agorakitapllğ1 239 JOHN GIANVITO Emerson College'da görsel ve medya araştırmaları böltimünde yardımcı profesör; aynı zamanda yönetmen ve sinema küratörü. Çektiği filmler arasında The Flower of Pain, Address Unknown ve The Mad Songs of Femanda Hussein sayılabilir. 200l'de Fransız Kültür Bakanlığı tarafından Sanatlar ve Edebiyat Nişanı'na layık görülüp Şö­ valye unvanı almıştır. EBRU KILIÇ 1971, Milas doğumlu. l994'te Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası Ilişkiler bölümünü bitirdi. Özgür ülke, SiyahBeyaz, Liberal Bakış ve Radikal gazetelerinde dış haberler muhabiri olarak çalıştı. 2003'ten beri serbest çevirmen olarak yaşıyor. Derleyen: ] ohn Gianvito ŞİİRSEL SİNEMA - ANDREY TARKOVSKİ Türkçesi: Ebru Kılıç .a agorakitapllğ1 Sinema 32 Şiirsel Sinema- Andrey Tarkovski Derleyen: John Gianvito Kitabın özgün adı: Andrey Tarhovshi - Interviews University Press of Mississipi, jackson, 2006 Ingilizce'den çeviren: Ebru Kılıç Kapak tasarım: Mithat Çınar Mizanpaj: Handan Özden Kar © 2006, University Press of Mississipi © 2007; bu kitabın Türkçe yayın hakları Agora Kitaplıgı'na aittir. Birinci Basım: Mayıs 2009 ISBN: 978-605-103-036-4 Baskı ve Cilt: Idi! Matbaacılık Tel: (0212) 674 66 78 AGORA KlTAPLIGI Gümüşsuyu Mahallesi Osmanlı Yokuşu, Muhtar Kamil Sokak No: 5/l Taksim/lSTANBUL Tel: (0212) 243 96 26-27 Fax: (0212) 243 96 28 İÇİNDEKİLER Sunuş ..................................................vi "Ben Şiirsel Sinemadan Yanayım" (Patrich Bureau) ........................................ı Andrey Tarkovski'yle Karşılaşma (Gideon Bachmann) ......................................6 Kendini Ateşe Atanlar (Ekran) ..............................................14 Eski Rusya'da ve Yeni SSC�'de Sanatçı (Michel Ciment, Luda Schnitzer, ]ean Schnitzer) ...............19 Beyazperdedeki Bilim-Kurgu Üzerine (Naum Abramov) .......................................38 "Dovjenko'yu Seviyorum!" (Günter Netzeband) .....................................45 Ayna: Sanatçı Bir Asalak Gibi Çocukluğuyla Beslenir (Claire Devarrieux) .....................................53 "Ölüm, Şaşırtıcı Bir Özgürlük Duygusu" (Tonino Guerra) .......................................56 Stalker: Mutluluk Kaçakçısı (Tonino Guerra) .......................................61 Stalker: "Yaratmak, Insanın Iradesinin Tezahürüdür" (Aldo Tassone) ........................................67 Yoruma Karşı (Ian Christie) ..........................................77 "Sanatla Duygusalllişki Kurmayı Unuttuk" (Philip Strick) .........................................86 Tarkoski ltalya'da: "Kimseye Başkasının Kültürünü ögretemezsiniz" (Tony Mitchell) ........................................91 Nostalghia'nın Siyah Tonu (Herve Guibert) .......................................100 İki Dünya Arasında (]. Haberman- Gideon Bachmann) ........................lll Televizyon Çagında Benim Sinernam (Velia Iacovino) .......................................122 Bir Sembolizm Düşmanı (1rena Brezma) . ......................................13 1 Yirminci Yüzyıl ve Sanatçı (V. 1şimov- R. Shejko) .................................156 Bürokrasi (Angus MacKinnon) ......... ...........................192 Bir Keşiş-Şair Olarak Yönetmenin Portresi (Laurence Cosse) ............ ............ ..... .........202 Kuyunun Dibinde Bir Pırıltı Var mı? (Thomas johnson) .....................................214 İnsanı Kurtaracak Tek Şey, İnançtır (Charles H. de Brantes) .................................222 SUNU Ş john Gianvito � Çağdaş sinema sanatçıları arasından yok denecek kadar azı, Tarkovski kadar şevk ve coşkunluk uyandırır. Inançlı olanların gözünde Tarkovski'nin filmlerindenherhangi biriyle karşı karşıya gelmek, ruhun ulaşılamayacak kadar uzak köşelerini titretebile­ cek, huşu uyandıran estetik bir yolculuk vaadidir. Kendisinden pek olumlu bahsetmeyenlere göreyse aynı filmler, aynı ölçüde yo­ ğun bir şaşkınlık, sıkıntı ve düpedüz antipati duyguları uyandırı­ yar olabilir. Ama kişiyi kendisine hayranlık duyanlada tartmak gerekir dersek eğer, kariyeri boyunca sinema dünyasının hem içinden hem dışından birçok büyük sanatçının yanı sıra, Ingmar Bergman, Akira Kurosawa, Michelangelo Antaniani ve Sergey Pa­ radjnov gibi sinemanın önd� gelen yönetmenlerinin saygısını ka- vii Audrey Tarkovski. viii zanmış bir yönetmen olarak Tarkovski'nin, sinema tarihinin pan­ teonundaki yeri kesinleşmiş demektir. Bergman 1987'de yayınlanan otobiyografisi Büyülü Fener'de* Tarkovski'den bahsederken, onun filmlerini keşfetmesini 'bir muci­ ze'ye benzetmişti: "Birden kendimi anahtarları o zamana kadar bana hiç verilmemiş bir odanın kapısında buldum. Benim her zaman gir­ mek istediğim, onunsa rahatça, elini kolunu saHayarak dolaştığı bir odaydı bu. Cesaretle doldum, bir şeyler kamçıladı beni: Biri çıkmış, benim hep söylemek istediğim şeyi, nasıl yaptığını bilmeden ifade ediyocdu. Benim gözümde Tarkovski en büyüktür; filmleri, hayatı bir tefekkür, bir hayal olarak yakalarken, o filmin doğasına sadık ye­ ni bir dil icat etmiştir." Kurosawa ise Tarkovski'nin ölümünden bir­ kaç ay sonra, 1987'de yaptığı bir konuşmada, Tarkovski'nin "olağa­ nüstü duyarlılığını hem bunaltıcı hem hayret verici bulduğu"nu söylemişti: "Neredeyse patolojik bir yoğunluğa ulaşıyor. Hayatta olan film yönetmenleri arasında muhtemelen eşi menendi yoktur."1 Aynı yıllarda Fransız gazetesi Liberation'un gerçekleştirdiği uluslara­ rası bir ankette Ermeni yönetmen Sergey Paradjanov'a, "Neden film yapıyorsunuz?" diye sorulmuştu; Paradjanov'un verdiği yegane ce­ vap, "Tarkovski'nin kabrini kutsamak için," şeklindeydi. Tarkovs­ ki'nin ilk uzun metrajlı filmi Ivan'ın Çocukluğu'nu izlememiş olsay­ dı, kendi başyapıtı Shadows of Forgotten Ancestors'ın (Unutulmuş Ataların Gölgeleri) hiç yapılmamış olacağını yıllarca önce açıklamış olan Paradjanov, tamamladığı en son filmiAshik Kerib'i bu dostuna ve meslektaşına ithaf edecekti. Üstelik, gösterilen bu hürmet, Avru­ pa'nın yüksek sanat yapan yönetmenleriyle de sınırlı değildir pek. Steven Soderbergh Solaris'i yeniden çekmeye soyunduğunda, aleyhteki bütün yorumlara, yeniden yaptığı şeyin Tarkovski'nin Solaris'ini yeniden çekmek değil, Stanislaw Lem'in kitabını yeni­ den filme çekmek olduğuna açıklık getirerek cevap verirken Tar­ kovski'ye hayranlığını hiç tereddütsüz dile getirmiş, Tarkovs­ ki'nin Solaris'ini 'sekoya' ağacına, kendisininkini ise 'küçük bir bonsai'ye benzetmiştV Tarkovski'!lin eserlerine hayranlığı azim- *)Türkçesi için bkz. Büyülü Fener, çev. Gökçin Taşkın, Agora Kitaplığı, 2007. l) Mayuzumi Tetsuro, "Kurosawa: Tarkovsky Was a Real Poet", Asahi Shimbun gazete­ si, lS Nisan 1987, ]';ostalghia.cLm içiq Japonca'dan çeviren: Sa to Kimitoshi. 2) Geoff Andrew, "Again, with 20 Percent More Existential GrieP', Guardian, l3 Şubat 2003. ix le karşılıksız bırakılmış, yakınlarda kaybettiğimiz Amerikalı de­ neysel yönetmen Stan Brakhage'a göreyse, "Tarkovski yaşayan en büyük hikayeci film yönetmenidir". (Brakhage bir yerde, Telluri­ de Film Festivali'ndeyken filmlerini bir otel odasında Tarkovs­ ki'ye izietme girişimlerini, ürkek, komik denebilecek bir dille an­ latmıştır.) Brakhage bu açıklamasını belagatle açmıştır: "Yirmin­ ci yüzyılda sinemanın önündeki en büyük işler, 1) destan yap­ mak, yani dünyadaki kabilderin masallarını anlatmak, 2) bu ma­ salları şahsi kılmak, çünkü ancak kişisel hayatlarımızın tuhaflık­ ları içinde hakikate ulaşmak gibi bir şansımız olur, 3) hayalini yapmak, yani bilinçdışının sınırlarını aydınlatmak. Her yaptığı filmde bu üç şeye de aynı ölçüde ağırlık veren, benim bildiğim tek yönetmen Andrey Tarkovski'dir. "3 Uzun metrajlı film yaratımının tamamı, yirmi yılda yalnızca yedi uzun metrajlı filmden ibaret olmuş bir yönetmenin bu tür övgülere mazhar olması, bu filmierin ne derece dikkat çekici bir başanya ulaştığının ifadesidir. Hatta bu kitabı ortaya çıkarma fik­ ri de, bu işten sorumlu olan kişinin bu filmlerden büyülenmiş ol­ masının yanı sıra, Tarkovski'nin eserlerinin hem tematik erimle­ ri, hem de jonathan Rosenbaum'un ifadesiyle ince 'şehevi etkileri' açısından benzer bir üstün takdir uyandırmasından doğmuştur. Tarkovski'nin düşüncesine ve çalışma yöntemlerine daimakla il­ gilenen biri için elbette sinema ile estetik teorisi üzerine kendi ya­ zılarından oluşan seçkisi Sculpting in Time (Mühürlenmiş Za­ man) * kadar iyi bir kaynak bulunmuyor hala. Yalnızca sanatın amacıyla, sinemanın doğası ve niteliğiyle ilgili içerdiği düşüncele­ rin zenginliği yüzünden değil, hayatın anlamı üzerine akıl yürüt­ meler içerdiği için de -ki Tarkovski büyük sorulara bodoslama dalmaktan geri duracak biri olmamıştır hiç- tekrar tekrar dönüp baktığım bir metindir o. Bu düşüncelerin hiçbiri Rus yönetmenin meramını, fimlerle tekrar tekrar karşılaşmanın aktardığı kadar şiddetle, silinemez biçimde anlatamıyordu (asıl ders buydu her­ halde), ama onun hakkında daha fazlasını öğrenme itkisi bende hep varlığını korudu. 3) Stan Brakhage, "Telluride Gold: Brakhage Meets Tarkovsky", Rolling Stock 6 (1983),5. ll-12. *)Türkçesi için bkz. Mühürlenmiş Zaman, çev. Füsun Ant, Agora Kitaplığı, 2007. X Öyle bir noktaya gelmiştim ki, Tarkovski'yle yapılmış, rastladı­ ğım İngilizce birkaç söyleşiyi beğendikten sonra, bilmediğim diller­ de yapılmış söyleşilerde neler olabileceğini öğrenme arzusuyla içim içimi yemeye başlamıştı. Bulabildiklerimin büyük bir bölümünün meyvesi önünüzde duruyor. Bu özet, Tarkovski'nin hayatı boyunca verdiği geniş hacimli söyleşiler bütününü ayrıntılı biçimde gözler önüne sermese de, okura onun kariyerini çok çeşitli yönleriyle gös­ terebileceğini düşündüğüm, Ivan'ın Çocukluğu'nun l962'de Yene­ dik Film Festivali'ne bir meteor gibi düşmesini
Details
-
File Typepdf
-
Upload Time-
-
Content LanguagesEnglish
-
Upload UserAnonymous/Not logged-in
-
File Pages275 Page
-
File Size-