BİR KADIN KADIN BİR ANNE DELBEE ANNE ANNE DELBÉE Soyadı: CLAUDEL Adı: CAMİLLE HEYKELTRAŞ Doğum Yılı: 8 Aralık 1864 Göz Rengi: Lacivert Kardeşi: Paul Claudel Sevgilisi: Auguste Rodin Arkadaşı: Debussy Yaratıcılıkta Otuz Yıl Akıl Hastahanesinde Otuz Yıl V' > 1 1 A F Â 3 1 L J Aslen tiyatro yönetmeni olan yazar Anne Delbée Go Tiyatro­ sunun kurucusu ve yöneticisidir; Angers Ulusal Drama Mer­ kezinde önemli görevlerde bulunmaktadır. Anne Delbéé’nin Camille Claudel’i konu alan ve önce Cartoucherie’de sonra Jean-Louis Barrault/Rond-Point Tiyatrosunda sahneye koy­ duğu bir de tiyatro eseri vardır. AFA- Kadın: 9 A F A -Yayınları: 85 ISBN 975-414-024-3 1. Baskı: Temmuz 1989 2. Baskı: Ocak 1990 O Presses de la Renaissance, 1986 ONK Ajans © Une Femme adlı Fransızca orijinalinden çevrilen bu kitabın Türkçe çeviri hakları AFA Yayıncılık A.Ş.’ye aittir. Dizgi: AFA Yayıncılık A.Ş. Baskı: Gülen Ofset Kapak: Reyo Basımevi AFA Yayıncılık A.Ş., Sıhhiye A pt 19/8 Cagaloglu-ÎSTANBUL 0526 39 80 Anne Delbée BİR KADIN Çeviren: Ayşe Kurşunlu Ortaç V' AFA YAYINLARI Pierre B. Ten ve Ruh Bir gün, L ’oeil ecoute’u (Göz Dinliyor) aldım elime. Güzel bir baskıydı, resimli. Harika yazılar vardı içinde: "Avril en Hollande" (Hollanda’da Nisan), "Jan Steen", "Nicolas Maes". Rembrandt’la ilgili daha önce hiç okumadığım türden yorum­ lar, Rembrandt’ın üç tablosu. Paul Claudel İspanyol resim sanatının bir cephesini tasvir ederken gene kendine özgü bir yol bulmuştu. "Ruhsal ten" denmişti buna. Büyülenmiştim. Sergilenen bü­ yük şehvet en hararetli mistisizmle birleşiyordu. Ve sonra, kitabın ta sonunda, gözden kaçabilecek bir yazı: "Camille Claudel." Herhangi biri, siz ya da ben, o gün, daha önce ya da daha sonra, kitabın bu sayfasını açmış olabilirdi. Kimdi o? O sevilen, çok fazla sevilen kızkardeş? Her satırda kendini gösteriyordu, yüreğinizi kaplıyordu. Yazı­ daki ilk haykırışı hâlâ duyar gibi oluyorum. Duyuyorum, onu. "Benim küçük P aul’üm!" O günden beri hep yankılanıyor kulaklarımda. Kimdi o? Paul’ün gençlik yılları üzerinde "çoğu zaman acıma­ sızca etkili, güzelliğin ve dehanın görkemli parlaklığındaki bu ola­ ğanüstü genç kız"? Kimdi o? "Çok güzel bir alın, harika gözler, lacivert, şehvetten çok ki­ bir taşıyan o büyük ağız, beline kadar inen kızıl kestane gür saçlar." Erkek kardeşi aracılığıyla ansızın bana seslenen bu genç kız kimdi? Auguste Rodin’ni delice sevmişti. Temmuz 1913! "Dışarda am bulans bekliyordu. V e işte otuz yıl için!" Okuyor, tekrar tekrar okuyordum. Olacak iş değildi. 1943’te ölmüştü. Akıl hastanesinde otuz yıl. Ölüler ülkesinin uzun gecesi. Hayır. 8 Claudel yazısını bitiriyordu. Dokuz sayfa! Dokuz sayfa! Ora­ cıkta elimin altında. Yüreğimin içinde. "Gerisi sessizlik." Brangues, Haziran 1951. Hayır! Kitabı kapatmayacağım. Öylece kalak almıştım, söz­ cükleri, Hamlet’in ölümünü noktalayan o güzel cümleyi tekrarlı­ yordum. Ama o, dört asırdır oynanmıyordu o. Geri kalan her şey ses­ sizlik olmayacaktı. Zira onun en dikkat çekici yanı, Paul’ün kız- kardeşi, Auguste Rodin’nin sevgilisi olması, güzelliği, "deliliği” de­ ğ ild i Hayır, orada sivrilen, kitabı kapamamı engelleyen şey, onun HEYKELTRAŞ olmasıydı. 19. yüzyılda dahi bir heykeltraş! Paul Claudel olağandışı fi­ gürleri anlatıyordu, sonuncusuna, P ersee’ye dek, bakmadan öldü­ ren... Koyu mavi harika gözleri olan, uzun boylu güzel genç kız. "Cesareti, açıkyürekliliği, kendini beğenmişliği ve neşesiyle etkileyici. Her şeyden fazlasıyla nasibini almış biri." Bunun üzerine, bir aşamasını da bu kitabın oluşturduğu araş­ tırma başlar. Bundan yıllar önce. Zira Camille Claudel’le ilgili her şeyin söylenmiş olduğunu bugün kim iddia edebilir? Bu kitap, orada hapsedilmiş seslenen ona doğru bir adım da­ ha, açılan bir kilit daha. İşte orada o, işaret ediyor, topraklı iki güzel eliyle gülümsüyor. işte burada, eşsiz biçimler yaratan Dişi heykeltraş. Ona götüren labirente dalıyorum, zaman zaman yanılmak pahasına da olsa. O orada, bekliyor, kaybedilecek bir saniye bile yok artık, ge­ cenin içinde haykıran, yarısı gömülü o yüz. B ir K a d ın Angers, 1982 Gece. Saat Gelip Çattı "Çanın üç melankolik notası." PAUL CLAUDEL, Journal Yalnız. Küçücük, miniminnacık kadın, ayağını beyaz mermer döşemeye bastı ve işte o an tüm sayfa titredi. Yastık. Kumaşın ucunu duyuyor. Ama kumaşı seçmekte zorlanıyor. Uzak mı? Hayır. Yalnızca gözünün hemen yanın­ daki şu küçük boşluk. Yüzünü kaşındıran yastık kılıfı. Ku­ maşın buruşukluğunu duyuyor. Başka şey mi? Hayır. Vücu­ du kefenlenmiş gibi. Ne de çabuk! Ona bırakılan bu ara çok kısa. Birkaç saniye daha, ne olur! Belki. Başını oynattı. Yavaşça. Ne büyük çaba. Başını oynattı­ ğını sandı. Hafif bir soluk yalnızca. Hastane yastığında bir kadın yanağını saklıyor. Yavaşça onlardan uzaklaşıyor. Dün­ yadan uzak. Tokatlanmalardan uzak. Kaçıyor. Kimse farket- miyoı-. Küçük elini onların büyük pençelerinden çekiyor. O iki güzelim el pis çarşafların üzerinde son kez çırpınıyor. Kadın ölürken, o an, yanında kimse yok. Hastane. Yalnız. Sefere çıkıyor. Gitmeyi o kadaı; bekledi ki! Rıhtım titri­ yor. Paul onu Çin’e götürecekti! İki kez umutlanmış, çok umutlanmıştı. Karar veriyor. Yalnız başına. Hep onların iyi niyetini beklemek neden? İyi niyetli 10 insanlar! Güzel, mağrur, biraz çatlamış solgun dudaklarda bir kez daha o narin gülümseme beliriyor. Şuracıkta açık renk yastığın üzerinde. Suyun tüm yüzeyi kırışıyor. Camille iskeleleri kaldırıyor. Acelesi var. Gemi yavaşça sallanıyor. Küreklere sarılıyor Camille. Büyük kadırgu, geniş yelkenlerini açıyor, iri beyaz kanatlar puslu güneşin ısıltığı sıcak denize vuruyor. Şu çıırşaf. Elinin altındaki pütüıüklü çarşafı hissediyor şim ­ di. Tırmalıyor, saatler... Mermeri parlatmakla geçen saatler. Sessizlik! Çalışıyor! Dört küçük ihtiyar orada, durmadan gevezelik ediyor. Deni­ zin dibinde. Deniz dipleri yemyeşil. Camille onların cıvıldaş­ malarını duyuyor. Susun deli karılar! Ağzının kenarı. Biraz tükürük. Küçük bir köpük. Yeşil sular Camille’in altından hızla akıp gidiyor. Işık sisli denizi delip geçiyor. Camille teknenin baş tarafında. Geri çekilmiş. Yansıyor. Tebelleş bir müzik Camille’i çağırı­ yor, oraya doğru çekiyor. Tekneyi kullanan yok. Ne gariptir ki bu müziği tanıyor. Yeşil oniksin üzerin­ deki küçük denizkızı. Elinde parlak metal flüt, üflüyor. Ok­ yanusun oltasında kaybolmuş. Orada. Ta oradan Camille’i yüreklendiriyor. Yastığın üzerinde. Yüzünün rengi fildişi, dudakları ıslık çalı­ yor. 11 Camille ezgiye yaklaşıyor. Yaklaşıyor. Daha çok yaklaşı­ yor... Müzisyen gitmiş. Işık göz kamaştırıcı. Camille bir ka­ yanın üzerinde terkedilmiş küçük metal flütü görüyor. Al­ mak istiyor. Körleşip parlayan çalgıyı yerine bırakıyor. Soluk yüzünün üzeride bir rahibe eğilmiş. Elinde küçük bir ayna tutuyor. Aynayı yavaşça kaplayan güçsüz sise bakıyor. Birazdan geri gelecek. Camille mağrur mermere doğru ilerliyor. Diğer ayağını da bastı. Kayıyor, duru enginliklere doğru kayıyor. Ayakları buz tabakasının üzerinde hışırtılı sesler çıkartıyor, buz ayakları­ nı ısıtıyor. Salon ışıl ışıl, kristal lambalar, Camille ışığa bo­ ğulmuş vals yapıyor, dönüyor. Muhteşem kollarını uzatıyor. Tül elbisesi bedenini sarmış, boynu gösterişli dantel yakası­ na yaslanmış. Müzisyeni kendisine sarılmaya çağırıyor. Kulağına: "Yo­ rum yok, Mösyö Debussy!" diye fısıldıyor. Adam ona doğru eğilmiş, açık renk şapkası yana yatık, gülümsüyor. Camille ona sımsıkı sarılıyor ama vücudunu hissetmiyor. Giderek saydamlaşıyor, sonunda da Camille’in elinde ay rengi bir ceket kalıyor yalnızca. Mösyö Rodin de griler içinde burada. Onunla konuşuyor. Sağır gibi. Sakalını çekiyor, hızla. Çok çekiyor. O da kayboldu. Camille yalnızca onun elinin ağırlı­ ğım duyuyor, kalbinin üzerine kapanan elinin. Kenetlenip sıkıştıran parmakları açmaya çalışıyor. Camille boğuluyor. Dansçılar çevresini sarmış. Onlara duymadıkları sözler söy­ lüyor. Soluk alamıyor. Yatakta. Hafif bedeni azıcık yer kaplıyor. Duru beyaz yüzün­ de belli belirsiz bir hareket. Elleri atılıyor. 12 Tüm bu siyah giysiler. Şu yaylı siyah şapkalar, tıpkı kurşun gibi takırdayan. Yaklaşıyorlar. İtiyor. Tırmalıyor. Onları bı­ çaklamak istiyor. Vücutlar unufak oluyor. Parçalar yaralı ellerinde kalıyor. Bunun üzerine koşmaya başlıyor. Taşlar huysuzluk ediyor. O kaçıyor. Onüç yaşının olanca gücüyle tırmanarak kayan toprağa hakim olup vücuduna yapıştırı­ yor. Hırs, kin ve istek içinde ilerliyor. Başdöndüıücü tepeye doğru yorulmak bilmeden tırma­ nıyor. Gün ağarmadan çocukluk yalıyaılarına hakim oluyor. Beyaz kumsal genç ayaklarının altında uçuşuyor. Şafak savaşın çıkışı gibi gözükmeyi bekliyor. Süvariler çember kurdular. Yüzlerini inciden kaskların ardına gizliyorlar. Zırhları da opalden. Sedef kalkanları tertemiz. Hareketsiz­ likleri ürkünç. Lekesiz sancakları boş havada çarpıyor. Ses­ sizce. Dikleniyor devasa güçlü ordu. Büyük yaratık ateş püs­ kürüyor, sıkı ilmekli giysisinin korumasında. Taştan Geyn canavarca uyanıyor. Ayaklarının dibinde kavruk bir küçük kız onu bekliyor. Gözlerini kocaman kocaman açmış. Onun ağır uykusundan uyanmasını sabırla bekledi. Şimdi ona saldırabilir. Elleri çıplak. Yalnız. Buz gibi hastane odasında kimse yok. 19 Ekim 1943’de. Moııtdevergues Hastanesinde o gün başka hastalar var. Bir kadın. Yetmişdokuz yaşında. Ayın Çocukları "Dinle! Buraya yakın bir yerde çok güzel bir kadın var... Buraya yakın bir yerde bir kadın uyuyor, Ve tanı bu anda, başı koluna yaslı, Vahşi bir acıyla bedenini ve güzel yüzünü sunuyor, Ayın beyaz ışığına, Adı: Galcaaure. PAUL CLAUDEL, L ’endormie Ansızın başını kaldırdı. "Cam-i-i-i-lle." Oğlanın sesi uzaktan geliyor! Camille gülmekten katılı­ yor. Onüç yaşındaki bir kız çocuğu için sert bir gülüş.
Details
-
File Typepdf
-
Upload Time-
-
Content LanguagesEnglish
-
Upload UserAnonymous/Not logged-in
-
File Pages399 Page
-
File Size-