Bir gül için bin dikene katlanan bahçıvan Orhan Karaveli örnek bir çalışma niteliğindeki kitabında Sakallı Celal'in hayatının bilinmeyen yönlerini göz önüne seriyor ir ara dilimize ne çok takılmıştı: “Bizler Doğu’ya kavuşmuş göremiyorum. Siz giden bir geminin güvertesinde Batı’ya doğru ne istiyorsanız, ne koşuyor, Batılılaştığımızı sanıyoruz.” düşünüyorsanız, hatta şimdiye kadar düşünmediklerinizin hepsini B Ya da: “Bu kadar cehalet ancak tahsille Mustafa Kemal Paşa yaptı. Neden hâlâ memnun mümkün olur.” değilsiniz?’ diye sordum. Bana ‘Sen hiç tiyatroya gitmedin Kaynağı kimdi bu sözlerin, pek merak etmezdik doğrusu. mi? Perde açılır, karyolaya uzanmış bir hasta görürsün, Sonradan öğrendik: Sakallı Celal’miş. başında ilaç veren bir de hemşire vardır. Biraz sonra doktor Peki, kimdi Sakallı Celal? Merak edenler bile, onun içeri girer, nabız yoklar, reçete yazar... (Aslında) ortada ne yaşamı üstüne üç-beş cümlelik bilgi edinebildiler, o kadar. hasta, ne hemşire ne de doktor vardır. Bunların hepsi Sakallı Celal bizler ve bizden sonra gelen kuşaklar için hep bilirsin ki rolden ibarettir, işte bizim Cumhuriyetimiz de karanlıkta kaldı. Sanki yaşayıp yaşamadığı bile pek Yaşasm Cumhuriyet rolünden ibarettir’ diye karşılık verdi!” bilinmeyen bir halk bilgesiydi. Hoca gibi. İncili ★ ★ ★ Çavuş gibi. Ahmet Haşim anılarına değindiği bir Düne kadar. yazısında “ Lisesi’nin bahçesindeki Orhan Karaveli, “Sakallı Celal” (Permagon havuzun başında akşamlan Sakallı Celal’in Yayınları) kitabıyla Cevat Çapan ın dediği gibi, harikulade saçmalannı dinlerdik” demiş. “örnek bir çalışma ile bu merakımızı giderdi”. Bir bakıma Melih Cevdet Anday’m görüşünü Soyadının Yalnız olduğunu bile bu “sözlü destekliyor bu. Anday, Sakallı Celal’in tarih”le öğrendik. savaşımlarının bugünün savaşım anlayışıyla ★ ★ ★ bağdaşmaz olduğunu ileri sürüyor. “Sanki 1886-1962 yılları arasında yaşamış Sakallı toplumu değiştirmek için değil, okumuş Celal. Kökleri Bosna’ya uzanan bir ailenin, yazmıştan şaşırtmak için bu yolu tutmuştur o” sonradan bahriye nazırı olan Hüseyin Hüsnü diyor. her ayrıcalık hevesinin Paşa’nın oğluymuş, öğrenimini Galatasaray kökeninde -aranırsa- bir kompleks, bir Sultanisi’nde yaptıktan sonra Paris’e gitmiş. göstermecilik duygusu yattığının görüldüğünü Yurda dönünce Üsküp’te, Anadolu’da söylüyor. Ve ekliyor: “Alçakgönüllü değerlerin güme gittiği öğretmenlik yapmış. İlkeleri yüzünden hiçbir okulda bir ortamda herkesin ‘ben de vanm’ diye bar bar barınamamış. Kişiliğinden ödün vermektense “çekip bağırması, kişilikte ya da görünümde -bazen ikisinde gitmeyi” yeğlemiş. Kimseye eyvallah etmemiş. Her çeşit işe birden- abartıya varması doğal karşılanmalıdır.” bulaşmış. Çımacılıktan, hamallıktan fabrika işçiliğine kadar. ★ ★ ★ Yaşamının son yıllarını ’da, Kazım Taşkent’in Müdür yardımcılığından atıldığının ertesi günü bir kendisini yerleştirdiği Doğan Apartmanı’nda bir odada boyacı sandığı edinerek okulunun önünde öğrencilerinin geçirmiş. ayakkabısını boyayarak tepkisini gösteren bu sıra dışı 1942-1954 arasında aynı binada oturan Cahit Davran, insanın yaşamını keyifle okudum. Asıl ilgimi çeken, onun şöyle anlatıyor Sakalh Celal’i: “Dev gibi bir adamdı. Temiz ödün vermez kişiliği oldu. Ankara Sultanisi müdürlüğü olmayan bir insan izlenimi bırakırdı ama, paradoksal yaptığı dönemde öğrencileri mezun etmek konusunda olarak, tam bir temizlik hastasıydı, öyle ki, karşılıklı “müşkülpesent” davranmaması istenmiş, “Ankara Sultanisi konuşurken elindeki -genelde- Fransızca gazeteyi sizden boyacı küpü değildir” diye yanıt verince vekalet emrine mikrop kapmamak için ağzının önünde tutardı. (...) alınmıştı. Genç Maarif Vekili Hamdullah Suphi, bu konuda Konuşurken ağzının içine baktırırdı. Sosyal ve benzeri bir daha düşünmesini isteyince, şöyle demişti Sakalh Celal: konularda Türk toplumunda gördüğü eksiklik ve “Bak Hamdullah, Meşrutiyet ilan ettik, olmadı; aksaklıkları uzun uzun anlatırdı. (...) Çok kültürlü ve farklı Cumhuriyet’i getirdik, gene olmadı. Bir de Ciddiyet’i bir insan olduğu her halinden belliydi. (...) Sevimliliğinin denemeye ne dersin?” yanı sıra çok ciddi bir insandı. (...) ‘Eksantrik’ bir kişilik! ★ ★ ★ Ve topluma adeta rest çekmiş bir hali vardı.” Sakallı Celal’in mezar taşmda “Bağban bir gül için bin ★ ★ ★ hare hizmet eder” yazıyormuş. Yani “Bahçıvan bir gül için Karaveli’nin kitabında çeşitli yazarların Sakalh Celal’le bin dikene katlanır.” Yaşamım okuyunca, Sakallı Celal’in ilgili görüşleri de yer alıyor. Mahir Iz’in anılarından bir bin dikenle yetinmediğini, katlanılacak başka dikenler alıntıyı aktarmak istiyorum: “Bir gün (Sakallı Celal’e) peşine düştüğünü de gördüm. ■ Kadıköy vapurunda rastlamıştım. ‘Sizi hâlâ huzura

Taha Toros Arşivi