliklerinden dolayı şehirden kaçtıklarını, onlara düşünüp tövbe etmeleri için mühlet verdiğin i , onları kendi hallerine bırakınayıp mutlaka yakalayacağın ı , akla hayale gelmeyecek şekilde onlara işkence edeceğini, onlann inanç ve görüşünde olanlara ibret için bunu yapacağını söyledi. 6 ı

Dakyanus'un etrafındakiler korkudan titrediler. Vezirlerinden biri krala, isyankar ve bozguncu kavme acımakla iyilik etmediğini, onlara pişmanlık için zaman tanıd1ğını , fakat onların pişmanlık duyarak dönmediklerini, suçlarını itiraf edip putlara secde etmediklerini, bunu yerine getirmediklerine göre yaptıklarından memnun olduklarını söyledi.

Kral, vezirin bu sözlerine çok öfkelendi. Danı şman ları olan Ashab-ı kehf gençleril}in babalarına dönerek isyan eden hayırsız ve cahil (?) oğullarının .yerlerini haber vermelerini istedi. Nereye kaçtıklarını, nasıl gittiklerini ve neden izin verildiğini sordu.

Kralın bu sorulan karşı sında korkuya kapılan vezirler, kendilerinin krala isyan etmediklerini bilakis yolunda olduklannı, oğullarının kralın gücünü kabul etmedikleri gibi babalarına da isyan ettiklerini, sözlerini dinlemeyerek mallarını alıp şehirdeki fakiriere dağıttıkları ve kazandıklan mallarını talan ettiklerini söylediler.62 Oğullarının nereye gittiğ ini bilmedikJerini, eğer yakalanırlarsa babalarına teslim edilmesini ve kendi elleriyle oğullarını kralın yolunda kurban ecleceklerini, böylece krala bağlılıklarını ispatlayacaklarını ifade ederek krala yalvardılar. Secde edip af dilediler. Dakyanus, bu sözler üzerine oğulları isyan eden vezirlerini affedip serbest b ı raktı., Aslıab-ı Kehf'in yakalanması için emir çıkardı ve başlarına ödüller koydu. Bu emir üzerine araştırma başlatıldı. Bir müddet sonra onların izleri bulunarak sığındıkları ve gizlendikleri

halim olan sen varsın . Göklerin ve yerin sahibi, Arş-ı kerimin malikisin. Ey Allah'ım; biz ancak senden yard ım isteriz. Senden geçmiş gOnahlanmızın (putperest iken) mağfiretini diler, senden hidayet isteriz. Sana iman eder,gilnahlarımızdan tevbe edip, sana döneriz. İçinde bulunduğumuz şu darlıktan, sana dayanır, sana gtıveniriz . Seni bOIOn işlerimizde hayırla anar, putperest iken bize ilham edip, Ilidayete eriştirip verdiğin bunca nimetlerden dolayı şükrederiz. Asla nankörlük yapmayız. Sana karşı nankörtok eden günahkarlar, sırf senin rızan için bırakıp sana geldik. Onlardan ayrı ldık . Onlarla olan rabıtamızı, ilişkilerimizi kestik. Senden yardım istiyoruz. Sen bizim Rabbimizsin. Ancak sen varsın. Bizi sen yarattın, şüphesiz biz senin kulunuz. Gücümüz yettiği kadar zat-i ezeli alana verdiğimiz sözde durmaya çalışıyoruz. Ya Rabbimiz; ~!ed iğimiz gilnahlarm şerrioden sana sığınıyoruz . Bize lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyoruz. Ya Rabbe'l-alemin, senin temiz, güzel, bereketli ismin yUzO suyu hürmetine, o güzel ismini zikrediyoruz. O isminle sana dua edilirse kabul buyurursun. Onunla senden merhamet, rahmet isıenince verirsin. Onunla d arda kalmış olanlar tarafından kurtuluş i s ıenince kurtarırsm. Biz de t(lın kalhimizle "la ilahe illallah" diyoruz." Afşaroğlu, a.g.e.,. s.l21-122. / ~ Emiroğlu, a.g.e., s.266.

$5 Mehmet Vehbi, HOiasat'OI Beyan Fi Tefsir'il Kuran, Istanbul 1968, C. 8, s.J IOI. 56 Afaşaroğlu, a.g.c., s. 122 ·"' Eınüoğlu, a.g.e., s.274 . .ııı El malı Harndi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, c.5, İstanbul, s.348. "'E miroğlu, a.g.e., s.269. 60 Ersöz, a.g.m., s.465; Yazır , a.g.e., s.348. nı E miroğlu, a.g.c., s.269. r.ı M~aroğlu, a.g.c., s. 138. 278 KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU

mağaranın yeri tespit edildi.63

Dakyanus yanındakiler, askerleri ve şehir halkıyla birlikte Ashab-ı Kehf'i yakalamak için hiddetle saraydan çıktı. Şehrin yakınındaki mağaraya vardı. Hazinedan Marnos'a mağaraya girmesini ve içeride kimlerin bulunduğunu bildirmesini söyledi. Mağara içine giren Marnos, gençleri yüksek sesle çağırdı ve onlarm uyanamadıklarını görünce şaşırdı. f>t O, gençleri içeride gözleri açık bir şekilde uyurken buldu. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış gözleri açık onlara bekçilik eder vaziyette uyuyordu.65 Gençler korkudan ve üzüntüden uzak bir şekilde İstirahat ediyorlardı. Çünkü onlar, ku l ağına vurulması neticesinde derin uykuda A ll ah'ın koruması altındaydılar. Gençlerin rahat bir şek il de uyumaları Dakyanus'u çileden çıkardı. Köpekten çeki n diğ i için onlara yak l aşamadı. Gençlerin üzerlerinde ipek elbise yerine yünden yapılmış elbiseler vardı. (,(, On l arı yakalamak için içeriye askerlerini gönderdi. Askerler içeri girer girmez bir rüzgar savurarak onl arı d ışarı çıka rd ı. Bi rkaç kez daha denediler ise de başarı lı olamad ı lar. Onları da rüzgar sürekli dışarı attı.

Allah'ı n himayesi al tmda bulunan bu gençlere Dakyanus bir şey yapamadığİ gibi bir türlü mağaraya da girmedi. Tanrı l ık iddiasmda bulunan Kral, mağaraya girmekten ve uyuyan gençlere dokunmaktan aciz kaldı/'' Durumun dehşetini gören Kral'ın adamlarından biri amaçlannın onları yakalayıp öldürmek olduğunu, öyle ise mağaranın önüne taş duvar örülmesini,c.s böylece onarın içeride açlık ve havasızlıktan ölüme terk edilmesini önerdi.69

Bu öneri Dakyanus'un hoşuna gitti. Adamlarına mağaranın çıkışına sağlam bir duvar yapmalarını emretti. İçeride açlıktan ve havasızlık tan ölsünler, sığındıkları mağara onları n meza rı olsun dedi.

Dakyanus10 ve adam l arı Aslıab - ı Kehfi'n kendilerine yapılan bu zulmü bileceklerini zannetti. Halbuki onlar derin uykuya dalmıştı. Onlar uyanıncaya kadar kimse durum l arı hakkında bilgi sahibi olamazdı.

Dakyanus'un saraymda imanlarını saklayan Pendrus71 ve Runas adında imanını gizleyen iki genç vardı. 72 Bunlar Aslıab-ı Kehfin isimlerini, neseplerini ve başlarmdan geçen olayları iki kurşun levha üzerine yazarak gizlice mağaranın çıkışına yapılan duvarı n içine koydular. Amaçları, bunların üzerieri aç ı lınca bu l evhayı okuyarak hakikatİn an i aşılmasını sağlamaktı. 73

Mağarada aciz duruma düşen Dakyanus yapmak istediklerini yapamadan saray ın a döndü. Çevresindekiler ç ı kar l arından ve korktuk l arından do l ay ı onun ila hlığ ı nı tasdik etme sap ı klığından kurtu l amad ı lar. Senelerce halka zulmeden ve tanrılık iddiasında bulunan/ Kral zamanı gelince öldü. 74

• a. Uyku h ı:t ll e ri

Ashab- ı Kehf gözleri açık olarak uyuyordu. Yabancı biri onları gördüğü zaman heybetinden korkar kaçardı. Onlara Allah tarafından öyle bir heybet verildi ki, görüntülerinin dehşetinden kimse yak l aşamazdı. '5 Onlar uyudukJarı halde uyanık şekilde duruyorlardı. 76 O l dukları yerde sağa

63 Afşaro ~ lu a.g.e., s. 138. ... Mirat-ı K§inat, s.3 15 65 Emiroğ lu , a.g.e., s.269. ı.ı; Soıner , a.g.e., s.63. 17 ' A. J. Wcn s ınck , a.g.m. 611 Sahıh-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih, Tercüme Kami l Miras, Ankara 1986, c.9, s.20 1 111 Afşaro~lu , a.g.e., s. 139; Emiroğ l u, a.g.e., s.269. 10 Bilmen, a.g.e., s. 1949 . .,, Eıniroğlu, a.g.c., s.270. 72 Süleyman Ateş , Yüce Kuran ' ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, istanbul c. 5, s.290. 13 Ersöz, a.g.m ., s.465. "Emiro~lu , a.g.e., s.270; Afşaroğlu a.g.e., s. 140. " Mehmet Vehbi, a.g.c., c. 8, s.3099. KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU 279

ve sola çevriliyor, köpekleri de mağaranın girişinde kollarını uzatmış yatıyordu.'TI Mağarada olan azarnet ve vücutları ndaki cesametten insanlar korkar ve arkalarını dönerek kaçarlardı. Gözlerinin açık olması, saç ve tırnaklannın uzaması ve vücutlarında ürkütücü bir heybetin bu lunm ası, insanların korkmasına ve buradan uzaklaşmasma neden oluyordu.78 Aslıab-ı Kehf sağa döndüğünde köpekleri de sağ kulağı üzerine yatar, onlar sola döndürüldüğünde bu sefer sol kulağı üzerine yatardı. Cebrail (as) tarafından Aslıab-ı Kehf, sağa sola bedenleriyle döndürüldükleri halde köpekleri ise sadece başı ile döndürülüyordu. Yani bedeni dönmeden iki kolu üzerine başı döndüri.ilerek yaunlıyordu. 79 İbni Abbas'a göre bunlar etleri çürümesin ve toprak etlerini yemesin diye senede bir defa bir yandan diğer bir yana döndürülürdü.80

Onlar öyle bir mağarada uyuyeriardı ki güneş doğduğu zaman ışıklar mağararun sağ tarafına, battığı zaman ışıklar mağaranın sol tarafına düşer ve güneş makaslayarak geçerdi. I şı klar direk onları n üzerine düşmez ve böylece ışmları onlara zarar vermezdi. Güneş ış ı nları mağaraya teğet olarak değerdi. Bu sebeple mağaranm içi sıcak değildi. Güneş onları sıcaklığıyla yakıp rahatsız 8 etmezdi. ' Güneş ne doğarken, ne batarken ye ne de zeval vakti ışınlarıyla onlara zarar vermezdi. Güneş sabahleyin mağaranın önünden kayarak, akşamieyin de hafif bir şek ilde on lara isabet ederek geçerdi. Güneşe maruz kalmayan Ashab-ı Kehf, mağaranın ortasında bulunan genişçe yerde rahat bir şekilde uyudular. Güneş ışmlan mağaranın üzerinden makasiama geçtiği için içerdeki rutubeti temizleyerek havanın nemsiz kalmasına neden oluyordu. Böylece mağara içinde rutubetsiz, serin ve temiz havada onların yaşamasma uygun ortam hazırlanıyordu. Mağaranın girişinden içeri giren hava sirkülasyon yaparak burayı yaşanır hele getiriyordu. sı

Aslıab - ı Kehfin yattığı mağara yüzü kuzeye bakar ve hafifçe batıya meyli vardı. Yani hafif kuzey batıya doğruydu. Mağaranm kap ısı kuzeyde bulunan Benatunnas yıldıziarına bakıyordu. Güneşin ışınları yatanların üzerine gelmezdi. İşte bu özelliği olan mağarada Aslıab - ı Kehf 309 yıl uyudu. s.'

b. Uyku döneminde olanlar Aslıab-ı Kehf olayı, İsa (as )'ın göğe çekildiği miladi 33 yılından 35 sene sorıra yani miladi 68 yılında Efsus şehrinde meydana geldi. Diğer bir ifade ile Aslıab-ı Kehf hadisesi İsa (as) ile Hz. Muhammed (as) arasındaki geçen fetret döneminde meydana geldi. Yani bu olay, İsa (as)'ın göğe çekilmesinden sonra ve Hz. Muhammet(as)'ın doğduğu 571 tarihinden önce oldu.~ Bu olaydan

Efsus halkı çok etkilendi ğ i halde Kral Dakyanus Hıristiyanlığı kabul etmeden öldü. Efsus s$ şehri, Roma im paratorluğunu Mezopotamya'ya bağlayan kral yolu üzerinde yani Anadolu'da bulunuyordu.

Roma imparatoru Sevanus miladi 313 yılında Hıristiyanlığı kabul etti ve bu dini koruyucu önlemler aldı. Bunun yerine geçen Kral Kostantin miladi 325 tarihinde İ znik'te bir konsül toplantısı yapt ırdı ve bu toplantıda dört çeşit İncil yazdırdı. Hıri stiyanlı ğ ı resmi din ilan ettirdi. Bu toplantıdan 50 yıl sonra Efsus şebrine Teodus adında bir melik vali olarak atand ı ve burada 68 yıl 86 81 hükümdarlık etti. • Bumelik Dakyanus'un aksine Hıristiyanlığı kabul etm iş inançlı biri idi.

" Mehmet Vehbi, a.g.e., s.309&; Eıni roğıu, a.g.e., s.277. 77 Kehf, ı 8. ,. Mehmet Vehbi, a.g.e., s.3098. / "ı E ıniroğıu , a.g.e., s.272; Afşaro&ıu, a.g.e., s. ı45 . ,., Emiroğıu , a.g.e., s.277. ~~ Kehf, ı7

lll Afşaroğıu , a.g.e., s. 147 " Afşaroğıu, a.g.e., s 150

l!J Eş -şeyh Muhamınet Bin Ahmet Bin i yas, a.g.e., s. ı 82, 2 ı 2. &S Efsus'un Ürdün'de olduğunu söyleyenler de vardır. Ancak bu doğru bir ifade deği l dir. Muhammed Teysir-i Zıbyan, Mevakı-ı Ashab'il Kehfve Zuhur'ul- Mu'cizet'ül- Kuraniyct'ii-Kebir, 1978. s.46. 116 Sümer, a.g.c., s. 76. 280 KAHRAMANMARAŞ SEMPQzyUMU

İ sa (as) 33 yaşında yani miladi 33 yılında göğe kalclınldı. Bundan 32 yı l sonra miladi 65'de Havarilerden Yuhannas, Efsus'a geldi ve 68'de Aslıab-ı Kehf uykuya daldı. Roma İ mparatorluğu ' nun 325'de Hır i s t iyanlığı resmi din olarak kabul etti. As lıab- ı Kehf olayı, Hz İsa (as) göğe çekilmesinden 35 yı l sonra meydana geldi. 88

Teodus zamanında halk üç gruba ayrılmıştı. Birinci grup öldükten sonra dirilmeye i nan mıyordu . İk i nc i grup öldükten sonra d i rileceğine i nanıyor, ancak bedenierin çürüyeceğin i , ruhl arın dir il eceğini kabul ediyordu. Üçüncü grup ise öldükten sonra ahiret gününde ruh l arın bedenle birlikte diTileceğine inanıyordu.

Teodus, Efsus şehr i nde bu üç grup arasında çıkan tartışmalardan çok rahatsız o l maktaydı. Melik ahirette insanların bedenen ve ruhen dirileceğine inananlardandı. Ölümden sonra dirileceğine inanıyor cennet ve cehennemİ kabul ediyordu.89 Bu sebeple melik Allah'a dua ederek bunla rı n yan l ış yolda ol d uk l arını gösteren bir mucize göstermesini istiyordu. Onun bu duasına icabet eden Allah, Aslıab-ı Kehfi uyandnaark hayata kavuşturdu. 90 Teodus, Ashab-ı Kehf'in uyanmasından çok memnun oldu. Çünkü gençlerin sağlam bir şekilde uyanması bazı kimselerin şüphe ettikleri bir akidenin, yani bedenin ruhlar ile birlikte dirileceğinin delili oldu.91 Ashab - ı Kehf'in uyanma saati geldiğinden İ lyas admdaki çobana rüyasında mağaranın önündeki duvarı yıkmas ı bildirildi. bunun üzerine İlyas ve yanındaki iki kişi ile birlikte duvarı yık tı. Ancak bunlar içerde yatan gençleri göremediler. Çünki.i çobanın gözlerine perde vurulmuştu.

c. As ha b-ı Kehfin uyanmas ı ,.., Ashab - ı Kehf 309 yıl uyuduktan sonra miladi 377 y ıl ında uyandı. 92 Ölülerin di ri l diği gibi dirildiler. Çünkü on l arın başından geçenler, ölümden sonra d i rilişe bir misaldi. 9J Kuş l uk vakti uymuş l ardı. Mağaraya girişlerinden o ana kadar güneş ancak üç kar ı ş yükselmişti. !).! Kalktıkları vakitte iki ndi vakti idi. Uyandıkları vakit onların en yaşiısı veya nafakalarına bakan Yemliha, arkadaşlarına ne kadar uyudukl arını sordu. Bu soruyu sormasının sebebi onların görüntülerinin normal bir duruma uymamasından kaynaklamyordu.95 Çünkü gençlerin tırnaklan, saç ve sakalları uzamış tı. 96 Arkadaş l arı bir gün veya bir günün uyarısı kadar uyuduklarını söylediler.97 Uyand ı k l annda98 üzerlerinde bir hafifl ik, sevinç ve neşe vardı. Mağaranı n ış ı k alan aydın lı k yerine oturdular. Gençlerin içieri ferah doluydu. Yüzlerinden nur fışkı rı yor ve mutlulukları yüzlerinden okunuyor ve hareketlerinden belli oluyordu. Sanki normal gece uykusuna yatm ı ş l ar ve sabahleyin sıh hat li bir şekilde uyanm ı şlarclı. Vakitsiz uyandıkları için ne zaman uyuduklannı kestiremiyorlardı. Namaz vaktini geçirmiş o l malarından endişe ediyorlardı. Bu arada

87 Afşaroğlu, a.g.e., s. 152,205. 88 Afşaroğlu , a.g.e.,. s. 206. 89 Sümer, a.g.e., s.76-77. 90 Emiroğlu , a.g.c., s.80, 287; Afşaroğlu, a.g.e.,. s. 153 91 A. J. Wensınck , a.g.m. 92 Fransızinn Grand Ansiklopedis'inde konu ile ilgili kıssa anlatılırken iki tarih üzerinde durulmaktadır . Biri 298 de uyuyup tam yüz elli yıl sonra 448 senesinde uyandı . Diğeri 251 yılından 448 yılına kadar 197 sene uyuduk l arını belirtmektedir. Ancak bu iki görüşte uyuma müddeli olarak Kuran'da zikredilen tarihe ve İslam alimlerinin naklettiği bilgilere uymamaktadır. Akgündüz, a.g.e., s.397. 93 Ersöz, a.g.m., s. 465. 9' Kehf, 9. 95 Sümer, a.g.e., s.63. 96 Kehf, 9. 91 Mehmet Vehbi, a.g.e., s.31 O1. 98 " •.• Birgün bir sürü salıibi mağaranın medhalini kapayan duvarı yıktırmak için arnele gönderir. Buraya koyunları için bir ağıl yaptım . Mamafih işiler uyuyanların mevcudiyetinden haberdar olmazlar. Bu gençler Allah'ın tayin etti ği saate uy anırlar... "A. J. Wensınck , ag.m. KAHRAMANMARAŞ SEMPOzyUMU 281

Dakyanus'un kendilerini aradığını sanıyorlardı. Buna rağmen içlerinde bir sevinç ve huzur vardı.9'> Karınları acıkmıştı. Namazlarını da kılmamışlardı. Yerlerinden kalktılar mağaranın içindeki kuyudan su alarak abdest aldılar ve cemaat olarak namazlarını kıldılar . '00

Onlar kuşluk zama nı uyumuşlar, günün geç saatlerinde uyanmışlardı , henüz uyku sersemliği içinde güneşin batmad ı ğ ını görünce bir gün veya bir günün parçası kadar kaldıklarını zannettiler. ı oı

Allah tarafından, gençlerin yemeden içmeden, çürümeden ve yaşianmadan 309 yıl uyutulmaları ve zamalll gelince uyandırılmal arı öldükten sonra dirilmeye en güzel örnekti. Aslıab-ı Kehf aç olarak uyanrnıştı. Bu sebeple " ... şimdi siz, birinizi, bu gümüş paramızla şeh re gönderinde baks ın, hangi yiyecek daha temizse ondan bir rızık getirsin, hem çok kurnaz davransın da asla sizi hiç kimseye sezdirmesin dediler." Bunun üzerine Yemliha'yı yiyecek almak için Efsus'a gönderdiler.' ııı

Yemliha dışarı çıkarken mağara g iri şi ne bir kapının yapılfDl Ş ve sonra yıkı lmı ş olduğunu görürnce durumdan endişelendi. Efsus şehtine giderken, yolda bulunan ve daha önce mağaraya geli rken altında yemek yedikleri ağacı ve ağacın yanında bulunan su içtikleri pınarı göremedi. Çünkü pınarın suyu çekilmiş ve meyvelerinden yedikleri ağaçlar da kurumu ştu. 1 03 Gördüğü manzara karşısında şaş ıran Yemliha, dönüp bunları arkadaşlarına bildirdi. Tekrar şehre doğru gitti ve yolda bir çobanla karşılaştı. Ona Dakaynus'un Ninova'ya yaptığı seyahatten dönüp dönmediğini sordu. Çoban bu isimde kimseyi tanımadığını, böyle bir ismi hiç duymadığını söyledi. Yolun devam eden Yemliha iki adamla karşılaştı. Onlara da aynı soruyu sordu. Onlar da 1 Dakyanus'u tanımadık l arı nı ifade ettiler. Efsus'a geldiğinde şehre giriş kapısının üzerinde "Tanrıdan başka ilah yoktur, isa Onun elçisidir" yazısın ı okuyunca hayrete düştü.'()!

Efsus'a giren Yemliha, şehri ve halkı tanımadığı gibi tanıdık biriyle de karşılaşmadı. Bu nedenle kendisinin rüyada olduğunu sandı . Halkı elinde İncil okurken gördü. Hayretinden karşılaştığı insanlara şehrin adım sordu ve buranın Efsus olduğu cevabını aldı.' 05 Gördüğü manzarayı izah edemediğinden biraz yiyecek al ı p süratle arkadaşlarıllln yanına dönmeye karar verdi.'06

Yemliha özellikle kendisi ve arkadaşları için temiz yiyecek almaya dikkat etti. Çünkü Dakyanus'a tabi olanlar hayvanları ve domuz ları putlar için kurban ederler sonra da bunu halka satarlardı. Ayrıca şehir halkımn mallannın çoğu gasp suretiyle elde edilmişti. Hangisinin malı gasp veya haram deği Ise ondan almak istiyordu.'07

Yemliba çok nazik hareket etti ve elbisesini değiştirerek' 08 kendisini gizledi. Eğer kral Aslıab­ ı Kehf'in yerini öğreni rse onları taş yağmu runa tutar veya dinlerine girmeyecekleri için taşla öldürtürdü. Yahut zorla onları dinlerine sokabili rdi. '09

Yemliha ekmek almak için elindeki gümüş parayı fırıncıya verdi. Fmncı, pa ranın üzerinde üç yüz yıl önce halka zulü m etmelde meşhur 11 0 Dakyanus'un resmini gördü.' 11 Bunun üzerine parayı nereden bulduğunu sordu. Böyle bir parayı hiç görmediğini söyledi. Yemliha'nın hazine

'l9 Emiroğlu, a.g.e., s. 280. 100 Afşaroğlu , a.g.e., s. 154-155 10 ' Afşaroğlu , a.g.e., s. 156 1cıı A. J. Wensınck, ag.m. 100 Miraı-ı Kilinaı, s.320. / 1 (}1 Sümcr, a.g.e., s.63. 1 o.~ Mira t- ı Kainaı, s.320 "~' Sümer, a.g.e., s. 19. 107 Kebf 19 ıoı< Mehmet Vehbi, a.g.c., s.31 04. ıO'.I Emiroğlu, a.g.e., s.280. 110 Sahib-i Bubari Muhtasarı Tecridi, c9, s.203 111 Mehmet Vehbi, a.g.e., s.310 4. 282 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU

bulduğunu zannederek ondan kuşkulandı. Yemliha paranın Dakyanus'a ait olduğunu, dün şehirden ayrılırken ekmekçi, terzi ve değramacının bu para ile alışveriş ettiklerini söyledi. Şehirde n çıkarken Kralın Dakyanus olduğunu, hazine bulmadığını ve ekmekçinin kasasının bu para ile dolu o l duğunu ifade etti. 112 Kendisinden şüphelenenler karş ı sında Yemli ha, ekmeğe ihtiyac ı olmadığını bildirerek parasını istedi. Çünkü onların kendisini Krala şikayet edebileceğinden endişe ediyordu.ll) Sonra halk onun başına toplandı ve kendisini tanımadıklarını söyledi. Daha sonra halk onu şehirde dolaştırarak topluma teşhi r ettikten sonra Dakyanus'a götüreceğini ifade. etti. Amaç l arı hazine bulduğunu Yemliha'ya itiraf ettirmekti. Bu esnada Yemliha kendisinin Dakyanms'a götürüleceğini zan ederek korkusundan ağlamaya başladı. Onlara kendisini Kral Dakyanus'a götürmemeleri için ricada bulundu. Bu defa halk Dakyanus'u tanımadığın ı ve kim olduğunu söyledi. Halk JSrarla hazineyi nereden bulduğunu soruyordu. Yemli ha ne demek istediklerio anlayamam ı ştı. Çünkü aradan kaç yı l geçtiğin i bilmiyordu. Halini bi l mediğ i gibi neler söylediğini de bilmiyordu. Ancak bu şeh i rde doğduğunu, hazine bulmadığını, ailesini ve babasının adını söyledi. Fakat babasını tanıyan da o l madı. Orda bulunan biri sen yalancı bir adamsın diyerek çıkıştı. Bunun üzerine Yemliha, ne diyeceğini bilemedi ve yüzünü yukarı kal dırarak gözünü semaya dikti. Orada bulunanların bir kısmı bu adam delidir, bir kısmı da sizden kurtulmak için böyle davranıyor dediler. 114 Daha sonra halk geçmişte Dakyanus adında bir kralın olduğunu, fakat yüz yıllar geçti ğini söyledi. Bunun üzerine Yemliha, H ı ristiyan olan Kral Teodus'e götürüldü. 115 Yemliha huzuruna çıkardıkları kralın Teodus olduğunu görünce sakin l eşti. 116 Teodus'ün sorulan karşında kendisine ne olduğunu bilmediği ni, kendisini şehir halkından biri olarak b i ld i ğ i ni, ancak dünden beri ne kendisinin b il diği ne de kendisini tan ı yan birine rastl amad ığ mı , dün bu şeh i rde Dakyanus'un hükmettiği ni , bugün ise Teodus'ün yani kendisinin kral olduğunu söyledi. Bunun üzerine Teodus, Dakyananus,'un ölümü ,üzerinden yıllar geçtiğini, bu arada bir çok hükümdar gelip geçtiğini, kendisinin çok genç bir yiğit olduğunu, kendisin yaşına uygun düşecek bir söz söylemesini beklediğini ifade eti .ı "

Kral ona, dün şehirden ayrıld ı m diyorsunuz fakat hiç kimseyi tanımıyorsunuz deyince; ailesini, eşini, çocuklarını ve komşularını tanıyabileceğini söyledi. Bunun üzerine Kral Teodüs, Ye.mliha'dan ailesini bulmasını istedi. Kral ve çevresindekiler Yemliha ile birlikte sokakları dolaşmaya başladılar. Yemliha tanıdık hiç kimseyi göremedi ve evine giden yolu da bilemedi. Şaşkınlık içinde kalan Yemliha, Allah'a yalvardı. Bu d u ası üzerine Allah, Yemliha'ya evinin yerini bildirdi. Böylece Yemliha evinin yerini buldu. Komşuları na Yemliha hakkında sorular soruldu. Komşularından onu tanıyıp tanımadıkları konusunda cevap vermesi istensi. Kral, Yemliha'nın gösterdiği evin sahibin yaşlı bir adam olduğunu öğrendi. Karai yaşlı adama bu genç evin sahibi olduğunu iddia ediyor ne dersiniz dedi. Yaşlı adam bu evin kendisine ebeveyninden kaldığını, ona da dedesinden kaldığını söyleyerek bu gencin evin kendisine ait olduğunu iddia etmesinin yanlış oldu ifade etti.

Yaşlı adamın bu sözleri karşısında Kal, Yemliha'nın ne cevap vereceğini bekledi. Bunun üzerine Yemliha evin kendisine ait olduğunu ispat edecek delili o l duğunu söyledi. Sözüne devamla evin duvarı n da iki taş olduğunu, bunlardan birinin altmda altın, diğerinde Dakyanus'un resminin bulunduğu paranın varl ı ğından söz etti. Kıra l hemen talimat vererek duvarın kazılmasını emretti. Duvarın kazılması esnasında Yem l iha'nın bi ldirdikleri aynen otaya çıktı. Yaş lı adam elini kutuya uzattı ve buradan ipek bir mendile sarılmış bir kitap çıkardı. Bu kitap, yerin ve göğün sahibi, alemierin yaratıcısı yüce Allah'ın bilgili ve adil olduğunu ifade ediyordu. Yaş l ı adam bu manzara karşısında ağlamaya başladı. Yemliha'yı kucakladı ve bu gencin kendisinin dedesinin dedesi olduğun u söyledi. Zira bu kitapta onların başından geçenler yazılıydı. Kitaba göre bu genç

m Somer, a.g.e., s.64. m Emiroğ l u, a.g.e., s.281. 114 Emiroğlu, a.g.e., s.282. 115 Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecridi, c.9, s.203 114 Somer, a.g.e., s.l9. 117 Somer, a.g.e., s. 78. KAHRAMANMARAŞ SEMPOzyUMU 283

309 y ıl önce şehirden kaçtı, eş i yaş lı adamın dedesine hamile kaldı, o devirde şehrin krah Amelika kavminden olan ve tanrı o ldu ğ unu iddia eden Dakaynus idi. Bu yiğit gençler Kralın zulmünden kaçıp dağa gitmi ş l erdi . Bu manzara karşısınd a orada bulunan halk sevinçle ağ l ayarak Yemliha'yı kucaklad ı. ı ı s

Yemliha, başından geçenleri ayrıntılı bir şekilde Teodus'a anlattı. 11 9 Konuşmasmda daha dün Kral Dakynus'un kendilerini putlara tapmaya ve kurbanlar kesmeye zorladığ ı ru, dün akşam buradan kaçarak mağa r aya sığmdıkl anm, orada uyuduklarım, bugün uyandığını, arkadaşların yiyecek almak için şehre geldiği ni , halkın içinden biri olduğunu fakat bu halkı tanımadığını açıkladı. Teodus, Yem li ha'n ın anl attıklarını halk ve kendisi duyunca, ey kavmim bu y iğid i n anlattıkları Allah 'ın alametlerinden biridir dedi. 110 Onu dinleyenler hayretler içinde kaldılar. 121

Kral Teodus, Yemliha'dan kendilerini mağaraya götürmelerini istedi. Hep birlikte mağaraya d oğru gittiler. Şehirde kimse kalmarnıştı. 121

Yemli ha 'nın başından geçenlerden haberi olmayan mağarad aki arkadaşları, onun gecikmesinden endişeye düştü l er. Yakalanar:ak katil Kara! Dakyanus'un yanına götürüldüğü nü zannettiler. Bu end işe içinde bulunan Ashab -ı Kehf dışarıdan konuşma , yokuşa tırmanma ve hayvan sesleri duydu. Bu seslerden öyle korktular ki Dakyanus'un adamlarının kendilerini yakalamak için geldiğini sandılar. Namaza ka l ktıl ar, birbirlerine selam verdiler. Kendilerini yakalamayan gelen Kral' ın adamlarını beklediklerini söylediler. Bu arada Tcodus mağaranın kapısı önüne gelip durmuştu. 123 Yemliha kalabalı ğ ın içinden öne geçti ve ağlayarak içeri girdi. Onun ağ l adığını gört.ince içerdekiler de ağiaştı Iar. Efsus' ta neler olduğu haberi sorulunca Yem li ha da başından geçenleri ayrıntıl ı ir şekilde anlattı. 1 1• Mağarada 309 yıl kalmış olduklarını , Allah'ın Dakyanus'u ve ondan sonra nice kralla rı ve milletleri yok ett i ği ni , eğer dışarı çıkar l arsa, herkesin kendilerine sevgi göstereceklerini söyledİ. 125

Bu arada Kral Teodus, maiyetiyle birlikte haşir( Kıyamet günü, ölüleri diriltip mahşere çıkarm a.) konusunda ihtilafa düşen kimselerin yanında olduğu halde büyük bir kalabalıkla mağara önünde bulunuyordu. Teodus, halka hitabederek bunun Allah'ın mucizesi olduğunu , gençlerin mağarada uzun müddet yattıklarını, bunun insanlara bir alarnet ve delil olduğunu, kıyamet koptuktan sonra yeniden diritmenin böyle o l acağ ını, ahirette insanl arın Ashab-ı Kehf gibi diri l eceğini söyledi.

Teodus, mağara içerisine girip gençleri görünce ağ l ad ı. Gençleri m boyunlarına tek · tek sarılarak yüzlerini öptü. Gençler Teodus'a, Dakyanus devrinde kendilerine yap ılan zulmü anlattılar. Teodus ve maiyetindekiler, geniş halk kitlesi gençlerle tanı şıp konuştıı. Bu arada Teodus, içerde bak ı rdan yapılmış tabutıı gördü. Dikkatini çeken tabut şeh ri n ileri gelenler ile halkın önünde yine Teodus'un emriyle açtırıld ı. Tabutun içinden ku rşundan veya bakırdan yapılamış yazı lı bir levha çıktı. Bu levhada şunlar yazılıyd ı: "Mekselina, Mislina, Yemliha, Mernuş, Tebernu ş, Şazen u ş, Kefeş tetayyuş ve Kıtmir. Bunlar genç y i ğ i tl e r di. Melik Dakyanus'un dinlerini fitnelemesinden korktukları için kaçtılar, mağaraya girdiler. Yerleri haber verilince Melik Dakyanus, üzerlerine mağaranın kapı s ının kapanmasını emretti. Bunun üzerine mağaranın kapıs ı taşlarla muhkemce örülerek onların üzerieri kapatıldı. Biz bunların o l ay l a rını ve haberlerini yazdık ki, onlardan sonra gelen kimseler muttali olup bunu bilsinler diye." Görülen bu ınanzara ka r şısında halk hayrete düştü. Sonra Teodus ile birlikte Allah'a dua ederek şükürde bulundu. 126

m Sümcr, a.g.e., s.64-6S. / 1 " Mehmet .Vehbi, a.g.e., s.3105. 1 ~0 Emiroğlu, a.g.e., s.283. 111 Afşa ro ğlu, a.g.e., s. 183 l ı: S ümer, a.g.e., s.6S. ı:ı.ı Beyzavi'nin tefsirinde rivayet edilen kıssa burada anlatılınışı ı . Sahilı-i Buhari Muhtasarı Tecridi, c.9, s.203.

ll.l Eıniroğlu, a.g.e., s.283. 1 ~ Somer, a.g.e., s.65. ıı<~ Emiroğlu, a.g.e., s.284-28S. 284 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU

Halk bunların başlarından geçen olaya şaşkınlık içinde izledi ve dinledi. Onların söylediklerine i nandı. Onlara misafirperverlik yapmak istedi. Her biri o gençleri ayrı ayrı evlerine davet etti. Aynı daveti Teodus da yaptı ve gençlere" Gelin sizleri saray ı ma götüreyim. Vezirlik rütbesi verip evlendireyim. Hayata kal dığınız yerden tekrar baş l ayın." dedi. Bunun üzerine gençler Kralı Allah'a emanet ettiklerini, selam ve rabmetin üzerine olmasını, Allah'ın kendisini ve mülkünü korumasını, insanların ve cinlerin şerrioden Allah'a s ı ğınmasını söylediler. Devamla "Bizler eğer dünya zevklerine düşkün olsaydık, ailemizi, çevremizi, rütbe ve makamımızı, dünyevi varlıklarımızı bırakıp bu çıplak mağaraya girmezdik. Hem sizlerle bizim aramızda yaş ve zaman farkı var. Bizim zamarumızla sizin zamanınız arasında örf ve adet farkı var. An l aşmamış çok zor. Uyum sağlayamayız.m En iyisi bizi kendimize bırakın. Artık burası bizim evimiz, mescidimiz, vatanım ı z, mezanmız. Biz burada yaşayalım. Bizi rahat b ı rakın." dediler.

Gençlerin bu isteklerine kimse itiraz etmedi. Halk sessizce ve derin bir düş ünce ile dağı l dı. Efsuslular onlara içi n her gün yiyecek götürme yarışma girdiler. Devam lı gelen ziyaretçiler onları yalnız bırakmadı. Bu arada aşm derecede gelen ziyaretçiler onları istemeyerek de olsa rahatsız ediyorlardı.

Sonra gençler Teodus'a" Seni Allah'a emanet ediyoruz. Selam sana olsun. Alla'ınrahmeti ve bereketi üzerine olsun. Allah seni ve krallığını korusu. İ nsanların ve cinlerin şerrioden seni Allah'a ısınarlıyoruz" dediler.

Gençler aralarında konuşarak birini vekil tayin ettiler. O da ellerini açarak Allah'a yalvardı." Ya Rabbi, hakkımızda hayırlısını nasip eyle. Yüce katından rahmetini ihsan buyur. Şu içinde bulunduğumuz darlıktan bizi muhafaza eyle" dedi.

Allah, Aslıab - ı Kehf'i darlıktan kurtardı. Ruhları göğe çekild i. 1 :ııı Sonra yatfıkları yer olan mağarada tekrar uyudular.

Kral elbiselerini onara kefen yaptı. Her bir için altından tabut yaptırdı. Altın tabutlara konan gençler oraya defnedildi. 129 Fakat kral Teodus Ashab-ı Kehfi rüyasında gördü. Rüyasında gençler kendilerinin altın ve gümüşten yaratı l madığını, topraktan yaratıldıklarını ve toprağa dönmek istediklerini, mağarada nası l bulundularsa öyle bırakılmasını, Allah'ın kendilerini topraktan yaratt ı ğını ve tekrar topraktan d i r il teceğin i , bu sebeple altından yapı l an tabutları mağaranı n önüne attı k l arını söylediler. Teodus, sabahleyin uyanır uyanmaz mağaraya koştu. Rüyada gördüğü gibi a l tın tabutlar kapının önünde boş olarak duruyordu. Korktu ve içeri gi rmeye cesaret edemedi. Onlar kaybo l muş l ard ı. Bunun üzerine kaybolduğu yerden geli rlersc burada ibadet etıneler i , / dinlenmeleri, s ı cak ve soğuktan korunmalan için Teodus mağararun önüne bir mescit yaptırdı. Ayrıca Aslıab-ı Kehf gençlerinin uyandığı günü her yıl bayram günü olarak kutlanacağını ilan etti. 130

Bu gerçek hikayeden şu hakikatler açıkça anlaşılmaktadır. Bu gençler gibi gerçek bir mümin, hiçbir şekilde doğru l uktan ayrılmamalı ve batıl önünde boyun eğmemeli. Allah'tan başkasına kul olmamalı. inanan insan sadece maddi araçlara güvenmemeli. Her şeyin yaratıcısı ve sahibi olan Allah'a güvenip dayanmalı. Allah'ın gücü tabiat olay l arıy l a sını rlı değildir. O dilediğini yapacak güce sahiptir. Allah geçmiş ve gelecek butun insanları diriltmeğc kadirdir. Mağarada uyuyanları diriltir gibi uyandı rdı. Böylece ahirette de i nsanların dirilteceğ i ni ispatlamayan örnek oldu. 131

Bir görüşe göre Aslıab-ı Kehf, Mehdi gelinceye kadar uyuyacak, Mehdi gelince ona yardımcı olacak. Mehdi, İsa (as) ile birlikte haç ibadetini yapacaklar. Aslıab-ı Kehf gençleri İsa (as) ın havarileri olacak. İslam sancağı altına girip Mehdi ile birlikte Ye'cuc ve Me'cuc kavmiyle savaşıp zafer kazanacaklar. 131

m Afşaroğ l u , a.g.e., s. 192; Emiroğlu, a.g.e., s.285. 128 Af.~aroğlu, ıı.g. e. , s. J90 129 Somer, a.g.e., s.66. 130 Mi rat-ı K§ inat, s.318. 31 ' Ebu'l-Ala Mevdudi, a.g.c., s. 150 31 ' Afşaroğlu , a.g.c., s. 193 KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU 285

Efsus'taki Ashab-ı Kehf mescidinin mihrabı mağara tarafındaki kayanın içi oyularak yapıJdı. Mcscide küçük bir kapı ile girilmektedir ve mescidin mihrabının yönü Kudüs'e bakmaktadır. Daha sonra mescidinin önüne ve doğusuna ek mescit inşa edilmiştir. Mağaranın önüne Teodus tarafından yaptırılan mescidin yönü de Kudüs'e bakmaktadır. Günümüzde lsa Mescidi olarak bilen mescit Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat zamanında onun emriyle Maraş Emiri Hasan tarafından yaptmlmıştır. 111

d. Aslıab-ı Kehf ne zaınan uyudu ve uyandı?

Suriye Piskoposu Jean de Sarag, miladi 528 tarihinde Ashab-ı Kehf olayını ayrıntılı bir şekilde yazdı. Halk arasından destanlaşan bu olay, Gregory dü Loz tarafından Süryanice'den Latince'ye tercüme edildi.•~ Roma imparatoru, Mısır'dan sonra Filistin bölgesini hakimiyeti altına aldı. İmparator burayı tayin ettiği valilerlc yönetiyordu. 57 yıl hakimiyetini devam ettiren Roma imparatoru Sezar Augustus, Filistin bölgesinde yaşayan Yahudilein idaresini aslen Filistinli olan Herod'a verdi. Kral Herod M.Ö. 73 ve M.S. 4 yılları arasında Yahudiler üzerinde hakimiyet kurdu. Bu kral tarihte Yahudi kanı dökmekle meşhur odlu. İmparator Sezar Augustu'un saltanatının 43. yılında ve Kral Herod'un devrinde isa (as ) dünyaya geldi.'35 Aynı yılda Roma senatosu Hakim Cyrenius'u Yahudilerden vergi toplamak üzere Filistin'e gönderdi. Bu arada Yahudiler hükümete baş kaldırarak krala vergi vermenin ve insanlan tanrı kabul etmenin doğru olmadığım açıkça ifade ediyorlardı. Kral Herod ve Hakim Cyrenius vergi toplamak adına çok fazla Yahudi kanı döktü ı Ayrıca Yahudi maliarına cl koyarak mabetierine Sezar Augustus'un heykclini dikti ve ona tapmalarını emretti. · Hazreti İsa (as) doğdu. Yeni doğan Hazreti İsa (as) beşikte konuşarak mucizeler gösteriyordu. Bu çocuğun peygamber olacağı düşünülerek ona saygı gösteriliyer ve onu görmek için ziyaretçiler geliyordu. Romalı Hakim Longinus, Hazreti İsa (as) ve gösterdiği mucizeler hakkında Sezar Augustus'a haber verdi. Sezar'ın talimatı üzerine Kral Herod çocuğu aratmaya başladı. Bu sırada Hz İsa (as) iki yaşmdayd1. Annesi Meryem çocuğun başına bir musibet geleceğini düşünerek Hz: İsa (as) ile Mısır'a kaçtı ve orada iki yıl kaldı. Krallığın geleceği için çocuğun tehlike olacağını düşünen 1-lerod, Kudüs ve civarında doğan 0-2 yaş arası çocukların tamamını toplatarak öldürttü. Bu olaydan iki yıl sonra Herod 70 yaşında iken öldü. tınparater Sezar Augustus'un ölümünden sonra başa geçti ve iktidarının 14. yılında Plate'yi Yahudilere vaJi olarak gönderdi. Krallığa ise çocuk katili Herod'un oğlu Herod Antipas tayin edildi. Bu kral miladi 24-40 yılları arasında hüküm sürdü. 136 Hz. İsa 30 yaşında Hristiyanlığı tebliğ etmeğe başladı. Yahudilerin kötü ahlakını ve yaptıkları yanlışlıklarını anlattı. Bu durumda hahamlar, RomaJı müşriklere yaranmak için Hz. İsa (as) aleyhine çalıştı. İsa'nın (as) aniattıklarından rahatsız olan hahaınlar onu devrin valisi Platus'a şikayet ettiler. m isa'nın (as.) halkı valiye vergi verınemeye ve isyana teşvik ettiğini iddia ettiler. Platus Hz. isa'nın Galile'li olduğunu düşünerek onu Herod'a gönderdi. Herod Hz. isa'yı suçsuz bularak Platus'a iade etti. Platus, Hz. İsa'nın suçsuzluğunu kabul ederek serbest bırakmak istedi. Yahudiler haça onu ger diye bağHdılar. Bunun üzerine Platus, Hz. isa'yı Yahudilerin isteğine bıraku. Yahudiler vali Ponce Platus'tan tutuklama emri çıkardılar. Onlarda Hz. isa'yı Yahudi Sanhedrin'e teslim ettiler. Yahudiler Hz. isa'yı asamak istediler fakat asmadılar. Hz. İ sa'ya benzeyen Yahudi İskaryot'u suçladılar ve onu yargılayarak çarrruha gerdiler. •~ Yahudiler çarmıha /

ı:ı.1 Afşaroğlu, a.g.e., s. 194. ı ;ı..ı Afşaroğlu a.g.e., s. 195. ''~ A fşaroğlu a.g.e., s. 198- 199. 1311 Afşaroğlu , a.g.e., s. 200 m Afşaroğ1u , a.g.e., s.87 131 Afşaroğ1u , a.g.e., s. 88 286 KAHRAMANMARAŞ SEMPQzyUMU

germek istediklerinde Hz. isa 33 yaşında idi.'39 Roma imparatorluğu Avrupa, Afrika ve Asya'da hakimiyetini sağlamıştı. İ daresi altında tuttuğu eyaletleri ırkına, diğe r bir ifade ile milletline ihanet eden valiler ta r afından yönetiyordu. Bu eyaletlerden biri Kapadokya idi. Arabisos 100 (Efsus), Kapadokya eyaJetine bağlı olduğundan bu eyalet vali si tarafından idare ediliyordu. Asahabı Kehf, Roma imparatoruna karşı deği l. Ona bağ lı bölgenin valisine ka r şı mücadele etti. Sezar Neron, miladi 54-68 y ılları arasında imparatorluk yaptı. H ıri stiyan lı ğı yasakladı ve Hıristiyan olaniari ölüm cezasına çarptı rdı. Kendisi putperest olduğundan Hıristiyanlığa karş ı çıktı. .

Kapadokya'ya bağlı Efsus'un valisi (Kral) Dakyanus'ta putperest oldu ğundan Hıristiyanl ı ğa şiddetıe·- karşıydı. Tevhid i nancında olanlan işkence ile öldürtüyordu. Sezar Neron döneminde valilik yapan Dakyanus Allah'a inanan ve putlara tapmayan Aslıab-ı Kehf' i cezal andırmak 4 istedi. ' ' Yani 60 - 68 yılları arasında bu gençler Hıristiyan lı ğı kabul etmiş o l duklarından Neron'un valisi Dakyanus'un putlara tapma emrine boyun eğmedi l er.' 42 Böylece onlar 65 - 68 yılları arasında mağarada uykuya daldılar. Kral Konstantin, şehrinde ruhani meclisi toplayarak İ ncilin dört çeşidi dışında kalan nüshaların ı yaktırdı ve 325 yılında Hıristiyanlığı Roma i mparatorl u ğunun resmi dini ilan etti. Aslıab - ı Kehf, 370-375 yılları arasınd a uyandı. '43 İmparator Valentianus (364-375) Hıristiyanlığı devletin tek dini olarak kabul etti. Efsus şehrine de iyi bir Hıristiyan olan Teodus'ü kral olarak tayin etti. Valentianus gibi Hıristiyan olan Teodus Hı ristiyanl ı ğı yaymaya çalıştı ve Hıristiyan o l anları korudu .. Nitekim Aslıab- ı Kehf 309 yıl sonra. uyandığında Efsus'ta bu H ır istiyan vali bulunuyordu.',...

2. Aslıab-ı Kehfin yeri

Asabab - ı Kehf gençlerinin yeri Rum arazisinde bulunan Efsus şehrindeki mağaradır. Bu şehrin kralı Cebbar Dakyanus idi. Kralın İran meliklerinden olduğu da ifade edilmektedir.'.ıs Mağaranın konumu "Güneş doğduğu zaman ı şınlan mağararun sağına meyleder, battığı zaman da solundan makastar geçerdi" 146 ayetindeki açık l amaya uygun düşmekted ir. Bu durumda mağaranın yönü kuzey batıyadır. Çünkü kuzey batıya bakan bir mağaranm doğan güneş ışın l arı sağına, akşam vakti ise soluna değer. 147 Öğle vakti mağaranın önüne güneş değmez. Aslıab-ı Kehf, mağaranın genişçe bir yerinde yatıyor ve güneş ı şınlarını sabah akşam al ı yordu . Mağara ·geniş, düz, yaşanabilir ve ferah bir durumdaydı. 143 Uyumadan 15 gün kadar ve uykudan kal ktı ktan sonra 15 gün mağarada kalan Aslıab - ı Kehf gençlerinin gıdanın yanı sıra içme ve temizlenmeleri için suya iht i yaç l arı vard ı. G ı dayı uzaktan getirebilirler fakat suyu getirmeleri çok zordu. Yani mağarada suyunda bulunması gerekmektedir.

Aslıab - ı Kehfin, Gırnata, Amman, Mısır, Cezayir, Lefkoşe, Yemen, Yeni Delhi, Suriye, Eyle ile Filistin 149 arasında Ninova ve Belka'ya yakın yerde, Anadolu ve Afganistan'da olduğu

139 Afşaroglu, a.g.e., s. 201. 140 Gregory Abu'l- Farac. Abu'l-Farac Tarihi, Tercüme: Ömer Rıza Doğru!, C. 1, s. 164. 141 Sahib-i Buhari Muhtasarı Tecridi, c.9, s.20 1 142 Emiro~lu , a.g.e., s.293.Afşaroğlu, a.g.e., s. 203-205 143 Celal Yıldırım, ilmin Işığında Asrın Kuran Tefsiri, İstanbul , C. 7, c.7, s.3625-23626. 144 Bilmen, a.g.e., s. 1948; Afşaroğlu , a.g.e., s. 209-211 145 Eş-şeyh Muhammct Bin Ahmet Bin iyas, a.g.e., s. 212. 146 Kehf, 17. 7 " Muhamet Hüseyin Et-Taba Tabai, El-Mizan Fi Tefsiri'l-Kuran, Kum, c.3, s.255. 148 Ersoz, a.g.m., S.467. Afşaroğlu , a.g.e., s.219

l-19 Sahıh-i Buhari Muhtasan Tecrid-i Sarilı, c.9, s.200. KAHRAMANMARAŞ SEMPQzyUMU 287 -: ..... ~

söylenilmektedir. Bunların içinde Anadolu da olduğu ağırlık kazanmaktadır. 150 Anadolu'da bulunan ve adları en çok geçen bu yerler Efes, Tarsus ve Efsus'tur.ısı .. _. Hz. İ sa'nın havarisi Yuhanna'nın Efes'te yaşayıp burada ölmesi, Hz. Meryem'in burada yaşadığı iddiası, Pavlus'un uzun süre bu şehirde Hırist i yanlığı yayması buraya önem verilmesine neden olmuştur. Yani Efes Hıristiyanlarm dini merkezi olarak kabul edilmişti r.

Efes şehrine Ayasuluğ adının verilmesine neden olan, uzun süre bu şehirde yaşayan ve ölen Yuhanna'nın buraya 65-70 yılları arasında geldiği kabul edilmektedir. Yuhanna daha önce Efsus'a geldi ve Dakyanus'un zulmüne karşı halkı Hıristiyanlığa davet etti. Ashab-ı Kehfi gençlerini "de Hıristiyanlığa harnarnda tellak olarak çalışırken davet etmişti. Burada görevini tamamlayan Yuhanna, Dakyanus'un kendisini yakalayacağını anlayınca Batı Anadolu'ya gitti. Toroslarda bir müddet kaldıkt:'ln sonra Efes'e 70'1i yıllarda geldi. Yuhanna, Efsus'tan ayrıldığında Ashab,ı Kehf gençleri şehirde yaşıyordu. Bu gençlerin mağaraya sığındıklarından Yuhanna'nın haberi yoktu. Ashab-ı Kehf olayı Efes'te geçse idi Yuhanna bunu kendi yazdığı Yuhanna İnciline alırdı. Ashab­ ı Kehf olayı Efes'te olmadığından ve Yuh~nna, Efsus'ta iken bu olay meydana gelmediğinden Yuhanna inciline alınmadı.

Yuhanna, putperest olan Efes'e vardı ve halka Hıristiyanlığı öğretti. Burada uzun süre - yaşayan havari Yuhana, dördüncü İncil olan Yuhanna İncilini 90-110 yılları arasında yazdı Efsus'un ismi Efes şekLinde okunarak Aslıab-ı Kehfin Efes'te olduğu ifade edilmiştir. Ancak burada bulunan mağaranın durumu, uzaklığı, mağaranın bulunduğu dağın konumu Kuran-ı Kerim'in açık l amalarına uygun düşmemektedir.t 52

Klikya'nın merkezi olan Tarsus, 6000 yıldan beri varlığını koruyarak bugüne kadar gelmi ştir. Tarsus'un ismi günümüze kadar değişmemiştir. Roma, Bizans ve Yunanlılara ev sahipliği yapan bu şehir çok eskilere dayanan bir tarihe sahiptir. İpekyolu ve önemli diğer yollar burada geçmektedir. Şehir Babil, İran, Midyad, Asur ve Süryanilerin elinde kalmıştır. Firavunların, İsrail oğu llarının , putperes Romahiann yol güzergahmda·yer alrruştır. 1 53

Tarsus'un Efsus olarak okuduğunu ileri sürerek burada Aslıab-ı Kehf, mağarasının olduğunu söyleyenler bulunmaktadır. ıS4 Arabisus, Arabsus, Arpsus ve Ebsus şeklinde ifade edilen Efsus'un adı Tarsus ile karıştırılmaktadırlar. 155 Bunun sebebi Efsus'un admın çok değiştirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Fakat Tarsus adı tarihte hiç değişmemiş ve özgünlüğünü korumuştur. Bu sebeple Tasus'u Efsus olarak okumak, düşünmek ve söylemek doğru değildir.

Tarsus'taki mağara şehre 12 Km. uzakta Şehrin kuzey batısında 1 56 Benclus dağının eteklerinde, önünde eğilimi az olan bir vadide yer almaktadır. 157 Vadide üzüm bağları, maki ağaçları ve zeytin ağaçları bulunmaktadu. Vadinin görüş alanı geniştir. Mağaraya en yaklll köy Dedeler'dir. Mağaranm içine altı basamakla inilir. Mağara önünden 10-15 metre uzakta eskiyle yeninin iç içe bulunduğu mescit ve iki minare vardı. Eski mescit Mesut Sultan Abdülaziz (1861- 1876) tarafından inşa ettirilmiştir. Sonradan son cemaat yerine ek bir bina yaptınlarak mescit - .. ~·...... •. ı.ın Emiroğlu , a.g.e., s.276. l $ı Luis Missignon, Opera Minora, cJ, s. 151-159; Afşaroğlu , a.g.e., s. 22 1-223; Sünıcr, a.g.e., s.26-30. ·. m Afşaroğlu , a.g.e., s. 224-230 ısı Afşaroğlu , a.g.e., s. 222-223 ıs-ı Fahreddin Razi, Tefsir'ill Kebir eserinde KehfSuresinin 19. Ayetlıl tefsirinde Ahab-ı Kcbfin yeri Efsus olarak belirtildiği hale burarun ısrarla Tarsus o l duğu vurgulanmaktadır. Efsus şehrinin Tarsus olduğunu ifade etmek doğnı bir yaklaşım değildir. Çünkü Tarsus'un adı tarih boyunca hiç değişmediğinden Efsus'u Tarsus olaraki fade etmek mümkün değildir . Çünkü böyle çok açık bir hatanın yapılaması söz konusu olamaz. ay rıca Efsus Tarsus'un başka bir adı da değildir . Akgündüz, a.g.e., s.405. 1 '-\ Ahmet Firikçi, Afşin'iıı Kuruluşu ve Gelişmesi, Ankara 1994, s.30. 1 "' Şükrü Vamik, Tarih-i Evkaf-ı Ümem, c.l , s.856. Sekiz ciltten oluşan bu eser İstanbul Üniversitesi Hukuk fakültesi Kütüphanesinde bulunmaktadır. - ısı Eviliya Çelebi Elbistan'a bağlı Afşin ' deki mağarayı gördüğünü ifade ederek burada Ashab-ı Kehrin bulunmadığını söylediği belirtilmektedir. Ayrıca Evliya Çelebi'nin duyurnlara göre buradaki mağarayı an l attığı da söylenmektedir. Eğer ziyaret etmiş • olsaydı , mağaranın durumu, yanında bulunan eserler ve halk hakkında bilgi verirdi denilmektedir. Sümer, a.g.e., s.32 288 KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU

genişletilmi şti r. Tek şerefeli eski minarenin karşısına üç şerefeli yeni bir minare yaptml mıştır. 158 içeriye altı basamakla inilen mağaranın ağz ı güneye bakmaktadır. Mağaranın tepesinde, diğer bir ifadeyle üstünde çapı genişçe baca şeklinde bir delik vard ır. Öğle vakti güneşin ı şınları bu bacadan içeri girmektedir. O nedenle içeride nem ve rutubetli hava yoktur. Yaşamaya elve r işli olan mağaranın etrafında debiizler bulunmaktadır.

Tepedeki delikten veya bacadan sabah ve akşam güneşini mağara almamaktadır. Sadece öğl e vakti güneş ışınlaqnı almaktadır. Öğle vakti gelen güneş ı şıoları içeride uyuyanlara zarar verir. Mağaranın tepesindeki delikten sabah ve akşam güneşle r ini alsa bile, sabah güneşi mağaranın soluna değe r . Akşam vakti de mağaranın sağına değe r ki bu Kuran' ı Kerim' in ifadesiyle 159 uyuşmaz. " .. . Güneş doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yönelir, battığı zaman da on ları sol taraftan terk ederdi ... " 160 ayetine göre bu mağaranın sağ tarafı na sabah sol tarafına akşam güneş ışığı düşmemektedir. 161

''Tartı şmayı kazananlar mağaranın önüne bir mescit inşa ettiler. " 162 ayetine göre kral ve maiyeti, As lıab - ı Kehf gençleri tekrar uyandıklan zaman ibadet etsinler diye mescit yaptılar. Yani ziyaret amacıyla tekrar mağaraya döndüklerinde dışanda kalan insanlar bunl arı rah ats ı z etmesin diye, mağaranın tam kapısının ağzına bir mescit yaptırdı l a r . Tarsus'taki mağaranm üzerinde ve önünde eski bir mescit kalıntı sı bulunmamaktadır. Daha sonra Osmanlılar döneminde mağaranın 15 metre uzağına bir mescit yapılmı ştır. Bu mescidin yeri ve konumu ayeti kerimenin açı klamasına uygun düşmemektedir. 163

Tarsus'taki mağaranın önünde zamanın. mimarisine göre mescidin bulunması gerekir ki bu mescidin Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar döneminde restore edilerek günümüze kadar getirilmesi gerekmektedir. Oysa Tarsus'taki cami yenidir. Osmanlıların son döneminde yapılmı ş tır. Roma dönemine ait bir mescit yoktur. Çeş itl i medeniyetlere ev sah ipliği yapan Tarsus gibi bir yerde mağaranın unututması ve önem verilmemesi kabul edilebilir görülmemektedir. Hıristiyan ve Müslümanlarca kutsal bir belde olduğu belirtildiği halde burası Osmanlıların son devrine kadar unutulmu ştu r. Burarun Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlıların son dönemine kadar imar edilmemesinin nedeni, A slıab -ı Kehf mağaras ının burada olduğunun kabul edilmemesinden kaynaklanmak tad ır. Hıri stiyan ve İslam kaynaklarmda A slıab -ı Kehf mağarasının dağın sarp bir vadiye bakan tarafında olduğu bildirilmektedir. Fakat Tarsus'taki rnağara hafif bir meyille bir ovayı andırmaktadır. Burada sarp bir vadi ve dik bir yamaç bulunmamaktadır. / Gençler uykuya daldırılm adan önce 15 gün mağarada saklanarak yaşadılar. Uykudan uyandı rıl dıktan sonra da 15 gün burada kaldı lar. Bu esnada ihtiyaçlarını almak için şehre gidip er:ııak a l dılar. Bunlar taşımada hafif olan yiyeceklerdi. Suya ihtiyaçları vardı. Bunu taşımalar ı güçtü. Yedi kişinin abdest, temizlik, yemek ve içmek için günde çok miktarda suya ihtiyacı vardı. Bu kadar suyu taşımay l a ve gizlice getirmek mümkün de ğildi. Tarsus'taki mağaranın içinde ve mağaran ın yakınmda su veya dere yatağı bulunma .maktadır.

Yapılan a raştırmalara göre Tarsus'taki mağarada yatanl arın isimleri şehirdeki ve köydeki halk tarafından çocuklarına konulmamaktad ır. Halbuki onları sevenler, mağaranın önemini bilen insanlar, hatıralarını yaşatmak için burada yatan gençlerin isimlerini çocuk l arına koyarlardı. Eğer Aslıab - ı Kehf gençleri Tarsus'ta olsaydı bu böl gede yaşayan insanlan kuşkusuz etkilerdi ve çocuklarına isimlerini koyarlardı. Çünkü burada bulunan mağarada Ashab-ı Kehf gençleri yatmamaktadır. Dolayısıyla bunların isimleri b i linmediğinden halk tarafından çocuklarına konulmamaktadır. Diğer bir ifadeyle Tarsus'ta mağara vardır fakat burası Aslıab-ı Kehf değildir.

ısa Afşaroğ lu, a.g.c., s, 222-223. ı Ş? Süıncr, a.g.e., s. 3 1 -32.AtŞaro ğ lu , a.g.e ., s, 226 1 "' Kehf, 17. 161 Afşa roğ lu , a.g.e., s, 238 162 Kehf, 17 163 Afşa roğlu , a.g.c., s. 238 KAHRAMANMARAŞ SEMPOzyUMU 289

Efsus,'64 (Y arpuz), 165 bu günkü adıyla Afşin, Elbistan ilçesinin batısında ve buraya yaya beş saatlik mesafede bulunmaktadır. 166 Bugün Afşin, Kahran maraş' a bağlı bir lıçedir.ı 67 Ahab-ı Kehfi'n şehri olan Efsus, Rum beldesi şehirlerinin meşhurlarından olan Elbistan'a çok yakındır. 168 Efsus şehrini güneyden ve batıdan Anti Toros dağlannın kolu olan yüksekliği 3000 metreyi bulan Binboğa ve Berut dağlan çevrelemektedlr. Deniz seviyesinden 1240 metre yüksekte bulunan Efsus'un kuzey ve doğu yönlerinde geniş ovalar bulunmaktadu. Ovaları Ceyhan, Hunnan, Söğütlü ve Göksün ırmak ve çayları sulamaktadır. Efsusı 69 Rum diyarında, yani Anadolu'da bulunan önemli bir şehirdi r. Burada Yak ubi ye mezhebine bağlı piskoposların dini merkezi bulunmaktadır .,

Afşin'de Hititler ve Komegenler devrine ait Tilhöyük, Karaelbistan, Ozanhöyük, Karahöyük, Çavlıhan, Telafşin, Mehre, Huni ve Efsus höyiikleri gibi harabeler bulunmaktadır. Eski çağlardan beri Afşin, yörenin en büyük yerleşim merkezi olmuştur. 170 Huni, Tanır, Elbistan, Hurman şehirlerinde yaşayan halk burada büyük bir nüfus yoğunluğu oluşturmuştur.ı 7 ı

Elbistan bölgesinin en önemli şehirlerdyo biri Efsus idl. 172 Daha sonraki dönemlerde Elbistan önemini korumuş ve günümüze kadar gelmiştir. 1330 (1914) yılmda yapılan nüfus istatistiğine göre Elbistan'da toplam 49614 nüfus vardı. Bunun 47595'i Müslüman, 1200'ü Ermeni, 372'si Ermeni Katol ik ve 445' i Protestan idi. m

1302 (1885) tarihli Halep Vilayeti Salnamesi'nde Efsus'un adı Yarpuz olarak belirtilirken burada 2152 nüfusun yaşadığı, kasabanın hicretten 1628 174 sene önce kurulduğu, buranm Roma imparatoru puta tapan ve halkı puta tapmaya zorlayan meşhur Dakyanus'un darül mülkü olduğu, kasabanın civarında Benabiiyus dağında Aslıab-ı Kehf gençlerinin yaşadığı mağaranm bulundu~u bildirilmiştir. 175

Ashab-ı Kehf gençlerinin yaşadığı şehir Efsus'un176 adı Etiler döneminde Arpasus, Romalılar döneminde Arabisos177 ve Bizanslılar döneminde Arabisus, 178 Selçuklular döneminde Arabissos, 179 İslam kaynaklarında ise Efsus180 olarak belirtilmiştir. Efsus' un adım Ebsus olarak zikredenJer de bulnnmaktadır. 181

164 O bölgenin Türkmenleri Efsus'un adını Yarık olarak ifade etmektedirler. Arifı Paşa, "Elbistan ve Maraş'ta Zülkadir (Dulkadir) Oğulları Hükümeti", TOEM, 7. Sene, no 38, 1 Haziran 1332, s. 96. 1 6.' S ümer, a.g.e., s.32; A. J. Wensınck, a.g.m. 166 1324 (1906) Tarihli Halep Vilayeti Salnarnesi, s. 494. 167 Faruk Sümer, a.g.e., s.3. l(otı Yakut El-Hamavi, Mu'cemül-Büldan, Mısır 1324, c.6, s.86; Akgündüz, a.g.e., s. 427. 1 (" İbni Esir, El-Kamil isimli eserinde şöyle demektedir. Ashab-ı Kehf, Dekyus adında bir Kral'ın zamanında idi. Kendisine Dakyanus da denirdi. Efsus ismindeki Rum şehrinde bulunuyorlardı. İbn-i Esir, EI-Kfunil, c.l,s. 335; Yazır, a.g.e.,s. 348. IM Mükrimin Halil Yinaııç, "Elbistan Maddesi", İs l am Ansiklopedisi. 171 Afşaroğlu, a.g.c., s. 246-247. 172 Mükrimin Halil Yinanç, a.g.m. m BOA, DR. SN-M, Dosya no 40, Vesika no 44, Memalik-i Osmaniye'nin 1330 Senesi Nüfus İstatistiği, Dahiliye Nezareti Sicilli Nüfus İdare-i Umumiyesi MüdOriyeti, HiHil Matbaası, Babıali karşısı, Dersaadet 1332. 174 Hicret, Hz. Muhammed ve ashabının Mekke'den Medine'ye Miladi 622 yılında göç etmesidir. Bu yıl Hicri takvimin başlangıcıdır. 622 tarihinden 1628 sene önce Efsus'un bina edildiği hesaplanacak olursa, 1628-622= 1006 'da, yani milattan önce 1006 yılmda burası kurulmuştur. m 1302 Tarihli Halep Vilayeti Salnamesi, s.J82; Sümer, a.g.e., s.69; " ... Efsus şehri havalisinde Rakim nam vadide Benhalus Dağında kehf denilen bir mağara var idi. Şehr-i Efsus Dakyanus'un dar'ül n;ıulkü olup ahalisini put perestliğe teklif ederek itaat eden halas, etmeyen kati olurdu. Kişizadelerden Huda-perest gene altı Kimse bir köşede bu cebbaranın fıtnesinden halas içün dua ile meşgul idiler. Bu hallerinden ma'a yekün Dakyanus'a haber verilir... " Tibyan Tefsiri, istanbu11321 , c. 3, s. 43. ı 71' Ebull eys Es-Semerkandi Tefsirinin Tercümesi, s.865. 177 Gregory Abu'l Farac. Abu'l Farac Tarihi, Tercüme: Ömer Rıza Doğru! , C. 1, s. 164. rıs Mükrimin Halil Yinanç, a.g.m. rı<ı Ahmet Firikçi, a.g.e., s.30. 180 Tefsir Zilbd'el Asar, İstanbu l , c. 8, s. 3. ı s ı Yakut Bin Abdullah El-Hamavi, Mu'cemü 'l-Büldan, Beyrut c. 1, s.73., İbn-i Aşur, Et-Tahrir vet-Tenvir, c.l3, s.261. 290 KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU

Efsus şehri Rumlarla İra~ lılar arasında meydana gelen olaylara sahne ol u şt ur. Sadn İslam'dan Muaviye bin Ebu Sufyan buraya uğraımştır. Bu şeh ir Hz. Ömer zamanınd a Hamas ve Kanseriye valisi Ömer bin Said El Ensari tarafından tahrip edildi. Hadis ravilerinden Velid bin Mesleme, Saife savaşına katıldığı esnada Efsus'a uğradı ğını ve burada harabeden başka bir şey görmediğini haber verdi. İbni Hurdadbih, Asabab-ı Kehf'in Efsus'da bulunan kalelerden birinde olduğunu ve bu kalenin Elova'sı köylerinden birinde bulunduğunu belirtmektedir. 182

Mağaranın bulunduğu dağa Bencilüs denilmektedir. Tarih-i Kamil'de Aslıab-ı Kehf'in, Rum diyarı nın Efsus şehrinde olduğu belirtilm işt ir . Ayrıca mağaranın Efsus'un doğusunda olduğu bildirilmiştir. Buranm adı Hıristiyanların görüşüne göre Efsus'tur. Mu'cemül Büldan'da ise Efsus .. şehrin in Tarsus'un suğurunda (sın ır şehir), yani b uranın sınırlarına yakın bir şeh ir olduğu ve burada Aslıab-ı Kehf' in yeri bul unduğu açıkça ifade edilmektedir. Buna göre Ahab - ı Kehf'in şehri Tarsus değil, buranın serhadlerinde, sınırında, uç s ınır civarında bulunan bir şeh irdir. Bu şehir Elbistan'ın batısında ve altı saatlik uzaklıkta bulunan Efsu'tur. Mağara bu şe hri n batısında Bin Boğa dağı denilen küçük Toros dağının şehre bakan doğu eteklerindedir. 183

Ebul Kasem bin Revaha, Aslıab-ı Kehf'in bulunduğu şehrin Anadolu'da Elovası köylerinden birinde olduğunu ve mağaranm Bencelüs dağında bu lunduğunu söylemektedir. Halep tarihi yazarı Kemaleddin bin El Adim, 636 (1239)'da Anadolu'ya elçi olarak gelirken Efsus'a uğramı ş tır . ·- Orada bulunan Aslıab - ı Kehf mağarasını ziyaret etmiştir. Ayrıca Efsus hakkında ayrıntılı bilgi verm i ştir. Efsus şehrin i n sur l arının tamamen harap olduğunu, sadece birkaç duvardan ibaret kaldığını, şehirde otu r anların bir kısmının Ermeni o ldu ğunu ve burada ticaret yapılan bir panayırın · (Yabanlu Pazarı) bulunduğunu ve bu eski yerleşim yerinin marnur olduğunu belirtmiştir. İbni Bibi, L Sultan Alaaddin Keykubad tarafından Gögonya (Karahisar=Yeşilhissar) Melik Muzafferüddin'in elinden alındı ğını, Şam hududuoda bulunan Rumman nahiyesi,' Kalinin nehri, Aslıab- ı Kehf'in bulunduğunu, Arbasus (Efsus) şehrinin Dakyanus'un makam ve yaşadığ ı yer olduğunu belirtmektedir. ı8J

Türkler bu şehre Yarpuz adını verm i ştir. Yarpuz'un 6 km. güneyinde Tilafşin köyü bulunmaktadır. Mükremin Halil Yinanç, Tilafş i n'in adını Anadolu'yu Türk yurdu haline getiren Sultan Alparslan devrinin değerli kumandanlarından Afşi n Bey' den aldığını belirtmektedir. ıs.s Selçuklular, Osmanlıl ar ve Türkiye Cumhuriyetinde 1944 yılına kadar buranın ad ı Efsus olarak kalmış be bu tarihteAfş in ad ını almıştır. 1 86 Hz. Ömer zamanında şehir Arap askerlerinin akınianna maruz kaldı. Efsus'taki Yakubiye Mezhebine mensup piskoposlar İ slam dinini kabul etmeyince şehir kuşatı l arak harabe edildi. Daha sora Abbasi Halifesi El Mehdi 780 de Efsus'u imar ettirdi. Bundan sonra burası Müslümanların karargahı oldu. Roma ve Bizans döneminde buraya Arap şeh ri manasında Arabissos denildi. Türkleri n Anadolu'ya geçmesiyle burası Yarpuz olarak anı ld ı. Arabisus adı Süryani, Arap ve Ermeni eserlerinde Arbsus, Ebsus ve Yarpuz 187 şekl in de de zikredilmektedir. 188 Şükrü Yamik, Aahab - ı Kehf' in yerinin özellikle Afş in olduğun u belirterek Efsus'un Tarsus .- o ldu ğunu ifade edenlerin yanıldığını açıklamıştır. Efsus'un ahenk olarak Tarsus'a benzemesinden d o l ayı bu görüşün ortaya a tıl d ı ğın ı ayrıntılı bir şekilde anlatmı ştır. 189

Selçuklular döneminde Kayseri, Göksun , Elbistan, Sultan Hanı ile çevrili bu bölgede yabancılara mahsus an l amına gelen Yabani u Pazarı kurulmuştur. Pazarın Kayseri Elbistan :. aras ında Karahisar ovasınd a olduğu belirtilmiştir. Yine uluslar arası fuar niteliğinde olan bu

un Mükrimin Halil Yinanç, "Maraş Emirleri", Türk Tarih EncOmcni Mecmuası , 15. Sene, numara 85, say ı 8, 1 Mart 1341, s.91. 183 Emiroğlu, a.g.e., s275. ısı Mükrimin Halil "Yinanç, Maraş Emirleri", Türk Tarih Encümeni Mecmuası , 15. Sene, numara 85, sayı 8, 1 Mart 1341 , s.92. 1s.1 Sl\mer, a.g.e., s.4. 186 W.M.Ramyas, The Historical Geography of Asia Minor, London 1890, s.27 1.; Ahmet Firikçi, a.g.c., s.26. 187 Ko nyal ı, a.g.m., sl38. 188 Afşaroğlu, a.g.e., s, 244 1119 Şükrtl Vamik, a.g.e., c.l, s.856. KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU 291

pazarm Kayseri Elbistan veya Kayseri Halep yolu üzerinde olduğu ifade edilmiştir. Pazar Ören' in Selçuklular devrinde Yabanlu Pazarı'ın diğer bir adı olduğu anlaşılmaktadır. 190 Uluslar arası fuar olan bu pazarın önemli geçit kavşağında Efsus bulunmaktadır. 191 O devirde dünyada böyle geniş bir pazarın eşi yoktu. Uluslar arası pazarın burada kurulması bu bölgenin ve Anadolu'nun ticarete ne kadar uygun olduğunu göstermektedir. 192

Doğu-Batı yolunun bir ucu Göksün-Maraş üzerinden Halep'e gidiyordu. Bu yol üzerinde kervansaraylar inşa edilmişti. Kayseri-Elbistan-Malatya ile Kayseri-Sarız yahut Kara Kilse­ Hurman-Elbistan-Akça Derbent-Göynük-Delük-Halep yollan da önemli yollardandı. 193

Efsus, Cumhuriyet döneminde 1944 yılına kadar Elbistan'a bağlı bir nahiye iken Mükrimin - Halil Yinanç ve Hasan Raşit'in önerisi ve belediye meclisinin kararıyla Afşin adını alarak ilçe olmuştur.

Türkmenler bir taraftan Anadolu'ya göç ederken diğer taraftan da Elcezire ve Suriye'ye doğru göç ediyordu. Hicri 458 (1067) senesinde bir çok Türk kabileleri Elcezire'yi almaya çalışırken bunların bir kısmı da Güney Anadolu'da Rum topraklarını fetih etmeye başladı. Maraş 351 (962) tarihinden beri Bizans İmparatorluğu'nun idaresi altında bulunuyordu. Burayı fetih eden Türkmenlerin başında Afşin Bey adında biri bulunuyordu. Afşin Bey, Sultan Tuğrul Bey'in kumandanlarından biri olup Bağdat Şahneliğinde (Emniyet Müdürlüğü görevi) bulunmuştu. Sultan Alparslan zamanında da büyük makamlara getirilmişti. 194

Selçuklu kumandanlarından Alparslan ' ın sağ kolu Afşin Bey'in195 ismine izafeten buraya Afşin isim verilmiştir. Çünkü Afşin Bey, Afşin' in 6 Km. güneyi nde Tilafşin ovasınpa Bizanshlarla yaptığı büyük bir savaşı kazanarak burayı 1182'de Selçuklu topraklanna katmıştı. Afşin Bey, burada kendi adına Tilafşin höyüğünü yaptırmıştı. 1 96

Selçuklular döneminde Afşin'e ayrı bir önem verildi ve burası stratejik bir üs olarak kullanıldı. Ayrıca Aslıab-ı Kehf'e saygı gösterilerek buralar imar ettirildi. Dulkadiroğullanndan Süleyman Bey, buraya bir mescit, bir medrese ve bir eser yaptırarak ayrı bir önem verdi. Eğer Süleyman Bey, Aslıab-ı Kehf'in burada olduğunu kabul etmeseydi buraya önem vermez, mescit ve medrese yaptırmazdı. 197

90 ' Faruk Sümer, "Yabanlu Pazarı", Türk Danyası Araştırmaları Dergisi, Ağustos 1985, sayı 37, s.l6, 20,32. 19 ' SUmer, a.g.m., s. 4, Afşaroğlu , a.g.e., s. 247 192 Sümer, a.g.m., s.33. m Sümer, a.g.m., s.4. 1 "' A fşin, Sultan Alpaslan ' ın :Omerasından birini öldürmüştu . Bu sebeple Sultanın kendisini cezalandırmasıodan korkarak maiyetinde bulunan askerleri ve aşiretleri alarak batıya doğru kaçtı . Fırat nchrini geçerek rast geldiği memleketleri yağmalatıp zapt etti. Anadolu'yu fetlleden kumandanların en büklerinden olan Afşin , Maraş, Antakya bölgesini ve diğer Rum topraklann ı tahrip etti. Romen Diyojen Bizans İmparator'u olduktan sonra Afşi' io tarruzlarıoa son vermek için büyük bir ordu ile Kilikya'ya kadar geldi. Niksar'da bulunan Türk askerlerini geri çekilmeye mecbur ettikten sonra güneye döndü ve Göksun yoluyla Maraş'a ulaştı. Ordusunu bir kısmını ayırarak o sırada Fırat sahilini tehdit eden Türk Kumandanlarından Emir Has İnal ' e karşı gönderdi. ise de burada hezimete uğradı. Bunun üzerine İmparator bizzat Emir Has İnal ' in üzerine yürüyerek Türkleri ricata mecbur etti. Bu esnada Emir Afşin , maiyetine çok miktarda asker toplayarak Malatya'dan Kayseri'ye geldi. İ mparator ' a gUcenen generallerden biri de Afşin ile birlikte hareket etti. İmparator , Afşin ' in üzerine yürümek istedi. Bunun üzerine Afşin geri dönerek doğuya ilerledi. Antakya ' yı kuşatarak burayı haracıi bağladı . Mükrimin Halil Yinanç, "Maraş Emirleri", TOrk Tarih Encomeni Mecmuası, 14. Sene, numara 82, sayı 5, ı Eylül 1340, s.289. 195 Daha sonra Sultan 'ın nazarınila değerini kaybetmiş olan Afşin-1 . Çeniden teveccülıünü kazanmak için Anadolu gazalanna devarn etti. 461, 462 e 463 yıllarında devamlı Anadolu içlerin ~ taarruz etti Likaonya ve Firikya sınırlarındaki şehirleri yağmaladı. Bu başarılarından sonra Afşin, Sultan Alp Arslan'ın afiina nail oldu. Malazgirt zaferinden sonra Anadolu içlerine fethe memur edildi. Afşin Anadolu içlerinde iken arkadaşlarından Ahmet Şah Halep'in kuzeyinde Türklere başkanlık etmekteydi. Ahmet Şah'ın katlinden sonra Afşin 471 de Anadolu'dan Suriye'ye döndü. Mükrimin Halil Yinanç, "Maraş Emirler", Türk Tarih Encümeni Mecmuası, 14. Sene, numara 82, sayı 5, 1 Eylül 1340, s.290. l% T~l höyük, tümsek demektir. TilatŞin ismi Afş in hÖyüğü aıılamındadır. Buranın adı Höyüklü Köyü olarak değiştirilmiştir.

Afşaroğlu, a.g.e., s. 252, 197 Akgündüz, a.g.e., s.429. 292 KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU

Tarih-i Kamil'de Aslıab-ı Kehf'in Rum beldelerinden Efsus şehrinde olduğu bildirilmektedir. Yani Efsus Rum şehirlerinden biridir. 198 Ayrıca müfessirlerin çoğu Aslıab-ı Kehf'in Efsus'ta olduğunu açıkça belirtmektedir. 199 Elbistan'ın altı saat batısında Binboğa denilen küçük bir Toros dağının nahiyeye bakan doğu eteklerinde bulunan inağara olduğunu ifade etmekedir.200 İslam müellifleri mağaranın önüne bir kilise (mescit) yapıldığını belirterek Aslıab-ı Kehf'in yerini tarif etmektedirler. Müslümanlar da Aslıab-ı Kehf mağarasının Efsus'ta olduğunu, doğrudan doğruya ~fsus'ta yaşayan halktan öğrendi. Çünkü burada yaşayan halk, nesilden nesile Aslıab-ı Kehf' in başmdan geçenleri anlatmaktadır. Selçuklular döneminde Ashab- Kehf külliyesinin yapılmasında burada bulunan kilisenin varlığı ve Anadolu'da yaşayan Hıristiyanlarının buna inanmalan önemli bir etken oldu. Yani Selçuklu valisi sadece Müslümanların hatıralarma ve haberlerine dayanarak buraya külliye yaptırmadı. ıo 1 r Mağaranm önündeki kısım, caminin inşasından önce bulunmaktaydı. Bu yapı Bizans kaynaklarına dayanmaktadır. Sonradan yapılan cami bunlara uyumlu bir şekilde birleştirilmiştir. 2oı

Aslıab - ı Kehf'in Elbistan'ın batısında Efsus'ta olduğunu bilen Hacı Bektaş Veli, buraya uğrayarak mağarayı ziyaret ·etti. Mağarada erbain çıkardı. Yani çile çıkarmak için mağaraya kapanarak burada kırk gün kaldı. Çile çıkardıktan sonra Kayseri 'ye doğru yola çıktı. 203

Efsus'ta yaşayan halk, Aslıab-ı Kehf'in hatırasını canlı tutmak için burada yatan gençlerin isimlerini çocuklarına koymaktadır. Afşin Nüfus Müdürlüğü kayıtlarında Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş ve Tebernuş gibi isimleri yoğun bir şekilde bulmak mümkündür.2().l Hatta Kahraman Maraş halkı da çocuklarına Aslıabii ve Tebernuş gibi isimler koymaiytadır. Eğer bu bölgede yaşayan insanlar, Aslıab-ı Kehf' gençlerini sevmeseydi ve bu gençler burada olmasaydı halk geleceğinin güvencesi olan ve canından çok sevdiği çocuklarına bu isimleri koyar rruydı?

Kayseri'nin 30 km. batısında ve Kızılırmak nehrinin kenarında Yemliha kasabası ' bulunmaktadır. Kasaba halkının ifadesine göre Afşin'de bulunan Aslıab-ı Kehf gençlerinden Yemliha buraya gelmiştir. Halk ta onun anısına bu ismi kasabasına vermiştir. Halk sevdiği ve yakınmda bulunan Aslıab-ı Kehf'in burada olduğuna inandığından onların adını kasabalarına da vermeyi uygun bulmuştur.

Yavuz Sultan Selim tarafından Kayseri Mutsarrıflığına tayin edilen Şehsuvaroğlu Ali Bey de Barsam köyünde Aslıab-ı Kehf adına zaviye yaptırmış ve bunun yaşanınası için de emlak ve _9-kar vakıf eylemiştir. 205

'3. Efsus Aslıab-ı Kehf

Elbistan'ın 25 km. kuzeybatısında ve Atlas yazısının batı tarafııun sonunda bulunan Efsus'ta geçmişteki görkemli döneminin şahidi olan bir çok eski eser bulunmaktadır. Bugün burada oturan halkın tamamı Türkt'ür ve halk tarırnla uğraşmaktadır. Buranın adma Yarpuz da denilmektedir. Efsus adı Arabasus'tan gelmektedir. Halk arasında Dakyanus ve Aslıab-ı Kehf hakkında pek çok konular bilinmekte ve bunlar ağızdan ağıza nakledilmektedir. 2()(, Bugün dahi yediden yetmişe halk

198 Muhamet Hüseyin Et-Taba Tabai, a.g.e., c.3, s.255. 1 ~"~ Bağavi , Tefsirül ' Bağavi , Beyrut, c.3, s.l45., El-Maverdi, En-Nüketü ve'I-Uyun, Tefsirül'maverdi, Beyrut, c.3, s.287., Taberi, Camiui'Beyan Fi-Tefsiri'l-Kur'an, Beyrut, c.8, s.l34. 200 Emiroğ lu , a.g.e., s.275; Mükrimin Halil Yinanç, a.g.m. 201 Sümer, a.g.e.,s.39. 202 T Özgüç-M. Akkök, Afşin Yakınındaki Eshab-ı Kehf Külliyesi, Yıllık Araştırmalar 1, s.84. 2(ıj Manakıb-ı Hac ı Be ktaş-ı Veli "Vilayetname", Hazırlayan: Abdülbaki Gölpınarlı, İnki l ap Kitabevi Yayın ve Tearet A.Ş . , istanbul, (tarihsiz), s. I 8. 20 " Afşaroğlu , a.g.e., s.275. 205 Mesut Özden, a.g.t., s.62. :ıo. Mükrimin Halil Yinanç, "Maraş Emirleri", Türk Tarih Encümeni Mecmuası , 15. Sene, numara 85, sayı 8, 1 Mart 1341 , s.91. KAHRAMANMARAŞ SEMPOzyUMU 293

tarafından aktanlan bilgilerle olaylar can1ılığı ru korumaktadır. Ku şaktan Kuşağa aktarılan bilgiler ve batıralar Ash abı Kehf' in şehr inin Efsus o lduğuna şüphe bırakmamaktadır. 207

Afşin kazasının kuzey batısında 6 km uzaklıkta Bencilüs dağının güney doğusunda Binboğa dağının eteklerinde, Toroslara bağlı tepenin Afşin'e bakan tarafında, vadiden bir hayli yüksekte sarp bir yamaçta Aslıab - ı Keh mağarası l08 bulunmaktadır. 209 Biruni, Salebi ve Makrizi gibi bilim adamları Aslıab-ı Kehf' in Efsus'ta2 ıo olduğunu belirtmektedir.211 Gençler uyanıp tekrar kaybolduktan sonra ibadet etmeleri için buradaki mağaranın önüne İsa Mescit' i yapılmıştır. Selçuklular devrinde bu rası büyük bir külliye ile donatılmıştır. Külliyede cami, ribat ve han bulunmaktadır.

Ashab-ı Kehf'in önünde bir kilise vardı. Müslümanlar burayı aldıkları bir mescit inşa ettiler. Bugün orada bu 'mescit bulunmakatadır. 212

Mağara, kutsal mağara ve onun önündeki ibadet yeri olmak üzere ikiye ayrılır. Mağaranın tavanı düz ve yere batmış gibi olduğundan engindir. Mağaranın batı yönünde şe kil s i z uç tarafınd a bi r pınar vardı r. Halk arasında bu pınara zemzem suyu da denilmektedir. Pınar tavandan damlayan su l arın tabanda birikerek bir çukura de l'ına sı sonucu oluşmu ş tur. Su soğ uk ve güzel bir içme suyudur. Mağaranm geri kalan klsmı dikdörtgen şeklindedir. Mağaranın önünde yine dikdörtgen şeklinde bir bölme bulunmaktadır. 213 Mağararun içi gen i ş olup içi geniş ve huzurludur. içerde klif ve nem kokusu yoktur. Kuru ve ferah bir havası vardır. Mağaranın önünde yine dikdörtgen şeklind e bir bölme bulunmaktadır. Buradan ibadet yerine ulaşılır. ibadet yerinin kemer ve tonozları tu ğla ile, duvarları ise moloz t aş ile inşa edilmiş tir. Burada sadece kuzeye açılan b,ir pencere vardır. Mağa raya do ğ ru duvarın Uzer inde m ermer bir mihrap vardır ki halk buna vaftiz • 1 taş ı demektedir. H ıris ti yanların çocu klannı bu taş üzerinde vaftiz ettirdiği söylenmektedir. Ibadet yeri olarak kilise Bizans devrinde yapılmıştır. ıı • Mağara şehre çok yak ı olduğundan. Önünden aşağı doğru bakıldığında şehir rahat bir şekilde görünür. Mağaranın yeri vadinin sırtından sarp bir yerde bulunduğundan gizlennıesi kolay bulunması zor ve ücra bi r yerdir. 2 ı 5

Aslıab-ı Kehf mağarası o larak gösterilmeye çalışı lan di ğer mağaraların içinde ve yakın çevresinde su bulunm amak tır. İnsan ların yaşamasında temel ihtiyaç sudur. Yedi gence ve bir de köpeğe günde kaç litre su gerekir? Bu suyu nereden alıyo rlar? Efsus'taki mağaranın içinde içimi hafif, temiz ve soğuk su bulunmaktadır. Gençleri ve köpeğin su ihtiyacı, ayrıca abdest almak ve tcıniz l enmck gibi ihtiyaçlar bu su ile kar şı l an mJştır. Mağaranın üstünde yemi ş ağaçlarım n kökleri ve bu köklerden çıkan fidanlar hala durmaktadır. Yiğit gençler bu ağaçların meyvesinden yemiş lerdir.

Afşin ' in kadınları eski bir geleneğe bağlı olarak niyet tutup bu ağaçlara iplik ve bez parçaları bağlamaktadırlar.

Afşin'deki Aslıab - ı Kehf mağarası güneş teorisine ve Kehf Suresinin 17- 18 ayetlerinde bahsedilen şekle uymaktadır. Güneş ı şınları n ın mağaraya sabah ve akşam üstü düşmesi, ınağaranın sağı na ve soluna ın ey l etnıes i için yönünün kuzey batıya olması gerekir. Bu mağaradan başka dün yanın hiçbir yerindeki mağaralar, yön olarak kuzey batıya bakmamaktadır. 2ı 6

Batı kaynak larına göre adı Arabıssus ( Efsus ) olarak geçen Aslıab -ı Kehf'in bulunduğu şehir

~7 İbnü i ' -Esir, a.g.e., c. 1, s.355., Muhammed bin ibrahim Es' Sa' lcbi, Kasasü 1 1 Enb ~a. Mısır, s.235. ı<>~ Mevla Ali Muhammed el Becavi- Essyyid Şahata, Kasasui ' Kuran, Mısır I 969, s.272. ım A rifı P~a. a.g. m. , s.96. wı 324 (1906 Tarihli Halcp Vilaye ti Sa l naıncsi , s.393; MUkriın in Halil Yinanç, a.g.m. ı ıı Somcr, a.g.e., s.68. m Eş-şeyh Muhammeı Bin Ahmet Bin iyas, a.g.e., s. 21 2. m Ahmet Firikçi, a.g.e. s.29. lı • Sü ın er, a.g.c., s.46. 115 Afşaroğlu , a.g.e., s.264 11 • A fşaro ğl u , a g.c., s. 265-266 294 KAHRAMANMARAŞ SEMPQzyUMU

yani Afşin, Kapadokya'da bulunmaktadır. Burası Romalıların önemli bir vilayeti olmuştur. Efes'ten başlayan kral yolu Ankara, Efsus,m Musul (Ninova)'dan geçerek İran'ın Basra Körfezi yakın l arındaki Persapolis şehrine kadar uzanır. Nitekim Dakyanus, Aslıab-ı Kehf gençlerine düşünmeleri ve söylediklerine uymaları için kısa bir süre mühlet vererek Ninova şehrine birkaç gün içinde gidip gelmiştir. Efsus şehri Ankara veya Mersin civarında olsaydı Dakyanus'un birkaç günde Ninova'ya gidip gelmesi mümkün değildi. 2 18 Afşin'deki mağaranın önünde ibadethane olarak İsa Mescidi bulunmaktadır. Mescidin mihrabı buradaki kayaya oyularak yapılmış ve günümüze kadar gelmi ştir. Ayrıca mescidin kıblesi Kudüs'e dönüktür.119

4. Aslıab-ı Kehfin isimleri

Aslıab-ı Kehfin isimleri konusunda tartışma olmuştur. Sayıları üçtür, dördüncüsü köpekleridir diyenler Necran Hıristiyanları ve Hz. İ sa' nın uluhiyyetine inanan Yakubiye Mezhebinden Seyyit adında biri ve ona tabi olanlardır. Onların sayıları beştir, altıncısı köpekleri diyenler Hıristiyanlardan Allah'ın üçün üçüncüsü olduğuna inanan Nastutiye Mezhebinden Akip isminde Hıristiyan ve onun arkadaşlarıdır. Müslümanlar da yedidir sekizincisi onun köpekleridir dediler. Bu tartışma Hz Muhammed'in (as) huzurunda meydana geldi. Sayıları yedi diyenierin doğru olduğuna da "Onların sayısını az kimse bilir " demekle işaret edilmiştir. Çünkü Müslümanlar Hz. Muhammed'den (as) işittiklerini söylediklerinden dolayı onların haberi doğ rudur . m

Efsus halkı arasında söylenen ve aslıab-ı yemin olan Aslıab-ı Kehf'in isiınieri Yemliha, Mekselina, Mislina dır. Aslıab -ı yesarın isimleri Mernuş, Tebernuş, Şazenuş tur. Çobanın adı Kefeştatayyuş ve köpeklerinin ismi Kıtmir dir. 221

Fahretttin Razi, Hz. Ali den rivayet edilen habere dayanarak Aslıab - ı Kehf'in isimlerini belirmiştir. Buna göre Aslıab-ı Kehf'in isimleri Yemliha, Mekselmina, ve Mislina, Mertones, Debernoş , Şazenuş'tur. Bunların ilk üçü Dakyanus'un sağ tarafından bulunan vezirlerin, diğer üçü ise ' sol tarafında bulunan vezirlerin oğullarının adıdır.= Dakyanus, bu gençlerin babalarıyla yapacağı işleri iştira ederdi. Yani bunların babaları Kralı'ın çok yakın danışmanlarıydı.Yedincisi onlara yolda katılan çoban Kefeştetayyuş, sekizinci ise çobanın köpeği Kıtmir'dir. Hz. Ali, bunların bulunduğu yerin Rum diyarındaki Efsus (Afşin) şehri olduğunu bildirmiştir. 223 Hz. Muhammed (as ) Aslıab-ı Kehf isimlerinin çocuklara öğretilmesini tavsiye etmiştir. İbn i Abbas'a göre Aslıab-ı Kehf gençlerinin uyuduğu mağara Efsus'tadır. 224 Yine İbni Abbas'dan nakledilen bir rivayete göre Aslıab-ı Kehf'in isimlerini öğrenmek ve yazmak, musibetten kurtlllmak ve ateşi söndürmek için elverişlidir. Bir kağıda yazılıp ateşe atılsa ateş söner. Çocukların ağlamamas ı için yazılıp yanına konursa ağlamaz ve hasta ise şifa bulur.225

Asahb-ı Kehf'in Türk denizciliğinin manevi koruyuculan olduğuna inanılmaktadır. Aslıab-ı Kehf'in isimlerini gemi şeklinde yaz ı lması bu inançtan ileri gelmektedir. Gerçekten on l arın isimleri çizilen gemilerin kenar l arını, yelkenlerini ve küreklerini ol uşturduğu görülür. Bunlar gemilere asılır ve onların · gemileri batmaktan kurtaracağına in anılır. ~26

m Bilmen, a.g.e., s. 1949. 218 Afşaroğlu, a.g.e., s, 268 119 Afşaroğlu , a.. g .e., s. 269 no Mehmet Vehbi, a.g.e., s.3107. ~~ Mehmet Vehbi, a.g.e., s.31 07; Aşık, a.g.e., s.224 222 Sümer, a.g.c., s.22. 223 AfŞaroğlu , a.g.e., s. 132; Mehmet Vehbi, a.g.e., s.3107. u • Konya! ı , a.g.m., s.139. ns Mehmet Vehbi, a.g.e., s.3107. :u.ı. Sümer, a.g.e., s.66,55. KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU 295

Ashab-ı Kehf'in isimlerinin yazılı olduğu kağıdı üzerinde taşıyan kimse kaza ve belalardan korunu, tüm korkulardan emin olur. Doğum yapan kadının üzerine takılsa doğum · sancısı çekmez, kolay doğum yapar ve çocukları sıhhatli olur. Yine bu kağıt uyuyamayan birinin yanına konsa uyur. Kağıt suda eritilerek hastalara suyu içirilse şifa bulur. Eve konsa evde yangın ve hırsızlık olmaz. Aile fertleri evde huzur ve sıhhat bulur. 227 Aslıab-ı Kehf'in isimleri yazılı kağıt, karada, denizde ve havada giden vasıtalarm üzerinde bulundurtılsa bu vasıtalar emniyette olur. Yine bu kağıt ağlayan çocuğun yastığının altma konulsa ağlaması kesilir. 228

Bi r kimse Ashab-ı Kehf'in isimleri yazılı kağıdı üzerinde taşısa o şahıs korkudan emin olur ve isted iği ne ulaşır. 229 Ashab-ı Kehf'in adı karınca duasında zikredilrnektedir. Bu dua müşterisi eksik olmasın diye dükkaniara asılmaktadu. Nitekim Kayseri Bedesteni'nin güney yan bölümünde açılan kapının üzerinde Aslıab-ı Kehf'in isimleri yazıhdır.:oo Aslıab-ı Kehf'in uyudukları mağara halk tarafından evlenme, çocuk sahibi olma, bir hastalıktan ~urtulma ve bazı dilekierin gerçekleşmesi veya sadece 23 sevap kazanmak amacıyla Ramazan ayınqa çok ziyaret edilmektedir. ' Diğer zamanlarda da halk burayı sık sık ziyaret ederek saygısını ve sevgisini göstermektedir.

B. Efsus Aslıab-ı Kehf vakıfları Bizans ve Selçuklular devrinde Aslıab-ı Kehf çevresinde dini, sosyal ve eğitime yönelik vakıf eserler yapllmış ve bunların yaşaması için vakıf gelirleri tahsis edilmiştir. Yedi Uyurlar olarak d~ ifade edilen bu yere XIII. yüzyılda mescit, tekke ve misafirhane yapılmıştır. Bu eserler tarihi değerlerden başka sanat değeri olan abidelerdir. 232 Bu faaliyetlerin en önemlisi Selçuklu Devletinin Maraş valisi (Emiri) Nusrettin Hasan Bey tarafından yapılmıştır. 233 Nusreddin Hasn Bey'in babası İbrahim Bey ile dedesi Hüsamettin Hasan Beyler de Maraş emirleri :idi. Bu bölge II .Kılıç Aslan tarafından onlara yurtluk-ocaklık olarak verilmişti. Nusreddin Hasan Bey, I.Sultan Gıyasettin Keyhüsrev devrinden itibaren Maraş Bıniri olarak bulunmaktadır.ı.14 Gıyasettin Keyhüsrev 1211 yılında ölünce yerine Hasan Bey'in önerisi üzerine büyük oğlu İzzettin Keykavus geçirilmiştir. Bu husus onun ne kadar itibarlı olduğunu göstermektedir.235 Nusreddin Hasan Bey 630 (1233) tarihine kadar,236 yani 30 sene Maraş Bınirliği görevinde kaldı. 23' Fakat 1234'te Sultan Alaaddin Keykubad tarafından öldürüldü.238

227 Afşaroğlu, a.g.e., s. 124; Mehmet Vehbi, a.g.e., s.3 107. ı:ııı Aşık , a.g.e., s. 225. 2 :!!> Numune-i Kudret-i ilahiye Fi - Beyan -ı Kıssa-i Mükemmelc-i Ashab-ı Kehf, İstanbul, 1291 , s. 27. 230 M. Çay ırdağ, "Kayseri Kitabelerinden XV. Ve XVl. Yüzyıllarda Yapıldığı Anlaşılan Osmanlı Yapıları", Vakıflar Dergisi, 1981 , Xlll, s 574; Sümer, a.g.e., s.66. 231 Sümer , a.g.e., s.21. m Faruk Sünıer, "Ceridlcr",Türk Dünyası Tarih Dergisi, Aralık 1988, sayı 24, s. ı. :m Ahmet Firikçi, a.g.e. s.28. 234 Nusreddin Hasan Bey Sultan 1. Gıyasettin Kehüsrev ya nınd a mevki ve itibar kazandı. Sultan Keyhüsrev'in 605 (1209) senesinde Kilkya Ermeni Kralı Liton'a karşı olan seferinde maiyetinde bulundu. Sultan G ıy asettin bu sene içinde Maraş'a geldi. Halcp hükümdan Melik zahir Gazi Bin Selahattin Yusfa haber göndererek Ermeni Kıralı ' nın üzerine yürümek niyetinde olduğunu bildirerek kendisinin de bu sefere katılmas ını teklif etti. Halil Yinanç, "Maraş Emirleri", Türk Tarih Encümeni Mecmuası , 14. Sene, numara 83, sayı6, 1 Teşrin-isani 1340, s. 347. / 235 Sümer, a.g.e., s.l41. Halil Yinanç, "Maraş Emirleri", Türk Tarih Encünıeni Me.cmuası, 14. Sene, numara 83, sayı 6, 1 Teşrin -i sani 1340, s. 348. 136 Halil Yinanç, "M araş Emirleri", Türk Tarih Encümeni Mecmuası , 15. Sene, numara 85, sayı 8, 1 Mart 1341 , s. 90. ~ 7Nuseddin Hasan Bey 630 (1232) senesine kadar Maraş Emirliğinde kaldı. Sultan Keykubad 631 ( 1234) senesinde, Mısır Sultanı Melik Kamil Anadolu'ya tecavüı Uzerine bütün ordusuyla karşılamaya gitti ve Akça Derbent'te bütün Mısırlıları geri çekilmeye mecbur etti. Maraş valisi Nusreddin Hasan Bey herhangi bir sebepten dolayı bu sırada öldürüldü. Halil Yinanç, "Maraş Emirler", Türk Tarih Encumeni Mecmuası , 15. Sene, numara 85, sayı 8, 1 Mart 1341, s. 91. m Mükrimin Halil Yinanç, a.g.m. 296 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU

Nusrettin Hasan Bey 1215-1233 tarihleri arasındalJ9 burada kilise harabesi üzerine bir cami, bir kervansaray ve bir ribattan oluşan büyük bir külliye yaptırclı. 240 Bu tesisin korunması, burada hizmet edenlerin i aşe ve ziyaretçilerio gerekli masrafl arını karşılamak için atlas yazıs ı adı l a bi linen Efsus arazisindeki köylerin çoğunu vakfetti. 241 Ayrıca Selçuklu Su l tanı I.Alaaddin Keykubat tarafından vakıf gelirleri tahsis edildi. Kitabelerindeki kayda göre ribat, İzzeddin Keykavus devrinde 612 ( 1215) yılında, 242 cami Alaaddin Keykubat zamanında 630 (1233) tarihinde inşa edildi.243 Selçuklulardan · sonra bölgede kurulan Dulkadir Oğulları, Aslıab-ı Kehf vakıflarını yenileyerek tamir ettirdikleri gibi eski tesisiere yenilerini ilave ettirdiler. Dulkadir beylerinden Süleyman Bey, Aslıab-ı Kehf'te bir buk'a ( zaviye orta dereceli okul ) yaptırdı. Süleyman Bey'in oğlu Alaüddevle Bey (1480-1515), babasının yıkılmış olan b uk ' ası ile birlikte ilave ve değişik li k l erle misafirhane olarak kullanılmış olan kcrvansarayı tamir ettirdi ve 1500'de bir medrese yapt ı rdı. 2A4 Rüstem Bey'in kızı Şems Hatun da 1501 'de bir mescit yaptırdı. Şehsuvar Ali Bey'in veziri Minnet Çelebi Mescit'i DuJkadirli eseridir ki Kaba Nayip Mesciti 2A5 ad ıy l a tanınan bu mescit Kanuni Süleyman devrinde 1531 yılında in şa edildi. Nasırüddi n oğlu Süleyman Bey, Aslıab -ı Kehf'teki kümbet, mescit ve medreseyi tamir ettirdi. Pınarbaşı köyünü, Neşait, Resü l hacılı , Küçük Su bi, Büyük Subi, Çanakçı Avşar mezralarını , Ceritli, Bonuğunlu ve Ebu Leyla Cematını, Efsus Köyünün yarıs ı nı, bunların bütün şeri (yasal) haklarını, örfi vergilerini ve Aslıab- ı Kehfin Pazar vergisini serbest bir şekilde vakıf etti.l-16

Dulkadir Bey l iği devrinde camii, mescit, medrese, ribat ve zaviyelerle külliye haline gelen Aslıab - ı Kehf tesislerine eskilerine ilave olarak yeni vak ı f gelirleri ayrıld ı. 2A7 Nurettin Hasan Bey, Aslıab-ı Kehf külliyesinin harap olmaması için Efsus'un civarındaki köy ve ekinliklerin çoğu nu vakfetti. 248

139 AkgündÜZ, a.g.e., s.419 ı.oo Sümer, a.g.e., s.39. z.oı Ashab-ı Kehf de bulunan kitabelerden yalnı z ikisi Nusrcddin Hasan ad ı nadır. Birincisi: Ashab - ı Kchfin güney tarafındaki çile han~ kap ıs ındaki mahkOk kitabcdir. Bu kitabe şöyledir. Bismillahirrahmanirrahim. İnnema ya'muru mesacidall ahi men amene billahi vel-yevmi l -alıiri ve ekamcssalatc. Emera bi- iamareti hazihirribatil -mübareki fı eyyaınis-su l tanil-ğalib şe hinşalıil-izami maliki rikabil-ümemi subüles-,sclatinil-Arabi vei-Acemi İzzüdünya vcd-din ebü'l-feth Keykavus bin Keyhüsrev bürhaııe emirül mürninine el emir-i sipehsalar el-acilül- kebir el-alimül-adil nassarahullahu1-muhtace ila rahmetiilahi Ebu Al i El-Hasan Bin İb rah im Es-Sultani. Fit-tarih-i şe hri Ramazan senete isna ~ere ve sirte rnie. "Türkçesi: Bağışlayan ve yarlıgayan Allali'ın Adıyla. Allah (c.c .)'ın mescitlerini sadece Allah(c.c)'a, ahiret gUnüne ve namaza inananlar yaparlar. Bu tekkenin (ribat) yapılmasını, Galip Sultan Ulu Şehinşah milletierin sahibi Arap ve Accm sultanlarının efendisi ve din in kudreti, Fatihler fatihi emirü'l-mü'minin burhani, Keyhüsrev oğlu Keykavus zamanında ulu, yüce, bilgili, adil emir ve kurnandan - Tanrı ' nın yardı mına ve rahmetine muhtaç.- Sultana rnensub İbrahim oğlu Ebu Ali Hasan Emretti. Bu altı yüz on iki yılının Ramazan ayında (12 15 Ocak ayı veya 1216 Şubatı) tamamlandı. İkincisi : Ashab_ı Kehfiıı tekyesi kapısındaki kitabedir. Bu kitabe 1320 tarihinde tamirat esnasında duvar içinde bulunarak yeniden inşa olunan kap ının üzerine konulmuştur . Bu kitabe de şöy l edir. Emera bi-irnaretir-ribati rı- eyyamis-sultanil­ muazzam alaüdilnya vcd-diıı Ebül-feth Keykubad bin Keyhüsrev nasıra em irü lrnü ıninin ala emri nıclikil-ümera Nusreddin Hasan bin İbrahim eazallabü ensarehu fi-senete selase ve sirte mic. "Türkçesi: Bu ribatın i nşasın ı dünya ve dinin yücesi Ulu Sultan Fatihler fatihi ve Ernirü'l-mü'rninin'in yard ımcı s ı Keyhüsrev oğ lu Keykubad devrinde beylcrbcyi İbrahim oğlu Nusreddin Hasan'm emri üzerine - Tanrı ona yardımın ı güçlcndirsin- altı yüz otuz üç yılında yapıldı. Halil Yinanç, Mar~ Emirleri, Türk Tarih EncOmeni Mecmuası, 15. Sene, numara 85, say ı 8, 1 Mart 1341, s. 92-93. Sümer, a.g.e., s.43-44. ıoc 1324 ( 1906) Tarihli Hal ep Vilayet Salnarnesi, s. 493.

lAl Rcfet Yinanç, "Eshab-ı Kchf Vakıflan", Vakıflar Dergisi sayı 20, 1988, s,312., Y~ar B~ . "Afşin' de Es hab-ı KehfVakıfları", Türkler Ansiklopedisi, c. 7, s. 287, Refet Yinanç, Maraş Tahrir Defteri, 1563 c. 1. Ankara 1988, s. 37-38.

l"-1 Mehmet Ozkarc ı , "/\fş in Es hab-ı Kchf Ribatı ve Medresesi" Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırma l arı Merkezi 1. U lu s lararası Selçuklu Kültür ve Medeniyet Kongresi, Bildiriler, C. ll, Konya 2001, s. 16 ı. ;ı.o.ı 1324 ( 1906 ) Tarihli H alep Vi layet Salnamesi, s. 494.

l>l6 Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakfiye Defterleri, Defter no 590, sayfa 122. :ı.<7 Refet Yinanç, Dulkadir Beyligi, Ankara,1989,s. 123-1 24; Ferhat Başdoğan , Kıbrıs Seferinde Zülkadriye (Maraş) Eyaleti, Askeri Tarih Bülteni, Şubat 199 ı , sayı 30, s.30. 1A M.Halil Yinanç, "Maraş Emirleri", TIEM, ( 1341 ) XV, C. Vlll, s. 85, s.9 1-93. KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 297

Bölge Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra 1525'de yapılan ilk yazışmada, Aslıab-ı Kehf'e tahsis edilen vakıf gelirlerini, Selçuklu Sultanı I.Alaaddin Keykubat vakfiyesinde serbestlik üzere kullanı lmas ını şart koştuğu belirtildi. Dulkadirliler zamanı ndada bunl arı n vakfiyeleri devam etti. Alauddevle ve Ali Beylerde Eshab-ı Kehf vakıflarının 249 gelirlerini sağlayan kararnameler ç ı kardı. 250

Alauddevle Bey I.Aiaaddin Keykubad'ın vakıflarını bazı ilave ve değişiklikler yaparak devam ettirdi. O nun oğlu Şahruh Bey tarafından da Ashab-ı Kehf'e vakıf l ar yap ı l dı.

Alauddevle Bey'in 1500-1510 tarihli vakfiyelerine göre Pınarbaşı (Kaya Pınar) Nişanid (Başüstü), Efsus'un yarısı, Sevin-i Sağır (Küçük Sevin), Sevin-i Kebir (Büyük Sevin) ve Resul Hacı köyleri ile Çanakçı, Avşar Mezrası, Cerid, Boynuyoğunlu, Ebu Leyli Cemaatırun vergi geliri, Ashab-ı Kehf'in Pazar vergisi Alauddevle Bey tarafmdan Ashab-ı Kehfe gelir olarak vakfedildi. Alauddevle Bey'in oğlu Şahruh Bey'de 1492'de Kayseri'nin Parsama köyünü Ashab-ı Kehf Medresesinin müderris talebe ve sair ihtiyaçlarına vakfetti. Ali Bey (Şehsuvaroğlu) ve Osmanlılar zamanında valaflara dokunulmadı. Vakıf araziler üzerine yeni köyler ve mezralar kurularak vakıf gelirleri korunmaya ve arttınlmaya çalışıldı. 25 '

Osman lıl ar tarafından Efsus ve çevresi fetih edildikten sonra XVI. yüz yı l boyunca üç defa tahriri yapıldı. Harameyn vakıflarına mülhakm olarak belirtilen Ashab - ı Kehf vakıflarını ol u şturan köy, mezra, yaylak ve cemaatın vergi gelirlerinin toplamı 1525 de 38.125 akçe, 1527 de 72589 akçe ve 500 kilo buğday ve 1563 yılında 44616 akçe idi.

ı. Vakfedilen köyler

1. Çağı l gan Köyü: Vakıf araziler üzerine Ali Bey zamanında kurulan bir köydür. 1525'te yıll ı k geliri 1465 akçe idi.

2. Çoban Pınar Köyü: Afşin' ve Ashab- ı Kehfe 3 km. mesafededir. Afşin 'in içme suyu buradan karşılandığı gibi Emirli Köyünün bahçe ve tarlalarını da sulamaktadır. 253 Dakayanus'tan kaçan Aslıab - ı Kehf'in çoban ile karşı l aştı yerdir. Menkıbede sözü edilen ve çobanaatfen bu adı alan bir köydür.:z.s,' Toplam geliri 620 akçedir. Köyde bulunan ve vakfa dahil olan 13 değirmenden biri Alaüddeevle Bey'in eşi Şems Hatun'a aittir.255

3. Efsus Köyü: Köyün yarısı Aslıab-ı Kehf'e yarısı daAfşin'deki Deve Baba zaviyesine vakıf edilmiş t ir. 1563'te köyün geliri 18552 akçe idi. XXI.yy.da Elbistan kazasının orta niyabet nahiyesine bağlı olan Efsus Köyü daha sonra nahiye oldu. 1944 yılından itibaren Maraş'abağ lı bir ilçe haline getirilerek Afş i n adm1 ald1.156

4. Ashab-ı Kehf Merkezi: 1527'de geliri 255 akçe idi. Pazar vergisi kasap ve sebzecilerden 1600 akçe, boyahaneden 800 akçe, değirmenden 360 akçe, Ali Bey Hamamından 120 akçe, ekmek ve saire için 500 kilelik tahıl, çırak mahsulü 1500 akçe, resmi kil adı ile 1000 akçelik vergi gel i ri vardı. ı.'7

5. Kayapınar (Pınarbaşı) Köyü: Alaüddevle Bey vaktiyesinde adı Pınarbaşı olan bu köyün

u9 Ramazan Hurç, 233 Nolu Şeriye Sicill erine Göre Kahramanmaraş'ın Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı (1292-1295/1876- 1878), Yayınlanmamış Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 1995, s.57. :!.50 BA.T fD, nr.402, s.l\80, 1188, 1186; BA. TID, nr.998, s.4790. / :!St VA, VKD, nr. 590, s. ı 07; BA, VKF nr. 9n; Baş, a.g.m.,., s. 294; Refet Yinanç-Mesut El ibüyük, ~araş Tahrir Defteri, C. 2, Ankara 1988, s. 632-633. ~\:1 l lurç, a.g.l., s. l91; 233 Nolu Maraş Şeriye Sicili, no 68. :ı.~:~ Soıner, a.g.e.,s. 70.

2S4 AkgOndilz, a.g.e., s.420. m Yinanç, ag.m., s. 313, Baş, a.g.m, s. 295. U~ Yinanç, Elibüyük, a.g.e, s. 635. 2 S1 Baş , a.g.m., s.295. 298 KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU

geliri 1563 de 1762 akçe idi. 158 6. Kışlacık Köyü: Alaüddevle ve Ali Bey'in verdiği kararnarnelere göre vakfedilen bu köyün 1563'de geliri 550 akçe olup vergi nüfusu 7 idi. :ı.19 7. Nişanıt Köyü: Bugun adı Başüstü olan köyün 1565'te 110 vergi nüfusu yıllık 5645 akçe geliri va rdı. Buradaki köylüler ödemeleri gereken çift vergisi karşıl ı ğında Ashab -ı Kehf külliyesinin odun ihtiyacını karşı l arlardı. Bununla birlikte külliyenin diğer hizmetlerini de yapar! ardı. 8. Sevin-i Kebfr (Büyük Sevin) Köyü: 1563 'te 86 vergi nüfusu ve 3111 akçe vergi geliri va rdı. 200

Aşık Kilisesi Köyü: 1563'te 16 vergi nüfusu ve 1426 akçe geliri vardı. 26 '

2. Mezralar

1. Küçük Sevin Mezrası, geliri 178 akçe; 2. Karakaya Mezrası, geliri 332 akçe; 3.Çanakçı Mezrası, geliri 518 akçe; 4. Ağacasu Mez rası, geliri 1440 akçe; 5. Arap Yurdu Mezrası, geliri 160 akçe; 6. Armut Alan ı Mezrası, geliri 272 akçe; 7. Belveren Mezrası, geliri 280 akçe; 8. Çanakçı Afşar Mezrası, geliri 518 akçe; 9. Naib Hasan Mezrası, geliri 242 akçe; 10. Ovacık Ardıç Mezrası, geliri 240 akçe; ll. Sarıkaya Mezras ı , bu mezra N i şan i t Köyü'nün eki n liği olarak kullanılmakta idi. 262

3. Yayiaklar

l. Resul Hacılı Yaylakları: 1527'de geliri 460 akçe idi. Bunun yanı sı r a Çukurpınar yaylağı, A ğacapınar , İ nal A ğaç ve Uğracık yayiakları vardı ve her birinin geliri 50 akçe idi.

2. Taht- ı Karlan Yaylağı: Kayapınar Köyü ve Armut A l anı mezrasına bağ lı ydı. Yayiağın sade 263 yağ üretiminden 100 akçe vergi geliri vardı. •

4. Aslıab- ı Kehf hizmetkarları (cemaatler)

Ashab-ı Kehf külliyesine hizmet etmekle görevli cemaatler, burada bedenen hizmet etmelvve külliyenin diğer ihtiyaçlarını görmekle görevliydiler. Görevlerini ihmal edenlerden bu vazife alın ı r , başkasına verilirdi. Hizmetleri karşılığı olrak onlardan, avanz- ı diniye ve tekalif-i örfi vergisi a lınmazdı. Ağca Koyunlu, Cerit ve Sarıbaş Cemaatı yaptıkları hizmetler dışında her sene 1 sütlerinden faydalanılması için 40 keçiyi Ashab - ı Kehf külliyesine teslim ederlerdi.264

I. Ağcakoyun l u Cemaati: Ashab-ı Kehf'e hizmet etmekle sorumlu olan cemaatin vergi geliri 1563'de 269 akçe idi. Bu cemaate mensup 13 vergi hanesi vardı. 265

2. Boynuyoğunl u Cemaati: Alaüddevle Bey'in vakfİyelerinde Aslıab-ı Kehf'e hizmet etmek amacıyla vakıf edilmiş bir cemaattir. 1563 yılında 21 vergi nüfusu olan bu cemaatin 461 akçe geliri vardı. 266

2511 Yinanç, Elibüyük, a.g.e., s. 634. w Aynı yer

1W BA, TrD, nr. 402, s. 1185; BA, TID, nr. 998, s. 480; BA, TID, nr. 419, s. 332, 324; Yinanç, ElibUyOk, a.g.e., s.634. :t<>ı Yinanç, ag.m., s. 313. 26z Ba.TID, nr.402, s.l87, ı 89, Yinanç, Elibüyük, a.g.e., s. 634, 637; Yinanç, a.g.m .• s. 313. lıl.ı BA.TID, nr.419, s.326; Yinanç, ElibUyük, a.g.e., s. 637, B~. a.g.m., s. 297.

lt>1 BA.TID, nr. 998, s. 480; VA, TID, nr. S. 187, ı 88; BA, TTD, nr. 4 ı 9, s. 320·332; Yinanç, Eli büyük, a.g.e., s.438439. l6S BA.TID, nr. 4 ı 9, s. 321; Yinanç, Eli büyük, a.g.e., s. 438. ~ Yinanç ElibüyUk, a.g.e, s. 639; BA.TTD, nr.402, s.l87; BA.TTD, nr.998, s.480; KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 299

3. Cerit Cemaati: As lında Ağcakoyun l u ve Sarıbaş cemaatleri Cerit cemaatine bağlıydı . Fakat daha sonra ayrı l dı. Bu cemaat Ashab-ı Kehf'e hizmet etmekle mükellefti. l563'te vergi nüfusu 72 olan bu cemaatin yıllık geliri toplam 1177 akçe idi.261

4. Sanbaş Cemaati: Döngeleli taifesine bağlı olan bu cemaat Ashab-ı Kehf'e hizmet etmekle sorumlu tutulmuştur. 1563'te 12 vergi nüfusu olan bu cemaatin yıllık vergi geliri 292 akçe idi. 2~

Aslıab-ı Kehf vakıflarının 1563'den sonra 1807 tarihine kadar gelirlerinin neler olduğu kaydedilmemiştir. 1807'de Elbistan Kaymakamı Ashab-ı Kehf vakıflarına müdahale etmesi sonucunda vakıfların gelirleri zamanla azalarak ortadan kalktı. 269 Ashab-ı Kehf vakıfları 1850-1857 yılları arasmda Harameyn Vakıfları İdaresine bağlan dı. Dört yıllık vakıf geliri 16299 kuru ş 20 para idi. 1863 'te vakıfların yeniden tespiti yapıldı. Ancak bu yeni listede Aslıa b-ı Kehf vakıflarının adı yer almadı. Evkaf nezaretinin 1909 tarihli bütçesinde vakıf gel iri 4951 kuruştu. 1913 tarihinde Maraş sancağına ait vakıfların tespiti için yapılan listede yine vakfın adı yer almadı. =

C. Kur'an - ıKerime göre Aslıab-ı Kehf Kuran-ı Kerim'de geçen surelerio bir kısmının olduğu gibi Kehf suresinin fazileti hakkında hadis kitaplarında ve tefsirlerde pek çok hadisi şerif vardır. İbni Ömer'den rivayet edilen hadisi şerifte "Kim kehf suresini cuma günü okursa oiıu ayağımn altından semaya kadar nur kaplar. Kıyamet günü de ona ışık verir ve iki Cuma arası geçen bütün günahları affedilir." denilmiştir. Ebu Said el Hudri 'den rivayet edilen hadisi şerifte " Kim Kehf suresini Cuma günü okursa 1 kendisiyle beraber iki Cuma arasını nur kaplar.", yine Ebu Said el Hudri'den rivayet edilen başka bir hadisi şerifte " Kim Kehf suresini Cuma gecesi okursa onunla Kabe arasını nur kaplar"· şeklinde haber verilmiştir. 271 İmam-ı Ahmet'ten rivayet edilen hadisi şerifte " Kim Kehf suresinin başından on ayet ezberlerse Deccal'in fitnesinden kurtulur" denilmiştir. Bu hadisi Müslim, Ebu Davut, Nesai ve Tirmizi Katade'den rivayet etmiştir. Katade'den rivayet edilen diğer bir hadisi şerifte "Kim Kehf suresinin son on ayetini okursa Deccal'ın fitnesinden kurtulur" şeklinde ifade edilmiştir. Kurtubi tefsirinde Enes hadisindendir denilerek " Kim Kehf suresini okursa ona sema ile arz arası bir nur verilir ve kabir azabından kurtulur." şekl i nde rivayet edilmiştir. 272

1. Kehf Suresinin nüzôlü Kureyşin ileri gelenlerinden ve zenginlerinden olan Nadir İbni Haris, Hz. Muhammed'e (as) eza ederek düşmanlıkta bulunuyordu. Hz. Muhammed (as) Allah'ın admı anarak geçmiş milletierin başlarına gelen musibetleri kavmine anlatırdı. Fakat Hz. Muhammed (as) oradan ayrılır ayrılmaz Nadir meclise gelir ve ben ondan daha güzelini söylerim diyerek Fars meliklerinin kı s salarım anlatmaya başlar&. z1.1

Nadir, Hz. Muhammed'i (as) kıskanır, onunla boy ölçüşmeye kalkar, onun sevilmesini, sayılmasını, dürüstlü ğünü çekemez ve kendisinin ondan üstün olduğunu ispatlamaya çalışırdı. Ehli kitap olan Musevi ve iseviierin dinlerini savunurdu. Tarih bilgisine sahip olduğunu ifade ederek Hz. Muhammed'in (as) aniattıklarından daha orijinalini, daha genişini ve daha doğrusunu

/ VA, TTD, nr. 419, s. 322; Baş, a.g.m., s.298. 161 Yinanç-Mesut Elibüyük, a.g.e., s. 638; Baş, a.g.m., s. 298. 268 BA.TID, nr.402, s.ll88; BA.TID, nr.419, s.312; Yinanç, ElibtıyUk, a.g.e., s. 638, Baş, a.g.m., s. 298, Yinanç, a.g.m., s. 314. 269 Baş, ag.m, s. 298; BA, Cevdet Evkaf, nr. 18198. 110 BA, EV, nr. 15721, s. 55-a; BA, EV, nr. 16762; BA, İrade Evkaf, nr. 7; Baş, a.g.m., s. 298. 171 Fahri Gökcan, Prof. Tayyip Okiç'e Annağan, Atatürk Üniversitesi islami İlimler Fakültesi, s. 132. 172 Gökcan, a.g.m., sl33, TefsirO İbni Kesir, LV 33-364. 273 H. Tahsin Emiroğlu , Esbab-ı Nuzül, Konya 1974, c. 7, s.258. 300 KAHRAMANMARAŞSEMPOZVUMU

27 275 anlatay ım derdi. • Kuran okunduğu zaman eskilerin masalları diyerek ona dil uzatırdı.

Nad ir'ın tarihi olaylan anlatması karşısında Kureşli t erin kafası karışırdı. Kureyşliler , hangisinin do ğ ru anlattığın ı anl amak için Nadir bin Haris ile beraber Utbe İbni Muayt'ı Medine'deki Yahudi halıarnianna ve İsevi papazlarma gönderdiler. Bunlar Medine'ye giderek Hz Muhammed (as) hakkında halıarn ve papazlara bilgi verdiler ve onun bazı sözlerini naklettiler. :m Onlara Tevrat ehli olduğu hatırlatı l arak Hz Muhmed'in peygamber olup o l madığını sordular. 177 Zira kitap ehli olma l arından dolay ı onl arın daha doğru tarihi bilgiye sahip o l duk l arı kabul ediliyordu. Bunun. üzerine Hz. Muhammed'in (as) peygamberliğini kabul etmeyen haham ve papazlar onlara üç soruyu Hz. Muharnmad'e (as) sormasını istediler. Bu soruların cevabını ancak biz biliriz dediler.218 Eğer bu sorulara cevap verirse geçmişteki olaylar hakkında bilgisi va rdır ve o peygamberdir, ona uyunuz dediler. Eğer haber vermezse lafçmm, yalanemın ve sahtekarın biridir. Hareketlerinizde serbestsiniz, istediği ni zi yapınız dediler. Bu üç soru:

l.Ona kaybolan gençleri sorun. O genç yiğit l erden ki önceki zamanda gittiler. Bunların işleri ne idi? Bunların (Ash ab- ı Kehf'in) hikayeleri acayiptir.

2. Ona yeryüzünün doğusuna ve batısına ulaşan gezgin,279 çok dolaşan adamı (Zülkarneyn) sorun. Bunun kıssas ı nedir?200

3. Ona ruhun ne o l duğunu sorun. Ruh nedir? 28 ı Kureyş'in elçileri Nadir İbni Haris ve Utbe İ bni Muayt, Mekke'ye dönerek sizinle Hz. Muhammed'in arasındaki meseleleri çözecek sorulan getirdik dediler. Kureyş'ten bir gurup harekete geçerek birlikte Hz. Muhammed'in (as) yanına geldiler ve kas ı tlı olarak bu üç soruyu sordular. 282 . o Ilk defa karşılaştığı ve bilgi sahibi olmadığı sorulara Hz. Muhammed (as) "Sizlere yarın cevap veririm." dedi. Bu arada inşal l ah derneyi unuttu. Kureyşliler ise yarın cevap verecek diye dağılıp gitti ler. 28.'

Hz. Muhammed'e (as) vahiy on beş gün sonra geldi. Yani vahiy gecikti. Bunun üzerine Kureyşliler dedi kodu yapmaya baş l adı lar. Hz. Muhammed (as) bize yarı n cevap vereceğini söylemişti, oysa on beş gün geçti hala cevap alamadıklarını söylediler. Vahyin gecikmesi karşısında Hz. Muhammed (as) sık ıldı, malıcup oldu ve buna l dı. Mekkelilerin sözleri çok ağırına gitti. ııı.ı Hatta dışarı ç ı kamaz oldu. Fakat vahyin geciktirilmesinde birçok hikmetler vardı. Nihayet Cenab-ı Allah, Cebrail (as) vasıtasıy l a Kehf suresini indirdi. 28.~ Bu surenin nüzülündcn sonra Hz. Muhammed'in (as) gönlü ferahladı. Surede Aslıab-ı Kehf ile Zülkarneyn hikayesi ayrıntı lı bir şekilde aniatılmasına rağmen ruh hakkında bilgi verilmemişti. Bundan dolayı Hz. Muhammed (as) ruh ,hakkında sorulan soruya cevap vermeyip sükut etti ve herhangi bir açık l amada bu lunmadı. Çünkü ruhun mahiyeti Allah tarafından müphem k ı lınmıştı. Bu sebeple onun mahiyetini insanlar tamamen bilemezler.286 Zira bu konu Tevrat'ta da müphem bırakılmıştı. 287

:m Aynı yer :n5 Kaleın , l5 . 276 Abdulfettah EI-Kadi, Esbab- ı Nüzul, Tecüme:Salih Akdeınir, Ankara 1986, s.246. :m Aşık, a.g.e., s214 ~711 Ersöz, a.g.m, c.3, istanbul , s.446. ı7'JAbdulfettah EI-Kadi, a.g.e., 5.246.

lliO Emi ro~ lu , a.g.e., s.258. ~~ Afşaroğlu, a.g.e., s.60-6 1; El malı Hamdi Yazır, a.g.e., c.5, İstanbul, s.336.

!Bl Gökcan, a . g.ın . , s.l33. :!&'~ Yıldırım, a.g.e., c.7. s.3262. :ııu Abdulfettah El -Kadi, a.g.e., 5.247. 285 Elmalı Harndi Yazır, a.g.e., c.5, s.336. U6 Fahrerıin Razi, Eser İstanbul 1257, c. 5, s. 640; Aşık, a.g.e., 5214.

2;1;7 Gökcan, a.g.m., s.l34. KAHRAMANMARAŞ SEMPQzyUMU 301

2. Kehf Suresi

Kuran - ı Kerimin 18. suresi olan Kehf suresi, Mekke döneminde nazil oldu. 110 ayet, 1577 kelime ve 6360 harftir. Bu surenin 9-26 ayetleri Aslıab-ı Kehf hakkında bilgi vermektedir. Bu ayetlerin meali şöy ledir.

9. Yoksa sen ey Muhammed! Mağara ve kitap ehlini şaşılacak ayetlerimizden mi zannettin? 10. Birkaç genç mağaraya sığınmış: "Rabbimiz! Katından bize rahmet ver ve işimizde doğruyu göster, bizi başarılı kıl" demişlerdi.

11-12. Mağaranın içinde onları yıllarca uyuttuk; sonra, iki taraftan hangisinin bekledikleri sonucu iyi hesaplamış olduğunu belirtmek için onları uyandırdık.

12-15. Ey Muhammed! Onların olayını sana Biz gerçek olarak anlatıyoruz: Onlar Rablerine inarumş birkaç gençti. Onlarm hidayetlerini artırmış ve kalplerini pekiştirmiştik. Durup şöyle demişlerdi: "Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. O'nu bırakıp başka bir tanrıya yalvarmayız. Yoksa and olsun ki, batı! söz söylemiş oluruz. Şunların gerçek olduğuna apaçık bir delil getirmeleri gerekmez mi? Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir?"

16. Onlara: "Siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından ayrıldınız, bunun için Mağaraya girin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysm ve size işinizde kolaylık göstersin"denildi.

17. Baksaydın, güneşin mağaralarının sağ tarafında doğup meylettiğini, sol tarafından onlara dokunmadan battığını, onların da Mağaranın genişçe bir yerinde bulunduğunu görürdün. Bu, Allah'ın mucizelerindendir, Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptırırsa artık ona, doğru yola götürecek bir rehber bulamazsın.

18. Mağara ehli uykuda iken sen onları uyanık sanırdm, Biz onları sağa ve sola döndürdük. Köpekleri dirsekierini eşiğe uzatmıştı. Onları görsen, için korkuyla dolar, geri dönüp kaçardın. 19. Birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız? dedi. "Bir gün veya daha az bir müddet kaldık" dediler. "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Paranızla birinizi şehre gönderin, en iyi yiyeceklere baksın ve size getirsin. Orada nazik davransın, sakın sizi kimseye duyurmasın" dediler.

20."Zira onların sizden haberi olacak olursa, ya taşlayarak öldürürler veya dinlerine döndürürler ve bu takdirde asla kurtulamazsınız.

21. Böylece Allah'ın sözünün gerçek olduğunu ve kıyametin kopmasından şüphe edilmeyeceğini bilmeleri için, in sanların on l arı bulmalarını sağladık. Nitekim halk, bunların hakkında çekişip duruyor: "Onların mağaralarının çevresine bir bina kurun" diyorlardı. Oysa, Rableri o nları çok iyi bilir. Tartışmayı kazananlar: Onların mağaralarının çevresinde mutlaka bir mescit kuracağız" dediler.

22. Karanlığa taş atar gibi, "Mağara ehli üçtür, dördüncüsü köpekleridir" derler, yahut, " Beştir , altıncıları köpekleridir" derler, yahut "Yedidir, sekizincileri köpekleridir" derler. De ki : "Onların sayısını en iyi bilen Rabbim'dir. Onları pek az kimseden başkası bilmez." Bunun için, ey Muhammed! Onlar hakkında; bu kısaca anlatılanın dışında, kimseyle tartışma onlar hakkında kimseden bir şey sorma.

23-24. Herhangi bir şey için, Allah'ın dilemesi dışında: "Ben yarın onu yapacağım" deme. Unuttuğun zaman Rabbini an ve şöyle de: "Umulur ki, Rabbim beni doğruya daha yakın olana eriştirir." / 25. Onlar mağaralarında üç yüz dokuz yıl kaldılar, derler.

26. De ki: "O nların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O, ne mükemmel görendir! O ne mükemmel işitendir! İnsanların O'ndan başka dostu yoktur. O, hiç kimseyi hükümran lığına ortak kılmaz."288

:!118 Kuran-ı Kerim ve Türkçe Anlamı , Diyanet İşleri Başkanlı~ı Yayınları , Ankara 1983, s.293-295. 302 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU

Özet Hz. İ sa ' nın havarilerinden Yuhanna 65 y ılında Efsus (Afşi n )'a geldi. Şehre girmek isteyince güvenlik görevlilerinin kralın putuna secde etmeden Efsus'a girmenin mümkün olmadığını söylediler. Bunun üzerine Yuhanna şehrin kuzey batısında su kaynağında bulunan hamama gitti. Sahibinin izniyle burada ücret karşılığı çalışmaya başladı. Havari harnarnda çalışırken Hıristiyanlı ğ ı hamama gelen gençlere anlattı. Ayrıca Efsus kralı Dakyanus'un tanrı olmadığını, onun adına ve putlar adına kurban kesmenin yanlış olduğunu, kralın halka zulmettiğini gençlere açıkladı. Gençlerin bir kısmı şehir dışındaki hamama giderek havarinin etkisiyle Hıri stiyan h ğı kabul ettiler.

Dakyanus'un vezirlerinin çocukları olan gençler putperestliğe, Dakyanus'un yaptıklarına karş ı çıktılar. Bundan haberdar olan kral, gençleri huzuruna getirterek kendisine ve putlara secde etmelerini istedi. bunu kabul etmeyince onlara mühlet verdi. Çünkü kral Ninova'ya gidecekti. Seferden sonra eğer putlarına secde etmezlerse gençleri katlettireceğini söyledi.

Dakyanus, kendisine ve putlanna karşı gelenleri asianiarına ve vahşi hayvaniara parçalattırır. Cesetlerini de ibreti alem için şehrin meydanına astınrdı. Kralın şerri oden sakınan altı genç 65-68 yıllannda Efsus'tan ayrılarak mağaraya sığındılar. Burada Allah'ın kendilerini Dakyanus'un şerrioden kurtarmaları için dua ettiler. On l arın bu duası üzerine Allah onları uykuya daldırdı.

Dakyanus Ninovadan dönünce bu a l tı imanlı genci arattı. Fakat bir türlü bulamadı. Sora mağarada uyuduklarını öğrenince oraya geldi. Fakat kral içeri giremedi. Köpekleri Kıtmir mağaranın öni.inde uyuyan gençleri 309 yıl bekledi. ~7

Ashab -ı Kchf 309 yı l uyuduktan sonra 375 yılında kral Teodus zamanında uyandı. Yemliha arkadaşların a yiyecek almak için şehre gitti. 289 Paray ı harcarken yakalandı. Efsus'un Hıri stiyanlığı kabul eden kralı Teodus, YernUhayı dinledi. Bu olayın öldükten sonra dirilmeye bir mucize olduğunu düşündü. Kral ve maiyeti mağaraya gittiler. Ashab-ı Kehf gençleri Dakyanus'un zulmünü anlattı ve onlarda gözyaşı içinde dinlediler. Kral Hıristiyan olması dolayısıyla onları sarayına davet etti. Fakat bu gençler kabul etmediler. Kralı Allah'a emanet ederek tekrar uyudular. Kral elbiselerini onlara kefen yaptı. Geri dönünce ibadet etsinler diye mağaranm önüne mescit yaptırdı. İşte Kahramanmaraş Afşin ilçesinde (Efsus) bulunan, Mağara Dostları manasma gelen Ashab-ı Kehf gençleri miladi 375 yılından beri Hıristiyan ve Müslümaniann önem verdi ği ziyaret yerlerinden biridir. Bu tarihi olaya ev sahipliği yapan mağara Afşin'de bulunmaktadır. Dini ve tari~i önemi olan ve insanları hayrete düşüren bu olay Ashab-ı Kehf gençlerini uyuduğu yer olan Afşin'de yaşanmı ştır . Şu anda yedi genç adına yapılan mescit ayakta durmaktadır. Buraya Selçuklular devrinde büyük önem ve r ilmiştir. Cumhuriyet döneminde ise rnescit, kervansaray ve ri bat restore edi lm iştir.

:!:8? Kon yalı , a.g.m., s. 139.