NEDEN “KÜLTÜR ARAfiTIRMALARI”?

Why “Cultural Studies”?

Bilindi¤i üzere, Milli Folklor, 2006 y›- t›rmak için antropoloji, köylüyü araflt›r- l›n›n ilk say›s› olan 69. say›dan itibaren, mak için folklor, kentliyi araflt›rmak için “Uluslararas› Halkbilimi” olan alt ad›n› sosyoloji disiplinlerini ortaya ç›karm›flt›r. “Uluslararas› Kültür Araflt›rmalar›” flek- Yaz› ve kent vurgusuna dayanan, bunlar›n linde de¤ifltirmifltir. Bu de¤ifliklik kimi varl›¤› ve yoklu¤u ile kültürleri derecelen- meslektafl ve okurlar›m›z›n tepkisini çekti diren bir mant›¤›n 19. yüzy›lda ifllemesi ve de¤iflikli¤i do¤ru bulmad›klar›n› söyle- mümkündü. Çünkü, “sözlü kültürler”, diler. Kimi meslektafl ve okurlar›m›z ise, “klanlar”, “köyler”, “kentler” temelinde bunu gerekli ve önemli gördüklerini aç›kla- oluflturulan uygarl›k kategorileri, yer yü- d›lar. Derginin alt ad› ve bir anlamda gele- zünde bol miktarda kendilerine örnekler ce¤i üzerinde yürütülen bu tart›flmalar, ge- bulabiliyordu. 19. yüzy›lda bilimsel katego- rek sahiplenme gerekse entelektüel düflün- rilerin ne flekilde olufltu¤unu görmek aç›- ce üretimi aç›s›ndan kuflkusuz önemlidir s›ndan Alan Dundes’›n flu çizelgesine ba- ve daha da alevlenerek sürdürülmelidir. k›lmal›d›r: Ayr›ca bir ara cümle olarak söylemek gere- kirse bu tart›flmalar, dergiyle s›n›rl› kal- Vahfli Halk Medeni mamal› ve ülkemizdeki kimi sosyal ve be- veya ‹lkel veya Köylü veya Seçkin fleri disiplinlerin kendilerini ve varl›k ne- Yaz› Öncesi Taflral› Okur Yazar denlerini, bilgi üretimi bak›m›ndan top- (veya Yaz›y› Cahil fiehirli lumsal etkinlik ve ifllevsellik aç›s›ndan ye- Tan›mayan) Alt Tabaka Yüksek Tabaka niden gözden geçirmeleri süreçlerini de do- ¤urmal›d›r. Kültürleri derecelendirerek tan›mla- Yürütülen tart›flmalardan hareketle ma ve bu derecelendirmeye yönelik disip- derginin editörü olarak, alt ad›m›zdaki de- linler oluflturma bak›m›ndan E. Taylor’un ¤iflikli¤in nedeni üzerinde biraz daha aç›k- 19. yüzy›ldaki “ilkel kültür” tan›m› önemli- lama yapmam›z gerekti¤i kan›s›na vard›m. dir. C. Lévi-Strauss’un “Yaban Düflünce”si, Kuflkusuz bu de¤iflikli¤in öyküsü, “folklor” 19. yüzy›ldaki bu keskin tan›mlamay› yu- teriminin do¤ufl ve yayg›nlaflma öyküsüyle muflatm›fl ama ortadan kald›rmam›flt›r. kofluttur. W. John Thoms’a kadar, “popüler ‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda Birleflmifl edebiyat” veya “popüler antikite” veya ben- Milletlerin etkinleflmesi, bu süreçte kendi- zeri terimlerle tan›mlanan alan 1846 y›l›n- lerine “ilkel” denilen bir çok kültürün yeni dan itibaren “folklor” olarak adland›r›l›r. ulus devletler kurarak kentler yaratan Bu yeni bilim, 19. yüzy›ldan bafllayarak in- ça¤dafl organizasyonlara dönüflmesi, “ilkel” san› ve kültürü “uygarl›k” durum ve düzey- veya “vahfli” kültür sözlerinin yeniden sor- lerine göre araflt›ran bir kaç sosyal ve befle- gulanmas›na ve dolay›s›yla bu paradigma- ri disiplinin içinde -simgesel bir anlat›mla ya dayanan disiplinlerin gözden düflmesine söyleyecek olursak- “sözlü ve köylü” alanda neden oldu. Bu yaklafl›mlar›n zirveye ulafl- kendine yer bulabildi. ‹nsanl›k tarihinin ve t›¤› bir dönemde ortaya ç›kan J. Goody’nin uygarl›klar›n›n, Avrupa uygarl›¤›n›n, ilkel- “Yaban Akl›n Evcillefltirilmesi”, benim oku- lerin, barbarlar›n ve do¤u uygarl›klar›n›n yufluma göre, 19. yüzy›l›n “yaz› ve kent” te- “uygarl›k” aç›s›ndan “yaz›” ve “kent” odak- melli bütün uygarl›k kategorilerini sars- l› olarak “derece”lendirilmesi temeline da- m›flt›r veya sarsmal›d›r. Bat› entelektüeli yanan Avrupa mant›¤›, yine simgesel bir esasen uzunca bir zamand›r, sosyal bilim- anlat›mla söyleyecek olursak, “ilkel”i arafl- lerdeki t›kanmadan söz ediyordu. Gül-

4 http://www.millifolklor.com benkyan Vakf›’n›n “Sosyal Bilimleri Aç›n” ji, etnografya ve folklor disiplinleri ve bu manifestosu bu bak›mdan önemlidir. Nite- disiplinlerin çal›flanlar› son y›llarda bütün kim, bu süreçte baflta ABD olmak üzere bir dünyada entelektüel tart›flmalar›n ve ka- çok ülkede “Halk Yaflam›”, veya “Kültür mu yönetiminin ilgi oda¤› olmaktan ç›k- Araflt›rmalar›” gibi yeni bölümler veya m›fl, bu disiplinlerin parça parça dokundu- kürsüler kuruluyor, geleneksel disiplin ad- ¤u konular, yüzy›l›n gereksinimlerine göre lar›n›n kullan›m›ndan bilinçli olarak kaç›- daha farkl› yöntemlerle ve sunumlarla bafl- n›l›yordu. ka disiplin uzmanlar›nca güncellefltirilmifl- Sovyet Rusya’s›nda “iflçi folkloru” yak- tir. Günümüzde, adlar›n› sayd›¤›m bu di- lafl›mlar›yla s›n›rl› olarak kentin varofllar›- siplinlerin yan›na yeni yüzy›l›n yeni disip- na gelen halkbilimi, “köyler yok oluyor, linlerini katan ve kültür endüstrisinin ola- folklor ölüyor” kayg›s›n›, “kent folkloru” ve- nak ve beklentilerini dikkate alan bir “di- ya “ kentsel grup folkloru” terimiyle aflma- siplinler aras› ” kültür çal›flmas› modeli or- ya çal›fl›rken, ilkeller üzerine yürüttü¤ü taya ç›km›flt›r. Bu model, son y›llarda baz› çal›flmalarda burnundan k›l ald›rmayan ABD üniversitelerinde “Kültür Araflt›rma- kültürel antropoloji, adeta yüzy›ll›k biriki- lar›” ad›yla bölümleflmifl, Avrupa’da “Kül- mine 1970’lerden sonra s›rt›n› dönerek tür Bilimi” kavram› yads›nmayan bir sos- “kent antropolojisi” veya “sosyo-kültürel yal ve befleri bilim üst çat›s› olarak kurum- kent antropoloji” terimleriyle ça¤dafl ken- laflma yoluna girmifltir. Geleneksel kültü- tin çöp bidonlar›nda “kentsel tüketim mo- rel antropolojinin bir alt dal› olan “lengüis- delleri”ni aramaya yöneliyor ve bir anlam- tik”, üniversitelerde “dil bilimi” olarak ba- da “ölü kültürler” disiplini olmaktan kur- ¤›ms›zlaflt›¤› gibi, örne¤in Türk üniversite- tulmaya çal›fl›yor. lerinde edebiyatla bütünleflerek “Dil ve Bütün bunlar, J. Goody’in dedi¤i gibi Kültür” bölümlerinin do¤mas›n› sa¤lam›fl- art›k araflt›racak “ilkel” veya “köylü” kal- t›r. (Amerikan Dili ve Kültürü vb.) mad›¤›na, “ilkel” veya “yap-takç›” diye kü- UNESCO taraf›ndan üye ülkelerin çümsenenlerin çocuklar›n›n “entelektüel” hemen hemen tamam›ndan alan uzmanla- veya “mühendis” olarak, -19. yüzy›l evrim- r›n›n da bilimsel katk›s›yla haz›rlanan ve cilerin geçirilmesini zorunlu gördü¤ü bin- 2003 y›l›nda imzalanan ancak haz›rl›k öy- lerce y›l›n aksine- yar›m yüzy›lda “evrim” küsü 1972 y›l›na kadar giden Somut Olma- geçirdi¤ine, bir baflka söyleyiflle bu gruplar yan Kültürel Miras›n Korunmas› Sözlefl- bir biçimde “kent”lileflti¤ine göre, bu disip- mesi, bilinçli bir flekilde “antropoloji”, “et- linlerin de araflt›rd›¤› alanlarla birlikte bu noloji”, “etnografya” ve “folklor” terimleri- yeni kente tafl›nmas› gereksinimsel bir sü- ne yer vermemifltir. Bu sözleflmenin haz›r- reçtir. 19. yüzy›lda kentsel kültürün bilimi l›k aflamas›nda UNESCO 1989 y›l›na ka- olarak do¤an sosyoloji, günümüzde kendini dar konuyu “folklor ürünlerinin korunma- gittikçe istatistik ve matematikle iliflkili s›” olarak tan›mlarken, bu tarihten sonra grafiklerle tan›mlamaya bafllad›¤›na göre, bu tan›mlamay› tamamen terk etmifl ve ça¤dafl kent insan›n› gruplar ve kodlar “sözlü ve somut olmayan” ifadesini kullan- oluflturarak kültür ve sanat yaratan veya maya bafllam›flt›r. tüketen bir varl›k olarak araflt›ran bir di- “Kültürel antropoloji”, “etnoloji”, “et- siplinin ortaya ç›kmas› kaç›n›lmazd›. Bu nografya” ve “folklor” disiplinleri, do¤duk- disiplinin kültür antropologlar›n›n evrim- lar› ve gelifltikleri dönemdeki paradigmala- sel, halkbilimcilerin tarihi yeniden kurma- r›n günümüze yans›yan simgesel a¤›rl›¤› c› 19. yüzy›l yaklafl›mlar›n›n yeni kente ta- alt›nda kalm›fl, alan uzmanlar›n›n “kent” fl›nmas› fleklinde olamayaca¤› kolayl›kla temelli güncelleme çabalar› son tahlilde öngörülebilir. baflar›s›zl›kla sonuçlanm›fl ve bu disiplin- Nitekim, kültürel antropoloji, etnolo- ler, yeni ça¤›n gençli¤i taraf›ndan “eskinin http://www.millifolklor.com 5 bilimi” veya “nostaljik” çal›flma alanlar› vurgu yapan disiplinlerin 20. yüzy›lda h›z- –daha da önemlisi UNESCO’nun koruma la ortaya ç›kan kentleflme ile yok olan alan bilinci d›fl›nda- ifllevsiz olarak alg›lanm›fl- farkl›l›klar›n› gören ve bunlar›n yaratt›¤› lard›r. kimi olumsuz kategorileri ortadan kald›- Di¤er yandan bu disiplinlerin öteden ran bir zorunluluk olarak belirmektedir. beri yap›la gelen tan›mlar›, ciltler doldura- Kültürün korunmas› kavram›, UNESCO cak yap›tlara dönüflmüfltür. Neredeyse, bu çat›s› alt›nda “Somut Olmayan Kültürel yap›tlar› okumak ve anlamak bile bafll› ba- Miras” yaklafl›mlar›yla biçimlenmifltir. fl›na bir uzmanl›k alan› veya önemli bir Kültürün araflt›r›lmas› ise, “Kültür Arafl- ders konusu haline gelmifltir. Bu dersler t›rmalar›” veya “Kültür Bilimi” olarak ta- okundu¤u zaman da görülmüfltür ki, ta- n›mlanmaktad›r. Ça¤dafl kentte kültürün n›mlar›n ço¤u disiplinlerden birini öne ç›- toplumsall›¤› ve kodlanm›fll›¤›, sadece karm›fl, di¤erlerini kendi alan› içindeki ki- halkbilimcilerin tan›d›¤› veya tan›mlad›¤› mi ayr›nt›lar›n çal›fl›ld›¤› alan olarak ta- verilerle s›n›rl› de¤ildir. Özellikle geçmifle n›mlam›flt›r. Bu ölçütlerin yeterli olmad›¤› dönük kültür araflt›rmalar›nda 19. yüzy›l yerlerde ise ürünler veya incelenen grubun paradigmalar›n›n anlams›zl›¤› ve geçersiz- uygarl›k düzeyi disiplinin varl›k nedeni li¤i ortadad›r. Fuzuli fliirlerindeki varyant- olarak öne ç›kar›lm›flt›r. laflma ile Karacao¤lan’›nkileri ayr› disip- Günümüzde ilkel yoksa, köylü yoksa, linler içinde incelemek bugün art›k gerek- ilkel kültür veya modern kültür ayr›m›n› lili¤i ve geçerlili¤i kolay aç›klan›r bir yön- geçerli veya gerekli k›lacak siyasal ortam tem olamaz. Osmanl› saray mutfa¤› ile yoksa, yüzey kültür çal›flmalar› ile evrimi Anadolu halk mutfa¤›n› iki ayr› disiplinin aç›klamak “düzeysizlik” ve baflka uluslar› konusu olarak incelemek ne kadar do¤ru- afla¤›lamak olarak anlafl›l›yorsa, mitlere ve dur? ‹ki kültürel grup aras›ndaki dü¤ün masallara bakarak tarihi yeniden kurmak geleneklerini inceleyen etnolog ile folklorcu ve kurgulamak modas› geçmifl bir yöntem- hangi sonuçlara hangi farkl› yöntemlerle se, ilkel veya köy romantizmi ve onlar›n varacaklard›r ve bu sonuçlar günümüz in- kültürlerinin saf ve temiz oldu¤u san›s›n› san› aç›s›ndan ne de¤er tafl›yacakt›r? Etno- bizzat bu alanda yap›lan araflt›rmalar de- log dü¤ün gelene¤ini, folklorcu k›na türkü- rinliksiz ve bofl bir varsay›m olarak görü- lerini çal›fl›r diyen 1940’l› y›llar›n “bölü- yorsa, 1970’lerden sonra her sosyal ve be- flüm” uzlafl›s›, bizi 2006’n›n kentinde ne ka- fleri bilim kendini ilkel veya köylü, sözlü dar ikna edecek? veya kentli bütün alanlardaki kültürleri “Kültür Araflt›rmalar›” terimi 200 y›l- araflt›rmakla görevli say›yorsa, bu disiplin l›k sosyal ve befleri bilim adland›rmalar›y- adlar›n› ayr› ayr› kürsü ve bölümlerde ve la bir hesaplaflma ve gelece¤e yönelik bir daha da önemlisi bilimsel aç›l›m gerekçele- öneri olarak ç›km›flt›r. Terimin daha konu- riyle korumaya neden devam ediyoruz? flulacak çok yönü vard›r. Türk üniversitele- Yoksa, Osmanl› hattatlar› üzerine rinin antropoloji, etnoloji, halk bilimi, halk söylenen “ifllerinden olma korkusuyla mat- edebiyat› gibi alanlar› baflta olmak üzere baas›n›n Türkiye’ye gelmesini uzunca bir ad›nda “halk” ibaresi bulunan ve kurulufl süre engellediler” efsanesi, üniversitelerde mant›¤› ile “ilkel”, “sözlü”, “yaz›l›”, veya sosyal ve befleri bilimler ba¤lam›nda yeni- “klan”, “köy” veya “kent” vurgular›n› kulla- den mi üretiliyor? nan ve “kültür” üstüne çal›flan bütün disip- “Kültür Araflt›rmalar›” terimi, kültü- linlerin kendilerini var olufl gerekçeleri ba- rel antropoloji, etnoloji, etnografya ve folk- k›m›ndan yeniden sorgulamalar› gerek- lor gibi 19. yüzy›l bilim paradigmalar›n›n mektedir. do¤urdu¤u ve “ilkel”, “köylü”, “kentli” veya M. Öcal O⁄UZ “sözlü” ve “yaz›l›” toplum kategorilerine Yay›n Yönetmeni

6 http://www.millifolklor.com TÜRK EDEB‹YATI VE MEDYA

Turkish Literature and the Media

Doç. Dr. Nebi ÖZDEM‹R*

ÖZET Bu yaz› Türk edebiyat› ve medya üzerinedir. Asl›nda bu çal›flmada sözlü kültürden ve el yazmas› ça- ¤›ndan yaz›l› kültüre ve bas›n ça¤›na olan dönüflüm incelenecektir. Tanzimat döneminde bat› edebiyat› etki- si alt›ndaki Türk edebiyat›, gazeteler ve dergiler ard arda flekillendirildi. Edebi çal›flmalar› seri olarak ya- y›nlayan gazeteler, romanc›, tiyatro yazar› ve ayn› zamanda ilk gazeteciler olan ‹brahim fiinasi, N. Kemal, A. Mithat gibi Tanzimat entelektüeller Türkiye’de bu iliflkinin kan›t›d›r. Daha sonra radyo ve televizyon bu iliflkiyi de¤ifltirdi ve çeflitlendirdi. Radyo, televizyon tiyatrolar› ve Arkas› Yar›n, Aflk-› Memnu, Küçük A¤a ve Türk Edebiyat› hakk›ndaki di¤er programlar üretildi ve yay›nland›. Bu de¤ifliklik yüzünden okuyucular›n say›s› artt› ve sözlü Türk edebiyat›yla ilgilenmeye bafllad›. Bunun yan›nda radyo ve televizyon ba¤lam›nda yarat›lan pek çok çal›flma edebi çal›flma olarak kabul edildi. K›saca, bu yaz› bu iliflkinin Tanzimat dönemin- den bu yana devam ediflini, çeflitlerini, güçleniflini aç›klamay› amaçlar. Anahtar Kelimeler Türk Edebiyat›, Türk Medyas› ABSTRACT This paper is about the relation between Turkish literature and the media. Actually, the transforma- tion from verbal culture and manuscript period to written culture and the period of printing is brought up in this study. In Tanzimat period, the Turkish literature and newspapers, journals under the influence of west- ern literature were formed simultaneously. Newspapers’ serializing literary works, Tanzimat intellectuals’ (‹brahim fiinasi, Nam›k Kemal, Ahmet Mithat ect.) being novelists, dramatists and also the first journalists are accepted as the evidence of this relation in Turkey. Later, radio and television changed and varied this relation. Radio and television theaters and series named as Arkas› Yar›n, Aflk-› Memnu, Küçük A¤a, as well as other programs about Turkish literature have been producted and broadcasted. Because of this change, the number of readers increased and the majority of society which live between verbal and written/printed culture began to be interested in Turkish literature. Moreover, a lot of works created on the context of radio and television are accepted as literary works. Briefly, this paper aims to clarify that this relation has contin- ued, varied and became stronger since Tanzimat period. Key Words Turkish Literature, Turkish Media.

G‹R‹fi: m›flt›r. Kitle iletiflim araçlar›ndan gazete Bu çal›flmada, 18.asr›n ikinci yar›- ve dergiler, uzun süre edebiyat üzerine s›ndan itibaren Türklerin yaflam›nda gö- çal›flan bilim adamlar›n›n temel veri rülmeye bafllayan medyan›n kültürü ve kaynaklar›ndan biri olarak de¤erlendi- dolay›s›yla edebiyat› biçimlendirici etki- rilmifltir. Buna karfl›l›k yaz›l› medyay›, si tart›fl›lmaya çal›fl›lacakt›r. edebiyat› farkl›laflt›ran temel dinamik- Türkiye’deki medya-edebiyat iliflki- lerden biri olarak kabul eden müstakil sini tart›flan araflt›rmalar, iletiflim bili- araflt›rmalar›n say›s› çok azd›r. Özellikle minin geliflmesine ve edebiyat çal›flma- Tanzimat sonras› Türk edebiyat› üzerine lar›n›n farkl›laflmas›na ba¤l› olarak, ya- yap›lan ve genellikle eser, yazar, ak›m, k›n dönemlerde ortaya ç›kmaya baflla- üslup, çevre odakl› çal›flmalar›n ço¤unda

* Hacettepe Üniversitesi Türk Halk Bilimi Ö¤retim Üyesi

http://www.millifolklor.com 7 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 gazete ve dergilerin önemine de¤inen sa- bas›n öncelikle gazeteler, sonra gazete t›rlara rastlanmaktad›r. Medyay› mer- ekleri ve daha sonra da dergilerin ya- kez alarak edebiyat› de¤erlendiren müs- y›mlanmas› ortaya ç›km›flt›r. Bu durum, takil çal›flmalar›n say›s› yeterli de¤ildir. sivil matbaac›l›¤›n ve bas›n›n Osmanl› Bu nedenle afla¤›daki denemede, toplumunda yerleflmesiyle, dahas› ya- medyan›n Tanzimat (daha do¤rusu, özel y›nc›l›¤›n ba¤›ms›z bir ekonomik sektör yaz›l› medyan›n ortaya ç›kt›¤› 1860’l› olarak geliflmesiyle ilgilidir. Yine y›llar›n bafl›ndan) sonras› Türk edebiya- 1809’larda taflbasmas› tekni¤inin kulla- t›n› dönüfltüren, dahas› oluflturan dina- n›lmaya bafllanmas›, 1840-1850 y›llar› mik oldu¤u, üç bölüm halinde özetlene- aras›nda, özellikle ‹stanbul’da yeni özel rek aç›klanmaya çal›fl›lacakt›r. Birinci matbaalar›n aç›lmas›na neden olmufltur. bölümde yaz›l› bas›n›n, ikinci bölümde Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda gayri radyo ve televizyonu ve son bölümde de müslim topluluklar›n 15.asra kadar gi- internetin Türk edebiyat› üzerindeki et- den geliflmifl yay›nc›l›k geçmifllerine kar- kileri tart›fl›lacakt›r. fl›n, müslüman ve Türk kesimlerin bu I. DÖNEM: alanla pek ilgilenmemifllerdir. Bu du- Müteferrika Matbaas›’n›n 1728-29 rum, öncelikle ilgili kesimlerin impara- y›l›nda kurulmas›yla birlikte, yeni ve torluk içindeki ifllevleri, kentlileflme ve öncekilerden farkl› ve di¤er sosyo-kültü- dolay›s›yla meslekleflme, sermaye biriki- rel sistem ve kurumlar› da dönüfltürücü mi, daha da önemlisi sözel kültürden ya- güce sahip bir kültür yarat›m ve akta- z›l› kültüre geçifl süreçlerindeki farkl›- r›m kurumu ortaya ç›km›flt›r. Bu tarih, laflmalardan kaynaklanmaktad›r. Ancak ayn› zamanda Osmanl›’n›n müslüman burada, gayri-müslim kesimlerin matba- ve Türk toplumundaki sözlü kültürden alar›nda bas›lan kitaplar›nda da, genel- yaz›l›/bas›l› kültüre geçifl maceras›n›n likle edebiyattan çok dini nitelik tafl›d›¤› da bafllang›c›d›r (Özdemir 2004). Yakla- hat›rda tutulmal›d›r. As›l üzerinde du- fl›k bir as›rl›k kuluçka dönemindan son- rulmas› gereken konu Osmanl› toplu- ra bu süreç h›zlam›flt›r. Kuluçka döne- munda ilk gazetelerin, yabanc›lar tara- minde edebiyat eserlerinden çok, din, f›ndan yay›mland›¤›d›r. Müteferrika askerlik, teknik, tarih, co¤rafya, dil de matbaas› ve daha sonra 1831’e kadar fa- çeflitli ders kitaplar› bas›lm›flt›r. Bir kay- aliyet gösteren di¤er devlet matbaalar›- da göre, Tanzimat’a kadar 47 naz›m ese- n›n, gazete yay›nlanmas› ile hiç ilgilen- ri bas›lm›flt›r (Kabacal› 1989:107). Özet- medikleri görülür. Osmanl› toplumu, le bu dönemdeki bas›m faaliyetlerinde Frans›z Elçilik Matbaas›’nda 1785 tari- edebi eserlere gereken ilgi gösterilme- hinden itibaren Frans›zca yay›mlanma- mifltir. Di¤er bir ifadeyle kitapç›l›k ala- ya bafllayan Bulletin de Nouvelles saye- n›nda sahhaflardan kitabevlerine, yaz- sinde gazete ile tan›fl›r. Bu gazeteyi, da- malardan basmalara geçifl, san›landan ha sonra ‹mparatorlu¤un liman kentle- güç gerçekleflmifltir. Yaz›l› metinlerin rinde yay›mlanan Le Spectateur Orien- üretim-da¤›t›m ve tüketim sistemlerinde tal (1821, Frans›zca, ‹zmir’de), Le farkl›l›klar bulunmaktad›r. Osmanl› top- Smyrneen (1824, Frans›zca, ‹zmir), Le lumunda yerleflik yazmalar sistemini Courrier de Smyrne (1828, Frans›zca, ‹z- de¤ifltirmek, hiç de kolay olmam›flt›r. Ki- mir) ve Vakayi-i M›sriye (M›s›r’da yar›s› tap bas›m ve yay›m, dolay›s›yla edebiyat Arapça, yar›s› Türkçe ç›kt›) adl› gazete- alan›ndaki gerçek hamleler, özel yaz›l› ler takip etmifltir. bas›n›n Osmanl› toplumunda geliflme- Osmanl› devletinde yaz›l› bas›n, Ye- siyle birlikte ortaya ç›km›flt›r. niçerili¤in ortadan kald›r›lmas›n› Sultan Osmanl› kentli yaflam›nda yaz›l› Ahmed Meydan›’nda ilan eden Esad

8 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Efendi’nin eminli¤inde ve ‹zmir’den geti- Yemen, Seyhan, F›rat, Tuna, Suriye, Se- rilen Frans›z gazeteci Alexander Blac- lanik” gibi mahalli gazetelerin de yay›n que’›n yönetiminde, 1 Kas›m 1831(Fran- hayat›na kat›ld›¤› 1870-1880 döneminin sa’da ilk ç›kan gazeteden tam 200 y›l dikkate de¤er gazeteleri olarak flunlar sonra) tarihinde Takvim-i Vekayi adl› ilk belirtilebilir: Nam›k Kemal’in Vatan ya- resmi gazetenin yay›mlanmas› ile baflla- hut Silistre adl› eseriyle ilgili yay›n› ve m›flt›r. Tanzimat’tan sonra ç›kan ilk özel sayfalar›ndaki vatan, millet kavramla- gazete ise, ‹ngiliz Wiliam N. Churcill’in r›yla ilgili yaz›lar›n çoklu¤u ile dikkat 1840’da ç›karmaya bafllad›¤› Ceride-i çeken ‹bret (1871), ilk magazin gazetesi Havadis’tir. Medeniyet(1874), Güllü Agop’un ancak Tanzimat Hareketi’nin bas›n ve do- 18 say› ç›karabildi¤i ilk tiyatro gazetesi lay›s›yla edebiyat alan›ndaki ilk etkileri, Tiyatro (1874), bir kitap ciddiyeti tafl›- 1860 y›l›ndan sonra görülür. Bu tarihte yan siyasi gazete ‹stikbal (1875), Os- müslüman-Türk Osmanl› toplumunun manl› bas›n›n›n önemli simalar›ndan Fi- ilk özel haber, fikir, sanat, edebiyat ga- lip Efendi’nin ç›kard›¤› Vakit, dönemin- zetesi, Tercüman-› Ahval, Agah Efendi de 3000’lik sat›fl rakam›na ulaflan, “bü- ve ‹brahim fiinasi taraf›ndan yay›mla- tün müslüman ve Osmanl›lar›n gazete- n›r. 1861 y›l›nda fiinasi’nin “medeniyet si” bafll›¤›yla ç›kan Sadakat (1875) ile yolunda millete hizmet amac›yla” ç›kar- Müsavat, Umran, Selamet, Hakikat, Os- d›¤› ve daha sonra yönetimini Nam›k manl›, Tercüman-› fiark vb... Kemal’e devretti¤i bir di¤er gazete, Tas- II. Abdülhamid’in bask›c› yönetimi vir-i Efkar’d›r. ve uygulanan s›k› sansür nedeniyle Ziya 1866 y›l›ndan itibaren yay›mlanma- Pafla, Ali Süavi, Ahmed R›za Efendi gibi ya bafllayan ve ink›lap yanl›s› yaz›lar›n pek çok Osmanl› ayd›n›n›n yutd›fl›nda yo¤unlukta oldu¤u Muhbir gazetesinin yaflamak zorunda kald›¤› 1881-1908 y›l- sahibi ise Ali Suavi’dir. Bunlar›, Muhip, lar›, Türk bas›n ve yay›n hayat›n›n ve- Utarit (1867), Terakki (1868) adl› gazete- rimsiz y›llar›d›r. Bu dönemde “hürriyeti ler izlemifltir. 1860’l› y›llar, Türk yaz›l› elde etmek, milleti uyand›rmak, aya¤a medyas›n›n do¤ufl ve çeflitlenme dönemi kald›rmak” amac›yla yurtd›fl›nda “Ahali, olarak nitelenebilir. Bu on y›ll›k dönem- Anadolu, Beberuhi, Do¤ru Söz, Emel, de (1860-1870), Osmanl› toplumsal yafla- Hak, Hilafet, ‹ntabah, ‹nk›lap, ‹stikbal, m›nda ilk haber a¤›rl›kl› gazete Ruzna- ‹ttihat, Laklak, Muhbir, Meflrutiyet, Ka- me-i Ceride-i Havadis (1864), ilk meslek nuni Esasi, Osmanl›, Sancak, Rumeli, gazeteleri Takvim-i Ticaret (1865) ve Terakki, fiark, Tokmak, Zuhuri, Tuna, Mecmua-i Maarif (1866), daha çok bir Türk, Yeni Fikir, Y›ld›r›m, Y›ld›z” bafl- dergiyi and›ran ilk resimli gazete Ayine- l›klar›yla çeflitli gazetelerin yay›mland›- i Vatan/Vatan (1866), ilk gündelik gaze- ¤› görülür. te Terakki ve yine bu gazetenin ilk kad›n 1908 y›l›nda II.Meflrutiyet’in ilan› gazetesi say›labilecek hafta sonu ile “gazetenin toplumsal yaflamda etkin eki(1868), renkli ka¤›t üzerine bas›lan bir güç” oldu¤unun fark›na var›ld›¤› bir çocuklara özgü ilk gazete Mümey- dönem bafllam›flt›r. Sansürün yeniden yiz(1869), ilim ve fen içerikli süreli ya- etkili olmaya bafllad›¤› 31 Mart Vaka- y›nlar›n öncüsü olma niteli¤ine sahip s›’na kadarki dönem içinde gazete say›- Hadika ve Basiret(1869), ilk müstakil s›nda ve gazetelerin sat›fllar›nda önemli mizah gazetesi Diyojen(1869) yay›n ha- art›fllar görülmüfl, okur kitlesi geniflle- yat›na kat›l›r. mifl, çeflitlenmifltir. Mehmet As›m’›n, “Girit, Konya, Hüdavendigar, Anka- Anadolu Hareketi yanl›s› gazetesi Vakit ra, Ayd›n, Edirne, Diyar›bekir, Rumeli, (1917), Yakup Kadri ve Ahmed Rasim’in

http://www.millifolklor.com 9 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 yaz›lar›n›n da yer ald›¤›, iç- d›fl haberle- lerin, daha sonra da dergilerin sayfala- ri, yaz›, foto¤raf zenginli¤i nedeniyle y›l- r›nda yeflermifltir. Nitekim 19.as›r yaz›l› da 30.000’lik sat›fl rakam›na ulaflan, ta- bas›n ve modern edebiyat tarihi, iç içe- rih, bilim ve edebiyat alan›ndaki yaz›- dir ve henüz birbirlerinden ayr›lmam›fl- larda ö¤retici, edebi bir üslubun kulla- t›r. Edebiyat dergicili¤inin ve kitap ya- n›ld›¤›, Abdullah Cevdet’in gazetesi ‹k- y›nc›l›¤›n›n tam anlam›yla oluflumuna dam (1894) ile Falih R›fk› ve Necmeddin (Servet-i Fünun dergisi çevresinde top- Sadak’›n ç›kard›klar› Akflam (1918), lanan kufla¤›n yeni edebiyat›n özgün ya- Cumhuriyet öncesi dönemin önemli sü- rat›lar›n› ortaya koymalar›na) kadar da reli yay›nlar› olarak say›labilir (Türk ya- bu durum de¤iflmemifltir. z›l› bas›n› hk.bkz. ‹nu¤ur 1992; Bayrak 19.Asr›n ortalar›ndan itibaren tüm 1994; Kolo¤lu 1985). yaflam› de¤ifltirecek temel kurum olarak Türk dergicilik tarihinin ilk döne- ortaya ç›kan gazeteler, yeni edebiyat›n mindeki süreli yay›nlar›n genellikle “t›p, ve edebiyatç›n›n da yetifltirildi¤i okul gö- fen, e¤itim, askeriye, denizcilik, fikir ve revini üstlenmifltir. Nitekim, Tercüman-› edebiyat” alanlar›na özgü oldu¤u görü- Ahval, Tasvir-i Efkar’da Tanzimat ve lür. Vakayi-i T›bbiye (1850), Mecmua-i sonras› dönemin ayd›nlar› ve edebiyatç›- Fünun, Mir’at (1862), Mecmua-i Askeri- lar› yetiflmifltir. fiinasi, Nam›k Kemal, ye (1864), Mecmua-i ‹bretnüma (1865), Ziya Pafla, Ali Suavi, Ebüzziya Tevfik, Mecmua-i Maarif, Ayine-i Vatan (1866), Ahmed Midhat Efendi, Recai-zade Ek- Mecmua-i Ulum, S›hhatnüma, Tuhfetü’l- rem, Abdülhak Hamid bunlardan en T›b (1867), Ravzatü’l Maarif, Da¤ar- önemlileridir. Bu nedenledir ki, 19.asr›n c›k,Ceride-i T›bbiye-i Askeriye(1871), ikinci yar›s›nda yetiflen ayd›nlar, bürok- Cüzdan, Mazbutülfünun (1872), Dolap, rat- çevirmen-e¤itimci-fikir ve siyaset Arma¤an, Sand›k, Çanta, Hayat, Rev- adam› kimliklerinin yan›nda as›l “gaze- nak, Kasa, Asar› Perakende, K›rk Am- teci-edebiyatç›”d›rlar. Bu konuda Ahmed bar, Öteberi, Mecmua, Çekmece (1873), Mithad Efendi’nin “Tuna (Tuna Vilaye- Medeniyet (1874), Keflkül, Cihan, Mu- ti), Zevra (Ba¤dat), Ceride-i Askeriyye, harrir (1874), Derme Çatma, Medrese-i ‹bret, Takvim-i Ticaret, Devir, Bedir, Edeb (1877), Yadigar(1878), Maariften Da¤arc›k, K›rk Ambar, ‹ttihad, Vakit, Bir Seda (1879), Arkadafl, ‹bni Sina, Takvim-i Vekayi, Tercüman-› Hakikat” Hafta (1880), Bahriye-i edebiyat ve Mü- gazeteleriyle olan iliflkisi örnek olarak tenevvia-i ulum ve Hikayat ve Mudhikat gösterilebilir. Bu ayd›n tipi, günümüzde (1881), Tanzimat Ferman›’n›n ilan›ndan de geçerlili¤ini devam ettirmektedir. sonra yay›mlanan önemli dergilerdir Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda özel (Osmanl› dönemi bas›n› hk.bkz. Selim sektör gazetelerinin yay›mlanmas›, kla- Nüzhet 1931; Ekinci 2002: 675-680; Göç- sik kültürel üretim ve tüketim sistemini gün 1992: 379-391; Ercilasun 1992: 424- de¤ifltirmeye bafllam›flt›r. Gazeteler, e¤i- 442; ‹nu¤ur 1992; Bayrak 1994). tim sistemindeki farkl›l›klar ve eksiklik- 1860- 1923 aras› dönemdeki yaz›l› ler nedeniyle kendi okurlar›n› kendileri bas›n›n edebiyat sahas›ndaki etkilerini yaratmak zorunda kalm›fllard›r. Bat›l› afla¤›daki bafll›klar alt›nda de¤erlendir- tarz yaflam tarz›n›n gereklerinden biri mek mümkündür: olarak gazete, dergi ve kitap okuman›n Türkiye’de yenileflme dönemi edebi- moda haline gelmesi de gazetecilerin ifli- yat ile yaz›l› bas›n, ayn› kökten beslen- ni kolaylaflt›rm›flt›r. Bu durum berabe- mifllerdir. Daha cesur bir ifadeyle, Kla- rinde “halka yönelik kültürel üretim” sik Osmanl› edebiyat›ndan farkl› olarak yapmay› gerektirmifltir. fiinasi’nin Ter- ortaya ç›kan yeni edebiyat, önce gazete- cüman-› Ahval’in beyannemesinde de be-

10 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 lirtti¤i gibi, “halka hitap, sosyal fayda” neklerini yeren yaz›lar›na, gazete ve konusunda yöneticilerle gazeteci-edebi- dergilerde rastlanmaktad›r. Bununla yatç› amaçta birleflmifllerdir. Halka oku- birlikte ayn› süreli yay›nlar›n, kurulufl ma zevkinin afl›lanmas› amac›yla halk›n döneminde okur kitlesini geniflletmek anlayabilece¤i dilde yay›n yap›lmas› be- amac›yla, halk›n sözlü kültürde yaratt›- nimsenmifltir. K›sa sürede sat›fl rakam- ¤› edebiyat yarat›lar›ndan s›kça yararla- lar› artan (çeflitli kaynaklarda Tasvir-i n›ld›¤› belirlenmifltir. Atasözleri ve de- Efkar’›n baz› nüshalar›n›n 20 bini geçen yimlerle dolu yarat›lar, geleneksel anlat› sat›fl rakamlar›na ulaflt›¤› belirtilmifltir) ve gösteriler benzeri uyarlamalar, halk gazeteler, ayn› zamanda kentli halk›n hikayelerini and›ran aflk ve macera ro- temel e¤itimini edinmesini sa¤lam›flt›r. manlar›, bu türden uygulamalard›r. Halk›n etkinli¤inin artmas›yla birlikte, Medya, sözlü kültürle olan bu iki yanl› seçkin zümrenin fikir ve edebiyat saha- yaklafl›m›n› daha sonraki dönemlerde de s›ndaki hakimiyeti ve tekeli de k›r›lm›fl- korumufltur. Gazetelerdeki popüler ro- t›r. Bu durum, Türk edebiyat› aç›s›ndan man tefrikalar›n›n halk taraf›ndan çok çok önemli bir geliflme olarak de¤erlen- tutuldu¤u görülür. Ahmed Midhat, bu dirilmelidir. Böylelikle edebiyat dünyas›, tarz yay›n anlay›fl›n›n ustas› olarak, Os- yeni biçim, içerik, tür, üslup ve ak›mlar- manl› okur kitlesinin yarat›lamas›nda la tan›flmaya bafllam›flt›r. önemli bir yere sahiptir. Gazeteler sayesinde halk›n tüm ke- Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda yaz›l› simlerinin(kad›n, çocuk, erkek, yafll›, bas›n›n oluflmas› ve geliflmesiyle edebi- farkl› mesleklerden vb.) hedef okur kit- yat alan›nda yeni türler ortaya ç›km›fl- lesi olarak alg›lanmas›, do¤al olarak t›r. Öncelikle nazm›n yerini, nesir alma- kültürel üretim ve da¤›t›m sistemini de ya bafllam›flt›r. Tercüme, uyarlama ve de¤ifltirmifl, çeflitlendirmifl, yeni kültürel telif tiyatro, roman, tenkit, deneme tü- kurum ve aktörlerin ortaya ç›kmas›n› ründeki eserler, gazetelerde tefrika edil- sa¤lam›flt›r. Özetle yeni dönem, yeni mifltir. “F›kra, sohbet, makale, öykü, ge- kültürel üretici ve tüketicileriyle birlikte zi notu, günlük” gibi türler “gazeteye gelmifltir. Edebiyat alan›n›n üreticileri, ba¤l› edebi türler” fleklinde tan›mlan- halk›, onun dilini dikkate alarak yarat›- m›flt›r(Ahmed Midhat ve Ahmet Rasim lar ortaya koymaya bafllam›fllard›r. Hal- bu türlerin ilk ustalar›d›r). Bu aç›dan k›n dilini esas alarak geliflen yaz›l› bas›n de¤erlendirildi¤inde, yeni edebiyat›n te- dili, edebiyat› da etkilemifltir. Böylelikle melleri gazete sayfalar›nda at›lm›flt›r. Türk yaz›l› edebiyat gelene¤inde “anla- Özel sektör bas›n›n›n geliflmesi ve fl›l›r olma” ölçütü öne ç›km›flt›r. Yeni tarz halk kitlesinin hedef okur kitlesi, daha yaflam›n, insan›n ve toplumun, özetle do¤ru bir ifadeyle kültür tüketicileri ola- yeni olan her fleyin kökeninde yaz›l› rak kabul edilmesi, klasik Osmanl› sos- medyan›n katk›s› bulunmaktad›r. Türk- yo-kültürel yaflam›ndaki yerleflik “kül- çe, öncelikle gazete sayfalar›nda yeni bir tür patronajl›¤›”n› ve “edebiyat üretim- yaz› ve yaz›n dili (anlafl›l›r, daha süssüz) tüketim” sistemini de¤ifltirmifltir. Üst olarak geliflmeye ve olgunlaflmaya baflla- yöneticilerin/devlet adamlar›n›n koru- m›flt›r. Eserlerde seçkin, soyutlama tip- mac›l›¤›na dayal› eser üretimi ile halk›n lerin yerini alan halktan gerçek kiflilerin tüketimine odakl› eser üretimi do¤al kendi çevrelerinde bafllar›ndan geçen olarak birbirinden farkl› olacakt›r. Pat- olaylar anlat›lmaya bafllanm›flt›r. ronlara övgü fliirleriyle bafllayan eski Nam›k Kemal baflta olmak üzere tarz eserlerin modas› geçmeye, düzenin, baz› Tanzimat dönemi ayd›nlar›n›n hal- sistemin elefltirisi üzerine kurulu türler- ka ait sözlü anlat›m ve gösterim gele- de yarat›lar sunulmaya bafllam›flt›r.

http://www.millifolklor.com 11 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Güncelin peflindeki gazeteler, edebi- rel yaflam›nda yeni bir dönemi bafllat- yat eserlerinin biçim ve içerik bak›m›n- m›flt›r. Nam›k Kemal’in eseri, bir gecede dan zenginleflmesini sa¤lam›flt›r. “Vatan, kitap halinde bas›lm›flt›r. Bu tarihten millet, insanl›k, hürriyet, hak, hukuk, sonra, gazete matbaalar›, birer kitabevi kanun, adalet” gibi kavramlar, edebiyat gibi ifllev görmeye bafllar. Böylelikle yeni eserlerinin konular› aras›na girmifltir. edebiyat eserleri, kolayl›kla bas›l›p da¤›- Bu nedenle, özellikle Tanzimat edebiyat› t›labilir hale geldi. Günümüzde baz› ga- kapsam›ndaki eserlerde fikri ve siyasi zetelerin ek ya da hediye olarak çeflitli motiflerin s›kl›¤› dikkat çeker. Halk›n edebiyat eserlerini bas›p da¤›tt›klar›, hedef okur kitlesi oldu¤u, halk ad›na ha- pek çok gazetenin bünyesinde yay›nevi reket edildi¤i dönemde, do¤al olarak bulundu¤u dikkate al›nd›¤›nda, bu uy- halk›n be¤enileri, e¤ilimleri, mant›¤› ya gulaman›n gelenek haline geldi¤i söyle- da onda olmas› istenen de¤erler, özellik- bilir. Dergiler de çeflitli kitap yay›n› fa- ler edebiyat eserlerini biçimlendirmifltir. aliyetlerine giriflmifllerdir. Örne¤in fiinasi, Ahmet Vefik Pafla, Ahmed Mit- 1891-1905 aras› dönemde Hüseyin Ca- had Efendi, Ebuzziya Tevfik gibi yazar- hid’in önderli¤inde Servet-i Fünuncular, lar›n özellikle uyarlama ve telif tiyatro dergilerinin yan›nda, 35 kitapl›k Edebi- eserlerinde, sözel kültür ve de gelenek- yat-› Cedide Kütüphanesi ad›yla bir seri sel tiyatro türlerinin (Meddahl›k, Orta yay›mlam›fllard›r. Benzer yaklafl›m daha Oyunu, Karagöz vb.) etkisi belirgindir. sonra, Varl›k dergisi taraf›ndan da be- Gazeteler, yeni yaz›l› edebiyat›n oluflma- nimsenmifltir. s›nda sözel kültür kaynaklar›ndan da Tanzimat sonras› dönemde, yaz›l› yararlan›lmas›n› sa¤lam›flt›r. kültür temelinde toplumun yeniden kur- Klasik edebiyat›n kendine özgü ha- gulanmas› ve iflletilmesi sürecinde gaze- yalleme temelli yaratma eyleminin yeri- teci-yönetici-edebiyatç›-e¤itimci iflbirli¤i ni, gözleme dayanan ve toplumcu-ger- önemlidir. Bu iflbirli¤inde gazete merkez çekçi yaklafl›m temelli yaratma eylemi olma ifllevini yüklenmifltir. almaya bafllam›flt›r. Gazete ve dergiler Bu dönemde, fikir ve siyaset adam- sayesinde yerleflik yaz›l› edebiyat›n(Di- l›¤› d›fl›nda, önce gazeteci, sonra çevir- van Edebiyat ile sözlü edebiyat›n) kal›p- men, daha sonra tiyatro yazar› ve ro- lar›, hiyerarflik düzeni k›r›lm›fl, farkl›- manc› olan yeni tip ayd›nlar, çok yönlü l›klar daha rahat kendilerini ifade ede- çal›flm›fllard›r. Bu nedenle de yeni türle- bilecek edebi araçlara, unsurlara kavufl- rin yerlefltirilmesi ve gelifltirilmesi ko- mufltur. Böylelikle Türk edebiyat› gelifl- nusunda sergilenen dayan›flma hemen meye ve zenginleflmeye bafllam›flt›r. dikkati çeker. Örne¤in gazeteler, bir ta- Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda edebi- raftan oyun ve roman tefrikalar› yapar- yat kitaplar›n›n bas›m›, özel sektör ga- ken, di¤er taraftan da Divan Edebiyat› zetecili¤inin ve dergicili¤inin geliflmesiy- aleyhinde ve yeni türlerin lehinde yaz›- le yayg›nlaflm›flt›r. Di¤er bir ifadeyle, lar (özet, makale, tenkit, ilan) yay›ml›- Osmanl›’da edebi kitap yay›nc›l›¤›, gaze- yorlard›. ‹lk Türk piyesi, fiair Evlenme- te ve dergi yay›nc›l›¤›n›n içinden do¤- si’nin, ayn› zamanda Türk gazetecili- mufltur. Gazeteler, tefrika gelene¤i dik- ¤i’nin de kurucusu say›lan ‹brahim fii- kate al›nd›¤›nda farkl› biçimde de olsa nasi taraf›ndan yaz›lmas›, takipçisi ve kitap basm›fllard›r. 1873 y›l›nda Nam›k çok say›da piyesi olan Nam›k Kemal’in Kemal’in Vatan yahut Silistre piyesinin Osmanl› Tiyatrosu’nun gelifltirilmesi sahnelenmesi s›ras›nda geliflen olaylar, amac›yla kurulan edebiyat heyetinin ‹bret gazetesinin yay›nlar› ve buna karfl› içinde yer almas›, Vatan yahut Silistre idarenin engellemeleri, Osmanl› kültü- oyunuyla ilgili yay›nlar› nedeniyle ‹bret

12 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 gazetesinin bafl›na gelenler, bu iflbirli¤i- ma gayreti içindeydiler. Gazeteler, hem nin ilk akla gelen kan›tlar›d›r. kendileri hem de edebiyat eserleri için Türk mizah edebiyat›n›n ya da okur kitlesi yaratm›fllard›r. Nitekim Ah- Türk edebiyat›nda mizah›n, Teodor Ka- med Mithad Efendi’nin sanatsal yönü sap’›n öncülü¤ünde geliflen mizah gaze- s›kça tart›fl›lan ve önce gazetelerde tefri- tecili¤inden beslendi¤i unutulmamal›d›r. ka edilen daha sonra da kitap halinde 1869’da Diyojen’le bafllayan mizah gaze- bas›lan popüler eserleri sayesinde, Os- tecili¤i içinden pek çok kal›c› eserler or- manl› insan› okuma al›flkanl›¤›n› kazan- taya koyan yazarlar ç›km›flt›r. Türk ede- m›flt›r (Osmanl› toplumunda kitap hk. biyat›n›n demokratik bir yap› kazanma- bkz. Sakal 1999). s›nda mizah gazetecili¤inin pay› büyük- ‹lk dönem gazetelerinin ilk ifllevi, tür. öncelikle çeviri, makale, haber türünden ‹stanbul d›fl›nda yeni tarzda bir yaz›larla Bat› edebiyatlar› hakk›ndan edebiyat çevresinin oluflmas›nda, 1870- toplumu bilgilendirmek olmufltur. Önce- 80 döneminde kurulan vilayet matbaala- likle Frans›z, sonra ‹ngiliz, ‹talyan ve r›n›n bast›¤› gazetelerin önemli oldu¤u Alman edebiyatlar›ndaki tür ve ak›mlar, söylenebilir. Bu etki bir taraftan mer- yeni bafll›¤› alt›nda Osmanl› okuruna kezde geliflen yeni tarzdaki edebiyat›n duyurulmufltur. Bu zamanla taklit, yayg›nlaflmas›, di¤er taraftan da yeni tip uyarlama ve daha sonra da telif eserle- yerel edebiyatç›lar›n yetiflmesi fleklinde rin ortaya konulmas›n› sa¤lam›flt›r. ortaya ç›km›flt›r. Bu gelenek daha sonra, Özetle “yeni” edebiyat, gazete sayfala- halkevi dergilerince sürdürülecektir. r›nda oluflmaya bafllam›flt›r. Osmanl› toplumunda edebiyat der- Güncelin ve ilgi çekici olan›n peflin- gicili¤i, 1850’lerden beri yay›mlanan t›p, deki süreli yay›nlar (gazeteler ve ziraat, fen, askeriye ve e¤itim dergilerinden t›p, e¤itim vb. farkl› alanlarla ilgili der- çok, gazetecili¤in geliflmesiyle ortaya giler) yazara ve flaire yaflam›n farkl› ç›km›flt›r. 1870-80 aras›ndaki dönemde alanlar›n› yakalama f›rsat› sunmakta- edebiyat dergilerinin say›s› artm›flt›r. d›r. Böylelikle gündelik yaflam ve s›ra- Gerçek edebiyat dergicili¤i ise Servet-i dan insan, edebiyat eserlerinin konusu Fünun ile bafllam›flt›r. Bu tarihten son- olabilmifltir. ra, edebiyat dergileri (Genç Kalemler, fiinasi (Tasvir-i Efkar)-Said Bey Dergah, Türk Yurdu, Varl›k, Ç›nar vb.) (Ruzname-i Ceride-i Havadis) yaz›l› tar- birer edebiyat okulu haline gelmifl, mo- t›flmas›yla bafllayan ve Recaizade Ek- dern Türk edebiyat›n›n kuflaklar› bura- rem- Muallim Naci münakaflas›yla geli- larda yetiflmifltir. Edebiyat tart›flmalar›, flen edebiyat elefltirmencili¤i, gazete ve bu dergilerin sayfalar›nda yap›lm›flt›r. dergilerde do¤mufl ve Türk edebiyat›n›n Bütün bu olumlu geliflmelere kar- modern bir yap› kazanmas›n› sa¤lam›fl- fl›n, yaz›l› bas›n etkisi nedeniyle popüler t›r. Tenkit türündeki yaz›lar, ayn› za- ya da popülist e¤ilimlerin edebiyatç›lar› manda modern edebiyat tarihçili¤inin ve etkisi alt›na ald›¤› ve sanat kayg›s›n›n biliminin de temelini oluflturdu¤u unu- göz ard› edildi¤i belirtilmifltir. Ayn› fle- tulmamal›d›r (I. ve II. Dönem yaz›l› ba- kilde Tanzimat dönemi edebiyat eserle- s›n› ve edebiyat› hk.bkz. Tanp›nar 1988; rinde fikri, siyasi ve e¤itici/ bilgilendirici Kaplan 1976, 1987; Aktafl 1992 a; Okay yan›n a¤›r bast›¤› da ifade edilmifltir. Bu 2002: 167-180; ‹nu¤ur 1992; Uçman elefltiriler baz› aç›lardan hakl› olsa da, 2002: 181-188; Balc› 2002: 189-194; Ker- edebiyat alan›ndaki s›¤laflman›n tek ne- man 2002: 204- 211; Bekiro¤lu 212- 226; deni olarak gösterilemez. Dönemin ay- Kavaz 2002: 240-247; Ercilasun 1981). d›nlar› öncelikle okur kitlesini olufltur-

http://www.millifolklor.com 13 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

II. DÖNEM: bu dergi ve gazetelerde yetiflerek Cum- II.Dönemde yaz›l› bas›n, toplumsal huriyet Dönemi Türk Edebiyat›’n›n ve yaflamda daha etkili olmaya bafllam›flt›r. Türkiye’deki Türkolojinin temellerini at- Özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devle- m›fllard›r. ti’nin temelini oluflturan kültürel altya- Yaz›l› bas›n, Türkiye Cumhuriyeti p›da II.Meflrutiyet yaz›l› bas›n›n›n ve Devleti’nin kuruluflundan sonra da di¤er milli edebiyat ak›m›n›n katk›s› büyük- alanlarda oldu¤u gibi edebiyat sahas›n- tür. Siyasal anlamda milli devletten ön- da da önemli ifllevler üstlenmeye devam ce milli yaz›l› bas›n ve edebiyat oluflma- etmifltir. Bu dönemde yay›mlanan edebi- ya bafllam›flt›r. Servet-i Fünun’la (1891- yatla ilgili süreli yay›nlarda yeni ulusal 1944; 2454 say›) bafllayan edebiyat der- Türk devletinin kökleflmesine yönelik gicili¤i, gazeteden ba¤›ms›z olarak bu yaz›lar›n yer ald›¤› görülür. Türkiye’deki dönemde geliflmifltir. ‹kdam Gazetesi, siyaset kültüründe sözlü ve yaz›l› edebi- Türk Gazetesi (Kahire), Meflveret (Avru- yat geleneklerinden, medyan›n geliflme- pa) gibi süreli yay›nlardaki “örtülü ulu- si ve yayg›nlaflmas›na paralel olarak, sa- sal kimlik”le ilgili yaz›lar dikkate al›n- n›landan daha etkin bir flekilde yararla- mazsa, Türk ayd›nlar› aras›nda öze dö- n›lm›flt›r. ‹slamiyet öncesi dönemin nüfl hareketi 1908 y›l›ndan sonra yay›m- ozanlar›n›n yerini, Cumhuriyet döne- lanmaya bafllayan “Türk Derne¤i (1908), minde afl›klar, romanc›, flair ve hikayeci- Bahçe (1909), Genç Kalemler (1910), ler alm›flt›r. Bu y›llarda Milli Mecmua Türk Yurdu (1911), Halka Do¤ru (1913), (1924-1928), Hayat (1926-1929), Fikirler Türk Sözü (1914), Milli Tetebbular Mec- (1927-1950), Resimli Ay (1924-1930) adl› muas› (1915), Bilgi, Yeni Turan Gazetesi dergilerde eskilerin yan›nda “Yaflar Na- (1914), Büyük Emel (1912), Talebe Defte- bi, Sabri Esat, Vashi Mahir, Behçet Ke- ri, Yeni Mecmua (1917), ‹fham Gazetesi mal, Ahmet Muhip, Cevat fiakir, Vala (1919), Diken (1918), Nedim (1918), Bü- Nurettin, Sabahattin Ali, Peyami Safa” yük Mecmua, Sebil’ür- reflad, Dergah, gibi yeni nesil edebiyatç›lar yetiflmifltir. Ayd›nl›k, Temafla” adl› gazete ve dergi- Bu arada Sabri Esat, Cevdet Kudret, lerde yetiflen ayd›nlar›n yaratt›klar› mil- Kenan Hulusi Koray, Vasfi Mahir, Yaflar li edebiyat ak›m›ndan (1908-1912) güç Nabi, Ziya Osman, kendi gruplar›n›n da alm›flt›r. Bunlardan Türk Yurdu ve Der- ad› olacak Yedi Meflale adl› bir kitap ya- gah, mütareke ve Kurtulufl Savafl› önce- y›n›ndan sonra faaliyetlerini ayn› adla si dönemin önemli edebiyat dergileri idi. yay›mlad›klar› dergide devam etmifller- Bu gazete ve dergilerden baz›lar› Cum- dir. huriyet döneminde de yay›nlar›na de- 1930 ve 1940’l› y›llarda Türk edebi- vam etmifltir. Ziya Gökalp, Ali Canib, yat dergicili¤i biçim, içerik, bas›m tekni- Ömer Seyfettin, Mehmet Emin, Müftü- ¤i, sayfa düzeni ve da¤›t›m sistemi vb. o¤lu Ahmet Hikmet, Fuat Köprülü, Ce- aç›lardan oldukça geliflmifltir. Bu dö- lal Sahir, Yusuf Ziya, Halid Fahri, Meh- nemde Servet-i Fünun, Ülkü (1933- met Akif, Aka Gündüz, Enis Bahiç, Or- 1949), Varl›k (1933), Yücel (1935-1945) han Seyfi, Faruk Nafiz, ‹brahim Alaad- gibi etkin dergilerin yan›nda Yeni Adam din, fiukufe Nihal, Halide Nusret, Ke- (1934), A¤aç (1936), Kültür Haftas› maleddin Kami, R›za Tevfik, Neyzen (1936; 21 say›), Kalem (1938-1939; 13 Tevfik, Yahya Kemal, Ebubekir Haz›m, say›), Olufl (1939), ‹nsan (1938-43; 25 sa- Halide Edib, Yakup Kadri, Reflat Nuri, y›), Ses (1939), Küllük ve Yeni Edebiyat Ahmet Kutsi, Nurullah Ata(ç), Ahmet gibi dergiler de yay›mlanm›flt›r. Ülkü Hamdi, Mustafa Nihat, fievket Süreyya, dergisi, Ahmet Kutsi Tecer’in yay›n yö- Naz›m Hikmet” vb. flair ve romanc›lar, netmenli¤ine gelmesinden sonra, t›pk›

14 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Servet-i Fünun dergisi gibi, bir edebiyat bafllayan tarihi romanlara, Abdullah Zi- dergisine dönüflmüfltür. Bu dergide Per- ya Kozano¤lu, Nizamettin Nazif, Turhan tev Naili Boratav, Mehmet Tu¤rul, Tan ve Ahmet Refik’in kaleme ald›klar› M.fiakir Ülkütafl›r ve Naki Tezel gibi ya- eklenmifltir. Çeviri aflk ve macera ro- zarlar›n, halkbilimi kapsam›nda da de- manlar›n›n zemininde Mehmed Celal, ¤erlendirilen sözel edebiyatla ilgili yaz›- Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi, Ahmet lar› büyük ilgi görmüfltür. Türk edebiya- Rasim, Güzide Sabri, Abdullah Zühdü t›n›n uzun süreli yay›mlanan, birlefltirici gibi flahsiyetlerin yarat›lar›yla geliflen ve çoktürlü niteli¤e sahip dergilerinden popüler halk romanc›l›¤› ise, Halide birisi de Varl›k’t›r. 1933 y›l›ndan itiba- Nusret, Mahmut Yesari, Kerime Nadir, ren Yaflar Nabi Nay›r taraf›ndan ç›kar›l- Ercüment Ekrem, Muazzez Tahsin ve maya bafllanan Varl›k dergisinde, “Halit benzerleri taraf›ndan sürdürülmüfltür. Ziya Uflakl›gil, Abdülhak fiinasi Hisar, Vakit Gazetesi’nde Sadri Ertem etraf›n- Yakup Kadri Karaosmano¤lu, Ruflen Efl- da toplanan Reflat Enis ve Selahattin ref, Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Enis, Kenan Hulusi, Ümran Nazif Yi¤i- Necib Faz›l K›sakürek, Cevdet Kudret, ter gibi yazarlar, gazetecili¤in sa¤lad›¤› Ömer Bedrettin, Cahit S›tk›, Sait Faik, olanaklardan (adliye vakalar›, röportaj- Melih Cevdet Anday, Orhan Veli, Oktay lar vb.) da yararlanarak toplumun alt R›fat” gibi birbirlerinden farkl› sanat tabakalar›n›n sorunlar›n› ele alan ve da- anlay›fllar›na sahip flahsiyetler, kendile- ha sonra Türk sinemas›n›n da temelini rini ifade etme olana¤› bulmufllard›r. oluflturan memleket hikayeleri ve gü- Toplumsal sorunlara da de¤inen yaz›lar dümlü romanlar kaleme alm›fllard›r. Bu içeren Varl›k sayesinde edebiyat dergile- dönemde ac›kl› aflk ve mizah hikayeleri ri, sosyo-kültürel yaflamda daha sayg›n çok tutulmufltur. Bir taraftan mizah der- bir konuma sahip olmufllard›r. Yaflar Na- gicili¤i devam ederken, di¤er taraftan bi, Türk ve dünya edebiyat›n›n temel gazetelerin f›kra ad› verilen köfle yaz›la- edebiyat eserlerini Varl›k yay›nlar› ola- r›, mizah edebiyat›n›n farkl› örnekleri rak, cep kitaplar› halinde ve uygun fi- haline gelmifltir. Bazen de Hüseyin Rah- yatlarla sunarak önemli bir okur kitlesi mi ve Ahmet Rasim gibi mizah dergicili- yaratm›flt›r. ¤i ve gazetecilikten yetiflme Osman Ce- Gazetelerde geliflen aflk, macera, mal Kayg›l› gibi yazarlar da, gözlem ve romantik tarih temal› popüler halk ro- mizah›n elefltirel yan›n› hikayelerde bir- manc›l›¤›/piyasa romanc›l›¤› Cumhuri- lefltirmeye çal›flm›fllard›r. yet’in ilk y›llar›nda da ra¤bet görmeye Çok partili dönemin bafllad›¤›, 1940 devam etmifltir (Çelik 2002:195-203; Be- ve 1950’li y›llarda, say›lar› h›zla artan kiro¤lu 2002: 212). Bu tür romanlar›n, edebiyat dergileri, siyasal hareketlerin özellikle toplumun buhranl› dönemlerin- ifade arac› haline gelmeye bafllam›flt›r. de (II. Abdülhamid ve Mütareke Dönemi Bu arada, Anadolu’nun pek çok ilindeki vb.) daha çok ilgi gördükleri (Örne¤in halkevleri, Anadolu’da okur kitlesinin Abdullah Zühdü’nün Yunan Harbi s›ra- yarat›lmas›nda ve yeni yazarlar›n orta- s›nda yazd›¤› fianl› Asker roman›, Sabah ya ç›kmas›nda, dahas› Türk edebiyat›n- gazetesinin sat›fl›n› befl bin artt›rm›fl, da Anadolu romantizminin ve daha son- otuz befl binlik kitap sat›fl rakam›na ra da köy realizminin do¤uflunda önemli ulaflm›flt›r) belirlenmifltir. Halk, melod- ifllevler üstlenen çeflitli dergiler yay›m- ramatik yan› a¤›r basan, basit kurgulu lam›fllard›r. Bu ve benzeri dergi ve gaze- bu romanlarla yaflam›n gerçekli¤inin teler arac›l›¤›yla, büyük kentlerin (önce verdi¤i ac›lardan kurtulmaya çal›flm›fl- ‹stanbul, Cumhuriyet’le birlikte Ankara) t›r. Nam›k Kemal ve Ahmed Midhat’la edebiyat yay›nc›l›¤› alan›ndaki tekelleri

http://www.millifolklor.com 15 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 k›r›lm›flt›r. “Ad›mlar, Ant, Gerçek, Millet, aliyetleri h›zlanm›flt›r. Ayn› yöntemle, Yeni Kültür, Kök, Harman (Ankara), kent insan›n sorunlar›n› dile getiren ‹l- Aramak, Kovan, Kültür Gazetesi, Fikir- han Tarsus, Ege k›y›lar› ile deniz kültü- ler (‹zmir), Bilgi Yurdu, Büyük Do¤u, rü üzerine yazan Cevat fiakir, Menderes Edebiyat Dünyas›, Gök-Börü, Hamle, Vadisi’nin insanlar›n›n yaflam›n› anla- Hareket, Kaynak, Orhun, P›nar, Tercü- tan Samim Kocagöz, s›radan insanlar›n me, Toprak, Yürüyüfl (‹stanbul), Kopuz, sesi Sait Faik gibi yazarlar›n hikayeleri 19 May›s (Samsun), ‹nanç (Denizli), de Türk edebiyat›na kazand›r›lm›flt›r. Damla (Edirne), Terakki (Manisa), Do¤u Dergiler bir bak›ma, flairlerin ve hikaye- (Zonguldak)” vb. adlarla yay›mlanan bu cilerin yetiflti¤i yegane çevrelerdir. Nite- dergilerin say›s› elli civar›ndad›r. Bu kim önce dergilerde çeflitli hikayeler ya- arada, Ayd›nl›k (1921) ile bafllayan sos- y›nlayarak yetiflenler, daha sonra ro- yalizm yanl›s›, toplumcu-gerçekçi yay›n- manlar yazmaya bafllam›fllard›r. Örne- c›l›k hareketi Tan, Yeni Edebiyat, Yurt ve ¤in Orhan Kemal, Yeni Edebiyat, Yürü- Dünya, Gün, Gerçek, Söz, Y›¤›n, Sendi- yüfl, Yurt ve Dünya, Varl›k gibi dergiler- ka, ‹fl Dergisi ile devam etmifltir. Yine de yetiflmifl ve 1949 y›l›nda yay›mlad›¤› Sait Halim Pafla’n›n ve Mehmet Akif’in Ekmek Kavgas› roman›yla edebiyat çev- öncülü¤ünü yapt›¤› ‹slamc› fikir ve ede- relerinde tan›nm›flt›r. biyat yay›nc›l›¤›, Sebilürreflad ile baflla- 1950 sonras› geliflen ve çok kere m›fl, çok partili döneme geçifl döneminde sosyal gerçekçi yaklafl›mlar›n benimsen- Selamet dergisiyle yeniden ortaya ç›k- di¤i Türk edebiyat›nda, o dönem say›lar› m›flt›r. Cevat R›fat At›lgan, Ahmet Ham- artan ve çeflitlenen yaz›l› bas›n›n etkisi di Aksekili, Eflref Edib, Hasan Basri büyüktür. Cumhuriyet’in ilk y›llar›n›n Çantay, bu yeni dönemin önemli simala- Cumhuriyet, Milliyet, Sabah gibi önemli r›d›r. Bu arada, Orhun, Tanr›da¤›, Ç›na- gazetelerin aras›na 1940’lardan sonra ralt› ve Gökbörü gibi dergilerde ise, Hürriyet, Tercüman vb. de kat›lm›flt›r. Mehmet ‹zzet, Remzi O¤uz Ar›k, Zeki Cumhuriyet sonras› yaz›l› bas›n, Velidi Togan, R›za Nur, Nihal Ats›z, Zi- yay›mlanan ekler, hediye kitaplar ve dü- yaeddin Fahri F›nd›ko¤lu, Nejdet San- zenlenen fliir, hikaye ve roman yar›flma- çar, Fethi Teveto¤lu, Mustafa Akansel, lar›yla da Türk edebiyat›na katk› sa¤la- Ziya Gökalp’in açt›¤› yolda yazmaya de- maya devam etmifltir. Örne¤in Tar›k vam etmifllerdir. Bu¤ra, Cumhuriyet Gazetesi’nin 1948 Cumhuriyetin ilk y›llar›nda da flair- y›l›nda düzenledi¤i bir yar›flmada dere- ler, Tanzimat sonras›nda dergicili¤in ge- ceye girerek ad›n› duyurmufl ve Ç›naral- liflmesiyle ortaya ç›kan bir e¤ilim nede- t›, Milliyet gazetelerindeki hikayeleriyle niyle, fliirlerini öncelikle edebiyat dergi- de Türk hikayecili¤inin önemli bir flahsi- lerinde yay›mlam›fllard›r. Daha sonra da yeti haline gelmifltir (Meflrutiyet ve bu fliirlerin toplanmas›ndan oluflan ki- Cumhuriyet Dönemi Türk bas›n› ve ede- taplar yay›nlanm›flt›r. Örne¤in, Orhan biyat› hk.bkz. ‹nu¤ur 1992; Tural 1992; Veli’nin 1937-1941 y›llar› aras›nda Var- Bayrak 1994; Kurdakul 1997; Aktafl l›k, Gençlik ve ‹nsan dergilerinde ya- 1992 a ve b). y›mlanan fliirleri, daha sonra Garip adl› 1874 y›l›nda yay›mlanan Medeniyet kitapta toplanm›flt›r. Buna karfl›l›k Os- ile bafllayan ve son dönemde Günayd›n, manl› klasik naz›m üretim sisteminde Tan vb. gazeteleriyle iyice geliflen resim- flairler, fliirlerini bir divanda toplayarak li, magazin ve bulvar gazetecili¤i ve der- bütün halinde taliplisine sunmufllard›r. gicili¤i de Türk edebiyat› aç›s›ndan Özetle yaz›l› medyan›n geliflmesiyle ede- önemlidir. Bu tür süreli yay›nlardaki, biyat alan›ndaki üretim ve tüketim fa- tefrika romanlar, çizgi romanlar, foto ro-

16 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 manlar, edebiyatla ilgili köfleler de ede- bilimciler henüz yo¤unlaflmam›fllard›r. biyat kapsam›nda de¤erlendirilmelidir. Radyo Tiyatrosu, Arkas› Yar›n, Edebiya- Ayr›ca bu tür gazete ve dergilerdeki ha- t›m›zdan Sayfalar ya da fiahsiyetler, Ro- berlerden yazarlar›n ve flairlerin çeflitli manc›lar›m›z, Afl›klar›m›z, Halk Hikaye- bak›mlardan yararland›klar› unutulma- leri, fiairlerimiz, fiiirli Geceler gibi ad- mal›d›r. Karao¤lan, Kara Murat, Malka- larla yaz›l› ve sözlü edebiyat gelenekle- ço¤lu, Kurtdereli, Battal Gazi, Tarkan, riyle ilgili pek çok radyo programlar› ya- Ustura Kemal adl› kahramanlar›n etra- y›mlanmaktad›r. Müstakil edebiyat f›nda oluflturulan çizgi romanlar, Tanzi- programlar›n›n yan›nda, di¤er program- mat sonras› dönemdeki tefrika tarihi, larda da edebi yaratmalara yer verilmifl- popüler romanlar›n farkl› bir biçimdeki tir. Okumaktan çok dinlemeyi seven örnekleri olarak de¤erlendirilebilir. Türk toplumu, pek çok yazar, flair (özel- Yine Diyojen’le bafllay›p Hayal, Ç›n- likle de tiyatro yazar›n›) ve onlar›n g›rakl› Tatar, Latife, Çaylak, , eserlerini müstakil radyo programlar› Karagöz’le geliflen Türk mizah dergicili- arac›l›¤›yla tan›m›flt›r. Edebiyat, radyo ¤i O¤uz Aral yönetimindeki G›rg›r dergi- ile metinden ba¤›ms›zlafl›p sözel bir bo- si ile en verimli dönemini yaflam›flt›r. yut kazanm›flt›r. Kitab›n ulaflamad›¤› 1980’li y›llarda Türkiye’nin pek çok ga- yere, radyo yay›nlar› ulaflm›fl ve edebi- zetesini sat›fl rakamlar›yla sollayan G›r- yat yarat›lar›n›n tüketimi h›zlanm›fl ve g›r, dünyan›n en çok satan mizah dergi- yayg›nlaflm›flt›r. 2000’li y›llar›n bafl›nda lerinden biri haline gelmifltir. G›rg›r, ay- dinleme kitaplar› ç›kmadan önce, radyo- n› zamanda bir mizah okulu ifllevini de lardaki roman ve hikaye okuma prog- görmüfltür. G›rg›r’da yetiflen yazar ve çi- ramlar›, ayn› ifllevi görmüfltür. Pek çok zerler, daha sonra F›rt, Çarflaf, Limon, radyo yay›nlar›n›n metinlerinin de ede- Gümgüm, H›b›r, Leman, Lemanyak, biyat bilimi içinde de¤erlendirmekte ya- Lombak gibi dergilerde son dönem Türk rar vard›r. Metin yazarl›¤›, edebiyat›n mizah edebiyat› aç›s›ndan önemli yara- farkl› bir yan› olarak alg›lanabilir. Rad- t›lar ortaya koymufllard›r. Bu nedenle, yo yay›nlar›, yazar ve flairlere farkl› Türk edebiyat bilimcilerinin, medya- malzemeler ve bak›fl aç›lar› kazand›r- edebiyat iliflkisini araflt›r›rken, mizah m›flt›r. Sözel edebiyat›n son dönem usta- dergilerini de dikkate almalar› gerek- lar› olan afl›klar, gündem üzerine söyle- mektedir. dikleri deyifllerinde radyo yay›nlar›ndan Bu döneme as›l damgas›n› vuran, da yararland›klar›n› belirtmifllerdir. Ay- medyan›n iflitsel bir araca daha sahip n› durum, yaz›l› edebiyat gelene¤i usta- olarak etkisini art›rmas›d›r. Radyo, 1928 lar› için de geçerlidir. Yine hikaye, öykü y›l›ndan itibaren Türk toplumsal yafla- ve roman ve fliirlerde, toplumsal yafla- m›nda var olmas›na karfl›n, 1940’l› y›l- m›n bir unsuru olarak radyo motifine de lardan itibaren Anadolu’da yayg›n ola- yer verilmifltir. rak kullan›lmaya bafllam›flt›r. Önceleri Türk edebiyat› ile sinema aras›nda- ‹stanbul ve Ankara merkezli kamusal ki iliflki de, medya-edebiyat araflt›rmala- radyo yay›nlar›, Çukurova, ‹zmir, Antal- r›n›n temel konular›ndan biridir. Özel- ya gibi bölge radyolar›n›n kurulmas› ve likle 1960 ve 1970’lerde geliflen Türk si- radyo kanallar›n›n say›s›n›n artt›r›lma- nemac›lar›, sözlü kültür ba¤lam›ndaki s›yla daha genifl bir kitle taraf›ndan din- yarat›lar›n yan›nda, Tanzimat sonras› lenmeye bafllam›flt›r. 1990’l› y›llardan dönemde geliflen popüler ya da popülist sonra ulusal ve yerel olarak yay›n yapan edebiyattan da yararlanm›fllard›r. Ke- özel radyolar ortaya ç›km›flt›r. Türk ede- lo¤lan masallar›n›n yan›nda Hüseyin biyat› ile radyo iliflkisi üzerine edebiyat Rahmi Gürp›nar’›n, Kerime Nadir’in ro-

http://www.millifolklor.com 17 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 manlar› da film senaryolar›nda temel III. DÖNEM: al›nm›flt›r. Dünyan›n di¤er memleketle- Bu dönemde yaz›l› bas›n araçlar›, rinde oldu¤u gibi, Türkiye’de de edebi- görsel-iflitsel-sanal rakiplerine karfl›n, yat eserleri sinemaya uyarlanm›flt›r. Türk edebiyat› üzerinde etkili olmaya Edebiyat eserlerinin yeniden üretilebi- devam etmektedir. Bugünkü gazeteler- lirli¤i ba¤lam›nda bu uyarlamalar›n ba- de, gündemi edebi ve mizahi üslupla de- flar›l› ya da baflar›s›z oldu¤u s›k s›k tar- ¤erlendirme biçiminde ortaya ç›kan f›k- t›fl›lm›flt›r. “O. Hakkari’de Bir Mevsim” ra yazarl›¤› gelene¤i Hasan Pulur, Çetin roman›n›n yazar› Ferid Edgü, “Bir Ölü Altan gibi ustalar taraf›ndan devam et- Deniz”in yazar› Erhan Bener, kendi tirilmektedir. Yine, Do¤an H›zlan gibi eserlerinden yap›lan uyarlamalar›, t›pk› usta elefltirmenlerin yaz›lar› gazetelerde Heinrich Mann (Prof. Unrat’›n film yay›mlanmaktad›r. Burada as›l üzerinde uyarlamas› olan Mavi Melek) ve B. durulmas› gereken bir konu da, son dö- Brecht (Üç Kuruflluk Opera) gibi, bafla- nem Türk medyas›nda s›k s›k “araflt›r- r›s›z bulmufllard›r. Bu tür flikayetlere ise mac›, gazeteci, yazar ve elefltirmen” ün- Türk sinemac›lar› ad›na At›f Y›lmaz, van›na sahip, radyo ve televizyon yay›n- eserlerdeki ruhun çok kere filmlere yan- lar›nda da s›kl›kla yer alan, farkl› bir s›t›lamad›¤›n› belirttikten sonra, Avru- ayd›n tipine rastlanmas›d›r. Bu tür pal› sinemac›lar›n “bestsellerden iyi film programlarda, kat›l›mc›lar film, gösteri, olur, ama iyi romandan iyi film olmaz” tiyatro, siyaset gibi konularda konuflur- öz sözüyle karfl›l›k vermifltir. Sinema- ken çeflitli yazar ve edebiyat eseri hak- n›n, hikaye ve roman› etkileyebilece¤ine k›nda da de¤erlendirmeler yapmaktad›r- (kurgu, tipleme, olaylama vb.) vurgu ya- lar. Do¤an H›zlan, Hakk› Devrim gibi pan Atilla ‹lhan ise, formalizme (üslup, elefltirmenlerin, çeflitli televizyon prog- ifade, nesir cambazl›¤›, süslü gevezeli¤e) ramlar›nda Türk edebiyat› ile ilgili de- s›¤›nmak yerine, okurun hayal gücünü ¤erlendirmelerde de bulunduklar› görü- tetikleyen, üç boyutlulu¤un egemen ol- lür. Medya, kendi edebiyat ve dil bilimci- du¤u görselli¤i, hikaye ve romanlar›na sini ortaya koymaya bafllam›flt›r. tafl›yan bir yazar olmay› ye¤ledi¤ini be- Ayr›ca, gazetelerde yazar ve eser- lirtir. Giderek artan görsellik egemenli- lerle ilgili haberlerin d›fl›nda (anma gü- ¤i, edebiyat eserlerinde kurgunun h›z- nü, y›ldönümleri, kitap yay›n› vb.) baz› land›r›larak, önceleri yaz›n sanat›n›n te- köfle yazarlar›n›n edebiyat içerikli yaz›- meli, daha sonra da fazlal›klar› olarak lar›na da rastlanmaktad›r. Ali K›rca, de¤erlendirilen unsurlar›n (tasvir, tahlil Can Dündar gibi televizyonla ünlenen vb.) at›lmas›na neden oldu¤u ifade edil- daha sonra gazetelerde çeflitli konularda meye bafllanm›flt›r (Medya- Edebiyat görüfl ortaya koyan medyac›-edebiyatç›- iliflkisi hk. Bkz. Kanzog 1994; Aytaç lar›n baz› köfle yaz›lar›, son dönem Türk 2002: 23-29). Özellikle radyo, sinema, te- edebiyat›n›n özgün örnekleri olarak de- levizyon, internet gibi görsel-iflitsel med- ¤erlendirilebilir. yan›n etkisiyle gündelik yaflam› h›zla- Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet gibi nan okur, Harry Potter, Metal F›rt›na gi- baz› gazeteler taraf›ndan edebiyat ve sa- bi sürükleyici vaka dizgelerinden olu- nat ekleri yay›mlanmaktad›r. Bu tür ya- flan, kendisine yaz›yla h›zl› görüntü ak›- y›nlarda kitap tan›t›m ve elefltirileri, ya- fl› sunan romanlardan hofllan›r olmufl- y›nevi reklamlar›, röportajlar ve çeflitli tur. “Tüketilerek var olunan” bir dünya- de¤erlendirmeler yer almaktad›r. (Ba- da, h›zl› okunabilen, daha do¤ru bir ifa- k›fl, Mürekkebi Kurumadan, Bu hafta deyle tüketilebilen yarat›lar tercih edilir Bitmeden ..., top tenler, in-outlar) hale gelmifltir. Son dönemin en dikkati çeken gelifl-

18 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 melerinden biri, edebiyat dergicili¤inin alan›ndaki geliflmeler, tüm dünya insan- gerilemesidir. 1980’li y›llardan itibaren lar›na yönelik eser yaz›m›n› da berabe- özel sektör bilim, sanat ve edebiyat der- rinde getirmifltir. Edebiyat ve küresel- gilerinin say›s› h›zla azalm›flt›r. leflme iliflkisi, Türk edebiyat› aç›s›ndan Türk toplumu, yaz›l› kültürü tam henüz bütün yönleriyle de¤erlendirilmifl içsellefltiremeden ikincil sözel/elektronik de¤ildir. Bu gün yazarlar, bir taraftan kültürde yaflamak zorunda kalm›flt›r. yerel renklerle küresel okur kitlesine hi- Önce ses, daha sonra da ses-görüntü tap etmek, di¤er taraftan da ulusal oku- egemenli¤i, yaz›n›n, yaz›yla iletiflimin runa küresel ölçekli yarat›lar sunmak tekelini k›rm›flt›r. Medya, yeni teknolo- zorundad›rlar. jik geliflmelerle çeflitlenmifl ve yaflam›n Yabanc› dil bilen okur kitlesinin ge- di¤er alanlar› gibi edebiyat üzerindeki nifllemesi, edebiyat alan›nda çeviri eser etkisini artt›rm›flt›r. Medya, var oldu¤u bas›m›n› artt›rm›fl, uluslar aras› kitap andan beri yaflam›, dolay›s›yla kültürü, sat›fl ve da¤›t›m a¤lar›n›n oluflmas›na edebiyat› yönlendirme ve yönetme ide- neden olmufltur. Bir bak›ma, kitap üre- olojisine sahiptir. Bu nedenle de yakla- tim ve da¤›t›m sisteminde, yerel unsur- fl›k bir buçuk as›rl›k geçmifle sahip yaz›l› lar›n yan›nda küresel ögeler de devreye bas›n›n yan›nda, 1920’li y›llar›n bafl›n- girmifltir. dan itibaren radyo, 1960’l› y›llar›n so- Televizyon yay›nlar›n›n, edebiyat nundan itibaren televizyon ve son on y›l- bilimi kapsam›na al›nmas›nda yarar bu- da da internet sayesinde Türk edebiyat›, lunmaktad›r. 1970’li y›llardan itibaren geliflerek farkl› boyutlar kazanm›flt›r. gündelik yaflam›n bir parças› haline ge- Okur ve yazar profili, eser üretim ve tü- len televizyonun etkisi, özel sektör yat›- ketim sistemi de¤iflmifltir. fiu anki yazar r›mlar›yla daha da artm›flt›r. Renklenen ve okur kitlesi, bir bak›ma medya tara- ve kanallar›n›n say›s› artan televizyon, f›ndan biçimlendirilmifltir. Bu nedenle internete ra¤men halen toplumsal yafla- de yazarlar, eserlerinde yaflam›n bir par- m› biçimlendiren temel dinamik duru- ças› olarak alg›lad›klar› medya araçlar›- mundad›r. Bu nedenle televizyonun na yer vermektedir. “Gazete, gazeteci, Türk edebiyat› üzerindeki etkisi, mutla- dergici, matbaac›n›n yan›nda, radyo, te- ka araflt›r›lmal›d›r. Televizyon alan›n›n levizyon, spiker, haber bülteni, stüdyo, yat›r›mc›, planlay›c› ve çal›flanlar›, izler programc›, muhabir, zaplama, reyting, kitleyi oluflturmak, geniflletmek ve ilgi sürmanflet, star, televole” gibi unsurlar, süreklili¤ini sa¤lamak için, öncelikle edebiyat eserlerinde yer almaktad›r. halk›n büyük bir bölümünün ürünü olan Özellikle internet sayesinde ulusal sözel kültürden, daha sonra da yaz›l› s›n›rlar›n ortadan kalkmas›, yazarlara edebiyat gelene¤inden yararlanm›fllar- farkl› tema, imge ve bak›fl aç›lar› kazan- d›r (Özdemir 2001 a, b). Bu ba¤lamda, d›rm›flt›r. Edebiyat eserleri, farkl› mil- türkü, masal, destan, efsane gibi sözel letlerin kahramanlar›n›, uluslar aras› edebiyat yarat›lar›n›n yan›nda, Küçük mekan ve iliflkiler içinde bir arada an- A¤a, Aflk-› Memnu, K›r›k Hayatlar gibi latmaya bafllam›flt›r. Türkiye’de de ya- pek çok yaz›l› edebiyat eseri televizyon zarlar, ulusal miraslar›n›n d›fl›nda farkl› yay›nlar›nda kullan›lm›flt›r. Türk edebi- milletlerin kültür ve tarihlerinden de yat›n›n pek çok eseri ve yazar›yla ilgili yararlanmaya bafllam›fllard›r. Günümüz çeflitli televizyon programlar› (dizi, bel- edebi yarat›c›l›¤›nda imge, yaflant› ve gesel vb.) yap›lm›flt›r. Bunun yan› s›ra anlam çeflitlili¤i mevcuttur ve kurgudan televizyon ba¤lam›nda üretilen diziler çok yaflant›lara önem verilmektedir. Bu de farkl› biçimdeki edebi yarat›lar/me- yaklafl›m ve çeviri, yay›nc›l›k, da¤›t›m tinler olarak de¤erlendirilebilir. Senaryo

http://www.millifolklor.com 19 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 ve metin yazarlar›n›n romanc›dan, hika- yat elefltirmenli¤i olarak de¤erlendirile- yeciden ne kadar farkl› oldu¤u da tart›- bilir. Yine bu sitelerde yer alan “yeni ç›- fl›lmal›d›r. Televizyonda yay›mlanan di- kanlar, editörün seçtikleri, en çok satan- zilerin senaryolar›, daha sonra kitap ola- lar, kelepir vb.”de¤erlendirmeler de ede- rak piyasaya sürülmektedir. Bu durum- biyat elefltirmenli¤inin farkl› ifade bi- da edebiyattan televizyona uyarlamadan çimleridir. Bir bak›ma, edebiyat dergile- çok, televizyondan edebiyata geçiflten rinde ve bilimsel eserlerde görülen ede- söz edilebilir. Burada, geliflen medyan›n biyat elefltirmenli¤i ortadan kalkmakta- edebiyat alan›ndaki seçkincili¤i ortadan d›r. Bu kapsamda, yay›nevlerinin sat›fl› kald›rd›¤›na bir kez daha vurgu yapmak art›c› bir yöntem olarak bu tür de¤erlen- gereklidir. Özetle televizyonu, “zaplanan dirmelerle okuru etkiledi¤ine de dikkat bir edebiyat›n yarat›ld›¤›” elektronik or- edilmelidir. tam olarak nitelemek mümkündür. Ya- Edebiyat›n medyatikleflmesi dolay›- zarlar, görüntü dünyas›nda öncelikle s›yla metalaflmas›, sanat ve e¤itimin ye- kendilerine birar imaj edinme kayg›s› rine e¤lencenin, bofl zaman de¤erlendir- içindedirler. Görüntüler, yaz›n›n önüne menin, kar etmenin amaç haline gelme- geçmifltir. Edebiyat eserleri, kitle kültü- sine neden oldu¤u tart›fl›l›r hale gelmifl- rü ba¤lam›nda birer tüketim nesnesine tir. Pek çok yazar, “çok satmak ya da dönüflmeye bafllam›flt›r. “Bofl zamanlar› uzun satmak” ikilemi içinde eser üret- de¤erlendirmek için kitap okuyun” söy- mek zorunda kalmaktad›r. Popüler kül- lemi, belki de bu yaklafl›m›n önemli bir türün egemen oldu¤u günümüz Türkiye- dayana¤›n› oluflturmaktad›r. Edebiya- si’nde yay›nevleri aras›nda yüksek be- t›n, medyan›n da özünü oluflturan e¤len- dellerin ödendi¤i “popüler” yazar trans- ce ifllevi henüz gere¤ince aç›klanmak is- ferleri söz konusudur. Yay›nc› ve okur, tenmedi¤i için, edebiyat alan›ndaki dö- sanatsal yarat› sisteminde daha etkin nüflüm ve metalaflma gerçek boyutlar›y- hale gelmifltir. Art›k yazarlar, eserini ya- la ortaya konulamamaktad›r. Bu gün, rat›rken okurun ve yay›nc›n›n h›zla de- e¤lenceye dönüflen bir edebiyattan söz ¤iflen isteklerini, önerilerini dikkate al- edilmektedir. Bu nedenle günümüz ede- mak durumunda kalmaktad›rlar. Yazar- biyat dünyas›, edebiyat biliminin var lar, devrin popüler/moda türlerinde eser olan yöntem ve yaklafl›mlar›yla de¤er- üretme e¤ilimindedirler. Son dönemde lendirilemeyecek kadar karmafl›kt›r. Türkiye’de kad›n, Osmanl› tarihi, kad›n Geliflen bilgisayar teknolojileri ve ve komplo teorileri üzerine kurgulanm›fl özellikle internet sayesinde, yazar, eser romanlar tutulmufltur. Bu aç›dan bak›l- ve okur aras›ndaki ba¤lant› güçlenmifl d›¤›nda yazar›n, pek de ba¤›ms›z ve ra- ve h›zlanm›flt›r. Sanal ortamda edebiyat- hat oldu¤u söylenemez. Belki de bu bas- la ilgili pek çok site ve portal bulunmak- k› nedeniyle, t›pk› televizyon dizilerinin tad›r. Türk edebiyat› ile ilgili siteler da- senaryo yaz›mlar›nda oldu¤u gibi, bir- ha çok, yay›nc›lar, kurumlar, merakl›lar, kaç yazarl› kitaplar yay›mlanmaya bafl- elefltirmenler ve yazarlar taraf›ndan ha- lam›flt›r. z›rlanmaktad›r. Bu sitelerde edebiyat ta- SONUÇ: rihinin, kitap sat›fl ve tan›t›m›n yan›n- Medya, önce gazete ve dergiler, da- da, yazar ve okur görüfllerine de yer ve- ha sonra da radyo, televizyon ve inter- rilmektedir. ‹nternet, edebiyat elefltir- net adl› iletiflim araç ve ortamlar›yla, menli¤ini farkl›laflt›rm›flt›r. Okur ve ba- Türk edebiyat›n› de¤ifltiren temel dina- ¤›ms›z oldu¤u belirtilen elefltirmenlerin miktir. Bu nedenle de çok-türlü bir med- de¤erlendirmeleri (metin ve y›ld›z, ra- yan›n egemen oldu¤u sosyo-kültürel or- kam vb. sembollerle), yeni dönem edebi- tamda üretilen edebiyat eserlerinin de-

20 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

¤erlendirilmesi ve yorumlanmas› da Göçgün, Önder; “Tanzimat Devri Türk Edebi- farkl› yaklafl›mlar› gerektirmektedir. yat›”, Türk Dünyas› El Kitab›, TKAE Yay. Ank. 1992: 379- 423. Gerçeklikle sanall›¤›n, edebiyat ve med- ‹nu¤ur, Nuri, 1992, Türk Bas›n Tarihi (1919- ya esteti¤inin iç içe geçti¤i, ça¤r›fl›m 1989), Gazeteciler Cemiyeti Yay›nlar›, ‹st. kayna¤› olarak çok kere medyan›n esas Kabacal›, Alpay; Türk Kitap Tarihi 1(Bafllan- al›nd›¤›, kurgunun h›zlanarak s›¤laflt›¤› g›ç’tan Tanzimat’a Kadar) , Cem Yay›nevi, ‹st. 1989 (2.bsk.). ya da yaz›nsal kurmacan›n geçersiz ol- Kanzog, Klaus, 1994, Medien und Literatur, du¤u, cinsellik ve fliddetin s›kça kulla- D./V. Zmegac (Hrsg): Moderne Literatur in n›ld›¤›, yaz›yla yarat›lan görüntülerin Grundbegriffen, 2. Aufl. Tübingen. h›zla akt›¤›, sözel sanatlar›n, uzun tas- Kaplan, Mehmet, 1976, Türk Edebiyat› Üzeri- ne Araflt›rmalar I, ‹st. Dergah Yay., 1987, Türk vir ve tahlillerin gereksiz say›ld›¤›, özel Edebiyat› Üzerine Araflt›rmalar II, ‹st. yaflant›lar›n h›zla tüketildi¤i, alg›lama- Kavaz, ‹brahim, 2002, “Yenileflme Dönemin- n›n çeflitlendi¤i, argoyla süslü medya di- deki Edebi Münakaflalar›n Edebiyattaki linin(!) temel say›ld›¤› bir edebiyat dün- Geliflmeye Katk›lar›”, Türkler, Yeni Türkiye Yay›n- lar›, 15.c.; 240-247. yas›, ancak yeni yöntem ve yaklafl›mlar- Kerman, Zeynep, 2002, “Servet-i Fünun Ede- la incelenebilir. Bu yöntem ve yaklafl›m- biyat›”, Türkler, Yeni Türkiye Yay›nlar›, 15.c.: lar da, disiplinler aras› çal›flmalarla ve 2004- 211. disiplinler üstü alanlarda elde edilebilir. Kolo¤lu, Orhan, 1985, “Osmanl› Bas›n›: ‹çeri- ¤i ve Rejimi”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Edebiyat bilimcileri, ekonomistlerle (ki- Türkiye Ansiklopedisi I, ‹st., ‹letiflim Yay.: 68- 93. rap fuar varsa), sinemac›larla, medyac›- Kurdakul, fiükran, 1997, Ça¤dafl Türk Edebi- larla, dahas› genetik bilimcilerle ortak yat›, Cumhuriyet Dönemi II (1923-1950), Broy. çal›flmalar yapmaya kendilerini haz›rla- Yay. mal›d›rlar. Okay, M.Orhan, 2002, “Osmanl› Devleti’nin Yenileflme Döneminde Türk Edebiyat›”, Türkler, Yeni Türkiye Yay›nlar›, 15.c.: 167- 180. KAYNAKLAR Özdemir, Nebi, 2001 a, “Türkiye’de Halk- Ahmed Rasim, 1980, Matbuat Hat›ralar›n- bilimi/Kültürbilimi- Medya ‹liflkisi”, Türkbilig, dan: Muharrir, fiair, Edib (hz.Kaz›m Yetifl), 2001/2: 110-117. Tercüman 1001 Temel Eser, ‹st. “2001 b,“Halkbilimi/Kültür Bilimi- Medya”, Aktafl, fierif, 1992 (a), “Servet-i Fünun D›fl› Milli Folklor, 49: 87-93. Türk Edebiyat›”, Türk Dünyas› El Kitab›, TKAE “2004, “Türkiye’de Sözlü Kültürde Yaz›l› Kül- Yay. Ank: 443- 470. türe Geçifl ve Meddahl›k-Medya “1992 (b), “Cumhuriyet Devri Türk Edebiya- ‹liflkisi”, Mitten Meddaha Türk Halk Anlat›lar› t›”, Türk Dünyas› El Kitab›, TKAE Yay. Ank: Uluslar Aras› Sempozyumu, Ankara, (25-27 Mart 503-547. 2004). Aytaç, Gürsel, 2002, Edebiyat ve Medya, Ki- Sakal, Fahri; “Osmanl› Ailesinde Kitap”, Os- taptan Ekrana Edebiyat, Kültür Bakanl›¤› Yay., manl›, 11.c., 1999: 732-738. Ank. Selim Nüzhet; Türk Gazetecili¤i (1831-1931) Balc›, Yunus, 2002, “Yenileflme Zihniyeti Ba- Devlet Matbaas›, ‹st. 1931. k›m›ndan Tanzimat Roman›n›n Anlam›”, Tanp›nar, Ahmet Hamdi, 1988 (7.bsk.), Türkler, Yeni Türkiye Yay›nlar›, 15.c.: 189-194. 19.As›r Türk Edebiyat› Tarihi, ‹st., Ça¤layan Bayrak, Orhan, 1994, Türkiye’de Gazeteler ve Kitabevi. Dergiler Sözlü¤ü, ‹st. Küll Yay. Tural, M.Sad›k, 1992, “II. Meflrutiyet Bekiro¤lu, Nazan, 2002, “Servet-i Fünun Top- Döneminde Türk Edebiyat›”, Türk Dünyas› El lulu¤u D›fl› Türk Edebiyat›”, Türkler, Yeni Kitab›, TKAE Yay. Ank.: 471- 502. Türkiye Yay›nlar›, 15.c.: 212- 226. Uçman, Abdullah, 2002, “Tanzimat’tan Sonra Çelik Yalç›n, Dilek, 2002, “XIX.Yüzy›l Türk Kültür ve Edebiyat Hayat›m›zda De¤iflme ve Edebiyat›nda Roman”, Türkler, Yeni Türkiye Ya- Yenileflmeler”, Türkler, Yeni Türkiye Yay›nlar›, y›nlar›, 15.c.: 195- 2003. 15.c.: 181- 188. Ekinci, Necdet;”Türk Bas›n Tarihinden Kesit- ler”, Türkler, 14.c., 2002:675-680. Ercilasun, Bilge, 1981, Servet-i Fünun’da Ede- bi Tenkit, Ankara. “1992, “Servet-i Fünun Edebiyat›”, Türk Dün- yas› El Kitab›, TKAE Yay. Ank.: 425-442.

http://www.millifolklor.com 21 PERTEV NA‹L‹ BORATAV’IN TÜRK ‹LET‹fi‹M TAR‹H‹ ARAfiTIRMALARINA KATKILARI

The Contributions of Pertev Naili Boratav to the History of Turkish Communication Studies

Yard. Doç. Dr. Serdar ÖZTÜRK*

ÖZET Pertev Naili Boratav’›n iletiflim tarihi araflt›rmalar›na katk›lar›na iliflkin herhangi bir çal›flma bulun- mamaktad›r. Oysa Boratav, Türkiye’de bas›mc›l›k ve bas›ndan önce insanlar›n duygular›n›, fikirlerini, bilgi- lerini, mizah ve hiciv içeren e¤lencelerini nas›l ürettikleri, yayd›klar›, paylaflt›klar› ve dinleyicilerin bunlar› günün koflullar› alt›nda nas›l al›mlad›klar› üzerinde durmufltur. Nam›k Kemal’in gazetecili¤i üzerindeki ma- kalesi ise Türk bas›n tarihi aç›s›ndan üzerinde durulmas› gereken veriler içermektedir. Bu makale, bir halk- bilimci olan Pertev Naili Boratav’›n Türk iletiflim tarihi araflt›rmalar›na yönelik katk›lar›n› ortaya koymay› amaçlam›flt›r. Anahtar Kelimeler iletiflim tarihi, halkbilim, sözlü kültür, afl›k, meddah, medya. ABSTRACT There is not any study related to the contributions of Pertev Naili Boratav to the history of Turkish communication studies. Boratav, however, has focused on how people have produced, spread, shared their fe- elings, ideas, information, entertaintment with humor and satirizing, and how audiences have recepted the- se. His article about the journalism of Nam›k Kemal, on the other hand, includes data important for the Tur- kish press history. This study aims to bring up the contributions of Pertev Naili Boratav related to Turkish communication history studies. Key Words communication history, folklor, oral culture, minstrel, story teller, media.

Girifl ‹letiflim tarihinin konusunun bu fle- Üzerinde tart›flmalar olmakla bir- kilde ortaya konulmas› iletiflim gibi bir likte bu çal›flmada anlam üretimi, payla- sosyal gerçekli¤in sadece kitle iletiflim fl›m› veya ileti al›flverifli biçiminde ta- araçlar›na s›n›rlanamayaca¤›, iletiflimin n›mlanan iletiflimin, t›pk› di¤er sosyal sadece medyadan ibaret olmad›¤› anla- gerçeklikler gibi, bir tarihi vard›r. ‹nsa- m›na gelir. ‹letiflim tarihi yaln›zca onu n›n do¤ayla ve insanla girdi¤i her iliflki dolay›mlayan araçlar›n incelenmesiyle özünde bir iletiflimdir. ‹nsan ilk varoldu- anlafl›labilecek süreçlerin tarihinden ¤u andan itibaren do¤ayla ve insanla ibaret de¤ildir. Her fleyden önce kitle ile- iletiflime girmifltir. Bir taraftan duygula- tiflim araçlar› son yüzy›llar›n görüngüle- r›n›, düflüncelerini ve tecrübelerini di¤er ridir. Bilindi¤i gibi Bat›’da bas›mc›l›k insanlarla paylaflm›fl, di¤er taraftan teknolojisi on beflinci yüzy›l›n ortas›nda, bunlar› kendisinden sonraki insanlara gazete onyedinci yüzy›l›n bafl›nda, sine- sözlü ve sözsüz olarak anlatma yollar› ma on dokuzuncu yüzy›l›n sonuna do¤- gelifltirmifltir. Bu aç›lardan ele al›nd›- ru, radyo ve televizyon ise yirminci yüz- ¤›nda insan›n tarih boyunca üretti¤i pek y›lda ortaya ç›km›fl medyalar aras›nda- çok iliflki ayn› zamanda iletiflim tarihi- d›r. Sinema, radyo ve televizyon teknolo- nin konusu içine girer. jilerini saymazsak, Türkiye’de matbaac›-

* Gazi Üniversitesi ‹letiflim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Ö¤retim Üyesi

22 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 l›k ve bas›n›n faaliyete bafllamas› ise lad›¤› medya ürünlerinin, üretici, ürün, Bat›’dan yüzy›llar sonras›nda gündeme dinleyici boyutunu ihmal etmeden tarih gelmifltir. Matbaac›l›k ve bas›n Bat›’daki içinde geçirdi¤i de¤iflimlerini ve dönü- örneklerinden iki yüzy›l› geçkin bir sap- flümlerini konu edinir. mayla Türkiye’ye girmifltir. Dolay›s›yla Halkbilimin Türkiye gibi yaz›l› kül- modern anlamdaki medya sonuçta in- türü içsellefltirmeden, deyim yerindeyse sanl›k tarihinin yaklafl›k son befl yüzy›- sözlü kültürden, ses ve görüntünün ha- l›k bir diliminin konusuna girmektedir. kim oldu¤u elektronik kültüre do¤rudan Bunun anlam› fludur: fiayet iletiflim ta- geçifl yapan ülkeler aç›s›ndan özel bir rihi sadece kitle iletiflim araçlar›na anlam› daha vard›r. Bilindi¤i gibi sözlü odaklan›rsa ve ondan ibaret say›l›rsa bi- kültür üzerine yazanlar kabaca flöyle bir zim dünya iletiflim tarihi aç›s›ndan mat- flema çizerler: Birincil sözlü kültür-yaz›l› baac›l›¤› bir dönüm noktas› olarak alma- kültür-ikincil sözlü kültür (Ong, 2003) m›z ve Bat›’da 1450’den önceki iletiflim veya ayn› fleman›n baflka bir kavramsal- tarihini büyük oranda göz ard› etmemiz laflt›rmas› olarak sözlü kültür-yaz›l› kül- gerekir. Veya Türkiye’deki iletiflim tarihi tür-elektronik kültür (Sanders, 1999). araflt›rmalar›nda 1727’de ilk matbaan›n Yukar›da belirtildi¤i gibi günümüzde ile- kurulmas›n› bir bafllang›ç noktas› olarak tiflim tarihi çal›flmalar› bu fleman›n yaz›- almak neredeyse bir zorunluluk haline l› kültürden sonras› olan dönemine gelir. Böylece iletilerin kitlesel yay›l›m›- odaklanm›flt›r. na olanak veren araçlardan önceki, in- Türkiye ba¤lam›nda irdelendi¤inde sanlar›n duygular›n›, bilgilerini, tecrü- Bat›’daki toplumsal geliflime uyarl› olan belerini nas›l ve hangi kanallar› kulla- bu fleman›n revize edilmesi gerekir. Tür- narak paylaflt›¤› konusu sadece modern kiye, Cumhuriyetin ilk y›llar›nda dahi kitle iletiflim araçlar›n› anlamaya yar- henüz birincil sözlü kültürün belirgin d›mc› olacak biçimde incelenir. Gelenek- derecede egemen oldu¤u bir ülkedir. Do- sel iletiflim yöntemleri bir taraftan mo- lay›s›yla modern kitle iletiflim araçlar›- dern medyay› anlamada araçsal bir dü- n›n ifllevlerini halen halk afl›klar›, hika- zeye indirgenirken di¤er taraftan insan- yecileri ve söylenti gibi dünyan›n en eski l›k tarihinin uzak bir geçmiflinde ortaya medyas› üstlenmeye devam etmektedir. ç›k›p ömürlerini tüketmifl elemanlar ola- Pahal› bir araç olan radyoya eriflimin rak ele al›n›rlar. son derece s›n›rl› oldu¤u, sineman›n Halkbilimin önemi bu noktada or- yayg›n olmad›¤› ve okuma yazma oran›- taya ç›kar. Halkbilim, “belli bir ülkede n›n çok düflük olmas› dolay›s›yla gazete yaflayan halka özgü kültür yaratmalar›- ve kitap kültürünün henüz halk›n gün- n›, gelenekleri, ayr›nt›lar›yla ve derinli- delik yaflam›n›n bir parças› haline gel- ¤ine” inceler (Boratav, 1969: 11). Konu- medi¤i bir ortamda, dinleme-okuma ve suna giren masal, türkü, hikaye, destan, izleme etkinlikleri toplu olarak gerçek- efsane gibi söz sanat› ürünlerinin ça¤lar lefltirilmektedir. ‹letilerin aktar›lmas› boyunca geçirdikleri de¤iflimleri ve bun- s›ras›nda ve sonras›nda yap›lan sohbet, larla toplum aras›ndaki iliflkileri anlam- yaz›l› kültürün içerimledi¤i soyut kültür land›rmaya çal›fl›r. Bu ürünleri üreten- evresine ulaflmam›fl bir toplum için ha- lerin, yayanlar›n ve bunlara maruz ka- len merkezi konum özelli¤ini korumak- lan dinleyicilerin iliflkilerini konusu da- tad›r (Öztürk, 2006). hiline al›r (Boratav, 1969: 13). ‹letiflim Bu makale, Türkiye’nin özgül yeri- terimleriyle halkbilimin vurgular› aç›k- nin ortaya konuldu¤u bu ba¤lam içeri- lan›rsa bu flu anlama gelir: Halkbilim, sinde Pertev Naili Boratav’›n Türk ileti- daha çok halk›n üretti¤i, yayd›¤›, al›m- flim tarihi aç›s›ndan ne gibi katk›lar

http://www.millifolklor.com 23 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 yapt›¤›n› ortaya koymaya çal›flmaktad›r. atefl yakarak savafl›n ilan›n› ‹stanbul’a Bir halkbilimci olarak Pertev Naili Bo- bildiren bekçilerden birisidir. Boratav, ratav, elbette Türkiye’de henüz iletiflim bu noktay› flöyle anlat›r: “O zamanlar gibi bir disiplinin ortaya ç›kmad›¤› ve telg›raf [telgraf] filan olmad›¤›ndan har- iletiflim tarihinin sadece bas›n tarihine bin ilan edildi¤i, yüksek tepelerde yak›- s›n›rl› oldu¤u bir dönemde bu alanlara lan atefller vas›tasile ‹stanbula bildiril- katk› yapay›m diye halkbilimle u¤rafl- miflti. ‹flte “Köro¤lu-Da¤›”n›n atefl bekçi- mam›flt›r. Buna karfl›n, iletiflimin disip- si de Köro¤lu imifl” (Boratav, 1931: 99). linleraras› niteli¤i ve bir bilim olarak s›- Sözü edilen “atefl ve fenerlerle ha- n›rlar›n›n baflka alanlardan gelen bilim berleflme sistemi” ilkça¤larda da kulla- insanlar›n›n ortak katk›lar›yla zamanla n›lm›fl, ancak özellikle Bizans taraf›n- ortaya ç›kt›¤› hat›rlan›rsa Boratav’›n dan, Araplar›n sürekli ak›nlar›na karfl› önemi daha iyi anlafl›labilir. Boratav, gelifltirilmifltir. Bu sistem, Tarsus’tan her ne kadar kendi alan› dahilinde çal›fl- bafllayarak ‹stanbul’a kadar birbirini gö- malar üretse de bunlar›n bir k›sm› ileti- ren yüksek tepe veya kulelere üzerinde flim tarihinin konusu dahiline girecektir. iflaret iletimi temeline dayanmaktayd›. ‹letiflim tarihçilerinin görevi bu noktada Sistem, dokuzuncu yüzy›lda III. Michel Boratav’›n sundu¤u verileri iletiflim tari- (842-867) döneminde bilinmeyen neden- hi aç›s›ndan yeniden okumak, s›n›fla- lerle kullan›lmaz olmufltur (Alemdar, mak ve iletiflim tarihi literatürüne kat- 1981: 28-9). makt›r. Bu makalenin amac› da budur. Osmanl› döneminde bu sistemin ifl- Makale, Boratav’›n bafll›ca yap›tlar›n- ledi¤ine dair veri bulunmamaktad›r. On dan, Boratav ve onun eserleri üzerine alt›nc› yüzy›lda Celali isyanlar›n›n gö- rüldü¤ü bir dönemde böyle bir sistemin yaz›lanlardan yararlanarak onun Türk var oldu¤u bilgisi ilginç ve araflt›r›lmaya iletiflim tarihine ne gibi katk›lar yapt›¤›- de¤er olsa gerekir. Boratav, Köro¤lu’nun n› ortaya koymaktad›r. asl›nda bir Celali olabilece¤ini, destan›n çeflitli örneklerinde yapt›¤› incelemeleri- Osmanl› Devlet Haberleflme Sis- ne dayanarak ileri sürmüfltü. Nitekim teminin ‹flleyiflini Anlamada Köro¤- tarihçi Mustafa Akda¤ belgelere dayana- lu Destan›’ndan Yararlanmak rak bu varsay›m› do¤rulam›flt›r. Köro¤- Boratav’›n daha ilk çal›flmas› olan lu, gerçekten de 1580’lerde Bolu tarafla- 1931 tarihli Köro¤lu Destan›’ndaki kü- r›ndan isyan eden bir Celali’dir (Baflgöz, çük bir ayr›nt› ço¤u sosyal bilimcinin 1998: 19). Ayn› durum, “atefl ve fenerlefl- dikkatinden kaçabilir, ancak bu, bir ileti- me haberleflme sistemi” konusunda da flim tarihi ba¤lam›nda okunursa farkl› geçerli olabilir mi? Bunu, yap›lacak yeni bir içeri¤e kavuflur. Dolay›s›yla afla¤›da araflt›rmalar gösterecektir. Tarihçilerin belirtilecek bu küçük örnek bile halkbi- Köro¤lu’nun gerçekten de destanda be- lim malzemelerinin iletiflim tarihçileri lirtildi¤i bir Celali oldu¤unu belgelerle için ne anlama geldi¤ini ortaya koyabilir. ortaya koymalar› gibi, iletiflim tarihçile- Boratav, eserinde Köro¤lu’nun as- ri de kendi alanlar›yla ilgili bu ayr›nt›- l›nda Celali isyanlar›na kat›lm›fl bir asi n›n ne derece geçerli olup olmad›¤›n› or- oldu¤unu kan›tlamaya çal›flmaktad›r. taya koyabilirler. Sav›na kan›t olarak Bolu’da tespit etti¤i bir rivayeti anlat›r. Buna göre Köro¤lu, Özel ‹letiflim Sistemine Dair Celaliler döneminde yaflam›fl, onlar ara- Sundu¤u Veriler Bak›m›ndan s›nda bulunmufl, daha sonra da Acem- Devlet iletiflim sistemi d›fl›ndaki lerle savaflta hükümete yard›m etmifltir. iletiflim sistemi özel iletiflim sistemi ola- Köro¤lu, bu savaflta, “yüksek tepelerde” rak adland›r›labilir. Bu iletiflim siste-

24 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 minde bireyler aras›ndaki haberleflme, Halk flairleri içinde yaflad›klar› dö- devlet müdahalesinin olmad›¤› veya en neme göre farkl› ifllevler üstlenirler. Bu- asgari seviyede olabildi¤i flekilde ifller na göre birinci dönem 13. yüzy›ldan on- (Alemdar, 1981). Bir halbilimci olmas› beflinci yüzy›l sonlar›na kadar sürer. Bu dolay›s›yla Boratav’›n halk kültürüne devrin genel özelli¤i dini konular›n ifl- iliflkin çal›flmalar›n›n özel iletiflim siste- lenmesidir. ‹kinci dönem, 15. yüzy›l ile mini ilgilendirmesi do¤ald›r. Eserleri in- 17. yüzy›l aras›ndad›r. Bu dönemde fle- celendi¤inde Türkiye’deki özel iletiflim hirlerde ve kasabalarda Bektafli gelene- sisteminin tarihsel gelifliminde flu un- ¤i kuvvetle yerleflir. Laik baz› halk flair- surlara yer verdi¤i görülür: leri görülür. Di¤er yandan Köro¤lu gibi a) Halk fiairleri: “Halk›n Gazetesi” destani hikayeler ile sadece aflk konula- b) Hikayeci Anlat›c›lar›: Haber ‹le- r›n› iflleyen, Kerem, Afl›k Garip gibi halk ticileri ve Yorumlay›c›lar› kitaplar› ortaya ç›kar. Üçüncü dönem ise a) Halk fiairleri: “Halk›n Gazete- 18. yüzy›l›n sonlar›ndan yirminci yüzy›- si”: Bir köyde herhangi bir olay üzerinde la kadar olan dönemdir. Bu dönemde türkü yakan bir insan, o zamana kadar halk flairleri gelene¤inde gerileme olur. duydu¤u türkülerdeki haz›r kal›plardan Yine de 19. yüzy›l›n önemli askeri ve si- yararlanarak, zemin ve zamana göre ge- yasal geliflmeler halk flairleri taraf›ndan rekli de¤ifliklikleri yapt›ktan sonra yeni destan fleklinde anlat›l›r. Yemen, M›s›r, bir türkü meydana getirir. Boratav’›n Kafkas, K›r›m savafllar›, II. Mahmut’un “meçhul sanatkarlar” dedi¤i bu kimse- askeri ve di¤er alanlardaki modernlefl- ler, “kalabal›k halk kütlelerini tatmin me çabalar›, iç isyanlar halk flairlerinin edecek sanatkarlar›n bulunmad›klar›” iflledikleri konular aras›ndad›r. Ancak dönemlerde “halk›n gazetesi” rolünü bu eserler Boratav’a göre “edebi-estetik” üstlenirler (Boratav, 1943: 1). Ayn› ifllevi bak›mdan önemsizdir. Buna karfl›n top- yüksek ve alt toplumsal kesimler aras›n- lumsal tarihin pek çok noktalar›n› ay- da ba¤lant›y› kuran Türk halk flairleri d›nlatma aç›s›ndan bir o kadar de¤erli- de yerine getirir. Halk flairlerinin yarat- dirler (Boratav, 1943: 11-14). t›¤› ve yayd›¤› ürünler “halk›n gazetesi” b) Hikaye Anlat›c›lar›: Haber ifllevini görürler (Boratav, 2000: 82). Bo- ‹leticileri ve Yorumlay›c›lar›: Genel- ratav, Fuat Özdemir ile ortak çal›flma- likle saz ve türkü eflli¤inde hikaye anla- s›nda halk flairlerinin haber aktar›m›n- tan hikayeci-afl›klar ile herhangi bir daki rolünü flöyle belirtir: enstrüman ve flark› olmaks›z›n bir tür Halk flairleri, bir yandan atalar› tek kiflilik tiyatro temsili sergileyen olan “flaman”dan beri toplumun edebi- meddahlar olmak üzere iki tür hikayeci yat, müzik vb. ihtiyaçlar›n› karfl›larken, bulunmaktad›r. Bunlar, Boratav’›n be- öte yandan da gene toplumun haber ta- lirtti¤ine göre modern medya öncesinde fl›y›c›lar›, bilicileri, sorunlar›na çözüm –ve hatta modern medyan›n ilk dönem- aray›c›lar› ve bu sorunlar› gerekli yerle- lerinde bile- anlat›lar› içerisine gerçe¤i, re iletici konumundad›rlar. ‹flte, bu ko- ola¤anüstüyü ve günceli harmanlayarak numlar› gere¤i halk flairleri, hem toplu- yayan ve yorumlayan konumundad›rlar. mun sanat ihtiyac›n› karfl›larlar, hem de Özel haberleflme sisteminin bir aya- hayat deneyimlerinin ürünü olan fliirle- ¤›n› oluflturan afl›k-hikayeciler, t›pk› riyle, topluma çeflitli mesajlar verirler; halk flairleri gibi Cumhuriyet’ten sonra bireylerin toplum içerisindeki davran›fl- bile uzun süre varl›k ve önemlerini kay- lar›n› düzenlemede uyar›c› görevler üst- betmemifllerdir. 1947 y›l›nda Çukurova lenirler (Boratav ve Özdemir, 1991: 21, köylerinde yapt›¤› derleme çal›flmalar›n- vurgular bana ait). da baz› köylerde saz yerine “de¤nek tu-

http://www.millifolklor.com 25 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 tup” türküleri makamlar›nda okuyanlar malar›, onlar› ayn› zamanda güncel ge- vard›r (Boratav, 1982: 267). Yine liflmeleri halka ileten bir haberci, yo- 1960’larda dahi toplumsal geliflmenin rumlayan bir yorumcu konumuna sokar. geç ulaflt›¤› uzak Anadolu köflelerinde Meddahlar, hikaye konular›n› sadece hi- halen faaliyetlerini sürdüren hikayeci- kaye kitaplar›ndan, sözlü halk masalla- afl›klar bulunmaktad›r. Bunlar köylerde r›ndan de¤il, özellikle büyük flehirlerin özellikle dü¤ün zamanlar› ve uzun k›fl günlük hayat›ndan al›rlar (Boratav, geceleri köy odalar›nda; flehir ve kasaba- 1969: 73). Bu nedenle olsa gerek bir Ba- larda ise özellikle Ramazan gecelerine t›l› gezgin onlar› Avrupa’daki gazeteci- münhas›r olmak üzere kahvehanelerde lerle afla¤› yukar› ayn› görevi üstlenen Köro¤lu, Kerem ile Asl›, Afl›k Garip Ta- kifliler olarak tan›mlar (aktaran George- hir ile Zühre gibi hikayeleri Kars, Erzu- on, 1999: 50). rum gibi Kuzeydo¤u ve Marafl, Çukuro- Özel iletiflim mekanlar›ndan olan va gibi Güneydo¤u Anadolu illerinde an- kahvehaneler, meddahl›k sanat›n›n en latmaktad›rlar (Boratav, 1969: 63). Ül- fazla icra edildi¤i yerler aras›ndad›r. kenin sözlü kültürün egemenli¤ini sür- Son meddahlardan olan Sururi 1930’la- dürdü¤ü bu köflelerinde halk bilgi, haber r›n bafllar›na kadar ‹stanbul kahvehane- ve e¤lence ihtiyac›n› kitaplar arac›l›¤›y- lerinde, güncel ile flimdiyi birlefltiren, iç- la de¤il hikayeci-afl›klar sayesinde karfl›- lerinde Türkiye’deki devrimci de¤iflimle- lamaktad›rlar. Hikayeci-afl›klar uzun k›fl rin, tramvay›n, trenin, doktorun veya en ve Ramazan gecelerinde veya dü¤ün za- son politik geliflmelerin yer ald›¤› hika- manlar›nda bir tür temsil fleklinde, “ka- yeler anlatm›flt›r (Boratav, 1969: 78). Bu labal›k dinleyici kitlelerine” eski hikaye- y›llardan sonra meddahl›k gelene¤i gi- leri anlatmaktad›rlar (Boratav, 1991: derek yok olmaya bafllam›flt›r. Boratav, 236-240). 1969 y›l›nda yazd›¤› eserinde “Büyük fle- Bir baflka hikaye anlat›c›s› grubu hirlerin halk anlat› gelene¤i olarak med- meddahlard›r. Meddahl›¤›n “hikayecilik” dahl›k tamam›yla sönmüfltür. Meddah ve “seyirlik” olmak üzere iki yönü var- Sururi bu sanat›n son temsilcisiydi.” d›r. Gelifliminin son aflamas›nda seyirlik (78-9) demektedir. yönü a¤›r basm›flt›r (Boratav, 1969: 72). Boratav, meddah hikayelerini “gerçekçi Halk fiairleri ve Hikaye Anlat›- halk hikayeleri” olarak niteler (72). Bu c›lar›n›n Önemlerini Kaybetmeleri nitelemeyi iki nedenden dolay› yapar. Her dönemde halk›n ve di¤er top- ‹lk olarak hikayeler ola¤anüstü ö¤eler- lum kesimlerinin kültürel ihtiyaçlar›n› den ar›nm›flt›r. Peri, cin, dev gibi tabiat karfl›layan anlat›c›lar ve ürünler vard›r. d›fl› varl›klar, insanüstü güçlere sahip Sözlü olarak anlat›lan masallar, hikaye- kahramanlar ve ola¤anüstü eylemler bu ler, destanlar ve onlar›n anlat›c›lar› hikayelerde görülmez. Bunun sonucu okur-yazar olmayan toplumun ihtiyaçla- olarak meddah sadece fliir diliyle, ya da r›n› karfl›larken (Boratav, 1998: 7) okur- fliirle kar›fl›k nesir diliyle de¤il, “düz söz- yazarl›k ve sosyo-ekonomik alanlardaki le, düpedüz konuflma diliyle” hikaye an- geliflmeler sonucunda de¤iflen toplum, lat›r. Yerine göre taklitlere baflvurur, ayn› ihtiyac› kendi toplumsal koflullar›- gerçeklik çabas›n› son haddine kadar gö- na uygun daha farkl› medyalardan kar- türür (172-3). Konular›n› “gerçekçi-gün- fl›lar. Art›k masal, hikaye ve destan yeri- lük hayatla” ilgili geliflmelerden alan bu ne örne¤in yaz›l› bir roman, seyredilen tür hikayeler 16. yüzy›l sonlar›ndan bafl- bir film veya dinlenilen radyo yeni top- layarak anlat›lmaya bafllanm›flt›r (76). lumun yeni kültürel ihtiyaçlar›n› karfl›- Meddahlar›n gerçekli¤e ba¤l› kal- layan araçlar haline gelir. Bireysel öykü

26 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 anlat›c›lar› yerlerini merkezi öyküleme cektir.” (Boratav, 1991: 67). Halk flairleri sisteminin anlat›c›lar›na b›rak›r. Örne- de benzer nedenlerle ortadan kalkmaya ¤in gazete ve roman, halk›n gazetesi bafllam›flt›r. Ahmet Mithat gibi Avrupa olan ürünleri yayan halk flairlerinin ye- edebiyat›ndan etkilenen yazarlar yaz›l› rini almaya bafllar (Boratav, 2000: 96). edebiyat› genifl toplum kesimlerine yay- “‹htiyaç” Boratav’›n kulland›¤› anahtar maya çal›flm›flt›r. Gazete ve roman bu kavramlardan biridir. ‹htiyaç olmadan koflullarda giderek halk flairlerinin ifl- geliflim veya yenilik içsellefltirilemez. levlerini yüklenmeye bafllam›flt›r. Bu Örne¤in, bir yaz›s›nda flöyle flöyle der: araçlar t›pk› halk flairlerinin yapt›¤› gibi halk ozanlar› “varl›klar›n› yüzy›llar bo- halk›n bilgi, haber ve e¤lence ihtiyaçla- yunca sürdürmüfllerdir. Çünkü halk›n r›n› karfl›lam›flt›r. Böylece halk flairleri ozana ihtiyac› vard›. Halk›n ihtiyaçlar›- yavafl yavafl azalmaya ve Boratav’›n de- n›n karfl›lad›klar› için halk ozanlar› bu yifliyle “k›ymetten düflmeye” bafllad›lar [kadar uzun süre] yaflam›fl, onlar›n fliir- (Boratav, 1943: 15). leri bu kadar yayg›nlaflabilmifltir” (Bora- Boratav’a göre toplumsal geliflme- tav, 1998: 7). nin kaç›n›lmazl›¤› nedeniyle halk flairle- Boratav, halk flairleri ve hikayecile- ri gelene¤inin kaybolmas›n›n önüne ge- ri gelene¤inin kaybolmas›n›n nedenleri- çilemez. Köylerin flehirleflmesi, birçok ne yönelik daha spesifik aç›klamalar da yere okul gibi bir kurumun girmesi, bir- yapar. Buna göre örne¤in yirminci yüz- birinden çok uzak olan halk toplulukla- y›l›n ortalar›nda gelindi¤inde meddahl›- r›n›n geliflen ulafl›m olanaklar› sayesin- ¤›n art›k iyiden iyiye kaybolmaya baflla- de birbirleriyle iliflki kurmalar› önüne mas›n›n nedenini yaflam›n›n sonuna ka- geçilemeyecek sürecin bafll›ca nedenleri- dar hiç de¤ifltirmedi¤i nesnel koflullar› dir. Bütün bu geliflmeler nedeniyle kendi öne ç›karan bak›fl›yla aç›klar: Gelenek- deyimiyle “Son zamanlarda, halk flairle- sel bir ürün, içinde bulundu¤u koflullar- rini koruma” ve “halk flairleri gelene¤i- dan yal›t›lamaz. Bu ba¤lamda, meddah- nin ölmesi”ne engel olma çabalar› bafla- l›k, orta oyunu, karagöz gibi seyirlik r›s›z kalmaya mahkumdur. “Eski hayat oyunlar Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun “fle- nizam›n›n çocuklar› olan halk flairleri o hir ortam›nda oluflmufl, geliflmifl sanat- nizam kalk›nca, tabii olarak ortadan lard›r”. Osmanl› tipi toplumun kaybol- kaybolacaklard›r. Bu tabii gidifli durdur- mas›yla birlikte bu oyunlar›n da ölmeye ma¤a çal›flmak bofl bir emek olur” (Bora- bafllamas›ndan daha do¤al bir fley ola- tav, 1943: 15). Buna karfl›n halkbilimci maz (Boratav, 1969: 200). ve siyasal otorite, var olan halk flairleri- Haber ileticileri ve yorumlay›c›lar› ni halkbilim aç›s›ndan korumak zorun- ifllevlerini üstlenen hikayeci-afl›klar ile dad›r. Boratav, halk flairlerinin kalanla- “halk›n gazetesi” olarak niteledi¤i halk r›n› halkbilim materyallerinin beyinleri flairlerinin toplum kat›ndaki etki ve olarak görür ve onlar›n haf›zalar›ndaki- önemlerini kaybetmelerinde ise modern- ni ka¤›da geçirmenin zorunlulu¤unu leflme çabalar›n›n kültürel yans›malar›- vurgular. Ne var ki bu yapay bir hima- na paye biçer. Hikayeci-afl›klar hakk›n- yedir ve “hiçbir zaman, yeni sanatkârla- da flunu belirtir: “[Bunlar] bir müddet r›n yetiflmesine yard›m etmeyecektir. daha, halk hikayelerinin yerini tutabile- Gazete, radyo, gramofon pla¤›, okul gibi cek roman ve hikayeler bu uzak memle- modern rakipler, eskiden birçok vazifele- ket köflelerine sokuluncaya ve buralar›n ri birden yüklenmifl bu halk sanatkarla- sosyal bünyesi modern edebiyat mahsul- r›n›n seslerini çok geçmeden tamamiyle lerinin tekni¤ini kabul edecek hale ge- kesecektir (1943: 15-6). linceye kadar, ayn› kuvvetle devam ede-

http://www.millifolklor.com 27 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Tutucu Olmayan ‹fllevsel Bir ¤i de boflalt›lm›fl olur. Bu durumda geri- Bak›fl ye sadece tutucu ve e¤lence içeri¤i çökel- Baflgöz’ün belirti¤ine göre ABD’de mifl geleneksel ürünler kal›r. Örne¤in 1960’larda geliflen “contextual analysis” Boratav’›n 1977’deki bir makalesinde modas›ndan sonra gündeme gelen ifllev- belirtti¤i gibi masallar sanayileflmifl ve- sel teoriye göre folklorun, e¤lendirme, ya sanayileflmekte olan bugünün toplu- e¤itim gibi ifllevleri yan›nda çat›flmalar›, munda kutsall›k niteli¤ini yitirmifller- gerginlikleri önleyen emniyet subap› ifl- dir. Masallar, art›k t›pk› roman, hikaye, levi vard›r. Dördüncü bir ifllevi var olan tiyatro, sinema gibi zaman geçirmeye de¤erleri ve gelene¤i nesilden nesile ak- yarayan bir tür haline gelmifltir. Oysa tarmakt›r. Bu dört ifllev varolan kurulu masallar daha önceleri e¤lendirirken düzeni korumak anlam›na geldi¤inden baflka toplumsal ifllevleri de yerine ge- tutucudur. Folklor ürünleri toplumdaki tirmekteydi: E¤itmekte, ö¤retmekte, ta- gerginlikleri yumuflatacak, kökleflmifl n›kl›k etmekte ve bilgi vermekteydi (Bo- de¤erleri nakledecek, e¤lendirecek ve ratav, 1991: 276). aktaracakt›r (Pultar ve Cengiz, 2003: 178). Oysa Boratav’›n halk ürünlerine Bas›m Tarihi Bak›m›ndan Kat- yönelik ifllevselci anlay›fl›n›n Amerika’da k›lar› oldu¤unun tersine tutucu olmad›¤›n› ile- Boratav’›n Türk bas›m tarihi aç›s›n- rici boyutlar içerdi¤ini özellikle vurgula- dan katk›lar›n›n en önemli boyutunu söz- mak gerekir. Boratav daha ilk çal›flmas› lü kültür ürünlerinin yaz›ya geçirilmesi olan Köro¤lu’ndan bafllayarak Türk folk- ve sonra bunlar›n bas›lmas›na dair yapt›- lor ürünlerinin birbiriyle çeliflkili görü- ¤› aç›klamalar oluflturur. Afla¤›da görüle- nebilecek iki yönlü do¤aya sahip oldu¤u- ce¤i gibi bu aç›klamalar halen güncelli¤i- nu her f›rsatta vurgulam›flt›r. Örne¤in ni korumaktad›r. Bas›m tarihine yapt›¤› masal, “ola¤anüstü ile gerçe¤i birleflti- katk›n›n ikinci boyutunu roman gibi mo- ren” bir sanatt›r (Boratav, 1991: 276). dern bas›l› türlerin Türkiye’deki geliflimi- Masallar ayn› zamanda e¤iticilik-ö¤reti- ne dair yazd›klar› oluflturur. cilik ile e¤lencenin iç içe geçti¤i bir dün- Buna göre ilk modern Türk roma- ya sunarlar (Boratav, 1991: 276). Yine n›n ortaya ç›kt›¤› 1870-1880 dönemi ay- örne¤in Köro¤lu Destan›, Pir Sultan Ab- n› zamanda halk hikayelerinin de yaz›l› dal fliirleri ve “halk gazetesi” ifllevi gören olarak tespit edilmesine tan›k olur. Da- halk flairleri sadece e¤lence ba¤lam›nda ha önceleri sözlü olarak yay›lan halk hi- düflünülemez, bunlar ayn› zamanda top- kayeleri bu tarihten sonra büyük ölçüde lumsal muhalefetin, protestonun sesidir. yaz›l› eserler yard›m›yla toplum kat- Halk ürünlerinde büyü, t›ls›m ve tutucu manlar› aras›nda dolafl›ma girer (Bora- unsurlar yer alabildi¤i gibi, toplumsal tav, 1982: 312). muhalefeti yans›tan seslere de rastlan›- Yaz›l› ürünlere geçiflin ilk ad›m› labilir. Bu ürünler, bu anlamda siyasal sözlü ürünlerin yaz›ya aktar›lmas›d›r. iktidara karfl› halk›n ifade kanallar› Ama bu el yazmalar›n›n daha genifl da- olurlar. ¤›t›ma konu olabilmesi için matbaada Ancak burada dikkat edilmesi gere- bas›lmalar› gereklidir. Bu noktada tafl ken nokta, geleneksel ürünlerin, ancak bask› öne ç›kar, yaz›l› olarak tespit edi- içinde bulundu¤u koflullarda toplumsal len bu el yazmalar› önce tafl bask›, daha muhalefetin veya e¤iticilik ö¤reticilik sonra da matbaa bask›s› haline gelirler. vas›flar›n›n var olabilece¤idir. Bu ürün- Afl›k Garip, Kerem, Köro¤lu bas›lan lerin var olmas›n› gerektiren nesnel ko- halk hikayelerinin en önemlileridir (Bo- flullar ortadan kalkt›¤›nda onlar›n içeri- ratav, 2000: 39).

28 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Daha sonraki süreç halk kitaplar›- yerlerde bu bozulmalar halk taraf›ndan n›n toplum katmalar›n içinde yayg›nlafl- olumsuz karfl›lan›r (67). 1941 y›l›ndaki mas›d›r. 1942’deki bir yaz›s›nda belirtti- bir yaz›s›nda o tarih itibariyle henüz ¤i gibi o tarihlerde bile Anadolu’da hal- herkesin okuyabilece¤i flekilde masal k›n en çok sevdi¤i kahramanlardan Kö- külliyatlar› ve türkü kitaplar›n›n bas›l- ro¤lu’na dair binlerce kitap bulunmak- mad›¤›ndan yak›nmaktad›r (Boratav, tad›r. Bu kitaplar ülkenin sözlü hikaye 1982: 22-3). Ona göre t›pk› Grimm kar- anlatma gelene¤inin kayboldu¤u yerle- defller ve Anderson gibi masalc›lar›n, rinde yaflayan toplum kesimlerinin oku- Goethe gibi flairlerin yapt›klar› gibi Tür- ma ihtiyaçlar›n› karfl›lamaktad›r. “Mo- kiye’de de halk›n yarat›mlar›ndan mal- dern romanlara, onlarda kendi hayat›n› zeme al›narak “yeni bir görüfl ve düflü- ve tiplerini bulamad›¤› için al›flamam›fl nüflle modern eserler” oluflturulmas› ve- olan halk kalabal›klar›, geçmifl zamanla- ya “flekilleri itibariyle az kusurlu, bir r›n maceralar›nda bugün de hissi ve ah- külliyat halinde dahi mükemmel nümu- laki bir tatmin vas›tas› ve bu eserlerde neler veren eski halk edebiyat› mahsul- kendilerini kand›ran bir sanat çeflnisi” lerini, tamamen eski muhit ve zamanla- bulmaktad›rlar. (Boratav, 1991: 236- r›n›n çerçevesi içinde” düzenlemek ge- 240). Bu kitaplar halka okuma al›flkanl›- rekmektedir (23). ¤› kazand›rmas› aç›s›ndan önemlidir: Di¤er yandan halk aras›ndaki anla- Bab›ali kitapç›lar›n›n bast›rd›klar› t› gelene¤inin tümü de yaz›ya geçirilme- dünya edebiyat›ndan tercüme eserlerin mifltir. Özellikle müstehcen f›kralar sa- son zamanlarda, vaktiyle yaln›z Mu- dece sözlü gelenekte yaflar, kulaktan ku- hammed Hanefi Cengi, Battal Gazi ve la¤a yay›l›r ve birbirlerini tan›yan, bir- benzerlerinin bulundu¤u sergilere kadar birleriyle aralar›nda samimi ba¤lara sa- yay›lmas›, üzerinde durulacak bir hadi- hip olanlar aras›nda anlat›l›r. Okunabi- sedir; halk›m›z, okuyucu olarak edebiya- lecek kadar “edepli” olanlar› da bulun- t›n insanl›k ve milletleraras› de¤erini makla birlikte, “f›kra külliyatlar›” Tür- anlamaya bafllam›fl bulunuyor (Boratav, kiye’de dikkatsiz, özensiz ve “zevksiz” 1973: 20). olarak bas›lm›fl, hiçbir iyi sanatkar bun- Boratav’›n Türk bas›m tarihi aç›- lar› ele al›p iflleyememifltir. Boratav, s›ndan ilginç bir baflka tespiti Türki- 1943’deki bir makalesinde konular› ve ye’de sözlü kültürün varl›¤›n› sürdürme- nükteleri bak›m›ndan eflsiz önemdeki sinde bas›mc›l›k teknolojisinin niceliksel Türk f›kralar›n›n “günden güne bozulan ve niteliksel anlamdaki yetersizli¤inin halk kitaplar› halinde” varl›klar›n› sür- de rolünün olmas›d›r. Her fleyden önce dürdüklerini belirtir. Oysa halk f›krala- halk›n halk hikayelerini okuyaca¤› ki- r›, onun görüflüne göre “halk›n psikoloji- taplar›n say›lar› oldukça s›n›rl›d›r. Bun- sinden, zihniyetinden, insanlar›n birbi- lar›n çok az› matbaada bas›lm›flt›r. Bas›- rini nas›l gördüklerinden bize çok fleyler lanlarda ise olaylar k›salm›fl, fliirsel par- ö¤retecek mahiyette”dirler. Bu nedenle çalar anlafl›lmaz hale gelmifl ve “basan- onlar› toplamak, “güzel kitaplar” halin- lar›n arzular›na, zihniyetlerine göre” bo- de bast›rmak, okumak ve okutmak gere- zulmaya u¤ram›flt›r (Boratav, 1991: 67). kir (Boratav, 1991: 295). Boratav, 1970 1942’deki bir yaz›s›na göre önceleri ken- y›l›na geldi¤inde 1943 y›l›ndaki makale- di gelene¤ine uygun bir hikaye dilinde sine tekrar at›fta bulunarak o tarihten yaz›lan halk kitaplar›, son bas›mlar›nda bu yana bu konuda fazla bir mesafe geleneksel dillerini ve üsluplar›n› tama- al›nmad›¤›n› tekrar vurgular: men kaybetmifllerdir (236-240). Oysa 1943 y›l›ndan beri, Türk halk miza- “fiifahi ananenin” varl›¤›n› korudu¤u h›n›n pek güzel ürünlerini kayna¤›nda

http://www.millifolklor.com 29 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 derleme yolunda yap›lan çal›flmalar pek yasi makaleler, devletin iç ve d›fl siyase- önemli say›lamaz. Eski yaz›n›m›z›n bu tiyle do¤rudan ilgisi olmayan daha çok türden eserleri olan “Latâ’if” kitaplar› toplumsal sorunlar hakk›nda makaleler, da eskisi gibi yazma halinde, kitapl›k- edebiyat, dil ve sanata dair makaleler larda uyuklamaktad›r” (1991: 326). ile bas›n ve kitap konular›na iliflkin ma- Halk›n okuma al›flkanl›¤› kazanma- kaleler. Boratav, kendi incelemesinin s›na katk› yapacak ve böylece haber, bil- Nam›k Kemal’in bas›n ve kitap ile ilgili gi ve e¤lence ihtiyaçlar›n› karfl›lamak makaleleri üzerine yo¤unlaflt›¤›n› belir- için sözlü kültür ürünlerine daha az bafl- tir (Boratav 1982: 384), ancak çal›flmas›- vurmalar›na yol açacak niceliksel ve ni- n›n s›n›rl›l›klar›n› vurgulamay› ihmal teliksel anlamda etkin giriflimler gerçek- etmez: lefltirilememifltir (Boratav, 1991: 326). Makalem, Kemal’in gazeteci hüvi- Boratav, Fransa’da bulunmas›na yetini umumi hatlar›yla tespit etmeye ra¤men kendi alan› dahiline giren eser- çal›flan ufak bir denemedir. Ben edebi- lerdeki bas›mc›l›k faaliyetlerinin gelifli- yat ve gazetecilik tarihi mütehass›s› da mini izlemifl, önceki y›llarda vurgulad›k- de¤ilim. Bu mevzuu yeniden ele alacak lar› eksikliklerin ne ölçüde dolduruldu- arkadafltan, Nam›k Kemal’in gazetecili- ¤unu her zaman sorgulam›flt›r. Okuma ¤inin daha etrafl› bir incelemesi yan›n- kültürünün genifl halk kesimleri kat›nda da, onun gazete yaz›lar›n›n tam ve ten- yayg›nlaflmamas›n›n nedenlerinden biri- kidli neflrini de gerçeklefltirmesi bekle- si olarak halk kitaplar›n›n niceliksel ve nir (1982: 385). niteliksel yetersizli¤ini görmüfltür. Avru- Böyle bir aç›klama Boratav’›n 1942 pa’da genifl toplum katmanlar›n›n oku- y›l›nda yay›mlanan bu yaz›s›na kadar maya olan ilgilerinin nedenlerinden biri- Nam›k Kemal’in gazetecili¤i üzerinde sini ‹ncil’in çok say›da bas›lmas›n›n olufl- ayr›nt›l› bir inceleme olmad›¤›n› imler. turdu¤u hesaba kat›ld›¤›nda bu görüflün Boratav öncelikle Nam›k Kemal’in yabana at›l›r taraf› olmasa gerekir. gazete ve genel olarak bas›ndan ne anla- d›¤›n› bulmaya çal›flm›fl, kendi yorumla- Türk Bas›n Tarihine Do¤rudan r›yla Kemal’e kat›lmad›¤› hususlar› dile Katk›lar› getirmifltir. ‹lk elefltirdi¤i nokta, Ke- Boratav özgün bask›s› 1942 tarihli mal’in gazete yaz›lar›nda, birçok olay ve olan “Nam›k Kemal’in Gazetecili¤i” bafl- olgunun analizinde “sathi” yani yüzey- l›kl› makalesinde (Boratav, 1982) Türk sel, s›n›rl› kalmas›d›r (Boratav, 1982: bas›n tarihi aç›s›ndan önemli say›labile- 385). cek kabaca dört madde alt›nda toplaya- O zaman flu soru gündeme gelir: bilece¤imiz flu unsurlar üzerinde durur: Nam›k Kemal’in yaz›lar›nda yüzeysel a) Nam›k Kemal’in Gazetecilik An- bir analize baflvurmas›n›n nedeni veya lay›fl› nedenleri nedir? Boratav bunu iki sebe- b) Matbaan›n ve Bas›n›n Bir Ülke- be ba¤lar. Birincisi, gazetecilik mesle¤i- nin Geri Kalmas›nda veya ‹lerlemesin- nin özellikleridir: deki Yerleri Onu, tam manas›yla gazeteci ya- c) Bas›n›n Etkileri pan, makalelerine inand›r›c› gücü veren ç) Bas›n Özgürlü¤ü de belki bu sathili¤idir; belirtmek istedi- a) Nam›k Kemal’in Gazetecilik ¤i meseleyi a¤›r merkezi yapmak iyi bir Anlay›fl›: Nam›k Kemal’in gazetecilik gazetecinin s›k s›k baflvurdu¤u bir usül- faaliyeti as›l olarak 1863-1873 dönemin- dür (Boratav, 1982: 385). de yo¤unlaflm›flt›r. Bu dönemdeki maka- Boratav’›n vurgulamak istedi¤i, leleri dört grup alt›nda toplanabilir. Si- Nam›k Kemal’in yaz›lar›ndaki analizin

30 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 yüzeysel kalmas›nda gazetecilik prati¤i- lerdir? Nam›k Kemal’in analizlerinin nin etkisi oldu¤udur. O, her fleyden önce yüzeysel oldu¤una inanan Boratav, konu “ilmi araflt›rmalar” yapan bir bilim ada- gazetecilik mesle¤ine geldi¤inde Kemal m› de¤il, bir gazetecidir. Gazetecilik, de- hakk›nda oldukça olumlu görüfller bildi- rin analizden ziyade yüzeysel ve etkili rir. Boratav’a göre Kemal, yaz›lar›nda dil kullan›m›n› gerektirdi¤ine göre Ke- s›k s›k gazetecili¤i bir meslek olarak ta- mal’in bu yola baflvurmas› anlafl›labilir n›mlam›flt›r. Gazetecinin, hatta genel bir durumdur. Nam›k Kemal’i tam anla- anlamda bütün yazarlar›n, kalemiyle m›yla gazeteci yapan, “makalelerine ik- hayat›n› kazanan bir insan oldu¤u fikri na kuvveti veren” onun bu yüzeyselli¤i- onda aç›k ve kesindir (Boratav, 1982: dir. Kemal gibi anlatmak istedi¤i sorunu 395). “merkezi siklet yapmak iyi bir gazeteci- Ama kalemiyle yaflam›n› sürdür- nin s›k s›k müracaat etti¤i usüldür.” mek özellikle Osmanl› ‹mparatorlu¤u gi- (Boratav, 1982: 386). bi okuma yazma oran›n›n düflük, gazete Nam›k Kemal bir gazeteci de¤il de sat›fl›n›n son derece az oldu¤u bir ülke bilim adam› olsayd› yüzeysel analiz yap- için çok zordur. Gazetecilerin -ve her ke- ma al›flkanl›¤›ndan kurtulabilir miydi? simden yazarlar›n- kazançlar› Avrupa Boratav’›n yan›t› olumsuzdur. Her fley- ülkelerinden çok geridir. Oysa gazetecili- den önce dönemin yap›sal koflullar› ve o ¤in gerçek anlamda bir meslek olabilme- koflullar›n h›z›na yetiflme çabas› içindeki si bu mesle¤i sürdürenlerin sadece kale- bir bas›n buna izin vermez. Kemal’in ye- miyle geçimini sürdürebilecek bir ka- tiflti¤i dönem Boratav’›n deyimiyle “su- zanca eriflmeleri son derece önemlidir. ratli hükümlerle zihinleri kamç›lama Kemal, bu nedenle özellikle ilk yaz›la- devri idi.” (Boratav, 1982: 386). Boratav r›nda Avrupa’daki gazetecili¤e ve gazete- ayr›nt›l› üzerinde durmasa bile Nam›k cilik mesle¤ini sürdürenlerin kazançla- Kemal’in yetiflti¤i dönemin belirgin özel- r›na bazen g›ptayla bakar. Bir gazetenin li¤inin ‹mparatorlu¤un parçalanma ve Avrupa’da birkaç yüz kifliyi rahatl›kla yok olma tehditi oldu¤u bilinmektedir. geçindirmesine ra¤men, kendi ülkesinde Bu ortamda “Bu devlet nas›l kurtulur?” kendi masraf›n› bile ç›karamamas›ndan sorusu etraf›nda birleflen her kesimden yak›n›r. Ancak Osmanl›’da gazete tiraj- ayd›n, halka en h›zl› ve kolay ulaflabil- lar›n›n art›fl›yla bu konudaki görüfllerini me kanal› olarak bas›n› kullanm›flt›r. biraz daha esnetir. Türk gazetecili¤inin Savafllar›n, Tanzimat yeniliklerinin, Os- geliflmeye bafllad›¤›n› ve bir kimsenin manl›c›l›k, ‹slamc›l›k, Milliyetçilik gibi sadece bu mesle¤i ifa ederek geçinebile- yeni fikirlerin ve ‹mparatorluk içindeki ce¤ini belirtir (Boratav, 1982: 395). uluslar›n isyanlar›n›n ortas›nda h›zl› fi- Kemal’in yaz›lar›n› inceleyen Bora- kir üretme ve bunu h›zl› bir flekilde top- tav onun hakk›nda iki yorumda bulu- luma yayma ihtiyac› yüzeysel analizi bi- nur. Bunlardan birincisi fludur: Nam›k zatihi zorunlu k›lmaktad›r. Kemal, Osmanl›’da gazete tirajlar›n›n Görüldü¤ü gibi Boratav, Nam›k Ke- artmas›yla birlikte önceki görüfllerini mal’in analizlerinin yüzeysel oldu¤una de¤ifltirmifl ve art›k bir gazetecinin hem dair elefltirilerinde dahi konuyu Ke- bir meslek hem de geçim arac› olarak mal’in bireysel özelliklerinden ziyade gerçek anlamda gazetecilik yapabildi¤i- meslek prati¤i ve daha genifl ba¤lamda ni belirtmifltir (Boratav, 1982: 396). Bo- dönemin konjonktürü gibi d›flsal unsur- ratav’›n ikinci yorumuna göre, Kemal lara ba¤lam›flt›r. gazetecili¤i geçim arac› olarak görmüfl, Boratav’›n Nam›k Kemal’in gazete- bundan dolay› da mesle¤ine karfl› büyük cilik yönüne dair de¤erlendirmeleri ne- sayg› duymufltur. Kemal, bununla yetin-

http://www.millifolklor.com 31 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 memifl, ayn› sayg›y› baflkalar›ndan bek- görülen kemâlin sebeb-i aslisi addolu- lemifltir. (396). Nitekim gazetecilik mes- nur”. (Boratav, 1982: 385). Mehmet Kap- le¤ine dair anlay›fl›n›, kendisini “takip lan da Nam›k Kemal ile ilgili çal›flma- ve tazyik eden hükümet ricaline” bile s›nda bu noktaya de¤inir. Örne¤in Ke- kabul ettirmifltir. Boratav’›n buna iliflkin mal bir yaz›s›nda, “Mülkümüzün terak- kan›t›, Kemal’i tutuklamak üzere ç›kar›- kide Avrupa’dan birkaç as›r geri kalma- lan, “‹bret muharriri Kemal Bey” diye s›na en bafll› sebeb, matbuat›n buralarca bafllayan ve onun gazetecili¤ini sona er- birkaç as›r sonra zuhur etmifl olmas›d›r” diren emirdir. Bu talimat her ne kadar der (Kaplan, 1948: 125). Kemal’in gazetecili¤ini sona erdirse de Nam›k Kemal ifadelerinde “mat- Boratav’a göre, en az›ndan “Kemal’e baa” yerine “matbuat” sözcü¤ünü kul- flöhretini düflmanlar›na dahi kabul ettir- lanmas›na ra¤men, Boratav, “matbaa”y› mifl olman›n zevkini ve tesellisini de” da analizine katar. Bunun bir dizgi ha- vermektedir (397). tas› olmayaca¤›, bilinçli olarak kullan›l- b) Matbaan›n ve Bas›n›n Bir Ül- d›¤›, makalesinin hem 1942 (Boratav, kenin Geri Kalmas›nda veya ‹lerle- 1942: 166) hem de 1982 tarihli bask›la- mesindeki Yerleri: Matbaan›n ve bas›- r›nda (1982: 385-386) bu sözcüklerde de- n›n bir ülkenin geri kalmas›nda veya ¤ifliklik olmamas›ndan –bir istisna d›- ilerlemesindeki yeri nedir? Osmanl› ‹m- fl›nda1- anlafl›labilir. paratorlu¤u’nun geri kalmas›n›n nedeni Her ne olursa olsun Boratav Ke- matbaan›n ve bas›n›n ülkeye geç girme- mal’in teknolojik yönelimli bu tür görüfl- sinden mi kaynaklanmaktad›r? Nam›k lerine karfl› ç›kar. Ona göre böyle bir an- Kemal’in bu konudaki yaz›lar› ve bunla- lay›fl her fleyden önce “ilmi” de¤ildir (Bo- ra karfl› Boratav’›n yapt›¤› baz› yorum- ratav, 1982: 385). Matbaan›n ve bas›n›n lar temel olarak bu sorular etraf›nda yoklu¤unu geri kalm›fll›kla eflitleme Os- dönmüfltür. Nam›k Kemal, baz› yaz›la- manl›’n›n matbaadan ve bas›ndan önce r›nda matbaan›n ve bas›n›n yoklu¤unu oldukça ileri düzeyde oldu¤u dönemleri Osmanl›’n›n geri kalmas›n›n en önemli görmemezlikten gelme anlam›na gelir. nedeni olarak görürken, Boratav bu gö- Matbaan›n ve bas›n›n ortaya ç›k›fl› veya rüfle karfl› ç›km›flt›r. Afla¤›da görülece¤i bir ülkeye girifli için toplumsal koflulla- üzere bu tart›flma, asl›nda, günümüzde r›n olgunlaflmas› gereklidir. Bat›’da di- dahi devam eden teknolojik determi- ¤er alanlarda geliflmeler olduktan sonra nizm görüflleri ile teknolojinin de niha- matbaa ve bas›n toplumsal yaflant›n›n yetinde toplumsal yap› içine gömülü ol- vazgeçilmez aktörleri haline gelmifltir. du¤unu ve insan ürünü oldu¤unu savu- Matbaa ve bas›n sonuçta ilerlemede ve- nan ve bu nedenle ona daha ikincil bir ya geri kalmada birincil etmen de¤ildir- konum atfeden görüfllerin çat›flmas›n›n ler. Matbaa ve bas›n›n en önemli rolleri, Türkiye’deki erken dönemdeki ilk örnek- bafllam›fl olan geliflmeyi h›zland›rmala- lerinden say›labilir. r›d›r: Boratav’›n aktard›klar›ndan anlad›- Hiç flüphe yok ki, 1) Osmanl› cemi- ¤›m›za göre Nam›k Kemal bu görüfllerin yeti matbuat› [1942 tarihli bask›da mat- teknoloji merkezli kutbunda yer ald›¤›n› baa, S.Ö., s. 166] olmad›¤› için geri kal- daha flu cümlesiyle belli eder: “Memle- mad›, zira ileri bir medeniyet seviyesi ketimizin Avrupa’dan birkaç as›r geri gösterdi¤i zamanlar oldu ki, o zamanlar- kalmas›n›n bafll›ca sebebi matbuat›n ol- da da matbuat› yoktu. Avrupa’da mat- mamas›d›r.” Buna benzer ifadeleri baflka baa icat edildikten uzun bir müddet son- yerlerde de yazar: “...Matbuat, ihtirâ’t-› ra da matbaas›z kalmas›, gerili¤in sebe- beflerin eflrefi ve medeniyyet-i hâz›rada bi de¤il, neticesidir. Baflka birçok amil-

32 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 ler neticesinde ileri hamleler yapan Av- (Boratav, 1982: 386) Boratav’a göre ke- rupa cemiyeti, bir ihtiyac›n tazyiki alt›n- sin bir istatistik olmaktan ziyade sadece da, birçok yeni teknikler aras›nda mat- bir tahmindir. Boratav, Nam›k Kemal’in baay› da icat etti. Bu yeni neflir vas›tas› istatistiksel abart›lar› konusunda baflka meydana ç›kt›ktan sonra elbette cemiye- örnekler de verir (403). tin yeni hamleler yapmas›nda matbaa Bu noktada Boratav’›n, Nam›k Ke- mühim rol oynad›. 2) Bu rol “en mühim” mal’in asl›nda bir tahmin olmas›na ra¤- rol de¤ildir; “medeniyet-i hâz›rada görü- men gerçek gibi bu tür ifadelere baflvur- len kemâlin sebeb-i aslisi” de¤ildir, belki mas›n›n nedenini gazetecilik prati¤ine de en mühimlerinden bir tanesidir (Bo- ve dönemin koflullar›na ba¤lamas› bek- ratav, 1982: 386). lenebilirdi. Ama Boratav, daha önceki Ancak Nam›k Kemal bas›n›n –ve analizinden ayr›larak bir miktar farkl› Boratav’›n eklemesiyle matbaan›n- bir bir patika izler ve nedeni “eski edebiyat ülkenin ilerlemesinde veya geri kalma- ananesinin” Kemal üzerindeki etkisine s›nda en önemli faktör oldu¤una dair gö- yaslar. Kemal’in s›rf sözüne “kuvvet ver- rüflünde ikirciklidir, sabit de¤ildir. Bir mek için” bu tür ifadelere s›k s›k baflvur- yaz›s›nda bas›na verdi¤i en önemli rolü, du¤unu belirten Boratav’a göre edebi- baflka yaz›s›nda orduya, e¤itime, edebi- yattan gelme gelene¤in izleri onda za- yata, büyük tarihi kifliliklere vermekte- man zaman görülür (Boratav, 1982: dir (Boratav, 1982: 386). Bunun nedeni, 403). Böylece Boratav’›n, Nam›k Ke- Boratav’›n daha önce belirtti¤imiz gaze- mal’in yüzeysel ve etkili söyleyifli izle- tecilik prati¤inin özelliklerine dair gö- mesinin nedenini –biraz da¤›n›k da olsa- rüfllerinde sakl›d›r. Gazetecilik, h›z›, et- üç nedene ba¤lad›¤› görülür: gazetecilik kilili¤i ve genifl kesimlere ulaflmay› prati¤i, dönemin getirdi¤i koflullar ve es- amaçlayan bir meslek prati¤i oldu¤una ki edebiyat gelene¤inin yazarlar üzerin- göre, buna uygun bir yüzeysellik ama deki etkileri. ayn› zamanda etkililik “en” veya “tek” Boratav’›n yorumuna göre Kemal s›fatlar›n›n bol miktarda kullan›lmas›n› gazete ve e¤itim iliflkisi üzerine baz› ay- gerektirmekteydi. r›nt›lar› atlasa da yine de önemli görüfl- c) Bas›n›n Etkileri: Boratav, Ke- ler ileri sürmüfltür. Eksikliklerden birisi mal’in gerek gazete makalelerinde ge- bu tür kültür hareketlerinin köylere ka- rekse di¤er yaz›lar›nda bas›n›n “ilerleti- dar uzanmas› üzerine Kemal’in herhan- ci tesirlerinin” de¤iflik taraflar›n› göster- gi bir görüfl bildirmemesi, aç›klamalar›- di¤ini belirterek onlar› iki bafll›k alt›nda n› sadece flehir ba¤lam›nda yapmas›d›r. de¤erlendirir: “Milletin terbiyesinde ga- Ancak sadece bunlardan bile gidilse, fle- zetenin –ve umumiyetle matbuat›n- ro- hir halk› aras›nda bu derece yayg›nla- lü” (Boratav, 1982: 386) ve gazetelerin, flan bir “information” arac›n›n “halk›n “bilhassa siyasi mücadelede, halk›n me- terbiyesi üzerinde tesiri” anlafl›labilir deni hukukunun korunmas› davas›nda (Boratav, 1982: 386). ald›¤› vazife” (388). Boratav’a göre Nam›k Kemal’in Boratav, Kemal’in bas›n›n ulusal halk›n e¤itiminde bas›n›n rolüne dair e¤itimdeki yerine iliflkin görüfllerine ni- yapt›¤› aç›klamalar›nda eksik b›rakt›¤› teliksel boyutta çok fazla itiraz etmez, bir baflka konu “propaganda”d›r. Ona gö- sadece verdi¤i baz› niceliksel verilerin re Kemal, “bir fikri zihinleri yerlefltir- abart›l› oldu¤unu belirtir. Örne¤in Ke- mek için” -propaganda taktiklerinden bi- mal’in “Yirmi y›l önce ç›kan gazeteyi befl risi olan- “tekrar”a yaz›lar›nda s›k s›k yüz kifli bile okumazken, flimdi (1872) en baflvurmas›na ra¤men, propagandan›n afla¤› on befl bin elden dolafl›yor” ifadesi “tekrar edilen telkinler sayesinde ne ka-

http://www.millifolklor.com 33 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 dar mühim ifl gördü¤ünü pek tebarüz et- siyyât” ismini vermifltir. Yan›s›ra Avru- tirmemifltir.” (Boratav, 1982: 386). Bafl- pa’da gazetelerin seçimlerdeki ifllevleri ka anlat›mla Boratav’a göre Nam›k Ke- üzerinde durmufltur. Boratav’›n Nam›k mal halk e¤itiminde propagandan›n öne- Kemal’in baz› yaz›lar›ndan ç›kard›¤› yo- mini yaz›lar›nda dile getirmemifltir. ruma göre Kemal’in Türk gazetecili¤i Boratav’›n bu yaz›y› 1942 gibi II. için belirledi¤i hedef, dönemindeki Avru- Dünya Savafl› koflullar›nda yazd›¤› göz pa gazetelerinin bulundu¤u düzeydir. önüne al›nd›¤›nda Nam›k Kemal’in pro- Ona göre Kemal yirmi sene önce ile flim- paganda konusuna de¤inmemesini bir di aras›nda okuyucu say›s› ve gazetele- eksiklik olarak nitelemesini anlamak rin nitelikleri bak›m›ndan karfl›laflt›rma daha kolayd›r. Daha aç›k deyiflle Bora- yaparken, hep Türk gazetecili¤inin Av- tav’›n “tesir”, “propaganda”, “telkin” söz- rupa gazetecili¤i düzeyine ulaflaca¤›na cüklerine bu derece sihirli anlam atfet- yönelik inanc› ima etmifltir (Boratav, mesinin nedenini yaz›s›n› yazd›¤› tarih 1982: 388). ve konjonktüre ba¤l› olarak yorumla- Kemal’e göre gazete, yasama ve yü- mak gerekir. II. Dünya Savafl›’n›n ola¤a- rütmeyi denetleyen bir güçtür. Bora- nüstü savafl ortam›nda propaganda, te- tav’›n yorumu Kemal’in Osmanl› hükü- sir, telkin, sadece bilim insanlar›n›n de- meti ile bas›n aras›ndaki iliflkilerin çe- ¤il, gazetecilerin, siyasetçilerin bile s›k flitli safhalar›n› ele al›rken, “daha o de- kulland›¤› ifadelerdir (Öztürk, 2006: virde birçok gazetelerin, halk›n saf›nda 377-397). Di¤er yandan Boratav, propa- yer tutarak hükümet aleyhinde nas›l bir gandan›n ilkelerinden birisi olan “tek- mücadeleye giriflti¤ini gösteren sat›rlara rar”›n önemine Nam›k Kemal’in yaz›la- s›k s›k” yer verdi¤i yönündedir. Yaz›la- r›nda dikkat etmedi¤ini belirtirken san- r›nda bas›n›n hükümet karfl›s›nda “hat›- ki bir anakronizm yapar. Bilindi¤i gibi r› say›l›r bir kuvvet” haline geldi¤ini ile- propaganda gerek terminolojinin kulla- ri sürmüfltür (Boratav, 1982: 389). n›lma s›kl›¤› gerekse onun üzerinde ya- Görüldü¤ü gibi Boratav’a göre Na- p›lan araflt›rmalar bak›m›ndan I. Dünya m›k Kemal için bas›n e¤itimden, halk›n Savafl› s›ras› ve sonras›nda daha fazla siyasal iktidara karfl› ç›karlar›n› savun- üzerinde durulmufl bir konudur. Ke- maya ve hatta bir ülkenin ilerili¤ine ve mal’in yazd›¤› dönemde bu tür propa- gerili¤ine kadar toplum üzerinde etki gandayla ilgili sistemli araflt›rmalar›n yapan araçlar›n bafl›nda gelir. Boratav oldu¤unu söylemek güçtür. Boratav, ya- ise ilk ikisine –bas›n›n e¤itim ve halk›n z›s›n› yazd›¤› 1942’den yaklafl›k yetmifl ç›karlar›n› savunma ifllevi- çok fazla ni- y›l öncesindeki Nam›k Kemal’in yaz›lar›- teliksel bir karfl› ç›k›fl sergilemez. Ama n› ça¤dafl bir kavram olan propaganda özellikle üçüncüsünde Kemal’in tam kavram› ile de¤erlendirmektedir. karfl› kutbunda yer al›r. Boratav, Nam›k Boratav, afla¤›da belirtilecek olan Kemal’in tersine, gerilik-ilerilik olgusu- Kemal’in gazetelerin siyasi mücadele ve nu bas›ndan ziyade toplumsal yap›yla halk›n medeni hukukunun korunmas›n- iliflkilendirmifltir. Buna karfl›n flunu da daki yerine iliflkin görüfllerine karfl› ç›k- aç›kça sorgulamak gereklidir: Acaba Na- mam›fl, sadece kendi yorumlar› çerçeve- m›k Kemal gerçekten de Boratav’›n ileri sinde yazar›n bu konudaki görüfllerini sürdü¤ü gibi Osmanl›’n›n geri kalmas›n› aktarm›flt›r. Buna göre Nam›k Kemal, sadece bas›na – ve matbaaya- m› ba¤la- gazetelerin siyasi mücadele ve halk›n m›flt›r? Aç›klamalar› bu kadar basit mi- medeni hukukunun korunmas› konula- dir? r›ndaki ifllevlerini her f›rsatta dile getir- Asl›nda bütünsel olarak de¤erlendi- mifltir. Hatta, Kemal, gazetecili¤e, “siyâ- rildi¤inde Nam›k Kemal’in Osmanl› ‹m-

34 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 paratorlu¤u’nun gerilemesini Boratav’›n çerçevesindeki görüfllerini ortaya ç›kar- belirtti¤i gibi basit aç›klamad›¤›n› be- mas›ndan kaynaklan›r. Kamu özgürlü- lirtmek zorunday›z. Niyazi Berkes’in in- ¤ü, bas›n özgürlü¤ünden daha genifl içe- celemesine göre Kemal, Osmanl› ‹mpa- ri¤e sahiptir. Boratav’›n aktard›¤›na gö- ratorlu¤u’nun geri kalmas›n›n dört ne- re, Kemal, bir fikrin s›n›rlanmas›na, ya- deni oldu¤unu belirtir. Bunlar, Osmanl› y›n ve da¤›t›m›n›n önlenmesine zaten borçlar› ve Osmanl› yöneticilerinin borç- olanak olmad›¤›na inan›r. Bu gerçe¤in lanmaya halen devam etmesi (Berkes, kabul edilmesi ve “her fikre ifade hürri- 1942: 233-235), Osmanl›’n›n Bat› karfl›- yeti” serbestisi tan›nmal›d›r (1982: 397). s›nda ekonomik gerili¤i (235-236), ‹mpa- Ancak Kemal, sadece konuyu bu te- ratorluk teflkilat›n›n bozulmas› (236- orik çerçevede b›rakmaz, uygulamaya 238) ile “terbiye ve maarif müesseseleri” dönük bir ak›l yürütmeyle ortaya koydu- idi (239). Behice Boran’›n çal›flmas›na ¤u görüflünü güçlendirir. Boratav, Na- göre ise Kemal, Osmanl› ‹mparatorlu¤u- m›k Kemal’in bu görüflünü kendi cümle- nun içinde bulundu¤u kötü durumun en leriyle flöyle aç›klar: önemli sebebi olarak devlet teflkilat›n›n Madem ki matbuat ve hususiyle ga- bozuklu¤unu –Berkes’in belirtti¤i üçün- zetecilik memleketin menfaatlerine hiz- cü neden- bulur (Boran, 1942: 251). “Ma- met etmektedir, o halde matbuata azami arif”, Boran’›n belirtti¤ine göre, Ke- hürriyeti bahfletmelidir. Kemal’in esas mal’in görüflünce devlet teflkilat›nda ›s- tezi budur (Boratav, 1982: 397). lahat yap›ld›ktan sonra giriflilecek ifller Boratav’a göre böyle bir ak›l yürüt- aras›nda yer al›r (251). me “her türlü neflriyat için mi hürriyet?” Say›lan bu nedenler aras›nda Bo- fleklinde bir soru ortaya koyar. Kemal’in ran ve Berkes bas›na iliflkin özel bir at›f izinden gidilirse bu mant›k kamu özgür- yapmaz. Ancak tahmin edilece¤i üzere lü¤ü tezini benimseyenleri “her türlü” bas›n, say›lan bu son noktan›n (terbiye yay›n için özgürlük; bas›n özgürlü¤ü te- ve maarif) okullar›n geri kalm›fll›¤›, ye- zini benimseyenleri ise “yaln›z faydal›” tersizli¤i ve e¤itim-ö¤retim teflkilat›n›n yay›nlar için özgürlük yan›t›na götürebi- bozulmas› gibi bir alt grup yan›nda yer lir. Boratav, Kemal’in bu çeliflkinin far- alabilir. Kemal, Berkes’e göre e¤itim ve k›nda olup olmad›¤›n› bilmedi¤ini yazar. ö¤retimin önemini özellikle Magosa sür- Ancak Boratav’a göre kesin olan nokta, gününden sonraki “ütopist” fikirsel evri- Kemal’in kurdu¤u mant›k örgüsünde bir mi safhas›nda s›k vurgulam›flt›r (Ber- çeliflki olup olmad›¤› üzerinde durmad›- kes, 1942: 240). Oysa ondan önceki “›sla- ¤›d›r. Kemal, “Hürriyet-i Efkar” gibi bir- hatç›” safhas›nda Kemal, geliflme-geri kaç yaz›da bu noktaya biraz de¤inmifltir. kalma iliflkisini yukar›da belirtildi¤i Ad› geçen makale “muz›r neflriyat ve üzere daha sa¤lam temellere oturtmufl- bunlardan korunma” önlemleri üzerine- tu. Anlafl›laca¤› üzere Boratav, inceleme- dir. Kemal bu yaz›s›nda muz›r bile olsa- lerini daha çok Nam›k Kemal’in “üto- lar her türlü yay›na karfl› yasaklay›c› pist” aflamas›ndaki ‹bret’teki yaz›lar›na önlemlere karfl› ç›kar. Asl›nda muz›r yo¤unlaflt›rd›¤›ndan, Berkes’in ve Bo- neflriyat› savunmaz, hatta ona karfl› ç›- ran’›n yapt›¤› gibi Kemal’in daha sa¤lam kar ancak karfl› ç›kmak onu yasaklama- bütüncül yaklafl›m›n› görememifltir. y› gerektirmez. O halde bu tür yay›nla- ç) Bas›n Özgürlü¤ü: Boratav’›n ayn› r›n zararl› etkileri nas›l önlenecektir? makalede bas›n özgürlü¤ü ba¤lam›ndaki Kemal’in yan›t› ilginçtir: “Fena tesirle- katk›s›, Nam›k Kemal’in “hürriyet-i ef- rin önüne geçmek için mukabil neflriya- kar”, (kamu özgürlü¤ü), “matbuat hürri- t›, sistematik telkin” ve “kuvvetli bir yeti” (bas›n özgürlü¤ü) gibi kavramlar müdafaa silah› olarak” “akl-i selime” gü-

http://www.millifolklor.com 35 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 venmek (Boratav, 1982: 397). Benzer gö- dirildi¤inde ne derece gerçekçi oldu¤u rüflünü “Garaz Marazd›r” bafll›kl› maka- sorgulanm›flt›r. lesinde de dile getirir. Ona göre gazeteci Boratav, bir medyan›n ortaya ç›k›- fikirlerini aç›klamada ve elefltirilerini fl›nda, yaflam›n› sürdürmesi ve etkisini yapmada özgürdür, ancak hiçbir zaman yitirmesinde önemli olan›n toplumun elefltirilerinde “garazkarane olmamal›- yap›s› ve ihtiyaçlar› oldu¤unu vurgula- d›r” (398). m›flt›r. Bu nedenle modern medya önce- Ancak kendisi halkbilimci olan Bo- sindeki geleneksel medyay› modern ratav, Kemal’in halk kültürü ürünlerin- medyan›n ifllevlerini yerine getiren bir deki müstehcen içeri¤e yönelik kulland›- sistem olarak görmek gerekir. Bunun ¤› “müfsid-i ahlak” ifadesine karfl› ç›kar. iletiflim tarihçilerine hat›rlatt›¤›, iletifli- Kemal’in “baflka hallerde gösterdi¤i mü- min tarih içinde ald›¤› ve alaca¤› seyrin samahay›” bu konuda göstermemesini uzun soluklu bir süreçten olufltu¤u, bu elefltirir. Ona göre Kemal, bu noktada da sürecin sadece bir parças› üzerine odak- çeliflkili bir tav›r sergilemifltir. Çünkü lanmaktansa onun tüm parçalar›n› bü- bunlar› söyleyen Kemal, di¤er taraftan, tüncül bir flekilde araflt›rman›n ve de- “Matbuat Nizamnamesi” bafll›kl› bir ma- ¤erlendirmenin daha sa¤l›kl› sonuçlar kalesinde eski Yunan hakimlerinin söz- verebilece¤idir. lerini aktararak “Hiç kimse söz söyle- ‹letiflim tarihi alan›nda çal›flanlar mekle veyahut yaz› yazmakla, umumda için Boratav’›n verdi¤i mesaj aç›kt›r: ‹le- fikir has›l edemez; olsa olsa umumun ef- tiflim, sadece modern medyadan ibaret kâr›na tercüman olabilir” demektedir de¤ildir. Önemli olan iletiflimin toplum- (Boratav, 1982: 398). Boratav’a göre ayn› sal yap› içinde ve bütünsel bir flekilde yarg› Kemal’in elefltirdi¤i halk kültürü ele al›nmas›d›r. Aksi taktirde flu anda ürünleri için de geçerlidir. Örne¤in des- iletiflim teknolojisinin göz kamaflt›r›c›l›- tanlar ‹stanbul halk›n› birtak›m zararl› ¤› alt›nda iletiflimi teknikler bütünü ola- hareketlere yöneltmekten ziyade, çeflitli rak de¤erlendirme tehlikesi vard›r, ki bi- nedenlerle bu hareketlere zaten yönel- lindi¤i gibi Marshall McLuhan’›n dünya- mifl olan halk›n, birtak›m olaylar, adet- y› etkileyen iletiflim teknolojisi a¤›rl›kl› ler, gelenekler hakk›ndaki düflünceleri- büyülü sözcükleri hep bu bak›fl›n izlerini ne “tercüman olmufllard›r”. Edebi veya tafl›r. e¤itici-ö¤retici nitelikleri bir yana, Bora- ‹letiflim tarihini sadece kitle ileti- tav’a göre bu ürünler “bizim için o dev- flim araçlar›na odaklaman›n bir baflka rin gazeteleri kadar, hatta realist olduk- tehlikesi sonuçta bu alandaki araflt›rma- lar›, çoklar›n› tespit ettikleri için, belki lar› araç yönelimli olmaya götürmesidir. gazetelerden de daha faydal› vesikalar- Böylece iletiflim alan›ndaki son teknolo- d›r” (398, vurgu bana ait). jik at›l›mlar ve bunlar›n iletiflimi nas›l dönüfltürdü¤ü sürecinin incelenmesi ile- Sonuç tiflim tarihi olur, iletiflimin as›l anlam›, Bu makale, Pertev Naili Boratav’›n toplum içerisindeki yeri ve ifllevleri bir eserlerini Türk iletiflim tarihi araflt›r- kenara b›rak›l›r. Oysa Pertev Naili Bo- malar›na katk›lar› aç›s›ndan okumaya ratav’›n çal›flmalar›n›n gösterdi¤i gibi çal›flm›flt›r. Buna göre Türk iletiflim tari- anlam üretimi, anlam paylafl›m› ve ileti- hini –ve genel olarak iletiflim tarihini- mi –iletiflimin antropolojik anlam›- top- sadece kitap, gazete, dergi, sinema, rad- lumsal yap›n›n ald›¤› biçimlere göre ta- yo ve televizyon gibi son yüzy›llar›n ya- rih boyunca çeflitli araçlarla sa¤lanabi- z›l›, iflitsel ve görsel medyalara s›n›rla- lir. Bu anlamda her bir araç kendi içinde man›n bizzat iletiflimin tan›m› de¤erlen- de¤erlidir ve içinde gömülü oldu¤u top-

36 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 lumun ve zaman›n ihtiyaçlar›n› karfl›la- KAYNAKLAR mas› ba¤lam›nda da yeterlidir. Alemdar, Korkmaz (1981). Türkiye’de Ça¤dafl Haberleflmenin Tarihsel Kökenleri, A‹T‹A, Ankara. Alt› çizilmesi gereken ikinci nokta, Baflgöz, ‹lhan (1998). “Pertev Naili Boratav’›n Boratav’›n daha 1942 gibi erken bir ta- Türk ve Dünya Folklor Araflt›rmalar›ndaki Yeri”, rihte matbaa ve bas›n›n bir ülkenin iler- Pertev Naili Boratav’a Arma¤an içinde, Haz. Metin lemesinde veya geri kalmas›nda yarata- Turan, Kültür Bakanl›¤› Yay., Ankara, s.17-32. Berkes, Niyazi (1942) “”Nam›k Kemal’in Fikri bilece¤i etkinin ancak s›n›rl› olabilece¤i- Tekamülü”, Nam›k Kemal Hakk›nda içinde, Vakit ne iliflkin aç›klamalar›d›r. Boratav, Ke- Matbaas›, ‹stanbul, s. 221-247. mal’i, bas›n ve matbaan›n yoklu¤u veya Boran, Behice (1942) “Nam›k Kemal’in Sosyal eksikli¤i dolay›s›yla Osmanl›’n›n geri Fikirleri”, Nam›k Kemal Hakk›nda içinde, Vakit Matbaas›, ‹stanbul, s. 251-277. kald›¤› yönündeki sav› dolay›s›yla eleflti- Boratav, Pertev Naili (1931). Köro¤lu Destan›, rirken O’nu “ilmi” olmamakla suçlam›fl- Evkaf Matbaas›, ‹stanbul. t›. Kemal ise bu görüfllerini bir bilim in- —————- (1942) “Nam›k Kemal’in Gazeteci- san› olarak de¤il, gazeteci olarak ortaya li¤i”, Nam›k Kemal Hakk›nda içinde, ‹stanbul, s. 161-182. koymaktayd›. Oysa, bilindi¤i üzere özel- —————- (1943) ‹zahl› Halk fiiiri Antolojisi, likle yirminci yüzy›l›n ortalar›ndan bafl- Maarif Matbaas›, Ankara. layarak kitle iletiflim araçlar› ve kalk›n- —————- (1969). 100 Soruda Türk Folklo- ma/modernleflme iliflkisi konusunda - ru, C. 1., Gerçek Yay›nevi, ‹stanbul. —————- (1973). 100 Soruda Türk Folklo- Kemal ile benzer- fikir ileri sürenler “il- ru, C. 2., Gerçek Yay›nevi, ‹stanbul. mi” olmas› beklenen Bat›l› akademis- ————- (1991). Folklor ve Edebiyat, C.2, yenlerdir. Bunlar›n görüfllerinden etkile- Adam Yay., ‹kinci Bas›m, ‹stanbul, s. 318-327. nen geliflmekte olan dünyadaki baz› bi- —————- (1998). 100 Soruda Türk Halk lim insanlar› da bu kervana kat›lm›fllar- Edebiyat›, Gerçek Yay›nevi, ‹stanbul. ————- (2000). Halk Edebiyat› Dersleri, C. d›r. Bütün bu akademisyenlerin ortak 1., Tarih Vakf›, ‹stanbul. özelli¤i kitle iletiflim araçlar›n› gelenek- Boratav, Pertev Naili ve Özdemir, Fuat (1991) sellik veya modernli¤in belirleyicileri (Haz.) Ahmet fiükrü Esen: Anadolu Destanlar›, ‹kin- olarak ele almalar›d›r. Çok kaba flekilde ci Bask›, Kültür Bakanl›¤›, Ankara. Çetik, Mete (1998). “Pertev Naili Boratav’›n belirtmek gerekirse bu anlay›fl, kitle ile- Gençlik Döneminin Baz› Özellikleri”, Pertev Naili tiflim araçlar› geliflmeyi/modernleflmeyi Boratav’a Arma¤an ‹çinde, Haz. Metin Turan, Kül- sa¤lar, veya geri kalman›n/modernlefle- tür Bakanl›¤› Yay., Ankara, s. 33-48. memenin nedeni kitle iletiflim araçlar›- Georgeon, F. (1999) “Osmanl› ‹mparatorlu- ¤u’nun Son Döneminde ‹stanbul Kahvehaneleri”, n›n geliflmemiflli¤idir biçiminde özetle- Do¤u’da Kahve ve Kahvehaneler içinde, (der.) Hélè- nebilir. Kitle iletiflim araçlar›n› toplum- ne Desmet-Grégoire ve François Georgeon, Yap› sal yap›n›n içine gömen Boratav’›n vur- Kredi Yay., Ankara, s. 43-85. gular› ise kan›mca bu teknolojik deter- Kaplan, Mehmet (1948). Nam›k Kemal: Haya- t› ve Eserleri, ‹brahim Horoz Bas›mevi, ‹stanbul. minizm anlay›fl›n›n çok ötesindedir. Ong, Walter (2003). Sözlü ve Yaz›l› Kültür: Sö- zün Teknolojileflmesi, Metis, Üçüncü Bas›m, ‹stan- NOTLAR bul. 1 1942 tarihli bask›da “Osmanl› cemiyeti –bir Öztürk, Serdar (2006) Cumhuriyet Türkiye- devirden sonra- matbaas› olmad›¤› için….” (Boratav, sinde Kahvehane ve ‹ktidar, K›rm›z›, ‹stanbul. 1942: 166) ifadesinde kullan›lan “matbaa” yerine Pultar, Gönül ve Cengiz, Serpil Aygün (2003) 1982 bask›s›nda “matbuat” geçmifltir. “Bir devirden Kardeflli¤e Bin Selam: ‹lhan Baflgöz ile Söylefli, Tet- sonra” aç›klamas› ise 1982 bask›s›nda kald›r›lm›fl- ragon, ‹stanbul. t›r. Sanders, Bary (1999) Öküz’ün A’s›, Ayr›nt›, ‹s- tanbul.

http://www.millifolklor.com 37 SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL M‹RASIN TAR‹H ARAfiTIRMALARINDA KAYNAK OLMA ÖZELL‹⁄‹

Intangible Cultural Heritage as a Resource for History Studies

Ayd›n Sefa AKAY*

ÖZET ‹nsanl›¤›n ortak kültürel miras›n›n korunmas› amac›yla UNESCO baflta olmak üzere ulusal ve ulusla- raras› alanda yap›lan çal›flmalar, bafllang›çta insanl›¤›n somut kültürel miras› (Tangible cultural heritage) üzerinde yo¤unlaflm›flken, son y›llarda Intangible Cultural Heritage alan›n› ile ilgili çal›flmalar da artm›fl bulunmaktad›r. Intangible Cultural Heritage’in korunmas› için at›lan en önemli ad›m, 2003 y›l›nda UNES- CO’da imzalanan, “The Convention for the Safeguarding of the Intangible Cultural Heritage”dir. Bu Sözlefl- me 20 Nisan 2006 tarihinde yürürlü¤e girecektir. Di¤er taraftan, Tarih araflt›rmalar›nda, “Sözlü Tarih” (Oral History) alan›nda da geliflmeler yaflanmaktad›r. ‹nsan›n toplumsal yaflant›s›n›n bir ürünü olan “Kül- tür”, zaman içindeki ürünleri ve kal›nt›lar› ile ayn› zamanda tarihe kaynak olma özelli¤ine sahiptir. Farkl› kültürlerin korunmas› bir yandan sosyolojik anlamda yarar sa¤larken, di¤er yandan da tarih kaynaklar›n› korumufl olmaktad›r. ‹nsanlar, flark› söyleyerek, fliir okuyarak, masal anlatarak, bir ritüeli tekrarlayarak, kültüre zaman içinde yolculuk yapt›rmaktad›rlar. Anahtar Kelimeler Somut Olmayan Kültürel Miras, UNESCO, Halkbilimi, Tarihçilik, Sözlü tarih, Kaynak (Tarih) ABSTRACT The measures taken, by various national and international organizations such as UNESCO, to protect the common cultural heritage of mankind were focused on the tangible cultural heritage at first. But lately the works concerning the protection of Intangible Cultural Heritage have been increasing. The most impor- tant single step taken to protect the Intangible Cultural Heritage was “The Convention for the Safeguarding of the Intangible Cultural Heritage”, which was signed in 2003. This UNESCO Convention will come into ef- fect on the 20th of April 2006. There have also been developments in the fields of Oral History as well as his- torical research. Culture, which is a product of man’s social interaction, can also be considered a source for history with the remnants and traces left from times bygone. Therefore the protection of different cultures is not only beneficial from a sociological stand point but is also essential to preservation of historical sources. Man can take a journey through time to different cultures by singing a song, reciting a poem, telling a story or practicing a ritual. Key Words Intangible Cultural Heritage, UNESCO, Folklore, Historiograpy, Oral History, Source (history)

Girifl Bilimler aras› al›flverifl artt›kça, ta- ‹nsan›n, toplumu etkilemeyen hare- rih yaz›m›nda kullan›lan kaynaklar da- ketleri d›fl›nda kal›p, toplumu az ya da ha fazla kullan›lmaya bafllam›flt›r. Bu çok, do¤rudan ya da dolayl› olarak etki- çerçevede, -delil olarak kullan›lmakta, leyen olaylar, tarihe konu olufltururlar. somut olanlara göre daha da fazla çaba Söz konusu olaylar da aradan geçen za- gerektiren,- “soyut” nitelikteki kaynak- man sonras›nda, tarihe kaynak olmak- lar üzerinde çal›flmalar yo¤unlaflmakta- tad›rlar. Bundan dolay›, tarih kaynakla- d›r. Di¤er taraftan “kültür” alan›ndaki r› çok genifl bir alana yay›lm›flt›r. Tarih- çal›flmalarda, kültürel çeflitlili¤in, insan- çinin görevi, yapaca¤› araflt›rmada kay- l›¤›n olumlu geliflimindeki rolü üzerinde naklar› do¤rulad›ktan sonra, delil ola- durulmakta, farkl›l›klar›n ay›r›c› de¤il, rak kullanmak üzere tasnif etmektir. birlefltirici rolüne dikkat çekilmektedir.

* UNESCO Türkiye Daimi Temsilcili¤i Hukuk Müflaviri

38 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

“‹nsanl›¤›n ortak miras›” olan farkl› kül- yaz›lm›fl bir makale ya da kitap bu nite- türlerin korunmas› ve sergilenmesinde liktedir. Bu ayr›m, ele al›nan kayna¤›n UNESCO baflta olmak üzere çaba göste- kendi içinde irdelenmesi ile belirlenebi- ren uluslararas› ve ulusal kurulufllar lecektir. Bu çerçevede, birinci el kaynak- önemli ad›mlar atmaktad›rlar. Bu çaba- larda belirttiklerimiz “Diplomatik Kay- lar ile tarih araflt›rmalar›nda somut ol- naklar”, ikinci el kaynaklarda belirttik- mayan kaynaklar›n rolünün artmas›, lerimiz ise “nakli kaynaklar” (Narrati- birbirleriyle ilgilerini ortaya koymufl bu- ves) olarak nitelenebilecektir.1 lunmaktad›r. Somut Olmayan Kültürel Miras 17 Ekim 2003 tarihinde Paris’te ka- içinde her iki tip kayna¤a rastlamak bul edilen “Somut Olmayan Kültürel Mi- mümkündür. Somut olmayan kültürel ras›n Korunmas› Sözleflmesi” (Conventi- miras›n tarihe kaynakl›k özelli¤inin in- on for the Safeguarding of the Intangible celenmesinde “tarih kaynaklar›n›”; 1) Cultural Heritage) 20 Nisan 2006 tari- gözlem ve hat›ralar, 2) kal›nt›lar, 3) ha- hinde yürürlü¤e girecektir. UNESCO berler, olmak üzere üç ana bafll›k ve bünyesinde haz›rlanan bu sözleflme ile bunlar›n alt bafll›klar› alt›nda toplamak maddi eserler yan›nda, somut olmayan mümkündür. Bir yandan bu tasnife sa- kültürel eserler de koruma alt›na al›n- d›k kal›n›rken, di¤er yandan da tarihe m›fl olmaktad›r. Sözleflmenin insanl›¤›n kaynakl›k etme çerçevesinde, Somut ol- kültürel miras›n›n korunarak geçmiflten mayan kültürel miras›n genifl alan› için- gelece¤e uzanan bir zaman dilimine den bir tak›m bafll›klar seçerek iliflkilen- uzanmas›n›n insanl›¤›n kültürel gelifli- dirmek ve konuyu s›n›rland›rmak sure- mine sa¤layaca¤› yararlar›n bir bölümü tiyle sonuca var›labilecektir. de “tarih” bilimini ilgilendirmektedir. Zi- “Baflkalar›n›n yapt›klar›na bizzat ra korunan kültür varl›klar›nda, “ta- tan›k olarak onlar› tespit edenler yahut rih”e kaynak olma niteli¤i de bulunabil- kendi yapt›klar›na iliflkin an›lar› do¤ru mektedir. olarak yazanlar›n b›rakt›klar›” olarak tan›mlanabilecek2 olan “Gözlem ve Hat›- I. Tarihin Kaynaklar› ralar” da kültürel miras›n bir parças› ol- ‹nsan›n toplumsal yaflant›s›ndan makla birlikte, bunlar kitaplaflt›r›ld›kla- do¤an yaz›l› veya yaz›s›z her belge ve ta- r›ndan, art›k somut nitelik kazanm›fllar- rihle ilgili bilgileri aktaran her somut ya d›r. Bu itibarla inceleme alan›n›n d›fl›n- da somut olmayan “fley” birer kaynakt›r. da kalmaktad›r. Somut olmayan kültürel miras›n -tarih Toplumsal yaflant› içinde insan ta- yaz›m›n›n vazgeçilmez unsuru olan- raf›ndan do¤rudan do¤ruya oluflturulan “kaynak” olma özelli¤ini irdelerken, kay- belgeler olarak tan›mlanabilecek olan naklar›n niteliklerini genel olarak hat›r- “kal›nt›lar”, bireysel etkilere maruz kal- lamakta yarar vard›r. Bilindi¤i üzere maks›z›n insanl›k miras› olarak yafla- ana tasniflerden biri, kaynaklar›n “bi- maktad›rlar.3 Kal›nt›lar, a) insan›n vü- rinci el” ve “ikinci el” olarak nitelenmesi cut kal›nt›lar›, b) dil ve yer adlar› kal›n- üzerine kurulmufltur. Birinci el kaynak- t›lar›, c) gelenek, görenek gibi halkbilim- lar, kendinden sonraki dönemi etkileme sel kal›nt›lar, d) sanat, bilim, zenaat ka- amac› tafl›mamaktad›rlar. Parlamento, l›nt›lar›, e) nümizmatik kal›nt›lar, f) Mahkeme tutanaklar›, resmi yaz›flma- edebi eserler, g) devlet hizmetlerinin yü- lar, gazete ve dergiler bu flekildedir. Bu rütülmesinde kullan›lan ferman, berat, kaynaklar, mevcut durumun tespit edil- mektup, resmi yaz› gibi arfliv belgelerini di¤i belgelerdir. ‹kinci el kaynaklar” ise içeren, “kendili¤inden kalan kal›nt›lar” an›nda ve bizzat yaflanmam›fl olaylara ve a) an›tlar, b) diplomasi kal›nt›lar›n› iliflkindir. Aktar›lan olaydan çok sonra içeren ve kendili¤inden oluflmam›fl olup,

http://www.millifolklor.com 39 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

özel durumlar› gelecek kuflaklara akta- Toplumsal yaflant›n›n içinde bulunan ran “baz› özel ilgileri yaflatan kal›nt›lar” “kültür” bu nedenle kimi zamanlarda, olarak iki grupta toplanmaktad›r.4 di¤er kavramlarla da kar›flt›r›lmaktad›r. “Haberler” bafll›kl› kaynaklar ise 1) “Kültür”ün ancak bir parças›n› olufltur- sözlü, 2) yaz›l›, 3) resim, çizim haberleri du¤u, daha genel olan “uygarl›k” ya da olmak üzere üç alt bafll›k alt›nda topla- içinde bir unsur olan “din” ile efl anlaml› nabilecektir. Yaz›s›z dönemden bafllaya- kabul edilip kullan›ld›¤› olmaktad›r. Sa- rak sözlü biçimde aktar›lan, kendileri- muel Huntington, “Uygarl›klar›n Çat›fl- nin ya da baflkalar›n›n bafllar›ndan ge- mas›” (The Clash of Civilizations) ad› ile çenlerin nakledildi¤i, kimi zaman ise ya- yay›nlanan makalesinde uygarl›k ile z›l› hale getirildi¤i bu haberler, nakle kültürü ve dini efl de¤erde tutmaktad›r.7 konu oluflturan olay› bizzat gören ya da Bu tezini önce, ayn› dergide yay›nlad›¤› görmeyen birinin sözlerinin, bir çok “E¤er Uygarl›klar De¤ilse Nedir” bafll›k- meçhul kifli a¤z›ndan tekrar edilerek al- l› makalesiyle ve daha sonra muhtelif d›¤› flayialar niteli¤inde oldu¤unda, “si- vesilelerle savunmay› sürdürmüfltür.8 mâi haberler”5 denmektedir. Sözlü ha- Uygarl›k ile dinin efl de¤er tutulmas› berler belli bir kifli taraf›ndan de¤il de Huntington ile ortaya ç›km›fl ya da yal- toplumca, onun genel an›lan fleklini al- n›z onunla s›n›rl› kalm›fl bir olgu de¤il- m›fl ise, manzum olanlar›na “tarihi fliir- dir. ‹bn Haldun da, “evrensel bir din ler”, içeri¤i genifllemifl olanlar›na “des- olan ‹slam’›n kültür ve uygarl›¤› kapsa- tan” denilmektedir.6 Sözlü haberler, son- d›¤›n›, “umran” sözcü¤ü alt›nda birleflti- radan yaz›l› hale dönüflseler de bafllan- rerek ifade etmifltir.9 g›c› nedeniyle “sözlü” niteli¤ini korurlar. ‹nsanl›¤›n gelifliminde ulafl›lan bafl Ayr›ca hikayeler, efsaneler, menk›beler, döndürücü h›z, bilhassa bilim ve biliflim f›kralar, anlaml› sözler, atasözleri hep (informatik) alanlar›ndaki geliflmelerle sözlü haberleri tafl›maktad›rlar. Ayr›ca, yepyeni bir boyut kazanm›flt›r. Tüm bi- bestelenmifl fliirler (türküler, a¤›tlar, lim dallar› ve disiplinleri bir yandan gösteriler, tören ve ritüeller de sözlü ha- kendi içlerinde s›çramalar yaparken, di- berler s›n›f›ndand›rlar. ¤er yandan birbirleriyle olan iliflkileri ir- Yukar›daki tasnifte yer alan “ha- delenmeye bafllanm›flt›r. “Kültür” kavra- berler” grubunun tamam›, di¤er iki m›, bir çok disiplinde oldu¤u gibi, sosyo- gruptan ise kimileri somut olmayan kül- loji, antropoloji, etnoloji içinde de tan›- türel miras içinde yer almaktad›r. m›n› bulmufltur. Kültür, bütünüyle ve alt bölümleriyle, toplumsal yaflant›n›n II. Kültürel Miras her alan›nda yer almaktad›r. Daha 1881 Baz› kavramlar vard›r ki, günlük y›l›nda ‹ngiliz Antropolog Edward Bur- yaflant› içinde çok s›k kullan›l›rken, nett Tylor Jr. taraf›ndan, “Bilgiyi, inan- bunlar›n as›l ve bilimsel anlamlar›, ait c›, sanat›, ahlak›, gelenek ve görenekle- olduklar› bilim dallar› ya da disiplinlerle ri, bireyin ba¤l› oldu¤u toplumun bir iliflkileri üzerinde bir bilgiye gerek dahi üyesi olmas› nedeniyle al›flkanl›klar› ve duyulmadan tan›mlar üretilir. “Kültür” yetenekleri içeren bir karmafl›k bütün” kavram› bunlar aras›ndad›r. “Kültür ne- olarak tan›mlanan “Kültür” bu karma- dir?” sorusunun yöneltilece¤i kiflilerin fl›k yap›s›yla insandan kaynaklanan bir her birinden, farkl› unsurlar içermekle çok eylem ya da eylemsizli¤i bar›nd›r- birlikte mutlaka bir cevap al›n›r. Bu da m›flt›r.10 Bu do¤rultuda Cemil Meriç de do¤ald›r. Zira “kültür” toplumsal yaflan- “Kültür”ün, say›s›z unsur içermesi nede- t›n›n bir ürünüdür ve süre giden yaflant› niyle tahlilinin mümkün olmad›¤›, keli- içinde, günlük konuflma diline indirgen- melerle anlat›lamayaca¤›, sabitli¤i bu- mifl tan›mlamalarla karfl›laflacakt›r. lunmad›¤›ndan aç›klanamayaca¤›na ifla-

40 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 retle, bunlardan dolay› “Kaypak bir kav- l›klar› ile akademik çevrelerde “intan- ram” olarak nitelenece¤ini belirtmekte- gible” karfl›l›¤› olarak “somut olmayan” dir.11 ifadesi kullan›lm›flt›r. Bu Sözleflmenin Kültür, bir yandan kendini bütünle- ilk çevirisini yapan Halkbilimci Prof. Dr. yen unsurlardan oluflurken, di¤er yan- Öcal O¤uz da bu ifadeyi kullanm›flt›r.15 dan da toplumu oluflturan bireyleri po- Bahis konusu kültür miras› içinde, dil, tas›nda eriten, pifliren, olgunlaflt›ran, destanlar, efsaneler, halk hikayeleri, flekillendiren, birlefltiren, toplumlaflt›- masallar, f›kralar, atasözleri, deyimler, ran özelli¤e sahiptir.12 Tüm bu de¤erler, bilmeceler, dua-beddualar, yeminler, do- din, dil, sanat, hukuk, ahlak, müzik, ta- ¤um gelenekleri, sünnet, söz kesme, ni- rih birli¤i bilinci, töre ve geleneklerle flan, evlenme gelenekleri, seyirlik oyun- kendini gösterir. Kültürün ortaya kon- lar, çocuk oyunlar›, sporlar, halk oyunla- du¤u eserler, kendinden sonraki nesille- r›, türküler, giyim, kuflam, süslenme gibi re, ortaya ç›kt›klar› tarihleri gösteren konular yer almaktad›r. tan›klard›r. Bir toplumun içindeki alt “‹nsanl›¤›n Somut Kültürel Miras›” kültürlerin oldu¤u kadar, toplumlar› bir- olarak nitelenebilecek olan an›tlar, arke- birinden ay›ran kültür farkl›l›klar›n›n olojik kal›nt›lar, sanat eserleri, nümiz- da korunmas›, bir anlamda insanl›k ta- matik kal›nt›lar ve sair “Madde” halinde rihinin korunmas› anlam›na gelecektir. eski zamanlardan kalm›fl yap›tlar›n ulu- Bir neslin miras›n› yeniden kendisine sal ve uluslararas› koruma alt›na al›n- mal edemedi¤i toplumlarda uygarl›¤›n mas›n› sa¤layan hukuksal düzenlemele- aniden öldü¤ü, uygarl›¤›n e¤itimle yafla- rin en baflta geleni, 6 Kas›m 1972 tarihli, maya devam edebilece¤i, mevcut bilgi ve “Dünya Kültürel ve Do¤al Miras›n›n Ko- tekniklerin yeni nesillere aktar›lmay›p, runmas› Hakk›nda Sözleflme.(Conventi- her neslin her fleyi yeniden keflfetmeye on Concerning the Protection of the kalkmas› halinde hiçbir geliflmenin ola- World Cultural and Natural Herita- mayaca¤› aç›kt›r.13 ge)”dir. Bu Sözleflme hükümleri uyar›nca kurulan “Dünya Miras Komitesi (World III. Kültürel Miras›n Uluslara- Heritage Committee-WHC)”, Sözleflme- ras› Alanda Korunmas› nin uygulanmas›n› gözetmek ve sa¤la- Sadece “‹nsan” taraf›ndan yap›lan makla görevli bulunmaktad›r. Kültürel ve yarat›lan “Kültür”, “maddi ve mane- varl›klar›n korunmas› bak›m›ndan ayr›- vi” (ya da somut ve soyut) olmak üzere ca, 1954 y›l›nda Lahey’de imzalanan “Si- ikiye ayr›labilir.14 Burada ele ald›¤›m›z lahl› bir Çat›flma Halinde Kültür Malla- “Somut Olmayan Kültürel Miras” ikinci r›n›n Korunmas›na dair Sözleflme” ile gruba girmektedir. Dilimizde “Somut” ve ona ek Protokol ve 1999 tarihli 2.Proto- onun karfl›t› olan “Soyut” kelimelerinin kol ile 1970 y›l›ndaki Yasad›fl› Yollardan yan›nda “Somut olmayan” ifadesini kul- Edinilmifl Kültürel Varl›klar›n ‹adesi lanmam›z›n nedeni, UNESCO çerçeve- Sözleflmesi önem arz etmektedir. sinde haz›rlanan Sözleflme ve di¤er bel- Somut Olmayan Kültürel Miras›n gelerde kullan›lan ‹ngilizce “Tangible” bu flekilde korunmas›n› sa¤layacak hu- ve “Intangible” kelimelerinin Türkçe kuksal düzenleme çal›flmalar›na ise çok karfl›l›klar›nda yaflanan zorluktur. Zira sonradan bafllanm›flt›r. Zira, baflta Avru- “Tangible” kelimesi “Somut” ile ifade pa ve onun etkisi alt›ndaki bölgeler ol- olunmakla birlikte bunun karfl›t› olan mak üzere Dünyan›n bir çok yerinde “intangible” ile “abstract” kelimelerinin “Kültürel Miras” ve “‹nsanl›k Miras›” de- ikisinin de “soyut” ile karfl›lanmas›n›n nince, “Somut Miraslar” akla gelmekte- yaratabilece¤i kar›fl›kl›¤›n önüne geçe- dir. Al›fl›lagelmifl bu tutum, “Kültürel Mi- bilmek için D›fliflleri ve Kültür Bakan- rasa An›tsal Yaklafl›m” olarak tan›mlan-

http://www.millifolklor.com 41 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 maktad›r.16 Ancak Dünyan›n geri kalan rans›, “Non-Physical Cultural Heritage” bir çok bölgesinde, somut olandan çok So- (Fiziki Olmayan Kültürel Miras) Progra- mut Olmayan Kültürel Miras, ilkine kar- m›n› bafllatm›flt›r. Bu deyim daha sonra, fl› daha bask›n (dominant) durumdad›r. bugünkü halini, yani “Intangible” (So- Bir yandan, -bilim ve teknoloji baflta ol- mut olmayan) biçimini alm›flt›r. UNES- mak üzere- hemen her alanda çok h›zl› CO’nun 2001 y›l›ndaki 31. Genel Konfe- bir biçimde geliflen insanl›k, kültür de- rans›nda “Somut Olmayan Kültürel Mi- ¤erlerine daha çok sahip ç›karken, di¤er ras›n” uluslararas› bir sözleflme ile dü- yandan hukukta yaflanan geliflmeler, ih- zenlenmesinin kararlaflt›r›lmas› üzerine tisaslaflmalar; bireylerin, -uluslar› da 22-24 Ocak 2002 tarihlerinde Rio de Ja- aflarak- uluslararas› düzenlemelere konu neiro’da düzenlenen UNESCO uzmanlar olmas› ile s›çrama göstermifl ve uluslara- toplant›s› sonras›nda “‹nsanl›¤›n Somut ras› hukuk, bu yeni geliflmelere kendini Olmayan ve Sözlü Miras›” ad›yla 19 ül- uyarlamakta gecikmemifltir. kenin 19 seçilmifl Baflyap›tlar›n› içeren Bu geliflmeler do¤rultusunda 2003 bir eser yay›nlanm›fl ve baflyap›t ilanla- y›l›nda UNESCO 32.Genel Konferans›n- r›n›n iki y›lda bir yap›lmas› öngörülmüfl- da kabul edilen “Somut Olmayan Kültü- tür. “Somut Olmayan Kültürel Miras›n rel Miras›n Korunmas› Sözleflmesi (Con- Korunmas› Sözleflmesi” haz›rl›klar› çer- vention for the Safeguarding of the In- çevesindeki taslak metinler üzerinde ya- tangible Cultural Heritage)”, konu hak- p›lan tart›flmalar aras›nda 16-17 Eylül k›nda at›lan çok önemli bir ad›m olmufl- 2002 tarihlerinde “ Somut Olmayan Kül- tur. Bu yolda ilk giriflimin, 1973 y›l›nda türel Miras, Kültürel Çeflitlili¤in Ayna- Bolivya’n›n, Halk Biliminin (Folklor) ko- s›” adl› 3. Kültür Bakanlar› Yuvarlak runmas› amac›yla “Evrensel Telif Hakla- Masa Toplant›s› ‹stanbul’da gerçekleflti- r› Sözleflmesine (Universal Copyright rilmifltir. Bu toplant› sonunda “‹stanbul Convention)” bir Protokol ilavesini Bildirgesi” (Declaration of ‹stanbul) ya- UNESCO Genel Direktöründen isteme- y›nlanm›flt›r. Nihayet, UNESCO’nun siyle bafllad›¤› söylenebilir. UNESCO 2003 y›l›ndaki 32.Genel Konferans›nda, (Birleflmifl Milletler E¤itim, Bilim ve “Convention for the Safeguarding of the Kültür Kurumu) ve WIPO (World Intel- Intangible Cultural Heritage” kabul lectual Property Organization= Dünya edilmifltir. Girifl paragraf›nda da ifade Fikri Mülkiyet Örgütü) bünyesinde bu etti¤imiz üzere söz konusu Sözleflmenin tarihte bafllat›lan çal›flmalar sürecinde yürürlü¤e girmesi için aranan 30 ülke- bu iki kurulufl birlikte, 1982 y›l›nda nin onaylamas› koflulunun 2006 y›l› fiu- “Model Provisions for National Laws on bat ay› ortalar›nda yerine getirilmesi the Protection of Expressions of Folklore beklenmektedir. En son UNESCO Against Illicit Exploitation and Other 33.Genel Konferans›nda kabul edilen, Prejudicial Actions” bafll›kl› bir çal›flma “Kültürel ‹çeriklerin ve Sanatsal Anla- yay›nlam›flt›r. Çal›flmalar hukuk alan›n- t›mlar›n Çeflitlili¤inin Korunmas› Tas- da da geliflmifl ve 25. UNESCO Genel lak Sözleflmesi” (Convention on the Pro- Konferans› taraf›ndan 15 Kas›m 1989 tection of the Diversity of Cultural Con- tarihinde “Geleneksel Kültür ve Halk tents and Artistic Expressions) bu alan- Biliminin Korunmas›” (Safeguarding of da yap›lan son hukuksal düzenlemedir. Traditional Culture and Folklore) bafl- l›kl› bir Tavsiye Karar› kabul edilmifltir. IV. Tarih Kayna¤› Olarak Somut Her ne kadar hukuksal ba¤lay›c›l›¤› ol- Olmayan Kültürel Miras Sözleflmesi- masa da söz konusu Karar, normatif ku- nin ‹çeri¤i rallara geçiflte önemli bir rol oynam›flt›r. “Somut Olmayan Kültürel Miras” 1991 y›l›nda UNESCO 26. Genel Konfe- (Intangible Cultural Heritage) bafll›¤› ile

42 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 ulusal ve uluslararas› koruma alt›na eden insanl›kla ilgili olaylar›n konusunu al›nmaya çal›fl›lan kültürel miras ile ne- teflkil etti¤i tarih biliminin temel g›das› yin kastedildi¤i sorusunun cevab›, 2003 olan ve k›saca, “‹nsan›n toplumsal ya- y›l›nda kabul edilen “Somut Olmayan flant›s›ndan do¤an yaz›l› ve yaz›s›z tüm Kültürel Miras›n Korunmas› Sözleflme- belgeler” olarak tan›mlayabilece¤imiz si”nin 2.maddesinde bulunmaktad›r. “Kaynaklar”›17 da koruma alt›na al›n- Maddenin 1.paragraf›nda; “Somut Ol- m›fl olmaktad›r. Zira “Somut Olmayan mayan Kültürel Miras, topluluklar›n, Kültür Miras›” olarak say›lanlar›n ço¤u, gruplar›n ve kimi durumlarda bireyle- tarih yaz›m›nda yararlanan kaynaklar rin, kültürel miraslar›n›n bir parças› aras›nda bulunmaktad›r. Dünya toplum- olarak tan›mlad›klar› uygulamalar, tem- lar›n›n geleneksel müziklerinin, e¤len- siller, anlat›mlar, bilgiler, beceriler -ve me ifllevi yan›nda, kültürlerin ifadesin- bunlara iliflkin araçlar, gereçler ve kültü- deki yeri dikkate al›nm›fl ve bu alanda rel mekanlar- anlam›na gelir. Kuflaktan UNESCO bir çok faaliyete öncülük yap- kufla¤a aktar›lan bu somut olmayan kül- m›fl ya da destekte bulunmufltur. Kay- türel miras, topluluklar›n ve gruplar›n bolma tehlikesi ile karfl› karfl›ya bulu- çevreleriyle, do¤ayla ve tarihleriyle etki- nan baz› bölgesel dillerin korunmas› da leflimlerine ba¤l› olarak, sürekli biçimde ayn› çabalar içindedir. Kültürel Miras›n yeniden yarat›l›r ve bu onlara kimlik ve korunmas› yolundaki tüm bu çabalar, devaml›l›k duygusu verir; böylece kültü- tarih yaz›m›nda kaynaklar›n yok olma- rel çeflitlili¤e ve insan yarat›c›l›¤›na du- s›n› önleme bak›m›ndan büyük önem ta- yulan sayg›ya katk›da bulunur. ‹flbu fl›maktad›r. Sözleflme ba¤lam›nda, sadece, uluslara- ras› insan haklar› belgeleri esaslar›na V. Tarih Kayna¤› Olarak Dil uyan ve topluluklar›n, gruplar›n, birey- “Düflünce, duygu ve güdüleri, do¤- lerin karfl›l›kl› sayg› gerekleriyle sürdü- rudan do¤ruya ya da dolayl› olarak bil- rülebilir kalk›nma ilkelerine uygun olan, dirmeye yarayan herhangi bir anlat›m ‘Somut Olmayan Kültürel Miras’ göz arac›” olarak tan›mlanabilecek olan önünde tutulacakt›r.” ‹bareleriyle getiri- “Dil”, Manevi Kültürün en önde gelen len tan›mdan sonra ikinci paragraf, So- unsurudur.18 Somut olmayan kültürün mut Olmayan Kültürel Miras›n, “a) So- di¤er unsurlar› ile birlikte geçmiflten mut olmayan kültürel miras›n aktar›l- bafllayarak güne ve gelece¤e uzanmas› mas›nda tafl›y›c› ifllevi gören dille birlik- ancak “Dil” ile mümkün olabilir. Dünya te sözlü gelenekler ve anlat›mlar; b) Gös- kültürlerinin bilgi sistemlerinin gelifl- teri sanatlar›; c) Toplumsal uygulama- mesinde, sözlü geleneklerin “Dil” vas›ta- lar, ritüeller ve flölenler; d) Do¤a ve ev- s›yla aktar›lmas› önemli rol oynar. renle ilgili bilgi ve uygulamalar; e) El Kifliler do¤al olarak konuflacaklar- sanatlar› gelene¤i.” alanlar›nda belirece- d›r. Yürümek kadar konuflmak da do¤al- ¤ini hüküm alt›na almaktad›r. Somut d›r. Bunlar insan›n biyolojik ifllevleridir. Olmayan Kültürel Miras Sözleflmesinin Ancak kifliler, do¤an›n ortas›nda de¤il, girifl paragraf›nda da söz konusu edilen bir toplumun içinde do¤arlar. Do¤a’da, ulusal ve uluslararas› hukuki düzenle- toplum d›fl›nda olarak do¤an biri, yürü- meler, bir yandan insanl›¤›n kültürel meyi ö¤renecektir. Ancak konuflmay› ö¤- miras›n› saklayarak, kültürel çeflitlili¤in renemez. Dolay›s›yla yürümek bir biyo- bir ana gücü, sürdürülebilir kalk›nma- loji olay› iken, konuflmak bir “Kültür” n›n garantisi, sosyal dönüflümün, toplu- olay›d›r.19 ‹nsan, toplum içinde yaflay›p, luklar aras›ndaki iletiflimin, iflbirli¤inin birbirleriyle iletiflim kurarken, çevresin- gelifltirilmesinde önemli bir rol oynar- deki somut varl›klardan bafllayarak, or- ken, di¤er yandan da, geçmiflte cereyan tak semboller ve kal›plar kullanmak su-

http://www.millifolklor.com 43 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 retiyle bunlara ad vermifl ve anlam yük- lumdur. Geçmiflten bafllayarak günümü- lemifltir. Bu iletiflimi sa¤larken iflaretler, ze kadar uzanan zaman içinde her uy- seslerden yararlanm›flt›r. Böylece ortaya garl›k kendine göre, -yaflayan bir soyut ç›kan iletiflim arac› “Dil”, anlamlar› da- varl›k olan dil ile ifade olunan,- kültür ha önce belirlenip kabul edilmifl mutad terimleri ve yer adlar› yaratm›flt›r. Bir sembollerin kullan›m› ve sistematik va- bölgede yaflayan kavimlerin ›rki grupla- s›talar denilen gramer yoluyla duygu ve r›, birbirleriyle iliflkileri, o bölgede yafla- düflüncelerin iletilmesidir.20 Dilbilimci- yan dil ve bölgede adland›r›lan da¤, de- ler dili bir çok tasnife tabi tutarak ince- niz, akarsu, tepeler, meralar, yaylalar ile lerler. Ancak konumuz bak›m›ndan söz anlafl›labilmektedir.22 konusu edilen, toplumlar› meydana geti- “Dil”in bu genel ifllevi yan›nda, öze- ren fertlerin yüzlerce y›l içinde aralar›n- le inildi¤inde, “Ses Bilimi (fonoloji)”, da iletiflim kurduklar› ve kendi uluslar› “Anlam Bilimi (semantik)” ve “Söz Dizi- ile özdeflleflmifl bulunan, “Türkçe, ‹ngi- mi (sentaks)” bilgisine kadar her alan›n- lizce, Arapça, Rusça, Svahilice, Çince, da, ça¤lar boyu gelifliminde, tarihe ta- Urduca” gibi dillerdir. Bu anlam›yla n›kl›¤› ifllevi de bulunmaktad›r. Di¤er “Dil”, a) –Sesli ve sessiz harflerin düzen- toplumlarla iliflkiye geçerek bir “Dil”in lenmesi ile hecelerin, hecelerin düzen- baflka dillerden kelimeler alabilece¤i gi- lenmesi ile kelimelerin meydana gelifli bi, kelimeler de verebilece¤i, hatta Os- anlam›na gelen- “fonoloji” (Phonology), manl› ‹mparatorlu¤u zaman›nda rastla- b) –Kelimelerin sentaks (Sözdizim) yap› n›ld›¤› üzere, -tamlamalar›n Farsça ve sistemi anlam›na gelen- Morphosyntac- Arapça yap›s›na uydurulmas› gibi- gra- tical System, ve c) –Kelimelerin, anlam- mer yap›s›nda da de¤ifliklikler olabilece- lar›n tafl›y›c›s› oldu¤unu ortaya koyan- ¤i bilinmektedir. Bu al›flverifllerin izlen- “Anlam bilimi” (Semantik) sisteminin mesi, sosyolojik, siyasal, ekonomik tari- birleflimidir.21 hin incelenmesinde yarar sa¤layacakt›r. Somut olmayan Kültürel Miras›n “Dil”in yaflam›, toplumlar›n bellekleriyle bir bölümünü oluflturan “Dil” insanl›¤›n ilgilidir. Toplumlar›n belle¤i di¤er yan- bugünkü konumuna gelmesinde ve her dan, tarihin nesiller aras›nda ak›fl›n› da devirdeki deneyimlerini bir sonraki ne- kaydeder. Ayn› zamanda toplumlar›n sillere aktarmas›nda en baflta gelmekte- belle¤i “Dil” ile yaflar. Yani “Dil”, toplum- dir. UNESCO 30.Genel Konferans›n›n sal bellek ve tarih bilimi aras›nda süren, “Çok dillilik” ile ilgili 12 say›l› karar›nda kopmaz bir ba¤ bulunmaktad›r. dilin, kültür ile birlikte insanl›k miras› ‹zlandal› Sveinn Einarsson’›n, ül- olarak koruma alt›na al›nmas›n›n öne- kelerinin tarihi boyunca, Danimar- mine de¤inilmifltir. UNESCO taraf›ndan ka’dan ba¤›ms›zl›k için mücadelesi d›- koruma alt›na al›nan, “Kaybolmakta fl›nda hiç savaflmad›¤›n›, söz konusu ba- Olan Diller”, ayn› zamanda insanl›k mi- ¤›ms›zl›k savafl›nda ise en önemli silah- ras›n›n kayb›d›r. 2005 y›l› itibariyle lar›n›n, dilleri, kültürleri, tarihleri ve Dünya’da 6000 dilin bulundu¤u, bunla- ulusal kimlikleri oldu¤unu ifade eden r›n yar›dan fazlas›n›n kaybolma tehdidi tespiti, “Dil”in sosyal ve kültürel boyutu alt›nda bulundu¤u bilinmektedir. Bu baflta olmak üzere, toplumlar›n tarihle- 6000 dilen %96’s› Dünya nüfusunun ri bak›m›ndan oynad›¤› rolü aç›klamak- %3’ü taraf›ndan konuflulmaktad›r. Oysa tad›r.23 dillerin insan›n geliflim tarihinin bir ese- Tarihe kaynakl›k ifllevi aç›s›ndan ri oldu¤u, karfl›laflt›rmal› olarak araflt›- bak›ld›¤›nda da Somut olmayan kültürel r›lmalar›n›n, toplumlar›n ve uluslar›n miras›n en önde gelen unsurunun, “Dil” karfl›l›kl› etkileflimlerinin tarihinin ö¤- oldu¤u kuflkusuzdur. Ait oldu¤u toplu- renilmesi bak›m›ndan önem tafl›d›¤› ma- mun yüzlerce y›l içinde üretti¤i soyut ve

44 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 somut kavram, kurum ve de¤erlerin tü- nin tarihe kaynakl›kta kullan›lmas›nda mü “Dil” içinde bulunmaktad›r. Bu aç›- titiz bir ay›klama ifllemi gerekir. dan bak›ld›¤›nda “Dil”, ait oldu¤u ulu- UNESCO taraf›ndan 2005 y›l›nda sun sosyo-kültürel düzeyi, tarihsel biri- Baflyap›t olarak ilan edilen Filistin “Hi- kimi ve maceras› bak›m›ndan vazgeçil- kaye”leri, “K›rg›z Ak›n Sanat›”ve Hin- mez bir temel baflvuru kayna¤›d›r. “Kül- distan’›n “Vedik Gelene¤i” ‹nsanl›¤›n tür” kendisini “Dil” arac›l›¤› ile ifade Sözlü ve Somut Olmayan Miras›n›n eder. “Dil” ile “Kültür” aras›ndaki derin “Sözlü Gelenekler” bafll›¤› alt›nda bu iliflki, “Sözlü Kültür”24 ve “Sözlü Tarih” yerlerini alm›fllard›r. boyutuna da uzanmaktad›r.25 Filistin Hikayelerinin temel niteli- ¤i, kad›nlar taraf›ndan di¤er kad›nlarla VI. Sözlü Gelenekler, Halk Hi- çocuklara anlat›lmas›d›r. Bu hikayeler, kayeleri, Halk fiiirleri, Afl›kl›k Gele- uydurma olmakla “Masal” s›n›f›na gir- ne¤i, Türküler, A¤›tlar mekle birlikte içinde bulundu¤u toplu- 1. Halk Hikayeleri mun yap›s› ile ilgili ipuçlar› verme özel- Halk Hikayeleri, kayna¤›n› gerçek li¤ine sahiptir. yaflamdan alan, anlat›ya saz›n - ezginin UNESCO taraf›ndan 2003 y›l›nda, efllik etti¤i, ses ve mimiklerin kullan›ld›- Sözlü ve Somut olmayan ‹nsanl›k Miras› ¤› uzun soluklu anlat›m türüdür. Boyut- Baflyap›t› olarak ilan edilen K›rg›z Halk lar› aç›s›ndan ikiye ayr›l›rlar: 1) Efsane- Hikayeleri Anlat›m› (Ak›n Sanat›) da ta- den, masaldan ya da gerçek yaflamdan rihin bir aktar›m›n› yans›tmaktad›r. al›nm›fl, bir tek olay çevresinde geçen 500.000 beyite yak›n olan ve Dünyan›n yap›s› basit, k›sa hikâyelerdir. Türküle- en büyük destan› olan K›rg›z Manas riyle birlikte en çok iki saatlik anlatma Destan›, K›rg›zlar›n aflamalardan geçe- süresi vard›r. 2) Daha çok kalabal›k kifli- rek bütünlük kazanmas›n› anlat›r. Hü- leri, birbiri ard›ndan gelen beklenmedik kümdarlar› Karahan’›n ölümü üzerine durumlar› ve bunun sonucu olarak da az Kalmuklar›n egemenli¤i alt›na girmele- çok çaprafl›klaflan olaylar› birbirine ek- ri, Karahan’›n o¤ullar›ndan Çak›p’›n Al- leyerek anlat›ya uzun bir süre sa¤layan taylara göçerek, ba¤›ms›zl›k çal›flmalar›- hikâyelerdir.26 Uydurma olup, gerçek na bafllamas›n›, bir gece rüyas›nda, K›r- bir olaya ve zamana dayanmayan ve g›zlar› kurtaracak kahraman›n yeni do- dinleyenleri de inand›rma iddias› bulun- ¤acak o¤lu oldu¤unu gördü¤ünü ve do- mayan “Masallar” ise farkl›d›r. Türkle- ¤an o¤luna Manas ad›n› verdi¤ini, baz› rin göçebelik zaman›ndan bafllayarak, ola¤anüstü özellikleri oldu¤u görülen ço- yerleflik düzene geçti¤inde de okuma ve cu¤un çevresinde toplanan halk ile bir- yazman›n geç yay›ld›¤› köy ve kasaba- likte kalmuklara karfl› baflar›l› sald›r›lar larda ozanlar ve afl›klar›n belleklerinin düzenledi¤ini, Altaylarda yaflayan K›r- bir kitap görevi gördü¤ünü söyleyen g›zlar›n bu ola¤anüstü baflar›lar üzerine fiükrü Elçin onlar›n mensur hikayeleri Manas’a kat›ld›klar›n› ve Manas’›n, K›r- ile birlikte türkülü aflk hikayelerini, des- g›z ba¤›ms›zl›k savafl›n›n önderi oldu¤u- tanlar›n› sözlü olarak bugüne tafl›d›kla- nu ve daha sonra yap›lan büyük savaflta r›n› belirtmektedir.27 Halk hikayeleri, ölmesi üzerine o¤lu Semetey’in halk ta- yaln›zca bir topluma özgü olabilece¤i gi- raf›ndan baflkanl›¤a seçildi¤ini anlat- bi, farkl› toplumlarda birbirine benzer maktad›r. Destan›n Semetey ile ilgili bu halk hikayeleri de olabilir. Zira toplum- bölümünde Semetey’in, Afgan Han›n›n lar›n, oluflturduklar› ve gelifltirdikleri k›z› Ayçürek’i severek istemesi ve k›z›n kültürel yap›lar›yla baflka topluluklar› babas› taraf›ndan verilmemesi üzerine etkilemifl ve onlardan etkilenmeleri de ç›kan kanl› çarp›flmalar sonunda galip do¤ald›r.28 Bu nedenle halk hikayeleri- gelen Semetey’in Ayçürek ile evlenmesi

http://www.millifolklor.com 45 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 anlat›lm›flt›r. Destan›n üçüncü konusu verirler. M›sralar›n okunmas› genellikle Seytek’tir. Burada aile içi çarp›flmalar ezgiye dönüflerek gerçekleflir. Basklar›n söz konusu edilmifltir. Manas’›n torunu “Bertsolatitza”s›, Türk Afl›kl›k Gelene¤i- Seytek birçok kahramanl›k göstererek ne benzemektedir. Folklorun Bask Milli- K›rg›z han› olmufl, K›rg›zlar ba¤›ms›z- yetçili¤i üzerindeki etkilerini inceleyen l›klar›n› kazanm›fllard›r. Görüldü¤ü üze- Nevada Üniversitesinden tarihçi Came- re bu destanda bir Türk halk› olan K›r- ron Watson, “Bertsolaritza” gelene¤inin, g›zlar’›n tarihi ile ilgili bulgular mevcut- kültürün zaman içindeki aktar›m›na tur. dikkat çekerken, “Bersolari”lerin geçmifl 2. Halk fiiirleri zaman›n bilgi saklay›c›lar› ve günümü- Hindular›n din ve kültürünün ku- zün “vakanüvis”leri (tarihi kaydeden ki- rulufl temelinde bulundu¤u kabul edilen fli=chronicler) olarak tan›mlamaktad›r. Hint “Vedik” Gelene¤i, (Indian Vedic Watson ayr›ca, bu konuda araflt›rmalar› Tradition) ile ilgili “Veda”lar, her ne ka- bulunan Gorka Aulestia’n›n; “Bertsola- dar bin befl yüz y›l önce yaz›ya geçiril- ritza” gelene¤inin, günümüzün sosyopo- meye bafllanm›fl ise de Sanskrit felsefesi, litik geliflmelere uyum sa¤lama yetene- fliiri ve ritüellerinin hâlâ geleneksel ola- ¤ine sahip oldu¤u ve bu artistik ifade- rak flark›lar ve ezberden söylenen anla- nin, Bask tarihinin iki yüz y›ldan fazla t›lar vas›tas›yla ö¤renilmektedir. Vedik bir zaman içindeki çeflitli veçhelerini ya- Gelene¤i, dini usul ve uygulamalardan, kalama özelli¤ine sahip oldu¤u de¤er- danslara, sanata kadar bir çok alana ya- lendirmesine dikkat çekmektedir.30 y›lm›flt›r. Bu gelenek her ne kadar, ede- Basklar›n “K›l›ç Dans›” (Ezpata Dant- biyat› içeren “Rig Veda”, flark›larla ilgili za), Antik Yunandaki k›l›çlarla yap›lan “ Veda”, dualar, ifadelerin yer ald›- ve askeri e¤itim amaçl› olan dans, Tür- ¤› “Yajur Veda” ve flark›lar›n, sihir ve kiye ve Balkanlardaki daire fleklinde oy- büyülerin bulundu¤u “Atharvana Veda” nanan k›l›ç kalkan oyunu ve ‹skoçya’da- adl› dört kitapta toplanm›fl ise de esas ki “Gillie Callum” dans› ile benzerlik itibariyle sözlü anlat›mla nesilden nesile gösterir. Bask tarihçileri ve dil bilimcile- ö¤renilmektedir. “Veda”lar, Hinduizm’in ri, bu tür benzerlikler ile Basklar›n, bu- ola¤anüstü genifl biçimde bir tarihi pa- lunduklar› co¤rafya d›fl›nda bir akraba- naromas›n› sergiledi¤i gibi “s›f›r kavra- l›kla karfl›laflt›r›lmas›n› do¤ru bulma- m›” gibi bilimsel kavramlarla artistik maktad›rlar. ifadelerin, sanatsal de¤erlerin erken ta- Ad› “Hilali Destan›” olmakla birlik- rihteki geliflmelerine de tarihi tan›kl›k te yap›s› itibariyle bu k›sma alabilece¤i- etmektedir.29 miz M›s›r’›n “Ban› Hilal” ya da “The Al- Halk fiiirleri aras›nda yaln›z kendi Sirah Al-Hilaliye Epic” ad›yla 7 kas›m ‹spanya’n›n Bask Özerk Bölgesi ile s›- 2003 tarihinde UNESCO ‹nsanl›¤›n Söz- n›rl› kalmay›p, önemli say›da göçmenin lü ve Somut Olmayan Miras› Baflyap›t- Amerika Birleflik devletleri, Kanada ve lar› listesine al›nm›fl bulunan bu gele- Latin Amerika’ya götürdü¤ü “Bertsola- nekte bir Bedevi Kabilesinin Arap Yar›- ritza Gelene¤i” kayda de¤er bulunmak- madas›ndan Kuzey Afrika’ya göçü nak- tad›r. “Bertsolaritza” (Bertsolarismo), ledilmektedir. 10.Yüzy›lda geldikleri Ku- genellikle Pazar günleri ya da dü¤ün, zey Afrika’da yüz y›ldan fazla bir zaman cenaze gibi özel günlerde icra edilir. Se- kurduklar› egemenli¤e daha sonra bo- yirciler, “Bersolari” ad› verilen ozanlara yunca Fasl›lar taraf›ndan son verilmifl “ölüm”, “sevgi” ya da gerçek veya uydu- olmakla birlikte tarihlerini yans›tmaya rulmufl bir olay senaryosu verirler. devam etmifllerdir. “Hilali fiairleri”, ge- Ozanlar, birer karakteri üstlenip, ayn› leneksel olarak evlenme, sünnet dü¤ün- ölçü ve uyakla birbirlerine fliirle cevap lerinde ve özel toplant›larda iki telli Ra-

46 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 bab (Kabak Kemane) çalarak “Hilali”yi Türk Halk Müzi¤inde usul kullan›larak ezgi biçiminde okurlar. Kimi zaman 50- oluflturulan eserlere verilen genel add›r. 100 saat sürdü¤ü olur. Hilali, Arap Yap›sal olarak sözlü ve çalg›sal diye iki Halkbilimi tarihinin, törelerinin ve gruba ayr›l›r. Sözlü olanlara halk ara- inançlar›n›n bir hazinesi, deposu ifllevini s›nda Türkü ad› verilir. Türkü, Türk görmektedir.31 ad›n›n sonuna, Arapça ilgi (i) ekinin ge- 3. Afl›kl›k Gelene¤i tirilmesiyle ortaya ç›km›flt›r. Kökü, XV. Kuflaktan kufla¤a iletilen kültürel Yüzy›la, Horasan’a kadar dayan›r. Tür- kal›nt›lar, al›flkanl›klar, bilgi, töre ve küler zaman içerisinde yakan› unutulan davran›fllar olarak ifade edilen “Âfl›kl›k naz›m biçimidir. En s›k kullan›lan› ko- gelene¤i”, kültürel miras›n bir önemli nular›na göre Türküler flu flekilde s›n›f- unsurudur. Âfl›k, toplumda kendinden land›r›labilir: Ninniler, Do¤a Türküleri, önce vuku bulmufl ya da kendi zaman›n- Aflk Türküleri, K›na Türküleri, Yol Tür- da yaflanan k›tl›k, yang›n, sel felaketi gi- küleri, Kahramanl›k (Yi¤itleme, Koçak- bi do¤a olaylar›n›, salg›n hastal›klar› ve lama) Türküleri, Asker Türküleri, Tören benzeri önemli olaylar› nesilden nesile Türküleri, ‹fl Türküleri, Karfl›l›kl› (at- aktar›r. Bu aktarmay›, Türk Halk fliirin- ma) Türküler, Ölüm Türküleri, Hapisha- de, âfl›klar›n fliirlerini dörtlük düzenine ne (mahpus) Türküleri, Oyun Türküleri, göre söylemesi gelene¤ine uygun olarak Güldürücü Türküler. Oyun havalar› ise yapar. Söz konusu dörtlük düzeninde Türk halk müzi¤inin yerellik özelli¤ini hece ölçüsü ve bu ölçünün yedili, sekizli, ortaya koyan önemli bir türüdür.33 on birli olanlar›n›n kullan›lmas›, gelene- Tarihi olaylara kaynak olma özelli- ¤i vard›r. Âfl›klar›n bu fliirlerinde ad›n›, ¤i tafl›yan çok say›da Türk Halk Müzi¤i soyad›n›, lakab›n›, kendisini do¤um ve eserlerinden seçti¤imiz afla¤›daki türkü- olay›n geçti¤i tarihleri söyledikleri gö- ler, çeflitli olaylar› anlatmaktad›r. rülmektedir. Abdülaziz’in ölümü üzerindeki tar- 4. Türküler t›flmalar ve Mithat Pafla’n›n rolü ile ilgi- “Ait oldu¤u toplumun duygu, dü- li olarak, II. Abdülhamit zaman›nda Y›l- flünce ve zevklerini kulaktan kula¤a ak- d›z Mahkemesinde Mithat Paflan›n yar- tararak, o toplumun kültürünü yans›tan g›lanarak suçlu bulunmas› üzerine, bu sözlü ve sözsüz ezgiler” olarak tan›mla- ölümde Mithat Paflan›n parma¤›n›n bu- nabilen Halk Müzi¤i, bu niteli¤i ile tari- lundu¤unu düflünen halk bu olayla ilgili he kaynak görevi de görmektedir. Türk olarak flu türküyü yakm›flt›r: “K›l›c›m› Halk Müzi¤i kendi içinde, Uzun Hava- vurdum tafla,/Tafl yar›ld› bafltan ba- lar, K›r›k Havalar ve Oyun Havalar› fla/Vezir olmufl Mithat Pafla,; Uyan Sul- bafll›klar›na ayr›lmaktad›r. Uzun Hava- tan Aziz uyan,/Gör ne hal olmufltur ci- lar›n içinde, ölüm, do¤al felaketler gibi han. Kap›larda siyah perde,/Sen u¤rat- insana ac› veren olaylar sonucu yak›lan t›n beni derde./Ci¤er parem nerelerde?; a¤›tlar, ‹ç Anadolu ve Güney Anadolu Uyan Sultan Aziz uyan,/Gör ne hal ol- Türkmen ve Avflar boylar›na ait olan mufllar cihan.” “Bozlaklar”,32 Elaz›¤, Erzurum, Diyar- Daha sonra Mithat Pafla’n›n Taif’te bak›r, fianl›urfa, Konya ve Kerkük de ölümü üzerine bu kez de onun için bir yayg›n olarak rastlanan “Divan”lar, Ur- a¤›t yak›lm›flt›r. Birbirine ba¤l› bu iki fa, Elaz›¤, Erzurum, Diyarbak›r illeri olay, bir türkü ve bir a¤›t ile sözlü tarihe baflta olmak üzere Do¤u Anadolu bölge- geçmifltir. mizin genelinde görülen Hoyratlar, Ur- Türk tarihinde önemli yer tutan fa, Elaz›¤ ve Kerkük de görülen “Ke- Çanakkale savafllar› da Kastamonu yö- sik”ler, Do¤u Anadolu bölgemizin “Ma- resinin; “Çanakkale ‹çinde Aynal› Çar- ni”leri bulunmaktad›r. K›r›k Havalar ise fl›,/Ana Ben Gidiyom Düflmana Karfl›./Of

http://www.millifolklor.com 47 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Gençli¤im Eyvah.; Çanakkale ‹çinde Bir aras›ndaki bir Türk kalesinin ad› olan Uzun Selvi,/Kimimiz Niflanl› Kimimiz “Hufl” oldu¤unu savunanlar, eski yaz›da- Evli./Of Gençli¤im Eyvah.; Çanakkale ki “H”nin üzerindeki noktan›n zamanla Üstünü Duman Bürüdü,/On Üçüncü F›r- unutularak “M” harfine dönüfltü¤ünü, ka Yürüdü./Of Gençli¤im Eyvah.” Tür- Yemen türküsünde, oradaki “Hufl” Kale- küsü ile tarihe kaynak olmufltur. sinden söz edilmesinin normal oldu¤u- “Bitlis’te Befl Minare” türküsü, Bi- nu, Hufl’un da yokufl oldu¤unu, uzakta, rinci Dünya Savafl› y›llar›nda cepheye Yemen’de “Hufl” kalesi tan›nmad›¤›ndan giden baba ile o¤ulun, savafl bittikten zamanla “Mufl”a dönüfltü¤ünü öne sür- sonra döndükleri flehre girerken bir te- mektedirler. “Mufl” oldu¤unu savunan- peden baba heyacandan veya yorgunluk- lar ise, türkünün yap›s›ndan, kullan›lan tan Bitlise bakamay›p o¤luna, “Bitlis’te Türkçe’den ve tüm tan›kl›klardan, bu ne kald›?” sorusuna o¤lun, “Baba Bit- türkünün bir Mufl türküsü oldu¤unu ile- lis’te befl minare kald›” cevab›n› verme- ri sürmektedirler.35 sinden sonra baban›n, “Bitlis’te befl mi- “Sazalcadan Ç›kt›m (Halime)” tür- nare beri gel o¤lan beri gel” sözleriyle küsü ile Ni¤de’de Türklerle Rumlar›n iç bafllamaktad›r. Savafl öncesi 30000 olan içe yaflad›klar›n›, hukuksal statü olarak flehrin nüfusu savafl sonunda 3000´e o y›llarda “Az›nl›k” olarak nitelenemese düflmüfltür. dahi fiiliyatta Devletin asli unsuru olan Elaz›¤ yöresinin, “Yemen Türküsü” Müslüman ve Türk olmayan Rumlar›n Birinci Dünya Savafl›nda çok say›da ka- güçsüz bir durumda bulunmad›klar›, y›p verilen Yemen cephesinin anlat›ld›¤›, hatta olay›n geçti¤i Ni¤de’de oldu¤u gibi bir halk türküsü olup, bu savafllar ve bask›n bir durumda bulunduklar› anla- kay›plar bu tan›nm›fl türkü ile kolektif fl›lmaktad›r. Türkünün kahraman› Hak- belleklerde daima hat›rlan›r hale gelmifl k› ile sevgilisi Rum k›z› Despina’n›n bir- bulunmaktad›r. Türküde geçen “Giden likte kaçmalar›n› hazmedemeyen bölge gelmiyor acep nedendir” dizeleri kay›p Rumlar›n›n Hakk›’y› dövmeleri, ‹stan- say›s›n›n fazlal›¤›n› anlatmaktad›r. Bi- bul’da Saraya sözlerini geçirerek Hak- lindi¤i üzere, tarihe kaynak olarak seçil- k›’n›n hapse at›lmas›n› sa¤lamalar›, Os- me s›ras›nda, kaynaklar›n do¤ru kulla- manl› tarihinin anlafl›lmas›na katk› sa¤- n›m› için gerekli “D›fl Tenkit ya da Ger- lamaktad›r.36 çeklik” (authenticity) denilen “D›fl De- Tan›nm›fl “Kiziro¤lu Mustafa Bey” ¤er”(extrenseque), yani belgenin nere- türküsünde Anadoludaki sosyal hayat›n den ç›kt›¤›, gerçekli¤i irdelenmeli ve ger- bir yönü anlat›lmakta ve bir yandan da çekli¤i belirlendikten sonra da, “‹ç Ten- bir baflka halk kahraman› Köro¤lu ile il- kit ya da ‹nand›r›c›l›k” (credibility) afla- gili bilgiler aras›nda köprü kurulmakta- mas›nda belgenin “‹ç De¤eri (intrinse- d›r. Türkünün daha ad›ndan bafllayarak que) takdirine geçilmelidir.34 Bu türkü- ö¤renilenler aras›nda, bugün pek kulla- nün Yemen savafl› ile ilgisi ve bu savafl›n n›lmayan “Kizir” s›fat›n›n Kars’›n Susuz baz› yönlerinin aktar›m› hususunda, ta- ilçesine ba¤l› bu yörede yaflayan kiflile- rihe kaynakl›k yaparken, “D›fl tenkit” ifl- rin bafl›ndaki kifliye, muhtara verildi¤i lemi sonunda “D›fl Gerçekli¤i” belirlen- de bulunmaktad›r.37 mifltir. “‹ç Tenkit” aflamas›nda ise y›llar- “K›rm›z› Gül Demet Demet” türkü- d›r süren bir tart›flma bulunmaktad›r. sü de bugün Ermenistan’›n baflkenti Eri- Tart›flma, “Buras› Mufl’tur/Yolu yokufl- van’›n evvelce “Revan” olarak an›ld›¤›n›, tur/Giden gelmiyor/Acep ne ifltir.” Dize- buran›n bir ticaret merkezi oldu¤unu lerindeki “Mufl” ya da “Hufl” üzerinde hat›rlatmaktad›r. Safeviler taraf›ndan geçmektedir. Türküde geçen sözcü¤ün, iflgal edilen Revan’›n 1635 y›l›nda IV. Yemen’de baflkent Sana ile Taiz flehirleri Murat taraf›ndan tekrar ele geçirilme-

48 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 siyle bu önemli ticaret merkezinin Os- bakay›m; Uzun olur gemilerin dire¤i/Ça- manl› idaresine geri döndü¤ü bilinmek- tal olur Efelerin yüre¤i; Ah atafl› gavur, tedir. Türkünün kahraman› Mehmet sinem ko uyans›n/Arkadafllar uykudan memleketi Erzurum civar›ndaki tarla- uyans›n; Uzun olur gemilerin dire¤i/Ça- s›nda yetifltirdiklerini satmak için Re- tal olur efelerin yüre¤i.” van’a gidiyor.38 Türkü’nün sözleri flöyle- “Erzincan’a girdim” Türküsü, 1. dir: “K›rm›z› Gül Demet Demet/ Sevda Dünya Savafl› s›ras›nda 1916 y›l›nda De¤il Bir Alamet/ (Balam Nenni Yavrum Ruslar›n Erzurum’u alarak Erzincan’a Nenni); Gitti Gelmez O Muhannet/ fiol do¤ru ilerlerken, binlerce Erzincanl›n›n Revanda Balam Kald›/ (Yavrum Gald› Anadolu içlerine göç etmesini ve aylar Balam Nenni); K›rm›z› Gül Her Dem Ol- sonra Erzincan’a geri dönmesini hikaye maz/ Yaralara Merhem Olmaz/(Balam etmektedir. Nenni Yavrum Nenni); Ol Tabipten Der- “Guantanamera” adl› Küba halk man Gelmez/ fiol Revanda Balam Kald›/ flark›s› bu ülkede, köylüleri ve daha da (Yavrum Gald› Balam Nenni); K›rm›z› genel olarak k›rsal kesim insanlar›n› ta- Gülün Hezeli/ A¤açlar Bekler Gazeli/ n›mlayan “Guajiros” ad›yla bilinmekte- (Balam Nenni Yavrum Nenni); Karaya- dir. Bir çok versiyonu bulunan bu halk ¤›z›n Güzeli/ fiol Revanda Balam Kald›/ flark›s›n›n en tan›nm›fl›, Küba’n›n ‹span- (Yavrum Gald› Balam Nenni)” ya’ya karfl› verdi¤i ba¤›ms›zl›k savafl›n›n NATO manevras›ndan dönerken, 4 kahramanlar›ndan Jos Marte taraf›n- Nisan 1953’te saat 02.00 s›ralar›nda Ça- dan yaz›lm›flt›r. Küba’n›n ba¤›ms›zl›k nakkale Bo¤az›’n›n Naraburnu aç›kla- savafl› ile özdeflleflen bu halk flark›s› da- r›nda ‹sveç fiilebi ‘Naboland’la çarp›flan ha sonralar› da ihtilaller içinde kullan›l- Türk Donanmas›’na ait Dumlup›nar de- m›flt›r. Küba tarihini yaflatan bir eserdir. nizalt›s›, makine dairesi ve burun k›s- “Konggurey” adl› Tuva halk flark›s›, m›ndan ald›¤› yaralar sonucu batm›fl, az komünist rejim alt›nda, Tuva ülkesin- say›da kurtulanlar d›fl›nda, 81 mürette- den sürgüne gönderilen bir adam›n dön- bat›yla birlikte batm›flt›. Çarp›flma son- dü¤ünde, ülkesinin geleneksel alt› bölge- ras› Gemideki 81 kiflilik mürettebattan sinin, Komünist Parti taraf›ndan kont- sa¤ kalan 22 kifli, geminin arka bölü- rol edilen on iki bölgeye dönüfltü¤ünü, mündeki torpido dairesine s›¤›nm›fl ve Parti Rejiminin meralara, hayvan sürü- su yüzüne f›rlatt›klar› telefon flamand›- lerine el koydu¤unu, bunlar› etkisiz ve ras›yla gemi ile irtibat sa¤lanm›flt›. Sa¤ yetersiz kolektif çiftliklere dönüfltürdü- kalan 22 kifliyi kurtarmak için herkes ¤ünü anlatarak, bunlardan, yoldan ç›k- seferber olmufltu. Bu arada oksijeni ida- malardan dolay› atalar›ndan af dilemek- reli kullanmalar› için, gereksiz yere ko- tedir. Söz konusu flark›da, “Sürümün nuflmamalar›, flark› türkü söylememele- altm›fl at› nerede?” (Aldan çetkençilgim- ri ve sigara içmemeleri konusunda uya- ning?), “At›m› ba¤lad›¤›m direk nere- r›lar yap›lm›flt›. Ancak saatler süren de?”, “Yurdumun alt› bölgesi, köyüm, kurtarma çal›flmalar›n›n sonunda, obam nerede” derken, o alt› bölgeyi de umutlar›n tükendi¤i anda karanl›kta saymaktad›r. Bu halk flark›s›yla döne- bekleyen 22 kifliye, her fley yine ayn› min siyasal tarihi ile ilgili olaylar tafl›n- sözcüklerle anlat›lm›flt›. Onlara konufla- m›fl olmaktad›r. bilecekleri, türkü söyleyebilecekleri ve Uygurlar da, Osteng Nahflisi, Sepil hatta sigara dahi içebilecekleri söylen- Nahflisi, Sader gibi “Halk Nahflileri” ile miflti. ‹flte “Ah bir atafl (atefl) ver” adl› tarihi olaylardan kesitler tafl›m›fllard›r. ‹zmir türküsü bu ac›kl› olay›n tarihe ses Karayiplerin, “Turks and Caicos ve sözle geçiflidir: Ah, bir atafl ver, ciga- adalar›nda” söylenen bir çok halk flark›- ram› yakay›m/Sen sallan gel ben boyuna s›, halk› çeflitli ›rklardan oluflan bu ada-

http://www.millifolklor.com 49 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 lar halklar›n›n tarihlerinden kesitler rek/Hep bir ipe ba¤lad›lar/Bekiro¤lu De- vermifltir. Bir kabuklu deniz hayvan› da’y›/Demirinen da¤lad›lar.;Sekiz gavur olan “Conch”dan ad›n› alan “Conch Tar- bir gelince/Osman›m› fiafl›rd›lar/Baban z›” dans eflli¤inde söylenen halk flark›la- çetebafl› deyi/Hac’Ahmedi piflirdiler.; Sen r›ndan birinde, “Köpek maymunu” de- çete topladin deyi/ Çalg›y›nan yüzüyor- nen “Baboon” ile Maymunun evlendikle- lar.; Bebekleri kaynatm›fllar/Kuzu eti ye ri, komik bir dille anlat›lmaktad›r. Ne diyorlar.; Enfiyeci Hüseyini/Tellerinen var ki bu adada bu hayvanlardan ikisi bo¤uyorlar.” “Ya¤ kazan›n› kurdular/Ço- de bulunmamaktad›r. Böylece halk›n bir cuklan kaynatt›lar/ Gün görmeyen ha- k›sm›n›n, köle olarak geldikleri Afri- n›mlan/Süngü ile oynatt›lar.”40 Ac›y› ya- ka’dan bu flark›y› getirdi¤i anlafl›lmak- flayan a¤›t sahibi kad›n›n anlat›m›, o gü- tad›r. Üzerinde yap›lacak çal›flmalarda, nün olaylar›n›n tarihe yans›mas›d›r. Afrika’n›n neresinden geldikleri çal›fl- Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk y›lla- mas›nda bir ek bilgi olarak kaynak göre- r›nda meydana gelen Kürt ayaklanmala- vi bu flark›yla görülmüfl olacakt›r. r› hakk›nda oldukça fazla “A¤›t” bulun- Bir H›ristiyan O¤uz Türk Boyu maktad›r. Co¤rafya olarak Tunceli ili ve olan Gagauzlar›n, “Çatal çama kurflun civar›ndaki genifl bir bölgeyi kapsayan att›m, geçmedi/ Al efeye ayran verdim, biçimde Dersim Türküleri olarak derle- içmedi./Aman yand›m aman.; Öflürcü nen bir çal›flmada sözlerine ve hikayele- Yakup elime geçmedi./Teke B›çak t›rpan rine yer verilen a¤›t türkülerde, Türki- gibi biçmedi/ Aman yand›m aman; Kova ye’de 6 Mart-17 Haziran 1921 tarihleri kova çapulama kum doldu/ Silahlar›m aras›ndaki Koçkiri, 1930 A¤r› ve 1937 senin için dün doldu/ Aman yand›m Dersim ayaklanmalar› ile ilgili bilgilere aman; Öflürcüler bizi küüdän kovuldu/ ulafl›labilmektedir. Belli bir bak›fl aç›s›n› Düflmannar›m dumannnara boul- yans›tan bu a¤›tlar›n sözlerini, üzerle- du/Aman yand›m aman.” Dizelerini tafl›- rinde do¤rulu¤u hakk›nda bir yorumda yan halk türküsünde, Osmanl› ‹mpara- bulunulmadan oldu¤u gibi naklediyoruz. torlu¤u zaman›nda, H›ristiyanlardan Bunlar tarih araflt›rmalar›nda kullan›- al›nan “öflür” vergisi için Gagauz köylü- l›rken, Tarih metodolojisinin gerektirdi- lerinin ektiklerinin bir k›sm›n›n al›nma- ¤i do¤rulama ifllemleri yap›laca¤› do¤al- s› hikaye edilmifltir. Bu vergiye Gagauz- d›r. lar, Türk olduklar› için devaml› itiraz et- 1938’den sonra yak›ld›¤› anlafl›lan, mifllerdir. “Ah vayi vayi vayi!” (Ey Vah, Vah Vah) 5. A¤›tlar adl› a¤›tta, “Gelin birlikte direnin devle- Halk Türkülerinin, ölüm ya da ben- te/zalim Gazi Pafla’ya/Bu zalim suçlusu- zeri bir felaket üzerine yak›lanlar›, dur ölenlerinizin/otuz iki padiflah› y›k- “A¤›t” olarak adland›r›l›r.39 A¤›ta konu t›ktan sonra döndü kocan ve Koçgirile- olan olayla ilgili çerçeve bilgilere ulafl- re” sözleriyle, devlete direnme ça¤r›s›n- mak mümkündür. Kimi a¤›tlar ile olay da bulunuyor, Atatürk’e hakaret ediyor tarihindeki toplumsal yap›, co¤rafi du- ve bir yandan da Osmanl› Devletine son rum hakk›nda bilgi edinilebilir. Bu fle- verdi¤ini, suçlama biçiminde dile getiri- kilde a¤›tlar, tarihe “Kaynak” olma göre- yor. Umumi Müfettifl Abdullah Alpdo¤an Pafla’ya da hakaretlerde bulunulan ayn› vini görmüfl olurlar. Örnek verecek olur- a¤›tta, isyan›n önde gelenlerinden Alifler sak 1909 y›l›nda Adana’n›n Saimbeyli il- ve fiahan’›n ölü ele geçirilmifl olmalar›, çesinde (O günkü ad›yla Haçin’de) Er- “Bafllar› kesilerek devlet büyüklerine menilerin ayaklanmas› s›ras›nda öldü- teslim edildi.” fleklinde söylenmifltir. rülenleri anlatan flu m›sralar, tarihe ›fl›k A¤›t›n sonundaki, “Cenab› Hak dile¤imi- tutmaktad›r: “Amir memur demeye- zi kabul ederse/On yedi düvel birleflip

50 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 bir günde basar Ankara’y›/Ezerler bu za- göre sevinçle mallar› paylaflm›fllard›r.44 limin bafl›n›.” dile¤i de, o günlerin olay- Bu a¤›t, bölgenin sosyal ve ekonomik ta- lar› ve yarg›lamalar›n›n tahlilinde yar- rihine de ›fl›k tutmaktad›r. d›mc› olma bak›m›ndan kayda de¤er- Koçgiri ayaklanmas› ile ilgili Türk- dir.41 ‹syanda Seyit R›za’n›n birinci de- çe yak›lm›fl bulunan “Soldu Gülü Gonca- recede yak›n›nda bulunan fiahan (kimi lar› Koçkirin” a¤›t› bulunmaktad›r. Bu yerlerde “fiahin” olarak geçmektedir) a¤›tta çat›flmalardan bahsedilmekte, ele ad›na yak›lan a¤›tta da Alifler’in ölümü, bafl›lardan olup daha sonra ‹stanbul’a efli ile birlikte bafl›n›n kesildi¤i fleklinde sürgüne gönderilen (1931 y›l›nda sür- verilmektedir. Bu a¤›tta ayr›ca, isyan günden dönerken Ümraniye’de bomba için bir araya gelen afliret ileri gelenleri- ile öldürülmüfltür) Aliflan’›n malvarl›¤›, nin, “H›z›r Kurban›” olarak adland›r›lan zenginli¤i anlat›lmakta ve son olarak bir tören düzenleyerek yemin ettikleri, göçe tabi tutulanlar›n durumu, “Kimisi fiahan’›n, Lace P›rçoyi taraf›ndan bir vurulmufl kimi yat›yor/Yüz senelik em- komplo sonucunda öldürüldü¤ü ve kesik lakinden ç›k›yor/Araziyi eller ekip biçi- bafl›n›n, P›rçoyi ile birlikte hareket eden yor/Y›k›ld› bentleri suyu Koçkiri’n” dize- ana bir kardefli H›d›r taraf›ndan götü- leriyle dile getirdikten sonra “Elbet mev- rüldü¤ü, “fiahan diyor ‘Lace P›rçoy’la lam bize bir f›rsat verir” sözleriyle inti- komplo kurma/‹kimiz memesini emdik kam temennisinde bulunmaktad›r.45 ayn› annenin/Tanr›m kimseye gösterme Bu tür kaynaklar de¤erlendirilir- bunu/Kardefl götürüp satm›fl bafl›n› kar- ken, hassasiyetin getirdi¤i olabilecek deflinin/Asker çad›r›nda” dizeleri ile an- abart›lar da göz önünde tutulmal›, lat›lmaktad›r. Bu türküde ayn› zaman- mümkün oldu¤unca di¤er delillerle kar- da, bölge halk› aras›nda Seyit R›za’ya fl›laflt›r›larak tarih araflt›rmalar›n›n ge- “Torne Babay” (Baba’n›n torunu) denil- rektirdi¤i “D›fl ‹ntikad” (critique exter- di¤ini ve Atatürk’e isyanc›lar aras›nda ne) ve “‹ç ‹ntikad” (critique interne) “M›ste Kor” (Kör Mustafa) dendi¤ini an- 42 araflt›rmas› yap›lmal›d›r. Bir a¤›t›n, “D›fl l›yoruz. 15 Kas›m 1937 günü as›laran ‹ntikad” yani bir anlamda “Kaynaklar›n isyan›n elebafl›lar› aras›nda bulunan Yu- ‹ntikad›” (critique des sources) araflt›r- sufanl› Aflireti Reisi Kamer A¤an›n o¤lu mas›na genellikle gerek kalmamaktad›r. F›nd›k’›n idam› ve babas›n›n olaylar Zira bir “A¤›t” icat edilmesi ve eskiden karfl›s›ndaki durumu”Axdad O” (A¤dad) beri söyleniyor fleklinde takdimi ve ka- adl› a¤›tta hikaye olunmaktad›r.43 bul ettirebilmesi güçtür. Gerçekli¤in be- “Çuxure” (Çukur) a¤›t›nda ise za- lirlenebilmesi çal›flmas›, “‹ç ‹ntikad” ya- man›n Baflbakan› Celal Bayar, “Celal ni bir di¤er anlam›yla “Olaylar›n ‹ntika- Pafla” denilerek lanetlenmekte ve bir d›” (critique des faits) araflt›rmas›nda baflka boyut göz önüne ç›kar›lmaktad›r. yap›lacakt›r. Araflt›rma konusu a¤›t›n O da, afliret a¤alar›n›n ortadan kald›r›l- anlatt›¤› olaylar ile tarihte vuku bulan mas› halinde afliret mensuplar›n›n, a¤a olay›n örtüflüp örtüflmedi¤i incelenecek- ailesinden kalan mallar› hemen bölüfl- tir. Genellikle bu hususta bir tereddüt tüklerinin anlat›lmas›d›r. A¤›ta göre Çu- bulunmaz. Bu safhada en fazla, a¤›tta kur köyünün Alan afliretinden olan Sü- dile getirilen olaylar›n abart›l›p abart›l- lü, Memed ve Hasan a¤alar, hükümet mad›¤›, ya da çarp›t›l›p çarp›t›lmad›¤›- güçlerince al›n›p götürülüp kurfluna di- d›r. Genelde kendi yak›nlar›n›n olabile- zilmifller, köylüler ise “Hey hat hele ge- cek suçlar› yok say›labilmekte, onlara lin görün marabalar, köylüler/bölüflmüfl- kahramanl›k atfedilebilmektedir. Tüm ler topra¤› timar› nas›l da sevinçliler/öl- bu unsurlar göz önüne al›narak yap›la- dürülüflümüze sevinip oynad›lar tek cak inceleme konusunda bazen belgeler- ayak üstünde” sözleriyle ifade edildi¤ine

http://www.millifolklor.com 51 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 de bulunmayarak tarihin karanl›klar›n- ika’n›n do¤usunda, Maroon’lar›n› bar›n- da kalm›fl olan olaylar, bu tür “Sözlü Ta- d›ran Moore kentinde yaflayan gelenek- rih” ile ayd›nlat›labilmektedir. sel ifade biçimlerinden olan Kromanti Danslar›, köle olarak getirildikleri Ga- VII. Gösteri Sanatlar› na’da konufltuklar› “Asante ” dilin- Gösteri sanatlar› (Tiyatro, müzik) den tafl›yarak yeni topraklarda olufltur- “Somut Olmayan Kültürel Miras”›n bir duklar› Kromanti dilini yaflatmakla kal- di¤er boyutunu teflkil etmektedir. Bun- mamakta, ayn› zamanda 16. ve 17. Yüz- lar, “Estetik, inanç, yarat›c›l›k anlam›n- y›llarda ‹spanyollar taraf›ndan Afri- da kültürel de¤erlerin paylafl›m›n›n sim- ka’dan zorla al›narak adaya getiriliflleri- gesel ifadesi” olarak, Somut Olmayan nin, Jamaika’da çal›flt›r›ld›klar› tarlalar- Kültürel Miras›n bir parças›n› olufltur- dan kaçarak adan›n do¤usunda “Blue” maktad›rlar. Tüm di¤er Somut Olmayan ve “Johncrow” da¤lar›na yerlefltikleri- Kültürel Miras türlerinde oldu¤u gibi nin, ‹ngiliz Sömürgecilerin adada ekim gösteri sanatlar› da nesilden nesile akta- alanlar›n› geniflleten sistemine ve köle- r›lmaktad›rlar. Ancak bu süreçte, insan liklerine karfl› yer alt› savafl› vererek ba- eliyle düzenli biçimde de¤ifliklikler de flar›l› olmalar› üzerine kendilerine 1739 yaflanmaktad›r. Bununla birlikte “de¤i- y›l›nda özerklik verildi¤inin tarihini de flimdeki düzenlilik,” geçmifle tan›kl›¤a yaflatmaktad›r. Bu danslarda adaya ge- imkan sa¤lamaktad›r. Tiyatro ve müzik, lifl öncesi zamana ait motifler de yer ala- geçmiflin sosyal deneyimi ile kültür tari- rak söz konusu halk›n geçmiflini bütün hini yans›tmaktad›r. Bu yans›tma günü- olarak görme imkan› sa¤lanmaktad›r.47 müzü ve hatta gelece¤i de kapsamakta- Maroon Miras›n›n ortaya kondu¤u Kro- d›r. manti Danslar›, di¤er sömürge halklar›- Cambridge Üniversitesinde Sosyal n›n bafl›na gelen asimilasyonun nas›l Antropoloji dersleri okutmakta olan Sos- yok olmad›¤›n› gösterme bak›m›ndan da yolog Paul Connerton, “Sözsüz Gösteri- önemlidir. Zira sömürgeciler, Afrika’dan me” dayanan uygulamalar› da “Sözlü getirdikleri halk›n her türlü sözlü gele- kültür” kapsam›nda de¤erlendirmekte- neklerinin ifadesine karfl› olumsuz tav›r dir. Bunun içine danslar, dinsel ya da alarak, kendilerinin afla¤› ›rktan geldik- sair ritüeller ve her türlü gösteri gir- leri inanc›n› yerlefltirmekte, bunlar yeri- mektedir. Connerton, “Geçmiflin hat›rla- ne Avrupa geleneklerini kabule zorla- nan bilgilerinin sözsüz gösterimlerle maktayd›lar. Bilhassa dinsel tap›nmala- sürdü¤ünü ifade etmektedir. Bu göste- r›n› da yasaklam›fllard›. Tap›nma ritüel- rimler içinde el s›k›flmak, öpüflmek, yaz- leri kilise taraf›ndan kamç›lanma, aile ma biçimi gibi uygulamalar da yer al- bireylerinin birbirinden kopar›lmas› gibi maktad›r.46 Bir flekliyle yemeklerin ya- cezalardan bafllayarak daha da a¤›r so- p›l›fl tarz›, kullan›lan malzemeler de top- nuçlara ulaflmaktayd›.48 Bugün Maroon lumlar›n eski yaflay›fllar›ndan izler tafl›- halk› d›fl›nda kalanlar, flu ya da bu bi- maktad›rlar. Tek bafl›na bir tarih delili çimde Avrupa kültür gelenekleri ile Afri- olmasalar da di¤er bulgularla bir araya ka’dan getirilen gelenekleri bir araya ge- geldiklerinde, yard›mc› kaynak olarak tirerek özgün bir kültür yaratm›fllard›r. yararlan›labileceklerdir. Ancak Maroon halk›n›n direnifli ile tari- Gösteri Sanatlar› hakk›nda bir ör- he bir kaynak b›rak›lm›fl olmaktad›r. Bu nek, UNESCO’nun 2003 y›l›nda ‹nsanl›- ba¤lamda Kromanti Dans›n›n Jamaika ¤›n Sözlü ve Somut Olmayan Miras› d›fl›nda da yaflad›¤› Karayiplerdeki Gre- Baflyap›t› olarak ilan etti¤i, Jamaika’n›n nada’ya ba¤l› “Carriacou” adas›ndan da “Maroon Miras›” içinde bulunan “Kro- bir örnek verilebilecektir. Bu ada halk›- manti Danslar›”ndan verilebilir. Jama- n›n “Big Drum Song” (Büyük Davul fiar-

52 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 k›s›) ya da “Nation Song” (Ulus fiark›s›) dir. Geleneksel Türk toplumunda da ad›yla sergiledi¤i dans, müzik, dinsel ri- ozanlar toplumun ortak belle¤i ve vicda- tüel kar›fl›m› gösteri, ada halk›n›n kök- n› olmufllard›r. Boy ve kavimlerin uzak lerinin bulundu¤u Bat› Afrika’ya uza- hat›ralar›, destanlar›, türküleri bunlarla nan49 bir tarihi, antropolojik, sosyolojik kayda geçmifl ve aktar›lm›flt›r. Bu flek- köprü görevi görmektedir. Bu gösteri, liyle “Bellek” görevi görmüfllerdir.52 Carricaou adas›ndaki dokuz etnik gru- Meddah hikayelerinde masallardan bun Afrika’daki köklerini yaflatmakta- farkl› olarak, dev, cin, peri türünden do- d›r. “Boula” davulunun ritim ve vuruflla- ¤a d›fl› yarat›klar bulunmamaktad›r. r›nda olan farkl›l›klardan, flark›n›n han- Meddah, kahramanlar›n› flive taklitleri gi gruba ait oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Bu yaparak canland›r›r. Halk hikayeleri, farkl›l›klar, Ada ile s›n›rl› kalmay›p, Af- genelde saz eflli¤inde söylenip, köy çev- rika’daki köklere kadar uzanarak, geç- relerine kadar yay›lm›flken meddahl›k, mifle ›fl›k tutmaktad›r. Ganal› Müzikolog kent çevresinin mal›d›r. Saraylarda, ko- Kwabena Nketia’n›n, “fiark›lar, Afrika naklarda, XVI. yy. sonlar›ndan bafllaya- toplumlar›n›n de¤erlerinin, inançlar›n›n rak da kahvehanelerde anlat›lm›fllard›r. ve tarihlerinin kay›tlar› olarak toplum- XVII. yüzy›ldan sonra ‹stanbul’un gün- sal yap›s› hakk›nda bilgi depolar›n› olufl- lük yaflam› baflta olmak üzere kent ha- turmufllard›r.” Sözleri, Karayipler için yat›, hikayeler üzerinde etkili olmufltur. “fiark›”n›n yerini “Davul” almak suretiy- Bu son dönemdeki meddah hikayeleri- le kullan›lm›flt›r.50 nin anlat›m›nda halk›n konuflmas›yla, yar› okumufl orta s›n›f›n özentili konufl- VIII. Meddah Hikayeleri mas› birleflmifltir. Meddah hikayeleri- Toplumlarda nesillerden nesillere nin, tarihe nas›l kaynakl›k yapt›¤›, daha geçen sözlü hikayeler, rivayetler, oyun- genel tan›m›ndan bafllayarak anlafl›l- lar, türkülerden de toplumlar›n kendi iç- maktad›r. Türk Meddah Hikayeleri, so- lerindeki ve di¤er toplumlarla iliflkileri mut olmayan kültürel miras›n önemli ile ilgili tarihe kaynak olabilecek bilgile- bir parças›d›r. Nitekim UNESCO bunla- re ulaflabilmek mümkündür. 2003 y›l›n- r›, insanl›k miras›n›n “Baflyap›tlar›” ara- da UNESCO “Sözlü ve Somut olmayan s›na alm›flt›r. UNESCO 18 May›s 2001 ‹nsanl›k Miras› Baflyap›tlar›” aras›na tarihinde on dokuz, 7 Kas›m 2003 tari- al›nm›fl bulunan Türk Meddah Hikaye- hinde yirmi sekiz olmak üzere k›rk yedi leri bu kapsamda bulunmaktad›r. Yaz›l› adet “Sözlü ve Somut olmayan ‹nsanl›k tarihin bafllang›c› ile insanl›k tarihinin Miras› Ana Yap›t›n›” ilan ederken, bun- bütünü aras›ndaki aral›¤›n binlerce y›la lar›n seçiminde kulland›¤› k›staslar ara- uzand›¤› göz önüne al›nd›¤›nda, tarih bi- s›nda “ilgili toplumun kültür tarihi” ile liminde “Sözlü gelene¤in” oynad›¤› ilgisini de nazara alm›flt›r. Böylece Tür- önemli rol kendini göstermektedir. Yaz› kiye’den “Meddah Hikayeleri” söz konu- öncesi dönemde zaman, gökyüzü, el sa- su baflyap›tlar aras›na girmifltir. natlar›, beceriler, yasalar, ticari ifllemler, konuflmalar, her türlü olaylar, k›saca IX. Gölge Oyunlar› tüm toplumsal birikim belleklere al›n- Türk yaflant›s›nda ayr›cal›kl› bir m›fl, kolektif bellek ya da bir biçimde gö- yeri bulunan Karagöz gölge oyunlar› da revlenmifl kifliler taraf›ndan sonraki ku- içerdi¤i konular ile bir döneme tan›kl›k flaklara aktar›lm›flt›r.51 Tarihi olaylar, yapabilecek niteliktedir. Türklerin Ka- cereyan ettikleri toplum içerisinde çeflit- ragöz ve kukla gibi cans›z, meddah gibi li etkiler b›rakmaktad›rlar. Bu etkilerin tek anlat›c›l› sözlü seyirlik oyunlar› ya- bir yans›mas› olarak bir “Sözlü Kültür” n›nda canl› oyuncularla oynanan gele- yani folklor ürünü meydana gelmekte- neksel tiyatrosu, “Ortaoyunu” da sözlü

http://www.millifolklor.com 53 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 kültürün bir parças›d›r. Do¤açlamaya ken, di¤eri S›¤›r eti yemeyebilecek, bir dayanan ortaoyununda tiplemeler, ko- di¤eri her ikisini de yiyebilecektir. nular ve oynan›fl biçimi Karagözle ben- Türk toplumunun, yemek yeme ge- zerlik göstermektedir. Gölge oyunundaki lene¤inde, eski Orta Asya’dan kalma gö- Karagöz ve Hacivat’›n yerini, ortaoyu- çebelik izleri bulunabilir. Eski Türklerin nunda Kavuklu ve Piflekar alm›flt›r. Or- temel g›das› koyun eti ve süt ürünleri ol- taoyununda, olaylar, masallar, efsaneler, mufltur. Ayr›ca, Kuru fasulye, ya da no- eski halk öyküleri yan›nda günlük ya- hut, bulgur pilav›, bir so¤an, genel Türk flam da konular› oluflturmaktad›r. Orta- mutfa¤›n›n vazgeçilmezleri aras›ndad›r. oyunlar›ndaki konulardan yola ç›karak Bat› ülkelerinin aksine yemekler daha zaman›n tarihi hakk›nda ipuçlar› bula- çok sulu olarak piflirilir. Böylece Türkler bilmek mümkün bulunmaktad›r. aras›nda ekmek çokça tüketilir. Ekmek, kutsal bir yere sahiptir. K›r›nt›lar› yere X. Oyunlar at›lmaz, yere düflürüldü¤ünde öpüp yük- Sözlü kültürün bir baflka görünümü sek bir yere konur ve bir canl› taraf›n- de “Oyunlar”d›r. Türkler aras›nda bu- dan tüketilmesi ön görülür. Sebzelerin gün dahi oynanan “Çelik-Çomak” oyunu ve hububat›n ço¤u, k›ymal›, kuflbafl› etli, ve “Cirit” oyunlar› ile Kazakistan, Ana- so¤anl› olarak su ile piflirilip yenir. Böy- dolu ve di¤er Türk illerinde yaflayan lece genifl bir “Çorba” kültürü geliflmifl- boylar›n iliflkileri hakk›nda bir bilgi ve- tir. Tar›ma dayal› ekonominin bir uzan- rilmifl olacakt›r. Oyunun ad› vurulan çu- t›s› olarak, hamur ifli yiyeceklerin olduk- buk olan ve “iri ve yuvarlak de¤nek“ ola- ça yayg›n oldu¤unu görülmektedir. Tat- rak tan›mlanan Çomak” ile vuran de¤- l›larda da hamur iflleri önceliklidir. As- ne¤in ad› olan “sertlefltirilmifl demir so- ya’daki göçebe dönemin uzant›lar›, pas- pa” anlam›nda bulunan “Çelik”ten gel- t›rma ve kebap cinsleriyle günümüze mektedir. Bu oyunun Kazaklar ve di¤er uzanm›flt›r. boylar taraf›ndan oynand›¤› belirtilmek- Anadolu’ya gelindi¤inde, yaflayan tedir.53 ve komflu uluslarla olan iliflkiler, yemek cinslerinin de çeflitlenmesine yol açm›fl- XI. Mutfak Kültürel Miras› t›r. Bugün kullan›lan baz› yiyeceklerin Mutfak Kültürü, kullan›lan araç ve adlar›n›n, Anadolu’ya gelindikten sonra gereçler, malzemelerle alan›na girdi¤i edinildi¤i anlafl›lmaktad›r. P›rasa, ma- somut kültürel miras›n yan›nda, bütü- rul, biber, fasulye, fleftali, f›nd›k, ceviz, nüyle “Somut Olmayan Kültürel Miras” ›spanak, bezelye gibi. Bilhassa bal›k ye- kapsam›na girmektedir. Toplumdan top- mekleri, yeni co¤rafyadan edinilmifltir. luma de¤iflen yemeklerin yap›l›fl tarz›, Osmanl› ‹mparatorlu¤unun bu çok ulus- kullan›lan malzemeler ve miktarlar›, pi- lu niteli¤i, bir çok yeme¤in, bu uygarl›- flirifl biçimleri, sözlü miras olarak nesil- ¤›n ele¤inden geçip, yeniden biçimlene- den nesile geçmifltir. Yeme¤in yap›ld›¤› rek bir Türk mutfa¤› yaratmas› olgusu- yer anlam›na gelen “Mutfak” kelimesi- nu yaratm›flt›r. nin yan›nda Türk co¤rafyas›nda, “Ocak, Yenilen yemeklerin çeflitlerinin, ya- aflevi, afldam›” gibi adland›rmalara da p›l›fl›n›n, malzemelerinin, yörelere göre rastlanmaktad›r. farkl›l›klar›n›n incelenmesinden tarihe Toplumlar›n yiyeceklerinin temel tan›kl›k edecek ip uçlar› bulmak müm- maddelerinin belirlenmesinde, co¤rafya, kündür. Austin Clarke adl› Barbadoslu iklim gibi fiziki etkenler yan›nda dinsel bir romanc› taraf›ndan yaz›lan “Pigtails ve kültürel etkiler de yer al›r. Ayn› co¤- in Breadfruit” adl› romanda, kölelik yolu rafyada bulunan iki toplumdan Müslü- ile ilgili bilgilere rastlamak mümkün- man olan› domuz etinden uzak durur- dür. Bunun yan›nda yemek ve beslenme

54 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 antropolojisi ile ilgili çal›flmalar ba¤la- olsa da bunun kültür boyutu her geçen m›nda tarihe kaynak olabilecek tan›k- gün kendini hissettirmektedir. Bu müca- l›klara rastlan›labilir. dele, kimilerince, geleneksel sömürgeci- li¤in, “Kültür perdesi alt›nda” yeniden Sonuç do¤uflu olarak tan›mlanmaktad›r.58 Di- “Bir yafll› adam öldü¤ünde, bir kü- ¤er taraftan Ulf Hannerz gibi iyimser tüphane yok olur.”54 Bu Afrika atasözü, antropologlar, kültürler aras› iliflkiler ve kütüphanenin içerdi¤i somut kitaplarla, insan›n yarat›c›l›¤›n›n toplumsallaflm›fl gene somut bir varl›k olan insan›n tafl›- biçiminin h›z›n›n, küreselleflme ile tek d›¤› soyut kültür miras›n› birlikte anlat- kültür yaratma iflleminden daha h›zl› ol- maktad›r. Somut Olmayan Kültürel Mi- du¤unu, bu nedenle kültürel çeflitlili¤in ras›n toplumlar›n belleklik görevini ye- hiçbir zaman sona ermeyece¤ini öne sür- rine getirmede yaflanan geliflmeler, bun- mektedirler.59 Ancak bu iyimser görüfl, lar›n somut mekanlara tafl›narak sergi- Somut Olmayan Kültürel Miras›n tarihe lenmesi aflamas›na gelmifltir.55 kaynak olma özelli¤i için ayn› fleyleri Toplumlar›n gelifliminde, 20. yy. ön- ifade etmemektedir. Kültürel çeflitlili¤in cesine kadar daima “Tekil” olarak kulla- korunmas›, bu iyimserlikle ele al›nd›¤›n- n›lan “Uygarl›k” kavram›, karfl›t›n› da, gelece¤e yönelik beklentiler karfl›la- “Barbarl›k” olarak bulmufltu.56 Yani her nabilir ise de, toplumlar›n ortak belle¤i- toplumun kendi uygarl›¤› tekil olunca, nin korunmas› için geçerli olamayacak- baflka bir uygarl›k söz konusu olmuyor t›r. ‹letiflimde gelinen bafl döndürücü ve kendi uygarl›klar› d›fl›nda kalanlar h›z, kültürler aras› diyalogda da etkisini “Barbar” olarak tan›mlan›yordu. 20.Yüz- gösterecektir. Günün ekonomik ve sos- y›l büyük oranda farkl› uygarl›klar›n yal gereksinimleri, etki alt›nda kalan olabilece¤i ve onlara sayg› duyulmas› toplumlar›n belle¤inin korunmas›nda bi- gere¤ini ortaya koymufltur. Dünya üze- rinci derecede rolü bulunan halk kitlele- rinde farkl› uygarl›klar›n olabilece¤i rini olumsuz yönde etkileyebilecektir. gerçe¤i, bu uygarl›klar›n olufltu¤u kül- Ancak bu sorunlar, sosyologlar›n ve poli- türlerin farkl›l›klar›n›n insanl›¤›n gelifli- tikac›lar›n alan›na girecektir. minde olumlu rolünü öne ç›karm›flt›r. Somut Olmayan Kültürel Miras›n Ancak, yüzy›l›n sonlar›ndan itibaren ya- tarihe kaynakl›k özelli¤i ise tarihçilerin, flanan küreselleflme sürecinde, hukuksal bilhassa halkbilimcilerle yak›n iliflki için- düzenlemelerle olmasa da toplumsal ge- de bulunmas›n› gerektirecektir. Tarihçi- liflmelerle toplumlar›n öznel kültürleri, ler bu kaynaklar›, kendi do¤rulama me- bask›n araçlara sahip kültürlere karfl› todlar› çerçevesinde kullanarak tarih ya- bir zemin kayb›na u¤rama tehlikesiyle z›m›nda bulgulara ulafl›rken halkbilimci- karfl› karfl›ya kalm›flt›r. Bu nedenle, en lere yeni bak›fl aç›lar› getirdikleri gibi küçük toplumsal birimlere var›ncaya ka- halkbilimciler de bu kültürel miras›n ko- dar kültürel çeflitlili¤in korunmas› çal›fl- runmas›n› sa¤layarak tarihçilerin kay- malar› UNESCO baflta olmak üzere nak bulmas›nda yard›mc› olacaklard›r. uluslararas› camiada h›z kazanm›flt›r. Küreselleflme süreci içinde Kültürel NOTLAR Çeflitlili¤in Korunmas›n›n arz etti¤i 1 Leon-E Halkin, Tarih Tenkidinin Unsur- önem ortadad›r.57 Somut Kültürel var- lar›, çev.Bahaeddin Yediy›ld›z, Ankara, Tarih Kuru- mu Yay›nlar›, 1989., s.20. l›klar›n korunmas›ndaki kolayl›¤a karfl›- 2 Zeki Velidi Togan, Tarihte Usul, ‹stanbul, l›k somut olmayan kültürel varl›klar›n Enderun Kitabevi, 1985., s.36. korunmas›ndaki zorluk da, günümüzün 3 Togan, a.g.e., s.62. “Küreselleflme” boyutu ile artm›flt›r. Zira 4 Ekrem Memifl, Tarih Metodolojisi, 3.Ba- s›m, ‹stanbul, Öz E¤itim Yay›nlar›, 1996., s.88-91. küreselleflme esas itibariyle ekonomik

http://www.millifolklor.com 55 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

5 “Yüz, çehre” anlam›na gelen Farsça “Sima” tür Bakanl›¤›ndan, tan›nm›fl Tiyatro Adam› , yazar ile Türk alfabesine göre yaz›l›fl› ayn› olmakla birlik- ve ‹zlanda UNESCO Ulusal Komitesi Baflkan›d›r. te, Arapça’daki “esma” fiilinden, “Sima”; Dinlemek, Sveinn Einarsson, “Language and Communication kulak vermek. ‹flitmek; Çalg› dinlemek; Herkesin in the Context of Creative Diversity”, INFO ethics iflitmesi istenilen güzel zikir ve sözler, anlam›na gel- ’98; Ethical, legal and Societal Challenges of mektedir. Cyberspace, Second International Congress, 6 Togan, a.g.e., s. 38. Monaco, 1-3 October 1998, Final report and 7 Samuel P. Huntington, “The Clash of Civili- Proceedings, CII-98/CONF.401/CLD.4., Paris, zations?”, Foreign Affairs, Summer 1993, Vol.72, 1998., s.133. N.3., NY, 1993. 24 Sözlü Kültür hakk›nda çeflitli tan›mlar bu- 8 Samuel P. Huntington, “If Not Civilizations, lunmaktad›r. Bunlar aras›nda, Amerikal› Walter What? Samuel Huntington Responds to His Critics”, Ong’un, “Henüz yaz›yla karfl›laflmam›fl toplulukla- Foreign Affairs, November/December 1993, Vol.72, r›n söylem ve anlatmalar›” fleklindeki tan›m› ve N.5, NY, 1993. Dursun Y›ld›r›m’›n, “Sözlü gelenekte yer alan tama- 9 Cemil Meriç, Kültürden ‹rfana, ‹stanbul, men söz ile, k›smen söz ile ve tamamen sözsüz yara- ‹nsan Yay›nlar›, 1986., s.42. t›lan ama sözlü geçifl ve iletiflimle fertler aras›nda 10 Kültür hakk›nda say›s›z kaynak olmakla dolaflan veya nesilden nesile geçen tüm unsurlar ya- birlikte George W.Stocking’in, genel referans içeren, p›, muhteva, biçim ve fonksiyonlar› ne olursa olsun, “Franz Boas ve Tarihsel Görünge ‹çinde Kültür sözlü kültür kapsam›ndad›r.” fieklindeki daha kap- Kavram›” bafll›kl› makalesi bir toplu baflvuru kay- saml› tan›m› bulunmaktad›r.; Kemal Üçüncü, “Sözlü na¤› olabilecektir.; George W.Stocking Jr., “Franz Kültür/Tarih Ba¤lam›nda Edebi Bir Metin Olarak Boas and the Culture Concept in Historical Perspec- Otman Baba Vilayetnamesi”, Bilig, K›fl 2004, Say›: tive”, American Anthropologist, Volume 68, 28, s.2. Number 4, August 1966, Washington D.C., 1966. 25 Üçüncü, a.g.m., s.1-2. 11 Meriç, a.g.e., s.9. 26 “Halk Hikayeleri” http://www.kul- 12 Naci K›nac›o¤lu, “Türkiye’de Fikri Hakla- tur.gov.tr/ r›n Geliflimi ve Nazari Esaslar›”, http://www.ile- 27 Refiye Okuflluk fienesen, “Halk Hikayeleri- sam.org.tr/kinacioglugelisim.html. nin Nesne Dünyas›n›n Tespiti ve Müzeleme Önerile- 13 Bu vurgulama, Amerikal› tarihçi Will Du- ri”, Somut Olmayan Kültürel Miras›n Müzelen- rant’›n 10 bölümlük genifl çal›flmas› “Uygarl›¤›n Hi- mesi; Sempozyum Bildirileri, Ankara, Gazi Üni- kayesi” adl› eserinden ‹brahim Arslano¤lu taraf›n- versitesi THBMER Yay›nlar›, 2004., s.189. dan yap›lan al›nt›da dile getirilmifltir.; Doç. Dr. ‹b- 28 Bekir Karadeniz, 1900’den 2000’e Halk rahim Arslano¤lu, “Kültür ve Medeniyet Kavramla- fiiiri, Ankara, At›l›m Üniversitesi, 2005. r›”, Hac› Bektafl Veli Araflt›rma Dergisi, say›:15, 29 “The Tradition of Vedic Chanting in India”, güz: 2000, Ankara, Gazi Üniversitesi, 2000., s.243- Indian Folklife, Vol.3, Issue 1, Serial No.14, De- 255. cember 2003, Chennai, India, NESC, 2003., s.15. 14 Arslano¤lu, a.g.m., s.253. 30 Cameron Watson, “Folklore and Basque 15 Bu sözcükler hakk›nda yap›lan aç›klama- Nationalism: Language, Myth, Reality”, Nations lar için bkz. Metin Ekici, “Somut Olmayan Kültürel and Nationalism, Volume 2, No.1, Cambridge, Miras Neden ve Nas›l Korunmal› ve Nas›l Müzelen- ASEN, 1996., s.7-34. meli: Sorunlar, Çözümler ve Ülkelerden Örnekler”, 31 Koichiro Matsuura, Second Proclamati- Somut Olmayan Kültürel Miras›n Müzelenme- on of Master Pieces of the Oral and Intangible si; Sempozyum Bildirileri, Ankara, Gazi Üniver- Heritage of Humanity, Paris, UNESCO, 2003., sitesi THBMER Yay›nlar›, 2004., s.58-59. s.19. 16 Y.Aoshima, Biennium Report UNESCO 32 Bozlak, ba¤›rmak, hayk›rmak anlam›na Office Beijing 2003-2004, Beijing, UNESCO, gelmektedir. Deve ba¤›rmas›na bu yörede bozula- 2005., s.46. mak ya da bozlamak denilmekte, kelimenin kökeni 17 Memifl, a.g.e., s. 75. de buraya dayand›r›lmaktad›r. ço¤unlukla yi¤itlik 18 Arslano¤lu, a.g.m., s.253. ve kahramanl›k konular› ifllenir. Vurgulad›klar› ko- 19 Edward Sapir, Language, An Introducti- nulara göre yi¤itleme, güzelleme, yan›k, a¤›tlama ve on to the Study of Speech, New York, Bartleby, kerem bozla¤› gibi adlar al›r. 2000., s.2. 33 Sinan Mete, “Türk Halk Müzi¤i”, 20 Jerome D.Schein & David A. Stewart, http://www.folklor.org.tr/icerik/haber_de- Exploring the Nature of Sign, Washington, Gal- tay.asp?id=13 landet University Pres., 1995., s.VIII. 34 Halkin, a.g.e., s.23. 21 Claude Hagege, “The Life, Death and Re- 35 Bu konuda bkz. Ali Yak›c›, “Havada Kar surrection of Languages”, The Future of Values, Sesi Var ya da Türkülere Elefltirel Bir Bak›fl”, Bi- US, Berghahn Boks&UNESCO, 2004., s.173. lim ve Akl›n Ayd›nl›¤›nda E¤itim Dergisi, Ka- 22 Togan, a.g.e., s. 64; Memifl, a.g.e., s.89. s›m 2004, Y›l : 5, Say› : 57, Ankara, 2004.; Murat 23 Sveinn Einarsson, ‹zlanda E¤itim ve Kül- Güven, “Havada Bulut Yok Türküsü Üzerinde Bir

56 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

‹nceleme”, www.turkuler.com/yazi/havadabu- 56 Karin Kneissl, Culture, Religion and lut.asp Conflict, Lebanon, UNESCO, 2003., s.37. 36 Söz konusu türkü ve hikayesi için bkz. Ali 57 Bu konuda bkz. M.Öcal O¤uz, Küresellefl- Ercan, Kara Kafl Gözlerin Elmas ve Ni¤de Tür- me ve Uygulamal› Halkbilimi, Ankara, Akça¤ küleri, Ni¤de, ‹l Bas›m Evi, 1965., s.29-30.; Halit Yay., 2002. Ongan, Ni¤de Halk Türküleri, Ni¤de, Vilayet 58 Helmi Sharawi, “The Contribution of Afri- Matbaas›, 1937., s.54-56. can and Arab Cultures to Human Civilization”, Di- 37 Mehmet Bayrak, Eflk›yal›k ve Eflk›yal›k alog among Civilizations; The International Türküleri, Ankara, Yorum Yay›nlar›, 1985., s.367. Symposium on Dialogue Among Cultures and 38 Yaflar Özürküt, Öyküleriyle Türküler, 2, Civilizations; Sana’a, Yemen, 10 to 11 February ‹stanbul, 2001. 2004, Paris, UNESCO, 2005., s.117. 39 ‹lhan Baflgöz, “A¤›t, Sosyal Tarih ve Etnog- 59 Randall Mason & Marta de la Torre, “Heri- rafya”, Somut Olmayan Kültürel Miras›n Müze- tage Conservation and Values in Globalizing Societi- lenmesi; Sempozyum Bildirileri, Ankara, Gazi es”, World Culture Report 2000; Cultural Di- Üniversitesi THBMER Yay›nlar›, 2004., s.15. versity, Coral andonflict and Pluralism, Paris, 40 Baflgöz, a.g.m., s.21. UNESCO, 2000., s. 170-171. 41 Mustafa Düzgün, Dersim Türküleri, An- kara, Behrem Yay›nlar›, 1992., s.63-75. KAYNAKLAR 42 Düzgün, a.g.e., s.76-82. I- K‹TAPLAR 43 Düzgün, a.g.e., s109-114. 1. ALLEYNE. Mervyn C., Roots of Jama- 44 Düzgün, a.g.e., s.93-100. ican Culture, London, Pluto Pres, 1988. 45 Düzgün, a.g.e., s.360-362. 2. BAYRAK. Mehmet, Eflk›yal›k ve Eflk›ya- 46 Paul Connerton, How Societies Remem- l›k Türküleri, Ankara, Yorum Yay›nlar›, 1985. ber, Cambridge UK, Cambridge University Pres, 3. CONNERTON. Paul, How Societies Re- 1989. member, Cambridge UK, Cambridge University 47 Matsuura, a.g.e., s.25.; Mervyn C. Alley- Pres, 1989. ne, Roots of Jamaican Culture, London, Pluto 4. DÜZGÜN. Mustafa, Dersim Türküleri, Pres, 1988. Ankara, Behrem Yay›nlar›, 1992. 48 Patricia Stephens, The Spritual Baptist Faith; African New World Religous History, 5. ERCAN. Ali, Kara Kafl Gözlerin Elmas Identity & Testimony, London, Karnak House, ve Ni¤de Türküleri, Ni¤de, ‹l Bas›m Evi, 1965. 1999., s.28. 6. HALKIN. Leon-E, Tarih Tenkidinin Un- 49 Donald R. Hill, A Carriacouan View of surlar›, Çev. Bahaeddin Yediy›ld›z, Ankara, Tarih the , Volume 3, Number 2/ Fall- Kurumu Yay›nlar›, 1989. Winter 2005., New York, 2005. 6. KARADEN‹Z. Bekir, 1900’den 2000’e 50 Lorna McDaniel The Big Drum Ritual of Halk fiiiri, Ankara, At›l›m Üniversitesi, 2005. Carriacou Praisesongs in Rememory of Flight, 7. KNEISSL. Karin, Culture, Religion and Fl, University Pres of Florida, 1998. Conflict, Lebanon, UNESCO, 2003. 51 Paul Thompson, Geçmiflin Sesi, ‹stanbul, 8. MATSUURA. Koichiro, Second Procla- 1999., s.20. mation of Master Pieces of the Oral and Intan- 52 Üçüncü, a.g.m., s.3. gible Heritage of Humanity, Paris, UNESCO, 53 H.B. Paksoy, “Two Altaic Games: ‘Chelik- 2003. Chomak’ And ‘Jirid Oyunu’”, Aspects of Altaic Ci- 9. McDANIEL. Lorna, The Big Drum Ritual vilization III, Denis Sinor, ed. Bloomington/The of Carriacou Praisesongs in Rememory of Hague: Indiana University Research Institute for Flight, Fl, University Pres of Florida, 1998. Inner Asian Studies, 1990, Indiana University Ura- 10. MEM‹fi.. Ekrem, Tarih Metodolojisi, lic and Altaic Series, Volume 145. 3.Bas›m, ‹stanbul, Öz E¤itim Yay›nlar›, 1996. 54 UNESCO., “UNESCO and Cultural Heri- 11. MER‹Ç. Cemil, Kültürden ‹rfana, ‹stan- tage”, http://portal.unesco.org/culture/en/ev.php- bul, ‹nsan Yay›nlar›, 1986. URL_ID=1475&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SEC- 12. O⁄UZ. M.Öcal, Küreselleflme ve Uygu- TION=201.html lamal› Halkbilimi, Ankara, Akça¤ Yay., 2002. 55 Gazi Üniversitesi Türk Halkbilimi Araflt›r- 13. ONGAN. Halit, Ni¤de Halk Türküleri, ma ve Uygulama Merkezinde aç›lan “Türk Halk Bi- Ni¤de, Vilayet Matbaas›, 1937. limi Araflt›rma ve Uygulama Merkezi Uygulamal› 14. ÖZKÜRT. Yaflar, Öyküleriyle Türküler, Türk Halkbilimi Müzesi” Türkiye’de bu yoldaki ilk 2, ‹stanbul, 2001. önemli at›l›md›r. Dünya’da bir çok halkbilimi müze- 15. SAPIR. Edward, Language, An Intro- si bulunmaktad›r. Merkezin düzenledi¤i Sempoz- duction to the Study of Speech, New York, Bart- yum hakk›nda bkz. M. Öcal O¤uz, Tuba Salt›k Öz- leby, 2000. kan, Türkiye’de Halkbilimi Müzecili¤i ve So- 16. SCHEIN. Jerome D. & STEWART. David runlar› (Sempozyum Bildirileri,), Ankara, Gazi A., Exploring the Nature of Sign, Washington, Üniversitesi, THBMER Yay›n›, 2003. Gallandet University Pres., 1995.

http://www.millifolklor.com 57 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

17. STEPHENS. Patricia, The Spritual Bap- 14. ÜÇÜNCÜ. Kemal, “Sözlü Kültür/Tarih tist Faith; African New World Religous His- Ba¤lam›nda Edebi Bir Metin Olarak Otman Baba tory, Identity & Testimony, London, Karnak Ho- Vilayetnamesi”, Bilig, K›fl 2004, Say›: 28. use, 1999. 15. WATSON. Cameron, “Folklore and Basque 18. THOMPSON. Paul, Geçmiflin Sesi, ‹s- Nationalism: Language, Myth, Reality”, Nations tanbul, 1999. and Nationalism, Volume 2, No.1, Cambridge, 19. TOGAN. Zeki Velidi, Tarihte Usul, ‹stan- ASEN, 1996. bul, Enderun Kitabevi, 1985 16. YAKICI. Ali, “Havada Kar Sesi Var ya da Türkülere Elefltirel Bir Bak›fl”, Bilim ve Akl›n Ay- II. MAKALELER d›nl›¤›nda E¤itim Dergisi, Kas›m 2004, Y›l : 5, 1. ARSLANO⁄LU. ‹brahim, “Kültür ve Mede- Say› : 57, Ankara, 2004. niyet Kavramlar›”, Hac› Bektafl Veli Araflt›rma Dergisi, say›:15, güz: 2000, Ankara, Gazi Üniversi- IV. UNESCO BELGELER‹ tesi, 2000. 1. UNESCO., “UNESCO and Cultural Herita- 2. GÜVEN. Murat, “Havada Bulut Yok Türkü- ge”, http://portal.unesco.org/culture/en/ev.php- sü Üzerinde Bir ‹nceleme”, www.turkuler.com/ya- URL_ID=1475&URL_DO=DO_TO- zi/havadabulut.asp PIC&URL_SECTION=201.html 3. HAGEGE. Claude, “The Life, Death and 2. Y.Aoshima, Biennium Report UNESCO Resurrection of Languages”, The Future of Valu- Office Beijing 2003-2004, Beijing, UNESCO, 2005. es, US, Berghahn Books&UNESCO, 2004. 4. “Halk Hikayeleri” http://www.kul- V. SEMPOZYUM B‹LD‹R‹LER‹ tur.gov.tr 1. BAfiGÖZ. ‹lhan, “A¤›t, Sosyal Tarih ve Et- 5. HILL. Donald R., A Carriacouan View of nografya”, Somut Olmayan Kültürel Miras›n the African Diaspora, Volume 3, Number 2/ Fall- Müzelenmesi; Sempozyum Bildirileri, Ankara, Winter 2005., New York, 2005. Gazi Üniversitesi THBMER Yay›nlar›, 2004. 6. HUNTINGTON. Samuel P., “If Not Civili- 2. EINARSSON. Sveinn, “Language and Com- zations, What? Samuel Huntington Responds to His munication in the Context of Creative Diversity”, Critics”, Foreign Affairs, November/December INFO ethics ’98; Ethical, legal and Societal 1993, Vol.72, N.5, NY, 1993. Challenges of Cyberspace, Second Internati- 7. HUNTINGTON. Samuel P., “The Clash of onal Congress, Monaco, 1-3 October 1998, Fi- Civilizations?”, Foreign Affairs, Summer 1993, nal report and Proceedings, CII- Vol.72, N.3., NY, 1993. 98/CONF.401/CLD.4., Paris, 1998. 8. KINACIO⁄LU. Naci, “Türkiye’de Fikri 3. EK‹C‹. Metin, “Somut Olmayan Kültürel Haklar›n Geliflimi ve Nazari Esaslar›”, Miras Neden ve Nas›l Korunmal› ve Nas›l Müzelen- http://www.ilesam.org.tr/kinacioglugeli- meli: Sorunlar, Çözümler ve Ülkelerden Örnekler”, sim.html. Somut Olmayan Kültürel Miras›n Müzelenme- 9. MASON. Randall & TORRE. Marta de la, si; Sempozyum Bildirileri, Ankara, Gazi Üniver- “Heritage Conservation and Values in Globalizing sitesi THBMER Yay›nlar›, 2004. Societies”, World Culture Report 2000; Cultural 4. O⁄UZ. M. Öcal, ÖZKAN. Tuba Salt›k, Tür- Diversity, Conflict and Pluralism, Paris, UNES- kiye’de Halkbilimi Müzecili¤i ve Sorunlar› CO, 2000. (Sempozyum Bildirileri,), Ankara, Gazi Üniversi- 10. METE. Sinan, “Türk Halk Müzi¤i”, tesi, THBMER Yay›n›, 2003. http://www.folklor.org.tr/icerik/haber_de- 5. SHARAWI. Helmi, “The Contribution of Af- tay.asp?id=13 rican and Arab Cultures to Human Civilization”, Di- 11. PAKSOY. H.B., “Two Altaic Games: ‘Che- alog among Civilizations; The International lik-Chomak’ And ‘Jirid Oyunu’”, Aspects of Altaic Symposium on Dialogue Among Cultures and Civilization III, Denis Sinor, ed. Bloomington/The Civilizations; Sana’a, Yemen, 10 to 11 February Hague: Indiana University Research Institute for 2004, Paris, UNESCO, 2005. Inner Asian Studies, 1990, Indiana University Ura- 6. fiENESEN OKUfiLUK. Refiye, “Halk Hika- lic and Altaic Series, Volume 145., ‹ndiana,US, yelerinin Nesne Dünyas›n›n Tespiti ve Müzeleme 1990. Önerileri”, Somut Olmayan Kültürel Miras›n 12. STOCKING. George W. Jr., “Franz Boas Müzelenmesi; Sempozyum Bildirileri, Ankara, and the Culture Concept in Historical Perspective”, Gazi Üniversitesi THBMER Yay›nlar›, 2004. American Anthropologist, Volume 68, Number 4, August 1966, Washington D.C., 1966. 13. “The Tradition of Vedic Chanting in In- dia”, Indian Folklife, Vol.3, Issue 1, Serial No.14, December 2003, Chennai, India, NESC, 2003.

58 http://www.millifolklor.com ‹LET‹fi‹M ARACI OLARAK YABANCI D‹L Ö⁄RET‹M‹NDE VE Ö⁄REN‹M‹NDE “BEDEN D‹L‹”N‹N YER‹ VE ÖNEM‹

The Place and the Importance of “Body Language” in Foreign Language Teaching and Learning

Dr. Gülnaz KURT*

ÖZET Kelimelerin ezberlenmesi ve dil bilgisi kurallar›n›n ö¤renilmesi ile yabanc› bir dili ö¤renemeyiz. Çün- kü dilsel ö¤eler, dil d›fl› ö¤elere, de¤erlere, kavramlara, alg›lama ve iletiflim al›flkanl›klar›na da ba¤l›d›r. Bunlar ise küçük yaflta çocu¤un sosyalleflme süreci içinde oluflur ve insan zamanla kendi kültürüne ait bir birey olarak yetiflir. Ancak bireyin yeni bir dil ö¤renmesine engel olan da bu al›flkanl›klard›r. Yabanc› dile (hedef dile) ait yeni al›flkanl›klar› oluflturmadan önce, kendi kültürümüze ait alg›lama, hissetme, düflünme ve iletiflim al›flkanl›klar›m›z hakk›nda bilgi sahibi olmam›z gerekir. Çünkü kültürel al›flkanl›klar, yabanc› dili ö¤reten ve ö¤renen kifli aç›s›ndan çok önemlidir. Bunlar yanl›fl anlafl›lmalara neden olup, iletiflim ve ö¤- renme engelleri oluflturur. Anahtar Kelimeler Yabanc› dil e¤itimi, iletiflim, beden dili, dil d›fl› ö¤eler, kültürel al›flkanl›klar. ABSTRACT We can’t learn a foreign language just by learning words and grammar rules because verbal elements depend on nonverbal elements, values, concepts, and habits of comperehension and communication. These are formed at an early age during the socialization process, and in the course of time we grow up as indivi- dual belonging to our own culture. It is exactly these habits which can prevent us from learning another fo- reign language. Before forming new habits relating to a foreign language, we should be aware of our own ha- bits about comprehension, feelings, thought and communication concerning our own culture, which are very important for teachers and learners. These habits cause misunderstanding, break down of communication, and learning difficulties. Key Words Foreign language teaching, communication, body language, nonverbal elements, cultural habits.

Bilindi¤i gibi yüz yüze yap›lan ileti- ne ö¤reten aç›s›ndan, ne de ö¤renen aç›- flimde dilsel ve dil d›fl› mesajlar bir bü- s›ndan do¤ru say›lamaz. tün olarak bulunur ve genellikle fark›n- Çocuklu¤un ilk evrelerinde alg›la- da olmaks›z›n beden dilimizi son derece ma, hissetme, düflünme ve iletiflim al›fl- etkili bir flekilde kullan›r›z. Örne¤in, kanl›klar›n›n geliflmesi ile genç bir in- günlük bir iletiflimde afla¤› yukar› keli- san sosyalleflerek yavafl yavafl kendi meler % 10, vurgu % 30 ve beden dili % kültürüne ait bir birey olarak yetiflir. 60 rol oynar (Baltafl 1994:arka kapak). Ancak, yeni bir dil edinimini zorlaflt›ran Beden dili, toplumdan topluma farkl›l›k da, bireyde var olan bu al›flkanl›klard›r. gösterir. Yabanc› dil ö¤renmemizdeki Yabanc› dil ö¤renmeye bafllayan bir kifli, amac›m›z, hedef toplumdaki iletiflim o dile ait sesleri bile önce süzgeçten geçi- arac› olan dili ö¤renmek ve o toplumun rilmifl flekilde duyar ve kendi diline uy- bireyleri ile iletiflim kurma yetisi edin- gun olarak dile getirir. Bundan dolay›, mek oldu¤undan, beden dilini yabanc› Türk ö¤rencileri ‹ngilizce kelime olan dil dersinde dikkate almadan ilerlemek, “school” kelimesini (sokol) veya Almanca

* Selçuk Üniversitesi, Akflehir MYO Almanca Okutman›

http://www.millifolklor.com 59 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

“Brot” kelimesini (Burot) olarak telaffuz rin birbirini etkileyerek iletiflim kuran ederler. Yabanc› dil ö¤rencileri taraf›n- kifliyi (konufltu¤u yabanc› dili sonradan dan yabanc› olan ses kombinasyonlar›, edineni) nas›l yanl›fl anlafl›lmalara götü- bilinçsiz olarak kendi dil kurallar›na uy- rebilece¤ini göstermektedir. Burada as›l durulur. Çünkü anadilimizde, kelime zorluk, simgelerin farkl› olmas› de¤ildir. bafllang›c›nda ünsüz harf y›¤›lmalar› ol- Baz› küçük bilgilerin bilinmemesi ve in- mad›¤›ndan, duymaya ve telaffuz etme- ce ayr›nt›lara dikkat edilmemesidir. ye de al›flk›n de¤iliz. Ayn› durum dil d›fl› Afla¤›daki örneklerden de görüldü- alan için de geçerlidir. ¤ü gibi, ayn› jestler çeflitli kültür çevre- Dil d›fl› ö¤eler, kültüre ba¤l› alg›la- lerinde farkl› anlamlara gelebilece¤i gi- ma al›flkanl›klar›ndan ve bilgilerden do- bi, farkl› jestler de ayn› anlama gelebilir. lay› yanl›fl yorumlanabilir. Böylece ileti- flim süreçleri bozulur ve baz› durumlar- da ise tamamen kopar. Apeltauer’›n (bkz. Rosenbusch/ Schober 1986:140) verdi¤i afla¤›daki örnek, farkl› kültür- den kiflilerin karfl›laflmas› durumunda tam anlam›yla alg›lama ve iletiflim prob- lemlerinin ortaya ç›kabilece¤ini gösterir: “Gece yolculu¤undan sonra bir yolcu ‹s- tanbul gar›na iner. Havaalan›na giden bir otobüs arar. ‹lk dan›flt›¤› otobüs flofö- rü yavafl yavafl bafl›n› sallar. Memnun Japonca “ben”, Arapça’da “benden istedi¤ini bir flekilde otobüse biner. Ancak di¤er yapaca¤›m” demektir. yolcular otobüsün havaalan›na gitmedi- ¤ini söyler. Fazla yorgun oldu¤undan flo- före k›zmak yerine otobüsten iner ve bir- kaç kez di¤er otobüslerde flans›n› boflu- na dener. Sonunda bir taksi ile gider.” Yolcunun “evet” olarak yorumlad›¤› bafl sallama tarz›n›n, gerçekten de Almanla- r›n “evet” anlam›na gelen bafl sallamas›- na benzer yan› vard›r. Türkiye’de, Yuna- nistan’da ve Güney ‹talya’da kullan›lan ve bafl›n yukar› kald›r›lmas› ile baflla- yan ve sonra tekrar afla¤›ya indirilmesi Ayn› anlama gelen farkl› jestler: Japonca ve Arapça “üzgünüm”. ile biten “hay›r” jestinin Almanlar›n kul- (Rosenbusch/ Schober 1986:140) land›¤› “evet” (bafl›n bir iki defa yukar›- Yabanc› dil dersinde bir ö¤retmen afla¤› kald›r›lmas›) jestine benzer yönü Türk ö¤rencilerine “susun, konuflmay›n” vard›r. Aradaki fark çok küçük oldu¤u anlam›na gelen Almanca jesti (bafl par- için, bilmeyen kifliler bu fark› görmezler. ma¤›n› di¤er bitiflik ve yan yana duran Gerçekte yolcu bu jesti tan›yordu, ancak parmaklar›yla birlefltirerek afla¤›daki yorgunluk ve kültüre ba¤l› alg›lama gibi) yaparsa hiçbir fley anlamazlar. al›flkanl›¤›ndan dolay› do¤ru yorumlaya- Çünkü Türkçe de “susun, konuflmay›n” mam›flt›r. Örnek, dilsel ve dil d›fl› ö¤ele-

60 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 ifadesi iflaret parma¤› dik, di¤er par- “Haydi gidelim” demek için Fran- maklar yumulmufl olarak a¤z›n önüne sa’da sol el sa¤ alt kolun üzerine getiri- getirilmesi ile anlat›lmaktad›r. lir. Oysa Türkiye’de el gergin bir flekilde Afla¤›daki iflaret ‹ngiltere de “sana aç›l›r, parmaklar bitiflik olarak el dikey bol flans diliyorum” anlam›nda kullan›- bir flekilde birkaç kez h›zl› h›zl› ileri ve l›r. Oysa Türkiye’deki anlam› “ ben sana geri sallan›r. küstüm” dür. Daha önce de bahsetti¤imiz gibi,

http://www.millifolklor.com 61 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 yanl›fl anlafl›lmalar sadece farkl› jestle- mufl vakit’, ‘bofla geçmifl vakit’ gibi ifade- rin kullan›m›ndan veya jestlerle ifade lerin bir anlam› yoktur. Bu kültürlere flekillerinin farkl› kombine edilmelerin- Türkler, Araplar ve Hintliler girer (Hall den kaynaklanmaz. Farkl› de¤erler, 1976:17). Bu kültürlere sahip insanlar, normlar, kavramlar, alg›lama veya ileti- zaman› ciddiye almazlar, buluflmalara flim al›flkanl›klar› ve farkl› beklentiler, ya çok erken ya da çok geç giderler. Bu kifliler aras› yanl›fl anlafl›lmalara ve ile- konu ile ilgili olarak Apeltauer flu örne¤i tiflim bozuklu¤una neden olabilir. vermektedir (Rosenbusch/ Schober, Kültüre ba¤l› olan kapal› iletiflim 1986:145) “Bir Türk, bir Alman ailesini önkoflullar› da, yabanc› dili ö¤reten ve ziyarete gider. Türk misafire odas› gös- ö¤renen kifli aç›s›ndan çok önemlidir. terilir ve saat sekizde kahvalt› yap›laca- Çünkü kapal› iletiflim önkoflullar› nede- ¤› söylenir. Türk bunu ciddiye almaz ve niyle anadil ve yabanc› dil kullan›c›s› misafir olarak daha fazla uyuyabilece¤i- aras›ndaki iletiflimde yanl›fl anlafl›lma- ni düflünür. Ancak, sabah saat sekize lar olabilir. Böylelikle iletiflim ve ö¤ren- befl kala kap›s› çal›n›r ve kahvalt› için me engelleri oluflur. Bu ise kültüre ba¤l› acele etmesi gerekti¤i hususunda uyar›- beklentilerin büyük bir k›sm›n›n bilinç- l›r.” Bu davran›fl›n nedeni Türk kültü- siz olarak gerçekleflmesinden kaynak- ründeki “Misafir” kavram›n›n Alman lanmaktad›r. Yabanc› dil ö¤renenlerin ve kültüründekinden farkl› olufludur. “Mi- özellikle de ö¤retenlerin bu tür farkl› ile- safir” kavramlar›n›n iki toplumda farkl› tiflim beklentilerinden (iletiflim önkoflul- oldu¤unu bilmeyen, kültürel olarak al›fl- lar›ndan) kaynaklanan yanl›fl anlafl›l- t›¤› (misafir olarak görmesi gereken say- malar›n fark›nda olmalar› ve bu tür en- g› ve ayr›cal›k) beklentisi gerçekleflme- gellerin kald›r›lmas› için bilinçlendiril- yen bir Türk, Alman ailenin bu davran›- meleri gerekmektedir. fl›ndan dolay› üzülür. ‹stenmedi¤ine dair Afla¤›daki örneklerin ilk bak›flta ya- önyarg›lar oluflmaya bafllar ve iletiflimin banc› dil edinimi ve dil d›fl› iletiflimi ile tamamen kopmas›na yol açabilir. do¤rudan bir ba¤lant›lar› yok gibidir. Toplumlarda iletiflim al›flkanl›klar›- Ancak bu tür önkoflullar ile iletiflimi na ba¤l› olarak, beden mesafeleri ara- kurma, devam ettirme ve anlaflman›n s›nda izlenebilir farkl›l›klar vard›r. Be- zorlaflt›¤› düflünülürse, ikisi aras›ndaki densel temasta bulunan kültürler ile be- ba¤ tekrar sa¤lanm›fl olur. densel temasta bulunmayan ve mesafe Her toplumun sahip oldu¤u farkl› b›rakan kültürler aras› ayr›m yap›lmak- de¤erleri vard›r. Bir Navaho K›z›ldereli tad›r. ‹lk gruba güney Avrupal›lar, Arap- için ‘mavi’ güzel bir renktir; bir Türk lar ve orta Amerikan kültürleri dahildir. için ise ‘yeflil’, kutsal bir renktir. Alman- ‹kinci gruba ise kuzey Avrupal›lar (örne- lar pembe gözlükten, Türkler ise mavi ¤in ‹skoçlar, ‹sviçreliler) ve Asyal›lar gözlükten bakarlar. “Mavi dünyam be- (örne¤in Japonlar , Hindistanl›lar) girer. nim, ömre bedeldir” fleklinde flark›lara Apeltauer (Rosenbusch/ Schober, 1986: bile yans›m›flt›r. 145), Ramsey’ in, bedensel temasta bulu- Ayn› flekilde, kavramlar aras›nda nan kültürlerin genellikle do¤rudan do¤- da kültürden kültüre farkl›l›klar vard›r. ruya karfl›l›kl› durduklar›ndan, s›k s›k Örne¤in; Almanya’da kimsenin zaman› bak›flt›klar›ndan, birbirlerine daha ya- yoktur. Onlara göre “Vakit nakittir” (Ze- k›n bulunduklar›ndan ve bedensel te- it ist Geld). Buluflmalara herkes vaktin- masta bulunmayan kültürlere nazaran de gelir. Fakat baz› kültürlerde ‘kaybol- daha sesli konufltuklar›ndan bahseder. Hall’›n (1976:22) araflt›rmalar›na göre,

62 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

örne¤in Araplar ve Türkler hemen he- l› olarak söyledikleri için de, çok zaman men hiç yaln›z de¤ildirler ve s›k bir fle- kaybedildi¤inden söz ederler. Japonlar kilde yan yana otururlar. Onlar baflka ise, karfl›s›ndakinin hislerini ve duygu- insanlar ile bir arada olmaktan mutlu- lar›n› dikkate almadan konuflan Ameri- luk duyarlar, yaln›z kalmalar› ise onlar› kal›lardan yak›n›rlar. çok üzer. Benzeri iletiflimsel davran›fl farkl›- Buna karfl›n, orta Avrupal›lar ileti- l›klar›, Türkler ve Almanlar aras›nda da flim esnas›nda azalan bedensel mesafe- izlenir. Almanlar selamlaflma esnas›nda, den dolay› huzursuz olurlar ve gerilirler. karfl› taraf›n nas›l oldu¤unu sorarlar. Bu ise erken çocuk yafllarda edindi¤imiz K›sa bir soru sorup ve ayn› flekilde k›sa al›flkanl›klara ve beklentilere ba¤l›d›r. bir cevap beklerler (“Wie geht es?” “Dan- Bu al›flkanl›klar›n bozulmas› bizi rahat- ke gut”). Oysa Türkiye’de, karfl› taraf›n s›z eder. Bir al›flkanl›¤›m›z ne denli eski sadece nas›l oldu¤unu sormakla kalma- ise ve ne kadar erken edinmiflsek, bu- y›p aile bireylerini de sorar›z. Bunu da- nunla ba¤lant›l› beklentimizin gerçek- ha uzun anlat›mlar takip eder. Türkler leflmemesi de bir o kadar çok huzursuz bulufltu¤u zaman hemen yanak yana¤a eder bizi. ‹letiflim kurdu¤umuz kiflilerin öpüflürler. Almanlar, duygular›n› belli beklentileri do¤rultusunda hareket et- etmedikleri için, Türkler de onlar› so¤uk mememiz, karfl› tarafta olumsuz (kendi- bulurlar. sinden uzaklaflmak istedi¤imize veya Demek ki; yeni bir dil ö¤reniminde- afl›r› yaklaflt›¤›m›za dair) önyarg›lar ki güçlükler, çocuklu¤un ilk evrelerinde oluflturabilir. Tabi ki, ilk anda bu tür bil- oluflan alg›lama, hissetme, düflünme ve gisizliklerden dolay› artan olumsuz ön- iletiflim al›flkanl›klar›ndan da kaynak- yarg›lar, karfl› taraf ile sa¤l›kl› iletiflim lanmaktad›r. Yeni bir dil ö¤renmek “yeni kurma ihtimalimizi azalt›r ve olumsuz al›flkanl›klar gelifltirmek” oldu¤undan, bir ön izlenim b›rakmam›za neden olur. bunlar›n da bilincine varmal›y›z. Genel- Her kültürde dilsel ve dil d›fl› ö¤eler likle ayn› dili konuflan, fakat farkl› kül- kullan›l›r. Ancak iletiflim flekli, yani türel çevrelerden gelen ve kültüre ba¤l› bunlar›n nas›l efllefltirildi¤i ise o kültüre beklenti ve varsay›mlar› paylaflmayan has kurallara ba¤l›d›r. Bir kültürde söz- insanlar aras›nda dahi iletiflim problem- lü ifade edilen bir fley, di¤er kültürde leri ortaya ç›kmaktad›r. sözsüz olarak ifade edilebilir. Amerikal›- larla Japonlar aras›ndaki iletiflim karfl›- KAYNAKÇA: laflt›r›ld›¤›nda, Amerikal›lar›n sözlü ka- BALTAfi, Zuhal; BALTAfi, Acar (1994), Bede- nin Dili, ‹stanbul, Remzi kitabevi nal› tercih ettikleri, Japonlar›n ise söz- HEIDEMANN, Rudolf (1983), Körpersprache süz kanal› kulland›klar› görülür (Rosen- vor der Klasse, Heidelberg, Quelle Meyer Verlag. busch - Schober 1986:146). HALL, Edward T.(1959), The silent language New York, Anchor Press. Amerikal›lar dilsel “Feedback” (geri (1976) Beyond Culture, Garden City, NY, Anc- besleme) almaya al›flk›nd›rlar. Konuflma hor Press. esnas›nda, eksik olan› sorarlar. Japonla- KURT, Gülnaz (1997), Körpersprachlich ori- r›n “Feedback”i ise sözsüzdür ve Ameri- entierter Fremdsprachenunterricht. HÜ. ADE Yük- sek Lisans Tezi kal›lar›n iletiflim esnas›nda sözlü olarak ROSENBUSCH, Heinz S.; SCHOBER, Otto “Feedback” istemelerini ise, onlar zorla- (1986), Körpersprache in der schulischen Erzi- ma gibi hissederler. Amerikal›lar ise Ja- ehung; Sulzberg/ Allgäu, Pädagogischer Verlag ponlar›n aç›k olarak “evet” veya “hay›r” SCHOBER, Otto (1994), Körpersprache, Schlüssel zum Verhalten: München, Wilhelm Heyne diyemediklerinden yak›n›rlar ve ne dü- Verlag flündüklerini aç›kça söyleyemeyip dolay-

http://www.millifolklor.com 63 KIRGIZ TÜRKLER‹NDE ‹fi TÜRKÜLER‹

Kirghiz Work-Songs

Doç. Dr. Naciye YILDIZ*

ÖZET ‹lk olarak bir kifli taraf›ndan ortaya konulan türküler, zamanla a¤›zdan a¤›za geçerler ve anonim ürün niteli¤ini kazan›rlar. Irlar (türküler), K›rg›z anonim edebiyat›n›n önemli bir k›sm›n› teflkil etmektedir. ‹fl türküleri ise, yarat›ld›¤› dönemin insan› ve çal›flma hayat› hakk›nda baz› ipuçlar› verir. K›rg›z ifl türküleri konular›na göre avc›l›kla, çobanl›kla, çiftçilikle ve çeflitli zanaatlarla ilgili olanlar olmak üzere tasnif edilebi- lir. Anahtar Kelimeler Türkü, ›r, K›rg›z, avc›l›k, avc›l›k, çobanl›k, çiftçilik, zanaatç›l›k ABSTRACT The folk songs, which are firstly created by a person, are transfarred orally and they become anony- mous products. Folk songs (›r), are important part of Kirghiz anonymous literature. Work-songs gives clues about the people and their work life of the related period. Work-songs can be classified according to their subjects as hunting, shepherding, forming and craftmanshipsongs. Key Words Türkü, ›r, Kirghiz, work-songs, hunting, shepherding, farming, crafting.

Kendine özgü bir ezgi ile söylenen Anadolu’da oldu¤u gibi, K›rg›z ve zamanla anonimleflen halk edebiyat› Türkleri aras›nda da ›rlar, en yayg›n türlerinden biri, Anadolu sahas›nda halk edebiyat› türlerindir. Irlar› tasnif “türkü”ler, K›rg›z Türkleri aras›nda da etmek istedi¤imizde, konular›na, yap›la- “›r”lard›r. fiükrü Elçin’in “Bu mahsüllere r›na, ezgilerine, söylendikleri ortama, Do¤u ve Kuzey Türkleri ayn› kökten ge- hangi bölgeye ait olduklar›na göre çeflitli len ‘y›r’ veya ‘c›r’ ad›n› vermifllerdir” (El- tasnifler yapman›n mümkün oldu¤u gö- çin 1881:189) fleklinde aç›klad›¤› “y›r”, rülmektedir. Konular›na göre K›rg›z ›r- “c›r”, Kutadgu Bilig’te “y›rlamak: teren- lar›n› tasnif etti¤imizde; emgek (ifl) ›rla- r›, kaada-salt (gelenek-görenek) ›rlar›, nüm etmek, zikretmek”(Arat 1979:541) koflok (a¤›t) ›rlar›, tabiyat (tabiat) ›rlar›, olarak geçmektedir. Bu isim K›rg›z arman (dilek-arzu) ›rlar›, süyüü (aflk- Türkçesinde bafltaki “-y/-c” sesinin düfl- sevda) ›rlar›, sanat-nasiyat/terme (nasi- mesiyle, “›r” ve “›rlamak” fleklinde kulla- hat) ›rlar›, din ›rlar›, tarihiy (tarihî) ›r- n›lmaktad›r. Halk›n her türlü duygu ve lar, kereez (vasiyet) ›rlar›, beflik ›rlar› düflünceyi dile getirme imkân› buldu¤u (ninniler), oyun ›rlar›, ayt›fl (karfl›l›kl› türküler/›rlar, edebiyat›m›z›n en sevilen at›flma) ›rlar›, ›r›m ve em-dom (efsun-de- türlerindendir; dolay›s›yla konu bak›- va) ›rlar› fleklinde grupland›¤›n› gör- m›ndan de¤erlendirildi¤inde, a¤›tlar›n mekteyiz. Bunlar, do¤umdan ölüme, ha- da, ninnilerin de “türkü/›r” bafll›¤› alt›n- yat›n her safhas› ile ilgilidir; baz›lar› da yer ald›¤›; flekil bak›m›ndan ise ma- günlük hayat›n ak›fl› içinde, baz›lar› da niden koflmaya, her türlü naz›m flekli ile çeflitli merasimlere ba¤l› olarak söylen- söylendikleri görülmektedir. mektedir.

* Gazi Üniv. Fen-Edebiyat Fakültesi Ça¤dafl Türk Lehçeleri ve Edebiyatlar› Bölümü Ö¤retim Üyesi

64 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Emgek Irlar›/‹fl Türküleri Avc›l›kla ilgili ifl türküleri, insanla- Anadolu’da “ifl türküleri” olarak bil- r›n sosyal hayat›n›n normal geliflmesine di¤imiz gelene¤in K›rg›z Türkleri ara- paralel olarak, en eski türküler olmal›- s›nda adland›r›l›fl› “emgek ›rlar›”d›r. d›r; çünkü insanlar›n çiftçilik ve hay- Bunlar, yap›lan iflin zahmetini unutup vanc›l›ktan önce, toplay›c›l›k ve avc›l›kla azaltmak, ifl yaparken bir yandan da gü- u¤raflt›¤› bilinmektedir. K›rg›z Türkleri- zel vakit geçmesini sa¤lamak gibi amaç- nin, gerek ok ve tüfek gibi silahlarla; ge- larla söylenir. Genellikle yap›lan iflle rek tuzak, a¤, kapan gibi aletlerle; ge- ba¤lant›l› olurlar; ancak yine de bunlar- rekse taz› ve sungur gibi hayvanlarla da aflk, hasret, ölüm, güzellik gibi her avland›klar› bilinmektedir; ancak avc›- türlü konuyu görmek mümkündür. Bu l›kla ilgili olarak söylenen ›rlar günümü- türkülerde, türüne göre, s›k kullan›lan ze ulaflmam›flt›r. Buna karfl›l›k, “hayva- kelimeler vard›r ve bunlardan hareketle n› gözünden bile vurabilecek kadar usta hangi ifl grubu veya meslekle ilgili ol- avc›l›k” demek olan “mergenlik”, K›rg›z duklar›n› tespit etmek mümkün olabilir. Türkleri aras›ndaki önemi do¤rultusun- K›rg›z ifl türkülerinden çiftçilikle ilgili da destanlarda ifllenmifltir. Bu temay›, olanlarda “ürön1, arpa, buuday, k›r- usta avc›l›¤›n› olumsuz flekilde kullana- man2”; hayvanc›l›kla ilgili olanlarda rak bir hayvan türünü yok etmek üzere “torpok3, kulun4, tay, ulak5, kozu6, bo- olan mergenin kötü sonunu anlatan “Ko- to7, y›lk›, y›lk›ç›, koyçu8”, di¤er ifllerle il- cocafl” gibi destan türlerinin içinde veya gili olanlarda da “ton9, teri10, carg›l- Kal›k isimli halk flairine ait “Cer Kepede çak11” gibi kelimeler bu tür anahtar ke- Ötkön Kün/Cer Kepede12 Geçen Günler” limelerdendir. Bekbekey, Saksakay, fi›r›l- gibi günlük hayat›n› avc›l›kla kazanan dan, Op Mayda, Ton Ç›k, Or Orogum insanlar›n öyküsünü yans›tan fliirlerde (Akmataliyev, 2002:25) ise K›rg›z Türk- bulabiliriz (Kangeldiyev, 1989:71-73). leri aras›nda yayg›n olarak bilinen ve Halk aras›nda, hikâyesi yayg›n bir flekil- söylenen ifl türküleridir. de anlat›lan “Karagul Botom” da, birçok Araflt›rmac›lar, insanlar›n kar›nla- ak›n taraf›ndan düzenlenerek söylenmifl r›n› doyurmak, geçimlerini sa¤lamak ve böylece varyantlar› meydana gelmifl, üzere çeflitli ifller yapmaya bafllamala- avc›l›kla ilgili bir ›rd›r. Komuz denilen r›ndan itibaren, yapt›klar› iflle birlikte müzik aleti eflli¤inde, ezgi ile söylenen bir melodi de m›r›ldanmaya bafllad›kla- bu ›rda, avc›l›k yapan usta niflanc› bir r›n› ve zamanla bu melodiye, sözün de baban›n, geyik postundan elbise giydir- eklendi¤ini düflünmektedirler. Böylece, di¤i öz o¤lunu geyik zannederek vurup ifl türkülerinin ortaya ç›k›fl›, çok eski za- öldürmesi sonucunda, duydu¤u büyük manlara dayanmakta, insanlar aras›nda ac› dile getirilmektedir. A¤›t türü için iflbölümü ile meslekleflmenin meydana daha önemli bir örnek olarak düflünebi- gelmesiyle de bu ifllere ba¤l› türler orta- lece¤imiz bu ›r, bir avc›n›n bafl›ndan ge- ya ç›kmaktad›r. Bundan hareketle K›r- çenlerle ilgili oldu¤undan, burada da de- g›z halk edebiyat›nda emgek ›rlar›n›n; ¤erlendirilebilir: 1.Avc›l›kla ilgili emgek ›rlar› 13 2.Çobanl›kla ilgili emgek ›rlar› “Keñ-Koldun bafl› keñ fliber, botom , /Keñ-Kol’14un bafl› bol delice bu¤day, yavrum, 3.Çiftçilikle ilgili emgek ›rlar› Keñirisip catkan, Karagul botom. 4. Çeflitli zanaatlarla ilgili emgek /Yay›lm›fl, Karagul yavrum. ›rlar› (Akmataliyev 2002:29) fleklinde Narkoldun bafl› tar fliber, botom, /Narköl’ün bafl› dar delice bu¤day, yavrum tasnif edildi¤ini görmekteyiz. Tal›ms›p catkan, Karagul botom. /Hareketsiz yatan, Karagul yavrum.

http://www.millifolklor.com 65 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Alt›ndan saka kalçad›ñ, botom, koyun çobanl›¤› yapt›¤›; geceleri h›rs›z- /Alt›n afl›k att›n, yavrum, lardan ve y›rt›c› hayvanlardan korumak Ay›ña cetpey çarçad›ñ, botom. /Ay›n› doldurmadan öldün, botom. ve sürünün da¤›lmas›n› önlemek için sü- Kümüfltön saka kalçad›ñ, botom, rüleri bekledi¤i bilinen bu toplumda, /Gümüfl afl›k att›n, yavrum, uzun geceler boyunca vakit geçirmek, Künüñö cetpey çarçad›ñ, botom. /Gününü doldurmadan öldün, yavrum. hatta h›rs›zlara ve kurtlara gözda¤› ver- Men arkar bir at›p tiygizdim, botom, mek amac›yla çoban türküleri söylen- /Ben yaban koyunu vurup avlad›m, yavrum, mektedir. Çoban türkülerinin içinde en Men arkar ton kaydan kiygizdim, botom, /Koyun postu elbise nerden giydirdim, yavrum, yayg›n olarak bilinenleri ve eskileri Elik bir at›p tiygizdim, botom, “Bekbekey” ile “fi›r›ldan”d›r. /Geyik vurup avlad›m, yavrum, Elik ton kaydan kiygizdim, botom. Bekbekey /Geyik postu elbise nerden giydirdim, yavrum. ‹ynemdin uçun maytard›m, Erteñ bir ayl›ñ köçüptür, botom, /‹¤nemin ucunu k›v›rd›m, /Sabah köyün göçecek, yavrum, Bügün bir koroo kaytard›m. Kök-Kayk› bar›p konuptur, botom. /Bugün bir koyun sürüsü gittim. /Gök-Kayk›’ya var›p konacak, yavrum. ‹ynemdin uçun tüzöttüm Men art›md› karabay, botom, /‹¤nemin ucunu düzlefltirdim, /Ben arkama bakmadan, yavrum ‹flenbey koroo küzöttüm./ Balt›rkan tübü b›lk etet botom. (Kimseye) güvenmeyip koyun sürüsü güttüm. /Bald›ran otunun dibi h›fl›rdad›, yavrum. Balaluu elik dep koydum, botom, Uugumdun uçu dolono, /Yavrulu ceylan dedim, yavrum, /S›r›¤›m›n ucu akdiken, Men botomdu cep koydum, botom. Uuru da börü colobo. /Ben yavrumu yedim, yavrum. /H›rs›z da kurt da u¤ramas›n. Toburçag›n tor bolor, botom, Uuru bir kelse ufltayb›z, /Cins at›n da¤ keçisi olur, yavrum, /H›rs›z gelirse vururuz, Toksondogu ataken, botom, Bafl›n bir ayra mufltayb›z. /Doksan yafl›ndaki baban, yavrum, /Bafl›n› yar›p döveriz. Senin tozoguñ tart›p, kor bolor botom. /Senin üzüntünü çekip, horlan›r, yavrum. Koroomdun uçu taman col, Arg›mag›n at bolor, botom, /A¤›l›m›n kenar› patika yol /Asil at›n (adi) at olur, yavrum, Kaytargan koroom aman bol. Alt›m›flta enekeñ, botom, /Bekledi¤im a¤›l›m sa¤/salim ol. /Altm›fl yafl›ndaki anan, yavrum, K›z-kelin koroo küzötkön, Senin azab›ñ tart›p, kor bolor, botom. /K›zlar, gelinler a¤›l beklemifl /Senin azab›n› çekip, horlan›r, yavrum. ‹lgerten kalgan salt oflol. Kulunu ölgön beedey, botom, /Evvelden kalan adet bu. /Tay› ölen k›srak gibi, yavrum, Kuurat›p kettiñ, Karagul botom. Uuru kelse ufltayb›z, /Kurutup gittin, yavrum. /H›rs›z gelirse vururuz, Botosu ölgön töödöy, botom, Betin ayra mufltayb›z, /Yavrusu ölen deve gibi, yavrum, /Yüzünü paralay›p döveriz, Bozdotup kettiñ, Karagul botom. Töögö çirkep baylayb›z, /A¤lat›p gittin, Karagul yavrum. /Develere s›ra s›ra ba¤lar›z, O, Karagul botom, Töbögö çaap aydayb›z. /Ah, Karagul yavrum, /Tepeye koflturup süreriz. O, Karagul bot-om. /Ah, Karagul yav-rum.” Kara-Toonu etektep, (Bektenov-Bayciyev 1993:53) /Kara da¤›n ete¤ine, K›rg›z Türklerinin uzun as›rlardan Men konoyun Bekbekey. beri hayvanc›l›kla u¤raflt›¤› bilinmekte- /Ben konay›m Bekbekey, Kara makmal tonuña, dir. Bu sebeple, emgek ›rlar› dendi¤inde /Siyah kadifeden elbisene, ilk akla gelen tür, çoban türküleridir. Ceñ boloyun Bekbekey. Daha çok erkeklerin y›lk›, kad›nlar›n da /Yen olay›m Bekbekey.

66 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

K›z›l-Toonu etektep, ise koyun çobanlar› için dikilen bozüy- /K›z›l da¤›n ete¤ine lerde koyunlar beklenirken, bu türküler Men konoyun Bekbekey. / Ben konay›m Bekbekey, demir kopuz eflli¤inde söylenmektedir. K›z›l caka tonuña, Türküde ilk dörtlü¤ün doldurma / K›rm›z› yakal› elbisene, m›sralardan olufltu¤unu görmekteyiz. Ceñ boloyun Bekbekey. / Yen olay›m Bekbekey. Türküyü söyleyenler, koyun sürülerini beklediklerini, h›rs›zdan ve kurttan ‹çe turgan afl›na, korkmad›klar›n›, onlara karfl› silah ola- /Yedi¤in afl›na, Bal boloyun Bekbekey. rak kulland›klar› s›r›klar›n çok sa¤lam /Bal olay›m Bekbekey. oldu¤unu söyleyerek kendilerine ve si- Mine turgan at›ña, lahlar›na olan güvenlerini dile getirmek- /Bindi¤in at›na, Col boloyun Bekbekey. te ve h›rs›zlarla y›rt›c› hayvanlar› adeta /Yol olay›m Bekbekey. tehdit etmektedirler. Bekbekey’in -belki de eski zamanlar›n bir koyun çoban›n›n- Kündöp-tündöp cügürgön, /Gece gündüz yelip duran, güzelli¤i, onun sevgilisi olma dile¤i gibi Tülkünün butu sögülsün. aflk-sevda temas›n›n da; tilki, kurt gibi /Tilkinin baca¤› kopsun. hayvanlara ve koyun çalan h›rs›zlara Tün uykunu üç bölgön, /Gece uykunu üç kere bölen, beddua, hayvanlar hangi otu yerlerse Kök çunak kan› tögülsün. sütlerinin daha bol olaca¤› gibi yap›lan /U¤ursuzun kan› dökülsün. iflle konular›n da türküde ifllendi¤i gö- Koydun sütü korgoflun, rülmektedir. Son dörtlükten ise, Bekbe- /Koyunun sütü korgoflun15 key ›r›n›n k›zlar›n-gelinlerin türküsü ol- Koy uurdagan oñbosun. du¤unu ö¤renmekteyiz. Genç k›zlar ve /Koyun çalan onmas›n. Eçkinin sütü ermende, delikanl›lar›n, gönüllerindeki s›rlar› da /Keçinin sütü pelin, mecazî flekilde yans›tt›klar› bu türkü- Eçki uurdagan flermende. nün yirmiye yak›n varyant› meydana /Keçi çalan rezil. gelmifltir (Akmataliyev, 2002:33): Bekbekey ayt›p k›z-kelin, e-ee-e-ey /Bekbekey söyleyip k›zlar-gelinler e-ee-e-ey Bekbekey kaçt› bel afl›p, Ay car›g› tündö oynoyt, e-ee-e-eey. /Bekbekey kaçt› bel afl›p, /Ay ›fl›kl› gecede oynuyor, e-ee-e-ey Beline beykasam cooluk carafl›p. Ad›rda c›lk› kaytargan, e-ee-e-eey, /Beline beykasam16 mendil yarafl›p. /Tepede y›lk› bekleyen, e-ee-e-eey Saksakay kaçt›, say afl›p, C›lk›c› cigit kimdi oyloyt, e-ee-e-eey. /Saksakay kaçt› nehir yata¤›n› afl›p, /Y›lk› çoban› kimi düflünüyor, e-ee-e-eey” (Alaguflov San›na sarala cooluk carafl›p. 1986:13-14) /Kalças›na sar› alacal› mendil yarafl›p. Bekbekey kaç›p bel aflt›, /Bekbekey kaç›p bel aflt› Bekbekey türküsü, koyun sürüleri- Art›nan Saksakay kuup adaflt›. ni bekleyen genellikle gelinler-k›zlar, ba- /Ard›ndan Saksakay kovalay›p flafl›rd›” zan da erkekler taraf›ndan söylenmekte- (Akmataliyev, 2002:36) dir. Hayvanlara taze ot bulmak üzere yaylaya ç›k›ld›¤› vakit, koyunlar a¤›l d›- Bekbekey isminin mitolojik bir isim fl›nda bulunmakta, bu sebeple de sabaha oldu¤u ve “bek” isminin sürünün bir kadar beklenmesi gerekmektedir. (Ala- ucundan di¤er ucuna “bek/bek ey” diye guflov 1986:13-14) Yayla gecelerinde, ha- arka arkaya seslenmek suretiyle meyda- van›n s›cak oldu¤u yaz aylar›nda d›flar›- na geldi¤ine dair iki farkl› görüfl mev- da, serin oldu¤u bahar ve güz aylar›nda cuttur (Bektenov, 1993:42). K›rg›z Türk-

http://www.millifolklor.com 67 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

çesinde bek, “sa¤lam” anlam›nda bir anlamlar›ndaki “fl›ld›r ›ldam”dan geldi¤i isimdir. Bu seslenme ile sürünün emni- de düflünülmektedir (Akmataliyev, 2002: yette oldu¤u ifade edilmektedir. Ayn› fle- 46). kilde meydana gelen “Saksakay” isimli Y›lk› çobanl›¤›, koyun çobanl›¤›n- bir baflka türkü daha vard›r. O da K›rg›z dan da zor bir ifltir. Y›lk›y› korumak üze- Türkçesindeki “sa¤” isminden ayn› flekil- re gece-gündüz bekleyen çobanlar güçlü de meydana gelmifltir. Bazen Saksakay kifliler aras›ndan seçilir; en h›zl› atlara ile Bekbekey; binerler, geceleri uyumalar› gerekti¤in- Bir kifli: Kula baytal Saksakay o-o- de bellerine at›n dizginini ba¤larlar ki o-y/Kula k›srak Saksakay o-o-o-y bir tehlike an›nda atlar onlar› uyand›r- Hep birden: Kuyuluflkan Bekbekey s›n. K›fl›n y›lk›lar “otorlogon”a (Akmata- o-o-o-y/Sar›lan Bekbekey o-o-o-y liyev, 2002:42), ot bulmak üzere uzak ve Bir kifli: Ala baytal Saksakay o-o-o- ›l›k iklimli yerlere götürüldü¤ünde, ço- y/Ala k›srak Saksakay o-o-o-y banlar “alaç›k” denilen küçük keçe ev- Hep birden: Aykal›flkan Bekbekey lerde kal›rlar. Y›lk› çobanlar›n›n otlakla- o-o-oy/Kucaklanan Bekbekey o-o-o-y(Bek- r›n yak›nlar›ndaki köylere gidip “fi›r›l- tenov, 1993:42) fleklinde nakarat k›s›m- dan” söyleyerek yiyecek-içecek toplad›k- lar› karfl›l›kl› olarak da söylenmektedir. lar› da bilinmektedir (Akmataliyev, Çoban türkülerinden Bekbekey ve 2002:43). Afla¤›daki m›sralar “bahflifl is- Saksakay yan›k; at çobanlar›n›n türkü- teme” ve “fi›r›ldan batas›” yani bahflifl sü olan fi›r›ldan ise nefleli bir ezgi ile al›nd›ktan sonra söylenen “fi›r›ldan du- söylenmektedir. as›” örne¤idir:

fi›r›ldañ Bata bafl› d›ñ-d›ñ,/Dua bafl› d›n-d›n Konok toogo bütköndö,/Konok17 da¤da bitti¤inde, Mald› bersin miñ-miñ./Mal versin bin-bin. Koflo ç›kkan fl›r›ldañ./Beraber ç›kan fl›r›ldan. C›lk› bersen ala ber,/Y›lk› vereceksen alacal› ver, Taruu taflka bütköndö,/Dar› taflta bitti¤inde, Ot cakalay bala ber./Ocak etraf›nda bala ver. Talafla ç›kkan fl›r›ldañ./Dolan›p ç›kan fl›r›ldan. Cüytörünö töö ber,/Çömeltecek deve ver, C›lk›ç› menen koyundafl,/Y›lk› çoban› ile koyundafl Cüktöp al›p cürö ber./Yükleyip sürüver. Canafla ç›kkan fl›r›ldañ./Beraber ç›kan fl›r›ldan. Saar›na biye ber,/Sa¤acak k›srak ver Saagan say›n iye ber./Hergün sa¤›lacak ver fi›r›ldañ bizdin fl›yk›b›z,/fi›r›ldan bizim çehremiz, (Akmataliyev, 2002:50) Tündö kelet uykubuz./Gece gelir uykumuz. Aman bolso c›lk›b›z,/Sa¤ salim olursa y›lk›m›z, Erteñ kanar uykubuz./Sabah kanar uykumuz. Bu özelli¤i ile “fi›r›ldan” söyleme, fi›r›ldañ ayt›p cürgöndö,/fi›r›ldan söyleyip dururken Anadolu’da “saya gezme”(O¤uz, 2005:9- Konok menen taruunu,/Konok ile dar›y›, 15) gelene¤ini hat›rlatmaktad›r. “fi›r›l- Cep ketpesin c›lk›b›z./Yiyip gitmesin y›lk›m›z. dan”›n güz ortas›nda, ay on befl günlük Ana sultan fl›r›ldañ,/Ona sultan fl›r›ldan, oldu¤unda, bir araya toplanan y›lk› ço- M›na sultan fl›r›ldañ/‹flte sultan fl›r›ldan banlar› taraf›ndan söylendi¤i ve y›lk›la- fi›p-fl›r›ldañ fl›r eken/fi›p-fl›r›ldan fl›r imifl C›lk›ç›n›n ›r› eken./Y›lk› çoban›n›n türküsü imifl. r›n hâmi ruhu olan Kambar Ata’n›n tür- (Alaguflov 1986:15) küsü oldu¤u da bilgiler aras›ndad›r (Ak- Bu türkünün ismini oluflturan “fl›- mataliyev, 2002:45). Bilindi¤i gibi “Kam- r›ldan”, hem bir bitkinin, hem de güz- ber” peygamberimizin deve seyisidir; an- den yap›l›p so¤ukta donarak tazeli¤ini cak K›rg›z Türkleri aras›nda –atlar›n kaybeden k›m›z›n ismidir; dolay›s›yla sosyal ve günlük hayatta develerden da- her ikisi de çobanlar›n hayat› ile ilgili- ha mühim bir yer iflgal etmesinden dola- dir. Bu ismin ”fl›r›ldamak” ve “çabuk” y› olsa gerek- atlar›n hâmisi olarak ka-

68 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 bul edilmektedir. Afla¤›daki m›sralar, Koy, eçki menen uruflup. “fi›r›ldan”›n topluluk hâlinde de söylen- /Koyun, keçi ile vuruflup. Kalcalsam, bilçü kifli cok, di¤ini göstermektedir: /Bay›lsam bilecek kimse yok, Açka catam t›r›fl›p. “Sayga bütkön sar› tal /Aç yat›yorum büzülüp, /Nehir yata¤›nda biten sar› sö¤üt Kara ögüz minsem, kamç›m cok, Irgay emey emne?/Sallanm›yor da ne? /Kara öküze binsem kamç›m yok, San cigitter c›y›l›p,/Say›s›z yi¤it toplan›p Üygö kelsem, t›nç›m cok. fi›r›ldand› ayt›flsa,/fi›r›ldan söyleseler /Eve gelsem rahat›m yok. C›rgal emey emne?/Zevk de¤il de ne? Muñkan›p zarlap ›ylasam, Kumga bütkön kuba tal/Kumda biten ak sö¤üt /Hazin hazin a¤lasam, Irgay emey emne?/Sallanm›yor da ne? Arman›m ugar kifli cok. Köp cigitter c›y›l›p,/Çok yi¤itler toplan›p, /fiikâyetimi duyacak kimse yok” fi›r›ldan ayt›flsa/fi›r›ldan söyleseler (Bektenov, 1993, s.68-69) C›rgal emey emne?/Zevk de¤il de ne?” (Akmataliyev, 2002:49) K›rg›z Türklerinin çocuk folklorun- Çobanlar›n ifl ve hayat flartlar›n›n da da, özellikle hayvanc›l›kla ilgili tür- a¤›rl›¤›ndan flikayetleri, K›rg›z Türkle- külerin yayg›n bir flekilde yer ald›¤› gö- rinde “arman ›r›” olarak adland›r›lan ve rülmektedir. Bunlara “Taylak/Deve Yav- insanlar›n hayat flartlar›ndan flikâyetle- rusu”, “Bizdin Koy/Bizim Koyun”, rini, arzular›n› ve ulaflamad›klar› hedef- “Töl/Döl”, “Torpogum/Tosunum”, “Ula- lerini iflleyen baflka bir ›r türünün içinde g›m/O¤la¤›m”, “Kara Ulak/Kara O¤lak” de yer almaktad›r. Bunlara bir örnek ve- gibi çocuk türküleri örnek verilebilir recek olursak: (Akmataliyev, 1998:46-53). Bunlardan “Töl/Döl” türküsünü de¤erlendirecek Koyçu boldum bafl›nan, /Koyun çoban› oldum bafl›ndan, olursak: Korduktu tartt›m çafl›mdan. /Horluk çektim gençli¤imden. Bizdin mallar töldödü, Çokoyum buttan suurulup, /Bizim hayvanlar›m›z döl verdi, /Ayakkab›m aya¤›mdan s›yr›l›p, Ayran cuurat köldödü, Çor boldu taman tuurulup. /Ayran-yo¤urt bollaflt›, /Nas›r oldu taban›m çatlay›p. Cazdoodon köçüp ayl›b›z, Çoy-çoylop cürüp ölömbü, /Yayladan göçüp köyümüz, /Topallaya topallaya öleyim mi, Kök kolottu ördödü. Çokudan bir kün buulugup? /Yeflil vadiye ç›kt›. /Da¤ s›rt›nda bir gün düflüp? Kök ala maydan kök fliber Çar›g›m buttan suurulup, /Yeflil alacal› may›sta delice bu¤day /Çar›¤›m aya¤›mdan s›yr›l›p, Caykal›p östü tolgonu. Çarçad›m taman tuurulup. /Her yeri kaplad›. /Hâlsizlefltim taban›m yar›l›p. Kök fliberdin üstünö Çoy-çoylop cürüp ölömbü, /Delice bu¤day›n üstüne / Topallaya topallaya öleyim mi Ayl›b›z bar›p kongonu. Çokudan bir kün buulugup? /Köyümüz var›p kondu. Da¤ s›rt›nda bir gün düflüp? Bayçeçekey gül caynap Eflikke catsam, eçki kap›r tebeleyt, /Kardelenler kaynafl›p /Kap›ya yatsam kâfir keçi çi¤ner. Cay›p ç›kt›k too cakka. Üygö catsam, baybiçe kap›r cemeleyt. /Yay›p ç›kt›k da¤ taraf›na. /Evde yatsam kâfir han›m azarlar. Kozulard› biz aydap, Tezek ter dep kap beret, /Kuzular› sürüp, /Tezek topla diye çuval verir, Sabada k›m›z kürüldöp, Üygö kirsem, kösöö menen tap beret. /Tulumda k›m›z gürüldeyip, /Eve girsem gelberi18 ile vurur Bas›p kirip üylörgö, Eflikke catsam kuruflup, /Yürüyüp girerek evlere, /Kap›ya yatsam k›vr›l›p, Cetimifl seksen cafltag›, /Yetmifl-seksen yafl›ndaki,

http://www.millifolklor.com 69 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Ab›flkalar kürsüldöp. ye kadar, çiftçinin emek-yemek safhas›- /‹htiyarlar gürlemifl. n› dile getirir mahiyettedir. Talaa tolgon bald›rkan, /Bozk›r› dolduran bald›ran, “D›ykan degen can›bar,/Çifçi denilen canl›, Betege, fl›bak, c›lt›rkan. Kofl ögüzün baylagan,/Çifte öküz ba¤lam›fl. /Ayr›k otu, k›r pelini, süpürge otu. fiam›yan›n flaylagan,/fiam›yan›21 seçmifl, Toonun betin karasak Cazga maal bolgondo,/‹lkbahar yaklaflt›¤›nda, /Da¤ yamac›na baksak Buurusunun bukturgan,/Saban›n› sürmüfl. Karagat, ›flk›n, büldürgön. Tifli cerge sukturgan./Diflini topra¤a sokturmufl. /Frenk üzümü, ›flk›n, bö¤ürtlen. Kara cerdi kañtargan,/Kara yeri aktarm›fl, Bul car›kt›k cemiflter Töbödön oroo kazd›rgan,Tepeden çukur kazd›rm›fl, /Bu sevgili yemifller Uuçtap buuday çaçt›rgan./Avuçlay›p bu¤day saçt›rm›fl. Cafl baldar› küldürgön. Bazardan ketmen ald›r›p,/Pazardan kazma ald›r›p /Küçük çocuklar› güldürmüfl. Ar›ktar›n çapt›rgan”/Arklar› açt›rm›fl” Çabak urduk suusuna (Akmataliyev, 2002:52) /Atlad›k suyuna Baldar›n ›z›-çuusuna, m›sralar›nda çiftçinin ekin ekme ifli dile /Çocuklar›n gürültü-pat›rt›s›na, getirilmektedir. Bu m›sralarda zahmetli Kulak t›nat t›n›ms›z. iflin safhalar› birer birer sayl›rken ekin /Kulaklar ç›nlar, aral›ks›z. Orompoy menen flabiyat biçme ile ilgili olarak söylenen; /Orompoy19 ile ebe Cag›fltuu eken baldarga. “Bol, cigitter bolgula,/Tez yi¤itler, tez olun, /Hofl imifl çocuklara. Or cigitter, orgula./Biçin yi¤itler, biçin. Cayd›n künkü tabiyat, Çal orogum, çalg›n›ñ,/Çal ora¤›m, çal, /Yaz gününün tabiat›nda Arpa buuday tafltabay,/Arpa bu¤day b›rakmadan, Suu m›lt›k at›p oynoduk. Booga baylap salg›n›ñ/Demet yap›p koyun” /Su tabancas›yla vurup oynad›k. (Akmataliyev, 2002:52) Ag›p catkan suulardan fleklindeki türküde ise, hasat zaman›n›n /Akar sulardan coflkusu hissedilmektedir. Çiftçi için Bal›k karmap oynoduk. /Bal›k tutup oynad›k. bundan sonra harman safhas› bafllar. C›rgap cedik kuruttu, “K›rman” olarak telaffuz edilen harman- 20 /Afiyetle yedik kurutu da “harman almak, düven sürmek” K›r- Kozulard› kaytarbay /Kuzular› gütmeyip g›z Türkçesinde “temin bast›ruu”dur. Bu Cam›ratkan baldard›, ifl s›ras›nda da harman›n çabucak gel- /Toplayan çocuklar› mesi dile¤ini ifade eden “Op Mayda” tür- Colotposton üyünö /Yanaflt›rmay›p evine küsü söylenir: Ata-enesi kuruttu. /Anas›-babas› kuruttu.” “Oroy-oroy, op mayda, (Akmataliyev, 1998:49) /Biç, biç hop-mayda22, Bu örne¤i de¤erlendirdi¤imizde, bir Oroo tolsun, op mayda. /Ambar dolsun hop-mayda. çocuk türküsü olmas›na ra¤men, çoban- K›rça k›rça baskan›n, lar›n hayat›nda yer alan birçok bitki is- /K›rç k›rç bast›¤›n, minin çocuk türkülerine kadar girdi¤i, K›rman tolsun, op mayda /Harman dolsun hop-mayda.” dolay›s›yla hayat›n ve mekan›n bu tür- külere bütün netli¤i ile yans›t›ld›¤› gö- Mayda bassañ, canga payda, rülmektedir. /Küçük küçük bassan, cana fayda, Talkandar› bizge payda. K›rg›z Türklerinin “d›ykanç›l›k” /Hububat› bize fayda. olarak adland›rd›¤› “çiftçilik”le ilgili tür- Topondoru sizge payda, küler de oldukça çok say›da ve efl-metin- /Kepekleri size fayda, Op mayda, mayda-mayda leri meydana gelmifl durumdad›r. Bu /Hop mayda, mayda-mayda” türküler ekin ekmekten ekmek piflirme- (Bektenov, 1993:41)

70 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Bu m›sralarda, çift sürdü¤ü hayva- Ar›g›ñ kenen çab›lat,/Ar›¤› genifl kaz›l›r, n› ile kader birli¤i yapm›fl olan çiftçinin, Korukçuñ arb›n tab›lat,/Çitin iyi bulunur, Tilegim cön,/Dile¤im sade, hayvan›na seslenifli yer almaktad›r. Ön, ürönüm, ön!Büyü tohumum, büyü! “Mayda” bereket için kullan›lan bir keli- Bereke bek baylas›n/Bereketi bol olsun. medir. Berdik Babad›ykanga/Verdik Babad›ykan’a Biriñ mindep çaylas›n/Birini bin etsin”. Bu türkünün (Cusupov, 1993:515) “Mayda-mayda, map-mayda, gibi ›rlar›n, Bakfl› dualar›ndaki: /Mayda-mayda, map-mayda, Maydalas›n att› ayda “Bir talabim pulardin! Töngmekçige bir bolgan /Ufalas›n, at› sür.” /Bir iste¤im bunlardan!Dümbelekçiye pîr olan (Akmataliyev, 2002:55) Hazreti Kambar paygambar! Sizdin medet tileymen, fleklinde nakarat k›sm›n›n ve /Hazreti Kamber Peygamber! Sizden medet diliyo- rum. “K›rça k›rça baskan›n, Rencige flifa tileymen. Dihkançiga pir bolgan /K›rç k›rç bast›¤›n, /Hastalara flifa diliyorum. Çiftçilere pîr olan K›rman tolsun, op mayda. Hazreti h›z›r atadur, sizdin medet tileymen /Harman dolsun, hop-mayda. / Hazreti H›z›r atad›r, sizden medet diliyorum. K›rmanç›n›n balas› ...... ” /Harmanc›n›n balas› (‹nan, 1986:122-124) Nanga toysun op mayda. sözleriye benzerli¤i aç›kt›r. /Ekme¤e doysun hop mayda.” (Akmataliyev, 2002:55) Bu ayt›m›n son m›sralar›nda, eki- “Oroy-oroy baskan›ñ len tohumun, çiftçilerin hâmi ruhu olan /Kese kese bast›¤›n D›ykanbaba’ya emanet edilmesi, bugün Oroo tolsun op mayda. /Ambara dolsun hop mayda. Anadolu’da gördü¤ümüz “benim elim de- Orokçunun balas› ¤il, Fatma Anam›z›n eli”, yahut da çocu- /Orakç›n›n balas› ¤u yaflamayan ailelerin bir türbeye gide- Nanga toysun op mayda. /Ekme¤e doysun hop mayda.” rek çocuklar›n› buraya verdiklerini söy- (Akmataliyev, 2002:55) ledikten sonra, çocuklara “Sat›lm›fl, Sa- fleklinde as›l bentlerin efl-metinleri de t›” gibi isimler vermeleri ile fonksiyonel bulunmaktad›r. Ancak türkünün tama- bir paralellik göstermektedir. m› bugüne gelememifl, unutulmufltur. Bugün, tar›mda makineleflme sonu- Ekin ekme s›ras›nda söylenen; cu, bu tür türküler hemen hemen hiç kalmam›flt›r. M›na septim uuçtap:/‹flte serptim avuçlay›p: C›luv cerden konufl tap./Konaklamaya ›l›k yer bul. K›rg›z Türkleri aras›nda, yine ço- Bu -cetim-cesirge,/Bu, yetime-dula, ban türküleri kadar yayg›n olmamakla Munusu –kar›p-miskinge./Bu, garibe-zavall›ya. birlikte, yün iflleme, kilim-keçe dokuma, Bu –aç-ar›kka,/Bu, aça-ar›¤a, Munusu –als›k kar›pka./Bu, fakir garibe. ip e¤irme, deri sepileme ve giyim eflyas› Bular› kurt-kumurskaga,/Bunlar, kurda, kar›ncaya, dikme, demircilik, de¤irmencilik gibi za- Munusu –suramç›ga,/Bu, toplay›c›ya, naat ve mesleklerle ba¤lant›l› olarak A bul –tilemçige./Bu, dilenciye. Bular› –salamç›ga./Bu ziyaretçiye. söylenen türküler de mevcuttur. Bunlar- Kalgandar›/Kalanlar› dan “Ton Ç›k” türküsü, giyim eflyas› dik- Sizge, bizge, maga./Size, bize, bana. mek üzere deri sepilmeyi dile getiren bir Babad›ykan coldoflum,/Babad›ykan yoldafl›m, Bard›k iflti oñdosun./Bütün ifli onars›n. türküdür: Car bolup c›loosun./Dost olup esirgesin. Emi b›yag›n men bilemin; “Ak toktumdun terisin,/Beyaz toklumun derisini /fiimdi bu yan›n› ben bilirim; Aflatk›s›n keltirdim,/Mayaland›rd›m, Sugat›ñ öksü bolbosun,/Sulamas› zay›f olmas›n, Abdan iyip cetkirdim,/‹yice sepiledim, Öñgöndö aram çöp koybosmun. K›tk›l k›lbay özüñdü,/Sertlefltirmeyip onu, /Büyüdü¤ünde kötü ot koymam. Aflatk›ñd› kand›rd›m,/Mayas›na doyurdum,

http://www.millifolklor.com 71 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Tap menen tüzüñ sald›rd›m./Is›tarak düzlettim. ‹fl türkülerinin yap›sal analizi: Ç›k, terim, ton tonuma,/Yay›l, derim, elbiseme, Türkülerin büyük bir k›sm› belli bir Kald›r-kuldur etpesin,/Kald›r-kuldur etmesin, Tüflö kalg›n conuma./Düflüver s›rt›ma. naz›m birimi ile söylenmemifltir. Birkaç ‹ylebesem maa caz›k,/Sepilemesem bana yaz›k, örnek dörtlük naz›m birimi ile kurul- K›ld›rasañ saa caz›k./Tak›rdarsan sana yaz›k. mufltur. Genel olarak K›rg›z geleneksel Ton ç›k…Ton ç›k…./Kürk yay›l...Kürk yay›l....” (Akmataliyev, 2002:57) fliirinde hakim olarak gördü¤ümüz m›s- Bu türkünün “‹ylebesem maa ca- ra anlay›fl› örneklerimizde de yayg›nd›r. z›k,/K›ld›rasañ saa caz›k” m›sralar›, bir Bazan cümleler iki-üç m›srada, bazan baflka türkü türü olan sihirsel mahiyetli da daha fazla m›srada tamamlanmakta- türkülerde de, hayvan sahibinin, anas› d›r. ölen yavruyu bir baflka hayvana al›flt›- Birkaç örnekte m›srada yer alan bir r›rken söyledi¤i “Telibesem, maa ca- kelime de¤iflikli¤i ile dörtlük tekrar› gö- z›k,Telinbese, saa caz›k /Al›flt›rmasam rülmektedir: bana yaz›k,Al›flmazsa sana yaz›k” (Bek- “K›rça k›rça baskan›n, tenov, 1993:45) kal›p sözlerinin, türküle- K›rman tolsun, op mayda rin fonksiyonel özelli¤ini yans›tan bir K›rmanç›n›n balas› baflka efl-metnidir. Nanga toysun op mayda “Car-/yar-; ö¤üt-“ fiil kökünden tü- remifl bir isim olan “carg›lçak” yani el “Oroy-oroy baskan›ñ de¤irmeni, Anadolu’da oldu¤u gibi, özel- Oroo tolsun op mayda likle göçebe yaflayan K›rg›z Türklerinin Orokçunun balas› hayat›nda, büyük de¤irmenlerin görevi- Nanga toysun op mayda. ni üstlenen ev aletleridir. Bunlar›n kul- Hece ölçüsünün en çok 7’li ve 8‘li lan›m› s›ras›nda söylenen türkülerden kal›plar› kullan›lm›flt›r. Bir çocuk türkü- biri: sü olan “Töl” isimli örne¤imizdeki gibi, bu iki kal›b›n kar›fl›k olarak kullan›ld›¤› “Carg›lçag›m tegeren,/ Elde¤irmenim dön, örnekler de vard›r. “Karagul Botom”, Mayda tart›p aflt›kt›,/Ufak çekip hububat›, “Bekbekey” türküsünün baz› varyantlar› Tolturup ber baflt›kt›./Dolduruver torbay›. Döötü pirim, koldoy kör,/Döötü Pirim, kollayagör, ve ekin ekme ile ile ilgili türkülerde ol- Carg›lçag›m s›nbas›n,/Elde¤irmenim k›r›lmas›n, du¤u gibi, hece ölçüsünün düzenli flekil- Ar iflimdi oñdoy kör./Her iflimi onaragör. de kullan›lmad›¤› örnekler de yayg›nd›r. Temir-taflt›n eesi,/Demirin-tafl›n sahibi, Tekeberdi k›lbaym›n,/Kibir göstermem, “Karagul Botom” ›r› gibi örnekler- K›lgan bolsom tekeber/Kibir gösterirsem de, her m›sra sonunda “botom” kelimesi- Bir günü ç›gar keesi /Bir gün ç›kar ac›s›” nin tekrar› ile kelime redifi yap›larak (Akmataliyev, 2002:58 ses zenginli¤i sa¤lanmaktad›r. Ayn› fle- fleklindedir. Burada da bir baflka hâmi kilde m›sra sonlar›nda yer alan “e-e-e-y” ruhun ad›n›n geçti¤i görülmektedir. “Dö- gibi tekrarlar da ayn› fonksiyondad›r. ötü” K›rg›z inançlar›nda demircilerin, Örnek türkülerde düzenli nakarat- de¤irmencilerin; demir ve taflla u¤raflan lar yer almamakta, bu yönleri ile Anado- kiflilerin pîri olan Hz. Davut’tur. Meslek lu’daki türkülerden yap›sal bak›mdan erbab› olarak insan›n daima alçakgönül- büyük ölçüde ayr›lmaktad›r. lü davranmas› da, bu türkünün insanla- Ses-ahenk unsuru olarak bu türkü- ra vermek istedi¤i mesaj› yans›tmakta- lerin m›sra bafl› kafiyelerinin zenginli¤i d›r. dikkat çekicidir:

72 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Uugumdun uçu dolono, 15 Korgoflun: Aconitum napellus; Türkiye’de Uuru da börü colobo. yetiflmeyen, zehirli bir bitki. Ayn› aileden olan di¤er türler Anadolu’da "kaplan bo¤an/it bo¤an/kurt Uuru bir kelse ufltayb›z, bo¤an/kurt otu/bo¤an otu/" ad›yla bilinmektedir. Bafl›n bir ayra mufltayb›z. 16 Beykasam: Boyuna çizgili, ipekli kumafl 17 Konok: Türkiye’de "‹talyan dar›s›" olarak bilinen m›s›r çeflidi. Koroomdun uçu taman col, 18 Gelberi: F›r›nc›lar›n f›r›ndaki atefli düzelt- Kaytargan koroom aman bol. mek için kulland›¤› uzun s›r›k 19 K›z-kelin koroo küzötkön, Orompoy: Tek ayak üzerinde z›playarak yap›lan kovalamaca oyunu ‹lgerten kalgan salt oflol. 20 Kurut: Suyu s›k›lm›fl ve kurutulmufl kesik- ‹lk dörtlükte m›sra bafllar›nda “u”, ten (ya¤s›z peynir çeflidi) yap›lan, cay-kurut, may- seslerinin, ikinci dörtlükte de “k” sesleri- kurut ve ecigey-kurut diye türleri olan yiyecek (Üy Tiriçiliginin K›skaça Ensiklopediyas›, 1989:166) nin tekrar›, m›sra bafl› ses tekrarlar›na 21 fiam›yan: Boyunduru¤un "ç›rp›, flifl" denilen iki örnektir. Hemen hemen bütün türkü- bir parças› 22 lerde bu ahenk unsurundan faydalan›l- Mayda: Ufak d›¤› görülmektedir. KAYNAKLAR Bata bafl› d›ñ-d›ñ, AKMATAL‹YEV, Abd›ldacan, A. Caynako- Mald› bersin miñ-miñ. va, ‹. Cumabayev, B. Kebekova, R. K›d›rbaye- C›lk› bersen ala ber, va, K. K›rbaflev, S. Musayev (2002), K›rg›z Ada- biyat›n›n Tar›x› 1, Biflkek, 2002. Ot cakalay bala ber. AKMATAL‹YEV, Abd›ldacan, G.Orozova Cüytörünö töö ber, (1998), Baldar Folkloru, El Adabiyat› Serisinin 20. Cüktöp al›p cürö ber. Cildi, fiam Yay., Biflkek. ALAGUfiOV, Balbay (1986), Ala-Too Poet, Saar›na biye ber, Biflkek, 1986. Saagan say›n iye ber. ARAT, Reflit Rahmeti (1979), Kutadgu Bi- gibi örneklerde de “a, ö, c, b, p, r, s” ses- lig ‹ndeks, ‹stanbul, Türk Kültürünü Araflt›rma Enstitüsü Yay:47. lerinin m›sra içinde de ses ses zenginli¤i BEKTENOV, Z., T. BAYC‹YEV (1993), K›r- sa¤lad›¤› görülmektedir. g›z Adabiyat›, Mektep Neflriyat›, Biflkek. M›sra sonlar›nda yar›m kafiyeden CUSUPOV, Kenefl (1993) K›rg›zdar I, K›r- g›zstan Yay., Biflkek. zengin kafiyeye, kafiye+redif örneklerin- ELÇ‹N, fiükrü (1981) Halk Edebiyat›na den sadece redif ile kurulan örneklere Girifl, Ankara, Kültür Bakanl›¤› Yay:365. kadar m›sra sonu ahenk unsurlar›n›n ‹NAN, Abdülkadir (1986), Tarihte ve Bu- gün fiamanizm, TTK Yay., Ankara. hemen her çeflidi uygulanmaktad›r. KANGELD‹YEV, N., V.N. fineydman (1989), Bizdin Adabiyat, Mektep Yay., Frunze. NOTLAR Üy Tiriçiliginin K›skaça Ensiklopediyas› 1 Ürön: Tohum (1989), Frunze. 2 K›rman: Harman O⁄UZ, M. Öcal, S. Kas›mo¤lu (2005), Tür- 3 Torpok: ‹ki yafl›na basm›fl tosun kiye’de 2005 Y›l›nda Yaflayan geleneksel Kutla- 4 Kulun: Süt emen tay malar, Gazi Üniversitesi THBMER Yay., Ankara. 5 Ulak: O¤lak 6 Kozu: Kuzu 7 Boto: Deve yavrusu 8 Koyçu: Koyun çoban› 9 Ton: Kürk, elbise 10 Teri: Deri 11 Carg›lçak: El de¤irmeni 12 Cer kepe: Toprak kaz›larak yap›lan oda. 13 Boto: Deve yavrusu anlam›nda kullan›lan bir kelimedir ve Anadolu’da "kuzum" fleklindeki kul- lan›l›fl ile ayn› özelliktedir. 14 Keñ-Kol: K›rg›zistan’da yer ismi.

http://www.millifolklor.com 73 MANASÇILIK VE KADIN MANASÇILAR

Manasizm and Women Manasians

Cemile KINACI*

ÖZET K›rg›z Türkleri çok zengin bir sözlü gelene¤e sahiptirler. Bu zengin sözlü gelene¤in büyük bir bölümü- nü, destanlar meydana getirmektedir. K›rg›z Türklerinin en önemli destanlar›ndan birisi ise Manas destan›- d›r. Manas destan›, dünyan›n en uzun destanlar› aras›nda yer almaktad›r. Bu destan, K›rg›z Türkleri için çok büyük bir önem arz eder. Bu sebeple onu icra etmek bafll› bafl›na bir meslek olarak kabul edilir. Destan›, Manasç› ad› verilen kifliler icra etmektedir. Destan, genellikle erkek Manasç›lar taraf›ndan icra edilir. Ancak zaman zaman kad›n Manasç›lar da destan› icra etmifllerdir. Kad›n Manasç›lar›n bu mesle¤i yapmas› çok da kolay olmam›flt›r. Kad›n Manasç›lar, Manasç› olma yolunda pek çok s›k›nt› çekmifllerdir. Anahtar Kelimeler K›rg›z Türkleri, Manas Destan›, Kad›n Manasç› ABSTRACT Kirghiz Turks have prosperous oral tradition. The epics take great place in this tradition. Manas epic which is one of the longest epic of the world is very important for Kirghiz Turks. Therefore, performing this epic is accepted as a profession. The epic is mostly performed by mencalled Manasians. But sometimes women tried to be Manasians too though it was not easy for them. Key Words Kirghiz Turks, The Manas Epic, Women Manasians.

K›rg›zlar aras›nda Manas destan›n› Manasç›lar, olaylar›n ak›fl›n›, kah- okumay› meslek haline getirmifl olan ki- ramanlar›n karakter özelliklerini, des- flilere “Manasç›” denmektedir. K›rg›z tanda geçen yer, su, co¤rafya adlar›n› ve Adabiyat› Terimder Sözdügü’nde1 Ma- topluluklar›n boy isimlerini ezbere bilir- nasç›; ”Büyük destan Manas’› yaratan, ler. Her Manasç› bildiklerini tekrar yo- gelifltiren, halk aras›ndan ç›kan kabili- rumlar ve yeni bir ses, ahenk, hareket yetli insan” fleklinde tarif edilmifltir. ve mimiklerle insanlara aktar›r. Gelene- Manasç› unvan›n› alm›fl olan bir ¤e göre, her Manasç› bu mesle¤e haz›rla- kimse, Manas destan›nda geçen ve nesil- n›rken metinle beraber bestesini, hare- den nesile aktar›lan ortak olaylar› koru- ket ve mimiklerini de ö¤renir. Bu konu- yarak gelene¤e ba¤l› kal›r. Ayr›ca Ma- da di¤er Manasç›lardan yararlan›r. Ma- nasç›, kendi yarat›c›l›k yetene¤ini kulla- nas destan›n›n varyantlar› kadar beste- narak destana yeni unsurlar katar, des- leri de çeflitlidir. Bestelerin birbirinden tan› zenginlefltirir. Bu de¤ifliklikler so- farkl› yönleri, ait oldu¤u Manasç›y› ta- nucunda yarat›c›l›¤› kuvvetli olan Ma- n›tmaya yarar. Bir sanat eseri, nas›l nasç›lar, Manas destan›n›n yeni bir var- kendisini yaratan sanatç›n›n özellikleri- yant›n› meydana getirirler. Bundan do- ni aksettirirse, Manas destan›n›n her lay›, Manas destan›n›n her varyant›nda varyant› da söylendi¤i devrin siyasî du- onu söyleyen Manasç›n›n dünya görüflü, rumunu, dinleyicilerin beklentilerini üslûbu, sanat anlay›fl› görülmektedir. yans›t›r ve Manasç›n›n siyasî bak›fl aç›-

* Gazi Üniversitesi, Ça¤dafl Türk Lehçeleri ve Edebiyat› Bölümü Araflt›rma Görevlisi.

74 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 s›, sanat kabiliyeti burada görülür. Ma- ne yak›flan bir flekilde bu büyük destan› nasç› bunlarla birlikte yaflad›¤› yerin di- gelecek nesillere aktarm›fllard›r. Ekim yalektik özelliklerini, örf-âdetini, yeni ihtilâlinden sonra kad›nlara verilen co¤rafî terimlerini söyledi¤i destana so- haklar ve kad›nlarla erkeklerin eflit ka- kar.2 bul edilmesiyle kad›nlar da halk önünde KADIN MANASÇILAR Manas okuma imkân›n› elde etmifllerdir. Ekim ihtilâline kadar, kad›nlar›n fiimdi, kad›nlar da her türlü yar›flmaya, halk önünde “Manas” söyleyip söyleme- toplant›ya, müsabakaya gelene¤e uygun dikleri konusunda net bir bilgi bulun- olarak kat›labilmektedir. Kad›nlar ara- mamaktad›r. Ancak, destanda faal bir s›ndan Seydene Moldoke K›z›, Ç›ñ›g› görünümde olan kad›n, onu icra konu- Manasç›l›¤a kadar yükselmeyi baflar- sunda da üzerine düflen vazifeyi yapm›fl- m›flt›r.3 t›r. K›rg›zlar aras›nda en çok tan›nan Halk aras›ndaki rivayette, Manas ve ad› kaynaklarda da geçen üç önemli öldü¤ünde efli Kan›key’in söyledi¤i a¤›t›, kad›n Manasç›, Al›yman Musa K›z›, Sey- zaman içerisinde destanc› flairlerin ge- de Deydi K›z› ve Seydene Moldoke K›- lifltirip hacimli bir eser haline getirdik- z›’d›r. leri söylenir. Gerçekten de Manasç›lar›n ALIYMAN MUSA KIZI varyantlar›nda Kan›key’in söyledi¤i a¤›t 1912 y›l›nda Afganistan’›n Pamir yer al›r. Muhtar Avezov “Manas” desta- bölgesinde do¤du. Manasç›d›r. Tacik n›n›n geliflmesinde bu a¤›t›n çok önemli Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Toolu- bir yer tuttu¤unu bildirir. Destanda göz Badakflan otonom vilâyetinin Murgab kamaflt›ran tarihî olaylar, destandaki bölgesindeki Rañ-Köl köyünde yaflad›. kimselerin hayat hikâyeleri, destanda Manas söylemeyi, babas› Musa Cumao¤- yer alan kahramanlar›n a¤z›ndan akta- lu’ndan ö¤rendi¤ini bildirmifltir. Musa r›l›r. Bu gün de bu durumu destanda ömrü boyunca Afganistan’›n Pamir böl- gözlemek mümkündür. Mesela, Manas gesinde yaflam›flt›r. Buna göre, Pamir ile evlendi¤i günden itibaren flahit oldu- bölgesinde yaflayan K›rg›zlar taraf›ndan ¤u olaylar› Kan›key, o¤lu Semetey’e mo- da Manas destan›n›n bilindi¤i aç›kt›r. nolog fleklinde bafltan sona destan ola- Al›yman Musa K›z›, Manas destan›- rak aktar›r. Kan›key, Manas’›n kahra- n› nesir ile nazm› kar›flt›rarak söylemifl- manl›klar›n› gerek a¤›t fleklinde, gerek- tir. Al›yman’dan Manas’›n do¤umunu, se destan fleklinde söyleyip destana kat- çocuklu¤unu, fiooruk’un k›z› Nak›lay ile k›s›n› yapar. evleniflini, Manas’›n Kazak han› Almam- Ulu Manasç› Sayakbay Karalao¤- bet‘in at sürüsüne sald›r›fl›n›, Akçimgen lu’nun ilk üstad› da büyükannesi Dak›fl adl› yerde ikisinin yüzleflmesini ve Ma- olmufltur. Dak›fl, halk eserlerinin ve Ma- nas’›n yaralanmas›n› anlatan epizotlar nas destan›n›n tad›n› gelece¤in Manas- derlenmifltir. Al›yman Musa K›z› “Aksat- ç›s› olan, küçük torununa tatt›rm›flt›r. k›n menen Kulmurza” destan›n› da gü- Dak›fl, Suranç› ve di¤er Manasç›lardan zel okurmufl.4 duydu¤u, Manas’›n ak›lda kalan k›s›m- SEYDE DEYD‹ KIZI lar›n› torununa ö¤retmifltir. Burada da 1881 y›l›nda Namangan kazas›, Ba- görüldü¤ü gibi, Manas’›n halk içinde ya- g›fl nahiyesi Campa-Sald› köyünde do¤- flay›p geliflmesine kad›nlar da her za- du ve 1946 y›l›nda vefat etti. Manasç›- man büyük emek vermifl, erkek Manas- d›r. Soruv uru¤undand›r. Babas› Aks›, ç›lar gibi yayg›n bir flekilde halk önüne Arpa’da meflhur bir hatip ve sanatkâr ç›k›p Manas okumasalar bile kendileri- bir kimsedir. Seyde fl›mar›k büyümüfl-

http://www.millifolklor.com 75 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 tür. Genç yafl›ndan itibaren erkek gibi rar verir, onun bütün ailesine, akrabala- giyinmeyi, ata binmeyi severdi. Babas› r›na, komflular›na da zarar verir.” diye- da onu baflkalar›na “Bu benim Seyit o¤- rek onu korkuturlar. Sabretmesini söyle- lum” diyerek tan›t›rd›. Deydi’nin mecli- yen fleyh, Seyde’ye halk içinde Manas sine Kad›raal› Manasç› s›k s›k gelip okumayaca¤›na yemin ettirir. Fakat Mnas, Semetey, Seytek söylerdi. Daha Seyde, evde hiç kimse olmad›¤› zaman, sonralar› N›yazaal›, Ceñicok, Toktogul bahçe kap›s›n› s›k›ca kapat›p torunu da Deydi’nin meclisine gelmifltir. Sey- Kalmurat’› gözcü koyarak akflama kadar de’nin babas› da onlar›n meclisine gitti- veya geceye kadar Manas söylermifl. ¤inde k›z›n› da yan›nda götürmüfltür. Kalmurat R›skulo¤lu ‘nun söyledi¤ine Sonra Dokuz-Toro, Cumgal, Koçkor, Göl göre Seyde, Manas, Semetey, Seytek, bazen Taflkent, Türkistan, Sayravun, Kenen, Al›msar›k destanlar›n› iyi söyler- Semerkant, Karakalpakistan taraflar›na mifl. Seyde Deydi K›z›’ndan üç forma ha- gitti¤inde de Seyde’yi beraberinde götür- linde “Manas’›n Fergana’ya fiehir Kur- müfltür. Gitti¤i yerlerde Seyde’nin de durmas›” adl› bölüm de derlenmifltir. 5 Manas okumas›na izin vermifltir. Böyle- SEYDENE MOLDOKE KIZI ce halk aras›nda Seyde’nin kabiliyeti 1922 y›l›nda Ketmen-Töbö bölgesin- fark edilmeye bafllam›flt›r. Fakat bu de, Kötörmö köyünde do¤du. Semetey- uzun sürmemifltir. Seyde on iki yafl›na ci’dir. Köydeki yedi y›ll›k okulu bitirmifl- girdi¤inde üstündeki erkek elbiselerini tir. Seydene çok genç yafl›ndan itibaren ç›kar›p k›z elbiselerini giydirmifllerdir. fliirle iç içe olmufl ve zaman› geldi¤inde Çünkü ona dünür gelenler olmufltur. irticalen fliir okumaya bafllam›flt›r. Halk Seyde on befl yafl›n› doldurdu¤unda aras›nda, Seydene’nin genç yafl›nda evlenir. Seyde’nin dindar kaynana ve Atay Ogambayev ile at›flma yapt›¤› söy- kaynatas› ona “fleytan› var” diye kötü lenmektedir. Seydene, Semetey okuma- muamele edip, bask› yapmaya karar ve- s›n› di¤er Manasç›lar gibi rüya görmesi- rirler. fi›mar›k büyüyen Seyde’ye, bu ne ba¤lar. Onun rüyas›na büyük flair muamele çok a¤›r gelir ve “bu hapisha- Toktogul girerek “Manas söyle!” der, neden” kurtulmay› çok ister. Bunu bilen Seydene “Kurban olay›m Toko! Kad›n- kocas›n›n ailesi, Seyde’ye zehir verip sam nas›l söyleyebilirim ?” diyerek ka- onu öldürmek ister ve yeme¤ine zehir bul etmez. Çok geçmeden Seydene a¤›r katar. Seyde bu durumu geç fark eder. bir flekilde hastalan›r, rüyas›na Semetey Zehrin yar›s›n› içer, ”öldü” diyerek evde tekrar girip destan› söylemesini ister. O yaln›z b›rakt›klar› Seyde kaç›p kurtulur. dönemde Seydene’nin çocu¤u ölür. Sey- Babas›n›n yan›nda uzun süre hasta ya- dene bunu, destan› söylemedi¤i için rü- tar. Daha sonra irticalci ozan Ustacoldofl yas›na giren kahramanlar›n (Semetey Üçkempiro¤lu ile evlenir. ‹rticalci ozan vd.) ruhlar›n›n cezaland›rmas› olarak ile Manasç› ayn› evde yaflay›p birbirleri- kabul eder ve yaln›z kald›¤›nda, ço¤un- nin yarat›c›l›klar›ndan etkilenir, birbir- lukla geceleyin kendi kendine Seme- lerinden çok fley ö¤renirler. Onlar›n evi tey’in epizotlar›ndan okumaya bafllar. Miñcaflar-Çanaç nehrinin k›y›s›ndad›r. Zamanla ustalafl›p iyi bir söyleyifle ulafl- Kocas› Ustacoldofl’un atalar› burada hep t›¤›nda, komflu kad›nlar› evine ça¤›r›p istasyon bekçili¤i yapm›fllard›r ve Usta- onlara destan okur. Bu durumu ö¤renen coldafl da bu iflle u¤raflmaktad›r. Zaman kaynatas› “Manas’› kad›nlar söyleye- zaman onlar›n evine gelen, Seyde’nin mez” diyerek Seydene’nin destan› söyle- Manas okudu¤unu gören din adamlar› mesine fliddetle karfl› ç›karak onu bu ifli “… kad›n Manas okursa, ona ruhlar za- yapmaktan men eder. Fakat halk ara-

76 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 s›nda Semetey’i okumay› sab›rs›zl›kla s› ile birleflip ortaya ç›kt›¤› aç›kt›r. Sey- bekleyen Seydene evinden kaçarak, hal- dene’nin varyant›n›n kitap ile yak›nl›¤› k›n kalabal›k bir flekilde kat›ld›¤› büyük ço¤unlukla konu kuruluflu bak›m›ndan- bir bayramda, bayrama gelen yafll›lara d›r. Fakat, iç güzelli¤i, muhtevas›, farkl› gider ve onlar›n izniyle ilk defa büyük epizotlar›, motifleri bak›m›ndan pek çok bir kalabal›¤›n karfl›s›nda hünerini ser- farkl›l›¤a sahip. Konunun kuruluflu bü- giler. Onun Semetey söyleyiflini be¤enen tünüyle kitap ile benzerlik göstermez. yafll›lar, ona hay›r dua ederler. O gün- Farkl› epizotlar da bilinen varyantlar›n den itibaren ailesinin engellemeleri sona hiç birine benzemeyen bir özelli¤e sahip. erer, Semetey’i okur. Pek çok varyantta Semetey öldükten Destan› daha baflar›l› okumak için sonra, K›yas Ayçürök’ü zorla kaç›rarak birkaç defa Talas’a gider, Manas desta- evlenir ve Seytek onun yan›nda do¤ar. n›yla ba¤lant›l› destanî yer-su kültünü O, on iki yafl›nda iken K›rg›zlara Kanço- bütünüyle gezip, gözleriyle görür. 1960’l› ro hanl›k yapar. Kan›key, Bakay, Külço- y›llar›n ortas›nda Frunze (Biflkek) flehri- ro hizmetkâr olarak yaflarlar. Seyde- ne gidip halk flairi Al›mkul Üsönbayev’in ne’nin varyant›nda K›yas, Ayçürök ile evinde, tan›nm›fl sanatç›lar›n, flairlerin, evlenemez. Ayçürök Talas’ta kal›p Sey- Manasç›lar›n önünde Semetey okur. Bu- tek’i do¤urur. Semetey’in yerine han rada toplananlar ayr›ca Manas destan›- olan Kançoro’nun, Ayçürök, Külçoro, Ba- n›n pek çok varyant›n› yaz›ya geçiren ta- kay ve Kan›key’e kötü davranmas› üze- n›nm›fl Manasç› Ib›ray›m Abd›rakma- rine, Kançoro halk›n bedduas›na u¤rar no¤lu, Seydene’nin kabiliyetini hayran- ve çok geçmeden bafl›na belalar gelir. l›kla karfl›lar. Seydene halk yarat›c›l›¤›- Kançoro’nun kar›s› Çaç›key, hastal›¤a na hayrand›r ve yap›lan toplant›lar›n yakalan›r, Dokuz ay› doldurmadan ço- hepsine kat›larak ödülleri al›r. K›rg›z cuk do¤urur, çok geçmeden kendisi ve Cumhuriyeti ‹limler Akademisi’nin Ma- yeni do¤an çocu¤u ölür. Onlar›n ölümü- nas’› tan›tma bölümü, Seydene’nin söy- ne çok üzülen Kançoro hastal›¤a yakala- ledi¤i Semetey’in bütün epizotlar›n› ya- n›r. Ondan alçakl›¤› ve ihaneti için nef- z›ta geçirir. Ondan, varyantlar› derleme ret eden Bekçoro, onu tedavi etme baha- faaliyetine ilim adam› R.Sar›pbekov ve nesiyle rak›s›na zehir kar›flt›r›r. Ac› için- O.Sooronov kat›l›r. Destan›n farkl› epi- de k›vranan ve bilincini kaybeden Kan- zotlar›n› Seydene kendisi de yaz›ya geçi- çoro’nun yan›na hiç kimse gitmez, yal- rir. Seydene’nin Semeteyci olmas›nda, n›zl›k içinde, ac› çekerek ölür (baflka 1959 y›l›nda yay›mlanan, tan›nm›fl Se- varyantlarda Kançoro’yu Seytek genç meteycilerin varyantlar›na göre düzen- bir delikanl› oldu¤unda öldürür) Kanço- lenen, ufak parçalar halindeki varyant- ro öldükten sonra serbest kalan Kan›key lardan oluflan kitab›n tesiri büyüktür. yaral› Külçoro’yu kendi eliyle iyilefltirir. Kitab›n Seydene’ye tesir ediflini kocas› ‹yileflen Külçoro Talas’a han olur. Kan›- Ürkün Seyitbekov flu flekilde bildirir. key ve Bakay dünür olup Aydarbek’in k›- Köyde ö¤retmen olan Ürkün, kitap ya- z›n› Külçoro’ya al›rlar. Halk Semetey y›mlan›nca sat›n al›r. Bofl oldu¤u za- devrinde oldu¤u gibi refah içinde bir ha- manlarda yüksek sesle, bafltan sona, bir- yat sürer. Seydene’nin varyant›ndaki çok sefer okur. Onun okuduklar›n› Sey- böyle farkl›l›klar konunun içindeki pek dene her zaman dikkatle dinler. Demek çok motiflerde de kendini gösrerir. Mese- ki, genç yafl›ndan itibaren fliire, belâgata la, Kan›key’in Destan› epizotunda K›z yatk›n olan Seydene’nin içinde varolan Saykal Manas’›n dördüncü kar›s› olur. gizli kabiliyetinin destan›n ilginç dünya- O, Manas’›n bulundu¤u yerden uzak,

http://www.millifolklor.com 77 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Çin’e s›n›r bir yerde yaflar. Vurdu¤unda lardan derlenmifl ve arflivlenerek destan k›l›ç, att›¤›nda ok isabet etmeyen Ma- üzerinde yap›lan çal›flmalar›n geliflme- nas’› yenemeyen Konurbay, onu öldür- sinde çok büyük bir vazife üstlenmifller- mek için her türlü hileyi dener. Kendi dir. kar›s›na Saykal ile arkadafll›k kurdurup Halk önünde Manas icra edemeyen gizliden gizliye s›rlar›n› ö¤renmeye çal›- pek çok kad›n da Manas ruhunu çocuk- fl›r. Konurbay’›n kar›s›, hile ile sarhofl lar›na her zaman, her yerde vermifl ve etti¤i Saykal’dan, Manas’› sadece sabah- vermeye devam edecektir. leyin, sabah namaz› k›ld›¤› esnada öldü- rebilece¤ini ö¤renir. Konurbay, Manas’› NOTLAR 1 yaralad›¤›nda suçlu Saykal, Manas’tan fieriyev C., Abd›kerim M., Biflkek 1994, K›r- g›z Adabiyat› Terminderdin Tüflündürmö Sözdü¤ü, bir gün önce ölür. Ak›ll› kad›n Kan›key, s. 51 Manas’›n cesedini geceleyin gizlice göm- 2 Gölgeci Meral, 1995, “Manas Ozanlar›” Boz- dürüp ertesi gün Saykal’›n cesedini, Ma- k›rdan Ba¤›ms›zl›¤a Manas, Ankara, s. 63, TDK 3 Manas Entsiklopediya, c.1, Biflkek 1995, s. nas’›n cesedi diyerek mezara koydurur. 113– 114 Bunun gibi farkl›l›klar› Seydene’nin söy- 4 age, s. 89 ledi¤i her bir epizotta bulmak mümkün- 5 age, c. 2, s. 192 6 dür.6 age, s. 192 KAYNAKLAR SONUÇ: AL‹YEV C.-KULMATOV T., 1995, Manasç›lar Manasç›lar›n erkek olmas› flart de- Cana ‹zildööçülör, Biflkek. ¤ildir. K›rg›zlar aras›nda kad›nlar da GÖLGEC‹ Meral, “Manas Ozanlar›”, Bozk›r- dan Ba¤›ms›zl›¤a Manas,Ankara 1995,TDK. Manasç›l›k yapabilmektedir. Ancak er- ‹NAN Abdülkadir, 1972, Manas Destan›, An- kek Manasç›lara oranla say›lar› çok az- kara, Baflbakanl›k Kültür Müsteflarl›¤› Yay›nlar›. d›r. Kad›n Manasç›lar›n say›s›n›n az ol- KASAPO⁄LU Çengel Hülya, “K›rg›z Türkleri Edebiyat›”, Türk Dünyas› El Kitab›, c.4, Ankara mas› toplum yap›s›yla ilgilidir. Kad›nla- 1998, TKAE. r›n halk önünde Manas okumalar› hofl KIRBAfiEV Kenefl, 1994, Manas Eposu Cö- karfl›lanmam›flt›r. nündö: ‹limiy ‹liktöölör Cana Makalalar, fiam. Bu çal›flmada, bak›lan kaynaklarda KIRBAfiEV Kenefl, 1997, Manas: Bat›rd›k Epostun Klassikal›k Ülgüsü, Biflkek. ad› geçen üç kad›n Manasç› ele al›nm›fl- OBOZKANOV A.-KOYANAL‹YEV K., 1995, t›r. Bu Manasç›lar›n hayatlar› incelendi- Manasç›lar, Biflkek. ¤inde Manasç› olma yolunda ne kadar Manas’›n 1000 Y›l› Biflkek Bildirileri, Ankara 1997, AKM Yay›nlar›. çile çekmifl olduklar› görülür. Gerek Sey- Manas Eposu Cana Düynö Elderinin Epikal›k dene Moldoke K›z›’n›n gerekse Seyde Muras› El Aral›k Simpoziumdun Tezisteri, Biflkek Deydi K›z›’n›n hayatlar›nda görüldü¤ü 1995. gibi önemli olan, Manasç› olmay› iste- Manas Eposunun Sözdügü, K›rg›z Respubli- kas›n›n Uluttuk ‹limler Akademiyas› Adabiyat Ca- mektir. Manasç› olmak için çeflitli s›k›n- na ‹skustvo ‹nstitutu, Biflkek 1995. t›lar çekseler de bunlar› aflmay› baflar- RADLOFF W., 1995, Manas Destan›, Türksoy m›fllard›r. Yani Seyde ve Seydene gibi fli- Yay›nlar›. ire, güzel söze düflkün olan, yetenekli fiER‹YEV C.-ABDIKER‹M M., 1994, K›rg›z Adabiyat› Terminderdin Tüflündürmö Sözdügü, Bifl- kad›nlar›n Manas destan›n› söylemeleri- kek. ne engel olmak mümkün de¤ildir. Bu ka- TÜRKMEN Fikret, 1995, Manas Destan› Üze- d›nlar kendilerine f›rsat verildi¤i za- rine ‹ncelemeler, Ankara,TDK. YILDIZ Naciye, 1995, Manas Destan› Ve K›r- man, destan› kültürlerine, örf-âdetleri- g›z Kültürü ‹le ‹lgili Tespit Ve Tahliller, Ankara, ne, ahlak kurallar›na uygun olarak icra TDK. etmifllerdir. Yaln›zca icra etmekle kal- YUDAH‹N K.K., 1998, K›rg›z Sözlü¤ü, c.1-2, mam›fllar, destan›n pek çok varyant› on- Ankara, TDK.

78 http://www.millifolklor.com SAHA TÜRKLER‹N‹N VE S‹B‹RYA’NIN D‹⁄ER HALKLARININ ‹NANÇ VE EFSANELER‹NDE Ç‹ÇEK HASTALI⁄I

Smallpox in the Beliefs and Legends of Saha Turks and Other Nations of Siberia

Yard. Doç. Dr. Muvaffak DURANLI*

ÖZET Saha Türkleri ve Sibirya topraklar›nda yaflayan di¤er halklar geçmiflte belirli nedenlerle nüfus kayb›- na u¤ram›fllard›r. Bu nüfus kayb›n›n nedenlerin aras›nda uzun k›fl aylar› sonucu oluflan kurakl›k, açl›k ve salg›n hastal›klar yer almaktad›r. Sibirya’n›n Çarl›k Rusya’s› topraklar›na kat›lmas›yla birlikte bölge halk› yabanc›s› oldu¤u hastal›klarla da tan›flmak zorunda kalm›flt›r. Nedeni ve tedavi flekli bilinmeyen bu hasta- l›klar içinde çiçek hastal›¤› baz› y›llarda toplu ölümlere neden olmufltur. Bu ölümler ve hastal›kla ilgili inançlar Saha Türklerinin ve Sibirya’n›n di¤er halklar›n›n sözlü halk edebiyat›na girmifltir. Bu makalede Saha Türklerinin ve onlarla birlikte ayn› topraklar› paylaflan Sibirya’n›n di¤er halklar›n›n çiçek hastal›¤›yla ilgili inançlar› incelenmeye çal›fl›lacakt›r. Anahtar Kelimeler Çiçek hastal›¤›, flaman, Rus kad›n. ABSTRACT The population of Saha Turks and other nations inhabiting Siberia diminished on account of certain reasons in the past. The major reasons of the population decrease were drought, hunger and epidemics during the long winter months. The resident people had to face with new diseases unknown by then once the Tzar joined Si- beria to Russian land. The smalpox among other diseases on which the people had little information as re- gards its reasons and treatment methods, took a heavy toll of nation’s people in certain years. Those deaths and beliefs concerning the disease found a place in the oral folk literature of Saha Turks and other nations of Siberia. This article aims at studying the beliefs of Saha Turks and other nations coinhabiting Siberia con- cerning the smallpox. Key Words Smallpox, shaman, Russian woman.

Sibirya halklar› içinde belirgin bir bette bu kay›tlar, yerli halklardan al›na- nüfusa sahip olan Saha Türkleri, geç- cak vergilerin düzenli toplanmas› için miflte pek çok nedenle nüfus kayb›na u¤- gerekli belgeler olarak düflünülmektey- ram›fllard›r. Bu nedenlerin bafl›nda böl- di. Bu yüzden kay›tlar bölge nüfus hare- genin iklim koflullar›ndan kaynaklanan ketlerini çok sa¤l›kl› vermese de eldeki uzun k›fl aylar› sonras›nda gelen kurak- ilk nüfus bilgileri olarak tarihi öneme l›k ve bunun sonucunda gerçekleflen aç- sahiptir. l›k yer almaktad›r. Baflta Saha Türkleri olmak üzere Ruslar›n bölgeye gelifliyle birlikte Sibirya’n›n yerli halklar›n›n nüfus hare- Saha Türkleriyle birlikte bölgede yafla- ketlerinin (göçler ve belirli tarihlerdeki yan yerli halklar›n nüfus say›mlar›yla nüfus de¤iflmeleri) ana nedenlerinde biri ilgili bilgiler tutulmaya bafllanm›flt›r. El- de bölgede yaflanan salg›n hastal›klar-

* Ege Üniversitesi Türk Dünyas› Araflt›rmalar› Enstitüsü Ö¤retim Üyesi

http://www.millifolklor.com 79 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 d›r. Bu salg›n hastal›klar aras›nda Çiçek lerini bu flekilde etkileyen Çiçek hastal›- hastal›¤›n›n ilk yeri ald›¤› görülmekte- ¤›n›n halk›n sözlü kültüründe ve inanç dir. sisteminde yans›mas› üzerinde durmaya Saha Türklerinin XVII- XVIII. yüz- çal›flaca¤›z. y›llardaki toplumsal yap›s›n› inceleyen Saha Türkleri üzerine yapt›¤› et- S. A. Tokarev “Yakutistan topraklar›nda- nografik çal›flmada Seroflevskiy çiçek ki çiçek salg›n› 1659- 1660, 1681, 11691, hastal›¤›n›n öldürücü oldu¤unu vurgula- 1695, 1714 y›llar›nda görülmüfltür. 1683 maktad›r. “Cüzzam› ‘Büyük hastal›k’ y›l› yaz›nda alt› Yakut nahiyesinde “k›- (ulahan ölü, s›ster), frengiyi Rus veya ran” belirtilmifltir” (Tokarev, 1945) de- Frans›z hastal›¤› olarak adland›r›rlar. mektedir. Salg›n hastal›klar aras›nda Yakutlar Bu salg›nlar konusunda bilgi veren için en korkuncu çiçektir. Bu hastal›¤a baflka bir kaynakta ise oldukça önemli yakalananlar›n yüzde doksan› ölür; gü- bir bilgi yer almaktad›r. “XVII. yüzy›l›n neyde bu hastal›k kuzeydeki kadar öldü- ellili y›llar›n›n bafl›nda Afla¤› Yan’daki rücü de¤ildir” (Seroflevskiy, 1993: 248). çiçek salg›n› s›ras›nda burada yaflayan Saha Türklerinin inanç sisteminde çeflitli boylardan Yakutlar›n hepsi öl- hastal›k insana baz› ruhlar taraf›ndan müfltür (yaklafl›k otuz yasak ödeyen)” verilir. Bu ruhlar›n, di¤er tanr›lar gibi, (Parnikova, 1962). insan fonksiyonlar›na sahip olduklar› Elbette salg›n hastal›klar ›rk, dev- düflünülmektedir. Onlar insan gibi ya- let kavramlar›na sahip de¤ildir. Sibirya flarlar. Adlar› ve bazen de aile iliflkileri topraklar›nda çiçek salg›n›ndan etkile- oldu¤u dile getirilmektedir. Bölgede çok nenler sadece Saha Türkleri olmam›fl, s›k rastlanan salg›n hastal›klardan biri onlarla birlikte ayn› topraklar› yurt tut- de verem hastal›¤›d›r. Fakat bu hastal›- mufl Sibirya’n›n di¤er yerli halklar› da ¤›n çiçek hastal›¤› kadar toplu göçlere bu hastal›ktan çok çekmifltir. veya ölümlere neden olmad›¤› bilinmek- “1883’deki çiçek salg›n›ndan dolay› tedir. Belki de bu nedenle verem hastal›- Zafliversk flehrine kay›tl› yasak ödeyen ¤›n› veren ruhlar›n Saha oldu¤u düflü- halk (Yakutlar ve Lamutlar) çok ›zd›rap nülmektedir. çekmifl, bilindi¤i gibi Rus ve yerli halk›n “Kar› koca olan Arhah Toyon ve Ar- yerleflti¤i bu flehir boflalm›fl ve varl›¤›n› hah Hotun, kuzeyde orta ve alt dünyala- sürdürememifltir” (Derevyanko, 1980: ra aras›nda yaflayan verem ruhlar›d›r” 137). (Ergis, 1974: 142). Kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Salg›n hastal›k olmayan migren gi- salg›n hastal›ktan etkilenmeyen hiçbir bi hastal›klar da Saha kökenlidir. “Do- halk yoktur. “Çiçek salg›n›n artmas› so- ¤uda ‘Beyaz Tayl› Han›m’ Körö Ubaha- nucunda 1896 y›l›nda Ket nehri civar›n- lah Hotun’ yaflar, Bayagantay ulusun- da yaflayan S›msko- Kaseev boyundan dan bir Yakut olan bu kad›n ‘güneyde Yenisey Ostyaklar› (Ketler) çok ac› çek- yaflayan dokuz k›z kardeflin akrabas›- mifl. 1859 y›l›nda bu bölgede say›lan 161 d›r’; ona bazen canl›, bazen de ölü tay kifliden 1906 y›l›nda sadece 14- 16 kifli kurban ederler... Bu ruh, bafl a¤r›lar›, iç, kalm›flt›r” (Patkanov,1911: 118). kemik a¤r›lar›na neden olur” (Seroflevs- Nüfus hareketleri üzerine yaz›lm›fl kiy, 1993: 640). bu kaynaklardaki örnekleri ço¤altmak Çiçek ve frengi hastal›¤›n›n ise Rus mümkündür. Yaz›m›zda nüfus hareket- kökenli oldu¤u düflünülmektedir.

80 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

“Kuzeyde ‘Uzun Asal› Han›m’, Kön Verhoyansk bölgesi inançlar›n› ti- Tayahtah Hotun, onunla birlikte dokuz tizlikle araflt›ran Rus etnograflardan küçük k›z kardefli yaflar. O Rustur, o ‹van Aleksandroviç Hudyakov ise çiçek hasta olmufl ve frengiden ölmüfltür; o, hastal›¤›n› ve halk›n bu hastal›ktan insanlara frengi, sar›l›k, cüzzam ve di- merhamet dilemesiyle ilgili olarak flu ¤er hastal›klar gönderir, ona mavi be- bilgiyi vermektedir. nekli sar› inek ve k›rm›z› benekli at gibi “Çiçek hastal›¤›n› da k›rm›z› elbise- hayvanlar kurban ederler...; bundan li ve ç›plak ayakl› bir kad›n olarak kabul baflka ona pryanik (bir çeflit tatl› biskü- ederler; onun ayaklar› so¤uktan k›zar›r- vi), votka, gümüfl, para, kürk, giysi, ipek m›fl, bu yüzden o so¤uk yerlerde gezin- mendil hediye ederler” (Seroflevskiy, mezmifl. Yakutlar›n anlatt›¤›na göre, bir 1993: 639). keresinde o deniz civar›na gelmifl, ayak- Frengi hastal›¤›n›n bölgeye Ruslar lar› üflümüfl ve flöyle demifl: ‘Ben bir da- taraf›ndan getirildi¤i kesin olarak bilin- ha bu yerlere gelmeyece¤im!’. Bugünkü mektedir. Saha Türkleri aras›ndaki aile yap›s› ve tek efllili¤in daha yayg›n olma- Ruslar evdeki herkesin hasta oldu¤unda s› sonucu ilk bafllarda frenginin çok da Çiçek hastal›¤›n›n onlar›n ineklerini aktif durumda olmad›¤› düflünülebilir. sa¤d›¤›na inan›rlar! Cinsel iliflki arac›l›¤›yla bulaflan bu has- Baz› Yakutlar, ender de olsa kap›- tal›¤›n da toplu ölüm ve büyük ölçekli n›n yan›na sar› sincap veya bir yafl›nda göç hareketlerine neden olmad›¤› bilin- kak›m kürkü asarlar ve flöyle derler: mektedir. ‘Teyzeci¤im! Bize iyi niyetle gel, bizi ye- Çiçek hastal›¤› ise Rus kökenli ol- me, lütfen!’ (Eciybit s›mnagast›k s›l’llan mas›n›n yan› s›ra flamanlar›n bile onun- bar, bihigini sieme, ab›raa!)” (Hudyakov, la savaflmaktan korktuklar› bir illet ola- 1969: 295). rak düflünülmektedir. Çiçek hastal›¤› Bölgede çiçek hastal›¤›n›n bu dere- karfl›s›nda flamanlar›n çaresizli¤ini Se- cede yayg›n olmas› ve toplu ölümlere yol roflevskiy flu sözlerle dile getirmektedir. açmas›nda Sibirya topraklar›nda halkla- “Özellikle çiçek hastal›¤›n›n görül- r›n Ruslar taraf›ndan uygulanan t›bbi dü¤ü evde flaman töreni yapmaktan çe- yard›mlara temkinli yaklaflmalar› neden kinirler... Çiçek ve k›zam›k hastal›¤›n› olarak gösterilmektedir. E. P. Zinner, ‘Babuflka- nine’ olarak adland›r›rlar ve XVII- XVIII. yüzy›llar Orta Sibirya Tun- onlar›n Rus giysileri giymifl iki Rus k›z guzlar›yla ilgili incelemesinde onlar›n kardefl oldu¤unu ve kendilerine kurban hiçbir sa¤l›k önlemine uymad›klar›n› ve bulacaklar› evleri ziyaret ettiklerini söy- hastal›ktan kaçt›klar›n› belirtmektedir. lerler. 1883 y›l›nda Kol›m bölgesinde çi- Hastaya “... az su ve yiyecek b›rak›yor- çek hastal›¤› görüldü¤ünde birinci dere- lar, sonra bütün eflyalar›n› toplay›p kil celi Yakut flamanlar›ndan biri onunla kaplara s›cak korlar koyarak rüzgar ta- savaflmay› denemifl: ‘‹ki gün dua etmifl, raf›na gidiyorlard›” (Zinner, 1968: 54). fakat üçüncü gün hiçbir ç›k›fl yolu göre- meyip vazgeçmifl’... O zaman Çukça bir Zinner ayr›ca Sibirya topraklar›nda flaman çiçek hastal›¤›yla mücadele et- geçen yüzy›llardaki beslenme modelinin meye kalk›flm›fl: ‘Üç gün dua etmifl, ye- de yerli halklar›n bu hastal›k karfl›s›nda memifl, içmemifl, dinlenmeden dua et- çaresizli¤inin nedeni olarak görmekte- mifl, sonunda düflmüfl ve hemen ölmüfl” dir. (Seroflevskiy, 1993: 615). “Kuzeyin baz› halklar› örne¤in Nganasanlar asla meyva ve mantar ye-

http://www.millifolklor.com 81 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 mezlerdi; Yakutlar yak›n zamana dek “Çok önceleri çiçek hastal›¤› ülke- bitki ve mantarlar› yiyecek olarak kul- mizde pek çok insan› öldürdü ve uzak lanmazlard›. Onlarda flu flekilde küçüm- yerlere gitti... ‹nsanlar aileleriyle öldü, seyici bir atasözü de vard›r: “Mantarlar› ç›plak duvarlar kald›. Hikayelere göre seven inek gibi”( Zinner, 1968:54). eskiden çiçek salg›n› oldu¤unda köpek- D. K. Zelenin “Kul’t Ongonov v Sibi- ler havlamalar›yla ve dam›zl›k bo¤alar ri” adl› çal›flmas›n›n “Hastal›¤a Neden bö¤ürtüleriyle bu hastal›¤› evlere çek- Olan Antropomorfik Ruhlar” adl› bölü- mesin diye bütün köpek ve dam›zl›k bo- münde baflta Saha Türkleri olmak üzere ¤alar› öldürürlerdi. Sonra da uzak bir Sibirya halklar›nda hastal›kla ilgili taygaya gider ve orada yaflarlard›. inançlar› flu flekilde s›n›fland›rmaktad›r. Verhoyansk bölgesine yola ç›kan çi- “Sibirya halk›nda hastal›klar›n ne- çek hastal›¤› pek çok insan› yedi. Bu du- denleri birkaç farkl› türde belirtilmifltir: rum ünlü bir Tunguz flaman›n kula¤›na 1)kötü fleytan hastan›n ruhlar›ndan biri- ulaflt›. Çok zengin olan bu Tunguzun ni kaç›r›r, ve 2) kötü ruh hastan›n vücu- pek çok o¤lu, k›z› ve damad› vard› ve on- duna yerleflir ve onun iç organlar›n› ke- lar birlikte yafl›yordu... Çiçek hastal›¤›- mirir, kan›n› içer. Bu görüfllerin kombi- n›n yaklaflt›¤›n› duyunca insan için ge- nasyonlar›yla da karfl›lafl›lmaktad›r... reken ve önemli olan tek fleyin dünya ol- Yakutlar›n kombineleflmifl görüflleri V. F. Troflçanskiy ve V. N. Vasilyev tara- du¤unu düflünerek bütün ailesini uzak f›ndan flu flekilde tasvir edilmifltir: en bir yere yollad›.. ve kendisi kar›n hasta- güçlü abaas›lardan (kötü fleytanlar) biri s› oldu¤u için eve kapanarak tek bafl›na hastan›n ruhunu (kut) götürür, ruhun kald›. olmamas›ndan faydalanan küçük ruhlar .... hastan›n vücuduna girer ve onu yer. Ve- Çiçek hastal›¤› hasta flaman her za- ya kötü hastal›k ruhunun hastaya yer- manki görünümünde geldi ve ona flunla- leflmesi s›ras›nda hastan›n ruhlar›ndan r› söyledi: biri ondan kaçar ve kufl fleklinde dünya- ‘Ben Çiçek hastal›¤› abaas›’(kötü da dolafl›r; bu s›rada o büyük bir ihti- ruh)s›y›m, tanr›n›n yaz›l› emrine uyarak malle dünyay› kolaçan eden di¤er bir ru- senin iradene girmeyece¤im. Ben sizi ye- hun esiri olacak ve onun taraf›ndan alt, mek için bu nehirler ve ormanlar ülkesi- yer alt› dünyas›na götürülecektir”( Zele- ne geldim, aile fertlerin nereye gitti, sen nin, 1936: 271). bana bunu söyle?’. Çiçek hastal›¤›, Zelenin’in s›n›flan- fiaman: d›rmas›ndaki ikinci maddeye girmekte- ‘Bütün ev halk› senden korkup dir. Afla¤›da verece¤imiz efsane metinle- uzak yerlere kaçt›. En iyisi beni ye, onla- rinde bu aç›kça görülecektir. r› canl› b›rak!...demifl. ‹lk iki metin, Saha kültürünün de- (Daha sonra flaman çiçek hastal›¤› ¤erli araflt›rmac›s› F. V. Ksenofontov’un ruhuna ev halk›n›n gitti¤i yolu gösterir. 1929’da ‹rkutsk’ta bas›lan flamanizmle Bu yoldan giden ruh burada sald›r›ya ilgili çal›flmas›nda yer almaktad›r (Kse- u¤rar ve güçlükle flaman›n oldu¤u çad›- nofontov, 1929). ra döner. Vücuduna saplanan oku flama- “fiaman›n Çiçek Hastal›¤› Ruhuyla n›n ç›karmas›n› ister. fiaman bunu red- Savafl›” bafll›¤›n› tafl›yan ve Tunguzlar aras›nda kaydedilmifl birinci metin flu deder ve onun da hastal›¤› ve ac›y› tat- flekildedir: mas› gerekti¤ini söyler). Çiçek hastal›¤› flöyle der:

82 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Ben buraya kendi iste¤imle de¤il, onlar Sini nehri kayal›klar›na yazm›fl- tanr›n›n iste¤iyle geldim, e¤er sen oku lar”(Ksenofontov, 1929:99- 100). ç›kar›rsan seni iyilefltirece¤im!. Burada verece¤imiz üçüncü metin Bu teklifi kabul eden flaman: Dolganlar aras›ndan kaydedilmifltir. Bi- Tamam, senle bir anlaflma yapal›m: lindi¤i gibi Dolganlar Saha Türkleriyle sen beni iyilefltireceksin, daha sonra da iç içe yaflayan topluluklardan biridir. eski ça¤lara dönmeyecek ve benim nesli- Dolganlar da Saha Türkleri gibi bu has- me bu hastal›¤› bulaflt›rmayacak ve tal›ktan çok çekmifl ve sözlü halk edebi- ölümlerine neden olmayacaks›n! der. yatlar›nda bu hastal›¤a yer vermifllerdir. (Çiçek hastal›¤› söz verir, flaman ok Burada yer alan efsane metni, 1930 y›- uçlar›n› ç›kar›r, üç kez avucuna tükürür l›nda Krasnoyarsk Bölgesi Taym›r ve bunu yaraya sürer. Dua okur ve üç Özerk Bölgesi Pyasin nehri yak›n›ndaki kez üfler. Yara hemen iyileflir). Kr›s yerleflim yerinde A. A. Popov tara- ‘Eh hadi flimdi s›ra sende!’ f›ndan derlenmifltir. Efsane metninin ‘Elbiseni ç›kar ve s›rt üstü yat’- der dipnotlar›ndan Dolganlar›n çiçek hasta- Çiçek Hastal›¤›. l›¤›n› ‘Maat›ska’ olarak adland›rd›¤›n› O zaman flaman soyunur ve yatar, ö¤renmekteyiz. Dolgan folkloru uzman› çiçek hastal›¤› onu masajla tedavi eder, olan P. E. Efremov ‘Maat›ska’y› flu flekil- karn›n› düzeltir ve ovar. Kirli, sümüksü de tan›mlamaktad›r. bir s›v› flaman›n aln›ndan akar ve çad›- “Maat›ska... ‘Matuflka’ Rusça’dan r›n içinde donar. fiaman›n karn› eski ha- al›nt› kelimedir... Bu kelime Dolganlar line gelir ve flaman hemen aya¤a kalkar. ve Yakutlar taraf›ndan çiçek hastal›¤›n› Çiçek hastal›¤› geri gider, flaman da yollayan ruhlar›n farkl› dildeki ad›d›r. ev halk›n› ça¤›r›r onlara art›k çiçek has- Dolganlar›n inançlar›na göre, çiçek has- tal›¤›ndan korkmamalar›n› söyler. tal›¤› ruhlar› Rus kad›n tipinde insanla- O zamandan itibaren onlar sa¤l›kla ra gelirler” (Efremov, 2000:422). P. E. Ef- yaflam›fllard›r” (Ksenofontov, 1929:97- remov’un metni ise flu flekildedir: 99). “Eskiden yaln›z yaflayan bir adama Ksenofontov’da yer alan ikinci efsa- iki kad›n geldi. Onlar› gören adam flöyle ne de “fiaman›n Çiçek Hastal›¤›yla Mü- dedi: cadelesi” ad›n› tafl›maktad›r. ‘Söyledi¤im flark›ya dikkat edin’. O “M›tah flaman› Boruoçan’›n dedesi, yatarak flark› söylemeye bafllad›, o flark› Ötüüleeh Örgöntöy’dür. Onun a¤abeyi söylerken bir yol belirdi. fiark›y› bitirin- K››rç›t da flamand›. O Çiçek hastal›¤›yla ce ‘Bu yoldan gidin!’ dedi. karfl›laflm›fl ve ondan taygaya, M›tah Kad›nlar hemen kendilerine göste- naslegine kaçm›flt›r. O yolda gecelerken rilen yoldan gittiler. Birkaç gün sonra iki otluk (iki yafl›ndaki) tay›yla bir k›s- adama geri döndüler. rak koflarak gelmifl. fiaman onun peflin- ‘Sen bizi nereye gönderdin, ne ka- den koflmufl, fakat bu s›rada Çiçek has- dar garipti? Orada sadece gölgeler vard›, tal›¤› onu takip ediyormufl ve onu yemifl. az kals›n açl›ktan ölecektik!’ O zaman a¤abeyi Ötüüleeh Örgöntöy Adam›n üç köpe¤i vard›. Dua ede- gelmifl ve Çiçek hastal›¤›yla o da savafl- rek kad›nlara bu köpekleri kurban etti. m›fl. O hastal›¤› yenmifl ve ondan kendi ‘‹flte bu sizlere hediyem. ‹yi niyetle nesilleri aras›nda bulunmama sözü al- al›n ve gidin!’ dedi. Kad›nlar hemen git- m›fl. Anlatt›klar›na göre bu antlaflmay› tiler.

http://www.millifolklor.com 83 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

‹flte bu flaman olmayan s›radan üzere Dolganlar ve Tunguzlar›n efsane- adam›n kendi naslegini ‘matuflkalar’dan lerinde de çiçek hastal›¤› ruhunun Rus böyle kurtard›¤›n› anlat›rlar. Bu kad›n- kad›n olarak alg›land›¤› görülmektedir. lar, çiçek hastal›¤›n›n ruhlar›ym›fl” (Ef- Özellikle Saha Türkleri aras›nda bir tek remov, 2000: 331). bu hastal›¤›n Rus kökenli düflünülmesi, Yukar›da verdi¤imiz efsane metin- hastal›¤›n bölgeye Ruslar taraf›ndan ge- leri Sahalar, Tunguzlar ve Dolganlar›n tirilmifl oldu¤unun kan›t› say›labilir. aras›nda çiçek hastal›¤›n›n geçen yüzy›l- Farkl› topluluklar›n belirli neden- larda çok etkili oldu¤unu göstermekte- lerle iç içe yaflamak zorunda kalmas› ha- dir. yat›n pek çok alan›nda de¤iflime neden Üç efsanenin de ortak noktas›, Çi- olmaktad›r. Bir toplum için s›radan olan çek hastal›¤›n›n Rus bir kad›n veya k›z hastal›k, ba¤›fl›kl›k sistemi bu yönde ge- kardefller olarak tan›mlanmas›d›r. Sade- liflmemifl di¤er toplumu derinden etkile- ce Dolganlardan al›nan efsane metninde mekte ve yeni ritüeller, adland›rmalar çiçek hastal›¤› ruhlar›yla mücadele eden ortaya ç›kmaktad›r. Özellikle XVII.- ve onlar› aldatarak yenen ihtiyar ada- XVIII. yüzy›llarda Sibirya topluluklar›n- m›n flaman olmad›¤›, s›radan bir insan da çiçek hastal›¤›n›n toplu ölümlere yol oldu¤u belirtilmektedir. Buradaki anla- açmas›, hastal›¤›n sözlü halk ürünlerin- t›da ihtiyar vurgulamas› önemli bir yer de yer almas›n›n ana nedeni olmufltur. tutmaktad›r. Çünkü hastal›kla mücade- lede ihtiyarlar geçmiflin bilgilerini kulla- nan insanlar olarak düflünülmektedir. KAYNAKLAR Derevyanko, A. P., V poiskah olenya Zolo- Ayr›ca yafll› insanlara hastal›k ruhlar›- ot›e roga, Moskova, 1980, s. 137. n›n itibar etmedi¤i görülmektedir. Efremov, P. E., Folklor Dolgan, Pamyatni- Birinci ve üçüncü efsane metinle- ki fol’klora narodov Sibiri i dal’nego Vostoka, c. 19, Novosibirsk, 2000. rinde köpekler (birinci efsanede köpek- Ergis, G. U., Oçerki po yakutskomu folklo- ler ve bo¤alar, üçüncü efsanede sadece ru, Moskova, 1974. köpekler), bu hastal›¤a kurban veril- Hudyakov, ‹. A., Kratkoe opisanie Verho- yanskogo okruga, Leningrad 1969, mektedir. Saha Türkleri aras›nda tanr›- G. V. Ksenofontov, Hrestes. fiamanizm i lara verilen kurbanlar, daha çok bo¤a, hristianstvo, ‹rkutsk, 1929. k›srak gibi hayvanlardan oluflmaktad›r. Parnikova, A. S., “O rasselenii yakutov v XVII- XVIII vv”, Sibir’ XVII- XVIII vv., Novosi- Burada köpeklerin kurban edilmesi, pek birsk, 1962. çok Türk toplulu¤unda köpe¤in tafl›d›¤› Patkanov, S. K., O priroste inorodçeskogo olumsuzluk yüzünden olabilir. Ayr›ca çi- naseleniya Sibiri. Statistiçeskie material› dlya osveflçeniya voprosa o v›miranii pervob›tn›h çek hastal›¤› ruhunun ilahtan çok demo- plemen, Spb., 1911. nolojik bir ruh olarak alg›lanmas›ndan Tokarev, S. A., Obflçestvenn›y stroy yaku- kaynaklanmaktad›r. tov XVII- XVIII vv., Yakutsk, 1945. D. K. Zelenin, Kult ongonov v Sibiri (Pere- Üçüncü efsane metninde yer alan jitki totemizma v ideologii sibirskih narodov, s›radan yafll› adam çiçek ruhunu kand›- M.- L., 1936. rarak yormakta, onlar› kimsenin olma- Zinner, E. P., Sibir’ v izvestiyah zapadno evropeyskih puteflestvennikov i uçen›h XVIII d›¤› yerlere göndermektedir. Ruhun al- v., ‹rkutsk, 1968. dat›lma örne¤inin farkl› kültürlerde de oldu¤u bilinmektedir. Verilen üç efsane metninde de görü- lece¤i gibi, baflta Saha Türkleri olmak

84 http://www.millifolklor.com ÇEV‹R‹LER.../TRANSLATIONS.../TRADUCTIONS...

ATASÖZLER‹ HAKKINDA ATASÖZLER‹ YA DA ATASÖZLER‹N‹N TOPLUMSAL ANLAMI

Yazan: ‹lhan BAfiGÖZ Çeviren: Nurdan Tuhfe TOÇO⁄LU*

Genelde folklor tan›m›na ve içeri- te¤e göre de¤iflkendir, do¤ru veya yanl›fl; ¤inde bulunan bilmece, atasözü, halk fakat yararl› uzlafl›mlard›r” (Miller masal› ve oyun gibi özel türlere olan ilgi 1960: 40). 1960 ve erken 70’lerde doruk noktas›na Tan›m, sadece bilim adamlar› için ulaflt›ktan sonra belirli ölçüde azald›. de¤il filozoflar, hümanistler ve halk›n Di¤er gündemde olan folklor çal›flmala- tan›mlad›¤› türlerde, nesnelerde, kav- r›n›n önemli bulup ilgilendi¤i gibi, tan›- ramlarda bilhassa dilde ve folklor türle- m›n alan›ndaki araflt›rmac›lar baz› eski rinde kullan›labilir olmal›d›r. Arap dilci- sorulara yeni yan›tlar önerdiler. Tan›m- ler ve dilbilimciler ‹sâ’dan sonra beflinci lanamayan atasözü örne¤in, (Dundes yüzy›l gibi erken bir dönemde atasözleri, 1975: 96) yeni sorular üretmifl ve di¤er bilmeceleri, tekerlemeleri ve masallar› yan›tlanamam›fl sorular› geride b›rak- (Naggar: 19) tan›mlamaya çal›flm›fllar- m›flt›r. Yine de bu konudaki araflt›rma- d›r. Halk, dünyan›n her yerinde bilmece- lar bizim folklor anlay›fl›m›z›n yönünü lere, atasözlerine, halk flark›lar›na v.b. tayin etmektedir. Bu tan›mla ilgili ha- anlamlar yüklemifltir. Folklorcular ya da cimli bir literatür oldu¤u halde, hâlâ bu alanda fikir sahibi olanlar folklor ta- folklor ö¤rencilerine-folklorun kendisi n›m›n›n de¤erini ve önemini fark etme- hakk›nda bile- ifle yarar bir tan›m vere- lerine ra¤men, (Dundes 1966: 508) bir bilecek konumda de¤iliz. Sorunlar arafl- türü ilgilendiren (örne¤in atasözleri) t›rmalar›n özelliklerinden çok tan›m›n halk tan›mlar›n›n bütününü -onlardan ba¤lam›ndan kaynaklanmaktad›r. Sos- ne ö¤renebileceklerini görmek amac›yla- yal bilimlerde herhangi bir ö¤enin, yani biraraya getirme çabas›na giriflmemifl- bir gelene¤in ya da bir türün tan›m› du- lerdir. ra¤and›r ve bu tan›mlar formüle edildik- Neredeyse bütün kültürlerde, ata- ten sonra da sabit kal›rlar; fakat folklor sözü alan›nda türün halk tan›m›yla ilifl- devinimsel bir hayata sahiptir; ve kendi kili oldukça bol veri mevcuttur. Selwyn ayr›cal›¤›n› koruyabilmek için toplumun Gurney Champion’un 190 ülkeden içinde sürekli de¤iflir. Ayr›ca bizim folk- 12000 atasözü içeren genifl çapl› araflt›r- lor ve folklor türlerini kavray›fl›m›z da mas›n›n “Atasözleri ve Atasözleri Hak- analitik yorumlarla birlikte de¤iflir. Ata- k›nda Söylenenler ” bafll›kl› bölümünde sözü veya bilmecenin anlafl›l›rl›¤› biçim, 124 atasözü tan›m› yay›mlanm›flt›r yap› ve sembol olarak yeni anlamlar (Champion 1938: 3-9). Ben bu say›ya on üretir. Tan›m›n içeri¤ini mant›ksal ve tane Türkiye’den befl tane ‹skoçya’dan felsefî aç›lardan ele alan folklor-d›fl›nda- (kaynakçaya bak›n›z) ekleme yap›yo- kilerin öne sürdükleri de burada al›nt›- rum, böylece benim çal›flmam 44 kültü- lanmay› hakediyor görünmektedir. “Ta- rel alandan elde etti¤im 143 atasözünün n›m” diyor John W. Miller, “keyfidir, is- halk tan›m›n› içermektedir. Afla¤›daki

* Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyat› Bölümü Yüksek Lisans Ö¤rencisi

http://www.millifolklor.com 85 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 verilenler “atasözü hakk›nda atasözle- manca); biri di¤erine karfl› sürekli mu- ri”nden baz›lar›na örnektir. haliftir (‹sviçreli-Alman); iki anlam tafl›- Atasözleri deneyimin çocuklar›d›r. mayan atasözü olmaz (Nandi dili). Bura- (‹ngiltere) da not edilmesi gereken, atasözlerinin Ölüm ve atasözü k›sa olan› sever. olumsuz tasviri onlar› tümüyle y›k›ma (Almanya) u¤ratmaya yönelik de¤ildir, türü ay›r- Atasözleri patika bilgeli¤idir. (‹sviç- mak için bir çeflit kusur bulmaya çal›fl›r- reli- Alman)1 lar. Bilge adam atasözleriyle zorluklar› 2. Nutuk ve söylevle ba¤lant›l› olan aflabilece¤ini bilendir. (Yoruba2) tan›m: ‹lgili kültürlerdeki etnografik veri Bu kategori flu yorumlar› içermek- eksikli¤i bu atasözlerinin mesaj›n› bula- tedir. Atasözü; konuflmadaki meflaledir n›klaflt›r›r. Hangi ba¤lamda ne zaman, (Boflnakça); konuflmak için bir att›r [ne nerede, kimin taraf›ndan söylendi¤i göz zaman konuflma canl›l›¤›n› yitirirse, onu önünde bulundurulmaks›z›n, atasözleri- yeniden canland›r›r- Yoruba dili]; söylev nin tümü atasözü hakk›nda tarif edici için özdür (Arapça); o, söyleve bir cevher, bilgiler ve hükümler verirler. Bundan bir çiçek, tuz ve bir y›ld›zd›r (‹branice); dolay› onlara atasözünün halk tan›m› söylevin et suyudur (Yoruba dili); sözcü- veya halk›n tarifi denebilir. Afla¤›daki ¤e bir lambad›r (Arapça); iyi söylenmifl kategoriler halk tan›m›nda atasözünü bir sözcüktür (Sanskritçe, Siyam dili); tan›mlarken kullan›lmaktad›r. sözcüklerin anlamlar›n› ters yönde de- 1. Ba¤lam›n vas›tas›yla olan tan›m: ¤ifltirir (Hausa dili); dile bir süstür Burada atasözü ba¤›ms›z bir varl›k (Farsça); söyleve bir süstür (Farsça); olarak görünmektedir ve olumsuz, olum- söylevin içine baharat koyar (Somali di- lu veya yeterli olma niteliklerine dayan- li). d›r›larak karakterize edilmifllerdir. A. 3. Özün vas›tas›yla tan›m: Olumlu tasvirler: Atasözü: yalan de¤il- Bu kategori atasözünün özünü sos- dir (Rusça, Estonya dili, Lübnanca); do¤- yal s›n›f, ülke, millet ve bireyle ba¤lant›- ruyu söyler (‹skoç dili); bütün iyi düflün- l› olarak tasvir etmektedir. Atasözü: so- celeri içerir (‹ngilizce); iyi bir derstir (‹s- ka¤›n zekas›d›r (Almanca); patikan›n viçreli-Alman); do¤ruluktur (‹skoç dili); bilgeli¤idir (‹sviçreli-Alman); yol kenar› do¤rudur (‹ngilizce, ‹rlanda dili, Gal di- söyleyifli (Yunanca); insanlar›n bozuk li, ‹branice, Alman ‹branicesi, K›z›lderili paralar›d›r (Rusça); Çar’›n sözcü¤üdür dili); kan›tlanm›flt›r (‹skoç dili); bilgelik- (Rusça); insanlar›n ruhlar›d›r (‹ngilizce); tir (Baskça); çocuklard›r (‹ngilizce); yan- insanlar›n vicdan›d›r (‹sviçreli-Alman); k›d›r (‹sviçreli-Alman); ve deneyimin k›- milletin göstergesidir (Kongo dili); mille- z›d›r (Hollandaca). B. Yeterli tasvirler: ti tasvir eder (‹sviçreli-Alman); ak›ll› Atasözü; bazen yalan söyler (‹skoç dili); adamlar atasözlerini yarat›rlar aptallar vazgeçilebilir fakat buna ra¤men do¤ru- onlar› tekrar ederler (‹skoç dili); atasöz- dur (‹rlanda dili); dosdo¤rudur ama iyi leri benli¤i yans›t›r (Arapça) (Yakul al anlam›yla (Almanca); bir parça do¤ru Hakum 1975: önsöz). Baz› kültürel va- içerir (Slovence); senin gemin limana ya- s›flar atasözlerinin özünü tanr›sallaflt›- nafl›ncaya kadar aktar›lmamal›d›r (‹s- r›rlar buna da tanr›n›n sesi derler (‹s- koç dili). C. Olumsuz tarifler: Atasözü; panyolca, Japonca); biraz ‹ncil’dendir yanl›fll›k içerir fakat süt ekfli olabilir (‹spanyolca); Tanr›n›n davuludur (Pen- (K›z›lderili dili); asla yalan söylemez; cap dili); Tanr›n›n orkestra davuludur ama anlam› aldat›r (Almanca); dosdo¤- (Do¤uya özgü). rudur (baz›lar›) fakat iyi anlam›yla (Al-

86 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

4. Zamanda ve uzamda dönüflümün kültürler aras› geçifl oldu¤unu aç›k seçik ve yay›l›m›n anlam› arac›l›¤›yla tan›m: bir biçimde gösterir. Dünyadaki birçok Atasözü, hiçbir zaman mevsimini kültür atasözlerinin sadece tan›mlanabi- yitirmez (‹ngilizce); y›llara gö¤üs gerer lir oldu¤unu söylememekte; fakat ata- (K›z›lderili dili); ça¤lar›n zekas›d›r (Al- sözlerini benzer özellikleriyle, yani içe- manca); zaman geçmesine ra¤men kal›r rikleri, biçimleri, ifllevleri, kökenleri ve (K›z›lderili dili); kelebek gibidir baz›lar› sosyal ba¤lamlar› vas›tas›yla da tan›m- yakalan›r, baz›lar› kaçar (Almanca, ‹s- lamaktad›r. Kültürel geçifllilik burada viçreli-Alman); halk aras›nda yay›l›r (‹z- bitmez. Daha genifl kapsamda almak ge- landa dili); baflka bir kabileye geçmez rekirse farkl› yerlerde yaflayan halk, (Masai dili); e¤er fakir bir adam atasözü atasözünün resmi, yöresel ve ifllevsel üretmiflse onu bozmaz (Almanca). özelliklerini onaylar. K›saca ifade etmek 5. Prestij ve güç vas›tas›yla tan›m: gerekirse, geleneksel de¤er, do¤rulu¤un Atasözü: tart›fl›lmaz (Rusça); üs- ifade edilifli ve atasözünün geleneksel tündür (‹rlanda dili); ustalaflm›flt›r (‹r- söylev oluflturmadaki deste¤i kültürel landa dili); çeliflendir (‹rlanda dili); y›p- geçifllili¤in ana hatlar›d›r. Baz› durum- ranm›flt›r (‹rlanda dili); hiçbir zaman larda bir kültürdeki atasözü tan›m› di- yanl›fl yorumlanmamal› (‹skoç dili); izin- ¤er kültürde aynen tekrarlan›r. “Atasöz- den gidilmeli (Türkçe, Soysal: 55); biri leri kelebekler gibidir, baz›lar› yakalan›r atasözlerini dinlemezse yard›m için hay- baz›lar› kaçar” sözü ‹sviçre, Almanya ve k›rmak zorunda kal›r (Türkçe, Soysal: Rusya’dan hiç de¤iflmeden kayda geçiril- 55). mifltir. Halbuki halk tan›mlar›n›n içerdi- 6. Biçim vas›tas›yla tan›m: ¤i örnekler, milli özellikler, geçerlilik ve özgünlük sergilerler. “Çar’›n sözcü¤ü bir Ölüm ve atasözü k›sa olan› severler atasözüdür” ve “bir atasözü aflk›na bir (Almanca); atasözü bir kuflun gagas›n- köle Moskova’ya yürür” atasözleri ancak dan daha k›sad›r (‹sviçreli-Alman); gü- Rus atasözleri olabilir. zel küçük alegorilerdir (‹sviçreli-Alman). Referans kategorilerin benzerli¤in- 7. ‹fllev vas›tas›yla tan›m: den dolay› halk ve folklorcular atasözü- Atasözü; bir h›rs›z› bilge yapar (Es- nü büyüleyici bulurlar. Halk iyi bir nes- tonya dili); hat›rlatmak için üretilmifltir nel görüfl, ak›lc› yarg› yetene¤i ve saf (Frans›zca); köylüyü Moskova’ya kadar gözlemi sergiler; ki bu nedenle okur yürütür (Rusça); faydal› bir uyar›d›r (‹s- folklorcunun halk›n söyledi¤ini basit bir viçreli-Alman); teselli verebilir (‹sviçreli- biçimde tekrar etmeyiflini flaflk›nl›kla Alman); kiflinin güzel konuflmas›n› sa¤- karfl›lar. Afla¤›daki folklorcular›n düflün- lar (Çince); kifliyi sayg› de¤er k›lar (Çin- celerine de¤inelim. ce); zorluklara çözümler bulur (Yoruba Atasözleri insanlar›n oluflturdu¤u dili); karar verir (Yoruba dili); ö¤üt veri- bir kaynakt›r ve insanlar›n atasözlerini cidir (‹sviçreli-Alman); kayboldu¤unda ulusal karakterlerinin ve geleneklerinin bir at gibidir; biz bir atasözünü onu bul- bilgisine ulaflmak için kullanmas› hiç de mak için kullan›r›z (Yoruba dili, Dundes anlams›z de¤ildir. Çünkü atasözleri bu 1966:507). ulusal karakter ve gelenekleri sadakatle Bu halk tan›mlar›n› toplad›¤›m›z yans›tmaktad›r. (Backstrom, Champion belli bafll› kültürlerdeki ba¤lamsal bilgi- 1938) nin k›tl›¤› araflt›rmac›lar›n karfl›l›kl› Bir insan›n sözleri düflüncelerini analiz yapmas›n› engellemektedir. Buna aynalar; dolay›s›yla atasözleri insanla- karfl›n baz› genel bulgular yararl› ve r›n içinde bulunduklar› toplumun baflat kullan›labilir gözükmektedir. Elde bulu- tav›r ve tutumlar›n›, kültürel örüntüle- nan bilgi, atasözlerinin halk tan›m›n›n rini yans›t›r. (Joseph Raymond 1954: 57)

http://www.millifolklor.com 87 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Atasözü, ataya iliflkin gelene¤in ba- ba¤›ms›z bir sosyal kullan›m alan› oldu- flar›l› bir özet ifadesidir. (Mc Kenna, ¤unu inkâr eder ve sorunsala böyle ba- Champion 1938: 381) k›ld›¤›nda atasözleri sözlü kültürün bö- Toplumlar›n tamam›nda iflaret edil- lünmez bir parças› olarak genel olarak mifl üstü örtülü çat›flmalar vard›r ya da söylevde, konuflmada ve dilde görülür. o toplumlarda belirli ölçüde düzene so- Bu kategori atasözüne yard›mc› bir ifllev kulmalar›na ihtiyaç duyulan formüle yükleyerek sözlü iletiflimin daha iyi ifa- edilmifl çat›flmalar vard›r; ki atasözleri de edilmesini sa¤lar. Asl›nda dünyadaki bu anlamda genifl rol oynar. (Finnegan hiçbir kültür atasözünü ba¤›ms›z bir tür 1970: 389-401) olarak kabul etmez ve kullanmaz. Atasö- Halk›n atasözleri biçiminde üretti¤i zü daima di¤er folklor türlerinin örne¤in ve tarif etti¤i hükümlerin yukar›da ak- epik, romans, halk hikâyesi, halk flark›- tar›lan düflüncelerden bir farklar› yok- s›, efsane ve benzeri performans gerekti- tur. Bu konuda örnekler verilebilir: Kon- ren durumlar olarak söylev ve konuflma- go’dan“atasözleri milletlerin özetidir”; n›n bir parças›d›r. Atasözü kültürel geç- ‹skoçya’dan, “atasözlerinde insanlar›n mifli göz önünde bulundurarak bir dü- vicdan› hüküm verici konumdad›r”; Yo- flünceyi, bir fikri veya bir hükmü destek- ruba’dan “Bilge adam atasözleriyle zor- lemek ya da karfl› ç›kmak için aktar›l›r luklar› aflabilece¤ini bilendir”; Alman- veya ifade edilir. Sadece Türkiye’de ve ya’dan “atasözleri y›llar›n bilgeli¤idir”. Afrika’daki oyunlarda atasözlerinin s›- Atasözünün halk tan›m›n›n bireysel kö- n›rl› ve yar›-ba¤›ms›z kullan›m› gözlem- kenleri olabilir, bu durum aktard›¤›m lenmektedir. Bu oyunda yar›flmay› kaza- tan›mlar arac›l›¤›yla örneklendirilebilir: nabilmek için iki tak›mdan birinin daha Atasözü halka ait dilin bilgeli¤idir. çok atasözü üretmesi gerekir. (Boratav (Isaac D’Israeli, Champion 1938: 46) 1964: 68; Yankah 1985: 18) Afrika’dan Ak›ll› adamlar atasözlerini yarat›r- bir halk anekdotu atasözüyle söylemin lar aptallar onlar› tekrar ederler. (Isaac aras›ndaki iliflkiyi mükemmel bir flekil- D’Israeli, Champion 1938: 46) de aç›klamaktad›r. Hiçbir atasözü deyifli yoktur ki do¤- Bir keresinde çok ünlü bir atasözü ru olmas›n. (Cervantes, Champion söyleyenin yeni Akan reisi kendine ata- 1938:46) sözleri söylemesi için ça¤›r›yor. Atasözü Öte taraftan bir birey olarak yazar- söyleyen, reisin gözlerini birkaç saniyeli- lar›n halk kültürlerinden ald›klar› ata- ¤ine kapat›p açmas›n› söyleyerek “nas›l sözlerini ö¤renerek aktarm›fl olmalar› bir rüya gördün?” diye reise sorar. Reis da mümkündür. Kesin olarak halk tan›- uyumad›¤› için rüya görmeyece¤ini ifade m›n›n özündeki sorunun giderilebilmesi eder. Atasözü söyleyen cevap verir: için her bir atasözünün üzerine ba¤›m- “Uyumadan rüya göremezsin, söylev ol- s›z bir çal›flma yap›lmas› gerekir; fakat madan da atasözü söyleyemezsin”. (Yan- biçim, ifllev, öz ve ba¤lam yönünden göz kah 1985: 18) önünde bulunduruldu¤unda halk tan›m- Baz› durumlarda atasözünün halk lar›n›n özünün nereden geldi¤i önem- tan›m› genel kültürle uyum içindedir. senmeksizin atasözlerinin bilimsel ana- Örne¤in Müslüman ülkelerde Allah’›n lizi kadar içerikleri, karmafl›kl›klar› ve sözlerinin sadece Kuran’da bulunabile- nesnellikleri de u¤rafl konusu edilmeli- ce¤ine ve peygamberin düflüncelerinin dir. sadece hadiste olaca¤›na kutsal ve tanr›- Yukar›da verilen ikinci kategoride- sal özün atasözlerine atfedilemeyece¤ine ki halk yorumlar› anonim olarak atasö- inan›l›r. zü ba¤lam›n›n ba¤›ms›z bir varl›¤› ve Sadece Afrika halk› taraf›ndan nak-

88 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 ledilen, atasözünün uzlaflman›n ve ka- yazmas› Kitab-› Atalar’da geçmifltir (‹z- rar vermenin arac› niteli¤indeki ifllevi bulak 1936: 885H). 792 tane atasözü içe- bilimsel araflt›rmalarla keflfedilmifltir ren bu el yazmas› bilinmeyen bir yazar (Finnegan 1970: 412-13; Messenger taraf›ndan sözlü kültür ürünlerinden üç 1959: 73). y›l süren bir çal›flmayla derlenmifltir. Ki- Sadece Rusya’da atasözünün köke- tab›n yar›m sayfal›k giriflinde yazar flu- ni devlet baflkan›na atfedilmektedir. Av- nu belirtmektedir: “Atalar sözü Kuran’a rupa’da bireycili¤in sosyal ve politik fel- girmez [Allah’›n sözü de¤ildir] ama an- sefe olarak kurulmas› yüzy›llar› alm›flt›r lam bak›m›ndan koflut de¤er içerir”([ya- ve geleneksel bir araç olarak atasözü- n›nca yel yel yar›flur] ‹zbudak 1936: ön- nün de¤eri çok daha fazla sorgulanm›fl- söz; Boratav 1954: 229)3. Yazar ard›ndan t›r. atasözünün dini niteliklerini kan›tla- Çeflitli kültürlerde atasözünün halk mak için destekleyen deliller sunmaya tan›m› yoktur; ama atasözü sözcü¤ünün devam eder. kendisi yal›n anlam›n› verir. Yunancada Atalar k›rk y›l boyunca genel bir ta- atasözü sözcü¤ü “paroemian” d›r ve an- bir kullanm›fllard›r ve bu sayede bu ta- lam› “sokak konuflmas›”d›r. Çincedeki bir yay›larak do¤al, mükemmel ve gele- konuflma dilinde atasözü “su-hua”d›r ve cek nesiller taraf›ndan dinlenen bir ata- anlam› “genel söyleyifl”dir. Macar atasö- sözü haline gelmifltir. Atalar diye kul- zü olan “koz-mondas” da ayn› anlama land›¤›m sözcük asl›nda Türkleri ve gelir. Her kültürde halk tan›m› sadece Türkmenlerin atalar› de¤il, peygamber- atasözünün anlam›n› tekrar eder ( ler ve evliyalard›r. Atasözleri Kuran’dan Champion 1938: xv-xv›). ve hadislerden meydana gelmifltir [Kut- “Atasözü” sözcü¤ü ve bu atasözleri- sal gelenek]… Atasözleri Âdem zama- nin halk tan›m› ayn› anlama geldi¤i hal- n›ndan beri peygamberler taraf›ndan de, neden bu ikisinden sonuncusu gerek- dilden dile söylenen sözcüklerdir. (Bora- lidir? Soruyu daha genel bir ifadeyle sor- tav 1954: 229) mak gerekirse; atasözünün halk tan›m›- 13. ve 15. yüzy›llar aras›ndaki bü- na olan ihtiyaca hangi sosyal, psikolojik tün atasözü kaynaklar› yazar›n iddias›- ve tarihsel durumlar neden olmufl ya da na karfl› olarak, atasözünü Türk ve bu ihtiyac› gerekli k›lm›flt›r? Bu soru Türkmen atalar›n› temel almaktad›r. her bir kültüre adanm›fl ba¤›ms›z çal›fl- Atasözü, Türkçedeki atasözünün as›l an- malar taraf›ndan yan›tlanmal›d›r. Sade- lam›, atalardan kalm›fl kültürün canl›l›- ce o zaman bu sorunsal›n uluslararas› ¤›na tan›kl›kt›r. Bir 15. yüzy›l epi¤i olan boyutunu ö¤renebiliriz. E¤er öyleyse ni- Dede Korkut’un kitab›nda, atasözü mi- çin bir çok kültür atasözünün halk tan›- tik atadan Korkut Ata’n›n sözleri olarak m›n› içerir ve niçin atasözünün halk ta- sunulur. n›m› gereklidir? Peygamber zaman›na yak›n, ki ba- Bu düflünceye koflut olarak, Türkçe r›fl üzerine olsun, Bayat kabilesinden atasözlerini analiz etmeye kalk›fl›ld›¤›n- Korkut Ata ad›nda bir adam ortaya ç›k- da ve onlar› kültürel geliflme bak›m›n- t›. O¤uz Türklerinin mükemmel bir kâ- dan aç›klamaya çal›fl›ld›¤›nda o atasözü- iniydi. O ne dediyse olmufltu. Daha ön- nü bir baflka atasözüyle tan›mlama veya ceden görülmemifl bir çok çeflit haberler yeniden tan›mlama ihtiyac› do¤makta- getirirdi. Korkut Ata O¤uz insanlar›n›n d›r. Tarihsel aç›dan bak›ld›¤›nda, Türkçe sorunlar›n› çözerdi. Ne çeflit sorun orta- atasözü hakk›nda ilk hüküm-ki bu ben- ya ç›karsa ç›ks›n çözerdi. O¤uz insanlar› ce halk tan›m› olarak en erken tarihli hiçbir zaman Korkut Ata’ya dan›flmadan olan›d›r-1480-1481 de yaz›lm›fl olan el hareket etmezlerdi. Dede Korkut bir

http://www.millifolklor.com 89 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 gün sinirlenerek di¤er O¤uz beylerine kabilesel kültürü oluflturdu ve kahra- öneride bulunmak için nutuk çekti. fiim- manl›¤› anlatan epik kültürü yok etti. di benim kan›m›n ne söyledi¤ini göz Bu büyük yap›sal de¤iflme sürecinde önünde) bulundural›m: “E¤er biri Allah’› Türk atalar› Müslüman azizler kutsal fi- aramazsa hiçbir ifl baflar›ya ulaflmaz; gürler olan babalara ve dedelere dönüfl- ölen bir adam hayata yeniden getiril- türülmüfllerdi. Romans söyleyenler epik mez; küller bir tepe oluflturmaz; eski ozanlar›n yerini ald›. 15 yy. yüzy›lda or- düflmandan dost olmaz” (Lewis 1974: taça¤ Müslüman edebiyat›ndan edebi 190-91) kanonlar›, stili ve konular› kopyalayan Dede Korkut taraf›ndan söylenmifl yeni bir klasik edebiyat ortaya ç›kt›. Ye- yukar›daki paragraf “ö¤üt yoluyla” ata- ni kültür de¤ifliminde büyük rol oyna- sözlerinden oluflmufltur. Bunun yan›nda yan Müslümanl›k her türlü pagan uygu- di¤er atasözleri de buluyoruz, numara- lamas›na ve kutsal atasözünün özü (ori- lanm›fl altm›fl befl atasözü, bu epi¤in ge- jinali) olan ata ibadet kültünün inanc›na rekli bir bölümü olarak sekiz epik ezgi- karfl› ç›kt›. nin aras›na kar›flt›r›lm›flt›r. Korkut Ata Kitab-› Atalar yazar›n›n didaktik mitik bir ozan, flaman, kâhin, bir kabile- tür için duydu¤u aflk› ve hayranl›¤› gös- nin bilgesi ve hâttâ bir azizdi. Bu vas›f- teren atasözlerini toplanmas› için harca- lar›n hepsi en eski Türk kabile kültürü- d›¤› üç y›l kendisi için de bir dönüm nok- nün farkl› tarihsel bölümlerinin parçala- tas›yd›. El yazmas›n›n k›sa giriflindeki r›n› sergilemektedir. Geleneksel ozan edebi üslûptan yola ç›k›larak, yazar›n kendisinin artistik özelli¤ini genellikle sözcük seçiminden, kulland›¤› dini kav- bir rüyada gördü¤ü kutsal bir ça¤r›dan ramlardan, onun Müslüman okullar›nda elde etmifltir. Mitik atalar›n kutsal ruh- edebi gelenek içinde e¤itim görmüfl bir lar› ya da ölmüfl flaman ve tanr›lar anla- Osmanl› entellektüeli oldu¤u varsay›la- t›lan-söylenen epik anlat›lar›n yeni bir bilir. Buna karfl›n yazar Kitab-› Ata- görevi için “ozan”› seçerler ve seçilen lar’da çok sevdi¤i halk kültürünü koru- ozan› kendisini gelifltirmesi için büyülü ma alt›na alm›flt›r. Yazar, Müslüman fle- artistik güçlerle donat›rlar. Onun sözle- hir imparatorlu¤u içinde hüküm süren rinin (ki onlar bir flark›, bir epik ya da bu yeni kapal› sosyal ba¤lamda kabile bir atasözü olurdu) do¤aüstü ilham ara- atalar›n›n atasözlerinin korunamayaca- c›l›¤›yla olufltu¤una inan›l›rd› ve bu söz- ¤›n› aç›kça fark etmiflti. Bu türü yeni ko- lerin gücü do¤a, insan ve hayvanlar›n flullara uygun hale getirmek için baz› güçlerinin üstündeydi. ‹flte bu nedenle de¤ifliklikler gerekliydi. Türk ozan› çocuk do¤umlar›n› kolaylafl- Dolay›s›yla Kitab-› Atalar’›n yazar› t›ran veya k›tl›klar› sona erdiren kahra- atasözünün üst-anlam›n› (meta-me- manl›klar› anlatan epikleri söylemesiyle aning) kabile kültünden koparm›fl ve bilinirdi. (Zhirmunskii 1960: 188-89) onu yeni bir büyüsel kaynak olarak ‹s- Atalar›n kabile kültü ve atasözü lam’la iliflkilendirmifltir. Böylece atasö- hayatta yaflad›¤› sürece epik bir anlat›- zünün mesaj›n›n gücü yeniden canland›- n›n bir parças› olsun veya olmas›n Türk r›lm›flt›r. Müslüman kutsal gelene¤i ve ve Türkmen atalar›n› temel almay› sür- onun 15. yüzy›l içindeki baflat ve güçlü dürür ve bu nedenle iletece¤i mesaj için otoritesi atasözlerini sayg›yla ve onun baflka bir sosyal sayg›nl›k ve kutsall›k sosyal prestijini kurtararak kutsam›flt›r. kayna¤› gerekmez. Çeflitli de¤iflmeler Türkiye çal›flmalar›ndan anlafl›lan, –Türk kabile toplumunun kapal›l›¤›, bir atasözü anlat›lar› ve genel kültür ara- ortaça¤ Osmanl› imparatorlu¤unun te- s›ndaki uyumun uyumsuzlu¤a dönüfltü- meli ve Ortodoks islam›n artan etkisi— ¤ünde atasözünün halk tan›m›n›n ge-

90 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 rekli oldu¤udur. Böyle bir durumda ata- Messenger, John. “The Role of Proverb in a sözünün anlam›, mesaj›, ifllevi, büyüsel- Nigerian Judicial System”. Southern Journal of Anthropology (1959) 15: 64-73. dinsel iliflkileri ya da sosyal yaflam› yeni Miller, John William. Definition of the Thing. ve farkl› yorumlar› zorunlu k›lar. Çeflitli New York: W. W. Northon & Company, 1980. bak›mlardan atasözünün halk tan›m›, Oy, Ayd›n. Tarih Boyunca Türk Atasözleri.‹s- atasözünün yeniden yorumlanmas› ve tanbul: ‹fl Bankas› Yay›nlar›, 1972. Raymond, Joseph. “Attitudes and Cultural yeniden tan›mlanmas› arac›l›¤›yla eski Patterns in Spanish Proverbs”. The Americas 11 uyumun yeniden kurulmas›na yönelik (1954) : 57-77. bir çabad›r. Türkiye çal›flmalar› içinde Soysal, Rag›p. Türk Atasözleri. Ankara: Aynur bu yeniden yorumlama atasözünün sos- Matbaas›, 1971. Walser, Ferdinand. Luganda Proverbs. Berlin: yal prestijini ve gücünü artt›rma yönün- Reisner, 1982. de geliflirken Avrupa’ya iliflkin baz› halk Yakul al-Hakim al-Thirmidi. Al-Amsal min al- tan›m› çal›flmalar› ise atasözünün sosyal kitab v’al-sunne, Cairo, 1975. prestijini ve gücünü azaltma yönünde Yankah, Kwesi. “The Proverb in the Context of Akan Rhetoric”. Ph.D. Thesis, Bloomington: Indi- geliflmektedir; ki bu durum Avrupa’da ana University, Folklore Institute, 1985. yüksek bireysel kültürün yarar›nad›r. Zhirmunskii, V. “Legenda o Prizvanii Pevtsa”. In Issledovania po istorii kultury naradov vostaka. NOTLAR Ed. V.V.Struve. Leningrad, 1960. 1 At›f yap›lmadan al›nt›lanan atasözleri ‹lave Champion’dan al›nm›flt›r. Champion koleksiyonunda yer almayan ata- 2 Yoruba sözcü¤ü “Do¤u Guyana zencileri” an- sözü hakk›nda atasözleri lam›na gelmektedir. Çev. Not. Türkiye’den: 3 Ayn› atasözünün iki varyant› 16. ve 17. yüz- 1. Atalarsözü, sözlerin özü. Oy: 430. y›l kaynaklar›nda bulunmufltur. 2. Atalarsözünü tutmayan› yabana atarlar. Soysal: 55. KAYNAKLAR 3. Ulu sözü dinlemeyen uluyukal›r. Soysal: 55. Backstrom, C.A. Introduction to the Proverbs 4. Atalarsözü evlada mirast›r. Soysal: 55. of Sweden. In Champion, p.c., 1938 5. Atalarsözü kitab›d›r, yabana at›lmaz. Soy- Boratav, P.N. Adventures Merveilleuses Sous- sal: 55. terre et Ailleurs de Ertoshtuk Le Geant des Steppes, 6. Atalarsözü tutan yüce da¤lar aflar. Soysal: in Collection UNESCO. Paris: Gallimard, 1965. 55. ——. “Quatre-vingt quatorze proverbs turcs 7. Atalarsözü tutmayan›n yolu ya teke ya bü- de xvé siecle resté inédites”. Oriens (1954), Vol. 7: 2. ke. Soysal: 55. ——. ve C. Baflgöz. “Riddles and Proverbs.” 8. Atalarsözü tutmayan ok gibi at›l›r. Soysal: Philologicae Turcicae Fundamenta Vol. II. Weisba- 55. den: Franz Steiner Verlag, 1964. 9. Atalarsözü Kur’an’a girmez yan›nca yel yel Champion, S.G. Racial Proverbs: A Selection yar›flur. ‹zbudak 1936: Önsöz. of the World’s Proverbs Arranged Linguistically. 10. Atalar›n bir sözü bin ö¤üdü geçer. Oy: 430. Londra: George Routledge and Sons, 1938. Uganda’dan: (Walser, Ferdinand) Dundes, Alan. “Metafolklore anda Oral Lite- 11. Nerede cüzzaml› biri varsa o atasözlerinde rary Criticism”. Nomist (1966), 505-16. konuflmaz. (No. 0708, p. 63) ——. 1975. “On the Structure of the Proverb”. 12. Nerede topal biri varsa o atasözü kullan- Proverbium 25: 961-73. Finnegan, R. Oral Litreatu- maz. (No. 0709, p. 63) re in Africa. Oxford: Clarendon Press, 1970. 13. Atasözü yenisini biçimlendirmek için bir Gökyay, O. fiaik. Dede Korkut. ‹stanbul, 1938 örnek teflkil eder. (No. 3957, p.356) [O¤uzname,Topkap› Saray›’n›n kütüphanesinde, 14. Bir çocu¤a atasözüyle hitap etmem. (No. Türkçe çeviri]. 4841, p. 434) ‹zbulak, Veled. Atalar Sözü. ‹stanbul, 1936. 15. Aile reisinin atasözleri söyledi¤ini farket- Köprülü, M.F. “Atasözü”. ‹slam Ansklopedisi. ti¤in halde battaniyeyi bafl›na çekiyorsun. (No. Lewis, Geoffrey. The Book of Dede Korkut. 4875,p. 435) New York: Penguin Books, 1974. McKenna, F. “The Proverb in Humanistic Stu- dies: Language, Litreature anda Culture”. The French Review (1974) 48: 381.

http://www.millifolklor.com 91 FAKELORE FABR‹KASYONU*

Yazan: Alan DUNDES Çevirenler: Asl› UÇAR** Selcan GÜRÇAYIR***

1950’de yar›-popüler bir dergi olan rulmad› ve “yazarlar›, editörleri ve ya- American Mercury’de yay›nlanan “Folk- y›mc›lar› halk› yan›ltmak ve aldatmak- lore ve Fake Lore” (iki sözcük daha sonra tan” sorumlu tuttu.2 birleflmifltir) adl› k›sa makalede halkbi- “Paul Bunyan efsaneleri diye bir limci Dorson, “fakelore” terimini öne sür- fley yoktur” diye iddia eden Dorson, Paul dü. Dorson, uydurma folklor ya da fake- Bunyan hikâye dairesini özellikle seçti.3 lore aleyhinde yazarak, bilimsel folklor Dorson için Paul Bunyan, fakelore kav- çal›flmalar›na katk›da bulunmak için ya- ram›n›n seçilmifl bir örne¤iydi. Kayde- flam› boyunca sürecek bir mücadele bafl- dilmifl Bunyan maceralar›n›n ço¤unun, latt›. Dorson, 1969 y›l›nda yay›nlad›¤› Red Liver Lumber fiirketi’nin ticarî rek- “Fakelore” adl› makalesinde ve 1976’da lamlar›n›n bir bölümünde, buna benzer yay›nlad›¤› Folklore and Fakelore: Es- hikâyeleri yay›mlayanlardan birinin de says Toward a Discipline of Folk Studies aralar›nda bulundu¤u çeflitli tan›nm›fl adl› kitab›nda oldu¤u gibi folklor ve fake- yazarlar taraf›ndan oluflturulmufl oldu- lore ayr›m›na defalarca de¤indi. ¤u gösterilebilirdi.4 Dorson’un uygun bir Dorson, fakelore terimiyle tam ola- dille ifade etti¤i “sözlü gelenek damlas›” rak neyi kastetti? “Fakelore, gerçek ol- Paul Bunyan’la iliflkilendirildi¤inde bu duklar› iddia edilen sahte ve sentetik hikâyelerde bafllang›çta bir otantiklik ol- eserlerin sergilenmesidir. Bu ürünler, mas›na ra¤men, yay›mlanm›fl Paul Bun- alandan toplanmazlar, ancak sürekli bir yan hikâyelerinin ço¤unlu¤u sözlü gele- tekrarlama zincirinde evvelki edebi nekten hiç de yararlanm›yordu, ama yi- eserlerden ve gazete kaynaklar›ndan ya- ne de “damla” fliddetle tart›fl›lmaya de- rarlan›larak yeniden yaz›l›rlar veya ya- vam ediyordu.5 z›nsal sömürüsünün bafllang›c›nda en Dorson’un s›k s›k elefltirdi¤i di¤er az›ndan sözlü gelenekten al›nt›lara sa- bir konu Benjamin Botkin taraf›ndan hip olan Paul Bunyan figüründe oldu¤u derlenen folklorun “hazineleri” serisiydi. gibi yaz›lan muhtelif “halk kahramanla- 1944 y›l›nda Treasury of American Folk- r›” örneklerinde bütünüyle de¤iflikli¤e lore adl› popüler eserini yay›nlayan Bot- u¤rayarak ortaya ç›km›fl olabilirler.”1 kin, esas›nda bas›l› ve yaz›l› kaynaklara Dorson, mütemadiyen tekrarlad›¤› güvenmeye e¤ilimliydi ve eserinin amaç- fakelore elefltirilerine ilave olarak fake- lad›¤› genifl okuyucu kitlesine ulaflmas› lore üretenleri s›k s›k afl›r› heyecanl›, için materyalleri yeniden yazmada ken- karfl›, ve i¤neleyici sözler söyleyerek s›- disini özgür hissetti. Dorson, Botkin’in n›rlad›. Dorson, görünürde “otantik söz- kütüphane d›fl›na ç›kmay› reddetmesini lü gelenek oldu¤unu iddia edilen, ancak “Av›n› marketten alan flehirli bal›kç›ya asl›nda kitleleri zihinsel ve ahlâksal benzeterek”6 samimi bulmad›. yönden gelifltirmek için uydurulmufl Burada flu nokta aç›kl›¤a kavufltu- olan sentetik ürünleri” elefltirmekten yo- rulmal›d›r, Dorson, gerçek folkloru edebî

*Dundes, Alan, Folklore Matters The Fabrication of Fakelore”, The University of Tennessee Press, Knoxville, 1989, s.40-56. ** Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyat› Yüksek Lisans Ö¤rencisi. *** Gazi Üniversitesi Türk Halkbilimi Bölümü Araflt›rma Görevlisi.

92 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 yaz› ve fliir için ilham ya da kaynak ola- y›l›nda Temora izledi. Bu çal›flmalar bir- rak kullanan yazarlar› ya da flairleri elefl- lefltirilerek 1765’te Poems of Ossian tirmiyordu. Çünkü, sözlü gelene¤e daya- ad›yla yay›nland›, ayn› y›l Bishop Per- nan veya sözlü gelenekten ayr›lan uzun cy’nin Reliques of Ancient English Poetry ve onurlu bir edebiyat gelene¤i vard›r. adl› eseri yay›mland›. Bu sözde gelenek- Dorson’un gayesi, öncelikle birileri tara- sel fliirlerin gerçekli¤i yay›mlanmalar›n- f›ndan üretilmifl bir materyalin sonras›n- dan k›sa bir süre sonra tart›fl›ld›. Samu- da saf, bozulmam›fl sözlü folklor ürünü el Johnson birkaç “alan” araflt›rmas›n- oldu¤unu iddia etme cüretini gösterenle- dan sonra 1755 y›l›nda yay›nlad›¤› Jour- re itiraz etmekti. Çünkü Dorson’a göre, ney to the Western Islands adl› eserinde, (iyi olan) folklor ve (kötü olan) fakelore Macpherson’un sadece eski fliirlerin par- aras›nda yads›namaz bir farkl›l›k vard›r. çalar›n› buldu¤unu ve fliirlerin pek ço¤u- Fakelore ayn› zamanda yaflama ve nu kendisinin kompozisyon haline getir- yeniden canlanma ile de kar›flt›r›lmama- di¤ini ve gelenekten geliyormufl gibi l›yd›. Yaflama, gelene¤in devaml›l›¤›n› sundu¤unu iddia etti.7 Ünlü ‹skoç filozof kasteder, bir folklor ürünün ne kadar David Hume (1711-1776) da Ossian tar- de¤iflti¤i ya da küçüldü¤ü önemli de¤il- t›flmas›n›n içine çekilmeye çal›fl›lanlar- dir. Yeniden canlanma, devam etmeme, dan biriydi. ‹çinde flüphelerine yer ver- gelene¤e ara verme anlam›na gelir. Yeni- di¤i8 “Of the Authencity of Ossian’s Po- den canlanma, geçmifle serpilmifl bir ems” adl› bir makale bile yazm›flt›, an- folklor ürününü canland›rmak için bi- cak bu makale çeflitli kiflisel ve politik linçli bir karara gönderme yapar. Buna nedenlerden dolay› 1846 y›l›na kadar karfl›n fakelore, asla var olmam›flt›r- en yay›nlanmad›.9 Hume, Critical Disserta- az›ndan sunuldu¤u flekliyle- tion of the Poems of Ossian’› yazan Hugh Puristler ve akademik folklorcular Blair’e 1763’te gönderdi¤i bir mektupta, için fakelore’un düflman olarak alg›lan- ayn› y›l Macpherson’u sahtekârl›k ve mas› anlafl›labilir olmas›na ra¤men, fa- benzeri suçlamalara karfl› savundu. Hu- kelore geliflmeye devam etti ve hatta me, güven sözlerinden çok kan›t istedi. gerçek folklorla yer de¤ifltirmeye bile “Bu kan›tlar düflünceler de¤il, tan›kl›k- kalk›flt›. Fakelore’un ortaya ç›k›fl› 18 nci lar olmal›d›r”10 ve bu tan›kl›klar sözlü yy sonlar›ndaki folklor çal›flmalar›n›n gelene¤i içermelidir. Hume’un kan›tla- bafllang›c›nda, bu çal›flmalarda karma- nabilir sözlü kaynaklar üzerindeki ›srar› fl›k ve ayr›lmaz bir flekilde iç içeydi. Dor- flafl›rt›c› derecede modern görünüyor.11 son tarihsel anlay›fl›na ra¤men, ona Macpherson’un Ossian’›n›n olas› hakl› bir nam kazand›ran fakelore kav- Gal dili kaynaklar›yla ilgili ayr›nt›l› ve ram›, telaffuzu ile ünlü, daha do¤rusu gizli tutulan bir çal›flmas›, Macpher- ad› kötüye ç›km›fl olan 1760’da James son’un ‹skoç da¤l›k bölge sözlü gelene¤i- Macpherson taraf›ndan yay›mlanan Os- nin otantik, ak›m›yla gizli bir ba¤lant› sian fliirleri, 1812 ve 1815 y›llar›nda kurmaya çal›flmas›na ra¤men, buna çok Grimm kardefllerin yay›nlad›¤› Kinder da sad›k kalmad›¤›n› ortaya koyar. und Hausmärchen ve 1835 y›l›nda ya- Macpherson’un poetik serbestli¤i görü- y›nlanan Fin Ulusal destan› Kalevala nürde Galli diyalekt sözlerinin yanl›fl bask›s› aras›ndaki ba¤lant›y› fark etme- anlafl›lmas›yla eflleflerek sözlü stilden ol- mifl gibi görünmüfltür. dukça uzaklaflm›fl bir edebî kar›fl›ma se- James Macpherson (1736-1796) bep oldu.12 Macpherson bileflik metinler 1760’da Fragments of Ancient Poetry üretmek için bireysel balladlar›n farkl› Collected in the Highlands of Scotland versiyonlar›n› birlefltirdi ve istedi¤ini and Translated from the Gaelic or Erse eklemekte ya da silmekte kendini özgür Language’yi yay›mlad›. Onu 1762 y›l›n- hissetti. Dramatik bir ballad hikâyesi da Fingal: An Ancient Epic Poem, 1763 Macpherson’un yeniden söylemiyle “ka-

http://www.millifolklor.com 93 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 ba saba ve abuk sabuk” bir hale geldi. neo-klasizm hareketi, sadece eski Yunan Di¤er bir deyiflle “Macpherson, belki ve Roma’n›n klasik örneklerine iflaret et- kaynaklar›n› biraz yarat›c›l›kla ba¤dafl- ti. ‹skoç da¤l›k bölgelerinden sözlü fliir t›rmay› istedi. Fakat bunu yaparak hi- temin etme olas›l›¤›, epik fliirin yaln›zca kâyenin asl›n› kaybetti. Yeniden sunum eski zamanlardan de¤il, modern, e¤itim bulan›klaflt›… zaman zaman, hikâyenin görmemifl köylülerden de elde edilebile- bölümleri gerçekten takip edilemez hale ce¤i anlam›na geldi. Asil yabanlar›n geldi. Bu etkili anlat›m içerisinde hikâye övülmesi de ayn› kaynaktan ç›k›yordu. trajedisini, dokunakl›l›¤›n›, k›ymetini ve Ve böylece halkbiliminin ciddi, akade- neredeyse bütün anlam›n› kaybetti.13 mik bir u¤rafl olarak ilerlemesinde Ossian’n›n kaynaklar› hakk›nda en kap- önemli bir katk› sa¤lamasa da, 19 ncu saml› çal›flmay› yapan yazar fluna iflaret yy’da yürürlükte olan ve bu yüzy›la reh- eder: “Burada, Macpherson’un çal›flma- berlik eden romantizm, ilkelcilik ve mil- s›n›n di¤er yerlerinde oldu¤u gibi, neyin liyetçili¤in garip birleflmesinin esaslar›- samimiyetsiz, neyin iyi niyetle, neyin n› oluflturdu. kötü bir yarg›lamayla yaz›ld›¤›n› de¤er- Halkbiliminin kuruluflunda Grimm lendirmek gerçekten çok zordur.14 kardefller görmezden gelinemez. Grimm Görülüyor ki, Macpherson sözlü ge- kardefller yayg›n bir flekilde halkbilimi lene¤in k›r›nt›lar›n› ve parçalar›n› iyi çal›flmalar›n›n öncülerinden ikisi olarak niyetle toplad›, fakat bunlar›n eski epik düflünülürler. Grimm kardefller, pek çok gelene¤in kal›nt›lar› oldu¤unu farz etti ülkede kendi yerel geleneklerini bir ara- ve düzenli bir flekilde bu parçalar› bir- ya getirenlerin halkbilimci olmas› fikrini lefltirdi.15 Onun kaynaklar›ndan baz›la- reddederek, Alman folkloru üzerine yap- r›; sözlü parçalard›, baz›lar› da el yaz- t›klar› yay›nlar ve koleksiyonlarla ger- malar›ndan oluflan malzemelerdi.16 Bu- çek bir entelektüel ihtilali bafllatt›lar. nunla beraber, bir elefltirmenin ileri sür- Jakob Grimm (1785-1863) 1815 y›l›nda dü¤ü gibi, “Önsöz ve tan›t›m yaz›s›nda yay›nlad›¤› bir kitapç›kta sözlü gelene- Macpherson epi¤inin, parçalar›n d›fl›nda ¤in nas›l toplanaca¤› hakk›nda spesifik flekillendirildi¤ini halka –bunu çok iyi öneriler sundu. fiunlar› da ilave etti: bilen edebiyatç› arkadafllar›na- aç›kla- “Derlemeci her fleyden önce, kaydedece¤i maktan kaç›nd›, yaln›zca bu da de¤il, bir fleyleri uydurmadan ve ekleme yapma- bölümde çal›flmas›n›n alt›nda yatanlar› dan uygun yerlerde uygun tarzda anlat›- kendisinin buldu¤unu” söyledi.17 Macp- c›n›n a¤z›ndan asl›na uygun ve tam ola- herson’un alan çal›flmas› notlar›n›n “ori- rak sadakatle yaz›ya geçirmelidir….” jinallerini” 1762 y›l›n›n birkaç ay› bo- Önceden 1812’de Kinder und Haus- yunca isteyenlerin incelemesi için sun- märchen’in ilk say›s›n›n önsözünde du¤u da bir gerçektir. Buna ra¤men Grimmler “biz bu peri masallar›n› ola- Macpherson orijinal metinlerin tamam›- bildi¤ince saf bir flekilde sunmaya gay- n› yay›nlamad›.18 ret ettik….hiç bir ekleme yap›lmad›, as›l Fakelore hakiki folklor oldu¤unu hikâyede olmayan hiçbir fley ilave edil- iddia eden sahte ve sentetik yaz›lar›n medi ya da de¤ifltirilmedi” gibi iddialar- (eserlerin) sunumuysa, Macpherson’un da bulundular, ancak Grimmler söyle- Ossian’› fakelorun ilk belgelenmifl ör- diklerini uygulamad›lar. 21 numaral› neklerinden biri olarak nitelendirilebilir Grimm masal› 1812’de yay›mlanan Asc- gibi görünüyor. Ayn› zamanda Ossian’›n, henputtel (Cinderella) versiyonu, yedi fakelore’un büyük bir etkiye sahip oldu- y›l sonraki yani 1819’daki versiyonunda, ¤unu kan›tlad›¤› bir gerçektir. Ossian’›n Hesse’den al›nan üç versiyonun ›fl›¤› al- fakelore ya da folklor oldu¤una bak›l- t›nda geniflletildi ve yeni bir biçim veril- maks›z›n, Ossianc›l›k bütün Avrupa’da di. Grimmler, özellikle Wilhelm, versi- fliire olan ortak ilgiyi artt›rd›. 18 nci yy yonlar›nda ayr›nt›lar› tamamlamada ve-

94 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 ya orijinalinden daha “sade ve saf” ola- a¤›zlar›ndan folklor toplamalar›ndan do- rak yeniden anlatmada kendini rahat lay› - bu sözlü malzemeler üzerindeki hissederek birleflik metinler haline ge- afl›r› serbestlikleri görmezden gelindi- tirmeye bafllad›. ¤inde.- onlar› halk biliminin geliflmesin- Kutsal Grimm masallar›n›n kural- de önemli olduklar›n› söyleyebilir. lar› üzerine yap›lan kapsaml› bir çal›fl- Grimm Masallar›n›n ortaya ç›k›fl›n- mada buna benzer pek çok tutars›zl›k dan birkaç y›l sonra yani, 1820’lerin son- ortaya ç›kar.19 Bunun yan› s›ra, Grimm- lar›nda genç doktor Elias Lönnrot (1802- lerin sadece köylülerin a¤›zlar›ndan an- 1884) halk fliiri toplamak için alan çal›fl- laml› bir flekilde toplad›klar› hikâyeleri mas›na Karelia bölgesinde bafllad›. de¤ifltirmekle kalmay›p, kaynak kifli bil- 1831’de Elias Lönnrot kafadar birkaç ar- gilerini de de¤ifltirdiklerine dair kan›t- kadafl›ndan oluflan küçük bir grupla Fin lar vard›r. Örne¤in; Dorothea Vieh- folklor çal›flmalar›nda ve Fin folklor mann’›n, haf›zas›ndaki eski Hessian hi- ürünlerini bir araya getirmede büyük kâyelerini aktaran ideal bir hikâye anla- bir esin kayna¤› oldu¤unu kan›tlayan t›c›s› oldu¤unu söylediler, oysa ki, onun, Fin Edebiyat› Derne¤ini kurdu. 1830’la- orta s›n›ftan, okuma yazma bilen, e¤i- r›n bafllar›nda Lönnrot alan çal›flmalar›- timli, ana dili Almanca de¤il, Frans›zca na devam etti, fakat ayn› zamanda fark- olan biri oldu¤unu gayet iyi biliyorlar- l› flark›lar› düzenlemeyi ve onlar› birta- d›.20 Grimmlerin suçlar›; gerçek kaynak- k›m mant›ksal anlat› düzenine yerlefltir- lar›n›n kimliklerini de¤ifltirmek ve oriji- meyi düflünmeye bafllad›. 1835’de Kale- nal alan çal›flmas› notlar›n› tahrip et- vala’n›n ilk bask›s›n› yay›nlad›. Bu eser, mekti. Ellis’e göre “Grimmler, istekleri ulusal Fin bilincinde dikkate de¤er he- do¤rultusunda kaynak metinlerin flekil- vesli hisler uyand›rd› ve hat›rlanamaya- lerini, içeriklerini de¤ifltirerek, bazen de cak derecede eski zamanlardan beri var metinlerin hacmini iki, hatta üç kat›na olan bir destan olarak benimsendi. ç›kararak büyük ölçüde karmafl›klaflt›r- Lönnrot, Kalevala destan›n parçalar›n› d›klar› ve yeniden yazd›klar› bu metinle- orijinal bütünlü¤ü içerisinde baflar›l› bir rin asl›na ulafl›lmamas› için de” notlar› flekilde eski haline getirdi¤i için övüldü. imha ettiler.21 Özetle Grimmler, onu sa- Lönnrot ve Fin gelene¤inin di¤er sad›k dece keflfetmifl görünerek ulusal bir Al- ö¤rencileri ek fliirler toplad›lar. 1849’da man abidesi yaratmaya çal›flt›lar ve da- Lönnrot Kalevala’n›n gözden geçirilmifl ha sonra da hiç kimse onu y›kmak iste- bask›s›n› yay›mlad›. 32 fliir ve 5.052 medi.22 Halkbilimcilerin bu gerçekleri m›sra içeren 1835’deki bask›n›n aksine, gizleyerek, Grimmleri folklorun ›fl›lt›l› 1849’daki bask› 50 fliir ve 22.795 m›sra bilim adamlar› olarak göklere ç›karmay› içeriyordu. Kaç Finlinin Kalevala’y› tercih ettikleri do¤rudur. otantik bir sözlü destan olarak kabul et- Grimmlerin ünlü Kinder und Haus- ti¤i tespit edilmifl de¤ildir. Baz›lar› märchen çal›flmas›n› fakelore olarak ni- Lönnrot’un ayr› flark› parçalar›n› bir telendirmek kutsal fleylere karfl› sayg›- araya getirdi¤ini, ancak bu farkl› flark›- s›zl›k gibi görünür, ancak yeniden yaz›l- lar›n en az›ndan gerçek sözlü gelenek ol- m›fl, süslenmifl ve sapt›r›lm›fl sözlü ma- du¤unu varsayd›lar. William Wilson’un teryallerin sanki saf ve otantik sözlü ge- belirtti¤i gibi: “Gerçekte sadece Kalevala lenekmifl gibi sunulmalar›n›n fakelore birlefltirilmifl bir destan de¤il, ayn› za- oldu¤u hat›rland›¤›nda, biz hakikatte manda bu destan›n içindeki flark›lar da uyduruldu¤u sonradan anlafl›lan bir fa- birlefltirilmifl flark›lard›; hiçbir flark› Ka- kelore örne¤iyle karfl› karfl›yay›zd›r. Ba- levala’daki flekliyle kaynak kifliler tara- z›lar› do¤al olarak Grimmlerin ve Macp- f›ndan nakledilmedi.”23 herson’un folklorda baflard›klar›n› iddia Kalevala, fakelorun klasik bir örne- ettiklerinden, yani köylülerin kendi ¤i gibi göründü. Bu destan, orijinal sözlü

http://www.millifolklor.com 95 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 anlat› formunda olan ya da olmayan ye- ayn› milli duygulara sahip olduklar›n- niden yazmalar ve edebî süslemeler içe- dan da bahsedilmelidir.29 rir. Ancak önde gelen Finli folklorcular, Halkbilimciler insanlar›n fakelorun Kalevala’n›n akla yatk›n bir ulusal halk folklor oldu¤una inanmalar›n› engelleye- destan› say›lmas› gerekti¤i düflüncesini mezler. Amerikan Paul Bunyan olay›n› savundular. Helsinki Üniversitesinde ilk düflündü¤ümüzde ayn› mant›¤› gözlem- folklor profesörü olan -1888’de e¤itim leyebiliriz. Dorson’un elefltirdi¤i popü- vermeye bafllad› ve 1908’de fin folkloru lerlefltiricilerden biri ona “e¤er Ameri- ve karfl›laflt›rmal› folklor daimi müdür- kan halk› Paul Bunyan’›n bir halk kah- lü¤üne atand›.- Kaarle Krohn’dan baflka raman› oldu¤una inan›yorsa, biz de onu hiç kimse buna benzer bir yaklafl›mda öyle kabul etmeliyiz”30 diye cevap ver- bulunamazd›. Krohn 1907’de uluslarara- di.” Paul Bunyan maceralar›n›n fakelore s› bilim adamlar›n›n kurdu¤u ünlü Folk- oldu¤unda ›srar edilirse kökenleriyle lore Fellows’un kurucular›ndand›r ve birlikte tam anlam›yla bir tart›flma ko- halkbiliminin standartlar›n› yükseltme- nusu haline gelir. Üstelik, Paul Bun- ye kendini adam›flt›r. Krohn, Lönnrot’un yan’›n bafllang›çta Amerikal›’dan ziyade üniversite e¤itimine ra¤men, kendisinin Kanadal› olabilece¤i fleklindeki farkl› asl›nda bir halk flairi oldu¤unu iddia et- olas›l›k da ortadad›r.31 Bununla, sadece ti.24 Krohn tabii ki bunu biliyordu ve so- sözlü soy (flecere) ile u¤raflan halkbilim- nuç olarak Kalevala’n›n daima Fin ede- ciler ilgilenir. Amerikal›lar›n büyük bir biyat›n›n köfle tafl› olmas›na ra¤men, ço¤unlu¤unun Paul Bunyan’› otantik bir Lönnrot’un elinde destan›n orijinal met- Amerikan halk kahraman› oldu¤una ni s›k s›k de¤ifltirildi¤inden bilimsel ça- inand›klar›n› (Dorson’un itirazlar›n› l›flmalar aç›s›ndan de¤ersiz oldu¤unu okumufl olan küçük say›daki grup hariç) kabul etti.25 Finli halkbilimci Martti san›yorum. Paul Bunyan’›n evlerin ve Haavio zaman›nda kendisiyle “samimi ana caddelerdeki restoranlar›n önünü ve ve dürüstçe konufluldu¤unda Kaleva- Amerika’n›n pek çok bölümünü süsleyen la’n›n aç›k bir taklit” oldu¤unu aç›klaya- düzinelerce heykelinin oldu¤u gerçe¤i, n›n da Krohn oldu¤unu söyledi.26 Sorun, Paul Bunyan’›n Amerikan bilincine gir- Haavio’nun 1954’te yazd›¤› gibi27 halk- di¤i gerçe¤inin resmen ve aç›kça göster- bilimcilerin, Kalevala’n›n usulüne uy- mektedir. Dorson’un afl›r› içerlemesi, bir gun bir folklor örne¤i olmad›¤›n› gayet makaleler seçmesi olan American Folk- iyi bilmelerine ra¤men, pek çok Fin ay- lore and the Historian adl› kitab›n›n kü- d›nla beraber Fin halk›n›n Kalevala’n›n çümseyici kapa¤›nda, Paul Bunyan ma- gerçek bir halk destan› oldu¤una inan- ceralar›n›n öncelikle bir fakelore oldu¤u- may› tercih etmelerindeydi.28 nu belirgin bir resimle gösterdi. Yay›nc›- Romantizm ve milliyetçilik Finlan- lar kitap kapa¤› dizayn› için nadiren ya- diya’da o kadar güçlüydü ki –güçlüdür zarlara dan›fl›rlar, fakat flu kesindir ki, ki-, insanlar›n inand›klar› fleyin gerçek uzun ve meflhur akademik kariyeri bo- olmas›ndan daha önemliydi –önemlidir-. yunca k›ymetli zaman›n› ve enerjisini Bu yüzden e¤er Finli halkbilimciler Ka- Paul Bunyan’›n bir fakelore örne¤i oldu- levala’n›n bir halk destan› oldu¤una ina- ¤unu kan›tlamaya adayan biri taraf›n- n›yorlarsa, Kalevala’n›n bir fakelore ol- dan yaz›lan kitab›n kapa¤›nda omzunda du¤una iflaret etmek Finli (ve yabanc›) kocaman bir baltayla Paul Bunyan’›n halkbilimcilere bir fley kazand›rmazd›. resmedilmesi ulusal popüler kültürün S›ras› gelmiflken Estonyal›lar›n da otan- gücünü göstermektedir! tik sözlü gelenekle iliflkisi daha az olma- Biz sadece var olan sözlü gelene¤in s›na ra¤men, k›smen Kalevala’dan etki- onlara yetmedi¤ini kabul etmeliyiz. ‹s- lenen (Kalevalay› k›skanan) sözde ulu- koçya’da, Almanya’da, Finlandiya’da ve sal destanlar› Kalevipoeg hakk›nda da 20 nci yy.’da Amerika’da, gelenek icat et-

96 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 meye tart›flmas›z bir flekilde ihtiyaç var- bilimine karfl› olan güçlü, çözünmemifl d›. Sadece gelenek icat etmeye de¤il, onu karars›zl›k duygular›yla ilgili olan ve gelenek olarak adland›rmaya da! Macp- her yerde rastlanan halkbiliminin gelifl- herson, Ossian’›n fliirlerinin gerçek otan- mesinin do¤as›nda olan kritik bir para- tik sözlü fliirler oldu¤unu iddia etti, doksla karfl› karfl›yay›z. Bir taraftan Grimmler asl›na uygun sözlü gelenek halk afla¤›d›r, vulgus in populo’d›r. Hu- kaydettiklerini ve sunduklar›n› ileri sür- me’nin sözleriyle halk kabad›r. Halk, düler; Lönnrot kendisini gerçekten otan- seçkin entelektüellerin utand›¤› nüfu- tik eski Fin destan›n› yeniden yap›land›- sun geri kalm›fl, okuma yazmas› olma- ran ya da eski haline getiren biri olarak yan parças›d›r. Di¤er yandan halk, he- hissetti; belki de Paul Bunyan hikâyele- vesli entelektüellerin göklere ç›kartt›¤› rinin yazarlar›n›n ço¤u, yaln›zca gerçek ulusal miras›n övülmüfl, romantikleflti- bir Amerikan halk kahraman›n›n desta- rilmifl kal›nt›lar›n›n temsilcisidir. Bu n›n› süslediklerini ve genifllettiklerini yüzden Hume, ‹skoç bir flair aramakta- düflündüler. d›r, fakat kaba ‹skoç da¤l›lar›n› uygun Önemini sonradan kavrad›¤›m›z bir bulmamaktad›r ve ‹ngilizce’yi ‹skoç Gal perspektifin yard›m›yla, görünürde fark- diline tercih eder. Ayn› durum ço¤u ülke- l› fakelore örneklerinin ortak unsurlar›- de de gözlenir. Entelektüeller halktan ve n› ay›rt edebiliriz. Bütün örneklerde, ül- halkbiliminden hem utan›r hem de gu- keler kendi içlerinde ciddi bir afla¤›l›k rur duyarlar. Afla¤›l›k üstünlü¤ü do¤u- kompleksinden dolay› ac› çekmektedir- rur! Trevor-Roper Macpherson’un Ossi- ler - baz›lar› hakl› olarak bütün ülkele- an’›n›n harita üzerinde nas›l ‹skoç da¤l›- rin buna benzer bir afla¤›l›k duygusun- lar›na atfedildi¤ini flöyle özetler: “önce- dan etkilendi¤ini söyleyebilir.- örne¤in likle ovalardaki ‹skoçlar ve onlar›n ayn› ‹skoçya 18 nci yüzy›l›n sonlar›nda ‹ngi- flekilde okumam›fl zavall› akrabalar› lizler taraf›ndan s›k s›k alay konusu edi- olan ‹rlandal›lar düzen bozan vahfliler liyor ve afla¤›lan›yordu.32 Kendisi de bir gibi küçümsendi, ‹ngiltere ve ‹rlanda il- ‹skoç olan Hume, 18 Mart 1776’da Ed- kel bir barbarl›k içine batt›¤› zaman, ‹s- ward Gibbon’a yollad›¤› mektupta ‹skoç koçlular, mükemmel bir safl›k ve duyar- da¤l›lar› için söyledi¤i: “Anl›yorum ki, l›l›¤›n destan flairini üretmesinden dola- Ossian fliirlerinin otantikli¤i üzerine bü- y› Avrupa’n›n tamam›nda bir Kulturvolk yük bir flüphe ile kafa yoruyorsunuz. olarak göklere ç›kar›l›yordu.36 Bunu yapmakta gerçekten hakl›s›n›z. Benzer bir durum Grimm öncesi Al- Hiçbir insan mant›¤› yirmi binin üzerin- manya’da da görülüyordu. “nedenleri ne de m›sra ile say›s›z tarihsel gerçeklerin, olursa olsun, 18 nci yüzy›l ortalar›nda elli nesil boyunca sözlü gelenek yoluyla komflular›yla k›yasland›¤›nda, Almanya belki de bütün Avrupa uluslar›n›n en ka- kültürel geçmifline yönelmifl ve sonuç ba, en fakir, en vahflileri taraf›ndan ko- olarak ulusça bir kültürel afla¤›l›k runaca¤›n› hayal edemez”33 fleklindeki kompleksi içerisindeydi… Bu dönemde sözlerini, Ossian fliirlerinin otantikli¤i Almanya komflular›n›n kültürüne k›s- hakk›ndaki makalesindeki bir bölümde kançl›kla bakt›; Prusya kral› Büyük Fre- de34 kelimesi kelimesine tekrarl›yordu. derick milli bir kahraman ve vatansever Hume ‹skoçlar›n ulusal büyüklü¤ünü di- bir Alman olmas›na ra¤men Almancay› le getirecek de¤erli bir ‹skoç flairi keflfet- küçümsedi Frans›zca konufltu ve yazd›, me konusunda hevesli olmas›na ra¤men, Mozart’›n, Goethe’nin yeni yeni ortaya ‹skoçlular›n kendi dilleri yerine stan- ç›kmaya bafllad›¤› bu dönemde, onlar› dart ‹ngilizceyi kullanarak, konuflulan da göz ard› ederek Frans›z edebiyat›n›n milli ‹skoç Galli diliyle yazmaktan ka- ve kültürünün üstünlü¤üne inand›.37 ç›nmalar› gerekti¤ini düflünüyordu.35 ‹fl- Finlandiya’da, Finliler birkaç yüzy›l te tam burada ayd›nlar›n halka ve halk- ‹sveçlilerin kültürel hegemonyas› ve

http://www.millifolklor.com 97 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 egemenli¤i alt›ndayd›lar ve Wilson’un kin’in çok satan antolojisi Treasury of çok do¤ru bir biçimde gözlemledi¤i gibi American Folklore 1944’de yay›nland›, “Fin milli bilincinin harekete geçirmek ‹kinci Dünya Savafl› boyunca Dorson, isteyenler ortaya ç›kan Fin kültürünün Paul Bunyan hikâyelerini ve Botkin’in ‹sveçlefltirilmesi fleklindeki geçmifle kar- Treasury’sini fakelore olarak a¤›r bir bi- fl›yd›lar”.38 18 nci yüzy›l›n sonlar› itiba- çimde elefltirmesine ra¤men,-ikisi de ge- r›yla Fince sadece köylüler taraf›ndan lene¤in ve yeni eklenenlerin (geleneksel konuflulurken e¤itimli Finliler ‹sveççe olmayan) ayr›nt›lar›yla çiftleflen sözlü konufluyordu.39 ürünlerin yeniden bir edebi tart›flmas›n› Benzer paralellikler rastlant›sal ol- içermekteydi- sözlü ürünlerin ortaya ç›- maktan uzak ve Amerikal›lar›n da ge- k›fl zamanlar› ve onlar›n olas› anlam› nelde Avrupa’ya, özelde ise ‹ngiltere ve üzerine yorum yapmay› beceremedi. Fransa’ya karfl› bir afla¤›l›k kompleksi Fakelore görünürde milli ve ruhsal hissetti¤i konusundan bahsetmek istiyo- bir ihtiyac› tatmin eder: Yani özellikle rum. 20.yüzy›l bafllar›na kadar, seçkin- bir kriz an›nda birinin milli kimli¤inin ler, ressamlar, yazarlar, müzisyenler ya- oldu¤unu göstermek ve bu kimlik içeri- flamak ve çal›flmalar›n› sürdürmek ama- sine gurur afl›lamak. Hobsbawm’›n be- c›yla Amerika’da kalmak yerine Avru- lirtti¤i gibi “eski flekillerin canl› oldu¤u pa’ya gittiler. Amerikan vatandafllar› yerlerde, gelene¤in yeniden canland›r›l- için yaflad›klar› bölgede eskiden koloni maya ya da icat edilmeye ihtiyac› yok- gruplar›n›n bulundu¤unu unutmak zor- tur.”42 Halkbiliminin ideal olarak milli du. Onlar kendilerini eyaletlerde yafla- kimlik susuzlu¤unu giderme amac›na yanlar olarak düflünmeye devam ettiler hizmet etti¤i do¤ru olabilir, fakat halk- edebiyatta, müzikte ve resimde moday› biliminin eksik ya da yetersiz say›ld›¤› belirlemek için Avrupa’ya bakt›lar fakat yerlerde, milli hislerle doldurulan birey- bunlar›n flekil ve stillerine de¤inmediler. sel yarat›c› yazarlar bu bofllu¤u doldur- Paul Bunyan, Amerika’n›n kendi imaj›n› mada kendilerini özgür hissetmektedir- yans›tt›: Büyük ve güçlü, fakat çok da ler. Bunu da e¤er gerekiyorsa yoktan bir ak›ll› ve kibar de¤il. Bir ölçüde Ameri- milli “halk” kahraman› ya da bir milli kan siyasilerinin imaj› Avrupa ülkeleri- epik yaratarak veya s›radan halkbilimi nin görmüfl geçirmifl liderleri yan›nda parçalar›n› uydurmaca üretimler içeri- “tecrübesiz, saf” kald›. 1812 savafl› ‹ngil- sinde süslü birlefltirerek ya da kahra- tere’nin Amerika’ya gücenmesine ve manl›k temleri yükleyerek yap›yorlar. Amerika’n›n ‹ngiltere’nin siyasi ve kül- Fakelore’un sözlü olmayan ürünle- türel egemenli¤inden kurtulma çal›flma- re uygulanmas› da çeflitli flekillerde göz- lar›na devam etmesine ra¤men bir sonuç lemlenmektedir. ‹skoç erkeklerinin giy- getirmedi. Bu durum, Amerika’n›n bü- dikleri etekler ve yünlü ve kareli ‹skoç yük bir güç olarak dünyan›n merkezinde kumafllar› Ossian gibi ‹skoç fakelore ör- yer almaya bafllad›¤› 1. Dünya Savafl›’na nekleridir.43 Aç›k Hava Müzeleri 19. kadar sürdü. yüzy›l›n sonlar›ndan beri Avrupa’da çok Bu ba¤lamda, Paul Bunyan hikâye- yayg›nd›r, “köy” oluflturmak amac›yla lerinin bu zaman diliminde ortaya ç›k- orijinal alanlar›ndan de¤iflik yerlere ta- maya bafllamas› bir rastlant› de¤ildir. fl›nan binalar›n düzenlenmesini içerir. Sözlü haberler yirminci yüzy›la tarihlen- Üstelik, her binadaki mobilyalara s›k dirilirken, Paul Bunyan bas›nda ilk ola- s›k ilaveler yap›ld› ve bu mobilyalar ori- rak bir makale fleklinde otuz sayfal›k bir jinal yap›lar›ndan uzaklaflt›r›ld›. Her kitapç›kla beraber 25 Temmuz 1910’da oda birlefltirilmifl bir metnin bir benzeri- Detroit Tribune’de ortaya ç›kt›.40 1914’te nin sunumudur. Ve bu sadece üretilmifl Introducing Mr. Paul Bunyan of Westwo- fakelore de¤il, uydurma tarihtir de. Ad› od Cal. yay›nland›.41 Benjamin Bot- verilen milli ya da etnik gruba özsayg›

98 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 vermek için geçmiflin “alt›n ça¤lar›n›” çal›flan ülkelerin, di¤er ülkelere karfl› yeniden kuran say›s›z uydurma tarihsel neden üstünlü¤e sahip olduklar›n› da örnekleri vard›r.44 anlayabiliriz. (Hem ‹ngiltere hem de Halkbilimciler uzun bir süredir mil- Fransa, kolonilerinin sahip olduklar› liyetçilik ve halkbilimi aras›ndaki iliflki- folklor ürünlerinin çal›fl›lmas›n› sa¤la- yi bilmektedir45, ancak milli afla¤›l›k m›fllard›r, ancak bu kendilerine ba¤l› duygusu ile fakelore üretme e¤ilimi ara- olan insanlar› nas›l daha iyi yönetecek- s›ndaki olas› iliflki fark edilmemifltir. leri ve kontrol edecekleri endiflesinin E¤er folklorun kökü milliyetçilikteyse, yans›mas›n›n bir parças›yd›.) Bu ba¤- fakelore’un kökünün de milli ya da kül- lamda Almanlar›n I. Dünya Savafl›ndaki türel afla¤›l›k duygular›nda yatt›¤›n›n yenilgisinden sonra, Nazi ideolojisinin söylenebilece¤ine inan›yorum. Milliyet- de¤erini artt›rmak için folklora baflvur- çilik duygular› kültürel afla¤›l›k duygu- mas›n› da aç›kl›¤a kavuflturur.46 Benzer lar›na ba¤lanabilirse, fakelore da folk- ideoloji “bilim adamlar›n›” “Yahudileri lorla iliflkilendirilebilir. Anlafl›lan, afla¤›- yok etmek, Nazileri desteklemek için l›k duygular› öylesine güçlüdür ki, folk- anti-semitik atasözleri icat etmeye”47 lordaki öncülerden baz›lar›, toplad›klar›- kadar götürdü, elbetteki bunlar belge- n›n “de¤erini artt›rmak” amac›yla onlar› lenmifl bütün fakelore örneklerinin en çarp›c› bir flekilde de¤ifltirilir, böylece sinsilerindendir. daha de¤erli farz edilen klasik edebi mi- Fakelore’u daha genifl tarihsel ve raslar zenginlefltirilerek entelektüel ha- kültürel bir perspektife yerlefltirerek le getirilir. Bu aç›dan halk, kendi eflitli- onun hiçbir flekilde 20 nci yy. Amerika- ¤ini –veya üstünlü¤ünü, daha iyili¤ini- s›yla s›n›rland›r›lamayaca¤›n› gözlemle- kan›tlamak için istekli olabilir, onun için yebiliriz. Dorson’un “di¤er ülkelerde kendini bu göreve tayin etmifl kifliler ye- Amerika’daki fakelore örneklerine yak›n niden sunumlar›nda otantik malzeme- paralellikler görünmüyor”48 diyerek bir lerle bilinçli bir flekilde oynama ya da hataya düfltü¤üne inan›yorum. Di¤er bi- uydurma sorumlulu¤unu kendilerine ve- lim adamlar› da, fakelore’u 20 nci yy. fe- rilmifl bir hak olarak görebilirler. nomeni varsayarak Dorson’u takip etti- Sözlü ve yaz›nsal gelenekler aras›n- ler.49 Fakelore 18 nci yy da ‹skoçya’da, daki ayr›mda, erken dönem yurtsever 19 ncu yy. da Almanya ve Finlandiya’da halkbilimi koleksiyoncular› çarp›c› bir ve daha pek çok ülkede ve dönemde bu- flekilde sözlü materyaller üzerine yaz›n- lunabilirdi. Örne¤in Belçika’da Alman sal kriterleri uygulad›lar. Son ürün, ede- Til Eulenspiegel hikaye dairesini had- bi bir destan ya da masal olsun daima dinden fazla düzelten ve yenilefltiren fluurludur, fluursuz bir sözlü anlat› de- Charles De Coster (1827-1879) örne¤i ¤ildir. Bununla beraber bu iyi niyetli re- vard›r. 1867 y›l›nda ortaya ç›kan bir vizyonistler bu malzemelerin hakiki bafllang›ç niteli¤indeki La Legende folklor olduklar›n› söylediklerinden, on- d’Ulenspiegel’den sonra tam bask›s› lar üretilmifl fakelore’un sorumlusudur- 1869 y›l›nda yay›nland›. Tam bask›da lar. Eulenspiegel karakterinin orijinal kaba- fiimdi baz› küçük ülkelerin neden l›¤›n›n, terbiyesizli¤inin ço¤u ortadan di¤er ülkelere karfl› imaj fakirli¤i çektik- kald›r›lm›flt›, yine de De Coster milli bir lerini daha iyi anlayabiliriz, örne¤in flair gibi alk›flland› ve baz› Flaman elefl- Finlandiya, Macaristan ve ‹rlanda gibi tirmenleri onun bu eserinin Flaman ru- görece küçük ülkeler halkbilimini topla- hunu tam anlam›yla yans›tt›¤›n› iflaret mada ve çal›flmada daha etkindirler. Ay- ederek onu “Flaman ‹ncili” olarak ad- n› zamanda kendi folklorlar›n› topla- land›rd›lar.50 Benzer flekilde ‹sviçre’de makla ve çal›flmakla daha az ilgilenen - geleneksel keskin niflanc›l›k, ‹sveç ulu- ‹ngiltere ve Fransa gibi- fl›k görünmeye sal bilincini yükseltmek için törensel

http://www.millifolklor.com 99 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 olarak kurumsallaflt›r›l›rken, ulusal ar- romantik duygular beslemelerini bekle- zular›n etkisi alt›ndaki ö¤retmenler ta- mezdi. Paul Bunyan bana bir Ossian ya raf›ndan bütünleyici “halk flark›lar›” da bir Vainamöinen gibi ayn› epik boyut- oluflturuldu.51 lara sahip bir halk kahraman› olarak E¤er fakelore Hobsbawm’›n terim- görünmektedir. Amerika’n›n büyüklü¤ü- lefltirdi¤i “icat edilmifl gelenek” örnekle- nü ve gücünü sembolize eder. Arazileri rinden biriyse ve e¤er yukar›da kan›tlar› temizlemek ve onun do¤al kaynaklar›n- belirtilen örnekler kadar yayg›nsa, halk- dan kâr elde etmekle ilgilenir. Amerikan bilimciler onu nas›l ele almal›lar? Dor- imaj› olarak çok zeki olmay› dile getir- son’un önerisi onu ay›plamakt›, ancak memesi dikkat çekicidir. Hilebaz, dala- bu biraz yarars›z görünüyor. Sadece bir vereci ya da zeki de¤ildir. Problemleri flekilde fakelore folklor olabilir. Uyduru- kaba kuvvetle, güçlü bir istekle hilekâr larak yarat›lm›fl bir metin, sözlü gelenek bir diplomasi içine girmeden çözer. içerisine girebilir. (bunun kan›t› vard›r, Paul Bunyan’›n yazarlar taraf›ndan örne¤in Grimm kardefllerin standart üretilen “yapay”55 bir kahraman oldu¤u- masal tipi versiyonlar›ndan baz›lar› söz- nu tart›flmak anlams›z gibi görünüyor. lü kaynaklardan-baz›lar› bunu Grimm- Folklorda oldu¤u gibi fakelore’u da kül- lerin kitab›ndan do¤rudan ya da dolayl› türün bütünleyici bir unsuru olabilece¤i olarak ö¤renen bireylerden topland›.) gerçe¤ini kabul etmek daha iyidir. Fake- ancak genel olarak çok az fakelore örne- lore’u bafltan saf olmayan ya da yozlaflt›- ¤i folklor olabilir. Fakelore Çin52 de ve r›lm›fl diyerek reddetmektense, halkbi- Sovyetler Birli¤inde53 oldu¤u gibi fikir- limciler olarak halkbiliminin malzeme- sel olarak resmi propaganda kampanya- lerini kullanarak fakeloru çal›flal›m. lar› taraf›ndan desteklenen fleyler üret- ti, ve bu tek tük parodi flekillerinin d›- NOTLAR 1 fl›nda nadiren sözlü gelene¤e girdi. Halk Richard M. Dorson. “Fakelore,” Zeitschrift für Volkskunde 65 (1969): 60. yapay uydurmalar› gerçek folklor olarak 2 Richard M. Dorson, Folklore and Fakelore: kabul etmeyecek kadar ak›ll›d›r. Fakelo- Essays toward a Discipline of Faik Studies (Cam- re kazanç için üretilmifltir, sat›lacak bir bridge, Mass.: Harvard University Press, 1976), p. 5. fikirdir. E¤er fakelore folklordan daha 3 Ibid., p. 7. iyi satarsa, turist ve ihracat pazarlar› 4 Daniel Hoffman, Paul Bunyan: Last of the için y›¤›n üretimi yapacak olan fakelor- Frontier Demigods (Philadelphia: University of Pennsylvania Press. 1952), p. 74: Richard M. Dor- dur. Folklorismus, folklorun ticarileflti- son, American FoIklore (Chicago: University of Chi- rilmesi, insanlar› sömürmenin çeflidi cago Press, 1959), pp. 217-18. olan fakelore’da sonuçlan›r. Ancak folk- 5 Edith Fowke, “In Defense of Paul Bunyan,” lorismus54 ve fakelore gerçekte çok yeni New York Folklore 5 (1979): 43-51. 6 Richard M. Dorson, “Folklore and Fakelore,” de¤ildir. Yeni olan halkbilimcilerin onun American Mercury 70 (1950): 338. varl›¤›n› tan›mas› ve üzerinde ciddi ola- 7 Phyllis A. Harrison, “Samuel Johnson’s Fol- rak çal›flmalar›d›r. kloristics,” Folklore 94 (1983): 57-65. 8 David Hume, Essays: Moral, Political and Ossian, kinder und Hausmarchen Literary (London: Longmans, 1898), Vol. 2, pp. 415- ve Kalevala üzerindeki bu k›sa inceleme 24. fakelore’un 20 nci yy. da Amerika’da bafl- 9 Neil R. Grobman, “David Hume and the Earliest Scientific Methodology for Collecting Balla- lamad›¤›n› belirtmeyi amaçlar. Fakelore, dry,” Western Folklore 34 (1975): 29. Amerika’da milliyetçilik etkisinin öne 10 David Hume, The Letters of David Hume, geçti¤i zamanlarda ortaya ç›kt›. Bu ed. J. Y. T. Greig (Oxford: Clarendon Press, 1932), Amerika’n›n bir dünya gücü olarak orta- Vol. 1, p. 399. 11 Neil R. Grobman, “Eighteenth-Century ya ç›kmaya bafllad›¤› I nci Dünya Sava- Scottish Philosophers on Oral Tradition,” Journal of fl›ndan k›sa bir süre sonrayd›, baz›lar› the Folklore Institute 10 (1973): 193; idem, “David Amerikal›lar›n öncelikle bir millet ola- Hume and the Earliest Scientific Methodology,” p. 29. rak görünmelerine kadar geçmiflleri için

100 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

12 Derick S. Thomson, The Gaelic Sources of dition; The Highland Tradition of Scotland,” in The Macpherson’s “Ossian” (Folcroft. Pa.: Folcroft Press, Invention of Tradition. ed. Eric Hobsbawm and 1969). Terence Ranger (Cambridge: Cambridge University 13 Ibid., pp. 29, 55. Press, 1983). p.18. 14 Ibid., p. 71. 37 Ellis. One Fairy Story Too Many p. 3. 15 Baily Saunders, The Life and Letters of 38 Wilson, Folklore and Nationalism. p. 5. James Macpherson (New York: Haskell House, 39 Ibid. pp. 19-20. 1968), pp. 9, 140. 40 Fowke, “In Defense of Paul Bunyan.” pp. 16 Ibid., p. 252. 44-47. 17 Ibid., p. 174. 41 Dorson, American Folklore, pp. 216-17. 18 Ibid., pp. 180, 190, 249. 42 Hobsbawm and Ranger, eds., The Invention 19 John M. Ellis. One Fairv Srary Too Many: of Tradition. p. 8. The Brothers Grimm and Their Tales (Chicago: The 43 Trevor-Roper, “The Invention of Tradition: University of Chicago Press, 1983). The Highland Tradition of Scotland.” 20 Ibid.. p. 32. See also Heinz Rölleke. “The 44 Cf. Edward Shils, Tradition (Chicago: Uni- ‘Utterly Hessian’ Fairy Tales by ‘Old Marie’: The versity of Chicago Press, 1981), p. 62. End of a Myth.” in Ruth B. Bottigheimer. ed., Fairy 45 Örne¤in, Finlandiya için bak›n›z Wilson, Tales and Society: Illusion, Allusion. and Paradigm Folklore and Nationalism and W. R. Mead, “Kale- (Philadelphia: University of Pennsylvania Press, vala and the Rise of Finnish Nationality,” Folklore 1986). pp. 287-300. 73(1962):217-29; on Greece, see Michael Herzfeld, 21 Ibid., p. 96. Ours Once More: Folklore, Ideology and the Making 22 Ibid., p. 100. of Modern Greece (Austin: The University of Texas 23 William A. Wilson, Folklore and Nationa- Press, 1982); on Russia, see Felix J. Oinas. “The lism in Modern Finland (Bloomington: Indiana Uni- Political Uses and Themes of Folklore in the Soviet versity Press, 1976), p. 40. Union,” Journal of the Folklore Institute 12 (1975): 24 Jouko Hautala, Finnish Folklore Research 157-75. 1828-1918 (Helsinki: Societas Scientarum Fennica. 46 Cf. Hermann Bausinger, “Volksideologie 1968), p. 104: Wilson, Folklore and Nationalism, pp. und Volksforschung: Zurnational-sozialistischen 74-75. Volkskunde,” Zeitschrif› für Volkskunde 61 (1965): 1- 25 Hautala, Finnish Folklore Research. p. 120; 8; Wolfgang Emmerich, Zur Kritik der Volks›umsi- Wilson, Folklore and Nationalism. p. 75; d. Hans deologie (Frankfurt am Main: Suhrkamp, 1971) Fromm, “Ehas Lönnrot als Schöpfer des finnischen Christa Kamanetsky, “Folklore as a PoliticaI Tool in Epos Kalevala.” in Volksepen der uralischen und Nazi Germany,” Journal of American Folklore 85( altaischen Völker, ed. Wolfgang Veenker, Ural-Altai- 1972): 221-35; idem, “Folktale and Ideology in the schen Bibliothek 16 (Wiesbaden: Otto Harrassowitz, Third Reich” Journal of American Folklore 90 1968), pp. 1-12. (1997): 168-78. 26 Wilson, Folklore and Nationalism. p. 75. 47 Wolfgang Mieder, “Proverbs in Nazi Ger- 27 Ibid.. p. 123. many: The Promulgation of Anti-Semitism and Ste- 28 Olli Alho, “On Nationalism in a National reotypes through Folklore,” Journal of American Science,” Acta Sociologica 20 (1977): 293-99; Aimo Folklore 95 (1982): 458. Turunen, “Folk Epic to National Epic: Kalevala and 48 Richard M. Dorson, “Fakelore”, Zeitschrift Kalevipoeg.” in Folklorica: Festschrift for Felix J. für Volkskunde 65 (1969): 64. Oinas, ed. Egle Victoria Zygas and Peter Voorheis, 49 Fox, “Folklore and Fakelore,” p. 251. Indiana University Uralic and Altaic Series 141 50 Joseph Hanse, “Le centenaire de ‘La Legen- (Bloomington: Research Institute for Inner Asian de d’Ulenspiegel,’ “Bulletin de l’Academie Royale de Studies. 1982), pp. 277-89. Langue et le Litterature Françaises 45 (1967): 85-86; 29 Otto A. Webermann, “Kreutzwalds ‘Kalevi- Alois Gerlo, “La Legende d’Ulenspiegel van Charles poeg’: Zur Problematik des estnischen Epos,” in De Coster en Vlaanderen,” Revue de l’ Universite de Volksepen der uralischen und altaischen Völker, pp. Bruxelles 21 (1968-1969): 47. 13-35; Aimo Turunen, “Folk Epic to National Epic.” 51 Rudolf Braun, Socialer und kultureller 30 Richard M. Dorson, “The American Folk Wandel in einem landlichen Industriegebiet im 19. Scene, 1963,” Folklore 74(1963):439; cf. William S. und 20. Jahrhundert (Erlenbach-Zürich: E. Rentsch, Fox, “Folklore and Fakelore: Some Sociological Con- 1965), pp. 327-36. siderations,” Journal of the Folklore Institute 17 52 Alsace C. Yen, “Red China’s Use of FoIklo- (1980): 251. re,” Literature East and West 8 (1964):72-87: Chung- 31 Hoffman, Paul Bunyan, p. 97; Edith Fowke, chiang Yen. “Folklore Research in Communist Chi- “In Defense of Paul Bunyan,” p. 45. na,” Asian Folklore; Studies 26 (1967): 1-62. 32 Saunders, The Life and Letters of James 53 Oinas, “The PoliticaI Uses.” Macpherson. pp. 183-87, 196. 54 Cf. Hermann Bausinger, “Folklorismus in 33 Hume, Letters, Vol. 2, p. 310. Europa: Eine Umfrage,” Zeitschrift für Volkskunde 34 Hume, Essays, Vol. 2, p. 416. 65 (1969): 1-8. 35 Grobman. “David Hume and the Earliest 55 Dorson, “Fakelore,” p. 60. Scientific Methodology.” p. 18. 36 Hugh Trevor-Roper, “The Invention of Tra-

http://www.millifolklor.com 101 ‹NT‹HAR KÜMELER‹ VE K‹TLE ‹LET‹fi‹M ARAÇLARI GÜNDEM‹NDE ‹NT‹HAR

Yazanlar: Armin SCHMIDTKE Sylvia SCHALLER Danuta WASSERMAN Çeviren: Yard. Doç. Dr. Serpil Aygün CENG‹Z*

‹ntihar kümeleri özgü bir intihar dalgas›ndan korkarak ro- Bir intihar veya intihar giriflimi; inti- man› yasaklam›fllard›r. har kurban›n› tan›yan veya kitle iletiflim Küme intiharlarda, özdeflleflme anah- araçlar›nca [medya] herkes taraf›ndan bili- tar mekanizmad›r. Kendilerini çaresiz, nen edimden haberdar olan hassas kiflileri içinde bulunduklar› durumu ümitsiz gören –zaman içinde s›n›rl›- bir seri daha fazla ve bunal›mda veya ruhsal olarak dengesiz intihar kabilinden yok edici edimlere (inti- olan hassas insanlar, yap›c› seçenekler ifla- har giriflimi ya da intihar) haz›rl›yor olabi- ret edilmedikçe, yaflamlar›na son veren in- lece¤i uzun süredir bilinmektedir. sanlarla çok güçlü bir biçimde özdeflim ku- ‹ntihar eden veya intihar girifliminde rabilmektedirler. Afl›r› duygun, hassas bir bulunan kiflinin çevresindeki okulda, ha- birey, baflkas›n›n yaflam›n güçlüklerine pishanede, bölgede, ayr›lm›fl belirli bir buldu¤u çözümden etkilenebilmekte ve alanda [örne¤in k›z›lderililer için ayr›lm›fl kendini yok edici bu ç›k›fl yolunu ye¤leye- araziler gibi yerlerde], askeri bir birimde bilmektedir. Kitle iletiflim araçlar›nda inti- yaflayan insanlar ya da kitle iletiflim araç- har; yaln›zca, yaflam›n gerilimlerine sak›- lar›ndaki sunumun etkisi alt›ndaki kifliler n›lamaz derecede tahrik edici bir yan›t, ca- aras›nda intihar veya intihar giriflimi kü- zip, romantik bir olay olarak sunuluyorsa meleri oluflabilmektedir. Küme intihar ve ve altta yatan psikiyatrik hastal›k ile psi- intihar giriflimleri 15-19 yafllar› aras›ndaki kolojik sorunlar gerekti¤i gibi anlat›lm›- ergenlerde özellikle karfl›m›za ç›kmaktad›r. yorsa, bu, özellikle gerçekleflmektedir. Ergen intiharlar›n›n yaklafl›k olarak %1- Kitle iletiflim araçlar› gündemin- 13’ü küme tipi olarak s›n›fland›r›labilir. de intihar üzerine WHO ilkeleri Altta yatan mekanizma ‹yi düzenlenmifl enformasyon verileri ‘Werther etkisi’ terimi Goethe’nin Die arac›l›¤›yla küme intiharlar›nda bir azalma Leiden des jungen Werthers (Genç Wert- oldu¤unu gösteren kontrollü çal›flmalar bu- her’in Ac›lar›; 1774) kitab›n›n yay›nlan›- lunmamaktad›r. Öte yandan, sansasyonel fl›ndan sonra fenomeni betimlemek için ve sorumsuz habercilik intihar kabilinden oluflturulmufltur. Bu romanda, Werther edimleri haz›rlamakta ve teflvik etmekte karfl›l›ks›z aflk ve reddedilme nedeniyle katk› sa¤layabilmektedir. Sorumlu kitle ile- kendini vurarak yaflam›na son vermekte- tiflim araçlar› sunumu belki de intihar sal- dir. Avrupa’daki pek çok genç insan›n g›n›na karfl› koyabilir ve küme intihar ile Werther örne¤ini ayn› yöntemle izledi¤ine intihar giriflimlerinin önünü kesebilir. inan›lmaktad›r ve ‹talya, Leipzig, Kopen- WHO, kitle iletiflim araçlar› gündemi hag ve baflka yerlerdeki otoriteler, gençlere nedeniyle, bas›n ve radyo-televizyon yay›n-

* Baflkent Üniversitesi ‹letiflim Fakültesi Ö¤retim Üyesi

102 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 c›lar›n›n intihar› nas›l haberlefltirmesi ge- d›m önermek ve olumlu özdeflim modelleri rekti¤ini sal›k veren ilkeler belirlemifltir. sunmak yaflamsal önem tafl›maktad›r. Kü- ‹ntihar kurban›n›n davran›fl›n› cesur veya me intihar kabilinden edimleri gerçekleflti- cazip gösteren sansasyonel gazetecili¤i en- ren kifliler s›k s›k zaten intihar düflüncele- gellemek gereklidir. Resimler yay›nlanma- rini ifade eden veya bu olas›l›k hakk›nda mal›; kullan›lan intihar yöntemi hakk›nda düflünen insanlard›r. Afl›r› hassas insanlar ayr›nt›l› tan›mlamalar olmamal› ve inti- ve onlar›n intihar e¤ilimleri, çevrelerinde har, aç›klanamaz, romantik veya gizemli bir intihar oldu¤unda ölenle veya yaflam›n bir edim gibi gösterilmemelidir. Ölme ka- güçlüklerine bir çözüm yolu olarak bulu- rar›nda rol oynayan psikososyal nedenler nan intihar edimi ile özdeflim kurma yo- ayd›nlat›lmal›d›r. Depresyon, alkol ve luyla aktive olmaktad›rlar. madde ba¤›ml›l›¤› gibi psikiyatrik hasta- Doktorlar bilgi al›rken –nesnel olarak l›klar›n rolü ve bunlar›n iyilefltirilebilir ol- ve ideallefltirmeden- yitirilene ve kay›p du¤u gerçekli¤i aç›kça gösterilmeli, ulafl›- için duyulan yasa sayg› göstermeli; ama labilir tedavi ve yard›m hakk›nda bilgi ve- ayn› zamanda intihar etme arzusunun he- rilmelidir. A¤›r çat›flmalar›n nas›l çözüm- men hemen her zaman ambivalans oldu¤u- lendi¤iyle ilgili olumlu örnekler sunulmal›- na ve bu çözümün sorunlar› gösteren en d›r. Ayr›ca ciddi intihar giriflimlerinin be- mant›kl› yol olmad›¤›na iflaret etmelidirler. yin hasar› veya felç gibi fiziksel sonuçlar› Ruhsal hastal›¤›n nas›l tedavi edilece¤inin, betimlenebilir ve zor bir yaflam durumuna ruhsal ve psikososyal gerilimle nas›l bafl nas›l çare bulunabilece¤i ve di¤erlerinin edilebilece¤inin ve bir intihar prosesinin intihar kabilinden eylemde bulunmaktan nas›l etkilenebilece¤inin önemli di¤er et- nas›l korunabilece¤i hakk›nda tavsiyelerde kenlerle etkileflimiyle birlikte nesnel bir bulunulabilir. Aç›k bir ifadeyle; intihar tan›mlamas› verilmelidir. [Psikiyatrik me- kurban›n› övmeyi, mazlum durumda gös- kânda] arkadafllar› olan hastan›n intiha- termeyi ve çevresinde bir gizem yaratmay› r›ndaki sorunlar› çözmede katk›da buluna- engellemek çok önemlidir. cak farkl› yap›c› seçenekleri listelemede; ‹ntihar›n alternatifleri; intihar davra- ayn› zamanda hem ortaya ç›karak s›k›flt›- n›fl›yla konunun ele al›n›fl› iyi dengelen- ran herhangi bir intihar düflüncesiyle ilgili mifl, olay›n arkaplan bilgisiyle birlikte ve- olarak hem de tedavi ve destek için görev- rilirse ve önlemek için de faaliyet alan› lilere güvenmenin önemini vurgulama ko- hakk›nda bilgi sunulursa olay›n k›flk›rt›c› nusunda sa¤l›k çal›flanlar› ile mekândaki gücü belki de azalt›labilir. Ayn› zamanda, di¤er hastalar›n iliflkilerinin içiçe olmas› yard›m edebilecek kaynaklar›n isimleri, te- yaflamsal önem tafl›maktad›r. Ayr›ca di¤er lefon numaralar› ve adresleri de yay›mlan- hastalar›n intihar e¤ilimleri hakk›nda gö- mal›d›r. revlileri bilgilendirmenin gerekli oldu¤u ve Küme intihar kabilinden edimle- bunun ihbar›n baflka bir biçimi olmad›¤› rin psikiyatrik mekânda önlenmesi hastalara aç›klanmal›d›r. Küme intihar ve intihar giriflimleri fli- Psikiyatrik mekânda daha önce inti- zofreni, majör depresyon, alkol ba¤›ml›l›¤› har girifliminde bulunmufl ya da intihar ve histerik veya s›n›rda kiflilik bozuklu¤u fikrini aç›klam›fl olan bir hasta varsa dü- teflhis edilen psikiyatrik hastalarda görül- zenli olarak intihar riski de¤erlendirmesi mektedir. Psikiyatrik bir mekânda bir inti- [suicide-risk assessment] yap›lmal›d›r. Bu- har veya intihar giriflimi gerçekleflti¤inde nun yan› s›ra, sunulan tedavi hizmeti, inti- bütün hastalara, özellikle de birbiri ard›na har eden hastayla mümkün özdeflim üzeri- küme intihar kabilinden edim riskini ne çal›flan yo¤un bir psikoterapiyle de bü- azaltmak için risk alt›ndaki hastalara yar- tünlefltirilmelidir.

http://www.millifolklor.com 103 fiAMANLIK GELENE⁄‹*

Yazan: Esther JACOBSON Çeviren: Yard. Doç. Dr. Mustafa SEVER**

fiamanl›k aletleri ve kostümlerinin l›¤a kavuflur. Eliade, flaman›n kostümü- toplumdan bir sonraki topluma göre nü “dinî bir mikrokozmoz”un temsili ola- baflkalaflmas›na ra¤men bütünüyle Si- rak ifade etmektedir: “Dinî bir mikro- biryal› flamanlar›n izinden giden ve top- kozmozda flaman çevresini kuflatan cis- lumun sürdürdü¤ü gelene¤e iflaret eden manî dünyaya karfl› flimdi halihaz›rda genel kal›plar vard›r. (Karfl›laflt›r: Levin kendinde ve uzaydad›r ve kutsallaflm›fl- ve Potapov 1956, 1961) Altay Türk top- t›r.” (Eliade 1972) Ço¤u tipik örnekler luluklar›n›n, Mo¤olistan’›n Tuva’n›n Mo- olarak elbise, özellikle kutsanm›fl geyik ¤ol ve Türk topluluklar›n›n ve daha ku- ve ay›n›n yekpare derisinden yap›l›r. zey bölgelerde yaflayan eski zaman Si- (Anuchin 1914) Elbise, geyik derisinden biryal›lar›n ve Tunguzlar›n yaflad›¤› çok yap›l›r ve bir kufl flekli verilerek flekil- genifl bölgenin hemen hemen her yerin- lendirilir. (Anisimov 1958:170) fiaman›n de flamanlar taraf›ndan temsil edilen bafll›klar›nda, eldivenlerinde ve çorapla- kutsanm›fl hayvanlar›n güç ve bedenleri r›nda modaya uygun olarak geyi¤e, iri içinde formüle ettikleri eski panteonun boynuzlu geyi¤e, ay›ya ve kufllara ben- sembolleri ve iflaretlerini tafl›yan giysi- zer göndermeler yap›l›r. fiaman›n üzeri- ler ve aletler kullan›l›r. Gerçekten flama- ne ast›¤› metal nesneler ve tasvir- n›n giysisi ve aletlerindeki hayvan figür- ler/heykelcikler, hem flaman›n yard›m- leri çok aç›k biçimde referanslar tafl›- c›/dost hayvanlar› hem de flaman›n ikizi maktad›r ve bütün Sibiryal› toplulukla- hayvanlar› gösterir. (Anisimov 1958, r›n gerçekte en büyüleyici hayvanlar› Anuchin 1914, Dioszegi 1968) karaca, geyik, çeflitli türde kufllar ve ay› fiaman›n kostümünün (üzerindeki) gibi hayvanlar› içermektedir. fiamanl›k tasvirleri ve dokunmufl materyalleri ritüelinin bafllang›c›nda bafll›k ve pal- üzerindeki kemer gibi kulland›¤› hay- to/elbise giyimi s›ras›nda bir flaman, vanlar orijinaldir ve genel olarak do¤ufl- hayvan dostlar›n›n güçlerini basit biçim- tan difli bir gücü temsil eder. Ketler ara- de kendi üzerine almad›; aksine o, hay- s›nda eskimifl nesneleri dizayn etmele- van›n k›l›¤›na girdi ve o hayvan›n bede- rin ço¤u, tabiat dünyas›n›n diflilik cinsi- ninde ve bilgisinde yeniden dünyaya gel- yetini ve difli karakterinde vücuda gelen di. fiimdiye dek totemik varl›¤›na da- hayvan› iflaret etmektedir. (Anuchin yand›r›lan bafll›k ve elbise, flaman›n ka- 1914) Kad›n üreme organ›n›n d›fl k›sm›- bilenin atas› ve bedeni olarak geri dönü- n›n flekli veya kad›n üreme organ›n›n flü biçiminde söylene gelmektedir. fiama- d›fl k›sm›n›n stilize edilmifl hâli, flama- n›n yeniden bir baflka bedende dünyaya n›n giysisi üzerinde ren geyi¤inin saç› gelifli ritüeli, Sibirya’n›n genel niflan› biçimindedir ve flaman böylelikle tabi- olarak elbise, bafll›k, eldivenler ve çorap- at›n genel görünümünü giyerek gücü lar, ayakkab›/bot flamanl›k kostümünün üzerine alm›fl, do¤ufl ve do¤urufla iliflkin içinde yeniden itibar kazanmas›yla aç›k- güç fleklinde geyik olarak ilkel metafor

* JACOBSON, Esther The Deer Goddess Of Ancient S›beria içinde “The Shamanic Tradition”, E.J. Br›ll, Le›den, New York, Köln, 1993, s. 173-179 ** K›rflehir E¤itim Fakültesi Ö¤retim Üyesi

104 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 olmufltur. Evenkler, ilk flamanlar ve son- d›. Bu nesnelerin de¤iflik türleri ve ara raki flamanlar›n ilk atalar›n›n ölüm yo- s›ra ibikli bir kufl görünümünde ortaya lunda nöbet tutan yafll› kad›nlar oldu¤u- konuluflu, flaman›n hem ruhlar diyar›na na inanmaktad›rlar. Bu yüzden cüppe ve yapt›¤› etkili yolculukta karfl›s›na ç›kan kaftanlardaki çizimler kad›nlarca yap›l- a¤ac› belirtir hem de bizi geyikleflmifl fla- m›fl olmak zorundad›r. (Anisimov man›n atalar›na götürür. Dioszegi, kut- 1963:97) Gerçekte bütün Sibirya flaman- sal erkek ve difli ren geyi¤inin özellikle lar›nda oldu¤u gibi Evenk flaman›n›n el- ayr›lm›fl/seçilmifl derisinden yap›lma To- bisesi, kesim ve incelikli süsleme bak›- fa flamanlar›n›n cüppelerini ayr›nt›l› m›ndan difli kaftanlar›yla benzerlikler olarak anlat›r. Cüppenin ön ve arkas›, tafl›maktayd›. (Karfl. Levin ve Potapov bir hayvan olarak flaman›n kemiklerinin 1961; Anohin 1924) Giyinmifl flaman fleritler hâlinde çizilerek süslenmifltir böylece boynuzlu hayvanlar, kufllar ve (Dioszegi 1968) ve bu kemikler, hayat›n bazen de ay›ya referans olan incelikle ifl- kayna¤›n› ifade etmekte olup inanç aç›- lenmifl baflörtülü bayan görünümünde s›ndan öteki Sibiryal› halklarla paylafl›l- varl›¤›n› ortaya koyacakt›r. Bu referans- maktad›r. (Eliade 1972:158, 165) Elbise lar›n tümü içinde flaman›n görünümü, ile ilgili olarak elbisede ren geyi¤inin erkek cinsinin kendine özgü delilleri yok tüyleri veya tüylü derisinden veya bez- gibi olurken veya kendini savunmaktan den fleritler sallanmaktad›r. Tüm bunlar kaç›n›rken yar› insan yar› hayvan oluflu- ren geyi¤inin gövdesini anlatmakla kal- nun yeniden do¤rulan›fl›n›n iflaretleri may›p ayn› zamanda geyik flaman›n uç- olarak ortaya ç›kmaktad›r. ma yetene¤ini yeniden kazand›¤›n› anla- fiaman›n uzun elbise biçimindeki tan tüyler ve kanatlar› da ifade etmekte- kaftan›, difli hayvan›n derisi içinde al›- dir. (Dioszegi 1968) Geyi¤in ve kuflun bu konularak flamana canl› hayvan›n gücü- uyumu, bize ren geyi¤inin flekil olarak nü aktars›n diye haz›rlanm›flt›r. Kuflku- kanatland›¤›n› anlatan bir Ket inan›fl›n› suz bu uygulama Altayl›lar, Tunguzlar anlatmaktad›r: Geyiklerin eyerlenmesi ve Ketler aras›nda flaman›n hayvan ata- ve haz›rlanmas›nda insanlar› önleyen s› olarak genifl bir kavram oluflmas›n› kanatlar ortadan kaybolmufltur. (Anuc- ifade etmektedir. (Dioszegi 1968, Anok- hin 1914) hin 1924, Anuchin 1914, Eliade 1972, fiimdiye kadarki süre içinde flaman, Anisimov 1963, Potapov 1935) fiaman insanlar›n fizikî durumlar› ve ruhlar› öldü¤ünde, uzun elbisesi dinî bir ayinle aras›nda (ki, giysilerindeki totemik gö- elden ç›kar›l›r; bir baflkas›na verilir veya rünüfl, kabilenin kendi içindeki daha es- imha edilir. Daha s›kl›kla insanlar›n ki totemik kaynaklar› aç›klamaktad›r.) yerleflme yerlerinden uzaklardaki bir or- kabilenin bir arac›yd›. fiaman›n elbisesi, man içindeki herhangi bir a¤aca as›l›r. flaman›n hayvan atas› gibi, kabilenin il- Ket flamanlar›n›n bafll›klar›, cüppeleri kel dönemdeki atas› olarak bilinen iri ve Evenk bafl flaman›n›n bafll›¤›, cüppe- boynuzlu geyi¤e iflaret etmekteydi. (Po- si, ren geyi¤i boynuzlar›yla oluflturul- tapov 19359 fiaman›n davulunun haz›r- mufl metal bir flapka biçiminde haz›rla- lan›fl›, ayn› zamanda eskicil (archaic) to- n›r. (Eliade 1972:155; Anuchin 1914:103- temik inançlar› da aç›klamaktad›r. Da- 104; Anisimov 1963:100) Geyik boynuz- vulun derisi, özellikle avlanm›fl kutsal lar›na iliflkin at›flar, flaman›n elindeki geyi¤in derisi olmak zorundayd› davu- dall› a¤açta ve elbisesinde as›l› çeflitli lun kafesi yaflayan bir a¤açtan al›n›p f›- nesnelerin düzenlenmesinde tekrarla- r›nlanarak haz›rlanm›fl gevflek, yelken n›rd›. Bu nesneler, metalden de yap›l›r- gibi esneyebilen bir a¤açtan yap›lmak

http://www.millifolklor.com 105 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 zorundayd›. A¤aç kesim sonucunda ku- c› bulmak için ormana gidecektir. fia- rursa, davul da ölürdü. Gerçekten bütün manlar, ruhlar âleminin yafll› nüfuz sa- Sibiryal› flaman topluluklar› içinde da- hibi kad›n Ylyunda Kotta’n›n yaflad›¤› vul, özel törenler esnas›nda “canland›r›- yer olan batakl›k içindeki yerdeki top- c›” ve kutsay›c›” olmak zorundayd›. raktan arta kalm›fl tezekleri bir araya (Vajnstein 1968, Potapov 1947) Tam ter- toplayacaklard›r. Bu yer ayn› zamanda sine davul belli bir yafla (14 veya 15 ya- iki kozmik nehrin birbirine yaklaflt›¤› fl›na, yani yafll› bir geyi¤in yafl›na) ulafl- noktad›r. (Anisimov 1963:188) Bu kar- t›¤›nda davulun çok eski oldu¤u ve daha mafl›k düflünceler içinde flaman davulu- genç bir hayvan derisinden yap›lma yeni nun a¤ac›, hayat nehirlerinin akt›¤› yer- bir genç davulla de¤ifltirilmesi gerekti¤i den gelen kabilenin atas›, yafll› kad›n›n söylenirdi. (Dioszegi 1968) fiaman öldü- bulundu¤u yere bizi geri götürmektedir. ¤ünde (erkek veya kad›n olsun) onun da- Geyi¤in, a¤ac›n ve erkek ata ile geyi¤in vulu dinî, bir törenle yok edilir. fiaman- iliflkisinin esasl› birli¤i, Ket flaman›n›n l›k töreni esnas›nda davulun düflmesi, davulunun yap›l›fl› çerçevesinde söz edi- geyi¤in ölümü ile efl tutulur ve bu du- len inançlarla yeniden benzerlikler gös- rum flaman›n da ölece¤ine iflaret olarak termektedir. Anuchin’e göre davulun de- kabul edilir (Anuchin 1914) Davulun ya- risi geyik derisinden yap›lmad›r ve da- p›l›fl› ve kullan›l›fl› üzerine ileri sürülen vulun kafesi sedir a¤açlar›n›n güneye bu görüfller, davulun flaman›n at›na ve bakan dal›ndan al›nm›flt›r. Ketler kad›n- flaman›n geyik atas›na vücut verdi¤ine lara yaln›zca geyik derisini haz›rlamaya iflaret etmektedir. Davulun bedeninde izin vermifllerdir; ama davulun kalan geyik atan›n ve hayat a¤ac›n›n esasl› k›sm› erkekler taraf›ndan haz›rlan›r. ba¤lant›s› tekrar do¤rulanm›fl olmakta- (Anuchin 1914) d›r ve böylece kabilenin menflei ve içinde Davul flaman›n at›n›n can›yd›. Da- en önemli kabileye ait ritüelleri bar›nd›- vulun sesinde ölüme kardefl olan ya da ran a¤ac›n yerleflimi yoluyla hayat a¤a- hastan›n ruhunu ararken flaman›n ç›kt›- c›n›n ve geyik atan›n ba¤lant›lar› tekrar ¤› çetin yolculuk anlat›lmaktayd›. fiama- do¤rulanmaktad›r. Evenkler aras›nda n›n tuttu¤u davulun kafesi, s›kl›kla Tan- geyik derisinden yap›lma davul, flama- r›’y› insan olarak tarif den kukla/oyun- n›n at›yd› ve ayn› zamanda hayat a¤ac›- cak bebek, yani “davulun ustas›/üstad›” n›n temeline yay›lm›fl kozmik geyik gibi biçiminde flekillenmekteydi. Altaydan tasavvur edilmekteydi. Bu a¤açtan da- gelmifl topluluklar aras›nda davulun ka- vul çat›s›/kafesi, modaya uydurulmak- fesinin parças›n›n ad› davulun içinde ye- tayd›. (Anisimov 1958: 156 ve sonras›) niden vücut bulmufl olarak temsil edilen Elemanlar›n bu kar›fl›m› içinde davul, ren geyi¤i ceddine kaynakl›k etmektedir. hem hayvan ana hem de a¤ac›n zürriye- (Potapov 1935). Davulun gövdesi üzerin- ti ve flaman ile kabile soyunun yeri ara- deki sesi yans›tan aletler, bazen totem s›nda bir uzlaflt›r›c› gibi görünmektedir. olan geyi¤in (Tofa’n›n) atardamarlar› Bu konuda benzer karmafl›k düflünceler olarak, bazen (Yakutlarda) geyik ve ka- de vard›r. Sözgelimi Selkup ritüellerinin raca boynuzlar› olarak, bazen (Selkup- uygulanmas›na davulun canland›rmas› larda) geyik ve karaca kulaklar› olarak, efllik etmektedir. Bu tören, bütün önemli bazen de yolculuk s›ras›nda hayatî g›da- göçmen kufllar›n göçtü¤ü zaman olan lar› olan sütü sa¤d›klar› geyiklerin me- ilkbaharda yap›l›r. ‹lkbaharda yard›mc› melerinin bafllar› olarak (Hakaslarda) ruhlar›yla bir arada olan flaman, davu- alg›lanmaktad›r. (Dioszegi 1968, Pota- lun çat›s›na/kafesine uygun gelecek a¤a- pov 1935) Böylesi kavramlar içerisinde

106 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 geyik derisinden yap›lma davulun ata, sinlikle ayn› a¤açt›; ki bu a¤aç kabilenin koruyucu ata ve terbiyeci olarak anlafl›l- yafll› kad›n anas›n›n yaflad›¤› batakl›k- mas› yeniden do¤rulanm›fl olmaktad›r. tan flaman taraf›ndan “geri getirilmifl” fiamanl›k ritüelinin bu uzun anlat›m› Selkup flaman›n›n davulunun yap›ld›¤› üzerine flaman, davulunu çalacak ve a¤açla ayn›yd›. Bu a¤aç, eninde sonunda üstlendi¤i yolculuk boyunca yapt›¤› ha- ayn› a¤açt› ve bu a¤aç soyun ve geçitin reketleri ve söyledi¤i sözleri yeniden tafl›d›¤› ayn› sembolleri tafl›maktayd›; ki söyleyecektir. fiaman flark› söylerken da- bu a¤ac›n Evenk Karaca’dan veya Hay- vul, yukar› afla¤› kalk›p inecek, üzerin- van Geyik Ana’dan (Bugady Enintyn) deki süsleri, fleritleri hareket edecek ve büyüdü¤ü/do¤du¤u söylenmekteydi. flaman›n geyik at›n›n nefes al›fl veriflleri- /Anisimov 1963) ni taklit eden sesler ç›kartacakt›r. fia- fiamanl›k ritüel, içinde kufllar, ge- man›n geyik at› ve inan›ld›¤› üzere da- yik ve a¤açlardan daha az önemliydi. vul, bir Soyot flaman›n›n davuluna kur Kufllar, geyik ve a¤açlardan oluflan bu yaparak belagatle söyledi¤i flu sözlerle üç eleman, daima masal ve ayinlerin at biçimine dönüflecektir: içinde yeniden birleflmifllerdir. Selkup- “Hey benim sevgili davulum, sen lar, ana ve baba kuzgunu, flaman›n da- benim güzelli¤imi aksat›yorsun” ve vulunu canland›rmas› esnas›nda anah- “Dikkat et, dikkat et benim erkek geyik tar elemanlar olarak tasavvur ederler. at›m, en mükemmel hayvan›m, geyi¤im Bu kufllar›n Ylyunda Kotta’n›n oturdu¤u ve difli geyi¤im...” (Potapov 1935:143) batakl›¤a uçtuklar› söylenir. Orada, o fiaman›n yolculu¤u, belki direk ve- batakl›kta kufllar, flaman›n güçlü at› ola- ya merdiven olarak temsil edilen gerçek rak hizmet verecek geyik derisinden ya- veya hayalî bir a¤açla yap›l›r. Bu a¤aç, p›lma davulun üstündeki serpinti ve ha- insanlar›n göklerdeki ruhlar âlemi veya yat›n girdab›ndan su içeceklerdir. Daha ölüler âlemindeki yurtlar› ile ba¤lant›l› sonra flaman, kurban olarak a¤ac›, biti- bir merkez olarak hizmet vermektedir. fli¤indeki çad›ra diker ve geyik derisin- Ayn› zamanda bu a¤aç, kabilenin a¤ac›- den yap›lma davulunu o a¤ac›n üstüne n›, Dünya A¤ac›’n› veya Axis Mundi’nin asar. Böylece geri dönmüfl olan geyik, kabile taraf›ndan anlafl›lmas›n› imâ et- flimdi kufllar arac›l›¤›yla yeniden hayat mektedir. Evenkler aras›nda flaman›n bulacakt›r. (Anisimov 1963:189) Ketler mecazî olarak t›rmand›¤› a¤aç, flaman›n aras›nda as›l kufllar kartal, ku¤u ve dal- çad›r› içinde duman›n yay›ld›¤› bir araç g›ç kufluydu. (Anuchin 1914:54,57) Ket- konumundayd›. Bu a¤aç ayn› zamanda ler kartal› flaman›n bafl yard›mc› ruhu her nas›lsa kabile topraklar›n›n merke- olarak düflünmekteydiler. Bu kufl, bizi zine ve Anisimov’un ileri sürdü¤ü putpe- bazen kartal taraf›ndan e¤itilmifl ilk fla- restli¤in merkezine iflaret etmektedir. man›n anlat›ld›¤› eski Dokh mitine gö- (Anisimov 1963; Vasilevich 1963) Bu türmektedir. Ket flaman›n›n tafl›d›¤› aç›klama içinde göklerdeki, yeryüzünde- aletlerde bu kufla yüklenen merkezî rol ki ve yeralt›ndaki âlemlerle ba¤lant›l› görülmektedir. fiöyle ki bu aletlerin üze- eskicil Dünya A¤ac›’n›n flamanl›k ritüeli rinde flaman›n yakalad›¤› ve kötü ruhla- içinde derece derece emilmesi mecburi- r›ndan ar›nd›rd›¤› kartal ayak ve t›rnak- yetini hissettiren izler olabilir. Ketler lar› görülür. Ayr›ca çift bafll› kartal›n ifl- aras›nda flamanik a¤ac›n ritüeli, ayn› lendi¤i asa üzerinde flaman›n kartal zamanda Do¤u’da büyümüfl ulu Tanr› hakk›ndaki derin bilgisi ve büyük sezifl Es’in a¤ac›na iflaret etmektedir ve do¤an gücü gözlenebilir. (Anuchin 1914) Ku¤u, güneflle ortakl›klar› vard›r. Bu a¤aç, ke- iyi mesajlar› getiren, iyi iliflkileri kuran

http://www.millifolklor.com 107 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 bir ulakt› ve ›l›k Güney bölgesinin To- ken demir ça¤› ile flamanl›k gelene¤inin mam’› ile ba¤lant›l›yd›. Karfl›t olarak kan›tlanm›fl do¤uflu aras›nda baz› nok- dalg›ç kuflu, uzak Kuzey’deki Khosedam talarda bu hayvan referanslar› üzerin- krall›¤›nda ikamet etmekteydi. Dalg›ç den tekel kurma, ayr›flm›fl ve bir flama- kuflunun, flaman›n giydi¤i elbise üzerin- n›n kiflili¤iyle kutsanm›flt›r. Geç bronz de metal görünümlerle temsil edilmesi, ve erken demir ça¤lar›na geçifle dalalet flamana Sibirya’n›n a¤açs›z ovalar› olan eden kal›plar, göçebelerin gömme ayinle- tundralar›n dünyas›nda olup bitenleri ri içinde flöylesine bir gözüküverirler; ki anlatacakt›r. Dalg›ç kuflunun a¤lay›fl›, bu kal›plar içinde flaman›n gezisinin bi- bir kad›n›n veya bir çocu¤un a¤lay›fl›n› çimi, bir ak›l azametinin resmî geçidi ve ifade etmekteydi. (Anuchin 1914:5) Bu bu gezinin tabiat› içinde bulunan sembo- üç kufl, bizlere Ketlerin evreninin temel lik kal›plar› olarak ön gölgelemeleri gö- yap›s›n› yans›tmaktayd›: Yenisey ›rma¤› zükür. boyunca Dokh’un yolculu¤u, tam tepede olan güneflin do¤uflunu temsil etmektey- KAYNAKÇA di ve bu “yön” bilgisiydi. Ku¤u taraf›n- AN‹S‹MOV, A.F. 1958, Religiya Evenkov v ‹s- torika-Geneticheskom ‹zuchenii i Problemy Proisk- dan iflaret edilen Güney orta, yeryüzün- hozhdeniya Pervobytnykn Verovaniy (Evenk religi- deki hayat›n geri dönüflü ile ilgiliydi ve on from the perspective of history and origins and Kuzey, dalg›ç kuflu taraf›ndan temsil the problem of the source of primitive belief) Mos- edilmekte olup so¤uk ve ölüm bölgesi cow-Leningrad; AN ANOKH‹N, A.V. 1924, “Materialy po sha- anlam›na gelmekteydi. manstvu u altaytsev” (Material for the study of sha- fiaman›n kulland›¤› aletlerde yer manism among the Albay peoples). Sb. MAE 4, no.2: alan geyik, kufllar ve a¤açlar›n yeniden 1-90 tekrarlanmas› ve bunlar›n birlefltirilme- ANUCH‹N, V.,I. 1914, “Shamanstvu u yeni- seyskihk ostyakov” (Shamanism among the Yenisey si ve flaman›n geyik ve kufla dönüflmesi, Ostyak). Sb. MAE 2, no. 2: 1-90 flamanizmden epey önceki kainat içinde D‹OSZEG‹, V. 1968, “The Problem of the Et- bu elemanlar›n esas oldu¤unu bize imâ hic Homogencity of Tofa (Karagas) Shamanism” ‹n etmektedir. fiamanizm özümsenmifl gö- Popular Beliefs and Folklore Tradition ‹n Siberia, Edited by V.Dioszegi, 239-330. Bloomington, ‹ndi- zükmektedir, ki bu duyufl ve alg›lama- ana University and The Hague, The Netherland: lar, daha önce de var olan ve daha önce- Mouton and Co. den kabilenin atas› ve ölüm yolunda hiz- EL‹ADE, M. 1972, Shamanism, Archaic Tecni- metkâr› olarak ifade edilen geyik, a¤aç ques of Ecstasy. Translated by Willard R. Trask. Bollingen Series. N.p.: Princeton University Press ve kufltur. Bilinen flamanl›k alet ve ede- LEV‹N, M. G. and P. Potapov 1956, Norody vatlar› içinde hiçbir fley, çatal boynuzlu, Sibiri (Peoples of Siberia) Moscow-Leningrad:AN. kufl bafll› geyi¤in hissini Sibiryal› ‹skit- 1961, ‹storika-etnographicheskiy atlas sibiri ler yeniden üretemezlerken, geyi¤in ilk (Historical-etnographic atlas of Siberia) Moscow-Le- ningrad: AN görünümleri içinde geyi¤e benzer a¤aç POTAPOV, L. P. 1935, “Sledy totemicheskikh geyi¤in kufllarla birlefltirilmesi, bir pro- predstavleniy u altaytsev” (Traces of totemic concep- totip olarak bulunamaz. Buradaki tions among the Albay peoples). SE 4-5: 134-152. VAJNSTE‹N, S.I. 1968”The Tuvan(Soyot) önemli özellik, erken demir ça¤› içinde Shaman’s Drum and the Ceremony of ‹ts Enlive- olmas›d›r. Bu elemanlar›n kaynaflmas›, ning”, n Popular Beliefs and Folklore Tradition ‹n toplumun bütün üyelerinin ölüm hakk›- Siberia, Edited by V.Dioszegi, 331-338, Blooming- n› kazanmalar› olarak gözükmektedir. ton, ‹ndiana University and The Hague, The Net- herland: Mouton and Co. Erkek-kad›n, yafll›-genç, ço¤u kifliler bu VAS‹LEV‹CH, G.M. 1963, “Early Concepts kaynaflma imgelerini belki de öbür dün- baout the Universe among the Evenks (Materials).” yaya geçiflinde birer iflaret olarak kendi- ‹n Studies ‹n Siberian Shamanism, Edited by H.N. leriyle birlikte mezara tafl›m›fllard›r. Er- Michael, 46-83. Toronto: Arctic ‹nstitute of North America, University of Toronto

108 http://www.millifolklor.com AKADEM‹K SANATTAN POPÜLER FOTO⁄RAFLARA BET‹MLEME, YEN‹LENME VE YEN‹DEN fiEK‹LLENME*

Yazan: Henry GLASSIE Çeviren: Yard. Doç. Dr. Süheyla SARITAfi*

Betimlemede Tarz ve Ruh me do¤ru giden tan›mlayici güç içindeki Bat› halk sanat›, görselden ziyade evrensel ba¤lam›n geliflim ba¤lam›ndan kavramsal düflünceyi anlamaya yard›mc› daha üstün oldu¤udur. ‹ki evrensel gele- olan bir tasvir tarz› ortaya koyar. Bu tarz nek aras›ndaki farkl›l›¤› ortaya koyarak kendi araflt›rmas› içinde kal›p için soyut iddiama bafllayaca¤›m. ve geometriyi meydana ç›kar›r. Halk sa- Bir gelenekte, tanr›lar yeryüzünde nat›n› anlamak için kullan›lan yanl›fl yürüyen, hayat›n ak›fl› içinde etkileflim ba¤lam yavafl›n usta anlat›m› ile ve gör- halinde olan insan biçimlerine girebilir- sel gerçekli¤in tekniksel baflar›ya do¤ru ler. O tanr›lara duygular› art›ran, dünye- zor evrimi ile yürütülen Bat› sanat tari- viyi müzik eflli¤inde heyecanland›ran, hidir. Bu ba¤lamda, halk sanat› basit, ge- tütsülü, ve ›fl›¤›n par›lt›lar›ndan oluflan rici, yersiz, ve saft›r. Geniflletilmifl tarihi dini törenlerde tap›l›r. Bu dini törenler bir bak›fl, bat› anlat›m›n›n k›s›tlamalar›- ilahiyat ile insanl›¤›n etkileflimde olun- n› geçersizli¤i ile bütünlü¤e do¤ru netli- du¤u ve konufluldu¤u yerlerdir. Bu gele- ¤ini ortaya ç›karacakt›r. nek içinde sanat eserleri ruh ve dünya Paleolotik sanattan Neolotik sanata aras›nda bir al›flverifli temsil ederler. Sa- geçifl gerçekçili¤in soyut komposzisyon- nat eserleri söz edilen çekicilikten dünya- dan daha az geliflmifl baflar› oldu¤unu ya, soyut düflünceye ve ruha do¤ru yol gösterir. Japonya, Hindistan, ve Afrika al›rlar. Ayn› zamanda sanat eserleri ger- geleneklerinin hepsi, sanat›n ustalar›yla çek ya da gerçek d›fl› olsun, bu dünyaya birlikte gerçekçili¤e dönemeyen kolayl›¤›- ya da öbür dünyaya aittirler. Bu ruh gele- n› gösterirler. O gelenekler sonra bilimsel ne¤inde kalanlar ve var olanlar deneyi- materyalizmden ziyade geliflmeyi vurgu- me, gözlemsel, maddeci ve bilimsel koz- layarak amaçlara do¤ru kendi merkezle- mi¤e dayand›r›lm›fl objelerin tasviridir. rine dönerler. ‹kinci gelenekte, Tanr› flekilsizdir. Onun stilistik asili¤inde (uyuflmazl›- Hürmet merak› kavrayan güç üzerindeki ¤›nda), Bat› halk sanat›, Bat› halk sanat arac›d›r. Tören boyun e¤menin yineleyici tarihçileri tarafindan anlat›lan hikaye ile bir duas›d›r. Sanat eserleri dünyadakileri farkl›d›r, ve o dünya sanat›n›n önemli di- temsil etmezler; ancak dünyay› yaratm›fl namikleri ile iliflkiler kurar. Global te- flekilsiz güç dünyay› kontrol eder. Tekrar rimler içinde, basit olan Bat› Halk Sanat› (yineleme) ve simetri görüntünün ötesin- olmay›p; Bat› akademik sanat›d›r. de yatan o gücü ça¤r›flt›r›r. O imaj birli¤e Halk sanat› ayr› bir ba¤lamda de- bürünerek çoklu¤a neden olarak, onu ¤erlendirmeyi gerektirir. Sadece baz› sa- kapsayan bütünlü¤ü oluflturur. Bu gele- natlar gerçekçili¤e do¤ru geliflmeyi res- nekten ruh ve ondan geriye kalanlar bir meder; ancak bütün sanatlar içlerinde faydaya ba¤l›, pratik ve insanc›l evrene dünya ve insana özgü varsay›lan evrensel ba¤l› iffetli ola¤an bütünleflmenin buy- öncesel varsay›mlari ve temel ilkeleri or- ruklar›na yard›mc› olan iffetli, objelerin taya koyarlar. Benim iddiam, materyaliz- ta kendileridir.

* 5.inci Uluslararas› S.I.E.F Konferans› toplant› tutanaklar› ** Bal›kesir Üniversitesi Necatibey E¤itim Fakültesi Ö¤retim Üyesi.

http://www.millifolklor.com 109 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Sanat al›flmalar›ndaki birçok teorik ulaflmas›, toplu imajlar›n yer ald›¤› çiçek- zorluklar›n oldu¤una inanarak ve basit li kategorilerde en karmafl›k flekilde ör- bir do¤ru bilgi eksikli¤inden yola ç›ka- neklendirilir. T›pk› gerçekçilikle u¤raflan rak, sizleri geçmifli hayal eden de¤il; gü- sanatç›lar gibi, Kütahya’daki ressam sa- nümüzün etnografik araflt›rmalar› yoluy- natç›lar, kendi kimliklerini ortaya koy- la yap›lm›fl tasvir methodunu göz önünde mak için inatla daha ilk baflta kendi za- tutmaya davet ediyorum. Bütün bu gele- anatlar›yla kimi nesneleri resmederler. nekleri kendi çal›flmamdan bir örnekle Onlar çiçekleri boyarlar; ancak onlar›n anlataca¤›m. çiçekleri do¤adaki çiçekleri taklit etmez. Bat› Türkiye’nin da¤lar›ndaki Kü- Çiçekler geometri ile mükemmelleflirler. tahya ili güzel seramikleri ile 15. yüzy›l- Bat›n›n halk sanat›nda oldu¤u gibi, flekil- dan beri bir çini merkezidir. fiehrin k›rk- ler aç›k ve sa¤lamd›r. Modellikle çamur- bin yaflayan› bu ticaretle u¤raflmaktad›r- laflt›r›lmam›flt›r. Ifl›¤›n kayna¤› ve gölge lar. Elli tane atölye vard›r. Buralarda ya- yoktur. Renkler hafif ve nettir. Bir göz- p›lan eserlerin ustalar›, ço¤unlu¤u kaolin lemcinin öznel bak›fl aç›s› kurnak için bo- ve kuvars kar›fl›m› maddeleri mükemmel yutta perspektif ve çeflitlilik yoktur. Sa- beyaz bir kil haline getirip, flekillendire- natç›lar çicekli imajlar› iki çeflit parçaya rek ve f›r›nlayarak, hafif renklerde boya- bölerler. Birinde çicekler tan›nabilir tür- yarak, s›rlay›p, ikince kez f›r›nlamak su- dedirler. Di¤erinde ise hayalidirler. An- retiyle bu atölyeleri denetimleri alt›nda cak her ikisinde çiçekler flekilde oldukça tutarlar. Bu iflle u¤raflanlar camilerin du- soyut ve düzende muntazamd›rlar ki, varlar›n› kaplamak için çiniler üretirler. sembolik olarak bir amac› anlat›rlar. Bu ustalar camilerdeki çiniler gibi, gün- Gölgede solarak ve hemen kaybolan lük hayatta kullan›lan boyutlarda ve bi- çicekler, çicekten baflka birfley olmayabi- çimlerde tabaklar (da) üretirler. Tabak- lirler. Soyut ve sade olan Kütahya çiçek- lar, parlak renkleri ile duvarlar› süsler- leri, kendi yarat›c›lar› taraf›ndan insan ler, ve desenleri ise gözü okflayacak, bey- varl›¤›n› sembolize ettikleri kabul edilir. ni etkileyecek kadar anlaml›d›rlar. Zaman›m›z›n önde gelen sanatç›lar›ndan Kütahya’daki desen ve süsleme us- Mehmet Gürsoy, k›r›fl›k yüzlü, zamanla talar› çekinerek üç anlamsal gerçekler yafllanm›fl biriyle tan›flt›¤› zaman etki- içinde çal›fl›rlar: kaligrafi (hattatl›k), ge- lendi¤ini, ancak o insan›n iç ruhunun ka- ometrik, ve çicekli. Sanatç›lar titiz çal›fl- litesini ve insanlar› sembolleyen çicekleri malar›nda ilk olarak kendi zanaat bilgile- resmettigi zaman, o çiceklerin d›fl yüzünü rinin disiplinleriyle kendi öz kimliklerini göstermedi¤ini söyler. Onun imaj› çiçek- ortaya koyarlar. ‹kinci olarak, içten d›fla lerin ebedili¤inin varl›¤› ile desenlenmifl do¤ru aç›lan geleneksel bir imaj› ortaya bir bütünü temsil eden bir örnek ve kalbe koyarlar: De¤erli bir hattat taraf›ndan çi- giden bir kesittir. Mehmet’in çiçeklerinin zilen Allah’›n mesaj› ya da bütünlü¤e sadeli¤i, fani varl›¤› sembollerler. Onlar do¤ru giden geometrik komposizyon ya ebedi ruhu betimlerler. da bütünlükte yo¤unlaflm›fl, ya da do¤al Herbir çiçek bir ruhu sembolize olarak dünyay› süsleyen muntazam dü- eder. Çiçekler dünyan›n iç düzenini sergi- zenli çicekler (bu imaja örnektirler). On- leyen kal›plara do¤ru basitleflirler. Çiçek- lar›n seçilmifl imajlar›, s›ras›yla Allah’›n ler boyutta, flekilde ve renklerde türlü iradesi ile kontrol edilen evreni temsil türlüdürler. Kimileri yerli, kimileri ise eder. Türk Evinin duvar›nda as›l› parla- yabanc›d›r. Bütün hepsinin komposizyo- yan tabak, t›pk› Bat› evinin duvar›nda nunda temel olan hepsinin tek bir nokta- as›l› resim gibi ayn› anda bir ustal›¤›n, dan ç›kmalar›d›r. Bu komposizyon k›rm›- paylafl›lm›fl tarihi gelene¤i ve kutsal bir z› bir nokta ya da bir ot y›¤›n›d›r ki, sa- giriflimi sergiler. natç›lar onu desenin kökü olarak adlan- Sanatç›n›n tasvir tarz› ile anlama d›r›rlar. Farkl› de¤iflik gerçek çiçekler bir

110 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 kökten yetiflmezler, ancak bütün insanla- içindeki asimetrik olarak sergilenen ruh- r›n farkl›l›¤› bir yarat›c›n›n iradesine lar› temsil ederler. Ya da onlar gelecekte ba¤l›d›r. Bu “kök” Allah’›n iradesinin devam eden kal›c› simetri içindeki ruhla- sembolüdür. ‹nsanlar görünüflte, ›rkta, r› temsil ederler. Onlar Kütahya’n›n ge- cinsiyette farkl›d›rlar ama Allah istedi¤i ometrik desenlerinde düzen içinde soyut- için öyledir. Onlar genetik farkl›l›kk için- ca resmedilen insan hallerini resmeder- de yetiflir ve büyürler. Daha sonra insan- ler. Kütahya kaligrafi desenlerinde kulla- lar dünyaya do¤ru üflenen f›rt›nalar gibi, n›lan bu düzen Allah taraf›ndan yarat›l- aralar›ndaki farkl›l›klar› açarlar. Fakat m›fl ve muhafaza edilmektedir. Kütah- asimetrikal ba¤lant›lara do¤ru sürülen ya’da çal›flan çömlekçiler taraf›ndan yap›- çiçekler mükemmel bir yuvarak daire ile lan dekoratif çiniler ve tabaklar titizlikle tutulur ve bu çerçeve Allah’›n iradesinin ‹slam’›n tek tanr›l› teolojisinden gelen en yüksek denetimini do¤rularcas›na on- huzuru ve ümidi temsil ederler. lar› içinde saklar. Ikinci etnografik örnek icin, bat› As- Mehmet Gürsoy’un çiçekleri, do¤as› ya’dan güney Asya’ya gecece¤im ve bu ge- gere¤i var olan› ve birlik ile gizlenmifl çifl tek tanr›l›dan çok tanr›l› ba¤lama birli¤in gelifli olan koflutsal (durumsal) do¤ru olacak. çeflitlili¤in do¤rulu¤unu kabul eder. Onu Dünyan›n en yüksek da¤lar›ndan yapt›¤› çini tabak bir do¤rulaman›n duas› akan Ganges ve Brahmaputra ›rmaklar› olan evrensel bir yeniden yapmad›r(söy- Bengal Körfezi’nde buluflarak, birbirleri- lemedir). ‹nsanlar farkl› olmalar›na ra¤- ne kar›fl›rak körfez’de akarlar. Onlar›n men, onlar farkl›l›klar›n›n kayna¤› ola- l›¤lar› (alüvinyum) dünyan›n en genifl rak Allah’› do¤rulamal›d›rlar. Daha sonra deltas›n› infla eder. Modern Bangladefl insanlar uyumlu iliflkilerin yarat›lmas›na ulusunun oldu¤u delta topraklar› düz, do¤ru verilen u¤raflmal›d›rlar ki bu ta- bereketli ve kille katmanl›d›r. Bangla- baktaki çiçekler taraf›ndan anlat›l›r. Bu defl’de 680 köy vard›r ve bu köyler kendi- uyumlu iliflki farkl› dünyalar taraf›ndan lerini killi topraktan limitsizce faydalan›- yarat›lan aflk›n anlaflmas›n› görünmesine larak, istismar edildi¤i çömlek yap›m›na yard›mc› olur. Mehmet Gürsoy çiçeklerin adam›fllard›r. T›pk› Türkiye’deki gibi, birine afl›k olan insan ruhlar› oldu¤unu çömlekciler su tafl›mak ve yemek yapmak söyler; çünkü Allah onlar› sever, ve sa- için kaplar yaparlar ve onlar gündelik natç› öyle bir imaj yarat›r ki sonunda Al- iflin tutkusu (h›rs) içinde tasvir sanat›yla lah için aflks›zd›r. vakit geçirirler. Bir noktadan yükselen çiceklerin Bangladefl ço¤unlu¤u Müslüman asimetrikal düzeni dünyadaki insan var- olan bir ulustur; ancak çömlekçilik ço- l›¤›n› tasvir eden bir daire ile muhafaza ¤unlukla bir Hindu ticaretidir. Bildi¤im edilir. Sonra sanatç› yaflam sonras›n› res- köylerde, bütün çömlekçiler kullan›m meder. K›r›lm›fl ve flimdilerde Allah’›n amaçl› çiniler yapmalar›na ra¤men, on iradesinin sembolü olan bir vazo içindeki aileden biri özellikle Durga, Kali, Saras- ölu çicekler havas›z bir atmosfer içinde wati ve Lakshmi gibi, büyük bir hürmet yanal simetrik düzenlerde ayakta dur- gören Hindu tanr›lar›n› flekillendirerek mak için tazeliklerinin mükemmellikle- faydal› kil haline getiren bir sanatç›ya rinde yükselirler. Ölümden sonraki hayat sahiptir. Sanatç› a¤aç bir çerceve yapar imaj› bir yuvarlak ile ya da genellikle da- onun üzerine has›r pirinç fleklinde bir bi- ha s›kça bir yay fleklinde olan mimari bir çim flekil verir ve kili o fleklin üzerine dö- betimleme eser örne¤i olan mihrab ile ko- ker. Sonra elin flekil verme yard›m› ile runur. Mihrab Allah’›n ›fl›¤›n›n toplad›¤› kar›fl›m› canl› renklerle boyayarak bir ve kor haline geldi¤i camiinin önünde yer tanr›ça imaj› yarat›r. alan dua boyunca gönderildigi yerdir. Çömlekçinin modeli tanr›çan›n pu- Kütahya çiçekleri bu dünyada uyum ja’s› için tap›nakta parlayan bir çad›ra

http://www.millifolklor.com 111 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 yerlefltirilir. Onun modeli gerçeklefltiril- tünlefltirilmifltir; çünkü çiçek bir çiçek mifl bir flükran duas›d›r. Bu dua o kadar de¤ildir; ama ilahisel düzenin bir sembo- güzel yap›l›r hoflnut edilen tanr›ça kil lüdür; çünkü kad›n bir kad›n de¤ildir; flekline dönüflecektir. T›pk› büyük hür- ancak ilahisel gücün bir somutlaflt›r›lma- met gören bir misafir gibi, tanr›ça ilahi- s›d›r. lerle ve çiçekli çelenklerle hoflnut edilir. Hindu sanatç›s› ilahisel ile dünyevi- ‹kramla, e¤lenceli müzikle, ve dans ›fl›k- yi, gerçek ile soyutu kar›flt›rd›¤› için, kut- lar›yla ona hizmet edilir. O kadar uzun sala giden ters noktada gerçe¤i resmeder- süre kalacakt›r ki ona uygun flekilde dav- ken o sanat›n›n yönünü dünyaya do¤ru ran›l›r; ancak e¤lence sona erdi¤inde, o nas›l de¤ifltirece¤ini bilir. Baz› komposiz- yok olur ve sonra o sadece hofl bir k›l›f yonlarda Tanr›ça Kali’nin iki yan›nda yer (kabuk) ve gücünü kaybetmifl bir model- alan kendini ona adam›fl kifliler, ve birço- dir. Puja’nin en sonunda, yaklafl›k yap›m› ¤unda tanr›lara efllik eden hayvanlar ta- bir ay› bulan o model ›rma¤a tafl›narak biat ile birlikte tasvir edilir. Bat› sanat suya gömülür (bat›r›l›r). F›r›nlanmam›fl tarihinin de söyleyebilece¤i gibi, gerçekçi- kil geldi¤i suyun derinliklerinde erir. li¤in zor görevinde baflar›s›z bir u¤rafl ol- Tanr›çalar kil içinde var olmalar›na du¤unu bilir, bu komposziyonlar tanr›ça- ra¤men, ona adak yapan kifli taraf›ndan lar›n soyut modellerinde borçlu olmad›k- yemek verilir; adak yapan kifli karfl›l›k lar›n› anlat›rlar; ancak, sanatç›n›n bu olarak rahip arac›l›¤›yla ondan yiyecek dünyan›n olmayan bir varl›¤› tasvir et- al›r. Darshan alarak tanr›ça ile göz göze mesi olarak bilinen farkl› bir amac› olan gelen adak yapan kifli, tanr›çaya övgüsel yükümlülü¤ü vard›r. dualar sunar ve isteklerde bulunur. Al›- Gerçekli¤e do¤ru giden baz› süreçler nan ve yenen tatl› yiyecek daha önce edil- do¤ru temayül eden, gerçekçili¤e do¤ru mifl dileklerin belli bir iflaretidir. Boyan- giden kesin yaratmalarda (bulufllar) dün- m›fl kil modeli tanr›ça ile adak yapan kifli ya ve manevi aras›nda ikibin y›ld›r kendi aras›nda arabuculuk yapar. Hediyelerin yerini edinmifltir; ancak dünyevi formda ve sözlerin anlaflmal› al›fl verifli bunun en genelde sekizgen modelleri koruyarak; önemlisidir. S›radanl›¤›n gerçekli¤i ile saf ancak bu öbür dünyan›n mükemmeliyet- gücün gerçekli¤i aras›nda duran heykel, li¤i içindedir. görünen ve görünmeyen dünyalar aras›n- Hinduizm’de dengelenen bu tarz Av- daki al›fl verifli temsil eder. Tanr›ca gü- rupa-Asya topraklar›n›n bir ucundan di- cün dualarla ve tehlike ile hayat› doldur- ¤er ucuna do¤ru yay›l›r. Bu tarz Japon dugu çoklukta ve bollu¤un bir evreninde budizminin karakteristi¤i gibi, Ortaça¤ insan k›l›¤›na bürünür. Avrupa H›ristiyanli¤›ndaki tarz gibidir. O bir kad›n›n heykelidir; ama yara- Sanatta, Japon bodhisattva ve Avrupa t›l›fl esnas›nda heykel tutarl› olarak dün- azizleri insand›rlar; ancak, onlar dünya yadan uzak gergin bir ideale ve daimi üzerinde yürüyen insanlardan daha düz, gençli¤e do¤ru çizilir. Bu ideal elin al›fl- detayda daha kal›pl›, flekilde daha ge- kanl›klar› ile kal›plaflt›r›lm›fl, bütünleflti- ometrik, komposizyonda daha simetrik- rilmifl geometrik destekli estetik bir ya- tirler. rat›c›l›kla ortaya konur. Yüz mükemmel Bir zamanlar ruhun ve dünyan›n bir bir simetridedir. Sari’nin k›vr›mlar› rit- nesnesi olan soyutça mükemmellefltiril- mik düzen içinde yinelenir. fiekil baflar›y- mifl insan vücudu modeli bu güzel mem- la bütünlefltirilmifl bir komposizyonla do- lekette hüküm sürmektedir. Zamanla lambaçl› olarak flekle do¤ru kayar. Bu bir orada iki büyük y›k›c› kar›fl›m meydana tanr›çad›r. Sade bir gerçeklik amaç de¤il- gelir. Bir keresinde, ‹slam’›n köklü tek dir. Tanr›c›l›¤› ruhun yönünde vücudun mo- Tarz ayn›d›r, flekiller soyuttur ve dellerini ruhun sembolleri ile de¤ifltiren aç›kt›r, komposizyon uyumludur ve bü- ve onun baflar›s›n› bir entellektüel sanat-

112 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 ta geometri, soyut flekiller ve simetrik t›nda yatan güçlerde bir ilgi sergilerler. komposizyonla Allah’›n emirlerini mem- Gerçekçilik iflçilerin yeteneklerinin ak›n- leket birli¤inin bir kozmolojisine dayana- t›s›n› kesebilir ve iflçilerin cesur hayal rak sunan sanat› ar›tmak istemifltir. H›- güçlerini k›s›tlayabilir. Zanaatin ve inan- ristiyanl›ktaki bu paralel hareket ikonla- c›n bir sonucu olarak, halk sanat›, sana- maya (simgelemeye) neden oldu ve sonra t›n ve bilimin maddeci fiyat indirimi u¤- Do¤u Ortodox’n›n hiyerarflik ikonlar› ve runa sanat›n zevkine (lüksüne) karfl› ç›- Protestan mezhebinin süssüz ikonik tar- kar. z›n›n do¤mas›na neden oldu. Bir di¤erin- Rönesanstan beri Avrupa sanat› sen- de Rönesans›n hümanizmi sanat› tasviye tezi kucaklamaktad›r. Burjuva geçici ifla- etmek için dünyan›n do¤rultusunda azizi retlerin, gölgeleri ve perspektifi ile dinî tombul bir vücuda küçülterek, geçici ola- modellerle kutsall›¤› araflt›rmaya baflla- rak gölgelenmifl ve bilimsel maddecili¤in m›flt›r. Ve kutsall›¤a da soyutlu¤un sem- bir kozmine görsel perspektifine ba¤l› ka- bolleri olan netlik ve simetri tasvirlerini larak tuza¤a düflürülmüfltür. araflt›ran burjuvaya da girmifltir. Sanat Rönesanstan beri, Bat› akademisi- eserleri sentezi, uyuflmay› ve karfl›l›kl› nin görsel maddecili¤i kavramsal ve ma- pekifltirmeyi sergilerler. Kendi zaman›- nevilik ad›na tepkileri harekete geçirmifl- n›n sanatç›lar›n›n sanat›, Ortaça¤ sanat› tir. Bir etnolog ve sanat koleksiyoncusu akademik sanata önderlik etmifltir ve olan Wassily Kandinsky Bat› sanat tari- akademik sanat Ortaça¤ sanat›na karfl› hinde ilk tarafs›z olmayan ya¤l› boya re- kendini ar›tm›flt›r. Akademik sanat dü- sim ve sanatta ad› modern ak›m olarak rüst maddecilikte ayakta durmak için ru- bilinen görsel maddecili¤e karfl› bafl kal- ha soyundu. Ve onu baflard›¤›nda, halk d›ran için en iyi konuflmac›lar›ndand›. sanat› belirgin olarak ortaya ç›kt›. Aka- Halk sanat› sürekli baflkald›rmaktad›r. demik geliflmelere karfl› olarak, halk sa- Halk sanat› tesadüfü olarak modern sa- natç›lar› Ortaça¤ program›na do¤ru iler- nat benzemez; her ikisi de Rönesans›n lediler. Onlar ‹talya’ya, Balkanlara, k›ta- maddeci afl›r›l›¤›na karfl› ç›karlar. n›n di¤er taraf›na ve oradan da ‹ngilte- Basitçe ifade etmek gerekirse, halk re’ye yay›lan Osmanl› dokumalar›n› ba- sanat› modern sanata benzemez; çünkü r›flç› ‹slam’›n ümitli (iyimser) çiçekleri ile sanatç› akademik sanat› bilmez ve o fark- birlefltirdiler. Ve daha önceleri gerçekçi- l› bir ba¤lamda farkl› bir amaca do¤ru ça- likle yeryüzüne do¤ru sürüklenen Barok l›fl›r. Halk sanat›n›n ilk ba¤lam› günlük bask›lar›n›n dinî modellerini dahil ettik- iflin yer ald›¤› maddesel dönüflümün yeri- lerinde, kutsal› gölgeleyip eleyerek ve nin olmas›d›r. Bu günlük hayat›n dengeli pespektifte ve flekillerini soyutça ve kom- eme¤inin nabz›n›n var olmas›n›, zanaat- posizyonlar›n› yeniden flekillendirerek ç›n›n etnik faydas›n›n do¤rulu¤unu ve onun etraf›ndan tekrar yo¤unlaflarak on- uygulamada simetrinin gereklili¤ini k›- lar› yeniden ele geçirdiler. lar. ‹kinci ba¤lamda halk sanat› inanc›n Bat› halk sanat› eliflinin ola¤an ve oldu¤u yerde ruh geçiflinin var oldu¤u düzenin sivil yetkiliden daha çok ba¤l› yerdir. Bu temel inançta do¤rulu¤un ve kutsala ba¤l› oldu¤u k›rsal varl›¤›n za- simetrinin eserin kötü dünyas› alt›nda man›n oldu¤u yerlerde geliflti. Daha çok yatan kaynaklar›n bir mükemmelleflme- 18. yy’da ve 19. yy’›n bafllar›nda, ancak, sidir. bugün tuhaf, Bat›’da sanatç›lar Ortaça¤’a Halk sanat›n›n betimleyici tarz› paralel olan bir tarz yaratt›lar. Bu tarz emekten ve inançtan gelir. O ayn› zaman- Budizm, Hinduizm, ve ‹slam ile de paral- da günlük eme¤in yineleyici dizisinden leldir ki bu tarz dünya dinamiklerinin ve hepsi ay›rt edilemeyen olgun anlay›fl- merkezinde yer alan görselli¤i kavram- tan gelir. Halk sanatç›lar› ifllerininin afla- sall›kla ve ruhsal tutunma ile dengeleye- mas›nda ve görünümün küçük dairesi al- rek kat›lm›flt›r.

http://www.millifolklor.com 113 JOSEPH CAMPBELL’IN M‹T TEOR‹S‹*

Yazan: Robert A. SEGAL Çeviren: Kürflat ÖNCÜL**

Mitler üzerine yazan bir di¤er üret- pal› ve Sami kahramanlar›n›n hayatla- ken yazar da, daha önce Sarah Lawren- r›nda yer alan yirmi iki klifleleflmifl bi- ce Koleji’nde görev yapm›fl karizmatik yografik ayr›nt›dan oluflmaktad›r. Yirmi bir ö¤retmen olan Joseph Campbell’dir. bir kahraman›n (Oedipus, Theseus, Per- Campbell’in mit üzerine yapm›fl oldu¤u seus, Moses, Arthur vs.) yaflamlar›ndan çal›flmalar muhtemelen di¤er bütün mi- ç›kar›lm›fl olan bu ayr›nt›lara, “Annesi tologlar›nkinden çok daha genifl çapta sad›k bir bakiredir”, “Gebe kal›nan ko- okunmufltur. Jung gibi, Campbell’in de flullar ola¤an d›fl›d›r”, “Do¤umunda, ço- insan konulu bilimler üzerindeki etkisi, ¤u kez babas› taraf›ndan olmak üzere, sosyal bilimlerdekinden daha büyüktür kendisini öldürme giriflimi gerçekleflir” ancak sosyal bilimciler Campbell’in mit- ve “Uzak bir memlekette üvey ebeveynler lere yaklafl›m›n› neden sevmezler? taraf›ndan büyütülür” dahildir. Ancak Campbell’in bütüncesinden (corpus) Campbell’in çal›flmalar›n›n s›k›nt›s›, bir tasviri ele alal›m. Campbell, ilk kez bibliyografik ihmaller de¤ildir. 1949’da yay›nlanm›fl olan Binbir Suratl› Campbell çok say›da mit ve efsane- Kahraman’da (The Hero with a Tho- den irili ufakl› parçalar› esas alan kar- usand Faces), monomit terimi ile (James ma bir kahraman modeli kurmaktad›r. Joyce’nin Finnegans Wake isimli eserin- Hiçbir efsane edebi aç›dan analiz edil- den ödünç al›nm›fl olan bir terim) ne de- mez. Campbell, modelde yer verilen her mek istedi¤ini anlatmaktad›r. “Mono- bir unsur için birkaç örnek göstermekte- mit”, muhtemelen standart kültürlerara- dir. Modeldeki unsurlardan birine s› kahraman yap›s›n› anlatmak için kul- Campbell taraf›ndan “Balinan›n Karn›” lan›lan bir terimdir. Campbell, bir dip- (The Belly of the Whale) ad› verilmekte- notta Otto Rank’›n Kahraman›n Do¤u- dir. Campbell, yutulan birkaç hikaye mu Miti (The Myth of the Birth of the kahraman› örne¤inden, mesela Küçük Hero, 1909) adl› eserinden bahsetmifl ol- K›rm›z› Bafll›kl› K›z’›n kurt taraf›ndan mas›na ra¤men, kahraman kal›b›n›n ele yutulmas›n› al›nt› yapmaktad›r. Önce- al›nd›¤› daha eski tarihli akademik ça- likle K›rm›z› Bafll›kl› K›z erkek de¤il, ka- l›flmalar›n, örne¤in Johann Georg von d›n kahramand›r; öyküsü bir mit de¤il Hahn’›n on dört kahraman›n biyografi- (monomit gibi), peri masal›d›r; onu yu- lerini esas alan “Aryan Expulsion and tan da balina de¤il, kurttur. Bire bir yal- Return Formula” (1876) eseri, ya da n›zca iki adet balina vakas›ndan al›nt› Lord Raglan’›n ilk kez Forklore’de (1934) yap›lm›flt›r; bir Eskimo masal› olan Hi- bir makale olarak ve hemen ard›ndan lekar Kuzgun ile, Tevrat’taki Yunus va- The Hero ismiyle (1936) geniflletilmifl bir kas›. Campbell’in kahraman modelinin kitap halinde yay›nlanm›fl olan “The He- bu unsuru üzerine yapt›¤› dört sayfal›k ro of Tradition” adl› önemli çal›flmas›n›n tart›flma flöyle bafllar: “Büyülü efli¤in isimlerine yer vermemifltir. Raglan’›n aç›ld›¤› geçidin yeniden do¤um alemine kahraman modeli, belli bafll› Hint-Avru- bir geçifl oldu¤u fikri, tüm dünyada, ba-

* Dundes, Alan (Ed.) (1984), Sacred Narrative, Readings in the Theory of Myth, London: University of Ca- lifornia Press. ** Pamukkale Üniv. Fen-Edebiyat Fakültesi T. Dili ve Edebiyat› Araflt›rma Görevlisi

114 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 linan›n karn› fleklindeki rahim görüntü- rup, yaklafl›m›n›n geçerlili¤i ve yararl›l›- süyle simgelenmektedir.” Balinan›n kar- ¤› hakk›nda kendi hükümlerine varmak n› görüntüsüne iki örnekten yola ç›k›la- isteyebilirler. Segal’›n mit hakk›ndaki di- rak nas›l “dünya çap›nda” denebilir ki? ¤er yaz›lar› için, “Mitolojiyi Savunmak F 911 A, Yunus: Bal›k (veya su canavar›) ‹çin: Ça¤dafl Mit Teorilerinin Tarihi”, adam› yutar, ayetinin ard›ndan gelen Akademi Y›ll›klar› 1 (1980), 3-49. sayfa- ayetlere bakarsak, dünya çap›nda bir ge- lara bak›n›z. Kahraman modeli hakk›n- nellemeye rastlamay›z. Mesela Sahra’n›n daki genifl akademik literatüre dair da- güneyindeki Afrika ya da yerli Avustral- ha fazla referans için ise Alan Dundes’in ya’dan hiç al›nt› yoktur. Daha önce hiç Interpreting Folklore’nin (Bloomington, balina görmemifl halklar›n “balinan›n Ind., 1980) 223-261. sayfalar›nda yer karn›ndaki” kahraman›n maceralar›n› alan “Kahraman Modeli ve ‹sa’n›n Ha- anlatan geleneksel mitleri olur mu? Ola- yat›” isimli makalesine bak›n›z.(A. Dun- cak fley de¤ildir. Campbell Ayetler Dizi- des) ni’ne baflvurmam›flt›r. Ço¤u evrenselci gi- Bir Navaho mitinin metni olan bi, o da evrenselli¤i belgelemekle u¤rafl- Where the Two Came to Their Father’in mak yerine, sadece iddias›n› yapmakla 1943 y›l›nda yap›lan yay›n› (Campbell, yetinmektedir. Bu, sadece Bat›l› kültür- 1943), Bollingen Dizisi’nin ilk çal›flmas›- lerden al›nan verilerle insan konulu bi- na yorumuyla katk›da bulunan Joseph limlerdeki insan›n do¤as› hakk›nda kay- Campbell’in mit üzerine yapt›¤› ilk çal›fl- g›s›zca konuflan, hepsi birbirinin ayn› ma olarak yerini alm›flt›r. Mythic Ima- ruhlardan bu kadar hofllanmas›n›n bir ge’nin 1974 y›l›nda yap›lan yay›m› sebebidir. Yunus’un hikayesini bilen her- (Campbell, 1974), hem Bollingen Dizi- kes, Campbell’in balinan›n karn›n›n si’nin yüzüncü ve sonuncu çal›flmas›, dünya çap›nda bir imge oldu¤u iddias›- hem de Campbell’in ister sonuncu olsun n› benimseyebilir. Bütün insanl›¤›n or- ister olmas›n, mit üzerine yapt›¤› en tak mitler ve mecazlar› paylaflt›¤›n› dü- mükemmel çal›flma olarak damgas›n› flünmek flüphe yok ki teselli vericidir, an- vurmufltur. Arada geçen otuz y›lda Bol- cak uygulamal› gerçekler böyle bir yan›l- lingen Dizisi’ne dahil çeflitli kültürel ko- samay› desteklememektedir. nular, ama hepsinden önemlisi mit ve Campbell’in mit hakk›ndaki genel- din üzerine olan doksan sekiz çal›flma lefltirmeleri somutlaflt›r›lam›yorsa, ö¤- daha yay›nlanm›flt›r. Ayn› süre içerisin- renciler onun çal›flmalar›n› neden göz de Campbell, yine hepsi mit üzerine önünde bulundurmak zorundad›r? Çün- olan dört kitap yay›nlam›flt›r. En popü- kü o mitolojiyi halka sevdiren çok mefl- ler kitab›, en temel mitler olarak gördü- hur bir kiflidir. Akademi d›fl›nda büyük ¤ü kahraman mitlerinin bir analizi olan bir takipçi güruhunu kendine çekmekte The Hero with a Thousand Faces (1949) ve hatta baz› üniversite ö¤rencileri bile olmufltur. Dört ciltlik The Masks of God onun evrenselci yaklafl›m›n› merakla iz- (1959-68) kitab›nda ilkel, Do¤ulu, Ku- lemektedir. Bundan dolay›, onun mit te- zeyli ve “kreatif” mitolojinin izini sür- orisi üzerine yap›lm›fl olan bir de¤erlen- mektedir. Bir denemeler koleksiyonu dirmeye yer verilmifltir. Louisiana Eyalet olan The Flight of Wild Gander (1969) Üniversitesi, Dini Araflt›rmalar Bölü- ve bir genel dersler dizisi olan Myths to mü’nden Robert A. Segal, Campbell’in Live By (1972), ana temalar› aç›klama çal›flmas› üzerine bir elefltiri yazm›flt›r. vazifesi gören daha küçük çapl› çal›flma- Orijinal denemenin ismi “Joseph Camp- lar›d›r. Mit benzeri Finnegans Wake’de bell’in Mit Teorisi: Çal›flmas› Üzerine Bir (1944) “‹skelet Anahtar” yaz›s›yla yapt›- ‹nceleme Denemesi”dir. Okuyucular ken- ¤› yard›mc› yazarl›¤›n yan›nda Camp- dileri için Campbell’in yaz›lar›na baflvu- bell, baflta Heinrich Zimmer’in yaz›lar›

http://www.millifolklor.com 115 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

(Campbell, 1946-55) ve Eranos-Jahrbüc- ye al›nmas› art›k mümkün de¤ildir. ‹flte her’in seçme yaz›lar› (Campbell, 1954- burada ciddi bir tehlike söz konusudur. 64) olmak üzere birçok çal›flmaya editör- Zira sadece kendi sembollerini edebi aç›- lük yapm›flt›r. Tüm bu gayretlerin ortak dan yorumlamak halklar›n takip etti¤i yan› yaln›zca konular›n mite dair olmas› yol olmakla kalmam›fl, ayn› zamanda de¤il, ayn› zamanda genel olarak Jung- böyle edebi aç›dan okunan simgeler, ait çu bir yaklafl›ma baflvurulmas›d›r; bu olduklar› medeniyetlerin ve bunlar›n yaklafl›m tarz›, ad› Jung ekolüyle birlik- manevi düzenleri, birlikleri, devaml›l›k- te an›lan pek çok yazar›n da bulundu¤u lar› ve kreatif güçlerinin de destekleri ve gerçekte ad›n› Jung’un inzivaya çekil- olmufltur. Mitolojik temelli eski tabular›- di¤i ‹sviçre köyünden alm›fl olan Bollin- m›z›n kendi ça¤dafl bilimlerimiz vas›ta- gen Dizisi’nce de, hiç de rastlant› sonucu s›yla rahats›z edilmesiyle birlikte, mede- olmaks›z›n paylafl›lmaktad›r. ni dünyan›n her yerinde ahlaks›zl›k ve The Mythic Image’daki mitlere ba- suç olaylar›, ak›l hastal›klar›, intiharlar k›fl aç›s› Campbell’in geçmiflteki yaklafl›- ve uyuflturucu ba¤›ml›l›klar›, y›k›lan yu- m›ndan hiçbir farkl›l›k göstermemifl ve valar, sokak çocuklar›, fliddet, cinayet ve bu yaklafl›m metodu ilk kitab›ndan beri umutsuzluk h›zla artmaktad›r... Vicdan temelde hiçbir de¤iflikli¤e u¤ramadan sahibi ö¤retmen... önce medeniyetimizin devam etmifltir. The Mythic Image’nin destekleyici mitlerine mi, yoksa ilminin farkl› yönü, sanatsal yönüdür. Camp- “gerçekçilefltirilmifl” hakikatlerine mi bell’in kariyeri boyunca sözel olarak an- ba¤l› olmal›d›r? Bu ikisi taban tabana latt›¤› temalar›n ayn›s›n›, görsel olarak z›t m›d›r?... fiimdi, eski moda unsurlar›- anlatmaktad›r. Görsel olmakla birlikte n› elefltirirken gerekliliklerini yanl›fl Campbell’in ömür boyu savundu¤u gö- yans›t›p hor görmeyecek flekilde, bilim- rüfllerin bir özeti niteli¤inde oldu¤undan sel olarak mitlerin yaflam› destekleyen dolay›, ele al›nmas›n›n en uygun yolu, do¤as›n› anlamam›z›n mümkün olup ol- bu görüfllerin göz önünde bulundurul- mad›¤› sorusunu sormal›y›z... Gelenek- mas› gibi görünmektedir. sel olarak... mitsel varl›klar ve olaylara Campbell tüm yaz›lar›nda, kulak gerçekler olarak bak›l›r ve böyle ö¤reti- verildi¤i takdirde ça¤dafl insan› umut- lirler... Gerçi bu hikayeler tarihi gerçek- suzluktan kurtarabilecek tam bir ayd›n- lerin bildirileri de¤il, sadece tarihe yan- lanma sunmaktad›r. Campbell bu ayd›n- s›t›lm›fl olan hayali epizotlar olarak yo- lanmay› tutkuyla, ama ayn› zamanda rumland›¤›nda... kazanç belirgin hale tevazuyla sunmaktad›r, zira bu yeni bir gelir; yani, yanl›fl olsalar ve hakiki tari- fley de¤ildir. ‹lkel ve eski insan›n bilgeli- hin kay›tlar› olarak görülmeleri redde- ¤idir ve bulunaca¤› yer de, ça¤dafl insa- dilse de, evrensel itibar gören böyle mit- n›n yanl›fl anlad›¤› için körlükle göz ard› sel hayal gücü ürünleri akl›n gerçekleri- etti¤i mitlerdir. Do¤ru anlafl›ld›klar› ni temsil etmelidir... Freud’un görüflüne takdirde, insan› manevi felaketten kur- göre mitler, psikolojik hayal düzenine tarabilirler. aittir... Kanaatince, her ikisi de bebeklik Myths to Live By’dan al›nan afla¤›- dönemindeki ensest isteklerin bast›r›l- daki metin, Campbell’in mesaj›n› en iyi mas›n›n birer göstergesidir... Ve bu yüz- flekilde yakalamaktad›r: den Frazier gibi Freud da mit, büyü ve Art›k her yerdeki bütün büyük me- din dünyalar›n› olumsuz bir flekilde; çü- deniyetlerin halklar›, kendi sembolik fle- rütülecek, afl›lacak ve nihayetinde yeri killerini edebi yönden yorumlama e¤ili- bilim taraf›ndan al›nacak yanl›fll›klar mine girmifltir... Bununla birlikte, günü- olarak yarg›lam›flt›r... Tamamen farkl› müzde böyle iddialar›n anaokulu e¤iti- bir yaklafl›m da Jung taraf›ndan ortaya miyle s›n›rl› birisi taraf›ndan bile ciddi- konmufl olup, onun görüflüne göre mito-

116 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 lojideki söz sanatlar› olumlu, hayat veri- ¤unu belirtmektedir. Bununla birlikte, ci amaçlara hizmet etmektedir... Bize re- insanlar›n mitlere inand›¤› ve böylelikle sim dilinde, varl›¤› kabul edilip hayatla- muhtemelen anlams›zl›k yaflamam›fl ol- r›m›zla bütünlefltirilmesi gereken ruhsal du¤u ça¤lara da ayn› ölçüde, belki de da- güçleri anlatmaktad›rlar; o güçler ki, in- ha fazla kargafla hakim olmufltur. O hal- san ruhunda daima ortak olmufl ve insa- de, neden mevcut kargaflan›n sebebi in- n›n biny›llar boyu evrimleflirken geride san›n varolufluna dair s›k›nt›s› olsun? b›rakt›¤› türlerin irfan›n› temsil eder. Kargafla toplumsal oldu¤una göre, top- Dolay›s›yla, daha ziyade d›fl dünya ile lumsal bir sebebinin olmas› daha muhte- iliflkili olan bilimsel bulgular taraf›ndan mel de¤il midir? Sebebin ola¤an olmak yerlerinden edilmemifllerdir ve asla edi- yerine yüce oldu¤unu varsayman›n bir lemezler de... (1972, 8-13) manas› var m›d›r? Olsa bile, bu kadar Özetle, Campbell’in iddialar› flun- yüce bir sebep ile bu kadar s›radan bir lard›r: 1) ça¤dafl toplumun kargafla için- sonuç aras›ndaki iliflki tam olarak nedir? de oldu¤u; 2) kargaflan›n nedeninin ça¤- Campbell bu sorular›n hiçbirine yan›t dafl insan›n, hayat› manas›z bulmas› ol- sunmamaktad›r. Sadece sebep-sonuç ilifl- du¤u; 3) ça¤dafl insan›n hayat› manas›z kisini oldu¤u gibi almaktad›r. bulmas›n›n, hayata anlam kazand›racak Campbell bir sonraki iddias›nda, yegane unsur olan mitlerden yoksun insan›n yaflam› anlams›z bulmas›n›n, kalmas›ndan kaynakland›¤›; 4) ça¤dafl mitlerinin olmamas›ndan kaynakland›- insan›n mitlerden yoksun kalmas›n›n, ¤›n› savunmaktad›r. O halde Campbell ça¤dafl insan› neredeyse tamamen ta- neden sadece mitleri ön plana ç›karmak- n›mlayan inanç olan bilimin, edebi aç›- tad›r? ‹nsan›n derdi, mesela ayinlerin ya dan al›nm›fl olan mitleri çürütmüfl olma- da genel olarak dinin eksikli¤inden kay- s›ndan kaynakland›¤›; 5) bununla birlik- naklan›yor olamaz m›? Mitler tek bafl›na te, mitin gerçek anlam›n›n birebir de¤il, anlam sa¤larlar m›? sembolik oldu¤u; 6) mitin sembolik ma- Do¤ruluk pay›n›n artmas› için nas›n›n psikolojik oldu¤u; 7) mitin psi- Campbell, mitlerle ayinler aras›nda ilifl- kolojik manas›n›n Jungçu oldu¤u; 8) ki kurmakta ve genellikle mitlerle dini sembolik, psikolojik ve Jungçu tarzda birbirine ba¤lamaktad›r. Söylediklerine okundu¤u takdirde, mitin bilimle uyum- bak›l›rsa, ayinler “mitlerin yaflanm›fl lu oldu¤u ve ça¤dafl insan›n bunu kabul halleridir ve kifli, ayine kat›lmak sure- edebilece¤i; 9) kabul edildi¤i takdirde tiyle mite de kat›lmakta ve dolay›s›yla de, mitin hayata anlam kazand›rd›¤› ve kendi ruhu içerisindeki münasip yap› ve böylelikle toplum huzurunu yeniden ilkeleri etkinlefltirmektedir. Bir çeflit sa¤layabilece¤i. ayin eylemi olmadan, kiflinin sistemin Bu iddialar›n her birini s›rayla ince- etkin taraf›na ulaflma gayreti bütünüyle lemek yararl› olur. Campbell’in ilk sözü- bofla ç›kar...” (Kisly 1976, 75). Ayinler, ne göre, modern toplum kargafla içinde- mitlerle yak›ndan iliflkili olmalar›na dir. Delil olarak da flunu göstermektedir: ra¤men, hala sadece manay› bar›nd›ran “...ahlaks›zl›k ve suç olaylar›, ak›l hasta- mitleri afl›laman›n bir yoludurlar. Alter- l›klar›, intiharlar ve uyuflturucu ba¤›ml›- natif ayin görüflleri mevcut oldu¤undan l›klar›, y›k›lan yuvalar, sokak çocuklar›, dolay› (örne¤in William Robertson fliddet, cinayet ve umutsuzluk h›zla art- Smith [1889] için mit ayine hizmet eder, maktad›r.” Modern toplumda gerçekten tersi olmaz; Mary Douglas’a [1966, de artan bir kargafla durumunun söz ko- 1970] göre ise, hayata anlam veren mit nusu oldu¤unu farz edelim. Campbell, de¤il, ayindir), Campbell’in ayini mitin ikinci s›rada, bunun nedeninin ça¤dafl ast› olarak kabul etme fikri kan›t gerek- insan›n yaflad›¤› anlams›zl›k hissi oldu- tirmekte ve o da bunu sunmamaktad›r.

http://www.millifolklor.com 117 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Genel olarak dinde de ayinle ayn› pragmatik zeminde ispatlamamaktad›r: durum söz konusudur: Campbell bunu mitin modern insanla ba¤daflmas› ge- tipik olarak mite ba¤lamakta, ancak mi- rekti¤i. Aksine, t›pk› Bultmann gibi o da tin alt kademesinde tutmaktad›r. Ça¤- hakl›l›¤› konusunda bast›rmakla yetin- dafl insan›n umutsuzlu¤u, dini bütün mektedir ve bu bask› onun s›radaki iddi- olarak kaybetmekten de¤il, yaln›zca mi- as›, yani mitin as›l anlam›n›n sembolik ti kaybetmekten kaynaklanmaktad›r. Yi- oldu¤udur: “Ne zaman bir mit edebi aç›- ne alternatif din görüflleri mevcut oldu- dan al›nd›ysa, manas›n›n sapt›r›ld›¤› ka- ¤undan dolay› (örne¤in Mircea Eliade’ye bul edilmelidir...” (1959, 27). Campbell [1959] göre hayata anlam veren sadece ve Bultmann’›n her ikisi için de, mit ile mit de¤il, dinin bütünüdür), Campbell bilim aras›ndaki çeliflki, yahut olas› çe- kendi görüflünü kan›tlarla desteklemeli- liflki, mitin yeniden yorumlanmas› için dir, ancak yine bunu yapmamaktad›r. hakl› bir sebep de¤il, bir f›rsat sunmak- Campbell’e göre ça¤dafl insan›n tad›r. Hakl› sebep ise, bizzat mitin tabi- mitlerinin olmamas›, bilimin bunlara at›d›r. edebi aç›dan inanmay› imkans›z k›lm›fl Campbell ile Bultmann aras›ndaki olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Çünkü önemli bir fark, Campbell’in mitin haki- birebir al›nan mit, ilkel bilim; gerçek ki tabiat›n›n sembolik oldu¤unu kabul dünyan›n zaman› geçmifl, do¤aüstü bir etmek için hiçbir hakl› sebep sunmama- flekilde izahat› demektir. Bununla bir- s›d›r. Sembolik okumay› hakl› ç›karmak likte, bizzat Campbell, mitleri hiçbir fle- için mitin as›l anlam›na meyletmek bafl- kilde do¤aüstü unsurlar içermeyen te- ka, sembolik okumay› hakikat olarak malar ve ideolojiler olarak kabul etmek- göstermek baflkad›r. Bultmann’›n, özel tedir; örnek olarak Amerika s›n›r› miti, olarak kendi ‹ncil tefsiri için gösterdi¤i Aryan egemenli¤i miti ve Marksizm. Do- hakl› sebepler pek ikna edici de¤ildir, la- lay›s›yla bu mitler bilimle uyumlu de¤il kin en az›ndan kendisi bir fleyler ortaya midir? O halde neden ça¤dafl insan için koymaktad›r. Campbell ise hiçbir fley do¤aüstü unsurlar içeren mitlere edebi sunmamaktad›r. Bir kez daha iddias›n› alternatifler teflkil edemezler? Campbell oldu¤u gibi ortada b›rakmaktad›r. bu soruya cevap vermemektedir. Campbell, mitin anlam›n›n sembo- Yine de, bütün mitlerin do¤aüstü lik oldu¤u yönündeki iddias›n› hakl› gös- unsurlar içerdi¤ini ve bundan dolay› bi- terebilseydi bile, mitin özel sembolik an- limin bunlar›n birebir kabulünün önüne lam›n›n psikolojik oldu¤u yönündeki di- geçti¤ini farz edelim. Bu, tan›d›k bir du- ¤er iddias›n› da hakl› göstermesi gereke- rumdur ve klasik aç›klamas›n› Rudolf cekti. Campbell burada Bultmann gibi- Bultmann’da (1953, 1958) bulmaktad›r. dir, ondan farkl› de¤ildir. Bultmann, ik- Campbell bu görüflü çekinmeden dile ge- na edici olsun ya da olmas›n, mitin anla- tirmektedir: “O zaman flunu soral›m: m›n›n sembolik oldu¤una dair iddialar Modern bilimin ›fl›¤›nda (edebi yönden öne sürüyor olabilir, ancak mitin sembo- al›nd›¤›nda) hatal›, felsefi aç›dan yanl›fl, lik manas›n›n kendi düflüncesine göre saçma, hatta resmen delice kabul edil- varoluflsal oldu¤una dair hiçbir iddia mesi gereken bir mitolojik görüflün ne öne sürmemektedir. Campbell da ayn›n› de¤eri ya da anlam› olabilir?” (1969, yapmakta, sadece mitin sembolik mana- 126). s›n›n psikolojik oldu¤unu belirtmekle Ça¤dafl insan›n bilimsel bak›fl›na yetinmektedir: “Gerçi bu hikayeler tari- göre makul olabilmesi için, mitin sembo- hi gerçeklerin bildirileri de¤il, sadece ta- lik olarak yorumlanmas› gerekmektedir. rihe yans›t›lm›fl olan hayali epizotlar Ne var ki Campbell, sembolik yorumu olarak yorumland›¤›nda... kazanç belir-

118 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 gin hale gelir; yani, yanl›fl olsalar ve ha- bir mit yorumu, gayet göze batacak fle- kiki tarihin kay›tlar› olarak görülmeleri kilde Freudçu bir yoruma tercih edil- reddedilse de, evrensel itibar gören böy- mektedir? Campbell’e göre Freud’un yo- le mitsel hayal gücü ürünleri akl›n ger- rumu yetersizdir ve yetersiz olmas›n›n çeklerini temsil etmelidir...” (1972, 10). sebebi de mitin inananlar için anlam›n› Campbell mitin anlam›n›n sembolik göz ard› etmesidir: ve mitin sembolik anlam›n›n psikolojik Çal›fl›r vaziyetteki hiçbir mitolojik oldu¤u yönündeki iddias›n› hakl› göste- sistem, kendisini oluflturan evrensel im- rebilseydi bile, mitin özel psikolojik ma- geler esas›nda aç›klanamaz. Bu imgeler nas›n›n Jungçu oldu¤u yönündeki bir büyük ölçüde, daha yeni gözden geçirdi- baflka iddias›n› da hakl› göstermesi ge- ¤imiz ve sadece mitin hammaddesinden rekecekti. ‹flin asl›, en baflta al›nt›lanan meydana gelmifl olanlar kadar çocukça uzun pasajda Campbell, mitin psikolojik iflaretlerden gelifltirilmifllerdir. ‹nsan ru- manas›n›n Jungçu oldu¤unu aç›k aç›k hunun enerjilerini mitolojik kontekste söylememektedir. Bunun yerine, Fre- tafl›makta ve bunlar›, sembollerin ruhu ud’un mitte buldu¤u olumsuz manay› küçük Oedipus’un nefle ve hüznü, arzu- Jung’un buldu¤u olumlu mana ile karfl›- lar› ve korkular›na geri ça¤›ran geçmifle laflt›rmaktad›r. Freud, kendince miti, yönelik bir ça¤r› olarak de¤il,... daha zi- bast›r›lm›fl cinsel arzular›n k›l›k de¤ifl- yade enerjileri serbest b›rak›p yetiflkinli- tirmifl biçimde doyurulmas› olarak aç›k- ¤in tecrübe ve performans› alan›na yö- lamaktad›r. Jung ise aksine, miti tan›n- nelten unsurlar olarak görev yapt›¤› ta- mam›fl ruhsal arzular›n gizli ifadesi ola- rihi toplum göreviyle bütünlefltirmekte- rak görmektedir. Bununla birlikte, aç›k- dirler. (1959, 91) ças› Campbell’in mit fikri Jung’unkine Baflka bir deyiflle, Freud’un miti ço- çok benzemektedir. Her ikisi için de mit- cukça cinsel kökenlerine indirgemesi, ler yaln›zca Freud’un belirtti¤i gibi dün- onun inananlar için tafl›d›¤› olgun ruh- yadan ziyade insan› ilgilendirmekle kal- sal anlam› için geçerli de¤ildir. maz, ayn› zamanda insan›n ruhsal yan›- Tart›flmas›z Freud, Jung’un aksine, n› da ilgilendirir ve hayata anlam katar. mitin inananlar için tafl›d›¤› olgun ruh- Campbell bazen Jung’un mit yoru- sal anlam› göz ard› etmektedir; gerçi an- muna neredeyse aç›k aç›k destek ver- lam hem Jung, hem de Freud için bilin- mektedir. Örne¤in, kendi mit yorumun- çalt›ndad›r. Bununla birlikte, Camp- da mitleri arketipler ya da evrensel mo- bell’in göz ard› etti¤i mesele, mitin olgun deller olarak adland›r›rken, “Bunlar› en ruhsal anlam›n›n gerçek anlam› olup ol- iyi ele alan, en iyi tarif eden ve en iyi yo- mad›¤›d›r. Campbell bunun böyle oldu- rumlayan psikolog, Carl Jung’dur...” de- ¤unu düflünüyor olabilir, ancak öyle ol- mektedir (1972, 216). Sadece The Por- du¤unu ispat etmesi gerekir. Yine bura- table Jung (Campbell, 1971), Eranos- da da iddias›n› öylece ortaya atmamal›- Jahrbücher’den yaz›lar ve Heinrich Zim- d›r. Freud’un teorisini çürütmesi laz›m- mer’in yaz›lar›ndaki editörlü¤üne bak›- d›r. l›rsa Campbell muhtemelen Jungçu gibi Ne var ki, t›pk› Jung’un di¤er bü- görünecektir. Yine de, yap›lan al›nt›da tün rakiplerinin teorilerine yapt›¤› gibi oldu¤u gibi genellikle Jung’la ittifak bunu da inkar etmektedir. Hepsinin de kurmak yerine onu övmek suretiyle, sü- mitin anlam›n› evrensel olmaktan çok, rekli olarak Jung ile aras›na mesafe kendi ça¤ ya da toplumlar›na has olarak koymaktad›r. gördü¤ünü söyledi¤i tarihçiler ve antro- S›n›rl› da olsa, Campbell’in Jungçu pologlar›n teorilerini inkar etmektedir. duruflu iffla edilmekten ziyade hakl› se- Mitin anlam›n› evrensel, ancak edebi bepler gerektirmektedir. Neden Jungçu olarak kabul eden teorileri, örne¤in is-

http://www.millifolklor.com 119 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 mini vermemekle birlikte Eliade’nin mez, kald› ki imtiyazl› eriflim hakk›nda- (1954, 1963) teorisini inkar etmektedir. ki k›yaslamac› iddiada kabul edildi¤i gi- Mitin anlam›n›n evrensel ve sembolik bi kendili¤inden do¤rulans›n. oldu¤unu, ancak psikolojik olmad›¤›n› Campbell’in ortaya koydu¤u k›yas- kabul eden teorileri de, mesela Edward lamac› prosedürün mant›ks›zl›¤›n› gös- Taylor (1871), Bultmann ve Claude Lévi- termenin birçok yolu vard›r. Birincisi, Strauss’un (1955, 1969-73) teorilerini in- bütün dünyadan mitlerin toplanmas›, kar etmektedir. Campbell’in Jungçu yo- mitin anlam›n›n evrensel oldu¤unu ka- rumu tabii ki do¤ru olabilir, ancak bunu, bul etmeyi gerektirir. Campbell’e göre alternatif teorilerin yetersiz, Jung’unki- mitler üzerine yapt›¤› dünya çap›ndaki nin ise yeterli oldu¤unu kan›tlamak su- araflt›rman›n bunlar›n manas›n› a盤a retiyle ispatlamas› gerekmektedir. ç›kard›¤›n› iddia etmek, esas sorunun Yine de Campbell, sadece özel ola- cevab›n› aramakt›r: anlamlar›n›n evren- rak kendi Jungçu mit yorumu üzerine sel olup olmad›¤›. Ona göre buna ceva- de¤il, ayn› zamanda yorumu ne olursa ben mitler aras›ndaki evrensel benzer- olsun, miti yorumlama hususundaki liklere yönelmek de ayn› soruya yan›t kendi genel kapasitesi üzerine bir iddi- aramakt›r ve bu soru, bu benzerliklerin ada daha bulunmaktad›r. Mit üzerine mevcut olup olmad›¤› de¤il, bunlar›n ömrü boyunca yapt›¤› k›yaslamac› çal›fl- farkl›l›klardan ziyade mitin anlam›n› man›n, kendisine miti anlamak için hem bar›nd›r›p bar›nd›rmad›klar›d›r. gerekli, hem de yeterli bir perspektif ka- ‹kincisi, di¤er k›yaslamac›lar›n mit- zand›rd›¤›n› öne sürmektedir: “Kana- ler üzerinde yapt›klar› dünya çap›ndaki atim, dünyan›n farkl› yöreleri ve de¤iflik araflt›rmalar, Campbell’inkilerden tama- geleneklerden birçok miti karfl›laflt›r- men farkl› teoriler meydana getirmifltir; mak suretiyle, bunlar›n gücü, kayna¤› mesela Eliade, Tylor, Lévi-Strauss ve ve muhtemel manas›n› anlamak müm- Freud’un teorileri. Mitler üzerine yap›- kün olabilir” (1972, 24). Özellikle arke- lan titiz çal›flma, yahut farzen titiz çal›fl- tiplerden bahsederken, daha da cesurca, ma, çeflitli ve ço¤u kez birbirine uyma- “Bir mitoloji ö¤rencisi olarak bütün ha- yan teoriler ortaya ç›kard›¤›ndan dolay›, yat›m boyunca bu arketipler üzerinde bu yol aç›kça görüldü¤ü üzere hakikat› çal›flt›m ve diyebilir diyebilirim ki, bun- ortaya ç›karmaya yeterli de¤ildir. O hal- lar gerçekten de mevcuttur ve bütün de, dünya çap›ndaki mit çal›flmas›, do¤- dünyada birbirinin ayn›d›r” demektedir ru mit teorisini kesin olarak ortaya koy- (1972, 216). mak için gerekli olmayabilir, ancak ayn› Dünya çap›nda bir olgu üzerine ya- zamanda kesinlikle yetersizdir. Dahas›, p›lan çal›flman›n olgunun anlam›n›n ayn› genel kaynaklardan bu kadar çok anahtar›n› kazand›r›yor olmas› k›yasla- say›da farkl› teorinin ç›kar›lmas›, ortaya mac›lar›n standart görüflüdür, ancak konan teorilerin türetilmifl de¤il, empo- mant›ks›z bir görüfltür. Bir olgu üzerin- ze edilmifl olduklar›n› göstermekte, hat- de yap›lan çal›flman›n kendisinin, o ol- ta belki de kan›tlamaktad›r. gunun manas›n› ortaya ç›kard›¤›n› söy- Üçüncüsü, rakip teorilerin varl›¤› lemek, bunun olgu içerisinde var oldu- bir yana, Campbell’in kendi teorisi bile ¤unu ve keflfedilmeyi bekledi¤ini aç›kla- sadece mitler çal›flmas›ndan türetilebile- yan teoriyi kabul etmeyi gerektirir. Aksi cek neticeleri fazlas›yla aflmaktad›r. Biz- takdirde, olgu üzerine yap›lan çal›flma zat mitler, kendi anlamlar›n›n sadece tek bafl›na bir sonuca ba¤lanmayacakt›r. evrensel de¤il, ayn› zamanda sembolik, Bununla birlikte, gerçekte bir olguyu psikolojik ve Jungçu oldu¤unu da ortaya aç›klayacak farazi bir hipotez öne sürü- koymamaktad›r. Campbell, mitler üzeri- lür ve s›nan›r. Olgudan hipotez türetil- ne ömür boyu yapt›¤› çal›flman›n kendi-

120 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 sini arketiplerin var oldu¤una ina etti¤i- uzakt›r. Campbell, Eliade ve Bronislaw ni söylemektedir. Ancak elbette ki mitler Malinowski (1926) gibi miti edebi yön- çal›flmas›n›n kendisi, evrensel benzerlik- den, dünyan›n bir aç›klamas› ve hatta lerin varl›¤›n› ancak edebiyat, öykü dü- ispat› olarak alm›fl olsayd›, bunun top- zeyinde ortaya koymaktad›r. Bunlar›n lumsal problemleri çözme kapasitesini sembolik, psikolojik ve ruhsal do¤as›n›, kavramak daha kolay olurdu. Bununla Jungçu “arketipler” manas›nda aç›kla- birlikte, kendisi mitin sembolik oldu- mamaktad›r. Bunu sadece tahminler ¤unda ›srar etti¤inden ve d›fl gerçeklikle aç›klamaktad›r ve tahminler çal›flman›n iliflkili oldu¤unu tümüyle inkar etti¤in- önüne geçmektedir. den dolay›, mit ile mitin hafifletmesi ge- Son olarak, yal›n haliyle mitler ça- reken sorunlar aras›ndaki uçurum, de- l›flmas› sonuç olarak sadece ve sadece rinli¤ini korumaktad›r. Campbell’in teorisini vermifl olsayd› bile, Buraya kadar yaz›lanlar› özetler- kendisinin hala bunu s›namak suretiyle sek, Campbell mit hakk›nda birçok ce- do¤rulamas› gerekecekti. Ne var ki ken- sur iddia ortaya atmakta, ancak bunlar- disi, teorinin bizzat mitlerden türedi¤ini dan herhangi birini do¤rulamamaktad›r. öne sürmekle kalmamakta, kendi kendi- Do¤ru anlafl›ld›¤› takdirde, mitin mo- ni do¤rulad›¤›n› da iddia etmektedir. dern toplumdaki kargaflaya panzehir Karfl› teorilerin mevcudiyeti, sadece bu- olaca¤›n› belirtmekte, fakat modern top- nu do¤rulaman›n gerekli olmas›n› sa¤la- lumdaki kargaflan›n görülmemifl düzey- maktad›r. de oldu¤unu; modern toplumun kargafla Mitin anlam›n›n evrensel, sembo- içinde olmas›n›n, ça¤dafl insan›n hayat› lik, psikolojik ve Jungçu oldu¤unu öne anlams›z bulmas›ndan kaynakland›¤›n›; süren Campbell, son iddias›na do¤ru, bu ça¤dafl insan›n hayat› anlams›z bulma- flekilde anlafl›ld›¤› takdirde mitin bilim- s›n›n, mitlerinin olmamas›ndan kaynak- le uyumlu ve dolay›s›yla ça¤dafl insan land›¤›n›; mitlerin tek bafl›na hayata an- nezdinde makul oldu¤unu savunmakta- lam kazand›rd›¤›n›; ça¤dafl insan›n mit- d›r. Campbell için mit gerçekten de dün- lere sahip olmamas›n›n, bilime inanma- yadan ziyade insan hakk›nda oldu¤u gi- s›n›n bunlar› edebi düzeyde kabul etme- bi, bilime de z›t de¤ildir ve bu nedenle sini engellemesinden kaynakland›¤›n›; muhtemelen onunla uyumludur. Ancak bununla birlikte mitin gerçek anlam›n›n mit, insan›n ruhsal taraf›yla alakal› ol- edebi de¤il, sembolik oldu¤unu; mitin du¤u gibi, bilimsel güvenilirli¤i de zay›f- sembolik anlam›n›n psikolojik oldu¤unu; t›r. mitin psikolojik anlam›n›n Jungçu oldu- Bununla birlikte, Campbell’in teori- ¤unu; mitin bu flekilde anlafl›ld›¤› tak- sinin bilimsel aç›dan kabul edilebilece¤i- dirde bilimle uyufltu¤unu ve dolay›s›yla ni farz edelim. Nihai iddias›, mitin do¤- ça¤dafl insan taraf›ndan kabul edilebile- ru anlafl›ld›¤› takdirde sadece ça¤dafl in- ce¤ini; ve son olarak, kabul edilmesi ha- san›n gözünde kabul edilebilir oldu¤u linde mitin hayata anlam kazand›rd›¤›n› de¤il, ayn› zamanda kabul edildi¤i tak- ve böylelikle modern toplumdaki karga- dirde hayata anlam katt›¤› ve böylelikle flay› dindirebilece¤ini ispatlayamamak- modern toplumun yüz yüze oldu¤u kar- tad›r. Campbell, tezler yerine sözler öne gaflay› sona erdirebilece¤idir. Sosyal hu- sürmektedir. zursuzlu¤un sebebinin insan›n anlam- Campbell’in dogmac›l›¤› kadar, hat- s›zl›k içinde olmas›n›n gerekti¤i ve hatta ta daha da usand›r›c› bir di¤er husus, olabilece¤i nas›l belli de¤ilse, bunun çö- bunu bizzat ihlal etmesidir. Mitin anla- zümünün anlam› geri kazanmak olmas› m›n›n sembolik oldu¤u yönündeki ifade- gerekti¤i, yahut daha da önemlisi, olabi- sini hiç desteklememekte, ancak bu lece¤i de ayn› flekilde belli olmaktan sembolik manan›n, hangi hususi psiko-

http://www.millifolklor.com 121 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 lojiyle ilgili olursa olsun psikolojik oldu- Öte yandan Campbell defalarca, ¤u yönündeki tutars›z görünen ifadesini mitin anlam›n›n ya evrensel, ya da hu- pekala desteklemektedir. Sundu¤u ka- susi oldu¤unu, bu durumda tarihçi ya da n›tlar yaz›lar›n›n hepsinde, ço¤u zaman antropologun bu anlamlardan birinin da ayn› kitap içerisinde yer ald›¤›ndan, s›rr›na erebilece¤ini söylemektedir: düflüncesindeki hiçbir de¤ifliklik bunlar- Bundan dolay›, her türlü mit ya da dan sorumlu olamaz. ayini ya insan do¤as›nda neyin kal›c› ya Bir yandan Campbell sürekli olarak, da evrensel olabilece¤ine dair bir ipucu giriflteki al›nt›da oldu¤u gibi, mitin as›l (bu durumda iflin psikolojik, hatta belki anlam›n›n psikolojik oldu¤unu bildirmek- de metafiziksel yönü vurgulanmal›d›r), tedir. Miti anlamak, konusunun dünya ya da di¤er taraftan söz konusu halk›n de¤il, insan; insan›n fluuru de¤il, bilinçal- yerel ortam, zemin, tarih ve sosyolojisi- t› oldu¤unu kabul etmek demektir: ne ba¤l› bir fonksiyon olarak düflünebili- Çünkü mitler tarihsel de¤ildir. Bu riz (bu durumda ise yaklafl›m›m›z etno- kadar› aç›kt›r. Bundan dolay›, d›flar›da lojik ya da tarihsel olacakt›r). (1959, olup bitenlerden de¤il, hayalgücünün te- 461) malar›ndan bahsederler... K›saca, bu Bazen Campbell, mitin ancak hem kutsal masallar ve bunlar›n imgeleri, hususi, hem de evrensel olarak anlafl›la- ruhun gün›fl›¤› alt›ndaki normal fluurun bilece¤ini söylemektedir (1959, 462). bilmedi¤i meskeninden bilinçli zihne Hatta do¤rudan “belli bir tarih alan›n- gönderilen mesajlard›r ve zaman ve me- dan soyutlanm›fl, ‘‹nsan’ diye ba¤›ms›z kan içerisinde vuku bulan olaylara isti- bir insan psikolojisi... diye bir fley yok- naden yaz›ld›klar› düflünülerek okun- tur” fleklinde ifadelere yer vermekte duklar› takdirde... yanl›fl okunmufl ola- olup (1969, 104), bu da halihaz›rda yer caklar ve güçlerinden faydalan›lamaya- vermifl oldu¤umuz iddias›ndan oldukça cakt›r... (1972, 24) genifl aç›l› bir sapmad›r ve ayn› kitab›n- Mitin anlam›n› psikolojik olarak da flöyle bir ifade de yer almaktad›r: kabul ederken Campbell, manan›n sade- “hiçbir akademik jargon ya da yöntem, ce d›flsal olmaktan ziyade içsel oldu¤unu basit tarihçi veya antropologun meseley- de¤il, ayn› zamanda hususi olmaktan zi- le ilgileniyormufl gibi görünmesini sa¤la- yade evrensel oldu¤unu da düflünmekte- yamaz” (1969, 48). dir. Bundan dolay›, manas›n›n tarihçi ya O halde Campbell nas›l genel ola- da antropologlar taraf›ndan anlafl›labile- rak mitin anlam›n› tarihi ya da antropo- ce¤ine karfl› ç›kmaktad›r: lojik olmaktan ziyade psikolojik olarak Mitolojik arketiplerin... bu kültürel görüyor ve bir yandan da bazen bu anla- çevrelerin s›n›rlar›n› afl›p geçti¤i gerçe- m›n psikolojik olman›n yan›nda tarihi ¤ini gözden kaç›rmamak en üst düzeyde ya da antropolojik de oldu¤unu kabul önem tafl›maktad›r... M›s›r, Aztek, Hot- ediyorsa, ayn› flekilde genel olarak mitin tentot ve Çeroke canavar avc›lar› (mit- anlam›n› metafiziksel olmaktan ziyade lerdeki) aras›ndaki farklar aras›nda ne psikolojik olarak görmekte, ama bir yan- kadar k›l k›rk yar›l›rsa yar›ls›n, burada- dan da bazen bu anlam›n psikolojik ol- ki as›l meselenin tarihi ya da etnolojik man›n yan›nda metafiziksel de oldu¤u- de¤il, psikolojik, hatta biyolojik oldu¤u, nu da kabul etmektedir. Bir yandan mi- yani kültürel usuller fenomenolojisinden tin edebi aç›dan okunmas›n› reddi her önce geldi¤i gerçe¤i gizlenemez; ayn› fle- türlü d›flsal anlam›n reddini teflkil et- kilde, hiçbir akademik jargon ya da yön- mektedir. Ancak, örne¤in “mitolojiler in- tem, basit tarihçi veya antropologun me- san ruhundan gelip insan ruhuna dö- seleyle ilgileniyormufl gibi görünmesini ner” ve “iradesinin derinliklerine ciddi sa¤layamaz. (1969, 47-48) ciddi dalan herkes, asl›nda kendine yö-

122 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 nelik referanslar› yeniden keflfeder” ürünü (Müller); bireyi gruba uygun bi- (1972, 266) dedi¤inde, kesinlikle mitin çimde flekillendirmek amaçl› bir alego- manas›n›n sadece psikolojik oldu¤unu rik e¤itim deposu (Durkheim); insan ru- ima etmektedir. hunun derinliklerindeki arketipsel gü- Di¤er yandan Campbell birkaç de- dülerin belirtileri olan bir grup rüyas› fa, mitin manas›n›n hem psikolojik, hem (Jung); insan›n en belirgin metafiziksel de metafiziksel oldu¤unu söylemektedir. düflüncelerinin geleneksel vas›tas› (Co- Di¤er bir deyiflle mit, sadece insana de- omaraswamy) ve Tanr›’n›n Çocuklar›na ¤il, dünyaya da dairdir: ‹fflas› (Kilise) olarak yorumlanm›flt›r. Böylece, bize ulaflan mitolojik eser- Mitoloji bunlar›n hepsidir. Çeflitli hü- lerin de¤erini tam olarak kavramak için, kümler, hüküm verenlerin bak›fl aç›lar›- sadece bilinçalt›n›n belirtileri de¤il... ay- na göre belirlenir. (1949, 382) n› zamanda, insanl›k tarihi boyunca biz- fiayet mitin hiçbir nihai yorumu zat insan fizi¤inin biçimi ve sinir yap›s› mevcut de¤ilse ve bütün yorumlar ayn› olarak sabit kalm›fl olan baz› ruhsal il- ölçüde do¤ru ise, bu durumda herhangi kelerin kontrollü ve kas›tl› ifadeleri de bir yorumun savunusu, yaln›zca savu- olduklar›n› anlamam›z gerekir. K›saca nan kiflinin tarafl›l›¤›n› yans›t›r. Bun- aç›klamak gerekirse, evrensel doktrin dan dolay› Campbell’in Jungçu bir yoru- dünyadaki bütün görünür yap›lar›n mu savunmas›, art›k zannedilebilece¤i (tüm nesneler ve varl›klar), bunlara gibi mitin tek do¤ru anlam›n›n de¤il, kaynak teflkil eden... ve eninde sonunda yaln›zca onun kiflisel tercihinin bir ifa- dönmek zorunda olduklar› evrensel bir desidir. gücün sonuçlar› oldu¤unu ö¤retir. (1949, Campbell’in mitin anlam› hakk›n- 257) daki ifadeleri birbirine z›t ya da en az›n- Bu nedenle mit, sadece aksi takdir- dan birbirini do¤rular nitelikteyse, mi- de varsay›laca¤› gibi insan bilinçalt›nda tin sebebi ve ifllevi hakk›ndaki ifadeleri de¤il, ayn› zamanda bizzat gerçekli¤in de çeliflmektedir. Campbell, mitin sebe- görünmez özünde de kendini göstermek- bine dair en az befl farkl› aç›klama sun- tedir. maktad›r. Campbell’e göre mit, flunlar›n Miti tarihi ya da antropolojik ol- bir ürünüdür: 1) ölüm korkusu (1972, maktan ziyade psikolojik bir olgu, psiko- 20); 2) toplumun tecrübesi (1972, 20-21); lojik oldu¤u gibi tarihi ve antropolojik de 3) dünyan›n tecrübesi (1972, 21-22); 4) olan bir olgu, metafiziksel olmaktan zi- toplum içerisinde üretilmifl iflaretlerin yade psikolojik bir olgu ve psikolojik ol- izleri (1959, bölüm 1-2; 1972, 44-45, 216- du¤u gibi metafiziksel de olan bir olgu 221); ve 5) ortak bilinçalt›ndaki kal›tsal fleklinde gösteren Campbell, ilave bir arketipler (1972, 216-217). Mitin bu se- çift görüfl sunmaktad›r: hiçbir do¤ru mit bepleri birbirine uyumlu de¤il, ancak yorumunun mevcut olmad›¤› ve daha süreksizdirler. farkl› olarak, mitin bütün yorumlar›n›n Ayn› flekilde Campbell, mitin ifllevi ayn› ölçüde do¤ru oldu¤u. üzerine de en az alt› farkl› aç›klama Mitlerin yorumlanmas› için hiçbir sunmaktad›r. Campbell’e göre mit flu nihai sistem yoktur ve hiçbir zaman da amaçlara hizmet eder: 1) toplumu sa- böyle bir fley mevcut olmayacakt›r. Mito- vunmak (1970, 140-141; 1972, 8-9, 222; loji, tanr› Proteus gibidir... (1949, 381) Kisly 1976, 72); 2) insan› toplumla bü- Mitoloji, modern anlay›fl içerisinde tünlefltirmek (1959, 466-467; 1972, 8-9); tabii dünyaya izahat getirmek için ilkel, 3) insan› dünya ile bütünlefltirmek bofl bir gayret (Frazer); tarih öncesi za- (1943, 59, 83; 1970, 138-140; 1972, 221; manlardan kalma, sonraki ça¤larda Kisly 1976, 72); 4) dünyaya aç›klama ge- yanl›fl anlafl›lm›fl olan bir fliirsel fantezi tirmek (1970, 140; 1972, 221; Kisly

http://www.millifolklor.com 123 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

1976, 72); 5) insan›n yaflam krizlerine New York, 1948. Philosophies of India, Bollingen Se- göre kendini ayarlamas›n› sa¤layan, ries no. 26, New York, 1951. The Art of Indian Asia, Bollingen Series no. 29, New York 1955. toplum içinde üretilmifl iflaretleri aktar- ———— (1949), The Hero with a Thousand mak (1949, 10-11; 1959, bölüm 1-2; Faces, Bollingen Series no. 17, New York. 1969, 52-59; 1970, 141-142; 1972, 219, ———— (1952), Edited The Portable Arabian 222; Kisly 1976, 72); ve 6) ortak bilinçal- Nights, New York. t›ndan gelen mesajlar› içermek (1972, ———— (1954-68), Edited Papers from the Eronos Yearbooks, Trans. Ralph Manheim, Bollin- 13, 24). Bu ifllevlerin ço¤u, Campbell’in gen Series no. 30, vol. 1, Spirit and Nature, New sayd›¤› sebeplere, aralar›ndaki farkl›l›k York, 1954, Vol. 4, Spiritual Disciplines, New York, da bu sebepler aras›ndaki farkl›l›¤a kar- 1960, vol. 5, Man and Transformation, New York, fl›l›k gelmektedir. 1964, vol. 6, The Mystic Vision, Princeton, N.J., 1968. Campbell mitin bu çeflitli sebep ve ———— (1959-68), The Masks of God, vol. 1, ifllemlerinin do¤ru oldu¤unu, ortaya Primitive Mythology, New York, 1959, vol 2, Orien- koydu¤u de¤iflken anlamlar›n do¤ru ol- tal Mythology, New York, 1962. vol. 3, Occidental du¤unu ispatlad›¤›ndan daha fazla is- Mythology, New York, 1964, vol. 4, Creative Mytho- patlamamaktad›r. ‹fadelerini tezlere de- logy, New York, 1968. ———— (1969), The Flight of the Wild Gan- ¤il; Do¤u’dan Bat›’ya, ilkel toplumlardan der: Explorations in the Mythological Dimension, ça¤dafl toplumlara, sanattan dine her New York. türden kültür ve bilim dal›ndan al›nm›fl ———— (1970), Edited Myths, Dreams, and örneklere dayand›rmaktad›r. Yine de, ör- Religion, New York. ———— (1971), Edited The Portable Jung, nekler ne kadar etkileyici olursa olsun, New York. yeterli de¤ildir. Yer verdi¤i her örnek, ———— (1972), Myths to Live By, New York. keyfi olarak reddetti¤i di¤er usullerden ———— (1974), The Mythic Image, Bollingen bir ya da daha fazlas› kullan›larak; sem- Series no. 100, Princeton, N.J. Clarke, Gerald, 1972, bolik olmaktan ziyade edebi aç›dan, psi- “The Need for New Myths”, Time 99, no. 3, 50-51. Douglas, Mary, (1966), Purity and Danger, kolojik olmaktan ziyade sosyolojik aç›- London. dan, ruhsal olmaktan ziyade cinsel aç›- ———— (1970), Natural Symbols, London. dan, evrensel olmaktan ziyade hususi Eliade Mircea, (1954), The Myth of the Eter- olarak, pekala yorumlanabilmektedir. nal Return, Trans. Willard R. Trask, Bollingen Seri- es no. 46, New York. Özetle Campbell, bütün ömrünü mite ———— (1959), The Sacred and the Profane, adam›fl biri olarak, kendi mit yorumu- Trans. Willard R. Trask, New York. nun do¤ru oldu¤unu henüz ispatlam›fl ———— (1963), Myth and Reality, Trans. Wil- de¤ildir. lard R. Trask, New York. Kisly, Lorraine, (1976), “Living Myths: A Con- versation with Joseph Campbell”, Parabola 1. no. 2, KAYNAKLAR 70-81. Bultmann, Rudolf (1953), “New Testament Levi-Strauss, Claude, 1955, “The Structural and Mythology, In Kerygma and Myth: A Theologi- Study of Myth”, Journal of American Folklore, 68, cal Debate, ed. Hans Werner Bartsch, trans. Begi- 428-44. nald H. Fuller, vol. 1, 1-44, London. ———— (1969-73), Introduction to a Science ————, (1958), Jesus Christ and Mythology, of Mythology, Trans. John and Doreen Wrightman, New York. vol. 1, The Raw and the Cooked, New York, 1969, Campbell, Joseph, (1943), Commentary to vol. 2, From Honey to Ashes, New York, 1973. Where the Two Came to Their Father: A Navoha Malinowski, Bronislaw, (1926), Myth in Pri- War Ceremonial Given by Jeff King, recorded by mitive Psychology, London. Maud Oakes, Bollingen Series no. 1, 51-84 New Smith, William Robertson, (1889), Lectures on York. the Religion of the Semites, Edinburgh. ———— (1944), A Skeleton Key to “Finnegans Tylor, Edward B., (1871), Primitive Culture, 2 Wake”, with Henry M. Robinson, New York. vols, London. ———— (1946-55), Edited the works of Hein- rich Zimmer: Myths and Symbols in Indian Art and Civilization, Bollingen Series no. 6 New York 1946, The King and the Corpse, Bollingen Series no: 11

124 http://www.millifolklor.com SU*

Yazan: Jean RUDHARDT Çeviren: Adem KOÇ**

Efsanevi hikayelerde s›kça kullan›- re, o ya¤murun meydana geldi¤i gök ku- lan suyun tasviri farkl› durumlarda yer fla¤› bölgesinde yaflamaktad›r. al›r. Bu makalede ben, onun görüntüle- Bu tür efsaneler bize suyun dünya- rini s›n›fland›rmaya ve çeflitli görevleri- da eski zamanlardan beri var oldu¤unu nin nas›l düzenlenerek yerine getirildi- gösterir. Fakat onlar suya birçok farkl› ¤ini anlamaya veya araflt›rmaya çal›fla- durum yüklerler. ‹ster topra¤a, ister yer ca¤›m. alt›na s›n›r olsun, su evrensel düzenin Bafllang›ç Zamanlar›nda: ilk önemli maddesidir. Bazen basit co¤- Birçok insan dünyan›n ilk yarat›ld›- rafi bir özelli¤e flekil verir, bir ülkenin ¤› zamanlarda farkl› oldu¤unu ve de¤i- fleklini s›n›rlayan bir deniz ya da nehir. flerek flimdiki halini ald›¤›n› söyler. Bununla birlikte daha not al›nacak çok Avustralyal› gelenekçilere göre, dünya fley var. suyla çevrilmifltir ve onda birçok canl› Su, ba¤›ms›z canl›n›n dönüflüm ha- bulunmaktad›r. Bu canl›lardan bir tane- reketinde taban bafllang›c› olarak al›n- sinin etkisiyle dünya ›s›nmayla gelifl- mas›yla pasif olabilir. Ve nihayet su, ilk mifltir ve ilk insan ondan ortaya ç›km›fl- insan›n do¤umu ve derinliklerinde kay- t›r. Zuni yerlilerine göre, kar›fl›k su yol- bolduktan sonra f›rt›nalarla ve ya¤mur- lar› flebekeleri yer alt›n› dolaflmaktad›r la s›n›rl› kalan Tanr›n›n kaderiyle efsa- ve ilk Zuni, orada en alt seviyede do¤- nevi flekilde ba¤lan›r. Bu farkl›l›klar›n mufltur. Bir çift ikiz günefl taraf›ndan alan›, daha uzun durumlar› düflündü¤ü- yarat›lm›fl ve yer yüzüne gönderilmifller- müzde aç›k bir hal al›r. Bütün nesnele- dir. Bir havuz, onlar›n sonunda gün ›fl›- rin kökeninin araflt›r›lmas›nda, birçok ¤›n› gördükleri noktay› belirtmektedir. insan kozmogonik olaylar s›ras›nda su- Kuzey Avustralya efsaneleri Dema Tan- yun nas›l meydana geldi¤inin ba¤lant›- r›s›n›n hikayesini anlat›rlar. O¤ullar›n- s›n› kurarlar. Onlar›n anlat›mlar› üç te- dan bir tanesinin ona m›zrak saplama- mel mitsel sisteme bölünür. Birinci sis- s›ndan sonra kendini denize atar, orada teme göre, dünya ona tamam›yla üstün baflka bir çocu¤u gömülmüfl vücudunun olarak an›lan Tanr› taraf›ndan yarat›l- arta kalan›ndan m›zra¤› ç›kar›r. Yolcu- m›flt›r. Bu durumda su, bütün dünya gi- luk s›ras›nda “Tanr›” ifle giriflir ve her bi, ilahi bir hareketin ürünüdür. Güney yerde huzur buldu¤u bahar ortaya ç›kar. Amerika “Desana”s›na göre, “günefl ev- Sonunda, sular›n›n ormanda derin bö- reni yaratt›, o dünyay›, onun ormanlar›- lümler oluflturmadan, k›m›ldamak için n› ve nehirlerini yaratt›. O hatta canl›la- devam edebilece¤i Victoria nehrine da- r› ve su cinlerini yaratt›.” (Gerardo Reic- lar, sonra bir kayan›n alt›nda görülmez hel Dolmatoff, Desana: Simbolisma de olur. Zaman zaman su yüzüne ç›kar ve los Indias Tulcano del Vacipes, Bogota, f›rt›nalar yarat›r. Baz› aç›klamalara gö- 1968, pp. 48-49) Bir Afrikal› feryad› ses-

* Water, The Encyclopedia of Religion, Ed. M. Eliade, V-15, New York 1987, ss.350-358. Frans›zcadan ‹n- gilizceye Erica Meltzer taraf›ndan çevrilmifltir. ** H.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Halk Bilimi Ana Bilim Dal› Doktora Ö¤rencisi.

http://www.millifolklor.com 125 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 lenir ki, “Tek sonsuz Tanr›, okyanuslar›n ileri sürebilir. Hareketsiz suyun hiç gü- ve kuru topra¤›n yarat›c›s›, denizdeki cü yoktur; sudan ba¤›ms›z olan tanr› ve bal›klar›n ve ormandaki hayvanlar›n ya- di¤er varl›klar yarad›l›fl›n tek vekili ola- rat›c›s›.” (Louis Vincent Thomas, Les re- caklard›r. Mesela bir sonraki masal Ad- ligions d’Afrique noire, Paris, 1969, p. miralty (Amirallik) adalar›nda anlat›l›r. 218) ‹kinci efsanenin içeri¤inde, kozmo- Bafllang›çta hiçbir fakat büyük bir deniz goni soyun safhalar›nda kullan›l›r. Ayn› ve orada yüzen kocaman bir y›lan. Din- zamanda kozmik ve ilahi vas›flar›n›n to- lenebilece¤i bir yer isteyerek der ki: “Bir runlar›n›n üretkenli¤inde görüflülmesiy- kayal›¤›n yükselmesine izin verin.” Son- le ilk ata bir varl›kt›r. Bafltan bafla nesil- ra sudan bir kayal›k yükselir ve kuru lerden sonra do¤an sular›n kendileri de bir topra¤a dönüflür. üretkendir. Yunan sisteminde atadan Kutsal kozmogoni bu tür efsaneler- kalma dünya, cennete ve tuzlu sudan de suyun anlam›n› aç›klar. ‹ncil berabe- oluflan deniz krall›¤› Pontos’a can verdi. rinde, çöl, boflluk ve karanl›k, uçurum, Dünya, sonra bu erkek prensiplerinin tanr›n›n nefesinin etraf›nda dolaflan ve her biriyle çiftleflir. Onun cennetten ge- uçurumunu da kapsayan suyun kütlesi- be kald›¤› ilk çocu¤unun ad› derin gir- ni de içeren çeflitli semboller getirir. Bu daplarla dolu taze su ›rma¤› olan Oke- ilahi nefes tek bafl›na gerçekli¤i belirtir. anos’tur; o bütün kaynaklar›n ve nehir- Di¤er tasvirler yokluk fikrini uyand›r- lerin babas› olmufltur. Nitekim dünya- mas›yla olumsuz bir de¤ere sahiptirler; n›n ötesine giden ve onun her yerinde tanr›bilimciler onlarda hiçlik sembolünü mevcut olan Tanr›, böylelikle sular›n görürler. Vedic dili daha ileriye gidebilir: içinde de bulunur. Ne varl›k olmayan, ne de varl›k Netice olarak, ruh dünyan›n olu- sonra var olmam›flt›r flumdaki ilk vekillerden biri olarak gös- Ne hava, ne de yukar›daki gök kub- terilebilir. Mesela Bambara efsanesini be var olmam›flt›r ele alal›m: As›l bofllu¤un ve hareketin Bu kadar kuvvetle ne hareket et- d›fl›nda, kuvvet ve sonra can ileri gelir. mifltir? Nerede? Kimin korumas› alt›n- Nesnelerin prensipleri düzenlenirken, da? kütle düfler ve yer yüzüne can verir. Bu- O derin ve dibine eriflilmeyen su nunla birlikte, ruhun bir parças› yükse- muydu? (Rgveda 10.121.1) lir; bu cenneti infla eden Faro’dur. Faro Bu soruda suyun tasviri, var olma yer yüzüne su fleklinde düfler ve böyle- ve olmamay› ay›rt etmeden evvel nesne- likle ona hayat verir. Hayat›n ilac› olan lerin durumunu ima eder. Biz hâlâ hiçli- su, ilahi ruhun kendisinin gösterisidir. ¤in kendisinden önceyiz. Bununla beraber kozmogoninin baflka 2. Suyun kendi içinde bir flekli yok- bir tipi olan suyun genifllik ve baflkal›k tur; fakat nehirlerin yataklar›, denizle- fonksiyonlar› daha anlafl›l›r bir hal al›r. rin de tabanlar› vard›r. Bu basit gerçek Burada su kozmogonik oluflumun ser- birçok mite ilham olmufltur. Burada bir best b›rak›lmas›ndan önce neyin var ol- Sibirya örne¤i: du¤unu ya da dünyan›n kendi tarihinin Bafllang›çta su her yerdeydi. Doh, ilk safhas›ndaki durumunu sembol eder. ilk fiaman kufl grubunun bulundu¤u ilk Bu konuda biz birçok de¤iflmeler bulabi- var olan okyanusa kendini b›rakt›. Din- liriz. lenecek bir yer bularak, k›rm›z› gö¤üslü 1. Onun ak›c›l›¤›nda ve kaçama¤›n- dalg›ca okyanusa dalmas›n› ve taban›n- da su, dünyan›n ortaya ç›kard›¤› cisim- dan toprak getirmesini söyledi. Dalg›ç sizlik ve kar›fl›kl›ktan fleklin yoklu¤unu bunu yapt›, üçüncü denemesinde ancak

126 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 gagas›nda biraz çamur getirebildi. Doh, anlat›lan hikayede bu durum vard›r. Ya- bundan yer yüzünün meydana geldi¤i rad›l›fltan önce derler ki, genifl bir alana okyanusta bir ada yapt›. yay›lm›fl su görünebilen tek fleydi ve iki Farkl› bölgelerde benzer aç›klama- güvercin dalgalar›n üzerinden uçtu. Bir lar bulabiliriz. ‹ki Hindu gelene¤inde, sonda, dalgalar›n yüzeyinin üstünde in- Visnu kendisi biraz toprak getirebilmek ce uzun yaprakl› otlar›n yetiflti¤ini fark için, erkek domuz fleklinde ilk var olan ettiler. Bu ottan yer yüzü derece derece sular›n dibine gider. flekil ald› ve en sonunda adalar ve k›ta- Esas okyanus biraz kat› maddeyi lar son flekillerini ald›lar. Biz bir de Orp- kapsar. Ayr›ca, ak›c›l›¤›na ra¤men, su- hic Yunan kozmogonisine baflvural›m, yun kendisinin özü vard›r, o kendisi ona göre bafllang›çta ilk su çamurlu ola- maddedir. Ve as›l› madde içerebilir. Baz› rak ortaya ç›km›flt›. ‹çerdi¤i madde, yer mitlerde tanr›lar bu maddeyi yakalarlar yüzü halini almak için yo¤unlaflt› ve ya da onu yo¤unlaflt›r›rlar. Nitekim At- sonra sudan ve yer yüzünden evren yu- harvaveda’da okuyoruz: “Yer yüzü esa- murtas›n› meydana getirecek olan gi- sen okyanusun kalbinde bir dalgad›r; zemli Tanr› do¤du. Çok farkl› tarzlar›na bilgeler sihirleriyle ona bakmaya gider- ra¤men, bu mitlerin hepsi bir özelli¤i ler. Bir ‹ngiliz miti Ha’n›n nas›l büyük paylafl›r: Sudan hariç bir güç araya gir- bir çamur denizi yapt›¤›n›, sonra çamu- meden, esas sularda bir fleyler oldu. On- ru kat›laflt›rarak yer yüzünü yaratt›¤›n› lar bunun için kesin as›l güce sahiptiler. anlat›r. Kojiki’ye göre, ‹zanagi ve ‹zana- Di¤er mitler bu gücün yap›s›n› anlatma- mi denize m›zrak atarak altlar›nda onu ya devam ederler. büyütürler. Onu geri çektiklerinde, kat›- 4. Hintli kozmogonilerinde, sular, laflm›fl tuzlu damlalar›n dökülmesiyle tanr›n›n bütün aktivitelerini tafl›yan, Onogoro adas› olan ilk yeri kurarlar. suda yetiflen ilahi yumurta ya da tohu- Bir Yunan yorumcusu Proteus efsa- mun deposunu temsil eder. Fakat tafl›- nesinde kendisini daha soyut terimlerle d›klar› her fleye hayat vermezler. “Bafl- ifade eder. lang›çta, o yaln›zca sular› yaratt› ve son- Bütün varl›klar›n flekilsiz ve ça- ra sular›n içine tohumunu yumurtlad›. murlu oldu¤u bir dönem vard›... Hiçbir Ve bu alt›n bir yumurta haline geldi... fley yoktu; fakat a盤a ç›kar›lm›fl madde Bu yumurtada bütün canl›lar›n atas› vard›. fiekilsiz tembellik, hayat› koru- olan Brahma kendi kendine do¤du.” mak için etkilenerek ve dünya üzerinde (Manava Dharmasastra 1.8-9). Böyle su- etkisini kabul ettirerek bütün nesnelere lar›n amnioti¤e yaklafl›k fonksiyonunu kadar hüküm sürdü. O, dört elementten yerine getirmesi ilahi ceninin geliflmesi her birinin kendi fleklinde bulundu¤u için u¤urludur. M›s›r mitolojisinde de san›lan k›tayla denizi birbirinden ay›ra- buna benzer rahibe olarak bilinen suyun rak, yeryüzünden cennetleri ay›rm›flt›r. vücudu vard›r. ‹lk baflta var olan su kut- (Heraclitus, Homeric Allegories 64 ff. ) sal olarak düflünülür. O kendi ismini ta- Bu tip efsanede su daha fazla hiçli- fl›r ve insan niteliklerini üstlenir. Konu- ¤i belirtmez; o gerçek varolufla sahiptir. flabilir ve onun difli efli tanr›ça Naunet’le Tanr›lar onu kullan›r; fakat o hareketsiz bir çift oluflturur. Heliopolitan gelene- kal›r; onlar tek bafl›na hareketlidir. ¤inde, günefl tanr›s› rahibenin içinde do- 3. Benzer aç›klamalar ya da çeflitli ¤ar ve sonra dinlenir. Orada yarat›c› ve benzer efsaneler, bununla beraber suyu üretken aktivitelerine bafllar ve orada kesin kendili¤inden olmas›yla donat›r. belki de ilk tanr›lar›n var olufllar› bafl- Kuzey Amerikal› Muskogee taraf›ndan lar.

http://www.millifolklor.com 127 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

5. Tanr›n›n do¤umunu ya da ceni- karsak, bu incelemelerin do¤ruland›¤›n› nin geliflmesini, asl›nda gebe ve do¤ur- görürüz. Birinin içinde ve ayn› kozmogo- gan toprakla çok yak›n olmas›yla des- nik sistemde, sular bize atalar›n zama- tekleyen suyun canland›r›c› tasviridir. n›ndaki farkl› sistemleri ay›rmam›za Baz› M›s›r metinleri, rahibenin benim izin vererek yüklenenleri baflar›yla üst- o¤lum diye ça¤›rd›¤› günefl tanr›s›n› lenirler. Mesela, Prajapati’nin ceninin kendinin meydana getirdi¤i izlenimini ilk var olan sularda geliflti¤ini görürüz. verir. Rahibe böylelikle tanr›lar›n babas› Fakat sonra Prajapati kendisi sular›n olarak an›l›r. (Buradaki rahibe erkek- yarat›m›n› üstlenir. Satapatha Brahma- mifl) Üretken su tasviri hakk›nda daha na’da (11.1.6.16-19) Prajapati’nin o¤lu düzgün örnekler bulmak için Babillilere olan Paramestin yer yüzündeki bütün döneriz. Babilliler cennet ve yer yüzü- fleyler olmak ister. Bu yüzden su olur. nün oluflumunu ilk var eden adlar› Apsu Benzer flekilde Prajapati nefes, Indra’da ve Tiamat olan iki canl›y› tan›rlar. Za- sözcük olacakt›r. Bu bilgiler z›t de¤ildir, man›n bafl›nda ak›nt›lar› tek kütlede ka- yarad›l›fltaki farkl› safhalar› temsil r›flan ve biri erkek biri difli olarak insan- ederler. Amniyotik kaliteleri ne olursa laflt›r›lm›fl iki ilahiyat tek ve ayn› za- olsun ilk var olan sular, Prajapati içle- manda sulard›r. Onlar›n birleflimi dö- rinde hala cenin olarak kald›¤›ndan beri nüflte kendi torunlar›na sahip olacaklar› flekilsizdi ve özellikle ba¤›ms›z de¤ildi. bir çift daha üretir. Bu yüzden Apsu ve Onun do¤umundan sonra tanr› kendisi- Tiamat bütün yarat›klar›n atas› olmufl- nin d›fl›ndan daha tan›mlam›fl ve somut tur ve bu histe kozmogonik ilerlemenin sular yaratt›. Bu yolda metin bize göste- ilk yazarlar›d›r. Yunanl›lar›n Hamer’in riyor ki tanr› tüm evrenin içine girdi¤i korudu¤u benzer bir sistemleri vard›. Efl gibi sular›n içine de girmifltir. zamanl› su ak›nt›lar› ve insanlaflt›r›lm›fl Di¤er anlat›mlarda suyun birbirini tanr›lar Okeanos ve Tethys çiftleflir ve izleyen durumlar› aras›nda daha basit do¤um yapar; onlar›n torunlar› insanlar› ayr›mlar yapar. E¤er ilk var olan sular ya da evreni oluflturan, yöneten tüm hareketsiz kütle olsayd› onlar› yöneten canl›lar› kapsar. tanr›n›n hareketleri taraf›ndan etkilen- Bitkiler, hayvanlar ve insanlar için mifl yarat›lma süresi boyunca, onlar için gerekli olan su kendisindeki verimlilikle mant›kl› olacakt›. ‹ncil’de, Tanr› üst ve hayat› tafl›yan güçlerle teflhis edilebilir. alt sular diye iki kütleye ay›rd›¤›, esas Yeniden üretken do¤a daha az biyolojik sular›n ortas›nda bir yer yarat›r. Kat› bir usulde ortaya ç›kar. Satapatha Brah- bir kütle yaratt›ktan sonra, deniz ve ku- mana da okuruz (11.1.6.1): “Bafllang›çta ru topra¤› flekillendirmek için afla¤› su- sular ve okyanus tek bafllar›na var ol- dan biraz ay›r›r. Sular, bir de yar› k›fl- mufltu. Sular›n bir iste¤i vard›: Nas›l do- k›rt›lm›fl hareketleri daha belirsiz aç›k- ¤urabilir? Bir çaba sarf ettiler. Dünyevi lamalarla ileri sürerler. Burada bir Afri- zevklerden el çekmifl bir ›s›t›c› [tapas] ka efsanesi var: ‹lk hayvanlardan biri, gelifltirdiler ve o oldu, alt›n bir yumurta kaplumba¤a sular›n önüne bir hendek ortaya ç›kt›.” Bu yumurta Prayapati içe- koyarak dünyaya ilk yap›s›n› vermifltir. rirdi. Yaln›z su de¤ildi. Do¤urma arzu- ‹lk krizden sonra, bir baflka ilk hayvan- sunda olan (kama), o hatta gerçekten lardan olan kara kurba¤a, ya¤murun yarat›c› güç ve dünyevi zevklerden el her fleyi su basmas› tehlikesiyle yap›y› çekmifl bir ›s› (tapas) yetene¤ine sahipti. tamamlad›. Önceki hende¤i açarak, dur- Daha sonraki dönemlerde dünyan›n gun suyla akan suyu ay›rd› ve suya ikin- yarat›lmas›nda suyun oynad›¤› role ba- ci bir yol açt›. Bir de dünyay› dörde böl-

128 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 dü. Büyük kozmogonik savafllar s›ras›n- vard›r. Onun y›lan fleklindeki çocu¤u da birbirleriyle karfl›laflanlar›n ellerinde Nommo, suya ve as›l söze kat›larak, koz- durgun sular hakiki aletler oldu. Hint mogonik dürtünün en aktif ve baflar›l› mitolojisinde, fleytan Vrtra sular› geri vekilleri olmufltur. ‹lk cinsiyetin do¤u- çekerek dünyay› sulamas›na engel oldu. muna katk›da bulunarak, ilk atalar›n Ona karfl› zorlu savafllar veren Indra, do¤mas›na imkan yaratm›fllard›. Sonra- sonunda sular› serbest b›rakarak dünya- kiler Nommo’nun sayg›nl›¤›n› kazana- ya hayat verdi ve zaferi kazand›. Mezo- rak, suyla yak›n ba¤lar›n› korumufllard›. potamya mitleri biraz daha kar›fl›k. Tan- ‹lk ölü insan› yedikten sonra, içlerinden r› Enlil insanl›¤a zarar vermeye karar bir tanesi suyu kusarak, seller ve havuz- verince ya¤murlar› geri çekti ve yer alt› lar›n flekil öncesi, befl nehrin kaynaklar› sular›n›n yer yüzüne ç›kmas›na engel ol- ve do¤rular›n sularla toplumu temel ya- du. ‹kinci girifliminde sular› serbest b›- p›lar›yla kurmufltur. Sonuç olarak, su rakarak sele sebep oldu. Buna ra¤men, bazen insanl›¤›n do¤umuyla daha özel onlar› kullanan tanr›lar taraf›ndan geçi- ba¤lanm›flt›r. Desanalar›n ilk klanlar›n› ci olarak yönetiliyormufl gibi görünen do¤urmak için yer alt› göllerinin sula- sular, tamamen hareketsiz de¤ildi. Yal- r›ndan ç›kan bir alabal›k bir insanla n›z Indra’ya savafl›nda yard›m ediyor gi- çiftleflmifltir. Baz› yeni Yunan gelenekle- bi görünmekle kalmay›p, öncelikle tanr›- rine göre, Dema tanr›lar› yer yüzünün lar taraf›ndan kullan›ld›lar; çünkü ken- alt›nda yaflam›flt›r. Toprakta bir delik dilerinin de gücü vard›. Tanr›lar onlar› kazan bir tanesi hariç. Di¤erleri bu de- al›koydu; çünkü dölleniyorlard›, tanr›lar likten gelmifltir, daha sonra buras› suyla onlar› serbest b›rakt›; çünkü zararl›yd›- dolmufltur ve içinde bal›klar yüzmeye lar. ‹lk var olan sularda fark etti¤imiz bafllam›flt›r. Kar›fl›k olaylar dizisinden hayat› devam ettirmeye yarayan ve sonra bal›k insan haline gelmifltir. So- üretken kaliteler, daha sonra ki kozmo- nuçta, Yunan mitolojisinde insan genel- gonik dönemlerde anlafl›l›r hale geldi. de nehirden ç›kar diye bilinir... Bu nedenle Sümer kozmogonisinin daha fiimdi, suyun tahrip edici diye tas- sonraki safhas›nda, Enki, Sümer su tan- vir edilen örneklerini düflünelim. Çok r›s›, yer yüzüne yak›n tanr›ça Nintur’un eski yak›n Bat›’da buna birçok örnek bu- nehir yata¤›na tohumunu b›rakarak onu lunabilir. F›rt›na ve ya¤mur tanr›s› Uga- dölledi ve tanr›ça Nimu’nun babas› oldu. ritic Baal hayat›n kuvvetlerini sembol Nimu ile Ninkurra’y›, Ninkurra ile Ot- eder. O periyodik olarak kurakl›k ve ölü- tu’yu do¤urdu. Benzer flekilde Yunan’da mün vücut buldu¤u Mot’a karfl› mücade- ister ilk var olan çift olsunlar (Homer’de le eder. O bir de deniz prensi Yamm ile oldu¤u gibi) ister cennet ve yer yüzü ta- savaflm›fl ve onu yenmifltir. Bizim bilgi raf›ndan do¤rulsunlar (Hesiod’da oldu¤u eksikli¤imizden dolay› dünyan›n mitolo- gibi), nehir Okeanos ve efli Tethys’in jik tarihi içine bu çarp›flmalar› yerlefltir- kaynak ve nehir fleklinde bir sürü torun- mek zor olmaktad›r. Her ne kadar do¤- lar› oldu. Daha sonra bile do¤urdu. Bu ruysa: Yamm tehdit ediyor ve Baal’›n za- durumda sular geliflmemeye katk›da bu- feri evrenin hayatta kalmas› için gerek- lunurlar ve evreni zenginlefltirirler. Hat- li. Enuma elish’te olaylar biraz daha ta baflka bir yolla yaparlar: Enki dünya aç›kl›k kazan›yor. Torunlar›n›n do¤urma organizasyonuna kat›larak, hendekleri, ve aktivitelerinden dolay› s›k›nt› çeken, kanallar› ve ekilmemifl topraklar› suyla kar›flan sular› Babil mitlerin ilk canl›la- doldurur. Amma, Dogonlar›n yarat›c› ra hayat veren Apsu ve Tiamat, bir gün tanr›s›n›n cennet ve suyla yak›n ilgisi geldi kendi torunlar›n› yok etmeye çal›fl-

http://www.millifolklor.com 129 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 t›lar. ‹lk önce deneyen Apsu, Ea’n›n bü- da yeniden, bütün yer yüzünün su üze- yüsüyle çabucak yenildi. Ea sonra, Ap- rinde oldu¤una inan›l›r. Sonuçta su bir su’nun topraklar›n›n üstüne bundan de cennetin yukar›s›ndaki üst bölgelerde böyle yerin alt›nda olarak olan tap›na¤›- bulunur. Bu yüzden su üç boyutlu uza- n› kurdu. Daha sonra deneyen Tiamat y›n içinde dünyay› kapsayabilir. Desana daha korkutucuydu; fakat sonunda Mar- Hintlileri için, suyla y›kanan bir bölge duk taraf›ndan öldürüldü. ‹çine eserek yeryüzünün alt›nda yay›l›r; su bir de Tiamat’›n inan›lmaz vücudunu fliflirerek, Milky way (sütlü yol)’in tellerinde dola- genç tanr› kutsal sular› yer yüzünden fl›r. Mezopotamya metinlerinde, Ti- ay›rd›; tüm evrene emirlerini zorla ka- amat’›n sular› cennetin üstündeki yeri bul ettiren o, da¤ nehirlerine giden yolu iflgal ederken, yeryüzü Apsu’nun sular› açt›. ‹lk var olan canl›lar, bildikleri ilk üzerinde kurulmufltur. devirlerin ay›rt edilmemifl durumlar›nda Sular ayr›ca dünyan›n merkezini bar›fl› sa¤lamak için dünyan›n yüksel- belirlemede yard›mc› olur. Fali mitlerine mesine efllik eden heyecan› yürürlükten göre, bu merkez sulardaki iki aç›k hen- kald›rmak istediler. Onlar›n tembelli¤i de¤in kesiflmesiyle bulunmufltur. Iroqu- y›k›c›l›¤› kan›tlad›. Tiamat, canavar or- ois mitinden bir karakter, yeryüzünü dusunda yetifltirilmifl bir canavar olarak büyütmek için bir gölün sular›na akar; ortaya ç›kt›. Esas ilahi sular›n, örgütlen- yeryüzü sonra onun ad›mlar› alt›nda ge- mifl tanr›lar›n dünyan›n sonuna do¤ru liflir. Büyük Ugaritic tanr›s› El, iki okya- onlar› arkaya iterek ifllerini bitirmele- nusun ortas›ndaki nehirlerin kaynakla- rinden önce zapt edilmesi gerekiyordu. r›nda oturur. Guarani yerlileri atalar›- fiimdiki Zamanda Dünyada Su: n›n esas oturduklar› yeri “F›flk›ran Kay- Tamamlanm›fl dünyada tuttu¤u po- nak” diye ça¤›r›rlar. O yeryüzünün ger- zisyona bakarsak, suyun farkl› kalitele- çek merkezi, ilk ve son babalar›n›n top- ri, fonksiyonlar› ve güçleriyle karfl›lafl›- raklar›n›n gerçek merkezi. Onlar evre- r›z. Sular düzenlenmifl evrende en bü- nin büyük önem tafl›yan bölgelerini iflgal yük mülklerden biri. Dünyan›n bütün ettikleri için sular kozmik düzeni tan›m- ça¤r›ld›¤›nda, bir M›s›r masal›, gökyüzü- lamaya yard›m ettiler. Satapatha Brah- nü, yer yüzünü, geceyi, da¤lar› ve sular› mana kesin olarak der ki: “Sular dünya- listeler. Rgveda sadece gökyüzünü, sula- n›n düzenidir.” (11.1.6.24). Ayr›nt›l› ola- r› ve yer yüzünü kapsar. Fakat görünen rak, suyun gruplar› genelde önemli s›- samimi s›n›fland›r›lmalara ra¤men, su o n›rlar kurarlar. Çok yayg›n bir görüfle suretle hissedilebilir görüntüsünü azalt- göre, göl ya da nehir canl›lar›n topra¤›n› mam›flt›r; bize geçilemez gibi yerleri ifl- ölülerin dünyas›ndan ay›r›r. Bir su gru- gal etmeye devam etmifltir; flüphelenil- bu örne¤i, Babillilerin dönüflü olmayan meyen kalitelere ve güçlere sahiptir. topraklar›n›z ve Yunanlar›n Ache- Kozmik Sular: ron’una ulaflmak için geçen nehri içine Birçok insana göre sular evrenin s›- al›r. Ayr›ca, bir tanesi ölüm ülkesine gir- n›rlar›n› oluflturur. Yeryüzünün ortas›n- mek için sular›n› geçirmelidir, bir tanesi da bir ada gibi yay›lan genifl bir yüzey de yaflayanlar›n topra¤›na girmek için olufltururlar. Dünyan›n her iki taraf›nda sular›n geçirmelidir; Ewe insanlar›na iki okyanusa bölünürler ya da Yunan göre, bir çocuk do¤du¤u zaman nehirden Okeanos gibi dünyay› dolaflan nehre geçmelidir. Bütün insanlar kozmik sular akarlar. S›kça, dünyan›n alt bölgelerin- ve kendi kuvvetlerindeki sular aras›n- deki daha fazla ya da az kar›fl›k yer alt› dan geldi¤ine inan›l›r, e¤er dünyay› sa- su yollar› flebekelerini iflgal ederler. Ya ran sulardan de¤ilse, nehirlerin yer alt›

130 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 sular›ndan geldi¤ine inan›l›r. Baz› me- inan›lan ya¤mur efendileri, sahipleri tinler daha karmafl›k tasvirleri kapsar. vard›r. Bununla birlikte ya¤mur bir de Babil fliirlerinde, kaynaklar ve nehirler güçleri ya¤muru kontrol etmekle s›n›r- Tiamat’›n cesedinin kafas›ndan yükselir; land›r›lmam›fl canl›lara ba¤l›d›r. Ya¤mu- sular›n iflgal etti¤i dünyan›n üst bölgele- ru ele geçirmek için biri bütün tanr›lar› rinden geliyor görünür, tabii ki e¤er ya da güçlü ruhlara sahip gerçek atalar› bunlar ufkun sonunda yeryüzüne yak›n- bir araya getirmeli. Ya¤mur bazen her salar. Eski Hindistan’da Ganj’›n cennet- fleye hakin olan canl›dan bir hediye sa- ten ak›p geldi¤i düflünülür. n›l›r, ya da ya¤mur tanr›s›n›n kendisi en Sular ve Kutsall›k: yüksek canl› olarak görülür. Nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Birçok Akdeniz atas› ve Yak›ndo¤u sular genellikle ilahi güçlerle ba¤lant›l›- insan› bir f›rt›na tanr›s›na sahiptir. Bu- d›r. Hint dünyas› genellikle onlara tanr›- lutlar› sürükler ve bir araya getirir, gök çalar diye hükmederler. Di¤er durumlar- gürlemesi ve flimflek çarpmas›na sebep da daha aç›k olarak, deniz, kesin nehir- olur ve ya¤muru ya¤d›r›r. Bu f›rt›na tan- ler ve kesin kaynaklar tanr› olarak dü- r›s› tanr›lar aras›nda seçkin bir pozisyo- flünülür. Vedic Hindistan, örne¤in nehir- na sahip olur; onlar›n üzerinde hüküm lere kurban adarlar. Tigris ve Euphrates sürer, flehirleri ve onlar›n krallar›n› ko- Hitit tanr›lar›n›n listelerinde ortaya ç›- rur ve tüm evren üzerinde gücünü ya- kar. Nehirlere bir Homer yemininde dua yar. Hindu Pantheonu’nda daha az göze edilir. Bu su tanr›lar›yla ilgili ola¤anüs- çarpan f›rt›na tanr›s› Parjanya fleytanla- tü fleyler vard›r. Saf do¤al elementlerin r›n yok edicisidir, baz› metinlerde bütün temsillerinden baflka fleyler vard›r. M›- dünyan›n kumandan› olarak görülür. s›rl› bir rahibe geceleyin ilerleyen bir Tanr›lar›n sular üzerinde hüküm günefl botunun üzerinde bir kanalken, sürdü¤ü güçleri daha genel bir tarzda ayn› zamanda bir ansan gibi konuflabi- benzer olarak yayg›nd›r. Uzak bir top- lir. Benzer olarak Ugaritic tanr› raktan denize gelen Yaz tanr›s› Enki, Yamm’›n isminin manas› denizdir; baflka ikamet ya da evini zorla zapt etti¤i Ap- bir ismi nehir tasvirini uyand›r›r, fakat su’nun yer alt› sular›nda kurdu. Enki bir de kutsal meclise elçiler gönderen sular›n efendisidir. Dünyan›n en büyük prens ya da hakimin özelliklerine sahip- düzenleyicisi ve insanl›¤›n yarat›c›lar›n- tir. Yunan Pontos tuzlu engin denizken; dan biri olduktan sonra kaderin efendisi yeryüzüyle çiftleflen ve torunlar meyda- olarak kald›. An ve Enlil ile birlikte üçlü na getiren bir erkek canl›d›r. M›s›r’da, en yüksek güç oldu. Akkadianl› akran› Nil, insanlaflt›r›lm›fl tanr› olan Hapi di- Ea için de ayn› fley söylenebilir. Derinli- ye onurland›r›l›r. Su, gerçekten s›v› ele- ¤in kral›, genifl denizin tanr›s›, karasal mentin dokunulur görüntüsüyle çat›fl- sular›n efendisi olan Ea’n›n yeri kutsal mayan kutsal gücün gösterisidir. Yine topraklardad›r ve tanr›lar taraf›ndan de, onun elementin içindeki içkinli¤i o onun dan›flmas›na kulak verilir. Bu yüz- kadar ki, su kendisi ilahi olarak görüle- den su tanr›s›n›n gücü genellikle suyun bilir. Baflka durumlarda bununla birlik- mülküne üstün gelir. te, sular sadece ruhlar›n ve kutsal güçle- Ters ola¤anüstü fleylerde bulunabi- rin yeri olarak gösterilir. Baz› ruhlar bir lir. Daha evresel tanr›s›n›n otoritesi su- göl, bir nehir, ya da bir da¤ olarak yafla- da yaflayan dünyada ayr›cal›kl› bir flekil- yabilir. Daha genifl bir otorite kurmak de uygulan›r. Veda’da örne¤in, Varuna, isteyen birçok tanr› ayr› olarak bahsedi- do¤ay›, tanr›lar› ve insanlar› yöneten en lebilir. Öncelikle ona sebep oldu¤una büyük tanr›; nesnelerin dinsel düzenle-

http://www.millifolklor.com 131 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 yicisi olan Rta’n›n muhaf›z›d›r. Genellik- Proteus, Nereus ve k›z› Thetis onlar› ge- le suyla yak›ndan ba¤l›d›r. Mitra ile bir- ciktiren giriflimlerden kaçmay› baflar- likte suya sebep olur. Indra ile flöyle di- mak için çeflitli flekiller al›r. Bu yetenek yebilir “F›flk›ran sular› büyüten benim” devredilebilir. Birmanya anlat›mlar›nda, (Rgveda 4.42) Sular›n üzerinde dinlenir su havuzu, onu içen insan ya da hayva- ve alt›n evi onun üzerinde kurulmufltur. n›n, maymun ya da insan kal›b›na dö- ‹ki okyanus onun iç organlar›d›r, suyun nüfltü¤üne yer verilir. her bir damlas›nda sakl›d›r. Su insan yaflam›nda çok önemlidir; Bu durum Yunan’da oldukça aç›k- topra¤›n verimini art›rarak onun beslen- lanm›flt›r. Deniz tanr›s› Poseidon özellik- mesini sa¤lar. Beslenmekten de öte, bes- le suda yaflayan bir tanr› de¤ildir. Onun lenmenin kayna¤›d›r. Belki de bu yüz- ismi ve efsaneleri onun yeryüzüyle ya- den sütle de¤il de inekle karfl›laflt›r›labi- k›n iliflkileri oldu¤unu ispatlar. Eski lir. Faydas› yüzünden, hayati kuvvetleri kral Kronos’un o¤luna babas›n›n miras› sa¤layacak bir ayr›cal›k olarak bilinir. paylaflt›r›ld›¤›nda sular üzerinde haki- Örne¤in Vendalar, suyu kanla k›yaslar- miyet verilmifltir, baflka bir kardefline ken, Desana nehirlere yerin alt›ndaki alt dünya, di¤erine de gök verilmifltir. amniyotik sulara kat›lan göbek fleritleri Bu yüzden suya kumanda etmifltir ve diye bakar. Hintli ve Afrikal› metinlerde, f›rt›nalar estirmifltir; fakat onlar›n üze- sular›n insano¤luna can verdi¤i ve onu rinde her yerde mevcut de¤ildir. Di¤er oluflturdu¤u s›kça konuflulur. tanr›lar Pontos, Nereus ve Proteus suyla Suyun cinsellikle birleflti¤ini bul- daha yak›ndan ba¤l›d›r. Fakat Pose- mam›z›n sebebi Diola’n›n flark›s›d›r, idon’un durumunda, egemenlik, mülkün “Kad›nlar›n cinsel organlar› suyla dolu- uyguland›¤› bölgenin üstünde meydana dur..., e¤er Ata Sembe bir kad›nla uyur- gelir. Zenginlikleri ve güçleri ne olursa sa onu mutlaka hamile b›rak›r.” (Louis olsun, sular politik tip güçlerin kayna¤› Vincent Thomas, Les Religions d’Afrique de¤ildir. Politik, devlete ait güç gökle ya- Noire, Paris, 1969, p.202). Bu durumda k›nd›r, bunun sebebi f›rt›na tanr›s› tara- sular difli karakter olarak farz edilir. f›ndan hüküm sürülememesidir. Hindistan Apsarasalar›, Yunan Naidas Suyun Kalitesi ve Güçleri: ve Nereids erotik maceralarda bahsedi- Çeflitli gösterilerinde, su tanr›lar› len genç kad›nlard›. Fakat sular erkek ve sular›n kendilerinin bu dünyadaki sa- de olabilir. “Varuna gibi spermlerini su- hip olduklar› kalite ve özellikler ilk var ya b›rak›rlar” der Brhadaranyaka Upa- olan kozmogonilerde gördüklerimizle nisad 3.9.22. Yunan flairlere göre gökyü- karfl›laflt›r›labilir. Dünyan›n üstünde ya- zü tutkun bir patlama flekline ya¤muru y›lan ve onu s›n›rlayan sular, baz› du- yeryüzüne tohum olarak gönderir. Nil’in rumlarda hiçli¤in kendisi oldu¤u gibi, sel sular› olan M›s›rl› tanr› Hati, haya- bofllu¤un sembolü olabilir fakat bu kesin t›n haz›rlay›c›d›r ve Nil yar› kad›n, yar› de¤ildir. Bu uzak sular bazen kutsal su- erkek olarak inan›l›r. Sular› erkek ve ta- lar› besler: onlarda ayn› yo¤unlu¤a sa- r›ma elveriflli topraklar› diflidir. Birlikte hip olmak zorunda. Suyun ak›c›l›¤› ve onlar anne ve babad›r. Yunan’da nehir- kaçama¤›, kesin suda yaflayan ruhlar›n ler kesinlikle erkektir ve f›rt›na ve ya¤- veya ilahiyatlar›n bulundu¤u baflkala- mur tanr›lar› gibi bir bo¤an›n özellikle- fl›m yetene¤inde gösterilir. Bir Vietna- rine sahiptir. Hayati bir kural olarak, su mese (Vietnam) masal›nda, su perisi insanlar›n hastal›klardan korunmalar›- ayart›c› o¤lan fleklini al›r, Hintli perileri na ve ölümü uzak tutmalar›na izin verir. kufla dönüflür, Yunan deniz tanr›lar›, Su, bitkilerle eczac›l›¤›n geliflmesini

132 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 yapt›¤› için ya da onun as›l kalitelerinin en bilge “denizin yafll› adamlar›” diye etkileri yüzünden, veda onu ilac›n köke- ça¤r›l›r. niyle birlefltirir. Özel olarak, suyun y›lan Sular, kendileri baz› zamanlarda zehrine karfl› çok etkili oldu¤una inan›- yarat›c› güç anlam›na gelmesiyle ayn› l›r. Daha olumlu bir durumsa, suyun zamanda bilge ve üretken kuvvetler ola- güç, kuvvet verdi¤ine, yafll›y› gençlefltir- rak bu sözcü¤e yak›nd›rlar. Dogon’a gö- di¤ine ve ömrü uzatt›¤›na inan›l›r. re, medenileflme aktiviteleri ayn› za- Suyun ölümsüzlük verme yetene¤i manda söz ve ›slakl›kla birlikte medeni- bile vard›r. G›lgamefl, sular›n dibinde, leflme sanat›yla ba¤lant›l› olan Nom- insanlar›n ölümden kurtulmas›n› sa¤la- mo’da su ve söz birleflmifltir; baz›lar› yan hayat otunu bulmufltur. Birçok in- Bambaralar içinde benzer iliflkiler bulur. san “hayat suyu”nun ölümsüzlük verdi- Rgveda’da 10.125, yarar› kozmik olan ¤ini konuflur. Benzer olarak, Thetis o¤lu törensel sözcük kendi kendine: “Benim Achilles’e sonsuz hayat vermek için, kökenim sular›n içinde, okyanusun için- onun Styx sular›na dalmas›n› istiyordu. de” der. Bununla birlikte su her zaman Yunanlar›n Okeanos ve Ambrosia ara- yararl› de¤ildir. Günümüzdeki dünyada, s›nda genel bir iliflki kurduklar› gibi yer- uzak zaman önceki mitlerde y›k›c› oldu- liler de su ve soma aras›nda iliflki kur- ¤u gibi, insana düflman olabilir. Ya¤mur dular. ve sel felaketleri olmaktad›r. ‹nsanlar Suyun daha anlafl›lmaz durumlar› nehirlerde ve denizlerde bo¤ulmaktad›r- da vard›r: ak›l ve bilgiye sahiptir. Suyun lar. Bunlar basit kazalar de¤il, s›v› ele- do¤ruyu araflt›rd›¤›n› Vedas’ta okuyoruz. mentlerle kötü güçlerin beraber gösteri- Bilgelikle dolu olan Mezopotamya su leridir. Bir örnek bunu tek bafl›na göste- tanr›s›, tanr›lara ö¤üt da¤›t›r. Hakim rir: Kuzey Avustralyal› yerlilerin kuru olarak, uçurumda bal›k fleklinde do¤an mevsimlerde bulutlarda yaflayan y›lan efsanevi yafll› bilgeleri korur. En eski fleklinde bir ruhlar› vard›. ‹nsanlar› sel- Yunan su tanr›lar› adlar› zekan›n kalite- lerde bo¤an ve batakl›¤›n içine yutup on- lerini nitelendiren k›z evlatlar›n› mey- lar› tehlikeye atan budur. dana getirmifllerdir. Oceanidlerin ara- Suyun olumsuzluklar› baflka flekil- s›nda, Metis (basiret, ak›l) ve Idyia (bi- ler alabilir. Desana için, su hastal›¤›n len); Nereidlerin aras›nda, Panopeia (gö- sembolüdür. Bir Mezopotamya metnin- ren) ve Nemertes (sad›k olan). Di¤erleri, de, kötü öksürüklere Apsu sebep olur. babas› gibi ayn› kalitede ruha sahiptir Gabon’dan gelen bir aç›klama daha ileri- der Hesiod. Nereus gerçekten, samimi, ye gider: su ruhu, ya¤muru, so¤u¤u ve sad›k ve naziktir ve daima adaletle ilgi- ölümü ifade eder. Mezopotamya ayr›ca, lenir. Bugünü, geçmifli ve gelece¤i bilen hayat suyu oldu¤u gibi ölüm sular›na da Proteus’a benzer. sahiptir. Suyun bu ak›ll›¤› nereden geliyor? Bu düflman güç bazen canavar flek- Bir Guarani anlat›m›, suyun tazeli¤i ve lindeki yarat›klarda hayat bulur. Desa- ›l›ml›l›kla efllefltirilmifl can›n tazeli¤i na heybetli bir k›rkaya¤›n denizde yafla- aras›nda bir iliflki kurar. Bir Vedic met- d›¤›na inan›r; ayr›ca çocuklar› yiyen kö- ninde, kötülükleri defeden dalgalar, ya- tü y›lan fleklindeki yarat›klardan bahse- lanlar› da uzak tutar. Bir Yunan metni, dilir. Pontos’un torunlar› Yunan deniz bilgi geniflli¤ini, denizin derinli¤inin ge- tanr›s›, Okeanos’un sular›n›n yan›nda niflli¤iyle birlefltirir. Fakat belki de su yaflayan Gorgons ve Lerna batakl›¤›nda tanr›lar›n›n ak›llar› yafllar›n›n bir ifllevi- yaflayan Hydra gibi y›k›c› güçlere sahip dir. Hellenic dünyada, onlar›n aras›nda melez canl›lar› kapsar. Tiamat’›n cana-

http://www.millifolklor.com 133 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 var fleklini ald›¤›n› hat›rlar›z. Baz› cana- hayat›n ve çocuklu¤un kar›flt›¤› mutlu varlar eski ‹srail inançlar›nda yaflar; bir durum olarak görülür. Desana inanç- bunlar büyük su hayvan› Rahab ve ej- lar› daha ileriye gidebilir. Suda y›kan- derha Tannin’dir. m›fl bölge Axpicon-dia, dünyay› ilk kura- ‹brani el yaz›lar›nda, okyanusun n›n geldi¤i yer olan yeryüzünün alt›na kendisi Yahveh’in rakibi olarak an›l›r. uzan›r. Tüm hayat›n kayna¤›, insanlar›n Tabii ki emirlerini zorla dünyaya kabul do¤du¤u bir çeflit göbek fleridine ba¤l› ettirirken Yahveh sular› fethetmifl ve s›- yer, rahim çevresidir. Desanalar›n en ¤›nd›klar› yerde canavarlar› zaptetmifl- iyileri öldükleri zaman oraya giderler. tir; o bundan böyle onlar›n efendisidir. Mutlu ölüm bu yüzden, amniyotik sula- Bununla birlikte onlar›n tehditleri de- ra geri dönüfl san›l›r. Polynesianslar›n vam eder; deniz canavar› yeniden uya- aras›nda, ölüm denizler aras›nda yer nabilirdi. E¤er bu böyle olsayd› onu izle- alan kötü bir bölgede yaflar; bununla yen tanr› onu öldürebilirdi. birlikte flefler, tanr› Tane’in onlara ver- Baz› zamanlarda yararl›, bazen kö- di¤i, onlar› hayata döndüren hayat su- tü hayat prensiplerine ve yarat›c› güce yunun bulundu¤u farkl› bir bölgeye gi- yak›nd›r fakat yine de y›k›c› güce sahip- derler. tir, tanr›lar›n ve canavarlar›n akrabas› ‹lk var olan su, Nun, M›s›r ölüm olan su bütün dinsel belirsizlikleri tafl›r. topra¤›na do¤ru akar. Geceleyin, günefl O yaln›zca maddi kirleri temizleyen, eri- botu do¤uya do¤ru onun dalgalar›nda gi- ten ve tafl›yan de¤il, tasfiyenin vekilidir; der. Baz› metinlerde, ölüm bu bota biner rahats›z edici duygulara yol açan güç bi- ve onunla yolculuk yapar. Baflka metin- le daha gizemlidir. Bir Babil metnine gö- lerde, günefl tanr›s›n›n da dald›¤› Nun’- re, su kötülükleri vuruflmadan fakat ön- da y›kan›rlar. Ona benzeyerek, tekrar ceden söylenen kehanetlerle sürgün gelip canlan›rlar. Fakat cehennemi sular eder. Bir Vedic ilahisinde su insanlar› her zaman yararl› ve hayat verici de¤il- yanl›fl lanetlerin sonuçlar›ndan ve iflle- dir. Onlar, feribot kaptan›n›n botunun dikleri günahlardan kurtar›r. idare ederek temizleyece¤i kayal›klar› Sa¤l›k, su taraf›ndan olumlu bir kapsar; tehlikeler içerir ve huzurunu özellik olarak görülür. Su insana onun kaç›r›r. Nun, gizemli bo¤ulmalar›n nok- gerçek erdemlerini götürür. Vedic metni- tas› farz edilir. ne göre, o önseziye sebep olur. Bir Yunan Yunanlar aras›nda Hades nehirleri efsanesinde, Pherecydes kuyudan biraz ve gölleri içerir. Bu iki nehrin isimleri su içtikten sonra deprem olaca¤›n› tah- yap›lar›n› a盤a vurur: Pyriphlegetho- min eder. Okeanos ve Tethys Glaucus’u nun anlam› “yanan ve alevlenen temizlerken ona kendisini tanr›laflt›rma atefl”tir; Cocytus (Kokutos)’un anlam› ifllemine tabi tutacak yetene¤i verirler. “a¤lama ve inleme”dir. Nehirler, Plato’ya Bu yüzden, sular bir yere kadar saflaflt›- göre kötü ruhlar›n geçici bir ceza çekti¤i r›l›rken bir de kutsallaflt›r›l›rlar. Tartaros uçurumuyla s›n›rlan›r. Bunun- Tart›flt›¤›m›z suyun çeflitli nitelikle- la birlikte di¤er ruhlar, yeniden dünyaya ri ölüm dünyas›nda gösterilir. Kesin Zu- gelmeden önce geçtikleri Acherousias gö- ni topluluklar› için, atalar bir gölün di- lünün k›y›s›nda kendilerini ar›t›rlar. binde bir köyde oturmaktad›rlar. Bu top- Proclus, Acheron’da ar›nan ruhlar›n da- lulu¤un üyeleri öldükleri zaman uyuya- ha iyi bir kader kazand›klar›n› daha caklar›n› ve uyand›klar›nda “f›s›ldayan aç›k bir flekilde belirtir. sular›n” dibindeki köyde genç olarak S›kça tekrarlanan bir fikirde ölüle- uyanacaklar›na inan›rlar. Bu sular yafll› rin susam›fl olduklar›d›r. ‹çmek onlar›

134 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 yeniden tazeler, onun sayesinde M›s›r lar›n bölünmesi kozmik düzeni tan›mla- metinlerinde geçti¤i gibi yeni hayat flek- mada yard›mc› olur. lini kazan›rlar. Bununla birlikte bütün Bununla birlikte suyun tasviri tek sular ölüme ayn› derecede yararl› de¤il- anlaml› de¤ildir. ‹çinde flekil ald›¤› bü- dir. Gerçek Yunan geleneklerine ait dün- tün mitler düflünülmeden o asla tercüme yada iki kaynak vard›r; yeni üye onun edilemez. Fakat, verilen toplamdaki mi- Haf›za Gölü’nden gelen sudan içmesi ge- tolojik sistemde ald›¤› pozisyonla da ta- rekti¤ini bilir. Plato, ‹hmal Gölü’nün bu- n›mlanamamas› farkl› de¤ildir. Çeflitli lundu¤u Unutkanl›k Ovas›’ndan bahse- somut tecrübede ve say›s›z duyguda ha- der. Cehennemi sulardan biri haf›zay› f›zay› a盤a ç›karma yetene¤ine sahip ol- bast›r›rken di¤erleri daha önce bahsetti- mas›yla, potansiyel bir durum içinde ¤imiz ak›l ve bilgi suyu gibi onu sürdü- özel manalar tafl›yabilir. Her anlat›m bu rür ve yeniden onaylar. Bu mücadelenin manalardan baz›lar›n› gerçeklefltirir. önemi, önceki yaflad›klar›n›n hat›ralar›- Suyun anlam›n› günümüz dünya- n› yeniden elde etmelerine izin verilen s›nda ya da kozmogonik geliflimin ak›fl› Pythagoras ve Empedocles’e ba¤›fllanm›fl içerisinde, zaman›n kökeninin zihinde özel bir bölge olmas›d›r. Empedocles’i canlanmas›n›n de¤ifltirilmemifl olarak okudu¤umuzda bu özel bölgenin yeniden kalmas› gerekti¤i olmas›n› mant›¤›n hiç- dünyaya gelmekten kaçan ruhlardan bir kural› üstlenmez. Di¤er taraftan, çok kald›¤› aç›kça görülür. derinlemesine çal›flt›¤›m az say›daki mi- Sonuç: tolojik sistemlerde, çok çeflitli olan su- Sonuç olarak, suyun tasviri s›n›rs›z yun tasvirinin kullan›m›n›n verilen sis- olarak birçok anlamda verilmifltir ve temin tamam›n›n tanr› bilimiyle ilgili farkl› mitlerde verilen z›t anlamlar niyetten esinlenmesi sebebiyle uyum uyumlu de¤ildir. Bu çeflitli anlamlar ge- sa¤lamamas› beni çarpm›flt›r. nifl bir alanda, suyun do¤al bir olgu ola- [Suyla ilgili semboller için bak›n›z, rak bizim tecrübelerimizde çeflitlilik gös- Bulutlar; Sel; Göller; Ya¤mur; Nehirler; termesi olarak al›n›r. Tükürük ve Tükürme; Gözyafllar›. Suyu Su iki anlaml› olabilir. S›v› olarak, kapsayan törenler için bak›n›z, Abdest saf bir yoklu¤u ya da tanr›lar taraf›ndan ve Vaftiz] kullan›lan flekilsiz bir maddeyi sembol eder. Olumlu bir ifllevi yerine getirebilir. KAYNAKLAR th Y›kan›r, çözülür ve temizlenir. ‹nsan ya- Bachelard, Gaston. L’eau et les reves. 4 ed. Paris, 1978. flam›nda esas olarak ve bitkilerin büyü- Eliade, Mircea. “Baptism, the Deluge, and mesi için gerekli olarak su, yarat›c› güce Aquatic Symbolism.” In his Images and Symbols: benzer olarak üretken ve hayat veren Studies in Religious Symbolism, pp. 151-169. New York, 1961. niteli¤i temsil eder. Bu yüzden ilahi ve Kaiser, Otto. Die mythische Bedeutung des kutsald›r. Ayr›ca olumsuz bir rol oynama Meeres in Agypten, Ugarit und Israel. 2d ed. Berlin, yetene¤ine de sahiptir. Tanr›lar onun 1962. dalgalar›n› y›k›c› güç olarak kullan›rlar. Lüders, Heinrich. Varuna, vol. 1, Varuna und die Wasser. Göttingen, 1951. Kendi içinde aktif olarak ister kutsal is- Ninck, Martin. Die Bedeutung des Wassers im ter canavar gibi olsun, su fleklini ald›¤› Kult und Leben der Alten. Leipzig, 1921. her fleyi afl›nd›r›r ve kendi içindeki Nola, A. di. “Acqua.” In Enciclopedia delle reli- uyumsuzlukta bu üstünlükleri imha et- gioni, vol. 1. Florence, 1970. Raymond, Philippe. L’eau, sa vie, et sa signifi- meye yönelir. Netice itibariyle, nehirler cation dans l’Ancien Testament. Leiden, 1958. ve denizler bir ülkenin d›fl hatlar›n› çiz- Rudhardt, Jean. Le theme de l’eau primordi- mede katk›da bulunurlar, bu yüzden su- ale dans la mythologie grecque. Bern, 1971.

http://www.millifolklor.com 135 HABERLER...HABERLER...HABERLER...HABERLER...HABERLER...

SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL M‹RAS: YAfiAYAN KARAGÖZ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU

Yeliz ÖZAY*

Kültür ve Turizm Bakanl›¤›, ver Oral Karagöz’ün yaflat›lmas› ve ko- UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ve runmas› ile ilgili bildirilerini sundular. UNIMA’n›n deste¤i ile Gazi Üniversitesi Günün son oturumu olan ‘Tuzsuz Türk Halkbilimi Araflt›rma ve Uygula- Deli Bekir Oturumu’ oldukça yo¤un bir ma Merkezi 27-29 Nisan 2006’da “Somut oturum oldu. Doç. Dr. Nebi Özdemir rek- Olmayan Kültürel Miras: Yaflayan Kara- lam sektörü ve Karagöz’ü, Doç. Dr. U¤ur göz Uluslararas› Sempozyumu”nu ger- Güdükbay ve Yard. Doç. Dr. Bekir fiifl- çeklefltirdi. man bilgisayar ortam›nda Karagöz’ü, Sempozyum 27 Nisan Perflembe sa- Doç. Dr. Mehmet Aça Karagöz’ün mizah bah› Aç›l›fl Konuflmalar› ile bafllad›. Aç›- dergilerindeki yerini, Yard. Doç. Dr. Sel- l›fl Konuflmalar›nda Gazi Üniversitesi ma Bafl ve Yard Doç. Dr. Zeki Tafltan Ka- Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç, UNES- ragöz’ü modernlefltirme çabalar›na ör- CO Milli Komisyonu Baflkan› Prof. Dr. nek olarak “Üç Karagöz” ve “Karagöz Ars›n Ayd›nuraz, Kültür ve Turizm Ba- Ankara’da” oyunlar›n›, Alparslan Santur kan› Müsteflar› Prof. Dr. Mustafa ‹sen, ise Karagöz’ün müzedeki yerini de¤er- Gazi Üniversitesi Türk Halkbilimi Arafl- lendiren bildirilerini sundular. Oturuma t›rma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Metin Ekici baflkanl›k yapt›. Prof. Dr. Öcal O¤uz Karagöz ile ilgili dü- ‹kinci gün Karagöz ustas› Mustafa flüncelerini ve sempozyuma dair dilekle- Mutlu’nun gösterisi ile bafllad›. rini sundular. ‹lk oturum olan ‘Bebe Ruhi Oturu- Aç›l›fl Konuflmalar›n›n ard›ndan mu’ Doç. Dr. Nüket Tör’ün baflkanl›¤›n- Karagöz ustalar› Orhan Kurt ve Tacet- da sürdürüldü. Oturumda ilk olarak tin Diker’in gösterileri ilgiyle izlendi. Yard. Doç. Dr. Mehmet Arslantepe’nin ‘Hacivat Aç›l›fl Oturumu’ nda Prof. Karagöz’ün Yeflilçam üzerindeki etkisini Dr. Özdemir Nutku ve Tekin Özertem de¤erlendiren bildirisi sunuldu. Ard›n- ‘Yaflayan Karagöz’ ile ilgili bildirilerini dan Prof. Dr. Pakize Aytaç ve Doç. Dr. Hilmi Yavuz’un baflkanl›¤›nda sundular. Dilaver Düzgün Karagöz Perde Gazelle- Ö¤leden sonraki program Yunanl› ri ile ilgili bildirilerini sundular. Münir Karagöz ustas› Panos Kapetanidis’in Canar hayal perdesinin gerçekli¤i üze- gösterisi ile bafllad›. Panos Kapetanidis rinde dururken Günil Özlem Ayayd›n “Lanetli Y›lan ve Büyük ‹skender” adl› Cebe Karagöz’ün Karasevdas›n› sorgula- oyununu sundu. d›. Oturum Doç. Dr. Do¤an Kaya’n›n Ka- ‘fieyh Küsteri Oturumu’nun baflka- ragöz Oyunlar›nda Tahir ile Zühre bafl- n› Prof. Dr. Özdemir Nutku idi. Oturum- l›kl› bildirisiyle sona erdi. da Doç. Dr. Nerin Köse, UNIMA Milli Prof. Dr. Pakize Aytaç’›n baflkanl›k Merkez Baflkan› Mevlüt Özhan ve Ün- yapt›¤› ‘Ferhat ile fiirin’ oturumunda

* Gazi Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Bölümü Araflt›rma Görevlisi

136 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

Karagöz’ün ifllevi ve dili meselesi yurt özellikleriyle Yard. Doç. Dr. Fatma Koç s›n›rlar› afl›larak de¤erlendirildi. Oturu- ve Yard. Doç. Dr. Emine Koca taraf›n- ma Doç. Dr. Nüket Tör ‘K›br›s’ta Kara- dan, müzi¤i aç›s›ndan Yard.Doç. Dr. P›- göz Dilinin Bugünü Yar›n›’, Doç. Dr. ‹ri- nar Somakç› ve Yard. Doç Dr. Murat Ka- na Driga “K›r›m Karagözü” El Yazmas›: rabulut taraf›ndan, postmodernizm ve Karagöz’ün Dünü ve Bugünü, Yard. Doç. Karagöz iliflkisi ise fiahine Hatipo¤lu ta- Dr. Suna A¤›ldere ‘Bat›da Türk Gölge raf›ndan de¤erlendirildi. Oyunu-Karagöz’de Yer Alan Gülmece Di- Günün ikinci oturumu olan Selvili linin Çeviri Sorunu’, Dr.Ülkü Eliuz ‘Top- Köflk Oturumuna Mevlüt Özhan bafl- lumsal ‹roni Ba¤lam›nda Karagöz’ bafl- kanl›k yapt›. Karagöz’ün e¤itim ö¤retim l›kl› bildirileriyle kat›ld›lar. süreçlerindeki ifllevi Zeynep Ayd›n Y›l- Günün üçüncü ve dördüncü otu- maz ve Yard. Doç. Dr. Asiye Duman’›n rumlar› adlar›ndan da anlafl›laca¤› üze- bildirileriyle tart›flmaya aç›ld›. Doç. Dr. re hayalîlere ayr›lm›flt›. Hayalî Küçük G›yasettin Aytafl’›n ‘Karagözde Biz’i an- Ali Oturumunun baflkan› Doç. Dr. Nerin latan bildirisinin ard›ndan oturum Ha- Köse idi. Prof. Dr. Metin Ekici ve Yard. san Hüseyin Karaba¤’›n Karagöz flehri- Doç. Dr. Selami Fedakar Karagöz ustas› nin ve ad›n›n ortaya ç›k›fl›yla ilgili bildi- Orhan Kurt’u, Yard. Doç. Dr. Nilgün risiyle son buldu. Ç›blak Hayalî Cinas’›, Yard. Doç. Dr. Re- Sempozyumun son oturumuna Prof. fiye Okuflluk fienesen Mahmut Haz›m Dr. Talat S. Halman baflkanl›k yapt›. K›sakürek’i, Mustafa Gültekin ve P›nar Oturumda, “Karagöz Neden Öldürüldü?” Dönmez Fedakar Hayalî Hasan Hüseyin filminin yönetmeni Ezel Akay ve sena- Karaba¤’›, Yard. Doç. Dr. Mustafa Sever risti Levent Kazak filmin haz›rl›k ve su- ise Mehmet Saylan’› bildirilerine konu nulufl aflamalar› ile ilgili k›sa bilgi ver- etmifllerdi. dikten sonra kat›l›mc›lar›n sorular›n› Doç. Dr. Nebi Özdemir’in baflkanl›- yan›tlad›lar. Daha sonra oturum baflka- ¤›ndaki Hayalî Katip Salih Oturumunda n› kapan›fl konuflmalar›n› yapmak üzere ilk iki bildiri yine hayalîler üzerine olan karagöz ustas› Orhan Kurt’a ve Prof. Dr. çal›flmalard›. Yard. Doç. Dr. Ruhi Ersoy Öcal O¤uz’a söz verdi. Orhan Kurt film- Murat Do¤an ve Oyun Repertuar›n›, Ev- le ilgili olumlu görüfllerini bildirdi ve bu rim Ölçer Özünel ise Tacettin Diker ve sempozyumun gerçekleflmesine yönelik oyunlar›n› içeren bildirilerini sundular. tebriklerini sundu. Prof. Dr. Öcal O¤uz Oturumda Yard. Doç. Dr. Göktan Ay ve ise sempozyumun amac›n›n bilim insan- Dilek Türky›lmaz Karagöz’ü günümüzde lar›n› ve sanatç›lar› bir araya getirmek yaflatmak üzerine öneriler getirirken ti- ve onlar›n görüfllerinin paylafl›lmas›n› yatro sanatç›s› Fikret Terzi ‘Karagöz Ço- sa¤lamak oldu¤unu, Karagöz’e iliflkin cuklarla Yeniden Soluk Bulmal›’ dedi. böyle bir bilgi ve tecrübe birikimine ihti- 29 Nisan Cumartesi günü Karagöz yaç duyuldu¤unu söyledi. Filmle ilgili ustas› Hasan Hüseyin Karaba¤’›n göste- olumlu görüfllerini de bildiren O¤uz, risi ile bafllad›. tüm kat›l›mc›lara teflekkür etti. Otu- ‹lk oturum Yard. Doç. Dr. Ali Yak›- rum, Talat S. Halman’›n Yaflayan Kara- c›’n›n baflkanl›¤›ndaki Kanl› Nigâr Otu- göz Sempozyumu ile ilgili görüfl ve teb- rumu idi. Oturumda Karagöz; tasvirle- rikleriyle son buldu. riyle Mustafa Mutlu taraf›ndan, giysi

http://www.millifolklor.com 137 “I. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR KURULTAYI” ARDINDAN

P›nar DÖNMEZ FEDAKAR*

Dünyadaki siyasal, sosyal, ekono- Dünyas› Araflt›rmalar› Enstitüsü tara- mik ve kültürel geliflmelerin çok h›zla f›ndan, 9-15 Nisan 2006 tarihleri aras›n- geliflti¤i 20. yüzy›l sonlar›na do¤ru çeflit- da Çeflme-‹zmir’de gerçeklefltirilmifltir. li olumsuzluklar yan›nda, Türk Dünyas› Atatürk himayesinde düzenlenmeye için olumlu pek çok geliflme meydana bafllam›fl olan “Türk Dili Kurultay›”n›n gelmifltir. Özellikle Sovyetler Birli¤i’nin fikrî ve manevî yap›s›ndan hareketle dü- çökmesi ile Orta Asya ve Kafkaslarda zenlenen bu büyük buluflmaya, yine ay- yaflayan Türk boylar›ndan bir k›sm› ba- n› noktadan hareketle “Türk Dünyas› ¤›ms›z birer cumhuriyet haline gelmifl- Kültür Kurultay›” ad› verilmifltir. Kurul- tir. tay›n gerçeklefltirilmesinde, baflta bu or- Atatürk’ün çok daha önce iflaret et- ganizasyon için uzun süredir emek ve- ti¤i yolu takip eden Türkiye Cumhuriye- ren düzenleme kurulu baflkan› Prof. Dr. ti’nden baz› devlet ve bilim adamlar› Fikret Türkmen ile düzenleme kurulu Türk Cumhuriyetleri ve özerk bölgelerle üyeleri Prof. Dr. Gürer Gülsevin, Prof. iliflki kurma yolunda bireysel ad›mlar›n Dr. Zeki Kaymaz, Prof. Dr. Metin Ekici, yetersiz kalaca¤›, kurumsal ve kal›c› ça- Doç. Dr. Turan Gökçe, Doç. Dr. Yüksel l›flmalar yapman›n gereklili¤i düflünce- Sayan ve Türk Dünyas› Araflt›rmalar› sinden hareketle devlet yap›s› ve üniver- Enstitüsü akademik ve idarî personeli site çat›s› içinde karfl›l›kl› iliflkileri gelifl- hemen her konuda büyük gayret göster- tirecek araflt›rma kurumlar› olufltur- mifllerdir. Kurultay›n düzenlenmesine mufllard›r. Bu bilimsel oluflumlardan bi- Ege Üniversitesi yan›nda, T.C. Baflba- ri de Ege Üniversitesi Türk Dünyas› kanl›k Tan›tma Fonu, T‹KA, Kültür ve Araflt›rmalar› Enstitüsü olmufltur. Turizm Bakanl›¤›, ‹zmir Valili¤i baflta Kuruluflundan itibaren sürekli bir olmak üzere, çeflitli kamu kurumlar› ve geliflme içinde olan enstitü, Ege Üniver- özel kurulufllarca da destek verilmifltir. sitesi’nin 50. kurulufl y›l› etkinlikleri Kurultaya 30 ülkeden bilim, sanat çerçevesinde Türk Cumhuriyetleri ile ve siyaset adamlar› kat›lm›flt›r. Kurulta- iliflkilerin boyutunu, dünyadaki son ge- ya, ba¤›ms›z Türk Cumhuriyetleri Azer- liflmeler paralelinde, bilimsel olarak ir- baycan, Kazakistan, K›rg›zistan, Özbe- delemeyi tercih etmifl ve buna yönelik kistan, Türkmenistan, KKTC’den ve olarak uluslar aras› bir kültür kurultay› özerk Türk topluluklar›ndan Tatar, Bafl- düzenlemifltir. kurt, Çuvafl, Saha (Yakut), Altay, Hakas, “I. Uluslararas› Türk Dünyas› Kül- Uygur ve K›r›m Türklerinin temsilcileri tür Kurultay›”, Ege Üniversitesi Türk ile ABD, Almanya, Hollanda, Arnavut-

* Ege Üniversitesi, Türk Dünyas› Araflt›rmalar› Enstitüsü, Türk Halk Bilimi Anabilim Dal› Araflt›rma Görevlisi.

138 http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 luk, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Finlan- mik ‹liflkileri ile ilgili bildiriler ise “Dede diya, Macaristan, Litvanya, Estonya, Korkut” ve “Manas” salonlar›nda sunul- Romanya, Polonya, Bulgaristan, Make- mufltur. Kurultayda, sözlü olarak sunu- donya, Moldova, Kosova, Tayvan, Rusya, lan bildirilerin yan›nda, ana salona yer- Ukrayna, Gürcistan, Çin Halk Cumhuri- lefltirilen panolarda “47 ask› (poster)” yeti, Japonya ve Irak gibi Türk Dünyas› bildirinin sunumu yap›lm›flt›r. hakk›nda araflt›rma birimleri bulunan Yukar›da belirtilen ana konu bafl- ülkelerden de bilim adamlar› kat›lm›fl- l›klar› alt›nda sunulan bildirilerin bas›l- t›r. mas› ile Türk Dili, Tarihi ve Kültürü Kurultay›n sosyal program›, Türk hakk›nda çeflitli problemlere çözüm öne- kültürünün çeflitli örneklerini sergileyen risi üreten bir baflvuru kayna¤›na kavu- bir bak›fl aç›s›yla haz›rlanm›fl olup, aç›- flulmufl olacakt›r. Kurultay›n düzenleyi- l›fl töreninde Ege Üniversitesi Müzik cisi olan Ege Üniversitesi Türk Dünyas› Toplulu¤u türkülerimizi seslendirmifl, Araflt›rmalar› Enstitüsü taraf›ndan bil- kapan›fl töreninde ise Türk Dünyas› Mü- dirilen bas›lmas› için gerekli çal›flmala- zik Toplulu¤u Türk Dünyas›n›n dört kö- ra bafllanm›flt›r. flesinden derlenen na¤meleri ‹zmir’e ge- Kurultay sonunda al›nan kararlar, tirmifltir. Türk gölge oyunu Karagöz’ün haz›rlanan bir “Sonuç Bildirgesi” ile ka- yaflayan en büyük üstatlar›ndan Orhan t›l›mc›lara ve bas›na duyurulmufltur. So- Kurt perdesini açm›fl, ‹zmirli âfl›klar Ali nuç bildirgesinde de belirtildi¤i üzere, R›za Ezgi, Nevruz Ali Çiçek ve ‹rfan Er- “I. Uluslararas› Türk Dünyas› Kültür da¤› âfl›kl›k gelene¤inin örneklerini su- Kurultay›”nda “Birçok yeni mesele gün- narken, usta-ç›rak iliflkisi ile yetiflmifl üç deme getirildi¤i gibi, bu konular üzerin- nesil âfl›k ayn› sahnede yer alm›flt›r. de birçok çözüm yollar› da teklif edildi. Bir hafta süren kurultayda, Türk Kurultayda sunulan bildiriler, Türk kül- Halk Bilimi, Türk Dünyas› Edebiyatlar›, türünün tarihî derinli¤ini ve co¤rafî ge- Türk Dili ve Lehçeleri, Türk Tarihi, niflli¤ini ortaya koydu¤u gibi, Türk dün- Türk Sanat› ve Türk Dünyas› Sosyal, Si- yas› kültürünün ayn› zamanda zenginli- yasî ve Ekonomik ‹liflkileri alanlar›nda ¤ini de göstererek evrensel kültüre çok 307 bildiri sunulmufltur. Bilim adamla- önemli katk›lar yapabilece¤ini kan›tlad›. r›n›n kurultaya yo¤un ilgi göstermesi se- Ça¤›m›zda küreselleflmenin getirdi¤i so- bebiyle, bildiriler dört ayr› salonda efl runlara karfl›l›k, Türk dünyas› kültürü- zamanl› olarak sunulmufltur. Dinleyici- nün her zaman müracaat edilebilecek lerin program› takip etmelerini kolay- zengin bir kaynak oluflturdu¤u anlafl›l- laflt›rmak amac›yla bildiriler, çeflitli ko- d›. Türk kültürünün zenginleflerek de- nu bafll›klar› alt›nda tasnif edilmifl ve vam etmesini; insanl›¤›n ortak medeni- bildiri sunumlar›n›n yap›laca¤› her salo- yeti için bir tehlike de¤il, aksine birleflti- na bildirilerin ana konular› ile ilgili rici ve bütünlefltirici bir de¤er niteli¤i ta- isimler verilmifltir. Kurultayda, Türk fl›d›¤› görüflünde birleflildi.” Tarihi ve Sanat› ile ilgili bildiriler “Kut- Burada sonuç bildirgesinde yer lualp”, Türk Dili ve Lehçeleri ile ilgili alan ve delegeler taraf›ndan al›nm›fl bildiriler “Kaflgarl› Mahmut”, Türk Halk olan kararlara da yer vermek yerinde Bilimi, Türk Dünyas› Edebiyatlar› ve olacakt›r. Çünkü kurultay bu kararlar Türk Dünyas› Sosyal, Siyasi ve Ekono-

http://www.millifolklor.com 139 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70 hayata geçirilebildi¤i ölçüde amac›na 8. Türklük bilimi araflt›rmalar›nda ulaflm›fl olacakt›r: ça¤dafl metot ve kaynaklar›n kullan›l- “1. Türk kültürü araflt›rmalar›n›n mas› yan›nda, Türk dünyas›n›n kendi kurumsallaflt›r›larak bütün ülkelerle ifl- ihtiyaçlar›na cevap verebilecek yeni, ori- birli¤i halinde gelifltirilmesi, jinal bak›fl ve metotlar›n da gelifltirilme- 2. Türk kültürünün tan›t›lmas› için si, dünyan›n belli bölgelerinde Türk Kültür 9. Teklif edilen bütün bu görüfllerin Merkezlerinin aç›lmas›n› özellikle ba- hayata geçirilebilmesi için, Türk devlet ¤›ms›z Türk devletlerinin görev edinme- ve topluluklar› yöneticilerinin göreve ça- si, ¤›r›lmas›, 3. Yüzy›llardan beri e¤itim, bilim, I. Uluslararas› Türk Dünyas› Kül- yay›n ve kültür dili olan Türk dilinin bu tür Kurultay› delegeleri, yukar›daki hu- özelli¤inin aksamadan devam› için, bü- suslar›n dünya kamuoyuna duyurulma- tün Türk devlet ve topluluklar›n›n gerek- s›na oy birli¤iyle karar vermifltir.” li duyarl›l›k, bilinç, kararl›l›k ve hareket “I. Uluslararas› Türk Dünyas› Kül- içinde olmas›; Türk dilinin yasaklanma- tür Kurultay›”, Türk kültürü üzerinde s› teflebbüslerinin önüne geçilmesi, çal›flan Türk ve yabanc› bilim adamlar›- 4. Bundan 80 y›l önce I. Baku Tür- n›n ve Türk kültürünün izini tafl›yan ül- koloji Kurultay›’nda alman Latin esasl› ke ve bölgelerin temsilcilerinin bir araya ortak Türk alfabesi karar›n›n Türk dili gelerek, fikir al›fl veriflinde bulundu¤u ve Türk dünyas›n›n gelece¤i için hayati çok yararl› bir bilimsel ortam oluflmas›n› ehemmiyet tafl›mas› dikkate al›narak bu sa¤lam›flt›r. Baflka bir ifade ile bu kurul- yoldaki çal›flma ve uygulamalar›n ta- tay, dinleyici olarak kat›lan ö¤renciler mamlanmas› ve sonuca ba¤lanmas›, için sahas›nda uzman bilim adamlar› ile 5. Türk dil, lehçe ve flivelerinin her tan›flma ve görüflme f›rsat› yarat›rken, birinin zengin varl›¤›n›n devam› yan›n- akademisyenler için kendi sahalar›nda- da, Türk topluluklar›n›n her seviyedeki ki akademisyenlerle fikir al›flveriflinde iliflkilerinde kullan›lmak üzere ortak ile- bulunma ve disiplinler aras› iletiflimle tiflim dili olan Türkiye Türkçesinin gelifl- yeni bak›fl aç›lar› edinme imkân› sa¤la- tirilmesi, m›fl ve böylece Türk kültürü alan›ndaki 6. Türk dünyas›n›n ve insanl›¤›n çal›flmalara yeni bir ivme kazand›rm›fl- ortak miras› olan tarih, kültür ve sanat t›r. Böylesine genifl kat›l›ml› ve çok yön- de¤erlerinin korunmas› ve gelifltirilerek lü bilimsel al›flveriflin gerçeklefltirildi¤i gelecek kuflaklara aktar›lmas› için gerek- bir kurultay›n düzenlenmesinden duyu- li çal›flmalar›n yap›lmas› ve tedbirlerin lan memnuniyet yan›nda, bilimsel bu- al›nmas›, luflmalar›n gerçeklefltirilmesinin gerek- 7. Türk dünyas› ortak tarih bilinci- lili¤i ise bütün kat›l›mc›lar›n ortak dilek nin gelifltirilmesi için gerekli tedbirlerin ve temennisi olmufltur. al›nmas›,

140 http://www.millifolklor.com http://www.millifolklor.com 141 Millî Folklor, 2006, Y›l 18, Say› 70

142 http://www.millifolklor.com