03-04 mayıs 2017

II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî Sempozyumu Bildiriler Kitabı 1

EDİTÖRLER PROF. DR. ETHEM CEBECİOĞLU PROF. DR. VAHİT GÖKTAŞ PROF. DR. AHMET CAHİD HAKSEVER YARD. DOC. DR. ÖNCEL DEMİRDAŞ ARŞ. GÖR. DR. MEHMET YILDIZ ARŞ. GÖR. HARUN ALKAN

ankara

neşriyat

ankara

neşriyat II. ULUSLARARASI HACI BACI BAYRAM-I VELÎ SEMPOZYUMU BİLDİRİLER KİTABI 1

ankara TEDRİS EĞİTİM TURİZM SPOR YAYINCILIK BİLGİSAYAR GIDA İTHALAT neşriyat İHRACAT SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ

EDİTÖRLER ankara PROF. DR. ETHEM CEBECİOĞLU PROF.neşriyat DR. VAHİT GÖKTAŞ PROF. DR. AHMET CAHİD HAKSEVER YARD. DOC. DR. ÖNCEL DEMİRDAŞ ARŞ. GÖR. DR. MEHMET YILDIZ ARŞ. GÖR. HARUN ALKAN

YAYIN KURULU PROF. DR. ETHEM CEBECİOĞLU PROF. DR. MUSTAFA AŞKAR PROF. DR. AHMET CAHİD HAKSEVER PROF. DR. M. MUSTAFA ÇAKMAKLIOĞLU PROF. DR. VAHİT GÖKTAŞ YRD. DOÇ. DR. ÖNCEL DEMİRDAŞ DR. MEHMET YILDIZ HARUN ALKAN MURAT İSMAİLOĞLU

GRAFİK TASARIM MUSTAFA NARMANLI

BASKI YERİ 72 TASARIM DIJITAL BASIMEVI Ehlibeyt Mahallesi, Ceyhun Atuf Kansu Caddesi Gözde Plaza Nu:130/25 Balgat / Çankaya / ANKARA Tel: 444 72 06

BASKI TARİHİ 10.11.2017

ISBN 978-605-82307-0-5

YAZIŞMA ADRESİ Kalem Eğitim Kültür Akademi Derneği, Hacı Bayram Mah Ahiler Sk. No: 3 Altındağ/ANKARA Tel: +90 (312) 311 3380; [email protected] ŞEYHLİKTEN ŞAHLIĞA SAFEVÎLİK VE 15. YÜZYIL OSMANLI SİYASETİNDE TARİKATLAR

PROF. DR. AHMET CAHID HAKSEVER Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Tasavvuf Anabilim Dalı

Özet Çalışma, Ehl-i Sünnet çizgisinde bir tarikat iken Şiîlik’ten etkilenen ve devlete dönüşen Safeviliğin Anadolu’ya dini ve siyasi yönden nüfuz etme çabası, buna karşılık Osmanlı’nın bir mücadele yöntemi olarak tarikatlardan yararlanması üzerinedir. 15. Asır devlet tekke ilişkilerinde Osmanlıların tasavvuf erbabına saygı ve desteğinde; onların sosyo-kültürel hayattaki etkin rolleri, bulundukları coğrafyada saygın birer manevi otorite konumunda olmaları gibi gerekçeler bulunmakla birlikte bu uygulama, siyasi açıdan da gereklilik arz etmektedir. Biz tebliğde Osmanlı’nın Safevilere karşı diğer tarikatlardan destek almasının daha çok siyasi sebepleri üzerine odaklanılacaktır. Safeviliğin tarihini merkeze alarak dini otorite vasfının (şeyh) yanında siyasi otorite (şah) olma yolunda ilerlemesinden itibaren bu hareketle mücadelede Osmanlı’nın verdiği tarikatlardan; 1. Aynı silsileden gelen ancak Sünni karakterini muhafaza eden 512 AHMET CAHID HAKSEVER

Bayramiliğe, 2. Silsilesi Safevilikle İbrahim Zahid Gilani’de birleşen Halvetîliğe, 3. Anadolu’da özellikle kırsal kesimde Safevilerin nüfuzu altındaki kitlelere hitap etmek üzere müesses bir teşkilat yapısına kavuşturulan Bektaşilik ele alınacaktır. Konunun daha iyi anlaşılması amacıyla öncelikle Safeviliğin hedef kitle gördüğü göçebeliğe, konargöçerliğe kısaca değinmek istiyoruz. Anahtar Kelimeler: Safevilik, Osmanlı, Tasavvuf-Siyaset, Tarikat

Abstract This study is about the efforts of the Safavi order, which used to be a that follows Ahl al-Sunnah and has turned into a state after being affected by Shiah, to penetrate Anatolia in a religious and political way, as well as the Ottoman’s method of benefiting from the as a means of struggle. In the respect and support of the Ottomans for the Sufi people in the relationship between the state and tekke during the 15. century, notwithstanding there are reasons such as their efficient social- cultural influence, being a spiritual authority in their geographies, this implementation was also a political requirement. In this paper, we will focus on mainly the political reasons why the Ottoman received support from the other tariqas against the Safevid dynasty. Taking the Safevid’s history into the center, since it proceeded with its religious authority character () as well as political authority (shah), we will address the following tariqas Ottoman provided in fighting with this movement: 1. The Bayrami order, which comes from the same but protects its Sunni character 2. The , whose silsila merges with Safevi order on İbrahim Zahid Gilani 3. , which had an established organizational structure in order to address the masses under the influence of Safevids in Anatolia, mainly in the rural areas. Keywords: Safaviyyah, Ottoman, Islamic -Politics, Tariqah Yerleşik Kültür, Göçebelik, Konargöçerlik Topluluklar, genel itibariyle yerleşik ve göçebe olmak üzere iki ayrı ŞEYHLİKTEN ŞAHLIĞA SAFEVÎLİK VE 15. YÜZYIL OSMANLI SİYASETİNDE TARİKATLAR 513

örgütlenme biçimine sahiptir. Anadolu özelinde göçebeler iki ana gruba ayrılabilir. Birincisi Moğol akınları, kıtlık vb. sebeplerle meskenlerini terk edip yeni yerleşim yeri arayanlar, ikincisi ise göçebeliği bir yaşam şekli olarak benimseyen konargöçerlerdir.1 İhtiyaçlar hiyerarşisinde birbirini tamamlayan bu iki yaşam tarzı arasındaki irtibat, bir dayanışmadan çatışmaya da dönüşebilmiştir. Göçebe ve yerleşik hayat tarzlarının birbiriyle uyumlu bir şekilde koordine edilememesi ve buna bağlı olarak da birbirlerinin yaşam alanlarına müdahaleleri çatışmayı beraberinde getirmiş hatta Anadolu’da Selçukluların yıkılışında, Osmanlı’da zaman zaman baş gösteren iç ayaklanmalarda önemli âmillerden biri olmuştur.2 Tekkeler ve zaviyeler Orta Asya’dan gelen kavimlerin yerleştirilmesi, ihtiyaç fazlası konargöçerlerin yerleşik kültüre adaptasyonu, Anadolu’nun İslamlaşması ve kalıcı bir mesken haline gelmesi açısından stratejik önemi haizdir. Aslında göçebe ve yerleşik hayat tarzı toplumların ihtiyaçlarını karşılamada birbirini tamamlayan bir yapı arz etmektedir. Ancak göçebe yaşamda ihtiyacın ötesine geçilmesi bir takım sorunları beraberinde getirmektedir. Yerleşik kültürün sahip olduğu eğitim imkânından mahrum kalma, Denetleme ve kontrol altına alma konusundaki zorluk dolayısıyla asayiş ve güvenlik sorunları, Dış tesirlere açık olma ilk akla gelenlerdir. 3 Anadolu’da huzur ve selametin temini açısından yerleşik kültüre geçişin herhangi bir çatışmaya meydan vermeden karşılıklı uyum içerisinde gerçekleştirilmesi hemen tüm beylik ve devletlerin temel politikası olmuştur. Bu süreçte etkin rol alan kurumlardan biri de tekkeler

1 Ahmet Cahid Haksever, “Göçebelikten Yerleşik Hayata Geçişte Tekke ve Zâviyelerin Rolü: Ço- rum Örneği”, Çorum ve Kültür, Çorum Valiliği Yay., trs., ss. 88-89. 2 Anadolu’da vuku bulan Babaî, Şeyh Bedreddin, Şah Kulu gibi isyanların temel sebeplerinden biri, konargöçerlerle yerleşik kültür arasında meydana gelen anlaşmazlıklardır. Bk. Elvan Çelebi, Menâkibu’l-kudsiyye fî menâsıbi’l-ünsiyye ( İlyas-ı Horasânî ve Sülâlesi’nin Menkabevî Ta- rihi), haz.: İsmail E Erünsal, Ahmet Yaşar Ocak, TTK Yayınları, Ankara 2014, ss. 129-156; Müfid Yüksel, Şeyh Bedreddin, Yarın Yay., 2010, ss. 61-85; İlyas Üzüm, Tarihsel ve Kültürel Boyutlarıyla Alevilik, İsam Yay., İstanbul 2007, ss. 50-54. 3 Haksever, “Göçebelikten Yerleşik Hayata Geçiş”, Çorum ve Kültür, ss. 88-89. 514 AHMET CAHID HAKSEVER

ve zaviyelerdir. Orta Asya’dan göç etmekte olan bir kavim, Batı’ya doğru ilerleyişi boyunca zaviyeler tarafından koordine edilmektedir. Zaviyenin bulunduğu beldenin imkânları ölçüsünde aşiret yerleştirilmekte, onlara iş alanı açılmakta, geriden gelmeye devam eden ihtiyaç fazlası diğer aşiretler Batı’ya yönlendirilmektedir. Zahidiliğin bir kolu olarak Safevilik, teşekkül sürecinden itibaren Anadolu’da etkisini hissettirmiş, Şeyh Cüneyd’le birlikte özellikle konargöçerleri muhatab kitle edinmiştir.

Zahidilik, Safevilik, Halvetîlik Zahidîlik İbrâhim Zahid-i Gîlanî’ye nispet edilen Zahidilik ismi pek kalıcı olmamış, İbrahim Zahid’den (ö. 1301) sonra silsile Safevilik ve Halvetilik şeklinde iki ayrı tarikat halinde devam etmiştir. Başka bir ifadeyle 15. asrın ikinci yarısından itibaren Osmanlı’da önemli problemlere yol açan Safevilik ile bu dönemde Osmanlı topraklarında en yaygın tarikatlardan biri konumuna gelen Halvetiliğin silsilesi aslında birleşmektedir. İbrahim Zahid-i Geylâni’nin silsilesi Cemaleddin-i Tebrîzî, Şehâbeddin Mahmut, Rukneddîn-i Sücâsî vasıtasıyla Ebherîyye’nin kurucusu Kutbüddîn-i Ebherî’ye, ondan Ebün-Necîp es-Sühreverdî, Cüneyd-i Bağdâdî ve Hasan-ı Basrî vasıtasıyla Hz. Ali’ye ulaşmaktadır.

Safevilik ve Safiyüddin Erdebili(1301-1334) Kurucusu Safiyüddün Erdebilî’ye nisbetle Safeviyye, Erdebîlî nisbesinden dolayı Erdebîlîyye diye anılan tarikattır. Safiyyüddin Erdebilî, 1252’de Hazar Denizinin güney batı kıyılarına yakın Azerbaycan’ın Erdebil şehrinde dünyaya gelmiştir 735/1334’te vefat etmiştir. Safiyüddin-i Erdebîli, İbrahim Zâhid Gilani’nin halifesi ve damadı (Bibi Fatma) sıfatıyla şeyhinin vefatından sonra postnişin olmuştur.4 Şeyh Safiyüddin ile tarikat çok geniş bir çevreye yayılmış, Azerbaycan başta olmak üzere Gilân, Taberistan, Horasan, Buhara, Türkmenistan, Türkistan, Hindistan, Karahıtay, Çin, , Irak, Suriye, Lübnan, Hicaz, Anadolu ve

4 Safiyeddin Erdebilî, Makâlât: Şeyh Safi Buyruğu, haz.: Sönmez Kutlu-Nizamettin Parlak, Horasan Yayınları, İstanbul 2008, s. 17. ŞEYHLİKTEN ŞAHLIĞA SAFEVÎLİK VE 15. YÜZYIL OSMANLI SİYASETİNDE TARİKATLAR 515

Rumeli bölgelerinde Erdebîl’deki merkeze bağlı tekkeler kurulmuştur. Şeyh Safiyüddin’in pîrdaş olduğu Ahi Muhammed-i Halveti (öl. 780/1378) ile İbrahim Zahid sonrası tarikat bir başka kola daha ayrılmıştır ki bu Halvetîlik’tir. Tarikat, adını Ahi Muhammed-i Halveti (öl. 780/1378)’nin halifesi Ebu Abdullah Siracuddin Ömer el-Lahici (ol.750/1349) ya da 800/1397)’nin çok kez halvete girmesinden ötürü bu adı almıştır. Halvetîliğin Anadolu’daki ilk izleri 14. asır sonu Niğde’de Ahi Yusuf Halvetî iledir. Safevilik, İbrahim Zahid’den sonra postnişinliği devralmanın da tesiriyle Halvetîliğe göre daha etkili olmuştur. Şeyh Safi, icraatıyla bölgede nüfuz sahibi devlet yöneticilerinin itibarını kazanmıştır. İlhanlılar, Timurlular, Karakoyunlular, Osmanlılar ve tabi Akkoyunlular tarikatın hürmet gördüğü devletlerdir.5 Şeyh Safi’nin 1334’te vefatıyla yerine oğlu Şeyh Sadreddin Musa postnişin olmuştur. Şeyh Sadreddin Musa (1334-1392) Şeyh Sadreddin, babasının merkez tekkedeki mezarı üzerine bir türbe, dervişler için halvethâne ve darü’l-huffaz gibi binalar yaptırarak tarikatı daha geniş imkânlara kavuşturmuştur. Onun döneminde tarikat, özellikle Gürcistan ve Horasan bölgelerinde nüfuzunu artırmıştır. Tebliğimiz açısından bir diğer önemli malumat, Hacı Bayram-ı Velî’nin şeyhi Şeyh Hamid-i Veli (ö. 1412)’nin, Erdebil Tekkesi postnişini Şeyh Sadreddin’in halifesi oluşudur. Somuncu Baba’nın bir diğer silsilesi Şeyh Şadî-i Rumî vasıtasıyla İbrahim el-Basrî’ye, ondan da Ebu’l-Hasan el- Harakânî’ye de (v. 425/1033) ulaşmaktadır.6 Şeyh Hamid-i Veli’den sonra oğlu Yusuf Hakiki Baba postnişin olmuş, Somuncu Baba’dan sonraki süreçte Hacı Bayram-ı Velî’nin temsilcisi olduğu kol Bayramilik adıyla anılmıştır. Doksan yaşlarında vefat eden ( 794-1392) Sadreddin Erdebîlî’den sonra yerine “Hâce Ali” diye de bilinen oğlu Alaeddîn Ali postnişin olmuştur.

5 Walther Hinz, Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd, çev.: Tevfik Bıyıklıoğlu, TTK Yayınları, Ankara 1992, s. 14; Mehmet Yıldız, “Bayramiliğin Silsilesinde Yer Alan Bir Tekke: Safevî Erdebil Tekkesi ve Mezhebî Kimlikleri”, Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî Sempozyumu, Ankara 2016,, c. 2, s. 624. 6 Ethem Cebecioğlu, Hacı Bayram-ı Velî, Ankara 1994, s. 119-120; Hamdi Kızıler, “Bayramiyye Tarikatı’nın Ortaya Çıkışı Bağlamında Bayramilik-Halvetîlik İlişkisi”, Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî Sempozyumu, Ankara 2016, c. 1, s. 612-613. 516 AHMET CAHID HAKSEVER

Alaaddin Ali (1392-1429) Hâce Ali zamanında Safeviliğin nüfuz alanı Anadolu’ya doğru genişlemiştir. Özellikle Teke, Hamit ve Karamanoğulları gibi Güney beyliklerinde konargöçer tarzda hayat süren çok sayıda müridinin bulunduğu nakledilmektedir. Bu süreçte tarikatta Sünnî çizginin hâkim olduğu söylenebilir. Timur’un, 1402 yılında Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid’i yendikten sonra dönüşünde Hoca Ali’nin tekkesine uğrayıp ziyaret etmesi ve ona hürmeti, tarikatın nüfuzunu göstermesi açısından önemlidir. Bu ziyaretinde Timur; Erdebil ve köylerinin bütün gelirlerini Erdebil Tekkesi’ne bırakmış, bölgede serbest hareket etme ayrıcalığı tanımıştır. Hoca Ali’nin tavassutuyla Osmanlı ordusundan ve Anadolu halkından esirlerin birçoğu serbest kalmıştır. Esirlerin bazısı Erdebil’e yerleşerek Hoca Ali’ye mürit olurken geri kalanı da tekrar Anadolu’ya dönmüştür.7 Alaaddin Ali ve Hacı Bayram-ı Velî’nin yaşadığı dönemde, konargöçerler üzerinde nüfuz sahibi olmanın ve batınî karakter arz eden hareketlerin kısa zamanda çok taraftar toplamasının acı tecrübeleri yaşanmıştır. Nesimî, batınî görüşleri ’a aykırı görülüp 1418’te Halep’te idam edilirken8 1420’de Şeyh Bedreddin’in konargöçerlerden beslenen isyanı yeni bastırılmıştır. Hacı Bayram-ı Velî’nin “teksir-i sevâd” denilen, kısa zamanda etrafında geniş bir mürit kitlesinin oluşması, aleyhinde bir takım jurnallerin Edirne’ye ulaştırılmasına sebep olmuş, II. Murat döneminde Hacı Bayram-ı Velî, halifesi Akşemseddin (ö. 1459) ile Edirne’ye çağrılmıştır.9 Batınî karakter taşımayan Sünnî çizgideki uzlaştırıcı tavrı, Hacı Bayram-ı Velî’nin yönetim kademesinde itibar görmesini sağlamıştır. Şeyh Sadreddin’nin 1429’da Kudüs’te vefatı sonrası yerine oğlu Şah İbrahim postnişin olmuştur. Şah İbrahim (1429-1447)

7 Osmanlı, bu iyiliğe minnet ifadesi olarak uzun yıllar Erdebil Tekkesi’ne çerağ akçesi yollamıştır. Hinz, Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd, s. 6-8. 8 Cebecioğlu, Hacı Bayram-ı Velî, s. 140; Yüksel, Şeyh Bedreddin, s. 45. 9 Cebecioğlu, age, ss. 39-40. ŞEYHLİKTEN ŞAHLIĞA SAFEVÎLİK VE 15. YÜZYIL OSMANLI SİYASETİNDE TARİKATLAR 517

Safevilik, Şah İbrahim zamanında İran’ın kuzeybatısı, Anadolu’nun doğusu ve Suriye’nin kuzeyinde yaşayan Türkmen kabileleri başta olmak üzere, geniş bir topluluk üzerinde nüfuz sahibidir. Şah İbrahim postnişinliğinin hemen akabinde, Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah ile birlikte Gürcistan’a seferine de çıkmıştır. Şah İbrahim, bu sefere Hacı Bayram Veli’yi de davet etmiş ancak o, Cihanşah’ın Şiî eğilimler taşıması sebebiyle sefere katılmamıştır.10 Şeyh / Şah İbrahim ardından posta kardeşi Şeyh Cafer oturmuştur. Ancak Safevilik açısından önemli dönüm noktalarından biri, Şeyh Cüneyd’dir. Şeyh Cüneyd (1447-1460) Şeyh Cafer’in posta oturması, kendi yeğeni ve Şah İbrahim’in oğlu Şeyh Cüneyt ile çekişmesinin başlangıcı olmuştur. Bu çekişmenin ilk döneminde Şeyh Cüneyt, Karakoyunlu sultanının da aleyhte tutum takınması sebebiyle Erdebil’deki tekkeyi terk etmiştir. 11 Buradan Osmanlı Sultan’ı II. Murat’a gitmiş, Ankara Savaşı sonrası tekkenin icra ettiği tavassutun getirdiği iyi ilişkilere binaen Sultan’dan Kurtbeli civarına yerleşim yeri talebinde bulunmuştur. Osmanlı’da Kurulu devlet nizamının en önemli aktörlerinden Halil Paşa’nın “bir postta yedi derviş oturur ama iki sultan oturmaz” uyarısına binaen II. Murat, değerli hediyelerle Şeyh Cüneyd’in bu talebini nazikçe reddetmiştir. 12 Şeyh Cüneyd buradan Karaman’a gitmiş Şeyh Sadrettin Konevi tarafından kurulan tekkede ikamet etmiştir. Tekkenin şeyhi Abdüllatif Efendi, Şeyh Cüneyd’in mehdiyet iddiası ve mutad Şiî esaslarını dahi aşan fikirleri üzerine tartışınca buradan da ayrılmıştır. Bu bakımdan Şeyh Cüneyd’in Şiî bir kimlik taşıdığında ittifak edilmekle birlikte bu kimlik, klasik Şii anlayıştan çok batınî karakterlidir.13 Başlangıçtaki Sünni karakterine rağmen bilahare İsnâ Aşeriye Şiiliği’nin

10 Hinz, age, s. 15; Küçükdağ, “Safevîlerin Nesebine Farklı Bir Bakış”, Uluslararası Sosyal Araştırma- lar Dergisi, c.2/6, Kış 2009, s. 420. 11 Hinz, age, s. 15-16. 12 Tahsin Yazıcı, “Cüneyd-i Safevî”, DİA, c. 8, s. 124. 13 Benzer durum Şeyh Haydar için de geçerlidir. Zira Şeyh Haydar’a müritlerinin çoğunun bir tür Tanrılık atfettiği; Haydar’ın babası Cüneyt’e Tanrı, kendisine de tanrının oğlu güzöyle baktığı, Anadolu, Karacadağ ve Talis gibi yerlerden gelen müritlerinin namazı ve orcu bırakıp kenidisini kıble ve mescit tanıdıklarının nakledilmesi dikkat çekicidir. Hinz, Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd, s. 17-18; Üzüm, Tarihsel ve Kültürel Boyutlarıyla Alevilik, ss. 39-40. 518 AHMET CAHID HAKSEVER

resmî mezhep olarak kabul edildiği bir devlete dönüşen Safeviyye’de, Şiiliğin ne zaman ve nasıl başladığı hususunda değişik görüşler ileriye sürülmüştür. Tarikatta ilk Şiilik temayülü, Cüneyd ile görünür hale gelmekle birlikte Şah İbrahim’in Şiî eğilimli Karakoyunlularla birlikte hareket etmesi gözden kaçırılmamalıdır. 14 Safevîliğin Şeyh Cüneyd’le birlikte Şiî eğilimler göstermesinin daha çok siyasi nedenlere dayandığı söylenebilir. Hem komşularının Sünnî olması hem de kendilerini iktidara taşıyan zümrelerin kitâbî mânâda olmasa bile Şiîliğin bazı unsurlarına sıkı sıkıya bağlılık göstermesi Şah İsmail’in tercihinde çok büyük bir rol oynamıştır. Şeyh Cüneyd ve Şeyh Haydar’ın, merkezle ilişkileri problemli olan aşiretlerin dikkatlerini çekmede tasavvufi kimlikleri etkili olmuştur. Ancak onları şahlığa taşıyan asıl etken Akkoyunlular (1340-1514)’la sıhriyet bağı kurmaları, dolayısıyla doğrudan siyasetin bir parçası haline gelmeleridir. Devrin şartlarını da iyi gözlemleyen Safevîler, kitleleri harekete geçirebilecek mehdî anlayışını kullanarak siyâsi/dünyevî gayelerini gerçekleştirebilmişlerdir. 15 Şeyh Cüneyd İskenderun körfezindeki Cebel Arus dağında eski bir hisarı kiralayıp tekke edinmiştir. Tarikatını yaymaya başladığında Suriye, Osmanlı ve Irak’tan çok sayıda müridi etrafına toplanmıştır. Bunlar arasında 1416’da Rumeli’de Çelebi Mehmet tarafından bastırılan Şeyh Bedreddin isyanına katılanlar da bulunmaktadır. 16 Memlük hükümdarı Sultan Çakmak, Halep Mevlevi şeyhinin ve diğer Sünnî çizgideki şeyhlerin uyarısı üzerine Şeyh Cüneyd’in aleyhine tavır almıştır. Bunun üzerine Şeyh Cüneyd bölgeyi terk ederek Canik’e ulaşmış, 1456’da Trabzon Rum Devleti’ne saldırmış ancak başarılı olamamıştır. Bu dönemde Karakoyunlularla hasım olan Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, Cüneyd’i ittifak için yanına çağırmış, o da bu daveti kabul etmiştir. Cüneyd, üç yıl Diyarbakır’da kalmış Uzun Hasan’ın kız kardeşiyle evlenmiş ve bu evlilikten Şeyh Haydar dünyaya gelmiştir(1458). Şeyh Cüneyd bundan sonraki süreçte etrafa dâiler göndererek nüfuzunu

14 Hinz, age, s. 49; Yusuf Küçükdağ-Bilal Dedeyev, “Safevîlerin Nesebine Farklı Bir Bakış”, Ulus- lararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c.2/6, Kış 2009, s. 418; Tarîkat hakkında bk. Reşat Öngören, “Safeviyye”, DİA, İstanbul 2008, c. 35, ss. 460-462. 15 Süleyman Gökbulut, “Safeviler Devrinde Şiiliğin yayılmasında Tasavvufun Rolü. Tasavvuf Tarihi Açısından Bir Değerlendirme”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,2016/2, cilt: 15, Sayı 30, s. 293. 16 Yazıcı, “Cüneyd-i Safevî”, DİA, c. 8, s. 124. ŞEYHLİKTEN ŞAHLIĞA SAFEVÎLİK VE 15. YÜZYIL OSMANLI SİYASETİNDE TARİKATLAR 519 artırmaya başlamıştır. Dâilerini gönderdiği bölgeler arasında Osmanlı hâkimiyetindeki yerler de vardır. Manevi nüfuz kadar siyasi nüfuzu da artan Şeyh Cüneyd, müritleriyle birlikte Şirvan hâkimi Şirvanşah’a saldırmışsa da 1460’da vuku bulan muharebede öldürülmüştür. Şeyh Cüneyd’in ölümünden bir ay sonra eşi Hatice Begüm Âmid bir erkek çocuk dünyaya getirmiş olup çocuğun adı, “ Haydar”’dır. Şeyh Haydar(1460-1488) Haydar dokuz yaşına kadar Diyarbakır’da büyümüştür. Uzun Hasan, 1470 yılı başlarında Erdebil’e giderek beraberinde getirdiği yeğeni Haydar’ı Erdebil Tekkesi’nde posta oturtmuştur. Şeyh Haydar’ın görevlendirdiği dâilerle birlikte özellikle Anadolu’daki konargöçerler üzerindeki nüfuzu artmış, Osmanlı açısından tehlike arz etmeye başlamıştır. Bayramilikle Safevilik arasındaki dini ve siyasi ayrışmanın görünür hale geldiği bir diğer hadise, Şeyh Haydar’ın kendi taraftarlarına kızıl serpuş giydirmesidir. “Tac-ı Haydarî”, İsnaaşeriyye itikadından hareketle on iki dilimli olup kızıl renktedir.17 İbrahim Zâhid-i Geylânî, Şeyh Safiyyûddîn›e hilafet verirken yeşil taç giydirmiş, ancak Safiyuddîn, Hz. Peygamber’in neslinden gelişi konusunda yeterli veri bulunmadığı için yeşil taç yerine beyaz tacı tercih etmiştir. Bu gelenek Somuncu Baba ve Hacı Bayram-ı Velî ile sürdürülmüştür. Akşemseddin’e nisbet edilen Şemsiyye, tarikattaki Sünnî çizgiyi öne çıkararak Bekrî silsileyi tercih etmiştir. Benzer durum, tarikatlarını Şiîlik ve Safevîlik şaibesinden uzak tutmaya çalışan Melâmîler’de de görülür. Onlar da tarikatlarını Nakşbendiyye ile Halvetiyye’yi birleştiren bir tarikat olarak tanıtırlar.18

17 Şeyh Cüneyd ile başlayan Şiîleşme ve Anadolu’da etkinliğini artırma faaliyetleri, Hacı Bayram-ı Velî’nin halifeleri dönemindedir. Ancak halifelerinden Şeyh Baba Nahhâsî’nin Ankara’da, Şeyh Bedreddin-i Ahmer’in İstanbul’da, Şeyh Muslihuddin Halife’nin Darende’de, Şeyh Selahaddin Bolevi’nin Bolu’da, Şeyh Lütfullah’ın Balıkesir’de, Akbıyık Meczub’un Bursa’da, Şeyh İnce Bed- reddin’in Bursa ve Larende’de, Yazıcıoğlu Ahmet Bîcan’ın Gelibolu’da, Mevlana Şeyhî’nin Kü- tahya’da, Akşemseddin’in Göynük’te, Molla Zeyrek’in İstanbul’da, Eşrefoğlu ’nin İznik’te, Şeyh Yusuf Aksarayi’nin Aksaray’da ve Ahmet Baba’nın Ankara’da metfun bulunuşu, tarikatın etki ve nüfuz alanını göstermesi açısından önemlidir. Tarikatın doğrudan Safevilerle muhatap oldukları yerler sınırlı düzeydedir. Bununla birlikte devletin Anadolu’da birliği sağlama yönünde- ki faaliyetlerinde açıktan destek olmuşlardır. Cebecioğlu, Hacı Bayram-ı Velî, ss. 208-230; Fuat Bayramoğlu-Nihat Azamat, “Bayramiyye”, DİA, c. 5, 269-273. 18 Yıldız, “Safevî Erdebil Tekkesi ve Mezhebî kimlikleri”, Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî Sempoz- yumu, c. 2, s. 631. 520 AHMET CAHID HAKSEVER

Şeyh Haydar Anadolu’da nüfuz peşinde iken Safevilerle müttefik konumundaki Akkoyunlular Uzun Hasan’la Anadolu’ya akınlar yapmaktaydılar. Osmanlı tarafından Anadolu’da birliği sağlamak üzere yapılan bu seferler 1460’da başlamış Güney Karadeniz’den başlayıp Sinop, Trabzon, Tokat ve Sivas taraflarına yönelmiştir. Trabzon Rum Devleti’nin ve Karamanoğulları’nın Osmanlı’ya bağlanmasının akabinde, Diyarbakır ve Tebriz merkezli faaliyet yürüten Akkoyunlular’a karşı Otlukbeli Seferi’ne (1473) çıkılmıştır.19 Fatih 1473’te Akkoyunlular’a karşı kazandığı Otlukbeli Zaferiyle Akkoyunlular’ın bölgedeki siyasi nüfuzunu kontrol altına almış, Safeviler’in manevi nüfuz çabalarına karşı da tasavvuf erbabından yardım talep etmiştir. Bunlardan biri, ticaret yolları üzerindeki Çorum Osmancık’ta tarikat faaliyetlerini yürüten Bektaşi Şeyhi Koyun Baba (ö. 1467)’dır.20 II. Bayezid’in bu dönemde valisi olması, Halvetîler ile devlet ricali arasındaki münasebetin de başlangıcı gösterilir.21 Halvetiliğin kuruluşu Safevilikle aynı döneme ulaşsa da tarikat, doktriner yapısı ve etkinliği açısından Safeviliğin gerisinde kalmıştır. Halvetiliğin kurumsallaşıp 15. asırda sistemli bir şekilde yayılması Yahya Şirvani (ol.869/1464) ve Habib-i Karamani, Omer Ruşeni (ol.892/1487), Cemâl-i Halvetî (öl. 899/1493-1494) Ahmed Şemseddin-i Marmaravi (ol.910/1504) gibi halifeleri vasıtasıyladır. II. Bayezid’in 1481’de padişah olmasıyla birlikte Şiî Safevi tehlikesine karşı Sünnî çizgideki tarikatlardan yararlanma düşüncesi sistemli ve daha da belirgin hale gelmiştir. Halvetîlerin desteklenmesinin bir diğer nedeni, Safevilikle aynı silsileden olması hasebiyle halk üzerinde daha tesirli olacağı düşüncesidir. Devletin Safevi tehlikesine karşı destek olduğu tarikatlardan biri Bektâşiliktir. Osmanlı’da profesyonel ordu konumundaki Yeniçeri ocağının Bektaşi dergâhına bağlanması 14. yüzyıla dayanır. Devlet yönetimi ile Bektaşiler arasındaki işbirliği II. Bayezid döneminde üst düzeye çıkmıştır Bektaşilik’le devletin stratejik alanda buluştuğu bir diğer hadise, Balım Sultan’ın(ol.922/1526), 1501’de Bektaşi Dergâhı şeyhliğine getirilmesidir.

19 Erhan Afyoncu, “Otlukbeli Savaşı”, DİA, c. 34, ss. 5-6. 20 Şakir Çıplak, Osmancık’ta Erenler Durağı: Koyun Baba, Horasan Yayınları, İstanbul 2001, s. 12. 21 Reşat Öngören, Osmanlılarda Tasavvuf, İz Yayıncılık, İstanbul 2000, s. 28-29. ŞEYHLİKTEN ŞAHLIĞA SAFEVÎLİK VE 15. YÜZYIL OSMANLI SİYASETİNDE TARİKATLAR 521

Bunun en önemli sebebi, Şah İsmail’in aynı yıl Tebriz’de bağımsızlık ilanından sonra Safevi propagandalarıyla İran’ın sınırlarından gittikçe güçlenerek gelen akımlara karşı denge politikasıdır. 22 Zira Safeviler ile Bektaşiler arasında Ehl-i Beyt’e muhabbet konusundaki fikir birlikteliği, kırsal kesime hitab etme konusunda Bektaşiliğin elini rahatlatmaktadır Safevîliğin aksine Sünnî karakterini koruyan Halvetîlik, bu uğurda baskılara da maruz kalmıştır. Safevî tehlikesini sezen Dede Ömer Rûşenî (ö. 892/1487)’nin kardeşi Mevlânâ Alaaddîn (ö. 867/1462-63)’in Tebriz’deki tekkesinden ayrılmasının ardından İbrahim Gülşenî (ö. 940/1534)’nin de Tebriz’i terk etmesi Halvetîlik’in Safevî topraklarından silinmesi anlamına gelmektedir.23 Manevi nüfuzunu Şiî-batınî akide çerçevesinde geliştiren Şeyh Haydar, Uzun Hasan’ın kızı ile evlenmek suretiyle siyasi açıdan da kuvvetlenmiştir. Bu evlilikten kısa bir süre sonra, 1478’de Uzun Hasan vefat etmiştir. Uzun Hasan’ın oğulları arasındaki taht mücadelesinde başa geçen kardeşi Halil’i mağlup eden Yakup, 15 yaşında tahta oturmuştur. 24 Şeyh Haydar, babasının intikamını Şirvan Şah’tan almak üzere müritlerini silahlandırmış, bu durum onun siyasi gücünü pekiştirmiştir. Bu durum Sultan Yakub’un Şeyh Haydar’a mesafeli duruşunu beraberinde getirmiş, hatta kendi tebaasına Haydari sarığın giyilmesini yasaklamıştır. Şeyh Haydar’ın, Sultan Yakub’a verdiği sözün aksine Şirvan Şah’ına saldırması üzerine kendisi 1488’de öldürülmüştür. 25 Şeyh Haydar’dan sonra Sultan Ali yaklaşık altı yıl (1488-1494) postnişin ise de siyasi ve manevi otorite vasfı Şah İsmail ile görünür hale gelmiştir.

22 Bektaşiliğe yönelik devlet himayesinin görünür hale gelmesinin bunun dışında da önemli sebep- leri vardır. Tarikatın konar göçer ve kırsal kesimi öncelemesi dolayısıyla hoşa gitmeyecek tutum- ların en azından kontrol altına alınması, önemli bir görev üstlenen Bektaşi zaviyelerinden tamir ve bakıma ihtiyaç duyanlarının onarılması, ihtiyaçlarının karşılanması, Balım Sultan’ın Hacı Bektaş-ı Velî’nin manevi evladı sıfatıyla Balkanlar’daki nüfuzundan istifade ederek Anadolu ve Trakya’daki dervişler arasındaki bağı güçlendirip onları daha kolay kontrol edebileceği düşüncesidir. Ocak, “Balım Sultan”, DİA, c. 5, s. 17; Cengiz Gündoğdu, Hacı Bektaş-ı Velî, Aktif Yayınevi, Ankara 2007, s.245; Üzüm, Tarihsel ve Kültürel Boyutlarıyla Alevilik, s. 46-47. 23 Muhyî-i Gülşenî, Menâkıb-ı İbrâhm-i Gülşenî, haz.: Mustafa Koç-Eyyüp Tanrıverdi, Türkiye Yazma eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul 2004, ss. 224-226; Öngören, age, s. 100; Himmet Konur, İbrahim Gülşeni: Hayatı, Eserleri, Tarikatı, İnsan Yay., İstanbul 2000, ss. 115-118. 24 Hinz, Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd, s. 57. 25 Gündüz, “Safevîler”, DİA, c. 35, s. 452. 522 AHMET CAHID HAKSEVER

Şah İsmail (1501-1524) Haydar’ın üç oğlundan biri olan Şah İsmail (ö. 930/1524), 907/1501’de Tebriz’i ele geçirip Safevî Devleti (1501-1736)’nin kuruluşunu ilan ettiğinde İran’ın o günkü topraklarının çoğunda Sünnîler, az bir kısmında ise Şiîler yaşıyordu.26 Doğu Anadolu’da Sünni esaslara bağlı Akkoyunlular’ın varlığı Anadolu’nun birliği için tehdit kabul edilse bile asıl sorun, bu devletin Şah İsmail’in eline geçip Şiî-batınî akide etrafında manevi bir otorite de ihdas etmesinden kaynaklanmaktaydı. Lâhîcan ve Cürcan’ın hâkimlerinin Şah İsmail’e gelip biat etmeleriyle Safeviler’in sınırları Hazar Denizi kıyılarına ulaşmıştır. Şah İsmail 1505’de Yezd’i ve Kazvin’i ele geçirmiş, 1507’de Erzincan’a yönelmiş, Maraş ve Elbistan’ı tahrip ederek Tebriz’e dönmüştür. Ertesi yıl Diyarbekir yöresini, bir sonraki yıl ise Bağdat’ı hâkimiyeti altına almıştır. 1510’da Anadolu’da “Şah Kulu Baba Tekeli” isyanı baş göstermiştir. Şah Kulu’nun 1500 kişiyle Kütahya’ya saldırısını Sadrazam Hadım Ali Paşa püskürtmüş, sadrazam ve Şah Kulu bu savaşta ölmüş, yaklaşık 10 bin kişi İran tarafına kaçmıştır. 1511’de Anadolu’da Teke Türkmenleri, Osmanlılara karşı isyan edip Şah İsmail’in yanında yer almış, Osmanlı ordusu bu isyanı bastırmada etkili olamamıştır. II. Bayezid devrinde Safeviler’e karşı daha ziyade tarikatlar üzerinden yürütülen mücadele, 1512 yılında Osmanlı tahtına oturan Yavuz Sultan Selim ile birlikte farklı bir boyut kazanmıştır. Anadolu’daki Kızılbaşların harekete geçme ihtimaline karşı tedbirler aldıktan sonra büyük bir ordu ile Erzincan üzerinden Tebriz’e doğru ilerlemiştir. Hoy yakınlarındaki Çaldıran ovasında yapılan savaşta Safeviler yenilmiştir (23 Ağustos 1514). Şah İsmail savaş meydanını terk edip Dergüzîn’e çekilmiş, Kızılbaş reislerinin pek çoğu ölmüştür. Tebriz, Kemah, Harput ve Diyarbekir Osmanlıların eline geçmiştir. Şâh İsmail, devlet erkânının isteği üzerine henüz bir yaşında olan oğlu Tahmasb’ı veliaht tayin etmiş, 1524’te Erdebil’in Serab kasabasında ölmüştür. Şah İsmail ile birlikte devlet vasfına kavuşan Safevîler, tarikatların toplumsal ve siyasal anlamdaki potansiyelini bildiklerinden ötürü bu

26 Doğan Kaplan, “Şiîliğin İran Topraklarında Egemenliği: Safeviler Öncesi Arka Plan ve Safevi Dönemi Şiîleştirme Politikaları”, Marife, Konya 2009, c. 8, sayı: 3, s. 187. ŞEYHLİKTEN ŞAHLIĞA SAFEVÎLİK VE 15. YÜZYIL OSMANLI SİYASETİNDE TARİKATLAR 523 teşekküllere mesafeli durmuşlar hatta baskı altına almışlardır. Kendilerine bürokratik bir meşruiyet arayan ulemanın da bu siyaseti desteklemesi, Safevi şahlarının işini kolaylaştırmıştır.27 Şah İsmail 909/1503’te Fars’ı ele geçirdiğinde, Kâzerûniyye Tarikatı’nın kurucusu Ebu İshak Kâzerûnî (ö. 426/1035)’nin türbesinin tahrip edilmesiyle yetinilmemiş, bu tarikata bağlı dört bin kadar insan katliama tabi tutulmuştur. İlerleyen süreçte bir hanede Mesnevî bulundurmak tehlikeli görülürken bazı Mevlevilerin Şah Tahmasb (ö. 984/1576) tarafından İran’dan sürüldüğü nakledilmektedir.28 Sünni karakteri, sosyo-kültürel alandaki etkileriyle Mevlevilik silsile itibariyle yine Kübreviyye’nin kolları olan Nurbahşiyye ve Zehebiyye ile birleşmektedir. Nurbahşiyye ve Zehebiyye hemen değilse bile bir müddet sonra Şiîleşmişlerdir. Toplumsal baskı nedeniyle müntesipleri gittikçe azalan bu yollar özellikle siyasi ve ekonomik çıkar ilişkilerinden kendilerini uzak tutmaya çalışmışlar, Şah II. Abbas (ö. 1077/1666) devri gibi bazı dönemlerde tasavvuf ehline gösterilen müsamahadan ötürü kısmen rahat hareket etmişlerdir. Ulemanın reddiyelerine karşı fazla ses çıkarmamış/çıkaramamışlardır. Baskılar arttığında aynı zamanda tasavvufî bir terbiye metodu olan seyahati tercih etmişlerdir. Söz konusu gruplar tarikat ritüellerinde de büyük oranda değişikliğe gitmişler Semâ’ ve mûsikî ile yapılan zikirlerden ziyade Kur’an tilâvetine, hadis kıraatine ve Ehl-i Beyt övgüsüne dayanan toplantılara yer vermişler, böylece az da olsa toplumda varlıklarını günümüze kadar sürdürmüşlerdir.29

Kaynakça Ahmet Cahid Haksever, “Göçebelikten Yerleşik Hayata Geçişte Tekke ve Zâviyelerin Rolü: Çorum Örneği”, Çorum ve Kültür, Çorum Valiliği Yay., trs. Ahmet Yaşar Ocak, “Balım Sultan”, DİA, c. 5. Cengiz Gündoğdu, Hacı Bektaş-ı Velî, Aktif Yayınevi, Ankara 2007. Doğan Kaplan, “Şiîliğin İran Topraklarında Egemenliği: Safeviler Öncesi Arka Plan

27 Süleyman Gökbulut, “Safeviler Devrinde Şiiliğin yayılmasında Tasavvufun Rolü. Tasavvuf Tarihi Açısından Bir Değerlendirme”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,2016/2, cilt: 15, Sayı 30, s. 293. 28 Gökbulut, agm, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,,2016/2, cilt: 15, Sayı 30, s. 288. 29 Gökbulut, agm, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,2016/2, cilt: 15, Sayı 30, ss. 291-292. 524 AHMET CAHID HAKSEVER

ve Safevi Dönemi Şiîleştirme Politikaları”, Marife, Konya 2009, c. 8, sayı: 3. Elvan Çelebi, Menâkibu’l-kudsiyye fî menâsıbi’l-ünsiyye (Baba İlyas-ı Horasânî ve Sülâlesi’nin Menkabevî Tarihi), haz.: İsmail E Erünsal, Ahmet Yaşar Ocak, TTK Yayınları, Ankara 2014 Erhan Afyoncu, “Otlukbeli Savaşı”, DİA, c. 34. Ethem Cebecioğlu, Hacı Bayram-ı Velî, Ankara 1994. Hamdi Kızıler, “Bayramiyye Tarikatı’nın Ortaya Çıkışı Bağlamında Bayramilik- Halvetîlik İlişkisi”, Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî Sempozyumu, Ankara 2016. Himmet Konur, İbrahim Gülşeni: Hayatı, Eserleri, Tarikatı, İnsan Yay., İstanbul 2000. İlyas Üzüm, Tarihsel ve Kültürel Boyutlarıyla Alevilik, İsam Yay., İstanbul 2007. Fuat Bayramoğlu-Nihat Azamat, “Bayramiyye”, DİA, c. 5. Mehmet Yıldız, “Bayramiliğin Silsilesinde Yer Alan Bir Tekke: Safevî Erdebil Tekkesi ve Mezhebî Kimlikleri”, Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî Sempozyumu, Ankara 2016. Muhyî-i Gülşenî, Menâkıb-ı İbrâhm-i Gülşenî, haz.: Mustafa Koç-Eyyüp Tanrıverdi, Türkiye Yazma eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul 2004. Müfid Yüksel, Şeyh Bedreddin, Yarın Yay., İstanbul 2010 Süleyman Gökbulut, “Safeviler Devrinde Şiiliğin yayılmasında Tasavvufun Rolü. Tasavvuf Tarihi Açısından Bir Değerlendirme”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,2016/2, cilt: 15, Sayı 30. Reşat Öngören, Osmanlılarda Tasavvuf, İz Yayıncılık, İstanbul 2000. Reşat Öngören, “Safeviyye”, DİA, İstanbul 2008, c. 35. Safiyeddin Erdebilî, Makâlât: Şeyh Safi Buyruğu, haz.: Sönmez Kutlu-Nizamettin Parlak, Horasan Yayınları, İstanbul 2008. Şakir Çıplak, Osmancık’ta Erenler Durağı: Koyun Baba, Horasan Yayınları, İstanbul 2001. Tahsin Yazıcı, “Cüneyd-i Safevî”, DİA, c. 8. Tufan Gündüz, “Safevîler”, DİA, c. 35. Walther Hinz, Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd, çev.: Tevfik Bıyıklıoğlu, TTK Yayınları, Ankara 1992. Yusuf Küçükdağ-Bilal Dedeyev, “Safevîlerin Nesebine Farklı Bir Bakış”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c.2/6, Kış 2009.