İDİMA’DAN GÖKOVA- AKYAKA’YA I

İDİMA

MEHMET BİLDİRİCİ

İnşaat.Y.Mühendisi

Araştırmacı-Yazar

İSTANBUL – Şişli , 2008

2

İDİMA’DAN GÖKOVA- AKYAKA’YA I

İDİMA

MEHMET BİLDİRİCİ

İnşaat.Y.Mühendisi

Araştırmacı-Yazar

İSTANBUL- ŞİŞLİ , 2008

ÖNSÖZ

Mehmet Bildirici, uzun yıllardır aynı Dernek çatısı altında çalıştığım değerli bir arkadaşımdır. Devlet Su İşleri’nden emekli olup emekliliğin tadını çıkarmak yerine yeni bir çalışma alanı bulmuştur kendine

Gökova Bölgesi ve Akyaka Beldesi’nin tarihini antik çağlardan modern zamanlara kadar, bu konuda ne kadar yazılı metin varsa incelemiş, bölgenin yerli halkı ile de konuşarak önemli bir arşiv oluşturmuştur.

Bilgi birikimini Gökova Akyaka’yı Sevenler Derneği’nin kullanımına her zaman açık tutmuştur. Şimdi de bu girişimini CD ile birlikte kitaplaştırılarak ilgili toplulukla paylaşmak istediğini büyük bir takdirle karşılamaktayım.

Bu girişimi bölgenin tarihine ışık tutacağından Gökova Akyaka’yı Sevenler Derneği Başkanı ve Akyaka’nın bir sakini olarak Mehmet Bildirici’ye içten teşekkür ederim.

Nice bereketli yılları paylaşmak ümidiyle

Bahar Suveren

Akyaka 08.03.2006

5

6 İDİMA’DAN GÖKOVA-AKYAKA’YA I İDİMA

İÇİNDEKİLER 11 akyakam TARİHİ BÖLÜM Giriş 9 İdima’dan Gökova-Akyaka’ya 10 İdima kentinde basılmış para 13 From Idyma to Gökova-Akyaka (İngilizce) 14 Von Idyma bis Gökova-Akyaka (Almanca) 18 D’Idyma a Gökova- Akyaka (Fransızca) 22 İdimalılar Birliği 25 Körfeze ismi verilen Aya Kosma 27

TARİHİ COĞRAFYA BÖLÜMÜ Yörenin harita varlıkları (harita 1/25 000) 28 L. Robert haritası 32 G. Bean haritası 33 haritası 34-36 12 akyakam COĞRAFYA BÖLÜMÜ Akyaka hava fotoğrafları (Google) 37 Gökova Körfezi haritası 1/100 000 39 Gökova özel Koruma Bölgesi 41 Akyaka’da Kadın Azmağı 43 Coğrafya sözlüğü 45 Botanik sözlük & Meteorolojik olay 49-50

13 akyakam YAZITLAR- INSCRIPTIONS Akyaka ve yakın çevresinde bulunmuş yazıtlar 51-66

14 akyakam-15akyakam Tarihi kalıntılar (Mimari parçalar) 67-80

16akyakam Gökova Beldesi 81 Kaleler 84 Gökova Kaya Mezarlar 93

7 Akyaka içinde kaya mezarlar 104 Akyaka’da yer altı mezarı 111 Fransız araştırmacı Guy Meyer 115-116

17akyakam Antik yollar (döşeme yollar) 117 Su sarnıçları 128-138

18akyakam Orman Kampı 139 Yeni İskele mahallesi 145 Tapınak kilise yerleri ve Eski Camiler 147 Hayıtlı’da inceleme ve anıtsal temeller 156 Ferek (Gökçe köyü) 158 Ula, bizim ilçemiz 159 Kızılyak Elmalı köyünde Kallipolis kenti kalıntıları 163 Pisiköy (Yeşilyurt) 166 Yenice köyü 167 Turnalı & Akbük 168 Keramos (Ören) 170 Sedir Adası 173 Deniz kızı heykeli () 178

19akyakam İdima kısa tarihi özeti 179 Tarihi kişiler 181 Çevre ile ilgili kaynak yayınlar 191 EKLEMELER Guy Meyer Mektubu 199 Gökova Nekropolünde Amfora Sapları 200 Müzesi’ne giden taşlar 203 Kaya Mezarlar Hakkında Paavo Roos’un yayını 204 Gökova Körfezi’nde Gelibolu Köyü 205 Akyaka’da yer alt ve yoldan çıkarılan mezarın internet resimleri 206 Sonsöz 208 son

8 İDİMA'DAN GÖKOVA AKYAKA'YA GİRİŞ Bölgeyi ailece görme fırsatını ilk defa 1975 yılında yakaladık, bir gün Orman kampında piknik yaptık, denizini, dağlarını, orman kampı içindeki ağaç evlere vurulduk, buradan bir yer edinmek istedik. 1977 yılında ilk arsamı, 1985 yılında yazları oturduğumuz evimizi aldık. O tarihten bu yana yazları burada geçirdik, ara ara kışları gelip kaldık. Burada sürekli oturmayı çok istedim olmadı ama Gökova’yı sürekli araştırdım. Tarihi ve doğal güzelliklerini sürekli inceledim. Bu çalışmalarımı Nail Çakırhan- Halet Çambel Sanat Evi’nde 2004 ve 2006 tarihlerinde sergi olarak açtım, sergilerm beklediğimin üzerinde ilgi gördü. Bunu bilgisayar ortamına taşıdım, CD haline getirdim. Yayınlanmasını da umuyorum.

BELDENİN BULUNDUĞU YÖRENİN TARİHİ Akyaka, Gökova (Kerme) körfezinin kuzey doğusunda, Muğla'ya 28 km, 'e 32 km uzaklıkta, Ula ilçesine bağlı bir belde merkezidir. Kuzeyinde 1000 m ye kadar yükselen ormanlarla kaplı dağlar, doğusunda tatlı suların kaynadığı Kadın ve Akçapınar azmakları arasında eşsiz ovası yer almaktadır. Önceleri Muğla ilinin deniz kapısı olan İskele çevresinde basit evlerden oluşan, Gökova (Kozlukuyu) köyüne bir bağlı bir mahalle iken, 1971 yılında muhtarlık ve 1992 yılında da Belediye teşkilatı kurularak BELDE merkezi olmuştur. 1970'li yıllardan başlayarak hızla gelişen bir turizm merkezi haline dönüşmüştür. 1988 yılında Türkiye'de ilan edilen ilk "Çevre Koruma Bölgesi" içine dahil edilmiştir. Akyaka ormanlarla kaplı dağları, akvaryum niteliğinde azmakları, denizi, Orman Kampı, bol suyu, tarihi, mimari özellikleri olan ahşap evleri ile aranan bir turizm cennetidir. Özetle Akyaka yaşanacak yerdir.

9 YÖRENİN TARİHİ İDİMA’DAN GÖKOVA AKYAKA’YA Yöremizde 2600 yıldan bu yana yaşam olduğunu biliyoruz. Önceleri hakkında şimdilik bilgi sahibi değiliz. KARİA KENTİ İDİMA (IDYMA) Akyaka beldesinin bulunduğu yörede İDİMA (IDYMA) isimli bir kent kurulmuştur. Bu kentin yerleşim alanları arasında Akyaka, 3 km doğusundaki Gökova (Kozlukuyu) köyü, aynı köyün Yazılıtaş mahallesi, arada bulunan İnişdibi mahallesi, Orman Kampı içinde Eski İskele mevkii bulunmaktadır. Kentin Nekropol alanı (Kaya Mezarlar) ve Akropolis'i, Gökova köyünün kuzey sırtlarındadır. Akropolis (kale) 1937 yılında Fransız araştırmacı Louis Robert tarafından ortaya çıkarılmıştır. İdima bir Karia kenti olarak kurulmuştur. İsmi de Karia dilinden geldiği sanılmaktadır. İlk çağlarda Muğla ilinin içinde bulunduğu alan KARIA olarak bilinir. Karia'nın en önemli kenti 'tır. İdima Karia'nın güney ucunda yer almaktadır. Karialılar yörenin bilinen en eski halkıdır. Gelenek ve kültürleri bilindiği halde, Karia dilinde yazıtlar bulunmadığından, Karia dili çözülememiştir. Yöremiz M.Ö.546 yılında Harpagos komutasındaki Pers (İran) orduları tarafından işgal edilir. Pers yönetimi yörenin dini ve geleneksel yaşamında değişiklik getirmez. M.Ö. 484-405 yılları arasında Pers yönetimi uzaklaştırılır ve Atina'nın öncülüğünde "DELOS Deniz Birliği" tarafından yönetilir. İdima bu kentler arasındadır. M.Ö. 453- 452 yıllarına ait birliğe katılım payları listelerinde İdima ismi geçmektedir. Bu kent hakkında en eski belgedir. Ayrıca PAKTYES isimli bir yöneticinin de ismi görülmektedir. Kentin Paktyes hanedanı tarafından bir süre yönetildiği kabul edilmektedir. Kentte para basılmıştır. Bir yüzünde Ι∆ΙΜΙΟΝ (İDİMİON) yazılı paranın diğer yüzünde, genç bir erkek başı tanrı (Pan) vardır. Çobanların tanrısı Pan'ın kültüne çevrede çok önem verildiği bilinmektedir. Delos Deniz Birliği M.Ö. 405 yılında son bulur. İdima bu birlikten M.Ö. 440 yıllarında ayrılmıştır. Sparta kentinin önderliği başlar. M.Ö. 405 yılında Cedrea kenti (Sedir Adası), Sparta'lı Amiral Lysandros tarafından yerle bir edilir. Kozlukuyu sırtlarında ve İnişdibi mahallesinin hemen doğusunda bu dönemden kalma ve M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenen kaya mezarlar bulunmaktadır. Bunlardan biri iki kolonlu olup, mimari planı ve taş oyma işçiliği ile dikkat çekicidir. Paktyes hanedanına ait olmalıdır. Kozlukuyu'da kaya mezarlar üzerinde yaklaşık 300 m kotunda kentin Akropolis'i (kale) yer almaktadır. Yaklaşık 200 m uzunluğundaki bu kalede Helenistik dönem taş duvarlar, odalar ve sarnıç kalıntıları görülmektedir. Akropolis'in hemen kuzeybatısının üstünden Marmaris-Muğla yolu geçmektedir. İnişdibi ve yakınlarındaki Ortaçağ kalesinin bulunduğu alanda çok eski bir yerleşim yeridir. Burada ortaya çıkarılan mezarlar bunu kanıtlamaktadır. Çok eskiden var olduğu anlaşılan kalenin varlığı Ortaçağ'a kadar devam etmiş ve tespit edilemeyen bir tarihte terk edilmiştir. Bizans kalesi, Ceneviz kalesi olarak da bilinen kalenin kalıntıları restorasyona müsaittir. Kaleden güneydeki "Kadın Azmağı'na" inen bir kapalı bir galeri de mevcuttur. İdima kentinin yakın komşuları da şöyledir. Doğusunda Callipolis kenti (Kızılyaka yakınları) olup ismi halen Gökova körfezinde Gelibolu köyünde yaşamaktadır. Gökova körfezinde önemli bir deniz üssü CEDREA (Sedir Adası), batısında körfeze

10 ismini veren CERAMOS (Gereme-Ören), kuzeyinde ise Thera (Yerkesik), Killandos (Yenice Köyü) ve o zaman çok küçük yerleşim yeri Mobolla (Muğla) yer almaktadır. HALİKARNASSOS (BODRUM) YÖNETİMİNDE İDİMA M.Ö 387-334 yılları arasında bölge tekrar Persler'in yönetimine girer. Persler'le çok iyi diyalog kuran ve bağımsız bir kral gibi hareket eden MAUSOLOS (M.Ö.377-353) Karia'nın başkentini Milas'tan Bodrum'a taşır. İdima bu krallığın doğu ucunda yer alır. Bu dönem Büyük İskender'in M.Ö. 334 yılında ordusu ile yöremizden geçmesi ile son bulur. Bu yıllarda Thera ve Callipolis'te bir kalenin olduğu bilinmektedir.

HELLENİSTİK DÖNEMDE İDİMA Büyük İskender'in gelişi ile Anadolu ve Ortadoğu'da Helenistik dönem başlamış ve Grek kültürü ve dili hızla yayılmıştır. Yöremiz M.Ö. 334 yılından M.Ö. 189 yılında yapılan Apama barış anlaşmasına kadar kısa sürelerle çeşitli Helenistik krallıklara katılmış, karışık bir dönem geçirmiştir.

RODOS'A BAĞLI İDİMA İdima M.Ö. 3. yüzyılda tam belirlenemeyen bir tarihte Rodos yönetimine girmiştir. Rhodeian Peraea (Rodos Karşıyakası) olarak isim almıştır. Bir ara yörenin Rodos'tan uzaklaşmış ve İdima, Pisi (Pisiköy) ve Killandos'un (Yenice Köyü) M.Ö. 200 yıllarında Rodoslu Nicagoras tarafından tekrar Rodos'a bağlanmıştır. Bu bilgiler Karpatos adasında bulunan bir yazıttan gelmektedir. M.Ö. 189 yılında yapılan Apama barış anlaşması ile kesin Rodos yönetimine bırakılmış ve bu durum M.S. 1. yüzyıl sonlarına kadar devam etmiştir. Bu dönemde çok canlı bir yaşam olduğu, "İDİMALILAR BİRLİĞİ" isimli bir yönetim biriminin kurulduğu bu döneme ait olduğu belirlenen 10 civarındaki yazıtlardan anlaşılmaktadır. Bu yazıtlardan ilginç bilgiler gelmektedir. Eski İskele'den getirildiği ve geç Helenistik döneme ait olduğu belirlenen ve İnişdibi mahallesinde bir bahçe duvarında bulunan bir yazıtta kentin ismi görülmektedir. Bu yazıt kentin önemli bir yöneticisi için yanında çalışan kişiler tarafından yazdırılmıştır. Çeşitli kentlerden gelen insanlar yanında İdimalı katip (grammatikos) Demetrius, İdimalı Antipatros oğlu Apollonius isimleri görülmektedir. Gene Eski İskele'den getirilen, M.Ö. 2. Yüzyıla tarihlenen ve bir süre Akyaka'da bir ev duvarında bulunmuş olan bir yazıtta tanrıça LETO ve AFRODİT rahiplerinden söz edilmektedir. Eski İskele'de Orman Bölge Şefliği civarında bir tapınağın bulunduğu kabul edilebilir. Çevreye yayılmış yivli kolon ve işlemeli taşlar bu görüşe destek vermektedir. Ayrıca Eski İskele'de Orman Lokali önünde deniz içinde görülen temel kalıntıları iskelenin eskiliğine tanıklık yapmaktadır. Rodos yönetimi sırasında bölgede görev yapmış üst yöneticilerin isimleri de rastlanılmaktadır. Eski İskele'de bulunan bir yazıtta Thangilio Kirnis, Kozlukuyu'da bulunan bir yazıtta Pratophon, Yeni İskele camiinde kullanılan bir taş da Athenagoras, gene Kozlukuyu'da bulunmuş bir yazıtta Rodoslu Rodokles isimleri görülmektedir.

11 ROMA KENTİ İDİMA Birinci yüzyıl sonlarında İdima Roma kenti olur. M.Ö. 48 yıllarında ünlü devlet adamı Julius SEZAR bölgeden geçerek Rodos adasına gitmiştir. Mısır Kraliçesi Kleopatra M.Ö. 41 yılında sahillerden geçerek Efes kentini ziyaret etmiştir. Kent Roma döneminde önemini ve görkemini korumuştur. Roma dönemi ile ilgili tek ve bugün için kayıp olan bir yazıt İmparator Vespasian (69-79) onuru için yazılmıştır. İnişdibi'ndeki kalede 1922 yılında yapılan kazıda Roma dönemi mozaikleri görülmüştür.

YOK OLAN İDİMA Üçüncü yüzyıl ortalarında Roma İmparatorluğunun içten zayıflamasından, meydana gelen yıkıcı depremlerden ve çok uzun süren bir veba salgınından sonra bölge karanlığa gömülmüştür. Çevre kentlerin çoğu ve İdima terk edilmiş ve yok olmuştur. Daha önceleri yapılan ve güzel bir örneği ovada bulunan döşeme yollar, üzerlerinde bulunan sarnıçlar, Akyaka'nın içinden geçen Papazlık deresinden gelen su yolları kaderine terk edilmiştir. İmparator Diocletian (284-305) döneminde ise Karia il yapılmıştır.

BİZANS DÖNEMİNDE YÖREDE YAŞAM Bizans döneminde bölgenin ismi tam bilinmemektedir. Aziz Kosmas adına Orman Kampı içinde tepede güney apsis duvarları bulunan bir kilise yapılmıştır. Bu azizin ismi bölgeye verilir. Bu kiliseden kalma haçlı ve işlemeli taşlar ve bir kitabe Orman Kampı içindedir. Ayrıca Papazlık deresinin yukarısında su kaynağı yanında ve denize yaklaştığı yerde iki şapel kalıntısı bulunmaktadır. Bunlardan denize yakın olanı sınanmış bir yer olup ERENDEDE olarak bilinir. Akyaka'da çok saygı gösterilen Erendede de yağmur duasına çıkılır, dilek dilenir, aşure pişirilip dağıtılırdı.

TÜRK YÖNETİMİNDE GÖKOVA Bölge 13. yüzyıl sonlarında Türk yönetimine girer. Karia Menteşe bölgesi olur. Bu dönemde Cova çukuru, Gökabad ve Gökova olarak bilinir. Türkler ile bölgeye paganizm (çok tanrılı din), Hıristiyanlık'tan sonra Müslümanlık, Karia dili ve Grekçe'den sonra TÜRKÇE gelir ve kalıcı olur. Bölge önce başkenti Milas olan Menteşe Beyliği'ne ve 1420 yıllarında da Osmanlı İmparatorluğu'na katılır. Muğla il merkezi, Ula ilçe merkezi olur. Osmanlı döneminde en önemli olay Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos'un fethi için kara ordusu ile bölgemizden geçişidir. Ordunun gelişi 1522 yılı Temmuz ayında, dönüşü 1523 yılı Ocak ayındadır. Rodos Osmanlı topraklarına katılmıştır. Rodos'un alınışı bölgeye bir canlılık getirirse de Gökova'nın eski canlılığına kavuşabilmesi için bataklıkların kurutularak sıtmanın kontrol altına alınması için 1940- 1950’li yılları, Muğla-Marmaris yolunun açılarak bölgeye turizmin girmesi için 1970li yılları beklemek gerekecektir. Akyaka-23.08.1999- Mehmet BİLDİRİCİ (Akyaka Belediyesi 2000 de yayınlandı) Web Sitesi: www.akyaka.org/akyaka/idima/idima.htm

12 IDYMA KENTİNDE BASILMIŞ PARALAR

Üstte İdima kentinde M.Ö. 437-400 yılları arasında basılmış madeni para, 8 numaralı altta büyütülmüş paranın boynuzlu Pan başı (Head of the horned PAN to front) , öbür yönde incir yaprağı etrafında IDIMION yazısı 14 gr (IDIMION written round a fig leaf in incuse square) Kaynak. Web site: www.snible.org/coins/hn/caria.html

13 From IDYMA to GÖKOVA-AKYAKA The history of the place and its environment Akyaka is situated in the northwest of the Gökova (Kerme) gulf, 28 km away from Muğla and 32 km from Marmaris. The administration of Akyaka is in Ula, the main place of the district. In its north the mountains raise up to 1000 m high, covered with forest, and its eastern side, there is beautiful valley with a plane, whose sources of fresh water feed the river "Kadın Azmak" (Woman River) and the Akçapınar river. In former times Akyaka was only a "suburb" of the village Gökova village. A few houses which were around today's port (Yeni İskele), which formed the access to the sea for the city of Muğla. Only in the year 1971, the autonomy was given and in 1992, with the appointment as a "belde" the first mayor and the town council were elected. About 1970 it was started the development into a regional tourist center. In the year 1988 the region was declared as the first "Nature Protected Area" (SPA- special protected area) of . Akyaka is with its forest-covered mountains, the crystals-clear rivers, which look just like an aquarium, the sea, the Forest-camp site, with its innumerable springs, its history and its additional wood-using buildings, a much-visited "tourist paradise". In short, Akyaka is a place to live. The HISTORY It is known that the area is inhabited for about 2600 years. Earlier settlements are not proven. The Carian City of IDYMA In the area, in which today's Akyaka is situated, the city of Idyma was founded. The settlement of Idyma extended east of today's Akyaka up to the village of Gökova (3 km) and the quarters of the İnişdibi and Yazılıtaş up to the ancient port which was nearby the forest camp site. The Necropolis (rock graves) and the Acropolis are on the mountain-slopes in the north of Gökova. The Acropolis was explored in the year 1937 by the French researcher Louis Robert. Idyma was founded as a Carian city. The name originates from the Carian language. The area, where today's Muğla is situated, is known as the antiquate . The most important city of Caria was Milas. Idyma was situated in the southern Caria. The Carians were the earliest settlers in the area. Whereas the customs and the way of life are known, the language of the Carians, since no documents are found, remained unknown. In 546 BC, the Persian army conquered the area under the command of Harpagos. Under the Persian rule the customs and the religion remained unchanged. Between 484 and 405 BC, the Delian Sea-federation (Delian League) under the leadership of Athens took over the administration. Idyma was affected too. In the tax lists of the years 453-452 BC, of the Delian Sea-federation Idyma is already mentioned. This is the earliest document concerning the city of Idyma. Additionally in these reports a leader is mentioned named PAKTYES, It is considered that the city was governed for a long time by the dynast of Pakytes. The City produced coins. One side was marked with Ι∆ΙΜΙΟΝ (IDIMION), the other side has the head of PAN. It is well known that the cult of the shepherds, the God PAN was of great importance in the region.

14 The Delian Sea federation ended in 405 BC. Idyma separated already around 440 BC, from this federation. The Spartian general Lysandros destroyed the city Cedrea (Sedir Adası) in 405 BC. At the ridge of Gökova and the eastern side of İnişdibi rock tombs date from this time, dated 4th century BC. One of the tombs has two columns. Architectural style and the mason works are remarkable. It could be made for a member of the house of Paktyes. Near Gökova, approximately 300 m above the rock tombs, the Acropolis is situated. Nearby there are a 200 m long site walls of Hellenistic time as well as the buildings, and the remnants of cisterns. On the northwestern side of the Acropolis, the road from Marmaris extends to Muğla. İnişdibi and the mediaeval fortress that was situated in the proximity is a very old settlement area. The old rock tombs show this. It is certainly the fact that the fortress existed from antique times to mediaeval and Byzantine times and then at unknown times it was left. The Byzantine fortress, also mentioned as Genoose fortress (Ceneviz kalesi), would be worth to be restored. From the fortress an underground tunnel leads to the bank of Kadın Azmak. The neighbors of the Idyma were in the east Callipolis (in the proximity of Kızılyaka), whose name remains still as Gelibolu at the gulf of Gökova. Also Cedrea (Sedir Adası) in the gulf of Gökova was an important naval base. In the west CERAMOS (Gereme- Ören), after it the gulf is named. In the north Thera (Yerkesik) is appropriate, KILLANDOS (Yenice village) and Muğla, at its time a very small settlement.

Idyma under the rule of Halikarnassos (Bodrum) Between 387-334 BC, The Persians took again the rule in the area. King MAUSOLOS (377-353 BC) maintained good contacts with the Persians and governed the region like a free king. He changed the capital from Milas to Halikarnassos (Bodrum). Idyma was situated in the east of this kingdom. This epoch ended when Alexander the Great (356-323 BC) of Macedonia with his army penetrated into the area. There were fortresses in Thera (Yerkesik) and Callipolis (Kızılyaka) at that time.

Idyma in Hellenistic Times With Alexander the Great, the Hellenistic times began in Anatolia and the eastern countries. Greek culture and the language spread very rabidly. The area had a difficult time from 334 BC up to 189 BC, when the peace agreement of Apama (Afyon, Dinar) was reached. Different Hellenic kingdoms governed and confused the region at the same time.

Idyma under the rule of In the third century BC, Idyma came under Rhodeian rule and was called Rhodeian Paraea (the opposite side of Rhodes). Idyma freed itself for some time from this rule, however in 200 BC, it was again connected to Rhodes by Nicagoras with Pisi (Pisiköy village), and Killandos (Yenice village), this knowledge comes from an 15 inscription on the island Karpatos (). With the peace agreement of Apama 189 BC, the city of Idyma was connected finally to Rhodes and remained so until the firts century AD. From these times approximately 10 inscriptions point out that the social life in Idyma is very alive and a "Council" (the Council of the United Idyma) was founded. On these inscriptions we find interesting facts. Inscriptions from the Old Port (the Forest Camp Site) and one attached on a wall in İnişdibi from the later Hellenistic times contain the name of the city. This monument was made for a leading person of the city on the part of the citizens working for him. Besides other different names, which belong to the people from different cities, one reads the name of grammatikos (village officer) DEMETRIUS from Idyma, and Apollonius the son of Antipatrus from Idyma. In stone parts taken in Forest Camp Site in Akyaka (dated 2. Century BC) we hear of the goddess LETO and the priest of APHRODITE. It is assumed that there was a temple in Old İskele, and in the environment of today's Forest Office. The whole environment showing distributed columns with grooves and processed stone remainders affirm this opinion. Additionally in the Old İskele, in front of the Restaurant, in the sea there are remnants of the foundation walls referring how old the landing place is. There were found inscriptions that include names of the office holders who served in this area in the Rhodian times. An inscription used for the building of new mosque in Yeni İskele carries the names Athenagoras, Thangilio Kirnis, and Pratophon again in Kozlukuyu's inscription were found mentioning Rodokles from Rhodes.

The Roman Idyma At the end of first century AD, Idyma became a Roman city. Before the year 48 BC, Julius CAESAR (102-44 BC) traveled the area around 48 BC to Rhodes. The Egyptian queen CLEOPATRA (69-30 BC) traveled the Aegean coasts and visited the city of Ephesus in the year 41 BC. Only one inscription dedicated for Roman Emperor VESPASIAN (ruled 69-79 AD) in Roman era is missing unfortunately. Mosaic, was discovered from the Roman time in the excavating in the year 1922, in the ruins of the fortress in İnişdibi. In the third century AD, when Roman Empire was weak inside and destroyed by strong earthquakes as well as devastating plague, the area fell into oblivion. Idyma and the cities in the environment were left. Life in Byzantine times It is not exactly how the area was called in the Byzantine times. On a hill at the south side of today's Camping ground a church with apse was found, built in the name of Saint Kosmas. The adjacent area and the gulf were called after him. From this church stones with crosses, relief and inscription are still to be seen. Additionally two remainders of chapels are at the spring of water systems, and at the creek (Papaz Deresi) that flows into the sea. This place is called "ERENDEDE". At Akyaka the people respected the special feature of Erendede. Rain-prayers were celebrated and wishes were done there. The people cooked Aşure (a soup-like sweet food) and divided it with the present ones.

16 Gökova under Turkish Administration At the end of 13th century, the area came under Turkish administration. Caria became Menteşe (the name of the region during the Turkish times). In these times one called the region in which Akyaka is situated, COVA (Cova Çukuru, Gökova, Gökabad). At first pantheism, after Christianity, with the Turks Islamic faith came into the area. At first Carian language, later Greek, with the Turks, Turkish language became prevailing and exclusive. In the area at first Menteşe Principality (Menteşe Beyliği) was found. The capital of this principality was Milas. In the year 1420, it became part of . Muğla became capital of the province and Ula as sub-province center. The highlight in the Ottoman times was the crossing of Sultan Süleyman the Magnificent (reg.1520-1566) with his army in order to conquer Rhodes. In July 1522 the Ottoman Army came to the region and returned back to Istanbul in 1523. Rhodes was defeated and attached to the Ottoman Empire. Although the occupation of Rhodes brought well fare for the region again, it should take until the recent times around the year 1950, to partly dry out the wetlands and fight malaria. The road Muğla-Marmaris was built around the year 1970 and with coming of tourism to Akyaka, brought new life and economic boom. Mehmet Bildirici Web Sitesi: www.akyaka.org/akyaka/idima/idima_eng.htm (İngilizce’ye çeviri Bahar Suveren tarafından gerçekleşmiştir)

17 VON IDYMA BIS GÖKOVA-AKYAKA Die Geschichte des Ortes und seiner Umbegung Akyaka lieght im Nordwesten der Gökova (Kemre) Bucht, 28 km von Muğla, und 32 km von Marmaris enfernt. Die Verwaltung Akyaka’s lieght in Ula, der Kreishauptstadt. In seinem Norden ragen die mit Waeldern bedeckten Berge bis zu 1000 m hoch auf, an seiner östlichen Seite liegt ein wunderschönes Tal mit einer Ebene, deren Süsswasserquellen den Kadın Azmak (Frauen-Fluss) und than Akçapınar Fluss speisen. Früher war Akyaka nur ein “Vorort”des Dorfes Gökova ein paar am heutigen Hafen gelegene Haeuser, die für die Stadt Muğla den Zuzang zum Meer bildeten. Erst im Jahre 1971 wurde die Selbstverwaltung erteilt und 1992, mit der Ernennung zur Stadt, der erste Bürmermeister gewaehlt und ein Stadtrat gestellt. Um 1970 begann die Entwicklung zu einem regionalen touristischen Zentrum. Im Jahre 1988 wurde die Region zum ersten Naturschutzgebiet der Türkei erklaert. Akyaka ist mit seinen waldbedeckten Bergen, den kristallklaren Flüssen, die wie ein Aquarium wirken, dem Meer, dem Waldcampingplatz, seinen unzaehligen Quellen, seiner Geschichte und seiner traditionellen, viel Holz benutzenden Bauweise ein vielbesuchtes “Touristen Paradies”. Kurzum, Akyakaist ein Ort zum leben. Es ist belegt, dass dieses Gebiet seit 2600 Jahren bewohnt wird. Frühere Besiedlungen sind bislang nicht belegt. DIE KARISCHE STADT IDYMA In dem Gebiet, in dem das heutige Akyaka liegt, wurde die Stadt Idyma gegründet. Die Besiedlung Idymas erstreckte sich vom heutigen Akyaka östlich bis 3 km entfernten Dorf Gökova und den Viertein İnişdibi und Yazılıtaş bis zu dem am Wald gelegenen Hafen. Die Nekropolis (Felsengraeber) und die Akropolis befinden sich auf den Berghaengen im Norden von Gökova. Die Akropolis wurde im Jahre 1937 von dem französischen Forscher Louis Robert ausgegraben. IDYMA wurde als eine karische Stadt gegründet. Auch der Name kommt aus der karischen Sprache. Das Gebiet, in dem das heutige Muğla liegt, is als das antike Karien bekannt. Die wichtigste Stadt Kariens war Milas. Idyma lag im südlichen Karien. Die Karier waren die frühesten bekannten Siedler in diesem Gebiet. Waehrend ihre Sitten und Lebensart bekannt sind, ist die Sprache der Karier , da keine Schriftstücke erhalten sind, unentschlüsselt eblieben. Im 546 v.Chr. besetzte die persische Armee unter den Kommandant Harpagos das Gebiet. Unter Persischer Herrschaft blieben die Sitten und die Religion unveraendert. Zwischen 484-405 v. Chr übernahm der Delische Seebund unter Führung Athens die Verwaltung. Auch Idyma war davon betroffen. In den Steuerlisten der Jahre 453-452 v.Chr. Des Delischen Seebundes wird Idyma erwaehnt. Dies ist die aelteste, die Stadt Idyma betreffende Urkunde. Ausserdem wird in diesen Berichten ein Führer namens PAKTYES erwaehnt. Es gilt als sicher, dass die Stadt laengere Zeit vom Hause Paktyes regiert wurde. Die Stadt praegte auch Münzen. Eine Seite war beschrifted mit I∆IMION (IDIMION) die andere Seite zeigte den Kopf eines jungen Mannes (PAN). Es ist bekannt , dass Kult des Hirtengottes PAN in der Region grosse Bedeutung hatte.

18 Im Jahre 405 v. Chr. endete der Delische Seebund. Idyma schied schon um 440 v. Chr. aus dem Bund aus. Die spartanische Herrschaft begann. Der spartanische General LYSANDROS zerstörte die Stadt CEDREA (Sedir Adası) im 405 v. Chr. Am Bergrücken von Gökova und an der östlichen Seite von İnişdibi befingen sich Felsengraeber aus dieser Epoche, die auf das 4.Jh.v. Chr. datiert werden. Eines der Graeber hat zwei Saeulen. Baustil und Steinmetzarbeiten sind beachtenswert. Es könnte einem Mitglied des Hauses des PAKTYES zuzuschreiben sein. Bei Gökova ca. 300 m über den Felsengraebern, liegt die AKROPOLIS. Bei dieser befindet sich eine 200 m lange Stadtmauer aus hellenistischer Zeit sowie Raeume und Überreste von Zisternen. Auf der Nordwestseite der Akropolis erstreckt sich die Strasse von Marmaris nach Muğla. İNİŞDİBİ und die in der Naehe gelegenen miitelaltererliche Festung ist ein sehr altes Siedlungsgebiet. Die alten Felsengraeber bestaetigen dies. Es steht fest, dass Festung von antiker bis zu mittelalterichher Zeit bestanden hat und dann zu einem unbekannten Zeitpunkt verlassen wurde. Die byzantinische Festung, auch CENEVİZ Festung genannt, waere es wert, restauriert zu werden. Von der Festung führt ein unterirdischer Gang bis zum Ufer den des KADIN AZMAĞI. Die Nachbarn vdn Idyma waren: im osten CALLIPOLIS (in der Naehe von Kızılyaka), desen Name noch als GELİBOLU am Golf von Gökova geblieben ist. Im Golf von Gökova war auf CEDREA (Sedir Adası), ein wichtiger Seestützpunkt. Im Westen CERAMOS (Gereme-ÖREN), nachdem der Golf benannt ist. Im Norden liegt THERA (Yerkesik), KYLANDOS (das Dorf Yenice) und Muğla, eine zu seiner Zeit sehr keine Siedlung.

IDYMA UNTER FÜHRUNG HALIKARNASSOS (BODRUM) Zwischen 387-334 v.Chr. übernahmen die Perser wieder die Führung in dem Gebeit. König MAUSOLOS (377-353 v.Chr) pflegte ein gute Kontakte mit den Persem und regierte wie ein freier König. Er verlegte die Hauptstadt von MYLASSA (Milas) nach HALIKARNASSOS (Bodrum). Idyma lag im Osten dieses Königreiches. Diese Epoche endete, als ALEXANDER Der Grosse mit seiner Armee in das Gebiet eindrang. Es ist bekannt, dass es in dieser Zeit Thera und Callipolis Festungen gegeben hat.

IDYMA IN HELLENISTISCHER ZEIT Mit Alexander dem Grossen firg in Anatolien und Nahosten die Hellenistiche Zeit an. Griechische Kultur und die Sprache verbreitete sich sehr rasch. Das Gebiet von 334 v. Chr. bis auf 189 v. Chr. Friedensabkommen APAMA in unterschiedlichen Zeiten unter verschiedenen Hellenischen Königreich regiert und verwirrte Epoche gelebt.

DAS AN RHODOS GEBUNDENE IDYMA Etwa im 3 Jh.v.Chr. kam Idyma unter Rhodeische Führung und wurde “RHODAIAN PARAEA” (die Gegenüberliegende Seite von Rhodos) genannt. Idyma befreite sich einige Zeit aus dieser Herrschaft, wurde dann aber wieder 200 Jh.v. Chr. durch NICAGORAS aus Rhodos mit PISI (Pisi- Yeşilyurt) und Kylandos (Yenice-Dorf) an Rhodos gebunden. Diese Kenntnis stammt von einer Schrifttafel auf der insel

19 Karpatos. Mit dem Frieden von Apama 189 v.Chr. wurde die Stadt Idyma endgültig an Rhodos gebunden und blieb so bis in das 1. Jh. Aus dieser Epoche weisen ca. 10 Schrifttafeln darauf hin, dass Zeit sehr lebendig war und ein Verwaltungsrat des “VEREINIGTEN IDYMAS” gegründet wurde. Auf diesem Schriften findet man interessante Fakten. Aus dem alten entnommene und spaeter auf einer Gartenmauer in İnişdibi angebrachte Schrifttafeln aus der spaeteren hellenistischen Zeit beinhalten den Namen der Stadt. Diese Schrifttafel wurde für eine Führungsperson der Stadt seitensder für ihn arbeitenden Bürger verfasst. Neben verschieden anderen Namen, die Menschen aus verschiedenen Staedten zukommen, liest man die Namen des Schhreibers DEMETRIUS (grammatikos) aus Idyma und des APOLLONIUS, Sohn des Antipatrus aus Idyma. An gleicher Stelle entnommen und an eine Hauswand in Akyaka angebrachte Schriften (Datiert auf das 2 Jh.v. Chr.) liest man von der Göttin LETO und den Priesterinnen der APHRODITE. Es ist anzunehmen, dass es im alten Hafen und in der Umbegung des heutigen Forstamtes einen Tempel gab. Über die ganze Umgebung verteilte Saeulen mit Rillen und verarbeitete Steinreste bekraeftigen diese Ansicht. Ausserdem befinden sich im alten Hafen, vor dem dortigen Lokal im Meeresboden Überreste von Grundmauern die darauf hinweisen, wie alt der Anlegeplatz ist. Auf gefundenen Schrifttafeln liest man Namen von Amtsinhabern aus der rhodeischen Regierungszeit, die in diesem Gebiet als Beamte gedient haben. Thanglio Kirnis, Pratophon, beim Bau der neuen Moschee wurde ein Stein verwendet, der den Namen ATHENAGORAS’ traegt, wieder in Gökova gefundene Schriften erwaehnen Rodokles aus Rhodos.

DAS RÖMISCHE IDYMA Zum Ende des ersten Jahrhunderts wurde Idyma eine Römische Stadt. Im Jahre 48 v.Chr. bereiste Julius CAESAR das Gebiet um Rhodos. Die aegyptische Königin Cleopatra bereiste die Küste und besuchte die Stadt Ephesus im Jahre 41 v. Chr. Die Stadt Idyma bewahrte auch in römischer Zeit ihre Bedeutung und Ansehen. Die einzige Schrifttafel aus römischer Zeit, geschrieben zur Ehre Imperator VESPASIANUS’s (69-79), ist leider nicht mehr vorhanden. Im Jahre 1922 wurden Mosaiken aus römischer Zeit in der Festungsruinige in İnişdibi bei Ausgrabungen gefunden. In der Mitte 3. Jh., als das römische imperum von innen geschwaecht wurde und starke Erdbeben sowie eine verheerende Pest die Lebensgrunlagen zerstörte, fiel das Gebiet in Vergessenheit. Idyma und die Staedte in der Umgebung wurde verlassen und verfielen. Gepflasterte Strassen, deren Reste noch in der Ebene zu sehen sind, intakte Zisternen und kanaele wurden ihrem Schicksal überlassen. In der Zeit de imperators Diokletian (285-304) wurde Karien zur Provinz.

DAS LEBEN IN DER GEBİET IN BYZANTINISCHEN ZEİTEPOCHE Wie das Gebiet in byzantinischer Zeit genannt wurde, ist nicht genau bekannt. Im heutigen Campingplatz auf einem Hügel wurde ein Kirche mit Apsis an der Südseite gefungen, im Namen des Heiligen Kosmas erbaut. Das angrenzende Gebiet wurde

20 nach ihm benannt. Von dieser Kirche sind mit Steine mit Kreuz und Relief und eine Inschrift erhalten. Ausserdem befinden sich an der Quelle des Flusses und an der Mündung , wo der Fluss ins Meer fliesst, zwei Reste von Kapellen. Eine befindet sich in der Naehe des Meeres und ist noch immer für Wünsche und Gebete benuntz. Man nennt diese Stelle(n) Erendede. In Akyaka respektierten die Menschen die Besonderheit der Erendede und dort wurden auch Regengebete und Wünsche vorgetragen. Man kochte AŞURE (eine suppenartige Süsspeise) und teilte sie mit den Anwesenden und liesst auch dem Göttern von dem Gericht, meist in einer zurückgelassenen Schale.

GÖKOVA UNTER TÜRKISCHER FÜHRUNG Ende des 13. Jh. Geriet das Gebiet unter türkische Führung. Karien wurde das Gebiet der Menteşe (Name einer reichen und vornehmen Sippe der damaligen Zeit). In dieser Zeit nannte man das Gebiet Cova Graben, Gökabad und Gökova. Mit den Türken kam in das Gebiet der Paganismus (Glaube an mehrere Götter), das Christentum , dann der Islamische Glaube. Nach der karischen Sprache und dem Griechischen wurde die türkische Sprache vorherrschend und dann ausschliesslich. Das Gebiet wurde an das Menteşe Fürstentum, dessen Hauptstadt Milas war, gebungen. Im Jahre 1420 wurde es Teil des Osmanischen Reiches. Muğla wurde Provinz- Hauptstadt und Ula Verwaltungszentrum. Das wichtigste Ereignis in der Osmanischen Zeit war die Durchquerung des Gebietes durch SÜLEYMAN den Praechtigen der sein Heer für die Belagerung Rhodos’ gesammelt hatte. Im Juli des Jahres 1522 kam die Armee und 1523 kehrte sie zurück. Rhodos wurde besetzt und dem Osmanischen Reich angeschlossen . Obwohl die Besetzung Rhodos’ einen Aufschwung für die Provinz brachte, sollte es bis in die jüngste Zeit dauern, bis man die Sümpfe teilweise trockenlegen und die Malaria unter Kontrolle bringen konnte (1940-1950). Die Strasse Muğla-Marmaris wurde 1970 gebaut, und mit ihr kam der Tourismus nach Akyaka und brachte neues Leben und einen wirtschaftlichen Aufschwung. (Türkçe örneğinden yapılan bu Almanca çeviri Sayın Thomas Schmitz tarafından yapılmıştır.) Web Site: www.akyaka.org/akyaka/idima/Idyma_gr.htm

21

D‘Idyma à Gökova - Akyaka

İDYMA VILLE DE CARIE

Une ville nommée İdyma fut fondée dans la région ou se trouve le bourg Akyaka. Cette cité s’étendait a l’est de l’actuel Akyaka en direction de Gökova (a 3km) et sur les quartiers d’İnişdibi et Yazılıtaş vers le port voisin de la forêt. Les tombes rupestres antiques démontrent qu’İnişdibi et la forteresse médiévale toute proche font partie de très anciens lieux d’habitation. Il est prouvé que la citadelle a été occupée depuis l’antiquité jusqu’a la période médiévale. Elle a été abandonnée a une date inconnue. La forteresse byzantine, dénommée également forteresse génoise, a été bien restaurée. Il existe un passage souterrain qui en descend jusqu’a la rive sud du “Kadın Azmağı”. La Nécropole (tombes rupestres) et l’Acropole s’étendent sur les flancs montagneux de Gökova

İdyma est une fondation essentiellement carienne. Son appellation provient du dialecte de Carie. Dans l’antiquité la Carie occupait l’emplacement de la province actuelle de Muğla. İdyma était située a la pointe sud de la Carie. Les Cariens sont considérés comme le peuple le plus ancien de la région. Bien que leur culture et leurs traditions soient connues aucune inscription en langue carienne n’a été retrouvée et jusqu’a ce jour elle n’a pas été déchiffrée.

Notre région fut envahie par les armées perses (actuel Iran) sous le commandement d’Harpagos en 546 av. J.C. Cette domination perse provoqua des bouleversements dans la vie religieuse et les coutumes de la région.

L’hégémonie perse fut repoussée durant les années 484-405 av. J.C. et la région passa sous administration de la “Ligue Maritime de Délos” créée par Athènes. İdyma en fit partie. Son nom apparaît sur les listes des cités affiliées durant les années 453 et 452 av. J.C. Ce sont les plus anciens documents concernant la cité. On y remarque en particulier le nom de Paktyes l’un des administrateurs dont la lignée exerça cette fonction durant un temps.

La cité frappa sa propre monnaie. Sur une face est inscrit un nom: Iaimion (Idymion) sur l’autre est gravée la tête d’un jeune homme (Pan). Le culte dédié a Pan, dieu des bergers, était très répandu dans la région.

La “Ligue Maritime de Délos” prit fin en 405 av. J.C. İdyma s’en était séparée en 440 av. J.C. A partir de cette date la ville de Sparte imposa son autorité. En 405 av. J.C. l’Amiral de Sparte Lysandros s’empara de la ville de Cedrea (île de Sedir).

İDYMA SOUS L’AUTORITÉ D’HALICARNASSE (BODRUM)

Dans les années 387-334 av. J.C. les Perses rétablirent leur suprématie dans la région. Le roi Mausole d’Halicarnasse (377-353 av. J.C.) entretenait de bonnes relations avec les Perses et gouvernait en toute indépendance. Il transféra la capitale de la Carie de Milas a Halicarnasse (Bodrum). İdyma était située dans la partie orientale de ce royaume.

Cette période prit fin lorsque l’armée d’Alexandre le Grand envahit notre région en 334 av. J.C. A cette époque des forteresses se dressaient a Thera et Callipolis.

22

İDYMA A LA PÉRIODE HELLÉNISTIQUE

L’époque hellénistique débuta avec l’arrivée d’Alexandre le Grand en Anatolie et au Proche- Orient. La culture et la langue grecques s’y répandirent rapidement. De 334 a 189 av. J.C. date du traité d’Apamée, diverses royautés hellénistiques éphémères furent a l’origine d’une période d’anarchie dans la région.

İDYMA SOUS LA DÉPENDANCE DE RHODES

İdyma passa sous l’administration de Rhodes au 3eme siècle av. J.C. a une date imprécise. Elle reçut le nom de Rhodeion Peraea (située en face de Rhodes) . İdyma se libéra d’elle- même du joug de Rhodes mais elle y fut de nouveau rattachée en 200 av. J.C. par Nicagoras de Rhodes en même temps que Pisi (village de Pisi) et Killandos (village de Yenice) comme l’indique une inscription gravée sur une stèle située sur l’île de Karpatos. A la suite de la paix d’Apamée en 189 av. J.C. la cité d’İdyma échut de nouveau a Rhodes et demeura sous son autorité jusqu’au 1er siècle ap. J.C.

Une alliance administrative dénommée “Union des Habitants d’İdyma” fut créée et cette période connut une grande vitalité, comme l’atteste la dizaine d’inscriptions datant de cette époque.

İDYMA CITÉ ROMAIN

İdyma devint une cité romaine a la fin du 1er siècle ap. J.C. En 48 av. J.C. l’illustre homme d’état, Jules César, traversa la région pour se rendre a Rhodes. La reine d’Égypte, Cléopâtre, accosta notre rivage pour aller visiter Éphèse. La cité sut préserver son éclat et son prestige durant la période romaine. La seule preuve écrite connue au sujet de cette période était une inscription, aujourd’hui disparue, gravée en l’honneur de l’empereur Vespasien (69-79). Des mosaïques de la période romaine furent découvertes lors des fouilles entreprises en 1922 dans la forteresse d’İnişdibi.

Au milieu du 3eme siècle de notre ère la décadence interne de l’empire romain, les séismes dévastateurs et une épidémie de peste qui sévit très longtemps plongèrent la région dans les ténèbres. İdyma et les villes voisines furent abandonnées et disparurent.

Les excellentes routes pavées construites en plaine, les citernes qui les jalonnaient, les canalisations apportant les eaux de la rivière Papazlık a Akyaka furent laissées a l’abandon. La Carie devint une province romaine sous le règne de Dioclétien (284-305).

LA VİE LOCALE A L’ÉPOQUE BYZANTİNE

On ignore le nom donné a la région a l’époque byzantine. Une église aux murs en abside dans sa partie sud avait été édifiée sur la colline située dans l’actuel camp forestier. Elle était dédiée a Saint Cosme et l’endroit a pris son nom. Les pierres sculptées et ornées de croix ainsi qu’une inscription provenant de cette église sont conservées dans l’enceinte du camp forestier. D’autre part les vestiges de deux chapelles subsistent encore a la source de la rivière Papazlık et près du bord de mer.

23

Un emplacement voisin du littoral est appelé Eren Dede. Akyaka lui porte une grande dévotion. A Eren Dede on y fait des prières pour attirer la pluie, on y fait des voeux et on y fait cuire le “Aşure” (mets sucré traditionnel composé de céréales et de fruits secs).

GÖKOVA SOUS ADMINISTRATION TURQUE

La région fut rattachée pendant un temps au fief de Menteşe dont la capitale était Milas. Elle fut intégrée a l’Empire Ottoman en 1420. Muğla en devint la capitale et Ula le centre administratif. L’événement le plus marquant survenu dans notre région a la période ottomane fut le passage de l’armée de terre du Sultan Soliman le Législateur lors de la conquête de Rhodes. L’armée arriva au mois de juillet 1522 et repartit en janvier 1523. Rhodes fut annexée aux territoires ottomans. Le rattachement de Rhodes apporta du dynamisme a la région mais il fallut attendre l’année 1970 pour que Gökova retrouve son ancienne vitalité.

Mehmet Bildirici

(Sayın Merve Michele Barel tarafından Fransızca’ya çevrilmiştir.)

2008

24 İDİMALILAR BİRLİĞİ Mehmet BİLDİRİCİ Bugün Gökova Akyaka'nın içinde bulunduğu tarihi çevrenin, ilk çağlarda İDİMA isimli kentin yerleşim yeri olduğu bilinmektedir. İdima kenti, zaman içinde Gökova, Yazılıtaş, Haşimbahçe, İnişdibi, Akyaka, Eski İskele, Hayıtlı gibi yerleşim yerlerini içine almakta idi. M.S 1. Yüzyılda Roma İmparatoru Vespasianus adına dikilmiş, Eski İskele bulunmuş ancak bugün kayıp olan bir yazıtta "İDİMALILAR BİRLİĞİ" "KOINON TO IDIMION" adlı bir birlikten söz edilmektedir. (Yazıt 607) Bu yazımızda yazıtlardan gelen bilgilere göre bu birliği incelemeğe çalışacağız. Gerçekten tarihi İDİMA kenti, bölgenin coğrafyasına bağlı olarak, çeşitli mahallelerden oluşmaktadır. Bunlar arasında idari ve ekonomik düzeni sağlayan, ihracat ve ithalat işlerini düzenleyen bir birlik olduğu anlaşılmaktadır. Bu birlik yönetim organlarını nasıl seçiyor, seçim nasıl oluyor. Şimdilik bir şey söylemek mümkün değil. Ancak bu birliğin kentin mahallelerini, kalelerini, Eski İskele'de bulunan limanını, ticari mallarının giriş çıkışlarını düzenlediği düşünülebilir. Gerçekten M.Ö. 2. yüzyıldan, M.S 1. Yüzyıl sonuna kadar bu yörede yoğun bir ticari yaşam olduğu, pek çok yabancının bugün olduğu gibi burada bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemde yöre, M.Ö. 2. Ve 1. yüzyılda Rodos tarafından Rodos Karşıyakası (Rhodian Parea) olarak yönetilmiş, daha sonra Roma İmparatorluğu'na katılmıştır. Daha sonra, M.S. 3. yüzyıldan, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar malarya (sıtma) hastalığı sebebi ile insanlar bu güzel coğrafyaya yerleşememişlerdir. Yada çok az nüfus yaşama cesaretini göstermiştir. Malarya hastalığının başlıca sebebi ise, birikinti sularda yaşayan sivrisineklerdir. Nasıl oluyor da ilk çağda, insanlar burada ileri bir yaşam ve ticaret sergilemişlerdir. Sivrisinek o çağlarda yok mu idi? Yada o çağlarda insanlar drenaj kanalları ile bu durgun suları kurutmuşlar mıdır?. Roma döneminde drenaj projelerinin uygulandığı bilinmektedir. Ancak burada bu konuda kalıntılar bugüne gelememiştir, gene de durum ciddi bir araştırma konusudur. Bu dönemde Eski İskele de bir Leto ve Afrodit tapınaklarının olduğu konusunda yazıtlardan bilgiler gelmektedir. Bunların rahipler tarafından yönetildiği kabul edilebilir. (Yazıt 608+609) Yazıtlarda yer isimleri de geçmektedir. Pedion, Lossesus … gibi. Bu yerleşim yerlerinin bugünkü yeri tespit edilememekte ancak İdima civarında olduğu kabul edilmektedir. (Yazıt 609) Çevrede yaşayanlar ise İdimalı'lar, Rodoslu yöneticiler, bazı kimlikleri belirtilmeyen halklar ve ticari ve iş icabı burada yaşayan çevreden gelen yabancılardır. Kimliği bilinmeyen halklarla ilgili Koteitis, Patereus, isimleri yazıtlarda geçmektedir. İsimlerden İdimalılar ve Rodoslular da ayırt edilebilmektedir. (Yazıt 608) Akyaka için çok değerli olarak kabul ettiğim İnişdibi'de bir duvarda bulunan yazıttan çok ilginç bilgiler gelmektedir. Bu taşın yarın bir inşaat sebebiyle kaybolmasından endişe ediyorum. Yetkililerin bu taşı oradan alıp koruma altına almasını burada belirtiyorum. (Yazıt 603) Bu taşta İdima ismi yanında İdimalıların da ismi geçmektedir.

25 İdimalı Grammatikos (katip) Demetrios İdimalı Antipatros oğlu Apollonios Görüldüğü gibi İdimalılar memleketleri ve baba adları ile birlikte belirtilmektedir. Burada yaşayan yabancıların ise sadece memleketi ve isimleri zikredilmektedir. Halikarnassoslu Ekatios (Bodrum) Mindoslu Nikias (Bodrum) Kallipolisli Hekaton oğlu Dionisos (Kızılkaya, yakın olduğu için baba adı belirtilmekte) Laodikalı Lisimakos (Denizli de kent, aynı isimde Konya Sarayönü'nde de kent var) Bizanslı Papias (İstanbul) Aynen bugünkü gibi dışarıdan gelen yabancılar bulunmaktadır. Bence en ilginci ve en uzak yerden geleni Papias, uzak bir coğrafyadan İstanbul'dan buraya gelmiş.… Yeni İskele camii duvarında görülmüş ve bugün görünmeyen bir taşta yönetici olan Rodoslu Athanegoras ismi geçmektedir. (Yazıt 604. Yazılıtaş mahallesinde Rodoslu Rodokles'in mezar taşı görülmüştür. (Yazıt 611) Kozlukuyu'da bulunan bir yazıtta da strategos görevini yürüten Rodoslu Pratophon'dan söz edilmektedir. (Yazıt 602). Gene bugün Orman Kampı içinde bulunan bir yazıtta ise epistatis (?) görevini üstlenen Targilio Kırnis ismi geçmektedir. Eski İskele'de bugün kayıp olan yazıtta Sedir Adalı Panito'nun mezar taşı görülmüştür. (Yazıt 612). Bu bilgiler, Paris'te yaşayan ve kendisi ile mektuplaştığım Sayın GUY MEYER tarafından 1996 yılında tarafıma gönderilen ve yörenin tüm yazıtlarını özetleyen Almanca "INSCHRIFTEN GRIECHISHER STAEDTE AUS KLEIN ASIEN" 1991 Band 38, içinde Wolfgang Blümel'in sayfa 145-155 makalesinden alınmıştır. Yazıt numaraları burada verilen numaralardır. Sayın Guy Meyer'den aldığım son mektupta, Rodos ve Karya Bölgesi yazıtları konusunda Prof. A. Bresson'un çalıştığını öğrenmiş bulunuyorum. Belki onun araştırmalarından da yeni bilgilere ulaşırız. Mehmet Bildirici Web Site: www.akyaka.org/akyaka/idima_biligi.htm

26 BİR ZAMANLAR GÖKOVA KÖRFEZİNE İSMİ VERİLEN AZİZ KOSMA Mehmet BİLDİRİCİ Gökova Akyaka'da bulunan Orman kampında gençlerin denize atladığı tramplenin yanında, tepeye çıkan bir merdiven vardır. Buradan çıkışta tepede şahane manzaralı geniş bir düzlük yer almaktadır. Burası çam ağaçları ile kaplı güzel bir piknik alanıdır. Bu düzlüğün doğu ucu incelendiğinde, ikisi küçük ortada büyük bir yuvarlağın yer aldığı, üç apsisli bir kilisenin temelleri görülür. Araştırmacı George Bean'ın Carian Coast III adlı yayınında, burada Hagia (Aya) Kosma isimli bir aziz adına yapılmış bir kilisenin bulunduğu belirtilir. Kilise için verilen ebatlar ise 18 m x 27 m dir. Oldukça büyük bir yapı olmalıdır. Doğuda kilisenin bir küçük ve bir büyük apsisin istinat duvarları aynen durmaktadır. Duvarlar kaba ve harçlı örme olup aralarında tuğla parçaları yer almaktadır. Erken Bizans dönemi yapısı olmalıdır. İki apsis arasında tuğla duvarların ilk sıraları halen yerindedir. Tuğlalar ana 26 cm x 26 cm, kuzusu ise 13 cm x 26 cm olup, yükseklikleri 5 cm dir. Orman kampı içinde bu yapı ile ilgili işlemeli ve haç bulunan taşlar görülmektedir. Erken Bizans döneminde yaşayan ve bir ara Körfeze ismi verilen ve adına kilise yapılan bu aziz kimdir?. Bu konuda hiç bilgi bulunmamakta idi. 05.06.2001 tarihinde Dünya Çevre Günü’nde "Gökova Akyakayı Sevenler Derneği" başkanı Sayın Heike Tholz Schmitz tarafından kuş gözleme gezisi düzenlendi. On kişinin katıldığı, benimde bulunduğum grup içinde Kimya Mühendisliği konusunda Proje üreten, Müşavir Firma sahibi Michael Hyland de bulunuyordu. Aslen İrlandalı olan ve Almanya'da yaşayan Hyland tarihe de çok meraklı idi. Kuş gözleme etkinliğinin ardından grup olarak tüm tarihi kalıntıları ve kaya mezarları birlikte inceledik. Bu kilise incelendiğinde Aya Kosma hakkında bilgi sahibi olmadığımızı belirttim. Aynı yıl içinde genç yaşta hayatını kaybeden Michael Hyland (1946-2001) internet ile bu aziz hakkında aşağıdaki bilgileri gönderdi. "Aslında Aziz Kosma ve Aziz Damian hakkında bilinen fazla bir şey yoktur. Üçüncü yüzyıl sonunda Suriye'de Cyr kentinde pagan Roma İmparatoru Diocletian döneminde Hıristiyan inancı taşıdığı için şehit edildiği bilinmektedir. Geleneksel bilgiler kendilerinin hekimlik yaptıkları ve bu hizmetleri para karşılığı yapmadıklarını belirtmektedir. Kendilerinin şehit edilmesi üzerine kültlerinin doğu ve batıya hızla yayıldığı görülmektedir. İlk kilise İstanbul'da yapılmış ve hacıların barınağı ve tedavilerinin yapıldığı bir merkez olmuştur. Evangelist Luke ile birlikte özellikle kısır kadınların koruyucusu ve doktorların patron azizi olmuşlardır. Bununla beraber başka bir geleneğe göre 3. Yüzyıl içinde Kilikya'da (Adana ve çevresi) denize atılarak şehit edilmiştir. Akyaka'da deniz kenarına yapılan bu kilise bu olayı canlandırmak için yapılmış olmalıdır. Almanya'da Aziz Kosma ve Aziz Damian hekimliğin patron azizleri olup, adlarına yapılmış kiliselerin tarihi 7. ve 6. yüzyıla kadar gitmektedir. Bu değerli bilgilerden Aziz Kosma adına yapılmış bu kilisenin erken Bizans döneminde önemli bir dini merkez olduğu ve özellikle çocuğu olmayan kadınların ziyaret ettiği bir mekan olduğu düşünülebilir. Web Site: www.akyaka.org/akyaka/aziz_kozma.htm 27 TARİHİ COĞRAFYA (HISTORICAL GEOGRAPHY) Bu bölümde çevrenin tarihi coğrafyası incelenecektir. Önce bugünkü harita ve üzerinde önemli yerler gösterilecektir.

1/25000 olarak İngilizce hazırlanmış haritanın ilk bölümü,

28

1/25000 ölçekli haritanın ikinci bölümü

29

1/25000 ölçekli Türkçe olarak hazırlanmış haritanın ilk bölümü

30

1/25000 olarak hazırlanmış haritanın ikinci bölümü

31

L.Robert tarafından 1934 yılında hazırlanmış tarihi yerleri gösterir harita (Burada Callipolis kenti isim benzerliğinden Gelibolu köyünde gösterilmiştir) (Planche XXX)

32

Gerge Bean haritası (Carian Coasts III)

33 PİRİ REİS HARİTASI Piri Reis tarafından yazılan Kitabı Bahriye’nin 2. cilt 213. sayfasında yöreye ait aşağıdaki bilgiler yer almaktadır. Tercüman gazetesi tarafından bastırılan kitabı yayına Yavuz Senemoğlu hazırlamıştır. Kitabın ön sözünü Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk hazırlamıştır. (Bu belgeler Aydın Turunç tarafından sağlanmıştır. 20.08.2004)

GÖKOVA KÖRFEZİNİ ANLATIR …Gündoğu istikametine gidersek Akbük limanına geliriz. Limandan Gereme körfezi nihayetine kadar on mildir. Gereme körfezinin sonunda Gökova suyu (orijinalinde Cova olmalıdır) suyu vardır. Bunun yanında Kemerazmağı denen (Akçapınar azmağı, üzerinde kemer köprü vardır) denen bir akarsu daha vardır. Bu sulara sandal girer ama içmeye elverişli değildir. Bu sahilden Bodrum sahiline kadar uzaklık 90 mildir. Bu sahil şeridi üzerinde suların hiç biri içilmez. Cova suyunun önleri ak kumlu, sığlık fakat iyi demir yerleridir. Yalnız yazın inbat rüzgarlarına açıktır. Sert rüzgarlar olur. Böyle inbatlı zamanda yatmak gerekirse, körfezin sonundaki yıldız cihetinde olan Cova (Gökova) suyunu geçip, kıble tarafından lodos üzerine giderek Gökova suyunun 5 mil lodos tarafında bir adaya gidilir. Buraya Gelibolucuk derler. İyi bir yatak yeridir. Fakat kadırgadan büyük gemiler giremez. Ancak Anadolu sahili ile ada arasında yatılır. Yine lodos tarafında 3 mil açıkta bir ada daha vardır. ORAN adası denir (SEDİR Adası), Adanın üzeri bina kalıntıları ile doludur. Eskiden burası büyük bir şehir imiş, şimdi binaları (kalıntıları) durmaktadır. Bunun önü tabii bir limandır. Büyük gemiler girebilir. Buraya Anadolu kıyısından ve lodos yönünden girmelidir. Çünkü buralar derindir. Yıldız tarafında iki ada daha vardır ama araları sığ ve dardır. Bu adanın gün batısı tarafında yarım mil açıklıkta taşlık vardır. Dikkat edilmesi gerekir. Adanın lodos tarafında Söğüt Bükü limanı vardır…….

34

35

Piri Reis’in dünya haritası

36 COĞRAFYA BÖLÜMÜ

Google’da bulunan Akyaka’nın havadan fotoğrafı

Çam ormanlarından bir görünüş

37

Gökova Körfezi’nin havadan fotoğrafı

Akyaka’da Eski İskele Mevkii

38

Gökova Körfezinin 1/100 000 haritasının ilk bölümü

39

Gökova’nın 1/100 000 haritasının ikinci bölümü

40 ÖZEL KORUMA BÖLGESİ Gökova bölgesi 05.07.1988 tarihinde Türkiye’de ilk defa “Özel Koruma Bölgesi” olarak ilan edilmiştir. Karar 19863 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Sınırları Kendigelen mevki (1) (Akyaka-Bodrum sahilinde Ören’in doğusunda)- en doğu noktası Yazılıtaş mahallesi (3,4) (en doğudaki noktası) Kilimsilken tepesi (7)- Yelken Çamı (8)- İnbükü (9)- Boynuzcuk Tepesi (12) Koruma bölgesi yakın çevrede Akyaka- Kozlukuyu- Akçapınar- Gelibolu bulunmaktadır.

41

GÖKOVA ÖZEL KORUMA BÖLGESİ Gökova’nın tarihi değerlerini ve doğal güzelliklerinin korunması için Bakanlar Kurulunca 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9. maddesine dayanarak özel Koruma Bölgesi ilan edilmiştir. Bununla yapılmak istenenler şunlardır. Uluslararası koruma sözleşmeleri ve çevre konusu dikkate alınarak koruma kurulu esaslarını belirlemek, mevcut imar planlarını yapmak. Alt yapı projeleri ve tesislerini yapmak, yaptırmak. Bölgenin çevre değerlerinin korumak, toplumda çevre bilincini geliştirmek.

Orman kampından getirilen tarihi kalıntılar Akyaka Belediyesi önünde Orman kampı içinde 3 parça olan yivli kolon burada birleştirilmiş

42 AKYAKA KADIN AZMAK Akyaka’da Kadın Azmağı en büyük doğal zenginliğidir. Su altı bitkileri ve canlıları ile tam bir akvaryum görünümündedir. “ATLAS DERGİSİ OCAK 2008” sayısında Ali Ethem Keskin’in su altı fotoğrafları ile Kadın Azmağı’nın tüm güzellikleri gözler önüne serilmektedir. Buradan bir özet aşağıdadır. “Birbirine yakın yüzlerce tatlı su kaynağından oluşan Kadın Azmak’ı bir ana kolun yanı sıra Gökova sazlığına uzanan bir çok yan kola sahip bulunmaktadır. Yan kolların bazılarında saz dokusunun oluşturduğu tüneller bulunuyor. Bu tünellerin bir kısmı çıkmaz bir sokak gibi, böyle geçitsiz bir koldan akıntıya doğru yüzmek çok zor. Yan kolları keşfetmek için tersten gitmek uygun. Uzunluğu yaklaşık 2,5 km, Atlas ekibi yaklaşık 1997-2007 arasında dalış yapmıştır. Azmak’ın en geniş olduğu bölgede derinlik 6 m yi buluyor. İlk dalış 1995 yılında Zafer Kızılkaya tarafından yapılmıştır. İlk Dalış Halil’in yerinden başlamıştır, derinlik 1 m, genişlik 9 m. Boyları 30-40 cm olan tatlı su kaplumbağaları (Emy orbicularis), kefaller , levrek, su samurları (lutra- lutra) yaşıyordu. Kadın Azmak’ın dip yapısı bir kale burcunu andırıyor. Derenin boyuna kesiti incelendiğinde derinleşen, sığlaşan bir yapı göze çarpıyor. Sığ bölgelerde akıntı hızlanıyor. Derin yerler adeta bir su havuzu gibi. Güney taraflarda (sazlık) dikine dev kovuklar oluşturuyor. Dalış ekibinde Doruk Dündar, Aykut Adal, Haluk Işıksal gibi tecrübeli dalgıçlar özellikle yan kolların keşfinde mağara dalgıcı Haluk Ülkenli bulunmuştur.

Kadın Azmak’ı su altı görünüşü

43

44 COĞRAFYA SÖZLÜĞÜ Akçapınar : Muğla-Marmaris yolunda köy Akbük : Akyaka- Ören arasında mevki AKYAKA : Beldemiz Araplar çayı : Bugün ovada Gökova deresi Aya Kosma : Orman kampı içinde adına kilise yapılmış Hıristiyan azizi Azmak : Denize akan derelere verilen isim COVA : (Djova, Giova, Geova) bölgenin eski adı Çetibeli : Marmaris yolunda yerleşim yeri Çınar : Ören yolunda plaj yeri Çıtlık : Fethiye yolunda yerleşim yeri Elmalı : Kızılyaka yakınıda köy (antik Kallipolis kentinin yeri) Eski İskele : Orman kampı içindeki antik iskele, tapu kayıtlarında mevkii ismi Erendede : Akyaka içinde sınanmış yer, yatır Ferek : Marmaris yolunda Gökçe köyü Gelibolu : Gökova körfezinde köy, antik Kallipolis isminden geliyor. Gereme : Ören'in eski ismi, Keramos antik kentinden GÖKOVA : Bölgenin genel ismi GÖKOVA Körfezi : Körfezin ismi GÖKOVA : Gökova köyü (beldesi), Kozlukuyu Haşimbahçe : Fethiye yolu üzerinde eski yerleşim yeri, mahalle, Hayıtlı : Ören yolunda mevkii, İDİMA : Yörede antik kent İdimos : Kadın azmağı antik ismi İnişdibi : Mahalle Kabız : Kanyon, uçurum, yöresel verilen isim Kavak : yörede çınara verilen isim Kallipolis : Kızılyaka Elmalı'da antik kent Keramos : Gereme, Ören, körfezde antik kent ( Grekçe toprak anlamında) Kerme Körfezi : Gökova körfezi, Ceramic Gulf (İng), Golfe Ceramique (Fr) Killandos : Yenice Okkataş'ta olduğu sanılan antik kent Kozlukuyu : Gökova beldesi’ne halk tarafından verilen isim Kadın Azmağı : Akyaka içende denize akan azmak Muğla : il merkezi (Helenistik dönemdeki kitabede Mogola) Papazlık deresi : Akyaka içinden geçen dere Sedir Adası : Antik ada kent, Cedreia

45 Şirince : Akçapınar doğusunda mahalle Tavas :Denizli ilçesi (eski Tabae, Yarangüme) Taşkesiği : Fethiye koyunda köy Turnalı : Ören yolunda mahalle Ula : ilçe merkezi Yazılıtaş : Gökova beldesi mahalle Yenice : köy (antik kalıntılar var) Yerkesik : belde, (antik ismi Thera)

Gökova’da Yat Limanı (Svetlana İnaç- 2002, Akyaka)

46

Akyaka da eşsiz güzellikteki sahiller

47

Akyaka’da halk plajı (üstte), Yat limanında gemiler altta) Doğal güzellikleri ile Çınar plajı (Bildirici arşivi,1985)

48 BOTANİK SÖZLÜK Yörede bilinen Fiona ve yerel isimleri (Paul Benedict’in Ula isimli kitabından) Baldıran, Ballıbahar, Bencik, Çıntar, Devetabanı, Ebegümeci Gabcık, Gazyak, Günlügöbek, Güşürek, İnelik Karagöz, Kedikulağı, Kekik (thyme), Kiskis, Kışyak, Köremen, Kuzugöbeği, Kuzukulağı (Rumez acetoselle) (Sheeps sorel) Labada, Mantar Sarıot, Semizotu (Portulaca oleracea- Purslane), sirken

BİR METEOROLOJİK OLAY 2004 yılı Ağustos ayının ikinci yarısına girilmişti. Arka balkonda oturuyordum. Önümüzde Akyaka’yı kale gibi kuşatan Sakar tepesi ve üzerindeki ormanlar net olarak görülüyordu. Gökyüzü tamamen açıktı. Çok kısa bir sürede Sakar dağının eteklerinden dağın içinden bulutlar çıkmaya başladı, diğer yerlerden gelen bulutlarla birleşti ve hava bulutlandı.

49

Akyaka yat Limanı

Kadın Azmağı üzerinde Ahşap Köprü (Bugün mevcut değil)

50 AKYAKA ve YAKIN ÇEVRESİNDE YAZITLAR (INSCRIPTIONS)

Akyaka'nın içinde bulunduğu Karia bölgesinde üç dil konuşulmuş ve üç yazı dili olmuştur. Bunlardan ilki bölgenin ilk yerel halkı Karia'lıların konuştuğu ve yazdığı Karia dilidir. Ancak Karia dilinden gelen yazıt ve belgeler yok denecek kadar az olduğu için bu dil çözülememektedir. Son kazılarda sadece Kaunos'da bu dilde yazıt bulunduğu belirtilmektedir. İkincisi Karia dilinden yazıtlara Mısır'da rastlanıldığı bilinmektedir. İkinci kullanılan dil Grekçe'dir. Yöremizde M.Ö. 4. yüzyıldan yörenin 13. yüzyıl sonlarında Türkler tarafından fetih edilmesine kadar resmi ve yazışma dili Grekçe'dir. Bu yüzyıldan cumhuriyetin kurulmasına kadar bu dil etnik gruplar (Rumlar) tarafından kullanılmıştır. Yöremizde bulunan yazıtların büyük çoğunluğu Helenistik döneme aittir. Bu sürede yöremiz Rodos Karşıyakası (Parea) olarak yönetilmiştir. Yöremizde görülen yazıtların büyük çoğunluğu Rodos Yönetimi dönemine aittir. Roma İmparatorluğunun dili olan Latince dilinde yazıt görülmemektedir. 13. yüzyıldan itibaren Menteşe ve Osmanlı dönemlerinde Arap harfleri ile yazılan Türkçe, resmi dil ve yazısıdır. Ancak Milas, Muğla, Ula, Marmaris'te tarihi anıtlar üzerinde kitabe şeklinde olmasına rağmen yöremizde sarnıçlar üzerinde birkaç kitabe hariç bu dönemlerden belge görülmemektedir. Yöremizdeki yazıtlar 1885 yılından itibaren tespit edilip okunmaya başlamıştır. Bu konuda epigrafik çalışmalar yapanlar Cousin-Diehl, L. Robert ve George Bean'dir. Bu araştırmaların İdima konusundaki bölümleri elimizde bulunmaktadır. Bu yazıtlar toplu olarak Wolfgang Blümel tarafından "Avusturya Bilimler Akademisi ve Ren Westefalya Bilimler Akademisi"nin (Österreichische Akademie der Wissen- schafter, Rheinisch-Westfaelische Akademie der Wissenschaften), Rodos Karşı- yakası yazıtları (Die Inschriften der Rhodischen Peraia) sayfa 145-155 arasında (Dr. Rudolf Habelt (GMBH Bonn 1991) tarafından yayınlanmıştır. Bu çok değerli yazıt Paris'te araştırmacı Guy Meyer tarafından gönderilmiştir. Buradaki numaralar esas alınıp daha önce ki açıklamalar belirtilerek toplu olarak verilecektir.

51 601 NOLU YAZIT (Orman Kampı içinde) Bir Rodoslu Strategesi onurlandırma Yazıtı (Fragment einer Ehreninschrift (für einen rhodischen Stratagen?)

" … yaptıran Thargelios Kirnis'in katkıları ile …" Orman Kampı içinde bulunmakta iken Orman Kampı’nın özelleştirilmesi üzerine 2003 yılında Belediye binası önüne taşınmıştır. Dört köşeli mermer heykel tabanıdır. Kanalizasyon kazısı yaparken çıkmıştır. Yükseklik 36 cm, genişlik 65 cm, yazı yüksekliği 1,8 cm dir. Helenistik döneme aittir. Daha önce yayınlanmamıştır. İkinci satırda geçen "Strategen" (strategos- stratagesantos) Rodoslu yöneticilerde rastlanan bir görevdir. 6. satırda geçen "epistatis" (επιστατησ) Rodos'a ait askeri görevdir. Yazıtta 6. satırda İdima ve Thargelios Kirnis ismi geçmektedir. Kirnis ismi bölgede az görülen bir isimdir. Bu yazıtın 614 ve 615 nolu yazıtlarla ilgisi bulunmaktadır. Yazıtın fotoğrafı aşağıda sayfa 56 da görülmektedir.

602 NOLU YAZIT RODOSLU STRATEGES PRATOPHON için ONURLANDIRMA YAZITI (Ehreninschrift für den einen rhodischen Strategen? Pratophon

"Stratagosluk yapmış Rodoslu Pratophon için tanrılara…." Bu yazıt George Bean Carian Coast III sayfa 78 de yer almaktadır. Gökova köyünde Mustafa Yasakçı'nın evinde görülmüştür. Gri kalker parçası, 16 cm yüksekliğinde, 16 cm genişliğinde, derinliğinin tespiti mümkün değil. Taşın sol tarafı tamam, diğer tarafları kırılmış, Dönemi: M.Ö. 1. yüzyıldan daha önce değil. Stratagisantos (stragosluk ) bölgede görülen bir görev, belirli yerlerde rastlanıyor.

52 603 NOLU YAZIT ONURLANDIRMA (Ehreninschrift)

……. Artemon oğlu Zenon Karpothikeitas'lı Kallinikos, Mindos'lu Nikias Halikarnassob'lu Ekatais, Mindos'lu Demetrios Halikarnassos'lu Mionides, Laodikeus'lu Lisimakhos, Bizantios'lu Papias, Zenas Aristomakhos, Iason, Anteros, Zozimos, İdima'lı grammatikos Demetrios İdima'lı Antipatros oğlu Apollonios Mindos'lu Euparos, Hekaton oğlu Dionisos Halikarnassos'lu Neon, Laodikeus'lu Lisimakhos Alabanda'lı Niketas yaptığı hayırlar için Tanrılara Carian Coast sayfa 79, 11 nolu yazıtla ilgili bilgiler şöyledir. Kitap sonunda fotoğrafı da vardır. (18b) İnişdibi ile Gökova arasında bir bahçenin giriş kapısında (Sarıoğlu ailesine ait bahçe kapısının girişinde) bulunuyor. Sarı renkte kalker, ters olarak duvara yerleştirilmiştir. 0,50 m yüksekliğinde, 1,34 m genişliğinde, 0,45 derinliğindedir. 0,17 m lik sol köşeden kırılmıştır. Helenistik döneme ait harfler, olup M.Ö 2. Yüzyıla ait olduğuna şüphe yok. Taşın 1953 yılında yerinden çıkarılmıştır. (1) Yazıt saygı ve onurlandırmak için yazılmıştır. Bu durum sonundaki "theois" kelimesinden anlaşılmaktadır. Ancak onurlandırılan kişinin ismi bulunmamaktadır.

53 Muhtemelen taşın üst kısmında idi. İncelemeden yerel bir toprak sahibi (ağası) için yanında hizmetli olarak çalışan 6 kişi, İdimalılar Birliğinin (Koinon of Idima) sekreteri veya katibi (grammatikos), diğer bir İdimalı, bir Kallipolis'li, diğer bir yakın bölgeden insan ve 9 yabancıdan oluşmaktadır. Eğer Laodikeia'lı Lisimakhos iki defa geçmek- tedir. Bu aynı insan değil ise yabancı sayısı 10 olmaktadır. Yabancılar içinde Mindos (Bodrum Gümüşlük) ve Halikarnassos'lular (Bodrum) başta gelmektedir. Bizantion'lu (İstanbul) Papias en uzaktan gelendir. Rodos'taki geleneğe göre yabancıların baba ismi bulunmamaktadır. Normal uygulamaya göre iki yerel kişi (İdima ve hem baba adı ve hem de memleketi ile birlikte belirtilmişlerdir. Katip Demetrius görevli İdima’da olup baba ismi belirtilmemiştir. Eggeneis (εγγενεισ) Rodos yazıtlarında sıkça kullanılan bir terimdir. Karpotheiketas (καπποθηκειτασ) kelimesini "Granary superintendent), "Ambarlar Genel Sorumlusu" gibi anlıyoruz, ancak bunun bir yerleşim yeri olma ihtimalide var, ancak bunun olasılığının az olduğu görüşündeyiz. Birinci satırdaki Zenon'un hem baba adı ve hem de memleket ismi vardır. Parea (karşıyaka) yönetiminin bir yerli kişisi olduğunu göstermektedir. Eğer yabancı olsaydı, baba adı olmayacaktı, Rodoslu olsa ise belirtilirdi. İkinci satırdaki Carpothea Dorik yöntemi ile yazılmıştır. Halbuki bu yörede yazıtlarda Attik yöntemi daha çok görülür ama mutlaka istisnalarda mevcuttur. AÇIKLAMALAR 1) Taş halen bahsedilen yerde bulunmaktadır. Ancak yöredeki bu çok önemli yazıt koruma altına alınmalıdır. İncelemede taşın 1953 yılında ortaya çıktığı belirtilmektedir. Şöyle ki 1950'li yıllarda köyün önde gelen insanı Sarıoğlu Mustafa hayırsever bir kişidir. Bugün Orman Kampı içinde tapusuz arazisi vardır. Bu taşın bulunduğu arazi kendisinindir. Ayrıca 608 nolu yazıtta evinin duvarındadır. Bu ev son anda yıkılmış ve taş kurtarılmıştır. Ayrıca yapımına öncülük ettiği İskele mahallesindeki cami de kullanılmış olan 604 ve 613 nolu yazıtların tümünün Sarıoğlu tarafından Orman Kampı içinden alınarak burularda kullanıldığı kanısındayım. Sarıoğlu Mustafa farkında olarak ve bilemeden bu tarihi taşların korunmasını ve bugüne gelmesini sağlamıştır. Sonraki dönemlerde Akyaka köyüne de pek çok hizmeti geçen Sarıoğlu unutulmamalıdır. 2) Laodekeia'lı iki veya bir kişinin ismi geçmektedir. Bu kentin Denizli-Pamukkale arasındaki bu isimli kent ile ilgisi olduğu yazar tarafından kabul edilmekte, ancak bunun kesin olmadığı belirtilmektedir. Çeşitli yerlerde bu isimde kentler vardır. Bunlardan biri de Konya Sarayönü'ndedir. Benim gibi neden bu yöreden gelip buraya yerleşmesin.! Bu da bir olasılık. 3) Karpothekeitas (Carpotheia) İdima çevresinde bir kişi olması mümkündür. Ancak bu durumda Kallinikos'un baba adı verilmeli idi. Bu zamanda Kallinikos bir yabancı olmalı, bu isimin yer ismi olması ihtimali zayıf olmaktadır.

54 604 NOLU YAZIT

-Robert 4 nolu yazıttır. Hula Szanto'da vardır. 1894 yılında Hula ve Szanto tarafından kopya edilen iki yazıttan biridir. Yazıt M.Ö. birinci yüzyıla ait kabul edilmektedir 1934 yılında Robert tarafından tekrar farkına varılmıştır. Gökova İskelesinde bulunmuştur. M.Ö. 1. yüzyıla tarih verilmektedir. Yeni İskele mahallesi camii merdiveninde kullanılmıştır Rodos'lu üst birlik yönetici Athanagoras ismi geçmektedir. Diğer bilgiler de şöyledir. Fragment eines Rundaltars, gefunden von E.Hula (1894) und A.Mauri verbaut in der Treppe der Moschee von Giova (İskele mahallesi camii), wiedergefunden 1934 von L. Robert in Gökabat iskelesi: Masse H=0,55 m, Sosigenio (ΣΩΣΙΓΕΝΕΙΩ) Abklatsch Açıklama: 1999 yılında tarafımızdan yapılan incelemede cami duvarları sıvandığı için yazıt görülmemektedir. Kayıptır. Cami, Sarıoğlu Mustafa tarafından yaptırılmıştır)

605 NOLU YAZIT

Bu yazıt Gökova'da bir evde bulunmuştur. Robert'in İdima adlı makalesinde 7 nolu yazıttır. Burada geçen agreofon ismi yörede çok geçen bir isimdir. Diğer bilgilerde şöyledir: Allseits gebrochen Fragment, gefunden varbaut in enim Privathaus in Kozlukuyu. Masse H=0,17 m, B=0,17 m, BH= 0,007-0,009 m Zeit: 1.haelfe 2. Jh.v.Chr.

55 606 NOLU YAZIT

Bu yazıt Bean, Carian Coast s.80 de 12 nolu yazıttır. Burada verilen bilgiler şöyledir: Bu yazıt 603 nolu yazıtın bulunduğu İnişdibi'ndeki evde (Sarıoğlu bahçesi) bulunmuştur. Son zamanlarda kazılmıştır. Dikdörtgen kaide, tabanında dairesel kaide bulunmaktadır. 0,22 m yüksekliğinde, 0,53 m genişliğinde, 0,54 m kalınlığında, harfler 19-21 mm dir. Blok tamamdır Παποχη (Paroksi veya Parokos) gezginlere zorunlu ihtiyaçları parasız olarak temin eden bir kurum veya görevlidir. Kanımızca bu yazıt taşımacı hayvanları temin eden, tapu tahsis işlerini yapan Rodos'lu bir yönetici onuruna yazılmıştır. Benzer durum 602 nolu yazıtta da görülmektedir. M.Ö. 1. yüzyıla veya M.S 1. yüzyıla aittir.

607 NOLU YAZIT

Bu yazıt 1886 yılında Eski İskelede Cousin tarafından tespit edilmiştir. Burada 5 nolu yazıttır. Robert'de ise 1. nolu yazıttır. Blümel metninde (ΥΙΟΝ ∆ΟΜΕΤΙΑΝΟΝ) eklemesi vardır. Buradan Vespasianus yerine sonradan Domitianus adına değiştirilmiş? olduğu sanılmaktadır.) Üçe bölünmüş levha halindedir. Yazıt kayıptır. İdimalılar Birliği tarafından onurlandırılmak için dikilen anıtta ismi geçen (Titius Flavius) Vespasianus (69-79) yılları arasında Roma İmparatorudur. Duran çiftlik mevkiinde ayrı bir yazıtı olan ve sonradan ismi bu yazılı taşa ismi kazınan İmparator (Titius Flavius) Domitianus (81-95) yılları arasında imparatorluk yapmış olup, Vespasianus'un küçük oğludur. Bu yazıt Roma devrine ait tek yazıt olup İdima'nın tam olarak Roma yönetimine girdiğini de belgelemektedir.

56 608 NOLU YAZIT LETO VE AFRODİT RAHİPLERİNİN İSMİ GEÇEN YAZIT

Bu konuda Bean Carian Coast sayfa 78, 10 nolu yazıtta bulunan bilgiler şöyledir. Akyaka köy içinde eski bir evin duvarında bulunmakta idi. (Sarıoğlu'na ait ev halen yeniden yapıldı). 26 cm yüksekliğinde, 41 cm genişliğinde, kalınlığı belirlenemeyen blok. Harf yükseklikleri yukarıda 18 mm, aşağıda 13 mm ye düşüyor. Sonraki yazılan kısmın M.Ö. 2. yüzyıla ait olduğu kanısına varmış bulunuyorum. Yazıt bir defada yazılmamıştır. Öyle görünüyor ki isimler yıl yıl eklenmiştir. Ancak ilk yedi satır tek yazıcı tarafından taşa kazınmıştır. Ancak yer isimleri maalesef kayıptır. Dördüncü satırda Koteitis bilinmeyen bir yer ismi olduğu güvenle kabul edilebilir. Parea yönetiminin bir parçası ve İdima yakınlarında bir yer olmalıdır. Böyle bilinmeyen pek çok yer isimleri Parea'da görülmektedir. Patereus (Πατ..) isminin etnik bir topluluk olduğu sanılmaktadır. Bu yazıt 609 nolu yazıtla birlikte olduğu görülmektedir. M.Ö. 2 yüzyıla ait olduğu kabul edilmektedir. AÇIKLAMA: 1998 yılında Sarıoğlu ailesine ait yukarı köy meydanındaki ev yıkılırken son an anda bu yazılı taş kurtarılmış. Halen Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneğinde koruma altındadır. 57 609 NOLU YAZIT

Cousin 6 nolu, Robert 2 nolu, Bean 10 nolu yazıttır.) Bean Carian Coast sayfa 79 da Bu taş deniz kenarında Eski iskelede taş yığınları arasında bulunmuştur. 608 nolu yazıt ile aynı parça olduğunu kabul etmek gerekir. Bir fotoğrafının olmaması yazıdaki benzerlikler konusunda bir karar vermeyi zorlaştırmaktadır. Ancak konuların içeriği diyalekt, ve satırların uzunluğu şaşırtıcı şekilde benzemektedir. Birinci satırda AFRODİT -Αφροδ(ειτισ) rahat yerleştirilebilir. PEDION ve LOSSOS konusunda, Robert'de açıklamalar bulunmaktadır. (6 nolu yazıt). Bunlar İdima bölgesinde küçük yerleşim yerleridir. 9 satırdaki Thuseu Karialı ismi olup Rodos bölgesinde çok az görülür. LETO kültü Anadolu'nun bu güney köşesinde özellikle Likya bölgesinde yaygındır. Ancak Rodos'ta bulunmamaktadır. Ancak Leto-Afrodit kültüne ilk defa burada rastlanılmaktadır.

610 NOLU YAZIT KUTSAL CHRYSAORIS Bu yazıt Robert'te 6 nolu yazıttır. Küçük altar, Gökova'da bulunmuştur. Chrysaoris, Asklepios ve Hygieia isimleri geçmektedir. Asklepios ismi sağlık tanrısı olabileceği gibi, bir isim de olabilir. Karia'da bu isme çok rastlanır. Muhtemelen Helenistik döneme aittir?.

58 611 NOLU YAZIT RODOSLU RODOKLES'İN MEZAR TAŞI

Robert'te 8 nolu yazıttır. Geç Helenistik döneme aittir. Yazılıtaş mahallesinde bulunmuştur. Zwei anpassende Fragmente eines Marmorblocks, kopiert von L.Robert in einem Privathaus in Yazılıtaş. Der Stein war am Fuss des Hügels, auf dem das Dorf lieght, gefunden worden. Yükseklik 0,15 m, genişlik 0,80 m, derinlik 0,20 m, harf yüksekliği 1,1 cm

612 NOLU YAZIT SEDİR ADASINDAN PANİTO'NUN MEZAR TAŞI

Cousin 7 nolu yazıt, Robert 3 nolu yazıt. Stel Gökova İskelesi yıkıntılar içinde bulundu. M.Ö. 3. veya 2. yüzyıla ait olduğu belirtiliyor. Yazıt bugün kayıp (Bu yazıt Blümel 613 numaralı, Robert 5 nolu yazıttır. Hula Szanto'da vardır. Holua Szuanto tarafından 1894 kopya edilmiş. Robert tarafından Yeni İskele Camii’nde1934 de görülmüştür. (Halen cami sıvalı olduğu için görülmektedir. MB) Helenistik döneme ait. ΕΡΜΟΛΕΟΝΤΟΣ ΛΟΣΕΥΣ Loseus'lu Ermeoleontos'un mezar taşıdır. İdima'ya yakın bir yer olduğu kabul edilen "Losseus" neresi olduğu bilinmiyor.

59 613 NOLU YAZIT LOSSOS'LU BİRİNE AİT MEZAR TAŞI Araştırmacı Szanto tarafından 1894 tarihinde okunmuş, aynı yazıt Araştırmacı Robert tarafından 1934 tarihinde Robert tarafından görülmüştür. Sarıoğlu tarafından yaptırılan İskele camii duvarındadır. Duvarların sıvanması ile kayıptır. Lossos Gökova'da halen bilinemeyen eski bir yerleşim yeridir. Yazıt Helenistik döneme ait olduğu sanılmaktadır.

614 NOLU YAZIT MEZARTAŞI Geç Helenistik döneme ait olduğu kabul edilen bu yazıt Akyaka ile İskele arasında bir duvarda görülmüştür. 601 nolu yazıt ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Orman Kampı içindeki Müzededir.

616 NOLU YAZIT HIRİSTİYAN MEZAR TAŞI Bizans dönemine ait tek yazıttır. 0.14 cm x 0,57 cm x 0.49 ebatlıdır.

631 NOLU MEZAR TAŞI ANAKSİKRATEA'NIN MEZAR TAŞI FEREK Ferek (Gökçe) yakınında Ören yerinde görülmüştür. Anaksikratea isimli birine ait mezar taşıdır.

60 YENİ BULUNAN MEZARDAKİ YAZIT

Yeni bulunan mezarın giriş kapısının sağında belki sonradan konmuş bir yazıt bulunmaktadır. Bu yazıt Paris’te Guy Meyer tarafından çözülmüş ve mektupla bildirilmiştir. ΑΣΕΥ∆ΩΡΟΥ / ... ΜΥΣΣΑ / ΧΡΗΣΤΑ ΧΑΙΡΕ . .ASEUDWROU / ..MUSSA / CRHSTA CAIRE Bu yazıt bir kadına veya Eudoros isimli birinin kızına ait, mussa yakın çevrede onun yaşadığı köy, son iki kelime ise “elveda” anlamına sözcük.

MUĞLA MÜZESİ GİRİŞİNDEKİ YAZIT Muğla Müzesi girişinde Akyaka’dan getirilmiş bir yazıt bulunmaktadır. Yazılı taşta bronz heykel izi görülmektedir. Müzeyi ziyaret eden bir yabancı uzman tarafından okunan kitabenin Grekçe, İngilizce ve Türkçe’si şöyledir. Bu bilgiler eski Muğla İl Kültür Müdürü Hikmet Öz tarafından temin edilmiştir.

Muğla Müzesi girişindeki taş (Önde bronz izi olan)

61 Yazıt’ın Grekçe orijinali

The community of the Idyma, honored Aristonidas son of Menippos with praise, a gold crown, a statue, a theatre front row seat, because of his virtue and the favor he continuously shows to the people of the Idyma. Timocharis and Pythokritos of Eleuthernai made (the statue)

İdimalılar Birliği, Menippos oğlu Aristonidas’ı, İdima halkına gösterdiği iyilik, ve çabalarından dolayı, altın taç, heykel ve tiyatroda ön sırada bir yer verilerek şereflendirilmiştir. (Heykel) Pinokaris ve Eleukthernai’li Pitokritos tarafından yapılmıştır. Bu taşın bulunuşunun hikayesi şöyledir. Azmak boyunda Cennet Restoran’ın önünden beldeye gelen su yolunun kazısında ortaya çıkmış, bugün Belediye Başkanı olan Ahmet Çalca tarafından sahiplenmiş, daha sonra Muğla Müzesi’ne kaldırılmıştır. Bu yazıt Idyma’da bir amfi tiyatronun olduğunu düşündürmektedir. Bunun bir deprem sonrası veya başka sebeple tepenin yuvarlandığı olasıdır. Bu yer bugün İnişdibi’ndeki kalenin doğu taraflarıdır. Arazinin topoğrafyası burada bir amfi tiyatro olabileceğini göstermektedir. Bu bölgede Arkeolog Işık Soytürk ile 2005 Ağustos ayında yaptığımız incelemede hiç eski taş kırıklarına rastlanılmamıştır. Ancak arkası dağlıktır. Depremde toprak kayması olma ihtimali göz ardı edilmemelidir.

62 GÖKOVA BELDESİ YAZILITAŞ MAHALLESİNDE AHMET EREN EVİNDEKİ YAZIT

1996 yılında öğretmen Tuncer kaya ile yaptığım araştırmalarda Yazılıtaş mahallesinde Ahmet Eren’in evinde giriş kapısı önündeki taşlığın duvarında “bir yazıt” bulunmaktadır. Kültür ve tarihe duyarlı Ahmet Eren taşın yok olmaması için özellikle duvara yerleştiğini belirtmiştir. Bu yazıt yukarıda çözülmüş olan kaybolmuş bir taş mıdır? yoksa hiç görülmemiş yeni bir yazıt mıdır? okununca ortaya çıkacaktır.

HAYITLI KAYA MEZARLARDA YAZITLAR

Paavo Roos’un “ Alte und neue Inschriftenfunde aus Zentralkarien” isimli (İstanbul Mitteilungen Band 25, 1975) isimli yazısında bir kaya mezar üzerinde bir isim bulunmaktadır. Mezarları fotoğrafları da yer almaktadır. ∆ΗΜΗΤΡΙΟΣ ∆µητηιοσ

İkinci küçük bir taş da: )ΑΤΙΣ / )ΒΟΥΛΟΣ ifadeleri yer almaktadır.

63 OSMANLI DÖNEMİ YAZITLARI

Orman Bölge Şefliği içinde bulunan 1182 H tarihli yazıt (1768 tarihli) (Bu yazıtın olduğu Sayın Arkeolog Aziz Albek tarafından farkına varılmıştır. Yazı henüz çözülmemiştir.

İnişdibin’de sarnıç üzerinde (1250 H) 1834 tarihli Ümmügülsüm Hanım mezar taşı Settar Tamer tarafından şu şekilde okunmuştur. Sene 1250 Ya cennet-ül hayrat ve hasenat Menteşe Sancaktarı Osman Ağa’nın Celilei muhteremleri Ümmügülsüm Ruhuna fatiha

64

Gökova Akyaka’yı Sevenler Derneğinin sayı 8 yıl 1998 de kurtarılan taş ile ilgili haber

65 İNİŞDİBİ SARIOĞLU BAHÇESİ KENARINDA YAZIT (603 NOLU)

İnişdibi Sarıoğlu bahçesi içinde İtalyan İşgali sırasında yapılmış dikdörtgen kuyu

66 TARİHİ KALINTILAR

Eski kalıntılardan gelen ve genellikle Orman Kampında ortaya çıkan taşlar, burada bulunan bir Mini Müze’de sergilenmekte idi. 2003 yılında Orman Kampının özelleştirilmesi üzerine burada sergilenen taşlar Belediye Başkanı İsmail Akkaya tarafından Belediye seçimleri öncesi Akyaka Belediyesi önüne taşınmış, bazı taşlar üst üste konarak yeniden dizayn edilmiştir. Orman Kampında bulunan bu taşlar Akyaka’da yaşayan ve tarihi ve kültürel değerlere duyarlı Arkeolog Aziz Albek, Sanat Tarihçisi Solmaz Turunç ve Arkeolog Yasemin İlseven tarafından, resmi görevleri olmadıkları halde fotoğrafları tek tek çekilmiş ve listelenmiştir. Sözü edilen mimari parçalar, yerinden kaldırıldığından daha da önem kazanmıştır. Bu fotoğraflar ve liste Sayın Aziz Albek tarafından verilmiştir. Kendisine teşekkürü bir borç bilirim. Orman kampı yanında köy içinde bulunan parçalar ve yazıtların bulunduğu yerlerde eklenmiştir.

67

1. Sütün kaidesi (kireç taşı) 2. Mermer mimari parça 3. Mayın (1. Dünya Savaşı) 4. Vaftiz teknesi (mermer) kantharos 5. Mermer yivli kolon parçası 6. YAZIT olan mimari parça (mermer) Bu yazıt yukarıda 601 nolu yazıttır. 7. Bezemeli haç motifli mermer mimari parça 8. Mermer mimar parça 9. Haç motifli mimari parça

68

10. Mermer sütun başı 11.Geometrik bezemeli kilise içi mimari parça 12. Korint başlıklı sütun parçası 13. Girlandlı sunak taşı parçası 14. Toprak küp 15. Girlandlı boğa başlı mermer sunak taşı (alt kısımlarda harfler görülmektedir. PO / . / NHI 69

16. Mermer bezemeli Kilise içi mimari parça (Ambon parçası) 17. Mermer yivli mermer sütun parçası 18. Korint mermer sütun başlığı (sütun üstünde)

70

19. Mermer Sütun Kaidesi, 20. Yuvarlak sıvı akıtma taşı 21. Sütun kaidesi 22. Bizans dönemi yazısı olan YAZIT (Hıristiyan), yukarıda 616 Nolu yazıt

71

23. Mermer bezemeli korniş parçası (yan tarafta) Bunun benzeri 2 taşın fotoğrafı L. Robert yayınında bulunmaktadır. (Aşağı da görülmektedir) 24. Mermer boğa başlı girlandlı sunak parçası 25. Haç motifli sütun başlığı

72

26. Yerli taş sütun kaidesi 27.Mermer girlandlı sütun başı 28. Mayın (1. Dünya Savaşından) 29. Mermer yivli sütun parçası 30. Yuvarlak içi oyuk mermer mimari parça (29 üstünde) 31. Korint başlığı (mermer) 32. Mermer mimari parça

73

33. Sütun kaidesi (yerli taş) 34. Mayın (madeni) 1. Dünya Savaşından 35. Orman Gazinosu girişi haçlı kolon 36. Kolon kaidesi (35 altında)

74

37. Arkasında haç motifi olan sütun 38. Sütun kaidesi (Orman Gazinosu girişinde) 39. Mermer Kline taşı (Orman Kampı içinde Ali Fuat Ardıç çeşmesi yanında)

75

40. Orman Bölge Şefliği içinde Osmanlı dönemi yazıt (1182 H tarihli) 41. Bir yüzü ovalleştirilmiş yapı taşı (Yerli taş) Orman Bölge Şefliği kanalizasyon kazısında çıktı 42. Düz sütun taşı (yerli taş) Orman Bölge Şefliği kanalizasyon kazısında çıktı

76

43. Orman Bölge Şefliği kazısından çıkan kilit taşı 44. Orman Kampı içinde sütun (in-situ ?) 45 Orman Kampı içinde yivli sütun (in-situ?) (Orman Kampı kroki 1,2) 46. Orman Kampı’na İskele yolu üzerinden girişte, duvar kenarında kullanılmış bezemeli taş

77

47. Orman kampı içinde kilise apsisi 48. Köy içinde dibek taşı olarak kullanılan bezemeli taş 49. Köy Meydanında Türkoğlu Restoran girişinde yazılı taş (608 numaralı yazıt) Köy Meydanındaki Restoran yıkıldı ve yerine yeni bina yapıldı. Taş Gökova- Akyaka’yı Sevenler Derneği tarafından kurtarıldı. Halen taş buradadır.

78

50. Köy Meydanı’nda Türkoğlu Restoran’ın girişinde yazılı taşın karşısında sütun başlığı (yıkım sırasında kaybolmuştur) 51 ve 52 Erendede mevkiinde bezemeli mimari parça ve sütun başlığı

79

53. İnişdibi’nde Türkoğlu bahçesinin girişinde kullanılmış YAZIT (603 nolu yazıt)

Köylülerce bulgur dövülen Dibek taşı Antik kolondan yararlanma

80 GÖKOVA BELDESİ

İdima (Idyma) kenti üzerinde kurulmuş en eski köy (halen belde) Gökova köyüdür. Halk arasında Kozlukuyu olarak da bilinir. Akyaka ve Akçapınar köyleri hep bu köyden ayrılmıştır. Gene eski bir yerleşim olan Yazılıtaş mahallesi de buraya dahildir. Gökova köyü İdima’nın Nekropol alanı (Mezarlık) içinde dağa doğrudur. Halen burada İdima sokak bulunmakta çevresinde yaklaşık 20-25 ev bulunmaktadır. Mezarlar bu evlere kadar gelmektedir. Bu gün köy gelişmiş ve Fethiye yoluna kadar ova yapılarla dolmuştur. Köyün ne zaman kurulduğu belli değildir. Motorlu araçlara açık kara yolları açılmadan önce Marmaris’ten antik yollardan (döşeme yol) gelen yolcular burada konaklar ve taş döşeme yollardan Sakar’a tırmanılırdı. Geniş iki katlı ve çok odalı bir ev, köyün eski ailelerden Sedir Adası’nda bekçi Osman'ların evi imiş, pekala yolcu ağırlamaya müsait. Gökova'da bulunmuş yazılı taşlar da genelde burada görülmüştür. Eski evler bugün SİT alanı içindedir. Mitolog, şair Şadan Gökovalı (1939) soyadı gibi, Gökova Beldesi’ndendir.

Fotoğraf 1937 yılında L. Robert tarafından çekilmiştir. Gökova (Kozlukuyu) görüldüğü gibi dağın eteğinde 25-30 haneden ibarettir. Resmin yukarısında İdima Akropolü görülmektedir. Evler pembe boyalıdır. (Robert, Planş XXXIII)

81

Üstte Gökova köyünden Akropolün görünümü, altta tarihi İdima sokağı 82

Gökova Köyünün 1934 de görünüşü (L.Robert)

Gökova’nın 1996 yılında Akropol’dan çekilmiş fotoğrafı

83 KALELER- CASTLES

İDİMA KENTİ İLE İLGİLİ ÇEVREDEKİ KALELER Gökova çevresinde pek çok tepe üzerinde kale kalıntıları bulunmaktadır. Bunların bir kısmı hakkında bilgi sahibiyiz. Bir kısmı ile ilgili bilgimiz bulunmamaktadır. Bunların ileri araştırmalar için yararlı olduğunu düşünüyor ve bir dökümünü veriyoruz

1. İdima Akropolu : Helenistik kale, Gökova (Kozlukuyu)'nun kuzeyinde

2. İnişdibi Kalesi : Helenistik - Roma- Bizans Ortaçağ kalesi

3. Küçür Asar Tepesi : Sakar yolunda bulunan Sarnıcın hemen 200 m kuzeyinde. Bilgi yok

4. Büyük Asar Tepesi :Sakar çıkılınca 1 km doğuda. Bilgi yok

5. Çınar üzerinde kale tepesi (209 m) : Üzerinde anıt mezar kalıntısı var

6. Asar Tepesi (Zeytin Belen) :Kozlukuyu'nun kuzeyinde (368 m), kalıntılar var

7. Kale tepesi (237 m) körfezin güneyinde, Gökova'ya hakim. Bilgi yok

8. Kızılasar : Körfezin güneyinde, kale tepesinin 1 km güney batısında, kalıntı var.

84 İDİMA AKROPOLÜ

İdima sokağı içinden çıkan beton yol, bitince patika yol ikiye ayrılmakta sol tarafı Sakar'a çıkan eski taş döşeme yola dönmekte, sağdaki patika yol kıvrıla kıvrıla İdima Akropol'e kadar çıkmaktadır. 1996 yılında bu evin doğusunda ki iki katlı evde hayvan sever, Alman kökenli Helen oğlu Benjamin ile kalıyordu. Keçileri, köpekleri ile burada yaşıyordu. Bu iki katlı evin bahçesinde dahi kayaya oyma mezar bulunuyordu. Kaya havuz gibi kesilerek açılmış ve mezar haline gelmiş. Yandaki kayada da düzeltmeler vardı. 25 Eylül 1996 günü Benjamin ile birlikte Akropol'e çıktık. Akropol hakkında geniş bilgiler G.Bean ve L.Robert'in makalelerinde bulunmaktadır. Akropolün üç tarafı uçurum, sadece doğu tarafından yaklaşılıyor. Bir patika yoldan gidiyoruz. Çevre zeytinlik, bu patika yolardan köylü zeytinini taşıyor. Doğuda vadi yanında uzun bir taş duvar kalıntısı ve yer yer büyük taşlarla yapılmış teraslamalar dikkat çekici. Yol üzerinde bir düzlükte de çok büyük taşlarla yapılmış teraslamalar var. Kale üzerine çıkıldığında çok büyük taşlarla yapılmış yatay seviyeli duvarlar (roughly coursed wall), ve yer yer çok büyük taşlarla yapılmış yatay seviyeli düzgün duvarlar (regular ashlar wall), yer yer de düzensiz duvarlar (rubble wall) görülmektedir. Akropol'ün en üst kısmında sarnıç kalıntısı yer almaktadır. Sarnıcın duvarları seçilmekte, ancak içi tamamen dolu, ağaç ve bitki ile kaplı durumda idi. Sarnıç Helenistik dönemde herhalde yağmur suyu ile doldurulmuş olmalıdır. Helenistik döneme ait bolca seramik parçaları da görülmektedir. Akropol'ün nefis bir manzarası bulunmakta, önünüzdeki görülen yolda araçlar Muğla'ya doğru yavaş yavaş tırmanarak Sakar'a doğru yol almaktadır.

85

Duvarda kullanılan taşları büyüklüğü dikkat çekici

Sarnıç aradan geçen zamanda ağaç ve toprakla dolmuş

86 İNİŞDİBİ KALESİ Kale kalıntıları İnişdibi mahallesindedir. Kale ve çevresinde çok eski yerleşim olduğu çıkan yer altı ve kaya mezarlardan anlaşılmaktadır. Kalede İtalyan Guidi tarafından Roma dönemine ait mozaik bulunmuş olup fotoğrafı aşağıdadır. Kalenin Orta Çağ’da mevcut olduğu ve muhtemelen bir süre Cenevizliler tarafından da kullanıldığı düşünülebilir. Ne zaman terk edildiği konusunda bilgi bulunmamaktadır. Kale dikdörtgen şeklinedir. Batı burcu bugüne gelmiş olup fotoğrafı aşağıdadır. Kaleden Azmak’a inin kapalı bir galeri de vardır. Kalenin restore edilmesi tarihe turizme ve ekonomiye çok şey kazandıracağı kanısındayım. Kalenin altında Cennet Restoran önündeki yolun genişletilmesinde temel duvarları görülmektedir. Doğrusu incelemeye ve kazı yapmaya değerdir. Kale restore edildiğinde Akyaka’nın çok şey kazanacağına inanıyorum.

Kalenin batı burcu

87

Kalede 1922 yılında İtalyan Guidi tarafından yapılan kazıda, Roma dönemi mozaikleri görülmüştür. Kalenin altında Azmak kenarında Cennet Restoran’ın karşısında park yeri için dağ tarafı kısmen açılmıştır. Burada yapı temelleri görülmüştür.

Kale altında yapı temelleri

Kale çevresinde kapısında, Ümmügülsüm Hanımın mezar taşı olan bir sarnıç, Sarıoğlu bahçesinde İtalyan işgali sırasında yapılmış bir dikdörtgen kuyu, sulama kanalları, Sarıoğlu bahçesi kapı kenarında Helenistik döneme ait yazıt görülmektedir. Gene kalenin Azmak kenarında bugün Muğla Müzesi girişinde bulunan ve İdima da bulunan Amfi tiyatro konusunda bilgiler bulunan yazılı taş bulunmuştur. (Yazıtlar bölümüne bakınız). Kale çevresinde geniş bir aile grubu BARZA’lar oturmaktadır.

88 ÇINAR PLAJI, ÇEVRESİ ve ÜZERİNDE KALE TEPESİ

Gökova planı incelendiğinde, Ören'e giden yolda Çınar plajını geçince çok derin bir vadinin önünde çam ağaçları ile kaplı çok güzel bir düzlük vardır. Bu düzlüğün batı tarafından denize girilebilir. Gökova'yı çok seven ve "Özel Koruma Bölgesi" haline getiren 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, (1927-1993) burada kurulan İzci Kampına, 1982-1992 yılları arasında, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olan Peru'lu diplomat Perez de Cuellar (1920) ile birlikte katıldı. Bu iki devlet adamı beldemizi ziyaret eden en önemli siyasi kişilerdir. Bundan böyle burası tarihi bir değer kazanmış olmaktadır. Bu bölge şahsen benim Gökova'da en sevdiğim noktadır. Buraya her gelişte çok büyük huzur bulmuşumdur. Hep misafirlerimizi buraya getirmişizdir. Bir örnek vereceğim. Konya Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Halil Cin ve eşi Marmaris'e geçerken, sınıf arkadaşım Mustafa ve Hale Gür ile kısa bir ziyarette bulundu. Zamanları çok kısıtlı idi. Bende onları buraya getirdim. Bir saat kadar yemek öncesi burada oturduk. Çok büyük keyif aldıklarını söyleyebilirim. Çınar plajı ise Akyaka'nın denize girmek için en güzel yerlerinden biridir. Biz de dost ve arkadaşlarımızla defalarca buraya gelip bu sulardan denizin zevkini çıkardık. Eskiden tamamen doğal durumda idi, yolu ve tuvaleti yoktu. Akyaka Belediyesi 1994 yılında burayı düzenledi, ilginç doğal merdivenler yaptı ve bugünkü güzel durumuna getirdi. Çınar'ın plajı da ilerdeki buruna kadar yürümek için şahanedir. Burada akvaryuma konulacak çok güzel boşluklu çakıllar vardır. Bu plaj üzerinde aynı zamanda kamışlık bir batak yer vardır. Yöre insanı şifa için bu bataktaki çamura girer ve tüm vücudunu çamuru sıvar, sonra denize girer. Tüm sahilde olduğu gibi küçük kaynayan ve denize dökülen pınarlar burada da vardır. Bugünkü yol ile deniz arasında bulunan sulu alanda (batak) temel izleri görünür. Yaşamak ve oturmak için hiç uygun bir yer değil. Acaba bu çamur banyoları için mi yapılmıştır? Kim bilir? Bu derin vadinin üstünde doğu tarafında eşsiz manzarası olan bir tepe var. 209 m kotunda Kale Tepesi. Kale tepesine Kuyucak yolundan rahat çıkılabiliyor. Sahilden çıkış çok zor, dağcıların işi. Bu tepeye 19.08.1996 tarihinde tek başına tırmandım. Önce denizi gören eşsiz bir manzarası ve üzerinde büyük bir yapı kalıntı var. Tek bir yapı 5 m ebadında kare planlı ve çok büyük taşlarla yapılmış, halen 1 metre yükseklikteki kısmı bugüne gelmiş. Tarafımdan fotoğrafları çekilmiştir. Yapı nedir? Pek bir şey söylemek mümkün değil. Büyük olasılıkla Helenistik Mezar? Bu yörede avcılık yapmış Ula'lı dostum Mehmet Çetiner bu kalede tuğla bir "fallus" bulduğunu ve attığını söylemiştir. Ben tuğla parçalarına rastlamadım.

89

Çınar plajından bir görünüş (Eski doğal halinde) 1985 yılında Bugün çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Fotoğrafta kitabın yazarı Mehmet Bildirici

Gün batımı Çınar’ın görünüşü

90

91 GÖKOVA BELDESİ ÜZERİNDE 368 KOTLU İSİMSİZ TEPE ASAR TEPE - ZEYTİN BELEN

1/100.000'lik haritada Gökova beldesinin kuzey doğusunda ovada mahmuz şeklinde bir tepe yükselmektedir. Tepenin en yüksek kotu Kırıkköy'ün hemen üstünde 368 kotudur. Tepenin güney yamaçlarında Gökova Beldesi, Kırıkköy, Karatepe mahallesi (Atakent olarak yeni isim verilmiştir) yer almaktadır. Kuzeyindeki dere yatağında ise eskiden seller geçit vermemekte idi. Kabızdan gelen seller DSİ tarafından yapılan drenaj kanalına alındığından bugün buradan Çaydere'ye giden yol vardır. Tepenin diğer üç tarafında eski yollar bulunmaktadır. Çevrede coğrafya araştırmaları yapan Von Diest, sahilden içerde Araplar çayının üstünde mahmuz gibi bir tepe bulunduğunu ve o zamanki isminin Zeytin Belen olduğunu ve üzerinde kale kalıntıları olduğunu yazmaktadır. 1996 Eylül ayı içinde Akyaka'da öğretmen yörenin insanı Tuncer Kaya ile buraya çıkmak istedik. Yol Gökova, Kırıkköy, üzerinden Atakent'e gidiyordu. Bu yörede yapılmış en eski camiin Kırıkköy'de olduğu bilinmektedir. Karatepe mahallesi, bugün Atakent olarak isim almıştır. Çok güzel evlerin ve villaların yapıldığı bir yerdir. Buraya yabancılarda ev yapmaktadır. Tuncer öğretmen ile Gökova-Kırıkköy-Atakent yolunu takip ederek tepeye tırmanmaya başladık, ancak tepenin yerini iyi kestiremedik ve kısa yoldan ulaşmak istedik, çalılara girdik, giydiğimiz kısa kollu gömleklerdi, çalılar arasından zor geçtik ve geri dönmek zorunda kaldık. Kale kalıntılarına kadar çıkamadık. Gökova'dan tanıdığım ve iyi görüştüğüm Mehmet Çetiner gençliğinde av yaptığını ve tepe üzerinde kale kalıntıları olduğunu doğrulamıştır. Ayrıca dağ üzerinde açılan orman yolunun açımında su avgınlarının (toprak altı kanal) görüldüğü söylen- mektedir. Araştırmacı Von Diest gerçekten buraya çıktımı? Bilinmez ama bize doğru bilgiler aktardığı görülüyor.

92 KAYA MEZARLAR İDİMA NEKROPOLÜNDE KAYA MEZARLAR

Gökova Beldesi’nin hemen kuzey doğusunda dağın yamacında çeşitli kaya mezarlar bulunmaktadır. Burası tarihi İdima kentinin Nekropol (mezarlık) alanıdır. Bu mezarlar içinde en güzeli ve cephesinde iki kolon olanı hakkında çeşitli yayınlar bulunmaktadır. Bu mezarın M.Ö. dördüncü yüzyılda yapıldığı kabul edilmektedir. En orijinal tarafı (Fethiye) deki Kral Amintas kaya mezarına çok benzemesidir. Kaunos antik kentinde de aynı mezarlar görülmektedir. Yörede aynı zamanda yapıldığı kabul edilen, mimari ve yapımı birbirine benzeyen, 2 adet Elmalı köyünde ve bir tanede Yenice köyü Okkataş mevkiinde bulunmaktadır. Gerçekten İyonik düzenle cephesi planlanmış ve iç kapı kenarları hep işlemelidir. İki defa giderek yakından görmekten ve incelemekten mutluluk duymaktayım. Bu arada fotoğraf çekip mezarın bir de ölçüsünü çıkarmış bulunuyorum. Ancak çevrede daha pek çok kaya mezar daha bulunmaktadır. Eylül 1996 da bir kroki çizerek diğer mezarların önemlilerini belirlemeye çalıştım. Gönül arzu eder ki bunları herkesin görmesi için oklarla gösterilen patika yollar da yapılsın !!! 1 numara olarak isim verdiğim ve yukarıda açıklamalar bulunan kolonlu mezar çevresinde ince vazo parçaları, ve bir cam kırığına rastladım. Mezarın üstünde bir kitabe yeri bulunmaktadır. Ancak yeri boş. 2 nolu mezar: 1 nolu mezarın hemen 50 m kadar aşağısındadır. Geriden ağız üzerinde iki göz gibi algılanmaktadır. Mezar odasının derinliği fazla, içindeki mezarlar defineciler tarafından hoyratça !! kazılmış. Çok düzgün yapılmış kapak taşı aşağıda atılı duruyor. Cephesi toprak kaymasından yıkılmış, kapısı yok. 5 nolu mezar: İçi kazılmış ve çok düzgün kapak taşı bulunmaktadır. Bu mezarın hemen arkasında geniş cepheli bir kaya mezar daha bulunmaktadır. 6 nolu mezar: Gökova’nın içinde evlerin yanındadır. Basit kapılıdır. 8 nolu mezar ortada kalın kolonludur. Bu mezarın hemen arkasında dağa doğru iri taşlardan yapılmış bir duvar yer almaktadır. Burayı gezmek isteyenler, hem spor yapacak, nefis hava içinde manzara seyredecek ve tarih içinde bir yolculuk yapacaklardır.

EKLEME Bu konuda Paavo Roos’un “Survey of Rock-cut chamber-tombs in Caria, (Göteborg, 2006) adlı yayınında, bu konuda daha detaylı bilgiler bulunmaktadır. Nekropolde yaklaşık 50 civarında bilinen kaya mezar vardır. Bunların birkaçının cephesinin mimari özelliği vardır. Söz konusu kitapta mezar odalarının boyutlarına da yer verilmiştir. Kitap bölgede oturan Meryem (Marita) Kuzey’e Paavo Roos tarafından çalışmalarında kendisine yardımcı olduğundan dolayı verilmiştir. İncelenmek için kitap bana da ödünç verilmiştir.

93

Idima Nekropolü’nün Krokisi ve Antik Yollar 1 İyonik kolonlu kaya mezar 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 Kaya Mezarlar 9 Sarnıç 10 Sarnıç (Bugünkü Sakar yolunda) Modern ve antik yol kalıntıları birlikte gösterilmiştir. (M. Bildirici, 1996)

94 ÇEVREDE GÖRÜLEN İKİ KOLONLU KAYA MEZARLAR

Gökova’daki kaya mezarlara benzerliği bulunan (İki iyonik kolonlu) Fethiye (Telmessos) kentindeki kral mezarının fotoğrafı (sağda yukarıda) buraya eklenmiştir. Üstte görülen mezarda “Hermapaios oğlu Amyntas” ifadesi belirlenmiştir. Hemen altında başka bir benzer mezar (bir kolonu kırılmış) dikkat çekicidir.

Kaunos kentinde de M.Ö. 4. yüzyıla ait benzer mezarlar görülmektedir. (İki kolonlu iyonik mezarlar)

95

Yenice köyü Okkataş mevkiinde benzer kaya mezar (P.Roos,2006)

Okkataş mevkiinde kaya mezar cephesi (P.Roos,2006) Çevredeki tek yazılı mezar ΝΙΚΩΝΩΣΑΠΩΛΛΩΝΙ∆ΟY (Nikonos Apollonidou)

Elmalı (Callipolis) benzer kaya mezar (Roos, 2006, tomb 4)

96

GÖKOVA NEKROPOLÜNDE İKİ KOLONLU İYONİK KAYA MEZAR 1 NOLU MEZAR (Roos D9)

Nekropol’de Fethiye’de bulunan mezara mimari benzerliği olan en güzel mezar. (Fotoğraf M.Bildirici 1996)

Kaya mezarın cephesi (P.Roos, 2006- D.9)

97

Aynı Kaya Mezar (Roos, 2006 – D.9)

İyonik kaya mezarın mezar odası giriş kapısı

98

Kaya mezarın 1937 yılınki durumu (L.Robert) Dikdörtgen olan mezar odasında 3 gömüt yeri görülmektedir. (Roos, 2006, s.53-54) Mezar odaları tavanları kenarda düşük, ortada yüksek (gable ceeling)

99

Mezarlık alanından görünüm 1 nolu (Roos D9) mezar solda yukarıda, önde görülen 8 nolu mezar (Roos, E 4)

Nekropolde kaya mezar (2 NOLU) (Roos, D6 mezar)

100

2 Nolu Kaya Mezar cephesi (Roos, 2006- D.6)

3 Nolu kaya mezar (Roos D8)

101

5 nolu kaya mezar, (Roos C8) dağa oturmuş bir insanı çağrıştırıyor sanki

Roos C.8 nolu kaya mezarın yakından görünüşü

102

7 nolu mezar (Roos, E1)

8 nolu mezar (Roos E4) En doğuda

103 AKYAKA İÇİNDE TARİHİ MEZARLAR ve MEZARLIKLAR

Akyaka sınırları içinde antik ve tarihi mezarlar bulunmaktadır. Bu yazımızda bunların toplu bir dökümü verilecektir. KAYA MEZARLAR 1) Akyaka-Kozlukuyu yolunda 5 tarihi mezar bulunmaktadır. Bu mevkii burada 1934 yılında inceleme yapan L. Robert tarafından İn-önü, 1886 yıllarında inceleme yapan Cousin tarafından ise "Döşemeli Yol" olarak isimlendirilmektedir. Buradan bu mezarlar önünden eski yolun geçtiği de anlaşılmaktadır. Bu mezarlar içinde 3 adedi normal girişli, bir adedi işlemeli ve tek kolonludur. Diğeri ise Muğla-Marmaris yolu altında kaldıktan sonra 2001 yılında yeniden ortaya çıkarılmıştır. Yeniden gün ışığına çıkarılan kaya mezarın eski yayınlarda çekilmiş fotoğrafları bulunmaktadır. Bugünkü durumu ile eski fotoğraflar karşılaştırıldığında doğu tarafında bir kısmının yol yapımı sırasında yok olduğu gerçeği de görülecektir. Bölgede araştırma yapan diğer bir tarihçi İngiliz George Bean'e göre; bu grup mezarlar M.Ö. 4. yüzyıla aittir. Buna göre bu mezarların Halikarnassos (Bodrum) kentinde, dünyanın yedi harikasından biri olan kendi adını taşıyan anıt mezarı yaptıran Kral Mousolos ( M.Ö. 377-353) dönemine ait olması büyük olasılık, zira bu parlak dönemde İdima bu krallığın doğu ucunda yer alıyordu.

YERALTI TAŞ ÖRGÜ MEZAR 2) Akyaka Belediyesi önünden Akyaka-Gökova yoluna çıkan ve yeni açılan yol üzerinde 2001 yılında kanalizasyon kazısı sırasında yeni bir mezar bulunmuştur. Bu mezar yer altına taş örülerek yapılmıştır. PİŞMİŞ TOPRAK MEZARLAR 3) İnişdibi mahallesinde yeni cami yapılırken temellerinde antik dönemlere ait pişmiş kil içinde mezarlar bulunmuştur. Bu ilginç mezarlar Müze yetkililerince yerinde tespit edilmiştir.

YER ÜSTÜ ANIT MEZARLAR Araştırmacı George Bean çevrede pek çok anıt mezar (built tomb) olduğundan bahseder. Tarafımızdan çevrede yapılan araştırmalarda Çınar Üstü ve Kuyucak yolu üzerinde büyük olasılıkla iki anıt mezar (built tomb) yeri belirlenmiştir.

ORMAN KAMPI İÇİNDE ORTAYA ÇIKMAYI BEKLEYAN KAYA MEZAR Orman Kampı içinde tramplenin bulunduğu yer dolgu bir alandır. Bunun hemen arkasında bir kaya mezar olduğu İtalyan araştırmacı Guidi'nin yayında geçmektedir. Burada 1,80 m genişliğinde bir mermer bloktan da söz edilmektedir. Bu mermer blok Orman İskelesinde kullanılmıştır. Basit bir kazı ile bu mezarın ortaya çıkacağına inanıyorum. Belediye ve Müze yetkilileri bu işi daha önce gerçekleştirmiştir. Burada kaya mezarımıza bizi kavuştursalar ne iyi olur.

104 KAYA MEZARLARIMI GERİ İSTİYORUM Mehmet BİLDİRİCİ 1996 yılında "Akyaka Şenlikleri" etkinlikleri kapsamı içinde " Dedegil Otelinde Gökova'nın Tarihi" isimli bir panel düzenlenmiş idi. Burada tarihi İDİMA kentine ait kaya mezarlar incelenmiş ve bunlardan mimari değeri olan bir tanesinin yeni açılan Muğla-Marmaris yolu altında kaldığı belirtilmişti. Bunun üzerine "DEVRİM Gazetesinde 28.09.1996 tarihinde yazım çıkmıştı. “ KAYA MEZARIMI GERİ İSTİYORUM” Devletin izni ile Berlin’e götürülmüş, Bergama’nın Zeus Tapınağı’nı geri istiyoruz. Kaçak olarak yurt dışına kaçırılmış, Karun’un hazinelerini geri istiyoruz.!!! “ Kaya mezarımız yurt dışına mı kaçırılmış ? Hayır Anadolu’nun her tarafında ve yöremizde defineciler, kaçak kazıcılar, bilerek bilmeyerek kazarlar, kırarlar, yok ederler... !!! Kaya mezarımızı defineciler mi dağıtmış ? Hayır Kaya mezarımız devletin kendi eliyle gömülmüş, yok edilmiş. Onu geri istiyorum. Biliyorum zor bir iş, ama başarabilirsek tarihi kalıntıların değeri anlaşılacak, yarı gömülü olanlar da kurtulacak... KAYA MEZARIMI GERİ İSTİYORUM Aradan 5 yıl geçti. 01.02.2001 tarihinde Muğla gazetelerinde bir haber: "İDİMA MEZARI ORTAYA ÇIKARILDI. 1970'li yıllarda Muğla-Marmaris karayolunun Sakartepe'den inişte yapılan yol çalışmaları esnasında göçük altında kalan Akyaka'daki kaya mezarlar 30 yıl sonra tekrar gün ışığına çıkarılıyor. Akyaka Belediyesi, Müze Müdürlüğü, ve Karayolları Şube Şefliği'nin işbirliği ile yapılan çalışmalar sonucu üç mezar ortaya çıkarıldı. İki tanesinin küçük ve basit bir kapı ile girilen bir tanesinin kolonlu, üçgen alınlıklı olduğu ve İyon sütun başlı olduğu görüldü." denilmektedir. Çok sevindirici bir olay. Başta Akyaka Belediye Başkanı Sayın İSMAİL AKKAYA'yı geç kalmış bile olsam kutluyorum. Akyaka eski kaya mezarına kavuştu. Bunun başka tarihi zenginliklerin ortaya çıkmasında güzel bir başlangıç olmasını diliyorum. Yapılan iş gerçekten alkışlanacak bir iş olmuştur. Bulunuş fotoğrafları için: www.akyaka.org/mezar/index.htm

Altta fotoğrafı bulunan kaya mezarın cephesi (Roos, 2006, A2)

105

Akyaka Kozlukuyu yolu üzerinde Kaya Mezar (Roos A2)

Kaya mezarlar toplu halde

106 SONRADAN YOL ALTINDAN ÇIKARILAN MEZAR

2001 yılında yolun altından çıkarılan Kaya Mezar. Aşağıda eski fotoğraflarla karşılaştırıldığında ya toprak altında kalırken yada ortaya çıkarılırken bir kısmının tahrip edildiği görülmektedir. (Roos, A.4)

107

Kaya Mezar üzerindeki blok bu defa çatlamış ve bu defa geçici çelik askıya alınmıştır. Tekniğine uygun restore edilmelidir.

Yol altından çıkarılan kaya mezar cephesi (Roos, 2006, A4)

108

Ortaya çıkarılan kaya mezarın 1950’lerdeki durumu (G. Bean)

Ortaya çıkarılan kaya mezarın 1937 yılındaki durumu (L.Robert)

109

MUĞLA HAMLE 01.02.2001 Tarihli Gazetenin 3. sayfası

110 AKYAKA'DA YENİ YERALTI MEZARI BULUNDU

Muğla gazetelerinden bir haber : Tarih 07.05.2001 Muğla'nın Akyaka Belde Belediyesi'nin alt yapı çalışmaları sırasında M.Ö 2. yüzyıla ait olduğu sanılan mezarın kapağı kapalı olarak bulundu. Müze yetkililerine bilgi verildi ve mezar Müze yetkililerince açıldı ve içinden çıkanlar Müzeye götürüldü. Çıkanlar arasında topraktan yapılmış pişmiş kaplar, gözyaşı şişeleri ortaya çıktı" denilmektedir. Konunun uzmanlarınca çıkan buluntuların ve mezarın incelenip yayın haline gelmesini bekliyoruz. Ancak, Akyaka tarihi ve çevresi hakkında araştırma yapan bir kişi olarak bazı incelemelerimi de burada belirteceğim. Mezar yaklaşık 2 m x 3 ebadında, yapı tarzı olarak kayaya oyma mezarlar biçiminde, yani üçgen çatılı, ancak büyük kesme taşlarla yapılmış, üzeri kapakla kapatılmıştır. Kapısının sağında bir yazıt var. Yazıtın bulunduğu, bölgede araştırma yapan Fransız Guy Meyer'e tarafımdan bildirilmiştir. Guy Meyer 2002 Ağustos ayı içinde Akyaka'ya gelmiş yazıtı okumuş ve bir kopyasını çıkarmıştır. Kendisinin mektubunda yazıt hakkında yazdıkları şöyledir. ΑΣΕΥ∆ΩΡΟΥ / ... ΜΥΣΣΑ / ΧΡΗΣΤΑ ΧΑΙΡΕ . .ASEUDWROU / ..MUSSA / CRHSTA CAIRE I have done a copy and pictures of the inscription. This is an Epitaph for a woman or a daughter of a certain Eudôros, follow an ethnic (adjective giving a place name, there are plenty in Caria, and in Idyma too because cities were often a joint community of villages. The last line is a Farewell formula. You will find in attachment the majuscul transcription and a picture of the stone "Yazıtın bir kopyasını çıkardım. Bir kadın veya Eudoros isimli birin kızına ait mezar taşı. ..mussa ise yakın çevrede onun köyü, köylerin birleşerek kentleri oluşturduğu belirtiliyor, üçüncü satır, ise elveda ifadesini gösteriyor. Müze yetkililerince de mezar içi buluntularının yayın haline getirilmesini diliyorum. Mezar ile ilgili fotoğraflar için : www.akyaka.org/mezar/new_tomb/new_tomb_tr.htm

111

Muğla HAMLE 07.05.2001 Baş sayfada ve devamı 3. sayfada haber (Fotoğraf da Muğla Kültür İl Müdürü Hikmet Öz görülmekte)

112

Kanalizasyon çalışmaları sırasında ortaya çıkan Yeraltı mezarı, Kapının sağında işaretlenmiş yerde yazıt ortaya çıkmıştır.

Kaya mezarın plan ve kesiti (ölçek 1/50)

113 YENİ MEZAR BULUNTULARI

Yeni çıkan mezardan çıkan buluntular, hiç kaybolmadan ve yağmalanmadan Muğla Müzesi yetkililerince Müzeye kaldırılmış ve bir rafta sergilenmektedir. Buluntular arasında bir kafatası üzerinde motifler bulunan kandil ve ölü sahibine ait eşyalar görülmektedir. Müze Müdür Şevki Bardakçı’nın Hürriyet gazetesinde 12.02.2004 tarihli açıklama haberinde mezarın bir gladyatöre ait olduğu belirtilmektedir.

Muğla Müzesi’nin en kıymetli buluntuları arasında bulunan buluntular arasında yağ kandilleri, kafatası, ve çeşitli eşya parçaları yer almaktadır. Uzman bir kişinin incelemesi sonucu ilginç bilgilere ulaşılacağına inanıyorum.

114 GÖKOVA AŞIĞI BİR FRANSIZ ARAŞTIRMACI GUY MEYER

Guy Meyer ismini 1995 yılında dost ve arkadaşlarım Krissi ve Selim Adham'den işittim. Gökova tarihi ve buradaki kalıntılarla ilgileniyor, ara ara gelip onları ziyaret ediyormuş. Bu arada Krissi Hanım, 18.06.1989 tarihli Fransızca yedi ve tek sayfalık kendisine yazılmış mektupların fotokopisini takdim etti. Tek sayfalık mektupta, Gökova'da bulunan antik İdima kenti hakkında yurt dışında yapılmış yayınların listesi vardı. Halen Fransızca ve yer yer Grekçe kitabelerin yazıldığı ve tamamen çözemediğim diğer yedi sayfalık mektubun Akyaka tarihi ile ilgili çok ilginç ve önemli bir belge olduğuna inanıyorum. Sayın Guy Meyer bana bunun bir İngilizce özetini göndereceği sözünü vermiş bulunuyor. Bu mektupta belirtilen belgelerin tümüne ulaştık. Bu arada özellikle Guidi'nin İtalyanca yazısının bulunması ve tercüme edilmesinde o zaman ki Gökova Akyaka Sevenleri Dernek Başkanı Aydın Turunç'un çok büyük katkısı olduğunu söyleyebilirim. Bu enteresan mektupta Guy Meyer, Gökova bölgesindeki yazıtlar için bir yayından söz ediyordu. Bunun üzerine arşivimde saklı olan ilk mektubumu 09.09.1996 tarihinde kendisine gönderdim. Meyer aşağıda ismi yazılı Avusturya Akademisi'nin yayının lütfedip gönderdi. "Inschriften Griechischer Staedte Aus Klein Asien" Band 38" - "Die Inschriften der Rhodischen Peraia" ( Wolfgang Blümel) sayfa 145-155. Almanca olan bu ilginç belgede çevremizdeki tüm yazıtlar orijinal metinlerle birlikte yer alıyordu. Buradan yürüyerek tüm yazıtlar incelendi ve mevcut olanların yerleri belirlendi. Sayın Guy Meyer böylece, İdima tarihi konusunda tüm kapıları önümüze açmış oldu. 2001 yılı yaz tatilinde ilk defa Gökova'ya gelmemiştim. Bunun yerine yaz tatilimi Paris'te yaşayan kızım Özlem'in evinde geçirmek ve Paris kentini görmek, tanımak istedim ve bir ay kaldım. Tabii bu arada ilk iş olarak Guy Meyer ile görüşmeyi ön plana aldım. Telefonla aradım, o akşam Türkiye ve Yunanistan'a yaz tatili için gideceğini söyledi, ama gene Sorboun'da bir café'de buluşmayı önerdi. Ancak bu buluşma gerçekleşemedi. Ben daha sonra kendisine Akyaka'da ortaya çıkan ve yeni bulunan mezarlardan söz ettim, bilgiler ve oradaki yazıtın bir kopyasını yolladım, 2002 yaz tatilinde Akyaka'da buluşmaya karar verdik. Sayın Guy Meyer geldi, beni telefonla aradı, ancak ben bu yaz tatilinde geçirdiğim ameliyat dolayısıyla sevdiğim Gökova'ya gelememiştim. Yeni bulunan mezarın resimleri çekmiş, yazıyı okuyup çözmüş, bana bir özetini yollamıştı. Mektupta yazıt hakkında şunlar yazılı idi.

ΑΣΕΥ∆ΩΡΟΥ / ... ΜΥΣΣΑ / ΧΡΗΣΤΑ ΧΑΙΡΕ . .ASEUDWROU / ..MUSSA / CRHSTA CAIRE

I have done a copy and pictures of the inscription. This is an Epitaph for a woman or a daughter of a certain Eudôros, follow an ethnic (adjective giving a place name, there are plenty in Caria, and in Idyma too because cities were often a joint community of villages. The last line is a Farewell formula. You will find in attachment the majuscul transcription and a picture of the stone

115 "Yazıtın bir kopyasını aldım. Bir kadın veya Eudoros isimli birin kızına ait mezar taşı. ..mussa ise yakın çevrede onun köyü, köylerin birleşerek kentleri oluşturduğu belirtiliyor, üçüncü satır, elveda ifadesini gösteriyor. Sayın Guy Meyer ile çeşitli yazışmalara rağmen, şansızlıklar sonucu görüşemedik. Ama aşağıdaki mektupta bahsettiği olay bana çok onur verdiği için Türkçe ve İngilizce'sini yazarak yazıma son vereceğim. "What is funny is that last week, I met Prof. Bresson just by chance at La Sourbonne. I showed him the pictures and we talked about the ruins around. We were there with Prof. Thomas Drew-Bear from Lyon, who then told me that he knows someone in Akyaka and it happens that you are this one. He asked me to send you his best regards and I gave him your address in Istanbul." "Hoş olan şu ki, geçen bir şans eseri Sourbonne'da Prof Bresson ile karşılaştık. Ben ona resimler gösterdim ve (Akyaka) bölgedeki kalıntıları konuştuk. Bu arada Lyon'dan Prof Drew-Bear da yanımızda idi. Prof Drew-Bear ben Akyaka'da birilerini biliyorum dedi ve o sen çıktın. İyi dileklerini size göndermemi söyledi, bende adresini ona verdim" Gökova tarihine ve kültürüne bu kadar katkısı olan Gökova aşığı bu değerli Fransız araştırmacının unutulmamasını ve diyalogumuzun devamını dilemek istiyorum. Guy Meyer’in Krissi &Selim Adham’a yazdığı 19. Juin 1989 tarihli mektubunda Akyaka ve çevresi hakkında ilginç bilgiler yer almaktadır. Mektup belgeler kısımda bulunmaktadır. Mektubun, Michele (Merve) Barel tarafından yapılan özet çevirisinde; Bölgede, Helenistik dönemden başlayıp, Bizans ve Türk yönetimine artarak devam eden ihraç malları arasında gemiler için ağaç, çam reçinesi (gemilerin sızdırmazlığı için), günnük yağı (sıgala yağı), tuz ve Kefal balığı (Fransızca Müllet, aynı zamanda katır anlamına) bulunduğunu ifade edilmektedir. Ayrıca Romalı tarihçi Diodoros’un (M.Ö 90-30) kitabında, Akyaka’da bulunmuş 601 nolu yazıtta ismi geçen Thargelios Kirnis’in ismi geçtiği belirtilmektedir. !!!?

116 TARİHİ YOLLAR – ANCIENT ROADS GÖKOVA’DAN GEÇEN MARMARİS'TEN ULA'YA ÇIKAN ANTİK YOL

Gökova çevresinde pek çok taş döşeme eski yollar bulunmaktadır. Bunlar yapıldığı ilk çağlardan 1900'lu yıllara kadar hizmet etmişlerdir. Bunların genişliği 1.60-2,00 m civarındadır. Sadece kervanlar buradan geçebilmektedir. Marmaris'ten gelen antik yol, ovaya gelince üçe ayrılmaktadır. Bunlardan biri ova içinden geçerek İnişdibi'ne çıkmakta, bir diğeri okaliptüs ağaçlarının bulunduğu yoldan Gökova'ya gitmekte, buradan Sakar'a tırmanmaktadır. Üçüncüsü her mevsim kullanmaya daha uygun olan yol ise Akçapınar-Haşimbahçe- Çıtlık-Yılanlı mahallesi- Mersin Pınarı- Ula Alparslan mahallesi üzerinden Ula'ya giden yoldur. Ağustos 2000 tarihinde Ula'dan dostum arkadaşım Mehmet Çetiner ile, yolun Ula'dan başlangıcını görmek için gittik. Alparslan mahallesine geldiğimizde Ula sona eriyor, ve antik yol aşağı doğru buradan başlıyor. Burada bir mezarlık da bulunuyor. Alparslan mahallesinin hemen batısındaki Demirtaş mahallesi ise çevrede KABIZ olarak bilinen, kanyon veya uçuruma çok yakındır. Demirtaş mahallesinden başlayan derin kanyon Muğla yolu üzerindeki Kızılağaç köyüne kadar yaklaşmaktadır. Muğla'ya giderken dikkatli bakılırsa bu uçurum görülecektir. Alparslan mahallesinden başlayan taş döşeme yol, dağdan, Akyaka’nın yaklaşık 10 km kuzey doğusunda eski isimleri, Mersin Pınarı, Çaydere olan Yelşilova’ya inmektedir. 1990 yılında da iki defa Levent Gölcüklü ile bu defa ovadan gelerek incelemelerde bulunduk. Yaptığımız incelemede yolun Yeşilova’dan (Çaydere) Ula’ya doğru yükselmeye başladığı kısımda yaklaşık 3-4 km İlk kısmının sapasağlam durmakta olduğunu gördük. Yolun ortalama genişliği 1.60 m dir. Yolun kaplamasında 30-40 cm kalınlığında taşlar kullanılmıştır. Bazı yerlerde kaplamalar bozulmuş bazı yerlerde orijinal halinde bugüne gelmiştir. Yolun enine eğiminin dik olduğu yerlerde 2 m ye varan kuru taştan istinat duvarları vardır. Yolun yakın zamanlara kadar kullanıldığını, amcasının bu yoldan defalarca atla geçtiğini Levent Gölcüklü hatırlamaktadır. Yolun ovaya indiği kısımda yörede görülen sarnıçların en eskisi kabul edilebilecek tipik bir sarnıç bulunmaktadır. Sarnıcın önünde eski bir çeşmeye ve sarnıca su getirdiği anlaşılan üstü kapalı bir su yolu da dikkat çekicidir. Çeşme yalağındaki taşların düzgün oluşu eski olduğunu belirtmektedir. Bu sarnıca su 4 km den Ulucak mahallesindeki bir pınardan getirilmiştir. Yeşilova ile Ula Alparslan mahallesi arasında üç sarnıç daha bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca Yeşilova köyü içinde de kitabesinde 1207 (1793) tarihi okunan başka bir sarnıç yer almaktadır. Yol ovaya indikten sonra Çıtlık istikametine devam etmekte ve burada etrafı kapalı ve çevre sularının suni göl oluşturduğu mevkiden geçmektedir. Bu mevkide yol 2 m kadar yükseltilmiştir. Burada yerine, yenisi yapılan eski bir köprüde bulunmaktadır. Yolun ileride iki ayrıldığı, birinin Çıtlık’a diğerinin de Yılanlık mahallesinden ayrılarak batıya doğru Gökova’ya (Kozlukuyu) gittiği belirtilmiştir. Harita çalışmaları da bunu doğrulamaktadır. Pek çok kervanın ve bu arada Kanuni Ordusunun 1523 yılı ocak ayında geçtiği bir yol, kim bilir? Daha kimler buradan geçmiştir !!!

117

Modern ve eski yolların 1/100 000 haritada görünümü Marmaris’ten gelen antik yol bir koldan Çıtlık ve Yeşilova (Çaydere) üzerinden (Roma yolu) Ula’ya çıkmakta, buradan Tavas yönüne ve Aydın yönüne devam etmekte Diğeri ise ova içinden geçerek Sakar’a tırmanmakta, Yenice ve Pisiköy üzerinden Milas yönüne devam etmektedir.

118

ULA’YA ÇIKAN ROMA YOLU Gelen sular Yeşilova (Çaydere) güneyinde birikinti oluşturmaktadır. Fazla sular Araplar Çayı ile boşalıyordu. Gökova Deresi ise yakın tarihlerde Devlet Su İşleri tarafından açılmıştır.

119

Yeşilova’dan Ula’ya çıkan Roma yolundan görüntüler

120

KÖŞEMDEN MARMARİS'TEN MUĞLA'YA ZAMAN TÜNELİNDE YOLCULUK Mehmet BİLDİRİCİ Gökova ve çevresi geçen yüzyıl, sıtma hastalığından dolayı, doğal güzelliğine ve zengin su ve toprak kaynaklarına rağmen çok az kişinin yaşadığı ıssız bir yer idi. Ulaşım Roma döneminden kalma taş döşemeli dar ve sadece yük hayvanlarının geçeceği yollardan kervanlarla sağlanırdı. Bölgede 1856 yılında seyahat etmiş İngiliz gezgin Newton Marmaris'ten Muğla'ya bu yollardan geçmiş ve yolculuğunu yayınlamıştır. Yazdıkları aynen şöyle (1) : "Marmaris'ten Muğla bütün yol boyu, köylerden ekili alanlardan yoksun. Yolun büyük bölümü çam ağaçlarının içinden ve dağ geçitlerinden kıvrıla kıvrıla tırmanıyor. Yaşam izi olarak yer yer kurulmuş kara TÜRKMEN çadırları!! ve onların etrafa serpiştirilmiş mezar taşları görülür. Bu ıssızlığı bozan iç kısımlardan Djova (Cova, Gökova) ve Marmaris limanlarına yük taşıyan kervanların bir melodiyi andıran çıngırak sesleridir. Orada burada bazı ekilmiş alanlar, orman çalıları arasındadır. Hiçbir köy görünmez, çok az yoğun bir yerleşim söz konusudur. Şüphesiz söyledikleri tartışma götürür..!!. Newton acaba nerelerden geçmiştir? Şöyle bir tahmin yapabiliriz. Marmaris'ten Gökova'ya kadar bugünkü modern yolun yer yer yanından geçen eski yol, bugünkü ağaçlı yolun üzerindeki eski yol, Kozlukuyu ve buradan Sakar'a tırmanan eski yol üzerinden Kızılağaç ve Gülağzı yakınlarından Muğla'ya …. 150 yıl içinde nereden nereye? Kaynak: (1) Ula an Anatolian town, Paul Benedik (MUĞLA DEVRİM 25.06.1997)

121 ARAPLAR MEZARLIĞI ve OVADA ANTİK YOLLAR

Anadolu'da Afrika kökenli kişilere "Arap" ismi verilmektedir. Yöremizde Akçapınar köyü ve Gökova’nın Yazılıtaş mahallesinde eskiden Afrika'dan gelmiş Müslüman zenciler yaşamış, bunların torunlarından hala bu yerlerde yaşayan insanlar da bulunmaktadır. Bu kişilerin son temsilcisi de değişik saçları ve sempatik hareketleri ile dikkatleri üzerinde toplayan Akyaka'da balıkçı Fevzi'dir. Kendisi ile de zaman zaman sohbetlerimiz olmuştur, ancak ataları hakkında pek bilgi sahibi değildir. Bekar olan Fevzi, sadece "Ben son Mohikan'ım" demektedir. Sudan'dan geldiği sanılan zenciler ovada çalıştırılmak üzere getirilmişlerdir. Bir kısmı geri dönmüş, bir kısmı ise bölgeye yerleşmişlerdir. Ovada bu insanlara ait bir mezarlık bulunmaktadır. "Araplar Mezarlığı". Mezarlık tamamen çalılarla kaplı olup içine girilememektedir. Dıştan göründüğü kadarı ile hiç bir yazılı mezar taşı yoktur. Bugün Gökova deresi olarak bilinen ve ovadan denize dökülen dere, eski haritalarda Araplar Çayı olarak geçmektedir. Eskiden mezarlık yanından geçen çay, şimdi DSİ tarafından düzenlenmiş ve daha kuzeyde kalmaktadır. Araplar Mezarlığı ovadan geçen antik yol üzerindedir. Bu insanlar kimdir? Ne zaman getirilmiştir. Bu konuda da bazı bilgiler bulunmaktadır. Ula ağalarından Karaoğlu ailesinden Hacı Salih Efendi'nin bunları ovada çalıştırmak için getirdiği sanılmaktadır. Salih Efendi'nin yaşamı hikayesi de şöyledir. HACI SALİH EFENDİ (1750-1800): Mültezimlik hizmeti gören Ula ağalarından Hacı Salih efendi, Cova'nın (Gökova) büyük bir kısmını tarıma açmış, çevrede su gücü ile çalışan ilk değirmeni kurmuş, arıcılığı yaymış, hayvancılık yapmış ve Afrika'dan zencileri ziraat işçisi olarak getirmiştir. Bu bilgiler P. Benedict'in "Ula" isimli eserinden alınmıştır. Ayrıca 1892-1914 yıllarında Mısır Hidivi olan Abbas Hilmi Paşa (1874-1944) tarafından Muğla-'daki çiftliğine de işçi olarak Afrika'dan zencilerin getirildiği bilinir. Araplar Mezarlığı önünden geçen eski yol, İnişdibi mahallesinin hemen geçince başlamaktadır. Burada çok ulu bir çınar (kavak) ağacı dikkat çekicidir. Bu taş döşeme yollar, dışarıdan taş getirilerek yapılmıştır. Çünkü ovada malzeme olarak hiç taşa rastlanmaz. Yol genişliği yaklaşık 2-2,5 metre kadardır. Taş kalınlığı 20-30 cm civarındadır. Bu yol devam edildiğinde küçük bir dere üzerinde tek açıklıklı basit bir köprüden geçer. Eski Araplar çayının buradan geçtiği kanısındayım. Daha sonra Akçapınar Azmağına gelinir. Burada yıkık bir önemli taş köprü kalıntısı vardır. Akçapınar Azmağı, haritalarda “Eğri Azmak”, “Akçapınar Azmağı”, Piri Reis’in “Kitabı Bahriye” adlı eserinde ise “Kemerli Azmak” olarak geçer zira üzerinde o zamanlar kemerli bir taş köprü bulunmaktadır. Ovadaki antik yol maalesef 1996 yılında Akyaka’ya su getirilirken büyük çapta bozulmuştur. Olayda mutlaka bir kasıt yok ama bir bilgisizlik ve ilgisizlik olduğu da kesindir.

122

Ovada antik yollar

Ovada antik yollar

123 AKÇAPINAR AZMAĞI KEMER KÖPRÜ Temmuz 1996 da sahilden bu köprüyü inceledim, Akçapınarlı koyu esmer! bir balıkçı beni kayığına aldı ve azmak içinden götürdü. Kayıkçı, Akyaka’dan Mehmet Akkaya’nın eşi Feriştah Hanım’ın dayısı idi. Köprünün yıkılışı içinde ilginç bir hikaye anlattı, talihsiz bir gelinin düğün alayı bu köprüden geçerken yıkılmış. Köprünün Gökova tarafında bir kenar ayağı kalmıştır. Tamamen azmak içinde inşa edilmiş bir orta ayağın kalıntısı su seviyesinden yaklaşık 3 m kadar yüksekliktedir. En az 2-3 m de su içinde temelleri yer almaktadır. Bir ayağı azmak içine yapılmış çok ilginç bir yapıdır. Çok düzgün taş işçiliği dikkat çekicidir. Bu köprü ne zaman yapılmış?, ne zaman yıkılmıştır?. Bilinmez ama ben Roma döneminde yapıldığı kanısındayım. Beni bu çalışmalarımda ve çalışmalarımın sergi haline getirilmesinde destek veren Gökova Akyaka’yı Sevenler Derneği Başkanı Bahar Suveren’e (Heike Thol Schmitz), bu köprü ayağına gitmeyi önerdim. Kabul ettiler, 25.08.2003 tarihinde Azmak boyunda doğal güzellikler içinde bulunan evlerine gittim. Motorları ile birlikte eşi Thomas Schmitz, Gökova’da yaşayan bir Alman arkadaşları ve ben olmak üzere 4 kişi Kadın Azmağı içinden körfeze çıktık, ve oradan Akçapınar Azmağı içinden köprü ayaklarının bulunduğu yere kadar gittik ve inceledik, fotoğraf çektik. Yapım tarzı ve kullanılan malzemeden köprünün çok eski olduğu kanısına vardık. Gene azmaklar içinde nefis bir yolculuk yaparak geri döndük.

Akçapınar azmağı üzerinde köprü ayağı & Köprü ayağının uzaktan görünüşü

124 SAKAR YOLUNDA GELİŞİM ve AŞAMALAR

Bugün çevrenin en önemli alt yapısı, bölgemizi Muğla, Marmaris, İzmir'e ve diğer illere bağlayan kara yoludur. Ancak buna belirli aşamalarla gelinebilmiştir. Bu yazımızda bu incelenecektir. İşte bu aşamalar: 1. Taş döşemeli yollar: Marmaris'ten gelen yol ova içindeki yoldan İnişdibi’ne ve buradan Gökova Köyüne (Kozlukuyu) ulaşmaktadır. Buradan sola doğru dağa tırmanarak Net Holding (Tenekeli Kahve) tesislerinden Sakar'a ulaşmaktadır. İki bin yıla yakın kullanılan bu yollar sadece kervan ve yaya içindir. 2. 1890'lı yıllarda Muğla'dan Gökova'ya vasıta geçebilecek yolun açılmasına başlanıyor, ve ara ara devam ediliyor. 3. İtalyan işgali sırasında (1920-1922) yol kısmen iyileştiriliyor ve demir tekerlekli bir araç ilk defa bu yoldan Gökova'ya indiriliyor. 4.1936'lı yıllarda yol biraz daha iyileştirilerek araç trafiğine açılıyor. Muğla'dan gelen yolun Marmaris'e ulaşması sağlanıyor. Bu yol dağdan inişte Akyaka içinden geçiyor ve şimdiki Akyaka-Gökova yolundan ağaçlı yola ulaşıyordu. Burada yer alan okaliptüs ağaçları Muğla Valisi Recai Gürel tarafından diktirilmiştir. 5.1968'li yıllarda Sakar’ı geçen, bugünkü Muğla-Marmaris- Fethiye yolu açılıyor, ve gelişler kolaylaşıyor, turizm gelişmeye başlıyor. 6. 1985'li yıllarda Ağaçlı yol yeterli gelmediği için yol ağaçlı yolun dışına alınıyor ve bazı iyileştirmeler yapılıyor. 6. 1995'li yıllarda iniş ve çıkışta iki şeritli olan kısımlar üç şeride çıkarılıyor. 7. 2005-2007 yıllarında ise yol dağlar yarılarak çift şeritli (Otoban) haline getiriliyor.

Tüm dünyadan haydi Gökova’ya….

AĞAÇLI YOL -AKÇAPINAR Muğla'dan gelen yol nefis bir doğada kıvrıla kıvrıla ovaya doğru inmektedir. Marmaris ve Fethiye'ye yolculuk yapan kişilerin otobüs içinde ayağa kalkarak heyecanla bu şahane manzarayı seyrettiğini defalarca gözledim. Çoğunlukla da otobüs bir bekleme yerinde durur, turistler hem ovayı seyreder ve hem de resim ve video çekerler. Bu eşsiz manzaradan ovaya inen yol, ovada İki taraflı dev okaliptüs ağaçlarının dallarından oluşmuş yeşil bir tünel içinden geçerek Marmaris'e doğru devam ederdi. Özellikle yazın sıcağında bu tünelin içinden geçmek bir zevk idi. Ancak 1985 yıllarında yolun geliş gidiş için dar olduğu göz önüne alınarak ana yol, ağaçlık yolun hemen dibine alındı. Eskiden ağaçlık yol Akçapınar köyünün tam içinden geçer, yolcular mola vererek balık lokantalarında yemeklerini yerlerdi. Şimdi yol Akçapınar'ın dışından geçiyor. Sadece buradaki nefis ayran ve kıymalı pide yemek için Akçapınar'a giderken bu yolu kullanabilirsiniz. Gökova beldesinden ayrılan Akçapınar’ın diğer bir zenginliği burada leyleklerin çok sayıda yuvaları olmasıdır.

Bu güzel ağaçları kim dikti? Bu okaliptüs ağaçları 1936'lı yıllarda Muğla Valisi olan Recai Gürel Paşa (1884-1960) tarafından bu yol açılarak, Marmaris'e kara yolu bağlantısının yapılmasından sonra dikilmiştir. Daha önce atlı postalar kara yolu ile

125 Marmaris'e ulaşabiliyormuş!. Marmaris'e ulaşım sadece denizden mümkünmüş. Muğla-Marmaris arası bu patika yolla 12 saatte alınabiliyormuş. İnsanın inanası gelmiyor. Bu konuda Süreyya Bodur şunları anlatmaktadır. SÜREYYA BODUR (1930) Süreyya Bodur Akçapınar’da ayranı ve tostları için özel olarak gidilen restoran yanında dükkan işletmektedir. Kendisini 18.08.2004 tarihinde ziyaret ettim. Çevresi ve tarihi konusunda çok duyarlı idi. Tüm yaşamı Akçapınar’da geçmiş idi. 1950’li yıllarda yörede 3 camii olduğunu belirtti. Kırıkköy-Ferek- İskele camileri. Yörede en eski okulun Yazılıtaş mahallesinde olduğunu, Marmaris yoluna Kanuni Sultan Süleyman yolu denildiğini belirtti. Ağaçlı yola dikilen Okaliptus fidanlarının Marmaris yolu üzerinde Vali Bahçesi denen yerde hazırlandığını, her hanenin 5 ağaç dikme zorunluluğu bulunduğunu, ağaçların korunması görevinin köylüye verildiği, deve kervanları geçerken develerin zarar vermemesi için ağızlarının bağlandığını anlattı. Ovadaki Okaliptus ağaçları ile kaplı yolun tarladan açıldığını anlattı. İskele’de evi bulunan Binbaşı Yakup Bey’in çoğu zaman Akçapınar’da kaldığını söyledi.

Süreyya Bodur ile dükkanı önünde çay içerken (2005)

İNŞAAT MÜHENDİSİ SIRRI YARAŞ (1909) Sergimi gezen ziyaretçiler arasında çok ilginç yaşlı bir meslektaş ağabeyim ile karşılaştım. Sırrı Bey İstanbul Sultanahmet doğumlu, ifadesine göre Yüksek Mühendislik Mektebi’nin (İstanbul Teknik Üniversitesi) 1934 yılı mezunu. Genç Mühendis olarak Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde görev alıyor. Recai Gürel Muğla valisi. Sırrı Bey “Oğlum sergini duydum, sana doğru bilgiler vermeye geldim” dedi. Nivo ile yola ve ağaçlara istikamet verdiğini anlattı. Yazları kızının yanında Akyaka’da kalıyor.

126 GAZİANTEPLİ KEMAL ALP İLE KERMETUR HAKKINDA SÖYLEŞİ

Kemal Alp, muhasebeci ve ressam, ve eşi Leman Alp öğretmen. Kermetur sitesinde bir daireleri bulunmaktadır. Gökova'nın güzelliklerinin farkındalar, yaz tatillerini burada geçiriyorlar. Ailece tanıştık ve görüşür olduk. Kemal Alp 1998 yılında aramızdan ayrıldı. Alp çifti Gaziantepli, bunu şunun için vurguluyorum, yemeğe ve damak zevkine meraklı, Kemal Bey bu yemekleri zevkle yapıyor. Bir defasında gelenekten ayrılarak ve daha eklentiler yaparak bir patlıcan kebabı yapıyor. Çok beğeniliyor, ve ismini soruyorlar "Kemaliye" diyor. Onlarda inanıyor. Kemal Bey aynı zamanda ressam, evine ziyarete gittiğimizde duvarlarda Gökova resimlerini zevkle seyrederdik. Aynı zamanda Gaziantep tarihi ile ilgili tablolar yapıyordu. Bir sohbetimizde Gaziantep'te eski Ermeni mahallesinde evlerin altından geçen bir su yolu olduğunu ve bu su yolunun her evde bir havuzu olduğunu ve devam ederek diğer evlere geçtiğini çizerek anlatmıştı. Eşi Leman hanım da uzun yıllar öğretmenlik, yapmış milli duyguları çok yüksek bir kişi idi. İlk öğretmenliğini Güney doğu Anadolu'da yapmış ve anılarını bir kitap haline getirmiş idi. Onu da zevkle okudum. Kemal Bey Aktur tesislerinde çalışmış, çevreyi iyi tanıyordu. Akyaka'daki Kermetur tesislerinin yapımını başından biliyordu. Bana şunları anlattı: "Sakar yolunun yapımını Müteahhit Kayserili Yüksek İnşaat Mühendisi Mehmet Boysan (1919-1974) üstleniyor. Yol yapımında çok hafriyat fazlası var, bunu değerlendirmek için Kermetur tesislerinin yerini burada gazinosu olan Mümin Usta'dan satın alıyor, ve batak olan zemini yoldan çıkan hafriyatlarla dolduruyor. Bugün mevcut olan 4 katlı Kermetur sitesine başlıyor. Site büyük çapta tamamlanmış iken bitirme kısmet olmadan Mehmet Boysan ölüyor. Yeni İskele'ye gider iken Orman içindeki mezarlığa (Hürriyet Mezarlığı) gömülüyor. Mehmet Boysan'ın çocuğu yok, varisi yanında çalışan Muğlalı anne bir kardeşi Latif Sakıcı ve bugün sahile inen ana caddeye ismi verilen annesi Lütfiye Sakıcı oluyor. Ana oğul Kermetur sitesini tamamlıyor ve hizmete açıyor. Bugün Kermetur sitesinin çok katlı oluşu vs tartışılabilir. Ancak o yıllarda bu sitenin yapımı burada iskanın başlamasını sağlamıştır, yol gelmiştir, su gelmiştir, site içinde bakkal manav gelmiş ve bölgenin yaşanır olmasına katkı sağlamıştır diye düşünüyorum.

127 AKYAKA ÇEVRESİNDE SARNIÇLAR

- Yeni İsele'de Sarnıç Önünde çeşmesi var - Akyaka içinde Sarnıç Kitabesi sökülmüş, - İnişdibin'de Sarnıç Üzerinde 1834 (H 1250) tarihli kitabesi var - Kozlukuyu içinde Sarnıç Duvarları düzgün ve sıvalı

SAKAR YOLU ÜZERİNDE -.Bugünkü Sakar yolu üzerinde Sarnıç Yarasaların yaşadığı sarnıç -. Net Holding tesislerindeki sarnıç (Tenekeli kahve yanında), dışı sıvalı -.Kızılağaç köyüne girişteki sarnıç -. Kızılağaç köyü çıkışında ki (Çam mahallesine dönüşte) sarnıç -. Muğla Üniversite Kampüsü girişinde ki sarnıç.

ULA'YA GİDEN ROMA YOLU ÜZERİNDE - Çaydere köyü içindeki Sarnıç Kitabeli kitabesinde H 1207 tarihi okunuyor -Mersin Pınarı başındaki Sarnıç Önünde çeşmesi var, suyu Ulucak mahallesinden geliyor. - Yol üstünde Sarnıç -Yol üstünde de Sarnıç

Tip Sarnıç planı ve kesiti

128 PAPAZDERESİ SU YOLU

Çevrede bilinen tek su eski su yolu Papazderesi olarak bilinen ve Akyaka’nın içinden geçen derenin üst tarafında bulunan su kaynağından su çok eski zamanlardan beri getirilmiştir. Önceleri su getirmede toprak kil borular görülmektedir. Hat üzerinde bunların parçaları görülmektedir. Su yolunu incelemem sırasında bunlardan birkaç tane numune olarak aldım. Toprak borular dönemlerine göre çok farklı yapıdadır. Önceleri yapılan borular çok ince çok kaliteli ve sırla kaplıdır. Çapı yaklaşık 10-12 cm olan boruların benzerlerine rastlamak oldukça zordur. Yakın zamanda da toprak borular kullanıldığı ancak bunların kalitesinin oldukça düşük olduğu anlaşılmaktadır. 1950’li yıllarda ise Akyaka sakinlerince imece usulü demir boru döşenmiştir. Beldeye su gelmesine karşılık bu pınar içme suyu olarak tercih edilen bir sudur.

Papazderesi’nden gelen su yolu üzerinde ilginç bir çeşme ve hortumla pratik olarak su alınışı, hortumdan emerek su içiyorsunuz ve hortumu yukarı bırakınca su kesiliyor.

129

Yeşilova’da (Çaydere) tarihi Roma yolunun dağa çıkışında Bölgedeki en eski sarnıç yapısı olduğu kanısındayım

Sarnıcın kemer kapısı

130

Yukarıdaki sarnıcın yanında bulunan Kır Çeşmesi Çeşme sarnıçtan beslenmekte Sarnıca su ise yaklaşık 3 km kuzey doğudan Ulucak pınarından getirilmiştir.

Sakar çıkışında yolun solunda sarnıç Tamamen ağaçlar kaplamış, içerisi ise yarasalara yuva olmuş

131

Roma yolu üzerinde üstteki sarnıç (Fotoğraf Thomas Schmitz) Resim Akyaka’yı Sevenler Derneği’nin organize ettiği doğa yürüyüşünden

Roma yolu üzerinde ortada bulunan sarnıç (Fotoğraf Thomas Schmitz)

132

İnişdibi’nde Ümmügülsüm Hanımın 1834 tarihli mezar taşının bulunduğu sarnıç Resimde İran’da yaşamış Dr. Settar Tamer kitabeyi okuyor. Sarnıcı 2005 yılında su tarihi konusu araştırmacısı misafirim Martin Schwarz’a gösterdiğimde inceledi, fotoğraf çekti ve zor cevapladığım bir soru yönetti. Su kaynağına (Azmak) bu kadar yakın sarnıcın gerekçesi nedir? Tatlı su olmalı (yağmur suyu) dedim. !!!!

Akyaka içindeki sarnıç, çevresi atılmış çöp ve hurdalar !!!! Bugün çöp doldurulmaması kapısı örülmüş

133 MUĞLA VE GÖKOVA CİVARINDA SARNIÇLAR DİLLERİ OLSADA KONUŞSALAR Mehmet BİLDİRİCİ 1890 yılına kadar Muğla'yı çevre il ve ilçelere bağlayan üzerinden araba gidebilecek karayolları mevcut değildi. Bunun yerine geniş bir ağ şeklinde üzerinden sadece yüklü hayvanların geçebileceği kervan yolları, patika yollar, taş döşeme yollar, diğer bir deyişle antik yollar bulunuyordu. 1950'li yıllara kadar bu yollarda develerle yük taşınmıştır. Yolcuların su gereksinimini sağlamak için bu antik yollar üzerinde bir tespih deki taneler gibi sarnıçlar yer alıyordu. Tarihi su yapıları yönünden büyük bir zenginlik sergileyen Anadolu'nun her yerinde çeşitli boyutlarda ve çeşitli planlarda sarnıçlara rastlamak mümkündür. Akdeniz bölgesinde kurulmuş antik kentlerde kent suyu gereksinimi için dev sarnıçlar, ayrı olarak veya bina altlarına inşa edilmiş, bazen kayalara oyulmuştur. Selçuklu dönemi sarnıçları da değişik biçimde ve güzelliktedir. Yer altına inşa edilmiş, üzerlerine su çekmek için kapak konmuştur. Bazılarının üzerine kova ile su çekmek için "Cıngırık" tabir edilen basit su çekme tertibatı yerleştirilmiştir. Her yörenin değişik bir su kültürü vardır. Muğla yöresinde görülen sarnıçlar ise toprak zemin üzerinde yapılmış ve tek tiptir denilebilir. Yaklaşık 5-6 m çapında dairesel tek hacimli bir yapı, dışları taş ile örme, bazen sıvalı bazen sıvasız, üzeri basık tonoz tipi bir kubbe ile kapatılmış, tek giriş kapısı vardır. Buradan bir kaç merdivenle inilerek suya ulaşılır. Bazılarının dışarıda çeşme yapısı da bulunmaktadır. Suyu bir pınardan bir dereden alınır veya yağmur suyu ile doldurulur. Çevrenin zengin tarihi ve su kültürünü yansıtan bu anonim yapılar, ne zamanlardan kalmadır? Bunun için en kolayı dilleri olsa da konuşsalar demek en doğrusu. Roma döneminden beri bu tip sarnıçların yapıldığı bilinir. Şüphesiz sonraki dönemlerde çeşitli onarımlar görmüş, bir kısmı da eskiler örnek alınarak yeniden inşa edilmiştir. Sarnıçların planının tek tip olmasına karşı yapı tarzlarının çeşitliliği bunu göstermektedir. Kimileri düzgün taş işçiliği, kapılarının üstündeki yarım daire kemerler dikkat çekicidir. Bazılarında ise taş işçiliği gelişigüzeldir. Devirlerin ekonomik durumlarını yansıtacak şekilde. Menteşe Mütesellimi (bir çeşit atanmış taşeron yönetici) Tavaslı Osman Ağa'nın (1822-1840) Gökova yöresinde sarnıçlar yaptırdığı hep anlatılır. Ama hangisini yeniden yaptırdı bilinmez ama pek çoğunu onararak kullanılır hale getirmiş olmalıdır. Osman Ağanın mezarı Tavas Hırka köyündedir. Bu sarnıçlara Gökova yöresinden bazı örnekler vereceğim. Akyaka Yeni İskele mahallesinde olanın önünde çeşmesi bulunur. Suyu çok eskilerde köye de su veren Papazlık deresindeki pınardan getirilmiştir. Eskiden buraya demir atan gemiler de buradan su alırlardı. Bir diğer ilgi çekici sarnıç köy içinde bulunmaktadır. Maalesef kapısı üzerindeki kitabe sökülmüştür. Akyaka-Marmaris yolu üzerinde İnişdibi'nde bulunan sarnıç yörede üzerinde kitabe olan tek sarnıçtır. Bu kitabe köy sakini Dr. Settar Tamer tarafından şöyle okunmuştur. 1250 / Ya cennetül hayrat vel hasenat / Menteşe Sancaktarı Osman Ağanın / Celile-i muhteremeleri Ümmügülsüm / ruhuna fatiha / Burada çevre yakın tarihi ile önemli yazıtta ismi geçen Ümmügülsüm, Tavaslı Osman Ağa’nın eşidir. Eşi görevde iken eşinden önce vefat etmiştir. Bu yazılı taşın Ümmügülsün'ün mezar taşı olduğunu sanıyorum. Belki sonra ki bir onarımda buraya konmuştur.

134 Ancak hayırsever bir kadın olan Ümmügülsüm'ün çevrede yaptığı hayır işleri olduğu ve isminin çevre ile özdeşleştiği kesindir. Antik çağlarda İdimos olan azmağın ismi "Kadın Azmağı" olmuştur. Bugün İnişdibi ve Akyaka arasında gazinoların yer aldığı bölgede olan ve bugün mevcut olmayan "Kadın Pınarı ve Çeşmesi"nin Ümmügülsüm Hanımla ilgisi olmalıdır. Belki Ümmügülsüm Hanım’ın mezarı da yakındaki mezarlıktadır, ileri de yapılacak araştırmalar buna ışık verecektir. (MUĞLA DEVRİM 22.08.1998)

AKYAKA'DA BİR YUDUM SUDAN, SU BOLLUĞUNA Akyaka'da tek tatlı su kaynağı, içinden geçen Papazlık deresinin 3-4 km dağlık kısmında bulunmaktadır. Çok önceleri yaşanan parlak dönemlerde bu suyun kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu kanıya bugün demir boru döşeli hatta tarafımdan ve Aziz Albek tarafından yapılan araştırmalarda çok çeşitli dönemlere ait olduğu görülen çok çeşitli seramik boru kırıklarının görülmesidir. Ben halen evimde bir örneği bulunan boru parçası çok az yerde rastlanacak cinstendir. Geleneksel seramik boruların yarı kalınlığında (yaklaşık 6 mm) ve içi dışı sırlıdır. Sırsız daha kalitesiz başka dönemlerden de boru kırıkları bulunmaktadır. Buradan ilk su getirmenin günümüzden 2000 yıl önce seramik borularla getirildiği kabul edilebilir. 1900'lü yıllara gelindiğinde su kaynağı olarak, sıtmadan dolayı çok insanın yaşayamadığı bölgemizde yağmur suyu ile dolan Yeni İskele ve köy içinde bir sarnıç ve suyunun düşük kaliteli olduğu bilinen Akyaka-Kozlukuyu yolu üzerinde Kadın Azmağı üzerinde "Kadın Pınarı" bulunmaktadır. Köylüler su ihtiyaçlarını eşek sırtında tenekelerle buralardan karşılarlardı. Mustafa Akkaya'nın anılarına göre Hürriyet senelerinde (1908 Meşrutiyet İdaresi) burada görevli askerlerin ve limanın ihtiyacı için Papaz deresindeki su kaynağından yeni limana su getirilir. Sarnıca doldurulur. Gemiler su ihtiyacını buradan karşılar. Bu arada Akyaka-Yeni İskele mahallesine köylü için bir çeşme bırakılır. Bugün mevcut olmayan bu çeşmeye "Hürriyet Çeşmesi" ismi verilir. Bu arada burada toplu ölen askerler için yuvarlak bir mezar hazırlanır ve "Hürriyet Mezarlığı" adı verilir. Su yolunun toprak boru olduğu kanısındayım. Cumhuriyetin ilk yıllarında Akyaka'da bir kaç hane vardır. Hayvancılık ve limandan deve taşımacılığı yaparlar. Henüz camileri de yoktur. İlk mescit 1954 yılında 400 TL sına mal olmuştur. Akyaka'nın önde gelen kişisi Sarıoğlu Mustafa öncülüğünde ilk defa köye su getirilir. Sarıoğlu'nun yazıtların bol olduğu Orman kampı içinde ve İnişdibi'nde geniş arazileri vardır. Çocuksuz olarak ölen Sarıoğlu'nun yeğeni Mehmet Türkoğlu'nun ailesi halen Akyaka'da yaşamaktadır. Sarıoğlu hayırsever bir insandır. İskele mahallesindeki küçük cami de onun öncülüğünde yaptırılır. Sarıoğlu, Muğla'da su yollarına bakan "Karahafızoğlu Halil İbrahim" ile görüşür. Karahafızoğlu ben demir boruları alıyım, sende köylülere imece usulü döşet, der. Tüm köylüler ve kadınlar sırtlarında boruları taşırlar ve toprak üstüne borular döşenir. Köye demir boru ile su gelir. İlk depo camiin hemen yanına yapılır. Köy suya kavuşur. Bu su deposu Akyaka'da o tarihlerde evi olan Kütahyalı bir hayırsever tarafından 1985 yılında genişletilir, ve daha sağlıklı hale getirilir.

135 Köylü gene evine suyu kovalarla taşımaktadır. Ancak temiz içimi iyi bir suya kavuşmuş ve taşıma mesafesi azalmıştır. Ben Akyaka'ya ilk defa geldiğim ve Dedegil Otelinin arsasını aldığımda, köşede küçük başka bir depo vardı. Bir değnek ucuna asılmış birbirini dengeleyen iki teneke ile evlere su taşınırdı. Turizmin kımıldamaya başladığı 1978 yılında ilk defa su şebekesine başlanıldı. Kadın pınarından alınan su köyün yukarısına yapılan bir depoya basıldı ve yapılan şebeke ile evlere verilmeye başladı. Bu iş dört yılda gerçekleşebildi. Ancak bu su çok kaliteli değildi. Kermetur tesisleri daha önce hizmete girdiği için su problemlerini kendileri çözdüler. Daha sonra Belediye Başkanı İsmail Akkaya'nın girişimi ile 25 km uzaktan Akçapınar tarafından tatlı su getirildi. Akyaka beldesi bol suya kavuştu.

Tenekelerle taşınan sular anılarda kaldı.

Yeni İskele’de su sarnıcı, yanında bir çeşmede vardır. (Fotoğraf Aziz Albek)

EKLEME Yukarıda görülen fotoğrafta sarnıcın etrafı boş bulunmaktadır. Bugün ise binalar arasından girilmektedir. Amerikalı arkadaşım Su Tarihçisi Dennis Murphy ile 2008 yılında yaptığımız gezide sarnıçların içlerindeki su geçirmez hidrolik sıvaları inceledik. Sarnıcın hemen giriş kapısının yanında silik olarak yazılar bulunan bir taşa rastladık, taş üzerinde Grek harfleri ile yazılar vardı. İncelemeye değer sarnıcı işletenler tarafından mı yazılmış? İncelemeye değer bir konudur.

136 EKLEME 2 2008 yılında Yeşilova köyüne yaptığım bir gezide Yeşilova’daki sarnıç üzerindeki yazı fotoğraflanmıştır. Ancak yazı henüz okunabilmiş değildir.

Akyaka Belediyesi önünde Orman Kampından gelen kalıntılar

137

Akyaka Belediyesi önünde Orman Kampı’ndan gelen kalıntılar

138 ORMAN KAMPI

Orman Kampı hakkında daha önce yayınlanmış yazımda açıklamalar bulunmaktadır.

KÖŞEMDEN GÖKOVA'DA ESKİ İSKELE & ORMAN VE PİKNİK ALANI Mehmet BİLDİRİCİ Gökova'da Akyaka'da Orman Kampı'ndan Kermetur'a kadar olan mahal "Eski İskele" mevki olarak tapu kayıtlarında görülür. Gerçekten de Gökova'nın antik iskelesi Orman Kampı içinde ormancıların lokali yanındadır. Orman Kampı içinde dikkat edersek, çevreye yayılmış dışı oluklu kolon parçaları işlemeli taşlar dikkati çeker, bunların bir kısmı toplanmış ve mini Müze'de sergilenmektedir. İlk çağlarda burası İdima kentinin limanı idi ve çevresinde çeşitli sivil ve dini yapılar bulunuyordu. Bulunan yazıtlardan burada bir Leto-Afrodit tapınağı olması olasıdır. Dışı yivli kolon parçaları bu görüşe destek verir niteliktedir. Orman lokalinin hemen önünde antik iskelenin temel kalıntılarını deniz dibinde görmek mümkündür. 1922 yılında yörede araştırma yapmış ve bunları yayınlamış İtalyan Guidi tramplenlerin bulunduğu yerde, tepeye çıkmadan önce büyük taş bloklarla örülmüş yarı gömülmüş güzel bir mezar bulunduğunu ve mezarın üst kısmının 1,80 m genişliğinde bir kalker bloktan ibaret olduğunu ve yapılış tarzından Helenistik döneme ait olduğunu yazmaktadır. Orman Kampı'nın düzenlenmesi sırasında bu mezar kaybolmuştur. Bu mahalden merdivenlerden yukarı çıkıp çamlık piknik alanına geldiğimizde bir kilisenin doğu apsisinin (yuvarlak mihrap) duvarları aynen durmaktadır. Eski kayıtlarda burada iki bina olduğu belirtilmektedir(1). Bir kilise ve büyük olasılıkla bir yel değirmeni. Araştırmalarda burada Aya Kosma isminde büyük bir kilisenin olduğu belirtilmektedir. Orman Kampı içinde bu kiliseden kalma yazılı ve işlemeli taşlar bulunmaktadır. Bu belirtilenden Eski İskele mevkiinin Bizans döneminde de canlılığını koruduğu anlaşılmaktadır. Bu limanın ne zaman yapıldığı ve ne zaman terk edildiği konusunda bilgi yoktur. Bu yapılar yanında çevrenin su ihtiyacını karşılamak için bir su sarnıcının olduğu yukarı da adı geçen Guidi tarafından "Karya'da bir İnceleme Gezisi" adlı eserinde anlatılmaktadır. Ünlü gezginimiz Evliya Çelebi 1672 yılında limanı ziyaret ettiğini ve Mısır ve Venedik'e kuru üzüm gönderildiğini yazmaktadır. Bu liman büyük olasılıkla "Eski İskele" olmalıdır. Bu mahallin kamp olarak vatandaşın hizmetine sunulmasının turizm açısından önemi tartışılmazdır. Günün ekonomik imkanları sınırlıdır. Gene de alelacele değil de bu işi bilenlerin görüşü alınarak yapılsa ve eski değerli kalıntılar korunabilse, çevrede oturan ve günü birliğine pikniğe gelen yerli ve yabancıların beğenisini kazanan "Orman Kampımızın" görüntüsü herhalde daha başka olurdu. (1) Geonge Bean, Carian Coast. (MUĞLA DEVRİM 17.08.1999)

139

Orman Kampı Eski Yerleşim (Tasarım)

1, 2 İn-sitü kolonlar (70 cm çapında) 3 Ali Fuat Ardıç çeşmesi (Orman yangını şehidi) 4 +38 kotunda Aya Kosma Kilisesi yeri ve temelleri 5,6 Çevreden devşirilmiş kolon parçaları 7 Denize atlanılan yerde mermer blok (son zamanda üzeri betonlandı) 8 Kaya mezar (halen mevcut değil, büyük mermer bloğu 7 de) 9,10 Orman kampı lokali ve lojman 11 Orman Bölge Şefliği 12 Tramplen 13, 14 Gölgelik ağaç evler, bunların yanından tepeye çıkan merdiven 15 Taş duvar (duvarın taşlarının çoğu çevredeki eski iskele yapılarından) 16 Deniz içinde Eski İskele’ye ait yapı temelleri

140 ORMAN KAMPI

(Orman Kampı 02.08.2003 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde çıkan habere göre 220 milyar TL ye “Öztürk Mutfak İnşaat Turizm Şirketi’ne 10 yıllığına ihale oldu) 2005 yılı itibariyle Orman Kampı yanında turistik tesisleri bulunan Yücelen Tesisleri tarafından işletilmektedir.

MİNİ MÜZE Orman Kampının yapımı sırasında burada bulunan ve yapılan çalışmalar sırasında buradan çıkan mimari parçalar (tümü 38 parça) Mini Müzede sergilenmekte idi. Bunlara ait fotoğraflar ve bilgiler “Tarihi Kalıntılar” bölümünde bulunmaktadır. 2003 yılında Orman Kampının özelleştirilmesi üzerine, bu parçalar Akyaka Belediyesi önüne taşınmış bazı sütunlar üst üste konarak yeniden sergilenme sağlanmıştır. Bunlar yanında krokide 1-2 yerde bulunan sütunların fotoğrafları orada bulun- maktadır. 1-2 nolu kolonlar yerinde durmaktadır. Bunlardan ayrı olarak 5,6,8 olarak gösterilen noktada 35,40,20 cm çapında küçük yuvarlak mermer sütun parçaları yerinde durmaktadır. 7 nolu yerde bulunan yaklaşık 1,80 m boyunda mermer blok maalesef insanların denize girerken ayağının kaymaması için üzeri betonla kaplanmıştır. Bu mermer bloğun tramplenin hemen arkasında bugün görünmeyen kaya mezardan geldiğini sanıyorum.

Akyaka ve Orman Kampının Havadan görünümü

141 ORMAN KAMPININ AÇILIŞINDA ÇALIŞMIŞ OLAN ŞEVKİ SİVASLI İLE SÖYLEŞİ

Akyaka sakinlerinden, Orman Kampının açılışında Orman Mühendisi olarak görev almış, Muğla'lı Şevki Sivaslı ile komşuyuz, ara ara sohbet ederiz. 14.08.2000 tarihinde uzun bir söyleşimiz oldu. Köyün geçmişine ışık tutacak bu anılar yabana atılır cinsten değildi. İşte söyleşiden önemli satırbaşları: "Babam Sivaslı, askerde iken Muğla'ya gelmiş yerleşmiş, Muğla'dan evlenmiş. 1920 doğumluyum. Muğla Ortaokulu'nu ve Bursa Orman Okulu'nu bitirdim. Parasız yatılı idim. Mühendis yardımcısı oldum. 1941-1945 yıllarında Alman harbinde yedek subay idim. 1951 yılında Milas Orman Başmüdürlüğü'nde Mülkiyet kısım müdürü olarak görev yaptım. 1954-1955 yıllarında reçine çıkarmak için Gökova'ya geldim. Yer yer darı ekilen yerler, incir ağaçları, bol karayılan var, dağdan gelen içme suyu çok az, su Kadın pınarından eşekle geliyor. Akyaka'da sadece 7 hane, İnişdibi’nde 2-3 hane var. Akyaka'daki bu yedi hane şöyle: 1- Mustafa Akkaya (Belediye Başkanının babası) - 2- Server Datça -3-Deveci Ahmet 4-Sarıoğlu Mustafa (Türkoğlu) - 5-Şöför Rasim'in babası -6-Hüseyin Çavuş (Kahveci) 7- Tak Tak Mustafa Muğla'da İsmail Karavan Orman Başmüdürü, bir gün Ankara'dan Zekai Kanat geldi, Gökova'yı çok beğendi, burada "Orman Kampı" kuralım dedi. Şimdiki Orman Kampının bulunduğu arazi Sarıoğlu Mustafa'nın tapusuz arazisi, yer yer tütün ekiyor. O zaman deniz daha içeri giriyordu. Yer üstünde hiç kalıntı yoktu. Yıkıntı taşları denizin içinde idi. Bu taşlarla Orman Lokali önündeki duvarlar yapıldı. Şimdiki çevrede görülen işlemeli taşlar ve kolonlar, makine ile hafriyat yapılırken ortaya çıktı. Tepede kilise temeli olan yerde yel değirmeni gibi bir binanın kalıntısı vardı. Şimdiki sahildeki evlerin arazisinin sahipleri KIRAN köylüleri idi. İlk parselasyonu Şevket yaptı. Şimdiki bizim evlerin arsaları Madanoğlu'nun idi. Önce deniz kenarında 4 ev yapıldı. İlki benim bugünkü ev, ikinci katı sonra çıkıldı. İkincisi Toprakçı Fatma Hanımın evi, üçüncüsü Şükrü Berberoğlu (Dayı), dördüncüsü Sadık İyibilir (sattı). Bu evleri genç yaşta ölen Fatma Hanımın eşi ve çok iyi görüştüğümüz rahmetli Kubilay Toprakçı'nın babası yapıyor. Sefa sitesinin yeri de Fatma Hanımın kardeşinin mülkiyetindedir. Yaşadığı ilginç olayları da şöyle aktarıyor: Büyük iş adamı ve sanayici Vehbi Koç'un oğlu Rahmi Koç yedek subaylığını burada yaptı. O zaman çok mahrumiyet vardı. Aşağıdaki tekerlemesi bu günleri yansıtır. İki burun, bir fırın / Peynir ekmek yemekten / Ne ağız kaldı, ne burun İlk defa iki turist kız geldi, şimdiki tramplenin bulunduğu yerden denize atladı. Aklım çıkıyordu kayalara çarpıp yaralanacak diye. Denizden çıktı ve "good, good" dedi, arkasından arkadaşı ile birlikte atladılar. İlk denize girenler bu kızlardı. 1970 yılında emekli oldum, On yıl bilirkişilik yaptım, 1980 yılından beri yazları Akyaka'da kışları Muğla'da emekli yaşantıma devam ediyorum. Hacıyım . Akyaka'yı seviyorum diyerek konuşmasını tamamladı. Nereden nereye ?

142

Akyaka Kültür Sanat Derneği Başkanı Selçuk İnaç Şevki Sivaslı ile Akyaka’nın geçmişi hakkında bilgi alıyor

Şevki Sivaslı Orman Mühendisidir. Orman İdaresi Yunanistan’da reçine eğitimi gören Ahmet Menekşe’nin babası ile reçine üretimi için görevlendirilir. Ancak hiçbir tesis yoktur. Kalacak yer yoktur. Reçineler için bugünkü Orman Lokali yerinde bir reçine havuzu yaparlar. Ufak ufak bazı iyileştirmeler yaparlar. Orman arazisinin sınırları belirlenir. Zamanla burada Şube Müdürlüğü ve Orman Kampı kurulur. Daha sonra Orman Şube Müdürü olan Mehmet Yoncalık Kızılyaka Portakallık’ta (antik Kallipolis) ortaya çıkan antik taşları da buraya getirdiğini söyler ?? Ne derece doğrudur? Bilinmez.

Şevki Sivaslı’nın gençliği & şimdiki hali

143 GÜLŞAH RESTORANIN KURUCUSU MAKBULE HANIMIN ANILARI

Akyaka sahilinde çok güzel lokantalardan biri de Gülşah'tır. Kurucusu Ali Bey ve eşi Makbule hanım, ahbabımız idi, ara sıra uğrar görüşürdük. Bugün her ikisi de bu dünyadan göçtüler, ama Makbule Hanımın anlattıkları unutulacak cinsten değil doğrusu. Makbule Hanımlar, Muğla'da oturuyor, eşi Ali Bey müteahhit. 1970 yılı öncesi Makbule Hanım guatr hastalığına yakalanıyor. Doktorları deniz kenarında yaşaması ve bol iyot almasını öneriyorlar. Makbule Hanımlar Gökova'ya yerleşmeye karar veriyor. Gökova'da Orman Kampına yakın şimdiki arsalarını alıyorlar. O zaman yaklaşım sadece Orman Kampı içinden mümkün, doğu tarafı şimdi en güzel evlerin bulunduğu Kermetur'a kadar alan tamamen sulu ve batak, geçit vermiyor. Önce arsalarına tek katlı küçük bir ev yapıyorlar, ancak arsanın kotu deniz seviyesine çok yakın olduğu için deniz evlerini sık sık basıyor. Bunu önlemek için kamyon kamyon toprak döktürüyorlar. Daha sonra zaman içinde şimdiki tesislerini yaptırıyorlar. 1970'li yıllarda şimdiki Kermetur tesislerinin yerinde, aşağı yukarı Maliye Dinlenme Tesislerinin bulunduğu alanda "MÜMİN USTA"nın bir gazinosu var. Muğlalı gençler hafta sonu buraya geliyorlar, içiyorlar, sohbet ediyorlar. Mümin ustada ilginç bir kişi aynı zamanda Muğla'nın ilk lokantacılarından sayılıyor. Şimdiki şahane evlerin bulunduğu taraflara bakıp, ileride buralar güzel evlerle dolacak, burası iyi bir turizm bölgesi haline gelecek diye nutuk atarmış. Gençlerde balık yanında içkisini yudumlarken gırgır olsun diye dinlerlermiş !!! Mümin Usta daha sonra arazisini bugünkü Muğla-Marmaris yolunun Müteahhidi Mehmet Boysan'a satıyor, yoldan çıkan dolgu malzemesi ile arazi dolduruluyor ve yerine dört katlı Kermetur sitesi yapılıyor. Makbule Hanımın Gülşah Turistik Tesisleri, bugün kızı ve torunları tarafından işletiliyor.

144 YENİ İSKELE MAHALLESİ

Akyaka’ya bağlı bir mahalledir. Buraya büyük gemileri yanaşabilmektedir. Daha önceki yıllarda buradan maden ve kereste nakli yapılmıştır. Eski yıllardan kalma 2 katlı bir antrepo binası bulunmakta olup bugün restore edilmiştir. Yörede 1960’lı yıllarda Yüksek Maden Mühendisi olarak çalışmış Aydın Turunç’a göre o zamanlar antrepo binaları 3 adet imiş. Ayrıca yörede en eski 3 camiden biri olan cami yer almaktadır. 1902 yapılan bu camii Sarıoğlu Mustafa öncülüğünde 1950’li yıllarda onarılmıştır. Çevrede eski bir sarnıç ve önünde köy çeşmesi bulunmaktadır. Çınar plajına giderken yolun üstünde restore edilmiş 2 katlı bir ev bulunmaktadır. Burası Kurtuluş Savaşı yıllarında burada yaşamış, çocuksuz binbaşı Yakup Bey’e aittir. İskelenin ne zamandan beri kullanıldığı konusunda bilgi yoktur. Çevresinde kayada düzeltilmiş bir niş ve bir mağara bulunmaktadır. Buradan bir yol orman içinden Kuyucak köyüne, sahil yolu ise ÇINAR plajına gitmektedir. Çevrede Maden işleri yapan Sıtkı Koçman’ın kamyonları İskele’ye maden taşırlardı. Mustafa Akkaya bir defasında şeker kamışı yüklü geminin geldiğini hatırlamaktadır.

Yeni İskele mahallesinden görünüş

145

Yeni İskele mahallesinde eski Gümrük Deposu

Eski İskele mahallesinden görünüş

146 TAPINAK YERİ ? – KİLİSE KALINTILARI – İLK CAMİLER TAPINAK YERİ Çıkan kalıntılardan, yazıtlardan Orman Bölge Şefliği civarında LETO-AFRODİT tapınağı olduğu kanısındayım. Orman kampı içinde bulunmuş mimari parçalar buna destek vermektedir. Bu tapınağın Helenistik dönemde bulunması olasıdır.

BİZANS DÖNEMİ KİLİSE YERLERİ Dördüncü yüzyılda Hıristiyanlığı kabul eden bölgede Bizans dönemi kilise ve şapel kalıntılarına rastlanılmaktadır. Bunlardan tespit edilebilen dört adedi şöyledir.

1. AYA KOSMA KİLİSESİ Orman Kampı içinde merdivenle denizden çıkılan yerdedir. Halen apsis temelleri görülmektedir. Bu kiliseye ait pek çok mimari parçalar bugüne gelmiştir. Kilisenin körfeze ismi verilen Aya Kosma adına yapılmıştır.

2. ŞAPEL YERİ (ERENDEDE) Lütfiye Sakıca caddesinden ilk Azmak doğrultusundaki yola sapılınca yaklaşık 200 m kuzeyde çalılar arasındadır. Erendede olarak bilinir ve yerine 1994 yılında bir mezar yapılmıştır. Çıkan kalıntılardan şapel yeri olduğu sanılmaktadır. Konu ile ilgili yazım aşağıdadır. KÖŞEMDEN AKYAKA'DA BİR SINANMIŞ YER ERENDEDE Mehmet BİLDİRİCİ Akyaka'da Kermetur'a inen anayolun (Lütfiye Sakıcı caddesi) doğusunda yaklaşık 200 m de orman içinde bir sınanmış yer bulunmaktadır. Erendede !!! Erendede kimdir? Ne zaman yaşamıştır? Elimizde bilgi bulunmamaktadır. Ancak burası, eskiden beri Erendede makamı olarak bilinmekte ve ermiş bir kişi olduğuna inanılmaktadır. Son zamanlarda belde sakini, değerli araştırmacı Arkeolog Aziz Albek burada yaptığı yüzeysel araştırmalarda Bizans dönemi mozaik kalıntısı olduğunu belirlemiştir. İşlemeli taşlar bugün de görülebilmektedir. Çok büyük olasılıkla bir şapel yeridir. O halde bu mevki Müslümanlık öncesi de sınanmış bir yer mi idi? Yoksa daha sonra burada bulunan yapıda bir eren mi yaşadı? Kimdir? Bilinmemektedir. Ama güzel olan şu ki, Akyaka sakinleri burada toplanır aşure pişirir, yerler ve dağıtırlardı. Birlikte olur, Erendede'ye dua ederlerdi. Bunu belirten sanat yönü olan bir yazıt konabilirdi. Bu konuda pek çok bilgili ve deneyimli kişi burada yaşamakta, en azından belirli zamanlarda gelmektedir. Ama alel acele buraya konan ve bugün ölen birine dikilen bir mezar taşı doğrusu yakışık almamaktadır. (MUĞLA DEVRİM -28.06.1997)

147 3. KİLİSE KOVANLIĞI Erendede’den yukarı Papaz Deresi’ne çıkıldığında yukarıda bir kayaya oyma şapel yeri olduğu bilinmektedir. Akyaka’nın tarihi su kaynağı da burada yer bulunmaktadır. Su yolu ve depo dolayısıyla yapılan kazı ve çökmeler dolayısıyla oyma şapel bugün görülememektedir. Akyaka’ya yerleşmiş en eski ailelerinden Servet Datça buranın “Kilise Kovanı” olarak çevrede bilindiğini ve arı kovanı konulduğunu söylemiştir.

4. HAŞİM BAHÇE’DE KİLİSE VE MANASTIR KALINTISI

Haşimbahçe Akçapınar’dan Çıtlık’a gidilen yol üzerinde Şirince’den sonradır. 1996 Eylül ayında çevrede inceleme yapmıştım. Araştırmacı Louis Robert Haşimbahçe mahallesinde bir manastır veya kilisenin olduğunu belirtmektedir. Mahalle içindeki mezarlık içinde atılı kolon ve işlenmiş taşların atılı olduğu görülmektedir. Mezarlık yanına dışı sıvalı muhtemelen eski taşların kullanıldığı ve üzerinde yapılış tarihinin 1986 olduğu bir cami bulunmaktadır. GAS Derneği eski başkanı Aydın Turunç burada bir taban zeminde mozaik parçası gördüğünü belirtmiştir. Umarım bu mozaiklerin bir kısmı Muğla Müzesi'ne taşınmıştır !!!! Bu defa çevreyi çok iyi tanıyan ve anneannesi ve dedesi, Şirince’de yaşayan Ahmet Metin ile 23.08.2003 de çevreyi gezdik. Haşim Bahçe’de yol kenarında yeni yapılan camiyi, karşısında mezarlık ve eski kalıntıları tekrar inceledik. Bu arada camiin karşısında kalıntılar arasında bir de çeşme vardı. Musluk aktığı yerde toprağı yıkamış ve altından çok küçük bir yerde mozaik kalıntıları görülmekte idi. Kazıldığı takdirde gerçek alan ortaya çıkacaktır. Burada bölgesel bir kilise ve Manastır olduğu çevrede inceleme yapan araştırmacılar tarafından belirtilmektedir. Çevrede bulunan atılı kalıntılar kolon parçaları bunu kanıtlamaktadır. Çevreyi de dolaştık ve eski ağalardan Celal Ağa’nın ovada yaptırdığı konağı gördük. Konak iki katlı ve 1944 yılında yapılmış, bugün bile hala boş ama görkemli bir konak, bu arada defne yaprağı da topladıktan sonra, Ahmet Metin’in anneannesinin soğuk ayranını içmek kısmetmiş. İki yıl (2005 yılında) sonra görülen mozaik parçasından rahatsız olan Muhtarlık yeni bir düzenleme yapmış ve mozaiği kapatmış. Ne kadar üzücü bir olay !!!

Ekleme: 2007 yılında bölgeyi yeniden gezdim. Mezarlık tamamen duvar içine alınmış, mozaik kapanmış ama tüm kolon parçaları bir bakıma koruma altına alınmış. Bunun içinde bir hamam ve sarnıç kalıntısı da yer almakta..

148

Aya Kosma Kilise temeli

Kilisenin planı

Kilisenin temelleri

149

Arkeolog Aziz Albek incelemeleri sonucu hazırladığı raporunu 12.05.1994 tarihinde Muğla Müzesi’ne göndermiştir.

150

Çeşmenin yıkayarak ortaya çıkardığı mozaikler Mozaiklerin 2005 yılında dozerle kazılarak tahrip ettiği öğrenilmiştir. !!!!!

1996 yılında mezarlıkta görülen kolon parçaları

151

Çevrede 1944 yılında yapılmış CELAL AĞA Konağı

152 GÖKOVA ÇEVRESİNDE ESKİ CAMİLER Türkmenlerin çevre köylere yerleşmesi ile camiler de yapılmaya başlamıştır. Gökova çevresinde devlet tarafından yapılmış tarihi cami bulunmamaktadır. İlk camiler köylüler tarafından kendi imkanları ile yaptırılmıştır. Bilinen en eski cami Gökova Yazılıtaş mahallesinden Atakent’e giden yol üzerindedir. Bugün yıkıntı halinde ve terk edilmiştir. Cami bugün yol seviyesinden daha aşağıdadır. Ebatları yaklaşık 6 x 8 m dir. Yerel malzeme ile çamur ve kireç harç ile yapılmıştır. Yol ile cami arasında çok ulu bir çınar (kavak) bulunmakta, cami dışında ve içinde mezarlar yer almaktadır. Gelenektir eski camiler kullanılamadığında yıkılır ve yerine yenisi yapılır, burada bu yapılmamalıdır. Bu tarihi halk yapısı olduğu gibi restore edilmeli ve yenisi uygun başka bir yere yapılmalıdır. Yapı ne zaman yapılmıştır ?. Ne zaman ne sebeple terk edilmiştir ?. Camiyi Ağustos 2004 de ziyaret etmiş bulunuyorum.

AKYAKA İSKELE CAMİİ 1902 yılında ilk defa yaptırıldığı, 1950’li yıllarda Sarıoğlu Mustafa öncülüğünde onarıldığı bilinmektedir. Cami halen hizmet vermektedir.

FEREK CAMİİ Yöredeki diğer eski cami de Gökçe (Ferek) köyündedir. Aziz Albek ile 24.08.2004 tarihinde birlikte çevreyi dolaştık. Camii Marmaris’e giden yolun körfez tarafında bulunmaktadır. Yerinde oldukça büyük yeni bir cami ve yanında Mezarlık bulunmaktadır. Mezarlıkta oldukça eski taşlar ÇALCA ailesine ait mezar taşları yer almaktadır.

153 GÖKOVA’DA İKİNCİ BİR SINANMIŞ YER DELİKLİ DEDE Akyaka beldesinin en eski sakinlerinden Servet Datça bir sohbetimizde Akçapınar- Ferek arasında bulunan mezarlıkta “Delikli Dede”den bahsetti. 24.08.2004 tarihinde Sayın Aziz Albek ile birlikte çevrede bir inceleme yaptık. Söz konusu mezarlık Akçapınar’dan Gökçe’ye (Ferek) giderken Marmaris yolunun solunda idi. Köy mezarlığı idi. İçinde gerçekten etrafı çevrilmiş bir mezar, yazısız ve DELİKLİ idi. Etrafındaki ağaçlara adak ipleri bağlanmış ve dikey olan taşın yatayındaki deliklere ise ziyaretçiler tarafından para bırakılmıştı. Delikli Dede kim di? Şimdilik bir bilgiye rastlamadık. Belki ileride !!!

Delikli Dede Mezarı ve delikli mezar taşı, delikler içine madeni paralar bırakılmış.

Akçapınar mezarlığında ilginç ve işlemeli mezar taşı

154 AKYAKA'DA DAĞA DOĞRU YERLEŞİM VE KUYUCAK YOLU ÜZERİNDE ANITSAL YAPI TEMELİ Akyaka içinden geçen ana arter olan asfaltın üzerlerinde de evler bulunmaktadır. Dağdan Akyaka'ya doğru derin bir vadi inmektedir. Burası beldeye aynı anda su veren "Papazlık Deresi"dir. Bu vadinin önünde oldukça düzlük bir alanda büyük taşlarla yapılmış teraslamalar dikkat çekicidir. Bu bölgede su imkanı da vardır. Eski bir yerleşimin olduğu olasılığını ortaya koymaktadır. Eskilerde bir kolon parçası içi oyularak dibek taşı olarak kullanılmış olup bugün bir kenarda atılı durmaktadır. Akyaka'dan Kuyucak köyüne doğru giden eski kısmen taş döşeme patika yollar da bulunmaktadır. Bu yol üzerinde genel planda da görülen anıtsal bir yapı kalıntısı bulunmaktadır. Hemşerim Konyalı Aydiz Hanımın eşi uzun yıllar Ankara'da İngiliz Büyükelçiliği’nde Kültür Ateşesi olarak görev yapmış Alan Mounfort ile tanıştım. Kendilerinin Akyaka'da evleri bulunmaktadır. Mounfort bana Kuyucak yolunda ilginç bir yapıdan söz etti. 06.09.1996 günü birlikte incelemeye gittik. Dağa ve Kuyucak yoluna doğru antik patika yoldan geçerek Kuyucak köyünden Kadir'e ait bir tarlada çok büyük taşlarla yapılmış anıtsal bir yapının temel duvarları görülüyordu. Yapı Orman içinde eşsiz manzarası olan bir tepede bulunuyordu. Çevrede teraslama ve bahçe duvarları kalıntıları vardı. Fotoğraf çektik ve birlikte inceledik. Anıtsal yapı yaklaşık 8 m x 5 m ebadında ve sadece yaklaşık 1 metrelik kısmı ayakta idi. Ama nasıl bir yapı idi? Zengin bir kişinin villası ve bahçesi mi idi? Yoksa anıtsal bir mezar mı idi?. Helenistik döneme mi ait?. Bir sonuca varamadık. Ancak ne olursa olsun çevrenin bilinmeyen bir zenginliği ortada idi. Burayı görmek, Sayın Kültür Ateşesi ile birlikte bir gün geçirmem bana büyük mutluluk verdi.

Antik yol ve çok iri taşlarla yapılmış yapı temelleri

155 HAYITLI'DA İNCELEME

Hayıtlı Akbük ile Akyaka arasında küçük motorların yanaşabileceği küçük bir liman ve buradan dağa doğru gidilerek ulaşılan bir antik yerleşim alanıdır. Buraya gelip defalarca masmavi sularda yüzdük. Çok güzel bir yer. Akyakalılar buraya "OH BEEE" diyorlar, Hayıtlı denince herkes bilmeyebilir. Burada kaçak olarak bir ev yapılmış ve gerekli takip sonucu ev yıktırılmıştır. Hayıtlı ismi bir bodur çalının adıdır. El gibi yaprakları olan, mavi çiçekli, çalı görünümünde bir bitkidir, Akdeniz'de bolca rastlanıyor. Bilimsel ismi "Vitex agnus- caktus". Bol rastlanıldığı için bu isim verilmiş olmalı. Hayıtlı iskelesinden içeri giden yolun sonunda mezarlar ve küçük bir yerleşim olduğunu biliyordum. Bu konuda tek araştırma İsveçli araştırmacı Paavo Roos tarafından yapılmıştır. Yazıtların ve kaya mezarların incelendiği bu makale tarihi bölümlerde bulunmaktadır. Arabayla eşimle birlikte Ağustos 2000 de buraya bir inceleme gezisine çıktık. Mezarlara kadar gidemedik. Bugün Hayıtlı denilen yer elektriği olmayan birkaç ailenin yaşadığı bir yer. Tamamen dağlar ve ormanlar içinde bulunmaktadır. En dikkate değer husus büyük taşlarla çok eskiden yapılmış 11 sıra teraslama oluşudur. Tek su kaynağı tamamen kayaya oyulmuş bir kuyudur. Yakın zamana kadar sadece çobanların uğrak verdiği bir bölge, ama ilk çağlarda burada yaşanmış. Gerçekten düşündürücüdür !!! Bu arada elektriği olmayan bir eve davet ettiler, çay içtik, sohbet ettik, çevre hakkında bilgi verdiler. Bir İsveçli’nin buraya gelip inceleme yaptığını söylediler. Bu Paavo Roos idi. Kaya mezarlara gitmeyi bir başka sefere bırakıp, bu geziden bir şeyler öğrenerek ve keyifle evimizin yolunu tuttuk.

HAYITLI DA TEKRAR İNCELEME Gökova-Akyaka’yı Sevenler Derneği sekreteri doğa ile barışık Mustafa Ateş ile birlikte Hayıtlı’ya 16.08.2004 tarihinde tekrar gittik. Bana daha önce gittiği bu yeri gösterdi. Hayıtlı İskelesi’nden içeri orman yoluna sapınca Hayıtlı mevkiine ulaşılıyor. Buranın tek su kaynağı olan kuyuyu ve terasları sağımıza alırsak, sol tarafta biraz tırmandığımızda 50-60 cm yüksekliğinde bahçe duvarları düzgün yapılmış yapı temeli ve bir sarnıç kalıntısı görülmektedir. Büyük taşlar kabaca düzeltilerek kullanılmış. Bir anıt mezar mı? Bir şey şimdilik söylenemiyor. Daha sonra vadinin karşısında bir ev var, Hüseyin Dursun oturuyor, ve bu vahşi doğayı seviyor, onunla söyleştik. Burada bulunan kaya mezarların daha ileride olduğunu öğrendik.

156

Hayıtlı’da büyük taşlardan yapılmış temeller

Hayıtlı’da bir ev, beyaz gömlekli Dernek Sekreteri

157 MARMARİS YOLUNDA GÖKÇE (FEREK) KÖYÜ

Akyaka, Gökova körfezinin kuzey doğusunda yer almaktadır. Körfezin güneyinde ise eski ismi ile Ferek, yeni ismi Gökçe köyü arazileri bulunmaktadır. Muğla'dan Marmaris'e giderken Akçapınar köyünden sonraki ilk yerleşimdir. Gökçe köyü içinden akan dere, ana yolu keserek körfeze doğru akmaktadır. Bu derenin membasına, doğuya doğru gidilirse sol tarafta kalıntılar vardır. Eski Ferek köyü burasıdır. Ferek köyünün de eski bir yerleşim yeri olduğu sanılmaktadır. Bu köye yakın, körfezin güneyinde yer alan Kızılasar'da bulunmuş bir yazıtta İdima'lı bir kadın ve Rodoslu kocasından söz edilmektedir. Yazıtın geç Helenistik döneme ait olduğu saptanmıştır. Buradan da İdima'nın geniş bir alana yayılmış pek çok yerleşim birimlerinden oluştuğu kabul edilirse Ferek'in de bunlar arasında olduğu düşünülebilir. Ferek'teki (Gökçe) bu yerleşim yerinin hangi dönemden olduğu ciddi bir araştırma gerektirir. Ancak Cumhuriyet öncesi burada çalıştığı bilinen eski bir değirmen kalıntısı yer almaktadır. Ertuğrul Aladağ'ın "Kentimin Öyküsü" isimli kitabında Cumhuriyet öncesi bu değirmeni bir Rum ailenin işlettiği, değirmencinin güzel kızı Stella'nın bir Türkmen oğluna kaçtığı ve Dudu ismi ile Muğla'da yaşadığı belirtilmektedir. Muğla'dan 1922 de göç ettirilen Rumlar bu yoldan Marmaris'e ve oradan Rodos adasına gitmişlerdir. Gökçe’nin batısında körfeze ait iki tepede kale kalıntıları olduğu bilinmektedir. Biri 273 kotunda Kale Tepesidir. Bu tepe benim evimin balkonundan her gün seyrettiğim bir tepedir. Üzerinde ne vardır?, İkincisi Kızılasar veya Kızılhisar tepesi olarak bilinen ve üzerinde kalıntılar olan tepedir. Buradaki yapı kalıntıları G. Bean'in Carian Coast III adlı eserinde detaylı incelenmektedir. Helenistik temeller üzerine bir Ortaçağ kalesi, tamamen körfeze hakim bir konumdadır. GÖKÇE ŞELALESİ Ferek deresini geçince yol sağa doğru Marmaris’e devam eder, aksi yönde Domuzbelen’e doğru gidildiğinde ŞELALE görülmeye değer.

158 YAKIN ÇEVREMİZ ULA BİZİM İLÇEMİZ

Akyaka'nın ilçe merkezi Ula'dır. Muğla'ya 12 km, Akyaka'ya 16 km dir. Ancak Ula denizden yaklaşık 600 m daha yüksektedir. İklimi ve bitki örtüsü farklıdır. Ula'ya gitmekle bir çeyrek saatte farklı bir iklime gitmiş oluyorsunuz. Akyaka Belediye olmadan önce, Ula'ya bağlı idi. Projeler, ruhsatlar, Ula Belediyesince karşılanırdı. Ula'da mutlaka eski yerleşim vardır. Ancak eski ismi nedir? Eski ismi Ola mıdır? Ya da Ula hangi anlama gelmektedir. Bu konuda şimdilik bazı varsayımlardan söz edilebilir. George Bean yaptığı haritada eski Ula'yı bugünkü Muğla-Marmaris yolunun batısına koyar. Ula'nın en önemli konumu tarihi yol üstünde olmasıdır. Yaptığım araştırmalarda Marmaris tarafından gelen ve önemli bir kent olan Stratoniceia (Yatağan) yönüne giden yolun Ula'dan geçtiğidir. Modern Sakar yolu açılmadan önceki Muğla-Fethiye yolu da Ula'dan geçmektedir. Marmaris'ten gelen bu yol Akçapınar-Haşimbahçe-Çıtlık-Yılanlık mahallesinden geçerek Yeşilova’ya (Mersin Pınarı) gelmekte ve oradan bugünde mevcut taş döşeme yoldan Ula'ya çıkmaktadır. Her mevsim geçmek mümkündür. Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos seferinde en azından dönüşte bu yolu kullandığına inanıyorum. Nitekim Kanuni Sultan Süleyman Ula'da 7.Ocak 1523 tarihinde kamp kurmuştur. Bence Ula tarihinde en önemli olay budur. Ula'da ilk caminin 1551 yılında Karaoğlu Hacı Ali Çavuş tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. İki önemli ermişi bulunmaktadır. Acem Sultan ve Hüsamettin Efendi, kim oldukları konusunda bilgi yoktur. Ula bağlık bahçeliktir. Ula'nın suyu üstü kapalı bir geriz (kargir su kanalı) vasıtasıyla 5-6 km bulunan bir membadan gelmektedir. Pınar DSİ tarafından yaptırılan göletin daha üstündedir. İlaveten evlerde kuyular da bulunmaktadır. Zaman zaman Ula'da gezintiler yaptım. Muğla yolundan gelişte Ula'ya girişte bulunan İlköğretim Okulu bahçesinde bir lahdin parçaları dikkat çekicidir. Fethiye yolunda gelişigüzel atılı kolon parçaları gördüm. Ula'lı Muhammet Koçoğlu ile yaptığım bir sohbette Hapishane civarında kaya mezarlar olduğundan söz etti. Ayrıca Hapishane civarında bir evin temel kazısında yazılı bir taşın ortaya çıktığını, yapılan şikayet sonucu taş müzeye götürüldüğünü söyledi. Ula'da en ilginç olanı AĞALAR mahallesinin oluşudur. Ben hiç bir il veya ilçede bir ağalar mahallesine ve Ağalar Camiine rastlamadım. Gerçekten bu Ağalar mahallesinde 20. yüzyılın başlarında yaptırılmış çok güzel konaklar da bulunmak- tadır. Cumhuriyet öncesi Ula'da Rumlar yaşamamıştır. Ama bu güzel evlerin çoğunu Muğlalı Rum ustalar yapmışlardır. Ula ağalarından Hamza Beyin evinde eski rakamlarla 1322, ve miladi takvimle 1906 tarihi bunu kanıtlamaktadır. Zira o yıllarda Türkiye'de miladi yıl henüz kullanılmamaktadır.

Ekleme: Paavo Roos’un 2006 yılında yayınlanmış kitabında pek çok kaya mezar olduğundan söz edilmektedir. Ancak hiç birinin cephesinin bir mimari özelliği yoktur.

159

Ula’da Ağalar Camii (yapılışı H.955- 1548)

Ula’da Hüsamettin Efendi Türbesi kitabesi

160

Osmanlı son dönem Mebusu Hamza Beyin evi, yapılış tarihi 1906 Yanında Ula’nın kapalı Sineması

Ula’da başka bir ağa evi

161 ULA’DA BİR DOĞA HARİKASI -KABIZ Ula’nın güneyinde ve Kozlukuyu’nun doğusunda çok büyük bir kanyon yer almaktadır. Çevrede buna verilen isim Kabız’dır. Kızılyaka civarında benzer iki kabız daha bulunmaktadır.

Kabız’ın Ula tarafından görünümü

Kabız yanında bahçede yaban keçisi, solda beni gezdiren Mehmet Çetiner

162 ULA, KIZILYAKA BELDESİ- ELMALI KÖYÜNDE KALLIPOLIS ANTİK KENTİ

Gökova körfezinde yer alan antik İdima kentinin doğudaki komşusu Kallipolis kentidir. Kentin yeri Kızılyaka beldesi Elmalı köyü ve çevresindedir. Tarihi kaynaklarda ismi geçen Kallipolis hakkında bilinenler şöyledir. a) Arrianos'un Büyük İskender'in Anabasisi adlı eserinde şu bilgi yer almaktadır. "İskender M.Ö. 334 yılında Halikarnassos'u (Bodrum) kuşatmış alamamıştı. Bu tarihte Pers asıllı yönetici Orontobates, Mindus, Kaunus, Kallipolis ve Thera'yı (Yerkesik) elinde bulunduruyordu" Bir yıl sonra buralarda İskender'in komutanlarına teslim oldular. b) Bizanslı tarihçi Stephanos'un Karia'daki kentler listesinde Kallipolis ismi de bulunmaktadır. c) 1893-1894 yılında Hula-Szanto Duran Çiftlik mevkiinde Roma İmparatoru Domitian (81-96) ve Kallipolis ismi geçen bir kitabe bulmuşlardır. (∆οµι)τιαν Θεαν Σεβασταν / µοσ Καλλινολιταν / Θεοισ c) İdima'da bulunmuş bir toprak sahibini (prorioter) onurlandıran yazıtta Kallipolis'li Dionisos ismi de bulunmaktadır. (Yazıtlar bölümünde 603 nolu yazıt) Kallipolis ismi yöremizde bugüne kadar gelmiştir. Gökova körfezinde Gelibolu köyü bu ismi taşımaktadır. 1934 yılında burada araştırma yapan L. Robert buna dayanarak Kallipolis kentini buraya yerleştirmiştir. Araştırmacı G. Bean ise bugün "Killandos" olarak yazıtlarda ismi geçen kentin Yenice'de olduğu kabul edilmesine karşı Killandos'un aslında Kallipolis kentinin Helenistik dönemdeki ismi olduğunu belirtmektedir. Bu kısa bilgiler de Bean'in "Carian Coas III" sayfa 81-85 sayfalarından özetlenmiştir. Kalipolis kenti neresidir ? Bu kentin kalıntılarının bulunduğu alan Kızılkaya çevresinde başta Elmalı, Elmalı yakınında Asar, Duran Çiftlik, Karabörtlen yakınında Hisarlık en önemli noktalardır.

26.09.1996 tarihinde arabamla yörede bir inceleme gezisi yaptım. Akyaka'dan çıkıp Fethiye asfaltında ilerleyip Taşkesiği üzerinden Elmalı'ya gittim. Bu köyden İsmet beni köyün batısında bulunan dereye götürdü. Bu derenin Asar denilen yerden geldiğini, burada çok kalıntılar bulunduğunu, büyük ebatlı taşlardan yapılmış duvarlar olduğunu anlattı. Bean'ın yazısında da burada Roma dönemi seramik parçalarının bol olduğu belirtiliyordu. Asar tepesinin Duran Çitlik ve çevreye hakim bir nokta olduğu biliniyor. Derenin 1 km kadar ilerisinde şelale şeklinde suların döküldüğü bir yere gittik. Köy arazisinden yaklaşık 100 m yükseklikte şelale yanında 3 kaya mezar vardı. İki tanesi basit mezarlar, ancak bir tanesi aynen Gökova'da olan iki kolonlu İyonik mezarın tam aynı idi. Bu mezarın aynen bir benzeri de Yenice'nin Okkataş mevkiinde bulunmaktadır. Mezarın üzerinden sular aktığı için kısmen suyun bikarbonatlı oluşundan taşların üstü tortu ile kaplanmış. Bu kaya mezarın kolonları da kırılmış, içi üçgen çatılı idi. Giriş kısmında ise zemin yüksekliği 1 m kadar düşük idi. Daha sonra köy kahvesinde çay içtim ve köylülerle tatlı bir sohbet yaptık. Köylüler, köylerinin tamamen eski kalıntılar üzerinde olduğunu, pulluk sürerken ve yapı temeli kazırken taşların çıktığını bunları duvarlarda kullandıklarını söylediler.

163 1960'lı yıllarda uzun boylu bir İngiliz ile (G. Bean) ve bir kadının zaman zaman gelip araştırma yaptıklarını belirttiler. İki adet kilise yerine rastladıklarını birinin isminin Karaman? olduğunu, yöredeki en eski camiin Yazılıtaş'ın yanında Kırıkköy'de olduğunu anlattılar. Bu tatlı sohbetten sonra da Fethiye yoluna doğru köyden çıktım. Köyün çıkışında da iki adet kaya mezar yoldan görünüyordu.

ELMALI KÖYÜNDEN PİRİ FANİ AK SAKALLI MEHMET AĞANIN GÖKOVA LİMANI VE SAKAR YOLU HAKKINDA ANLATTIKLARI İdima'nın doğusunda ilk çağda Kallipolis kenti bulunuyordu. Yaptığım araştırmalarda bu kentin isminin Gökova körfezinde Gelibolu köyünde devam etmesine karşı, kentin yerinin Elmalı köyünde olduğunu öğrendim. Gerçekten de bu yörede Gökova’da olduğu gibi kaya mezarlar ve kent kalıntıları bulunmaktadır. Çevreyi tanımak için arabamla 26. Eylül 1996 günü Çıtlık, Taşkesiği üzerinden nefis çam ormanları arasında Elmalı köyüne gittim. Özellikle Taşkesiği, yeşillikler içinde çok güzel bir yer. Elmalı'nın kahvesine oturdum, kendimi tanıttım ve köylülerle sohbet ettim. Hiç beklemiyordum ak sakallı, piri fani Mehmet ağa Gökova limanı ve Sakar'a çıkan eski patika yol hakkında ilginç şeyler anlattı. Bunlar ileride unutulmamalı idi. Anlattıkları şöyle: "Dedem zengin ve çok akıllı bir adamdı. Yeğeni bir kazıda altın bulduğunu sanarak, arkasını takip edermiş, bir gün amcasına nasıl zengin olduğunu ve altın mı? bulduğunu kendisine sorar. "Yeğenim altınlar yulaftan der. Ben her yıl 20 deve yükü yulaf kaldırır, götürür Gökova limanında satarım. Bunlar Avrupa'ya ihraç oluyor. Sen de ek senin de altınların olsun" Yeğenin aklı başına gelmiş o da yulaf üretip götürüp satmış, eline altın geçince zevkten dört köşe olmuş" Marmaris- Muğla patika yolu Gökova'dan sonra, sola saparak Sakar'a doğru çıkmaktadır. Gerçekten bende yaptığım incelemelerde taş döşeme yol, kenarlarında istinat duvarlarını bizzat gözledim. Bu patika yol Küçükasar tepesinde bugünkü yol üzerinde bol yarasanın yaşadığı sarnıca doğru gitmektedir. Mehmet Ağa bunları teyit ettikten sonra, şunları ekledi: "Şimdiki binaların olduğu yerde (Net Holding Dinlenme Tesisleri) bir TENEKELİ KAHVE ve sarnıç vardı. Yolcular Muğla öncesi en son burada mola verirdi. Bundan sonra Sakar'a kadar kısım yolun en dik ve en zor yeriydi. Yüklü develer buradan böğürerek çıkarmış, onun için yolun bu kısmına "Deve Böğürten" mevkii denirmiş.!!! Yol Sakar'a tırmandıktan sonra Kızılağaç ve Gülağzı üzerinden Muğla'ya ulaşıyordu. Mehmet Ağa ile ve çevreyi gezmekten keyif alarak tekrar araba ile evin yolunu tuttum.

164

Yeşilova- Elmalı arasında Açıkhava tapınağı kalıntıları (Tapınağın yeri Yeşilova’da yaşayan Ressam Fikret Yıltrak tarafından gösterilmiştir.

165 MUĞLA YEŞİLYURT (PİSİ YADA PİSİKÖY) HAKKINDA YAYINLAR YERİNDE İNCELEME Mehmet BİLDİRİCİ

Çevre tarihi ve doğal güzelliklerine ilgim dolayısıyla Muğla'nın kuzeyinde eski ismi Pisi veya Pisiköy olan Yeşilyurt'un tarihi hakkında bilgiler elime geçti. Çok sararmış zor okunan iki sayfa olan bu metnin bir özetini sunacak, ardından 1996 Eylül ayında burada yaptığım geziden izlenimlerimi aktaracağım. Ender Varinlioğlu'nun çevrede yaptığı araştırmalara dayanarak hazırlanmış metne göre, Pisiköy'ün tarihi hakkında bilinenler şöyledir. Pisiköy olan ismi,1962 yılında Yeşilyurt olarak değiştirilmiştir. Beldenin tarihi Muğla kadar eskilere gitmektedir. M.Ö. yaklaşık 196-200 yılına tarihlenen bir yazıttan, Rodoslu Nikagoras tarafından Pisi, Idyma (Gökova) ve Killandos'un (Muğla Yenice köyü), Rodos topraklarına katıldığı anlaşılmaktadır. Bu şekilde Pisi de Rodos Karşıyakası (Rhodian Parea ) olmuştur. Bu durum M.Ö. 167 yılına kadar sürmüştür. M.Ö. 29 yılında Romalı Labienus'un eline geçmiştir. Eski yazıtlarda ismi Pisi olarak geçmektedir. Pisi ile Bodrum yakınlarında Pedasa adlı kent ile birlik oluşturmuş, birliğin merkezi Pisi olmuştur. Yazıtlardan çevre kentlerden antik çağda buraya yerleşenler olduğu görülmekte ve önemli bir merkez olduğu anlaşılmaktadır. Bizans döneminde de kent konumunu ve önemini sürdürmüştür. Pisi, Milas'tan gelip güneye Gökova ve Marmaris'e inen yollar üzerindedir. Datça'da kasaplık yapmış yaşlı bir Pisili, Yerkesik, Yenice üzerinden Sakar'a inilirdi, ben bu yollardan çok gittim, yer yer taş döşemelere de rastlanır demiştir. Antik kentin yerinin Muğla'dan gelişte girişte olduğu bilinmektedir. Yakın zamanlara kadar izleri bulunan amfi tiyatrosundan bugün geriye bir şey kalmamıştır. 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman, Rodos seferine gidişte, 22 Temmuz 1522 tarihinde Pisi'den geçmiştir. Kanuni Sultan Süleyman bu gidişinde misafir edilmiş ve o zaman Pisi'de yaşayan İsa Efendi ile görüşmüş, ona iltifat etmiştir. İsa Efendi de cihan padişahına nasihatte bulunduğu anlatılmaktadır. İsa Efendi hakkında bilinenler de şöyledir. İsa Efendi'nin doğum ve ölüm tarihleri belli değildir. Mezarı Pisi'nin güney tarafında çamlar arasındadır. Yazılı bir mezar taşı yoktur. 1911 yılında yeniden yapılan cami yerinde onun zamanından kaldığına inanılan bir cami veya mescidin olduğu bilinmektedir. İsa Efendi'nin Bozhöyük ovasında çok geniş toprakları olduğu ve bunların Kanuni Sultan Süleyman tarafından keramet sahibi oluşundan kendisine vakıf edildiği anlatılmaktadır. 16 Eylül 1996 günü bana bu bilgileri temin eden, tarihe meraklı Pisili Ethem Bilgin'in daveti üzerine gittim. İsa Efendi camiinin yanındaki ulu çınarlar altında (yörenin tabiri ile kavak) oturup çay içtik, tarihi Pisi'yi gezdik. Çevrede eski kentten kalan yapı kalıntısı yok ama, kolon parçaları, işlemeli taşlara rastlanılmaktadır. Özellikle cami çevresinde bu mimari parçalar görülmektedir. Ethem Bilgin, yüzyılın başında Pisili ağalar tarafından yaptırılmış iki ev gösterdi. Muğla'da bulunan evlerin modeli, Rum ustalar tarafından yapılmış, duvar örmeleri onlar kadar dikkat çekici, birinin duvarında yapıldığı yılın tarihini gösteren taş bulunmaktadır. Evin yapıldığı tarih iki şekilde gösterilmiştir. 1904 ve Arap rakamları ile 1320, ikisi de aynı yılı belirtiyor. Bu evlere yakın başka bir evin duvarında muhtemelen Rodos dönemine ait yazılı bir taş bulunmakta ama mal sahibi nedense yazıların üstünü koyu bir renk boya ile kapatmış..!! ve tarihi bir belgeyi bilmeyerek karatmış. Ayrıca Paavos Roos'un Almanca İstanbuler Mittelilungen sayfa 337-338 de kısa bilgi ve 4 satırlık bir yazıt bulunmaktadır. (MUĞLA DEVRİM- 18.08.1998)

166 YENİCE KÖYÜNDE ESKİ KENT VE KAYA MEZARLAR

Yenice köyü, Muğla ovasında şirin bir köy. Muğla-Marmaris yolunda Gülağzı kavşağından sapılarak Doğan köyü üzerinden Yenice köyüne gidilmektedir. Gökova tarafından ise Kızılağaç köyünün kuzeyinden batıya sapan ve Çamköy mahallesinden geçen bir yol Yenice'ye ulaşmaktadır. Yenice köyü bağlık ve bahçeliktir. Akyaka'da çok yakınım Murat Karadağ ve babası Akyaka- Muğla arasında dolmuş işleten Mehmet Karadağ, Yenice köyündendir. Gökova'ya gelmeden önce Yenice'deki evlerinde misafir olduk, yetiştirdikleri sebzeleri ve meyveleri ikram etmişlerdi. Daha sonra bahçelerini gezdik, ve babasının tarlasındaki kaya mezarları göstermişlerdi. Çeşitli defalar Murat ile birlikte Yenice'ye gittik. Çevreyi bana gezdirdi. Yenice ile ilgili yerli ve yabancı yayınları da inceleyerek tarihi değerleri hakkında bir özet sunacağım. Bu köy de eski bir yerleşim yeri, eski kent kalıntısı ve her yerde olduğu gibi burada da kaya mezarlar var. Eski ismi bilinmemektedir. Yenice'nin batısında, yukarıda bahsedilen iki yol arasında Asar tepesi ve Okkataş mevkii bulunmaktadır. Bu mevkide, Rodos dönemi yazıtlarda ismi geçen "KILLANDOS" kentinin kalıntıları olduğu kabul edilmektedir. Bu kalıntılarda zaman zaman Bizans paraları bulunduğu söylenmektedir. Çevrede çok ciddi araştırmalar yapan George Bean yazıtlarda ismi geçen "Killandos" kentinin burada olamayacağını, bu ismin Kızılkaya civarında Elmayı köyünde yer alan antik Kallipolis kentinin Helenistik dönemdeki eski ismi olduğu kabul etmektedir. Bu konuda geniş bilgi "Carian Coast" adlı eserinde açıklanmaktadır. Peki Killandos'u buradan Kallipolis'e taşıdığımızda burası nedir? Küçük antik bir deme (köy), zira yazıtlarda ismi geçen ve neresi olduğu bilinmeyen o kadar coğrafi yer var ki bunlardan biridir diye düşünüyorum. Şu gerçek ki burada eski yaşam izleri vardır. Okkataş mevkiinde, İdima'nın kaya mezarlarının benzerleri bulunmaktadır. Bu konuda Arkeolog Şevki Bardakçı'nın "Karia'nın Sessiz Tanıkları-Gömütler" isimli 2 sayfalık makalesinde burada bulunan 3 kaya mezarın fotoğrafları yer almaktadır. Bunlardan birincisi aynen İdima'da olduğu gibi iki kolonludur (Distyle rock tomb). Mezar odası içerdedir. Mimari ve süslemeleri hemen hemen aynıdır. M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenebilir. İyonik başlıklı kolonların sadece üste ve altta küçük parçaları kalmıştır. Bu mezar içinde 6 gömüt yer almaktadır. Tavanları üçgen çatı şeklindedir, (angular vaulted chamber). Bu mezar hakkında açıklamalar Bean'ın Carian Coast III isimli yayınında da bulunmaktadır. İkincisi çadır görünümlü, hemen kapıdan girişli ve üçgen çatılıdır. Kaya mezar üst ve yanlardan ana kayadan ayrılmıştır. Üçüncü kaya mezar ise Yenice köyüne bakan yamaçta yer almaktadır. Ana kayaya oyulmuş kaya mezar iki katlıdır. Üst katta içinde üç mezar bulunan bir oda vardır. Alt katta 5 oda bulunmakta ve odalar L harfi şeklinde planlanmıştır. Hepsi dikdörtgen şeklindedir. Muğla Müzesi'nde görevli arkadaşım Şevki Bardakçı, şahsen benim yanına yaklaştığım halde ulaşamadığım Okkataş hakkında bu güzel bilgileri vermektedir. Kendisine teşekkürler. Ancak tüm Karia bölgesinde olduğu gibi kaya mezarlar bunlardan ibaret değildir. Yenice'yi hemen çıkınca bir harman yerine gelinir. Aynı zamanda ağaçlık bir dinlenme yeri olan bu alanda yöreye has sarnıç bulunmakta, hemen yakınında kayaya oyma basit bir kapıdan girilen içinde üç mezar bulunan bir kaya mezar yer almaktadır. İçi tarafımdan 2,5 x 3,0 m olarak ölçülmüştür. Bir çay içtiğimiz köy kahvesinin hemen yanında 80 cm çapında bir yivli kolon parçası dikkat çekicidir. Araştırma yapıldığı takdirde Okkataş da olduğu gibi iyonik kolonlu kaya mezara rastlanmasa da değişik özellikte kaya mezarlara rastlamak mümkündür. Tarihe ve doğal zenginliklerimi bulup korumalı ve sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum.

167 TURNALI VE AKBÜK ARASINDA GEZİ AKBÜK LİMANI İLE İLGİLİ MİTOLOJİK EFSANE

Turnalı Akyaka-Ören sahil yolunda yaklaşık 15 km uzaklıkta, Kıran köyünün sahilidir. Eskiden sürekli oturulmaz iken şimdi sürekli yerleşim oluşmuştur. Daha önce defalarca denizden gelmemize karşı 1996 Eylül ayında, yöreyi iyi bilen ve burada öğretmenlik yapan Ahmet Çoban ile birlikte sahilden tetkik gezisine çıktık. Şimdi hayatta olmayan ve çok iyi bir kişi ve arkadaş olan Ahmet Çoban Akyaka'da ağabeyinin evinde oturuyordu. Ev Akyaka'nın dağ tarafına Kemal Çoban tarafından yaptırılmıştı. Çevrede Amerikalı Kemal olarak bilinirdi. Sonra bu ev yandı, yangından sonra ev, 1998 yılında kaybettiğimiz, Akyaka'da Hürriyet mezarlığına gömülen Ahmet Çoban'a geçmişti. Ahmet Çoban Turnalı'da güzel bir ev yaptırmış ve burada uzun yıllar öğretmenlik yapmıştı. Çevreyi birlikte gezdik. Turnalı'da eski bir çeşme gördük, suyu avgınla uzaktan geliyordu. Bu çeşme yanında eski taşlar da vardı, kim bilir nereden getirildi?. Çok yerde olduğu gibi burada da teraslamalar dikkat çekici idi. Turnalı'ya defalarca Ali Günyel'in motoru ile denizden de geldim. Bir defasında balıkçılar balık dönüşü bir ahtapotu sahile atmışlardı. Çocuklar biz bunu yemeyiz dediler. Ali dayı hemen ahtapotu kaptı. Akyaka'da kendi Girit usulü kendi yöntemi ile pişirdi. Şahane bir ahtapot ziyafeti çekmiş idi. Bu gezide çok ilginç yakın zamanlara kadar kullanılmış bir zeytinyağı imalathanesi ile karşılaşmış idim. Turnalı sahilinden Ahmet Çoban ile daha batıya ilerleyerek Akbük Asarı olarak bilinen deniz kenarında çok dik bir kaya kütlesi üzerindeki antik yapı kalıntısına gittik. Yaklaşık 8 m x 8 m ebadında çok büyük bir yapının yaklaşık 2 m kadar kısmı ayakta idi. Taşlar çok düzgün şekilde yatay ve düşey derzli ve harçsız yerleştirilmiş idi. Bu yapı dışında çevrede gelişigüzel duvarlar ve bol tuğla kırıkları dikkat çekiyordu. George Bean'in Carian Coast isimli kitabında yapı, Helenistik döneme ait, kule olduğu konusunda açıklamalar yer almaktadır. Kaleyi birlikte keyifle gezdik ve inceledik.

AKBÜK LİMANI İLE İLGİLİ EFSANE Turizmi geliştirmek ve Akbük'e ziyaretçi sağlamak için son yıllarda "Akbük Festivalleri" düzenlenmeye başlandı ve bu sayede eski bir efsane su yüzüne çıktı. Son yıllarda 13 Ağustos gecesi Akyaka'dan tekneler Akbük festivali için turlar düzenliyordu. Önce çevredeki güzel manzarayı seyretmek varken niye gece diye garibime gitti. Ama efsaneyi öğrenince sebebini anladım. 13 Ağustos gecesi, (herhalde eski takvime göre 1 Ağustos olacak) saat gece 12.00 yi gösterdiğinde Akbük limanında suyun tatlı suya dönüşeşeceğine ve şifalı hale geleceğine inanılıyor. İnsanlar ve daha iyi süt versin diye hayvanlar bile suya sokuluyor. Gerçekten Akbük limanı bir kaya kitlesi ile dalgalarla korunuyor, hiç dalga olmuyor. Yüzme için de şahane bir yer. Bu efsane de gerçekten buraya yakışır. Nereden nasıl geliyor?. Ama içinde Mitolojik bir esinti olduğu da kesin !!!!

168

Akbük Asarı (Helenistik Kale kalıntısı) Foto M. Bildirici 2000

169 ÖREN (CERAMOS-GEREME)

GÖKOVA Körfezinin diğer bir ismi, Kerme Körfezi veya eski ismi ile Gereme Körfezi’dir. Körfeze ismini veren antik Ceramos kenti Gökova körfezinde Akyaka ile Bodrum arasındadır. Bugün Ören olarak bilinen belde Milas’a bağlı ve oraya 40 km uzaklıktadır. Akyaka’dan 45 km orman yolu ile de gidilebilmektedir. Yolun bozuk olmasına karşı bir taraf ormanla kaplı dağlar, bir taraf çok güzel manzaralı koylardır. Yol üzerinde Turnalı köyü ve Akbük bulunmaktadır. Denizden Akyaka’dan ve Bodrum’dan ulaşılabilir. Antik Ceramos kentini ilk defa 1994 yılında gezdim. Eski kentin su depoları ve su yolları çok ilgimi çekti. Bunu bir tebliğ haline getirmek için de 2003 Ağustos ayında kenti tekrar inceledim. Kent su yolları hakkında bir tebliğ hazırlayarak 2004 yılında Efes’te gerçekleşen “Cura Aquarum in Ephesus- 12th International Conference on the History of Water Management and Hydraulic Engineering” toplantısında sundum. Eski kent ve tarihi hakkında buradan bir özet sunacağım. Ceramos ismi Grekçe’de seramik anlamına gelmekte, bu isim bu güne Gereme olarak gelmiştir. Bugünkü ismi ÖREN olan belde tamamen antik kentin kalıntıları üzerindedir. Kentin tarihi konusunda bilinenler şöyledir. Kent M.Ö 546 yılında bütün Karia bölgesi ile birlikte Persler’in kontrolüne geçmiştir. Ceramos’u M.Ö. 5. yüzyılda Atina öncülüğünde kurulan Delos Deniz Birliğinde görmekteyiz. Bu birlik M.Ö 405 yılında Isparta tarafından sona erdirilmiştir. M.Ö. 387- 323 tarihleri arasında bölge ile birlikte Ceramos tekrar Pers yönetimi altına girmiştir. Pers yönetimi bölge halkının dini ve kültürüne müdahale etmemiştir. Pers yönetimi ile çok iyi ilişki kuran kral MAUSOLOS bölgeyi M.Ö 377-353 yılları arasında yönetmiş, bağımsız kral gibi davranmıştır. İlkçağın 7 harikasından biri sayılan Bodrum’daki ünlü anıt, Mausolos adına eşi ve kardeşi Kraliçe Artemisia II tarafından yaptırılmıştır. Bu dönemde Milassa (Milas) olan başkent Halicarnassos’a (Bodrum) taşınmış, bölgeye Helen kültür ve uygarlığı yayılmıştır. Bu dönem Büyük İskender’in gelişi ile kapanmış, M.Ö 323-189 yıllarında siyasi olarak karışık bir dönem yaşanmıştır. M.Ö 189 yılında Apama barışı ile Rodos’a bağlanmış ise de bu dönem kısa sürmüş ve M.Ö 1. yüzyılda Roma yönetimine katılmıştır. Bu dönemde kent çok gelişme göstermiştir. Bugüne gelen kalıntıların çoğu bu dönemden gelmedir. Erken Bizans döneminde, Ceramos çevrenin Hıristiyanlık merkezi olmuş, eski tapınaklar kiliseye çevrilmiş, daha sonra belirlenemeyen sebeplerle kent tarihten silinmiştir. Aşağıda 1/25000 ölçekli harita üzerine işlenmiş kalıntılar buraya eklenmiş planda görülmektedir.

170

The plain of Ceramos and the Aqueduct (Bildirici, M, 2003) Ören Planı ve Suyolu (Bildirici, M, 2003) 1.Bakacak Hill (the site of temple and the cistern) 2. Kurşunlu Yapı (Leaded Construction site) 3. Akyapı (the ruins of a monument) 4. A Byzantine church with fresco 5. Baths (Hamam) 6. Ören Municipality (Ören Belediyesi). 7. Aqueduct 8. Water bridge (su kemeri) 9. Springs

171

Ören’de kentin su deposu (Bildirici, M, 1994)

Kurşunlu Yapı (Tapınak-Temple ?) Sadece platformu görülmektedir, Çok büyüklüğü ve çok düzenli taş yapısı dikkat çekicidir. Üzerindeki moloz yapı Bizans döneminde yapılmış kilisenin kalıntısı.

172 SEDİR ADASI (CEDREAE)

Sedir Adası, Gökova körfezinde, üzerinde çok özel plajı ve üzerinde tarihi kalıntılar bulunan bir adadır. Akyaka’dan tekne ile yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra ulaşılır. Ayrıca Bodrum’dan teknelerle gelinebilir. Marmaris’ten ise Gelibolu köyüne kadar kara yolculuğu ve buradan teknelerle Sedir Adası’na ulaşılabilir. Küçük bir adadır, üzerinde modern yerleşim yoktur. Ada’nın en çarpıcı güzelliği Cleopatra koyudur. Buradaki kumlar mineral orijinli olmayıp bir çeşit böcek fosilleridir. Yöre halkı tarafından ipekböceği yumurtalarına benzetilmektedir. Ünlü kraliçenin bu kumları Mısır’dan gemilerle getirtip buraya döktürdüğü ve burada denize girdiğine inanılmaktadır. Ada’nın tarihi hakkında bilinenler şöyle: Önce Ada’ya Dor’lar yerleşiyor, Herodot tarihinde Sedir adasında en az üç atletik festivalin yapıldığı, Rodos adasından üç kent, Cos (İstanköy), Cnidus ve Halicarnassos (Bodrum) olmak üzere 6 kentin katıldığı, daha sonra Halicarnassos’un çıkarıldığı anlatılmaktadır. Ada’da en önemli olay M.Ö 405 yılında yaşanıyor. Isparta’lı general Lysandros adayı bir savaşla alıyor, Atina hakimiyeti sona eriyor. M.Ö 41 yılında Mısır Kraliçesi Cleopatra, sevgilisi Romalı Marc Antony ile Tarsus’tan Efes’e sahillerden geçmiş, Sisam (Samos) adasında balayını geçirmiştir. Ancak buraya gelip gelmediği bilinmemektedir. Ada’da görülen kalıntılar da şöyle: Liman kalıntıları: Ada’nın güney doğusunda bulunuyor, yan taraftaki daha küçük adalarda liman kalıntıları görülmektedir. Tiyatro: Ada içinde bozulmadan bugüne gelmiş en önemli anıt tiyatrosudur. Yörede bulunan tek tiyatrodur. Tapınağı’nın temelleri görülmekte, bunun daha sonraları kiliseye dönüştüğü sanılmaktadır. Nekropol: Adaya ait nekropolün karşı sahilde ana karada olduğu bilinmektedir. Bizans Kilisesi ve Sarnıcı Motorların yanaştığı iskelenin kuzeyinde yeni ortaya çıkarılmıştır. Hemen bitişinde sarnıç yer almaktadır. Sarnıç tonoz şeklinde olup Muğla yöresinde bulunan sarnıçlara benzememektedir. Yapıların sadece temelleri bugüne gelebilmiştir. Aşağıda planı ve yaklaşık ebatları verilmiştir.

MAVİ BİR SOLUK Müşerref Hekimoğlu (Cumhuriyet 29.07.1988) …..Yedi Adalar’ı geride bırakıp, Sedir Adası’na yollandık, Afrodit’i bir gün önce akşam selamlamış idik. Kleopatra’yı tepemizde güneş kaynarken anımsadık. Kleopatra’ya yaraşır bir sıcaklıkta. Ünlü kraliçe bu küçük koyda gerçekten yüzdü, bu güzel kumsalda sereserpe güneşledi mi acaba? Gökova’nın mavisi ağarıyor bu koyda bir arınma duygusu sarıyor insanı. Adanın belirli yerlerinde uyarı yazıları, kum almanın yasak olduğunu vurguluyor. Çünkü dünyada eşi benzeri olmayan bu kum küçük böceklerden oluşuyor, kaçırıp vazoların üzerine sıvanıyor, doğal güzelliklerimizi ve zenginliklerimizi savurganca kullanıyoruz…….

173

Sedir Adası’nın havadan görünüşü, Üstte kuzeyde beyaz olarak görülen yer Cleopatra Plajı, adanın kuzey doğusunda adanın iskelesi, İskelenin hemen kuzeyinde Bizans Kilisesi, Amfitiyatro ve kalıntılar adanın ortasında, antik Liman ise adanın doğusundadır. Kuzeydeki küçük ada ve ana karada Nekropol (mezarlık) alanı yer almaktadır. Harita Doç.Dr. Öztuğ Bildirici tarafından temin edilmiştir.

174

Ada’da bulunan Bizans Kilisesi ve Sarnıcı (Martin Schwarz ile birlikte çıkarılmıştır. 2005)

175

Sarnıcın görünüşü

Sedir adasında kilise kalıntısı ve yanındaki tonoz kaplamalı sarnıç (Fotoğraf Martin Scharz 2005)

176

Sedir Adası’nda Amfi Tiyatro (1985) Yaklaşık 2000 kişilik tiyatro bu bölgede bugüne kadar gelebilmiş tek örnek olmaktadır.

Amfi tiyatro’da 2005

177

GÖKOVA KÖRFEZİNDE DENİZ KIZI HEYKELİ

Denizkızı heykeli Sanatçı Tankut Öktem tarafından yapılmıştır.

178 İDYMA HAKKINDA KISA TARİHİ BİLGİLER KİŞİLER Ocak 2003 MEHMET BİLDİRİCİ Araştırmacı, Yazar Gökova Akyakaya'yı Sevenler Derneği Üyesi

Bu bölümde Gökova-Akyaka'nın (İDYMA) tarihine ışık tutan, antik çağdan bu güne tarihçi, araştırmacı, ve yazarlar hakkında kısa bilgiler ve onların İdima (Idyma) hakkında yaptıkları yayınlar, tarihi perspektif içinde ele alınmıştır.

İLK İDİMA İSMİNİN GÖRÜLMESİ İdima ismi ilk defa M.Ö. 453-452 yıllarında Delos Birliği vergi listelerinde görülmektedir.

ADINA BASILMIŞ PARA Bir tarafında tanrı Pan başı, bir tarafta Ι∆ΥΜΙΟΝ ismi. (M.Ö. 5. Yüzyıl ?)

İDİMA'DAN BİLİNEN İLK TARİHİ KİŞİ PAKTYES (Karialı Yönetici M.Ö. 5.yüzyıl) İdima ilk altın çağını yaşıyor

İDİMA DELOS DENİZ BİRLİĞİNDE (M.Ö. 452-440) ISPARTALI AMİRAL LYSANDROS SEDİR ADASINI ELE GEÇİRİYOR (M.Ö. 405)

KRAL MAUSOLOS (M.Ö.377-353) Halicarnassos'da (Bodrum) kral oluyor. Dünyanın yedi harikasından Mausolos anıtını yaptırıyor. Bölgeyi yönetiyor. Kaya mezarların çoğu bu döneme ait, bölgede ikinci altın çağ. Karia'lı olan Mausolos, Karia'yı Helen uygarlığına açıyor.

BÜYÜK İSKENDER (Alexander the Great) ORDUSU İLE GEÇİYOR (M.Ö.334) Bölgenin kültürel ve siyasi yapısı köklü olarak değişiyor. Bölge Türk yönetimine kadar Helen uygarlığına açılıyor.

RODOS KARŞIYAKASI (Rhodian Pareia) (M.Ö.2. yüzyıl-M.S. 1. yüzyıl) Bölge M.Ö. 2. ve 1. yüzyılda üçüncü altın çağını yaşıyor. Bilinen kişiler ve olaylar Romalı devlet adamı Julius CAESAR (M.Ö.100-44), M.Ö. 48 yılında bölgeden geçerek Rodos'a gidiyor. Mısır Kraliçesi Cleopatra (M.Ö.69-30), M.Ö. 41 yılında bölgeden geçerek Efes'e gidiyor. Rodoslu General Nicagoras, M.Ö. 200 civarında İdima'yı Rodos'a bağlıyor. Protophon, İdima'da görevli Rodoslu yönetici Athenagoras, İdima'da görevli Rodoslu yönetici İdimalı katip (grammatikos) Demetrius / İdimalı Antipatros oğlu Apollonius

179

ROMA- BİZANS DÖNEMİ (M.S.1.yüzyıl - 13 yüzyıl) Roma İmparatoru Vespasianus'a (69-79) Gökova Eski İskele'de anıt dikiliyor ? Aya Kosma adına Eski İskele'de kilise yapılıyor. 4. yüzyıl ? Bölge 1. ve 2. yüzyıllarda dördüncü altın çağını yaşıyor. Daha sonraları karanlığı gömülüyor.

METEŞE BEYLİĞİ ve OSMANLI DÖNEMİ (13.yüzyıl -1922) Türkçe ve İslam dini bölgeye hakim oluyor Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) ordusu ile Temmuz 1522 de Ordusu ile Rodos'un fethi için gidiyor, Ocak 1523 de bölgeden geçerek İstanbul'a dönüyor. 1672 yılında ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi bölgeyi ziyaret ediyor Ulalı Ağalardan Salih Paşa (1750-1800) Gökova ovasının tarıma açılması için gayret gösteriyor 1840'lı yıllarda Tavaslı Mütesellim Osman Ağa bölgede önemli hizmetlerde bulunuyor. 1834 Tavaslı Osman ağanın eşi ÜMMÜGÜLSÜM Hanım hayır işleri yapıyor. Mezarı muhtemelen İnişdibi'nde. Ümmügülsüm Hanım bölgeden ilk bilinen tarihi kadın. 1912 Rodos ve Oniki Adalar İtalya'ya geçiyor, bölgenin ekonomisine darbe oluyor, adalardan kaçakçılık başlıyor.

CUMHURİYET DÖNEMİ 1930'lı yıllarda Sıtma ile savaş verilmeye ve drenaj işlerine başlanıyor. 1938'yi yıllarda Muğla Valisi Recai Gürel Muğla'yı karayolu ile Marmaris'e bağlıyor. 1968'li yıllarda Başbakan Süleyman döneminde modern Sakaryolu açılıyor ve bölge turizme açılıyor. 1971 Akyaka köy muhtarlığı oluyor. Hüseyin Kaya muhtar 1980'li yıllar turizm gelişmeye başlıyor, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren yöre ile özel ilgileniyor. 1988 Gökova 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından özel koruma bölgesi ilan ediliyor. 1987 Cumhurbaşkanı Turgut Özal Gökova'yı ziyaret eden ilk CUMHURBAŞKANI 1987 Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez de CUELLAR, Turgut Özal ile bölgeyi ziyaret ediyor, Gökova'yı ziyaret eden ilk yabancı devlet adamı oluyor. 1992 Akyaka belde oluyor ve İsmail Akkaya ilk Belediye Başkanı oluyor. Bölge Turizmde hak ettiğine kavuşuyor ve gerçek altın çağı yakalıyor

Muğla'dan, İstanbul'dan,Ankara'dan, İzmir'den….den Almanya'dan, İngiltere'den, Fransa'dan, Hollanda'dan, Danimarka'dan, İsrail'den, Rusya'dan İnsanlar yaz tatilleri için Akyaka'yı seçiyor.

180 İDİMA’DAN GÖKOVA- AKYAKA’DA TARİHİ KİŞİLER

Bölgemizden geçen ve bölgemizde iz bırakan tarihi kişiler şunlardır.

TANRIÇA LETO ve AFRODİT Yazıtlardan da ve mimari kalıntılardan Akyaka Orman Kampı içinde tanrıçalar Leto & Afrodit tapınağı olası görülmektedir.!!! Bu iki tanrıça adına birlikte adanmış başka yerlerde tapınak bulunmaktadır. TANRIÇA LETO Zeus ile aşk ilişkilerine giren ve ondan hamile kalan tanrıça Leto, Artemis ve Apollon’un annesidir, Zeus’un karısı Hera’nın hışmından kurtulmak için Likya’ya kaçar. Likya’nın baş tanrıçası olup Xanthos (Kınık) adına M.Ö 4. yüzyılda yapılmış tapınak (Leteoon) bulunmaktadır. Mitolojiye göre, Tanrıça Leto Titan Coeus ve Phobe’nin kızlarıdır.

Paris Louvre Müzesinde Afrodit heykali

181 BÜYÜK İSKENDER (M.Ö 356-323) Makedonya Kralı Büyük İskender ordusu ile M.Ö 334 yılında Gökova yakınlarından geçti, arkasından bölge tamamen Helen uygarlık ve kültürüne açıldı. Bu ordu yöremizden nereden geçti?, bu konuda hiç kanıt bulunmamaktadır. Bodrum’dan Tarsus’a Akdeniz sahilinden yürüdüğüne göre, o dönemde yol ve köprüler bulunmadığına göre bölgenin topoğrafyası da göz önüne alınarak Bodrum- Milas- Pisiköy- Yenice- Ula –Fethiye yolundan sahile indiği ve Köyceğiz’e doğru devam ettiği düşünülebilir. !!!

Büyük İskender büstü (M.Ö. 356-323) (İstanbul Arkeoloji Müzesi’nden)

182 JULIUS CAESAR (M.Ö 100- 44) Julius Caesar M.Ö 100 yılında Roma’da doğdu. Babası Julius Caesar Elder, annesi Aurelia Cotta. M.Ö Ekim 49 – 15. Mart 44 tarihleri arasında Roma Cumhuriyeti Diktatörü. M.Ö 44 yılında Roma’da öldürüldü. Ünlü Romalı devlet adamı Julius Caesar, Anadolu’da Zile’de (Zela) kazandığı zaferin ardından adamları ile birlikte yaklaşık M.Ö. 48 yıllarında Gökova’dan, yürüyerek büyük olasılıkla Marmaris limanından Rodos’a geçti.

Julius Caesar’ın para üzerindeki portresi (Encyclopedia International )

183 CLEOPATRA (M.Ö 69-30) M.Ö. 69 yılında İskenderiye’de (Mısır) doğdu. Ptolemy XII’nin kızıdır. Kardeşi Ptolemy XIII, Ptolemy XIV, Caesarion (Caesar’ın oğlu) ile birlikte M.Ö. 51-30 yılları arasında Mısır Kraliçesi oldu. M.Ö 30 yılında Mısır İskenderiye kentinde intihar etti. Kardeşi Ptolemy XIII, Julius Caesar ve Romalı Komutan Marc Antony ile birlikte oldu. M.Ö 41 yılında Marc Antony’nin daveti üzerine Tarsus’a geldi ve aynı yıl Akdeniz ve Ege sahillerinden Efes kentine geldi. Güzelliği ve tanrıça gibi davranışları ile unutulmadı, pek çok yer hala onun ismi anılmaktadır. Sedir Adası’da Cleopatra plajı Fethiye’de Cleopatra hamamı gibi…

Kraliçe Cleopatra portresi (Vatican Müzesi) & Kraliçe adına basılmış para

Kraliçe Cleopatra’nın Mısır’da tapınaktaki kabartması

184 AZİZ KOSMA Enken Bizans dönemi Orman Kampı içinde adına kilise yapıldı ve körfeze ismi verildi. Bu konuda tarihi bölümde bilgi bulunmaktadır.

İkona Hekim azizler Kosma ve Damianus’u göstermekte olup 18. yüzyıla aittir. (Nilay Yılmaz, İkonolar I, s.185, Kültür Bakamlığı, 1993)

185 KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN (Sultan 1520-1566) Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman 1522 yılında Rodos’un fethi için ordusu ile bölgemizden geçmiş ve yörede bugüne kadar izleri gelen etkiler bırakmıştır. Yollar bölümünde ordunun geçtiği yerler incelenmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman’ın Bodrum kalesi girişinde bulunan resmi

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN’IN RODOS SEFERİ Osmanlı döneminde yöre tarihi ile en önemli olay Kanuni Sultan Süleyman (1520- 1566) Rodos fethetmek için ordusu ile bölgemizden geçişidir. Rodos o tarihlerde Saint Jean şövalyelerinin elinde idi. Başlarında Villiers de I'Isle Adam bulunuyordu. Rodos Fatih döneminden beri Osmanlı devletinin başını ağrıtıyordu. Sultanın büyük amcası Cem Sultan buraya sığınmıştı. Kanuni adaya bir donanma gönderdi, kendisi de yaklaşık 100.000 kişilik kara ordusu ile Marmaris'e geldi. Rodos Seferi Ruznamesi'ne göre gidiş ve dönüş şöyledir. 16.Haziran 1522 tarihinde Üsküdar'dan hareket edildi. 22 Temmuz 1522 Gökbel derbendini (Ahiköy-Yatağan) aştı 23 Temmuz 1522 Muğla Karabağlar'da çadır kuruldu ve ordu dinlendirildi. 25 Temmuz 1522 tarihinde Gökova geçilerek Kargasekmez boğazı aşılarak Marmaris'e gidildi. 28.Temmuzda Rodos kuşatıldı, kuşatma 5 ay sürdü. 20.Aralık 1522 de Rodos şövalyeleri teslim oldu. Malta'ya gitmek üzere adadan ayrıldı. Bu arada Hıristiyan olmuş, padişahın akrabası Cem Sultanın oğlu ve torunu öldürüldü. DÖNÜŞ 6 Ocak 1523 günü Sultan, Ordusu ile Marmaris'e geçti. 7 Ocak 1523 de Ula'da ordugah kuruldu 8 Ocak 1523 günü Muğla üzerinden geçerek yoluna devam etti. Kaynak: Zekai Eroğlu, Muğla Tarihi sayfa. 132 YORUM: Kanuni ordusu bir yaz mevsimi gelmiş, kış mevsimi dönmüştür. Gidişi için şöyle bir tahmin yürütülebilir. Marmaris'ten Akçapınar'a gelen ordu, Akçapınar- Haşimbahçe- Çıtlık- Yılanlık mahallesi- Mersin Pınarı- mevcut Roma yolu üzerinden Ula Alparslan mahallesi ve ULA'ya varmıştır.

186 TAVASLI MÜTESELLİM OSMAN AĞA (Ölümü 1852)

Osmanlı döneminde yörede görev yapmış Mütesellim Osman Ağa, eskiler tarafından hala ismi bilinen bir kişidir. Mütesellimlik, bu bölge de görülen bir nevi taşeron yöneticilik. Konya'da, Kayseri'de böyle bir şey yok. Devletin yetkili valisi var. Tabii bu Mütesellimlik görevi de padişah fermanı ile veriliyor. Vergi topluyor, belirli hizmetleri devlet adına yerine getiriyor. Tavaslı Osman Ağa, Sultan 2. Mahmut devrinde yaklaşık 1822-1840 yıllarında bu göreve getiriliyor. Bu sıralar Mısır Ordusu İstanbul'a yürümüş Konya'yı almış, Osman Ağa'ya bölgede önemli işler verilmiş, o da bunları yerine getirmiştir. Osman Ağa Gökova yöresinde önemli hizmetleri gerçekleştiriyor, sarnıçları ve mevcut yolları onarıyor. Eski İskele'de ve ovada arazileri bulunuyor. Mustafa Akkaya anılarında Eski İskele'den altınlar !!! ve antik malzemeler bulduğunu bunları develerle Tavas'a taşıdığını büyüklerinden duyduğunu belirtiyor. Orman kamp alanına bir kanalla su getirmek için çaba gösterdiğini belirtiyor. O günlerde Tavas 6.835 nüfusu ile Muğla'nın iki katı büyüklüğündedir. Tavaslı Osman Ağa 1852 yılında ölüyor ve Tavas'ın Hırka köyüne gömülüyor. Mezar taşı şöyle: "Dergah-ı Ali kapıcı başlarından/ Menteşe Mütesellimi Tavaslıoğlu/ Osman ruhu için fatiha (Ekrem Uykucu-Muğla Tarihi, s.97-100)

ÜMMÜGÜLSÜM HANIM ( Ölümü 1839- H.1255) Hayırsever bir kişi olan Ümmügülsüm Hanım, Tavaslı Osman Ağa’nın eşidir. Bölgemizde bilinen ilk tarihi kadındır. Ali Riza Hakses’in “Muğla Büyükleri” adlı kitabında Muğla çevresinde çeşmeler, kuyular, şoseler yaptırdığı belirtiliyor. H 1246 tarihinde (1830) Muğla’da Şeyh camiinin onarımını sağlıyor. Ümmügülsüm Hanım’ın Gökova’da hizmetleri bulunuyor. Mezar taşı! bugün İnişdibi’nde bulunan sarnıcın üzerindedir, buna göre ölüm tarihi 1839 (H1255) Ümmügülsüm Hanım büyük olasılıkla İnişdibi’ndeki mezarlıkta gömülü, Kadın Azmağı ve Kadın Çeşmesi onun isminden gelmedir. Sarnıç ve çeşme işleri yapmıştır. Mezar taşı yazıtlar bölümündedir.

187

MUĞLA VALISI RECAİ GÜREL (1884-?) Recai Gürel 1884 yılında Manastır'da doğmuş, 1906 yılında Harbiye'yi bitirmiş. Atatürk'ün arkadaşlarından. Kurtuluş Savaşında Fatsa ve Ünye'de kaymakam, 1933 Tokat valisi ve 1936 yılında Muğla valisi oluyor. Muğla'da Atatürk heykeli de bu vali zamanında 1936 açılıyor. Recai Paşa eski yolları genişleterek ve yer yer yenileyerek, Muğla'da ulaşımda dev hizmetlerde bulunuyor. Muğla’yı, ilçelerine karayolu ile bağlıyor. Onun valiliği döneminde Marmaris kara yolu açılıyor. Yörede canlanma başlıyor.

PEREZ DE CUELLAR (1920) Perulu diplomat, 1920 yılında Lima’da (Peru) doğdu. Peru’da daha önce Dış işleri Bakanlığı görevinde bulundu. 01 Ocak 1982 tarihinden 31 Aralık 1991 tarihine kadar 2 dönem Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği görevini yürüttü. Akyaka’yı Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile birlikte resmi olarak ziyaret eden ilk yabancı devlet adamı olmuştur. 2004 yılında son görevi Peru’nun Paris büyükelçiliği görevinden ayrılıyor.

188 8. CUMHURBAŞKANI TURGUT ÖZAL (1927-1993)

Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde turizme büyük önem verilmiştir. 1970’li yıllarda turizme açılan Akyaka, 1985’li yıllarda tüm sahillerde olduğu turizm patlaması yaşanmıştır. Turgut Özal yörenin doğal güzelliklerinin farkına varan, büyük bir devlet adamıdır. 1988 yılında Türkiye’de ilk defa Gökova Körfezi, Göcek Koyu ve Fethiye körfezi özel koruma bölgesi ilan edilmiştir. Turgut Özal Cumhurbaşkanı olarak Akyaka’yı ziyaret etmiştir. 1989 yılında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez de Cuellar ile Akyaka’da Çınar plajının hemen batısında açılan izci kampının açılışını yapmıştır. Cumhurbaşkanı olarak Akyaka’nın ağırladığı en önemli konuğu olmuştur.

9. Cumhurbaşkanı Turgut Özal

189 ELIZABETH HURLEY

Dünyaca tanınmış İngiliz aktrisi, 1965 doğumlu, 2005 yılında Akyaka’da bulundu ve reklam filmi çekildi. Akyaka’nın tanınmasında katkısı oldu.

190 ÇEVRE HAKKINDA ÖNEMLİ YAZARLAR VE YAYINLARI STRABO ( M.Ö. 65- M.S.23) Coğrafya'nın babası Amaseia (Amasya) kentinde doğmuş, Nyssa (Aydın-Sultanhisar) kentinde öğrenim görmüştür. Grekçe yazılmış, Geographica (Coğrafya) adlı eserinin 12-13-14 nolu kitapları (bölümleri) Anadolu hakkında bilgi verir. 14 nolu kitabında Kerme körfezinde Halicarnassus ve Cnidus kentleri arasında, Ceramos (Ören) ve Bargasa adlı kentlerin bulunduğunu yazar. (Bargasa kentinin körfezde olmadığı ve onun yerinde İdyma kentinin bulunduğu sonraları anlaşılmıştır.)

Lucius Annaeus SENECA (M.Ö. 2 ?-65) Latin filozof, tarihçi yazar. Çeşitli felsefe eserleri yanında Latince yazılmış olan "Quaestiones Naturales- Doğa İncelemeleri" adlı eserinde (III-19) İdymus isminden söz edilir.

ARRİANOS ( 95- 150 ?) Grek yazar, tarihçi. Nikomedya (İzmit) kentinde doğdu. Büyük İskender'in seferini ΑΛΕΞΑΝ∆ΟΥ ΑΝΑΒΑΣΙΣ - "İskender'in Anabasis" adlı eserinde anlattı. "Halikarnassos (Bodrum) kentinin, Büyük İskender'in kuşatmasından bir yıl sora teslim olduğunu ve Thera (Yerkesik), Callipolis (Kızılyaka) kalelerini de aynı zamanda M.Ö. 333 yılında teslim olduğunu yazar. Büyük İskender bu tarihte Tarsus'ta idi.

Kladius PTOLEME (100 ?-170 ?) İskenderiye okulundan Grek Astronom, matematikçi ve coğrafyacı Ptoleme'de İdyma Ιδυµοσ olarak geçer. ΚΙΒΥΡΑΤΩΝ (Kibriya, Burdur-Gölhisar) merkezinin ve bunun yanında diğer Ortaçağ kentlerinin isimleri şöyle: Κιβυρα, Ιδυµος, Πιστος ?, Λωρµα, Αδησσος, Υδισσα ?, Θηρας, Πυρρα. Bilinen kentler Kibyra, İdima ve Lorima'dır. (Kaynak: W.Ramsay Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası-Caria kentleri)

STEPHANOS ( 5. Yüzyıl) Bizanslı tarihçi. 5. Yüzyıl da yaşamıştır. Eserinde İdima şu sözlerle geçiyor. Ιδυµα, πολις Καριας, ου και Ιδυµος ποταµος, το εθνικον Ιδυµευς και Ιδυµιος λεγεται και Ιδυµη η πολις. Grammer kurallına göre şöyle belirtir. Ηδυµη πολις Καριας. το εθνικον Ηδυµαιος. (Robert L. Etudes Anatoliennes s.472-1)

PİRİ REİS ( 1465 ?- 1554) Gelibolu'da doğdu. Korsanlık yaptı. 1499 yılında Osmanlı devletinin emrine girdi. 1522 yılında Rodos seferine katıldı. 1547 yılında Mısır kaptanlığına atandı. 1554 yılında görevini yapmadığı gerekçesi ile Kahire'de idam edildi. Eserleri:

191 1- Dünya haritası 1513 yılında hazırladı, Yavuz Sultan Selim'e sundu. 2- Kitab-ı Bahriye- 1521 Bu kitapta denizcilere Ege ve Akdeniz limanları gözleme dayanarak tanıtılmaktadır. Yöreyi bilen Piri Reis'ten çevre hakkında doğru bilgiler gelmektedir. Kitap 1525 yılında Kanuni Sultan Süleyman'a sunulmuştur. Yaptığı çok değerli ve tartışmalı harita 1929 yılında bulunmuştur. (Büyük Larousse) Kitab-ı Bahriye'de Gereme körfezi ile ilgili bilgiler "Gökova Akyakayı Sevenler Derneği- Mayıs 1995" yayınlanmış ve bu bölüme eklenmiştir.

EVLİYA ÇELEBİ (1611-1682) İstanbul'da doğdu. Türk gezgini. 1640 yılından ölümüne kadar gezgin olarak dolaşmış ve gördüğü yerleri yazmıştır. Eseri 10 ciltlik "Seyahatname'dir. Mısır'da öldüğü sanılıyor. 1670 yılında Muğla ve çevresini ziyaret ediyor. Cova (Gökabad?) İskelesi olduğunu, yıkıntı halinde Cova kalesinin bulunduğunu belirtiyor. Yörede Muğla, Ula, Yerkesik ve deniz kıyısında Gereme ve Gökabad kazalarının olduğunu yazıyor.

CHARLES FELLOW 1838 yıllarında bölgede araştırma yaptı. -" A journal written during an excursion in Asia Minor" London 1839 -“An account of discoveries in , London 1840”

R. HOSKY Eseri: "Narrative of a survey of the South coast of Asia Minor and a town into interior of Lycia" "The journal of Royal Geographical Society of London" vol.12, p. 143-161 "Anadolu'nun güney kıyılarında ve Likya'da bir ilçede araştırma" 1840 yılında çevrede coğrafya araştırmaları yapıyor. Gökova limanını ziyaret ediyor. Batı'da Cova olarak bilindiğini belirtiyor. 1819 yıllarında Rodoslu Yahudi Salomon el Hadef'in Gökova iskelesinde bir deposu olduğunu bildiriyor. Marmaris'in çok küçük bir yerleşim yeri olduğunu belirtiyor, bir İngiliz gemisinin gelişinin yeni kulübeler yapımına sebep olduğunu belirtiyor.

Heinrich KİEPERT (1818-1899) Alman coğrafyacı ve haritacı, 1843-1845 yılları arasında Anadolu'da harita çalışmaları yaptı. Türkiye'de ilk harita çalışması yapan araştırmacı. Eserleri: 1. Karte von Kleinasien Berlin 1845 2. Lehrbuch der Alten Geographie Berlin 1878 (1845 tarihli haritada İdyma yerinde Bargasa kenti gösterilmiştir.)

Sir Charles NEWTON (1816-1894) Anadolu'da araştırma ve incelemelerde bulundu. İngiliz tarihçi ve arkeolog. 1856 yılında Halikarnassos'ta bulunan "Mouseleion"u buldu.

192 Eseri: " A history of discoveries at Halicarnassus, Cnidus and Branchidae" 1862, 1863 I, II, London 1865. "The travels and discoveries in the Levant" I, II, London 1865 1856 yılında Gökova yöresinden geçti, ve Gökova limanını ziyaret etti. Eserinde o günkü yolları anlatmaktadır.

Ch. DİEHL ve G. COUSIN Bölgede ilk epigrafik inceleme yapan Fransız araştırmacılar. 1885 yılında bölgeyi gezdiler. "VILLES INCONNUES DU GOLFE CERAMIQUE- Kedreai et Idyma" adlı Fransızca makaleyi "Bulletin de Correspoundance Hellenique -1886 cilt 10 -sayfa 423-430 (BCH) Bu araştırmacılar okudukları kitabelere dayanarak, İdyma kentinin Gökova körfezi ucunda şimdiki Orman kampının yerinde olduğunu belirlediler. Prof Ch. Diehl Bizans tarihi ve sanatı araştırmacısı idi. Birinci Dünya savaşının arkasından İstanbul'da "Fransız Arkeoloji Enstitüsü" kuruldu. Bu enstitünün Müdürü Paris'te bulunan Prof. Ch.Diehl ve İstanbul'daki temsilcisi ise gene Bizans tarihi uzmanı Jean Ebersolt (1879-1933) idi. (Kaynak Jean Ebersolt, Bizans İstanbul'u, 1996, s.III-V) Ayrıca Cousin’in “Voyage en Carie” BCH 24, 1900, 24-69. Cousin & Deschamps “ Inscriptions de Moughla en Carie, BCH 100 ,1886

HULA ve SZANTO Yörede araştırma yaptılar. Eserleri : "Bericht über eine Reise in Karien". Wien 1895 Bölgeyi 1893-1894 yılında ziyaret ettiler. İdyma kentine ait iki yazıtı ve Kallipolis kentine (Kızılyaka, Elmalı köyü civarları) Duran Çiftlik'te Roma İmparatoru Domitianus'a (İmp.81-96) ait olan yazıtları buldular ve yayınladılar.

VITAL QUINET Coğrafya, nüfus ve yol konularında Fransızca eseri var: "La Turquie d'Asie, Geographie, Administrative, Statistique, Descriptive et Raisonnee de chaque Province de l'Asie Mineure" 1890-1894, 4 Bande. Bu eserin 4. cildinin 72 sayfasında, Muğla'nın konum itibariyle dağlar arasında kaybolmuş bir kent olduğu, komşu kentlerle hayvanların güçlüklerle geçebileceği patika yollarla ilişki kurulduğu, bir iki yıldan beri Muğla'yı Gökova'ya bağlayacak araba yolu inşa edilmeye başlandığı ve 30 km civarında olabileceği ifade edilmektedir. Gökova limanının gemilerin düzenli seferler yapmasına uygun olmadığı, ancak yük gemilerinin yanaştığı açıklanmaktadır. Ayrıca Aydın iline demiryollarının gelmesi ile ticaretin kuzeye kaydığı ve Gökova limanının öneminin azaldığını belirtiyor.

PATON & J.L.MYRES W.R. Paton ile yörede coğrafya araştırması yaptılar. Eserleri: -" Researches in Karia, geographical journal, 1897, vol. 9, p.38-54 193 -“Karian sites and inscriptions” JHS 16, 1896

W.R. PATON Çevrede araştırma yaptı. Eseri: " Sites in East Caria and South Lydia" "Journal of Hellenic Studies, 1900, vol 20, p.57-80" . Kıran dağının altında tüm sahil boyunca kaynayıp denize ulaşan su kaynakları olduğunu yazar. Ayrıca; “Ceramic Gulf, CIR 2, 1888, 328-329

VON DIEST Çevrede coğrafi ve haritacılıkla ilgili 1919 yılında araştırma yaptı. "Pet. Mitteilungen 1909" Sahilden içeride, Araplar çayının üzerinde mahmuz gibi bir tepe olan Zeytin Belen’de (368 kotlu Asartepe) kale kalıntıları bulunduğunu, gene körfezin güneyinde bir tepe üzerinde de kalıntılar (Ferek Kızılasarı) olduğunu belirtmektedir. Ayrıca Akbük Asarı hakkında da bilgiler vermektedir.

DELATTE "Les Portulans grecs" Aziz Kosma hakkında bilgiler vermektedir.

TOMASCHECK "Zur hist. Topographie, Kleinasien im Mittelaltar" Aziz Kosma hakkında bilgiler vardır.

MEDITERRANEAN PILOT 5th edition, 1918, denizciler bölge hakkında bilgiler vardır.

PAUL WİTTEK "Das Fürstentum Mentsche 1918" Menteşe Beyliği olarak 1934 tarihinde Almanca olarak yazılmış eseri Türk Tarih Kurumu tarafından 1944 tarihinde Türkçe'ye çevrilmiştir.

G.GUIDI İtalyan araştırmacı, Muğla İtalya işgali altında iken araştırmalarda bulundu. İdimos ile ilgili "Viaggio di esplorazione in Caria" isimli makalesi "Annuario della scuola archeologia di Athene Vol.4-5 (1921-1922) sayfa 369-374 de İtalyanca yayınlandı.

ZEKAİ EROĞLU (1889- ?) Sakız (Chios) adasında doğdu. İlk öğrenimini bu adada tamamladı. Grekçe biliyor. Önceleri Sakız, Kalimnos adalarında çalıştı, Muğla’ya geldi ve Encümen üyesi oldu. 1939 yılında “Muğla Tarihi”ni yazdı. Çevre ve özellikle Gökova hakkında yerli ilk ciddi araştırmadır. Fransızca ve Grekçe bilmesi yabancı kaynakları anlamada yardımcı olmuştur. Ancak günün aşırı milliyetçi görüşleri doğrultusunda olaylara tarafsız bakmadığı kanısını taşıyorum.

194

LOUIS ROBERT (1904- Paris1985) Helenistik dönem Grek yazılarının okunması konusunda uzmanlaştı ve bu yazılarda ki eksik yerlerinin saptanmasında kurallar geliştirdi. Anadolu'da Helenistik kentlerin tarih ve coğrafyası konusunda çalıştı. 1956-1964 yılları arasında İstanbul'da Fransız Arkeoloji Enstitüsünün başkanlığında bulundu. Fransızca ile yazılan hiç bir eseri Türkçe'ye çevrilmedi. Çevre hakkında en önemli araştırmaları gerçekleştirmiştir. Eserleri: 1.Etudes Anatoliennes - Anadolu Araştırmaları- Paris 1937 (Burada Idyma konusunda inceleme vardır.) 2. Hellenica 13 cilt (1940-1965) 3. Villes d'Asie Mineure - Anadolu Kentleri 4.La Carie- Karia Bölgesi- Jeanne Robert ile birlikte (Afrodisias ve çevresi inceleniyor)

GEORGE BEAN (1903-1977) İngiliz filolog ve tarihçi. Cambridge Üniversitesi'ni bitirdi. İngiltere'de1926-1943 yılları arasında klasik Grekçe dersleri verdi. 1943-1968 yılları arasında İstanbul Üniversitesi'nde Filoloji derslerini yürüttü. 1965 yılında onursal profesörlük unvanı verildi. Batı ve güney Anadolu'daki antik kentler konusunda çalıştı. Çevre hakkında en önemli araştırmaları yaptı. Başlıca eserleri: 1. The Rhodian Perae (1954) - ( İdima çevresi ile ilgili çalışmalar) 2. The Carian Coast III- J.M. Cook ile "Annual of the British Scholl at Athens, vol.52 - 1957 3. Aegean Turkey -London 1966 4. Turkey's Southern Shore -London 1968 5. Turkey beyond the Meander- London 1971- İdima konusunda bilgi var. 6. Lycian Turkey- London 1978

PAAVO ROOS İsveçli bilim adamı, araştırmacı, Karia bölgesinde özellikle kaya mezarlar konusunda araştırmalarda bulundu. Eserleri -“The rock-tomb doors of the Lyco-Carian borderland” OpAth 10, 1971 -25-30 -“The rock-tombs of Caunus, Göteborg 1972 -“Alte und neuve Inshriftenfunde aus Zentralcarien- Orta Karia'da eski ve yeni yazıtlar adlı incelemesi "Istanbuler Mitteilungen des Deutschen Archaologisches Institüt-Band 25 -1975- sayfa 335-341 de yayınlandı. Hayıtlı hakkında bilgiler vardır -“The rock-tombs of Caria, Ankara 1978 -“Survey of rock-cut chamber-tombs in Caria, Göteborg, 1985 - “Survey of rock-cut chamber-tombs in Caria, Göteborg, 2006

195 WOLFGANG BLÜMEL İdima kenti yazıtlarının tümümü yayınlamıştır. "DIE INSCHRIFTEN DER RHODISCHEN PERAIA" Österreichte Akademie der Wissenchhaften Rheinisch- Westfaelische Akademie der Wissenchaften" kurumunun 1991 Dr.Rudolf Habelt GMBH- Bonn, yayını. İçinde Almanca olarak çevrede okunmuş 19 yazıtın açıklaması bulunmaktadır.

GUY MEYER Paris' de yaşıyor. Fransız Araştırmacı. İdima ile ilgili tüm bu bilgileri ve yöredeki kitabeleri bize ulaştırdı. Kendisi ile yazışma fırsatı buldum. Fransızca 7 sayfalık Gökova tarihi ile ilgili mektubu bulunmaktadır.

Prof. A. BRESSON Rodos ve Karia bölgesindeki Grek yazıtları konusunda çalışmaktadır.

P. BENEDICT Ula ve çevresi hakkında " ULA an Anatolian Town" Leiden, E.J. Brill, 1974 isimli yayını bulunmaktadır. Ula yanında Gökova hakkında da bilgiler yer almaktadır. Bir atasözü Otu kekik, kuşu keklik, olan yere gitme Otu saz, kuşu kaz, olan yere git

196 AKYAKA'DA MUĞLA’DA YAŞAYAN ARAŞTIRMACILAR

ÜNAL TÜRKEŞ Muğla konusunda araştırmacı ve kaynak kişidir. Muğla Devrim gazetesinin sahibi ve yazarıdır. Aynı zamanda, Muğla Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı, Atatürkçü Düşünce Derneği İl başkanlığı, Muğla ve Yöresinin Kültürel Mirasını Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetim kurulu Üyeliği,Türk Hava Kurumu Muğla İl Başkanlığı, Muğla Şah TV Yönetim Kurulu üyeliği, Muğla İl Yıllığı Hazırlama Komitesi Üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Türkeş Yerkesiklidir. Bu yöre ile araştırmaları vardır. Aynı zamanda "Yerkesiği Tanıtma ve Geliştirme Derneği 2. Başkanlığı" görevinde bulunmuştur. Gökova'da evi olan Ünal Türkeş'in yayınlanmış eserleri şunlardır. 1. Yerkesik Monoğrefyası 2. Kurtuluş Savaşında Muğla 3. Muğla-Konya İlişkileri

AZİZ ALBEK (1923) İstanbul'da doğmuştur. Lise öğrenimini Haydarpaşa Lisesi'nde, lisans öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji bölümünde tamamlamıştır. Side, Perge, Adana Karatepe kazılarında görev almıştır. 1954 yılında İstanbul Üniversitesi Foto Film merkezine asistan olarak görevlendirilmiş, daha sonra bu kurumun Müdürlüğüne getirilmiştir. Aynı kurumdan 1989 yılında emekli olmuştur. Arkeolog olan Albek yazları Akyaka'da, kışları ise İstanbul'da emeklilik günlerini geçirmektedir. Çevreyi inceleyerek bulduğu kalıntıları Gökova Akyaka’yı Sevenler Derneği Bülteninde yayınladı. Çevrenin tarihi zenginliklerini inceleyerek bizlerin de öğrenmesini sağladı. Aynı zamanda araştırmacı ve yazar olan eşi Suzan Albek ise Akyaka hakkındaki Fransızca metinleri Türkçe'ye çevirdi.. Eserleri: 1. Eynif Ovası ve Tol Hanı Hakkında Rapor- 1970 2. Perge Şehri Su Yolları - Belleten Dergisi-1972 3. Asar Tepesinde Yazıtlı Kilise- Belleten Dergisi 1974 4. Papazlık Suyu (Akyaka) G.A.S. Derneği Bülteni- 1994 5. Akyaka'da Arkeolojik Bir Gezi- " " ". Aziz Albek 1960 yılında Türk-Alman Derneği’nde “Anadolu Güneşi Altında” isimli fotoğraf sergisini açtı. Aynı sergiyi 2004 yılında Akyaka’da Nail çakırhan & Halet Çambel Kültür ve Sanat Evi”nde tekrarladı.

ŞEVKİ BARDAKÇI Arkeolog, Çevre kaya mezarlar konusunda araştırmaları vardır. Halen Muğla Müze Müdürüdür. - İdyma ve çevres iKaria mezarları, İzmir 1990 -“Karia’nın sessiz tanıkları, gömütler, Tasarım 26, 1992

197 BAHAR SUVEREN (HEIKE THOL- SCHMİTZ) (1962) 1962 yılında Köln (Almanya) kentinde doğdu. 1981 yılında liseyi bitirdi ve Heidelberg Üniversitesinde arkeoloji ve Jeoloji okudu ve eşi Thomas Schmitz ile tanıştı. Thomas Schmitz Karsruhe’de doğdu. Würzburg Üniversitesi’nde tıp okudu. Bir süre Girit adasında yaşayan çift, 1986 yılında Gökova'yı gördüler ve çok beğendiler.1990 yılında eşi Thomas Schmitz ile birlikte, Akyaka'ya yerleşti. 1995 yılında "Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneği" başkanlığına seçildi. Halen bu görevini sürdürmektedir. Çevre konularında 1994 yılından bu yana özellikle Gökova çevresi ile araştırma yapmakta, çeşitli toplantılara katılarak bu değerleri tanıtmaktadır. Yayınlanmış Eserleri: a) Gökova'da yaşayan yerli ve göçmen hayvanlar" Bildiri, İzmir 1994 b) Gökova Hayvanları, 1999, Bildiri, Gökova Su samurları Semineri c) Akyaka'da Su Samurları, bildiri, "Tabiat ve İnsan 2000/01, Su samuru özel sayısı Daha geniş bilgi için: web.ttnet.tr/heike_thol-schmitz/heike_thol-schmitz_hakkında.htm

MEHMET BİLDİRİCİ (1939) 1939 yılında Konya'da doğmuştur. 1957 yılında Konya Lisesi’ni, 1962 yılında ise İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi’ni bitirmiştir. İnşaat Yüksem Mühendisi olarak mezuniyetinden 1995 yılına kadar Konya’da çalışmış, 10 yıl Konya Selçuk Üniversitesi İnşaat bölümünde öğretim görevlisi olarak görev yapmıştır. 1985 yılından bu yana yazları Akyaka'da geçirmekte ve çevre tarihi ile araştırmalar yapmaktadır. “Gökova Akyaka'yı Sevenler Derneği” üyesidir. Halen yaşamını İstanbul’da sürdürmekte, bilirkişi olarak görev yapmakta, Konya ve tarihi su yapıları konusunda araştırmalarına devam etmektedir. [email protected]

198 EKLEMELER Fransız Araştırmacı Guy Meyer’in İDİMA ile ilgili çok önemli belgelerin gönderildiği Mehmet Bildirici’ye 1989 yılında gönderilmiş çok önemli İngilizce mektup

199 GÖKOVA NEKROPOLÜNDE GÖRÜLMÜŞ ANFORA SAPLARI Gökova’da dağın yamacında bulunan evlerin en üstünde, ormanın içinde olan eski bir evde Meryem ismini almış Amerikalı Marita Hanım yaşamaktadır. Kendisi ile tanıştım. Meryem Hanım Marangoz Mustafa Kuzey’in eşi, daha önce 20 yıl kadar Marmaris bölgesinde yaşamlarını sürmüşler. Mustafa Usta çok güzel kaptan köşkü inşa edermiş. Meryem Hanım Delhausie Üniversitesi, Classics Department, Halifax Nova Scotia, Canada’ da öğrenim görmüş. Antik kentin Nekropolünde yaptığı gezilerde aşağıda resmini gördüğümüz amfora saplarına rastlamış. Onları bana da gösterdi. Kulpu yazılı olan amforalar, bölge Rodos yönetiminde iken “İdimalılar Birliği” teşkilatı tarafından ticaret maksadı ile zeytinyağı, şarap vs gibi sıvı maddelerin naklinde, daha sonra ikinci olarak ölü gömülmesinde kullanılmış. Üzerinde yazılardan amforaların nerede yapıldığı görülmekte, gül, güneş tanrısı olanların yapım yeri Rodos adası. Bir tanede Antiaksio yazılı olan var, belki Antakya’dan … Bu dönemde Knidos ve Kos adalarından da ticaret yapıldığı biliniyor. PEREK yazılı bir kurşunun da ilginç bir anlamı var. Gökova köyünü ziyaret eden İsveçli Paavo Roos’un ifadesine göre avda kullanılan bu kutsal kurşun eski Yunan’da nadir görülen şamanist bir inançtan gelme imiş.

Amfora sapları

200

Amfora sapları ve üzerindeki yazı ve işaretler

Bu bilgileri bize kazandıran Meryem Kuzey Akyaka Kütüphanesi önünde

201 RODOS BULUNMUŞ AMFORALAR Gene Meryem Kuzey’in arşivinde olan ve bir fotokopisi bana da verilmiş bir yayın bulunmaktadır. “AMPHORAS, and the ancient wine trade” (American School of Classical Studies at Athens. Princeton- New Jersey, 1979) Burada şarap, yağ, vs gibi sıvı maddelerin taşınmasında kullanılan iki kulplu amforaların ilk defa Fenikeliler tarafından, daha sonra Mısır’da kullanıldığı, M.Ö 7. yüzyılda Yunanistan’da görüldüğü, M.Ö. 3. ve 2. yüzyılda Rodos’ta yaygın şekilde kullanıldığı anlatılmaktadır. Amforaların aynı zamanda ölü gömütü olarak da kullanıldığı ifade edilmektedir.

Aynı eserden alınan, yukarıda 22 nolu resimde Rodos amforaları, 25 nolu resimde yazılı Rodos’a ait Amfora sapları görülmektedir. 3 nolu resimde Gül resmi yer almaktadır. Aynı eserde Rodos’ta bulunan Amfora saplarında gül ve Güneş Tanrısı Helios’a çok sık rastlanıldığı anlatılmaktadır. Eklenen haritada amfora bulunma yerleri Rodos, Knidos (Türkiye), İskenderiye (Mısır) ve Atina olarak görülmektedir.

Çok ilgi çekici olan şudur. Sessiz ve bilim dünyasına duyurulmamış bu yazılı amfora sapları Knidos’tan sonra Türkiye’de ikinci defa görülmektedir. Bu bakımdan bu bilgileri bizlere ulaştıran Meryem Kuzey ne kadar kutlansa yeridir. Bu ise aynı zamanda Idyma’nın tarihteki önemini daha da artırmaktadır.

202 AKYAKA’DAN BODRUM MÜZESİNE GİDEN YAZILI TAŞLAR

Zaman zaman Gökova’da bulunduğum sohbetlerde Gökova’dan bazı buluntuların Bodrum Müzesi’ne gittiği yolunda gittiği yolunda söylenceler vardı. 2006 Nisan ayında Konya Liselilerin bir toplantısı oldu. Bu toplantıda Bodrum Müzesi, amfi tiyatro, Mouselium’un temel çukuru Bodrum eski Müze Müdürü Oğuz Alpözen’in rehberliğinde gezildi. Ben konuyu Oğuz Alpözen’e açtım. Bu konuda aşağıdaki anısını nakletti; “Görevli olarak birkaç arkadaşla Gökova’ya gittik. Bodrum Müzesi’ne nakledilmek için bazı tarihi parçaları aldık. İhbar yapılmış Sakar çıkışında, Jandarma tarafından arabamız durduruldu. Gerekli belgeleri gösterdikten sonra yolumuza devam ettik.” Bu konuşma sırasında Bodrum Müzesi’nde görevli Bahadır Berkaya’da vardı. Kartını verdi, durumu bir araştıracağını ifade etti. Durumu açıklayan bir mail attım. Daha sonra 10.09.2007 tarihinde tekrar telefon açtım. Berkaya sizin mailiniz üzerine konuyu araştırdım. Her hangi bir eski kayda rastlamadım dedi.

203 KARIA BÖLGESİNDEKİ KAYA MEZARLAR HAKKINDA YENİ KİTAP

İsveçli araştırmacı PAAVO ROOS tarafından 2006 yılında Göteborg’da çıkmış bir yayına ulaştım. “Survey of rock-cut chamber-tombs in CARIA” “Karia bölgesinde kaya mezar odaları” Kitap araştırmaları sırasında kendisine yardımcı olan Meryem Kuzey verilmiş, o da bana ulaştırdı. İngilizce yazılmış kitabın büyük bölümü İdyma çevresindeki kaya mezarlara ayrılmış, (sayfa 45-57). Ayrıca önemli mezarların kesit ve mezar odalarının boyutları yer almaktadır. Kitapta ayrıca çevre yerleşimlerindeki kaya mezarlar hakkında da detaylı yerinden alınmış ölçüm ve açıklamalar bulunmaktadır.

Daha önce Aynı yazarın 1975 tarihli Almanca yayında Hayıtlı hakkında incelemeler bulunmakta 2 kaya mezardan söz edilmekte idi. Bu defa 2006 tarihli yukarıda konu edilen yayında Hayıtlı hakkında sayfa 33 de biraz daha yeni açıklamalar vardır. “On the shore between Ceramus and Gökova is the site of Hayıtlı consisting of a hill with relief cut into the rock, fragments of two inscriptions, two Carian sarcophagi on the top of a hill and portions of walls at some points, and some tombs. Fragments of walls and remains of tombs are found also on the shore below the hill. Bu yazıda Keramos (Ören) ve Gökova arasında Hayıtlı isimli bir eski yerleşim yerinin bulunduğu, bir tepe üzerinde kaya mezar, yazıt parçaları, iki lahit ve duvar kalıntılarının görüldüğü, tepenin eteğinde de mezar kalıntıları ve duvarlara rastlanıldığı ifade edilmektedir. Bu paragrafta Hayıtlı’da bir kent kalıntısı olduğu izlenimi çıkmaktadır. Öte taraftan Strabo’da İdyma yerinde gösterilen Bargasa kentinin yeri bilinmemektedir. Burası Bargasa olabilir mi? Kim bilir?

Yörede araştırma yapan Paavo Roos benim Bargasa Hayıtlı’da olabilir mi? adlı mail ile sorduğum soruya 10.09.2007 tarihli mailinde; kesin olmamakla Bargasa’nın Strabo’nun ifadesine dayanarak Ceramus’un batısında olabileceğini ifade etmiştir. Hayıtlı’nın neresi olabileceği konusunda bir görüş bildirmemiştir.

204 GÖKOVA KÖRFEZİ’NDE GELİBOLU (ÇAMLI) KÖYÜ Gökova Körfezi’nde kuzeyde ilk yerleşim Turnalı, güney kıyıda ise eski ismi GELİBOLU olan Çamlı Köyüdür. Köyün önünde üzerinde yerleşim olmayan Tavşan Adası yer almaktadır. Denizciler Tavşan Adası’nda bir su altı mağarası olduğunu belirtiyorlar. Gelibolu köyüne denizden gelinebildiği gibi karadan da Gökova-Marmaris yolundan sapılarak gidilmektedir. Marmaris istikametine giderken iki yoldan girilmektedir. Atatürk ve İnönü caddeleri. Atatürk caddesi doğruca sahile inmektedir. Marmaris’ten Sedir Adası’na gitmek isteyenler buraya kadar kara yolu ile gelir buradan teknelerle Sedir Adası’na geçerler. Gökova istikametindeki İnönü caddesi ise eski Gelibolu köyü içine girmektedir. Çok az eski ev kalmış ve tarihi doku ile ilgili kalıntı, kaya mezar vs. görülmemektedir. Köye yerleşim ne zaman olmuştur?

Çamlı köyü limanı (Tekneler buradan Sedir Adası’na sefer yapmaktadır.) (Arkada Körfezin kuzeyindeki dağlar)

KÖYÜN ESKİ ADI Kızılyaka Elmalı tarafında kalıntıları, kaya mezarları bulunan KALLİPOLIS antik kentinin Türkçeleşmiş GELİBOLU ismi bir şekilde buraya taşınmıştır. Çok ilgi çekici bu isim nakli nasıl olmuştur. Burası o kentin limanı mı idi? Bu konuda yeterli bilgi şimdilik bulunmamaktadır. Ünlü Türk denizcisi Piri Reis “Kitabı-ı Bahriye” isimli eserinde Gökova Körfezi’nin sonunu anlatırken yatılacak tek limanın Gelibolu olduğunu vurgulamaktadır. Bu ise Gelibolu’nun tarihi değerini gösteren bir kanıttır. Tabii böyle tarihi bir ismi atıp yerine Çamlı demenin mantığını da anlamak mümkün değildir.

205 SON EKLENTİ Gökova Akyaka’yı Sevenler Derneği’nin WEB Sitesinde Yeniden Ortaya Çıkarılan ve Yeni bulunan Kaya Mezar ile ilgili görüntüler buraya eklenmiştir.

Yol altında kalan kaya mezarın ortaya çıkışı (internet)

206

Akyaka’da Yer altı mezarının ortaya çıkışı (internet)

207

SON SÖZ

Bu çalışmalar 1994-2008 yılları arasında yapılmıştır. Bir sevgi ürünü olduğuna inanıyorum. Bu bilgilerimi 2004 ve 2006 yıllarında Nail Çakırhan & Halet Çambel Sanat Evinde açtığım sergilerde çevre ile paylaştım. Daha sonra bunları fotoğrafları ile birlikte bilgisayar ortamına taşıdım, meraklı olan kişilere CD olarak hediye ettim.

Bu arada pek çok kişiden yardım gördüm. Tabii bunların başında Gökova Akyaka’yı Sevenler Derneği’nin değerli yöneticileri ve tabii ki başkanı Bahar Suveren (Heike Tholz-Schmitz) ve eşi Thomas Schmitz gelmektedir. Sergim ile ilgili dokümanları internet ortamına taşıdılar, derneğin Web sitesinde onları yayınladılar….

Ben ilgi alanım olarak İdima antik kentinin tarihini, tarihi kalıntılarını, kısmen coğrafyasını inceleyebildim. Gene de bir katkı sağlayabilmiş isem kendimi mutlu sayacağım.

Bu yayını burada donduruyorum. Defalarca okudum kontrol ettim, gene de yazım hataları olabiliyor, onunda anlayışla karşılanacağını sanıyorum.

Bundan sonra bu çalışmayı kitap olarak yayınlamak, tümünü internet ortamına taşımak olacaktır.

Yaşadığım sürece yeni gelişmemeleri, yeni ortaya çıkan değerleri elbette takip edeceğim, bu konudaki görüşlerimi makale şeklinde yazmayı sürdüreceğim.

MEHMET BİLDİRİCİ 29. Ekim 2008 İstanbul Şişli Ortaklar

208