Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

1 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bu sayfa bilinçli olarak boş bırakılmıştır. This page intentionally left blank

2 Mustafa Kemal ATATÜRK

3 20. Yıl...... Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi

004...... İçindekiler 006...... Onur Komitesi 007...... Organizasyon Komitesi 008...... Yönetim Kurulu 009...... Kongre Jürisi 010...... Bilimsel Kurul 011...... Kongre Programı 019...... Projeler 023...... Sözlü Sunumlar 024...... Oturum 1 050...... Oturum 2 074...... Oturum 3 098...... Oturum 4 122...... Oturum 5 139...... Posterler

İçindekiler 4 20. Celebration Year...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Table of Contents...... 004 Honorary Committee...... 006 Organising Committee...... 007 Managing Board...... 008 Congress Jury...... 009 Scientific Committee...... 010 Congress Programme...... 011 Projects...... 019 Oral Presentations...... 023 Session 1...... 024 Session 2...... 050 Session 3...... 074 Session 4...... 098 Session 5...... 122 Poster Presentations...... 139 Table of Contents

5 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Prof. Dr. Nuri AYDIN İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa Rektörü Rector of Istanbul University - Cerrahpasa

Prof. Dr. Güven KAŞIKÇI İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Dean of Istanbul University Veterinary Faculty

Prof. Dr. Serhat ALKAN İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekan Yardımcısı Vice Dean of Istanbul University Veterinary Faculty

Prof. Dr. Nuri TURAN İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekan Yardımcısı Vice Dean of Istanbul University Veterinary Faculty

Onur Komitesi / Honorary Committee / Honorary Komitesi Onur 6 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Prof. Dr. Seyyal AK Bilimsel Araştırma Külübü Danışmanı Advisor of the Scientific Research Club

Prof. Dr. A. Funda BAĞCIGİL

Prof. Dr. Serkan İKİZ

Dr. Dr. Öğr. Üyesi Altan ARMUTAK Düzenleme KuruluDüzenleme / Organizing Committee

Doç. Dr. Kemal METİNER

Doç. Dr. Beren BAŞARAN KAHRAMAN

Dr. Belgi DİREN SIĞIRCI

Dr. Baran ÇELİK

Dr. Ataman Bilge SARI

Araş. Gör. Barış HALAÇ

BAK Başkanı Canberk GÖKALP

7 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Canberk GÖKALP Bilimsel Araştırma Kulübü Başkanı President of Scientific Research Club

Sevgin ÇAN Başkan Yardımcısı Vice President

Doğancan KARAKUŞ Başkan Yardımcısı Vice President

Begüm ÖZGÜR Genel Sekreter Secretary

Batuhan YILMAZ Sayman Accountant

Emin Furkan EGE Üye Member

Özlem AYIK Üye Member

Ebru GÜDER Üye Member

Yönetim Kurulu / Managing Board / Managing Kurulu Yönetim 8 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

KONGRE JÜRİSİ / CONGRESS JURY

PROF. DR. Serhat ALKAN PROF. DR. Elif ARMUTAK ASSIST. PROF. DR. Alexander ATANASOFF PROF. DR. Handan ÇETİNKAYA PROF. DR. İbrahim FIRAT PROF. DR. Özlem GÜZEL PROF. DR. Mustafa HASÖKSÜZ PROF. DR. Serkan İKİZ PROF. DR. Alev KAYMAZ PROF. DR. Ragıp KILIÇARSLAN (BAŞKAN / CHAIRPERSON) PROF. DR. Ömür KOÇAK PROF. DR. Erdal MATUR PROF. DR. Kemal Özden ÖZTABAK PROF. DR. Gülsün PAZVANT PROF. DR. Nikolaos PAPAIOANNOU

*İsimler soyada göre sıralanmıştır. / Names arragned by surnames.

PROJE YARIŞMASI JÜRİSİ / PROJECT COMPETITION JURY Kongre Jürisi / Congress Jury PROF. DR. A. FUNDA BAĞCIGİL PROF. DR. TÜLAY BAKIREL PROF. DR. VEDAT ONAR PROF. DR. ERMAN OR PROF. DR. SERHAT PABUÇCUOĞLU (BAŞKAN / CHAIRPERSON)

*İsimler soyada göre sıralanmıştır. / Names arragned by surnames.

9 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

• Prof. Dr. Kemal AK • Prof. Dr. Seyyal AK • Prof. Dr. Alev AKDOĞAN KAYMAZ • Assist. Prof. Dr. Mentor ALISHANI (University of Prishtina, Prishtina) • Prof. Dr. Kemal ALTUNATMAZ • Prof. Dr. Bogdan AMINKOV (University of Forestry, Sofia) • Assist. Prof. Dr. Dr. Altan ARMUTAK • Assoc. Prof. Dr. Beren BAŞARAN KAHRAMAN • Prof. Dr. Hajrudin BESIROVIC (University of Sarajevo, Sarajevo) • Prof. Dr. H. Hakan BOZKURT • Dr. Baran ÇELİK • Assist. Prof. Dr. Marta DEC (University of Life Sciences, Lublin) • Prof. Dr. Hasret DEMİRCAN YARDİBİ • Dr. Belgi DİREN SIĞIRCI • Prof. Dr. Halil GÜNEŞ • Prof. Dr. Afrim HAMIDI (University of Prishtina, Kosovo) • Prof. Dr. Tolga KAHRAMAN • Doç. Dr. Kemal METİNER • Prof. Dr. Vedat ONAR • Prof. Dr. M. Erman OR • Prof. Dr. Mukaddes ÖZCAN • Prof. Dr. Mustafa ÖZCAN • Prof. Dr. Serhat ÖZSOY • Prof. Dr. Lazo PENDOVSKI (Ss. Cyril And Methodius University, Skopje) • Assoc. Prof. Dr. Avni ROBAJ (University of Prishtina, Kosovo) • Assist. Prof. Dr. Driton SYLEJMANI (University of Prishtina, Kosovo) • Prof. Dr. Adel TALAAT (University Of Wisconsin-Madison, Wisconsin) • Prof. Dr. Nuri TURAN • Prof. Dr. Ilia TSACHEV (Trakia University, Stara Zagora) • Assoc. Prof. Dr. George VALIAKOS (University of Thessaly, Greece) • Prof. Dr. Cem VURUŞANER • Prof. Dr. Murat YILDIRIM • Prof. Dr. Alper YILMAZ • Prof. Dr Hüseyin YILMAZ *İsimler soyada göre sıralanmıştır. / Names arragned by surnames.

Kongre Bilim Kurulu / Congress Scientific Scientific Committee / Congress Kurulu Bilim Kongre 10 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Kongre Programı

Congress Programme

11 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi...... 1. Gün - 17 Nisan 2019 / 1st Day - 17 April 2019 09:00-10:00 Kayıt ve İkram / Registration & Buffet 10:00-12:00 Açılış Töreni / Opening Ceremony 12:00-13:00 Öğle Yemeği / Lunch

Prof. Dr. Muzaffer Beşe Amfisi Amfi 2 Oturum Başkanı / Chair: Dr. Öğr. Üyesi, Dr. Altan ARMUTAK Oturumu

13:00 - 15:00 Dr. Halil MAHZUNLAR - Üriner Sistem Hastalıklarının Sonografik Çağrılı Tebliğ Çağrılı Tebliğ Bulguları / Sonographic Findings of Urinary System Diseases Invited Speakers Session Speakers Invited

15:00-15:15 Kahve Arası - Poster İzlencesi / Coffee Break - Poster Walk Oturum 1 / Prof. Dr. Cahit Yalçın Amfisi Prof. Dr. Muzaffer Beşe Amfisi Session 1 Amfi 1 Amfi 2 Oturum Başkanı / Chair: Oturum Başkanı / Chair: Prof. Dr. Ragıp KILIÇARSLAN Prof. Dr. Serhat ÖZSOY Leman Gizem ÖZEKMEK - Bir Kudaubergenov TANAT - “Enteroсol” Köpekteki Transmissible Veneral Preparatının Terapötik ve Profilaktik Tümörün (CTVT) Genital ve ve Tedavi Etkinliği / Prophylactic and Ekstragenital Metastazlarına Klinik Therapeutical Efficiency of Preparation Yaklaşımlar / Clinical Approaches “Enteroсol” For Genital And Extragenital Metastasis of Transmissible Veneral Tumor (TVT) In A Bitch Pelin ÇELEBİ - Dişi Köpekte Özge Mine TURAN - Egzotik Hayvanların Rastlanılan TVT Olgusu ve Zihinsel Sağlığını Korumak Için Neler Sağaltımı /A Case of TVT Observed Yapabiliriz? /What Can We Do To Protect The in a Bitch and It’s Treatment Mental Health Of Exotic ? Mehmet Sinan TATLI - Moleküler Genetik Yöntemlerle ile Cennet ve Sultan Papağanlarında Cinsiyet Tayini / Gender Determination in

15:15-16:30 Lovebird and Cockatiel Parrots with Molecular Genetics Methods Özge KIRLI - Kryoprezervasyona Loredana PINCAN - Yediuyurların (Glis Alternatif Olarak Spermanın glis) Karaciğer, Böbrek, Kalp ve Kasın Liyofilizasyonu /Lyophilisation Oksidatif Stabilitesi / Oxidatıve Stability of of semen as an alternative of the Liver, Kidneys, Heart and Muscle of the cryopreservation Fat Dormouse (Glis glis) Tuğba ER - Buzağıda Brachial Danıl DAVLETOV - Yeni Osteoporoz Pleksus Hasarının Elektromiyografi Tedavi ve Önleme Yöntemleri Araştırması ile Tanısı ve Tedavisi / / The Search for New Means of Treatment Electromyography Diagnosis and and Prevention of Osteoporosis Treatment in the Calf with Brachial Plexus Injury

12 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Gizem CAMPAY - Köpeklerde Austėja ARMONAİTĖ - Klinik Olarak Oral Papillomatozis ve Homeopati Hasta Yenidoğan Taylarda Pasif Transfer / Oral Papillomatosis of Dogs and Başarısızlığında Plazma Tedavisine Yanıtın Homeopathy Belirlenmesi / Prediction of Response to Plasma Treatment Iin Clinically Ill Equine Neonates with Failure of Passive Transfer Gizem AYAN - Metastazik Alexandra DOROZHKİNA - Etidonate Oral Melanomlu Bir Köpekte Lanthanite Enjeksiyonu Sonucunda Klinik ve Patolojik Bulguların Osteorejenerasyon Yenilemesinin Klinik

15:15-16:30 Değerlendirilmesi / Evaluation of Ve Morfolojik Kontrolü / Clinıcal and Clinical and Pathological Findings Morphological Control of Reparative in a Dog with Metastatic Oral Osteoregeneration Under Conditions of Melanoma Preparation Inject Based on Etidronate Lanthanide

16:30-16:45 Kahve Arası - Poster İzlencesi / Coffee Break - Poster Walk

Oturum 2 / Prof. Dr. Cahit Yalçın Amfisi Prof. Dr. Muzaffer Beşe Amfisi Session 2 Amfi 1 Amfi 2 Oturum Başkanı / Chair: Oturum Başkanı / Chair: Dr. Öğr. Üyesi, Dr. Altan ARMUTAK Prof. Dr. Erman OR Elif Naz AKGÜN - Batıl İnançlarda Erifyli-Filothei TSIOLAKOGLOU - Hayvan Motifi ve Tarihsel Kökenleri Soy İçi Melezleme ve Secereli Köpekler / Motif and Historical Origins of Üzerindeki Etkisi / Inbreeding and its Animals in Wrong Believes effects on pedigree dogs Mehmet KONAK - İslam Atanas CHILIKOV - Patoetoloji - Dünyasında 13. Yüzyılda Biyolojik Bilimlerin Çağdaş Bir Dalı / Hazırlanan İlk Hayvan Hakları Pathoethology – A Contemporary Branch Bildirgesi / Declaration of the First of Biological Science Rights in 13th Century of Islamic World Yağmur DORUK - Mehmet Akif İlayda GÖZDE İLEM - Kongenital Ersoy’un Kur’an-ı Kerim çevirisi Guatr: Bir Sürü Probleminin Patolojik Üzerine Bir İnceleme / Mehmet İncelenmesi / Congenital Goitre: Akif Ersoy’s an Investigation on the Pathological Examination of a Herd Quran-ı Kerim Translation Problem

16:45-18:00 Deniz Cemre BARUT - At Sandra TASHKOVSKA - Sokak Köpeği Hekimi Olmadan Önce… / Before Popülasyon Kontrol Stratejilerine Becoming Equine Veterinarian… Karşılaştırmalı Bakış / Comparative Overview of Stray Dog’s Control Population Strategies Harun DÖNMEZ - Ahmet Ümit’in Emilija MURDJEVA - Kesim Esnasında “İstanbul Hatırası” Adlı Polisiye Domuzların Refahının Değerlendirilmesi Romanındaki “Veteriner Hekim – Et Kalitesi ve Postmortal Değişiklikler Demir” Karakteri Üzerine Analitik Bir / Assessment of Pig’s Welfare in The Time İnceleme/ An Analytical Examination of Slaughter - Stunning Quality and Of The Crime Novel “A Memento for Postmortal Changes on the Body Istanbul” by Ahmet Ümit and Main Character “ Veterınarian Demir”

13 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Hüray Beyza KÜLLÜ - Tarih Hatice Kübra Nur BORAN- Kangal Boyunca Savaş Alanlarında Irkı Köpeklerde Otomatik Hematoloji Kullanılan Hayvanlar / Animals Used Analiz Cihazlarının ve Periferik Kan in Battlefields Throughout History Smear Sonuçlarının Karşılaştırılması / Comparison of Automated Haematology Analysers and Peripheral Blood Smear 16:45-18:00 Results in Full Breed-Kangal Dogs

18:30 Otele Gidiş / Transport to Hotel

20:00-00:00 Gala Yemeği / Gala Dinner

2. Gün - 18 Nisan 2019 / 2nd Day - 18 April 2019

08:00-08:30 Otelden Kongre Merkezine Gidiş / Transport from Hotel to University

Oturum 3 / Prof. Dr. Cahit Yalçın Amfisi Prof. Dr. Muzaffer Beşe Amfisi Session 3 Amfi 1 Amfi 2 Oturum Başkanı / Chair: Oturum Başkanı / Chair: Doç. Dr. Kemal METİNER Prof. Dr. Nuri TURAN Eda Nur PAT - Evcil Bir Tavşandaki Fatma ÇOBANOĞLU - Koala (Phascolarctos (Oryctolagus cuniculus) Absede Cinereus)’larda Görülen Yaygın Bir Enfeksiyon: Gemella cuniculi Olgusu / Gemella Chlamydiosis / Chlamydiosis, A Common Infection cuniculi Abscess in Pet A Rabbit in Koalas (Phascolartocs Cinereus) (Oryctolagus cuniculus) Deniz Yılmaz KESER - Asef MİRZEYEV - Buzağılarda Bakteriyofajlarla Antibiyotik Dirençli Kolibakteriozis / Colibacteriosis Among Bakterilere Karşı Savaş / Fighting Calves Antibiotic Resistant Bacteria With Bacteriophages Ege ÇATALKAYA - Veteriner Anel VEJZOVİĆ - Koyun ve Büyükbaş Hekimlikte İntestinal Flora ve Önemi Hayvanların Serumunda Brucella’ya Karşı / Importance of Intestinal Flora in Antikor Varlığının Araştırılması / Searching Veterinary Medicine for Presence of Antibodies Against Brucella in Serum of Sheeps and Cattle Alican KOÇ - Mastitisli Manda Marek RATVAJ - Polen Taşıyıcıları Üzerinde Sütlerinden İzole Edilen Staphylococcus Lactobacillus brevis B50 BiocenolTM ve

09:00-10:15 spp. İzolatlarının Antibiyotik Direnç Bal Arılarında Bağırsak Mikrobiyotası ve Profillerinin ve Biyofilm Üretiminin Antimikrobiyal Peptid Üretimi Üzerindeki Belirlenmesi / Determination of Biofilm Etkileri / Lactobacillus brevis B50 BiocenolTM Production and Antibiotic Resistance on Pollen Carrier And Its Influence on the Profiles of Staphylococcus spp. from Intestinal Microbiota and Antimicrobial Peptides Mastitic Buffalo Milks Production in Honey Bees Nazli Firdevs KEKİLLİOĞLU - Rojda YİĞİT - Köpeklerde Kronik Otitis Listeria monocytogenes’in Biyofilm Eksterna’ya Sebep Olan Mikroorganizmaların Oluşturması ve Oluşan Biyofilmin Dağılımı ve Antibiyotiklere Duyarlılıklarının Uzaklaştırılması Üzerine Bakteriyofaj Belirlenmesi / Distribution of Microorganisms Uygulamasının Etkisi / Effect of That Cause Otitis Externa in Dogs and Bacteriophage Application on the Determination of Antibiotic Susceptibilities Formation and Removal of Biofilm by Listeria monocytogenes

14 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Yağmur YILDIRIM - Tavuk Selin Nur KIZILKOCA - Şişe Burunlu Bağırsak Mikrobiyomunun Bir Yunusdan (Tursiops truncatus) Metagenomik Analizi ile Predatör Photobacterium swingsii’nin Moleküler Bdellovibrio Sıklığının Gösterilmesi İdentifikasyonu / Molecular Identification / Relative Abundance of Predatory of Photobacterium swingsii from a Bdellovibrio in Chickens Detected Bottlenose Dolphin (Tursiops truncatus)

09:00-10:15 by Metagenomic Analysis of Gut Microbiome 10:15-10:30 Kahve Arası - Poster İzlencesi / Coffee Break - Poster Walk

Prof. Dr. Cahit Yalçın Amfisi Prof. Dr. Muzaffer Beşe Amfisi Amfi1 Amfi 2

Oturum Başkanı / Chair: Oturum Başkanı / Chair: Prof. Dr. Erman OR Prof. Dr. Serhat ÖZSOY Dr. Zeynep TÜRKMEN - Adli Veteriner Hekimliğinin Adli Oturumu

10:30-10:45 Bilimlerdeki Yeri: Velayete konu olan Işıl DANYER - Karaya Vuran Yunuslara

Çağrılı Tebliğ Çağrılı Tebliğ evcil hayvanlar / The Importance of İlkyardım / First Aid to Dolphins Stranded Forensic Veterinary Medicine in Forensic Invited SpeakersInvited Session Sciences: Pets Subject to Custody

10:45-11:00 Kahve Arası - Poster İzlencesi / Coffee Break - Poster Walk

Prof. Dr. Muzaffer Beşe Amfisi - Amfi 2

Moderatör / Moderator: Dr. Öğr. Üyesi, Dr. Altan ARMUTAK Prof. Dr. Alev KAYMAZ, Dr. Öğr. Üyesi, Dr. Altan ARMUTAK, Panel Av. Yasemin BABAYİĞİT, Sanatçı Reyhan KARACA 11:00 - 12:00 Open Session Hayvan-İnsan İlişkisinde Şiddetin Yeri / The Place of Violence in Animal-Human Relations

12:00-13:00 Öğle Yemeği / Lunch Oturum 4 / Prof. Dr. Cahit Yalçın Amfisi Prof. Dr. Muzaffer Beşe Amfisi Session 4 Amfi 1 Amfi 2 Oturum Başkanı / Chair: Oturum Başkanı / Chair: Prof. Dr. Handan ÇETİNKAYA Prof. Dr. Tülay BAKIREL

Miray Tuğçe TÜRK - Denizli Şima KILIÇ - Sumak (Rhus coriaria L.) Devlet Hastanesi Çocuk Acil Tohumlarından Hazırlanan Ekstrelerin, Tannik Servisine Gelen Hastalardan Asit ile Kombinasyonunun Anjiyogenez Toplanan Kene Türleri / Üzerine Sinerjistik Etkisinin CAM (Chick of Tick Collected From Chorioallantoic Membrane) Modelinde Patients Coming to The Pediatric İncelenmesi / Investigation of the Synergistic Effect Emergency Department of Denizli of Sumac (Rhus coriaria L.) Seed’s Extracts and State Hospital Tannic Acid Combination on Angiogenesis by CAM (Chick Chorioallantoic Membrane) Assay

13:00-14:15 Aybüke KÖKSAL- Deniz Anna RUSSKİKH - Bitkisel Tedavilerin Memelilerinde Görülen Doğal Beyaz Rat Organizmasındaki Etkisi Ölüm Etkenlerinin Araştırılması/ / Herbal Remedies Influence on the The Research of Natural Death Organism of White Rats Factors of Cetaceans

15 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Ahmet Gökberk KARTAL Cihan MUTLU - Akut Ticari Glifosat - SH-SY5Y Hücre Hattında Roundup Original® Herbisit Maruziyeti İmidaclopride ve Asetamiprid HepG2 Hücre Hattında Oksidatif Karışımı Herbisit Maruziyetinin Durumun Değişmesine Neden Olabilir GSH, LDH ve Ache Parametreleri mi? / Can Acute Commercial Glyphosate Üzerindeki Etkisi / Effect of Formulation Roundup Original® Herbicide Imidaclopride and Acetamiprid Exposure in HepG2 Cell Line Leads to Mixture Herbicide Exposure in SH- Change in Oxidative Status? SY5Y Cell Line on the GSH, LDH and AChE Parameters Ali Sefa MENDİL - Buzağı Hüseyin BAYIR - Trakya Bölgesinde İshallerinde Modifiye Ziehl-Neelsen Yetişen Etnoveteriner Tıbbi Bitkilerden ile Cryptosporidium spp.’nin teşhisi Hidrodistilasyon Yöntemiyle Uçucu ve Sitokimya, Floresans Yöntemlerle Yağ Elde Edilmesi ve Kimyasal İçeriğin Cryptosporidium parvum Oranının Taranması: Origanum vulgare L. örneği / Araştırılması/ Diagnosis of Obtaining Essential Oil of Ethnoveterinary Cryptosporidium spp. Using Modified Medicinal Plants Growing in The Thrace Ziehl-Neelsen in Calves Diarrhea District by a Hydrodistillation Method and Investigation of Cryptosporidium and Screening of Chemical Composition: A parvum Ratio by Cytochemistry and sample – Origanum vulgare L. Fluorescence Methods

13:00-14:15 Barış AŞILIOĞLU - Kedi ve Alev KARAKOÇ - Diyarbakır İli Sokak Köpeklerde Dışkı Bakısına Köpek ve Kedilerinde Cryptosporidium Göre Akciğer Nematodlarının ve Giardia’nın Prevalansı ve Moleküler Yaygınlığının Araştırılması / Karakterizasyonu / Molecular Investigation of the Prevalence of Characterisation and Prevalence Lung Nematodes According to Stool of Cryptosporidium and Giardia in Examination in Cats and Dogs Asymptomatic Stray Cat and Dog in Diyarbakır Province Dilara ALTUNTAŞ- Balıkçıların Anıl UZUN - Trakya Bölgesinde Deniz Memelileri Üzerine Yetişen Etnoveteriner Tıbbi Bitkilerin Risklerinin Araştırılması / The Solvent Ekstraktı ve Kimyasal İçeriğinin Research of The Risks of Fisheries on Taranması: Rosmarinus officinalis Cetaceans L. örneği / Solvent Extraction of Ethnoveterinary Medicinal Plants Growing in The Thrace District and Screening of Chemical Composition: A sample - Rosmarinus officinalis L.

14:15-14:30 Kahve Arası - Poster İzlencesi / Coffee Break - Poster Walk

Oturum 5 / Prof. Dr. Cahit Yalçın Amfisi Prof. Dr. Muzaffer Beşe Amfisi Session 5 Amfi 1 Amfi 2 Oturum Başkanı / Chair: Oturum Başkanı / Chair: Prof. Dr. Tolga KAHRAMAN Prof. Dr. Gülsün PAZVANT Aslı PARLAK - Dumanlama Murat YÜKSEL - Simmental Irkı Yönteminin Gıdaların Buzağıların Doğum ve Sütten Kesim Muhafazasında Kullanımı / Ağırlıkları / Body Weights at Calving and The Use of Smoking Method for Weaning in Simmental Calves Preserving Food 14:30-15:15

16 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Zemzem ÇELİK - Sığır Buket ÇAKAR - Çöl Varanı’nda (Varanus Bifteklerine Uygulanan Farklı griseus) Hidrojen Peroksit ve Kurutma Pişirme Derecelerinin Salmonella Tekniği Kullanılarak Osteolojik Preparat enterica serovar Typhimurium Hazırlama / Preparation of Osteological İnhibisyonu Üzerine Etkisi / Effect Preparation Using Hydrogen Peroxide of Different Cooking Temperatures and Drying Technique in Desert Monitor on the Inhibition of Salmonella (Varanus griseus) enterica serovar Typhimurium onto Beef Steak Nazlı LAÇİN - Bebek ve Çocuk Nurullah ARMAĞAN - Gıdalarında Küf ve Mayaların Kaplumbağalarda (Testudo graeca ibera) İdentifikasyonu / The Identification Ossa Membri Thoracici’nin Üç Boyutlu of Molds and Yeasts in Infant and Modellenmesi / Three-dimensional Child Foods Modeling of Ossa Membri Thoraci in the 14:30-15:15 Turtles (Testudo graeca ibera) Merve YILMAZ - İs t anbu l’d a Sena KAYA - Süt Sığırlarında Görüntü İnsani Tüketim Amacıyla İşleme Yöntemiyle Belirlenen Arka Ayak Kullanılan Musluk Sularının Tırnağı Ölçümleri ile Topallık ve Beden Mikrobiyolojik ve Kimyasal Kondisyon Skorları Arasındaki İlişki Kalitesi / Microbiological and / The Relationship Between Hind Hoof Chemical Quality of Tap Water Measurements and Lameness and Body Used for Human Consumption in Condition Scores Determined by Image Istanbul Processing Method in Dairy Cattle

15:15-15:30 Kahve Arası - Poster İzlencesi / Coffee Break - Poster Walk

Proje Yarışması Finali / Project Competition Final 15:30-16:45 Prof. Dr. Muzaffer Beşe Amfisi- Amfi 2 Oturum Başkanı / Chair Prof. Dr. Serhat PABUCCUOĞLU 1- Gülşah YILMAZ - Köpeklerde Epilepsi Tedavisinde Mental Paratoner Uygulaması / Mental Conductor Application in the Epilepsy Treatment with the Dogs 2 - Aytaç GÜRBÜZ - pH’ya Duyarlı Hidrojeller ve Kontrollü İlaç Salım Sistemi Kullanılarak Akut ve Kronik Rumen Asidozuna Karşı Profilaktik Çalışma / Prophylactic Study Against Acute and Chronic Rumen Acidosis Using pH Sensitive Hydrogels and Controlled Drug Delivery System

3 - Çağatay TALU - Bir Dost Bir Yuva / A Friend, A Nest

4 - Mehmet KONAK - İyilik Havada Kalmasın ‘AquaPet’ / Don’t Leave the Goodness on the Air; “Aquapet”

5 - Onurhan ZENGİN - Yaralı Hayvanları Koruyan Taşıyıcı İlk Yardım Kutusu / Carrier First Aid Box Protecting Wounded Animals

17 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Prof. Dr. Muzaffer Beşe Amfisi Amfi 2 Oturum Başkanı / Chair: Prof. Dr. Kemal ALTUNATMAZ Oturumu

16:45 - 17:45 Dr. Efe ONUR - Kedilerde Periodontal Diş Hastalıkları / Periodontal Çağrılı Tebliğ Çağrılı Tebliğ Diseases in Cats Invited SpeakersInvited Session

Sertifika Töreni & Kapanış 18:00-19:00 Certificate Ceremony & Closure (Amfi 2) Akşam Yemeği 19:00-19:30 Dinner Otele Hareket 19:30 Transport To Hotel Otelden Gece Kulübüne Hareket 21:30 Transport from Hotel To Nightclub Parti Zamanı - Ruby İstanbul 22:00 Party Time - Ruby Istanbul

3. Gün - 19 Nisan 2019 / 3rd Day - 19 April 2019

Avcılar Kampüsünden Hareket 09:30 Departure from Avcilar Campus Sosyal Program 10:30 Social Program Avcılar’a Dönüş ve Veda 17:00 Transport to Avcilar and Farewell

18 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Projeler

Projects

19 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bu sayfa bilinçli olarak boş bırakılmıştır. 20 This page intentionally left blank ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

1- Gülşah YILMAZ - Köpeklerde Epilepsi Tedavisinde Mental Paratoner Uygulaması / Mental Conductor Application in the Epilepsy Treatment with the Dogs

2 - Aytaç GÜRBÜZ - pH’ya Duyarlı Hidrojeller ve Kontrollü İlaç Salım Sistemi Kullanılarak Akut ve Kronik Rumen Asidozuna Karşı Profilaktik Çalışma / Prophylactic Study Against Acute and Chronic Rumen Acidosis Using pH Sensitive Hydrogels and Controlled Drug Delivery System

3 - Çağatay TALU - Bir Dost Bir Yuva / A Friend, A Nest

4 - Mehmet KONAK - İyilik Havada Kalmasın ‘AquaPet’ / Don’t Leave the Goodness on the Air; “Aquapet” Proje Yarışması / 5 - Onurhan ZENGİN - Yaralı Hayvanları Koruyan Taşıyıcı İlk Yardım Kutusu / Carrier First Aid Box Protecting Wounded Animals Project Competition Project

21 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bu sayfa bilinçli olarak boş bırakılmıştır. 22 This page intentionally left blank ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Sözlü Sunumlar

Oral Presentations

23 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bir Köpekteki Transmissible Veneral Tümörün (CTVT) Genital ve Ekstragenital Metastazlarına Klinik Yaklaşımlar

Leman Gizem ÖZEKMEKa, Zeynep GÜNAY UÇMAKb, İsmail KIRŞANb, Melih UÇMAKb, Özge ERDOĞAN BAMAÇc, Aydın GÜRELc a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Veterinerlik Doğum ve Jinekolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye c İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye. Dört yaşında, 25kg ağırlığında, kısırlaştırılmamış, Boxer ırkı dişi bir köpek; halsizlik, iştahsızlık, vajinal kanama, abdominal ve inguinal meme bezlerinde kitle şikayetiyle kliniğimize getirildi. Vajinal sitolojik muayenede, çok sayıda vakoulize olmuş epitel hücreleri görüntülendi. Ultrasonografik muayenede, arteria iliaca etrafında yer alan intra-abdominal bir kitle ve sağ böbreğin 2 cm kadar gerisinde ovaryum varlığı tespit edildi. Ovariektomi ile kalıntı ovaryumun ve bilateral mastektomi ile meme bezlerindeki kitlelerin uzaklaştırılmasına karar verildi. Laparotomi sırasında intra-abdominal kitle, lokalizasyonu nedeniyle esktirpe edilemedi. Vajinal kitleden biyopsi örneği alındı. Histopatolojik inceleme neticesinde, meme bezlerinde TVT ve kollajenöz hamartom, vajinal ve intrabominal kitlelerde de TVT varlığı saptandı. Bu kitleler için 10 haftalık kemoterapi protokolü oluşturuldu. Bu amaçla, damar içi yolla 0,025 mg/kg dozunda vinkristin sülfat haftalık tek doz olarak uygulandı. Her kemoterapiden önce hemogram, vajinal smear ve transabdominal ultrasonografi tekrarlandı. Tedavi süresince intra-abdominal kitlenin boyutu ve arteria illiaca’nın pulsatil indeks (PI) ve relative indeks(RI) değerleri doppler ultrasonografi ile değerlendirildi. İndeks değerlerinin istatistiksel değerlendirmesine göre PI ve RI değerleri arasında pozitif korrelasyon tespit edildi. Sunulan bu vakada, TVT ve metastazları hem cerrahi yaklaşımla hem de kemoterapi ile başarılı bir şekilde tedavi edildi. Metastazın doppler ultrasonografi ile değerlendirilmesinin, ilgili organ veya dokuların hemodinamik değişikliklerini ortaya koymak için faydalı olacağı sonucuna varıldı.

Anahtar Kelimeler: Metastaz, Transmissible Veneral Tümör, Köpek Oturum 1 24 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Clinical Approaches For Genital And Extragenital Metastasis of Transmissible Veneral Tumor (TVT) In A Bitch

Leman Gizem ÖZEKMEKa, Zeynep GÜNAY UÇMAKb, İsmail KIRŞANb, Melih UÇMAKb, Özge ERDOĞAN BAMAÇc, Aydın GÜRELc a University of Istanbul-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey b University of Istanbul-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Obsteterics and Gynecol- ogy, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey c University of Istanbul-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Pathology, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey. A 25 kg, 4 years old, sexually intact, Boxer breed bitch was presented with weakness, inappetency, masses on abdominal and inguinal mammary glands and vaginal bleeding. Vacuolised epithelial cells were visualised by vaginal cytology. Intrabdominal mass around the arteria illiaca and presence of an ovarium behind the right kidney were determined on ultrasonograhic examination. Surgical approach was decided to remove the remnant ovary and the masses on mammary glands with bilateral mastectomy. During laparotomy, intra- abdominal mass could not be extirpated because of its localisation. Biopsy was taken from the vaginal mass. According to histopathological examination, TVT and collagenous hamartoma were detected on mammary glands. Also, TVT was observed in vaginal and intra-adbominal masses. Chemotheraphy protocol with vincristine sulphate (0.025 mg/kg, iv, per week) was arranged for intra-abdominal mass and vaginal TVT which occupied for ten weeks. Hemogramme, vaginal smear and transabdominal ultrasonography were repeated before each chemotheraphy course. Size of the intra-abdominal mass and pulsatility index (PI) and relative index (RI) values of arteria illiaca were evaluated with doppler ultrasonography during the cure. According to the evaluation of index values, positive correlation between PI and RI values were determined. In the presented case, TVT and its metastasis were successfully treated with both surgery and chemotheraphy. It was concluded that evaluation of the metastasis with doppler ultrasonography will be favorable to reveal the hemodynamic alterations of related organs or tissues.

Keywords: Metastasis, Transmissible Veneral Tumor, Canine. Session 1 Session

25 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Dişi Köpekte Rastlanılan TVT Olgusu ve Sağaltımı

Pelin ÇELEBİ a, Zeynep Şebnem DEVELİ b, Elif GÖKÇE c, Halef DOĞAN d a Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi 5. Sınıf Öğrencisi, 59030, Süleymanpaşa, Tekirdağ, Türkiye b Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi 4. Sınıf Öğrencisi, 59030, Süleymanpaşa,Tekirdağ, Türkiye c Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı, 59030, Süleymanpaşa, Tekirdağ, Türkiye d Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı, 59030, Süleymanpaşa, Tekirdağ, Türkiye Dişi köpekte karşılaşılan Transmissible Venereal Tümör (TVT) olgusu ve Vinkristin sülfat’ın tedavideki etkinliğinin sunulması amaçlanmıştır. Vaginada TVT lezyonu bulunan 1 yaşlı Husky ırkı dişi köpekten alınan anamnezden, vulva dudakları arasında görülen kitlenin, yaklaşık 1 haftada oluştuğu ve vaginal akıntının şekillendiği öğrenildi. Yapılan direkt ve indirekt vaginal muayenelerde vaginanın ilerleyen bölgelerinde daha küçük benzer lezyonlara rastlandı. Kitlenin iyi huylu görünümüne uyması ve uzun sürede oluştuğu gibi bilgiler ışığında kısa sürede iyileşmenin sağlanacağı öngörülerek Vinkristin sülfat tedavisine başlandı. Haftada bir uygulama şekilde 3 kez Vikristin Sülfat uygulaması yapılarak kitlenin regresyonu-hayvanın genel durumu takip edildi. Uygulamalar esnasında köpeğin gösterdiği reaksiyonlar kayıt altına alındı. Her uygulama öncesi hemogramda kullanılmak üzere kan alınarak, tedavi uygulamalarının hemogram üzerine etkisi belirlendi. Vinkristin sülfat, hemogramın kötüleşmesi ve uygulamalar esnasında hayvanda huzursuzluğa sebep olsa da; ancak ilk uygulamadan sonra yaklaşık 6 gün içerisinde kitlenin regresyonunu sağladı. Yaklaşık 3 cm çapında vulva dudakları arasında görülen kitle, birinci uygulama sonrası hızla gerileyerek dışarıdan görülemez hale gelirken, kanlı vaginal akıntı tamamen kesildi. Makroskobik görünümde malignite şüphesi olmayan TVT olgularında, birtakım yan etkileri olsa da vinkristin sülfat ile tedaviden hızlı ve kesin sonuç alınabilir.

Anahtar kelimeler: TVT, Vinkristin sülfat, Köpek Oturum 1 26 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

A Case of TVT Observed in a Bitch and It’s Treatment

Pelin ÇELEBİ a, Zeynep Şebnem DEVELİ b, Elif GÖKÇE c, Halef DOĞAN d a Tekirdag Namık Kemal University, Faculty of Veterinary Medicine, 5th Class Student, 59030, Suleymanpasa, Tekirdag, TURKEY b Tekirdag Namık Kemal University, Faculty of Veterinary Medicine, 4th Class Student, 59030, Suleymanpasa, Tekirdag, TURKEY c Tekirdag Namık Kemal University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Reproduction and Artificial Insemination, 59030, Suleymanpasa, Tekirdag, TURKEY d Tekirdag Namık Kemal University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Obstetrics and Gynaecology, 59030, Suleymanpasa, Tekirdag, TURKEY In this case report, it was aimed to present the efficacy of Vincristine sulphate on the medical treatment of a bitch has Transmissible Venereal Tumor (TVT). The case material consist of a 1 year old Husky bitch has lesions of TVT in her va- gina. According to the anamnesis, the mass seen between the lips of the vulva occurred in about 1 week and the continuous vaginal discharge was formed. The mass was connected to the mucosa with a stalk-like structure in vestibulum vagina were observed with clinical examination. Also similar small lesions were found in the progressive regions of the vagina. Vincristine sulphate treatment was initiated with the anticipation that a short time recovery would be achieved by taking into account the good-natured appearance of the mass and the long-term occurrence. With the application of Vincristine Sulphate 3 times a week, the regression of the mass and the general condition of the animal were followed. The reactions of the bitch during the applications were recorded. Blood samples were taken for hemogram before each application and the effect of treatment applications on hemogram was recorded. In this case Vincristine sulphate caused regression of the tumoural mass within 6 days, although the hemogram deteriorated and caused unrest in the animal during its applications. The tumoural mass sized approximately 3 cm diameter was not visible from the outside by a rapid regression after the first application, the bloody vaginal discharge was completely dis- continued. In patients with TVT with no suspicion of malignancy in macroscopic appearance, although there are some side effects, treatment with vincristine sulphate can be fast and ac- curate.

Key words: TVT, Vincristine Sulphate, Bitch Session 1 Session

27 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Moleküler Genetik Yöntemleri ile Cennet ve Sultan Papağanlarında Cinsiyet Tayini

Mehmet Sinan TATLI a, Buse KAHVECIb, Kozet AVANUSc, Ozan GÜNDEMIRd

a İÜC Veteriner Fakültesi Lisans Öğrencisi (2. Sınıf), Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye b İÜC Veteriner Fakültesi Lisans Öğrencisi (4. Sınıf), Avcılar, 34320, İstanbul, , Türkiye c İÜC Veteriner Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye d İÜC Veteriner Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Bu çalışmanın amacı cinsiyet ayırımının fenotipik olarak yapılamadığı Cennet ve Sultan papağanlarında dişi ve erkek ayırımının moleküler genetik yöntemlerin yardımı ile gerçekleştirilmesidir. Fakültemize ölü olarak getirilen 5 adet Cennet papağanı ile 8 adet Sultan papağanına ait karaciğer örneklerinden DNA izolasyonu ticari kitler ile yapılmıştır. Çalışmanın metodu Kromo-helikaz Bağlanma Bölgesi proteinini kodlayan CHD geninin, kanatlılarda cinsiyet kromozomları (W ve Z) üzerinde farklı büyüklüklerde bulunmasına dayanmaktadır. Bu farklılığı ortaya koymak için CHD geni uygun primerler ile polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) çoğaltılmış ve PZR örnekleri %3’lük agaroz jel elektroforezinde yürütülmüş ve UV görüntüleme sistemi ile görüntülenmiştir. Dişilerin çift erkeklerin ise tek DNA parçasına ait bant örneği sergilediği gözlenmiştir. Buna göre cennet papağanlarının 3ü erkek 2si dişi, Sultan papağanlarının ise 4ü dişi 4ü erkek olarak belirlenmiştir. Moleküler genetik yöntemler fenotipik olarak cinsiyeti belirlenemeyen veya belirlemede zorluk yaşanan kanatlılar için bir çözüm sunmaktadır. Cennet ve Sultan papağanlarında cinsiyet tayini CHD geninin uygun primerler ile analizi sonucu gerçekleştirilebilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Cennet papağanı, Sultan papağanı, Cinsiyet tayini Oturum 1 28 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Gender determination in Lovebird and Cockatiel Parrots with Molecular Genetics Methods

Mehmet Sinan TATLI a, Buse KAHVECİb, Kozet AVANUSc, Ozan GÜNDEMİRd

a IUC Faculty of Veterinary Medicine, DVM Student (2th Grade), Avcilar, 34320, Istanbul, Turkey bIUC Faculty of Veterinary Medicine, DVM Student (4th Grade), Avcilar, 34320, Istanbul, Turkey cIUC Faculty of Veterinary Medicine, Depatment of Animal Breeding & Husbandry, Avcilar, 34320, Istanbul, Turkey dIUC Faculty of Veterinary Medicine, Depatment of Anatomy, Avcilar, 34320, Istanbul, Turkey The aim of this study was to perform male and female distinction with the help of molecular genetic methods in Lovebird and Cockatiel parrots in which gender discrimination cannot be made phenotypically. The DNA was isolated by commercial kit from liver samples of 5 Lovebird and8 Cockatiel parrots that were brought to our faculty after death. The method of the study is based on the presence of CHD gene that encodes Chromo-helicase Binding Domain on different gender chromosomes (W and Z) in avian species. To deterimine this difference, polymerase chain reaction (PCR) was amplified with the appropriate primers for the CHD gene and PCR samples were run on 3% agarose gel electrophoresis and visualized by UV imaging system. Females showed double and males showed single DNA band fragments. According to this pattern, 3 of the Lovebird parrots were identified as male and 2 were as female, and 4 of the Cockatiel parrots were determined as male and 4 were as female. Molecular genetic methods provide a solution for the birds that their gender phenotypically unable to identify or have difficulty in determining. Gender determination in Lovebird and Cockatiel parrots can be identified by analyzing the CHD gene with appropriate primers.

Keywords: Lovebird parrots, Cockatiel parrots, Gender determination Session 1 Session

29 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kryoprezervasyona Alternatif Olarak Spermanın Liyofilizasyonu

Özge KIRLIa, Elif GÖKÇEb

aNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi 4. Sınıf öğrencisi, Süleymanpaşa, 59100, Tekirdağ, Türkiye bNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı, Süleymanpaşa, 59100 Tekirdağ, Türkiye

Evcil ve yabani hayvanlarda genetik materyalin korunması ve saklanması amacıyla rutin olarak kullanılan kryoprezervasyon yöntemine alternatif olarak geliştirilen sperma liyofilizasyon (spermanın sublimasyon geçirerek kurutulması) teknolojisi hakkında bilgi edinmektir. Pubmed arama motoru aracılığıyla kryoprezervasyon ve liyofilizasyon teknolojisi ile ilgili literatür taraması yapıldı (https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/). Bu yolla kroprezervasyon işlemlerinin dezavantajları ve buna karşın liyofilizasyonun hangi yönleri ile kryoprezervasyona alternatif olabileceğine dair bilgi toplandı. Yapılan literatür taraması sonucu spermanın sıvı azotta saklanmasını kısıtlayan faktörler şu şekilde sıralandı: -ortamın hava ile ilişkisinin kesilmemesi -ikmal-saklama maliyetinin yüksekliği -tankların ikmali için personele ihtiyaç olması -sıvı azot ile yaralanma riski -payetlerin saklanması sırasında viral kontaminasyon riski. Liyofilizasyon yönteminin bahsedilen dezavantajarı buludurmayan yeni bir sperma saklama yöntemi olarak göze çarptığı görüldü. Ayrıca liyofilizasyon yönteminde testis ve epididimisten elde edilen olgunlaşmamış spermanın da kullanılabileceğinden dolayı kryoprezervasyonun aksine liyofilizasyon yönteminin ejakülasyon yapamayan yaşlı, hasta ve genç hayvanlarda da kullanılabileceği bilgisi edindi. Liyofilize sperma teknolojisinin yeni gelişen bir teknik olduğu, zaman içinde daha da geliştirilerek kryoprezervasyon yönteminin kullanılmasının mümkün olmadığı kimi durumlarda alternatif bir saklama yöntemi olabileceği görülmüştür. Bu yolla liyofilizasyon yönteminin gelecekte dondurma işlemleri sonrası spermanın muhafaza edilmesi esnasında karşılaşılan zorlukları elimine etmesi mümkündür.

Anahtar kelimeler: Kroprezervasyon, Liyofilizasyon, Sperm Oturum 1 30 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Lyophilization of Semen as a Alternative of Cryopreservation

Özge KIRLI a, Elif GÖKÇEb aNamık Kemal University, Faculty of Veterinary Medicine, Suleymanpasa, 59100, Tekirdag, Turkey bNamık Kemal University, Veterinary Faculty, Department of Reproduction and Artificial Insemination, 59100 Tekirdağ, Turkey

To obtain information about sperm lyophilisation technology (freze-dried spem with sublimination) developed as an alternative to cryopreservation method which is conventionally used for storing and preserving genetic material of wild as well as domestic animals. Literature review about cryopreservation and lyophilisation technology was maden via search engine named as Pumbed. In this way the informations about the disadvantages of cryopreservation processes and how could lyophilisation be an alternative to this processes were collected. The restrictive situations about keeping semen in liquid nitrogen were classified as: aerfying of the context, high cost of storage and liquid nitrogen supply, requirement a staff for nitrogen replenish, the injury risk with liquid nitrogen, the risk of viral contamination during storage of straws. And it was shown that lyophilisation attract the attention as a new storage method which may eliminate all of these disadvantages. Furthermore it was informed that; lyophilisation may use for geriatric, sick or immature animals because the immature sperm which is collected from testis or epididymis can be stored with lyophilisation. It is determined that lyophilization is a new developed technique and it can be possible that lyophilisation will be seen as an alternative storage method of cryopreservation in the future times. Lyophilisation method can eliminate the difficulty encountered with storage duration through the development of this technique.

Keywords: Cryopreservation, Liyophilisation, Semen. Session 1 Session

31 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Buzağıda Brachial Pleksus Hasarının Elektromiyografi ile Tanısı ve Tedavisi

Tuğba Er a, Rana AYDINa, Deniz C. BARUTa , Dila ATEŞPAREb, Ebru ERAVCI YALINb, Çağla PARKAN YARAMIŞc , Dilek OLGUN ERDİKMENb,Serhat ÖZSOYb aVeteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa,3420, Avcılar, İstanbul, Türkiye bCerrahi Anabilim Dalı, Veteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, 34320, Avcılar, İstanbul, Türkiye cİ.Ü.- Cerrahpaşa, Veterinerlik M.Y.O. Atçılık ve Antrenörlüğü Programı, TR-34320 Avcılar, İstanbul- Türkiye Üç haftalıktan itibaren ayağa kalkamama, kaldırıldığında ayakta duramama şikayetiyle getirilen buzağıda yapılan klinik ve nörolojik muayenelere dayanarak, buzağılarda en çok travma ve transport kaynaklı görülen, tek taraflı brachial pleksus hasarı teşhis edildi. Vakamızda brachial pleksus hasarı lokalizasyonunun ve derecesinin belirlenmesi amacıyla sol ön bacak kaslarında, sedasyon altında elektromiyografi (EMG) incelemesi uygulandı. Olgumuzun incelemesinde triseps kasında ve bilek ekstensor kaslarında denervasyonu işaret eden fibrilasyon potansiyalleri ve pozitif keskin dalgalar görüldü. Polifazik motor ünite potansiyellerinin de tespit edilmesi ile hasarın fizik tedavi ve destek tedavi ile iyileşebileceği kanısına varıldı. Hastamıza B vitamini kompleksi 1 hafta boyunca uygulandı, tedavi amaçlı aralıklı günlerde toplamda 3 hafta süreyle cebireli bandaj uygulaması yapıldı, sonrasında terapötik ultrason, lazer ve tense (transkutanöz elektriksel sinir stimülasyonu) uygulamalarından oluşan tedavi programı oluşturuldu. Eş zamanlı olarak homeopati ile sağaltım yöntemi de tedavi protokolüne eklenerek, sinir travmalarında sıklıkla kullanılan Hypericum perforatum 9 CH ve tüm travmalarda etkin olan Arnica montana 7 CH oral yol ile verildi. Sonuç olarak veteriner hekimlikte elektromiyografi, nöropatileri ve miyopatileri ayırt etmek için yararlı bir tanı tekniğidir. Fizyoterapötik yöntemler ve homeopatik ilaçlar eşliğinde bacak eski fonksiyonunu tekrar kazanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Oturum 1 32 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Electromyography Diagnosis and Treatment in The Calf With Brachial Plexus Injury

Tuğba Er a, Rana AYDINa, Deniz C. BARUTa , Dila ATEŞPAREb, Ebru ERAVCI YALINb, Çağla PARKAN YARAMIŞc , Dilek OLGUN ERDİKMENb,Serhat ÖZSOYb aFaculty of veterinary medicine , Istanbul University-Cerrahpasa,3420, Avcilar, Istanbul, Turkey bDepartment of surgery, Faculty of veterinary medicine , Istanbul University-Cerrahpasa,3420, Avcilar, Istanbul, Turkey cİstanbul University – Cerrahpasa, Vocational School of Veterinary Medicine, Equine and Equine Training Program, TR-34320 Avcilar, Istanbul - TURKEY Three weeks aged calf brought to the hospital with the complaint of not being able to stand up. On the basis of the clinical and neurological examinations performed, the unilateral brachial plexus injury was detected due to trauma and transport. In our case, electromyography (EMG) under sedation was performed in the left anterior leg muscles in order to determine the localization and degree of injury of the brachial plexus. Electromyographic examination of the anterior leg muscles revealed fibrillation potentials and positive sharp waves indicating denervation in the triceps muscle and wrist extensor muscles, and caudal brachial plexus damage .With the determination of the polyphenic motor unit potentials, it was concluded that the damage could be treated with physical therapy and supportive treatment. Our patient was given vitamin B complex for a week. For a period of 3 weeks, algebraic bandage was applied, after that, a treatment program consisting of therapeutic ultrasound, laser and tense (transcutaneous electrical nerve stimulation) was created. Simultaneously adding to the treatment protocol homeopathy treatment method, Hypericum perforatum 9 CH often used in nerve trauma ,Arnica montana 7 CH often used in trauma, had given orally. As a result, electromyography is a useful diagnostic technique to differentiate, neuropathies and myopathies in veterinary medicine. The leg regained its former function with the help of physiotherapeutic methods and homeopathic drugs.

Keywords: Session 1 Session

33 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Köpeklerde Oral Papillomatozis ve Homeopati

Gizem CAMPAYa, Çağla PARKAN YARAMIŞb, Özge ERDOĞAN BAMAÇc, Dilek OLGUN ERDİKMENd a İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veterinerlik M.Y.O. Atçılık ve Antrenörlüğü Programı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye c İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye d İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Bildirimizde doğal ve bütüncül bir tedavi yöntemi olan Homeopati’nin, köpeklerde oral papillomatozis sağaltımında etkinliğinin olgu örnekleri ile aktarılması amaçlanmaktadır. Oral papilloma, özellikle zayıf immun sisteme sahip genç köpeklerin ağız mukozası epitelyumunda ve dudaklarında Canine Oral Papilloma Virus (COPV) tarafından oluşturulan bening karakterli bir tümördür. Virus, enfekte köpeklerin sağlıklı köpekler ile direkt teması veya ortak kullanım malzemeleri ile bulaşmaktadır. Genellikle oluşan az sayıdaki lezyonlar kendiliğinden 1 ila 5 ay arasında iyileşme gösterir. Ancak ender olgularda lezyonlar, tüm dudak, ağız mukozası, farenks ve epiglottise kadar yayılarak yeme ve solunum güçlüğü meydana getirebilir. COPV sağaltımı için çeşitli tedavi yöntemleri önerilmiştir (cerrahi müdahale, aşılama, antibiyoterapi). Homeopati, son yıllarda beşeri ve veteriner hekimlikte sıklıkla başvurulan tedavi yöntemlerindendir. Bağışıklık sisteminin düşmesi ile virüse yakalanma riski artan köpeklerde, yan etkisiz, kısa sürede iyileşme elde edilebilen, kullanımı kolay bir sağaltım yöntemi olan homeopati ile tedavinin olumlu sonuçlar verdiği bildirilmektedir. Homeopati “ benzeri benzer ile tedavi etme “ ilkesine dayanan, cerrahi müdahale gerektirmeyen her türlü rahatsızlıkta başvurulabilen, fiziksel, zihinsel ve duygusal iyileşmede etkili bir tedavi yöntemidir. Köpeklerde papillomatozisin homeopati ile tedavisinde, Batı Mazısı olarak adlandırılan Thuya occidentalis’ in ve kuvars, kumtaşı vb. diğer birçok yaygın kaya kristallerinden elde edilen Silicea’ nın ana tentürlerinden hazırlanan homeopatik ilaçlar (remedi) kullanılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Köpek, Papillomatozis, Homeopati, Canine Oral Papillomavirus Oturum 1 34 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Oral Papillomatosis of Dogs and Homeopathy

Gizem CAMPAYa, Çağla PARKAN YARAMIŞb, Özge ERDOĞAN BAMAÇc, Dilek OLGUN ERDİKMENd a İstanbul University – Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Avcılar, 34320, İstanbul, Turkey b İstanbul University - Cerrahpaşa, Vocational School of Veterinary Medicine, Equine and Equine Training Program, Avcılar, 34320, İstanbul c İstanbul University – Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Pathology, Avcılar, 34320, İstanbul, Turkey d İstanbul University – Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Surgery, Avcılar, 34320, İstanbul, Turkey

The aim of the study is to convey the effectiveness of homeopathy, a natural and holistic treatment, on the curing process of oral papillomatosis of dogs via a case evaluation. Oral papilloma is a bening tumor of young dogs especially with a weak immune system. Canine Oral Papilloma Virus (COPV) causes lesions on oral mucosa epithelium and on lips. The virus is transmitted by the direct contact of infected dogs with healthy dogs or by fomites. The lesions have self-healing for between 1 and 5 month. However, in rare cases, the lesions can spread to the entire lips, mouth mucosa, pharynx and epiglottis and can cause eating and breathing difficulties. Various treatment modalities have been proposed for the treatment of COPV (surgical intervention, vaccination, antibiotheraphy). Homeopathy is one of the most frequently used methods in human and veterinary medicine in recent years. It has been reported that treatment with homeopathy, which is an easy-to-use treatment method, has positive results in dogs and the treatment has any side effects. A basic principle of homeopathy is “like cures like”. In other words, the substance that causes symptoms in a healthy body, can treat the similar symptoms, in very small doses. It is an effective treatment method in physical, mental and emotional healing which can be applied in all kinds of problems that do not require surgical intervention. Oral papillomatosis of dogs can be treated with homeopatic drugs prepared from the main tinctures of Thuja occidentalis and Silicea are used.

Key Words: Dog, Papillomatosis, Homeopathy, Canine Oral Papillomavirus Session 1 Session

35 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Metastazik Oral Melanomlu Bir Köpekte Klinik ve Patolojik Bulguların Değerlendirilmesi

Gizem AYANa, Hazal ÖZTÜRK GÜRGENb, Gülay YÜZBAŞIOĞLU ÖZTÜRKb, Belgi NASIBOĞLUc, Funda YILDIRIMa a İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 4. Sınıf öğrencisi b İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı c İstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Oral melanoma köpeklerin oral karsinomları arasında en sık rastlanan malign tümördür. Yaşlı köpeklerde daha sıktır ve tümörün belli bir cinsiyete eğilimi yoktur. Genel durum bozukluğu, kaşeksi, iştahsızlık ve submandibular lenf nodunda şişkinlik şikâyeti ile fakülte kliniklerimize getirilen 13 yaşlı Golden Retriever ırkı hastanın klinik değerlendirilmesinin ardından, lenf yumrusu ince iğne aspirasyon biyopsi örnekleri sitolojik muayene için anabilim dalımıza gönderildi. Biyopsi materyalinden hazırlanan preparatlar tespit edildi, May-Grünwald Giemsa yöntemi ile boyandı ve ışık mikroskobunda değerlendirildi. Bir hafta sonra ex olan hastaya sistemik nekropsi uygulandı. Alınan doku örnekleri rutin işlemlerden geçirildikten sonra, parafin bloklara gömüldü, 4-5 µm kalınlığında alınan doku kesitleri Hematoksilen & Eozin ile boyanarak histopatolojik olarak incelendi. Klinik değerlendirmede; hemogram ve biyokimya testlerinde non-rejeneratif anemi, lökositozis, monositozis ile birlikte üre ve kreatin değerlerinde artış saptandı. Radyografik görüntülemede akciğerde miliyer dağılımlı odaklar tespit edildi. Sitolojik yaymada; yuvarlak morfolojili, belirgin anizositozis ve anizokaryozis gösteren, intra-sitoplazmik koyu kahve- siyah renkli pigment içeren çok sayıda neoplastik hücreler izlendi. Nekropside makroskobik olarak ağız içinde primer odak olduğu düşünülen neoplastik kitle tespit edildi. Bunun yanında, çeşitli doku ve organlarda çok sayıda ve farklı büyüklüklerde metastazik odaklara rastlandı. Sitolojik ve histopatolojik bulgular malign melanom ile uyumlu bulundu. Bu vaka sunumunun amacı, sitolojik muayenenin teşhisteki önemini değerlendirmek ve malign melanom teşhis edilen köpekteki patolojik bulguları tartışmaktır.

Anahtar Kelimeler: Köpek, Melanom, Metastaz, Histopatoloji, Sitoloji Oturum 1 36 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Evaluation of Clinical and Pathological Findings in a Dog with Metastatic Oral Melanoma

Gizem AYANa, Hazal ÖZTÜRK GÜRGENb, Gülay YÜZBAŞIOĞLU ÖZTÜRKb, Belgi NASIBOĞLUc, Funda YILDIRIMa aIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, 4th Grade Undergraduate bIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Pathology Department c Istanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Internal Diseases

Oral melanoma is the most common malignant tumor among oral carcinomas in dogs. It is more common in older dogs and does not have a particular sex tendency. A 13-year-old, Golden Retriever dog was admitted to the faculty clinic with complaints of disturbance of general condition, anorexia, emaciation and swelling of the submandibular lymph node. After the clinical examination, biopsy samples of fine needle aspiration from the submandibular lymph node was sent to pathology department for cytological examination. Preparations were stained with May-Grünwald Giemsa stain and evaluated in light microscope. A week later, the patient died and systemic necropsy was performed. Tissue samples from various organs were routinely processed and embedded in paraffin blocks. Thereafter, 4-5 µm thickness of tissue sections were cut, stained with Hematoxylin & Eosin and examined in light microscope. Clinical evaluation was based on complete blood test and radiography. Complete blood test revealed non-regenerative anemia, leukocytosis, monocytosis and increased levels of blood urea nitrogen and creatine. In radiographic examination milier distributed foci were seen in the lung. In cytologic examination, numerous roundish neoplastic cells showing marked anisocytosis and anisokaryosis with intra-cytoplasmic dark brown-black pigmentation were seen. At necropsy, primary tumor lesion was found within the oral cavity. In addition, multiple metastatic neoplastic foci were observed in various tissues and organs. Cytologic and histopathologic examinations revealed the tumor as malignant melanoma. The aim of this report is to evaluate the importance of cytological examination in the diagnosis and to discuss the pathological findings in the dog diagnosed as malignant melanoma.

Key Words: Dog, Melanoma, Metastasis, Histopathology, Cytology Session 1 Session

37 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

“Enterocol” Preparatının Terapötik ve Proflaktik Tedavi Etkinliği

Kudaubergenov TANAT, Birzhan BIYASHEV Kazak Ulusal Tarım Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Viroloji Bölümü Almatı, Kazakistan

Son yıllarda, Kazakistan topraklarında ve yakın yurtdışında, neredeyse evrensel olarak Escherichiosis kaydedilmiştir. Enfeksiyon doğumdan itibaren ilk günden itibaren buzağılarda görülür. Hastalığın gelişimi, patojenin spesifik taksonomik konumuna ve ayrıca hayvanları tutma ve besleme koşullarına bağlıdır. Kazakistan’da genç hayvanların akut gastrointestinal hastalıkları yaygındır. İstatistiksel verilere göre, yenidoğan hayvanların kayıtlı hastalıkları arasında ilk sırada yer almaktadır. Bu çalışmada, “Enteroсol” ilacının önleyici ve tedavi edici özelliklerini araştırmak amaçlanmıştır. Virülan kültürleri ile yapılan deneysel infeksiyon sırasında Enterocol’ün koruyucu ve terapötik özellikleri yenidoğan kuzularda belirlenmiştir. Çalışmada yenidoğanlarda “Enterocol” ilacının koruyucu özelliklerinin incelemesi yapıldı. İlk beslenmeden önce, doğumdan en geç 30 dakika sonra ilacı ağızdan besleyerek buzağılar. Deneyde, deney hayvanlarını infekte etmek için Escherichia coli 25, Salmonella Typhimurium 371, Klebsiella pneumoniae 30 virülan kültürleri kullanıldı. Ölümcül dozu belirlemek için virülan kültürleri 5 günlük kuzularda test edildi. Deney hayvanlarının İnfeksiyonu, virülan kültürünün oral yoldan verilmesi ile üçüncü günde gerçekleştirildi. Enterocol kullanımı, Salmonella, Proteus, Klebsiella, Bacillus virülent kültürleri ile tüm kontrol hayvanlarının ölümüyle enfeksiyondan sonra kuzuların iyileşmesini sağlar. Sonuçlar, «Enterocol» ilacının yüksek terapötik etkinliğini ve güvenliğini göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: Escherichiosis, Enterocol, Probiyotik. Oturum 1 38 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Prophylactic and Therapeutical Effinency of Preparation “Enterocol”

Kudaubergenov TANAT, Birzhan BIYASHEV Kazakh National Agrarian University, Veterinary Faculty, Department of Microbiology and Virology Almaty, Kazakhstan

In recent years, on the territory of Kazakhstan and the near abroad, escherichiosis has been registered almost universally. Infection is recorded in calves from the first day of birth. The development of the disease depends on the specific taxonomic position of the pathogen, as well as on the conditions of keeping and feeding the animals. Acute gastrointestinal diseases of young animals are widespread in Kazakhstan. According to statistical data, they occupy the first place among the registered diseases of newborn animals in the republic. In this study, it was aimed to investigate the preventive and therapeutic properties of the drug “Enteroсol”. Preventive and therapeutic properties of Enterocol were determined on newborn lambs during experimental infection with virulent cultures. The study of the preventive properties of the drug «Enterocol» was carried out on newborn calves by feeding orally the drug no later than 30 minutes after birth, before the first feeding. In the experiment, virulent cultures of Escherichia coli 25, Salmonella typhimurium 371, Klebsiella pneumoniae 30 were used to infect experimental animals. To determine the lethal dose, virulent cultures were tested on lambs of 5 days of age. Infection of experimental animals was performed on the third day by oral administration of a virulent culture. The use of Enterocol provides for the recovery of lambs after infection with virulent cultures of Salmonella, Proteus, Klebsiella, Bacillus with the death of all control animals. The results indicate a high therapeutic efficacy and safety of the drug «Enterocol».

Key Words: Escherichiosis, Enterocol, Probiotic Session 1 Session

39 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Egzotik Hayvanların Zihinsel Sağlığını Korumak İçin Neler Yapabiliriz?

Özge Mine TURAN a, Ataman Bilge SARI b, Lora KOENHEMSİ c a İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi b İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Veteriner Farmakoloji ve Toksikolojisi Anabilim Dalı c İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Veterinerlik İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

İnsan uygarlığının gelişimi sürecinde hayvanlar; gıda kaynağı, giyecek ve bilimsel deneyler gibi çok çeşitli amaçlar için kullanılmaktadır. Hayvanların evcilleştirilmesinde insanlar, arzu ettikleri özelliklere ulaşmak amacıyla binlerce yıldır yapay seleksiyon uygulamıştır. Günümüzde, kedi ve köpeklerin yanı sıra pet hayvanı olarak egzotik hayvanlar da popülerlik kazanmaktadır. Egzotik hayvanların çoğu, doğal ortamlarından uzaklaştırılarak esaret altında üretilmekte ve yaşatılmaktadır. Bu nedenle fiziksel ve zihinsel olarak sağlıklı bir yaşam sürebilmeleri için türe özgü koşullar altında tutulmaları gerekir. Sonuç olarak bakıcı veya veteriner hekim, türün ihtiyaçlarına aşina olmalı ve türe özgü davranışları anlayabilmelidir. Örneğin, kuyruk sallayan bir feretin av davranışı sergilediği ya da kıpırdamadan duran bir tavşan veya hamsterın tonik immobilite gösterdiği bilinmelidir. Hayvanların fiziksel ve zihinsel ihtiyaçları için gerekli koşullar mutlaka sağlamalıdır aksi halde bu ihtiyaçlar uzun süre karşılanmazsa, kronik stres meydana gelir ve fiziksel sağlık da zarar görür. Bu nedenle bakımı üstlenen bir hayvanın fizyolojik ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamamak ihmale girer. İhmal, fiziksel şiddet veya cinsel istismar gibi bir şiddet şeklidir ve hayvan refahına veya hayvan haklarına aykırıdır. Esaretleri, genellikle yasadışı ticaret veya üretim ile sağlandığından ve depresyonlarının farkına varılamamasından dolayı belki de bu hayvanlar için en iyisi insanlardan uzak olmaları olabilir. Ancak, bizimle yaşamakta olan hayvanların en faydalı şekilde hayatlarını zenginleştirmek amacıyla ne yapabileceğimizi açıklığa kavuşturmalıyız. Sunumumuzda, veteriner hekimleri ve hayvanların bakımını üstlenen kişileri egzotik hayvanların türe özgü zihinsel ihtiyaçları hakkında bilgilendirmeyi ve ‘Beş Özgürlük’ kavramından türetilen ‘Egzotik hayvanlarda Daha Sağlıklı Bir Yaşam İçin Beş Koşul’ hakkında farkındalık oluşturmayı hedefliyoruz.

Anahtar Kelimeler: Oturum 1 40 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

What Can We Do to Protect The Mental Health of Exotic Animals?

Özge Mine TURAN a, Ataman Bilge SARI b, Lora KOENHEMSİ c 1 Istanbul University Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine 2 Istanbul University Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Veterinary Pharmacology and Toxicology 3 Istanbul University Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Veterinary Internal Medicine

During the development of human civilization, animals have been used for various purposes like source of food, clothing and scientific experiments. To attain desired characteristics, people have used artificial selection for domestication of animals for thousands of years. Nowadays, in addition to cats and dogs, exotic animals also have gained popularity as pets. Most of the exotic animals are taken away from their natural habitats and kept or breed in captive environments. For this reason, they need to be kept under species- specific conditions to have a physically and mentally healthy life. Consequently, the caretaker or veterinarian should be familiar with the needs of the species and be able to understand the species-specific behaviors. For example, one should understand when a tail wagging of a ferret is playing hunting, or when a frozen rabbit or hamster is giving tonic immobility response. Caretakers should provide the necessary conditions for the animals’ physical and mental needs. If the animals’ needs are not met for a long time, chronic stress will occur, and it damages physical health. Therefore, not providing the physiological and mental needs of an animal which is being taken care of, is neglect. Neglect is a form of violence like physical violence or sexual abuse and such acts are contrary to animal welfare and animal rights. Although it would be best for these animals to stay free from us since their captivity is usually obtained by illegal trade or production and their severe depression may not necessarily be visible until it is too late; we should nevertheless clarify what is in their best interest for the ones who are already living with us. In our presentation, we aim to inform veterinarians and the caregivers about the mental needs of exotic animals and create awareness about “Five Opportunities to Thrive in Exotic Animals” derived from the concept of “Five Freedoms”.

Keywords: Session 1 Session

41 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Yediuyurlarin (Glis glis) Karaciğer, Böbrek, Kalp ve Kasin Oksidatif Stabilitesi

Loredana Pincan1, Ozren Šiftar1, Blanka Beer Ljubić2, Marina Prišlin1, Ana-Marija Posavec1, Lana Vranković 3, Miljenko Bujanić4, Ivan Pervan5 ,Dean Konjević4, Jasna Aladrović3 1 Zagreb Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğrencileri, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Hırvatistan 2 Zagreb Üniversitesi Veteriner Fakültesi, İç Hastalıkları Kliniği, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Hırvatistan 3 Fizyoloji ve Radyobiyoloji Anabilim Dalı Veteriner Fakültesi Zagreb Üniversitesi, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Hırvatistan 4 Veteriner Ekonomisi ve Epidemiyoloji Bölümü, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Hırvatistan Hücreler ve vücut sıvılarında, zarı ve sitoplazmik molekülleri oksidasyondan koruyan çeşitli antioksidan bileşikler bulunabilir. Fizyolojik koşullarda, serbest radikaller ve antioksidan moleküller dengededir. Bu nedenle, bu çalışmanın amacı, yediuyur faresinde (Glis glis), dokudaki antioksidan potansiyeli ve karaciğerdeki reaktif oksijen metabolitlerinin, böbrek, kalp kası ve gluteus kasının konsantrasyonunu belirlemekti. Çalışma, düzenli avlanma operasyonlarında (Eylül-Ekim, 2017) toplanan 33 şişman yurt (18 kadın, 15 erkek) doku numunesi üzerinde yapılmıştır. Defrost işleminden sonra, doku homojenizasyonu ve santrifüjlenmesi, paraoksonaz 1 (PON 1), glutatyon peroksidaz (GPx), süperoksit dismutaz (SOD), biyolojik antioksidan potansiyelin (BAP) ve reaktif oksijen metabolitlerinin (ROM’ların) aktivitesini belirledi. . En yüksek PON 1 ve GPX aktivitesi karaciğerde ölçüldü, ROM konsantrasyonu, en yüksek SOD aktivitesi böbreklerde bulundu. En yüksek antioksidan potansiyeli m olarak ölçülmüştür. gluteus. Erkek ve dişi yediuyur faresi arasında karaciğer ve böbrek dokusunda istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. Kalp kası ve m. gluteus, reaktif oksijen metabolitlerinin (ROM) konsantrasyonu erkeklerde kadınlara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksektir (sırasıyla, p = 0.028, p = 0.006). PON 1, GPx, SOD ve BAP aktiviteleri erkekler / kadınlar arasında anlamlı farklılık göstermedi. Göstergelerin belirlenmiş değerleri, yediuyur faresi dokusunun metabolik aktivitesindeki farklılıkları yansıtmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Yediuyur Faresi, Antioksidan Potansiyel, Reaktif Oksijen Metabolitleri Oturum 1 42 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Oxidative Stability of the Liver, Kidneys, Heart and Muscle of the Fat Dormouse (Glis glis)

Loredana Pincan1, Ozren Šiftar1, Blanka Beer Ljubić2, Marina Prišlin1, Ana-Marija Posavec1, Lana Vranković 3, Miljenko Bujanić4, Ivan Pervan5 ,Dean Konjević4, Jasna Aladrović3 1 Students of Faculty of Veterinary Medicine University of Zagreb, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Croatia 2 Clinic of Internal Medicine, Veterinary Medicine University of Zagreb, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Croatia 3 Department of Physiology and Radiobiology Faculty of Veterinary Medicine University of Zagreb, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Croatia 4 Department of Veterinary Economics and Epidemiology, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Croatia In cells and body fluids there can be found various antioxidative compounds that protect the membrane and cytoplasmic molecules from oxidation. In physiological conditions, free radicals and antioxidant molecules are in equilibrium. Therefore, the aim of this study was to determine the antioxidative potential of the tissue and the concentration of reactive oxygen metabolites in the liver, kidney, heart muscle and gluteus muscle in the fat dormouse (Glis glis). The study was conducted on the tissue samples of 33 fat dormice (18 females; and 15 males) collected during the regular hunting operations (September-October, 2017). After the defrosting, homogenization and centrifugation of the tissue samples the activity of paraoxonase 1 (PON 1), glutathione peroxidase (GPx), superoxide dismutase (SOD), biological antioxidant potential (BAP) and concentration of reactive oxygen metabolites (ROMs) was determined. The highest activity of PON 1 and GPX was measured in the liver as well as the concentration of the ROM, the highest activity of SOD was found in the kidneys. The highest antioxidative potential was measured in m. gluteus. There was no statistically significant difference in the liver and kidney tissue between male and female fat dormouse. In the heart muscle and m. gluteus, the concentration of reactive oxygen metabolites (ROM) is statistically significantly higher in the males compared to females (p = 0.028, p = 0.006, respectively). The activities of PON 1, GPx, SOD and BAP did not differ significantly between males/females. The established values of the indicators reflect the differences in the metabolic activity of the fat dormouse tissue.

Keywords: Fat Dormouse, Antioxidative Potential, Reactive Oxygen Metabolites Session 1 Session

43 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Yeni Osteoporoz Tedavi ve Önleme Yöntemlerinin Araştırılması

Davletov DANIL, Zaydullina ALSU Kazan Eyaleti, N. E. Bauman Veteriner Akademisi, Kazan, Rusya

Osteoporozda nitroksiderjik sistem üzerine farmakolojik etkiler için eksojen nitrik oksit (II) donörü kullanma olasılığını araştırmak. Kazan Devlet Veteriner Akademisi Fizyoloji ve Patolojik Fizyoloji Anabilim Dalı’nda 60 laboratuar faresinde çalışmalar yapılmıştır. Nitroksiderjik sistem, eksojen NO donör klofuzan (1 mg / kg ve 2 mg / kg) ile uyarıldı. Kan serumundaki kalsiyum konsantrasyonu fotoelektrik kinetik yöntemle belirlendi. Deney sonuçlarının istatistiksel analizi, Student t-testi kullanılarak işlendi. Nitroksiderjik sistemin 1 mg / kg dozunda tek bir NO donör enjeksiyonu ile uyarılması, kan serumundaki toplam kalsiyum miktarını (1,35 ± 0,07 ve 1,6 ± 0,1 mmol / l) azaltmıştır. Benzer bir yanıt, NO sisteminin birden fazla uyarılmasıyla gözlemlenir, sıçanların kan serumundaki toplam kalsiyum konsantrasyonu, deneyin onuncu gününde 1.1 kat (p <0.01) azalır. Bu, iskeletteki kalsiyum birikimini gösterir. Klofuzanın 2 mg / kg’lık bir dozda eklenmesi ters etkiye yol açar - kandaki toplam kalsiyum konsantrasyonunun 1.81 kat artması (p <0.01) (2.45 ± 0.07 ve 1.35 ± 0.07 mmol / 1). Eksojen NO donörü - klofuzan (1 mg / kg) bağımlılık yapmaz ve uzun süreli kullanımı, sıçanların kan serumundaki toplam kalsiyum miktarını önemli ölçüde azaltır; bu, ilacın vücutta kalsiyum metabolik bozukluklarının düzeltilmesinde kullanılması olasılığını gösterir.

Anahtar Kelimeler: Nitrik Oksit, Kan Plazması, Sıçanlar, Kemik, Osteoblastlar, Osteoklastlar, Kalsiyum. Oturum 1 44 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Search For New Means of Treatment and Prevention of Osteoporosis

Davletov DANIL, Zaydullina ALSU Kazan State Academy of Veterinary Medicine of N. E. Bauman, Kazan, Russia

To study the possibility of using an exogenous nitric oxide (II) donor for pharmacological effects on the nitroxidergic system in osteoporosis. Studies were conducted on 60 laboratory rats in the Department of physiology and pathological physiology of the Kazan State Academy of Veterinary Medicine. The nitroxidergic system was stimulated with exogenous NO donor chlofuzan (1 mg / kg and 2 mg / kg). The calcium concentration in the blood serum was determined by photoelectric kinetic method. Statistical analysis of the experiment results was processed using Student’s t-test. Stimulation of the nitroxidergic system with a single injection of NO donor at a dose of 1 mg / kg significantly reduced the amount of total calcium in blood serum (1.35 ± 0.07 versus 1.6 ± 0.1 mmol / l). A similar response is observed with multiple stimulation of the NO system, the concentration of total calcium in the blood serum of rats is reduced by 1.1 times (p<0.01) on the tenth day of the experiment. This indicates the accumulation of calcium in the skeleton. The introduction of chlofuzan in a dose of 2 mg / kg leads to the opposite effect - an increase in the concentration of total calcium in the blood by 1.81 times (p <0.01) (2.45 ± 0.07 versus 1.35 ± 0.07 mmol / l ). The exogenous NO donor - chlofuzan (1 mg / kg) is not addictive and with long-term use significantly reduces the total amount of calcium in blood serum of rats, which indicates the prospect of using this drug in correcting calcium metabolic disorders in the body.

Keywords: Nitric Oxide, Blood Plasma, Rats, Bone, Osteoblasts, Osteoclasts, Calcium Session 1 Session

45 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Etidonat Lanthanite Enjeksiyonu Sonucunda Osteorejenerasyon Yenilemesinin Klinik ve Morfolojik Kontrolü

Alexandra DOROZHKINA, Darya KOROBEYNICOVA Kazan Devlet Veteriner Akademisi, Veteriner Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalı, Kazan, Rusya

Lantan etidronat iyonlarına dayalı preparatın kemik iyileşmesi sürecinde etkinliğinin araştırılması amaçlandı. Deney, 5-6 aylık beyaz erkek sıçanlar üzerinde, 300 - 350 g ağırlığında gerçekleştirildi. Tüm deney hayvanlarına femur osteotomisi, takip eden retrograd intramedüller osteosentez yapıldı. Hayvanlar üç gruba ayrıldı: 1 kontrol grubu; 2-İlk deney grubu: preparat, 3. ve 5. günlerde 0.2 ml’lik bir dozda kemiğe parazoz enjekte edildi. Kullanılan terkibin bileşimi: etidronik asit monohidrat, kalsiyum klorür dehidrat, gadolinum (III) nitrat heksahidrat, disprosyum (III) heksahidrat, enjeksiyon için su; 3- İkinci deney grubu: preparat, 3. ve 5. günlerde 0.2 ml’lik bir dozda kemiğe parasöz olarak enjekte edildi. Hazırlık şunlardan oluşmuştur: etidronik asit monohidrat, kalsiyum klorür dehidrat, enjeksiyon için su. Kullanılan araştırma yöntemleri; Klinik Yöntem; Hematolojik Yöntem; Röntgen Yöntemi. Ameliyat sonrası ilk birkaç günde, tüm hayvanlarda tatmin edici bir iştah vardı. Operasyon alanında şişlik gösteren önemsiz bir lokal doku kaydedildi. Tüm morfolojik kan göstergeleri fizyolojik aralıkta kaldı. 14. günde, groups1 ve №2 deney grubundaki sıçanlarda periost reaksiyonunun başlangıç aşamaları vardı. 30. günde, №1 grubunun ratlarında, endosteal kallus ortaya çıkarken açıkça görünür periosteal kallus gözlemledik. Kırılma alanı zayıf görünüyordu, konturları belirsizdi. №2 grubundaki sıçanlarda, hafifçe görülebilir bir kırılma çizgisi gözlemledik. Periost reaksiyonu zayıf olarak görüldü. Endosteal kallusun başlangıç evreleri vardı. Bu araştırma, lantanid etidronat iyonlarına dayanan ilacın kullanılmasının kemik kırıklarının iyileşmesinin erken aşamalarında etkili olduğunu göstermiştir.

Anahtar kelimeler: Femur, Lantanit İyonları, Rejenerasyon, Sıçanlar. Oturum 1 46 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Clinical and Morphological Control of Reparative Osteoregeneration Under Conditions of Preparation Inject Based on Etidronate Lanthanide

Alexandra DOROZHKINA, Darya KOROBEYNICOVA Kazan State Academy of Veterinary Medicine, Veterinary Faculti, Department of Surgery, Kazan, Russia

To study the effectiveness of the preparation based on lanthanide etidronate ions on the process of bone healing was aimed. The experiment was performed on white male rats aged 5 – 6 months, weighting 300 – 350 g. Osteotomy of femur with the following retrograde intramedullary osteosynthesis was performed to all experimental animals. The animals were divided into three groups: 1-control group; 2-First experimental group: the preparation was paraosseous injected into the bone at the dose of 0.2 ml on 3rd and 5th days. The Composition of the used preparation was: etidronic acid monohydrate, calcium chloride dehydrate, gadolinum (III) nitrate hexahydrate, dysprosium(III) hexahydrate, water for injection; 3- The second experimental group: the preparation was paraosseous injected into the bone at the dose of 0.2 ml on 3rd and 5th days. The preparation was consisted of: etidronic acid monohydrate, calcium chloride dehydrate, water for injection. Methods of research which have been used; Clinical Method; Hematological Method; X-ray Method. In the first few postoperative days, all animals had a satisfactory appetite. An insignificant local tissue swelling in the operation area was noted. All morphological blood indicators remained within the physiological range. On the 14th day, rats of the experimental groups №1 and №2 had beginning stages of the periosteal reaction. On the 30th day, in rats of the group №1 we observed clearly visible periosteal callus while endosteal callus was appearing. Fracture area was weakly visible, contours were unclear. In the rats of the group №2, we observed slightly visible line of fracture. Periosteal reaction was weakly visible. There were beginning stages of the endosteal callus. This research has shown that the use of the drug based on lanthanide etidronate ions is effective in the early stages of healing of the bone fractures.

Key words: Femur, Lanthanide – Ions, Regeneration, Rats. Session 1 Session

47 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Klinik Olarak Hasta Yenidoğan Taylarda Pasif Transfer Başarısızlığında Plazma Tedavisine Yanıtın Belirlenmesi

Austėja ARMONAITĖ, Arūnas STANKEVIČIUS Litvanya Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Kaunas, Litvanya

Plazma transfüzyonunu takiben pasif transfer başarısızlığı ile klinik olarak hasta bir tayın IgG konsantrasyonunda cevabın tahmin edilmesini sağlamak. FPT’li 29 klinik hasta tayini, ticari plazmanın (0.95L) transfüzyonundan sonra kan serumu IgG konsantrasyonundaki değişiklikler için, klinik durumları, ağırlıkları ve transfekte edilen plazma kalitesi dikkate alınarak analiz edildi. Tayin kan serumunda transfüzyon öncesi IgG (IgG0) ve transfüzyon sonrası IgG (IgGPT) konsantrasyonları 0.718 ile koreledir. Bu nedenle, FPT tedavisinde 0.95L plazma transfüzyonunun etkinliğini tahmin etmek için, başlangıç IgG konsantrasyonunu bilmek gerekir. Septik yavruların toplam FPT (<400mg / dL) olması için% 73,3 daha yüksek olasılık vardı. Ticari plazmanın kalitesi, üretici tarafından garanti edilen içeriğe göre 16,5 ± 0,82 g / L IgG, yani 7,5 ± 0,82 g / L daha düşüktü. Tüm popülasyonun kan serumundaki IgG konsantrasyonunun yükselmesi: 19IgG 194.18 ± 15.83 mg / dL, transfüzyon faktörü (TF = ΔIgG (md / dL) / plazma (L) / vücut ağırlığı (kg)) 3.95 ± 0.38 mg / dL. Ağırlık gruplarında IgG konsantrasyonunun yükselmesinin dağılımı: ≤41 (kg) ağırlığındaki foballerin IgG serum konsantrasyonlarını 219.37 mg / dL, ≤51 (kg) ağırlığındaki foballeri 193.91 mg / dL yükseltmeli ve ≤51 (kg) ağırlığındaki foals ) 182.14 mg / dL ile. Tayin plazma transfüzyonuna cevabını tahmin etmek için, başlangıçtaki kan serum IgG konsantrasyonunu, ağırlığını ve transfüzyon yapılan plazmanın gerçek kalitesini dikkate almak gerekir. 50 kg’lik bir tayta, 1600-1700mg / dL IgG içeren bir birim plazma (0.95L), serum konsantrasyonunu yaklaşık 195 mg / dL IgG artırabilir.

Anahtar Kelimeler: Plazma transfüzyonu, FPT, IgG konsantrasyonu Oturum 1 48 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Prediction of Response to Plasma Treatment In Clinically Ill Equine Neonates with Failure of Passive Transfer

Austėja ARMONAITĖ, Arūnas STANKEVIČIUS Lithuanian University of Health Sciences, Faculty of Veterinary Medicine, Kaunas, Lithuania

To provide prediction of response in IgG concentration of a clinically ill foal with failure of passive transfer (FPT) following plasma transfusion. 29 clinically ill foals with FPT were analysed for changes in blood serum IgG concentration after transfusion of commercial plasma (0.95L) considering their clinical status, weigh and quality of plasma transfused. Pre-transfusion IgG (IgG0) and post-transfusion IgG (IgGPT) concentrations in blood serum of foals correlated by 0.718. Therefore, in order to predict the efficiency of 0.95L plasma transfusion in treatment of FPT, it is necessary to know the initial IgG concentration. Septic foals had a 73,3% higher possibility to have total FPT (<400mg/dL). The quality of commercial plasma was 16,5 ±0,82 g/L of IgG, that is 7,5 ±0,82 g/L less than the content guaranteed by the manufacturer. Elevation of the IgG concentration in blood serum of all population: ΔIgG 194.18 ±15.83 mg/dL, transfusion factor (TF= ΔIgG(md/dL)/plasma (L)/ body weight(kg)) 3.95 ±0.38 mg/dL. Distribution of elevation of IgG concentration in weight groups: foals weighing ≤41 (kg) are expected to raise their IgG serum concentration by 219.37 mg/dL, foals weighing ≤51 (kg) by 193.91 mg/dL and foals weighing ≤61 (kg) by 182.14 mg/ dL. In order to predict foal‘s response to plasma transfusion, it is necessary to consider its initial blood serum IgG concentration, weight and actual quality of plasma transfused. In a 50 kg foal, one unit of plasma (0.95L) containing 1600-1700mg/dL of IgG could increase the serum concentration by approximately 195 mg/dL of IgG.

Keywords: Plasma transfusion, FPT, IgG concentration. Session 1 Session

49 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Batıl İnançlarda Hayvan Motifi Ve Tarihsel Kökenleri

Elif Naz AKGÜNa, Altan ARMUTAKb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 34320, İstanbul bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı, 34320, İstanbul

Batıl inançlar, dinlerde kesinlikle yeri olmayan fakat, günlük yaşamda dinlerin bir parçasıymış gibi gösterilen ve gerçekte din dışı olan ya da yer yer dinin özüne ters düşen inanç ya da davranışlardır. Batıl inançlar, yaşamın her aşamasında karşımıza çıkar; farkında olmadan bizleri yönlendirir ve yanlış uygulamalara ya da davranışlara temel oluşturur. Batıl inanışlar, bir süre sonra temel dini kurallarla karışarak, onların yapısını bozar ve toplumsal bozulmaya neden olur. Bu çalışmada, dinlerin binlerce yıllık geleneğinde kendine yer edinen batıl inançlar içinde en önemli motiflerden biri olan hayvan motifi araştırılacaktır. Toplumsal yaşamda hayvanların sahip olduğu sosyal ve ekonomik önemin, bir yerde dini yaşamdaki önemleriyle orantılı olduğu ve bu hayvanların aynı oranda batıl inanışlar için de temel bir ham madde oluşturduğu görülmektedir. Bu noktadan hareketle, hayvanların konu olduğu batıl inanışlar, sahip oldukları tarihsel kökenleri ile de incelenerek, konu mitoloji-din-folklor bağlamında tartışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Batıl İnançlar, Kutsal Hayvanlar, Lanetli Hayvanlar, Folklorda Hayvan, Mitolojide Hayvan. Oturum 2 50 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Motif And Historical Origins of Animals in Wrong Believes

Elif Naz AKGÜNa, Altan ARMUTAKb aIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, 1nd Class, Avcilar, Istanbul, 34320 Turkey bIstanbul Unıversity-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Veterinary History and Deontology

Wrong believes, for sure they are not part of religions but our daily life made them part of them. In reality they had no connections to religions and completely vice versa to them. We faces wrong believes all the time in our daily life. Unconsciously they made us behave wrongly and they control our life.In time they mix with religions and destroy rules of religions. In this research we will discusse the most important reason that led wrong believes to mix with religions which is animals. Animals have an important social and economic place in society life at the same time they have an important place in religions and wrong believes. Animals are basics in wrong believes. From this idea we will investigate and wrong believes that talks about animals, historical origins of animals. The subject will be misology -religion – folklore.

Keywords: Wrong Believes, Holly Animals, Damned Animals, Animals in Folklore, Animals in Misology Session 2 Session

51 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

İslam Dünyasında 13. Yüzyılda Hazırlanan İlk Hayvan Hakları Bildirgesi

Mehmet KONAKa, Altan ARMUTAKb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 34320, İstanbul bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı, 34320, İstanbul

UNESCO tarafından 15 Ekim 1978 günü kabul edilen “Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi” hayvan hakları ve hayvan refahı hareketlerinin dünya çapındaki dönüm noktasıdır. Batı ülkeleri başta olmak üzere, birçok dünya ülkesince imzalanan bu bildirge, hayvanların da tıpkı insanlar gibi en başta yaşama hakkı olmak üzere sayısız hakka sahip olduğunu tüm insanlığa ilan eden en önemli belgedir. Ancak bu bildirge, dünya çapında kabul görsede, pratikteki uygulamaları genel olarak tatmin edici olmaktan uzak kalmıştır. İşte 20. Yüzyıl’ın son çeyreğinde imzalanan Hayvan Hakları Bildirgesi’nin, yaklaşık 700 yıl önce ilk kez bir İslam hukukçusu/felsefecisi olan İzzeddin Bin Abdüsselam (13. Yüzyıl) tarafından hazırlandığı ise genellikle bilinmemektedir. Kökenini, İslam dininin kutsal kitabı ve İslam Peygamberinin Hadis’lerinden alan bu bildirgenin, yazıldığı çağ dikkate alındığında, aslında İslam Coğrafyasında hayvan hakları ve hayvan refahı hareketlerinin ne kadar eski ve köklü olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilmesi gerektiği düşünülebilir. Bu çalışmada adı geçen yazarın ve hazırladığı bildirgenin incelenmesi ve günümüz dünyasındaki uygulamalarla karşılaştırılıp, hayvan haklarına katkısının tartışılması amaçlanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Hayvan Hakları, Hayvan Refahı, İzzeddin Bin Abdüsselam, Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi. Oturum 2 52 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Declaration of the First Animal Rights in 13th Century of Islamic World

Mehmet KONAKa, Altan ARMUTAKb aIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Istanbul bIstanbul University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Veterinary History and Deontology, 34320, Istanbul

“Universal Declaration of the Animal Rights” adopted by UNESCO on 15 October 1978 is the milestone of animal rights and animal welfare movements in the whole world. This declaration, which was signed by many world countries, especially in Western countries, is the most important document of declaring all humanity that animals have countless rights, including the right to live like people at first. However, although this declaration was accepted in worldwide, its practical applications was far from satisfactory. Unfortunately, it is not known that the Declaration of the Animal Rights, which signed in the last quarter of the 20th century, was prepared about 700 years ago by Izzeddin Bin Abdusselam (13. Century), who was an Islamic jurist / philosopher for the first time. Considering the written period of this declaration, which takes its origins in the holy book of the Islamic religion and the hadiths of the Prophet Muhammad of Islam, it can be considered that rights of animal welfare and animal welfare movements should be accepted as an evidence of oldness and rooted in the Islamic regions. In this study, it is aimed to examine the declaration prepared by the author mentioned and to discuss the contribution to animal rights by comparing with the practices in today’s world.

Keywords: Animal Right, Animal Welfare, Izzeddin Bin Abdusselam, Universal Declaration of the Animal Rights Session 2 Session

53 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Mehmet Akif Ersoy’un Kur’an-I Kerim Çevirisi Üzerine Bir İnceleme

Yağmur N. DORUKa, Dr. Dr. Öğretim üyesi Altan ARMUTAKb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 34320, İstanbul bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı, 34320, İstanbul

Türk Veteriner Hekimliğinin şüphesiz en önemli şahsiyeti Mehmet Akif Ersoy’dur. Ulusal şairimiz olarak İstiklal Marşı’nın sözlerini yazmış; veteriner hekim olarak 1893-1913 yılları arasında tam 20 yıl veteriner hekimliği mesleğine hizmet etmiş; bir dönem I. TBMM Burdur Milletvekilliği görevini üstlenmiş ama tüm bunların dışında da bir yandan Kur’an-ı Kerim’i Cumhuriyet Döneminde ilk kez Türkçe’ye çevirme girişiminde bulunmuştur. Kendisine verilen bu kutsal görevi başta kabul etmiş, daha sonra çevirilere başlamış ancak bir süre geçince bu girişimden vazgeçmiştir. Bu kutsal görevi yarıda bırakması sayısız tartışmayı gündeme taşımış ancak yine de konu ile ilgili tam bir görüş birliğine varılamamıştır. Bazı çevreler bu çevirilerin Mehmet Akif’in kendi isteğiyle imha edildiğinde ısrarcıdır. Eksik de olsa Akif’e ait olduğu ileri sürülen bazı çevirilerin yayınlandığı da görülmüştür. Bu çalışmada Ulusal Şair-Veteriner Hekim Mehmet Akif Ersoy’un gerçekleştirdiği İslam dini kutsal kitabı çevirisine ait tüm bilgiler, belgeler ve eserler taranarak bu çok önemli ama karanlıkta kalmış konu tartışmaya açılacak, gündeme taşınacak ve konu ile ilgili detayların aydınlatılmasına çalışılacaktır.

Anahtar kelimeler: Mehmet Akif Ersoy, Kur’an-ı Kerim, Kur’an-ı Kerim Çevirileri, Ulusal Şair Oturum 2 54 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Mehmet Akif Ersoy’s An Investigation On The Quran-I Kerim Translation

Yağmur N. DORUKa, Dr. Dr. Öğretim üyesi Altan ARMUTAKb aIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Istanbul bIstanbul University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Veterinary History and Deontology, 34320, Istanbul

Without a doubth, Mehmet Akif Ersoy is the most important person of Turkish veterinary medicine. He wrote the lyrics of national anthem as our national poet; served the veterinary medicine as a veterinary, exactly 20 years between 1893-1913. For a period of the time, he served as the Burdur deputy of the 1. Grand National Assempty of the Turkey. By the way he attented to translate Quran-ı Kerim into the Turkish for the first time at the beginning of Turkish Republic. He accepted this sacred duty at first, then he started translation but after a while he interupted this attemption. Countless discussion broke out when he stoped his sacred duty, nevertheless there became no agreement. Some people insisted that he destroyed his studies willingly. Even they are missing, the translations which are thougth to be his, are seen to be published. In this study, all information belong to the translation of sacred book of Islam that Mehmet Akif Ersoy carried out, just as imformation, documentries and works will be discussed, will be or the agendy and also will be enlightened in details.

Keywords: Quran, The Quran Translations, The National Poet Session 2 Session

55 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

At Hekimi Olmadan Önce...

Deniz Cemre BARUT a, Çağla PARKAN YARAMIŞb, Dilek OLĞUN ERDİKMENc, a İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veterinerlik M.Y.O. Atçılık ve Antrenörlüğü Programı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye c İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye Son yapılan genetik ve arkeolojik araştırmalara göre 6000 yıl önce Ukrayna, güneybatı Rusya ve batı Kazakistan’ın otlaklarında evcilleştirildiği düşünülen at, birçok ülke ve kültürde olduğu gibi tarihte Anadolu’da yaşayan kavim ve toplulukların hem politik ve askeri hem de ekonomik ve tarımsal alanlarda büyük yardımcısı olmuştur. Sunumun amacı; ülkemizde spor ve yük hayvanı olarak çalıştırılan, sayısı ortalama 120 bin olan atların, ne kadar evcil kabul edilse de çok kuvvetli ve ürkek canlılar olduğu göz önünde bulundurulduğunda hekimin ve hekim adaylarının tedavi uygulamalarından önce bilmesinin elzem olduğu temel çalışma disiplini, hastaya doğru yaklaşım ve davranış şekilleri ile ilgili bilgilerin kısaca paylaşılarak bu uzmanlık alanına kolay bir giriş yapılmasına yardımcı olmaktır.

Anahtar kelimeler: At Hekimliği, Ata yaklaşım, At davranışları Oturum 2 56 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Before Becoming Equine Veterinarian…

Deniz Cemre BARUT a, Çağla PARKAN YARAMIŞb, Dilek OLĞUN ERDİKMENc a İstanbul University- Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, TR-34320 Avcilar, İstanbul – TURKEY bİstanbul University- Cerrahpaşa, Vocational School of Veterinary Medicine, Equine and Equine Training Program, TR- 34320 Avcilar, İstanbul - TURKEY c İstanbul University- Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Surgery, TR-34320 Avcilar, İstanbul – TURKEY According to the recent genetic and archaeological researchs, horse is thought to be domesticated in the pastures of Ukraine, southwestern Russia and western Kazakhstan 6000 years ago. In history, horse had been great helper in political, military, economic and agricultural fields of the people and societies living in Anatolia as in many countries and culture. The purpose of this presentation is; helping veterinarians and veterinarian candidates to make an easy entry into equine medicine of expertise by birefly sharing the informations essential to know, informations about the correct working discipline , approach and behavior, before doing treatment practices, with remembering that they are very strong and timid creatures which are currently up to 120 thousand, being looked after in our country for service and sport activities.

Keywords: Equine Medicine, Horse approach, Horse behavior Session 2 Session

57 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Ahmet Ümit’in “İstanbul Hatırası” Adli Polisiye Romanındaki “Veteriner Hekim Demir” Karakteri Üzerine Analitik Bir İnceleme

Harun DÖNMEZ, Dr. Dr. Altan ARMUTAK İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 34320, Avcılar, İstanbul

Polisiye roman; suç, suçlu ve detektif üçgeni etrafında şekillenen ve merkezini cinayet ya da cinayetlerin oluşturduğu bir roman türüdür. Dünya edebiyatında uzun dönem bir edebiyat türü olarak kabul edilmemişse de 20. Yüzyıldan başlamak üzere yazın dünyasında kabul görmüştür. Polisiye türü için İstanbul; tarihi, kültürü ve kozmopolit yapısıyla önemli bir şehirdir. Türün en önemli temsilcilerinden olan Agatha Christie’nin “Doğu Ekspresi’ndeki Cinayet” adlı kitabını İstanbul’da yazdığı bilinmektedir. Yazarın hayatında İstanbul’un önemli bir yere sahip olduğu yakınları tarafından da ifade edilmiştir. Bu çalışmada, edebiyatımıza polisiye romanlarla giriş yapan yazar Ahmet Ümit’in eserleri arasında önemli bir yere sahip olan “İstanbul Hatırası” kitabının ana karakterlerinden Veteriner Hekim Demir’in psikolojik ve karakteristik özellikleri ortaya konulacaktır. Bir Veteriner Hekimin, çağdaş Türk edebiyatında ilk kez bir romanda ana karakterlerden biri olarak işlendiği yapıtta Veteriner Hekim Demir’in hayvanlara, yaşama ve ölüme bakışı irdelenecek ve eser, veteriner hekim bakış açısıyla değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Ahmet Ümit, İstanbul Hatırası Romanı, Veteriner Hekim Demir, Polisiye Roman Oturum 2 58 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

An Analytical Examination of the Crime Novel “A Memento For Istanbul” by Ahmet Ümit and Main Character “ Veterinarian Demir”

Harun DÖNMEZ, Dr. Dr. Altan ARMUTAK Istanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, 34320, Avcilar, Istanbul

Crime novels are shaped around crime, criminal and detective triangle and it is a type of novel which is centre is formed by the murder or murders. Crime novels were not accepted as literature in the World Literature for a long time but from the beginning of the twenty century it is accepted as literature. The cosmopolitan city of Istanbul which is rich in historical and cultural features is a gold mine for the crime novels. One of the leading representative of crime novels Agatha Christie is known to have written “Murder on the Orient Express” in Istanbul. It is also stated by the relatives of the writer that Istanbul had a special place in her life. In this novel “Istanbul Hatırası” which is an important work of at by Ahmet Ümit –who entered into our literature with his crime novels- will have Veterinarian Demir as a main character who will be examined characteristically and physcologically. This work of modern Turkish literature will be the first time where a main character -Veterinarian Demir- will have a perspective look on the concept animals and their rights to live and death and project it to the readers.

Keywords: Ahmet Ümit, Novel “A Memento for Istanbul”, Veterinarian Demir, Crime Novel Session 2 Session

59 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Tarih Boyunca Savaş Alanlarında Kullanılan Hayvanlar

Hüray Beyza KÜLLÜ1, Ezgi Su ALTINTAŞ1, Mehmet MENEKŞE1, Ozan GÜNDEMİR2 1İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 1. Sınıf. Avcılar. İstanbul. 34320 Türkiye 2 İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Avcılar, İstanbul. 34320 Türkiye

İçinde bulunduğumuz zaman dilime kadar meydana gelen savaşlar, dünya tarihine yön vermiştir. Ülkelerin sınırlarını hatta coğrafyalarını değiştirmiştir. Bu savaşlarda askerlerin yanında kimi zaman gelişmiş silahlardan kimi zamanda kimyasal silahlardan yararlanılmıştır. Ancak gelişmekte olan bu teknolojilerden on binlerce yıl önce kadar, hayvanlar insanlar tarafından evcilleştirilerek bir silah olarak kullanılmış ve insanoğluna savaşlarda eşlik etmiştir. Atların, fillerin ve köpeklerin savaşlarda insanların yanında yer aldığı birçok kaynakta yer almaktadır. Bizim bu çalışmamızdaki amacımız, bu hayvanların yanında kullanılan diğer savaş hayvanlarını da araştırarak hangi özelliklerinin savaş meydanlarında kullanıldığını derlemektir. Bomba taşıyan yarasa projesinin hatalı uygulamalar ile iptali bildirilmiştir. Mektup taşıyan ve yüzlerce askeri bu şekilde kurtaran güvercinden, bu güvercinleri engellemek için eğitilen şahinler çalışmaları bildirilmiştir. Mayın tespit için tarih boyunca su da yunusların karada ise sıçanların ve farelerin kullanıldığı bildirilmiştir. Casusluk için kedilerin kullanıldığı kitaplarda yer almaktadır. Kanaryalar zehirli havayı tespit etmek için kullanılması yine savaş alanlarında birçok askerin hayatını kurtardığı literatür bilgide yer almaktadır. Hayvanların yanında böceklerin de insanoğlunun savaşı için savaş alanlarında yer aldığı tarih kitaplarında yazmaktadır. Ateşböcekleri gece vakitlerinde askerlerin ihtiyacı olan ışığı sağlarken, sümüklüböceklerinde gaz tespit aracı olarak savaş alanlarında kullanıldığı bildirilmiştir. Ayrıca arılarında savaş meydanlarında yer aldığı literatür bilgilerde yer almaktadır.

Anahtar kelimeler: Evcil hayvanlar, Savaş, Silah. Oturum 2 60 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Animals Used in Battlefields Throughout History

Hüray Beyza KÜLLÜ1, Ezgi Su ALTINTAŞ1, Mehmet MENEKŞE1, Ozan GÜNDEMİR2 1Istanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, 1nd Class, Avcilar, Istanbul, 34320 Turkey 2Istanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Anatomy, Avcilar, Istanbul, 34320 Turkey

The wars that took place until the time of our existence have guided the world history. It has changed the borders and even the geographies of countries. In these battles, chemical weapons were sometimes used alongside the soldiers. However, until tens of thousands of years ago, these animals were domesticated and used as a weapon by humans and accompanied men in wars. There are many sources in which horses, elephants and dogs stand next to people in wars. Our aim in this study is to compile the other war animals used by these animals in order to comprehend which features are used in battlefields. The cancellation of the bomb-carrying bat project with erroneous applications has been reported. The work of hawks trained to prevent these pigeons has been reported from the pigeon carrying letters and saving hundreds of soldiers by this way. It has been reported that mice and rats are used for water detection during the history and dolphins are on land. It is included in books where cats are used for espionage. The use of canaries to detect poisonous air is reported in the literature, which has saved many soldiers’ lives on battlefields. In addition to animals, insects are also written in history books in the battlefields for the war of mankind. Fireflies have been reported to be used in the battlefield as a means of gas detection in slugs, while providing the light needed by the soldiers at night time. In addition, the literature contains the bees on the battlefield.

Keywords: Pets, War, Weapons. Session 2 Session

61 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Yetiştiricilik ve Soy Köpekleri Üzerindeki Etkisi

Erifyli-Filothei TSIOLAKOGLOUA Aristotle Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Sağlık Bilimleri Yüksekokulu, Selanik, Makedonya, Yunanistan

Bu çalışmanın amacı soyağacında köpek yetiştiriciliğinin evrimini ve etkisini incelemektir. Soy köpekleri, kapalı damızlık kitaplar, seçici üreme ve popüler tellerin tekrar tekrar kullanılmasıyla, yayınlanan estetik (sağlık temelli olmayan) standartlara uymak için yetiştirildi. Kennel kulüplerinin davranışlarının analizi, köpek kulübelerinin% 91’inin nispeten düşük riskli üreme uygulamalarını takip ettiğini göstermektedir. Soy köpekleri içinde evcil köpeklerin cinsine göre% 13’lük çeşitlilik kaybı yaşanmıştır. Etkili popülasyon büyüklüğündeki ve potansiyel kurucu etkilerin azalmasından kaynaklanan sapma. Her altı nesilde% 90’dan fazla eşsiz genetik çeşitlilik kaybedilir, böylece genetik çeşitlilik azalır. Hayvancılık, popülasyon düzeyinde daha yüksek gen fiksasyonuna yol açar. İngiltere soyağacı köpeklerinin yaklaşık% 12’si% 10’dan daha büyük bir üreme katsayısına sahiptir. En popüler dokuz cinste hayvancılık, nesil başına% 0,66 artmıştır. Son zamanlarda hayvancılık nüfus sağlığına daha zararlıdır. Aşırı derecede yerleşik bir popülasyondaki azalmış heterozigotluk, kalıtsal hastalıkların sıklığının artmasına neden olabilir. Soyağacı kayıtlarının yüzdesinin artması, sağlık bozukluklarının sıklığı ile pozitif yönde ilişkilidir. En popüler 50 UK Kennel Club cinsi, 84 ve 312 miras kaynaklı hastalıklara bağlanır. ve sırasıyla cins standartları ile bağlantılı değildir. Soy köpekleri, melezlerden daha genç yaşta ölme eğilimindedir. Genomik veriler soy balık analizlerinden daha kesin bir karışma tahminleri üretme eğilimindedir. Öncelikleri belirleyerek, araştırmaları finanse ederek, yetiştiricileri ve sahiplerini eğiterek, köpek tanımlama ve veri kaydını teşvik ederek, açık erişimli soyağacı veritabanları sunarak, yakın akraba ilişkilerinden kaçınarak, cins standartlarını gözden geçirerek, genetik testler yaparak, genetik değerlendirme ve risk kullanarak, değerlendirme yöntemleri ve Kennel Kulüpleri arasında işbirliğinin desteklenmesi ile köpek refahını artırabiliriz.

Anahtar kelimeler: Oturum 2 62 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Inbreeding and It’s Impact on Pedigree Dogs

Erifyli-Filothei TSIOLAKOGLOU School of Health Sciences, Faculty of Veterinary Medicine, Aristotle University of Thessaloniki, Thessaloniki, Macedonia, Greece

The objective of the present study was to review the evolution and impact of inbreeding in pedigree dogs. Pedigree dogs have been bred to conform to published aesthetic(not health- based)standards using closed stud books, selective breeding and the repeated use of popular sires. Analysis of Kennel clubs’behavior indicates that 91% of kennels follow relatively low- risk breeding practises.There has been a loss of diversity of 13% within pedigree dog breeds relative to the domestic dog prior to establishment of breeds and it is related to genetic drift that has resulted from a reduction in effective population size and potential founder effects. More than 90% of unique genetic variants are lost every six generations, thereby reducing genetic diversity. Inbreeding leads to higher gene fixation at a population level. About 12% of the UK pedigree dogs have an inbreeding coefficient greater than 10%. In the nine most popular breeds inbreeding has been increasing by 0.66% per generation. Recent inbreeding is more deleterious to population health. Reduced heterozygosity in a highly inbred population can contribute to the increased frequency of inherited diseases.Increasing percentage of pedigree registrations is positively correlated with the frequency of health disorders.The top 50 most popular UK Kennel Club breeds are predisposed to 84 and 312 inherited disorders linked and not linked to breed standards respectively. Pedigree dogs tend to die younger than crossbreds.Genomic data tend to yield more precise estimates of inbreeding than pedigree analyses. We can enhance dog welfare by setting priorities,financing research, educating breeders and owners, promoting dog identification and data recording, offering open-access pedigree databases, avoiding close-relative matings, revising breed standards, conducting genetic testing, using genetic evaluation and risk assessment methods, and supporting cooperation between Kennel Clubs.

Keywords: Session 2 Session

63 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Patoetoloji - Biyolojik Bilimlerin Çağdaş Bir Dalı

Atanas CHILIKOVa, Krasimira UZUNOVAb, Mehmed HALILb, Nevena NIKOLOVAb, Gergana NIKOLOVAc, Ivanka STOYCHEVAd aTrakia Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Stara Zagora, Bulgaristan bTrakia Üniversitesi, Hayvancılık ve Etolojide Veterinerlik ve Teknolojiler, Hayvancılıkta Hayvancılığın ve İnsancıl Tedavisi Anabilim Dalı, Veteriner Fakültesi, Trakia Üniversitesi, Eski Zağra, Bulgaristan c Veteriner Mevzuatı ve Yönetimi Bölümü, FVM, TU, Eski Zağra, Bulgaristan d İktisat Bölümü, İktisat Fakültesi, TU, Eski Zağra, Bulgaristan Hayvanlar ikincil bir sinyal sistemine sahip değildir ve bu nedenle sağlık durumlarındaki ilk sapma belirteçleri davranışlarındaki değişikliklerdir. Şimdiye kadar, hayvanlarda davranışsal değişikliklerle ilgili tüm patolojik ifadeler, çağdaş bir bilimsel ve öğretici bakış açısıyla kabul edilemez olan norm ve patoloji genel çerçevesi içinde sadece etoloji tarafından incelenmiştir. Mevcut bilimsel araştırma, hayvanlardaki patolojik davranış faaliyetlerinin çalışılmasını, anlaşılmasını ve analizini kolaylaştırmak amacıyla bilimde “patoetoloji” teriminin tanıtılması ve uygulanmasına ilişkin bir analiz ve gerekçeli savları ayrıntılı olarak sunmayı amaçlamaktadır. Çalışmalarımız, hayvanlardaki anormal davranış faaliyetlerinin ayrı bir bilim dalı (patoetoloji) aracılığıyla sunuluyorsa, daha başarılı ve verimli bir şekilde analiz edildiğini ve öğrenildiğini göstermektedir. Bu, karakterizasyonlarını, etiyolojilerini ve doğalarının analizini önemli ölçüde kolaylaştırır.

Anahtar kelimeler: Davranış, Etoloji, Patoloji Oturum 2 64 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Pathoethology – A Contemporary Branch of Biological Science

Atanas CHILIKOVa, Krasimira UZUNOVAb, Mehmed HALILb, Nevena NIKOLOVAb, Gergana NIKOLOVAc, Ivanka STOYCHEVAd a Trakia University, Faculty of Veterinary Medicine, Stara Zagora, Bulgaria, student bDepartment of Veterinary Hygiene and Technologies in Animal Breeding & Ethology, Zoohygiene and Humane Treatment of Animal, Faculty of veterinary Medicine, Trakia University, Stara Zagora, Bulgaria cDepartment of Veterinary Legislation and Management, FVM, TU, Stara Zagora, Bulgaria dDepartment of Economics, Faculty of Economics, TU, Stara Zagora, Bulgaria Animals do not possess a secondary signal system, and therefore the first markers of deviation in their health status are changes in their behaviour. Up until now, all pathological expressions related to behavioural changes in animals were studied only by ethology within the general framework of norm and pathology – unacceptable from a contemporary scientific and teaching perspective. The present scientific research aims to present in detail an analysis and justified arguments for the introduction and application of the term “pathoethology” in science, in order to facilitate the study, understanding and analysis of pathological behavioural activities in animals. Our studies indicate that abnormal behavioural activities in animals are analysed and learned more successfully and efficiently, if they are presented through a separate branch of science (pathoethology). This considerably facilitates their characterisation, etiology, and analysis of their nature.

Keywords: Behaviour, Ethology, Pathoethology Session 2 Session

65 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kongenital Guatr: Bir Sürü Probleminin Patolojik İncelenmesi

İlayda Gözde İLEMa, Emrah İPEKb, Erkmen Tuğrul EPİKMENb aAdnan Menderes Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Işıklı, 09015, Aydın, Türkiye bAdnan Menderes Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, Işıklı, 09015, Aydın, Türkiye

Ege Bölgesi’nde son 6 doğum sezonunda neonatal kuzu ölümleri görüldüğü belirlenen bir koyun sürüsünde yapılan inceleme ile ölüm nedeni patolojik olarak ortaya konmuştur. 157 kıvırcık ırkı koyunun bulunduğu ve 1 sezonda aynı bulgular ve şikayet ile toplam 15 kuzunun öldüğü bildirilen sürüden 1 adetine (1 günlük, 2.550 g) nekropsi uygulandı. Makroskobik incelemeyi takiben doku örnekleri % 10’luk tamponlu formalin solüsyonunda tespit edilerek seri takip sonrası parafine bloklandı. Alınan kesitler (5 µm) hematoksilen- eozin ile boyanarak ışık mikroskobunda incelendi. Makroskobik olarak; üzeri deri ile kaplı, tüm çene altı ve boyun bölgesini kaplayacak şekilde sıkı bağlantıları bulunan, 22x16x10 cm boyutlarında, 2.250 g ağırlığında sert kıvamlı ve multilobüler görünümde, bilateral yerleşimli kitle mevcuttu. Detaylı diseksiyonda bu kitlenin bilateral diffuz olarak büyümüş, multilobüler ve foliküler kistik görünümde tiroid bezi olduğu belirlendi. Kitlenin kesit yüzü en büyüğü 3 cm çapında olan farklı büyüklüklerde çok sayıda seröz kist ile bezeliydi. Histopatolojik olarak, hiperplastik hücreler ile döşenmiş, değişen büyüklüklerde, kimilerinde lümene doğru papiller uzantılar bulunan çok sayıda folikül görüldü. Folikül lümenleri zayıf eozinofilik boyanan proteinöz materyalle doluydu. Makroskobik ve mikroskobik inceleme sonucunda neonatal kuzu ölümlerinin nedeni kongenital foliküler hiperplazi (guatr) olarak ortaya konmuştur.

Anahtar kelimeler: Kongenital guatr, Patoloji, Kuzu Oturum 2 66 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Congenital Goitre: Pathological Examination of a Herd Problem

İlayda Gözde İLEMa, Emrah İPEKb, Erkmen Tuğrul EPİKMENb aAdnan Menderes University, Veterinary Medicine, Isikli, 09015, Aydin, Turkey bAdnan Menderes University, Veterinary Medicine, Pathology Department, Isikli, 09015, Aydin, Turkey

This study was carried out to investigate the cause of neonatal lamb death which is seen during the last three lambing season in the Aegean Region. A one-day-old lamb (2.550 gram in weight) presented with massive swelling of the ventral neck was examined pathologically. The owner stated that a total of 15 lambs died with the same findings in the flock consisting of 157 sheep. Necropsy was performed and tissue samples fixed in 10% neutral buffered formalin, embedded in paraffin, sectioned at 5 µm. Tissue sections were stained with hematoxylin-eosin (H&E) and assessed under light microscopy. Macroscopic examination revealed that bilateral multilobulated, cystic appearance mass in the ventral neck extending from the submandibular region to the thoracic inlet with 22x16x10 cm in size and 2.250 gram in weight. Detailed dissection demonstrated this mass was to be diffusely enlarged thyroid gland. In the cut section of the mass showed variably sized multiple serous cysts ranging in diameter from 0.1 cm to 3 cm. Histopathologic examination revealed that variable sized cystic follicles lined by attenuated epithelium or multiple layers of cuboidal epithelium. Finger-like projections of epithelium protruded into the follicle lumens was seen in some follicles. Follicles contain pale eosinophilic proteinaceous material. As a result of macroscopic and microscopic examination, the cause of neonatal lamb death has been demonstrated as congenital goitre.

Key words: Congenital goitre, Lamb, Pathology Session 2 Session

67 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Sokak Köpeğinin Kontrol Popülasyonu Stratejilerine Karşılaştırmalı Bakış

Sandra TASHKOVSKA, Vlatko ILIESKI, Miroslav RADESKI Hayvan Sağlığı Merkezi, Veteriner Fakültesi, Üniversite “Ss. Cyril ve Methodius ”, Üsküp, Makedonya

İnsan - köpek ilişkisinde köpeğin rolünün, eşlik eden hayvanlardan hizmet köpeklerine, terapi köpeklerine, sürü hayvanlarına, polis köpeklerine, vb. çok çeşitli tarihçesi vardır. Evcilleştirmenin yanı sıra, yeni bir köpek kategorisi oluşturulmuştur - başıboş köpekler, kötü hayvan refahı ve halk sağlığına neden olur. Bu çalışmanın amacı, Makedonya’da bu konunun şu anki durumu da dahil olmak üzere, bu sorunu çözen ya da kısmen çözen ülkeler arasındaki sokak köpeğinin kontrol popülasyonu stratejilerini özetlemek ve karşılaştırmalı bir bakış yapmaktır. Mevcut bilimsel literatür ve araştırma çalışmalarını akademik ve bilimsel veri tabanlarını ve arama motorlarını kullanarak inceledik. Sonuçlar, CNVR’nin (Collect, Neuter, Vaccinate ve Release), yerel ve halk sağlığı yetkilileri, veteriner hekimler, eğitim ve haklarını sağlayan grupların katılım ve katkılarını göz ardı edemeyeceği en etkili tekniklerden biri olduğunu göstermiştir. Hayvanların refahı, sosyal ve kültürel faktörler. Bu kontrol tekniği, Hollanda ve ABD gibi ülkelerde kullanılmış ve bu konuda en iyi sonuçlardan ve uygulamalardan birine ulaşılmıştır. Makedonya’da CNR (Catch, Neuter ve Release) tekniği kullanılıyor, ancak kaynakların, eğitimin, yasaların yeniden düzenlenmesi ve yürürlüğe girmemesinin eksikliği, bu uygulamaların gecikmesine ve önerilmesine yol açmıştı. Bu çalışmayı, eğitimsel, yasal, politik, tıbbi ve diğer paydaşlara ve gruplara entegre etmenin önemini vurgulamak ve tartışmak amacıyla yaptık. Ek olarak, başıboş köpek kontrolünde istenen, verimli ve sürekli sonuçlarla yeni bir platform oluşturulmasına katkıda bulunabilecek kritik analizler ekledik.

Anahtar kelimeler: Sokak Köpekleri; Hayvan Refahı; Halk Sağlığı; Collect, Neuter, Vaccinate, Release Oturum 2 68 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Comparative Overview Of Stray Dog’s Control Population Strategies

Sandra TASHKOVSKA, Vlatko ILIESKI, Miroslav RADESKI Animal Welfare Center, Faculty of Veterinary Medicine, University “Ss. Cyril and Methodius”, Skopje, Macedonia

Human - dog relationship has thousands of years history where the dog’s role was very diverse from companion animals to service dogs, therapy dogs, herding, police dogs, etc. Besides the domestication, a new category of dogs has been created – stray dogs, which cause poor animal welfare and public health. The objective of this study was to summarize and make a comparative overview of stray dog’s control population strategies between countries that have solved or partially solved this problem, including the current state of this topic in Macedonia. We reviewed the available relevant scientific literature and research studies by using academic and scientific databases and search engines. The results showed that CNVR(Collect, Neuter, Vaccinate and Release) is one of the most effective technique, in which it can’t omit participation and contribution of the local and public health authorities, veterinarians, education and groups that establish the rights and welfare of animals, as well as social and cultural factors. This control technique was used in countries such as Netherlands and USA, achieving one of the the best results and practices on this issue. In Macedonia the CNR(Catch, Neuter and Release) technique is in use, however the lack of resources, education, not reformulating and enacting the laws, had lead to delay of these practices and proposes. We made this study in order to emphasize and discuss the importance of integrating the educational, legal, political, medical and other stakeholders and groups. Additionally we add critical analysis that can contribute to build a new platform with desired, efficient and continuous results in stray dog control.

Key words: Stray dogs; Animal welfare; Public health; Catch Neuter Release; Collect Neuter Vaccinate Release Session 2 Session

69 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kesim Esnasinda Domuzların Refahının Değerlendirilmesi – Et Kalitesi ve Postmortal Değişiklikler

Emilija MURDJEVA, Vlatko ILIESKI, Miroslav RADESKI Hayvan Sağlığı Merkezi, Veteriner Fakültesi, Üniversite “Ss. Cyril ve Methodius ”- Üsküp, R. Makedonya

Domuzların kesilmesi sürecinde, refahları, etin kalitesine daha da yansıyan önemli ölçüde bozulabilir. Mezbahalarda domuzların refahını korumak için bazı uluslararası refah standartları vardır. Bu çalışmanın amacı, tüm üreme, nakil ve katliam süreci boyunca domuzların refahı için bir gösterge olarak, çarpıcı ve postmortal değişikliklerin kalitesini belirlemekti. Toplamda, bir mezbahada ardışık 2 günde 80 domuzun kesim süreci gözlendi. Welfare Quality® projesinden elde edilen “Değerlendirme domuz protokolü” ndeki önlemlerden bazılarını kullandık (bölüm 6.3 - Mezbahada domuz terbiye için verilerin toplanması), yani şu parametreler belirlenmiştir: kanamaya, kornea refleksine, ritmik nefes almaya, seslendirmeye, hafifleme refleksine, kulaklardaki lezyonlara, bacaklara, arka bölgelere, vücudun ön ve orta kısımlarına. Çarpıcı süre 10.45 ± 0.55s (8.46 - 11.78s arasında), çarpıcılıktan kanamaya kadar geçen süre 23.58 ± 0.98 (19.13 - 25.62 arasında) idi. Bayıltılmış domuzların hiçbiri sağırlık refleksi, seslendirme ve ritmik solunum göstermedi ve% 5’i pozitif kornea refleksi gösterdi. Lezyonların çoğu vücudun orta bölgesinde bulundu (hayvanların% 26.25’i 1 ila 5 lezyona sahipti). Sonuçlara göre, çarpıcı hayvan refahı için uluslararası standartlara uygun ve postmortal değişiklikler mezbahadaki dinlenme alanında çiftlik, ulaşım ve konaklama yerindeki refah ile daha yakından ilgilenilmesi gerektiğini göstermektedir.

Anahtar kelimeler: Domuzun Refahı, Katliam, Çarpıcı, Postmortal Değişiklikler Oturum 2 70 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Assessment of Pig’s Welfare in the Time Of Slaughter - Stunning Quality and Postmortal Changes on the Body

Emilija MURDJEVA, Vlatko ILIESKI, Miroslav RADESKI Animal Welfare Center, Faculty of Veterinary Medicine, University “Ss. Cyril and Methodius” – Skopje, R. Macedonia

During the process of slaughtering pigs, their welfare can be significantly impaired, which is further reflected on the quality of the meat. In order to sustain the welfare of the pigs in slaughterhouses there are certain international welfare standards. The objective of this work was to determinate the quality of the stunning and the postmortal changes, as an indicator for the welfare of the pigs through the whole process of breeding, transport and slaughter. In total, the slaughtering process of 80 pigs in 2 consecutive days in one slaughterhouse was observed. We used some of the measures from “Assessment pig protocol” (chapter 6.3 – Collection of data for finishing pigs at slaughterhouse), derived from the Welfare Quality® project, i.e. the following parameters were singled out: stunning time, amperage, voltage, time from stunning to bleeding, corneal reflex, rhythmic breathing, vocalization, righting reflex, lesions on the ears, legs, hind quarters, front and middle parts of the body. The stunning time was 10.45 ± 0.55s (range from 8.46 – 11.78s), the time from stunning to bleeding was 23.58 ± 0.98 (range from 19.13 – 25.62). None of the stunned pigs showed righting reflex, vocalization and rhythmic breathing, and 5% of them showed positive corneal reflex. Most of the lesions were found in the middle region of the body (26.25% of the animals had from 1 to 5 lesions). According to the results, the stunning is in accordance with the international standards for animal welfare, and the postmortal changes indicates that it is necessary to pay closer attention to the welfare on the farm, transport and accommodation in the resting area at the slaughterhouse.

Key words: Pig’s welfare, Slaughter, Stunning, Postmortal changes Session 2 Session

71 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kangal Irkı Köpeklerde Otomatik Hematoloji Analiz Cihazlarının ve Periferik Kan Smear Sonuçlarının Karşılaştırılması

Hatice Kübra Nur BORAN, Mustafa TEKNEKAYA

Kırıkkale Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Yahşihan, 71450, Kırıkkale

Bu çalışmada, ışık mikroskobu altında rutin smearlarını inceleyerek hematoloji otoanalizör sonuçlarının güvenilirliğini sorgulamak amaçlanmıştır. Kısaca, her cinsiyetten 40 Kangal köpeğinin kan örnekleri, EDTA içeren kan tüplerine toplandı, daha sonra 22 kan parametresi analiz edildi ve her numune bir cam lam üzerine yayıldı ve Giemsa ve Diff Quick ile boyandı.Hastalar diyare ve sindirim problemleri, solunum bozuklukları ve yorgunluk şikayetleri ile Kırıkkale Üniversitesi Veteriner Fakültesi kliniğine başvurdu. Hücre sayımlarının her iki yöntemde de değerlendirilmesinden sonra, genel olarak benzer sonuçlar elde edildi, ancak bazı durumlarda otomatik analiz sonuçları lökosit sayıları bakımından büyük ölçüde farklılıklar gösterdi. Daha ilginç olanı, köpeklerin klinik geçmişi otoanalizör sonuçlarıyla uyumlu değildi, kan smear tekniğinin; sonuçların bu tutarsızlıklarını anlamak için daha yararlı olduğu anlaşılıyor. Bu nedenle, eğer şüpheli sonuçlar otomatik kan sayımı analizörlerinden elde edilmişse, kan smearları lökosit morfolojileri hakkında daha fazla bilgi verecektir. Örneğin; lökemik formlar, trombosit agregasyonları, toksik nörofiller ve parazitik formlar.

Anahtar kelimeler: Kan parametreleri , Hematoloji, Otoanalizör, Kangal köpeği Oturum 2 72 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Comparison of Automated Haematology Analysers and Peripheral Blood Smear Results In Full Breed-Kangal Dogs

Hatice Kübra Nur BORAN, Mustafa TEKNEKAYA

Kırıkkale Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Yahşihan, 71450, Kırıkkale

In this study, it is aimed to question the reliability of hematology autoanalyzer results by examining the routine blood smears under light microscope. Briefly, the blood samples of 40 Kangal dogs from each gender were collected into blood tubes containing EDTA, then their 22 blood parameters were analyzed and each sample was spread on a glass slide and stained with giemsa and Diff Quick The patients were reffered by complaints of diarrhae and digestive problems, respiratory disoders and fatigue to clinic of Kirikkale University, Faculty of Veterinary Medicine. After the evaluation of cell counts in both methods, similar results were obtained in general but in some instances automated analyses results showed a great degree of differences in terms of leucocyte numbers. More interestingly, the clinical history of the dogs were not comnpatible with the autoanalyser results, it is seemed that blood smear technique results are more helpfull for the understanding of these discrepancies. Thus, if suspicious resuşts were obtained from automated blood count analysers, blood smear will give further information about the leucocyte morphologies and it is essential to make a definitive hematologic diagnosis of such a specific diseases e.g. leukemic forms, platelet agregations, toxic neurophils and parasitic forms.

Keywords: Blood counts, Hematology, Autoanalyzer, Kangal dog. Session 2 Session

73 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Evcil Bir Tavşandaki (Oryctolagus cuniculus) Absede Gemella cuniculi Olgusu

Eda Nur PATa, Barış HALAÇb, Tuğba KURTc, Serhat ÖZSOYd, Seyyal AKb aİstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi bİstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye cİstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye dİstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi Yaban Hayvan Hastalıkları ve Ekolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Evde bakılan bir tavşanda oluşmuş absenin nedeninin belirlenmesi ve tedavisinin sağlanması Fakültemiz kliniklerine mandibular apse şikâyeti ile başvuran bir tavşanın (Oryctolagus cuniculus) apsesinden alınan içerik fakültemiz mikrobiyoloji anabilim dalına ulaştırıldı ve genel bakteriyolojik kültür işlemi yapıldı. Gelen örnek ilk olarak serumlu buyyona ekildi ve mikroaerobik ortamda inkübasyona bırakıldı. 48 saatlik inkübasyon süresi sonucunda elde edilen kültürlerden gram boyama yapıldı ve sonrasında kanlı agara pasajlandı. Elde edilen saf kolonilerden önce biyokimyasal testler uygulandı, sonrasında ise APIStrep testi ile kesin tanının yapılması amaçlandı. Ayrıca elde edilen bakterilere, absenin tedavisi için, antibiyogram testi de uygulandı. APIStrep testi sonucunda Gemella haemolysans identifiyasyonu yapıldı ancak elde edilen sonucun kesinliği için etken sekansa gönderildi. Sekans analizi sonucunda etkenin Gemella cuniculi olduğu belirlendi.

Anahtar Kelimeler: Oryctolagus cuniculus, Gemella cuniculi, Apse Oturum 3 74 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Gemella cuniculi Abscess in Pet a Rabbit (Oryctolagus cuniculus)

Eda Nur PATa, Barış HALAÇb, Tuğba KURTc, Serhat ÖZSOYd, Seyyal AKb aIstanbul University - Cerrahpaşa, Veterinary Faculty, Avcilar, 34320, Istanbul, Turkey bIstanbul University - Cerrahpaşa, Veterinary Faculty, Department of Microbiology, Avcilar, 34320, Istanbul, Turkey cIstanbul University - Cerrahpaşa, Veterinary Faculty, Department of Surgery, Avcilar, 34320, Istanbul, Turkey dIstanbul University - Cerrahpaşa, Veterinary Faculty, Department of Wild Animal Diseases and Ecology, Avcilar, 34320, Istanbul, Turkey

Determining and treating cause of abscess from pet rabbit. The content of the abscess which was taken from the mandibular abscess ofa rabbit (Oryctolagus cuniculus) admitted to our faculty clinics. Sample was delivered to the department of microbiology. On sample, general bacteriological culture procedure was performed. The sample was first sown in the nutrient broth and allowed to incubate in a micro aerobic conditions. After 48 hours of incubation, Gram staining performed. In Gram staining Gram Positive coccus were seen. After staining samples passaged to the blood agar. Biochemical tests were performed after the pure colonies were obtained and then the definitive diagnosis was made by APIStrep test. In addition, the antibiotic susceptibility test was applied to the bacteria obtained for the treatment of abscess. As a result of the APIStrep test, Gemella haemolysans was identified, but the result was sent to the causative agent for accuracy. As a result of the S16 rRNA sequence analysis, it was determined that the agent was Gemella cuniculi.

Keywords: Oryctolagus cuniculus, Gemella cuniculi, Abscess Session 3 Session

75 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bakteriyofajlarla Antibiyotik Dirençli Bakterilere Karşı Savaş

Deniz Yılmaz KESER Namık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, 3. Sınıf Öğrencisi

Antibiyotik dirençli bakterilerdeki sürekli artan tehlikenin oluşturduğu endişe ile birlikte tıp dünyası antibiyotik öncesi zamanlara geri dönme ihtimalinden korkmaktadır. Bu korkunun en önemli nedeni bakterilerin doğal katili olan bakteriyofajlardır. Ancak faj terapisi yeni bir buluş değildir. Bu terapi fikri 19. yüzyılda fajların bulunmasından beri varlığını sürdürmektedir. Ancak konuyla ilgili çalışan bilim adamlarının teknolojik yetersizlikler ve sınırlı başarılarını yeterince belgeleyememeleri 1940’larda penisilinin başarısı ile birlikte kaybolmaya başlamıştır. Bununla birlikte günümüzde antibiyotik dirençli bakterilerin doğada bile geçmişe göre çok daha kolay bulunmasından dolayı ve teknolojik ilerlemeler sayesinde faj tedavisi fikrine geri dönüp tekrar bakabiliriz. Fajların kullanımında artılar, eksiler ve endişeler ile birlikte, kullanma şekilleri hakkında çeşitli fikirler vardır; bunlardan biri CRISPR/Cas-9 sistemini kullanarak bakteriyofajların antibiyotik direnci oluşturan genleri kaldıracak şekilde modifiye ederek antibiyotik tedavi ile devam etmek, ikinci bir fikir ise fajların genetik modifikasyon ile hedeflerinde daha az spesifik olmalarını sağlamaktır. Diğer yandan, fajları gerçek bir tedavide kullanacak kadar bilgiye henüz sahip değiliz. Bu derlemede, şu ana kadar fajlar üzerinde yapılmış bütün araştırmalar özetlenerek fajlar hakkındaki güvenlik endişesinin anlatılması amaçlanmıştır.

Anahtar kelimeler: Oturum 3 76 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Fighting Antibiotic Resistant Bacteria with Bacteriophages

Deniz Yılmaz KESER Namık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, 3. Sınıf Öğrencisi

With the concerning threat of antibiotic resistant bacteria rising ever so more medical world have been afraid of the possibility of going back to the pre-antibiotics era, one of the biggest suggestions to this threat is bacteriophages, natural killers of bacteria. But phage therapy is nothing new. Ever since the discovery of phage’s during 19th century it has been an idea, unfortunately scientists who had worked on it had terrible documentation with limited success due to technological limitations with research around it disappearing around 1940s with the success of penicillin, however with antibiotic resistant bacteria being common even in nature far more than before nowadays and with technological advancements were able to and should be turning back to revisit the phage therapy. There are pros, cons and concerns around phages and different suggestions on how to use them, one of which is using CRISPR/Cas-9 systems by modifying phages to remove antibiotic resistant genes and following it up with antibiotic treatment, a second suggestion is to genetically modify them to be less specific about their targets. On the other hand, we simply don’t know enough about phages to use them yet. This paper will focus on summarizing all research done over phages and the safety concerns around them.

Keywords: Session 3 Session

77 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Veteriner Hekimlikte İntestinal Flora ve Önemi

Ege ÇATALKAYA Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Tuşba, 65090 Van, Türkiye

Son yıllarda dünyada ve ulusal gündemde olan Antibiyotiklere Direnç, Otoimmun Hastalıklarda ve İdopatik/Genetik Hastalıklarda Artış konuları beşeri ve veteriner hekimlikte gittikçe önem kazanmaktadır. İntestinal Floradaki değişimin, organizmadaki bağışıklık sistemi ile birlikte, Emilim Bozuklukları, Enterit/Konstipasyon ve Anksiyenite/Bipolar Bozukluklarla ile ilgili sistemik ve gastrointestinal sistemde (GİS) görülen patolojik olguları tetiklediği düşünülmektedir. Bu nedenle, intestinal sistemdeki non- patojenik organizmalar (Probiyotikler) ile onları destekleyen nutrisyonel faktörlerin (Prebiyotikler) Veteriner Hekimliği alanında da tanımlanması, spesifik hastalıklarda öngörülen tedaviye ek olarak, profilaktik kullanılması bilincinin arttırılması hedeflenmelidir. Veteriner Hekimlik ve Beşeri Tıpta Probiyoktikler/Prebiyotikler ile ilgili yapılan akademik çalışmalar derlenmiştir. Oligosakkaritler gibi Prebiyotiklerin hayvanlarda, laktik asit düzeyini ve sindirim sistemi pH’sını yükselterek yararlı bakteri sayısında artışa neden olduğu bildirilmiştir. Bununla birlikte, mannanoligosakkaritlerin barsak villuslarının sayısını arttırarak intestinal mukozayı iyileştirdiği, özellikle de jejunumda maltaz, aminopeptidaz ve alkali fosfataz aktivitesini arttırdığı da belirlenmiştir (Iji ve ark., 1999; Tunç, 2007). Probiyotik ve prebiyotik uygun bir şekilde kullanımının, bağışıklık sisteminin lokal ve sistemik etkilerinin düzenlenmesi ile, intestinal sistemde enfeksiyona neden olan enfeksiyöz etkenlere karşı korunmada profilaktik ve terapötik olarak etkili olabileceği düşünülmektedir. Böylece,Veteriner Hekimlik alanındaki farklı olgularda prebiyotik ve probiyotik kullanımının araştırılmasıyla hayvan ve insan sağlığını da etkileyen faktörlerin kontrolüne yönelik olumlu sonuçlar alınmasına katkıda bulunacağı kanısına varılmıştır.

Anahtar kelime: İntestinal Flora, Prebiyotik, Probiyotik Oturum 3 78 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Importance of Intestinal Flora in Veterinary Medicine

Ege ÇATALKAYA Van Yüzüncü Yıl University, Faculty of Veterinary Medicine, Tuşba, 65090 Van, Turkey

In recent years, in the world and on the national agenda, antibiotic resistance, autoimmune diseases and the increase in idopathic / genetic diseases are becoming increasingly important in human and veterinary medicine. It is thought that the change in intestinal flora triggers pathological cases in the systemic and gastrointestinal system (GIS) related to Absorption Disorders, Enteritis / Constipation and Anxiety / Bipolar Disorders with the immune system in the organism. Therefore, non-pathogenic organisms (probiotics) in the intestinal system and the nutritional factors supporting them (Prebiotics) should be defined in the field of Veterinary Medicine, in addition to the treatment prescribed in specific diseases, the awareness of prophylactic use should be increased. The academic studies on Probioclubs / Prebiotics in Veterinary Medicine and Human Medicine have been compiled. Prebiotics such as oligosaccharides have been reported to increase lactic acid level and digestive system pH by increasing the number of beneficial bacteria in animals. However, it has been determined that mannanoligosaccharides improve the intestinal mucosa by increasing the number of intestinal villus, especially the maltase, aminopeptidase and alkaline phosphatase activity in jejunum (Iji et al., 1999; Tunç, 2007). Proper use of probiotics and prebiotics is thought to be prophylactic and therapeutically effective in the prevention of infectious agents causing infection in the intestinal tract by regulating the local and systemic effects of the immune system. Thus, it was concluded that prebiotic and probiotic use in different cases in Veterinary Medicine will contribute to positive results for control of factors affecting animal and human health.

Key words: Intestinal Flora, Prebiotic, Probiotic Session 3 Session

79 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Mastitisli Manda Sütlerinden İzole Edilen Staphylococcus spp. İzolatlarının Antibiyotik Direnç Profillerinin ve Biyofilm Üretiminin Belirlenmesi

Alican KOÇa, Merve Gizem SEZENERb, Mine TAŞDEMIRa, Şeyda YAMANa, Büşra ÇILa, Volkan Enes ERGÜDENb, Hande GÜRLERc, Arzu FINDIKb aOndokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, 55200, Samsun, Türkiye bOndokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Veterinerlik Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı, 55200, Samsun, Türkiye cOndokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Veterinerlik Doğum ve Jinekolojisi Anabilim Dalı, 55200, Samsun, Türkiye

Stafilokoklar, mastitisin etiyolojisinde ve manda yetiştiriciliğinde önemli yere sahip bakterilerdir. Bu çalışma, mastitisli manda sütlerinden izole edilen stafilokokların biyofilm üretiminin ve antibiyotik direnç profillerinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında fenotipik olarak stafilokok olduğu belirlenen 27 adet izolat incelenmiştir. Bu izolatlar PCR ile S.aureus veya diğer stafilokoklar olarak tanımlanmıştır. İzolatların biyofilm üretiminin belirlenmesi amacıyla Modifiye Kongo Red Agar metodu kullanılmıştır. Antibiyotik direnç profilleri Disk Difüzyon Metodu ile belirlenmiştir. İzolatların antibiyotiplendirmeleri, antibiyotik direnç profillerine göre ticari yazılım kullanılarak yapılmıştır. PCR sonuçlarına göre, 5 izolat S. aureus, 22 izolat diğer Staphylococcus spp. olarak tanımlanmıştır. Bir izolat hariç, tüm izolatlar biyofilm üretimi yönünden pozitif olarak bulunmuştur. S. aureus’ların çoklu antibiyotik direnç profilleri değerlendirildiğinde 1 izolat 6, 2 izolat da 4 antibiyotiğe karşı dirençli olarak belirlenmiştir. Staphylococcus spp. izolatlarının sırasıyla 1, 1, 2 ve 3 tanesinin 7, 6, 5 ve 4 antibiyotiğe karşı dirençli olduğu saptanmıştır. S. aureus izolatlarının %46 ile %80 arasında değişen oranlarda benzerlik gösteren 5 antibiyotip oluşturduğu belirlenmiştir. Diğer stafilokokların da %30 ile %100 arasında benzerlik oranlarına sahip olan 17 antibiyotip oluşturduğu saptanmıştır. Sonuç olarak, antibiyotik direnç profilleri ve biyofilm üretimleri nedeniyle, manda sütlerinin halk sağlığı açısından bir tehdit oluşturduğu kanısına varılmıştır.

Anahtar kelimeler: Antibiyotiplendirme, Manda, Mastitis, Stafilokok Oturum 3 80 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Determination of Biofilm Production and Antibiotic Resistance Profiles of Staphylococcus spp. from Mastitic Buffalo Milks

Alican KOÇa, Merve Gizem SEZENERb, Mine TAŞDEMIRa, Şeyda YAMANa, Büşra ÇILa, Volkan Enes ERGÜDENb, Hande GÜRLERc, Arzu FINDIKb aUniversity of Ondokuz Mayıs, Faculty of Veterinary Medicine, 55200, Samsun, Turkey bDepartment of Microbiology, University of Ondokuz Mayıs, Faculty of Veterinary Medicine, 55200, Samsun, Turkey cDepartment of Obstetrics and Gynecology, University of Ondokuz Mayıs, Faculty of Veterinary Medicine, 55200, Samsun, Turkey

Staphylococci are important etiologic agents of mastitis and also have an economical importance in buffalo industry. The aim of the study was to investigate the biofilm production and antibiotic resistance profiles of Staphylococcus spp. from mastitic buffalo milks. Twenty- seven staphylococci which were identified phenotypically were used as bacterial material. The isolates were identified with PCR as beingS.aureus or other staphylococci. Biofilm productions were investigated by modified Congo Red Agar Method. The antibiotic resistance profiles were determined by Disc Diffusion Method. The isolates were antibiotyped according to antibiotic resistance profiles by using commercial software. According to PCR results, 5 and 22 of the isolates were identified as S.aureus and other Staphylococcus spp., respectively. All isolates except one staphylococcus strain were found as biofilm positive. When evaluated for multidrug-resistance profiles ofS.aureus , 1, and 2 isolates were resistant to 6 and 4 antibiotics, respectively. Also, 1, 1, 2, and 3 of Staphylococcus spp. isolates were resistant to 7, 6, 5 and 4 antibiotics, respectively. S.aureus isolates constituted 5 antibiotypes with similarities of %46- 80. Staphylococci grouped into 17 antibiotypes with similarities of %30-100. In conclusion, considering the antibiotic resistance profiles and biofilm production, it is thought that buffalo’s milk may pose a threat to public health.

Keywords: Antibiotyping, Buffalo, Mastitis, Staphylococci Session 3 Session

81 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Listeria monocytogenes’in Biyofilm Oluşturması ve Oluşan Biyofilmin Uzaklaştırılması Üzerine Bakteriyofaj Uygulamasının Etkisi

Nazlı Firdevs KEKILLIOĞLU, Naim Deniz AYAZ Kırıkkale üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Yahşihan, 71450, Kırıkkale, Türkiye

Bu çalışmada, Listeria monocytogenes’in in-vitro olarak yüzeylerde biyofilm oluşturması ile biyofilmin uzaklaştırılması üzerine litik bakteriyofaj uygulamasının etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla bakteri suşu olarak L. monocytogenes ATCC 19111 (serotip 1/2a) ve bakteriyofaj olarak LMP-M117 kullanılmıştır. Analizler 96’lık mikroplaytte gerçekleştirilmiş olup ölçümler spektrofotometrede yapılmıştır. Buna göre; 102, 10⁴ ve 106 kob/ml düzeyindeki L. monoytogenes inokulasyonlarında başlangıç kontaminasyonu düştükçe biyofilm oluşum miktarının arttığı gözlenmiştir. Yine L. monoytogenes’in inkübasyon süresi 24 saatten 48 saate uzadığında biyofilm oluşumunun arttığı tespit edilmiştir. 109 pob/ml düzeyindeki bakteriyofaj uygulamasının L. monoytogenes’in biyofilm oluşumunu azalttığı ancak oluşmuş olan biyofilmi ortamdan uzaklaştırmasında etkili olmadığı belirlenmiştir. Sonuç olarak litik bakteriyofaj uygulamasının L. monoytogenes’in yüzeylerde biyofilm oluşumunu azalttığı ortaya konulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Listeria monoytogenes, Bakteriyofaj, Biyofilm, 96’lık mikroplayt Oturum 3 82 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Effect of Bacteriophage Application on The Formation and Removal of Biofilm by Listeria monocytogenes

Nazlı Firdevs KEKILLIOĞLU, Naim Deniz AYAZ Kırıkkale University , Faculty of Veterinary Medicine, Departman of Food Hygiene and Technology, Yahsihan, 71450, Kirikkale, Turkey

In this study, the effect of lytic bacteriophage application on the formation and removal of biofilm by Listeria monocytogenes were investigated. For these purposes, L. monoytogenes ATCC 1911 (serotype 1/2a) and LMP-M117 were used as bacterial and lytic bacteriophage strain, respectively. The analysis were performed in 96-well microplate and the biofilm amount were measured by spectrophotometer. In the study, three different concentrations (102, 104 and 106 cfu/ml) of L. monoytogenes was used for the formation of biofilm in the 96 well microplate. According to the analysis, it was observed that the amount of biofilm formation increased while the initial contamination of L. monocytogenes decreased. Also, when the incubation period of L. monoytogenes was extended from 24 hours to 48 hours, the amount of biofilm was increased. Additionally, 109 pfu/ml of bacteriophage application was reduced the biofilm formation of L. monoytogenes. However there was no effect on the removal of biofilm. In conclusion, it was detected that, lytic bacteriophage treatment reduced the biofilm formation of L. monoytogenes on surfaces.

Keywords: Listeria monoytogenes , Bacteriophage, Biofilm, 96-well microplate Session 3 Session

83 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Tavuk Bağırsak Mikrobiyomunun Metagenomik Analizi İle Predatör Bdellovibrio Sıklığının Gösterilmesi

Yağmur YILDIRIM, Tuğba YÜKSEL, K. Serdar DİKER Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Işıklı, Aydın

Tavuk bağırsak mikrobiyomunda bulunan avcı bakterilerin varlığı ve relatif yoğunluğunu belirlemek. Tavuk sekum örneklerinden total DNA izolasyonu yapıldıktan sonra bakteriyel 16S rDNA dizileri PCR ile çoğaltıldı. Nanopore MinION 3. nesil sekans sistemi ile 16S rDNA dizileri belirlendi ve metagenomik analiz uygulandı. Metagenomik analizler ile 65 hayvanın 24’ünün (%36.9) bağırsak mikrobiyomunda avcı bakteri Bdellovibrio belirlendi. Bdellovibrio’ların tüm bakteriler içindeki relatif sıklığı ortalama %0.25 olarak bulundu. Bdellovibrio olarak sınıflandırılan diziler, referans dizilere yüksek homoloji gösterdi (%86-99). Hayvanlarda bulunan patojenlerle ilişkisi değerlendirildiğinde, Salmonella negatif 48 örneğin 23’ünde (%47.9) Bdellovibrio saptanırken, Salmonella pozitif 17 örneğin 1’inde (%5.8) Bdellovibrio belirlendi. Bağırsakta Bdellovibrio cinsi ve Proteobacteria filumunun relatif yoğunlukları arasında paralellik bulundu. Buna karşın, Bdellovibrio cinsi ile Enterobacteriaceae familyasının relatif yoğunlukları arasında ters bir ilişki belirlendi. Bulgular, Bdellovibrio gibi avcı bakterilerin doğal koşullarda tavuk bağırsak mikrobiyomundaki bazı bakteri gruplarının yoğunluğunu etkileyebileceğini ve bu Predatör özelliğin belirli enfeksiyonlar ile mücadelede kullanılabileceğini gösterdi.

Anahtar kelimeler: Bdellovibrio, Avcı bakteri, Tavuk, Mikrobiyom, Metagenomik analiz Oturum 3 84 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Relative Abundance of Predatory Bdellovibrio in Chickens Detected by Metagenomic Analysis of Gut Microbiome

Yağmur YILDIRIM, Tuğba YÜKSEL, K. Serdar DIKER Aydın Adnan Menderes Üniversity, Veterinary Faculty, Department of Microbiology, Işıklı, Aydın

To determine the presence and relative abundance of predatory bacteria in the gut microbiome of chickens. Total DNA was extracted from chicken cecal samples and bacterial 16S rDNA was amplified by PCR. 16S rDNA was sequenced by 3. generation sequencing platform Nanopore MinION and analyzed by metagenomic tools. Predatory bacterium Bdellovibrio was detected in the 24 (36.9%) gut samples of 65 chickens. Predatory bacterium Bdellovibrio was detected in 24 of 65 (36.9%) chicken gut microbiome. Average relative abundance of Bdellovibrio in whole bacterial community was found as 0.25%. Bdellovibrio classification was confirmed by high homology scores (86-99%) to reference sequence. While Bdellovibrio was found in 23 of 48 (47.9%) Salmonella negative samples, it was found in only one of 17 (5.8%) Salmonella positive samples. The relative abundance of Bdellovibrio was correlated with that of Proteobacteria phylum. A negative correlation was observed, however, between the relative abundances of Enterobacteriaceae family and Bdellovibrio. Results showed that Bdellovibrio may affect the abundance of particular bacterial groups in the natural setting of chicken gut; and this predatory mechanisms may be used in the control of some pathogens.

Key words: Bdellovibrio, Predatory bacterium, Chicken, Microbiome, Metagenomic analysis Session 3 Session

85 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Koala (Phascolarctos cinereus)’larda görülen yaygın bir enfeksiyon: Chlamydiosis

Fatma ÇOBANOĞLU, Atakan OĞUR Kırıkkale Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Yahşihan, 71450, Kırıkkale, Türkiye

Bu çalışmada koalaların yaşamlarını tehdit eden en yaygın ve ölümcül hastalık etkeni olan Chlamydiaların çeşitli doku ve organlardaki oluşturduğu patolojilerin tanıtılması amaçlanmıştır. Çalışmada, yapılan kaynak taramalarında fazla yer bulmayan patolojik değişikliklere sıklıkla değinilmiştir. Bu noktada, Chlamydiceae ailesi içerisinde en yaygın enfeksiyöz etkenler olarak bilinen Chlmydia pecorum ve C.pneumonia’nın üriner sistemde nephritis ve nephrose, reproduktif sistemde ovarian diverculitis, salpingitis, cervicitis ve vaginitis; erkeklerde prostatitis gibi infertiliteye yol açan bozukluklar, karaciğer nekrotik değişiklikler ve gözde keratokonjuktivitisle ilişkili görme problemlerine yol açtığı açtığı dikkati çekmektedir. Bu bulgular 1 hafta gibi bir süre içerisinde kendini göstermekte ve zamanında, etkin bir tedavi yapılmadığında ölümcül olabilmektedir. Tedavide enrofloksasin ve kloramfenikol kombinasyonları yanı sıra özellikle göz problemlelerin giderilmesinde kortikosteroidler endike görülmektedir. Sonuç olarak, koalaların en sık chlamydia enfeksiyonlarına yakalandığı, bunların tedavi uygulanmadığında birçok sistemi ve organı etkileyerek patolojiler şekillendirdiği görülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Chlamydiosis, Patolojik değişiklikler, Tedavi, koala. Oturum 3 86 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Chlamydiosis, a Common Infection in Koalas(Phascolartocs cinereus)

Fatma ÇOBANOĞLU , Atakan OĞUR Kırıkkale Üniversitesi ,Veteriner Fakültesi ,Yahşihan ,71450 ,Kırıkkale,Türkiye

In this study, it is aimed to introduce the pathogens of Chlamydials in various tissues and organs which is the most common and deadly agent disease that threatens the life of koalas.Pathological changes that are not found much in the literature search are frequently mentioned.In this Chlamydia pecorum and Chlamydia pneumonia,known as the most common infectious agents in the Chlamydiacea family, include nephritis and nephrose in the urinary tract, ovarian diverticulitis, salpingitis, cervicitis and vaginitis in the reproductive system.In male ones; prostatitis leading to, infertility problem disorders leading to liver necrotic changes and eye keratokonjunctivitis that lead to vision problems.These findings are manifested within a week and can be fatal if not treated effectively in a timely manner. In addition to combination enrofloxacin and chloramphenicol,corticosteroids are indicated in the treatment of eye problems.As a result, koalas are most commonly seen in Chlamydia infections and these pathologies are seen to affect many systems and organs in the absence of treatment.

Keywords: Chlamydiosis, Pathological changes , Treatment , Koala Session 3 Session

87 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Buzağılarda Kolibakteriozis

Asef MIRZEYEV Azerbaycan Devlet Tarım Universitesi, Veterinerlik Fakültesi, Epizootoloji, Mikrobiyoloji ve Parazitoloji bölümü, Gence,Azerbaycan .

Bu çalışmamın amacı Gence şehrinde bulunan “Türk Gıda Sanayi” çiftliyinde hasta buzağalar arasında Kolibakteriozis bakterial hastalığı yaygınlığını araştırmaktır. Çiftlikte 0-10 günlük buzağalar arasında ölüm yılda 3%-e ulaşıyor. Ölüm sayını azaltmakdan dolayı 5 baş hayvan üzerinda bilimsel araşdırmamı yapılmışdır. Araştırma yapılan 0-10 günlük hayvanlar hedef belirtildi. Bunlardan 2-si Simental 3-ü Holştein olmak üzeri hayvan ırklarıdan kan (serum), dışgı ve kolosturum örnekleri alınarak araşdırıldı. Kan serumunun laboratuar sonuçlarına göre, serumda yoğunlaşmış Escherichia coli antikor gözlendi ve dışkı kaynağı örneği bakteriyoloji incelendi. Incelendiği zaman Escherichia coli’nin buzağalarda 08, 09, 0177 serolojik gruplar tespit edildi. Dışkı örneği mikroskopi olunurken E. coli 1-3 mkm uzunluğunda, 0.8 mkm genişliğinde ve sporadik bakteriler görüldü. Buzağalara verilen kolosturumdan durultma yaparak Endo gıda endüstrüsünde ekilerek, gözlem altına alındı. 24 saatten sonra gıda endüstrüsünde açık- kırmızı renk bakteri kolonisi oluştu. Yapılan araştırmalar sonucu buzağalarda farklı serolojik gruplara ait Escherichia coli bakterilerinin yol açdığı hastalık tespit edildi.

Anahtar kelimeler: Buzağalar, Kolibakteriosis, Escherichia coli. Oturum 3 88 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Colibacteriosis Among Calves

Asaf MIRZAYEV Azerbaijan State Agricultural University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Epizootology, Microbiology and Parasitology , Gence, Azerbaijan.

The purpose of this study is to investigate the prevalence of colibacteriosis among infected calves in the “Turkish Food Industry” farm located in Ganja. Deaths between 0-10 day old calves in the farm reach 3% per year. For the purpose of the reduction in the number of deaths, scientific experience were conducted on the 5 infected calves. The 0-10 day old animals were targeted. Calves (2 Holstein, 3 Simmental) were examined by taking samples of blood (serum), excrement and colostrum. According to the laboratory results of the blood serum was observed high concentrated Escherichia coli antibody and the bacteriological specimen of the feces source was examined. When analyzed, in calves found Escherichia coli’s serological groups 08, 09, 0177. The feces sample was microscopy, while E. coli was 1-3 mm in length, 0.8 m wide and sporadic bacteria. After 24 hours in endo agar was exposed to a light - colored bacteria colony. The results of the study revealed that the disease caused by Escherichia coli bacteria belonging to different serological groups was detected in calves.

Keywords: Bubbles, Colibacteriosis , Escherichia coli Session 3 Session

89 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Koyun ve Büyükbaş Hayvanların Serumunda Brucella’ya Karşı Antikor Varlığının Araştırılması

Anel VEJZOVIĆ, Nermin MUJKIĆ Saraybosna Üniversitesi

Bruselloz, kapsülsüz, hareketli olmayan ve fakültatif hücre içi kokobakilli olan Gram negatif bakterilerin (Brucella türleri) neden olduğu bir hastalıktır. Bakteriler vücut sıvıları yoluyla yayılır (hayvanlar arasında cinsel ilişki sırasında en yaygın yoldur) ve hastalık en sık olarak atıkla sonuçlanan enfekte hayvanların fetüsünde kendini gösterir. Zoonotik doğası nedeniyle, bruselloz, halk sağlığı güvenliği sorunudur ve hayvanlardan insanlara yayılabilir. İnsandan insana brusellozun yayılması mümkündür, ancak daha az olasıdır (çoğunlukla emzirme esnasında sütle). Bruselloz dünya çapında eşit olmayan bir şekilde dağılmıştır. Kuzey Amerika’da iyi sağlık programları ve önleme nedeniyle bruselloz neredeyse yok denecek kadar azdır, genellikle Asya kıtasında yer alan gelişmekte olan ülkelerin bir hastalığıdır, ancak sık sık Balkanlar Avrupa’nın güney kesimlerinde ortaya çıkabilir. Bosnalıların sığır yetiştiriciliğine ve çeşitli hayvansal ürünlerin ihracatına olan güveninden dolayı, böyle bir hastalığın ortaya çıkması, sağlık ve ülke ekonomisine yansıyabilecek ciddi bir sorun yaratabilir. Çalışma, belirli bir alana yerleştirilmiş olan koyun ve sığırlardan alınan numunelerin test edilmesi ile gerçekleştirilmiştir. Kan serumnları Rose Bengal ile test edilmiştir ve pozitif saptanması durumunda, onaylama yöntemi olarak Complement-Binding Reaction ile incelenmiştir. Bu çalışmanın, akademik ve akademik olmayan personeli, bu hastalığın ortaya çıkardığı tehlikeler ve böyle bir hastalıkla uğraşırken alınması gereken önlemler hakkında bilgilendireceği beklenmektedir. Oturum 3 90 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Searching for Presence of Antibodies Against Brucella in Serum of Sheeps and Cattle

Anel VEJZOVIĆ, Nermin MUJKIĆ University of Sarajevo

Brucellosis is a disease caused by a Gram – negative bacteria (Brucella), that is also non- encapsulated, non-motile and a facultative intracellular coccobacilli. The bacteria spreads through bodily fluids (during sexual intercourse amongst animals is the most common way), and the disease most often manifests itself on the fetus of the infected animals which results in an abortion. Because of its zoonotic nature brucellosis can spread from animals to humans which presents a public health safety problem. Spread of brucellosis from human to human is possible but less likely (mostly through breastfeeding milk). Brucellosis is unevenly distributed around the world. In North America because of good health programs and preventions brucellosis is almost non-existent, it is usually a disease of developing countries mostly situated in the Asian continent but it can frequently occur in the southern parts of Europe that is the Balkans. Due to the Bosnian reliance on its cattle breeding and export of various animal products the appearance of such a disease could present a serious problem that could be reflected in health and the economy of the country. The study is conducted by testing samples taken from sheep and cattle placed in a specific area. It is tested with Rose Bengal test and in case of positive samples, the confirming method was Complement-Binding Reaction. It is hoped that this study will inform academic and non-academic personnel of the dangers that this disease presents and the precautions that should be taken whilst dealing with such a disease. Session 3 Session

91 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Polen Taşıyıcıları Üzerindeki Lactobacillus Brevis B50 Biocenoltm ve Bal Arılarında Bağırsak Mikrobiyo ve Antimikrobiyal Peptid Üretimi Üzerindeki Etkileri

Marek RATVAJ, Dagmar MUDROŇOVÁ, Ivana MARUŠČÁKOVÁ, Bohumil BIELIK Veteriner ve Eczacılık Üniversitesi, Kösice, Slovakya

Amacımız, probiyotik laktobasilinin polen taşıyıcı üzerindeki etkilerini, bal arılarının bağırsak korumasının uyarılması üzerindeki mikroflora kompozisyonunun modülasyonu ve antimikrobiyal peptitlerin sentezi üzerindeki etkilerini araştırmaktı. 30 aile bal arısı (Apis mellifera) üç gruba ayrıldı. İlk gruba polen püresinde Lactobacillus brevis B50 BiocenolTM verildi (n = 10), ikinci gruba saf polen püre (n = 10) ve hiçbir takviye almayan bir kontrol grubu (n = 10) verildi. Arılara haftalık aralıklarla 3 doz probiyotik veya saf polen püre verildi. Uygulamadan önce ve sonra ilk hafta, üçüncü hafta ve beşinci haftadan sonra sindirim sistemi örnekleri toplandı. Mikrobiyal ekimi yaptık ve kantitatif gerçek zamanlı PCR kullanarak antimikrobiyal moleküller için genlerin ekspresyonunu ölçtük. Probiyotiklerle polenle beslenen arılar, her üç örneklemede bağırsaklarda laktik asit bakterilerinin yanı sıra, kontrol grubuyla karşılaştırıldığında daha düşük Enterobacteriaceae ve aerobik bakteri sayısında daha fazla olmuştur. Abaecin ve defensin için genlerin ekspresyonu, ilk probiyotiklerin uygulanmasından sonraki 1. ve 3. haftalarda Lactobacillus ile beslenen grupta her şeyden önce daha yüksekti. Saf polen grubunda da defensin için gen ekspresyonunda önemli bir artış olduğunu fark ettik. Bulgularımızla ilgili olarak, bal arılarının polen taşıyıcı üzerindeki otoktonöz probiyotik L. brevis ile beslenmesinin sadece potansiyel olarak patojenik bakteri sayısını önemli ölçüde düşürmekle kalmayıp aynı zamanda antimikrobiyal moleküllerin sentezini teşvik ederek bağırsak düzeyinde daha yüksek koruma derecesi sağladığı sonucuna varabiliriz.

*Bu çalışma VEGA 1/0505/19 projesi tarafından desteklenmiştir.

Anahtar kelimeler: Balarısı, Antimikrobiyal Peptitler, Lactobacillus, Probiyotikler Oturum 3 92 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Lactobacillus Brevis B50 Biocenoltm on Pollen Carrier and Its Influence on The Intestinal Microbiota and Antimicrobial Peptides Production in Honey Bees

Marek RATVAJ, Dagmar MUDROŇOVÁ, Ivana MARUŠČÁKOVÁ, Bohumil BIELIK University of Veterinary Medicine and Pharmacy, Košice, Slovakia

Our goal was to study the effects of probiotic lactobacilli on pollen carrier on stimulation of intestinal protection of honey bees through modulation of microflora composition and synthesis of antimicrobial peptides. 30 families of honeybees (Apis mellifera) were divided into three groups. First group received Lactobacillus brevis B50 BiocenolTM in pollen mash (n=10), second group was fed pure pollen mash (n=10) and a control group that didn’t receive any supplements (n=10). The bees received 3 doses of probiotic or pure pollen mash at weekly intervals. Samples of digestive tracts were collected before application and then after the first week, the third week and the fifth week. We conducted microbial cultivation and measured the expression of genes for antimicrobial molecules using quantitative real time PCR. Bees that were fed pollen with probiotics had higher number of lactic acid bacteria in intestines during all three samplings as well as lower number of Enterobacteriaceae and aerobic bacteria when compared to control group. The expression of genes for abaecin and defensin was also higher in Lactobacillus fed group above all in the 1st and 3rd week after first application of probiotics. We noticed significant increase of gene expression for defensin in pure pollen group as well. With regard to our findings we can conclude that feeding honey bees with autochtonous probiotic L. brevis on pollen carrier not only significantly lowers the number of potentially pathogenic bacteria but by stimulating synthesis of antimicrobial molecules provides even higher degree of protection on intestinal level.

*This work was supported by the project VEGA 1/0505/19.

Key words: Honeybee, Antimicrobial peptides, Lactobacillus, Probiotics Session 3 Session

93 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Köpeklerde Kronik Otitis Eksterna’ya Sebep Olan Mikroorganizmaların Dağılımı ve Antibiyotiklere Duyarlılıklarının Belirlenmesi

Rojda YİĞİTa, Göksel ERBAŞb, Şükrü KIRKANb, Uğur PARINb a Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Işıklı/AYDIN b Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji ABD Işıklı/AYDIN

Otitis Eksterna köpeklerde görülen en yaygın kulak hastalıklarının başında gelmektedir. Özellikle kronik Otitis eksternalı köpeklerde çeşitli patojen mikroorganizmalara sıklıkla rastlanılmaktadır. Bu çalışmada, kronik Otitis eksternalı köpeklerden izole edilen Mikroorganizma türlerinin araştırılması ve antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada Kronik Otitis eksternalı köpekten alınan 22 adet svap örneği kullanılmıştır. Örnekler %7 Koyun Kanlı agar, MacConkey agar ve Saboraud Dextrose agarlara ekilmiş ve üreyen mikroorganizmalar fenotipik yöntemler ile izole edilmiştir. İzolatların antibiyotik duyarlılık testleri ise Disk difüzyon yöntemi kullanılarak test edilmiştir. Örneklerin 20’sinde mikroorganizma üremesi gözlemlenmiştir. Bunlardan %70’inde tekli, %30’unda ise çoklu üremeler olmuştur. Çalışmada, en çok Koagulaz Negatif Staphylococcus sp. (%65)’ye rastlanırken, bunu sırasıyla Pseudomonas sp.(%20), Corynebacterium sp. (%20) ve Streptococcus sp. (%5) takip etmektedir. Fungal etkenlerden ise, üreme görülen bu 20 örneğin %15’inde Candida sp., %10’unda Aspergillus sp, %5’inde ise Trichophyton sp. üremesi belirlenmiştir. Bakterilerin antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesinde 8 farklı etken madde kullanılmıştır. Tüm bakteriler göz önüne alındığında Kronik Otitis Eksternalı köpeklerde başarı ile kullanılabilecek antibiyotik etken maddeleri sırasıyla Penisilin G, Amoksisilin Klavulanik Asit, Gentamisin ve Ampisilin Sulbaktam olarak tespit edilmiştir. Çalışmamız sonucunda, köpeklerde Kronik Otitis Eksternaya sebep olan etkenin tür düzeyinde saptanıp antibiyotik duyarlılığının araştırılmasının tedavinin etkinliği ve direnç gelişiminin önlenmesi açısından yararlı olacağı kanısına varıldı.

Anahtar kelimeler: Otitis Eksterna, Köpek, Kulak, Mikroorganizma, Antibiyotik Duyarlılık Oturum 3 94 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Distribution of Microorganisms That Cause Otitis Externa in Dogs and Determination of Antibiotic Susceptibilities

Rojda YİĞİTa, Göksel ERBAŞb, Şükrü KIRKANb, Uğur PARINb a Aydın Adnan Menderes Üniversity, Veterinary Faculty Işıklı/AYDIN b Aydın Adnan Menderes Üniversity, Veterinary Faculty Department of Microbiology Işıklı/AYDIN

Otitis externa is the most common ear disease of dogs. Especially, various pathogenic microorganisms are frequently encountered with chronic otitis externa. In this study, it was aimed to determine the types of Microorganism species isolated from various clinical samples, and to investigate the antibiotic susceptibility of these isolates. In this study, 22 swab specimens taken from dogs with chronic otitis externa were used. Swabs were first inoculated in 7% Sheep Blood agar, MacConkey agar and Saboraud Dextrose agar and the microorganisms that were growth were determined according to conventional methods. Antibiotic susceptibilities were tested using Disk diffusion method. Microorganism growth was observed in 20 of the samples. Of these, 70% were single and 30% had multiple growth. In the study, Coagulase Negative Staphylococcus sp. (65%) was the most common, followed by Pseudomonas sp. (20%), Corynebacterium sp. (20%) and Streptococcus sp. (5%). The fungal agents isolated from these 20 specimens were Candida sp. 15%, Aspergillus sp. 10% and Trichophyton sp. 5%, respectively. When all bacteria were taken into consideration, antibiotic active substances which can be used successfully in dogs with chronic otitis extern were determined as Penicillin G, Amoxicillin Clavulanic Acid, Gentamicin and Ampicillin Sulbactam, respectively. As a result of our study, it was concluded that the causative agent of Chronic Otitis Externa in dogs was detected at the species level and that the investigation of antibiotic susceptibility was beneficial for treatment effectiveness and prevention of resistance.

Key words: Otitis Externa, Dog, Ear, Microorganism, Antibiotic Susceptibility Session 3 Session

95 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Şişe Burunlu Bir Yunus (Tursiops truncatus)’tan Photobacterium swingsii’nin Moleküler İdentifikasyonu

Selin Nur KIZILKOCAa, Şükrü KIRKANb, Göksel ERBAŞb, Uğur PARINb, H. Tuğba YÜKSELb a Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Işıklı/AYDIN b Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji ABD Işıklı/AYDIN

Photobacterium, Gammaproteobacteria sınıfında Vibrionaceae familyasında tanımlanan en eski cinslerden biridir. Photobacterium cinsi, 23’ü isimlendirilmiş ve 5’i henüz isimlendirilmemiş 28 türden oluşmaktadır. Photobacterium izolatlarının çoğu deniz ekosistemleri ve deniz hayvanlarının ortak sakinleridirler ve bazı suşlar sucul hayvanlar için patojeniktirler. Bu araştırmada, bir yunus infeksiyonundan izole edilen bakterinin moleküler olarak tiplendirilmesi amaçlanmıştır. Ege Denizinin batı kıyılarında ölü olarak bulunan şişe burunlu bir yunus (Tursiops turuncatus)’tan alınarak labotuvarımıza gönderilen organ (karaciğer, dalak, kalp) örneklerinin bakteriyolojik muayeneleri yapılmıştır. Karaciğer ve kalpten bakteriyel üreme görülen kolonilerden DNA ekstraksiyonu gerçekleştirilmiş ve DNA örneklerine universal primerler kullanılarak PCR yapılmıştır. PCR pozitif örneklere, Sanger sekans ile dizi analizi uygulanmıştır. Elde edilen nükleotit sekansları, Standart Nükleotit BLAST® NCBI Genomik Referans Dizileri kullanılarak analiz edilmiştir (RID: 84HDXWD1014). İncelenen karaciğer ve kalp örneklerinden saf bakteri kolonileri izole edilmiş, ancak fenotipik yöntemlerle identifikasyona gidilememiştir. Yapılan dizi analizleri sonucunda, 673 skor ve %100 homoloji ile izole edilen bakteri Photobacterium swingsii (NCBI: txid680026 ) olarak tiplendirilmiştir. Bu sunum ile dünyada ilk kez Photobacterium swingsii bir yunus infeksiyonunda tanımlanmış ve bu etkenin varlığı doğu Akdeniz’de ilk kez gösterilmiştir.

Anahtar kelimeler: Photobacterium swingsii, Yunus, Ege Denizi, DNA dizisi Oturum 3 96 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Molecular Identification of Photobacterium swingsii from a Bottlenose Dolphin (Tursiops truncatus)

Selin Nur KIZILKOCAa, Şükrü KIRKANb, Göksel ERBAŞb, Uğur PARINb a Aydin Adnan Menderes University, Faculty of Veterinary Medicine Isikli/AYDIN b Aydin Adnan Menderes University, Faculty of Veterinary Medicine Department of Microbiology Isikli/AYDIN

Photobacterium is one of the oldest established genera in the family Vibrionaceae of the class Gammaproteobacteria. Photobacterium is currently composed by 23 validly named species and five not yet validated species. Most of the Photobacterium isolates are marine ecosystems and marine inhabitants and some strains are pathogenic for aquatic animals. The aim of this study, molecular typing of the bacteria isolated from a dolphin infection. Bacteriological examinations were analyzed of the tissue (liver, spleen, heart) samples, which were taken from a bottlenose dolphin found dead on the west coast of the Aegean Sea. DNA extraction were done from colonies with bacterial growth from liver and heart and PCR was examined on DNA samples using universal primers. PCR positive samples were sequenced by Sanger sequencing. The resulting nucleotide sequences were analyzed using the Standard Nucleotide BLAST® NCBI Genomic Reference Sequences (RID:84HDXWD1014). Pure bacterial colonies were isolated from liver and hearth samples; however, it could not be identified by phenotypic methods. As a result of the sequence analysis, the isolated bacterium with a score of 673 and 100% homology was identified asPhotobacterium swingsii (NCBI: txid680026). With this presentation, Photobacterium swingsii was first described in a dolphin infection in the world and its presence was first demonstrated in the eastern Mediterranean.

Key words: Photobacterium swingsii, Bottlenose Dolphin (Tursiops truncatus), Aegean Sea, DNA sequencing Session 3 Session

97 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Denizli Devlet Hastanesi Çocuk Acil Servisine Gelen Hastalardan Toplanan Kene Türleri

Miray Tuğçe TÜRK, Meral TÜRK, İsmail İlker EFİL, Fatmanur ŞAHPAZ, Şakir PEHLİVAN İstanbul Üniversitesi Cerrahpasa, Veteriner Fakültesi, Parazitoloji Anabilim Dalı, Avcılar, İstanbul, Türkiye

Kırım Kongo Hemorajik Ateş (KKHA), kenelerle taşınan virüslerin sebep olduğu hayatı tehdit eden ve hemorajik ateş hastalıkları arasında yer alan zoonoz karakterli bir hastalıktır. Kırım Kongo Hemorajik Ateş virüsü daha sık olarak Hyalomma soyuna ait keneler ile bulaşır. En sık İç Anadolu ve Doğu Karadeniz Bölgelerinden olgular bildirilmektedir. Bu çalışmanın amacı Denizli Devlet Hastanesi çocuk acil servisine kene ısırığı nedeniyle başvuran olguların demografik özelliklerinin belirlenmesi, izlem sonuçlarının değerlendirilmesi, çıkarılan kenelerin tür ayrımının yapılması ve özelliklerinin belirlenmesidir. Çıkarılan kenelerde İxodidae ailesine ait kene türlerine rastlandı. Olgularımızı en sık Hyalomma soyuna ait kenelerin tuttuğu (%91) ve bu kenelerin en sık nimf evresinde oldukları görüldü. Erişkin keneler içinde ise insanların en sık Hyalomma marginatum(%40) türü ile tutulduğu saptandı. Bu çalışma, Sağlık Bakanlığının önerdiği gibi vücudundan kene çıkarılan vakaların hastaneye yatırılmasına ve tahlil yapılmasına gerek olmadığını, bu vakaların 10 gün içinde ani başlayan ateş, bas ağrısı, yoğun halsizlik, bulantı ve kusma gibi şikâyetlerinin gelişmesi durumunda sağlık kurulusuna başvurmalarının daha uygun olduğunu desteklemektedir.

Anahtar Kelimeler: Kene, Kırım Kongo Hemorajik Ateş, Hyallomma Oturum 4 98 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Species of Tick Collected From Patients Coming to The Pediatric Emergency Department of Denizli State Hospital

Miray Tugce TURK, Meral TURK, Ismail Ilker EFIL, Fatmanur SAHPAZ, Sakir PEHLİVAN Istanbul University Cerrahpasa Veterinary Faculty, Department of Parasitology, Avcılar, Istanbul, Turkey

The aim of this study is to determine the demographic characteristics of the patients admitted to the pediatric emergency department of Denizli State Hospital due to a tick bite, to evaluate the follow-up results and to determine the characteristics of the ticks and species distinctions. The tick species of the Ixodidae family were found in the extracted ticks. The most common cases were the ticks belonging to the Hyalomma line (91%) and these ticks were the most common nymphal stages. Hyalomma marginatum (40%) was the most common species in adult ticks which most frequently affect humans. This study supports the fact that it is more appropriate not to hospitalize and not to have laboratory analysis in patients who underwent tick removal therapy. In fact, it is better to apply to the health institution in case of complaints are develoed such as sudden fever, headache, intense weakness, nausea, vomiting within 10 days as suggested by Ministry of Health.

Keywords: Tick, Hyalomma Session 4 Session

99 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Deniz Memelilerinde Görülen Doğal Ölüm Etkenlerinin Araştırılması

Aybüke KÖKSAL, Dilara ALTUNTAŞ İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 5. Sınıf, Avcılar, İstanbul, 34320 Türkiye

Bu çalışma, deniz memelilerinde doğal ölüm nedenlerini tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Ayrıca elde edilen materyaller, literatür bilgide yer alan diğer infeksiyöz etkenler ile de karşılaştırılmıştır. Bulgular: Ölü olarak bulunan deniz memelilerinin ölüm sebeplerinin tespit edildiği çalışmalar incelendi. Literatür taraması yapıldı. Fotoğraflar toplandı. Deniz memelilerin ölüm nedenleri olarak; türler arası rekabet, yırtıcı hayvanlar, intoksikasyon, doğum anomalileri, soğuk iklimlerde buz içine sıkışmalar, kanser, canlı hayvanların iletişimi bozup paniğe kapılmalarına sebep olan askeri sistemler olduğu tespit edildi. Deniz memelilerinin ölüm nedenleri incelendi ve ölüm nedenleri ortaya konulmaya çalışıldı. Bu çalışmanın deniz memelileri üzerine sonraki çalışmalar için yardımcı olabileceği düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Deniz memelisi, Ölüm nedenleri Oturum 4 100 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Research of Natural Death Factors of Cetaceans

Aybüke KOKSAL, Dilara ALTUNTAS İstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, 5th Class, Avcılar, İstanbul, 34320 Türkiye

The aim of this study was to investigate of the natural causes of death of cetaceans. In addition the materials were obtained were also compared with the other causes of deaths. The studies that has detected the reasons of cetaceans were observed. Review of the literature were done. Photos were collected. Competition between species, predators, intoxication, birth anomalies, stucking in ice in cold climates, cancer as the death of cetaceans were detected. The deaths of cetaceans were observed and the deaths of cetaceans were tried to be presented. It is thought that this study may help the next studies on cetaceans

Key Words: Cetaceans, The reasons of death Session 4 Session

101 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

SH-SY5Y Hücre Hattında İmidaclopride ve Asetamiprid Karışımı Herbisit Maruziyetinin GSH, LDH ve Ache Parametreleri Üzerindeki Etkisi

Ahmet Gökberk KARTALa, Çiğdem SEVIMb aFaculty of Veterinary Medicine, Ataturk University, 25240, Erzurum, Turkey bDepartment of Veterinary Pharmacology and Toxicology, Faculty of Veterinary Medicine, Ataturk University, 25240, Erzurum, Turkey

Toksikolojik araştırmalar olası bir toksisite mekanizması olarak pestisit kaynaklı oksidatif strese (OS) odaklanmıştır. OS, oksidant / proksidanlar ve antioksidanlar (hem enzimatik hem de enzimatik olmayan) seviyeleri arasındaki dengeyi kapsayan, çok sayıda hastalık durumunun başlangıcına ve son olarak apoptozise yol açan doku hasarına kadar uzanan çok aşamalı bir işlemin sonucudur. Neonikotinoidler dünya çapında en yaygın kullanılan insektisitlerdir ve diyet ile alımı ve sağlık riski ile çok sınırlı veri vardır. Bu çalışmanın amacı, in vitro olarak SH-SY5Y insan nöroblastoma hücre hattına uygulanan iki pestisit karışımının (imidacloprid ve asetamiprid) oksidan durum üzerine etkisini araştırmaktır. 4 ve 24 saatlik maruziyet süreleri ve ADI ve ADI’nin 10 katı dozlarda pestisit karışımının SH- SY5Y hücreleri üzerindeki toksik etkileri araştırıldı. Değerlendirmeler Redükte glutatyon (GSH), Laktat dehidrojenaz (LDH) ve Asetilkolinesteraz (AChE) analizleri sonucunda yapıldı. Bu nedenle, bu çalışmada, oksidatif stres ve hücre ölümünün önemli belirteçleri olan GSH ve LDH seviyelerini ve ayrıca pestisit toksisitesini belirlemek için nöroblastomun asetilkolinesteraz aktivitesini değerlendirdik.

Anahtar kelimeler: Asetilkolinesteraz, Redükte glutatyon, Laktat dehidrojenaz, SH-SY5Y Oturum 4 102 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Effect of Imidaclopride and Acetamiprid Mixture Herbicide Exposure in SH-SY5Y Cell Line on the GSH, LDH and AChE Parameters

Ahmet Gökberk KARTALa, Çiğdem Sevimb aFaculty of Veterinary Medicine, Ataturk University, 25240, Erzurum, Turkey bDepartment of Veterinary Pharmacology and Toxicology, Faculty of Veterinary Medicine, Ataturk University, 25240, Erzurum, Turkey

Toxicological investigations have focused on pesticide-induced oxidative stress (OS) as a possible toxicity mechanism. OS is an outcome of a multistep process covering in the balance between the levels of oxidants / prooxidants and antioxidants (both enzymatic and non-enzymatic) to tissue damage leading to onset of several disease states and finally to apoptosis. Neonicotinoids are the most commonly used insecticides worldwide and there are very limited data on dietary intake and health risk. The aim of this study investigated the oxidant status of two pesticides mixture (imidacloprid and acetamiprid) applied in vitro to SH-SY5Y human neuroblastoma cell line. It was studied the toxic effects of pesticides mixture on SH-SY5Y cells at the 4 and 24 h exposure time and ADI and 10 times the ADI doses. The assessments were performed using Reduced glutathione (GSH), Lactate dehydrogenase (LDH) and Acetylcholinesterase (AChE) assays. Therefore, in this study, we assessed the levels of GSH, and LDH, the important markers of oxidative stress and cell death, moreover Acetylcholinesterase activity of neuroblastoma to determine the pesticide toxicity.

Key words: Acetylcholinesterase, Reduced glutathione, Lactate dehydrogenase, SH-SY5Y Session 4 Session

103 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Buzağı İshallerinde Modifiye Ziehl-Neelsen ile Cryptosporidium spp.’nin teşhisi ve Sitokimya, Floresans Yöntemlerle Cryptosporidium parvum Oranının Araştırılması

Ali Sefa MENDİLa Rıdvan KİRMANb, Ömer AYDINc, Muzaffer AKYÜZb, Mustafa ÖZKARACAd aAtatürk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, (5. Sınıf öğrencisi) Yakutiye, 25240, Erzurum, Türkiye bAtatürk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Parazitoloji AD, Yakutiye, 25240, Erzurum, Türkiye cAtatürk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, İç Hastalıkları AD, Yakutiye, 25240, Erzurum, Türkiye d Atatürk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Patoloji AD, Yakutiye, 25240, Erzurum, Türkiye

Çalışmada, Erzurum yöresinde buzağı ishallerinde yoğun olarak görülen protozoon parazitlerden olan Cryptosporidium spp. teşhisi ve bunlar arasında Cryptosporidium parvum oranının belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma materyalini 2019 yılı Ocak-Şubat aylarında ortalama 15 gün yaşta olan ve ishal görülen buzağılardan alınan 50 gaita örneği oluşturdu. Her bir gaita örneğinden sürme preparat hazırlandı. Örneklerde Cryptosporidium spp, un varlığı Modifiye Ziehl-Neelsen ile bu pozitif örnekler içerisinde Cryptosporidium parvum ise sitokimya ve floresans yöntemlerle boyandı. Modifiye Ziehl-Neelsen ile yapılan boyamalarda 50 örneğin 9’unda Cryptosporidium spp. teşhis edildi. Bu 9 örnekte sitokimya ve floresans boyamalarla Cryptosporidium parvum oranı tespit edildi. Erzurum yöresi buzağı ishallerinde Cryptosporidium spp. ve Cryptosporidium parvum varlığı ile ilgili veriler detaylı olarak sunumda verilecektir.

Anahtar Kelimeler: Cryptosporidium spp., Cryptosporidium parvum, Sitokimya, Floresans, Modifiye Ziehl-Neelsen Oturum 4 104 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Diagnosis of Cryptosporidium spp. Using Modified Ziehl-Neelsen in Calves Diarrhea and Investigation of Cryptosporidium parvum Ratio by Cytochemistry and Fluorescence Methods

Ali Sefa MENDİLa Rıdvan KİRMANb, Ömer AYDINc, Muzaffer AKYÜZb, Mustafa ÖZKARACAd aVeterinary Faculty, Ataturk University, Yakutiye, 25240, Erzurum, Turkey b Veterinary Faculty, Department of Parasitology, Ataturk University, Yakutiye, 25240, Erzurum, Turkey c Veterinary Faculty, Department of Internal Medicine, Ataturk University, Yakutiye, 25240, Erzurum, Turkey d Veterinary Faculty, Department of Pathology, Ataturk University, Yakutiye, 25240, Erzurum, Türkiye

In the study was intended the diagnosis of Cryptosporidium spp., which is one of the protozoan parasites, which is seen intensively in calf diarrhea in Erzurum region and among them the Cryptosporidium parvum ratio. The study material included 50 feces samples taken from calves with a mean of 15 days age and diarrhea in January-February 2019. The smear preparat was prepared from each feces sample. The presence of Cryptosporidium spp in the samples was detected using Modified Ziehl-Neelsen andCryptosporidium parvum were stained in these positive samples using cytochemistry and fluorescence methods. Cryptosporidium spp. was diagnosed in 9 out of 50 samples in the staining with Modified Ziehl-Neelsen.Cryptosporidium parvum ratio was detected in these 9 samples using cytochemistry and fluorescence stainings. Data on the presence of Cryptosporidium spp. and Cryptosporidium parvum in calf diarrhea in Erzurum region will be given in detail in presentation.

Keywords: Cryptosporidium spp., Cryptosporidium parvum, Cytochemistry, Fluorescence, Modified Ziehl-Neelsen Session 4 Session

105 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kedi ve Köpeklerde Dışkı Bakısına Göre Akciğer Nematodlarının Yaygınlığının Araştırılması

Barış AŞILIOĞLUa , Sami GÖKPINARb a Kırıkkale Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, 71450 Kırıkkale, Türkiye bKırıkkale Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı, 71450 Kırıkkale, Türkiye

Bu çalışmanın amacı, kedi ve köpeklerde dışkı bakısına göre akciğer nematodlarının yaygınlığının araştırılmasıdır. Çalışmada 50 kedi ve 46 köpek dışkısı kullanılmıştır. Numuler dışkı kaplarına alınarak laboratuvara uygun koşullarda ulaştırılmıştır. Taze dışkı örnekleri Baerman-Wetzel tekniğine tabii tutularak, akciğer nematod larvalarının varlığı yönünden ışık mikroskobunda incelenmiştir. Çalışmada 8 ırka bağlı, 50 kedi (30’u dişi, 20’si erkek) ve 14 ırka bağlı 46 köpekten (26’ü dişi, 20 si erkek) dışkı örneği alınmıştır. Kedilerin 13’ü, 1 yaş altı, 37’si ise 1 yaş ve üstü iken, köpeklerin 16’sı 1 yaş altı, 30 tanesi ise 1 yaş ve üzeridir. Kedilerden bir tanesinde (%2) Aelurostrongylus abstrusus’a rastlanmıştır. Köpeklerde hiçbirinde akciğer nematodu larvasına rastlanmamıştır. Aelurostrongylus abstrusus yönünden pozitif olarak tespit edilen kedi Bombay ırkı, 7 aylık, rutin iç parazit tedavisi yapılan sahipli bir kedidir. Çalışmada bir kedide Aelurostrongylus abstrusus larvasına rastlanmıştır. Bu parazitin düzenli tedavi alan bir kedide bulunması, rutin iç parazit tedavisi yapılırken, genel uygulamadan çok, gerekli teşhis yöntemleri uygulanarak, etkene yönelik tedavinin uygulanması gerektiğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Anahtar kelimeler: Aelurostrongylus abstrusus, Baerman-Wetzel, Larva, Kedi, Köpek Oturum 4 106 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Investigation of the Prevalence of Lung Nematodes According to Stool Examination in Cats and Dogs

Barış AŞILIOĞLUa, Sami GÖKPINARb a Kırıkkale University, Faculty of Veterinary Medicine, 71450 Kırıkkale, Turkey bKırıkkale University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Parasitology,71450, Kırıkkale, Turkey

The aim of this study was to investigate the prevalence of lung nematodes in feces and dogs. 50 cats and 46 dogs stool were used to study. Samples were taken into the stool containers and transported to the laboratory in appropriate conditions. Fresh stool samples were subjected to the Baerman-Wetzel technique and the presence of lung nematode larvae was examined in light microscope. In this study, stool samples were taken from 50 cats (30 females, 20 males) connected to 8 races and 46 dogs (26 females, 20 males) connected to 14 races. While 13 of the cats are under 1 year of age and 37 of them are 1 year of age and older, 16 of the dogs are under 1 year of age and 30 of them are 1 year old and over. Aelurostrongylus abstrusus was found in are of the cats (%2). No lung nematode larvae were found in any of the dogs. Aelurostrongylus abstrusus positive for the cat, Bombay race, 7 months, is a cat with routine internal parasite treatment. In one of the cats, Aelurostrongylus abstrusus larva was found. Detecting this parasite in a cat receiving regular treatment has once again demonstrated that when routine internal parasite treatment is performed, treatment for the agent should be applied rather than general practice, with the necessary diagnostic methods.

Keywords: Aelurostrongylus abstrusus, Baerman-Wetzel, Cat, Dog, Larvae Session 4 Session

107 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Balıkçıların Deniz Memelileri Üzerine Risklerinin Araştırılması

Dilara ALTUNTAŞa, Aybüke KÖKSALb, Ozan GÜNDEMIRc aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 5. Sınıf, Avcılar, İstanbul, 34320 Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 5. Sınıf, Avcılar, İstanbul, 34320 Türkiye cİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Avcılar, İstanbul, 34320 Türkiye

Bu çalışma, deniz memelilerindeki ölümleride balıkçıların etkilerini araştırmak amacıyla yapılmıştır. Ayrıca elde edilen materyaller, literatür bilgide yer alan diğer ölüm nedenleri ile de karşılaştırılmıştır. Bulgular: Deniz memelilerinin hareket alanları ve ölüm nedenleri araştırıldı. Balıkçıların deniz memelilerinin hayatı üzerine olumsuz etkileri tespit edildi. İstatistikleri toplandı. Fotoğrafları alındı. Deniz memelilerinin balıkçıların hedef dışı avcılığıyla büyük zararlar gördüğü tespit edildi. Bu sonucun, ağa takılmalar, balık ağlarına takılan deniz memelilerini temizlemek için verilen zararlar, balıkçılık için patlayıcı kullanımı, akustik cihazların yanlış kullanımı, avlanan deniz memelisi türlerinin aşırı kullanımı, deniz memelileri tarafından avlanan balıkların fazla tüketimi neticesinde ortaya çıktığı tespit edildi. Deniz memelilerinin ölüm nedenlerinde balıkçıların büyük bir etkisi olduğu görüldü. Bu çalışmanın deniz memelileri konusundaki sonraki çalışmalar için yardımcı olabileceği düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler: Deniz memelisi, Risk etkenleri, Balıkçıların olumsuz etkileri Oturum 4 108 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Research of The Risks of Fisheries on Cetaceans

Dilara ALTUNTASa, Aybüke KOKSALb, Ozan GUNDEMIRc aİstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, 5th Class, Avcılar, İstanbul, 34320 Türkiye bİstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, 5th Class, Avcılar, İstanbul, 34320 Türkiye cİstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Anatomy, Avcılar, İstanbul, 34320 Türkiye

The aim of this study was to investigate of the impacts of fisheries on cetaceans.In addition the materials obtained were also compared with the other impacts on cetaceans.

Cetaceans’ habitats and reasons of deaths were observed. The impact of fisteries on cetaceans were identified.Review of the litareture were done. Photos were collected.

It was observed that off target fishing by fisheries hurts cetaceans. This conclutions were occured by entangled cetaceans in fishing nets, hurting entangled cetaceans in fishing net to remove them, using explosives for fishery, improper use of acoustic devices, overexploitation of fished cetaceans, overexploitation of species that are prey for cetaceans.

It was observed that fisheries were playing a big role in reasons of deaths of cetaceans. It is thought that this study may help the next studies on cetaceans.

Keywords: Cetaceans, Risk factors, Negative impacts of fisheries Session 4 Session

109 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Sumak (Rhus coriaria L.) Tohumlarından Hazırlanan Ekstrelerin, Tannik Asit ile Kombinasyonunun Anjiyogenez Üzerine Sinerjistik Etkisinin CAM (Chick Chorioallantoic Membrane) Modelinde İncelenmesi Şima KILIÇa, Ayça ÜVEZb, O.B. Burak ESENERb, Duygu ÜNDER c, Fatma Zerrin SALTAN d, Elif İlkay ARMUTAKb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 34320, İstanbul bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, 34320, İstanbul c Marmara Üniversitesi, Eczacılık Fak. Klinik Eczacılık Anabilim Dalı,, 34668, İstanbul. d Anadolu Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı, 26470, Eskişehir

Rhus coriaria L. (sumak), İran, Kuzey Afrika, Güney Avrupa, Kanarya Adaları ve Akdeniz Bölgesi’ne kadar geniş bir dağılım göstermekte olup ülkemizde 4 farklı bölgede yabani bitki olarak yetişmektedir. Drupa tipi meyvesi önce yeşil iken olgunlukta kızıl kahve olup ve tadı ise buruk lezzettedir. Baharat olarak kullanımı yanında meyve ekstresinin bitkisel sepi maddesi olarak boya ya da mürekkep yapımında ve haricen deri hastalıklarında veterinerlikte kullanılmaktadır. Bu çalışmada, Adıyaman’ın Kahta ilçesinden Ekim 2018’de toplanılan tohumların metanol ve aseton içerisinde hazırlanmış ekstreleri ile ticari tannik asit kombinasyonunun CAM modelinde anjiyogenez üzerine olan sinerjistik etkilerinin gösterilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada kontrol 10 deney grupları için 15 adet döllenmiş yumurta kullanıldı ve deney 3 kez tekrarlandı. Kör olarak agar, pozitif kontrol olarak (±)-talidomit kullanıldı. Sumak ekstreleri ve tannik asit değişik konsantrasyonlarda (%2.5) (a/h) agar içerisinde hazırlandı. CAM yüzeyine uygulandı ve kapilerler üzerindeki etkileri stereomikroskop kullanılarak LasV4.7 görüntüleme sistemi ile belirlendi. Skorlama Bürgermeister ve ark 2002’tarafından rapor edilen deney protokolü ile yapıldı. Sonuçlar Anova ve ardından Tukey HSD çoklu karşılaştırma testleri değerlendirildi. Sonuç olarak sumak tohumlarının metanol ve aseton içerisinde hazırlanmış ekstreleri ile tannik asit kombinasyonunun anjiyogenez üzerine etkileri ortaya konulmuştur.

Anahtar kelimeler: Sumak, CAM, Anjiyogenez, Rhus coriaria L. Oturum 4 110 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Investigation of the Synergistic Effect of Sumac Rhus( coriaria L.) seed’s Extracts and Tannic Acid Combination on Angiogenesis by CAM (Chick Chorioallantoic Membrane) Assay Şima KILIÇa, Ayça UVEZb, O.B. Burak ESENERb, Duygu UNDER c, Fatma Zerrin SALTAN d, Elif Ilkay ARMUTAKb aIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Istanbul bIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Histology and Embryology, 34320, Istanbul c Marmara University, Faculty of Pharmacy, Department of Clinical Pharmacy, 34668, Istanbul. d Anadolu University, Faculty of Pharmacy, Department of Pharmacognosy, 26470, Eskisehir

Rhus coriaria L. (sumac) is grown as a wild plant in 4 different regions of our country and shown a wide distribution around Iran, North Africa, Southern Europe, Canary Islands and the Mediterranean Region. Drupaceous fruit turns from green to reddish as it matures and it has a tangy lemony flavor. In addition to the usage of fruit extract as spices, it is used in the production of dye or ink as a vegetable sepium and skin diseases in veterinary medicine. The aim of this study is to determine the Synergistic effects of methanolic and acetonic extract of Rhus coriaria L. seeds and commercial tannic acid on angiogenesis via CAM assay. Rhus coriaria L. seeds were collected from Katha part of Adıyaman in October 2018. 10-15 fertilized eggs were utilized for control and all treatment groups. All tests were performed in triplicate. Agarose was used as a blank, (±)-thalidomide was used as a positive control. Sumac extracts and tannic acid extract were dissolved with different concentrate in (%2.5) (a/h) agarose solution and applied on CAM. Effects on capillary of test groups were evaluated under a stereo-microscope (Leica, Wetzlar, Germany) by LasV4.7 imaging system. Reported protocol by D’arcy and Howard 1967, was used for scoring system. Statistically analysis was performed using oneway ANOVA followed by Tukey’s multiple comparison test with Graphpad Prism 6.0. As a result, the synergistic effects of tannic acid and sumac seeds extracts on angiogenesis have been demonstrated.

Keywords: Sumac, CAM, Angiogenesis, Rhus coriaria L. Session 4 Session

111 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bitkisel Çözümlerin Beyaz Rat Organizmasındaki Etkisi

Russkikh ANNA, Medetkhanov FAZIL, Khadeev DMITRIY Kazan Devlet Veteriner Akademisi, Veteriner Fakültesi, Kazan, Rusya Federasyonu

Bitkisel malzemelerden ve polipor mantarlardan aranan ilaçların genç beyaz farelerin vücutlarına etkisinin karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi. Deneyler 16 dişi ve 16 erkek beyaz sıçan üzerinde yapıldı. Ağırlıkları 45-55 g idi. Sıçanlar 4 eşit gruba ayrıldı: • 1. deney grubu - 1, 4 ve 7. günde sırasıyla kg başına 2,4 ml dozunda intramüsküler olarak enjekte edildi. Bileşiğin bileşimi: bitkisel bileşenlerden M.P. yöntemi ile elde edilen bir ilaç. Tushnova; • 2d deney grubuna polipöz mantarlar enjekte edildi; • Kontrol grubuna steril salin enjekte edildi; • Sağlam gruba ilaç verilmedi. Sıçanlar vücut ağırlığı 1, 14, 28 ve 40. günde ölçüldü ve aynı günlerde kırmızı kan hücresi, beyaz kan hücresi sayısı ve kandaki hemoglobin örneklendi. 14. günde, 1. gruptaki sıçanların ağırlığı, kontrol ve bozulmamış gruplara göre% 8.9 oranında daha yüksekti ve 2. grupta gösterge% 21.3 arttı. Deney sonunda, deney grubundaki ratların vücut ağırlığı, kontrol değerlerinden sırasıyla% 19.3 ve% 21.3 daha yüksekti (p≤0.001). Kırmızı kan hücrelerinin, hemoglobin ve hematokrit değerlerinin konsantrasyonu arttı. Her iki ilaç da, sıçanların büyümesini ve gelişimini eşit şekilde uyarır ve kanın morfolojik bileşimini geliştirir.

Anahtar Kelimeler: Bitkisel ilaçlar, Poliforik mantarlar, Sıçanlar, Vücut ağırlığı, Kan. Oturum 4 112 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Herbal Remedies Influence on the Organism of White Rats

Russkikh ANNA, Medetkhanov FAZIL, Khadeev DMITRIY Kazan State Academy of Veterinary Medicine, Faculty of Veterinary Medicine, Kazan, Russian Federation

Comparative assessment of the impact of remedies of inquired from herbal materials and polypore fungi on the body of young white rats. Material-Method. The experiments were carried out on 16 females and 16 male white rats. Their weight was 45-55 g. The rats were divided into 4 equal groups: • 1st experimental group – was intramuscularly injected at the dose of 2.4 ml per kg on day 1, 4 and 7 respectively. Composition of the compound: a drug that was derived from herbal ingredients by the method of M.P. Tushnova; • 2d experimental group are were injected with means of polyporous fungi; • Control group was injected with sterile saline; • Intact group was not given drugs. Rats body weight were measured on 1st, 14, 28 and 40 day and at the same days red blood cell, white blood cell count, and hemoglobin in the blood were sampled. On the 14th day, the weight of the rats from the 1st group was significantly higher by 8.9% than in the control and intact groups and in the 2nd group the indicator increased by 21.3%. At the end of the experiment, the body weight of the rats of the experimental groups was higher than the control values by 19.3% and 21.3%, respectively (p≤0.001). The concentration of red blood cells, hemoglobin and hematocrit value increased. Both drugs equally stimulate the growth and development of rats and improve the morphological composition of the blood.

Keywords: Herbal remedies, Polyporic fungi, Rats, Body weight, Blood. Session 4 Session

113 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Akut Ticari Glifosat Roundup Original® Herbisit Maruziyeti HepG2 Hücre Hattında Oksidatif Durumun Değişmesine Neden Olabilir mi?

Cihan MUTLUa, Çiğdem SEVIMb aFaculty of Veterinary Medicine, Ataturk University, 25240, Erzurum, Turkey bDepartment of Veterinary Pharmacology and Toxicology, Faculty of Veterinary Medicine, Ataturk University, 25240, Erzurum, Turkey

Glifosat bazlı herbisitler dünya çapında en yaygın olarak kullanılırlar ve kalıntıları sıklıkla görülen çevre kirleticilerdir. Bu çalışmanın amacı, insan hücre hattı üzerinde yürütülen, mesleki ve konut maruziyetlerinde ticari glifosat formülasyonunun oksidan ve antioksidan aktivitesini incelemektir. Belirli olayları ortaya çıkarmak için farklı inkübasyon süreleri (mesleki ve konut maruziyetlerinde muhtemel düşük glifosat konsantrasyonları) [kabul edilebilir günlük alım miktarı (ADI; 0.5 μg / mL), konut maruziyet seviyesi (REL; 2.91 μg / mL) ve mesleki maruziyet seviyesi (OEL; 3.5 μg / mL) ve zamanları (24 saat ve 48 saat) tasarladık. Değerlendirmeler total oksidan durumu, total antioksidan durum analizleri kullanılarak yapıldı. Oksidatif stres, proksidanlar ve antioksidanlar arasında bir dengesizlik olduğunda reaktif oksijen türlerinin (ROS) üretimine yol açar. Pestisit kaynaklı stres yüksek seviyelerde reaktif oksijen türleri (ROS) ile hücreleri etkileyebilir. Bulgularımız ışığında, düşük dozlarda glifosat bazlı herbisite maruz kalınsa bile, karaciğer hücrelerinde oksidan / antioksidan dengeye pestisitler tarafından zarar verilebileceği gösterilmiştir.

Anahtar kelimeler: Sitotoksisite, Glifosat, HepG2, Toplam oksidan kapasite, Toplam antioksidan kapasite Oturum 4 114 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Can Acute Commercial Glyphosate Formulation Roundup Original® Herbicide Exposure in HepG2 Cell Line Leads to Change in Oxidative Status?

Cihan MUTLUa, Çiğdem SEVIMb aFaculty of Veterinary Medicine, Ataturk University, 25240, Erzurum, Turkey bDepartment of Veterinary Pharmacology and Toxicology, Faculty of Veterinary Medicine, Ataturk University, 25240, Erzurum, Turkey

Glyphosate-based herbicides are the most commonly used across the world and their residues are frequent pollutants in the environment. The aim of the present study, carried out on the human cell line, was to examine the oxidant and antioxidant activity of commercial formulation of glyphosate at occupational and residential exposures level. We have conducted different incubation periods (low glyphosate concentrations likely to be encountered in occupational and residential exposures) [the acceptable daily intake (ADI; 0.5 μg/mL), residential exposure level (REL; 2.91 μg/mL) and occupational exposure level (OEL; 3.5 μg/mL)] and times (24h and 48h) to reveal the specific events. The assessments were performed using total oxidant status, total antioxidant status assays. Oxidative stress leads to the production of reactive oxygen species (ROS) when there is an imbalance between prooxidants and antioxidants. Pesticide-induced stress can affect cells through elevated levels of reactive oxygen species (ROS). In light of our findings, we have shown that even if low doses of glyphosate-based herbicide expose, the oxidant / antioxidant balance in liver cells can be damaged by pesticides.

Key words: : Cytotoxicity, Glyphosate, HepG2, Total oxidant capacity, Total antioxidant capacity Session 4 Session

115 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Trakya Bölgesinde Yetişen Etnoveteriner Tıbbi Bitkilerden Hidrodistilasyon Yöntemiyle Uçucu Yağ Elde Edilmesi ve Kimyasal İçeriğin Taranması: Origanum vulgare L. örneği

Hüseyin BAYIRa, Mustafa YİPELb, Nurullah ÖZDEMİRb a Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, 59030 Tekirdağ, Türkiye b Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı, 59030 Tekirdağ, Türkiye

Bu çalışmanın amacı; Trakya florasında yer alan, etnoveteriner tıpta dermal enfeksiyonlar ve paraziter enfestasyonlarda kullanılan tıbbi bir kekik türünden (O. vulgare L.) uçucu yağ elde edilmesi ve içerdiği biyoaktif kimyasalların kompozisyonunun belirlenmesiydi. Bu çalışma için, Tekirdağ’ın Ferhadanlı köyünden toplanan kekik kurutuldu, sapları ayıklandı ve daha sonra öğütüldü. Ardından 50 gram tartıldı ve 1000 ml’lik balona alındıktan sonra üzerine 200 ml distile su eklenerek clevenger aparatına yerleştirildi. Tıbbi bitki 3 saat boyunca bu düzenekte kaynatılarak uçucu yağ elde edildi. Elde edilen yağın kimyasal içeriği ve kompozisyonu gaz kromatografisi kütle spektrofotometresi (GC-MS) analiziyle belirlendi. Hidrodistilasyon yöntemiyle clevenger aparatında 3 saatlik işlem sonunda 1 ml uçucu yağ elde edildi. Kromatografi analizi sonucuna göre farklı oranlarda toplam 44 adet biyoaktif kimyasal bileşik tespit edilirken ana biyoaktif kimyasal bileşik karvakrol (% 29.34) olarak belirlendi. Çalışmada elde edilen kekik yağının yüksek oranda antimikrobiyel, antiinflamatuvar, antiparaziter analjezik ve diğer bazı biyolojik aktivitelere sahip karvakrol içerdiği tespit edildi. Dolayısıyla etnoveteriner tıpta kekik yağının başta dermatolojik ve paraziter hastalıklarda kullanılmasının nedeninin içeriğinin yüksek oranda karvakrol ve diğer biyoaktif maddelerden olduğu düşünüldü.

Anahtar Kelimeler: Etnoveteriner tıp, Hidrodilatasyon, Kekik, Uçucu yağ, Trakya Oturum 4 116 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Obtaining Essential Oil of Ethnoveterinary Medicinal Plants Growing in The Thrace District by a Hydrodistillation Method and Screening of Chemical Composition: A sample – Origanum vulgare L. Hüseyin BAYIRa, Mustafa YIPELb, Nurullah OZDEMIRb a Tekirdağ Namık Kemal University, Faculty of Veterinary Medicine, 59030 Tekirdağ, Turkey b Tekirdağ Namık Kemal University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Pharmacology and Toxicology, 59030 Tekirdağ, Turkey

The aim of this study was to obtain volatile oil from a medical thyme species (O. vulgare L.) and determination of the composition of bioactive chemicals that located in the flora of Thrace and used in ethnoveterinary medicine for dermal infections and parasitic infestations. The collected thyme from the Ferhadanlı village of Tekirdağ, was dried, the stalks were separated and then powdered. Then 50 grams specimen weighed in a balloon and placed to a Clevenger apparatus by adding 200 ml of distilled water. The volatile oil obtained via to boiled medicinal plant in this apparatus for 3 hours. The chemical content and composition of the oil were determined by gas chromatography-mass spectrometry (GC-MS) analysis. After 3 hours hydrodistillation by Clevenger apparatus, 1 ml of volatile oil was obtained. as a result of the chromatography analysis, 44 bioactive chemical compounds were detected in different ratios where carvacrol was determined as the major (29.34%) bioactive chemical compound. In the study, it was determined that the thyme oil contained a high percentage of carvacrol that has antimicrobial, anti-inflammatory, antiparasitic, analgesic and some other activities. Therefore, the reason for the use of thyme oil in ethnoveterinary medicine was thought to be the high content of carvacrol and other bioactive matters

Keywords: Essential oil, Ethnoveterinary medicine, Hydrodislation, Thyme, Thrace Session 4 Session

117 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Diyarbakır İli Asemptomatik Sokak Köpek ve Kedilerinde Cryptosporidium ve Giardia’nın Prevalansı ve Moleküler Karakterizasyonu

Alev KARAKOÇa, Merve BULUTa , Duygu Neval Sayın İPEKb aDicle Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Sur, 21280, Diyarbakır, Türkiye bDicle Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Parazitoloji Anabilim Dalı, Sur, 21280, Diyarbakır, Türkiye

Dünyada yaygın olarak görülen Cryptosporidium ve Giardia insan ve birçok evcil hayvan türünde ishale neden olan önemli enteropatojenik protozoonlardır. Bu çalışma Diyarbakır’da asemptomatik kedi ve köpeklerde Cryptosporidium’un ve Giardia’nın prevalanslarını, türlerini ve alt türlerini belirlemek için yapılmıştır. Sokak kedisi ve köpeklerinde Cryptosporidiosis ve giardiosisin yaygınlığını belirlemek için rastgele seçilen 42 kedi ve 33 köpeğin rektumlarından steril eldiven ve swaplar kullanılarak dışkı örnekleri alınmıştır. Dışkı örnekleri soğuk zincirde incelemelerini yapmak üzere laboratuvara getirilmiş ve 24 saat içinde Crypto/Giardia-Cel FITC Staining Kiti kullanılarak mikroskobik incelemeleri yapılmıştır. Pozitif örneklerin DNA ekstraksiyonu ticari kit kullanılarak kitinin önerisi doğrultusunda yapılmıştır. Tür ayrımlarını yapmak için DNA örneklerinden Cryptosporidium SSU rRNA geninin yaklaşık 830 bp parçası, Giardia SSU-rDNA geninin yaklaşık 130 bp parçası nested PCR ile çoğaltılmıştır. 42 kedide Cryptosporidium’un prevalansı %7.14 (3/42), Giardia’nın prevalansı %23.80 (10/42) olarak belirlenmiştir. 33 köpekte Cryptosporidium’un prevalansı %9.09 (3/33), Giardia’nın prevalansı %54.54 (18/33) olarak belirlenmiştir. Pozitif bütün örneklerden elde edilen PCR ürünlerinin sekansı sonucu köpeklerde tespit edilen Cryptosporidium’ların C. canis, kedilerdekilerin ise C. felis türü olduğu belirlenmiştir. Giardia izolatlarından elde edilen 130 bp’lik gen parçalarının sekansı sonucunda köpeklerde assemblage A, E, C, D tespit edilirken, kedilerde assemblage A tespit edilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda asemptomatik kedi ve köpeklerin zoonotik öneme sahip Cryptosporidium ve Giardia türlerine ait çok sayıda ookistin ve kistin atılımı nedeniyle diğer hayvan ve insanlara bulaşma kaynağı olabileceği ortaya konmuştur.

Anahtar Kelimeler: Cryptosporidium, Giardia, Kedi, Köpek. Oturum 4 118 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Molecular Characterisation and Prevalence of Cryptosporidium and Giardia in Asymptomatic Stray Cat and Dog in Diyarbakır Province

Alev KARAKOCa, Merve BULUTa, Duygu Neval Sayın İPEKb aDicle University, Faculty of Veterinary Medicine, Sur, 21280, Diyarbakır, Turkey bDicle University, Faculty of Veterinary Medicine, Parasitology Department, Sur, 21280, Diyarbakır, Turkey

Cryptosporidium and Giardia are common enteropathogenic protozoan which cause mainly diarrhea in humans and animals, including livestock. This study was conducted to determine the prevalence, species and subtypes of Cryptosporidium and Giardia in asymptomatic stray cats and dogs in Diyarbakır. Stool samples were collected from sterile gloves and swaps from the rectum of 42 cats and 33 dogs randomly selected to determine the prevalence of Cryptosporidiosis and giardiosis in stray cats and dogs. The stool samples were brought to the laboratory for their examination in the cold chain and microscopically examined using Crypto / Giardia-Cel FITC Staining Kit within 24 hours. DNA extraction of the positive samples was performed according to the kit’s recommendation using the commercial kit. Approximately 830 bp fragments of the Cryptosporidium SSU rRNA gene from DNA samples were amplified by nested PCR, about 130 bp fragment of the Giardia SSU-rDNA gene. The prevalance of Cryptosporidium in 42 cats was 7.14% (3/42), while the prevalance of Giardia was 23.80% (10/42). The prevalance ofCryptosporidium was determined as 9.09% (3/33) in 33 dogs, and prevalance of Giardia was 54.54% (18/33). As a result of the sequence of PCR products obtained from all positive samples, it was determined that Cryptosporidium was determined as C. canis in dogs and C. felis in cats. Assemblage A, E, C, D were found in dogs and assemblage A, E in cats in the result of the sequence of 130 bp gene fragments obtained from Giardia isolates. As a result of this study, it has been shown that asymptomatic cats and dogs may be a source of contamination to other animals and humans due to the large number of oocysts and cysts of zoonotic Cryptosporidium and Giardia species.

Key Words: Cryptosporidium, Giardia, Cat, Dog. Session 4 Session

119 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Trakya Bölgesinde Yetişen Etnoveteriner Tıbbi Bitkilerin Solvent Ekstraktı ve Kimyasal İçeriğinin Taranması: Rosmarinus officinalis L. örneği

Anıl UZUNa, MustafaYİPELb, Nurullah ÖZDEMİRb aTekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, 59030 Tekirdağ, Türkiye b Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı, 59030 Tekirdağ, Türkiye

Bu çalışmayla Trakya bölgesinde yetişen ve etnoveteriner hekimlikte başlıca sindirim ve üreme sistemi hastalıklarıyla deri problemlerinde kullanılan Rosmarinus officinalis L. (biberiye) bitkisinin metanol ile ektrasyonunu yaparak içerdiği biyoaktif maddelerin kimyasal içeriğinin taranması amaçlandı. Tekirdağ Hayrabolu ilçesinden temin edilen bitki, uygun şartlarda kurutulduktan sonra yaprakları öğütülüp toz hale getirildi. Öğütülmüş bitkiden 50 g tartılarak bir cam balon içerisine alındı. Üzerine çalışmada solvent olarak seçilen metanolden 125 ml konularak manyetik karıştırıcıda 20 saat boyunca ekstraksiyona bırakıldı. İşlem sonunda ekstrakt süzülerek alındı ve gaz kromotografisi kütle spektrofotometresi (GS-MS)’nde kimyasal içerik analizi için laboratuvara gönderildi. Yirmi saatlik metanol ektraksiyonu sonucunda 60 ml ekstrakt elde edildi. Laboratuvarda yapılan GC-MS analizi sonucunda %21.69 ile en yüksek oranda 1,8-sineol (ökaliptol) yanında 47 kimyasal madde daha belirlendi. Çalışmada kimyasal içeriği taranan biberiye ekstraktında yüksek oranda bir monoterpen olan ökaliptol içerdiği tespit edildi. Güncel çalışmalarda özellikle infilamatuvar bağırsak hastalıklarında kolon hasarını hafiflettiği belirlenen, aynı zamanda analjezik ve dermal etlikeri kanıtlanan ökaliptol’ün biberiye ektraktında yüksek oranda bulunması etnoveteriner amaçlarla uzun yıllardır kullanım nedenlerini açıkladı.

Anahtar kelimeler: Biberiye, Etnoveteriner tıp, Metanol, Solvent ekstraksiyonu, Trakya Oturum 4 120 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Solvent Extraction of Ethnoveterinary Medicinal Plants Growing in The Thrace District and Screening of Chemical Composition: A sample - Rosmarinus officinalis L.

Anıl UZUNa , MustafaYİPELb, Nurullah ÖZDEMİRb a Tekirdağ Namık Kemal University, Faculty of Veterinary Medicine, 59030 Tekirdağ, Turkey b Tekirdağ Namık Kemal University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Pharmacology and Toxicology, 59030 Tekirdağ, Turkey

Methanol extraction and investigation the chemical content of bioactive substances of Rosmarinus officinalis L. (rosemary) which is growing in Thrace region and mainly used in skin problems with digestive and reproductive system diseases in ethnoveterinary medicine was aimed with this study Plant specimens collected from Hayrabolu district of Tekirdağ, after drying under suitable conditions the leaves were milled and powdered. 50 g of sample was weighed into a glass balloon. After adding 125 ml methanol which selected as a solvent in the study, plant material was extracted for 20 hours on a magnetic stirrer. The extract was filtered at the end of the procedure and sent to the laboratory for chemical content analysis by gas chromatography mass spectrophotometer (GS-MS). Results: Sixty ml of extract was obtained after 20 hours of methanol extraction. As a result of GC-MS analysis in the laboratory the highest rate of 21.69% 1,8-cineol (eucalyptol) and 47 more chemical substances were determined. In the study, a high proportion of a monoterpene eucalyptol determined in the scanned chemical content of the rosemary extract. Eucalyptol; with high content in the rosemary, which has been shown reduce colon damage in inflammatory bowel diseases and also has analgesic and dermal activity in recent studies, explained the reasons for use of rosemary for many years for ethnoveterinary purposes.

Keywords: Ethnoveterinary medicine, Methanol, Rosemary, Solvent Extraction, Thrace Session 4 Session

121 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Dumanlama Yönteminin Gıdaların Muhafazasında Kullanımı

Aslı PARLAKª, Ayşe Gülin ESERª ª Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biga Meslek Yüksekokulu Gıda İşleme Bölümü, Biga, 17200 Çanakkale, Türkiye

Gıdaların dumanlanması, yanan bitkisel materyalden elde edilen dumanın belirli sıcaklık ve nem içerikli olarak gıda maddelerinin üzerine gönderilmesi, böylece gıda maddesinin dayanıklılığının, dış görünüşünün, tat ve kokunun değiştirilmesi işlemidir. Dumanlama işleminde meşe, gürgen, akçaağaç, kiraz, ceviz, elma gibi az katrana sahip sert odunlu ağaçların talaşları tercih edilmektedir. Dumanlama işleminde uygulanan yöntemler, doğrudan ve dolaylı dumanlama yöntemleri olarak gruplandırılmaktadır. Dumanlama yöntemi, eskiden beri gıdaların korunmasında kullanılan yöntemlerden biridir. Modern anlamda tütsüleme işleminin ilk defa Orta Çağda ringa balıklarına uygulandığı bilinmektedir. Tuzlanan ve tütsülenen ringa balıklarının tüketimi sırasında hissedilen kuvvetli tütsü koku ve aroması ile yüzeyde kabuk oluşmuş et tekstürü, bugün bile tüketiciler tarafından hala tercih edilmektedir. Antik dönem yazarlarının gıdaların korunması ile ilgili verdiği bilgiler doğrultusunda bu dönemde yaşayan insanların, yiyeceklerini korumaya yönelik kullandıkları metot ve uygulamaların gözlem ve tesadüflere dayalı olduğu bildirilmektedir. Örneğin ateş üzerinde asılı kalan balık ve et gibi yiyecekleri tütsüleme yoluyla koruyabileceklerinin keşfedilmesi, gözlem yolu ile sağlanmıştır. Günümüzde gıdaların dumanlanması, birçok ülkede uygulanmaya devam etmektedir. Dumanlama işlemi gıdaların karakteristik tat ve görünümlerini geliştirmek için ve gıda koruma yöntemi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca gıdaların pazarlanmasında talep edilen nitelikleri kazandırması açısından da önemlidir. Bu çalışmada, dumanlamanın tarihçesinin, gıdalarda dumanlama yönteminin uygulanışının, insan sağlığına etkisinin araştırıldığı makaleler derlenecektir.

Anahtar kelimeler: Dumanlama, Gıda Muhafazası Oturum 5 122 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Use Of Smoking Method For Preserving Food

Aslı PARLAKª, Ayşe Gülin ESERª ª Çanakkale Onsekiz Mart University Biga Vocational School, Food Processing Department Biga, 17200 Çanakkale,Turkey

Sending the smoke coming from the burnt herbal material to the surface of the foodstuff and by this way causing changes on the robustness, appearance, taste and smell of the foodstuff is called food smoking process. It’s preferred to use woodchips of the tree which have hard wood with less tar such as oak,hornbeam,maple,cherry and walnut during the smoking process. The methods used for smoking process are categorized as direct and indirect. Smoking is one of the long, standing method which has been used to preserve food. It’s known that the first time modern type of smoking process was applied to herring was in the Middle age. The strong smoke smell and taste felt during the consumption of the salted and smoked herring and meat texture with crust are preferred by the consumers even today. According to the information related to the preservation of food given by the Ancient period, it’s declared that the methods and practices people use to preserve their food are based on observations and coincidences in ancient period. For example, that food like fish and meat hanging over fire were smoked was found out by observing. Currently, smoking the foodstuff is being done in many countries. Smoking process is being used to develop the characteristic taste and appearances of the food and as a preserving food method. Smoking process is important at they provide the qualities needed for marketing food. In thşs work, articles in which the history of smoking, the practice of smoking method on food, and the effects on human health are researched will be compiled.

Key words: Smoking, Food preservation Session 5 Session

123 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Sığır Bifteklerine Uygulanan Farklı Pişirme DerecelerininSalmonella enterica serovar Typhimurium İnhibisyonu Üzerine Etkisi

Zemzem ÇELİKa, Esra AKKAYAb, Enver Barış BİNGÖLb a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 34320, Avcılar, İstanbul b İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, 34320, Avcılar, İstanbul

Pişirme, genellikle tüketmeden hemen önce et ve et ürünlerine uygulanan bir ısıtma işlemidir. Pişirme et proteinlerini pıhtılaştırır ve denatüre eder, etin lezzetini arttırır, çok sayıda mikroorganizmayı tahrip eder, doğal proteolitik enzimleri etkisiz hale getirir, olumsuz tat gelişmesini önler, etin yumuşaklığını değiştirir ve et ürünlerinin raf ömrünü iyileştirir. Bu nedenle, lezzetli ve güvenli bir ürün elde etmek için et ve et ürünlerinin pişirilmesi önemlidir. Salmonella spp. gram-negatif, fakültatif anaerob bir bakteri olup, hayvanların bağırsaklarında bulunan, gıda endüstrisi ve çevre için önemli arz eden bir patojendir. Sığır eti ve ürünleri, salmonelloza neden olan başlıca gıdalardandır ve genellikle, salmonelloz, et tüketimi yoluyla yayılabilecek başlıca insan hastalığı olarak kabul edilir. Bu nedenle, bu çalışma farklı pişirme sıcaklıklarının Salmonella enterica serovar Typhimurium’un dana bifteği üzerindeki inhibisyon etkisinin araştırılması amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla, biftekler S. Typhimurium ile kontamine edilmiş (daldırma ve enjeksiyon yöntemleri) ve pişirme işlemi sırasında analize (52-55°C, 55-60°C, 60-65°C, 65- 69°C ve 71-100°C iç sıcaklıkları) tabi tutulmuştur. Salmonella Typhimurium sayısı artan sıcaklıkla azalırken, pişirme işlemi 1,39 – 4,66 log kob/g arasında inhibisyona neden olmuştur. Sonuç olarak, pişirme işleminin etteki mikrobiyal florayı azalttığı; özellikle etin iç sıcaklığının 65°C’nin üzerine çıkmasıyla pişirme işlemiyle hedeflenen etkin inhibisyona ulaşılabileceği sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte, pişmiş etin kalite özellikleri ve besin değerleri pişirme yöntemine, sıcaklığa ve zamana bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir.

Anahtar kelimeler: Salmonella Typhimurium, Biftek, Sıcaklık, Pişirme süresi Oturum 5 124 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Effect of Different Cooking Temperatures on the Inhibition ofSalmonella enterica serovar Typhimurium onto Beef Steak

Zemzem ÇELİKa, Esra AKKAYAb, Enver Barış BİNGÖLb a Istanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, 34320, Avcilar, Istanbul bIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Food Hygiene and Technology, 34320, Avcilar, Istanbul

Cooking is a heating process usually applied to meat and meat products immediately before consumption. Cooking coagulates and denatures meat proteins, improves meat palatability, destroys considerable numbers of microorganisms, inactivates indigenous proteolytic enzymes, prevents development of off-flavors, modifies the tenderness of meat and improves the shelf-life of meat products. Therefore, cooking of meat and meat products is essential to achieve a palatable and safe product. Salmonella spp. are Gram-negative, facultative anaerobes, inhabit the intestinal tract of animals and constitute an important pathogen for food industry and environment. Beef and its products are the foremost foods causing salmonellosis and generally, salmonellosis is considered the major human disease that can spread via meat consumption. Therefore, this study was conducted to investigate the effect of different cooking temperatures on the inhibition of Salmonella enterica serovar Typhimurium onto beef steak. For this purpose, steaks were contaminated (deeping and injection methods) with S. Typhimurium and analyzed during cooking process (52-55°C, 55-60°C, 60-65°C, 65-69°C and 71-100°C inner temperatures). Salmonella Typhimurium counts reduced with increasing temperature while cooking ranged to 1.39 – 4.66 log CFU/g. It is concluded that cooking process reduces the microbial flora of meat and the effective inhibition can be achieved by increasing inner temperature of meat above 65°C. However, the quality properties and nutritional values of cooked meat can be dependent on cooking method, temperature and time.

Keywords: Salmonella Typhimurium, Beef steak, Temperature, Cooking time Session 5 Session

125 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bebek ve Çocuk Gıdalarında Küf ve Mayaların İdentifikasyonu

Nazlı LAÇINa Aydın VURALb Simten Yeşilmen ALPc aDicle Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Sur, 21280, Diyarbakır, TÜRKİYE bDicle Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Besin/Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Sur, 21280, Diyarbakır, TÜRKİYE cDicle Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Sur, 21280, Diyarbakır, TÜRKİYE

Bu araştırmada çeşitli bebek ve çocuk gıdalarındaki küf ve maya türlerini saptamak amaçlanmıştır. Bu çalışmada meyve püresi, sebze püresi, bebek sütü, devam sütü, tahıl bazlı ek gıda, bebek bisküvisi, sütlaç, muhallebi, meyve suyu ve bebek çayından oluşan toplam 86 örnek incelenmiştir. Küflerin identifikasyonu makroskobik olarak klasik yöntemlerle, mayaların ise VİTEK 2 cihazı ile gerçekleştirilmiştir. Analiz edilen 86 gıda örneğinden 13 küf ve 2 maya izolatı elde edilmiştir. Cladosporium herbarum ve Penicillium spp. meyve pürelerinden; Aspergillus terreus, C. sphaerospermum ve P. citrinum sebze pürelerinden; A. flavus, C. cladosporioides ve Cladosporium spp. devam sütlerinden; A. niger tahıl bazlı ek gıda ve bebek çayı örneklerinden; Cladosporium spp. bebek bisküvilerinden; Mucor mucedo sütlaç örneklerinden; P. brevicompactum ise muhallebi örneklerinden izole ve identifiye edilmiştir. İki meyve suyu örneğinde ise Cryptococcus laurentii varlığı saptanmıştır. Bebek ve çocuk gıdalarında patojen maya ve toksijenik küflerin bulunması halk sağlığı açısından önemli bir risk oluşturmaktadır. Bu tip gıdaların uygun muhafaza koşullarında tutulması, ambalajı açıldıktan veya hazırlandıktan sonra kısa süre içerisinde tüketilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Bebek gıdaları, Ek gıda, Devam sütü, Toksijenik küf, Patojen maya Oturum 5 126 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Identification of Molds and Yeasts in Infant and Child Foods

Nazlı LACINa Aydın VURALb Simten Yeşilmen ALPc aDicle University, Faculty of Veterinary Medicine, Sur, 21280, Diyarbakır, TURKEY b Dicle University, Faculty of Veterinary Medicine, Food Hygine and Tecnology Department, Sur, 21280, Diyarbakır, TURKEY c Dicle University, Faculty of Veterinary Medicine, Microbiology Department, Sur, 21280, Diyarbakır, TURKEY

In this study, it was aimed to determine mold and yeast species in various infant and child foods. In this study, a total of 86 samples consisting of fruit puree, vegetable puree, infant milk, continued milk, cereal based supplementary food, baby biscuits, rice pudding, milk pudding, fruit juice and baby tea were examined. The identification of molds was performed macroscopic by classical methods and the yeasts by VITEK 2 device. Thirteen mold and two yeast isolates were obtained from 86 food samples analyzed. Cladosporium herbarum and Penicillium spp. from fruit purees; Aspergillus terreus, C. sphaerospermum and P. citrinum from vegetable purees; A. flavus, C. cladosporioides and Cladosporium spp. from continued milks; A. niger from cereal based foods and baby tea samples; Cladosporium spp. from baby biscuits; Mucor mucedo from rice puding; P. brevicompactum from milk pudding samples were isolated and identified. Cryptococcus laurentii was detected in two fruit juice samples. The presence of pathogenic yeast and toxigenic molds in infants and child foods is a significant risk for public health. It has been concluded that this type of food should be kept under appropriate storage conditions and should be consumed in a short time after unpacking or preparing.

Key words: Baby food, Supplementary food, Continued milk, Toxigenic mold, Pathogen yeast Session 5 Session

127 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

İstanbul’da İnsani Tüketim Amacıyla Kullanılan Musluk Sularının Mikrobiyolojik ve Kimyasal Kalitesi

Merve YILMAZa, Esra AKKAYAb, Enver Barış BİNGÖLb a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 34320, Avcılar, İstanbul bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, 34320, Avcılar, İstanbul

Su, insanların ve diğer canlıların yaşamlarına devam etmesi için hayati öneme sahiptir. Gıdalarda bulunan besin maddelerinin çözülmesi, sindirilmesi ve emilmesi gibi metabolik fonksiyonlar için vazgeçilmezdir. Bunun yanı sıra, hücrelerin yapı maddesidir, ısı düzenleyici olarak işlev görür ve enzimatik reaksiyonlarda birçok önemli rolü vardır. İçme suyu olarak kullanılacak su, elde ettiği kaynakdan ulaşacağı ağa kadar çeşitli noktalarda kirlenebilir. Bu sebepten dolayı, kontaminasyon riskini önlemek için tüketim amaçlı içme suları sürekli kontrol edilmesi gerekmektedir. Suların toplam mikroorganizma sayılarından, suyun kirlenip kirlenmediğini ve uygulanan dezenfeksiyon işlemlerinin etkinliğini değerlendirmenin yanı sıra, suyun çeşitli faktörlerden ötürü dışkı ve dışkı harici kirlenmesini ve patojenik mikroorganizmaların bulunma ihtimalini ortaya koymak için yararlanılır. Bu amaçla koliformlar, fekal koliformlar, E.coli ve Enterococcus spp. hijyen göstergeleri olarak sıklıkla kullanılır. Bu çalışma, İstanbul’da insani tüketim amacıyla kullanılan musluk sularının mikrobiyolojik ve kimyasal niteliklerini belirlemek amacıyla yapıldı. Analize alınan suların hiçbirinde nitrit ve amonyak kalıntısına rastlanmazken, koliform ve E.coli de tespit edilmemiştir. Ancak, örneklerin %7,5’i toplam bakteri sayısı bakımından “İnsani Tüketim Amaçlı Sular” hakkındaki yönetmelikte belirtilen limitlerin üzerinde bulunmuştur. Sonuç olarak, su endüstrisinde iyi hijyen uygulamaları ile kimyasal ve mikrobiyel tehlikelerin önüne geçilebileceği, ancak depo ve boru sistemleri ile suyun musluğa ulaştırılması aşamalarında da olası risklerin göz önünde tutulması gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Çeşme suyu, Mikrobiyolojik kalite, Kimyasal kalite, İnsani tüketim Oturum 5 128 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Microbiological and Chemical Quality of Tap Water Used for Human Consumption in Istanbul

Merve YILMAZa, Esra AKKAYAb Enver Barış BİNGÖLb a Istanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, 34320, Avcilar, Istanbul b Istanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Food Hygiene and Technology, 34320, Avcilar, Istanbul

Water is vital for the survival of humans and other living things. It is indispensable for the metabolic functions like dissolving, digesting and absorption of nutrients in the foods. Moreover, it is the building material in cells, acts as a heat regulator, and has many other important roles in enzymatic reactions. The water to be used as drinking water may be contaminated at various points until it reaches to the network from the resources’ it obtained. Due to this reason, the consumption of tap water has to be controlled continuously to prevent the contamination risks. While the number of total microorganisms in the water is used to evaluate whether the water is contaminated and the effectiveness of disinfection processes, the existence of some factors reveals fecal and non-fecal contamination of water and the possibility of the presence of pathogenic microorganisms. For this purpose, coliforms, fecal coliforms, E.coli and Enterococcus spp. are frequently used as hygiene indicators. This study was then performed to determine the microbiological and chemical qualities of tap water used for human consumption in Istanbul. No nitrite and ammonia residues were found in the analyzed waters, moreover coliform and E.coli were also not detected. However, 7.5% of the samples were above the limits specified in the regulation about water intended for human consumption in terms of total bacteria counts. As a result, it is necessary to take into account that chemical and microbial hazards in the water industry can be prevented by good hygiene practices, but the potential risks during the transportation of the tank and piping systems through the water tap could be also bear in mind.

Key Words: Tap water, Microbiological quality, Chemical quality, Human consumption Session 5 Session

129 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Simmental Irkı Buzağıların Doğum ve Sütten Kesim Ağırlıkları

Murat YÜKSEL, Abdussamet OK ve Armağan HAYIRLI Atatürk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı, 25240 Erzurum, Türkiye

Bu çalışma Simmental ırkı buzağıların cinsiyetlerine göre doğum ağırlıkları ile büyüme performanslarını değerlendirmekti. Erzurum ili, Aşkale ilçesinde bulunan bir işletmeye ait 159 adet tekiz doğan buzağının doğum (DA) ve sütten kesim (SKA) ağırlıkları elde edildi. Buzağılar ilk 3 günlük sürede kolostrum ve kolostral süt aldıktan sonra 57 gün boyunca günlük 5 Lt süt ve serbest buzağı başlangıç yemi ile beslendi. Cinsiyetin DA ve SKA’ya etkisi tek-yönlü ANOVA metodu, sütten kesim performansı ise regresyon yöntemi ile belirlendi. Erkek buzağıların DA (43.50±5.56 kg) dişi buzağılarınkinden (41.26±5.18 kg) daha yüksekti (P<0.01). Benzer şekilde Erkek buzağıların SKA (79.27±9.15 kg) dişi buzağılarınkinden (75.20±8.20 kg) daha yüksekti (P<0.004). Genel olarak buzağıların SKA ve DA ilişkisi doğrusal idi (SKA = 52.35+0.58 x DA, P< 0.0001). Erkeklerin (SKA = 54.59+0.57 x DA, P<0.002) büyüme hızı dişilerinki (SKA = 54.72+0.50 x DA, P<0.002) ile benzer idi (t = -0.29, P<0.77). Buzağıların DA cinsiyete bağlı iken sütten kesime kadar büyüme hızları benzer bulundu. Gelecekteki çalışmalarda; doğum şekli, ana/baba faktörü ve pasif transfer yeterliliği gibi parametrelerin de SKA’ya etkisi birlikte değerlendirilmelidir.

Anahtar Kelimeler: Simmental, Buzağı, Doğum ağırlığı, Sütten kesim ağırlığı Oturum 5 130 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Body Weights at Calving and Weaning in Simmental Calves

Murat YÜKSEL, Abdussamet OK and Armagnac HAYIRLI Department of Animal Nutrition and Nutritional Disorders, Faculty of Veterinary Medicine, Atatürk University, 25240 Erzurum, Turkey

This study was conducted to compare body weight at calving and weaning performance of Simmental calves. Data (N=159) of body weights at calving (BWC) and weaning (BWW) were obtained from a private farm in Aşkale District of Erzurum. Data from twins and triplets were excluded. Calves received colostrum and colostral milk first 3 days. Then, calves were fed 5 L milk, calf starter ad libitum for following 57 days. The effects of sex on BWC and BWW were attained using one-way ANOVA and growth rate by gender was compared using the regression approach. Bull calves (43.50±5.56 kg) were heavier than heifer calves (41.26±5.18 kg) at calving (P<0.01). Similarly, bull calves (79.27±9.15 kg) were heavier than heifer calves (75.20±8.20) at weaning (P<0.004). Overall, the relationship between BWW and BWC was linear (BWW = 52.35+0.58 x BWC, P< 0.0001). The growth rate for bull calves (BWW = 54.59+0.57 x BWC, P<0.002) and heifer calves (BWW = 54.72+0.50 x BWC, P<0.002) was similar (t = -0.29, P<0.77). Birth weight changed by calf sex, whereas growth rate until weaning was independent from calf sex. Further studies should consider calving type, dam/sire influence, and failure of passive transfer in weaning performance.

Key Words: Simmental, Calf, Birth weight, Weaning weight Session 5 Session

131 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Çöl Varanı’nda (Varanus griseus) Hidrojen Peroksit ve Kurutma Tekniği Kullanılarak Osteolojik Preparat Hazırlama

Buket ÇAKARa, Ozan GÜNDEMİRb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 2. Sınıf, Avcılar, İstanbul, 34320 Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Avcılar, İstanbul, 34320 Türkiye

Egzotik hayvan hekimliği ülkemizde yeni gelişmekte olan bir alandır. Ancak bu konuda eğitim amaçlı daha fazla materyale ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışmada, egzotik hayvan anatomi ders materyallerine katkı sağlayabilmek için bir adet Çöl Varanı iskeleti hazırlamayı planlamaktayız. Çöl Varanı gibi küçük iskelet yapısına sahip egzotik hayvanlarda, kaynatma yöntemi sonrası kemikleri bir araya getirip model oluşturmak oldukça zordur. Bu nedenle kaynatma yöntemi olmadan sadece hidrojen peroksit kullanarak, dokuların kurutulması sağlandı. İlk önce derisi alınan Çöl Varanı hidrojen peroksite sokuldu ve 3 saat bekletildi. 3 hafta sonra kuruyan yumuşak dokular, mekanik olarak, iskelet yapı bütünlüğü bozulmadan kontrollü şekilde uzaklaştırıldı. Her aşamada fotoğrafları çekildi. Son olarak kalan kemik iskeleti tekrar hidrojen peroksite sokularak beyazlaması sağlandı. Oldukça küçük olan kemik sisteminin tüm oluşumları iskelette kaldı. Ön bacak ve arka bacak bütünlüğünün korunduğu görüldü. Kuyruk, kafa ve parmak derisi alınmadı. Kafa ve kuyruğun derisinin iskelette olması taksonomi açısından önemli olduğu görüldü. Çöl Varanı gibi küçük kertenkelelerin iskelet sistemini elde etmek için, bu yöntemin başarılı olduğu görüldü. Bu sayede, iskelet dağılmadan normal duruşunu koruduğu tespit edildi. Bu yöntemle küçük yapıdaki egzotik hayvanların iskeletlerinin elde edilmesi için alternatif bir yol geliştirmeye çalışıldı.

Anahtar Kelimeler: Çöl Varanı, İskelet, Veteriner anatomi. Oturum 5 132 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Preparation of Osteological Preparation Using Hydrogen Peroxide and Drying Technique in Desert Monitor (Varanus griseus)

Buket ÇAKARa, Ozan GÜNDEMİRb aIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, 2nd Class, Avcilar, Istanbul, 34320 Turkey b Istanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Anatomy, Avcilar, Istanbul, 34320 Turkey

Exotic animal medicine is a newly developing field in our country. However, more materials are needed for this purpose. In this study, we are planning to prepare a Desert Monitor skeleton to contribute to the exotic animal anatomy course materials. In exotic animals with small skeletal structures, such as Desert Monitor, it is very difficult to bring the bones together and form a model after the boiling process. Therefore, using only hydrogen peroxide without boiling method, the tissues were dried. Desert Monitor, which had been skin first, was put into hydrogen peroxide and kept for 3 hours. After 3 weeks, the soft tissues were removed and controlled mechanically without any deterioration of the skeletal structure. Photos were taken at each stage. Finally, the remaining bone skeleton was reintroduced into hydrogen peroxide and allowed to bleach. All the formation of the relatively small bone system remained in the skeleton. The front legs and hind limbs were found to preserve the integrity. Tail, head and finger skin were not taken. The scalp of the head and tail was important in terms of . In order to obtain the skeletal system of small lizards such as Desert Monitor, this method was found to be successful. In this way, the skeleton was found to maintain the normal posture without dissipation. With this method, we tried to develop an alternative way to obtain the skeletons of small exotic animals.

Keywords: Desert Monitor, Veterinary anatomy, Skeleton. Session 5 Session

133 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kaplumbağalarda (Testudo graeca ibera) Ossa Membri Thoraci’nin Üç Boyutlu Modellenmesi

Nurullah ARMAĞAN Harran Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, 63000 Şanlıurfa, Türkiye

Çalışmamızda nesilleri tükenme riski altında olan kaplumbağların (Testudo graeca ibera) ossa membri thoracicinin (ön bacak kemiklerinin) bilgisayarlı tomografi görüntüleri kullanılarak üç boyutlu modellenmesini yapmak. Kaplumbağalara yönelik yapılacak olan tanı, teşhis ve tedavilere fayda sağlanılması amaçlandı. 2 adet (1 dişi ve 1 erkek) kaplumbağanın dorso-ventral pozisyonda 0,625 mm kesit kalınlığında bilgisayar tomografi görüntüleri alındı. Alınan görüntüler RadiAnt DICOM Viewer: 4.2.1 programında üç boyutlu hale getirildi. Yapılan çalışma sonucunda ossa membri thoraciciyi oluşturan kemiklerin proksimalden distale doğru scapula, humerus, radius, ulna, ossa carpi, ossa metacarpi, phalanxlardan oluştuğu belirlendi. Memelilerden farklı olarak scapula üzerinde coracoid ve acromion process’in belirgin bir şekilde oluştuğu gözlenmiştir. Oturum 5 134 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Three-dimensional Modeling of Ossa Membri Thoraci in the Turtles (Testudo graeca ibera)

Nurullah ARMAĞAN Harran University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Anatomy, 63000 Şanlıurfa Turkey

In our study, the three-dimensional modeling of the turtles (Testudo graeca ibera), which are at risk of extinction, using the computed tomography images of the ossa membri thoracici (front leg bones). It was aimed to benefit from the diagnosis and treatment of turtles. Computer tomography images of 0.625 mm cross section thickness were taken in dorso- ventral position of 2 (1 female and 1 male) turtle. The received images were rendered in 3D in the RadiAnt DICOM Viewer: 4.2.1 program. At the end of the study, it was determined that the bones forming the ossa membri thoracic were composed of scapula, humerus, radius, ulna, ossa carpi, ossa metacarpi and phalanx. Unlike mammals, the coracoid and acromion process on the scapula were evident. Session 5 Session

135 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Süt Sığırlarında Görüntü İşleme Yöntemiyle Belirlenen Arka Ayak Tırnağı Ölçümleri ile Topallık ve Beden Kondisyon Skorları Arasındaki İlişki

KAYA, S.a, AKIN, İ.b, DEĞIRMENCI, G.a, BAL, O.a, YILMAZER, O.a, BARDAKÇIOĞLU, H. E.c a Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Lisans Öğrencisi b Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı, Doç. Dr. c Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı, Prof. Dr.

Son yıllarda süt sığırlarının beden yapı özellikleri ve topallıkların saptanmasında görüntü işleme teknikleri kullanımı üzerinde durulmaktadır. Bu çalışmanın amacı, süt sığırlarının arka ayak tırnaklarının arkadan görüntüsü ile topallık ve beden kondisyonu ilişkisini araştırmaktır. Araştırma, Aydın İlindeki özel bir organik süt sığırcılığı işletmesinde bulunan 184 adet Holştayn ırkı sağmal inek üzerinde yürütülmüştür. Topallık ve beden kondisyon skorları alınan sağmal ineklerin arka ayaklarının arkadan görünümünde 12 ölçüm noktası belirlenerek, özel bir program ile görüntü analizleri yapılmıştır. Her bir ölçüm sağ ve sol ayaklar için ayrı ayrı alınmıştır. İnekler, topal olan-olmayan ve beden kondisyon skoru iyi olan-olmayan olarak gruplandırılarak değerlendirmeye alınmıştır. Tüm ineklerin laktasyon süresi, canlı ağırlık ve beden kondisyon skoru ortalamaları sırasıyla; 290 gün, 628 kg ve 2,66 puan olarak saptanmıştır. Beden kondisyon skorları iyi olan ineklere ait ayak ölçümlerinden sağ ayak ökçe genişliği, sol ayak ökçe genişliği, sağ ayak abaksiyal ökçe uzunluğu ve sağ ayak ökçe açısı bakımından lateral ortalamalar medial ortalamalardan önemli derecede fazla bulunmuştur (P<0,05). Sonuç olarak; süt sığırlarında beden kondisyon skorunun istenilen düzeyde olması süt verimini olumlu etkilemekle birlikte ayak sağlığını olumsuz yönde etkilediği söylenebilir. Bu çalışmanın; görüntü analizi gibi uygulamaların bir topallık erken tanı yöntemi olarak kullanımı üzerine daha kapsamlı çalışmalara öncülük edeceği söylenebilir.

AnahtarKelimeler: Süt Sığırı, Topallık, Beden Kondisyon Skoru, Görüntü Analiz Yöntemi Oturum 5

136 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Relationship Between Hind Hoof Measurements and Lameness and Body Condition Scores Determined by Image Processing Method in Dairy Cattle

KAYA, S.a, AKIN, İ.b, DEĞIRMENCI, G.a, BAL, O.a, YILMAZER, O.a, BARDAKÇIOĞLU, H. E.c a University of Aydın Adnan Menderes, Faculty of Veterinary Medicine, Bachelor Student, b University of Aydın Adnan Menderes, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Surgery, Assoc. Prof. Dr. c University of Aydın Adnan Menderes, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Animal Sciences, Prof. Dr.

In recent years, the use of image processing techniques in the determination of body structure traits and lameness of dairy cattle is emphasized. The aim of this study was to investigate the relationship between rear images of hind hoofs of the dairy cattle and lameness and body condition. The study was carried out on 184 Holstein cows, which were been in a private organic dairy cattle farm in Aydın Province. Lameness scores and body condition scores of the cows were defined, than a special image processing program was performed by determining the 12 measurement points in the rear view of the hind legs. Each measurement were taken separately for the right and left legs. The cows were classified for lameness as normal and lame cows and body condition scores were as normal and non-good cows. The lactation duration, body weight and body condition scores of all cows were found; 290 days, 628 kg and 2.66 points. Lateral means were significantly higher than medial means (P<0.05) in terms of right foot heel width, left foot heel width, right foot abaxial heel length, and right foot heel angle means of normal body condition scored cows. The fact that the body condition score in the dairy cattle is at the desired level affects the milk yield positively, but it can be said that it affects the foot health negatively. It can be said that this study will lead to more comprehensive studies for the methods such as image analysis method for an early lameness diagnostic method.

Keywords: Dairy Cattle, Lameness, Body Condition Score, Image Processing Session 5 Session

137 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bu sayfa bilinçli olarak boş bırakılmıştır. 138 This page intentionally left blank ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Posterler

Poster Presentations

139 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

No Sunan / Presenter Başlık Header Dermatofitlerde Hızlı Tanı Yöntemleri Rapid Diagnostic Methods in 001 A.Ilgın KEKEÇ Dermatophytes Koyunlarda Suni Tohumlama The Investigation of the Sırasında Servikal Mukus Miktarı Relationship between the Amount 002 Abdulhaluk AKPINAR İle Fertilite Arasındaki İlişkinin of Cervical Mucus and Fertility in Araştırılması Sheep Keçi Ciğer Ağrısı (Pleuropneumonia Epidemic Goat Lung Pain 003 Adem TEKE Contagiosa caprae) (Pleuropneumonia Contagiosa caprae) Study Of The Effectiveness Of Koyun Anaerob Enterotoksemisine Hyperimmune Serum Against 004 Aiganym ABUBEKOVA Karşı Hiperimmun Serum Etkinliği Anaerobıc Enterotoxemıa Of Sheep Çalışması In A Laboratory Model Production Trials Of A Vaccine Attenue Salmonella dublin 31 005 Abilkasym NAZERKEА From An Attenuated Salmonella Suşunda Aşı Denemeleri dublin Strain 31 Aigerim Veteriner Hekimlikte MRSA The Carrier of MRSA in Veterinary 006 KUMONDOROVA Taşıyıcılığı Medicine Gıdalarda Antimikrobiyal The Design of Biosensors For 007 Alp Emre YILDIZ 1 Kalıntı Tespiti İçin Biyosensör Antimicrobial Residue Detection Tasarlanması in Foods İstanbul’da Tüketime Sunulan Determination of Heavy Metal 008 Alp Emre YILDIZ 2 Balıklarda Ağır Metal Amounts in Fish Consumed in Miktarlarının Belirlenmesi Istanbul Gıda Sanayisinde Diyet Suplementi Stevia (Stevia rebaudiana) A 009 Alp Emre YILDIZ 3 Olarak Kullanılan Bir Bitki: Dietary Supplement in Food Stevia (Stevia rebaudiana) Industry Bakteriyofajların Biyosavunmada Potential Use of Bacteriophages in 010 Aybike TÜRKMEN Potansiyel Kullanımı Biodefense Kedilerde En Yaygın Viral Some of the Most Common Viral 011 Aylin MAHMUD Dermatozların Bazıları Dermatoses in Cats 012 Ayşe Seray ÇETİN Tatlı Bir Serüven; Çikolata The Sweet Adventure; Chocolate Mikrobiyoloji Laboratuvarlarında Biosafety Levels and Practices in 013 Barış Tolga CANDAN Biyogüvenlik Seviyeleri ve Microbiology Laboratories Uygulamaları 7 Yaşlı Bir Eşekte Os Metacarpale III Osteosynthesis by the External ‘ün Eksternal Fiksasyon Yöntemiyle Fixation Method of Os Metacarpale 014 Dila ATEŞPARE Osteosentezi ve Trombositten Zengin III and Application of Platelet Rich Fibrin (TZF) Uygulanması Fibrin (PRF) in a 7-year-old Donkey Antimicrobial Resistance in 015 Başak KAYMAZ Sincaplarda Antimikrobiyal Direnç Isolates From Squirrel Metisilin Dirençli Stafilokoklar ve Methicillin-Resistant Staphylococci 016 Begüm MAŞLAK Tedavi Yaklaşımları and Approaches of Treatment Çin Tıbbının Gizli Mucizesi; Gecko Miracle Secret of Chinese 017 Buket ÇAKAR Proteinleri Medicine: Gecko proteins 018 Burak ALABAŞ Apitoksin: Doğal Antibakteriyel Apitoxin: A Natural Antibacterial Transgenik Bakteriler Tarafından Production of Pharmaceutical 019 Buse Hilal ASLAN

Farmasötik Protein Üretimi Protein by Transgenic Bacteria 140 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

No Sunan / Presenter Başlık Header Kedi ve Köpek Isırığı Bergeyella zoohelcum Infections 020 Cansu ENGİN Kaynaklı Bergeyella zoohelcum Caused by Cat and Dog Bites Enfeksiyonları Ferretlerin Bakteriyel ve Fungal Bacterial and Fungal Diseases of 021 Ceyla ABAY Hastalıkları Ferrets Brucella canis’in Tanısında Serological Tests Used in the 022 Cihan GÜNEŞ Kullanılan Serolojik Testler Diagnosis of Brucella canis Çağla Nur Beş Aylık Dişi Bir Kedide Pyometra A Case of Pyometra In Five Month 023 KÜÇÜKBEKİR Olgusu Old Queen Fransız Bulldog Köpeklerindeki 3D/4D Ultrasound Examinatıions Embryo-Fötal Morfolojik of the Embryo-Foetal 024 Desislava IVANOVA Yapılarının 3D / 4D Sonrası Morphological Structures in İncelemeleri French Bulldog Dogs Kedilerde Agresyon Problemine Homeopathic Approach to Cats 025 Dilara TEZEL Homeopatik Tedavi ile Yaklaşım with Aggression Behaviour 026 Doğukan ÇAĞLAR Geçmişten Günümüze Ekşi Maya Back To The Future Of Sourdough Osmolalite Parametresinin The Importance of Osmolality 027 Duygu TARHAN Veteriner Klinikte Önemi Parameter in Veterinary Clinic Obez Kedi ve Köpeklerde Kan The Importance of Blood Viscosity 028 Duygu TARHAN 2 Viskozitesi Parametresinin Önemi Parameters in Obese Cats and Dogs Köpeklerde Atopik Dermatit Utilization of Monoclonal Sonucu Oluşan Kaşıntıyı 029 Eda KESKIN Antibody to Prevent Pruritus in Önlemede Monoklonal Antikor Canine Atopic Dermatitis Kullanımı Tukan (Ramphastidae) İskelet Macro-Anatomical Research on 030 Elif Naz AKGÜN Sistemi Üzerine Makro-Anatomik Toucan (Ramphastidae) Skeletal Araştırma System Et ve Et Ürünlerinde Biyojen Presence of Biogenic Amines in 031 Erdi ERGENE Aminlerin Varlığı ve Halk Sağlığı Meat and Meat Products and Their Üzerine Etkileri Effects on Public Health Kuduz Hastalığının Yayılması ve The Spread of Rabies and the Ways 032 Feqan NAGDALIYEV Hastalığı Önlenmenin Yolları of Preventing Disease Öğrencilerin Eğitiminin Kalitesini Application of Diaphonized 033 Gabriela NIKOLOVA Arttırmak için Diyafize Biyolojik Biologıcal Objects for Increasing Hedeflerin Uygulanması the Qualıty of Students’ Education Bir Kısrakta Articulatio Metatarsophalangea’da Treatment of Tendon Contracture due Fleksural Deformiteye Bağlı Oluşan Tendo to Flexural Deformity in Articulatio 034 Dila ATEŞPARE Kontraktürünün M. fleksor digitalis süperfisiyalis Metatarsophalangea by Tenotomy Of M. flexor (MFDS) ve profundus (MFDP) Tendolarının digitalis superficialis (MFDS) and Profundus Tenotomisi ile Sağaltımı (MFDP) Tendons of a Mare Türkiye’deki Bir Kaz Sürüsünde First Isolation of Mycoplasma iners 035 Hande ERPEK Mycoplasma iners’in İlk İzolasyonu From a Geese Flock in Turkey Kanser Tedavisine Alternatif Alternative Approach to Cancer 036 Hasan DEMİR Yaklaşım; İntravenöz Yüksek Doz Treatment; High-Dose Intravenous C Vitamini Vitamin C Canine Mast Hücre Tümöründe Hazal ÖZTÜRK Radiotherapy Treatment of Canine 037 Radyoterapi Sağaltımı: Olgu GÜRGEN Mast Cell Tumor: A Case Report Sunumu

141 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

No Sunan / Presenter Başlık Header Türkiye’de Şarbon Vakalarının Statistics of Anthrax Cases in 038 Hüsamettin AVCI İstatistiği Turkey 039 Hüseyin Feyzi ÖZMEN Probiyotikler: Güncel Bir Bakış Probiotics: A Current Overview Мorphological and Diagnoc Domuz Proliferative Enteropati ile Investıgations on Lesions 040 Irena PETROVA İlişkili Lezyonların Morfolojik ve Associated with Porcine Diagnostik İncelemesi Proliferatıve Enteropathy Organofosfat İnsektisit Plasma Acetylcholinesterase Inhibition Kirliliğinden Sonra Sazan in Common Carp (Cyprinus carpio) 041 Katelina UZUNOVA (Cyprinus carpio) Plazma After Organophosphate Insecticides Asetilholinesteriz İnhibisyonu Pollution Bir Köpekte Görülen Vajinal Case of Vaginal Benign 042 Kerem BAYKAL Benign Periferik Sinir Kılıfı Peripheral Nerve Sheath Tumor Tümörü (Neurofibrom) Olgusu (Neurofibroma) in a Bitch Süt İneklerinde Over Kistlerinin Treatment of Ovarian Cysts in 043 Kostadin SHARKOV Tedavisi Dairy Cows Fekal Mikrobiyota Fecal Microbiota Transplantation 044 Kübra EKMEKÇİ Transplantasyonu ve Dışkı Hapları and Poop Pills Probiyotik E coli 64 G Suşunun Biologıcal Properties of Probiotic 045 Kymbat BOTEKE Biyolojik Özellikleri E. coli 64G Strain Farklı Tanıları Olan Köpeklerde Comparison of Erythrocyte and İdrar Çubuğu ve Standart Leukocyte Findings Obtained Mikroskobik Sediment 046 Marina PRIŠLIN by Urine Dipstick and Standard Ürinalizinden Elde Edilen Microscopic Sediment Urinalysis Eritrosit ve Lökosit Bulgularının in Dogs with Different Diagnoses Karşılaştırılması Veteriner Hekimlikte Bacteriophages and Uses in 047 Mehmet Can ÖZTÜRK Bakteriyofajlar ve Kullanım Veterinary Medicine Alanları Kedi ve Köpeklerde Bispektral Bispectral Index Monitorization 048 Mehmet Murat KILIÇ İndeks Monitörizasyonu (BİS) (BIS) in Cats and Dogs Guinea Piglerin Sık Görülen Common Bacterial Diseases of 049 Merve HEPŞEN Bakteriyel Hastalıkları Guinea Pigs Dünyanın En Büyük Sahipsiz The World’s Largest Stray Animal 050 Mevlüt YENER Hayvan Bakımevi “Kısırkaya” Shelter is Kısırkaya Sokak Hayvanlarıyla Birlikte We Hold on to Life with Stray 051 Mikail ÇOLAK Hayata Tutunuyoruz Animals Otitis Eksternalı Köpeklerden Isolation and Antibiotic 052 Mohammad HASSAN 1 İzole Edilen Mikroorganizmalar ve Susceptibility of Microorganisms Antimikrobiyal Direnç From Dogs with Otitis Externa 053 Mohammad HASSAN 2 Crisper Cas9 Teknolojisi Crisper Cas9 Technology Hücre Kültürlerinde Mycoplasma Isolation of Mycoplasma 054 Muhammed KARAHAN Kontaminasyonunun Contamination in Cell Cultures İzolasyonu ve PCR ile Tespiti and Detection by PCR Assey Parazitik Güvenlik Değerlendirmesi Evaluation of Parasitic Safety and 055 Nadezhda RYABOVA ve Leningrad’da Ticari Balık Tüketici Consumer Quality of Commercial

Kalitesi Fish in Leningrad Province 142 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

No Sunan / Presenter Başlık Header Bir Muhabbet Kuşunda Aspergillus Aspergillus Infection in a 056 Nilay AYBEY Enfeksiyonu Budgerigar Yumurta Sarısı Antikorlarının Alternative Use of Egg Yolk 057 Nilsu DEYİRMENCİ Antibiyotiklere Alternatif Antibodies to Antibiotics Kullanımı Denizel Hidrobiyo Atıklarının Utilization of Marine Hydrobionts 058 Nina DANEVICH Kullanılması Wastes Recycled into Feed Newcastle Hastalığından Korunma The Protection Methods of 059 Oktay EHMEDLI Yolları Newcastle Kedi ve Köpeklerde Akupunktur Use of Acupuncture in Cats and 060 Pınar Sibel ÇETİNDAĞ Kullanımı Dogs Bir Eşekte (Equus asinus) Parsiyel Partial Hind Limb Amputation Arka Bacak Amputasyonu ve and Modular Type Orthoprosthesis 061 Rana Cemre AYDIN Moduler Tip Ortoprotez Soket Socket System Application in a Sistemi Uygulaması Donkey (Equus asinus) Çanakkale Yöresinde Bulunan Determination of Somatic Cell Laktasyondaki Saanen Keçilerinde Count and Blood Parameters 062 Rojda KIZILTAŞ Sütteki Somatik Hücre Sayısı ve of Lactating Saanen Goats in Kan Parametrelerinin Belirlenmesi Çanakkale Region Dondurulmuş Et ve Et Ürünlerinde Microbiological Quality of 063 Selcen SEVÜK Mikrobiyolojik Kalite ve Halk Frozen Meat and Meat Products- Sağlığı Açısından Önemi Importance of Public Health Probiyotiklerde Kazanılmış Danger of Acquired Antibiotic 064 Semih İZMİRLİ Antibiyotik Direnci Tehlikesi Resistance in Probiotics Mikroplastiklerin Canlılar The Effect of Microplastics on 065 Sude ÖZTÜRKMEN Üzerindeki Etkisi Living Tarım ve Orman Bakanlığı’nın The Official Control System of Kesimhane ve Parçalama Ministry of Agriculture and Tesislerinde Görevlendirdiği Forestry in Turkey Regarding Resmi Veteriner Hekimlerin Slaughterhouses and Meat 066 Şule DÖNMEZ Uyguladığı Resmi Kontroller ve Processing Managements and Zoonoz Hastalıklar ile Mücadelede Official Control Procedures of Çiftlikten Sofraya İzlediği Government Veterinarians from Prosedürler Farm to Kitchen Lokal Anestezik Maddelerin Antimicrobial Effect of Local 067 Tolgahan MUCAN Antimikrobiyal Etkisi Anaesthetic Agents Attenue Salmonella dublin 31 Characteristics of the Biological Tolganai 068 Suşunun Biyolojik Özelliklerinin Properties of the Attenuated Straın SULTANBEKOVA Karakterleri Salmonella dublin 31 Kediyle Yaşamak İnsan Psikolojisi How Does Living with a Cat Affect 069 Tuba Damla ERTAŞ 1 Nasıl Etkiler? Human Psychology? Tavuk (Gallus domesticus) Dilinin Investigation of Chicken (Gallus 070 Tuba Damla ERTAŞ 2 Taramalı Elektron Mikroskobik domesticus) Tongue by Scanning Yöntemle İncelenmesi Electron Microscopy Yerli Irk Bir Kısrakta Geniş Doku .Wound Treatment with Honey to a 071 Tuğba ER Kayıplı Yaranın Bal ile Sağaltılması Native Breed Mare

143 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

No Sunan / Presenter Başlık Header Bir Hindide Acinetobacter 072 Umut TERECİ Acinetobacter Infection in a Turkey Enfeksiyonu Clinıcal, Ultrasonographic and Hidrometra ve Unilateral Over Histopathological Fındıngs in Aplazi Bulunan Minyatur 073 Vasilis NENOGLOU 1 Miniature Pinscher Dog with Pinscher'da Klinik, Ultrasonografik Hydrometra and Unilateral ve Histopatolojik Bulgular Ovarian Aplasia Kekik ve Geyik Otunun Antibacterial and Antifungal 074 Vasilis NENOGLOU 2 Antibakteriyel ve Antifungal Activity of Oregano and Savory Aktiviteleri Sokak Kedi ve Köpek Decreasing Stray Dogs and Cats Popülasyonunun Azaltılması - Population – A Good Example for 075 Yanica DIMITROVA Uluslararası İşbirliği için İyi Bir International Colaboration and Örnek ve Gelecek için Umut Hope for the Future 076 Yasamin CHEHREZAD Tarantula Hastalıkları Tarantula Diseases Maymunların Başlıca Main Bacteriological and 077 Yiğitcan Ferhat ERTÜR Bakteriyolojik ve Mikolojik Mycological Diseases of Monkeys Hastalıkları Panter Bukalemunlarında ( Hemipenile Prolapse and 078 Yordanka DYAKOVA pardalis) Hemipenil Prolapsusu ve Hemipenectomy in a Panther Hemipenektomi (Furcifer Pardalis) Bilim Dünyasında Bir Devrim: İlk A Revolution in Science World: 079 Zeynep Hazal SOYLU Kök Hücre Tedavisi Ord. Prof. Dr. The First Stem Cell Therapy Ord. Süreyya Tahsin Aygün Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün Zhanylbubu 080 Kültürel Değerimiz: Kurut Cultural Value: Kurut MAMATOVA

144 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Bu sayfa bilinçli olarak boş bırakılmıştır. This page intentionally left blank 145 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Dermatofitlerde Hızlı Tanı Yöntemleri

A.Ilgın KEKEÇa, Belgi DİREN SIĞIRCIb, Beren BAŞARAN KAHRAMANb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Veterinerlik Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı, Avcılar,34320, İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Dermatofitler, keratin içeren; deri, saç, tırnak gibi dokularda infeksiyonlara neden olan küf mantarlarıdır. Dermatofitlerin insan ve hayvanlarda sıkça neden oldukları bu infeksiyonlar dermatofitoz olarak adlandırılmakta ve dünyada yaygın olarak rastlanmaktadır. Dermatofitozların laboratuvar tanısında sıklıkla kullanılan yöntemlerden biri olan kültür yöntemi ve biyokimyasal testlerden sonuç alınması en azından iki haftayı bulmakta, tanıyı geciktirerek tedaviyi güçleştirmektedir. Tanı süresini kısaltmak ve daha etkili bir tedavi sağlamak amacıyla daha hızlı yöntemlere ihtiyaç duyulmaktadır. Klasik kültür yöntemine kıyasla daha hızlı tanı sağlayabilen moleküler yöntemlerin dermatofitozların tanısında kullanılabilirliği son zamanlarda gündeme gelmekte ve bununla ilgili yapılan çalışmalar artmaktadır. Bu derlemede, dermatofitozların tanısında kullanılan moleküler yöntemlerden bahsedilecek ve uygulanabilirlikleri karşılaştırılacaktır.

Anahtar kelimeler: Dermatofit, Dermatofitoz, Moleküler tanı

Posterler 146 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Rapid Diagnostic Methods in Dermatophytes

A.Ilgın KEKEÇa, Belgi DİREN SIĞIRCIb, Beren BAŞARAN KAHRAMANb aİstanbul University--Cerrahpasa, Graduate Education Institute, Department of Veterinary Microbiology, Avcılar,34320, İstanbul, Turkey bİstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology,, Avcılar, 34320, İstanbul, Turkey

Dermatophytes are fungus that causes infections in skin, hair and nails including keratin. These infections, which are frequently caused by dermatophytes in humans and animals, are called dermatophytosis and are common in the world. Culture method and biochemical tests, which are one of the methods frequently used in the laboratory diagnosis of dermatophytosis, have at least two weeks, delaying the diagnosis and making the treatment more difficult. Faster methods are needed to shorten diagnostic time and provide more effective treatment. The use of molecular methods that can provide more rapid diagnosis compared to classical culture method, has recently become important in the diagnosis of dermatophytosis and the studies on it have increased. In this review, molecular methods used in the diagnosis of dermatophytosis will be discussed and their applicability will be compared.

Keywords: Dermatophyte, Dermatophytosis, Molecular diagnosis Posters

147 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Koyunlarda Suni Tohumlama Sırasında Servikal Mukus Miktarı İle Fertilite Arasındaki İlişkinin Araştırılması

Abdulhaluk AKPINARa, Mehmet Ferit ÖZMENb, Ümüt CIRITb a Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 21280, Sur, Diyarbakır, Türkiye b Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı, 21280, Sur, Diyarbakır, Türkiye

Bu çalışmanın amacı, İvesi ırkı koyunlarda suni tohumlama sırasında vajinadaki servikal mukus (çara) miktarı ile fertilite arasındaki ilişkinin araştırılmasıydı. Araştırma, Diyarbakır’da üreme mevsimi dışında İvesi ırkı 237 koyun üzerinde yürütüldü. Östrus senkronizasyonu amacıyla tüm koyunlara 12 gün boyunca vajina içi progesteron içeren süngerler (20 mg flugestone acetate, Chronogest CR, Intervet) yerleştirildi, sünger çıkarılmasından 2 gün önce PGF2α (1 ml, i.m., Estrumate, Intervet) uygulandı ve sünger çıkarma gününde 600 IU PMSG (i.m., Chronogest, Intervet) verildi. Suni tohumlama işleminden hemen önce vajina tabanındaki çara miktarına göre “yok” (n= 25), “az” (n= 79) veya “bol” (n= 133) olarak sınıflandırıldı. Östrusta olduğu belirlenen koyunlar, Romanov ırkı koçlardan alınmış ve 200×106 spermatozoa içeren taze-sulandırılmış sperma ile intra- servikal yolla tohumlandı. Çara durumuna göre “yok”, “az” ve “bol” olarak sınıflandırılan koyunların gebelik oranları sırasıyla %36.4, %50.6 ve %45.1 olarak bulundu (P>0.05). En düşük gebelik oranı çarası “yok” olarak sınıflandırılan koyunlardan elde edilmesine rağmen, muhtemelen bu gruptaki koyun sayısının düşük olması nedeniyle, gebelik oranı açısından gruplar arasındaki farklılıklar istatistiksel olarak önemsiz bulundu (P>0.05). Bu nedenle, daha fazla sayıda koyunun dahil edildiği yeni çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.

Anahtar kelimeler: Koyun, Östrus Senkronizasyonu, Suni Tohumlama, Servikal Mukus

Posterler 148 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Investigation of the Relationship between the Amount of Cervical Mucus and Fertility in Sheep

Abdulhaluk AKPINARa, Mehmet Ferit ÖZMENb, Ümüt CIRITb a Dicle University, Faculty of Veterinary Medicine, 21280, Sur, Diyarbakır, Turkey b Dicle University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Reproduction and Artificial Insemination, 21280, Sur, Diyarbakır, Turkey

The aim of the study was to investigate the relationship between the amount of cervical mucus in vagina during artificial insemination and fertility, in Awassi ewes. The study was conducted on 237 Awassi ewes during out of the breeding season in Diyarbakır. For estrus synchronization, all ewes were treated with a progesterone sponge (20 mg flugestone acetate, Chronogest CR, Intervet) for 12 days, PGF2α (1 ml, i.m., Estrumate, Intervet) two days before sponge removal and 600 IU PMSG (i.m., Chronogest, Intervet) on sponge removal day. Just before the artificial insemination, ewes were classified according to the amount of cervical mucus in the vagina as “absent” (n= 25), “little” (n= 79) or “abundant” (n= 133). Ewes in estrus were intra-cervically inseminated with fresh diluted semen collected from Romanov rams at a dose of 200×106 spermatozoa. Pregnancy rates of ewes classified as having absent, little and abundant cervical mucus were 36.4%, 50.6% and 45.1%, respectively (P>0.05). Although the ewes in “absent” group have the lowest pregnancy rates numerically, the differences among the groups in terms of pregnancy rates were not statistically significant (P>0.05), probably because of the small number of sheep in the “absent” group. Therefore, new studies are needed including more ewes.

Keywords: Sheep, Estrus Synchronization, Artificial Insemination, Cervical Mucus Posters

149 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Attenue Salmonella dublin 31 Suşunda Aşı Denemeleri

Nazerkeа ABILKASYM, Svetlana YERMAGAMBETOVAB Kazak Ulusal Tarım Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Viroloji Bölümü, Almatı, Kazakistan

Sığırların salmonellozisi için dezavantajlı olan üç çiftlikte araştırma ve üretim tecrübesi gerçekleştirdik: Almatı köylü çiftliği alışkanlığı, Aktobe bölgesinin Anisan çiftliği ve Kylorlorda bölgesindeki Turtan-Ata çiftliği. Üretim testleri için, buzağıları iki gruba ayırdık, zayıflatılmış S. dublin suşu 31’den canlı aşı deney grubuna uygulandı ve konsantre bir aşıda kontrol grubuna dahil edildi. Deney grubuna aşılama tüm genç hayvanların (şişmanlık ve gelişme durumundan bağımsız olarak) deri altına, bir kez, boynun 1 / 3’ünde, 1 ml’lik bir dozda (109CFU) yapıldı. Kontrol grubunda 10-20 günlük sürede iki kez kalıplanmış bir aşıyla 1.0 cm3’lük bir dozda ve ilk aşılamadan 8-10 gün sonra tekrar 2.0 cm3’lük bir dozda aşılandılar. 21 gün sonra intraperitoneal olarak 1010’luk bir dozda virulent bir kültür Salmonella Dublin 315/52 ile enfekte olduk. Deney grubundaki çalışmalar sonucunda genç hayvanların hayatta kalma oranı% 75, kontrol grubunda% 98 olarak bulundu. Daha sonra aşı, sığırların salmonellozları için sağlıklı olmayan birkaç Kazakistan çiftliğinde başarıyla test edildi. Bu hayvan çiftlikleri birkaç yıl boyunca salmonelloz ile enfekte edildi. Otopsi, salmonelloza, tekrar tekrar bakteriyolojik laboratuvarlar tarafından onaylanan Salmonella Dublin suşunun neden olduğunu ortaya koydu.

Anahtar kelimeler: S.dublin suşu 31, Aşı, Salmonelloz, Zayıflama.

Posterler 150 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Production Trials Of A Vaccine From An Attenuated Salmonella dublin Strain 31

Nazerkeа ABILKASYM, Svetlana YERMAGAMBETOVA Kazakh national agrarian university, Veterinary Faculty, Department of Microbiology and Virology, Almaty, Kazakhstan

We conducted research and production experience in three farms, which were disadvantaged for salmonellosis of cattle: in the peasant farming Khabit of the Almaty region, the Anisan farm of the Aktobe region, and the Turtan-Ata farm of the Kyzylorda region. For the production tests, we divided the calves into two groups, a dry live vaccine was introduced from the attenuated S. dublin strain 31 into the experimental group, and a concentrated vaccine was introduced into the control group. To the experimental group vaccination was carried out with the coverage of all young animals (regardless of fatness and development) subcutaneously, once, in the region of the 1/3 of the neck, in a dose of 1 ml (109CFU). In the control group, they were inoculated with a molded vaccine twice in the 10-20 day period at a dose of 1.0 cm3 and at 8-10 days after the first vaccination again with a dose of 2.0 cm3. After 21 days we infected with a virulent culture Salmonella Dublin 315/52 in a dose of 1010 intraperitoneally. As a result of studies in the experimental group, the survival rate of the young animals was 98%, in the control group 75%. Later in the vaccine was successfully tested in a number of Kazakhstani farms that were not healthy for salmonellosis of cattle. These livestock farms were infected with salmonellosis for several years. Autopsy revealed that salmonellosis was caused by Salmonella Dublin strain, which was repeatedly confirmed by bacteriological laboratories.

Keywords: S.dublin strain 31, Vaccine, Salmonellosis, Attenuation. Posters

151 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Koyun Anaerob Enterotoksemisine Karşı Hiperimmun Serum Etkinliği Çalışması

Aiganym ABUBEKOVA, Zhumagul KIRKIMBAEVA Kazakh Ulusal Tarım Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji ve viroloji Bölümü, Almatı, Kazakistan

Kazakistan’da koyun yetiştiriciliğine büyük ekonomik zarar veren hastalıklardan biri anaerobik enterotoksemidir. Hastalık sıklıkla akut ve subakut olarak meydana geldiğinden, seroprofilaksi ve tedavi sorunları büyük öneme sahiptir. Bu nedenle araştırmamızın asıl amacı, koyunların anaerobik enterotoksemisine karşı hiperimmün serum elde etmektir, bunun için epizootik yerel suşlar C. perfringens tip D ve C’den bir antijen kullandık. İlk aşamada, 5 Clostridium kültürünün biyolojik özellikleri okudu. Klinik belirtilere ve patoanatomik resme göre, Mikrobiyoloji ve Viroloji Anabilim Dalı bilim adamları tarafından anaerobik enterotoksemi teşhisi konan ölü koyunlardan izole edilmiş C. perfringens. Özellikleri inceleyen C. perfringens’in hafif yuvarlatılmış uçlu büyük, kalın, gram-pozitif bakteriler olduğunu buldu. Hareketsiz, serum ortamlarında kapsüller, ortamlarda merkezi veya alt terminal sporlar oluşturur. Gine domuzlarının deneysel enfeksiyonu sırasında, kültürde hayvanların% 80-100’ü öldürüldü. Çalışılan kültürlerden, immünizasyon şemasına uygun olarak hayvanların üretilmesi için uygulanan (250-300 kg ağırlığındaki öküz) çok değerli bir toksoid hazırladık. Elde edilen serumun önleyici özelliklerinin beyaz farelerde virülan kültür C ile enfeksiyona karşı korunma çalışmaları. Laboratuar hayvanlarının% 90’ını C. perfringens. Dahası, koyun araştırmalarına devam edeceğiz

Anahtar kelimeler: C. perfringens, Hiperimmün serum, Anaerobik enterotoksemi, Koyun.

Posterler 152 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Study Of The Effectiveness Of Hyperimmune Serum Against Anaerobic Enterotoxemia Of Sheep In A Laboratory Model

Aiganym ABUBEKOVA, Zhumagul KIRKIMBAEVA Kazakh national agrarian university, Veterinary Faculty, Department of Microbiology and virology Almaty, Kazakhstan

In Kazakhstan, one of the diseases causing great economic damage to sheep farming is anaerobic enterotoxemia. Since the disease often occurs acutely and subacutely, the issues of seroprophylaxis and treatment are of great importance. Therefore, the main goal of our research was to obtain hyperimmune serum against anaerobic enterotoxemia of sheep, for which we used an antigen from epizootic local strains C. perfringens type D and C. At the first stage, the biological properties of 5 cultures of Cl are studied. Perfringens, isolated from dead sheep, who, according to clinical signs and pathoanatomical picture, were diagnosed by anaerobic enterotoxemia by the scientists of the Department of Microbiology and Virology. When studying the properties found that C. perfringens were large, thick, gram-positive bacteria with slightly rounded ends. Motionless, on serum environments form capsules, in the environment form central or sub-terminal spores. During experimental infection of guinea pigs, 80-100% of animals were killed in the culture. From the studied cultures, we prepared a polyvalent toxoid, which, in accordance with the immunization scheme, was administered to producing animals (oxen weighing 250-300 kg). Studies of the preventive properties of the resulting serum in white mice protected against infection with the virulent culture C1. perfringens 90% of laboratory animals. Further, we will continue research on sheep.

Keywords: C. perfringens, Hyperimmune serum, Anaerobic enterotoxemia, Sheep Posters

153 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Keçi Ciğer Ağrısı ( Pleuropneumonia Contagiosa Caprae)

Adem TEKE, Kemal METİNER, Seyyal AK İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye

Bu derlemede keçilerde kontagiyöz karakterde hastalık oluşturan ve ekonomik kayıplara sebep olan pneumonia contagiosa caprae’nin dünya üzerinde ve ülkemizde oluşan etkilerinin anlatılması amaçlandı. Gelişen ve büyüyen dünyada ve ülkemizde insanların besin ihtiyaçların artması, bundan dolayı hayvan sağlığının giderek önem kazanması, özellikle bulaşıcı hayvan hastalıklarının ciddi ekonomik kayıplara sebebiyet vermesi dolayısıyla hastalıklardan korunma ve hastalıkların kontrol altına alınmasında ciddi çalışmaların yapılması önem kazanmaktadır. Elde edilen araştırmaların veteriner hekimlik alanında yararlı bir kaynak oluşturabileceği düşüncesindeyiz.

Anahtar kelimeler: Keçi, Kontagiyöz, Pnömoni, Besin

Posterler 154 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Epidemic Goat Lung Pain (Pleuropneumonia Contagiosa Caprae)

Adem TEKE, Kemal METİNER, Seyyal AK Istanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 Istanbul, Turkey

It was aimed to explane the effects of pneumonia contagiosa caprae, which causes contagious disease in goats and causes economic losses, in the world and in our country. In the developing and growing world and in our country, it is important to increase the nutritional needs of the people and therefore to increase the importance of animal health and to cause serious economic losses especially in infectious animal diseases. We believe that the review can be a useful resource in the field of veterinary medicine.

Keywords: Goat, Contraceptive, Pneumonia, World, Nutrient Posters

155 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Veteriner Hekimlikte MRSA Taşıyıcılığı

Aigerim KUMONDOROVAa, Seyyal AKb, Serkan IKIZb aIstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Veterinerlik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye bIstabul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı , Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Metisiline dirençli stafilokoklar (MRSA), insanlarda ve hayvanlarda son derece önemli bir patojen haline gelmiştir. Bu bakteriler ile gelişen bulaşma ya da hastalıklar sonucunda, hayvanların taşıyıcı olması direk olarak insan sağlığını tehdit etmektedir. Özellikle de veteriner hekimler, hayvan bakıcıları ve aileler hayvanlarla yakın temas halindedirler. İnsan ve hayvanların karşılıklı olarak bu patojeni bulaştırabilmesi ile toplum kökenli metisiline dirençli stafilokoklar (TK- MRSA) geniş bir rezervuar potansiyeline ulaşmaktadır. Günümüzde TK- MRSA’ lara karşı yeterli önlemin alınmamasının yanı sıra mücadelenin de zor olması nedeniyle bu bakteriler gelecekte ciddi sağlıkk sorunları oluşturabilecektir. Bu derlemede veteriner hekimlikte MRSA etiyolojisi, epidemiyolojisi, kinik bulguları ve tanısı açıklanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Evcil hayvanlar, MRSA, Taşıyıcılık, Mikrobiyoloji.

Posterler 156 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Carrier of MRSA in Veterinary Medicine

Aigerim KUMONDOROVAa, Seyyal AKb, Serkan IKIZb aIstanbul University-Cerrahpaşa, Graduate Education Institute, Department of Microbiology, Avcılar,34320 Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar,34320 Istanbul, Turkey

The meticilline resistant staphylococcus (MRSA) has become an extremely important pathogen in humans and animals. With these bacteria develop as a result of the infection or transmission, animals as carriers to be directly threatening to human health. In particular, veterinary doctors, animal carers and their families are into close contact with animals. The origin of communty MRSA (Co-MRSA) is a large reservoir reach because it can be mutually transmitted between human and animal. Currently, because of Co-MRSAs without taking adequate measures as well as difficulty of the measures, serious health problems related with these bacteria will further be created.. This review aimed to point out the etiology, epidemiology, clinic findings, izolatioan and identification of MRSA in domestic animals.

Key words: Domestic animal, MRSA, Carrier, Microbiology. Posters

157 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Gıdalarda Antimikrobiyal Kalıntı Tespiti İçin Biyosensör Tasarlanması

Alp Emre YILDIZa, Özge ORAb, Kadir DEMİRCİb, Ahmet KOLUMANb, Tolga KAHRAMANa aİstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye b Pamukkale Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Biyomedikal Mühendisliği, 20160, Denizli, Türkiye

Antimikrobiyal ajanlar gıdalarda doğal olarak bulunabildiği gibi aynı zamanda da dışarıdan gıdanın korunması amacıyla eklenebilir. Bu kapsamda en fazla antimikrobiyal uygulaması yapılan gıdalar kısa raf ömrüne bağlı olarak hayvansal gıdalardır. Özellikle süt sektöründe bu amaçla yapılan tağşişler halk sağlığını tehdit eder seviyededir. Çalışmamızda geleneksel Kundrat metodu bazlı optik ve renk değişimine odaklı yönteme alternatif olarak sistem içerisinde bakterinin eseri miktarda da olsa ürettiği metabolitlere bağlı olarak değişkenlik gösteren asitlik seviyesinin elektrokimyasal olarak okunması amperometrik prensip ile gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla dizayn edilen sistem mikrofluidik konseptte olup öncesinde gıdanın katı ise dilüsyonları yapılmış takiben homojenizat filtrasyon ile katı kısımlardan ayırılarak 200 µL alınarak önceden B.subtilis, B.strearothermophylus ve Geobacillus stearothermophilus içeren ve antimikrobiyal hassasiyeti olan bakteri ortamlarına eklenmiştir. Buna bağlı olarak gıdadan gelen dilüsyon faktörünün arka plan kabul edilmesi için ilk ölçüm alınmış ve tasarladığımız inkübasyon haznesinde 2 saat inkübe edilmiştir. İnkübasyon sırasında her 20 dakika da bir ölçüm alınarak pH değişimi tespit edilmiştir. Bu amaçla yapılan sensör ve inkübasyon kasetleri tasarlanmıştır. Süt ve diğer gıdalarda mevcut antimikrobiyal için uygun bir kaset sensör dizayn edilerek sektörel veriler için patent sürecinin tamamlanması hedeflenmiştir.

Anahtar kelimeler: Antimikrobiyal, Biyosensör, Elektrokimyasal, Amperometrik

Posterler 158 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Design of Biosensors for Antimicrobial Residue Detection in Foods

Alp Emre YILDIZa, Özge ORAb, Kadir DEMİRCİb, Ahmet KOLUMANb, Tolga KAHRAMANa a Food Hygiene and Technology Dept., Faculty of Veterinary Medicine, İstanbul – Cerrahpasa University, Avcılar, 34320, İstanbul, Turkey b Biomedical Engineering, Faculty of Technology, Pamukkale University, 20160, Denizli, Turkey

Antimicrobial agents are not only naturally found in foods but also can be artificially added as preservatives. With this respect mostly antimicrobial added foods are animal sourced foods due to short shelf life. These adulterations made especially in milk industry is at the level of hazard to public health. Our study based on the electrochemical changes occur by the bacteria is more easily applied than the traditional Kundrat method which detects low acidity and pH change by amperometric sensors. With this purpose a microfluidic system designed and food diluted and filtered and 200 µL is applied on B.subtilis, B.strearothermophylus and Geobacillus stearothermophilus including media. Incubation was held for 2 hours. The incubator cassette held measurements in every 20 minutes against background. The cassette and the chips are designed. Results indicate that our sensor and incubator is suitable for foods and will be an additional value for food sector after patent application process.

Keywords: Antimicrobial, Biosensor, Electrochemical, Amperometric Posters

159 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

İstanbul’da Tüketime Sunulan Balıklarda Ağır Metal Miktarlarının Belirlenmesi

Alp Emre YILDIZa, Ahmet KOLUMANb, Karlo MURATOĞLUa, Tolga KAHRAMANa a İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye b Pamukkale Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Biyomedikal Mühendisliği, 20160, Denizli, Türkiye

Balıklar, insan diyetinde önemli yer tutmaktadır. Balıklardaki metal kontaminasyonları üzerine de bu nedenle birçok çalışma yapılmıştır. Sardina pilchardus lezzetli olmasının yanında ucuz maliyeti ile Türkiye’de en fazla tüketilen balık türlerinden bir tanesidir. Ağır metal kontaminasyonları, uzun zamanlardan beri bilinen önemli bir problemdir. Denizlerin kirlenmesi ile balıkların dokularında biriken kontaminatlar, balıkların gıda olarak tüketilmesiyle de insanlara geçmektedir. Bu sebep ile balıklar üzerine yapılan çalışmalar oldukça önemlidir. Bu çalışmada, İstanbul’da tüketime sunulan sardalye balıklarında ICP – MS cihazı kullanılarak kurşun ve kadmiyum seviyelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Sonuç olarak, 150 adet numunede kurşun değerleri 0,120 ± 0,07 mg/kg ve kadmiyum değerleri 0,022 ± 0,013 mg/kg olarak tespit edilmiştir. Balık ve su ürünlerinde ağır metal konsantrasyonunun belirlenmesi amacıyla geniş çaplı araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Anahtar kelimeler: : Balık, Ağır Metal, Kurşun, Kadmiyum.

Posterler 160 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Determination of Heavy Metal Amounts in Fish Consumed in Istanbul

Alp Emre YILDIZa, Ahmet KOLUMANb, Karlo MURATOĞLUa, Tolga KAHRAMANa a Food Hygiene and Technology Dept., Faculty of Veterinary Medicine, İstanbul – Cerrahpasa University, Avcılar, 34320, İstanbul, Turkey b Biomedical Engineering, Faculty of Technology, Pamukkale University, 20160, Denizli, Turkey

Fish are the major part of the human diet and it is not surprising that numerous studies have been carried out on metal accumulation in different fish species. Sardina pilchardus is one of the important fish species in Turkey and it is preferable because of it’s delicious taste and low price. Heavy metal pollution of the marine environment has long been recognized as a serious environmental concern. In the sea, pollutants are accumulated in tissues of aquatic animals and transferred to humans through the food chain. This reason, determination of the chemical quality of aquatic organisms, particularly the contents of trace metals in fish is extremely important health. In this study is to determine the lead (Pb) and Cadmium (Cd) levels of Sardina Pilchardus consumed in Istanbul by using ICP – MS. At the result, the mean concentration of Pb and Cd were detected 0.120 ± 0.07 mg/kg and 0.022 ± 0.013 mg/kg, respectively. Further studies are needed to determine the levels of high metal concentrations in fish and aquatic products.

Key words: Fish, Heavy Metal, Lead, Cadmium Posters

161 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Gıda Sanayisinde Diyet Suplementi Olarak Kullanılan Bir Bitki: Stevia (Stevia rebaudiana)

Alp Emre YILDIZa, Funda Yılmaz EKERb aİstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Avcılar, 34320, İstanbul, Turkey bİstanbul Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilimdalı, Avcılar, 34320, Istanbul, Türkiye

Stevia rebaudiana, Güney Amerika’nın çok yıllık bir bitkisi olup, düşük kalorili tatlandırıcılar olan diterpen glikozitleri üretmektedir. Stevia, normal şekerden 300 kat daha fazla tatlandırma etkisine sahip bir bitkidir. Son 30 yıldır Japonya’da yaygın olarak kullanılmaktadır. Steviosid, Stevia rebaudiana’dan elde edilen doğal bir bitkisel tatlandırıcıdır. Bununla birlikte, Stevia özütü, antioksidan, antimikrobiyal ve antifungal aktivite gibi özelliklere sahiptir. Stevia ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalarda Stevia çözeltisinin Streptococcus mutans ve Lactobacillus acidophilus gibi mikroorganizmalar üzerine antibakteriyel etkinliği araştırılmıştır. Ayrıca, Stevia son yıllarda gıda marketlerinin raflarında yerini almış bulunmaktadır. Ancak gıda endüstrisi için vurgulanması gereken önemli nokta, Stevia’nın bir katkı maddesi olarak değil, doğal bir suplement-tatlandırıcı olarak kullanım alanı bulmuş olmasıdır.

Anahtar kelimeler: Stevia rebaudiana, Stevioside, Sweetener, Herb, Dietary Supplement

Posterler 162 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress Stevia (STEVIA REBAUDIANA) A Dietary Supplement in Food Industry

Alp Emre YILDIZa, Funda Yılmaz EKERb aIstanbul University, Veterinary Faculty, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey bIstanbul University, Veterinary Faculty, Department of Food Hygiene and Technology, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey

Stevia rebaudiana, an ancient perennial shrub of South America, produces diterpene glycosides that are low calorie sweeteners. Stevia is an herb extract which is 300 times sweeter than sugar . Widely it has been used throughout Japan as a sweetener for last 30 years. Stevioside is a natural herbal sweetener extracted from Stevia rebaudiana. Stevia extracts, besides having therapeutic properties, contain a high level of sweetening compounds, known as steviol glycosides, which are thought to possess antioxidant, antimicrobial and antifungal activity. In related scientific researches, the antibacterial efficacy of Stevia aqueous solution has been studied on Streptococcus mutans and Lactobacillus acidophilus. Also Stevia has become popular in food industry last decades. Stevia is now available in the shelves of food markets as a dietary supplement, but not as a food additive. This is the critical point that has to be highlighted in the food area.

Key words: Stevia rebaudiana, Stevioside, Sweetener, Herb, Dietary Supplement Posters

163 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bakteriyofajların Biyosavunmada Potansiyel Kullanımı

Aybike TÜRKMEN a, Serkan İKIZ b a İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi b İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye

Bakteriyofajlar, dünyadaki en basit yaşam formlarından biridir. Doğal bakteri katilleridir ve hemen hemen tüm doğal ortamlarda çok sayıda bulunurlar. Bakteriyofajların benzersiz özellikleri nedeniyle teşhis, tedavi, profilaksi, dezenfeksiyon ve biyolojik ajan olarak kullanımları muhtemeldir. Ayrıca fajlar, öldürücü bakterilerin virülans genlerini değiştirebilecek genetik materyalleri iletebilir. Bakteriyofajlar, antibiyotiğe dirençli bakterilerin neden olduğu tehditlerin artması nedeniyle biyomedikal bilim insanlarının dikkatini yeniden kazandı. Epidemik potansiyeli olan, ölümcül hastalığa neden olan bazı bakteri türleri yüzünden biyoterörizm gerçek bir tehdittir. Fajların saklanması, taşınması, yayılması kolaydır ve yıllarca canlı kalabilirler. Bu derlemede fajların kullanım alanları ve biyosavunma alanında kullanılabilirliği ele alınmıştır.

Anahtar kelimeler: Bakteriyofaj, Biyosavunma, Bacillus anthracis

Posterler 164 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress Potential Use of Bacteriophages in Biodefense

Aybike TURKMEN a, Serkan IKIZ b a Istanbul University Cerrahpasa, Veterinary Faculty b Istanbul University Cerrahpasa, Veterinary Faculty, Department of Microbiology, Avcılar 34320 Istanbul Turkey

Bacteriophages are one of the simplest life forms on earth. They are natural killers of bacteria and exist in very large numbers in almost all natural habitats. It is possible to use bacteriophages in diagnosis, treatment, prophylaxis, disinfection and against to biological agents due to their unique properties. Furthermore, phages are capable of transmitting genetic material that might alter virulence genes of lethal bacteria. Bacteriophages have regained the attention of biomedical scientist due to the fact of increasing threat posed by antibiotic resistant bacteria. Some types of bacteria those cause fatal disease with epidemic potential, therefore bioterrorism is a real threat. They are easy to store, transport and disseminate and may survive for many decades. This review describes uses of bacteriophages and their usability in biodefense.

Key words: Bacteriophages, Biodefense, Bacillus anthracis Posters

165 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kedilerde En Yaygın Viral Dermatozların Bazıları

Aylin MAHMUDa, Barash MURADb, MAYA MARINOVAa a4. yıl, Trakia Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Stara Zagora, Bulgaristan b5. yıl, Trakia Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Stara Zagora, Bulgaristan

Kediler, bazıları doğal sitopatik etkilerinin bir parçası olarak kutanöz ve / veya mukokutanöz lezyonlara neden olabilen veya hastanın bağışıklık durumu üzerindeki etkileri nedeniyle diğer dermatolojik hastalıklara duyarlı hale getirebilen bazı viral enfeksiyonlara karşı hassastır. Bu hastalıklar çoğunlukla aşağıdakiler tarafından indüklenir: Papilloma virüs, Kedi Herpes virüsü 1, Kedi Calicivirus, Kedi Pox Virüsü, Kedi Lösemi Virüsü, Kedi Enfeksiyöz Peritonit ve Kedi İmmün Yetmezlik Virüsü. Viral enfeksiyonlar, viral RNA ve DNA genomları, immünohistokimya, immünofloresan deneyi ve in situ hibridizasyon tespit edilerek Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR) gibi birçok farklı yöntem kullanılarak teşhis edilir.

Anahtar kelimeler: Kediler, Viral, Dermatozlar, Deri, Lezyonlar

Posterler 166 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress Some of the Most Common Viral Dermatoses in Cats

Aylin MAHMUDa, Barash MURADb, Maya MARINOVAa aStudents of veterinary medicine, 4th year, Faculty of Veterinary Medicine, Trakia University, Stara Zagora, Bulgaria bStudent of veterinary medicine, 5th year, Faculty of Veterinary Medicine, Trakia University, Stara Zagora, Bulgaria

Cats are susceptible to a number of viral infections, some of which may cause cutaneous and/or mucocutaneous lesions as part of their inherent cytopathic effects, or may render the animal susceptible to other dermatological diseases due their effects on the immune status of the patient. These diseases are mostly induced by: Papillomavirus, Feline Herpesvirus 1, Feline Calicivirus, Feline Pox Virus, Feline Leukemia Virus, Feline Infectious Peritonitis and Feline Immunodeficiency Virus. Viral infections are diagnosed using many different methods such as Polymerase Chain Reaction (PCR) by detecting the viral RNA and DNA genomes, immunohistochemistry, immunofluorescence assay, and in situ hybridization.

Key words: Cats, Viral, Dermatoses, Skin, Lesions Posters

167 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Tatlı Bir Serüven; Çikolata

Ayşe Seray ÇETİNª, Zhanylbubu MAMATOVA ª, Merih TATLIb ve Funda YILMAZ EKERc aİstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye bİstanbul Medipol Üniversitesi-Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları, Kavacık, 34810, İstanbul, Türkiye cİstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye Çikolatanın serüveni tropik ormanlarda kocaman ağaçların gölgesinde başlar. Kakao ağaçları bu dev ağaçların gölgelerinde yetişir. Bu, hikâyenin sadece başı; kakaonun Avrupa’ya getirilmesi bugünkü çikolatanın doğuşuna zemin hazırlamış ve vazgeçilmez tada dönüştürerek günümüzdeki halini almasını sağlamıştır. Kakao tarihi günümüzden 4000 yıl öncesine dayanır. Kakao meyvelerini ilk keşfeden Olmekler, kakao çekirdeği, biber, bazı baharatlar, değişik otlar ve su ile karıştırarak bir içecek elde etmiştir. Mayalar ve Aztekler zamanla kakaoyu kültür bitkisine dönüştürmüştür. Mayalar kakaoyu kullanarak Xocolatl denen koyu, acı ve baharatlı bir içecek yapmıştır. Azteklerin çöküşüyle Hernando Cortez önderliğinde İspanyollar Meksika’yı istila etmiş ve burada kakaonun egzotik tadının büyüsüne kapılarak bunu tüm dünyadan saklamayı başarmıştır. Daha sonraları, bu tat sırasıyla Avrupa ülkeleri ile Orta ve Güney Amerika’ya yayılmıştır. Osmanlı’da ise sıvı çikolata doktor tavsiyesiyle eczanelerde satılmış ve savaşlarda yaralı askerlere içirilmiştir. Çikolata, kakao, kakao yağı, şeker, süt tozu ve vanilin karışımından oluşur. Şeker ve yağ içeriğinden dolayı enerji bakımından zengindir. Mutluluk hormonu (seratonin) sentezini uyaran teobromini bol miktarda içermektedir. Son yıllarda çikolata her yaştan birey tarafından tercih edilen ve neredeyse dünyada en çok tüketilen gıda maddelerinden olmaya başlamıştır. Ülkemizde bayramlarda şeker yerine çikolata ikram edilmesi de buna örnektir.

Anahtar kelimeler: Çikolata, Kakao, Kakao Çekirdeği, Şeker.

Posterler 168 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress The Sweet Adventure; Chocolate

Ayşe Seray ÇETİNª, Zhanylbubu MAMATOVA ª, Merih TATLIb ve Funda YILMAZ EKERc aIstanbul University – Cerrahpaşa, Institute of Graduate Studies, Food Hygiene and Technology, Thesis Master’s Program, Avcilar, 34320 Istanbul, Turkey bIstanbul Medipol University, School of Fine Arts and Architecture, Department of Gastronomy and Culinary Arts, Kavacik, 34810 Istanbul, Turkey. cIstanbul University – Cerrahpaşa, Veterinary Faculty, , Department of Food Hygiene and Technology, Avcilar, 34320 Istanbul, Turkey The chocolate adventure begins in the tropical forests in the shadow of the huge trees. Cocoa trees grow in the shadows of these giant trees. This is just the beginning of the story; bringing cocoa to Europe paved the way for the birth of today’s chocolate and transformed it into an indispensable taste. The history of cocoa dates back 4,000 years from today. Cocoa beans have been discovered for the first time by the Olmeks who produced beverages from a mixture of cocoa beans, pepper, some spices, various herbs and water. Mayans and Aztecs transformed cacao into a culture plant over time. The Mayans made a dark, bitter and spicy drink called Xocolatl using with cocoa. With the downfall of the Aztecs, the Spanish invaded Mexico under the leadership of Hernando Cortez. In Mexico, the Spanish, who were captivated by the exotic, taste of cocoa, hided this taste from all over the world. Then this taste was spread to the European countries and Central and South America respectively. In the Ottoman era, liquid chocolate was sold in pharmacies with doctor’s advice and served to wounded soldiers in wars. Chocolate consists of a mixture of cocoa, cocoa butter, sugar, milk powder and vanillin. It is abounded in energy due to its sugar and fat content. It contains plenty of theobromine that stimulates the synthesis of the happiness hormone (serotonin). In recent years, chocolate has become one of the most preferred and consumed foodstuffs in the world for all ages. In our country, on religion festivals, serving chocolate is an example of this, instead of sugar.

Key words: Chocolate, Cocoa, Cocoa Beans, Sugar Posters

169 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

7 Yaşlı Bir Eşekte Os Metacarpale III ‘ün Eksternal Fiksasyon Yöntemiyle Osteosentezi ve Trombositten Zengin Fibrin (TZF) Uygulanması

Dila ATEŞPAREa Dilek OLGUN ERDİKMENa, Serhat ÖZSOYa, Ümit UĞURLUa, Gülşen SEVİMa, Zeynep Tol SEVİMa, Kutay GÜRÜNLÜ b, Özgür AKYÜZb, Hande KABAKÇIb a Cerrahi Anabilim Dalı, Veteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa, 34320, Avcılar, İstanbul, Türkiye b Veteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi, 34320, Avcılar, İstanbul, Türkiye

Bu olguda 7 yaşlı erkek bir eşeğin sol os metacarpale III kemiğinde malunion kırık tanısı, operatif ve TZF (trombositten zengin fibrin) sağaltımı sonuçlarının bildirilmesi amaçlanmıştır. Fakültemiz At Kliniğine ön sol bacakta eski bir kırık şikayetiyle getirilen hastanın anamnezinde olası bir trafik kazası sonucu şekillendiği bildirildi. Yapılan klinik ve radyolojik muayenesinin ardından sol os metacarpale III’de malunion fraktür ve deformasyona uğrayan metacarpusun basış sırasında yerle temas eden yüzeyinde taşkın granülasyonlu enfekte yara olduğu belirlendi. Parenteral antibiyotik uygulaması (25 mg/kg Seftriakson) ve enfekte alanın pansumanla kontrol altına alınmasını takiben operasyona alındı. Eksternal fiksasyon amacıyla kullanılan 2.0 mm Ø Steinmann pinler, iç ve dış çapları sırasıyla 25 mm- 33 mm olan -5°C / +60°C arası çalışma sıcaklığına sahip plastik-kauçuk (PVC+NBR) karışımlı hortumların methyl methacrylate monomeri ile doldurularak kimyasal reaksiyon sonucu katılaşması yoluyla sabitlendi. Yara, gün aşırı steril şartlarda bandaj yapılarak korundu. 12. haftada yapılan radyolojik kontrolde nonunion varlığı nedeniyle 2. bir operasyonla eksternal fiksatör uzaklaştırıldı. Hastadan alınan 10 ml venöz kan kuru cam tüplere toplanarak düşük devirde (3000 rpm=10 dakika) santrifüje yoluyla elde edilen trombositten zengin fibrin (TZF) pıhtısı kırık hattına yerleştirildi ve ekstremite cebireli bandaja alındı. Posteperatif 2. günden itibaren hastanın ilgili bacağını kullandığı gözlendi. 2 hafta arayla yapılan radyolojik kontrollerde kallus oluşumunun hızlandığı belirlendi. TZF trombosit ve büyüme faktörlerinden zengin bir membran elde etmeyi sağlayan 2. nesil bir trombosit konsantratıdır. Tarafımızdan yapılan literatür taramasında eşeklerde bu yönde yapılan bir çalışmaya rastlanmamıştır ve bu olgu sunumu ile TZF’nin meslek pratiğine kazandırılarak bilimsel literatüre katkı sağlayacağı inancındayız.

Anahtar kelimeler: Eşek, Non-union, Eksternal Fiksasyon, TZF, Trombositten Zengin Fibrin

Posterler 170 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Osteosynthesis by the External Fixation Method of Os Metacarpale III and Application of Platelet Rich Fibrin (PRF) in a 7-year-old Donkey

Dila ATEŞPAREa Dilek OLGUN ERDİKMENa, Serhat ÖZSOYa, Ümit UĞURLUa, Gülşen SEVİMa, Zeynep Tol SEVİMa, Kutay GÜRÜNLÜ b, Özgür AKYÜZb, Hande KABAKÇIb aIstanbul University - Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Departement of Surgery, 34320, Avcılar, Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, 34320, Avcılar, Istanbul, Turkey

In this case, it is aimed to report the diagnosis of malunion fracture of os metacarpale III, operative plus PRF (platelet rich fibrin) treatement results of a 7 year of donkey. The patients was brought to our faculty’s equine clinic with a complaint of an old fracture on the left fore limb and was reported to be the result of a possible traffic accident. After the clinical and radiological examination, it was determined that the third metacarpus had a malunion fracture and deformation. Also the surface which was stepped on ground during the walking had an infected wound with caro luxurions. The operation was taken after the parenteral antibiotic administration (25 mg/kg Cefti reaction) and dressing the infected area for controlling the infection. The 2.0 mm Ø Steinmann pins used for external fixation are filled with methyl methacrylate monomer and plastic-rubber (PVC + NBR) hoses with internal and external diameters of 25 mm - 33 mm respectively and operating temperatures between -5 ° C / + 60 ° C . The wound was covered with bandages in sterile conditions every second day. External fixation was removed with a second operation due to the presence of nonunion in the radiological control of 12 th week. 10 ml venous blood was collected from the patient in dry glass tubes and Platelet Rich Fibrin (PRF) obtained by centrifugation at low speed (3000rpm =10 min) were placed in the fracture line. The limb was bandaged with splint after the operation. It is observed that the patient used its related leg from the postoperative 2 nd day. With the radiological controls that has made by every 2 week, it is identified that callus formation became fast. PRF is a second generation thrombocyte concentrate that provides a rich membrane from growing factors and thrombocyte. No such work encountered in the literature review made by us. We believe in that with this case report PRF will be brought to the veterinary practice and continue to scientific literature.

Key words: Donkey, Non-union, External Fixation, PRF, Platelet Rich Fibrin Posters

171 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Mikrobiyoloji Laboratuvarlarında Biyogüvenlik Seviyeleri ve Uygulamaları

B. Tolga CANDANa , Baran ÇELİKb, Kemal METİNERb, Seyyal AKb a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Biyogüvenlik, mikrobiyoloji laboratuvarı çalışanlarının maruz kalabilecekleri laboratuvar infeksiyonlarına karşı koruma amaçlı, metot, donanım, altyapı, tasarım ve uygulamalar bütünüdür. Bu uygulamalar laboratuvar çalışanlarının sağlığı ve halk sağlığı açısından büyük öneme sahiptir. Laboratuvarda çalışılan etkenin ekosisteme verebileceği zarar ancak ciddi ve sıkı biyogüvenlik uygulamaları ile engellenebilir. Laboratuvar kaynaklı infeksiyonlar ilk kez 1940’lı yılların başında bilim insanlarının ilgisini çekmiş ve araştırılmaya başlanmıştır ve durumun ciddiyeti ortaya çıkmaya başlamıştır. Elde edilen bulgular sonucu, 1980’li yılların başlarından itibaren insan hatası kaynaklı kontaminasyonları en aza indirecek yönetmelik ve kurallar ile belirlenen biyogüvenlik uygulamaları ortaya çıkmıştır. Bu uygulamalar farklı etkenler için farklı seviyelere sahip olup laboratuvar infeksiyonlarına maruz kalma riskini önemli derecede düşürmektedir. Bu derlemede mikrobiyoloji laboratuvarlarında biyogüvenlik uygulamaları ve etkileri detaylı bir şekilde incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Biyogüvenlik, Laboratuvar, Mikrobiyoloji, Biyogüvenlik seviyeleri

Posterler 172 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Biosafety Levels and Practices in Microbiology Laboratories

B. Tolga CANDANa, Baran ÇELİKb, Kemal METİNERb, Seyyal AKb a Istanbul University-Cerrahpaşa, Graduate Education Institute, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey b İstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey

Biosafety is a collaboration of method, hardware, substructure, design and practices which aims to protect laboratory workers exposed to laboratory infections. These practices are very important in terms of lab staffs & public health. Biosafety implements are the one and only barrier in front of the releasing germs that proceed in the laboratory through the ecosystem. In the beginning of the 1940s, it had awaken the scientist’s interests and began to be investigated and its seriousness emerged, in time. Biosafety practices, which is defined by regulations and rules, arise to reduce the contaminations caused by human related errors, through the beginning of the 1980’s. These practices have different levels for different facts and reduces the risk of exposing laboratory infections, significantly. Biosafety practices and effects will be investigated in detail at that compilation.

Keywords: Biosafety, Laboratory, Microbiology, Biosafety levels Posters

173 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Sincaplarda Antimikrobiyal Direnç

Başak KAYMAZa, Beren BAŞARAN KAHRAMANb, Seyyal AKb a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Vahşi doğada yaşayan sincaplarda antimikrobiyal direnç konusundaki araştırma sayısı kısıtlıdır. Bu hayvan türleri, doğadan yakalanmış vahşi sincaplar ile pet hayvanı veya laboratuvar hayvanı olarak yetiştirilen, vahşi anneden doğmuş olan evcil sincaplardır. İnfekte bireylerin varlığı; bakıcıları, veteriner hekimleri, birlikte yaşadıkları insan ve diğer hayvan türleri için önem arz eder. Bu bireylerin yaşam ortamları dolayısıyla çevresel kontaminasyon halk sağlığı için de önemlidir. Antimikrobiyal direnç sorunu gün geçtikçe tüm dünyada artış göstermekte; var olan veriler güncellenmekte ve yenileri eklenmektedir. Bu çalışmada sincapların izolatlarından elde edilen antimikrobiyal direnç ile ilgili çalışmalar incelenerek bu konuya dikkat çekmek amaçlanmıştır.

Anahtar kelimeler: Sincapların bakteriyel hastalıkları, Antimikrobiyal direnç, Yaban Hayatı Zoonozları

Posterler 174 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Antimicrobial Resistance in Isolates From Squirrel

Başak KAYMAZa, Beren BAŞARAN KAHRAMANb, Seyyal AKb a Istanbul University-Cerrahpaşa, Graduate Education Institute, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey bİstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey

The count of studies about antimicrobial resistance of microorganisms in free-living squirrels is limited. These animals was born from the wild mothers and raised to be pet animal or as laboratory animals for to be used in scientific research’s. Existence of infected individuals is important for caretakers, veterinarians, and the people who have them as a pet and for other species of animals. Because of the living space of these individuals, environmental contamination is extremely important for the public health. The problem of antimicrobial resistance is increasing day by day, established information for the issue updating and new information add up to the current literature. Aim of this review is to examine researches of antimicrobial resistance of microorganisms isolated from squirrels and to attract attention to the topic.

Keywords: Bacterial diseases of squirrel, antimicrobial resistance, zoonoses of wild animal Posters

175 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Metisilin Dirençli Stafilokoklar ve Tedavi Yaklaşımları

Begüm MAŞLAKa, A. Funda BAĞCIGILb a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Çağımızın sorunu olan antimikrobiyallere dirençli bakteriler, her geçen zamanda sayıca daha da artmakta ve farklı genetik karakterleri saptanmaktadır ve bu durum genel anlamda önemli bir çevre ve halk sağlığı sorunu halini almıştır. Veteriner hekimlikte de beşeri hekimlikte olduğu gibi, antibiyotik dirençli bakteriler denilince, en sıklıkla karşılaşılan gruplardan biri, Metisilin Dirençli Stafilokoklardır. Özellikle klinisyen veteriner hekimlerin tedavi açısından dar bir alanda kalmalarına sebep olmaktadırlar. Bu durum klinik açıdan hasta bireylerde antibiyogram uygulamasının ve mikrobiyolog desteğinin önemini de göstermektedir. Antimikrobiyal seçimlerinde spesifik değerlendirme yapılmalıdır. Gerek bireyin direnci gerek ise genotipik açıdan gelişmekte olan bakterilerin sahip olduğu direnç göz ardı edilmeden ve gereksiz antimikrobiyal kullanımına engel olunacak bir tedavi yaklaşımında bulunulmalıdır. Bu derlemede de Metisilin dirençli stafilokoklar ve sebep oldukları enfeksiyonlarda kullanılan antimikrobiyallerden bahsedilecektir.

Anahtar kelimeler: Metisilin, Staphylococcus spp, Antimikrobiyal direnç.

Posterler 176 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Methicillin- Resistant Staphylococci and Approaches of Treatment

Begüm MAŞLAKa, A. Funda BAĞCIGILb a Istanbul University-Cerrahpaşa, Graduate Education Institute, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey bİstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey

Antimicrobial resistant bacteria, which are the problems of nowadays, are increasing day by day and different genetic characters have been detected and also this situation has become an important environmental and public health problem in general. As well as human medicine, in veterinary medicine, when antibiotic resistant bacteria are mentioned; one of the frequently encountered group is Methicillin-Resistant Staphylococci. Especially the clinician veterinarians are in a limited area in terms of treatment of these species. This also reveals the importance of using antibiotic susceptibility tests and microbiologist support for treatment. Specific evaluation should be made in antimicrobial selection. The treatment approach should be used to avoid the resistance of the individual and the resistance of the genotypically developing bacteria and avoid unnecessary antimicrobial use. In this review, Methicillin-Resistant Staphylococci and the antimicrobials suggested in the treatment of the infections cause by them will be mentioned.

Key words: Methicillin, Staphylococcus spp, Antimicrobial resistance. Posters

177 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Probiyotik E. coli 64 G Suşunun Biyolojik Özellikleri

Kymbat BOTEKE , Serik KOSHKIMBAEV, Assel ZHOLDASBEKOVA Kazak ulusal tarım üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji ve viroloji Bölümü Almatı, Kazakistan

Çalışmalarımızda, seçici olarak enterobakterilerin patojenik formlarına karşı yüksek bir antagonistik aktiviteye sahip olan 64 adeziv E. coli suşu elde ettik. Adeziv E. coli 64 suşları, sağlıklı bir kuzudan izole edilen, gastrointestinal sistemin kommensal bir etkenidir. Morfolojik özellikler: kısa çomaklar, hareketli, gram negatif, sporlar ve kapsüller oluşmaz. Kültürel özellikler 24 saat sonra et-pepton agarı üzerinde üreyen suşun bakterileri, düz kenarlı yumuşak, dışbükey, yuvarlak, parlak, yarı saydam gri renkli koloniler oluşturur, 24 saat sonra Endo ortamında metalik parlaklık ile koyu kırmızı renkli yuvarlak kolonilerden oluşur. Sıvı ortamda kültürlendiğinde, suşun bakterileri 18 saat sonra düzgün bulanıklık oluşturur. Fizyolojik ve biyokimyasal özellikler. Büyüme sıcaklığı aralığı 37-39 ° С, optimum sıcaklık 37 ° С’dır. Optimum pH 6.8-7.5’tir. Bir karbon kaynağı olarak, glukoz, laktoz, maltoz, arabinoz, sorbitol, sukroz, dulit, salisin kullanılır. İndol oluşturur ve hidrojen sülfür oluşturmaz. Lizin - ve ornitin dekarboksilaz aktivitesine sahiptir, üreaz aktivitesine sahip değildir. Jelatini sulandırmaz. Çalışmalar, incelenen Escherichia suşunun Escherichia cinsinin karakteristik özelliklerine sahip tipik morfolojik, teknik, kültürel ve biyokimyasal özelliklere sahip olduğunu göstermiştir.

Anahtar kelimeler: E. coli, Suş, pH, Kuzu.

Posterler 178 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Biological Properties of Probiotic E. coli 64G Strain

Kymbat BOTEKE, Serik KOSHKIMBAEV, Assel ZHOLDASBEKOVA Kazakh national agrarian university, Veterinary Faculty, Department of Microbiology and virology Almaty, Kazakhstan

In our studies, we selectively obtained an adhesive strain E. coli 64, which has a high antagonistic activity against pathogenic forms of enterobacteria. The strain E. coli 64 to be a normal inhabitant of the gastrointestinal tract, isolated from a healthy lamb. Morphological features. Strain cells short sticks, motile, gram-negative, spores and capsules do not form. Cultural properties. Bacteria of the strain with growth on meat-peptone agar after 24 hours form smooth, convex, round, shiny, translucent colonies of gray color with smooth edges, on Endo medium after 24 hours round colonies of dark red color with metallic luster. When cultured in liquid media, the bacteria of the strain form uniform turbidity after 18 hours. Physiological and biochemical characteristics. Growth temperature range is 37-39 ° С, optimum temperature is 37 ° С. The optimum pH is 6.8-7.5. As a carbon source, glucose, lactose, maltose, arabinose, sorbitol, sucrose, dulcite, salicin are used. Forms indole and does not form hydrogen sulfide. Lysine has - and ornithine decarboxylase activity, does not possess urease activity. Does not dilute gelatin. Studies have shown that the studied strain of Escherichia has typical morphological, tinctorial, cultural and biochemical properties characteristic of the Escherichia.

Key words: E. coli, Strain, pH, Lamb. Posters

179 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Çin Tıbbının Gizli Mucizesi; Gecko Proteinleri

Buket ÇAKARa, Ayça ÜVEZb, O.B. Burak ESENERb, Elif İlkay ARMUTAKb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 34320, İstanbul bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, 34320, İstanbul

Gösterişli kuyrukları ve saç benzeri dikenlerle kaplanmış derileriyle bilinen Gecko’lar sürüngenler sınıfında yer alır ve 1500 civarında farklı türü bulunmaktadır. Geceleri aktif nokturnal hayvanlardır. Özel deri yapısı suyu iterek vücuda girmesini engellemektedir ve kendi kendini temizleme özelliği vardır. Bu özellikleriyle Gecko derilerinin insan deri yapısına benzediğini tespit eden araştırmacılar deri nakillerinde Gecko’lardan yararlanılabileceğini belirtmiştir. Geckoların gösterişli kuyruklarının da önemli özellikleri vardır. Dallara tırmanırken dengesini sağlamasının yanında besin yokluğunda Gecko’ların hayatlarını sürdürebilmesi için kuyruklarında yağ depolanmaktadır. Ayrıca Gecko’lar korku halinde kuyruklarını bırakmalarıyla tanınmaktadır. Bunu yapma sebepleri daha hızlı hareket ederek tehlikeden kurtulmaktır. Kopan kuyruğun tekrardan oluşması yaklaşık 3 hafta sürmektedir. Oryantal tıpta, yangılı hastalıkları iyileştirdiği bilinen Gecko’lardan elde edilen ekstreler alerji, erektil bozukluklar, tüberküloz osteomyelitis, sirinks, Aids gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. Ayrıca yıllardır antikanser ajan olarak kullanılan bu protein ekstresi ile ilgili son zamanlarda bilimsel çalışmalar hızla artmaktadır. Araştırmalar Gecko protein ekstresinin (GPE) sindirim sisteminde meydana gelen kanser tiplerine karşı etkili olduğunu göstermiştir. Son zamanlarda yayınlanan çalışmalarda ise serviks ve idrar kesesi kanserleri üzerine etkisi de bildirilmiştir. Gecko protein ekstresi Veteriner Hekimlik alanında tedavisi zor birçok hastalık için alternatif bir terapi olabilir. Özellikle de kedilerde görülen FIB ve FIV gibi immun sistem hastalıklarında bağışıklığı kuvvetlendirmek için tercih edilebilir. Ancak bu tip çalışmalar için ilk önce bu protein karışımının içindeki bileşenler çözülmeli ve tedavi amaçlı yapılan bu katliamdan Gecko’ların kurtarılması gereklidir.

Anahtar kelimeler: Gecko protein ekstresi, Oryantal tıp, Kertenkele

Posterler 180 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Miracle Secret of Chinese Medicine: Gecko Proteins

Buket CAKARa, Ayça UVEZb, O.B. Burak ESENERb, Elif Ilkay ARMUTAKb aIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Istanbul bIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Histology and Embryology, 34320, Istanbul

Geckos, which are known for with flamboyant tails and their skins covered hair-like spines, are in the class of lizards and have around 1500 different types. They are nocturnal animals. Special skin structure is prevented the body from water by bouncing off and has a self-cleaning ability. According to these properties, the researchers deterimined that Gecko skin structure was similar to human skin and geckos could be used in skin transplants. Glamorous tails of Geckos also have important features. Gecko tails were kept the balance as they climb the branches and, were stored fat in their tails to survive in the scarcity of food. In a Geckos are also known with discarded their tails, for moving more quickly to get rid of the danger. Regrow of tail was taken about 3 weeks. In Oriental medicine, extracts from Geckos, which are known to heal inflammatory diseases, are used in the treatment of many diseases such as allergies, erectile disorders, tuberculous osteomyelitis, syrinx, AIDS. Recently, scientific studies on this protein extract, which has been used as an anticancer agent for many years, are rapidly increasing. Researches have shown that Gecko protein extract (GPE) is effective against cancer types of digestive tract. In recent studies, GPE effect on cervical and urinary bladder cancers has also been reported. Gecko protein extract can be an alternative therapy for many diseases difficult to treat in the veterinary medicine. Especially can be preferred to strengthen immunity in immune system diseases such as FIB and FIV seen in cats. However, at first, for this therapies, the components of this protein mixture must be dissolved and Geckos must be saved from this massacre.

Keywords: Gecko protein extract, Oriental medicine, Lizards Posters

181 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Apitoksin: Doğal Antibakteriyel

Burak ALABAŞa, Belgi DİREN SIĞIRCIb, Serkan İKİZb a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Son yıllarda yapılan çalışmalar sonucunda mikroorganizmalarda antibiyotik direncinin oldukça ilerlemiş olduğunun kanıtlanması, gün geçtikte bakterilerin yakın zamanda keşfedilmiş antibiyotiklere karşı direnç kazanmaları ve direnç plazmidlerini birbirlerine aktarabilmeleri, bakteriyel infeksiyonlar konusunda gelecek açısından ciddi korku yaratmaktadır. Süper infeksiyonların gelişmesi ve bunların antibiyotiklerle tedavi edilememesi ihtimali modern tıbbın, ortaçağ tıbbı gibi infeksiyonlara karşı çaresiz kalmasına, günümüzde basit olarak değerlendirilen infeksiyonların gelecekte ölümlere sebep olabileceği düşüncesiyle antimikrobiyal dirence çözüm arayışı günümüzün en önemli odak noktalarından biri haline gelmiştir. Antibiyotik direnci yüksek düzeylere ulaşması sonucunda bakteriostatik veya bakterisid etkisi bulunan alternatif kimyasallar, doğal komponentler ve bitkisel ürünler de gözden geçirilmekte ve bunların etki düzeylerinin saptanması yolunda çalışmalar yapılmaktadır. Arılardan elde edilen bir ürün olan apitoksin böyle özellikleri bulunan, çok uzun zamandır bilinen, etkileri üzerine çalışmalar yapılmış doğal kaynaklı maddelerden biridir. Bu derlemede apitoksinin antimikrobiyal etkisi, bu etkinin in vivo ve in vitro ortamlarda yapılmış çalışmalar sonucunda kanıtlanmış sonuçlarının değerlendirilmesi ve okuyucuya genel bir bilgi ve farklı perspektif kazandırmak amaçlanmıştır.

Anahtar kelimeler: Apitoksin, Arı zehri, Antimikrobiyal direnç, Doğal ürün

Posterler 182 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Apitoxin: A Natural Antibacterial

Burak ALABASa, Belgi DIREN SIGIRCIb, Serkan IKIZb a Istanbul University-Cerrahpaşa, Graduate Education Institute, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey bİstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey

Scientific studies in recent years proved that antimicrobial resistance is progressing exponentially, microorganisms gaining resistance to even newly discovered antibiotics and exchanging the resistance plasmids between each other. The current situation creating a serious fear for the future. Possibility of super infections to become a common case and to not be able to treat this infections with antibiotics creating a picture of modern medicine will be alike medieval medicine, will be desperate against bacterial infections and even infections considered to be common at present time, will cause deaths. With this idea, searching a solution for the antimicrobial resistance is one of the main aims of the studies in present time. Because of growing antibiotic resistance: some alternative medicines, natural materials, herbal products with bacteriostatic or bacteriosidic effects inspected and effect rate of these materials studied by researchers. A bee product, apitoxin is a material with aforementioned effects and known for a long time, has been studied at recent times. In this paper aim is to give knowledge to reader about antimicrobial effects of apitoxin and proved effects of it in vivo and in vitro conditions, providing general information about the material and a different perspective.

Key words: Apitoxin, Bee venom, Antimicrobial resistance, Natural product Posters

183 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Transgenik Bakteriler Tarafından Farmasötik Protein Üretimi

Buse H. ASLANa, Seyyal AKb, Serkan İKİZb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü,Veterinerlik Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı , Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Son yıllarda biyoteknolojik proteinler sayesinde tıp ve eczacılık alanında önemli gelişmeler olmuştur. Modern tıp alanında, eksik protein kaynaklı hastalıkların tedavisi açısından önemli kolaylıklar sağlanmış ve başarılar elde edilmiştir. TipII diyabet gibi yaygın yada Gaucher hastalığı gibi ender görülen hastalıklardan başka bir çok eksik protein kaynaklı hastalıklara sahip canlıların tedavi amaçlı eksik enzimleri yaşam boyu dışarıdan almaları gerekir. Bu durum mali anlamda da büyük sıkıntılara neden olur. Biyoteknolojik proteinler sayesinde bu gibi sorunlara çözümler getirilmiştir. Günümüzde eksikliği duyulan bu proteinlerin üretilmesi için kullanılan; bakteriler, mantarlar, bitki hücreleri ve hayvan hücreleri gibi çeşitli protein kaynakları vardır. Özellikle bakterilerin bu işlemde protein kaynağı olarak seçilmelerinin nedenleri vardır. Bu derlemede, protein üretimi amaçlı bakterilerin tercih edilmesi, transgenik bakteriler tarafından farmasötik protein ürettirilmesi, yapılan çalışmalar ve hastalıkların tedavisi konusunda sağlanan faydalar açıklanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Biyoteknoloji, Farmasötik protein, Mikrobiyoloji, Transgenik bakteri.

Posterler 184 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Production of Pharmaceutical Protein by Transgenic Bacteria

Buse H. ASLANa, Seyyal AKb, Serkan IKIZb aIstanbul University-Cerrahpasa, Graduate Education Institute, Department of Microbiology, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey

In recent years, thanks to biotechnological proteins, there have been important developments in medicine and pharmacy. In the field of modern medicine, important improvements have been provided for the treatment of disease are caused by lacking proteins and achievements have been achieved. Other than widespread diseases such as type II diabetes or rare diseases such as Gaucher’s disease, living organisms with many deficient protein- derived diseases need to take the deficient enzymes for lifetime treatment. This situation also causes financial problems. Today, bacteria, fungus, plant cells and animal cells are used for the production of these proteins that are lacking. In particular, there are reasons why bacteria are selected as the protein source in this process. In this review, the selection of bacteria for the production of protein, the production of pharmaceutical protein by transgenic bacteria, the studies on the treatment of diseases will be explained.

Key words: Biotechnology, Microbiology, Pharmaceutical Protein, Transgenic bacteria Posters

185 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kedi ve Köpek Isırığı Kaynaklı Bergeyella zoohelcum Enfeksiyonları

Cansu ENGİNa, Begüm MAŞLAKa, A. Funda BAĞCIGİLb aIstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Veteriner Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar,34320, İstanbul, Türkiye bIstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı ,Avcılar,34320, İstanbul, Türkiye

Kedi ve köpekler başta olmak üzere eşlikçi hayvanlar aile yaşamı içinde daha çok yer almaya başlamıştır. Ancak evde hayvan besleme alışkanlığı arttıkça insanların zoonotik hastalıklar ile karşılaşma riskleri de artmaktadır. İnsanlarla yakın ilişki halinde olan eşlikçi hayvanların ağız floralarında yer alan bazı bakteriler zoonotik karakterdedir. İnsanlara, ısırık yaralanmaları, tırmıklamalar ve bunun gibi yakın temas sonrası bulaşmalar görülmektedir. Isırık vakaları sonrasında infeksiyona neden olan bakterilerden biri de Bergeyella zoohelcum’dur. B.zoohelcum, Flavobacteriaceae familyasına ait Gram negatif, non-fermantatif, çomak formunda, sporsuz, hareketsiz ve aerob bir bakteridir. Kanlı agarda kolaylıkla ürer fakat MacConkey agarda üreme görülmez. Kedi, köpek ve diğer memelilerin ağız ve üst solunum yolları floralarının bir parçasıdır. Kedi ve köpeklerde patojen olmamakla birlikte insanlarda ısırık ve tırmıklama vakalarına bağlı olarak bölgede abse, tendosinovit, menenjit, pnömoni ve septisemiye neden olur. Bu derlemede Bergeyella zoohelcum’un özellikleri ve gerek hayvanlarda gerekse de insanlarda sebep olduğu infeksiyonlardan bahsedilecektir.

Anahtar kelimeler: Kedi, Köpek, Bergeyella zoohelcum, Zoonoz

Posterler 186 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Bergeyella zoohelcum Infections Caused by Cat And Dog Bites

Cansu ENGİNa, Begüm MAŞLAKa, A. Funda BAĞCIGİLb aIstanbul University-Cerrahpaşa, Post Graduate Education Institute, Department of Microbiology, Avcılar,34320 Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar,34320 Istanbul, Turkey

Companion animals, especially cats and dogs, have started to take more places in humans daily life. However, while the number of adopting pet animals increased day by day, the possibility of facing with zoonotic diseases for human is also increased. Companion animals that have interaction with human have some bacteria in their oral flora that may have pathogenic characteristics. These pathogens can transmit to human via close contact like bites or stratching injuries. Regarding above issues the bacteria that we will focus on this rewiev is Bergeyella zoohelcum which can cause infections by cat and dog bites and stracthing injuries. Bergeyella zoohelcum is a bacterium that belongs to Flavobacteriaceae family and Gram negative, non-fermentative, non-sporadic, non-motile and aerobic bacilli. It can grow on Blood Agar, not grow on MacConkey Agar. B. zoohelcum exists in oral and upper respiratory tracts of cats, dogs and some other mammals. Despite B. zoohelcum doesn’t have pathogenic effect in cats and dogs, but it may causes abcesses, tenosynovitis, meningitis, pneumoniae and septicemia in humans. In this review, the characterization of Bergeyella zoohelcum and infections which can be caused by this bacterium in human and pets will be mentioned.

Keywords: Cat, Dog, Bergeyella zoohelcum, Zoonoses. Posters

187 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Ferretlerin Bakteriyel ve Fungal Hastalıkları

Ceyla ABAY , Kelvi SHEHU Istanbul Universitesi-Cerrahpasa, Veteriner Fakultesi öğrencisi, Avcılar, 34320 Istanbul, Turkiye

Ferretler sansargiller ailesinden, gelinciklerle ve kokarcalarla akraba, küçük bir etçil memelidir. Bilimsel adı Mustela putorius furo’dur. En sık rastlanan bakteriyel etkenler arasında Helicobacter mustelae ve Campylobacter jejuni bildirilmiştir. Bununla beraber dermatofit etkenleri Microsporum, Trichophyton ve Epidermophyton floccosum türlerinin de fungal inbfeksiyonlara neden olduğu bildirilmektedir. Son yıllarda pet hayvanı olarak önem kazanan ferretlerin bakteriyel ve fungal hastalıkları üzerine bilgilendirme amacıyla bu derleme hazırlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Ferret, Helicobacter, Dermatofitoz

Posterler 188 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Bacterial and Fungal Diseases of Ferrets

Ceyla ABAY, Kelvi SHEHU Istanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Avcılar, 34320 Istanbul, Turkey

Ferrets is a small carnivorous mammal, which is related to the weasel family, poppies and skunks. His scientific name is Mustela putorius furoela. The most common bacterial agents are Helicobacter mustelae and Campylobacter jejuni. However, dermatophyte agents Microsporum, Trichophyton and Epidermophyton floccosum species have been reported to cause fungal infections. This review has been prepared for the purpose of informing about the bacterial and fungal diseases of the ferrets that have gained importance as a pet animal in recent years.

Keywords: Ferret, Helicobacter, Dermatophytosis Posters

189 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Brucella canis’in Tanısında Kullanılan Serolojik Testler

Cihan GÜNEŞa, Kemal METİNERb, Arzu Funda BAĞCIGİLb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Veterinerlik Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar 34320, İstanbul, Türkiye

Köpeklerde Brucella canis’ in neden olduğu bruselloz, tüm dünyada görülebilen infeksiyöz bir hastalıktır. Bruselloz, genellikle, dişi hayvanlarda genital organlara yerleşerek yavru atımı, infertilite ve mastit, erkeklerde ise orşit, epididimit, testiküler atrofi ile karakterize kronik seyirli, bulaşıcı ve nekrotik yangısal bozukluklara yol açan zoonotik bir enfeksiyondur. Etken, vajinal akıntı, sperma, idrar, plasenta ve atık yavrular aracılığı ile saçılır. B. canis infeksiyonu sindirim, solunum, direk temas, kongenital ve veneral yolla bulaşır. Ayrıca iatrojenik bulaşma da görülebilmektedir. Hastalığın tanısı için özellikle kan kültürü yapılmaktadır, ancak izolasyon ve identifikasyon süresinin uzunluğu, kandaki aralıklı bakteriyemi dönemleri, diğer etkenlerin B. canis’in üremesi üzerindeki olumsuz etkisi gibi dezavantajlar sebebiyle hastalığın tanısı büyük oranda serolojik testler ile yapılmaktadır. Bu derlemede hastalığın tanısında kullanılan serolojik testlerden ve gerek ülkemizde gerekse dünyada yapılan seroprevalans çalışmalarından bahsedilecektir.

Anahtar Kelimeler: Brucella canis, Köpek, İnfertilite, Zoonoz

Posterler 190 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Serological Tests Used in the Diagnosis of Brucella canis

Cihan GÜNEŞa, Kemal METİNERb, Arzu Funda BAĞCIGİLb aİstanbul University-Cerrahpaşa, Institute of Graduate Studies, Department of Microbiology Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey

Brucellosis caused by Brucella canis in dogs is a worldwide infectious disease. Brucellosis is generally a zoonotic infection that causes chronic, infectious and necrotic inflammatory disorders characterized by abortion, infertility and mastitis in females, orchitis, epididymitis and testicular atrophy in males. The agent; spread by vaginal secretion, sperma, urine, placenta and abort offspring.B. canis infection is transmitted by digestive, respiratory, direct contact, congenital and veneral tract. Iatrogenic contamination can also be seen. Blood culture is made especially for the diagnosis of the disease. However, due to the disadvantage of isolation and identification time, intermittent bacteremia periods in blood, and negative effects of other factors on the growth of the product, the diagnosis of the disease is made with serological tests. In this review, serological tests used in the diagnosis of the disease and seroprevalence studies both in our country and in the world will be discussed.

Keywords: Brucella canis, Dog, Infertility, Zooneses Posters

191 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Beş Aylık Dişi Bir Kedide Pyometra Olgusu

Çağla Nur KÜÇÜKBEKIRa, Zeynep GÜNAY UÇMAKb ve Melih UÇMAKb a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Veterinerlik Doğum ve Jinekolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Bu vakada pyometra olgusunun beş aylık genç bir kedide görülebileceği sunmak amaçlandı. Beş yaşında, kısırlaştırılmamış, 3 kg ağırlığında, tekir ırkı dişi kedi, sarımtırak vajinal akıntı şikâyetiyle kliniğimize getirildi. Anamnezde, kedide kusma, iştahsızlık, poliüri, polidipsi olmadığı ve kediye ekzojen hormon uygulanmadığı bilgisi alındı. Hemogram ve biyokimyasal analizlerle ALT, globülin seviyelerinde artış ve lökositoz tespit edildi. Vajinal sitolojiyde intermedier hücreler ve irin saptandı. Ultrasonografik inceleme neticesinde pyometra teşhis edildi. Tedavi amacıyla ovaryohisterektomi uygulandı. Postoperatif bakım için antibiyotik tedavisi ve serum infüzyonu yapıldı. Pyometra genellikle orta yaşlı kedilerde görülmesine rağmen, sunulan bu vakada ilk östrustan sonra, 5 aylık, dişi bir kedide teşhis edildi. Bu vaka, pyometranın erken yaşlarda da oluşabileceğini göstermek için sunulmuştur.

Anahtar kelimeler: Pyometra, Dişi kedi, Ovariohisterektomi

Posterler 192 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

A Case of Pyometra In Five Month Old Queen

Çağla Nur KÜÇÜKBEKIRa, Zeynep GÜNAY UÇMAKb ve Melih UÇMAKb aUniversity of Istanbul-Cerrahpasa, Graduate Education Institute, Avcılar, 34320 Istanbul, Turkey b University of Istanbul-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Obstetrics and Gynecology, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey

The aim of this case was to present pyometra in five month old age queen. Five month old, sexually intact, 3 kg in body weight, tabby queen was presented to our clinic with yellowish vaginal discharge. On the anamnesis, the queen had no vomiting, no inappetency, no exogenous hormone admisitration, no polyuria and polydispsia. Hemogram and biochemical analyses revelaed leucocytosis, increased alanine aminotransferase (ALT) and globulin. Pus and intermedier cells were established with vaginal cytology. Upon the ultrasonographic examination, pyometra was diagnosed. Ovariohysterectomy was performed for treatment. Antibiotherapy and serum infusion was applied for postoperative care. Although pyometra in queens usually occur in the middle ages, it was diagnosed in 5 month old tabby queen in this case which consisted after first oestrus. This case was presented to exhibit that pyometra can occur in younger ages.

Key words: Pyometra, Queen, Ovariohysterectomy Posters

193 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Fransiz Bulldog Köpeklerindeki Embryo-Fötal Morfolojik Yapılarının 3D / 4D Sonrası İncelemeleri

Desislava IVANOVAa, Ekaterina DAMYANOVAa, Ivan FASULKOVb, Plamen GEORGIEVb aVeteriner Fakültesi, Trakia Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, 4. sınıf öğrencisi, Bulgaristan b Trakia Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Doğum, Üreme ve Üreme Hastalıkları Anabilim Dalı, Bulgaristan

Bu çalışmanın amacı Fransız buldozer köpeklerde embriyo-fetal morfolojik yapıların 3D / 4D ultrasonografi ile görselleştirilmesine yönelik olanakların belirlenmesidir. Bu çalışma, ortalama ağırlıkları 9-12 kg olan, 1,5-3 yaşları arasında altı Fransız bulldog köpeği ile yapıldı. Muayeneler Veteriner Fakültesi - Hayvan Üreme Merkezi - Stara Zagora’da yapıldı. Ultrasonografi, ultrason cihazı (SonoScape S2Vet) ve mikrokonveks transdüseri ile 8.0 MHz frekansta yapıldı. Tüm hayvanlar, transabdominal yaklaşımla gebeliğin 25. ve 55. günleri arasında 5 gün boyunca bir kez çalışıldı. Embriyo-fetal yapılar başlangıçta bir B-mod görüntüde görülmüştür. İki boyutlu görüntünün dondurulmasından sonra, ultrason cihazının yazılımı ile 3D / 4D görüntüsüne yeniden inşa edildi. Gebeliğin 25. gününde yapılan ilk çalışmada, embriyonun bireysel kısımları, amniyotik vezikül ve göbek kordonu açıkça görüldü. Gebeliğin 30. gününde embriyonun kranial ve kaudal morfolojik yapılarını ayırt etmek mümkündü. Gebeliğin 35., 40. ve 45. günü 3D / 4D ultrasonografi fetusun baş ve vücudunun gelişimini görselleştirme fırsatı verdi. Gebeliğin sonunda, fetüsün kafatası, fetal yörünge, kaburga, kalp, mide ve uzuvları görselleştirmek mümkündü. Elde edilen sonuçların analizi, köpeklerde embriyo-fetal morfolojik yapıların gelişimini değerlendirmek için 3D / 4D ultrasonografinin kullanılabileceğini göstermektedir. Bu nedenle, bu ultrason yönteminin kullanımı embriyo-fetal anormalliklerin erken teşhisinde önemli klinik öneme sahip olacaktır.

Anahtar Kelimeler: 3D/4D, Ultrasonografi, Gebelik, Köpekler

Posterler 194 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

3D/4D Ultrasound Examinations of the Embryo-Foetal Morphological Structures in French Bulldog Dogs

Desislava IVANOVAa, Ekaterina DAMYANOVAa, Ivan FASULKOVb, Plamen GEORGIEVb a Student of Veterinary Medicine, Trakia University, Faculty of Veterinary Medicine, 4th grade, Bulgaria b Trakia University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Obstetrics, Reproduction and Reproductive Disorders, Bulgaria

The purpose of this study was to determine the possibilities for visualization of embryo- foetal morphological structures in French bulldog dogs through 3D/4D ultrasonography. This study was accomplished with six French bulldog dogs, aged 1,5-3 years, with average weight 9-12 kg. The examinations were performed at the Center of Animal Reproduction of the Faculty of Veterinary Medicine – Stara Zagora. Ultrasonography was done with ultrasound equipment (SonoScape S2Vet) and microconvex transducer at a frequency of 8.0 MHz. All animals were studied once during an interval of 5 days between 25th and 55th day of pregnancy by transabdominal approach. The embryo-foetal structures were initially seen in a B-mode image. After freezing the two-dimensional image, it was reconstructed into 3D/4D image by the software of the ultrasound apparatus In the first study on the 25th day of pregnancy, the individual parts of the embryo, the amniotic vesicle and the umbilical cord were clearly visualized. On the 30th day of pregnancy, it was possible to distinguish the cranial and caudal morphological structures of the embryo. 3D/4D ultrasonography on the 35th, 40th and 45th day of pregnancy gave the opportunity to visualize the development of head and body of the fetus. At the end of the pregnancy, it was possible to visualize the skull, fetal orbit, ribs, heart, stomach, and limbs of the fetus. The analysis of the obtained results suggests that 3D/4D ultrasonography can be used to assess the development of the embryo-fetal morphological structures in dogs. Thus, the use of this ultrasound method will have important clinical significance in the early diagnosis of embryo-fetal abnormalities.

Anahtar Kelimeler: 3D/4D, Ultrasonography, Pregnancy, Dogs Posters

195 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kedilerde Agresyon Problemine Homeopatik Tedavi ile Yaklaşım

Dilara TEZELa, Çağla PARKAN YARAMIŞb aİstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veterinerlik M.Y.O. Atçılık ve Antrenörlüğü Programı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Çalışmamızda, agresyon problemi olan ev kedilerinde, homeopati ile tedavi prensiplerinin aktarılması amaçlanmıştır. Pet hayvanı olarak beslenen kedilerde görülen agresyon, günümüzde dikkat çeken bir davranış problemdir. Özellikle bu kedilerin birlikte yaşadıkları diğer hayvanlar ve hasta yakınlarına karşı tıslamalar, fiziksel ataklar ve bölge sahiplenerek idrar yapma gibi davranışlar ev ortamında ciddi sıkıntılar yaratır. Homeopati, Yunanca, “homoios” (=benzer) ve “pathos” (=hastalık) kelimelerinden türetilmiş olup, hastaya ait semptomların tümüne bütünsel bir yaklaşım içinde, ‘benzer benzeri tedavi eder’ ana prensibiyle uygulanan bir tedavi yöntemidir. Homeopatik ilaçlar bitki, hayvan, mineral, doku parçaları, bakteri vb. tamamen doğadaki kaynaklardan elde edilir. Çalışmamızda sahibine karşı agresyon gösteren 10 yaşlı, dişi, kedide, hasta sahibinden alınan detaylı anamnez eşliğinde belirlenmiş homeopatik ilaçlar ile sağaltıma gidilmiştir. Olgumuzun hikayesine uygun olarak Nux vomica 15 CH, Lachesis mutus 15 CH ve Stramonium 15CH isimli homeopatik ilaçlar (remedi) kullanılmıştır. Nux vomica ana tentürü, Hindistan ve Güney Doğu Asya’da yetişen Karga büken ağacının tohumlarından; Lachesis mutus ana tentürü, Güney ve Orta Amerika kökenli, sessiz yılan olarak da adlandırılan, dünyanın en uzun engereğinin zehrinden; Stramonium ana tentürü ise halk arasında cehennem çanları, sihirbaz otu olarak adlandırılan bitkinin gövdesi ve çiçeklerinden elde edilir. Olgumuzda homeopatik ilaçların 12 günlük kullanımı sonrasında, kedinin herhangi bir agresyon göstermediği geri bildirimi alınmış olup, ilaç dozu azaltılarak tedavi sonlandırılmıştır.

Anahtar Sözcükler: Kedi, Agresyon, Homeopati, Lachesis mutus, Nux vomica, Stramonium

Posterler 196 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Homeopathic Approach to Cats with Aggression Behaviour

Dilara TEZELa, Çağla PARKAN YARAMIŞb aİstanbul University- Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Surgery, TR-34320 Avcilar, İstanbul – TURKEY bİstanbul University- Cerrahpaşa, Vocational School of Veterinary Medicine, Equine and Equine Training Program, TR-34320 Avcilar, İstanbul - TURKEY

The aim of the study is to convey the principles of homeopathy treatment about house cats with aggression problems. The aggression observed in cats is a important behaviour problem. Especially, these cats hisses, attacks and shows territorial behaviour to other animals and their owners, causes serious problems in the home environment. Homeopathy is derived from the words “homoios” (similar) and “pathos” (disease). It is a treatment method that is applied in a holistic approach to the whole of the patient’s symptoms with the main principle as ‘like cures like’. Homeopathic remedies are made from plants, animals, minerals, tissue pieces, bacteria etc. In our study, a 10-year-old female cat that was aggressive to its owner was treated with homeopathic medicine with detailed anamnesis taken from the patient owner. According to story of the cat, Nux vomica 15CH, Lachesis mutus 15 CH and Stramonium 15CH homeopathic remedies were used. The mother tincture of Nux vomica is obtained from the seeds of the strychnine tree grown in India and South East Asia; the mother tincture of Lachesis mutus is obtained from the poison of the world’s longest viper, also called the silent snake, originated in South and Central America; the mother tincture of Stramonium is obtained from the body and flowers of the plants known as the hell’s bells, Devil’s snare. In our case, after 12 days of use of homeopathic remedies, the cat didn’t show any aggression and the treatment was terminated by decreasing the dose of medication.

Keywords: Cat, Aggression, Homeopathy, Lachesis mutus, Nux vomica, Stramonium Posters

197 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

İtalyan Greyhound Irkı 7 Aylık Bir Köpekte Gözlenen Distal Antebrachiumda Gecikmiş Kaynama (Delayed Uninon) Olgusunda Homeopatik Tedavinin Etkisi

Dilara TEZEL a, Dilek OLGUN ERDİKMENb, Çağla PARKAN YARAMIŞc, a İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Veteriner Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalı Avcılar,34320, İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye c İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veterinerlik M.Y.O. Atçılık ve Antrenörlüğü Programı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Çalışmamızda, sağaltım sonrası fibröz kallus oluşumunda gecikme gözlenen İtalyan Greyhound Irkı 7 Aylık Bir Köpekte homeopati kullanımının kallus formasyonu üzerine etkisini değerlendirilmiştir. Evde bakılan köpeklerde, gelişim çağında yeterli egzersiz yapılmaması, doğru beslenmemesi, ırk predispozisyonu gibi nedenlere bağlı minimal travma sonucunda ekstremite kırıkları oluşabilmektedir. Homeopatinin “benzer benzeri tedavi eder” yaklaşımı ile hastanın hem bireysel özelliklerine hem de semptomlarına dayalı bir tedavi protokolü oluşturulur. Homeopatik ilaçlar (remedi) tamamen doğal kaynaklardan elde edilerek yan etkisi olmaksızın hastanın faydası için kullanılabilmektedir. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim dalı’na sol ön bacakta topallık şikayetiyle getirilen 7 aylık erkek Italian Greyhound ırkı köpeğin alınan anemnezinde ev içinde koşarken birden topallamaya başladığı bilgisi alındı. Hastanın yapılan klinik ve radyolojik muayenesinde distal antebrachium kırığı belirlendi, sedasyon altında kapalı redüksiyonu takiben cebireli bandaj ile tedavi uygulandı. 30. gün radyolojik kontrolde kallus formasyon yoktu ve cebireli bandaj uygulamasına devam edilerek homepatik sağaltıma başlandı. Kemik gelişimi ve kallus formasyonunu sağlamaya yönelik Hypericum perforatum 9CH ve Staphysagria 9CH isimli homeopatik remediler uygulanmıştır. Hypericum perforatum ana tentürü ülkemizde de yetişen sarı kantaronun bütününden elde edilmektedir. Staphysagria ana tentürü ise şövalye mahmuzu çiçeği olarak bilinen çok çiçekli bir bitkinin tamamından elde edilmektedir. Homeopatik sağaltımın 15. gün kontrolünde radius ve ulna distalinde yer alan kırık hattında kallus oluşumu ve hastanın yürüyüş esnasında ilgili ekstremitesini kullandığı gözlemlenmiştir. Hastanın 1 yıl sonra yapılan takibinde klinik olarak kırık ile ilgili herhangi bir komplikasyon bulunmadğı belirlenmiştir. Tedavi sonrası süreçte metabolik kırık oluşumunun önüne geçilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Köpek, Kırık, Homeopati, Hypericum perforatum, Staphysagria

Posterler 198 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Effect of Homeopathy Medicine In Delayed Uninon of the Distal Antebrachium In 7-Month Italian Greyhound Dog

Dilara TEZEL a, Dilek OLGUN ERDIKMENb, Cagla PARKAN YARAMISc aİstanbul University- Cerrahpaşa, , Postgraduate Institute, TR-34320 Avcilar, İstanbul – TURKEY bİstanbul University- Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Surgery, TR-34320 Avcilar, İstanbul – TURKEY cİstanbul University- Cerrahpaşa, Vocational School of Veterinary Medicine, Equine and Equine Training Program, TR-34320 Avcilar,İstanbul – TURKEY

In our study, the effect of homeopathy on callus formation was evaluated in the Italian Greyhound 7-month-old dog with a delay in the formation of fibrous callus after conservative treatment. Extremity fractures may occur as a result of minimal trauma due to reasons such as less exercise, lack of proper nutrition and breed predisposition. Treatment protocol based on character and symptoms of the patient is established with the “like cures like” approach of homeopathy. Homeopathic remedies obtained from natural sources are used for the benefit of patient without side effect. A 7-month-old male Italian Greyhound was referred to Istanbul University Faculty of Veterinary Medicine Surgery Policlinics with complaint of limping on the left front leg. Distal antebrachium fracture was detected in the clinical and radiological examination of the patient. Conservative treatment was applied with splint bandage after closed reduction under sedation. In radiological control on the 30th day of the treatment, there was no callus formation, splint bandage was continued and homeopathic treatment was started. Homeopathic remedies such as Hypericum perforatum 9CH and Staphysagria 9CH were chosen to provide bone development and callus formation. The mother tincture of Hypericum perforatum is obtained from the whole of the St. John’s wort growing in Turkey. The mother tincture of Staphysagria is obtained from the whole flower known as the lice- bane flower. In the 15th day of the homeopathic treatment, it was observed that the patient used the related extremity during the walk and callus formation was located at distal radius and ulna. After 1 year following up, patient there was no complication. After homeopathic treatment, the patient has been prevented from metabolic fractures.

Keywords: Dog, Fracture, Homeopathy, Hypericum perforatum, Staphysagria Posters

199 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Geçmişten Günümüze Ekşi Maya

Doğukan ÇAĞLARa, Zeynep SAVCI YAŞLICAa, Yüksel KAŞITOĞLUa, Şevval ŞISIKa, Merih TATLIa, H. Atilla DIKBAŞa, Ayşe Seray ÇETINb, Ömer ÇETINc a İstanbul Medipol Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü, Kavacık, 34810 İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye c İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye

Bu çalışmanın amacı, ekşi mayanın elde ediliş şekillerini inceleyerek yeni tatların keşfinde daha sağlıklı olanı elde etmede kullanılabilecek bilgiler ve uygulamalar ortaya koymaktır. Mısırlılar, yoğurma ve fırınlama yöntemlerini geliştiren Yunanlılara ve Romalılara aktardıkları ekşi maya hamurunun sürecini biliyorlardı. 17 yüzyıldan kalma Fransız tarifleri, üç kez beslenen ve kabaran mayaların kullanıldığını göstermektedir.19. Yüzyılda ticari mayanın tanıtılması, fırıncıları çabuk kabaran ekmekler yapmaya yöneltmiştir ancak 1980’lerden beri geleneksel ekmek yapımına bir geri dönüş olmuştur. Ekşi maya hamuru, laktik asit bakterilerinin (LAB) baskın olduğu un ve su karışımıyla hazırlanan hamurdur. Ekşi maya hamuru Lactobacillus brevis, L. plantarum, L. sanfranciscensis, Leuconostoc mesenteroides ve Pediococcus pentosaceus gibi LAB ile Saccharomyces diarensis, S. exiguus ve Candida milleri gibi mayalardan oluşmaktadır. LAB ürünlerde aroma oluşumunun yanı sıra gliadin peptidlerinin sayısını düşürmesi sayesinde glutensiz ürün elde etmeye de kolaylık sağlamaktadır. Ekşi mayalı hamurlardan elde edilen ekmeklerin glisemik indeks değerinin daha düşük olduğu belirtilmektedir. Bir dilim ekşimaya ekmeğinin günlük beslenmedeki içeriği; Kalori, 162, Karbonhidrat: 32g, Lif: 2–4g, Protein: 6g, Yağ: 2g, Selenium: %22, Folat: %20, Tiamin: %16, Sodyum: %16, Manganez: %14, Niasin: %14, Demir: %12 Sonuç olarak ekşi mayadan elde edilen tatların fermantasyon ve asitlendirilme sayesinde daha sağlıklı ve uzun ömürlü olduğu bildirilmektedir.

Anahtar kelimeler: Ekşimaya, Ekmek, Bakteri, Maya, Sağlık

Posterler 200 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Back To The Future Of Sourdough

Dogukan CAGLARa, Zeynep SAVCI YASLICAa, Yuksel KASITOGLUa, Şevval SISIKa, Merih TATLIa, H.Atilla DIKBASa, Ayse Seray CETINb, Omer CETINc a Istanbul Medipol University, School of Fine Arts and Architecture, Department of Gastronomy and Culinary Arts, Kavacik, 34810 Istanbul, Turkey. b Istanbul University - Cerrahpasa Institute of Graduate Studies, Food Hygiene and Technology, Thesis Master’s Program, Department of Food Hygiene and Technology Avcilar, 34320 Istanbul, Turkey. c Istanbul University - Cerrahpasa, Veterinary Faculty, Department of Food Hygiene and Technology Avcilar, 34320 Istanbul, Turkey.

The goal of the survey is to study the process of sourdough in order to demonstrate the methods and knowledge of obtaining the healthy way of new tastes. Egyptians knew the process of sourdough which they passed to Greeks and Romans who improved methods in kneading and baking. French recipes from 17th century show the use of starters which is fed and risen three times. The introduction of the commercial yeast in the 19th century has pushed the bakers to make quick rising breads but since the 1980’s there is a coming back in traditional bread making Sourdough is a mixture of flour and water with high concentration of lactic acid bacteria (LAB). The dough consists of LAB such as Lactobacillus brevis, L. plantarum, L. sanfranciscensis, Leuconostoc mesenteroides and Pediococcus pentosaceus, yeasts such as Saccharomyces diarensis, S. exiguus or Candida milleri. LAB are highly efficient both is adding flavor and obtaining gluten free products by decreasing the number of gliadin peptides. It as also been stated that breads with sourdough have lower glycemic index. Nutrition % per 1 slice of Sourdough bread is as follows: Calories, 162, Carbs: 32g, Fiber: 2–4g, Protein: 6g, Fat: 2g, Selenium: 22%, Folate: 20%,Thiamin: 16%, Sodium: 16%, Manganese: 14%, Niacin: 14%, Iron: 12% of the RDI. As a conclusion, it is reported that sourdough tastes have more health benefits and longer shelf life due to the fermentation and acidification.

Key words: Sourdough, Bread, Bacteria, Yeast, Health Posters

201 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Osmolalite Parametresinin Veteriner Klinikte Önemi

Duygu TARHANa, Lora KOENHEMSIb, Banu DOKUZEYLÜLb, A.Meltem ERCANa, M.Erman ORb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Biyofizik Anabilim Dalı, Fatih, 34098 İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Avcılar, t34320 İstanbul, Türkiye

Tüm canlılar yaşamlarını devam ettirebilmek için vücut sıvılarına ihtiyaç duyarlar. İnsan ve hayvanlarda vücut sıvıları, hücreler için gerekli besinlerin taşınmasını ve oluşan artık ürünlerin uzaklaştırılmasını sağlar. Vücut sıvıları canlının vücut ağırlığının yaklaşık %60’ını oluşturmaktadır. En genel olarak vücut sıvıları, intrasellüler ve ekstrasellüler olarak iki kompartımana ayrılır. Bu kompartımanlar arasında bir denge vardır. Yarı geçirgen olan membran su moleküllerinin osmotik geçişine zıt yönlü bir basınç uygulayarak su moleküllerinin geçişini engelleyebilir. Burada osmotik geçişi engelleyen basınca osmotik basınç denir. Osmotik basınç, osmolalite cinsinden tanımlanabilmektedir. Osmolalite kavramı, sıvının bir kilogramında çözünmüş olan parçacıkların sayısını ifade eder. Vücut sıvılarından olan kan; plazma ve hücrelerden meydana gelen bir sıvıdır. Plazma, su ve makromoleküllerden oluşurken serum ise plazmanın fibrinojensiz halidir. Kan plazması ve serum, osmolalite ölçümlerinde kullanılabilmektedir. Sıvı ve elektrolit dengesi, asit-baz dengesi, hipernatremi, dehidratasyon, hiperglisemi, üremi, hiperkalsemi, serebral lezyonlar ve adrenokortikal yetmezlik gibi birçok önemli durumun değerlendirilmesinde osmolalite parametresi kullanılır. Bu derlemede veteriner alanda değerlendirme yapılırken osmolalite parametresinin klinikteki önemine dikkat çekilmesi amaçlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Plazma, Serum, Osmolalite, Veteriner hekimlik

Posterler 202 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Importance of Osmolality Parameter in Veterinary Clinic

Duygu TARHANa, Lora KOENHEMSIb, Banu DOKUZEYLULb, A.Meltem ERCANa, M.Erman ORb aIstanbul University-Cerrahpasa, Cerrahpasa Medical Faculty, Department of Biophysics, Fatih, 34098 Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Internal Medicine, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey

All living creatures need body fluids due to surviving. Body fluids in humans and animals provide transport the necessary nutrients for the cells and remove residual products. Body fluids composed of approximately 60% of the body weight of the living creature. In general, body fluids are divided into two compartments as intracellular and extracellular. There is a balance between these compartments. The semi-permeable membrane may prevent the passage of water molecules by applying a pressure opposite the osmotic passage of water molecules. The pressure that prevents osmotic passage is called osmotic pressure. Osmotic pressure can be denominated in osmolality. The osmolality refers to the number of particles dissolved in one kilogram of liquid. Blood which is one of the body fluids is a fluid consisted of plasma and cells. Plasma is composed of water and macromolecules and serum is the plasma without fibrinogen. Blood plasma and serum can be used for osmolality measurements. The osmolality parameter is used in the evaluation of many important conditions such as fluid and electrolyte balance, acid-base balance, hypernatremia, dehydration, hyperglycemia, uremia, hypercalcemia, cerebral lesions, and adrenocortical insufficiency. In this review, it is aimed to draw attention to the importance in the clinical of osmolality parameter when it carries out the evaluation in the veterinary field.

Key words: Plasma, Serum, Osmolality, Veterinary medicine. Posters

203 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Obez Kedi ve Köpeklerde Kan Viskozitesi Parametresinin Önemi

Duygu TARHANa, Lora KOENHEMSIb, Çağla PARKAN YARAMIŞc, Banu DOKUZEYLÜLb, M.Erman ORb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Biyofizik Anabilim Dalı, Fatih, 34098 İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye cİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veterinerlik Yüksek Meslek Okulu, Atçılık ve At Antrenörlüğü Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye

Obezite, sağlığı olumsuz yönde etkileyen hem genetik hem çevresel nedenleri olan ciddi bir hastalıktır. Vücuda alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olması sonucu vücut yağ kitlesinin fazlalaşması obezite olarak tanımlanabilir. Ayrıca obezite başta kardiovasküler hastalıklar olmak üzere çeşitli kanserler, hipertansiyon, hiperlipidemi, serebrovasküler hastalıklar ve depresyon gibi birçok sağlık sorununa yol açabilen ve hatta ölümlere neden olabilen önemli bir sağlık problemidir. Birçok hastalıkta önemli bir parametre olan kan viskozitesi obezite durumunda da farklılık göstermektedir. Viskozite kısaca bir sıvının akışa karşı gösterdiği dirençtir. Kan plazma ve hücresel yapıdan meydana gelir. Kan akışının plaklar halinde gerçekleştiği ifade edilirse kan viskozitesi bu plakların birbiri ile sürtünmesi sonucu kan akışına gösterilen dirençtir. İnsanlarda obezite durumunda kan viskozitesinin yükseldiğini gösteren çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Veteriner alanda özellikle yaşam ortamını paylaştığımız ve rutin hayat akışında daha az hareket eden obez kedi ve köpeklerin kan viskozitesi değerlerinin belirlenmesinin hastalıkların teşhis, takip ve tedavisinde faydalı olacağı kanısındayız.

Anahtar kelimeler: Kan viskozitesi, Obezite, Kedi, Köpek.

Posterler 204 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Importance of Blood Viscosity Parameters in Obese Cats and Dogs

Duygu TARHANa, Lora KOENHEMSIb, Çağla PARKAN YARAMIŞc, Banu DOKUZEYLÜLb, M.Erman ORb aIstanbul University-Cerrahpasa, Cerrahpasa Medical Faculty, Department of Biophysics, Fatih, 34098 Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Internal Medicine, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey cIstanbul University-Cerrahpasa, Vocational School of Veterinary Faculty, Equine and Equine Training Program, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey Obesity is a serious disease that adversely affects health which has both genetic and environmental reasons. Obesity can be defined as an increase in body fat mass as a result of excess energy consumed by the body. In addition, obesity is an important health problem that can cause death and many health problems such as hypertension, hyperlipidemia, cerebrovascular diseases, depression, and especially cardiovascular diseases. Blood viscosity, which is an important parameter in many diseases, also differs in case of obesity. The viscosity is briefly the resistance of a liquid towards flow. Blood consists of plasma and cellular structure. If blood flow is expressed that takes place as plaques, the blood viscosity is the resistance shown to the blood flow due to the friction of these plaques. Several studies have shown that blood viscosity increases in people with obesity. In the veterinary field, we are of the opinion that the determination of blood viscosity values of obese cats and dogs, which move less in the routine life fluency and we especially shared the habitat, will be useful in diagnosing, monitoring and treatment of diseases.

Key words: Blood viscosity, Obesity, Cat, Dog. Posters

205 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Köpeklerde Atopik Dermatit Sonucu Oluşan Kaşıntıyı Önlemede Monoklonal Antikor Kullanımı

Eda KESKINa, Eda Elçin ERDENa, Harun TUNÇAYa, Muhammet SÜCÜa, Nurdeniz KARAKUŞa ve Serkan İKIZb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye

Yapılan çalışmalar sonucunda interlökin 31 (IL-31) sitokininin köpeklerde atopik dermatit sonucu oluşan kaşıntının ana etmenlerinden biri olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sitokini inhibe eden monoklonal antikor (Lokivetmab) kaşıntıyı azaltmada etkilidir. Yapılan araştırmalar sonucunda Lokivetmab etken maddesinin köpeklerde subkutan olarak uygulandıktan sonra 24 saat içinde atopik dermatit sonucu ortaya çıkan kaşıntıyı ortalama 4 hafta boyunca büyük ölçüde iyileştirdiği görülmüştür. Ancak Lokivetmab etken maddesinin deri lezyonlarını tedavide önemli bir etki göstermediği ortaya çıkmıştır. Lokivetmab hastalık sonucu oluşan yangıyı azaltmada etkin olamadığı için atopik dermatit tedavisinde tek başına kullanımı yeterli değildir. Atopik dermatit belirtisi gösteren köpeklerde alternatif bir tedavi yöntemi olarak IL-31 monoklonal antikoru kullanımı detaylı bir şekilde incelenecektir

Anahtar kelimeler: Monoklonal antikor, Atopik dermatit, Lokivetmab

Posterler 206 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Utilization of Monoclonal Antibody to prevent pruritus in Canine Atopic Dermatitis

Eda KESKINa, Eda Elçin ERDENa, Harun TUNÇAYa, Muhammet SÜCÜa, Nurdeniz KARAKUŞa, Serkan İKIZb aIstanbul University-Cerrahpasa, Veterinary Faculty, Avcılar, 34320 Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpasa, Veterinary Faculty, Microbiology Department, Avcılar, 34320 Istanbul, Turkey

Researches show that interleukin 31 (IL-31) is the key cytokine for the generation of pruritic skin. Monoclonal antibody (Lokivetmab) neutralizes IL-31 and is a very effective substance for preventing pruritis in atopic dermatitis. Researches reveal that after subcutan injection of Lokivetmab there is a significant decrease of pruritis in 24 hours and this effect lasts for approximately 4 weeks. Yet findings prove that Lokivetmab is not work for healing skin lesions. Due to inadequate effectiveness on preventing inflammation Lokivetmab is not enough solely for treating canine atopic dermatitis. Utilization of IL-31 monoclonal antibody in canine atopic dermatitis will be examined in depth.

Keywords: Monoclonal antibody, Atopic dermatitis, Lokivetmab Posters

207 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Tukan (Ramphastidae) İskelet Sistemi Üzerine Makro-Anatomik Araştırma

Elif Naz AKGÜNa, Ozan GÜNDEMİRb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 1. Sınıf, Avcılar, İstanbul, 34320 Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Avcılar, İstanbul, 34320 Türkiye

Bu çalışma, tukana ait iskelet sistemini oluşturan kemiklerin anatomik özelliklerini incelemek amacıyla yapıldı. Ayrıca elde edilen materyaller, literatür bilgide yer alan diğer kuşlar ile de karşılaştırılmıştır. Ölü olarak getirilen tukan kaynar suda 5 saat bekletildi. Kaynatıldıktan sonra yumuşak dokuları uzaklaştırılan kemikler, yağ dokularının çözülmesi için 1 saat hidrojen peroksitte bekletildi. 3 gün kuruduktan sonra kemikler incelendi. Fotoğrafları alındı. Foramen magnum caudo-ventral’e dönüktü. Os frontale cranium’un dorsal duvarını oluşturmuştu. Oldukça gelişmiş belirgin bir gagası vardı. On dört adet cervical vertebra ve dokuz adet thoracal vertebra bulunmaktaydı. Son sırt omurları, bel omurları ve sağrı omurlarının birleştiği görüldü. Pneomatik kemiklerin varlığı saptandı. Humerus’ta bu oluşum oldukça belirgindi. Costa’ların üzerinde processus uncinatus mevcuttu. Sternum corpus sterni, rostrum sterni ve crista sterni’den oluştuğu görüldü. Tukanın iskelet sistemi incelendi ve taksonomide kullanılabilecek özellikleri ortaya konulmaya çalışıldı. Bu çalışmanın veteriner kanatlı anatomisine sonraki çalışmalar için yardımcı olabileceği düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler: İskelet, Tukan, Veteriner anatomi.

Posterler 208 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Macro-Anatomical Research on Toucan (Ramphastidae) Skeletal System

Elif Naz AKGÜNa, Ozan GÜNDEMİRb aIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, 1nd Class, Avcilar, Istanbul, 34320 Turkey bIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Anatomy, Avcilar, Istanbul, 34320 Turkey

The aim of this study was to investigate the anatomical features of the bones of the skeletal system. In addition, the materials obtained were also compared with other birds in the literature. The tukan brought dead was kept in boiling water for 5 hours. Bones removed after softening the soft tissues, the bones were left in hydrogen peroxide for 1 hour to dissolve fat tissues. After 3 days drying, the bones were examined. Photos were taken. Foramen magnum was directed to caudo-ventral. Os had the dorsal wall of the frontale cranium. It had a distinctly developed beak. There were four cervical vertebrae and nine thoracal vertebrae. It was seen that the end back vertebrae, lumbar vertebrae and rhythm vertebrae were combined. The presence of pneumatic bones was detected. In humerus, this formation was quite evident. There was a processus uncinatus on the Costa. It was found to consist of sterni, rostrum sterni and crista sterni. The skeletal system of the toucan was examined and its properties which can be used in taxonomy were tried to be explained. It is thought that this study may help the veterinary wing anatomy for subsequent studies.

Keywords: Skeleton, Tukan, Veterinary Anatomy Posters

209 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Et ve Et Ürünlerinde Biyojen Aminlerin Varlığı ve Halk Sağlığı Üzerine Etkileri

Erdi ERGENEa, Esra AKKAYAb aİstanbul Esenyurt Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü, 34510, Esenyurt, İstanbul bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü, 34320, Avcılar, İstanbul

Biyojen aminler, gıdalarda mikrobiyel enzimler tarafından spesifik serbest amino asitlerin dekarboksilasyonu veya aldehit ve ketonların aminasyon ve transaminasyonu ile oluşan azotlu bileşiklerdir. Bunlar alifatik, aromatik veya heterosiklik yapıda düşük molekül ağırlığına sahip organik bazlı bileşikler olup, hayvan, bitki ve mikroorganizmaların normal metabolik aktiviteleri sonucunda oluşmaktadırlar. Gıdalarda oluşan en önemli biyojen aminler histamin, tiramin, putresin, kadaverin, β-feniletilamin, triptamin, spermidin ve spermin olup, bu aminler sırasıyla histidin, tirozin, ornitin, lizin, fenil alanin, triptofan ve arginin amino asitlerinden dekarboksilazların etkisi ile oluşmaktadır. Ayrıca, spermin ve spermidin putresinden de meydana gelebilmektedir. Et, içermiş olduğu biyolojik değeri yüksek proteinler nedeniyle insan beslenmesinde vazgeçilmez bir yere sahiptir. Özellikle vücut tarafından sentezlenemeyen eksojen aminoasitleri bol miktarda içermesi, Fe ve Zn gibi mineral maddeler ile vitamin B12 gibi vitaminler yönünden zengin olması, etin günlük diyetteki önemini arttırmaktadır. Canlıların biyolojik fonksiyonlarında önemli role sahip olan biyojen aminler, gıdalarla fazla miktarda alındıklarında şiddetli baş ağrıları, hipo veya hipertansiyon, çeşitli alerjik reaksiyonlar gibi toksik etkiler gösterebilirler. Daha ciddi durumlarda ise intracerebral hemoraji ve ölüm meydana gelebilmektedir. Biyojen aminlerin neden olduğu zehirlenmeler arasında en sık görülenler histamin ve tiramin zehirlenmeleridir. Biyojen aminler, mikrobiyel ve biyokimyasal aktivite için uygun koşulların oluşması durumunda, serbest amino asit veya proteini yüksek oranda içeren et ve ürünlerinde sıklıkla meydana gelebilmektedirler. Özellikle fermente et ürünlerinde önemli miktarda oluştukları bildirilmektedir. Genellikle sığır ve domuz eti ürünlerinde biyojen amin oluşumu, tavuk eti ürünlerinden daha fazladır. Oluşumuna etki eden faktörlerin çoğu gıda kaynağı ile yakından ilişkili olmakla birlikte, bulunduğu ortamın sıcaklık, pH, tuz konsantrasyonu ve starter kültürlerin etkisi de biyojen amin oluşumuna etki etmektedir. Biyojen amin içermeyen sağlıklı et ürünleri üretimi kaliteli hammadde seçimi, işleme, paketleme ve depolama safhasında etkili bir sanitasyon ve biyojen amin üretmeyen suşların starter kültür olarak kullanılması ile sağlanmakta; alınan bu önlemler ile de halk sağlığının korunması mümkün olabilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Biyojen aminler, Et, Et ürünleri, Halk sağlığı

Posterler 210 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Presence of Biogenic Amines in Meat and Meat Products and Their Effects on Public Health

Erdi ERGENEa, Esra AKKAYAb aİstanbul Esenyurt University, Faculty of Health Sciences, Department of Nutrition and Dietetics, 34510, Esenyurt, Istanbul bIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Food Hygiene and Technology, 34320, Avcilar, Istanbul

Biogenic amines are nitrogenous compounds formed by decarboxylation of specific free amino acids by microbial enzymes in foods or amination and transamination of aldehydes and ketones. These are organic compounds with low molecular weight in aliphatic, aromatic or heterocyclic structure and they consist of as a result of normal metabolic activity of animal, plant and microorganisms. The most important biogenic amines formed in foods are histamine, tyramine, putresine, cadaverine, β-phenylethylamine, tryptamine, spermidine and spermine, which are composed of the effect of decarboxylases from histidine, tyrosine, ornithine, lysine, phenyl alanine, tryptophan and arginine amino acids, respectively. In addition, spermine and spermidine can be also consist from putrescine. The meat has an indispensable place in human nutrition because of containing proteins with high biological value. The fact that it contains exogenous amino acids that cannot be synthesized by the body, mineral substances such as Fe and Zn and vitamins such as vitamin B12 increase the importance of meat in daily nutrition. Biogenic amines, which have an important role in the biological functions of living things, can show toxic effects such as severe headaches, hypo or hypertension and various allergic reactions when taken in large quantities with foods. In more severe cases, intracerebral hemorrhage and death may occur. Histamine and tyramine poisoning are the most common poisonings caused by biogenic amines. Biogenic amines can often occur in meat and products containing a high proportion of free amino acids or proteins if conditions are appropriate for microbial and biochemical activity. In particular, it has been reported that they consist of a significant amount in fermented meat products. Generally, the formation of biogenic amines in beef and pork products is higher than that of chicken meat products. While most of the factors affecting its formation are closely related to the food source, the temperature, pH, salt concentration and the effect of starter cultures also affect the formation of biogenic amines. The production of healthy meat products that contain no biogenic amine is provided by the selection of high quality raw materials, processing, the effective sanitation during processing, packaging and storage stages and the use of starter cultures that do not produce

biogenic amine. It is possible to protect public health with these precautions. Posters

Key Words: Biogenic amines, Meat, Meat products, Public health

211 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kuduz Hastalığının Yayılması Ve Hastalığı Önlenmenin Yolları

Feqan NAGDALIYEV Azerbaycan Devlet Ziraat Üniversitesi, Veterinerlik Fakültesi, Epizotoloji, Mikrobiyoloji ve Parazitoloji bölümü, Gence, Azerbaycan

Kuduz halen tüm dünyada yaygın bir enfeksiyon hastalıktır. Kuduz genel olarak kuduz hayvanların ısırmasıyla insanlara geçen kuduz virüsunün yol açtığı zoonotik hastalıktır. Istatistiklere göre her yıl dünyada yaklaşık 10 milyon kişi kuduzluğa şüpheli hasta gibi tedavi görüyor. Hastalığa dünyanın bir çok ülkesinde rastlandığı gibi, Azerbeycanda da yapılan aşılamalara ve alınan diğer önlemlere rağmen hastalık zaman zaman görülmektedir. Bu çalışmanın amacı ülkemizin farklı illerinde rastlanan kuduz vakalarının sayının belirlenmesi ve hastalıkla mücadele meselesi olmuştur. Yapılan araştırma sonucu elde etdiğimiz bilgilere göre ülkemizde geçen yılın ilk üç ayında Şemkir ilinde 120, Gence şehrinde 106, Kazah ilinde 87, Agstafa ilinde 40, Ismayıllı ilinde 46 hayvan ısırması vakası meydana geldi. Yaş gruplarına bakıldığında bütün yaş gruplarının ısırık olayına maruz kaldığı gözlemlendi.Hastalık zamanı klinik olarak kuduz semptomları gelişirse ölüm kaçınılmazdır. Sonuç olarak hastalığı önlemek amacıyla başıboş sokak hayvanları ile mücadele, aşılamalar ve toplumumuza hastalıkla ilgili yeterli bilgilerin verilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz

Anahtar Kelimeler: Kuduz, Aşı, Sokak hayvanları

Posterler 212 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Spread of Rabies and The Ways of Preventing Disease

Faqan NAGDALIYEV Azerbaijan State Agricutural University, Veterinary Medicine Faculty, Department of Epizootology, Microbiology and Parasitology, Ganja, Azerbaijan

Rabies is still a common infectious disease worldwide. Rabies is a zoonotic disease caused by rabies virus, which is transmitted to humans through bites from rabid animals. According to statistics around 10 million people are treated like a suspected patient around the world every year. As many countries, despite the vaccination and other preventive measures against rabies, a disease is observed in Azerbaijan from time to time. of Azerbaijan and to fight against this disease. According to the information obtained in Shamkir 120 animal bites, in Ganja 106 animal bites, in Kazakh 87 animal bites, in Agstafa 40 animal bites, in Ismayıllı 46 animal bites were occurred in the first three months of the last year in our country. When the age groups were examined, it was observed that all age groups were exposed to bite. Once clinical symptoms of rabies have developed, mortality is inevitable. As a result of our study, it is important to fight against stray animals, implementation of vaccination and to give enough information about the disease to our society in order to prevent the disease.

Keywords: Rabies, Vaccination, Stray animals Posters

213 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Öğrencilerin Eğitiminin Kalitesini Arttırmak İçin Diyafize Biyolojik Hedeflerin Uygulanması

Gabriela NIKOLOVA , Nikolay TSANDEV , Angel VODENICHAROV and Genadi KOSTADINOV Trakia Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Eski Zağra, Bulgaristan

İVeteriner hekimliği öğrencileri arasında yapılan bir anketten elde edilen verilerin analizinde, verinin doğrudan eğitimin kalitesiyle ilgili olduğu “görsel hafıza” denilen algı düzeyindeki diyafonizasyonun etkinliğini değerlendirmek için yapılmıştır. . Araştırmaya katılan 100 öğrenciden, 50 kadın / 50 erkek, elde edilen veriler, iskeletteki ana bileşenlerin - kıkırdak ve kemiklerin - mavimsi yeşil (Alcian mavisi 8GX) ve kırmızı-mor (Alizarin Kırmızı S), çok net bir şekilde görselleştirilir ve zorluk çekmeden algılanır. Böylece, görsel algı ve ezberleme olanakları, öğrencilerin öğrenme ve başarı oranları için elzem olan en iyi şekilde kullanılır. Genel olarak, omurgalı hayvanların tüm sınıflarındaki bireyleri içeren - balık, amfibiler, sürüngenler, kuşlar ve memeliler gibi temsil edilen diaphonize biyolojik nesneler, tüm biyolojik ve tıbbi uzmanlık alanlarındaki öğrencilerin eğitim sürecinde başarılı bir şekilde kullanılabilir. Ayrıca, diaphonized nesnelerin çekiciliği, aynı zamanda, öğrencilerin serbest seçici ve ders dışı eğitim ve uzmanlık biçimlerine dahil edilmesi yoluyla çalışma sürecine katılma motivasyonunu da etkilemektedir.

Anahtar Kelimeler: Diyafonizasyon, Biyolojik nesne, Eğitim

Posterler 214 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Application of Diaphonized Biological Objects For Increasing The Quality Of Students’ Education

Gabriela NIKOLOVA, Nikolay TSANDEV, Angel VODENICHAROV and Genadi KOSTADINOV Trakia University, Faculty of Veterinary Medicine, Stara Zagora, Bulgaria

Аn analysis of data from a survey, conducted among students of veterinary medicine, was carried out to assess the effectiveness of diaphonisation on the level of perception of the so-called “visual memory”, which data are directly related to the quality of the training. Of the 100 students, included in the survey, 50 women / 50 men, the data obtained convincingly show that the transparent objects, in which the main components in the skeleton – cartilages and bones – are colored in bluish green (Alcian blue 8GX) and red-violet (Alizarin Red S), are very clearly visualized and perceived without difficulty. Thereby the possibilities of visual perception and memorization are used at their finest, which is essential for students’ learning and success rate. Generally, the represented diaphonized biological objects that include individuals of all the classes of vertebrate animals – fish, amphibians, , birds and mammals, can be used successfully in the education process of students in all biological and medical specialties. Moreover, the attractiveness of the diaphonized objects also affects the motivation of the students to participate in the working process themselves by including them in free selective and extracurricular forms of training and specialization

Key Words: Diaphonization, Biological object, Education Posters

215 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Türkiye’deki Bir Kaz Sürüsünde Mycoplasma iners ‘in ilk İzolasyonu

S.Hande ERPEK, Muhammed KARAHAN, Ümit ÖZDEMIR Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü, 34890, İstanbul, Türkiye

Birçok mikoplazma türü hemen hemen tüm omurgalı yaban hayatı sınıflarından izole edilmiştir. Evcil kanatlılar için en patojen olan türler Mycoplasma gallisepticum(MG), Mycoplasma synoviae(MS), Mycoplasma meleagridis(MM) ve Mycoplasma ioawe(MI)’dır Bu bildiride, Adıyaman’da klinik olarak Kronik Solunum Yolu Hastalığı(CRD) semptomları gösteren bir kaz sürüsünde Real Time PCR ile MG pozitifliği olgusu ve Mycoplasma iners’in izolasyonu ve identifikasyonu sunulmaktadır. Kronik Solunum Yolu Hastalığı klinik bulguları gösteren bir kaz sürüsünden ölü kazlar, hastalığın nedeninin araştırılması için laboratuvarımıza gönderildi. Solunum sistemine ait örnekler kanatlı mikoplazmalarının izolasyonu için Frey besi yerlerine ekildi. Ek olarak, nefes borusu ve hava kesesi örnekleri MG ve MS tespiti için Real Time PCR ile test edildi ve MG pozitif, MS negatif bulundu. Bakteriyel kültürlerde mikoplazma üremesi gözlendi. Ancak saf kültür MG ve MS negatif bulundu. Bu izolat, glikoz fermentasyonu, arginin hidrolazı, film-spot oluşumu yönünden biyokimyasal olarak incelendi ve Mycoplasma iners şüpheli bulundu. Yapılan Üreme İnhibisyon Testi sonucunda Mycoplasma iners identifiye edildi. Mycoplasma genus spesifik PCR ile izolatın, mikoplazma cinsine ait olduğu konfirme edildi. Sanger sekans metodu ile Mycoplasma iners doğrulandı. Doğal konakçıları tavuk, hindi, sülün ve keklik olan Mycoplasma iners’in kazlardan izole edildiğine dair ilk rapordur. Bu çalışma, Mycoplasma iners’in (i) Kronik Solunum Yolu Hastalığı olan kazlardaki rolünü araştırmak, (ii)MG infekte kazlarda etken izolasyonunda Mycoplasma iners’in inhibe edici bir etkisinin olup olmadığını ve (iii)MG infeksiyonu bulunan kaz sürülerinde Mycoplasma iners in prognozu ne yönde etkilediğinin belirlemek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Mycoplasma iners, Kaz, Mycoplasma gallisepticum

Posterler 216 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

First isolation of Mycoplasma iners from a geese flock in Turkey

S.Hande ERPEK, Muhammed KARAHAN, Ümit ÖZDEMIR Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü, 34890, İstanbul, Türkiye

Many mycoplasmas have been described from almost all classes of wild vertebrate animals. The most pathogenic mycoplasmas for domestic poultry are Mycoplasma gallisepticum(MG), Mycoplasma synoviae(MS), Mycoplasma meleagridis(MM) and Mycoplasma iowae(MI). Herein, we present a case, in which MG detection using a real-time PCR assay and Mycoplasma iners isolation and identification from a geese flock in Adıyaman Province. Dead birds from a geese flock with clinical signs of Chronic Respiratory Disease(CRD) were submitted to our laboratory for the investigation of the causative agent. Samples from respiratory system were inoculated to Frey’s media for culture. Additionally, trachea and air sac samples were tested by Real Time PCR assay and found to be MG positive and MS negative. Mycoplasma growth was detected in cultuvation of the suspected samples. This isolate was examined for glucose fermentation, arginine hydrolysis, film-spot formation. It was negative for MG and MS but suspicious for Mycoplasma iners. Mycoplasma iners was verified by Growth inhibition test. In addition, Mycoplasma genus specific PCR and sequencing of the PCR product confirmed the new isolate as Mycoplasma iners. This is the first report of Mycoplasma iners isolation from a geese, it was formerly isolated from chickens, turkeys, pheasants and partridges. This study shows that more work needs to be done to investigate (i) the role of Mycoplasma iners on CRD infected geese, (ii)whether it has an inhibitory effect on the isolation of MG from infected geese and (iii) whether it worsens the prognosis of MG infection in geese flocks

Key Words: Mycoplasma iners , Goose, Mycoplasma gallisepticum Posters

217 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kanser tedavisine alternatif yaklaşım; İntravenöz yüksek doz C vitamini

Hasan DEMİRa, Ayça ÜVEZb, O.B. Burak ESENERb, Elif İlkay ARMUTAKb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, 34320, İstanbul bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, 34320, İstanbul

C vitamini (L-askorbik asit) suda çözünen dolayısı ile günlük belli miktarda alınması gereken güçlü antioksidan özelliği olan kimyasal bir maddedir. Son yıllarda yapılan çalışmalar yüksek doz intravenöz C vitamini kullanımının kanser hücrelerinin ölümüne yol açtığı aynı zamanda ileri derece kanser hastalarının yaşam kalitesini arttırdığı saptanmıştır. İntravenöz uygulanan yüksek doz C vitamini kanser hücrelerini öldürürken normal hücrelere ise herhangi bir zarar vermediği tespit edilmiştir. C vitaminin kanser ile ilgili koruyucu ya da tedavi edici olduğuna dair yüzlerce hayvan, insan ve hücre kültürü çalışmaları yapılmış ve bu çalışmaların birçoğunda C vitaminin anti kanser özelliği kanıtlanmıştır. 2007 yılında yayımlanan araştırmaya göre intravenöz uygulanan yüksek doz C vitaminin hastaların yaşam kalitesini önemli düzeyde arttırdığı saptanmıştır. C vitamininin yağda çözünen vitaminler gibi (A,D,E,K) vücutta birikmesi riskinin olmaması ve non-toksik kabul edilmesi bu tedaviyi savunanları cesaretlendirmiştir. İnsanlarda olduğu gibi hayvanlarda da kanser sıklıkla görülen majör ölüm sebeplerindendir. Kemoterapik ajanların yan etkileri ve pahalılığı kanser tedavilerinde veteriner hekimleri zaman zaman zor durumda bırakabilmektedir. C vitamini ucuz, güvenilir ve etkili bir madde olması dolayısıyla kanser hastası hayvanların tedavisinde kolaylıkla kullanılabilecek umut vadeden yeni bir protokol olarak yerini alabilir.

Anahtar kelimeler: Yüksek doz C vitamini, Kanser

Posterler 218 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Alternative Approach To Cancer Treatment; High-Dose Intravenous Vitamin C

Hasan DEMİRa, Ayça ÜVEZb, O.B. Burak ESENERb, Elif İlkay ARMUTAKb aIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Istanbul bIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Histology and Embryology, 34320, Istanbul

Vitamin C (L-ascorbic acid) is a water-soluble chemical substance that should be taken in daily amount due to antioxidant properties. Recent studies were shown that usage of high- dose intravenous vitamin C leads to death of cancer cells, while at the same time improving the life quality of cancer patients. Researchers were demonsrated that usage of high-dose intravenous vitamin C can kills cancer cells without any damage on normal cells. Hundreds of human, animal, and cell culture studies were investigated of protective or curative properties of vitamin C on cancer than, many of these studies were established the anti-cancer effect of vitamin C. According to the study published in 2007, it was demonstrated that intravenoz usage of high dose vitamin C increased the life quality of the patients significantly. High dose vitamin C not shown any risk of accumulation in the body as fat- soluble vitamins (A,D,E,K) and toxic properties. So that was encouraged researchers to support this treatment. As in humans, cancer is common major causes of death in animals. The side effects and the cost of chemotherapeutic agents were put veterinarians in to trouble during to cancer therapy. According to cheap, safe and effective properties of Vitamin C, it can be replaced as a promising new protocol that can be easily used in the treatment of cancer patients

Keywords: High dose Vitamin C, Cancer Posters

219 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bir Kısrakta Articulatio Metatarsophalangea’da Fleksural Deformiteye Bağlı Oluşan Tendo Kontraktürünün M. fleksor digitalis süperfisiyalis (MFDS) ve profundus (MFDP) Tendolarının Tenotomisi ile Sağaltımı

Dila ATEŞPAREa, Dilek OLGUN ERDİKMENa, Ümit UĞURLUa, Gülşen SEVİMa, Deniz Cemre BARUTb, Rana Cemre AYDINb, Yunus Emre KONAKb, Taner ÖZTÜRKb aCerrahi Anabilim Dalı, Veteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, 34320, Avcılar, İstanbul, Türkiye bVeteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, 34320, Avcılar, İstanbul, Türkiye

Bu olgu sunumunda yerli ırk bir kısrakta sol metatarsofalangeal eklemde (topuk) karşılaşılan tendo kontraktürünün M. fleksor digitalis süperfisiyalis (MFDS) ve profundus (MFDP) tendolarının tenotomisi ile sağaltımı ve klinik sonuçları değerlendirilmiştir. Edinilmiş fleksural deformitelerin etiyolojisinde genetik faktörler, yüksek enerjili yem ile beslemeye cevap olarak hızlı büyüme ve ağrıya sebep olan akut travma, subsolar apse, laminitis, anguler bacak deformiteleri, fizitis, septik artritis, osteokondrozis ve dejeneratif osteoartritis rol oynamktadır. Bu etkenler tendo ve ligamentum accessorium’ların kontraksiyon için belli bir limitleri olduğundan muskulotendinöz yapının muskuler kısmının aşırı kontraksiyonuna sebep olur. Edinilmiş fleksural deformiteler, çoğunlukla ön bacak distal interfalangeal eklem ve metacarpofalangeal eklemde daha nadir olarak metatarsofalangeal, proksimal interfalangeal ve carpal eklemde ortaya çıkmaktadır. Olgumuzu, fakülte at kliniğimize arka sol tırnağın ön yüzüyle basma ve topallama şikayetiyle getirilen yerli ırk bir kısrak oluşturdu. Anamnezi bilinmeyen hastanın yapılan klinik ve radyolojik muayenesinde tarsal eklemde dejeneratif osteoartritis ve buna bağlı olarak sol metatarsofalangeal eklemini etkileyen tendo kontraktürü olduğu belirlendi. Olgunun sağaltımı, genel anestezi altında metatarsus III ün proksimal 1/3 ünden yapılan yaklaşımla MFDS ve MFDP tenotomisi ile gerçekleştirildi. Hasta anesteziden uyanmadan önce deforme yapıdaki tırnak, normal anatomik yapısına uygun olacak şekilde kesilip törpülendi. Postoperatif, uyanma döneminden itibaren hastanın normal anatomik pozisyonda bastığı gözlemlendi. Tarsal eklemdeki dejeneratif eklem hastalığına bağlı 3. derece topallığın devam ettiği belirlendi. İleri derecede tendo kontraktürü olan hastada, tenotomi sonrası bacak ekseninin normal anatomik pozisyona gelmesiyle hasta refahının temininde olumlu sonuç aldığımız bu olgu sunumunu meslek pratiğine aktarmayı amaçladık.

Anahtar Kelimeler: At, Fleksural Deformite, Tendon Kontraktürü, Tenotomi

Posterler 220 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Treatment of Tendon Contracture due to Flexural Deformity in Articulatio Metatarsophalangea by Tenotomy Of M. flexor digitalis superficialis (MFDS) and Profundus (MFDP) Tendons of a Mare

Dila ATEŞPAREa, Dilek OLGUN ERDİKMENa, Ümit UĞURLUa, Gülşen SEVİMa, Deniz Cemre BARUTb, Rana Cemre AYDINb, Yunus Emre KONAKb, Taner ÖZTÜRKb aIstanbul University - Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Departement of Surgery, 34320, Avcılar, Istanbul, Turkey bIstanbul University - Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, 34320, Avcılar, Istanbul, Turkey

In this case report we aim to show the treatement of the tendon contracture of the left metatarsophalangeal joint (fetlock) by tenotomy of M. flexor digitalis superficialis and profundus tendons and the clinical results in a 6 year old domestic mare. Genetic factors, rapid growth to an answer of feeding with high energy feed, pain reasons including acute trauma, subsolar abscess, laminitis, angular limb deformities, physitis, septic arthritis, osteochondrosis, degenerative osteoarthritis have role on the etiology of acquired flexural deformities. These factors lead to over contraction of musculer unit of musculotendinos structure, since tendons and Lig. accessorium have limited contraction capacity. Acquired flexural deformities occur mostly on the fore limb distal interphalangeal joint and metacarpophalangeal joint. We see it rarely on metatarsophalangeal joint, proximal interphalangeal joint and carpa joint. Our case constitued a domestic mare brought to our faculty’s equine clinic with complaint of stepping with the dorsal side of the left hind limb’s hoof. Clinical and radiological examination of the patient with unknown history revealed degenerative osteoarthritis of left tarsal joint and tendon contracture which effects the left metatarsophalangeal joint area. The treatement of the case was performed with tenotomy of MFDS and MFDP from the proximal 1/3 of metatarsus 3 under the general anesthesia. Before the patient woke up from the anesthesia, the deformed hoof was cut and trimmed to fit the normal anatomical form.. It is observed that, the patient could step with a normal anatomical position from the postoperative awakening period. The 3rd degree lameness was stable because of degenerative osteoarthritis of the tarsal joint. Our patient had an advenced tendon contracture and by tenotomy the limb became to normal anatomical form. We aimed to transfer this case report to the professional practice which we have gotten positive result in the patient’s comfort and welfare.

Keywords: Horse, Flexural Deformity, Tendon contracture, Tenotomy Posters

221 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Canine Mast Hücre Tümöründe Radyoterapi Sağaltımı: Olgu Sunumu

Hazal ÖZTÜRK GÜRGENa, Evrim EGEDENa,b, Işıl AYTEMIZ DANYERa, Özlem Calp EGEDEN b ,Züleyha AKGÜNc, Aydın GÜRELa aİstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, Avcılar Kampüsü, İstanbul bAda Veteriner Polikliniği Sülün Sokak No: 14 1. Levent 34330 Beşiktaş, İstanbul c İstanbul Bilgi Üniversitesi, Radyasyon Onkolojisi, İstanbul

Mast hücre tümörleri (MHT) köpeklerde sık karşılaşılan deri tümörleridir. MHT` ler vücudun herhangi bir yerinde gözlenebilirken, İngiliz Setter gibi bazı köpek ırklarında arka bacaklarda oluşma insidensi yüksektir. Bu olgu sunumunun amacı, histopatolojik incelemede MHT tanısı konulan hastanın radyoterapi uygulaması ile iyileşmesini sunmaktır. 8 yaşlı, erkek, İngiliz Setter ırkı köpek inguinal bölgede şişlik şikâyeti ile kliniğine getirildi. Tümöral kitle total olarak ekstirpe edildi ve histopatolojik inceleme için anabilim dalımıza gönderildi. Doku örneği %10`luk formaldehit çözeltisinde tespit edildi ve rutin doku işlem sürecinden geçirildikten sonra parafine gömüldü. Ardından 4-5 µm kalınlığında doku kesitleri alınarak Hematoksilen & Eozin ve Giemsa boyama yöntemleriyle boyandı. Rutin boyama işlemelerine ek olarak doku kesitlerine c-Kit ve Cd 25 antikorları ile indirekt immunohistokimya yöntemi uygulandı. Klinik, histopatolojik ve immunohistokimyasal incelemeler sonucunda hastaya yüksek grade, stage 3 mast hücre tümörü teşhisi konuldu. Histopatolojik incelemede cerrahi sınırda fazla sayıda atipik mast hücresi görüldü. Bunun üzerine, cerrahi girişime ek olarak, tedavi prosedürü olarak hasta 250.0 cGy fraksiyon dozda, 7 hafta içinde toplam 16 seans radyoterapi uygulandı. Olguda MHT tanılı hastanın prognostik değerlendirilme sonrasında, hastaya uygulanan cerrahi girişim ve radyoterapi tedavisi üzerinden 2 yıl geçmiş olmasına rağmen ilgili bölgede nüks ve çevre dokuda da yeni bir odak gözlenmedi. Sonuç olarak; bu olgu radyoterapi uygulamasının MHT sağaltımda önemli rol oynayabileceğini ortaya koymaktadır.

Anahtar Kelimeler: Canine, Mast, Hücre, Tümörü, Radyoterapi

Posterler 222 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Radiotherapy Treatment of Canine Mast Cell Tumor: A Case Report

Hazal ÖZTÜRK GÜRGENa, Evrim EGEDENa,b, Işıl AYTEMIZ DANYERa, Özlem Calp EGEDEN b ,Züleyha AKGÜNc, Aydin GÜRELa aIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Pathology Department b Ada Veterinary Policlinic Sulun Sokak No: 14 1. Levent 34330 Besiktas, İstanbul c Istanbul Bilgi University, Department of Radiation Oncology

Mast cell tumors (MCTs) are common skin tumors in dogs. MCTs can occur anywhere on the body, however some dog breeds, such as English Setter, have high incidence of MCT on hindlegs. The aim of this case presentation is to present the recovery of the histopathologically MCT diagnosed dog by radiotherapy treatment. A 8 year-old, male, English Setter dog was admitted to the veterinary clinic with the complaint of the swelling in the inguinal area. The mass was completely removed and submitted to our pathology department for histopathological examination. The tissue sample was fixed in 10% formaldehyde solution, routinely processed and embedded in paraffin blocks. 4 -5 µm thickness of tissue sections were cut and stained with Hematoxylin & Eosin and Giemsa Staining methods. Furthermore, additional indirect immunohistochemical staining using c-Kit and CD25 antibodies were also performed. The patient was diagnosed as high grade and stage 3 MCT following the clinical, histopathological and immunohistochemical examinations. Histopathological examination also revealed a large number of atypical mast cells in the surgical margin. Therefore, radiotherapy treatment was performed with 250.0 cGy / fractions for 16 sessions in 7 weeks in addition to the surgical excision. As a conclusion, no reoccurrence or new neoplastic focus in inguinal area or adjacent tissue was observed after the surgical excision and radiotherapy. It is assumed that radiotherapy treatment can provide significant survival after the prognostic evaluation in patients with MCT diagnosis.

Keywords: Canine, Mast, Cell, Tumor, Radiothreapy Posters

223 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Türkiye’de Şarbon Vakalarının İstatistiği

Hüsamettin AVCI, Enikö KIRALY AVCI, Seyyal AK İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye

Şarbon, Gram-pozitif bir bakteri olan Bacillus anthracis tarafından meydana gelen zoonotik hastalıktır. Esas olarak ot yiyen hayvanların hastalığı olmasının yanı sıra, enfekte hayvanlarla, havansal ürünlerle ve topraktaki sporlarla temasta bulunan insanlar da şarbon hastalığına yakalanmaktadır. Dünya çapında, özellikle gelişmekte olan bölgelerde ve kırsal alanlarda her yıl tahminen 20,000-100,000 vaka meydana gelmektedir. Türkiye’de şarbon, özellikle büyükbaş ve küçükbaş hayvnlarda yaygındır. Ülkede şarbonun görülme sıklığı azalmış olsa da kasaplar, veteriner hekimler, yardımcı elemanlar ve çiftçiler başta olmak üzere hayvanlarla sıklıkla temasta bulunan insanlar halen tehdit altındadır. İnsan vakalarının çoğu (% 95.8) ise kutanöz şarbondur. Bu araştırmada T.C. Sağlık Bakanlığı’nın istatistik verilerine ve güncel bilimsel araştırmalara dayanarak Türkiye’de kutanöz şarbonun yaygınlığının araştırılması amaçlandı. Sonuç olarak, kutanöz şarbon’un Türkiye’nin özellikle hayvancılığın yaygın olduğu Doğu bölgelerinde endemik bir hastalık olduğu saptanıldı. T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın devam eden B. anthracis eğitim ve aşılama programları hem insanları hem hayvanları koruma altına alsa da şarbon bu bölgelerde halen bir tehdit oluşturuyor.

Anahter Kelimeler: Şarbon, Bacillus anthracis, Türkiye, İstatistik

Posterler 224 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Statistics of Anthrax Cases in Turkey

Hüsamettin AVCI, Enikö KIRALY AVCI, Seyyal AK Istanbul University-Cerrahpasa,Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcilar, 34320 Istanbul, Turkey

Anthrax is a zoonotic disease caused by the Gram-positive bacterium Bacillus anthracis. Although it is primarily a disease of herbivores, humans can acquire anthrax by exposure to infected animals, animal products, or spores in the soil. Worldwide, an estimated 20,000 to 100,000 cases of anthrax occur annually, mostly in poor rural areas. Anthrax is primarily occurring at cattle and sheep, in Turkey. Although the incidence of anthrax has decreased in the country, especially butchers, veterinarians, technicians and farmers who deal with cattle in a daily base are still at risk for anthrax infection. Majority of human cases (95.8%) are cutaneous anthrax. In this research we aimed to investigate the current prevalence of cutaneous anthrax based on statistical data of the Turkish Republic Ministry of Health and recent scientific researches. In conclusion, cutaneous anthrax is still an endemic disease in some regions of Turkey where livestock is widespread, especially at the Eastern areas. Although ongoing B. anthracis education and vaccination programs of the Turkish Republic Ministry of Agriculture and Forestry protect both humans and animals, anthrax is still a threat in these areas.

Keywords: Anthrax, Bacillus anthracis, Turkey, Statistics Posters

225 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Probiyotikler: Güncel Bir Bakış

Hüseyin Feyzi ÖZMENa, Ayşe Seray ÇETINa, Zhanylbubu MAMATOVAa , Ömer ÇETINb a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiyet bIstanbul Universitesi-Cerrahpas a, Veteriner Faku ltesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 Istanbul, Turkiye

Probiyotikler, yeterli miktarda alındığında konakçı sağlığı üzerinde olumlu etki yapan canlılar olarak tanımlanmaktadır. Latince ‘‘pros’’ ve ‘‘bios’’ sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşan ‘probiyotik’ kelimesi ‘yaşam için’ anlamına gelmektedir. Günümüzde insanlarda yapılan klinik çalışmalarda probiyotiklerin irritabl barsak sendromu, Helicobacter pylori enfeksiyonu, inflamatuar barsak hastalığı, çeşitli tip diyareler ve nonalkolik karaciğer yağlanması gibi gastrointestinal hastalıklar ve atopik dermatit gibi alerjik hastalıklar üzerine olumlu etkileri bildirilmiştir. Probiyotiklerin pozitif sağlık etkilerinin intestinal kanal ile sınırlı kalmayıp aynı zamanda obezite, tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalık gibi sistemik metabolik hastalıkları ve farklı kanser türlerini de içerdiği düşünülmektedir. Probiyotik seçiminde teknolojik kullanışlılık, güvenilirlik ve işlevsellik ana başlıkları altında belirli kriterler belirlenmiştir. Bununla birlikte probiyotik özellikler mikroorganizmaların cins veya türünden ziyade belirli suşlara özeldir. İnsanlar için başlıca probiyotik suşlar Lactobacillus, Bifidobacterium, Lactococcus, Streptococcus ve Enterococcus cinslerine aittir. Probiyotik suşlar günümüzde saşe, tablet ve kapsül gibi preparatlar halinde piyasaya sunulmaktadır.Probiyotik besinler fermente ve/veya süt bazlı olup olmamalarına göre gruplandırılmaktadır. Özellikle fermente besinler aroma, lezzet, canlı mikroorganizma içeriği ve sağlık faydaları gibi nitelikler nedeniyle günümüzde tüketiciler arasında popülerdir. Ancak probiyotik özellik atfedilen her bir ürünün bireysel olarak değerlendirilmesi gerektiği göz ardı edilmemelidir.

Anahtar Kelimeler: Probiyotikler, Sağlık, Fermente besinler, Fonksiyonel besinler

Posterler 226 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Probiotics: A Current Overview

Huseyin Feyzi OZMENa, Ayse Seray CETINa, Zhanylbubu MAMATOVAa ,Omer CETINb aIstanbul University-Cerrahpasa, Institute of Graduate Studies, Deparment of Food Hygiene and Technology, Avcilar, 34320, Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Food Hygiene and Technology, Avcilar, 34320, Istanbul, Turkey

Probiotics are defined as living organisms that have a positive effect on host health whentaken in sufficient quantities. The word ‘probiotic’ consists of latin words ‘pros’ and ‘bios’and it means ‘for life’. Today, there are clinical studies in humans reporting beneficial effects of probiotics on gastrointestinal diseases such as Helicobacter pylori infection, inflammatory bowel disease, different types of diarrhea and non-alcoholic fatty liver disease and allergic diseases like atopic dermatitis. The positive health effects of probiotics are not limited to the intestinal tract but also include systemic metabolic diseases such as obesity, type 2 diabetes and cardiovascular disease, and different types of cancer. In the selection of probiotics, certain criteria have been determined under the main headingsof safety, functionality and technological usefulness. The probiotic properties, however, are specific to some strains rather than the genus or species of microorganisms. The main probiotic strains for humans belong to the genera Lactobacillus, Bifidobacterium, Lactococcus, Streptococcus and Enterococcus. Nowadays, probiotic strains are available in the form of preparations like sachets, tablets and capsules. Probiotic foods are grouped according to whether they are fermented and / or milk based. Especially fermented foods are popular among consumers due to their aroma, flavor, live microorganism content and health benefits. However, it should not be overlooked that each product supposed to have a probiotic property should be evaluated individually.

Key Words: Probiotics, Health, Fermented foods, Functional foods. Posters

227 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Domuz Proliferative Enteropati ile İlişkili Lezyonların Morfolojik Ve Diagnostic Incelemesi

Irena PETROVAa, Katerina TOTOROVAb, Kiril K. DIMITROVa* aTrakia Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Genel ve klinik patoloji Anabilim Dalı, Patolojik anatomi ünitesi, Stara Zagora, Bulgaristan, 6014 bBulgaristan Bilim Akademisi, Müzesi ile Deneysel Morfoloji, Patoloji ve Antropoloji Enstitüsü, Bulgaristan

Bu çalışmanın amacı, teşhis ile uygulamalarını göz önünde bulundurarak domuz ileumdaki domuz proliferatif enteropatiye (KKE) bağlı lezyonların bazı morfolojik özelliklerini araştırmaktır. Bulgaristan’ın farklı bölgelerinde bulunan altı ticari çiftlikten kesilmiş besi domuzlarında (n = 1068) ileal lezyonların brüt muayenesi yapıldı. Terminal ileumdan segmentler (n = 127) alındı ve histoloji için rutin olarak işlendi. Spesifik tespit için histokimyasal (Warthin- Starry silver leke), immünohistokimyasal (monoklonal antikor Law1DK), hafif ve elektron mikroskobik yöntemler kullanılmıştır. Ayrıca, teşhis testlerinin sonucu arasındaki uyum ve performans değerlendirildi. Kesimde lezyonların görülme sıklığı (% 5.7), toplanan örnekler arasında (% 48.03) aynı anda daha yüksek oranda görülmüştür. Brüt lezyonlar, domuz intestinal adenomatozu (% 52.94) ve bölgesel ileitis% 47.06 ile uyumluydu. Histopatolojik olarak, kriptolarda olgunlaşmamış enterositlerin belirgin proliferasyonunun varlığı, çoğalan (% 92,13) mitotik şekiller ve apoptozis artışı gözlenmiştir. Warthin-Starry metodu, PPE lezyonlarının% 76.38’inde ilişkili olan hücre içi argyrofilik organizmaların varlığını göstermiştir. Yüksek IHC tespit prevalansı gözlendi (% 81). Bol miktarda apikal intracytoplazmik vibroid içeren sayısız proliferatif olgunlaşmamış epitel hücrelerini içeren ultra yapısal olarak bağırsak kripti, L. иntracellularis ile uyumlu kavisli bakteriler gözlendi. IHC ile yapılan tanısal test karşılaştırması, ağır muayeneler lehine, HE için adil ve WS için kötü olan lehine daha fazla anlaşma sağlamıştır. Sonuç yorumlamaları, morfolojik ve moleküler biyoloji tekniklerinin, bazı tanı dezavantajlarına rağmen, KKD’lerin domuzlarda tanı ve ayırıcı tanısında güvenilir bir araç olduğunu göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: Enteropati, Domuzlar, Lawsonia intracellularis, Lezyonlar

Posterler 228 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Мorphological And Diagnostic Investigations on Lesions Associated With Porcine Proliferative Enteropathy

Irena PETROVAa, Katerina TOTOROVAb, Kiril K. DIMITROVa* aTrakia University, Faculty of Veterinary medicine, Department of General and clinical pathology, Pathologic anatomy unit, Stara Zagora, Bulgaria, 6014 bInstitute of Experimental Morphology, Pathology and Antropology with Museum, Bulgarian Academy of Science, Sofia, Bulgaria

The aim of the current study was to investigate some morphological features of lesions associated with porcine proliferative enteropathy (PPE) in porcine ileum, considering their application in diagnostics. Gross examinations of ileal lesions were performed in slaughtered fattened pigs (n = 1068) from six commercial farms located in different regions of Bulgaria. Segments from terminal ileum (n = 127) were taken and processed routinely for histology. Histochemical (Warthin-Starry silver stain), immunohistochemical (monoclonal antibody Law1DK), light and electron microscopic methods were used for specific detection. Further the agreement and performance between the result of diagnostic tests were evaluated. The incidence of lesions at slaughter was (5.7 %) with simultaneously higher rate amongst pooled samples (48.03 %). Gross lesions were compatible to porcine intestinal adenomatosis (52.94 %) and regional ileitis 47.06 %). Histopathogically presence of pronounced proliferation of immature enterocytes in the crypts, increased mitotic figures and apoptosis was observed in most samples (92.13%). The Warthin-Starry method demonstrated presence of intracellular argyrophilic organisms associated within 76.38 % of PPE lesions. High prevalence of IHC detection was observed (81%). Ultrastructurally intestinal crypts containing numerous proliferating immature epithelial cells containing abundant apical intracytoplasmic vibroid, curved bacteria compatible with L. иntracellularis were observed. Diagnostic test comparison with IHC, revealed greater strength of agreement in favor to gross examinations, fair for HE and poor for WS. The outcome interpretation demonstrates that the application of morphological and molecular biology techniques are reliable tools in the diagnosis and differential diagnosis of PPE in pigs, despite some diagnostic disadvantages

Key Words: Enteropathy, Pigs, Lawsonia intracellularis, Lesions Posters

229 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Organofosfat İnsektisit Kirliliğinden Sonra Sazan (Cyprinus carpio) Plazma Asetilholinesteriz İnhibisyonu

Katelina UZUNOVA, Dimitrinka ZAPRYANOVA, Alexander ATANASOFF, Veselin IVANOV, Galin NIKOLOV Trakia Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Eski Zağra, Bulgaristan

Bu çalışmanın amacı, organofosfat insektisitlere maruz kalma üzerindeki iyileştirici faaliyetlerin neden olduğu asetilkolinesteraz (AChE; EC 3.1.1.7) aktivitesinin seviyesini araştırmaktı. AChE düzeyleri kontrol grubunda 6 carps plazmada ve şüpheli grupta 6 balıkta tanımlandı. Kontrol kanı düzenli izlemenin bir parçası olarak alındı. Komşu tarım alanlarından olası organofosfat etkisine maruz kaldığından şüphelenilen balıklar ikinci gruptu (programın dışında). Kan vena caudalis’ten alındı. Elde edilen örnekler, analize kadar -20 ° C’de saklandı. Sazanın enzim aktiviteleri, bir kimyasal analiz cihazında (Mindray BS- 200, Shenzhen Mindray Bio-Medical Electronics Co., Çin) ticari bir kit (Chema Diagnostica, İtalya) ile belirlenmiştir. İstatistiksel analiz, SPSS istatistiksel yazılımı kullanılarak yapıldı (sürüm 19.0; SPSS Inc., Chicago, IL, ABD). Sonuç, ortalamanın ortalama ve standart sapması (Ortalama ± SD) olarak sunulmuştur. Enzim asetilkolinesteraz, organofosfatın spesifik bir hedefidir ve ölçümü, insan ve hayvan çevre tıbbında erken bir biyolojik işaretleyicidir. Bu maddeler enzimin inhibisyonuna neden olabilir ve bu nedenle aşırı nörotransmiter asetilkolinin fazla olmasına yol açarak kolinerjik reseptörlerin tekrar tekrar aktifleşmesine ve istenmeyen posta nöronlarına ve konvülsiyonlarına neden olur. Araştırmamızda AChE faaliyetleri biraz etkilendi. Kontrol grubunda kan seviyeleri 374.97 ± 28.04 U / L iken, şüpheli balıkların ortalama AChE değerleri - 280.80 ± 85.74 U / L azalmaya ulaştı. Mevcut verilerimiz, sazanın (Cyprinus carpio) kan asetilkolinesteraz enzim aktivitesinin, indüklenen organofosfat insektisitlerin kirlenmesinden önemli ölçüde etkilenmediğini göstermiştir.

Anahtar Sözcükler: Asetilkolinesteraz, Cyprinus Carpio, Organofosfat İnsektisitler

Posterler 230 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Plasma Acetylcholinesterase Inhibition in Common Carp (Cyprinus carpio) After Organophosphate Insecticides Pollution

Katelina UZUNOVA, Dimitrinka ZAPRYANOVA, Alexander ATANASOFF, Veselin IVANOV, Galin NIKOLOV Trakia University, Faculty of Veterinary Medicine, Stara Zagora, Bulgaria

The aim of the present work was to investigate the level of acetylcholinesterase (AChE; EC 3.1.1.7) activity caused by ameliorative activities on exposure to organophosphate insecticides. The AChE levels were defined in plasmas from 6 carps in control group and 6 fish from suspect group. The control blood was obtained as a part of regular monitoring. Fishes, which were suspected to be exposed on possible organophosphate influence from neighboring agricultural lands, were the second group (outside of the schedule). Blood was drawn from the vena caudalis. Obtained samples was stored at -20°C until analysis. The enzyme activities of carp were determined by a commercial kit (Chema Diagnostica, Italy) on a chemistry analyzer (Mindray BS-200, Shenzhen Mindray Bio-Medical Electronics Co. Ltd., China). Statistical analysis was performed using SPSS statistical software (version 19.0; SPSS Inc., Chicago, IL, USA). The result is presented as mean and standard deviation of the mean (Mean ± SD). Enzyme acetylcholinesterase is a specific target of organophosphate and its measurement is useful early biomarker in human and animal environmental medicine. These substances can cause inhibition of the enzyme and thus leads to excess of neurotransmitter acetylcholine, resulting in repeated activation of the cholinergic receptors and causing spams neurons and convulsions. In our investigation AChE activities were slightly influenced. In the control group, blood levels were 374.97±28.04 U/L whereas the mean AChE values of suspected fish reached reduction - 280.80±85.74 U/L. Our present data that the blood acetylcholinesterase enzyme activity of common carp (Cyprinus carpio) were not significantly affected by induced organophosphate insecticides pollution.

Keywords: Acetylcholinesterase, Cyprinus carpio, Organophosphate insecticides Posters

231 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bir Köpekte Görülen Vajinal Benign Periferik Sinir Kılıfı Tümörü (Neurofibrom) Olgusu

Kerem BAYKALa, Zeynep GÜNAY UÇMAKb, İsmail KIRŞANb, Damla HAKTANIRc, Kıvılcım SÖNMEZc aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Avcılar,34320 İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Veterinerlik Doğum ve Jinekolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye c İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Bu makalenin amacı, dişi köpeklerde çok ender görülen vajinal benign periferik sinir kılıfı tümörü hakkında bilgiler vermek ve klinikte kısırlaştırılmamış bir köpekte rastladığımız bu olguyu ayrıntılı bir şekilde paylaşmaktır. Vakamız; vajinal kitle şikayetiyle kliniğimize getirilen, 11 yaşında, 8 kg ağırlığında, kısırlaştırılmamış Cocker Spaniel ırkı bir köpektir. Vajinasında sert şişlik ve idrar yapmada güçlük şikayetiyle kliniğimize getirilen köpeğin jinekolojik muayenesinde vajinanın sağ lateral duvarında, 7 cm çapında solid bir kitle tespit edildi. Sondalama neticesinde idrar yollarının açık olduğu fakat kitlenin üretraya yaptığı baskı sonucu idrar yapmada güçlük şekillendiği saptandı. Cerrahi yolla tedavi edilen ve histopatolojik inceleme neticesinde vajinal kitlenin neurofibrom olduğu tespit edilen hasta takibe alındı. Postoperatif 6. ayda olgunun nüks ettiği saptandı. Ayrıca bu olgunun pyometra ve meme tümörü olgularıyla birlikte seyrettiği görüldü. Bu safhada hastaya vaginal kitle ekstirpasyonu, ovariohisterektomi ve total mastektomi uygulandı. Mastektomi materyalinin histopatolojik incelemesi sonucunda kompleks karsinom Grade 2 teşhis edildi. Postoperatif dönemde üç ayda bir olacak şekilde hastanın takibine devam edildi. Neurofibrom cerrahi müdahale ile sağaltılabilmesine rağmen bu tip olguların nüks edebileceği ve bu nedenle bu hastaların takibinin yapılması gerektiği gözlendi. Neurofibromun herediter karakteri nedeniyle, bu köpeklerin dişi yavrularının da periyodik olarak takibi yapılmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Köpek, Neurofibrom, Nüks.

Posterler 232 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Case Of Vaginal Benign Peripheral Nerve Sheath Tumor (Neurofibroma) In a Bitch

Kerem BAYKALa, Zeynep GÜNAY UÇMAKb, İsmail KIRŞANb, Damla HAKTANIRc, Kıvılcım SÖNMEZc aUniversity of Istanbul-Cerrahpasa, Graduate Education Institute, Avcılar, 34320 Istanbul, Turkey b University of Istanbul-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Obstetrics and Gynaecology, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey cUniversity of Istanbul-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Pathology, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey

The aim of this article is to give some information about vaginal peripheral benign nerve sheath tumor (neurofibroma) which rarely occurs in bitches and to share the case of neurofibroma in a sexually intact bitch. A sexually intact, 11 year old, 8 kg, Cocker Spaniel breed bitch was presented to our clinic with the complaint of vaginal mass. The bitch was firstly presented with the complaint of stranguria and vaginal mass. On the gynaecological examination, 7 cm in diameter solid mass was detected on the right lateral wall of the vagina. The catheterization of the urinary bladder was easily performed but stranguria was existed because of the pressure of the vaginal mass on the urethra. After the surgical treatment, the histopathological examination of the mass resulted with neurofibroma and the patient was taken under surveillance. Six months after the surgery, the case had relapsed additionally complicated with pyometra and mammary tumor. Afterwards the patient underwent vaginal mass extirpation, ovariohysterectomy and bilateral mastectomy, respectively. Complex carcinoma grade 2 was diagnosed on histopathological examination of the mammary tumor. After the surgical treatment the patient has been examined periodically in every three months. Neurofibroma can be treated by surgery but the surveillance of the patients must be necessary because of the relapses. Additionally, their female puppies must be put under periodical examination because of the neurofibroma’s hereditary character.

Key Words: Bitch, Neurofibroma, Relapse. Posters

233 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Süt İneklerinde Over Kistlerinin Tedavisi

Kostadin SHARKOV , Gabriela PENKOVA 5. yıl, Trakia Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Stara Zagora, Bulgaristan

Kistik yumurtalık hastalığı (COD), en az 10 gün boyunca devam eden ve 25 mm’den büyük olan bir veya iki yumurtalıkta bir veya daha fazla büyük folikül(ler) ile karakterize edilir. Yumurtlamayı kontrol eden nöroendokrin mekanizmasının hatalı çalışmasından kaynaklanır ve bu nedenle normal östrus döngüsüne müdahale eder. Sonuç olarak, anormal östrus davranışı gözlenir. İki tür kist olabilir - luteal ve foliküler. Foliküler kistler östrojenik foliküler kistler ve östrojenik olmayan foliküler kistler olabilir. Over kisti, kistik over, kistik over dejenerasyonu ve “kistik inekler” aynı durumu tanımlamak için kullanılan terimlerdir. COD’nin ana tanı yöntemleri şunlardır: progesteron seviyelerini belirlemek için tıbbi öykü, manuel muayene, ultrason ve kan testleri. En doğru yöntem ultrasondur, çünkü denetçi kist tipini, boyutunu ve yumurtalıklardan birini veya her ikisini de etkileyip etkilemediğini belirleyebilir. Tedavi yöntemleri kistin türüne bağlı olarak farklı olabilir: ilaç tedavisi - Progesteron, GnRH, İnsan koryonik gonadotropin, PgF2α, LH, FSH; İlaç kullanımı olmayan tedaviler, iyi yırtılma, aspirasyon olarak kullanılabilir. Daha iyi ve daha hızlı sonuçlar için iki tedavi türünün bir kombinasyonu kullanılabilir. Her iki tedavinin de avantajları ve dezavantajları vardır ve bu yüzden birkaç yöntemin kombinasyonu en iyi sonucu verir. Bu poster sunumunda, süt ineklerinde kistik over hastalığının farklı tedavi yöntemleri ve kontrolü, ayrıca farklı tedavi türlerinin hayvanların verimliliğini ve verimliliğini etkileme şekilleri hakkında ayrıntılı bilgi verilecektir. İlaç ve ilaç dışı tedavinin kistleri ve organizmayı bir bütün olarak etkilediği mekanizmalar da incelenecektir.

Anahtar kelimeler: Kist, Yumurtalık, Inek, Foliküler, Luteal, Tedavi

Posterler 234 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Treatment of Ovarian Cysts in Dairy Cows

Kostadin SHARKOV, Gabriela PENKOVA Student of veterinary medicine, 5th year, Faculty of Veterinary Medicine, Trakia University, Stara Zagora, Bulgaria

Cystic ovarian disease (COD) is characterized by one or more large follicle(s) in one or both ovaries that persist for at least 10 days and are bigger than 25mm in size. It results from the malfunction of the neuroendocrine mechanism controlling ovulation and thus, interferes with the normal oestrus cycle. As a result, abnormal oestrus behaviour is observed. There can be two types of cysts- luteal and follicular. Follicular cysts can be estrogenic follicular cysts and non-estrogenic follicular cysts. Ovarian cyst, cystic ovary, cystic ovarian degeneration, and “cystic cows” are all terms used to describe the same condition. The main diagnostic methods of COD include: medical history, manual examination, ultrasound, and blood tests to determine the progesterone levels. The most accurate method is the ultrasound, because with it the examiner can determine the type of cyst, the size, and whether it affects one of the ovaries or both of them. Treatment methods can be different, depending on the type of cyst: medication- Progesterone, GnRH, Human chorionic gonadotropin, PgF2α , LH, FSH; treatments without the use of medication can be used as well- manual rupture, aspiration. A combination of the two types of treatment can be used for better and faster results. Both treatments have their pros and cons and that is why the combination of a few methods gives the best results. In this poster presentation, detailed information will be given on different ways of treatment and control of cystic ovarian disease in dairy cows, also the ways different types of treatments affect the animals’ fertility and productivity. The mechanisms in which medication and non-medication treatment affects the cysts and the organism as a whole will also be examined.

Keywords: Cyst, Ovarian, Cow, Follicular, Luteal, Treatment Posters

235 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Fekal Mikrobiyota Transplantasyonu ve Dışkı Hapları

Kübra EKMEKÇIa, Bilge Nur SAKLIa, Hüseyin Feyzi ÖZMENb, Fatma KOçc ,Fatma Elif SEZEra, Ömer ÇETINd aİstanbul Medipol Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Beykoz, 34810, İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye cİstanbul Medipol Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı, 34810, İstanbul,Türkiye dİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Fekal mikrobiyota transplantasyonu (FMT), disbiyoz ilişkili hastalıkları tedavi etmek için sağlıklı ve uygun bir donörden elde edilen fekal içeriğin hastanın intestinal kanalına nakledilmesidir. Özellikle Clostridium difficile enfeksiyonunda yüksek oranlarda tedavi edici etkisini destekleyen birçok çalışma mevcuttur ve inflamatuar barsak hastalıkları gibi birçok hastalıkta umut vadedici bir tedavi yöntemi olarak gösterilmektedir. Bazı otoriteler tarafından tekrarlayan C.difficile enfeksiyonunda, fekal mikrobiyota transplantasyonu kullanımının yaygınlaşması ve hatta enfeksiyonun ciddiyeti göz önüne alındığında ilk tedavi seçeneği olması önerilmektedir. İnsanların yanı sıra köpeklerde canine parvovirus kaynaklı gastroenteritte standart tedaviye göre daha hızlı iyileşme sağladığı bildirilmiştir. Fekal mikrobiyota transplantasyonunda nazogastrik / nazoduodenal tüp, kolonoskopi veya lavman sık başvurulan uygulama yöntemleridir. Donörden alınan taze dışkı örneği blender aracılığıyla suyla karıştırılıp bulamaç haline getirilmekte ve filtre edilerek nazoenterik tüp, kolonoskopi veya lavman aracılığıyla uygulanmaktadır. Bahsedilen yöntemlere alternatif olarak sunulan dışkı hapları (poop pills) ise, transplantasyonda daha pratik ve yenilikçi bir yöntem olarak bildirilmiştir. Bu yöntemde filtrat kapsüllenip dondurularak saklanmaktadır. Uygulama kolaylığının yanı sıra dışkı hapı kullanımının C.difficile enfeksiyonunda kolonoskopi yöntemiyle benzer etkilere sahip olduğuna dair klinik bir çalışma bulunmaktadır. Ancak uygulama prosedürü konusu tartışmalıdır. İntestinal hastalıklara ek olarak dışkı hapı kullanımının beşeri hekimlikte obezite tedavisinde de yenilikçi bir yaklaşım olabileceğine dair görüşler mevcuttur.

Anahtar kelimeler: Clostridium difficile, Dışkı hapları, Fekal mikrobiyota transplantasyonu

Posterler 236 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Fecal Microbiota Transplantation and Poop Pills

Kübra EKMEKÇIa, Bilge Nur SAKLIa, Hüseyin Feyzi ÖZMENb, Fatma KOçc ,Fatma Elif SEZEra, Ömer ÇETINd a Istanbul Medipol University, Faculty of Health Sciences, Department of Nutrition and Dietetics, Beykoz, 34810, Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpasa, Institute of Graduate Studies, Department of Food Hygiene and Technology, Avcilar, 34320, Istanbul, Turkey cIstanbul Medipol University, Faculty of Medicine, Department of Medical Microbiology, 34810, Istanbul,Turkey d Istanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Food Hygiene and Technology, Avcilar, 34320, Istanbul, Turkey

Fecal microbiota transplantation (FMT) is the transmission of fecal content from a healthy and appropriate donor to the patient’s intestinal tract to treat dysbiosis-related diseases. Especially, there are many studies supporting its high rate therapeutic effect in Clostridium difficile infection and is shown as a promising treatment method in many diseases such as inflammatory bowel disease. Some authorities recommend the use of FMT widespread in recurrent C.difficile infection, even the first treatment option when the severity of disease is considered. Beside humans, the faster recovery was reported in canine parvovirus-induced gastroenteritis compared to standart treatments in dogs. Nasogastric / nasoduodenal tube, colonoscopy or enema are the common application methods for FMT. The fresh stool sample taken from the donor is mixed with water through the blender and slurried and filtered to be applied by aid of a nasoenteric tube, colonoscopy or enema. In addition to these methods, poop pills are reported as a more practical and innovative way in transplantation. Along with the ease of application, there is a clinical study indicating the use of poop pills have similar effects with colonoscopy in C.difficile infection treatment. However, the application procedure is controversial. In addition to intestinal diseases, there is also an opinion that the use of poop pills may be an innovative approach in the treatment of obesity in human medicine.

Keywords: Clostridium difficile, Poop pills, Fecal microbiota transplantation Posters

237 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Farklı Tanıları Olan Köpeklerde İdrar Çubuğu ve Standart Mikroskobik Sediment Ürinalizinden Elde Edilen Eritrosit ve Lökosit Bulgularının Karşılaştırılması

Marina PRIŠLINa, Ana-Marija POSAVECa, Blanka Beer LJUBIĆb, Loredana PINCANa, Ozren ŠIFTARa, Lana VRANKOVIĆc, Jasna ALADROVIĆc, Ivana KIŠb a Zagreb Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğrencileri, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Hırvatistan b Zagreb Üniversitesi Veteriner Fakültesi, İç Hastalıkları Kliniği, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Hırvatistan c Fizyoloji ve Radyobiyoloji Anabilim Dalı Veteriner Fakültesi Zagreb Üniversitesi, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Hırvatistan

Bu çalışmanın amacı, köpeklerin doğal idrar numunelerinde idrar sediment analizinde sayılan gerçek seviye ölçüm çubuğu test şeridi ile elde edilen tahmini eritrosit ve lökosit sayısının karşılaştırılmasıdır. Dahiliye tıp kliniğinde 68 doğal idrar örneğinin analizi yapıldı. Örnekler idrar çubuğu ve standart mikroskopik sediment analizi ile analiz edildi. Hastalar grup olarak analiz edildi ve üriner sistemde problemi olan hastalar (N = 25) ayrıca grup olarak değerlendirildi. Eritrositlere ilişkin yağ çubuğu analiz sonuçları% 75’e ve% 81’deki lökosit sayısına göre idi. Yağ ölçüm çubuğu ile aşırı eritrosit değerleri% 25, lökosit ise% 12 idi. Eritrositler için hafife alınmış hiçbir değer bulunmazken, hastaların% 7’sinde lökosit değerleri düşüktü. Tüm hastalarda, idrar çubuğu testinin eritrositler için duyarlılığı% 100 ve lökositler için% 94 iken, eritrositler için özgüllük% 72 ve lökositler için% 91 idi. Yağ seviyesi çubuğundaki eritrosit sayısı,% 64’ünde uyumsuzluk, idrar bozukluğu olan hastaların% 44’ünde sediment analizine göre lökosit sayısıydı. İdrar ölçüm çubuğundaki eritrositlerin fazla değerleri, hastaların% 36’sında ve lökositlerde% 28 olarak kaydedildi. Düşük tahmin edilen eritrosit değerleri gözlenmedi ve hastaların% 28’inde düşük tahmin edilen bir lökosit değeri bulundu. Hastaların çoğunda, idrar çubuğu test analizi sonuçları sediment analizi ile uyumluydu. Üriner sistem hastalığı olan hastalarda lökosit sayımında yöntemler arasında büyük farklılıklar gözlendi ve bu hastalarda tam idrar tahlili yapılması gerekiyor.

Anahtar Sözcükler: Eritrositler, Lökosit, Yağ çubuğu, Idrar sedimenti

Posterler 238 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Comparison of Erythrocyte and Leukocyte Findings Obtained by Urine Dipstick and Standard Microscopic Sediment Urinalysis in Dogs with Different Diagnoses

Marina PRIŠLINa, Ana-Marija POSAVECa, Blanka Beer LJUBIĆb, Loredana PINCANa, Ozren ŠIFTARa, Lana VRANKOVIĆc, Jasna ALADROVIĆc, Ivana KIŠb aStudents of Faculty of Veterinary Medicine University of Zagreb, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Croatia b Clinic of Internal Medicine, Faculty of Veterinary Medicine University of Zagreb, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Croatia c Department of Physiology and Radiobiology Faculty of Veterinary Medicine University of Zagreb, Heinzelova 55, 10000 Zagreb, Croatia The aim of the study was a comparison of estimated erythrocyte and leukocyte count obtained by dipstick test strip with actual numbers counted in urine sediment analysis in native urine samples of dogs. Analyses of 68 native urine samples were performed in the Clinic of internal medicine. Samples were analysed by urine dipstick and standard microscopic sediment analysis. Patients were analysed as a group, and patients with the problem in the urinary system (N = 25) were additionally evaluated as a group. The results of dipstick analysis regarding erythrocytes were in accordance with 75%, and for the number of leukocytes in 81%. Overestimated values of erythrocytes by the dipstick were present in 25% and leukocytes in 12% of patients. There were no underestimated values for erythrocytes, while 7% of patients had lower leukocytes values. In all patients, the sensitivity of urine dipstick test for erythrocytes was 100% and for leukocytes 94% while the specificity for erythrocytes was 72% and for leukocytes 91%. The number of erythrocytes on the dipstick was incongruence in 64%, and leukocytes in 44% of patients with urinary disorders compared to sediment analysis. Overestimated values of erythrocytes on the urine dipstick were recorded in 36% and in leukocytes 28% of patients. Underestimated erythrocytes values were not observed, and an underestimated value of leukocytes was found in 28% of patients. In most patients, the results of urine dipstick test analysis were in agreement with sediment analysis. Large differences between methods were observed in leukocyte count in patients with urinary tract disease and complete urinalysis in those patients is required.

Keywords: Erythrocytes, Leukocytes, Dipstick, Urinary sediment Posters

239 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Veteriner Hekimlikte Bakteriyofajlar ve Kullanım Alanları

Mehmet Can ÖZTÜRKa, Arzu Funda BAĞCIGİLb, Seyyal AKb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Veterinerlik Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar 34320, İstanbul, Türkiye

Bakteriler üzerinde etkili olan bakteriyofajların keşfi, antibiyotiklerin keşfinden öncesine dayanmaktadır. Bu keşifle beraber bakteriyofajlar, antimikrobiyal tedavi amacıyla kullanılmak üzere birçok çalışma için kaynak oluşturmuştur. Ancak ilerleyen yıllarda antibiyotiklerin keşfi sonrasında bakteriyofajlara olan ilgi azalmıştır. Son yıllarda hem insan hekimliği ve hem de veteriner hekimliği açısından büyük bir problem oluşturan antimikrobiyal direnç, bilim insanlarını bakteriyel hastalıkların tedavisinde yeni yöntemler aramaya yöneltmiştir. Böylece bakteriyofajlar, tekrardan popularite kazanmış olup, bakteriyel hastalıkların etkili ve güvenilir şekilde tedavi edilebilmesi için bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu derlemede, fajların genel özelliklerinden, yaşam döngüsünden, elde edilmesinden, kullanım alanlarından, antibiyotiklere göre avantajlarından/dezavantajlarından, tedavi ile ilgili kaygılardan bahsedilecektir.

Anahtar kelimeler: Bakteriyofaj, Antimikrobiyal Terapi, Antimikrobiyal Direnç, Bakteri

Posterler 240 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Bacteriophages and Uses in Veterinary Medicine

Mehmet Can OZTURKa, Arzu Funda BAGCIGIL2b Seyyal AKb aİstanbul University-Cerrahpaşa, Institute of Graduate Studies, Department of Microbiology Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 34320, Istanbul, Turkey

The discovery of bacteriophages which are effective on bacteria, is based on the period before the discovery of antibiotics. With this discovery, bacteriophages have been the source of many studies for use as antimicrobial therapy. However, interest in bacteriophages was reduced after the discovery of antibiotics in the following years. Antimicrobial resistance, which in recent years has been a major problem for both human medicine and veterinary medicine, has led scientists to investigate new methods in the treatment of bacterial diseases. Thus, bacteriophages have gained popularity and are an alternative to effective and reliable treatment of bacterial diseases. In this review, general characteristics of phages, life cycle, obtaining, uses, advantages / disadvantages over of antibiotics, treatment related concerns will be discussed.

Keywords: Bacteriophage, Antimicrobial Therapy, Antimicrobial Resistance, Bacteria Posters

241 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kedi ve Köpeklerde Bispektral İndeks Monitörizasyonu (BİS)

Mehmet Murat KILIÇ a, Eylem BEKTAŞ BİLGİÇ b , Alper DEMİRUTKU b a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Avcılar34320 İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalı, Avcılar34320 İstanbul, Türkiye

Anestezinin amacı hastaya en az riskle geri dönüşümlü bilinçsizlik, analjezi, hareketsizlik ve amnezi sağlamaktır. Anestezi sırasında gelişebilecek ani bir komplikasyon, hastada hayati tehlikeye sebep olabilir. Bu tehlikeleri minimalize etmek ve hastanın fizyolojik parametreleri hakkında bilgi sahibi olmak amacıyla hastayı monitörize etmek gerekir. Hemodinamik parametreler (Dakika kalp frekansı, arteriyel kan basıncı, kardiyak debi, sentral venöz basınç, sağ ventrikül basıncı, pulmoner arter basıncı, pulmoner kapiller wedge basıncı) hastanun monitörizasyon ile belirlenir. Yapılan bu monitörizasyon ve elde edilen parametreler, operasyon sırasında hastanın prognozu açısından önemlidir. Anestezikler, genel anestezi ve cerrahi girişim sırasında hastada stabilizasyonun bozulmasına neden olabilir. Hemodinamik parametreler bozuklukların nedenini kısa sürede belirlemek, sağaltımı doğru yönlendirebilmek için gereklidir. Bispektral İndeks Monitörizasyonu; EEG sinyallerini sayısal verilere döken özel bir EEG monitörizasyonudur. BİS anestezi boyunca alınan çok sayıda EEG kayıtlarını 0-100 arasında rakamsal değere döken özel bir algoritmadır. 0; beyin ölümünü, 100; uyanıklığı, 40-60 arası ise cerrahi anestezi derinliğini gösterir. Kedi ve köpeklerin anesteziyoloji ve reanimasyonunda BİS’in kullanımı ve önemi ile ilgili bilgi verilmesi amaçlanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Bispektral İndeks Monitörizasyonu, Monitörizasyon, Anestezi

Posterler 242 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Bispectral Index Monitorization (BIS) in Cats and Dogs

Mehmet Murat KILIÇ a, Eylem BEKTAŞ BİLGİÇ b , Alper DEMİRUTKU b a Istanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Avcilar34320 İstanbul, Turkey b Istanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine Department of Surgery, Avcilar 34320 İstanbul, Turkey

The purpose of anesthesia with minimal risk recycled unconsciousness, analgesia and amnesia to provide immobilization. A sudden complications during anesthesia, can cause life-threatening to the patient. In order to minimize these dangers and patients to have information about the patient’s physiological parameters need to monitored. Hemodynamic parameters (Minutes heart rate, arterial blood pressure, cardiac output, sentral venous pressure, right ventricular pressure, pulmonary artery pressure, pulmonary capillary wedge pressure) is determined by patient monitorization. Made this monitorization and the resulting parameters are important for the prognosis of the patient during the operation. Anesthetics may cause deterioration of stabilization in patients during general anesthesia and surgical procedures. Hemodynamic parameters in a short time to determine the cause of the disorder, treatment is required in order to direct them towards. Bispectral Index Monitorization; a special EEG monitorization EEG signals into digital data that shed. A plurality of received during anesthesia BIS madiran special algorithm shed between recording the numerical values of 0 to 100. 0; brain death, 100; alertness, while between 40-60 indicates the depth of surgical anesthesia. BIS monitoring technique ‘in cats and dogs are intended to explain the use and importance of anaesthesiology and intensive care.

Key words: Bispectral Index Monitorization, Monitorization, Anesthesia Posters

243 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Guinea Piglerin Sık Görülen Bakteriyel Hastalıkları

Merve HEPŞEN İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, , Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye

Günümüzde evinde Guinea Pigleri evcil hayvan olarak besleyenlerin sayısı gitgide artmaktadır. Guinea Piglerin bazı hastalıklarına sık rastlanmıştır. Bunlardan bazıları da zoonozdur. Erken tanı ve tedavi bu türlerin hastalıkları için çok büyük önem taşır. Pneumonia, ishal ve konjiktivitis bu türlerde rastlanılan, özellikle yeni doğan, yavrularda önemli olan hastalıklardır. Pneumonia etkenleri olarak Bordetella bronchiseptica ve Streptococcus zooepidemicusu sayabiliriz. İshal etkenleri ise C. piliforme ve Salmonella türlerini sayabiliriz. C. piliforme bu türlerde Tyzzer Hastalığına neden olur.

Posterler 244 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Common Bacterial Diseases of Guinea Pigs

Merve HEPŞEN Istanbul University, Faculty of Veterinary Medicine, Avcılar, Istanbul 34320, Turkey

Today, the number of Guinea pig feeding as a pet is increasing at home. Some diseases of Guinea Pig have been encountered frequently. Some of these are zoonoses. Early diagnosis and treatment is very important for the diseases of these species. Pneumonia, diarrhea and conjunctivitis are especially important in newborn and offspring. The factors of pneumonia are Bordetella bronchiseptica and Streptococcus zooepidemicus. The diarrhea factors areC. piliforme and Salmonella species. C. piliforme causes Tyzzer disease in these species. Posters

245 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Dünyanın En Büyük Sahipsiz Hayvan Bakımevi “Kısırkaya”

Mevlüt YENEra, Serkan İKIZa, Muhammet Nuri COŞKUNb, Erhan ÖNELb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar,32320 İstanbul, Türkiye bİstanbul Büyükşehir Belediyesi, Veteriner Hizmetleri Müdürlüğü, Sebze Hal Yerleşkesi, Bayrampaşa, 34045, İstanbul, Türkiye

Ülkemizde sahipsiz hayvanlar 2004 tarihli, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu çerçevesinde belediyelerce rehabilitasyon işlemlerine tabi tutulmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul genelinde altı adet sahipsiz hayvan geçici bakımevi ile hizmet vermektedir. Bu bakımevlerinden biri olan ve Sarıyer ilçesinde bulunan; 693000 m² açık, 7000 m² kapalı alanıyla Kısırkaya Sahipsiz Hayvan Geçici Bakımevi ve Bahçeli Yaşam Alanı dünyanın en büyük sahipsiz hayvan bakımevidir. 2015 yılında faaliyete başlayan Kısırkaya Bakımevi’nde rehabilitasyon hizmetleri kapsamında; sahipsiz hayvanların muayene, tedavi, aşılama, kısırlaştırma, işaretleme ve mikroçip ile kayıt altına alma işlemleri yapılmaktadır. Bakımevi’nde 20 veteriner hekim, 4 veteriner sağlık teknikeri ve 108 yardımcı personel olmak üzere toplam 132 personel görev yapmaktadır. Bakımevi bünyesinde idari ve teknik ofisler; tedavi, laboratuvar, operasyon, ağız ve diş sağlığı ve yavru bakım üniteleri ve bahçeli yaşam alanları bulunmaktadır. Ampute, görme engelli, geriatrik vb. dış ortamda yaşayamayacak derecede mağdur hayvanların sahiplendirilene kadar, bakım ve besleme işlemleri bahçeli yaşam alanlarında yapılmaktadır. Hayvanların tedavilerinin yapıldığı ünitelerde açık ve kapalı bölümlerden oluşan barınma alanları bulunmakta, bu kapalı bölümlerde doğalgaz tertibatlı alttan ısıtma sistemi kullanılmaktadır. Yeşil alanları arttırmak için alan içerisine 6500 ağaç dikilmiştir. Kısırkaya Sahipsiz Hayvan Geçici Bakımevi ve Bahçeli Yaşam Alanı haftanın yedi günü, 10:00-15:00 saatleri arasında ziyarete açıktır. Ayrıca eğitim kurumları, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının talepleri doğrultusunda toplu olarak da ziyaretler gerçekleştirilmektedir. Rehabilitasyon işlemleri tamamlanmış olan hayvanlar, ziyaret saatleri içinde, ücretsiz olarak sahiplendirilebilmektedir. Yapılan hizmetlere ek olarak Duşpet gibi yenilikçi uygulamalar da sahipsiz hayvanlara sunulmaktadır.

Anahtar Kelimeler : İstanbul, Belediye, Kısırkaya, Sahipsiz hayvan.

Posterler 246 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The World’s Largest Stray Animal Shelter Is Kisirkaya

Mevlüt YENEra, Serkan IKIZa, Muhammet Nuri COSKUNb, Erhan ONELb aIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 32320 Istanbul, Turkey bIstanbul Metropolitan Municipality, Department of Veterinary Services, Whosale Market, Bayrampasa, 34045, Istanbul, Turkey

In our country, the stray animals are subject to rehabilitation procedures by the municipalities under the Law on Protection of Animals, number is 5199 on 2004 . Istanbul Metropolitan Municipality provides service with six stray animal temporary shelters in Istanbul. One of these shelters is located in Sarıyer district; with its 693000 m² open and 7000 m² closed area, the Kısırkaya Stray Animal Temporary Shelter and Garden Living Area is the world’s largest stray animal shelter. Within the scope of rehabilitation services at the Kısırkaya Shelter which started to operate in 2015; inspection, treatment, vaccination, sterilization, marking and recording with microchip are carried out. A total of 132 staff; 20 veterinarians, 4 veterinary health technicians and 108 assistants work in the shelter. There are administrative and technical offices; treatment, laboratory, operation, mouth and dental health, puppy care units and garden living spaces in the shelter. Amputated, visually impaired, geriatric etc. the maintenance and feeding operations are carried out in the living areas of the garden until the owner of the animals that are not able to live in the outdoor environment. In the units where the animals are treated, there are shelter areas consisting of open and closed areas, these closed sections use natural gas underfloor heating system. 6500 trees were planted in the field to increase green areas. The Kısırkaya Stray Animal Temporary Shelter and Garden Living Area is open to visitors between 10:00 am-15:00 pm seven days a week. In addition, visits are made to collectively in line with the demands of educational institutions, public institutions and non-governmental organizations. Animals whose rehabilitation procedures have been completed may be granted free of charge during the visit hours. In addition to the services provided, innovative applications such as Duşpet is also offered to stray animals.

Key Words: Istanbul, Municipality, Kısırkaya, Stray animals. Posters

247 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Sokak Hayvanlarıyla Birlikte Hayata Tutunuyoruz

Mikail ÇOLAKa , Özge KIRLIa ve Tuba Damla ERTAŞb aNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, 4. Sınıf öğrencisi 59100 Tekirdağ, Türkiye bNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Süleymanpaşa, 59030, Tekirdağ, Türkiye

Öncelikli olarak veteriner fakültesinde öğrenim görmekte olan öğrencilerde, eğitimcilerde ve toplumda sokak hayvanları ile ilgili gerekli bilinci oluşturmak ve bu hususta yapılanları gözlemlemek amaçlandı. Namık Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğrencilerinden oluşan şehrin belirli bölgelerinde günlük besleme yapacak ekipler oluşturuldu. Belirlenen bölgelere mama ve su kapları bırakıldı. Kedi evleri inşa edildi. Tekirdağ’da bulunan hayvan barınağıyla ortaklaşa çalışılarak hasta hayvanların tedavileri üstlenildi, tedavi sonrası takipleri sağlandı. Genel olarak kedi ve köpeklerde iç ve dış parazit enfestasyonları, solunum sistemi hastalıkları, sindirim sistemi bozuklukları ve kedilerin büyük bir çoğunluğunda göz problemleri görüldü. Duyarlı insanların belirli bölgelere su kapları, mama kapları, kedi ve köpek evleri koydukları göze çarptı ve sokakta yaşayan hayvanların da öğrenme psikolojisi ile bu bölgelerde toplanmaya başladıkları görüldü. Vicdansız insanlar tarafından bazı sokak hayvanlarının eziyet gördüğü, dikkatsiz sürücüler tarafından ezildikleri gözden kaçmadı. Fakülte topluluğu çalışmalarımızda ve bireysel uğraşlarımızda görülen tablo şudur ki her ne kadar sokak hayvanlarına karşı duyarsız insanlar olsa da duyarlı insanlar da oldukça fazladır. Biz duyarlı insanlar olarak sokak hayvanlarının refahını artırmak için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

Anahtar Kelimeler: Kedi, Köpek, Sokak hayvanı, Tekirdağ.

Posterler 248 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

We Hold on To Life with Stray Animals

Mikail ÇOLAKa, Özge KIRLIa and Tuba Damla ERTAŞb aNamık Kemal University, Veterinary Faculty, Fourth Class Student 59100 Tekirdağ, Turkey bNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Süleymanpaşa, 59030, Tekirdağ, Türkiye

The aim of the project is to provide the necessary awareness about the students and the educators of the veterinary faculty, and the community. Namık Kemal University, Faculty of Veterinary Medicine students were formed into teams who would feed daily in certain parts of the city. Food and water containers were left to the designated areas. Cat homes were built. We cooperated with the animal shelter in Tekirdağ, treatment of sick animals was carried out and post-treatment follow-up was provided. In general, internal and external parasitic infestations in cats and dogs, respiratory system diseases, digestive system disorders and the majority of cats had eye problems. It was observed that tender people put water and food containers, cat and dog homes in certain regions and animals living in the streets started to gather in these regions by learning psychology. It was seen that some stray animals were persecuted by unscrupulous people and were crushed by careless drivers. It was seen in our faculty community work and in our individual endeavors is that people who are insensitive to stray animals, although sensitive people, are also very much. We will continue to do our best to improve the welfare of street animals as sensitive people.

Keywords: Cat, Dog, Stray animals, Tekirdag. Posters

249 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Otitis Eksternalı Köpeklerden İzole Edilen Mikroorganizmalar Ve Antimikrobiyal Direnç

Mohammed HASSANa, Belgi DİREN SIĞIRCIb, Barış HALAÇb, A. Ilgın KEKEÇa, Beren BAŞARAN KAHRAMANb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü,Veterinerlik Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı , Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Otitis, köpeklerde yaygın olarak karşılaşılan hastalıklardandır. Otitis eksterna; dış kulak yolunun akut ya da kronik yangısı olarak tanımlanan bir hastalıktır. Tüm dünyada, konu hakkında köpeklerde birçok çalışma yapılmıştır. Otit vakalarında en sık izole edilen bakteriyel etkenler: Staphylococcus intermedius, Staphylococcus aureus, Pseudomonas aeruginosa, Proteus mirabilis, Klebsiella spp., Bacillus spp., Serratia spp., Corynebacterium spp. ve Escherichia coli’dir. Kulağın normal florasında koagulaz pozitif , koagulaz negatif Staphylococcus spp., β-haemolytic Streptococcus spp. bulunduğuna da dikkat çekilmiştir. Bu nedenle, söz konusu bakteriler otitis eksterna vakalarına yol açan fırsatçı ajanlar olarak değerlendirilmektedir. Antimikrobiyal direnç tüm dünyada ve ülkemizde boyutları giderek artan ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Antibiyotiklere dirençli bakteriler bir yandan kendisine önceden etkili ilaçların etkinliğini ve sağaltımın yararlılığını azaltırken, bir yandan da hayvandan hayvana veya hayvandan insana geçen hastalıkların yaygınlaşmasına yol açar. Yapılan çeşitli çalışmalarda köpeklerden antibiyotik direncine sahip birçok Stafilokok izole edilmiştir. Bakteriyel izolatların çalışmada kullanılan antibiyotiklere duyarlılıklarındaki farklılıklar, otitis eksternalı köpeklerin tedavisi için mutlaka antibiyotik duyarlılık testlerinin yapılması gerektiğini göstermektedir. Ayrıca, çalışmalarda Candida türlerinin yüksek oranda izole edilmiş olması, köpeklerin otitis eksterna olgularında mayaların da göz ardı edilmemesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Anahtar Kelimeler: Otitis eksterna, Köpek, Antibiyotik duyarliliği

Posterler 250 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Isolation and Antibiotic Susceptibility Of Microorganisms From Dogs With Otitis Externa

Mohammed HASSANa, Belgi DİREN SIĞIRCIb, Barış HALAÇb, A. Ilgın KEKEÇa, Beren BAŞARAN KAHRAMANb a Istanbul University-Cerrahpaşa, Graduate Education Institute, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey bİstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey

Otitis is a common disease in dogs. Otitis externa; Acute or chronic inflammation of the external auditory canal. Around the world, many studies have been done in dogs on the subject. The most commonly isolated bacterial agents in cases of otitis are Staphylococcus intermedius, Staphylococcus aureus, Pseudomonas aeruginosa, Proteus mirabilis, Klebsiella spp., Bacillus spp., Serratia spp., Corynebacterium spp. and Escherichia coli. In the normal flora of the ear, coagulase positive, coagulase negative Staphylococcus spp., Β-haemolytic Streptococcus spp. It is also noted that there is. Therefore, these bacteria are considered as opportunistic agents leading to otitis externa cases. Antimicrobial resistance is a serious public health problem in Turkey and all over the world. Antibiotic-resistant bacteria on the one hand reduce the efficacy of pre-effective drugs and treatment on the one hand, while at the same time from animal to animal or animal-to- human diseases lead to spread. Several Staphylococcus strains with antibiotic resistance were isolated from various studies. The differences in the susceptibility of bacterial isolates to the antibiotics used in the study indicate that antibiotic susceptibility tests should be performed for the treatment of dogs with otitis externa. In addition, high rates of Candida species in the studies indicate that yeasts should not be ignored in otitis externa cases of dogs.

Keywords: Otitis externa, Dog, Antibiotic susceptibility Posters

251 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Crisper Cas9 Teknolojisi

Mohammed HASSANa, Baran ÇELİKb, Barış HALAÇb, A. Ilgın KEKEÇa, Beren BAŞARAN KAHRAMANb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü,Veterinerlik Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı , Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

CRISPR : (Clustered Regularly Interspaced Short Palindromic Repeats) yani “düzenli aralıklarla kısa palindromik tekrarlar kümeleri. Casper teknolojisi bilim adamlarına hücrelerdeki DNA yapısını değiştirerek genetik hastalıkları tedavi etme imkânı sunuyor. Şu anda var olan en basit, çok yönlü ve duyarlı genetik manipülasyon yöntemi olduğundan, bilim dünyasında büyük ilgi görmektedir. Cas9 enzimi Genomun belirli yerlerinden iki DNA iplikçiğini kesebilen “moleküler bir makas” görevi görür ve Böylece DNA parçaları eklenebilir veya çıkarılabilir, Rehber RNA DNA’ya bağlanır ve önceden tasarlanmış dizilim Cas9’un genomun doğru noktasına gitmesine rehberlik eder. Böylece Cas9 enzimi doğru yerleri keser, hücre DNA’nın hasar gördüğünü fark eder ve uygun DNA’yı sokarak kırığı onarır, bu şekilde bilim insanlar bu yöntem bildirmiştir. Araştırmacılar heliconius cydno kelebeklerini kullanarak genetik bir harita oluşturdular ve kelebeklerin kanat rengini değiştirebildiler, farelerde de siyah kıl rengini değiştirebildiler ve çinli bilim insanı He Jiankui, crıspr tekniği kullanılarak genleri düzenlenen ilk bebeklerin dünyaya geldiğini bildirmiştir. Dr He, HIV virüsü taşıyan 7 çifte uygulanan yöntem sonucunda sadece bir çiftte gebelik mümkün olduğunu belirtmiş ve gebelik sonunda da ikizlerin sağlıklı bir şekilde ve kanlarında HIV virüsü olmadan dünyaya geldiğine dikkat çekmiştir. CRISPR cas9 yöntemi şu ana kadar pek çok kez kullanılan bir yöntem olarak görülmekte, ancak mükemmel olmadığı düşünülmektedir. Bunun sebebinin, DNA ipliği kırıldığı zaman Yeni oluşturulan DNA hedeflerinin kaçırabilir olması ve farklı kromozomlara bağlanabilir olması gösterilmektedir. Bu da öngörülmeyen genetik mutasyonları beraberinde getirebileceği düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler: Crisper , Cas9 teknolojisi

Posterler 252 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Crisper cas9Technology

Mohammed HASSANa, Baran ÇELİKb, Barış HALAÇb, A. Ilgın KEKEÇa, Beren BAŞARAN KAHRAMANb a Istanbul University-Cerrahpaşa, Graduate Education Institute, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey bİstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey

CRISPR: (Clustered Regularly Interspaced Short Palindromic Repeats). Casper technology offers scientists the ability to treat genetic diseases by altering the DNA structure in cells. As it is the simplest, versatile and sensitive method of genetic manipulation that is currently available, it attracts great attention in the world of science. The Cas9 enzyme acts as a molecular scissor ’that can cut two strands of DNA from specific parts of the genome, so that DNA fragments can be added or removed, the Guide RNA binds to DNA, and the pre-designed sequence guides Cas9 to the correct point of the genome. So the Cas9 enzyme cuts off the right places, recognizes that the cell DNA is damaged and fixes the fracture by inserting the appropriate DNA into it, so that scientists report that system. The researchers used heliconius cydno butterflies to form a genetic map and changed the wing color of the butterflies, and in black mice they changed the color of black hair, and the Chinese scientist he jiankui claimed that the first infants were born into their genes using the crıspr technique. According to Dr He, 7 couples carrying the HIV virus were able to achieve pregnancy in only one pair. At the end of pregnancy, the twins were born in a healthy way and without blood in their blood. The CRISPR cas9 method is a method that has been used so many times so far, but it is not perfect. Because when DNA strand breaks, newly created DNA may miss targets, be linked to different chromosomes. This leads to unforeseen genetic mutations.

Keywords: Crisper , Cas9 technology Posters

253 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Hücre Kültürlerinde Mycoplasma Kontaminasyonunun İzolasyonu ve PCR ile Tespiti

Muhammed KARAHAN, Ş.Hande ERPEK, Ümit ÖZDEMIR Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüğü İstanbul, TÜRKİYE

Hücre kültürlerinde Mollicutes sınıfın (Mycoplasma ve Acholeplasma) kontaminasyonu çok yaygın olup, çalışmalarda verimsizlik ve güvenilir olmayan biyolojik ürünler oluşturabilmektedir. Bu çalışmada: Enstitümüze mycoplasma kontaminasyonu şüphesiyle gelen 2 maymun böbrek, 3 insan adrenal korteks ve 4 çin hamster yumurtalık olmak üzere toplam 9 adet hücre kültürü kullanıldı. İzolasyon için hayflick’s besiyerine ekimler yapıldı. Moleküler analizler için hücre kültürlerinden manuel yöntemle ekstraksiyonlar gerçekleştirildi. GPO-1 ve MGSO primerleri ile mycoplasma genus spesifik PCR sonucundaMycoplasma spp. olarak tespit edilen DNA’lar Sanger methodu ile sekanslandı. Bir adet maymun böbrek hücre kültüründe Acholeplasma laidlawii izole ve identifiye edilirken, Mycoplasma genus PCR ile 3 adet hücre kültüründe Mycoplasma spp. tespit edildi. 16S rRNA gen sekansı sonucunda insan adrenel kortkes hücre kültüründe Acholeplasma laidlawii ve 2 adet maymun böbrek hücre kültüründe Mycoplasma hyorhinis kontaminasyonu saptandı. Kültürel yöntem ile mycoplasmaların izolasyon ve identifikasyonu zaman alıcı ve tecrübe gerektirmektedir. Bu çalışma sonucunda: Mycoplasma genus PCR hücre kültürlerinde kontaminasyonun tespiti için hızlı ve güvenilir bir metot olarak değerlendirildi.

Anahtar kelimeler: Mycoplasma sp., Hücre kültürü, Kontaminasyon.

Posterler 254 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Isolation of Mycoplasma Contamination in Cell Cultures and Detection by PCR Assey

Muhammed KARAHAN, Ş.Hande ERPEK, Ümit ÖZDEMIR Pendik Veterinary Control Institute, Pendik, Istanbul, Turkey

The contamination of cell cultures by Mollicutes class (Mycoplasma and Acholeplasma) is very common . Mycoplasma contamination can create inefficient results and unreliable biological products in the studies. In this study; A total of 9 cell cultures were used, including 2 monkey kidneys, 3 human adrenal cortex, and 4 hamster ovary, which were sent to the lab suspected of mycoplasma contamination. Cell cultures were cultured with Hayflick’s medium for mycoplasma isolation. For molecular analysis, cell cultures were extracted by manual method. The DNA’s identified as Mycoplasma spp. as a result of mycoplasma genus specific PCR with GPO-1 and MGSO primers were sequenced by Sanger method. While Acholeplasma laidlawii is isolated and identified in the monkey kidney cells, Mycoplasma spp. were detected with genus-specific mycoplasma-PCR in three cell cultures, one of which was a monkey kidney cell and two of which were the human adrenal cortex. Acholeplasma laidlawii was detected in human adrenal cortex cells and Mycoplasma hyorhinis was detected 2 of monkey kidney cells by gen-sequence analysis Identification of mycoplasmas by culturing methods are time consuming and requires experience. In this study, it was determined that genus-specific mycoplasma-PCR assay is a fast and reliable method for detecting cell culture contamination

Keyword: Mycoplasma sp., Cell cultures, Contamination. Posters

255 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Parazitik Güvenlik Değerlendirmesi Ve Leningrad’da Ticari Balık Tüketici Kalitesi

Nadezhda RYABOVA Saint Petersburg Devlet Veteriner Akademisi, Su Ürünleri ve Su Biyolojik Kaynakları Fakültesi, Parazitoloji Bölümü, Saint Petersburg (SPb), Rusya Federasyonu

Leningrad eyaletinde ticari balıkların parazit güvenliği ve tüketici nitelikleri hakkında bir değerlendirme yapmak. 5 pazardan toplam 8 ayrı türden 74 balık toplandı. Carp Cyprinus carpio, crucian carp Carassius auratus, roach Rutilus rutilus, ide Leuciscus idus, pike Esox lucius, perch Perca fluviatilis, pike perch Sander lucioperca and smelt Osmerus eperlanus incelenmiştir. Metacercarias et sıkıştırma yöntemi ile tespit edildi ve izole edildiğinde karmin ile boyandı. Laktik asit, nematodları netleştirmek için kullanıldı. Tüm parazitlerin türleri morfolojik ve morfometrik karakterlere dayanılarak belirlenmiştir. Ayrıca, balığın durumuna, organoleptik ve tüketici özelliklerine dikkat edildi. Birçok durumda gıda güvenliği yetersizdi. Bir mutajenik terkip maddesi varlığı tespit edildi. Hasta veya şımarık hidrobiyotik satmanın gerçekleri defalarca açıklandı. Bununla birlikte, bu tür hidrobiyotiklerin maliyeti, etin maliyetinden birkaç kat daha yüksekti. Parazitolojik bir çalışma sonucunda, bulundu: Paracoenogonimus ovatus, Opisthorchis felineus, Eustrongylidoses sp. (excisus?), Diphyllobothrium latum, Corynosoma (semerme?) and Contracaecum sp. (sadece insan sağlığı için potansiyel bir tehlike arz eden uygulanabilir helmintler dikkate alınmıştır). Yaygınlığı % 0 ile % 100 arasında değişmiştir ve yoğunluk tek örneklerden 2,0 - 2,5 yüzler arasında değişmekteydi. Leningrad eyaletinde ticari gıda balıklarının parazit güvenliğinde bir sorun olduğu açıktır. Eksik denetim sistemi sorununun varlığı ve veterinerlik muayenesi de açıktır.

Anahtar kelimeler : Gıda güvenliği, Balık kaynaklı hastalıklar, Paraziter zoonozlar, Eustrongylidoses, Leningrad

Posterler 256 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Evaluation of Parasitic Safety and Consumer Quality Of Commercial Fish In Leningrad Province

Nadezhda RYABOVA Saint Petersburg State Academy of Veterinary Medicine, Aquaculture and Water Bioresources Faculty, Department of Parasitology, Saint Petersburg (SPb), Russian Federation

To give an assessment of the parasitic safety and consumer qualities of commercial fish in Leningrad province. Total 74 fish of 8 species were collected from5 markets. CarpCyprinus carpio, crucian carp Carassius auratus, roach Rutilus rutilus, ide Leuciscus idus, pike Esox lucius, perch Perca fluviatilis, pike perch Sander lucioperca and smelt Osmerus eperlanus were examined. The metacercarias were detected by flesh compression method and when isolated were stained with carmine. Lactic acid was used to clarify nematodes. The species of the all parasites was determined on the basis of morphological and morphometric characters. Additionally, attention was paid to the condition of the fish, its organoleptic and consumer qualities. The food safety in many cases was rated out as unsatisfactory. Presence of a mutagenic ingredient was detected. The facts of selling sick or spoiled hydrobionts were repeatedly revealed. Herewith, the cost of such hydrobionts was several times higher the cost of meat. As a result of a parasitological study, were found: Paracoenogonimus ovatus, Opisthorchis felineus, Eustrongylidoses sp. (excisus?), Diphyllobothrium latum, Corynosoma (semerme?) and Contracaecum sp. (only viable helminths that pose a potential hazard to human health were taken into account). Extensiveness of invasion varied from 0 to 100%, and intensity varied from single specimens to 2.0 - 2.5 hundreds. It’s clear that there is a problem with the parasitic safety of commercial food fish in the Leningrad province. The presence of the problem of the imperfect inspection system and veterinary-sanitary examination is also obvious.

Key words: Food safety, Fishborne diseases, Parasitic zoonoses, Eustrongylidoses, Leningrad province Posters

257 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bir Muhabbet Kuşunda Aspergillus Enfeksiyonu

Nilay AYBEYa, Büşra DINDAŞa, Umut TERECIa, Mine AYDIN KURÇb, Timur GÜLHANc, Banur BOYNUKARAd aNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Lisans 4. Sınıf Öğrencisi, Tekirdağ, Türkiye bNamık Kemal Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tekirdağ, Türkiye cOndokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Samsun, Türkiye dNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tekirdağ, Türkiye

Tüy dökülmesi ve kaşıntı şikâyeti ile Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalına canlı olarak getirilen 1 yaşında bir muhabbet kuşundan alınan tüy örnekleri mikolojik olarak incelendi. Bu amaçla tüy örneklerinden Sabouraud Dekstroz Agar (SDA) ve kloramfenikol içeren SDA besiyerlerine ekim yapıldı. İnkübasyon süresi sonunda üreyen küf kolonilerinin; koloni büyüklüğü ve rengi, yüzey görünümü, pigment oluşumu makroskobik olarak değerlendirildi. Kolonilerden Laktofenol pamuk mavisi (LFPM) ile pereparatlar hazırlanarak, mikroskopta konidiaforun uzunluğu, vesikülün şekli ve genişliği, konidianın şekli gibi özellikler açısından mikroskobik muayene yapıldı. Üreyen iki koloni makroskobik ve mikroskobik incelemeleri sonucu Aspergillus flavus (yeşil koloni) ve Aspergillus niger (siyah koloni) olarak tanımlandı.

Anahtar kelimeler: Muhabbet kuşu, Tüy, Aspergillozis, Makroskobik ve mikroskobik muayene

Posterler 258 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Aspergillus Infection in a Budgerigar

Nilay AYBEYa, Büşra DINDAŞa, Umut TERECIa, Mine AYDIN KURÇb, Timur GÜLHANc, Banur BOYNUKARAd aNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Lisans 4. Sınıf Öğrencisi, Tekirdağ, Türkiye bNamık Kemal Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tekirdağ, Türkiye cOndokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Samsun, Türkiye dNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tekirdağ, Türkiye

In this study, feather samples taken from a one-years-old budgerigar with the complaint of hair loss and itching brought live to Department of Microbiology, Faculty of Veterinary Medicine were examined mycologically. For this purpose, the feather samples were plated on Sabouraud Dextrose Agar (SDA) and SDA medium containing chloramphenicol. Mildew colonies that grow at the end of the incubation period; colony size and color, surface appearance, pigment formation evaluated macroscopically. Smears prepared from colonies were stained with Lactophenol cotton blue (LFPM) and microscopic examination was performed in terms of the length of the conidiaphor, the shape and width of the vesicle, and the shape of the conidia. Macroscopic and microscopic examination of the two colonies revealed Aspergillus flavus (green colony) and Aspergillus niger (black colony).

Keywords: Budgerigar, Feather, Aspergillosis, Macroscopic and microscopic examination Posters

259 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Yumurta Sarısı Antikorlarının Antibiyotiklere Alternatif Kullanımı

Nilsu DEYIRMENCIa, Bilal SULTANSUa, Sinan ÖZGÜLB, Timur GÜLHANc, Banur BOYNUKARAd aNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Lisans 2. Sınıf Öğrencisi, Tekirdağ, Türkiye bNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Lisans 3. Sınıf Öğrencisi, Tekirdağ, Türkiye cOndokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Samsun, Türkiye dNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tekirdağ, Türkiye

Kanatlı hayvan yetiştiriciliğinde antibiyotikler büyüme faktörü, koruyucu ve tedavi edici olarak uzun zamandır yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak zaman içerisinde çoğu antibiyotiğe karşı direnç gelişmesi, alternatif tedavi yöntemlerine olan ilgiyi arttırmıştır. Yumurta sarısı antikorlarının, enterik mikroorganizmalar başta olmak üzere, belirli patojenleri etkisiz kılmak amacıyla yemlere katılması antibiyotiklere olası bir alternatif olarak düşünülmektedir. Bu sunumda yumurta sarısı antikorlarının kanatlı hayvan yetiştiriciliğinde, bazı hastalıklara karşı, antibiyotiklere alternatif olarak kullanılabilirliği ile ilgili güncel bilgiler özetlenmiştir.

Anahtar kelimeler: Yumurta sarısı antikorları, Antibiyotik, Kanatlı, Tedavi

Posterler 260 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Alternative Use of Egg Yolk Antibodies to Antibiotics

Nilsu DEYIRMENCIa, Bilal SULTANSUa, Sinan ÖZGÜLB, Timur GÜLHANc, Banur BOYNUKARAd aNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Lisans 2. Sınıf Öğrencisi, Tekirdağ, Türkiye bNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Lisans 3. Sınıf Öğrencisi, Tekirdağ, Türkiye cOndokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Samsun, Türkiye dNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tekirdağ, Türkiye

Antibiotics, for many years, extensively have been used in poultry industry for growth promotion, prophylactic and therapeutic. However, resistance evolution to most of antibiotics from time to time was increased interesting of alternative treatment methods. Egg yolk antibodies are considered as a possible alternative to antibiotics, especially enteric microorganisms, in order to neutralize certain pathogens. In this review, the recent data concerning usability as alternative to antibiotics, for some diseases, in poultry industry of egg yolk antibodies are summarized.

Key words: Egg yolk antibodies, Antibiotic, Poultry, Treatment Posters

261 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Deniz Hidrobiyont Atıklarının Kullanılması

Danevich NINA Devlet Ziraat Üniversitesi Veteriner Hekimliği ve Biyoteknoloji Fakültesi, Odessa, Ukrayna

Hidrobiont olarak adlandırılan bazı deniz varlıklarına ait atıklarının işlenmesiyle ilgili teknolojiler geliştirilmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda midye (Yenilebilir midye, Mytilus edulis Linnaeus; Akdeniz midyesi - Mytillus galloprovincialis Lamarck) ve deniz yosunu (Phyllophora nevrosa) artıklarından protein-mineral (PMA) ve mineral yem katkı (MA) maddelerinin tuzlu su ile geri dönüşümün için teknoloji geliştirilmiştir. Bu kapsamda hidrobiontların genel biyokimyasal yapılarıyla ilgili çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca Colpoda steinii infüzyonu kullanılarak mikrobiyolojik toksisitesi tespit edilmiştir. Sanitasyon değerlendirmesi için bakteriyolojik araştırmaları kapsamında yemdeki mezofil aerob ve fakültatif anaerob mikroflora, enteropatojen suşlarE.coli , Salmonella, Staphyloccoc ve Proteus kullanılmıştır. Sonuç olarak deniz hidrobiontlarından elde edilen yem katkı maddelerinin toksik olmadığı belirlenmiştir. Hidrobiontlardan elde edilen yem katkı maddelerinin tavukların büyüme ve gelişmesi için gerekli olan temel maddeleri içerdiği tespit edilmiştir. Protein-Mineral ve mineral içerikli Deniz Hidrobionları içeren yem katkı maddelerin yapımına ilişkin teknolojisi Ukraynada yararlı model olarak iki patentle kanıtlanmış olup numaraları: №34634 МПК (2008) А 23 К 1/75; №42687 МПК (2009) А 23 К 1/10, А 23 К 1/75 Anahtar kelimeler: Deniz hidrobiontları, Protein-mineral katkı maddesi, Mineral katkı maddesi, Colpoda steinii.

Posterler 262 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Utilization Of Marine Hydrobionts Wastes Recycled Into Feed

Dankevych NINA Odessa State Agrarian University Faculty of VeterinaryMedicine and Biotechnology (Odessa, Ukraine)

The conducted studies have led to designing of new technologies for recycling of mussel (edible mussel ‒ Lat. Mytilus edulis Linnaeus; mediterranean mussel ‒ Lat. Mytilus galloprovincialis Lamarck) and seaweed (ribbed phyllofora ‒ Lat .Phyllophoranervosa) waste into protein-mineral (PMA) and mineral feed additives (MA) with salt water added. Numerous studies have been conducted to identify their overall chemical composition, toxicity, using microbiological method which implies Colpoda stenii infusorium as the test- organism. The sanitary assessment has been also held followed by bacteriological tests for mesophilic aerobic and facultative anaerobic microorganisms (MAFAM), pathogenic E. Coli strains, coliform bacteria, salmonella, staphylococcus and proteus. It has been established that marine hydrobiont additives are non-toxic and contain all basic substances typical of traditional fodders and necessary for poultry’s vital functions, growth and development. The technology of hydrobionts production was approved by two useful model patents of Ukraine №34634 МПК (2008) А 23 К 1/75. №42687МПК (2009) А 23 К 1/10, А 23 К 1/75

Key words: Marine hydrobionts, Protein-mineral additive, Mineral additive, Colpoda stenii. Posters

263 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Newcastle Hastalığından Korunma Yolları

Oktay EHMEDLI Azerbaycan Devlet Ziraat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Epizootoloji, Mikrobioloji ve Parazitoloji Bölümü, Gence, Azerbeycan

Kanatlı hayvan yetiştiriciliğinde temel amaç kar elde etmektir. Dünyanın bir çok ülkesi gibi, kanatlı hayvan yetiştiriciliği Azerbeycanda en çok gelir elde edilen sektörlerden biridir. Bu sektörde kar elde etmeye en büyük engel enfeksiyon hastalıklardır. Bu hastalıklardan biri modern kanatlı hayvan yetiştiriciliğinde ciddi ekonomik kayıplara neden olan Newcastle hastalığıdır. Bu çalışmanın amacı Newcastle hastalığının yayılma yollarının öğrenilmesi olmuştur. Sonuç olarak hastalıktan korunmak amacıyla aşılamaların ve diğer önlemlerin alınmasının önemli olduğu kanaatindeyiz.

Anahtar Kelimeler: Kanatlılar, Hastalık, Newcastle

Posterler 264 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Protection Methods Of Newcastle

Oktay EHMEDLI Azerbaijan State Agricutural University, Veterinary Medicine Faculty, Department of Epizootology, Microbiology and Parasitology, Ganja, Azerbaijan

The main aim of the poultry is to get the benefit. As well as in many countries, poultry is one of the most beneficial fields in Azerbaijan. The inflectional diseases are the main factors which impede to get the benefit in this field. One of this disease is Newcastle which is an intensive bird disease and is distinguished with high losses in modern farming. The main purpose of this research was to find out the ways of spreading this disease. In conclusion, it is important the implementation of vaccination and other protection measures to prevent this disease.

Keywords: Poultry, Disease, Newcastle Posters

265 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kedi ve Köpeklerde Akupunktur Kullanımı

Pınar Sibel ÇETİNDAĞa, Alper DEMİRUTKUb a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi 3.Sınıf Öğrencisi b İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı, Avcılar, İstanbul

Akupunktur iyileşme yanıtı alabilmek amacıyla vücuttaki spesifik noktalara iğne yerleştirilmesi olarak tanımlanabilir. Stimule edildiğinde her akupunktur noktasının spesifik bir aksiyonu vardır. Akupunktur Çin’de binlerce yıldan beri veteriner pratikte hastalıkları iyileştirmek amacıyla kullanılan bir tekniktir. Tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılan akupunktur kedi ve köpeklerde muskuloskeletal problemler, üriner, respiratuvar ve intestinal hastalıklarda sıklıkla kullanılan bir fizyoterapi tekniğidir

Anahtar kelimeler: Akupunktur, Kedi ve köpekler, Iyileştirme

Posterler 266 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Use of Acupuncture in Cats and Dogs

Pınar Sibel ÇETİNDAĞa, Alper DEMİRUTKUb a Istanbul University-Cerrahpaşa Faculty of Veterinary Medicine, 3rd Grade Student b Istanbul University-Cerrahpaşa Faculty of Veterinary Medicine, Department of Surgery, Avcılar, Istanbul

Acupuncture may be defined as the insertion of needles into specific points on the body to produce a healing response. Each acupuncture point has specific actions when stimulated. This technique has been used in veterinary practice in China for thousands of years to treat many ailments. Acupuncture is used all around the world. Thıs technical may be considered as one of the principle elements used in traditional Chinese medicine for the treatment of many conditions including those treated predominantly by physiotherapists such as musculoskeletal pain and disability. In cats and dogs, acupuncture is most commonly used for treating; musculoskelatal problems, urınary, respiratory and intestinal disease.

Key words: Acupuncture, Cats and dogs, Healing Posters

267 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bir Eşekte (Equus asinus) Parsiyel Arka Bacak Amputasyonu ve Moduler Tip Ortoprotez Soket Sistemi Uygulaması

Rana Cemre AYDINa, Dilek OLGUN ERDİKMENb, Serhat ÖZSOYb, Dila ATEŞPAREb, Gülşen SEVİMb, Taner ÖZTÜRKa, Yunus Emre KONAKa, Hande KABAKÇIa aVeteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, 34320, Avcılar, İstanbul, Türkiye bCerrahi Anabilim Dalı, Veteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, 34320, Avcılar, İstanbul, Türkiye

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı’na sol metatarsus III’ün proksimalinde açık kırık şikayetiyle getirilen yerli ırk 7 yaşlı dişi bir eşeğin sağaltımında bacağın amputasyonunu takiben modüler tip ortoprotez soket sistemi ( Full Balance Ortopedik Tabanlıklar & Mersus Dış Tic™.Ltd.Şti.) protez bacak uygulanması ve klinik sonuçları değerlendirilmiştir Olgunun sahipsiz bir hasta olması nedeniyle anamnez bilgisine ulaşılamamıştır. Klinik ve radyolojik muayene sonucunda sol metatarsus III’ün proksimal diafizer bölgesinde transversal açık kırık belirlendi. Hastanın genel durumu antbiyoterapi, tam kan transfüzyonu ve genel destek tedavisi ile stabil hale alındıktan sonra, kırığa eşlik eden tendo, sinir, damar ve deri hasarı nedeniyle ekstremitenin distalinde gelişen gangren nedeniyle genel anestezi altında parsiyel ampütasyon gerçekleştirildi. Genel anestezi indüksiyonu Butorfanol hidrojen tartarat (0.02 mg/kg İV), Ksilazin hidroklorür (1.1 mg/kg İV), ketamin hidroklorür (2.2 mg/kg İV) ile anestezinin idamesi endotracheal entübasyonu takiben izofluran (%2 konsantrasyonda) ile sağlandı. Ensizyon hattı iyileşip hayvanın genel durumu ve vücut kondüsyonu düzeldikten sonra modüler tip ortoprotez soket sistemi için ölçüleri alınıp hastaya özel modüler tip ortoprotez soket sistemi üretildi ve ekstremiteye tesbit edildi. Hastanın proteze adaptasyonunu sağlamak amacıyla gün içinde protezi takıldı, gece çıkartıldı. Böylece ilgili ekstremitenin soket içinde bulunan kısmında basınç nekrozuna bağlı oluşabilecek komplikasyonlar engellenmeye çalışıldı. Hastanın 6 ay boyunca uzun dönem kontrolünde, zaman zaman proteze temas eden alanda deride süperfisiyel eksfoliyasyon şekillendiği, protezin 1 hafta süreyle uzaklaştırılmasını takiben komplikasyonsuz iyileştiği belirlendi. Bu tip klinik olgularda, fonksiyonu bozulmuş ekstremiteyi kurtarmaya yönelik sağaltım girişimleri hastanın genel durumunun bozulmasına yol açar. Yük hayvanlarında, iş göremezlik nedeniyle ötenazi ilk tercih olmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki hekim olarak önceliğimiz tüm sağaltım seçeneklerini değerlendirmek ve hasta sahibini yönlendirmektir. Sonuç olarak, çiftlik hayvanlarında ekstremite amputasyonunu takiben modüler tip ortoprotez soket sistemi kullanımı hastanın hayat kalitesini arttırmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Amputasyon, Eşek, Eksternal protez, Kırık, Metatarsus

Posterler 268 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Partial Hind Limb Amputation and Modular Type Orthoprosthesis Socket System Application in A Donkey

Rana Cemre AYDINa, Dilek OLGUN ERDİKMENb, Serhat ÖZSOYb, Dila ATEŞPAREb, Gülşen SEVİMb, Taner ÖZTÜRKa, Yunus Emre KONAKa, Hande KABAKÇIa aVeterinary Faculty, İstanbul University-Cerrahpaşa, 34320, Avcılar, İstanbul, Turkey bSurgery Department, Veterinary Faculty, İstanbul University-Cerrahpaşa, 34320, Avcılar, İstanbul, Turkey **

The patient has been brought to Istanbul University-Cerrahpaşa Faculty of Veterinary Medicine, Department of Surgery with left-sided metatarsus III open fracture of the native breed 7-year-old female donkey. The treatment procedure was amputation and modular type orthoprosthesis socket system (Full Balance Ortopedik Tabanlıklar & Mersus Dış Tic™.Ltd. Şti.) prosthesis leg application and clinical results evaluation. Since the patient was unattended, it had no history of anamnesis. As a result of clinical and radiological examination, transversal open fracture was detected in the proximal diaphyseal region of left metatarsus III. After the patients state has been stabilized with antibiotherapy, whole blood transfusion and general supportive treatment, partial amputation was performed under general anesthesia due to gangrene developing in the distal part of the extremity due to tendon, nerve, vascular and skin damage. General anesthesia induction Butorphanol hydrogen tartrate (0.02 mg / kg IV), xylazine hydrochloride (1.1 mg / kg IV), ketamine hydrochloride (2.2 mg / kg IV) was maintained with endotracheal intubation followed by isoflurane (2% concentration). After the incision line is healed and the animal’s condition and body condition improved, a patient-specific modular type orthoprosthesis socket system was produced and the extremity was determined. In order to adapt the prosthesis to the donkey, the prosthesis was attached at day times and removed at night times. Thus, it was tried to prevent complications due to pressure necrosis in the part of the relevant extremity in the socket. In the long-term control of the patient for 6 months, superficial exfoliation was formed on the skin in the area that contacted the prosthesis from time to time and after the removal of the prosthesis for 1 week, it improved without complications. In such clinical cases, treatment attempts to rescue the impaired limb function leads to deterioration of general condition of the patient. In farm animals, euthanasia is the first choice due to incapacity for work. However, it should be kept in mind that our priority as a veterinarian is to evaluate all treatment options and to guide the owners. As a result, the use of modular type orthoprosthesis socket system after limb amputation in livestock increases the life quality of the patient.

Key Words: Amputation, Donkey, External prosthesis, Fracture, Metatarsus Posters

269 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Çanakkale Yöresinde Bulunan Laktasyondaki Saanen Keçilerinde Sütteki Somatik Hücre Sayısı Ve Kan Parametrelerinin Belirlenmesi

Rojda KIZILTAŞa,Çağatay TEKb, Zeynep GÜNAY UÇMAKb, Merih DUYGU TÖREc a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Avcılar,34320, İstanbul, Türkiye b İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Veterinerlik Doğum ve Jinekolojisi Anabilim Dalı, Avcılar,34320, İstanbul, Türkiye c Manisa İl Tarım Orman Müdürlüğü, Saruhanlı İlçe Tarım Müdürlüğü, Saruhanlı, 45800, Manisa, Türkiye

Planlanan çalışmada Saanen keçilerinin sütünde somatik hücre sayısı (SHS) ile kan parametreleri arasındaki ilişki incelenerek Saanen keçisi yetiştiriciliğinde verimin yükseltilmesi ve ekonomik kayıpların azaltılması amaçlanmaktadır. Çalışmada Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yetiştirme Çiftliği’nde bulunan 1-3 yaşlı, en az bir kez doğum yapmış, laktasyon döneminde bulunan Saanen Irkı 50 adet keçi kullanıldı. Laktasyonun 1. ve 5. ayları arasında ayda bir kez kan ve süt örnekleri alındı. Sağ ve sol meme loblarından ayrı ayrı olarak alınan 20 ml sütte, aynı gün içinde SHS yapıldı. Hemogram parametreleri ve SHS arasındaki ilişki Pearson korrelasyon testi ile değerlendirildi. Laktasyonun ilk 4 ayı boyunca elde edilen hemogram parametreleri ve SHS arasında korrelasyon saptanmadı. Beş ay boyunca sağ ve sol meme loblarındaki SHS arasında pozitif korrelasyon (P<0.001) saptandı. Laktasyonun birinci ayında hematokrit, hemoglobin, trombosit ve lökosit değerleri arasında pozitif korrelasyon (P<0,01) tespit edildi. Laktasyonun ortalarında bu parametreler arasında korrelasyon olmamasına rağmen, laktasyon sonunda trombosit ve lökosit değerleri arasında pozitif korrelasyon (P<0,05) saptandı. Laktasyonda lenfosit/monosit yüzdesi (L/M%) ile sol meme lobundan sağılan sütlerdeki SHS arasında pozitif korreslasyon (P<0,05) olduğu görüldü. Laktasyondaki keçilere ait hemogram parametreleri ve SHS; laktasyon dönemine (kolostrum/süt), laktasyon mevsimine (ilkbahar/yaz) ve buna bağlı olarak değişen mastitis insidensine göre değişiklik göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: Saanen keçisi, Somatik hücre sayımı, Hemogram, Laktasyon.

*Bu çalışma İstanbul Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri tarafından desteklenmiştir (Proje ID: 11187 ve Proje Kodu:11532). Bu çalışmanın etik kurul onayı İÜHADYEK tarafından 30/09/2010 tarihinde 139 karar numarasıyla verilmiştir.

Posterler 270 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Determination of Somatic Cell Count and Blood Parameters of Lactating Saanen Goats In Çanakkale Region

Rojda KIZILTAŞa,Çağatay TEKb, Zeynep GÜNAY UÇMAKb, Merih Duygu TÖREc a University of Istanbul-Cerrahpaşa, Graduate Education Institute, Avcılar,34320, Istanbul, Turkey b University of Istanbul-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Obstetrics and Gynaecology, Avcılar,34320, Istanbul, Turkey c Manisa Directorate of Provincial Agriculture And Forestry, SaruhanlıDistrict Directorate of Agriculture, Saruhanlı, 45800, Manisa, Turkey

The aim of this study was to reduce the economic losses and increase yield in Saanen goat breeding by investigation of the relationship between somatic cell count (SCC) and blood parameters in Saanen goat. In this study, 50 Saanen goats between 1 to 3 ages, at least had their first delivery and lactating, in Canakkale Onsekiz Mart University Breeding Farm. Blood and milk samples were collected once a month between the 1st and 5th months of lactation. Somatic cell count was made in the same day from 20 ml milk samples each taken from one of the two mammary lobes. Haemogram parameters and SCC relations were evaluated with Pearson correlation test. Haemogram parameters and SCC in the first 4 months of lactation had not been correlated. Positive correlation (P<0.001) was detected between the SCCs of the right and left mammary lobes during lactation. In the first month of lactation, positive correlation (P<0.01) was found between haematocrit, haemoglobin, trombocyte and leucocyte parameters. In the midst of lactation there was no correlation between these parameters, although there was positive correlation between the trombocyte and leucocyte parameters (P<0.05). In the fifth month of lactation lymphocyte/monocyte ratio percentage (L/M%) and SCC of the milk obtained from the left mammary lobe had positve correlation (P<0.05). Haemogram parameters and SCCs are dependent on the stage of lactation (colostrum/ milk), on the lactating season (spring/summer) and on the changing mastitis incidency

Keywords: Saanen goat, Somatic cell count, Haemogram, Lactation.

*This study was supported by University of Istanbul, Scientific Research Project Unit (Proje ID: 11187 ve Proje Kodu:11532). This study was ethically confirmed by İÜHADYEK (Date:30/09/2010, Number:139 ). Posters

271 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Dondurulmuş Et Ve Et Ürünlerinde Mikrobiyolojik Kalite Ve Halk Sağlığı Açısından Önemi

Selcen SEVÜKa, Kemal METİNERb, Belgi DİREN SIĞIRCIb, Baran ÇELİKb, Seyyal AKb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü,Veterinerlik Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı , Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Gıda üretimi içerisinde giderek daha büyük bir pay almaya başlayan dondurulmuş et ve et ürünleri, üretimlerinden tüketimlerine kadar olan aşamalarda gerekli teknik, hijyenik şartlara ve soğuk zincir uygulamalarına dikkat edilmediği taktirde fiziksel, kimyasal ve mikrobiyal bozulmalar için elverişli bir ortam oluşturabilmektedir. Ayrıca tüketiciler için ciddi sağlık problemlerine sebep olabilmektedir. Dondurma işlemi bazen gıdalardaki mikroorganizmaları öldürücü etki gösterse de genellikle mikroorganizmaların gelişimini yavaşlatan veya durduran bir muhafaza yöntemidir. Dondurulmuş bir etin mikrobiyolojik özellikleri aynı gıdanın dondurulmamış haline benzer ve uygun ortam bulduklarında patojenitelerini gösteren pek çok mikroorganizma içerebilirler. Ülkemizde yapılmış olan çalışmalarda et ve et ürünlerinde patojen olarak bilinen Salmonella, Shigella, Escherichia coli O157:H7 serotipi, Koagulaz (+) Stafilokok nadir veya hiç rastlanılmamıştır ancak aerobik mezofilik mikroorganizmalar, enterokoklar, E.coli, Pseudomanas spp. ve maya-küf gibi mikroorganizmalar yasal standartları aşmasa da oldukça yüksek oranlarda bulunmuştur. Bu durum ise halk sağlığı için risk oluşturmaktadır.

Anahtar kelimeler: Dondurulmuş et, Mikrobiyoloji, Halk Sağlığı

Posterler 272 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Microbiological Quality Of Frozen Meat And Meat Products- İmportance Of Public Health

Selcen SEVÜKa, Kemal METİNERb, Belgi DİREN SIĞIRCIb, Baran ÇELİKb, Seyyal AKb a Istanbul University-Cerrahpaşa, Graduate Education Institute, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey bİstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 34320 İstanbul, Turkey

Frozen meat and meat products; those are gradually taking larger portion of food production, may cause a convenient environment for physical, chemical and microbial defects if it is not taken care of technic and hygienically conditions and cold chain applications. Freezing process, sometimes show lethal effect on microorganisms in foods; it is generally a method of slowing down or stopping the evolution of microorganisms. Microbiological properties of frozen meat, look like unfrozen one and when they find suitable environment, they may contains lots of microorganisms which shows their pathogenicity. Research’s in our country indicate that at frozen meat and meat products, Salmonella, Shigella, Escherichia coli O157:H7 serotype, Koagulase(+) Staphylococcus which are known as pathogens haven’t been encounted or enconted rarely but microorganisms such as aerobic mesophilic microorganisms, Enterococcus, E.coli, Pseudomanas spp. and yeast are encounted at high rates although it doesn’t exceed the legal standards. This situation causes risk for public health.

Keywords: Freezing meat, Microbiology, Public Health Posters

273 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Probiyotiklerde Kazanılmış Antibiyotik Direnci Tehlikesi

Semih İZMİRLİa, Serkan İKİZb a İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye

Beslenmedeki gelişmeler ve bulaşıcı hastalıklarla mücadelede antibiyotik kullanımı nedeniyle insan yaşam kalitesinin arttığı kabul edilmektedir. Ancak son yıllarda antibiyotik kullanımının artması ile birlikte duyarlı bakterilerin dirençli hale gelmesinin büyük bir endişe yarattığı ve antibiyotik kullanımına ilişkin güveni azalttığı görülmektedir. Antibiyotik direncinin sadece patojen bakterilerde gelişmediği son yıllarda çeşitli çalışmalarla gündeme gelmiş ve gıdalarda kullandığımız ve gıdalar ile aldığımız, güvenli olarak kabul edilen probiyotik bakterilerinin de antibiyotik direncine sahip olabilecekleri araştırmalarla gösterilmiştir. Probiyotik bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç kazanmasının yanında bu direnci kommensal, potansiyel patojen veya patojen bakterilere aktarabilme potansiyelleri büyük bir tehlike olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Probiyotik, Antibiyotik direnci, Bakteri

Posterler 274 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Danger of Acquired Antibiotic Resistance in Probiotics

Semih İZMİRLİa, Serkan İKİZb a İstanbul Unıversity-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Avcılar, 34320 Istanbul, Turkey bİstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Depertmant of Microbiology, Avcılar, 34320 Istanbul, Turkey

It is accepted that the quality of human life is increased due to the development of nutrition and the use of antibiotics against to infectious diseases. However, with the increasing use of antibiotics in recent years, acquired resistance in bacteria has become a major concern. Thus, the confidence on antibiotics has decreased. Researches in recent years have shown that antibiotic resistance are not only developed in pathogenic bacteria but also in probiotics, which are used foods and accepted as safe. The potential of probiotic bacteria to gain resistance to antibiotics and to transfer this resistance to potential pathogenic or pathogenic bacteria is a major danger.

Keywords: Probiotics, Antibiotic resistance, Bacteria Posters

275 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Mikroplastiklerin Canlılar Üzerindeki Etkisi

Sude ÖZTÜRKMEN, Metehan GÖK, Münevver ERGÜÇ Çukurova Üniversitesi Ceyhan Veteriner Fakültesi, Ceyhan, Adana, Türkiye

Bu çalışmanın amacı mikroplastiklerin çevreye ve canlıya verdiği zararın topluma bilinçlendirilmesidir. Mikroplastiklerin bilinen birçok zararı vardır. Bunlar iki katagoriye ayrılırlar. Birincisi canlıların plastik meteryalleri yemesi, ikincisi ise plastik materyallerin sahip olduğu etkinliktir. Bu konu hakkında birçok çalışma yapılmıştır. Bu konu hakkında birçok çalışma yapılmıştır Ortalama olarak yılda 8 milyon ton plastik okyanuslara kadar gitmektedir. Plastikler okyanuslarda sürüklenerek ada oluşturmakta, hatta bu adalar kuş ve balıkların ölümüne sebep olmaktadır. İnsanlar tarafından sahillere atılan plastikler, güneş ışığı fotooksidasyon yardımıyla nano ölçeklere kadar parçalanmaktadır. Bu nano ölçekteki mikro plastikleri algler ve balıklar kullanmaktadır. Mikroplastikler yalnızca hayvanlara zarar vermekle kalmayıp aynı zamanda soframıza kadar ulaşmış durumdadır. Yapılan bir araştırmada paketlenmiş tuzlarda mikroplastiklere rastlanmıştır. Beslenme yoluyla alınan bu mikroplastikler obeziteye, kansere hatta üreme bozukluklarına neden olmaktadır.

Anahtar kelimeler: Mikroplastik, Deniz tuzu,Canlılar

Posterler 276 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Effect of Microplastics on Living

Sude ÖZTÜRKMEN, Metehan GÖK, Münevver ERGÜÇ Çukurova University, Faculty of Ceyhan Veterinary Medicine, Ceyhan, Adana, Turkey

The aim of this study is to raise awareness of the damage caused by microplastics to the environment and living. There are many known damages of microplastics. They are divided into two categories. The first is the eating of plastic materials and the second is the activity of plastic materials. There are many studies on this topic. On average, 8 million tons of plastic per year goes to the oceans. Plastic is created in the oceans by dragging the island, even these islands are causing the death of fish and birds. Plastic products thrown to the shores by people, sunlight photocoidation with the help of nanoscale scales are broken down. These nano-scale micro-plastics use algae and fish. Microplastics not only harm animals, but also have reached to our table. Microplastics were found in packaged salts. These microplastics taken by feeding cause obesity, cancer or even reproductive disorders.

Keywords: Microplastic, Sea salt, Living Posters

277 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Attenue Salmonella dublin 31 Suşunun Biyolojik Özelliklerinin Karakteterleri

Tolganai SULTANBEKOVA, Kairat ORYNTAEV, Dinara SARYBAEVA Kazak Ulusal Tarım Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Ve Viroloji Bölümü Almatı, Kazakistan

Çalışmalarımız, attenue tür Salmonella dublin 31’in, karşılık gelen serovar ile eşleşen tipik morfolojik, tentür, kültürel, biyokimyasal ve antijenik özellikleri koruduğunu göstermiştir. Aşı suşu S. dublin ve S. dublin 315/52 virülent kültürünün ayrışma ihtimaline dikkat çektik. Aşı suşu S. dublin 31’in ayrışma ihtimaline özellikle dikkat edildi. Salmonella’nın ayrışma derecesinin bir değerlendirmesi, MPA ile Petri plakaları üzerinde birçok saçılma tarafından gerçekleştirildi, aglütinasyon reaksiyonu göz önüne alındı ve virülan suşlar 37 ° C’de fizyolojik salin çözeltisi içinde stabil süspansiyonlar oluşturdu, bir saat içinde yukarıdaki suşlar çökmedi. Bütün bunlar, bütün suşların (aşı ve virülent) stabil bir S formunda olduğuna inanmak için zemin oluşturur. Aşı suşu S.dublin 31’in artık virülansı, hayatta kalmalarını, yayılma işlemlerini ve zamanlamalarını dikkate alarak, birkaç tekrarda S. dublin 315/52’nin virülan kültürü ile beyaz farelerde (14-16 g ağırlığında) virülent kültürüne kıyasla test edildi aşı suşu kültürünün ortadan kaldırılması. Beyaz farelere, attenue S. dublin 31’in günlük kültürü, deri altından 104, 105, 106, 107, 108CFU dozlarında ve periton içine 106 107 ve 108CFU dozunda enfekte edildi. S. dublin 31 kültürü ile enfekte olmuş bütün fareler, gözlemin 20 günü boyunca vakaların% 90-100’ünde hayatta kalırken, S.dublin 315/52 virülent kültürü ile enfekte olmuş kontrol fareleri 103, 104 ve 105CFU dozlarında vakaların% 57 ila% 100’ü öldü

Anahtar kelimeler: Salmonella dublin 31

Posterler 278 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

CHARACTERISTICS OF THE BIOLOGICAL PROPERTIES OF THE ATTENUATED STRAIN SALMONELLA DUBLIN 31

Tolganai SULTANBEKOVA, Kairat ORYNTAEV, Dinara SARYBAEVA Kazakh national agrarian university, Veterinary Faculty, Department of Microbiology and virology Almaty, Kazakhstan

Our studies had showed that the attenuated strain Salmonella dublin 31, preserved typical morphological, tinctorial, cultural, biochemical and antigenic properties matching the corresponding serovar. We drew attention to the possibility of dissociation of the vaccine strain S.dublin and the virulent culture of S. dublin 315/52. Close attention was paid to the possibility of dissociation of the vaccine strain S. dublin 31. An evaluation of the dissociation degree of salmonella was carried out by multiple scatters on plates of Petri with MPA, the agglutination reaction was taken into account, and virulent strains formed stable suspensions in physiological saline solution at 37 ° C, Over the course of an hour the above strains did not precipitate. All this gives grounds to believe that all strains (vaccine and virulent) are in a stable S-form. The residual virulence of the vaccine strain S.dublin 31 was tested in comparison with the virulent culture of S. dublin 315/52 on white mice (weighing 14-16 g) in several repetitions, taking into account their survival, dissemination process and timing of elimination of the culture of the vaccine strain. White mice were infected with the daily culture of the attenuated S. dublin 31 strain subcutaneously at doses of 104, 105, 106, 107, 108CFU and intraperitoneally at a dose of 106 107 and 108CFU. All mice infected with S. dublin 31 culture survive in 90-100% of cases during the 20 days of observation, whereas control mice infected with the virulent culture of S.dublin 315/52 at a dose of 103, 104 and 105CFU died from 57 to 100% of cases.

Keywords: Salmonella dublin 31 Posters

279 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Kesimhane ve Parçalama Tesislerinde Görevlendirdiği Resmi Veteriner Hekimlerin Uyguladığı Resmi Kontroller ve Zoonoz Hastalıklarile Mücadelede Çiftlikten Sofraya İzlediği Prosedürler Şule DÖNMEZa, Belgi DİREN SIĞIRCIb, Barış HALAÇb, A. Ilgın KEKEÇa, Beren BAŞARAN KAHRAMANb aIstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Veteriner Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye bIstabul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı , Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Özel veya Tüzel bir Şirket olan her kesimhane ve parçalama tesisinde Bakanlığımızca görevlendirilen Resmi birer Veteriner Hekim bulunmaktadır. Bu da kesilen hayvanların ve karkaslarının kesim öncesi ve sonrasında Avrupa standartlarında kontrolü ve çıkan karkaslardan elde edilen son ürünlerin daha güvenilir ve izlenebilir olmasını sağlamaktadır. Genel olarak bu derlemede bahsedilecek olan Kesimhane Resmi Veteriner Hekimlerinin görevlerini özetle; Kesimhaneye gelen hayvanların öncelikle geldiği il veya ilçeden yine bir resmi veteriner hekimce kesim için verilmiş Sağlık raporu taşıyıp taşımadıklarının kontrolü, Kulak küpelerinin söz konusu sağlık raporuyla uyuşupp uyuşmadıklarının kontrolü, Hayvanların genel durumunun kontrolü, Eğer aralarında dişi hayvan var ise, bu hayvanların DDYR(DAMIZLIK DEĞERİ YOKTUR RAPORU) taşıyıp taşımadıklarının kontrolü, DDYR yok ise kesiminin yapılmamasının sağlanması, DDYR var ise bu raporda kesime sevk edilmesi için yazılan hastalık veya semptomların görünüp görünmediğinin kontrolü, DDYR olmasına rağmen şayet hayvan sağlıklı ise yine kesiminin engellenmesi, Kesim esasında kesime refakat edip , iç organların ve karkasın hayvan ve insan sağlığı açısından muayenesi,Kesim sırasında kesimhanenin ve ekipmanların hijyen kurallarına ve Gıda kodeksine uygunluğunun denetlenmesi,Kesim sonrası hayvanların son karkas muayenesi , ve eğer bir hastalık veya semptom teşhis edilmişse karkasın karantinaya alınmasının sağlanması,Gerekli numunelerin bakanlık laboratuvarlarına gönderilmesi ve gelen sonuçlara göre karkasın imhası , kısmi imhası , veya şartlı serbestliğin verilmesinin sağlanması, hangi kısımlarının serbest hangi kısımlarının imha olması gerektiğinin kararının verilmesi ,ve uygun çıkan etlerin sevk için karkas mühürü vurulması,Mühür vurulan karkasların veya kıyma,kavurma,sucuk vb gibi hayvansal son ürünlerin sevk edilecek işletmelere (restoran, market,kasap vb.) uygun koşullarda soğuk zincirde Frigolu araçlarla sevk edilmesi ve HAYVANSAL ÜRÜN SEVK RAPORUNUN dezenfeksiyon belgesi ile birlikte düzenlenmesi şeklinde açıklayabiliriz.

Anahtar kelimeler: Küçükbaş, Büyükbaş, Kesimhane, Gıda Hijyeni, Resmi Kontroller, HACCP, Türk Gıda Kodeksi

Posterler 280 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

The Official Control System of Ministry of Agriculture and Forestry in Turkey Regarding Slaughterhouses and Meat Processing Managements and Official Control Procedures of Government Veterinarians From Farm to Kitchen Şule DÖNMEZa, Belgi DİREN SIĞIRCIb, Barış HALAÇb, A. Ilgın KEKEÇa, Beren BAŞARAN KAHRAMANb aIstanbul University-Cerrahpaşa, Graduate Education Institute, Department of Microbiology, Avcılar,34320 Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar,34320 Istanbul, Turkey

Regarding Department of Food Establishments and Codex of the Ministry of Agriculture and Forestry in Turkey, all the slaughterhouses and meat processing managements have to work with an official Veterinarian that keeps all the processes under inspection. This procedure provides safety and traceability of slaughtered animals and animal-by products of them in European Standarts . The general responsibilities of Official Veterinarians in slaughterhouses that will be explained elaborated in this review. But to summarize generally ; The animals that have been sent to slaughterhouse need to have Official Health and Transport Certificate for slaughtering that another official Veterinarian organises in origin place that animals came. Than checking the chip earrings of animals if they are congruent with the given Health and Transport Certificate. Afterwards Official Vets control general health situation of animals. If there are female cattle or sheep, It is a must for them to have “No Breeding Value Report” that Free Veterinarians can prepare. If so called female animals doesn’t have No Breeding Value Report, Official Veterinarians forbid slaughtering these animals. Another situation is even the female animals have “No Breeding Value Report”, the Official Vet may forbid slaughtering and send these animals back if female animals are healthy and suitable for breeding during medical examination. Official veterinarians attend all the processes of slaughtering and they also examine internal organs and carcasses regarding animal and public health. Official vets also inspect the hygiene of slaughtering area and equipment’s regarding Turkish Food Codex requirements. After slaughtering the carcasses are being checked again and if any disease symptoms have been observed or detected, official vets have to get so called carcasses under quarantine. After quarantine process necessary samples from the carcasses should be taken and sent to related official labs. Regarding the analyses results official vets take necessary decides about carcasses (destruction or conditional use of the carcass). Lastly carcasses that have been passed all the inspections and examinations by official vet are being sealed (blue or green) and sent to the places required (butchers, restaurants or markets so on) with suitable conditions and under cold chain. One last important legal requirement is Transport and Inspection Certification for Meat and Meat Products and Disinfection Report that Official Veterinarians organises for each transportation of the sealed carcasses or other last products like variety meats, sausages, and minced meats so on. Posters Keywords: Cattle, Small ruminants, Slaughterhouse, HACCP, Official Controls , Food Hygiene, Turkish Food Codex

281 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Lokal Anestezik Maddelerin Antimikrobiyal Etkisi

Tolgahan MUCANa, Serkan İKİZb aIstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Veteriner Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye bIstabul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı , Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Lokal anestezik maddeler, sınırlı alanlarda diş çekimi, apse sağaltımı gibi küçük cerrahi girişimlerde bulunulacağında bölgedeki hissi ve ağrıyı engellemek amacıyla, sinirsel iletimi geçici olarak bloke eden ve bu nedenle kullanılan maddelerdir. Bu sayede hastaların acıyı hissetmemesi sağlanır. Lokal anestezi, infiltrasyon anestezi ve topikal anestezi olmak üzere 2 çeşittir. Pratikte tercih edilen lokal anestezikler bupivakain, lidokain, prilokain, ropivakain benzeri maddelerdir. En sık lidokain kullanılır. Daha önce yapılan çalışmalarda klinik hekimliğinde sık kullanılan lokal anesteziklerin antimikrobiyal etkiye sahip olduğu görülmüştür. Mikrobiyolojik testler yapılmak istendiğinde, gönderilen örneğin alımı sırasında kullanılan lokal anesteziklere dikkat edilmeli ve laboratuvara bildirimi yapılmalıdır. Bu konu üzerine daha detaylı çalışmaların yapılması gerekmektedir.

Anahtar kelimeler: Lokal anestezik maddeler, Lidokain, Prilokain, Antimikrobiyal etki

Posterler 282 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Antimicrobial Effect Of Local Anaesthetic Agents

Tolgahan MUCANa, Serkan İKİZb aIstanbul University-Cerrahpaşa, Graduate Education Institute, Department of Microbiology, Avcılar,34320 Istanbul, Turkey bIstanbul University-Cerrahpaşa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar,34320 Istanbul, Turkey

Local anesthetic agents are substances that temporarily block neural transmission and therefore prevent the sensation and pain in the area as small surgical interventions such as dental extraction in limited areas, abscess treatment. This allows patients not to feel pain. Local anesthesia, infiltration anesthesia and topical anesthesia are divided into two types. In practice, preferred local anesthetics are bupivacaine, lidocaine, prilocaine, ropivacaine-like substances. The most common is lidocaine. Previous studies have shown that local anesthetics commonly used in clinical medicine have antimicrobial effects. When microbiological tests are requested, care should be taken for local anesthetics used during the receipt of the specimen sent and laboratory notification should be made. More detailed studies should be done on this subject.

Keywords: Local anesthetic agents, Lidocaine, Prilocaine, Antimicrobial effect Posters

283 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kediyle Yaşamak İnsan Psikolojisini Nasıl Etkiler?

Tuba Damla ERTAŞ a, Elif GÖKÇEb aNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Süleymanpaşa, 59030, Tekirdağ, Türkiye bNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı, Süleymanpaşa, 59100 Tekirdağ, Türkiye

Belirli yaş gruplarındaki insanlara göre evinde kedi beslemenin insan psikolojisi üzerinde nasıl bir etki yarattığını ortaya koymaktır. Bunun doğrultusunda da sokak hayvanlarına karşı bilincin artıp artmadığını anlamak da amaçlanmıştır. 15-60 yaş grubu aralığında kedi besleyen 50 kişiye kedi ile aynı ortamda yaşamak ve hayatını onunla paylaşmakla ilgili anket soruları soruldu. Bunun yanı sıra yoruma dayalı bazı sorular da yöneltildi. Bu cevaplar üzerine belirli derlemeler yapıldı. Evlerinde kedi ile yaşayan insanların stresinin azaldığı gözlendi. Kişilerin büyük bir çoğunluğu kendilerindeki merhamet duygusunun arttığını, sorumluluk almanın bilincine vardıklarını belirtti. Gün içinde yaşadıkları bir olumsuzluk olduğunda kedi ile temaslarının sonrasında pozitif enerjiyle dolduklarını söylediler. Ayrıca kedi mırlamasının iyileştirici gücüne inandıklarını da belirttiler. Katılımcıların büyük bir çoğunluğu sokak hayvanlarına karşı duyarlılıklarının arttığını, sokakta yaralı ya da aç bir hayvan gördüklerinde tepkisiz kalamadıklarını söylediler. Kedi ile yaşamanın insan sağlığı üzerine olumlu etkiler yarattığı görüldü. Bir kedinin sadece evdeki varlığının bile insan psikolojisini düzeltmeye yettiği kanaatine varıldı. Ayrıca kedi ile beraber yaşamaya başladıktan sonra çoğu kişi çevreye karşı daha bilinçli olduğunu da vurguladı.

Anahtar kelimeler: Kedi, Psikoloji, Veteriner hekimlik.

Posterler 284 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

How Does Living With a Cat Affect Human Psychology?

Tuba Damla ERTAŞ a and Elif GÖKÇEb aNamık Kemal University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Anatomy, Suleymanpasa, 59030, Tekirdag, Turkey bNamık Kemal University, Veterinary Faculty, Department of Reproduction and Artificial Insemination, 59100 Tekirdağ, Turkey

To determine the effect of having a cat at home on human psychology according to certain age groups. It is also aimed to understand whether awareness of stray animals has increased. In the age group of 15-60, 50 people were asked questions about living in the same environment with cats and sharing their lives with them. In addition, some opened to comment questions were also asked. Specific reviews were made according to these answers. It was observed that the stress level of these people living with cats decreased. The vast majority of people stated that their sense of compassion increased and that they became more conscious of taking responsibility. They said that when they had a negative day, they were filled with positive energy after contact with a cat. They also stated that they believed in the healing power of cat purring. The vast majority of respondents stated that their sensitivity to stray animals increased and they could not remain unresponsive when they saw a wounded or hungry animal on the street. Living with cats had positive effects on human health. Even the presence of a cat in the house was found to be sufficient to heal human psychology. They also emphasized that after living with a cat, many people were more conscious about the environment

Key words: Cat, Psychology, Veterinary medicine. Posters

285 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Tavuk (Gallus domesticus) Dilinin Taramalı Elektron Mikroskobik Yöntemle İncelenmesi

Tuba Damla ERTAŞ , Serkan ERDOĞAN Namık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Süleymanpaşa, 59030, Tekirdağ, Türkiye

Sindirim ve duyu sisteminde önemli rol oynayan dilin morfolojik olarak incelenmesi amaçlandı. 20 dişi yetişkin broyler bu çalışma için kullanıldı. Diseksiyon sonrası çıkarılan diller glutaraldehit içinde tespit edilerek taramalı elektron mikroskobu altında gözlendi ve fotoğraflandı. Makroskobik olarak tavuk dilinin üçgen şeklinde olduğu, sivri bir uçla bittiği ve formunun alt gagaya uyum sağladığı görüldü. Apex, corpus ve radix lingua olmak üzere 3 bölümden oluştuğu izlendi. Dil üzerinde corpus ve radix arasında “V” harfi formunda organize olmuş konikal papilla sırası (papillary crest) görüldü. Bu sıranın her iki lateral kenarında daha iri konikal papillalar bulunmaktaydı. Bu iri konikal papillaların hemen caudal’inde iki ya da üçlü konikal papilla kümeleri görüldü. Dilin kök bölgesinde mikroskobik tükrük bezlerinin çok sayıda akıtıcı kanal delikleri izlendi. Dil gövdesinde belirgin bir mekanik papilla görülmedi. Ancak, median bir oluk dikkat çekti. Dilin uç kısmı oldukça sivri olup, son derece keratinize bir yapıya sahipti. Tavuk dilinin hem gaga formuna hem de beslenme tarzına adapte olan bir morfoloji gösterdiği görüldü. Aynı zamanda Galliformes ailesine ait bıldırcın, keklik, sülün gibi diğer kanatlılar ile oldukça benzer anatomik özellikleri taşımaktaydı.

Anahtar Kelimeler: Anatomi, Dil, Mikroskop, Kanatlı.

Posterler 286 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Investigation of Chicken (Gallus domesticus) Tongue by Scanning Electron Microscopy

Tuba Damla ERTAŞ, Serkan ERDOĞAN Namık Kemal University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Anatomy, Suleymanpasa, 59030, Tekirdag, Turkey

The aim of this study was to investigate the morphology of the tongue which plays an important role in the digestive and sensory system. The tongues of 20 female broilers were examined in this study. Tongues extracted after dissection were fixed in glutaraldehyde and observed under scanning electron microscope and photographed. Macroscopically, the chicken tongue was triangular, ended with a sharp tip and adapted to the lower bill. It is composed of three parts; apex, body and radix of the tongue. The row of conical papillae (papillary crest) which organized as “V” shape was seen between the lingual body and radix. There were larger conical papillae on both lateral sides of this papillary crest. Two or three huge conical set of papillae were observed in just the caudal of these larger conical papillae. Numerous orifices of microscopic salivary glands were observed in the radix of the tongue. There was no mechanical papilla on the body of the tongue. However, a median groove were observed. The tip of the tongue was very sharp and highly keratinized. The chicken tongue was adapted to beak form and feeding type. At the same time, chicken tongue has the quite similar morphology with other birds such as partridge, quail, pheasant in Galliformes family.

Keywords: Anatomy, Microscopy, Poultry, Tongue. Posters

287 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Yerli Irk Bir Kısrakta Geniş Doku Kayıplı Yaranın Bal İle Sağaltılması

Tuğba ERa, Deniz C. BARUTa, Hande S. KABAKCIa, Kutay GÜRÜNLÜa , Dila ATEŞPAREb, Dilek OLGUN ERDİKMENc a Veteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa,3420, Avcılar, İstanbul, Türkiye b Cerrahi Anabilim Dalı, Veteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, 34320, Avcılar, İstanbul, Türkiye c Cerrahi Anabilim Dalı, Veteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, 34320, Avcılar, İstanbul, Türkiye

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı’na uğradığı kurt saldırısı sonucu getirilen 7 yaşlı yerli ırk kısrağın yapılan muayenesinde sağ gluteal kaslarının, biseps femoris kaslarının ve semimembranosus kaslarının bir kısmını kapsayan bölgede, şiddetli doku kayıplı ısırık yarası ve miyasis gözlenmiştir. Hemogram ve biyokimyasal parametleri değerlendirilen kısrağa yüksek enfeksiyon nedeniyle on gün boyunca antibiyoterapi(Penisilin G prokain 2-4ml / 100 kg) ve ilk 3 gün NSAI (fluniksin meglubine 1.1mg/kg ) uygulanmıştır. Yaklaşık 3 aydır devam eden tedavide yara temizliği için %0.9 sodyum klorür solüsyonu, yaranın sağaltımında ise bal kullanılmış ve klinik sonuçları değerlendirilmiştir. Balın antioksidan, antibakteriyel ve antiinflamatuar özellikleri vardır.Bu etkiler balın yüksek asitliğine, ozmotik etkisine ve hidrojen peroksit içeriğine dayanmaktadır. Hidrojen peroksit; baldaki glukoz oksidaz enzimi tarafından üretilen arıların hipofarengeal bezlerinden salgılanan antimikrobiyal maddedir.Hücre çoğalması için uyarıcı,fibroblastların büyümesinde rol oynayan, hasarlı dokuda kılcal damarların gelişmesinde ve rekombinant büyüme faktörlerini teşvik etmektedir.Ayrıca bakterilerin antibiyotik direnci geliştiğinden ,bal diğer antibakteriyel tedavilerin başarısız olduğu durumlarda da etkildir.Sonuç olarak özellikle büyük hayvan pratiğinde, yüzey alanı geniş yaralarda balın ekonomik oluşu ve uygulama kolaylığı, uzun dönemde toksik etki ve birikim yapmaması gibi avantajlarının oluşu tedavinin başarılı bir şekilde tamamlanmasını sağlamıştır.

Posterler 288 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Wound Treatment with Honey to a Native Breed Mare

Tuğba ERa, Deniz C. BARUTa, Hande S. KABAKCIa, Kutay GÜRÜNLÜa , Dila ATEŞPAREb, Dilek OLGUN ERDİKMENc a Veteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa,3420, Avcılar, İstanbul, Türkiye b Cerrahi Anabilim Dalı, Veteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, 34320, Avcılar, İstanbul, Türkiye c Cerrahi Anabilim Dalı, Veteriner Fakültesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, 34320, Avcılar, İstanbul, Türkiye

7-year old native breed mare, had been suffered by a wolf attack and she was brought to the SurgeryClinic of Veterinary Faculty of IstanbulUniversity-Cerrahpasa. On physical examination, severe tissue loss and mycasis were observed in the right hip region, which caused by a deep bite wound. The injury area was covering a portion of the gluteal muscles, biceps femoris muscles and semimembranosus muscles. Hemogram and biochemical parameters were evaluated and mare was given antibiotherapy (Penicillin G procaine 2-4ml / 100 kg) for ten days because of the high enfection and NSAI (flunixin meglubine 1.1mg / kg) for the first 3 days.The clinical results were evaluated after 3 months of treatment with 0.9% sodium chloride solution for cleaning the wound and honey for the treatment of the wound has been used. Honey has antioxidant, antibacterial and antiinflammatory properties. These effects are based on the high acidity of honey, osmotic effect and hydrogen peroxide content. Hydrogen peroxide; It is the antimicrobial agent secreted from the hypopharangeal glands of the bees produced by the glucose oxidase enzyme. Honey is a stimulant for cell proliferation which is also involved in the growth of fibroblasts, the development of capillaries in the damaged tissue and recombinant growth factors. Also when the antibiotic resistance of the bacteriums develop, honey is effective in cases where other antibacterial treatments fail.As a result, especially in large animal practice, honey has advantages for using as treatment for wide wounds. Advantages such as the economic facilities of honey and ease of application, lack of long-term toxic effects and lack of accumulation helped the treatment for succesfully complete. Posters

289 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bir Hindide Acinetobacter Enfeksiyonu

Umut TERECIa, Sadık GEMICIa, Nilay AYBEYa, Mine Aydın KURÇb, Timur GÜLHANc, Banur BOYNUKARAd aNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Lisans 4. Sınıf Öğrencisi, Tekirdağ, Türkiye bNamık Kemal Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tekirdağ, Türkiye cOndokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Samsun, Türkiye dNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tekirdağ, Türkiye

Bu çalışmada Namık Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalına nekropsi için getirilen 7 aylık bir dişi hindiden Acinetobacter spp. izolasyonu gerçekleştirildi. Bu amaçla steril olarak alınan nekropsi materyallerinden aerobik bakteri izolasyonu için kanlı agara ekimler yapılarak 24 saat süreyle 37 °C’de inkübe edildi. İnkübasyon süresi sonunda üreyen kolonilerin Gram boyamaları yapılarak, biyokimyasal testlerle identifikasyonu gerçekleştirildi. Saf olarak üretilen Gram negatif kısa çomak morfolojisindeki şüpheli bakteriler konvansiyonel tekniklerle Acinetobacter spp. olarak identifiye edildi. Standart disk difüzyon tekniği ile gerçekleştirilen antibiyogram sonucunda izolatın 12 farklı antibiyotiğe duyarlı olduğu saptandı.

Anahtar Kelimeler: Acinetobacter, Hindi, Antibiyotik duyarlılık

Posterler 290 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Acinetobacter Infection in a Turkey

Umut TERECIa, Sadık GEMICIa, Nilay AYBEYa, Mine Aydın KURÇb, Timur GÜLHANc, Banur BOYNUKARAd aNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Lisans 4. Sınıf Öğrencisi, Tekirdağ, Türkiye bNamık Kemal Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tekirdağ, Türkiye cOndokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Samsun, Türkiye dNamık Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tekirdağ, Türkiye

In this study, Acinetobacter spp. were isolated from a 7-mounts-old female turkey brought for necropsy to Department of Microbiology, Faculty of Veterinary Medicine, Namık Kemal University. For this purpose, for aerobic bacteria isolation from sterile necropsy materials to blood agar plate inoculated and incubated for 24 hours at 37 °C. At the end of the incubation period, growing colonies by Gram staining were identified by biochemical tests. The suspected bacteria purely produced Gram negative short rot morphology with conventional techniques was identified as Acinetobacter spp. As a result of the antibiogram performed by standard disc diffusion technique, the isolate was found to be sensitive to 12 different antibiotics.

Keywords: Acinetobacter, Turkey, Antibiotic sensitivity Posters

291 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Hidrometra ve Unilateral Over Aplazi Bulunan Minyatur Pinscher’de Klinik, Ultrasonografik Ve Histopatolojik Bulgular

Vasilis NENOGLOUa, Yanitsa DIMITROVAa, Ivan FASULKOVb, Manol KARADAEVb, Radostin SIMEONOVc a Trakia Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Veteriner Fakültesi, Bulgaristan b Trakia Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Doğum, Üreme ve Üreme Hastalıkları Anabilim Dalı, Bulgaristan c Trakia Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Genel ve Klinik Patoloji Anabilim Dalı, Bulgaristan

Sunulan klinik olgunun amacı minyatür pincher’de hidrometra ve unilateral over aplazili klinik, ultrasonografik ve histopatolojik değişiklikler oluşturmaktı. Veteriner Fakültesi Küçük Hayvan Kliniği - Stara Zagora, 6 yaşında, vücut ağırlığı 2.3 kg olan, dişi bir Minyatür Pinscher köpeği olarak adlandırıldı. Hasta sahibi, vulvadan bir aylık kanlı-sümük akıntısı olduğunu bildirdi. Son siklusunun 2 yıl önce olduğunu ve iki kez doğum yaptığı bildirildi. Önceki yıl, köpek arka arkaya iki kez medroksiprogesteron asetat ile tedavi edildi. Hastanın klinik muayenesinde genel sağlık durumundan sapma görülmedi. Rektal vücut ısısı 38.6 ° C, kalp atışı 90 / dak, solunum hızı 26 / dak ve görünür mukoza katları - pembe-kırmızı idi. Tam kan sayımı ve bazı kan biyokimyasal parametreleri (toplam protein, glukoz, ASAT, ALAT, üre, kreatinin) laboratuvar parametreleri normal referans değerlerinde idi. Vajinal sitoloji, tek nötrofillerin, bazal ve parabasal hücrelerin varlığını göstermiştir. Ultrason muayenesinde hipoekojen içeriği olan genişlemiş uterin lümen saptandı. Median laparotomi genişletilmiş uterus, over bursalarında sağ over eksikliği ve küçük sol overde tespit edildi. Overiyoisterektomiden sonra, hidrometranın teşhisi histolojik olarak doğrulandı. Histopatolojik bulgular endometriyum, submukoza ve miyometriyumun kompresyon ve inceltilmesi, atrofi ve endometriyal bez sayısının azaltılmasını içermiştir. Açıklanan nadir görülen hidrometra ve unilateral over aplazisi olan klinik vaka muhtemelen uzun süreli kontrasepsiyona bağlıdır ve hastanın genel sağlık durumunu etkilemeden ortaya çıkar. Bu durumda, sadece histopatolojik inceleme kesin tanıya yardımcı olabilir.

Anahtar Sözcükler: Hydrometra, Over aplazisi, Köpek

Posterler 292 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Clinical, Ultrasonographic And Histopathological Findings In Miniature Pinscher Dog With Hydrometra And Unilateral Ovarian Aplasia

Vasilis NENOGLOUa, Yanitsa DIMITROVAa, Ivan FASULKOVb, Manol KARADAEVb, Radostin SIMEONOVc aStudent of Veterinary Medicine, Trakia University, Faculty of Veterinary Medicine, Bulgaria b Trakia University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Obstetrics, Reproduction and Reproductive Disorders, Bulgaria c Trakia University, Faculty of Veterinary Medicine, Department of General and Clinical Pathology, Bulgaria

The aim of the presented clinical case was to establish clinical, ultrasonographic and histopathological changes in Miniature pinscher with hydrometra and unilateral ovarian aplasia. A female Miniature Pinscher dog, 6 years of age, body weight 2.3 kg, was referred to the Small Animal Clinic of the Faculty of Veterinary Medicine – Stara Zagora. The owner reported a one-month history of a bloody-mucus discharge from the vulva. The last estrus has been 2 years ago and the bitch had given birth two times. The previous year, the dog was treated two consecutive times with medroxyprogesterone acetate. Clinical examination of the patient showed no deviations from the overall health status. The rectal body temperature was 38.6°С, the heart rate 90/min, the respiratory rate 26/min, and visible mucous coats – pink-red. The laboratory parameters of complete blood counts and some blood biochemical parameters (total protein, glucose, ASAT, ALAT, urea, creatinine) were in the normal reference values. The vaginal cytology showed the presence of single neutrophils, basal and parabasal cells. Ultrasound examination revealed enlarged uterine lumen with hypoechogenic content. Median laparotomy was established an enlarged uterus, lack of right ovary in the ovarian bursa and small left ovary. After ovariohysterectomy, the diagnosis hydrometra was confirmed histologically. Histopathological findings included compression and thinning of the endometrium, submucosa and myometrium, аtrophy and decreasing the number of endometrial glands. The described rare clinical case of hydrometra and unilateral ovarian aplasia is probably due to prolonged contraception and occurs without affecting the overall health status of the patient. In this situation, only the histopathological examination can help accurate diagnosis.

Keywords: Hydrometra, Ovarian aplasia, Dog Posters

293 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kekik ve Geyik Otunun Antibakteriyel ve Antifungal Aktiviteleri

Vasilis NENOGLOUa, Yanitsa DIMITROVAa, Serkan İKIZ b a Trakia Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Stara Zagora, Bulgaristan4. yıl, bİstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Veteriner Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı-Cerrahpaşa, İstanbul, Türkiye

Bitkilerin ve baharatların antimikrobiyal özellikleri eski zamanlardan beri gıda muhafaza ve tıpta tanınmakta ve kullanılmaktadır. Geyik otu ve kekik antimikrobiyal aktivitesi çok uzun zamandır bilinmektedir. Esansiyel yağlar, aromatik ve tıbbi bitkilerin sekonder metabolizması tarafından üretilen ve bitkilerin farklı kısımlarının damıtılmasıyla elde edilebilen karmaşık bir uçucu molekül karışımından yapılır. Geyik otu ve kekik antimikrobiyal aktivitesi üzerine yapılan çok sayıda araştırma bu bileşiklerin geniş bir yelpazedeki mikrobiyal patojenlerin kontrolü üzerindeki bilimsel olarak tanınmasına olanak sağlamıştır. Esansiyel yağların bakteriyel hücre hedeflerine karşı etki mekanizmasının araştırılması üzerine kaydedilen ilerlemeler, kalıcı ve antimikrobiyal dirençli bakteriyel patojenlerle mücadele için bize yeni bakış açıları sunmaktadır. Origanum vulgare geleneksel tıpta olduğu gibi tarım, ilaç ve kozmetik endüstrisinde de uygulanmaktadır. Origanum vulgare esansiyel yağının (ana bileşik olarak karvarol ile) bakterilere karşı antimikrobiyal aktivitesi ve. Origanum majorana ayrıca önemli antimikrobiyal etkilere sahiptir. Tıbbi bir bitki olarak, kekik antifungal, antispazmolitik, antibakteriyel, antioksidan, antiagregan ve antienflamatuar ajan olarak kullanılmıştır. Buna ek olarak, sindirim ve antiseptik uyarıcı etkiye sahiptir. Kekiklerin en önemli bileşenleri limonen, gama-kariofilen, ro-siyenen, canfor, linalol’dur. Alfa-pinen, karvacol ve timol Satureja hortensis ve Satureja montana (Yaz ve Kış geyik otu), biberiye ve kekik ile ilgili, Lamiaceae familyasının aromatik bitki türlerindendir. Satureja türlerinin esansiyel yağı, çeşitli seviyelerde timol ve karvarol, güçlü ve geniş antioksidan ve antimikrobiyal aktivite spektrumlu fenolik türevleri içerir. Bu sunumda, kekik ve tuzun antibakteriyel ve antifungal aktivitesi ayrıntılı olarak anlatılacaktır.

Anahtar kelimeler: Antibakteriyel, Antifungal, Geyik Otu, Kekik, Uçucu Yağlar

Posterler 294 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Antibacterial and Antifungal Activity of Oregano and Savory

Vasilis NENOGLOUa, Yanitsa DIMITROVAa, Serkan IKIZ b aStudents of veterinary medicine, 4th year, Faculty of Veterinary Medicine, Trakia University, Stara Zagora, Bulgaria bDepartment of Veterinary Microbiology, Faculty of Veterinary Medicine, Istanbul University-Cerrahpasa, Istanbul, Turkey

Antimicrobial properties of herbs and spices have been recognized and used since ancient times for food preservation and in medicine. The antimicrobial activity of savory and oregano has been known for a very long time. Essential oils are made from a complex mixture of volatile molecules that are produced by the secondary metabolism of aromatic and medicinal plants and can be obtained by distillation of different parts of plants. The large number of studies on the antimicrobial activity of savory and oregano has allowed the scientific recognition of these compounds on the control of a wide range of microbial pathogens. The progresses made on the investigation of the mode of action of essential oils against bacterial cell targets give us new perspectives to combat persistent and antimicrobial resistant bacterial pathogens. Origanum vulgare has been applied in traditional medicine, as well as in agriculture, pharmaceutical and cosmetic industry. Antimicrobial activity of Origanum vulgare essential oil (with carvacrol as the main compound) against bacteria and. Origanum majorana also possesses substantial antimicrobial effects. As a medicinal plant, oregano has been used as antifungal, anticoccidial, antispazmolytic, antibacterial, antioxidant, antiaggregant, and anti- inflammatory agent. In addition, it has stimulating effect of digestion and antiseptic. The most important components of oregano are the limonene, gamma-cariofilene, rho-cymenene, canfor, linalol. Alpha-pinene, carvacol and thymol Satureja hortensis and Satureja montana (Summer and Winter savory) are from a genus of aromatic plants of the family Lamiaceae, related to rosemary and thyme. The essential oil of Satureja species contains various levels of thymol and carvacrol, phenolic derivatives with strong and wide spectrum of antioxidant and antimicrobial activity. In this presentation, antibacterial and antifungal activity of oregano and savory will be detailed.

Key words: Antibacterial, Antifungal, Savory, Oregano, Essential Oils Posters

295 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Sokak Kedi Ve Köpek Popülasyonunun Azaltılması - Uluslararası İşbirliği İçin İyi Bir Örnek Ve Gelecek İçin Umut

Yanica DIMITROVA, Vasilis NENOGLOU 5. yıl, Trakia Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Stara Zagora, Bulgaristan

Halka açık hayvan barınağında gönüllü hadım projesi – Shumen, Şubat 2019’un sonunda gerçekleşen Bulgaristan. Etkinlik Bernd Stephan Hayvan Refah Vakfı ve özel veteriner Roger Wagner tarafından başlatıldı. Katılım, Trakia Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Stara Zagora, Bulgaristan ve Giessen Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden gönüllü öğrencilerdi. Her fakülteden beş öğrenci ve bir yardımcı doktor seçildi. Proje birçok yönden yararlı oldu, ancak asıl amaç, başıboş hayvanların popülasyonunu azaltmak, üreme yeteneklerini engelleyerek, zoonotik hastalıkların ve bulaşıcı hastalıkların sokak hayvanları ile evcil hayvanlar arasında bulaşmasını sınırlamaktı. Projenin bir diğer amacı da veteriner hekimliği öğrencilerinin daha pratik hazırlanmasını sağlamaktı. Spay, kısır operasyon ve diğer manipülasyonlara aktif olarak katılma fırsatı buldular. Bu, gelecekteki veteriner hekimlere birbirleriyle tecrübe alışverişinde bulunma, farklı cerrahi teknikleri öğrenme ve otantik ortamlarda istikrarlı beceriler geliştirme fırsatı verir. Dört gün kısırlaştırma programının sonucu toplam 91 hadım hayvanıydı - 91 köpek ve 33 kedi. Projenin olumlu sonucu başıboş köpek ve kedilerin geleceği için iyimser bir görünüm veriyor. Popülasyonlarını azaltmanın etkili bir yoludur ve hayvan barınakları ile veterinerlik eğitim kurumları arasında iyi bir iletişim ve ortaklık örneğidir. Başka bir önemli hedefe ulaşıldı. Öğrenciler hayvan refahı fikrine duyarlı hale geldiler.

Anahtar Kelimeler: Başıboş hayvanlar, Hadım etme, Nüfus, Öğrenci uygulaması, Proje

Posterler 296 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Decreasing Stray Dogs And Cats Population – A Good Example For International Colaboration And Hope For The Future

Yanica DIMITROVA, Vasilis NENOGLOU Students of veterinary medicine, 5th year, Faculty of Veterinary Medicine, Trakia University, Stara Zagora, Bulgaria

Volunteer castration project at a public animal shelter - Shumen, Bulgaria that took place in the end February 2019. The event was initiated by Bernd Stephan Animal Welfare Foundation and private veterinarian Roger Wagner. The participation were volunteer students from Faculty of Veterinary Medicine, Trakia University, Stara Zagora, Bulgaria and Faculty of Veterinary Medicine, Giessen University, Germany. Five students and one assistant doctor from each faculty have been selected. The project was beneficial in many ways but the main purposes was to reduce population of stray animals, by preventing their reproductive abilities, limiting the spread of zoonotic illnesses and contagious diseases among stray and domestic animals. Another aim of the project was to provide better practical preparation of the veterinary medicine students. They had the opportunity to participate actively in spay, neuter operations and other manipulations. That gives future veterinarians the unique chance to exchange experience with each other, to learn different surgery techniques and to build stable skills in authentic settings. The result of four days castration program was in total 124 castrated animals – 91 dogs and 33 cats. The positive outcome of the project gives an optimistic look for the future of stray dogs and cats. It is an effective way of decreasing their populations and a good example of communication and partnership between animal shelters and veterinary educational institutions. Another important goal was achieved. The students were sensitize to the idea of animal welfare.

Key Words: Stray animals, Castration, Population, Student practice, Project Posters

297 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Tarantula Hastalıkları

Yasamin CHEHREZADa, Beren BAŞARAN KAHRAMANb aİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Avcılar,34320, İstanbul, Türkiye bİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Tarantulalar Theraphosidae ailesine ait olup örümceklerin en büyük ve tüylü sınıfıdırlar. 900 farklı türe sahip bu canlı sınıfı günümüzün dünyasında yaşam alanlarının daralması ve koşulların değişmesi nedeni ile egzotik pet hayvanı olarak evde besletilip; veteriner kliniklere getirilmekte, bu nedenle hastalıkları ve taşıdıkları etkenler biz veteriner hekimler ve toplum sağlığı açısından önem arz etmeye başlamıştır. Bu derleme de oluşabilecek, taşıyabildikleri ve zoonotik değerde olan tarantula hastalıklarına dikkat çekmek amaçlandı.

Anahtar Kelimeler: Tarantula, Zoonoz Hastalıklar

Posterler 298 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Tarantula Diseases

Yasamin CHEHREZADa, Beren BASHARAN KAHRAMANb aİstanbul University--Cerrahpasa, Avcılar,34320, İstanbul, Turkey bİstanbul University-Cerrahpasa, Faculty of Veterinary Medicine, Department of Microbiology, Avcılar, 34320, İstanbul, Turkey

Tarantulas are from Theraphocidae family, they are the biggest and the hairiest of spiders. There are about 900 Tarantula species and due to narrowed wild life areas and changing of conditions increasingly they are taken by people as pets more each day. As they are getting more common as pets we as veterinarians need to concern more about the diseases of them that can happen, transported and be zoonotic. The aim of this review is to do a research about mycotic, infectious, parasitic and also, zoonotic and porter disease of the Tarantulas.

Key Words: Tarantula, Zoonotic diseases Posters

299 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Maymunların Başlıca Bakteriyolojik ve Mikolojik Hastalıkları

Yiğitcan Ferhat ERTÜR İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Avcılar,34320, İstanbul, Türkiye

Maymunlar; Yarı gelişmiş maymunlar (Prosimiae), Yenidünya maymunları (Platyrrhina), Eski dünya maymunları (Catarrhina), İnsancıl maymunlar (Hominoidea) olmak üzere dört ana gruba ayrılırlar. Maymunlardan insanlara, insanlardan maymunlara geçebilen birçok tehlikeli hastalık vardır. Bunların başında bakteriyel olarak Tüberküloz, Salmonelloz, Leptospiroz ve mantar hastalıkları gelir. Maymunlarda gruptan ayrı durma, hareketsizlik, iştahsızlık, tüylerin bozukluğu, gözyaşı akıntısı, karın gerginliği, burun akıntısı, sık esneme, uyku durumu, dışkı değişikliği, ishal, durgunluktur gibi belirtiler gözlenmektedir ancak klinik belirtilerle tanıya gitmek yeterli değildir. Ülkemize girişte uygulanan karantina prosedürlerinde patojen bakterilerin varlığını araştırmak için dışkı örnekleri alınmalı ve patojen bakterilerin görüldüğü vakalarda uygun tedavi yapılmalıdır. Bu tedavinin etkinliği karantina süresince daha sonra yapılacak testlerle doğrulanmalıdır.

Posterler 300 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Main Bacteriological and Mycological Diseases of Monkeys

Yiğitcan Ferhat ERTÜR İstanbul University--Cerrahpasa, Avcılar,34320, İstanbul, Turkey

Monkeys; are divided into four main groups: semi-developed apes (Prosimiae), Loquat monkeys (Platyrrhina), Old world monkeys (Catarrhina), Humanistic apes (Hominoidea). There are many dangerous diseases that can pass from monkeys to humans, from humans to monkeys. Most of these are bacterial like tuberculosis, salmonellosis, leptospirosis and also fungal diseases. In monkeys, symptoms such as standing apart from the group, immobility, loss of appetite, hair loss, tear discharge, tummy discharge, runny nose, frequent stretching, sleep state, stool change, diarrhea, and stagnation are observed, but it is not enough to go to the diagnosis with clinical symptoms. In order to investigate the presence of pathogenic bacteria in the quarantine procedures applied in our country, stool samples should be taken and appropriate treatment should be performed in cases where pathogenic bacteria are seen. The efficacy of this treatment should be confirmed by further testing during quarantine. Posters

301 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Panter Bukalemunlarında (Furcifer pardalis) Hemipenil prolapsusu ve hemipenektomi

DYAKOVA Y a., I. KRUSTEVA a, A. TYSHCHENKO, a, Ts. CHAPRAZOVb a Trakia Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Öğrenci kampüsü, 6015 Eski Zağra, Bulgaristan b Trakia Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Veteriner Cerrahisi Anabilim Dalı, Öğrenci kampüsü, 6015 Stara Zagora, Bulgaristan

Bazı sürüngenler, cloaca’nın ventral duvarında bulunan iki hemipenisten oluşan kopulator bir organa sahiptir. Hemipenil prolapsusu, organ uzun bir süre boyunca hareketsiz kaldığında meydana gelir. Tedavi yöntemleri, hemipenisin yer değiştirmesi veya amputasyonudur ve her bir vakanın ciddiyetine ve dokunun canlılığına bağlı olarak seçilebilir. Vaka Trakia Üniversitesi Küçük Hayvan Kliniğinde, erkek Panter Bukalemunda (Furcifer pardalis), sağ hemipenisin prolapsusu ile sunuldu. Muayene sırasında organ ve kloaca arasında kuru nekroz ve parsiyel yapışma gözlendi. Seçilen tedavi hemipenisin dış kısmının tam amputasyonu ve kalan kısmının revizyonu idi. Hastaya sıvı (Isoflurane), Baxter SA ve Lidocaine - EGIS 4.6 mg / doz deri spreyi, solüsyon lidokain, lokal blok için Egis Pharmaceuticals PLC kullanılarak anestezi uygulandı ve kullanılan anestezik protokol yeterli bir cerrahi tedaviye izin verdi. Ameliyat sonrası 15 günlük dönemde herhangi bir komplikasyon görülmedi.

Anahtar Kelimeler: Panter Bukalemunu, Hemipenile prolapsusu, Kuru nekroz, Cerrahi

Posterler 302 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Hemipenile prolapse and hemipenectomy in a Panther Chameleon (Furcifer pardalis)

DYAKOVA Y a., I. KRUSTEVA a, A. TYSHCHENKO, a, Ts. CHAPRAZOVb aStudent, Faculty of Veterinary Medicine, Trakia University, Student`s campus,6015 Stara Zagora, Bulgaria b Department of Veterinary Surgery, Faculty of Veterinary Medicine, Trakia University, Student`s campus, 6015 Stara Zagora, Bulgaria

Some reptiles possess a copulatory organ, consisting of two hemipenises, located on the ventral wall of the cloaca. Hemipenile prolapse occurs when the organ remains everted for a prolonged period of time. The treatment methods are relocation or amputation of the hemipenis – either can be chosen depending on the severity of each individual case and the vitality of the tissue upon presentation. In the Small Animal Clinic of Trakia University, year and two months old male Panther Chameleon (Furcifer pardalis) was presented with a prolapse of the right hemipenis. Dry necrosis and partial adhesion between the organ and the cloaca were observed during the examination. The chosen treatment was complete amputation of the everted part of the hemipenis and revision of the remaining part. The patient was anesthetized using Aerrane inhalation vapour, liquid (Isoflurane), Baxter SA and Lidocaine – EGIS 4.6 mg/dose cutaneous spray, solution lidocaine, Egis Pharmaceuticals PLC for local block. The used anesthetic protocol allowed an adequate surgical management. There were no complications during the 15-day post-operative period.

Key Words: Panther Chameleon, Hemipenile prolapse, Dry necrosis, Surgery Posters

303 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Bilim Dünyasinda Bir Devrim: Ilk Kök Hücre Tedavisi Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün

Zeynep Hazal SOYLU, Pelin TEKDEMIR İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa, Veteriner Fakültesi, Avcılar, 34320, İstanbul, Türkiye

Bu çalışmada, kök hücre tedavisi üzerine Türkiye’de ilk çalışmaları yapan bilim insanı olan Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün’ün bilim dünyasına kazandırdıklarının tanıtılması amaçlanmıştır. Ülkemizde, insan ömrünü uzatmanın yolunun doğum sonrası atılan plasentalarda ve kordon hücrelerinde olduğunu söyleyen araştırmacı Aygün, hayvanlarda fetal ve kordon kanı greftleri ile çeşitli hastalıkların tedavisi konusunda 1950-1960’lı yıllarda araştırmalar yapmıştır. Süreyya Tahsin Aygün, 1895’de İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini aynı ilde yaptıktan sonra Haydarpaşa’daki Askeri Veteriner Okuluna girdi. Aygün, öğrenimini sürdürürken I. Dünya savaşının çıkması üzerine Veteriner Hekim Üsteğmen rütbesiyle orduya katıldı. Kurtuluş savaşında Ankara’da Serum ve Aşı Enstitüsünde uzman ve müdür olarak çalıştı. Daha sonra gittiği Almanya ve Fransa’da çalışmalarını sürdürdü. Ülkemize 1927 yılında dönerek Etlik Askeri Bakteriyolojihanesi’nde şef olarak görev aldı. Ordudaki görevleri, kendi isteği ile emekli oluncaya kadar sürdü. Bu arada, tuğgeneralliğe yükseldi. Doktorasını Almanya’da yaptı. YZE Baytar Fakültesi’nde misafir öğretim elemanı olarak 1933’ten itibaren çalıştı. Alman Prof. Dr. Beller’in 1939’da görevinden ayrılmasıyla özel bakteriyoloji ve salgınlar, hayvani gıda kontrolü ile epidemiyoloji derslerini okutmaya başladı ve 1944’te ordinaryüslüğe kadar yükseldi. Bakteriyoloji ve Salgınlar Kürsüsü, kürsü profesörlüğünden 1965 yılında emekli oldu. Çalışmaları ile ilim dünyasının en değerli şahsiyetlerinden olan Aygün’ün 17 adet kitabı, 76 adet bilimsel makalesi bulunmaktadır. Bu araştırmamızda ilklere imza attıkları başta olmak üzere, en önemli araştırmalarına yer verilecektir.

Anahtar Kelime: Süreyya Tahsin AYGÜN, Kök hücre, THalidomid, Aygün Enstitüsü

Posterler 304 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

A Revolution In Science World: The First Stem Cell Therapy Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün

Zeynep Hazal SOYLU, Pelin TEKDEMIR Faculty of Veterinary Medicine, İstanbul – Cerrahpasa University, Avcılar, 34320, İstanbul, Turkey

This study’s purpose is explaining the professor in ordinary doctor Sureyya Tahsin Aygun who is the first scientist that mentioned about the stem cell therapy in Turkey what brought to science world. Sureyya Tahsin Aygun was born in 1895, Istanbul. While he was student in Haydarpasa Military Veterinary School, the World War I was just begun and he attended to the army as a lieutenant veterinarian. In Liberty War he worked as a director and specialist ‘Serum and Vaccine Institute’ in Ankara. After that, he maintained his researches in many countries of Germany and France. When he arrived our country in the year of 1927, he was assigned as a chief at ‘Etlik Military Section of Bacteriology’. His army tasks continued until when he was retired by his own choice. By the way, he promoted to brigadier. He completed his doctorate in Germany. After which German professor doctor Beller has left his office, Aygun was giving the lessons of special bacteriology and epidemic, zoological food control and epidemiology in there. In our research, we are going to give a place Aygun’s – who is the one of the most qualified scientist in the world – masterpiece workings.

Key Words: Sureyya Tahsin Aygun, Stem cell, THalidomid, Aygun Institüt Posters

305 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

Kültürel Değerimiz: Kurut

Zhanylbubu MAMATOVAa, Ayşe Seray ÇETİNa, Hüseyin Feyzi ÖZMENa Ömer ÇETİNb aIstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü,Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye bIstabul Üniversitesi-Cerrahpaşa,Veteriner Fakültesi, Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Avcılar, 34320 İstanbul, Türkiye

Tarih boyunca insanlar, yiyeceklerini uzun süre bozulmadan muhafaza etmek için kurutma gibi değişik yöntemler kullanmışlardır. Kurutma işlemi ile gıdanın su içeriği azalır ve buna paralel olarak su aktivitesi değeri düşer. Böylece bozulma yapan mikroorganizmaların üreme ihtimalleri de azalır. Kurut, yoğurt ve ayranın kurutulmasıyla elde edilen, Anadolu ve Türkistan bölgelerinde sevilerek tüketilen ve birkaç yıl bozulmadan muhafaza edilebilen bir süt ürünüdür. Tek başına, katık olarak ve çorbalara ezilmiş veya toz halde katılarak tüketilebilir. Kırgızistan’da “kurut”, Kazakistan’da “kurt”, İran’da “kashk”, Lübnan’da “kişk”, Irak’ta ‘‘kushuk’’, Moğolistan’da “aaruul” ve ülkemizde ise “keş” olarak anılır. Kurut, besin değeri oldukça yüksek ve insanların sağlıklı yaşaması ve gelişimi için gerekli olan hayvansal protein, kalsiyum, potasyum ve fosfor gibi maddeler ile Lactobacillus delbrueckii subspecies bulgaricus ve Streptococcus thermophilus gibi insan sağlığı açısından önemli olan laktik asit bakterilerini de önemli miktarlarda içerir. Üretim teknolojisinde henüz standart bir yöntemi yoktur, fakat yapılan çalışmalara göre protein, yağ, kuru madde ve tuz oranının sırasıyla % 7–55, % 8–45, % 80, % 9 -13 arasında olduğu bildirilmektedir. Üretim ve muhafaza sırasında hijyene dikkat edilmediğinde koliform grubu bakteriler ve Staphylococcus aureus gibi patojen bakteriler de kurutta bulunabilmektedir.

Anahtar kelimeler: Kurut, Yoğurt, Ayran, Streptococcus thermophilus, Staphylococcus aureus

Posterler 306 ...... International Veterinary Medicine Students Scientific Research Congress

Cultural Value: Kurut

Zhanylbubu MAMATOVAa, Ayşe Seray ÇETİNa, Hüseyin Feyzi ÖZMENa, Ömer ÇETİNb a Istanbul University-Cerrahpasa, Institute of Graduate Studies, Department of Food Hygiene and Technology, Avcilar34320 Istanbul, Turkey b Istanbul University-Cerrahpasa, Veterinary Faculty, Department of Food Hygiene and Technology, Avcilar 34320 Istanbul, Turkey

People throughout history to keep their food intact for a long time used different methods such as drying. The drying process reduces the moisture of the product and accordingly, the water activity decreases. Thus, disrupting microorganisms reproductive possibilities also decrease. Kurut is made from drying yogurt and buttermilk wich is in Anatolia and Turkestan regions can be consumed with big appetite for several years. Also, it could be stored for several years without spoiling. Kurut might be used for different soups with or without ingredients in a variety forms such as tiny pieces. Kurut named differently in different countries. For example in Kyrgyzstan ‘Kurut’, in Kazakhstan ‘Kurt’, in Iran ‘Kashk’, in Lebanon ‘Kisk’, in Iraq ‘Kushuk’, in Mongolia ‘Aaruul’ and here in Turkey it is called ‘Kesh’. Kurut’s nutritional value is high and healthy for living and development for people life because of its ingredients such as animal protein, calcium, potassium, phosphorus and it contains beneficial lactic acid bacteria such asLactobacillus delbrueckii subspecies bulgaricus and Streptococcus thermophilus in significant amounts. There are no any standardization methods for this product yet but, have some studies that shows its protein, butter fat, dry matter and salt ratios were found as -55%, 8-45%, 80%, 9-13%. If it is not made accurately during production and storage, product can be infected by pathogen coliform group bacteria and such as Staphylococcus aureus.

Key words: : Kurut, Yogurt, Buttermilk, Streptococcus thermophilus, Staphylococcus aureus Posters

307 Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi......

NOTLAR

308