T.C. ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹ YAYINI NO: 2340 AÇIKÖ⁄RET‹M FAKÜLTES‹ YAYINI NO: 1337

‹LK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLER‹

Yazarlar Prof.Dr. Abdülkerim ÖZAYDIN (Ünite 1) Doç.Dr. ‹lyas KEMALO⁄LU (Ünite 2) Doç.Dr. Ömer Soner HUNKAN (Ünite 3, 4, 5, 6) Prof.Dr. Salim CÖHCE (Ünite 7, 8)

Editör Yrd.Doç.Dr. Sadi S. KUCUR

ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹ Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir. “Uzaktan Ö¤retim” tekni¤ine uygun olarak haz›rlanan bu kitab›n bütün haklar› sakl›d›r. ‹lgili kurulufltan izin almadan kitab›n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay›t veya baflka flekillerde ço¤alt›lamaz, bas›lamaz ve da¤›t›lamaz.

Copyright © 2011 by Anadolu University All rights reserved No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without permission in writing from the University.

UZAKTAN Ö⁄RET‹M TASARIM B‹R‹M‹

Genel Koordinatör Prof.Dr. Levend K›l›ç

Genel Koordinatör Yard›mc›s› Prof.Dr. Müjgan Bozkaya

Ö¤retim Tasar›mc›s› Doç.Dr. Alper Tolga Kumtepe

Grafik Tasar›m Yönetmenleri Prof. Tevfik Fikret Uçar Yrd.Doç. Nilgün Salur Ö¤r.Gör. Cemalettin Y›ld›z

Ölçme De¤erlendirme Sorumlusu Ö¤r.Gör. Gülcan Ergün

Kitap Koordinasyon Birimi Doç.Dr. Feyyaz Bodur Uzm. Nermin Özgür

Kapak Düzeni Prof. Tevfik Fikret Uçar

Dizgi Aç›kö¤retim Fakültesi Dizgi Ekibi

‹lk Müslüman Türk Devletleri

ISBN 978-975-06-1014-1

4. Bask›

Bu kitap ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹ Web-Ofset Tesislerinde 10.000 adet bas›lm›flt›r. ESK‹fiEH‹R, A¤ustos 2015 ‹çindekiler iii

‹çindekiler

Önsöz ...... ix

Türklerin ‹slamiyeti Kabulü ...... 2 1. ÜN‹TE G‹R‹fi ...... 3 HAD‹SLERDE TÜRKLER...... 3 HULEFÂ-Y‹ RÂfi‹DÎN DÖNEM‹ TÜRK-ARAP ‹L‹fiK‹LER‹ (632-661)...... 4 EMEVÎLER DÖNEM‹ TÜRK-ARAP ‹L‹fiK‹LER‹ (661-750)...... 5 ABBÂSÎLER DÖNEM‹ TÜRK-ARAP ‹L‹fiK‹LER‹ (750-1258)...... 11 ‹SLÂM‹YET’‹N TÜRKLER ARASINDA YAYILIfiI...... 14 ‹SLÂMI KABUL EDEN ‹LK TÜRK DEVLETLER‹...... 18 TÜRKLER‹ ‹SLÂM D‹N‹N‹ KABULE SEVKEDEN SEBEPLER ...... 19 Fetihler ...... 19 Ticarî ‹liflkiler...... 20 Gök Tanr› ve Allah ‹nanc›...... 20 Sûfîlerin Tebli¤i ...... 22 Özet ...... 23 Kendimizi S›nayal›m ...... 24 Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› ...... 25 S›ra Sizde Yan›t Anahtar› ...... 26 Yararlan›lan Kaynaklar...... 27

Tulunîler, Ihflidîler ve ‹dil Bulgarlar›...... 28 2. ÜN‹TE G‹R‹fi ...... 29 TULUNÎLER...... 29 IHfiÎDÎLER ...... 31 ‹D‹L BULGARLARININ ORTAYA ÇIKIfiI VE ‹D‹L BULGAR DEVLET‹’N‹N KURULUfiU...... 31 ‹D‹L BULGARLARININ ‹SLAM‹YET’‹ KABULÜ...... 33 ‹D‹L BULGAR DEVLET‹ TAR‹H‹N‹N ‹K‹NC‹ DÖNEM‹: RUSLARLA MÜCADELE...... 35 ALTIN ORDA VE HANLI⁄I DÖNEMLER‹NDE ‹D‹L BULGARLARI...... 36 TEfiK‹LAT VE SOSYO-EKONOM‹K HAYAT...... 38 ‹D‹L BULGARLARINDA ‹L‹M...... 40 Özet...... 42 Kendimizi S›nayal›m...... 43 Okuma Parças› ...... 44 Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› ...... 44 S›ra Sizde Yan›t Anahtar› ...... 44 Yararlan›lan Kaynaklar...... 45 iv ‹çindekiler

3. ÜN‹TE Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Kurulufl Dönemi ...... 46 DEVLET‹N ADI VE HANEDANIN KÖKEN‹ ...... 47 DEVLET‹ KURAN KARLUKLAR: YABGULUKTAN HAKANLI⁄A (766-840) ...... 49 KURULUfiTA YER ALAN D‹⁄ER TÜRK BOYLARI: HAKANLI⁄I HANG‹ TÜRK BOYU KURDU? ...... 51 Çi¤iller...... 51 Tuhsîler ...... 52 Türgifller ...... 52 Ezgifller veya Egdifller ...... 53 Bulaklar...... 53 Ya¤malar...... 53 ‹SLAM’IN KABULÜNE KADAR HAKANLIK (840-920)...... 57 Özet ...... 60 Kendimizi S›nayal›m ...... 62 Okuma Parças› ...... 63 Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› ...... 63 S›ra Sizde Yan›t Anahtar› ...... 63 Yararlan›lan Kaynaklar...... 64

4. ÜN‹TE Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi...... 66 ‹SLAMI KABUL ...... 67 Satuk Bu¤ra Kara Hakan Abdülkerîm Bazir (921-955) ...... 67 Baytafl Arslan Han Musa Satuk (955-960’dan sonra?) ...... 69 Arslan Han Ali Musa (?- 998)...... 70 BATI POL‹T‹KASI...... 70 Sâmânî Devletine Son Verilmesi ...... 70 Gazneliler ile ‹liflkiler...... 74 O¤uzlar ile ‹liflkiler...... 78 Hârizmflâhlar ile ‹liflkiler (992-1017) ...... 80 Dihkânlar ve Baflka Kökenden Yöneticiler ...... 81 ‹ç Siyasî Durum (1008-1043) ...... 81 DO⁄U POL‹T‹KASI...... 84 Özet ...... 85 Kendimizi S›nayal›m ...... 87 Okuma Parças› ...... 88 Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› ...... 88 S›ra Sizde Yan›t Anahtar› ...... 89 Yararlan›lan Kaynaklar...... 89

5. ÜN‹TE Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Çöküfl Dönemi ...... 90 BATI TÜRK HAKANLI⁄I...... 91 Tamgaç Han ‹brahim b. Nasr (1041-1068) ...... 91 fiemsü’l-Mülk Nasr b. ‹brahim (1068-1080) ...... 93 Tamgaç Han H›z›r b. ‹brahim (1080-108?) ...... 95 ‹çindekiler v

Hanedan ve Bürokrat-Ulemâ Çat›flmas›: Selçuklu Hakimiyeti (1089-1141)...... 95 Arslan Han Muhammed b. Süleyman (1102-1130) ...... 98 Buhara’da Özerk Âl-i Burhân Ailesi Hakimiyeti (1102-1220)...... 99 Karluk Meselesi: Kara H›tay Hakimiyeti (1141-1212) ...... 101 Hârizmflah ve Kara H›tay Mücadelesi: Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n Sonu ...... 103 DO⁄U TÜRK HAKANLI⁄I ...... 104 Arslan Han Süleyman (1043-1057)...... 104 ‹ç Siyasi Durumlar (1057-1069) ...... 106 Tamgaç Han Hasan (1069-1103) ve Selçuklu Hakimiyeti (1089-1130) ...... 106 Karluk ve Kangl› Meselesi: Kara H›tay Hakimiyeti ...... 107 Kara H›tay ve Nayman Mücadelesi: Do¤u Türk Hakanl›¤›’n›n Sonu ...... 107 Özet...... 109 Kendimizi S›nayal›m...... 110 Okuma Parças› ...... 111 Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› ...... 111 S›ra Sizde Yan›t Anahtar› ...... 112 Yararlan›lan Kaynaklar...... 112

Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): ‹darî Teflkilat, 6. ÜN‹TE Kültür ve Medeniyet...... 114 ‹DARÎ TEfiK‹LAT...... 115 Hakan ve Hanedan Üyeleri ...... 115 Saray...... 116 Merkez ve Taflra ...... 117 Ordu...... 117 Saray Muhaf›zlar› (Yatgak ve Turgaklar) ...... 118 Hassa Ordusu ...... 118 Hanedan Mensuplar›, Dihkanlar, Gaziler vs. Unsurlara Ba¤l› Birlikler 118 Boylardan Oluflan Kuvvetler ...... 119 SOSYAL HAYAT ...... 119 ‹KT‹SAD‹ HAYAT...... 122 E⁄‹T‹M VE B‹L‹M...... 124 ‹NANÇ VE TASAVVUF ...... 127 ‹MAR VE SANAT ...... 129 Özet...... 132 Kendimizi S›nayal›m...... 134 Okuma Parças› ...... 135 Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› ...... 135 S›ra Sizde Yan›t Anahtar› ...... 136 Yararlan›lan Kaynaklar...... 136 vi ‹çindekiler

7. ÜN‹TE Gazneliler (Siyasi Tarih) ...... 138 GAZNEL‹LER‹N KURULDU⁄U CO⁄RAFYA ...... 139 DEVLET‹N ADI VE ‹LK HÜKÜMDARLAR...... 143 SEBÜKTEG‹N (977-997) VE HANEDANIN TEfiEKKÜLÜ ...... 145 MAHMUD DÖNEM‹ (997-1030) ...... 147 Tahta Ç›k›fl›...... 148 Sâmânîler ile Münasebetler...... 148 Sistan’›n Hâkimiyet Alt›na Al›n›fl› ve Düzenin Sa¤lanmas› ...... 149 Hindistan Seferleri...... 150 Peflaver ve Waihind Seferi...... 150 Bhatiya Seferi...... 151 Multan Seferi...... 151 Pencâb Seferi...... 151 ‹kinci Peflaver Seferi...... 152 Narainpur Seferi ...... 153 Multan Seferi...... 153 Trilochanapal Seferi ...... 153 Thanesar Seferi...... 154 Keflmir Seferi ...... 154 Mathura, Mannaiç ve Asni Seferleri ...... 155 Hinduflâhîlerin Sonu: Trilochanapal ve Chandela Üzerine Yap›lan Sefer ...... 156 Lohkot Kuflatmas›...... 156 Gwalior, Kalincar Seferi...... 157 Somnath Seferi ...... 157 Cat Seferi...... 158 Dönemin Di¤er Olaylar› ...... 159 Hârizm’in Zapt›...... 159 Gûristan’›n Fethi...... 160 Garcistan’›n Zapt› ...... 160 Ziyârîler ile Münasebetler ...... 161 Büveyhîlerle Münasebetler ...... 161 Afgan Seferi ...... 163 Gazneliler ve Abbasi Halifeli¤i...... 163 Sultan Mahmud’un Ölümü...... 164 Özet ...... 165 Kendimizi S›nayal›m ...... 166 Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› ...... 167 S›ra Sizde Yan›t Anahtar› ...... 168 Yararlan›lan Kaynaklar...... 169 ‹çindekiler vii

Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, 8. ÜN‹TE Kültür ve Medeniyet) ...... 170 MESUD DÖNEM‹ (1030-1041)...... 171 Tahta Geçifli...... 171 Sultan Mesud’un Gazne’ye Gelifli ve Yeni Atamalar...... 172 Karahanl› Ali Tegin’le Çat›flma ...... 173 Harun’un ‹stiklâlini ‹lan Etmesi ve Hârizm’de Baflgösteren Kar›fl›kl›klar .. 173 Kirmân’›n Kayb›...... 174 Dihistan ve Taberistân Seferi...... 174 Alâüddevle Muhammed Kâkûyî’nin ‹syan› ...... 174 Hindistan’da Ortaya Ç›kan Geliflmeler...... 175 Ahmed Y›naltegin ‹syan›...... 175 Mesud’un Hansi Kalesini Fethi ve Somnath Seferi ...... 175 Selçuklu-Gazneli Mücadelesi ...... 176 Selçuklular›n Nesâ Galibiyeti ...... 176 Selçuklular’›n Harekete Geçmesi ve Gazneliler ...... 176 Gazneliler’in Talhâb Yenilgisi...... 177 Selçuklular›n Ulyâ-âbâd ve Serahs Bozgunlar› ...... 177 Selçuklu-Gazneli Mütarekesi ...... 178 Dandanakan Savafl› ...... 178 Sultan›n Hindistan’a Kaç›fl› ve Öldürülmesi ...... 179 SULTAN MUHAMMED’‹N ‹K‹NC‹ SALTANATI ...... 179 SULTAN MEVDÛD DÖNEM‹ ...... 180 Sistan Meselesi ...... 180 Hindistan Meselesi ...... 180 Gazneli - Selçuklu Münasebetleri...... 181 Sultan Mevdûd’un ölümü...... 181 DÖRT YILDA DÖRT SULTAN, B‹R MÜTEGALL‹BE DÖNEM‹ ...... 181 SULTAN FERRUHZÂD DÖNEM‹ (1052-1059) ...... 182 SULTAN ‹BRAH‹M B. MESUD (1059-1099) ...... 182 SULTAN III. MESUD DÖNEM‹ (1099-1115): GAZNEL‹ HÂK‹M‹YET‹N‹N H‹ND‹STAN’A KAYMASI ...... 183 SULTAN ARSLANfiAH DÖNEM‹ (1116-1118) ...... 184 SULTAN BEHRAMfiAH (1118-1157) ‹LE HUSREVfiAH DÖNEM‹ (1157-1160) ...... 184 SULTAN HUSREV MEL‹K DÖNEM‹ (1160-1186) VE GAZNEL‹LER‹N SONU ...... 185 DEVLET TEfiK‹LATI ...... 186 Hükümdar ...... 186 Saray Hayat› ...... 187 Saray Adetleri ...... 188 Saray Görevlileri ...... 188 Merkez Teflkilat› ...... 189 Eyalet Teflkilat› ...... 190 Bölge-fiehir Yönetimi ...... 190 viii ‹çindekiler

Askerî Teflkilat - Ordu...... 191 KÜLTÜR VE MEDEN‹YET...... 192 Edebiyat ...... 192 Tarih Yaz›c›l›¤›...... 194 Mimari ...... 194 Saraylar ...... 195 Camiler...... 195 Türbeler ...... 196 Di¤er Yap›lar ...... 196 Güzel Sanatlar ...... 197 Özet...... 199 Kendimizi S›nayal›m...... 200 Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› ...... 201 S›ra Sizde Yan›t Anahtar› ...... 201 Yararlan›lan Kaynaklar...... 202 Önsöz ix Önsöz

Türklerin ‹slamiyeti kabulü, sonuçlar› itibariyle Türk, ‹slam ve Dünya tarihi aç›s›ndan büyük önem tafl›r. Dünyadaki Türk nüfusunun çok büyük k›sm›n›n di- ni ‹slamd›r. Türkler ‹slam ile bütünleflmifllerdir adeta. Bu olgu, onlar›n hem ken- di kimliklerini ‹slamda bulmalar›n›, hem de ‹slam sanca¤›n› tarih boyunca en iyi tafl›yan bir millet olduklar›n› göstermektedir. Türklerin ‹slamlaflma süreci, tabi- atiyle birden ve ayn› flekilde olmam›fl; safha safha geliflmeler kaydederek devam etmifltir. ‹flte bu kitab›n konusu, Türklerin erken tarihlerden itibaren Müslümanlarla karfl›laflmalar›ndan bafllayarak, Abbasi ordusunda ücretli askerlik yapmalar›, orta- ya ç›kan ilk Müslüman Türk hanedanlar ve ‹slam› kabul eden ilk Türk devletleri- nin siyasi, idari ve kültürel tarihidir. Kitap sekiz üniteden oluflmaktad›r. ‹lk ünitede, Hz. Peygambere atfedilen Türklerden bahseden hadislerin kriti¤in- den bafllayarak Hulefâ-i Râflidîn, Emevî ve Abbasî dönemlerindeki Türk Arap ilifl- kileri, Mâverâünnehr’de ‹slam› kabul eden ilk Türk hanedanlar› ve Türklerin ‹slam dinini kabul edifl sebepleri anlat›lmaktad›r. ‹kinci ünitede, Mâverâünnehr d›fl›nda M›s›r ve Suriye’de Abbasîlerin valileri iken ortaya ç›kan iki Müslüman Türk hane- dan olan Tulunîler ve ‹hflidîler ile Do¤u Avrupa’da ‹dil havzas›nda kurulan ve en erken tarihli Müslüman Türk devleti olan ‹dil Bulgarlar› Devletinin tarihi konu edilmifltir. 3, 4 ve 5. ünitelerde Türkistan’da kurulan ilk Müslüman Tük devleti Ka- rahanl›lar (Türk Hakanl›¤›)’›n siyasi tarihi, 6. ünitede ise bu devletin idarî teflkila- t› ile kültür ve medeniyeti ele al›nm›flt›r. 7 ve 8. ünitelerde ise bugünkü Afganis- tan merkezli kurulan, di¤er bir Müslüman Türk devleti Gaznelilerin siyasi tarihi, devlet teflkilat› ile kültür ve medeniyeti anlat›lmaktad›r. Bu kitap, okuyucular›na Türk tarihinin bu önemli kesitinin serüvenini, özellik- lerini ve problemlerini aktarabilirse ve üzerinde düflünmeye sevkederse, bu bizle- rin mutluluk kayna¤› olacakt›r. Eme¤i geçen herkese teflekkürler.

Editör Yrd.Doç.Dr. Sadi S. KUCUR ‹LK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLER‹ 1 Amaçlar›m›z Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra; Türk-Arap iliflkilerinin bafllang›c› hakk›nda bilgi sahibi olabilecek, N Mâverâünnehr’de gerçeklefltirilen fetihleri yorumlayabilecek, N Abbâsîlerin hizmetine giren Türkler’in siyasî, askerî ve idarî kadrolar› ele ge- N çirmelerinin sonuçlar›n› de¤erlendirebilecek, Müslüman olan ilk Türk devletlerinin Türk ve ‹slâm tarihi aç›s›ndan önemini N anlayabilecek, N Türkleri ‹slâmiyeti kabule sevk eden sebepleri aç›klayabileceksiniz. Anahtar Kavramlar

• Mâverâünnehr • Abdülkerim Satuk Bu¤ra Han • Horasan • Talas Savafl› • Haccac b. Yûsuf es-Sekafî • Hazarlar • Kuteybe b. Müslim • ‹dil Bulgarlar› • Ebû Müslim-i Horasânî • Karahanl›lar • Mâtürîdî • Mevâlî • Ömer b. Abdülaziz • Mürcie • Mu’tas›m Billâh

‹çindekiler

• G‹R‹fi • HAD‹SLERDE TÜRKLER • HULEFÂ-Y‹ RÂfi‹DÎN DÖNEM‹ TÜRK-ARAP ‹L‹fiK‹LER‹ • EMEVÎLER DÖNEM‹ TÜRK-ARAP ‹L‹fiK‹LER‹ Türklerin ‹lk Müslüman Türk • ABBÂSÎLER DÖNEM‹ TÜRK-ARAP Devletleri ‹slamiyeti Kabulü ‹L‹fiK‹LER‹ • ‹SLÂM‹YET’‹N TÜRKLER ARASINDA YAYILIfiI • ‹SLÂMI KABUL EDEN ‹LK TÜRK DEVLETLER‹ • TÜRKLER‹ ‹SLÂM D‹N‹N‹ KABULE SEVKEDEN SEBEPLER Türklerin ‹slamiyeti Kabulü

G‹R‹fi Cahiliye devri Arap fliiri ve atasözlerinde Türkler’den bahsedilmesi Türkler’le Arap- lar aras›ndaki iliflkilerin cahiliye dönemine kadar uzand›¤›n› gösterir. Cahiliye dev- ri Arap flairlerinden Nâbi¤atü’z-Zübyânî, Hasan b. Hanzale, fiemmah b. D›rar fliir- lerinde Türkler’in cesaret ve kahramanl›klar› üzerinde durmufllard›r. Ayr›ca çeflitli Türk kavimlerinin ‹ran ve Arap hakimiyetindeki topraklara indik- leri ve onlar hakk›nda az da olsa bilgi edindikleri anlafl›lmaktad›r. Nitekim Hazar Türkleri zaman zaman Derbend’i geçip Hemedan ve Musul’a kadar ilerlemifllerdir. Sâsanî hükümdar› Enuflirvan (531-579) da Derbend (Bâbü’l-ebvâb) seddini Hazar- lar’›n bu ak›nlar›na mani olmak amac›yla yapt›rm›flt›r. Enuflirvan ayr›ca Kuzey ‹ran’da yaflayan A¤açeri, Sul ve Yazur Türklerini de Azerbaycan’a göçe zorlam›flt›r. Eftalitler (Ak Hunlar), Halaçlar ve Karluklar’›n bir bölümü Afganistan ve Sistan (Si- cistan) topraklar›na yerleflmifllerdi. Sâsanî ordusu içinde Türkler’in yan›nda Araplar da vard›. Dolay›s›yla onlar›n da bu vesileyle birbirlerini tan›ma imkân› mevcuttu.

HAD‹SLERDE TÜRKLER Hz. Peygamber’in Türkler hakk›nda söyledi¤i veya ona nisbet edilen çok say›da hadis mevcuttur. Bunlardan bir bölümü Sahîh-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim baflta olmak üze- re Kütüb-i sitte olarak bilinen en önemli alt› hadis külliyat›nda ve di¤er önemli hadis kaynaklar›nda yer almaktad›r. Bunun yan›nda Hz. Peygamber’e isnad edilen ve Türk- ler aleyhinde ifadeler içeren uydurma (mevzû) hadis ve sahabeye atfen söylenmifl as›l- s›z haberler de vard›r. Hangi hadislerin do¤ru, hangilerinin uydurma oldu¤u, ancak hadis otoritelerinin bilimsel metotlarla yapacaklar› ciddi ve emek mahsulü çal›flmalar- la ortaya konabilecektir. Konuyla ilgili hadisleri üç bölümde incelemek mümkündür: 1. Hz. Muhammed’in Türkler’in savaflç› vas›flar›na dikkat çekerek Türklerle mücadele ve savafl konusunda ashâb›n› ve sonraki nesilleri uyaran ve onlar- la iyi geçinmeyi tavsiye eden hadisler: “Türkler size dokunmad›kça siz de onlara dokunmay›n›z” (Ebû Davud, “Melâhim”, 8; Nesâî, “Cihâd”, 42). 2. Türklerin fizyolojik özelliklerinden ve Müslümanlarla savaflacaklar›ndan bahseden hadisler. “Siz küçük, çekik gözlü, k›rm›z› yüzlü, bas›k burunlu, çehreleri sanki örs üzerinde dövülmüfl ve üzeri derilerle kaplanm›fl sa¤lam kalkanlar gibi bir kavim olan Türkler ile savaflmad›kça, k›yamet kopmaya- cakt›r. Siz k›ldan örülmüfl çorap giyen bir kavimle savaflmad›kça k›yamet kopmayacakt›r.” (Buhârî, “Menak›b”, 25; Ebu Dâvûd, “Melâhim”, 9). 4 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

3. Türkleri Benî Kantûrâ (Kantûrâ o¤ullar›) olarak gösteren ve Müslümanlarla savaflacaklar›n› ifade eden hadisler: “Türkler size dokunmad›kça siz de on- lara dokunmay›n. Allah’›n ümmetime verdi¤i mülk ve saltanat› ellerinden ilk olarak alacak kavim Kantûrâ o¤ullar›d›r.” (Ebu Davud, “Melâhim”, 10; Müs- ned, V, 40) SIRA S‹ZDE Bunlar›nSIRA d›fl›nda S‹ZDE Türklerin Irak ve el-Cezîre’yi ele geçirip iktidar› Abbâsîler’in elinden alacaklar›n› beyan eden hadisler de vard›r. Ayr›ca VII. yüzy›lda ‹ran’da ol-

DÜfiÜNEL‹M du¤u gibi DÜfiÜNEL‹MArabistan’da da Türk çad›r› kullan›l›yordu. Hz. Peygamber Hendek Sa- vafl› s›ras›nda bir Türk çad›r›nda oturarak hendek kazma ifllerine nezaret etmiflti. Müslim’in rivayet etti¤i bir hadiste de Hz. Peygamber’in Medine’de bir Türk çad›- S ORU r›nda itikâfa SORUçekildi¤i (devaml› ibadet etti¤i) belirtilmektedir.

D‹KKAT Eski Arap fliirlerinden,D‹KKAT uydurma hadislerden ve insanlar› Türkler’den korkutmak ve uzak- laflt›rmak amac›yla ç›kar›lan haberlerden anlafl›ld›¤›na göre, Araplar Türkler’i kahraman, SIRA S‹ZDE fakat ac›mas›zSIRA ve S‹ZDE ‹slâm dininin gelece¤i aç›s›ndan tehlikeli görüyorlard›. Onlara göre Türkler bir gün Araplar›n elinden iktidar› alacak, ancak kâfir olduklar› için Allah’›n gaza- b›na u¤ray›p mahvolacaklard›. Nitekim daha sonra büyük Arap alimi Câhiz (ö. 869) Türk- AMAÇLARIMIZ ler hakk›ndaAMAÇLARIMIZ yazd›¤› eserinde Türklerin ‹slâm’›n yard›mc›s›, kalabal›k ordusu ve halifele- NNrin en yak›n adamlar› olduklar›n› söyleyerek Türklere haks›zl›k edildi¤ini itiraf etmifltir.

K‹TAP Türkler’leK‹TAP Müslüman Araplar aras›nda VII. yüzy›l›n ortalar›na do¤ru bafllayan ve XX. yüzy›l›n ilk çeyre¤ine kadar devam eden iliflkileri mücadele, hizmet ve ha- kimiyet dönemi fleklinde üç bölümde incelemek mümkündür. Mücadele döne- TELEV‹ZYONSIRA S‹ZDE mi Hz. ÖmerTELEV‹ZYONSIRA zaman›ndaki S‹ZDE ‹slâm fetihleri s›ras›nda bafllam›fl ve Emevîler’in y›k›l›- fl›na kadar yüz y›l› aflk›n bir süre devam etmifltir. Bu mücadelenin sonunda Türk hakimiyetindeki topraklar Müslüman Araplar’›n eline geçmifl ve bir k›s›m Türkler DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Müslümanl›¤› kabul etmifltir. Hizmet dönemi Emevîler’in son zamanlar›nda bafl- ‹NTERNET ‹NTERNET lam›fl, daha sonra Abbâsî halifeleri cesaretleriyle tan›nan Türkler’i himayelerine al- SORU m›fl, özellikleSORU Me’mûn ve Mu_tas›m Billâh devrinden itibaren Türkler hilâfet ordu- sunun en önemli unsuru haline gelmifltir. Ayr›ca idarî kadrolara yükselerek Abbâ- D‹KKAT sî halifeli¤ininD‹KKAT siyasî ve idarî hayat›nda büyük hizmetler görmüfltür. Hakimiyet dönemi Selçuklular’›n Gazneliler karfl›s›nda kazand›¤› Dandanakan zaferiyle bafl- lam›fl, Selçuklu Türkleri Sünnî ‹slâm dünyas›n›n hâmili¤ini ile iç ve d›fl tehlikelere SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE karfl› bu Müslümanlar› koruma görevini üstlenmifltir. Selçuklular ve halefleri çok genifl bir sahada hakimiyet tesis ederek çeflitli imparatorluklar kurmufl, genelde si- AMAÇLARIMIZ yasî, idarî AMAÇLARIMIZve askerî bak›mdan ‹slâm dünyas›n›n rakipsiz hâkimi olmufltur. Bu du- NNrum I. Dünya Savafl›’n›n sonuna kadar devam etmifltir.

K‹TAP Ramazan fieflen,K‹TAP “Eski Araplara Göre Türkler”, Türkiyat Mecmuas›, XV (‹stanbul 1969), s. 15-29; Zekeriya Kitapç›, Hz. Peygamberin Hadislerinde Türk Varl›¤› Selçuklular, Mo- ¤ollar, Osmanl›lar, ‹stanbul 1980. TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON HULEFÂ-Y‹ RÂfi‹DÎN DÖNEM‹ TÜRK-ARAP ‹L‹fiK‹LER‹ (632-661) Türklerin Müslüman olmas›na zemin haz›rlayan mücadeleler ‹slâm fetihleri s›ras›n- ‹NTERNET ‹NTERNET da gerçekleflti. Hz. Ebû Bekîr irtidad (dinden dönme) olaylar›n› ve isyanlar›n› bas- t›rd›ktan sonra, Hz. Peygamber’in ‹slâm’› yayma konusunda bafllatt›¤› stratejiyi sür- dürmeye karar verdi ve yüzünü Arap Yar›madas›’n›n d›fl›na çevirdi. Bu amaçla ön- ce Sâsanî ‹mparatorlu¤unun hakimiyeti alt›nda bulunan F›rat nehrinin afla¤› taraf- 1. Ünite - Türklerin ‹slamiyeti Kabulü 5 lar›ndaki topraklara ordu sevk etti. Irak cephesi bafl kumandanl›¤› kuruldu ve ‹s- lâm tarihinin en h›zl› ve en kal›c› fetih hareketi bafllat›lm›fl oldu (633). Hz. Ömer devrinde (634-644) ise ‹slâm ordusu Sâsanîler’in baflkenti Medâin’e, sonra da Hul- van’a girdi. Kisrâ III. Yezdicerd Hulvan’› terk etmek zorunda kald›. 642 y›l›nda ka- zan›lan ve ‹slâm tarihinde “Fethu’l-fütûh” (fetihler fethi) denilen Nihavend zaferin- den sonra ‹ran kap›lar› Müslümanlara aç›ld›. Hz. Osman döneminde de Niflabur ve Serahs fethedildikten sonra Merv üzerine yüründü. Son Sâsanî hükümdar› III. Yezdicerd Ceyhun nehrinin kuzeyine geçerek Müs- lümanlar›n takibinden kurtuldu. Toplad›¤› kuvvetlerle Belh üzerine yürüdü ve flehri Müslümanlardan geri ald›. Mervürrûz’a kadar ilerleyip Türk hakan›ndan yar- d›m istediyse de Ahnef b. Kays’a yenilerek geri çekildi. Hz. Ömer önce Ahnef b. Kays’›n kazand›¤› zaferlerden duydu¤u memnuniyeti dile getirmifl, ancak daha sonra muhtemelen Türk ordular›yla karfl› karfl›ya gelecek Müslüman askerlerin kay›plar vermesinden endifle ederek “Keflke Horasan’a ordu göndermeseydim, keflke Horasan ile aram›zda ateflten bir deniz olsayd›” demifl ve Ceyhun nehrini geçerek fetihlere devam etmek isteyen Ahnef’e “Sak›n nehrin karfl› taraf›na geç- meyiniz, bulundu¤unuz yerde kal›n›z” diye haber göndermifltir. Hz. Ömer’in fle- hid edilmesinden sonra Horasan ve Toharistan’da meydana gelen olaylar sonucu baz› flehirler Türkler taraf›ndan geri al›nd›. Ancak Abdullah b. Âmir daha sonra bu bölgeyi tekrar fethetti. Bu s›rada Kuzey Azerbaycan ve Da¤›stan’da Hazarlar, Cürcan’da Sûl Türkleri (Sûlîler), Sistan’da Eftalitler ve Halaçlar, Bâdegis’te Nizek Tarhan, Toharistan’da ise Karluklar’a ba¤l› bir Yabgu bulunuyordu. Sâsanîler’in y›k›lmas› ve Göktürk nüfu- zunun zay›flamas› üzerine Mâverâünnehr ve Hârizm’deki mahalli hanedanlar ba- ¤›ms›zl›klar›n› ilân ettiler. Hz. Osman döneminde ‹ran içlerine süratle ilerleyen ‹slâm ordusu daha sonra Gürcistan, Da¤›stan, Azerbaycan ve Arran’a kadar uzanan topraklar› ele geçirdi. Azerbaycan’›n çeflitli yerlerine askerî birlikler yerlefltirildi. 651 y›l›nda bütün ‹ran ‹slâm hakimiyeti alt›na al›nm›fl oldu. ‹slâm ordusunun Türklerle mücadele etti¤i ikinci cephe Kafkasya idi. Azerbay- can ve ‹rminiyye’nin fethinden sonra Müslüman Araplar Hazar Türkleriyle karfl›lafl- t›lar (639). Hz. Ömer Süraka b. Amr’› Derbend’in (Bâbü’l-ebvâb) fethine memur et- ti (643). Abdurrahman b. Rebîa’n›n sevk ve idaresindeki ‹slâm ordusu Derbend ha- kimi fiehrbârâz ile antlaflma yapt›. O da Müslümanlara tabi olmay› kabul etti (642- 43). Abdurrahman b. Rebîa daha sonra Hazar topraklar›na ak›nlar düzenleyerek mücadeleye devam etti (645-46). Hazar baflkenti Belencer yak›nlar›nda meydana gelen bir savaflta ‹slâm ordusu yenildi ve Abdurrahman flehid düfltü (652-53). Bu olaydan sonra ‹slâm dünyas›ndaki iç kar›fl›kl›klar yüzünden Hazar Türkleri ile Araplar aras›nda önemli bir savafl olmad›¤› anlafl›lmaktad›r.

EMEVÎLER DÖNEM‹ TÜRK-ARAP ‹L‹fiK‹LER‹ (661-750) Türk-Arap mücadelesinin ikinci ve en önemli safhas›n› Emevîler devrindeki ilifl- kiler teflkil eder. Muaviye halife olunca iç kar›fl›kl›klara son verip yeni bir fetih harekât› bafllatt› ve Basra valisi Abdullah ve Âmir’in kumandanlar›ndan Abdur- rahman b. Semüre’yi Sistan’›n (Sicistan) fethine memur etti (663-64). O da Kabil, Belh ve Büst gibi flehirleri ele geçirdi. Abdullah b. Sevvâr da Sind bölgesinde fe- tihlere giriflti, ancak Türkler karfl›s›nda ma¤lup olunca yerine Mühelleb b. Ebû Sufra getirildi. Mühelleb 664 y›l›nda Türkler’i yenerek bölgede ‹slâm hakimiyeti- ni sa¤lad›. 6 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Ziyâd b. Ebîh Basra valili¤i s›ras›nda Horasan ve Sistan’a daha plânl› bir askerî harekât bafllatt›. Kûfe ve Basra’dan yaklafl›k 50.000 kifliyi Horasan’›n Merv, Herat, Niflabur gibi flehirlerine yerlefltirdi. Merv 671 y›l›ndan itibaren Horasan eyaletinin askerî üssü haline geldi. Art›k Türkistan’a yap›lacak seferler buradan idare edile- cekti. Hakem b. Amr el-G›fârî Ceyhun (Amuderya) nehrini geçerek Sa¤âniyân’a (Ça¤aniyan) kadar ilerledi¤i gibi Kisrâ III. Yezdicerd’in o¤lu Fîrûz’u yenerek Çin’e s›¤›nmaya mecbur etti. Mühelleb de Türkler karfl›s›nda yeni baflar›lar kazand›. Ho- rasan’›n yeni valisi Rebi b. Ziyâd el-Hârisî Belh flehrinde 671 y›l›nda ç›kan bir isya- n› bast›rd›ktan sonra Kûhistan üzerine bir sefer düzenledi ve bölgede karfl› karfl›ya geldi¤i Eftalit Türklerini yenerek Ceyhun nehrine kadar ilerledi. Burada Türk hü- kümdar› Nizek Tarhan’› ma¤lup etti. Âmul gibi baz› flehirleri fethedip Hârizm’e ka- dar ilerledi ve ald›¤› idarî tedbirlerle Horasan’daki ‹slâm hakimiyetini sa¤lamlaflt›r- d›. Böylece Horasan ve Toharistan topraklar›n›n büyük bir k›sm› Müslümanlar›n egemenli¤ini tan›m›fl oluyordu.

SIRA S‹ZDE Ziyâd b. EbîhSIRA Basra S‹ZDE valili¤i s›ras›nda neler yapt›? 1 Ziyâd b. Ebîh’in ölümünden sonra Horasan valili¤ine tayin edilen o¤lu Ubey- DÜfiÜNEL‹M dullah b. ZiyâdDÜfiÜNEL‹M zaman›nda Maverâünnehr’e yap›lan seferler yeni bir safhaya girdi. Ubeydullah 674 y›l›nda Beykent’i fethettikten sonra Buhara üzerine yürüdü. O s›- SORU rada Buhara’yaSORU hakim olan ve muhtemelen Buhârhudât sülâlesine mensup olan Türk hükümdar› Bîdûn’un dul efli nâibe Kabaç Hatun çevredeki Türkler’den yar- d›m istedi. Ancak Türk birlikleri Ubeydullah karfl›s›nda tutunamay›nca Kabaç Ha- D‹KKAT D‹KKAT tun bir milyon dirhem vergi vermek suretiyle sulh talebinde bulundu. Ubeydullah onunla bir bar›fl antlaflmas› yapt›ktan sonra Râmisen, Beykent, Nesef ve Sa¤âni- SIRA S‹ZDE yan’› da eleSIRA geçirdi. S‹ZDE Maverâünnehr’de fethedilen ilk flehirler bunlard›r. Ubeydullah yan›na ald›¤› 2.000 (veya 4.000) Türk savaflç› ile Basra’ya döndü. Burada yerleflti- rildikleri soka¤a “Buharal›lar Soka¤›” denildi. Bu savaflç›lar Basra’da meydana ge- AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ len bir isyan›n bast›r›lmas›nda da görev ald›lar. Said b. Osman 675-76 y›l›nda Ho- NNrasan valili¤ine tayin edilince Ceyhun nehrini geçip Semerkand üzerine sefer dü- K‹TAP zenledi. So¤d,K‹TAP Kifl ve Nesef halk› Said’e karfl› topraklar›n› korumak üzere seferber olunca Buhara hakimi Kabaç Hatun da onlara kat›ld›. Ancak müttefikler anlaflmaz- l›¤a düflünce bir k›sm› ayr›ld›. Said b. Osman da müttefik Türk birliklerini bozgu- TELEV‹ZYON na u¤ratt›.TELEV‹ZYON Kabaç Hatun rehineler gönderip itaat arz etti¤ini bildirdi (677). Said Bu- hara’ya giriflinden sonra Semerkand üzerine yürüdü. Semerkandl›lar üç gün bo- yunca ona karfl› koydular. A¤›r kay›plar veren flehir halk› 700.000 dirhem vergi ödemek ve ileri gelenlerin çocuklar›n› rehine b›rakmak suretiyle anlaflt›. ‹NTERNET I. Yezid‹NTERNET devrinde Selm b. Ziyâd Horasan valili¤ine getirilinceye kadar seferler durdu. Selm 680-81 y›l›nda Irak’tan toplad›¤› çok say›da askerle Semerkand ve Hâ- rizm üzerine yürüdü. Bir rivayete göre Semerkand tekrar fethedildi. Ancak bu s›ra- larda Kabaç Hatun ve Mâverâünnehr’in di¤er flehirlerinde yaflayan Türkler Müslü- manlara karfl› harekete geçti. Selm gerekli haz›rl›klar›n› yapt›ktan sonra süratle So¤d hakimi Tarhun ve di¤er baz› prenslerin yard›ma gelmesine ra¤men Buhara’ya girmeye muvaffak oldu ve Kabaç Hatun onunla yeni bir bar›fl antlaflmas› yapt›. Ab- dullah b. Zübeyr’in hilâfet mücadelesine giriflti¤i dönemde baz› Türk prensleri fle- hirleri geri almak için seferber oldular. Ancak Horasan valisi Abdullah b. Hâz›m Türk taarruzlar›n› baflar›yla geri püskürttü. Abdülmelik b. Mervan devrinde Musa b. Abdullah Tirmiz’i ele geçirdi. Musa, Türkler, Araplar, Eftalitler ve Tibetliler’den müteflekkil bir orduyu ma¤lup etti. Bunun üzerine bölge halk› ona itaat arz edip 1. Ünite - Türklerin ‹slamiyeti Kabulü 7 vergi ödedi. Türklerin Müslümanlar karfl›s›nda ma¤lup olup Merv’den ayr›lmas› üzerine flehir Horasan’daki Müslüman emirlerin karargâh› oldu. 699 y›l›nda Horasan valisi Mühelleb b. Ebî Sufra Kifl’e karfl› bir sefer düzenle- diyse de iki y›l süren kuflatma baflar›s›zl›kla sonuçland›. Onun 701 y›l›nda ölümü üzerine o¤lu Yezid Fergana, Hârizm ve Badegis’e karfl› düzenledi¤i seferlerden so- nuç alamad› ve bir süre sonra görevden uzaklaflt›r›ld›. I. Velid halife olunca Irak genel valisi Haccac’›n iste¤iyle Horasan valili¤ine Kuteybe b. Müslim getirildi (705). Kuteybe baflflehir Merv’e ulafl›nca derhal bü- yük bir askerî harekât için haz›rl›k yapt›. Toharistan’›n merkezi Belh’ten isyan haberi gelince ordusuyla oraya yöneldi. Belh dihkânlar› itaat arz edince Kuteybe Ceyhun nehrini geçti. Bu s›rada Sa¤aniyan hükümdar› da ba¤l›l›¤›n› bildirdi. Ku- teybe ordusunu kardefli Salih’e b›rakarak Merv’e döndü. Hedefi Toharistan ve Mâverâünnehr’i fethetmekti. Bu iki bölge de Türklerin elindeydi. Ancak Türk beyleri aras›nda siyasî bir birlik yoktu. Bu durum ‹slâm ordular›n›n baflar›l› olma- s›nda etkili oldu. Türgefl (Türgifl) Hakanl›¤› Müslüman Araplar’a karfl› ciddi bir mukavemet gösteremedi. Kuteybe Mâverâünnehr seferine ç›kmadan önce Toharistan eyaletinin hakimi Türk as›ll› Nizek Tarhan’a elçi göndererek hakimiyetini tan›mas›n› ve Müslüman esirleri serbest b›rakmas›n› istedi. Nizek Tarhan bu teklifi kabul edip Merv’e hare- ket etti ve Kuteybe’nin Badegis’e girmemesi flart›yla sulh yap›ld›. Beykent halk›n›n isyan› üzerine Kuteybe geri dönüp flehri savafl yoluyla fethetti. Savaflç›lar› öldürttü ve bol miktarda ganimet ele geçirdi (706). Kuteybe’nin bu baflar›s› karfl›s›nda en- difleye kap›lan Mâverâünnehr Türk prensleri Müslüman Araplar’a karfl› birlikte ha- reket etmeye karar verdiler. Ancak Kuteybe karfl›s›nda baflar›l› olamad›lar (707). Kuteybe 708 y›l›nda So¤d, Kifl ve Nesef ordular›na karfl› sefere ç›kt› onlar› ma¤lup edip Buhara üzerine yürüdü. Ancak Buhara hükümdar› Verdan Hudât ile yapt›¤› savafllardan bir sonuç alamay›p Merv’e döndü. Kuteybe ertesi y›l tekrar Buhara üzerine yürüdü. fiiddetli muhasaradan sonra taraflar aras›nda anlaflma sa¤land›. Böylece Buhara’da kesin olarak ‹slâm hakimiyeti sa¤land› (708-09). Kuteybe Buhara’dan ayr›ld›ktan sonra Toharistan hakimi Nizek Tarhan isyan etti. Nizek Talekan, Merv, Faryâb ve Cüzcân hakimleriyle ifl birli¤i yaparak Müslü- man Araplar’a karfl› birlikte hareket etmeye karar verdi. Ancak Nizek Tarhan’›n müttefikleri Kuteybe’ye itaat edince Nizek bir kaleye s›¤›nmak zorunda kald›. Ku- teybe onu yakalatt› ve Haccac’›n emriyle idam ettirdi (709-10). Nizek üzerine düzenledi¤i seferden sonra Kifl ve Nesef’i de fetheden Kuteybe Buhara’ya hareket etti. Mahallî beyler aras›ndaki mücadelede Tu¤flâda’n›n taraf›n› tutan Kuteybe onun rakiplerini bertaraf etmesini sa¤lad› ve flehrin bir k›sm›na Müs- lüman Araplar’› yerlefltirdi. Bu arada Türkler aras›nda ‹slâmiyet’in yay›lmas› için gayret sarf edildi. Bir süre sonra da bir cami yap›ld›. Kuteybe Buhara’da huzuru sa¤lay›p Merv’e hareket etti. Kuteybe 710-11 y›l›nda Haccac’›n emriyle Sicistan seferine ç›kt›. Zabulistan hükümdar› Rutbil Kuteybe’ye sulh teklifinde bulundu. Bu teklif haraç vermesi flart›yla kabul edildi. Kuteybe ertesi y›l Hârizm’e hareket etti ve Hârizmflah’›n mu- haliflerini bertaraf etti. Bu sefer Hârizmflah ile yap›lan bir antlaflma ile sona erdi (711-12). Ard›ndan bar›fl› bozan So¤d üzerine yürüdü ve bölgenin merkezi Se- merkand’› kuflatt›. Kuteybe Horasan ve Mâverâünnehr’in tamam›n› ele geçirmek istiyordu. 705 y›l›ndan beri sürdürülen seferler sonunda önemli flehirler ve stra- tejik mevkiler fethedilmiflti. Semerkand hakimi Kuteybe’ye itaat arz ederek Eme- vî hakimiyetini tan›d›. 8 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Semerkand’›n fethiyle Müslümanlar Mâverâünnehr’e hakim olmufl, So¤dlular da bir süre için ‹slâm devletine tabi olmak zorunda kalm›fllard›. Bundan sonra Kutey- be yeni fetih plânlar› haz›rlad› ve bunlar› gerçeklefltirmek üzere 20.000 kiflilik bir orduyla yeni bir sefere ç›kt› (713). Kuteybe Kaflgar’› fethedip Çin topraklar›na ka- dar ‹slâm hakimiyetini tesis etmeyi planl›yordu (714). fiafl, Hocend ve Fergana’n›n bir k›sm› ele geçirildikten sonra ertesi y›l ‹slâm ordusu ‹sficâb’a kadar ilerledi. Bu fetihler gerçeklefltirilirken Irak umumi valisi Haccac öldü (714). Kuteybe her za- man yak›n ilgi ve deste¤ini gördü¤ü Haccac’›n ölümüyle fetih harekât›n› durdurup askerlerinin bir k›sm›n› terhis etti. Ancak halife I. Velid Kuteybe’ye bir mektup gönderip kendisini Irak’tan ayr› olarak müstakil bir eyalet haline getirilen Hora- san’a vali tayin etti¤ini bildirdi ve seferlere devam etmesini istedi. Bunun üzerine Kuteybe Fergana-Kaflgar ticaret yolunu ele geçirmek amac›yla sefere ç›kt› (715). Fergana’ya var›p karargâh›n› kuran Kuteybe Halife Velid’in ölüm haberini al›nca SIRA S‹ZDE büyük bir sars›nt›SIRA S‹ZDE geçirdi ve Halife Süleyman b. Abdülmelik’e isyan etti (715). Ku- SIRA S‹ZDE teybe’nin buSIRA isyan S‹ZDE s›ras›nda öldürülmesi (715) Mâverâünnehr ve flarktaki ‹slâm fe- DÜfiÜNEL‹M tihleri aç›s›ndanDÜfiÜNEL‹M bir dönüm noktas› teflkil eder. Halife I. Velid devri ‹slâm fetih ha- rekât›n›n en parlak dönemlerinden biridir. Kuteybe onun zaman›nda Buhara ve DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Semerkand ile Ceyhun’un ötesindeki topraklar› fethederek bu bölgede ‹slâm haki- SORU SORU miyetini tesis eden ilk kumandan olarak tarihe geçmifltir. SORU SORU D‹KKAT ‹slâm ordular›n›nD‹KKAT Mâverâünnehr’deki bu baflar›lar›n›n sebebi Haccac’›n idarî ve Kutey- D‹KKAT be’nin askerîD‹KKAT kabiliyetlerinin birlefltirilerek hareket edilmesidir. Kuteybe bu fetihler s›ra- SIRA S‹ZDE s›nda Horasan’daSIRA S‹ZDE birbirleriyle mücadele eden bütün muhalif gruplar›, yani mevâliler (gay- ri Arap Müslümanlar), Araplar, Kaysîler ve Yemenliler aras›nda ittifak kurarak düflman SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE kuvvetleri üzerine sevk etmifltir. Onun ölümünden sonra düzenlenen seferler kal›c› sonuç- AMAÇLARIMIZ lar b›rakmaktanAMAÇLARIMIZ uzakt›. Halife Süleyman’›n Horasan valisi Yezid b. Mühelleb Dihistan’da AMAÇLARIMIZ NNhüküm sürenAMAÇLARIMIZ Türk hükümdar› Sûl’u ma¤lup etti¤i halde o yörede ‹slâm egemenli¤i sa¤la- NNnamam›flt›r. K‹TAP K‹TAP K‹TAP Kuteybe b. MüslimK‹TAP ve askeri faaliyetleri için TDV ‹slâm Ansiklopedisi’ndeki “Kuteybe b. Müslim” maddesini okuyunuz. TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON Türgifl TELEV‹ZYONhakan› Sul-lu Han, Kursul kumandas›ndaki bir orduyu Semerkand üze- rine sevk etti. Horasan valisi Said b. Abdülaziz ile savaflan birlikler Müslümanlar›

‹NTERNET ma¤lup ettiyse‹NTERNET de Semerkand’› kuflatamadan geri döndüler. Horasan valili¤ine ge- tirilen Said b. Amr el-Haraflî zaman›nda Müslüman Araplar’a karfl› Türgifl hakan›n› ‹NTERNET destekleyen‹NTERNET Türkler zulme maruz kald›lar ve yurtlar›n› terk ettiler. Saîd kaçanlar› takip ederek Hocend’de kendilerini kuflatt› ve yakalad›¤› Türkleri k›l›çtan geçirdi (722). Bu olaylar Türklerin Müslüman Araplara karfl› düflmanca duygular besleme- sine neden oldu. Horasan valili¤ine getirilen Müslim b. Saîd el-Kilâbî 723-24 y›l›nda Fergana’y› ele geçirmek üzere haz›rl›klara bafllad› ve baz› baflar›lar kazand›. Daha sonra Tafl- kend üzerine yürüdü fakat Türgifl hakan› Su-lu’nun mukavemeti karfl›s›nda geri çe- kilmek zorunda kald›. Onlar› takip eden Türk askerleri Seyhun nehri k›y›s›nda kendilerine yetiflti ve “Yevmü’l-Atfl” ad›yla tarihe geçen savaflta Müslüman Araplar a¤›r kay›plar verdiler ve Hocend’e geri çekildiler. Bu olaylar Mâverâünnehr’deki Müslüman hakimiyetini oldukça sarst›. Türkler kaybettikleri topraklar› geri almak için seferber oldular. Esed b. Abdullah el-Kasrî’nin valili¤i döneminde de Müslü- man Araplar Türkler karfl›s›nda baflar› sa¤layamad›lar. Türkler Mâverâünnehr’de 1. Ünite - Türklerin ‹slamiyeti Kabulü 9 yer yer üstünlü¤ü ele geçirdiler. Esed Huttel’e düzenledi¤i bir seferde Türgifller karfl›s›nda ma¤lup oldu. Emevî halifesi Hiflâm b. Abdülmelik Türgifl hakan› Su- lu’ya bir elçilik heyeti gönderip ‹slâm’a davet etti. Ancak hakan ‹slâmiyeti kabul et- tikleri takdirde askerlerinin ve halk›n›n geçim s›k›nt›s› çekece¤ini söyleyerek bu teklifi reddetti. Türk Arap münasebetlerinde Hazarlar ile yap›lan mücadelelerin önemli bir yeri vard›r. Hazarlar Hz. Osman’›n flehit edilmesinden sonra Derbend ve Kuzey Azerbaycan’da hakimiyet kurmufllar, Muaviye devrinde ‹rminiyye’ye ak›nlar dü- zenlemifllerdi. Emevîler’le Hazarlar aras›ndaki mücadele de Emevî halifesi Velid devrinde bafllam›fl ve Mesleme b. Abdülmelik 710 y›l›nda Hazarlar üzerine bir se- fer düzenleyip Derbend’e kadar gelmifltir. Bundan iki y›l sonra ‹rminiyye valili- ¤ine tayin edilen Meslemen’in Hazarlar’a karfl› 714’te iki sefer daha düzenledi¤i anlafl›lmaktad›r. Mesleme b. Abdülmelik’in ‹stanbul muhasaras›na kat›lmak niyetiyle bölgeden ayr›lmas› üzerine Hazarlar 717-18 y›l›nda ‹rminiyye ve Azerbaycan’a seferler dü- zenleyerek çok say›da Müslüman› esir alm›fl, bir çok kifliyi öldürmüfllerdi. Bu olay üzerine Halife Ömer b. Abdülaziz, Hatim b. Nu’man el-Bâhilî’yi Hazarlar üzerine gönderdi. Hatim Hazarlar’la yapt›¤› mücadeleyi kazan›p 50 kadar Hazar esirini ha- lifeye gönderdi. Ancak Hazarlar’la mücadele daha y›llarca devam edecektir. Emevî halifeleri aras›nda seçkin bir yeri olan Ömer b. Abdülaziz hilâfet maka- m›na gelince (717) faaliyetlerini tasvip etmedi¤i idarecileri görevden ald›. Horasan valisi Yezid b. Mühelleb’i de azlederek yerine Cerrah b. Abdullah el-Hakemî’yi ta- yin etti. O devlet yönetiminde ve fetih harekât›nda önceki halifelerden farkl› bir si- yaset takip etmekte kararl›yd›. Nitekim Mâverâünnehr ve Türkistan’da ganimet el- de etmek amac›yla yap›lan fetihleri durdurdu; fethedilen topraklarda ise halkla iyi iliflkiler kurarak ‹slâmiyet’in gönülden benimsenmesini sa¤lamay› hedefledi. Bölge halk›n› küçük düflürücü, Müslümanlardan nefret ettiren haks›z muamelelere ve vergilere son vermek istiyordu. Cerrah b. Abdullah’a gönderdi¤i mektupta ‹slâmi- yet’i kabul edenlerden al›nan cizye ve harac› kald›rmas›n› istedi. Takip edilen ye- ni siyaset k›sa sürede meyvelerini verdi ve Mâverâünnehr halk› ak›n ak›n ‹slâm’a girmeye bafllad›. Ömer b. Abdülaziz Mâverâünnehr’deki baz› hükümdarlara ‹s- lâm’a davet mektuplar› yazd›. Onlar›n bir k›sm› Müslümanl›¤› kabul etti. Halifenin bölge halk›na yapt›¤› samimî, âdil ve insanî muamele Semerkand ve So¤d halk› aras›nda da sevinçle karfl›land›. Semerkand halk› halifeye elçilik heyeti gönderip önceki haks›z uygulamalar› kald›rmas›n› istedi. Ömer b. Abdülaziz, Cerrah b. Abdullah’tan sonra Horasan valilili¤ine getirdi¤i Abdurrahman b. Nuaym’dan gayrimüslim Türk ak›nlar›yla karfl› karfl›ya kalan Mâ- verâünnehr’in baz› flehirlerinde yaflayan Müslümanlar› aileleriyle birlikte Ceyhun nehrinin beri taraf›na iskân etmesini istedi. Ancak halk böyle bir teklife yanaflma- y›nca vazgeçildi. Abdurrahman’›n mülayim politikas›ndan istifade etmek isteyen Semerkand hükümdar› Gurek ve Mâverâünnehr’in di¤er hükümdar› Çin’e müflte- rek bir heyet gönderip imparatordan askerî yard›m istedi (718). Ancak bu yard›m gerçekleflmedi.

Halife Ömer b. Abdülaziz’in Arap olmayan Müslümanlara (mevâlî) karfl›SIRA uygulad›¤›S‹ZDE siyase- SIRA S‹ZDE ti aç›klay›n›z.. 2

DÜfiÜNEL‹M Ömer b. Abdülaziz’in vefat›ndan sonra Horasan valisi olan Eflres b. Abdullah DÜfiÜNEL‹M sertlik yanl›s› bir politika izledi. Daha sonra Horasan valili¤ine getirilen Cüneyd SORU SORU

D‹KKAT D‹KKAT

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE 10 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

el-Mürrî Türkler’i Beykend yak›nlar›nda ma¤lup ederek Türk hakan›n›n o¤lunu veya ye¤enini esir alm›flt›. Cüneyd 730 y›l›nda baz› flehirlerde bafllayan isyanlar› bast›rmakla meflgul oldu. Semerkand’daki ‹slâm ordusu kumandan› Sevre b. Hürr’ün yard›m istemesi üzerine, flehre yaklaflan Cüneyd Türgifl hakan›n›n sald›- r›s›na u¤rad›. Bu defa Sevre onun yard›m›na kofltu. Türkler çal›l›klar› ateflleyerek Müslüman Araplara büyük zarar verdiler. Cüneyd sonuçta Semerkand’a girmeye muvaffak oldu. Türk birlikleri Semerkand’›n geri al›nmas›ndan umutlar›n› kesip Buhara üzeri- ne yürüdüler. Cüneyd derhal Buhara’n›n yard›m›na kofltu ve Türkleri geri çekil- mek zorunda b›rakt› (731). Cüneyd azledilip yerine As›m b. Abdullah getirildikten sonra Arap kabileleri aras›ndaki ihtilaflar artt›. Haris b. Süreyc Toharistan’da isyan etti. Bu olaylar Mâverâünnehr’deki ‹slâm hakimiyetinin zay›flamas›na sebep oldu. Bu sefer de As›m’›n yerine Esed b. Abdullah getirildi. Toharistan ve Huttel’deki ka- r›fl›kl›klara son vermek isteyen Esed Ceyhun k›y›s›nda Türkler’in sald›r›lar›na ma- ruz kald› ve a¤›r kay›plar verdi. Türgifl Hakan› Su-lu Esed’i takip ettiyse de yap›lan savaflta bozguna u¤rad›. Bu feci ma¤lubiyet onun itibar›n› kaybetmesine sebep ol- du (736). Esed’in ölümünden sonra Horasan valili¤ine o bölgeyi iyi tan›yan Nasr b. Sey- yar getirildi (738). Mâverâünnehr halk›n› zorla itaate almaya çal›flmaktan ziyade Türkler ve di¤er kavimlerle Araplar aras›nda çat›flmaya sebep olan unsurlar› orta- dan kald›rmaya çal›flt› ve oldukça baflar› sa¤lad›. Türklerle iyi iliflkiler kurdu ve al- d›¤› ak›ll›ca tedbirler sayesinde Türkleri ‹slâm idaresine al›flt›rd›. Katan b. Kutey- be’yi Ceyhun’un do¤usunda bulunan askerî birliklerin sevk ve idaresine memur ederek Buhara ve Kifl’te meydana gelmesi muhtemel olaylara karfl› gerekli tedbir- leri ald›. Kendisi de Semerkand’a gitti ve 740 y›l›nda fiafl üzerine yürüdü. fiafl’ta Türgifl Hakan› Su-lu’yu öldüren Ba¤a Tarkan (Kursul) ile savafla girdi. Kursul esir al›n›p öldürüldü. Bunun üzerine fiafl hakimi de itaat arz etti. Böylece Mâverâün- nehr üzerindeki Türk bask›s› azald›. fiafl’tan Fergana’ya hareket eden Nasr buran›n hükümdar›yla da bar›fl antlaflmas› imzalad›. Onun döneminde Taraz’a kadar uza- nan topraklarda ‹slâm hakimiyeti kökleflti. Toharistan, Mâverâünnehr ve Hârizm bölgelerindeki önemli flehirlerde Arap kolonileri kuruldu. Öte yandan 732’de el-Cezîre, ‹rmîniyye ve Azerbaycan valili¤ine getirilen Mer- vân b. Muhammed Suriye ve Irak’tan toplad›¤› kuvvetlerle Hazarlar’a karfl› yürü- yüp baz› flehirleri ele geçirdi. 732, 735 ve 736 y›llar›nda Hazarlar’a karfl› ak›nlar dü- zenledi. 737’de 150.000 kiflilik bir orduyla Kür nehri k›y›s›ndaki Kasak flehrinden Semender’e do¤ru yola ç›kan Mervân ordusunu iki kola ay›r›p Derbend ve Daryal Geçidi’nden Hazar ülkesine girdi. Hazar hakan› baflkumandan› Tarhan’› 40.000 ki- flilik bir orduyla Emevî kuvvetlerine karfl› sevk etti. Hazar ordusu ma¤lûp olarak geri çekildi. Hazar hakan› bar›fl teklifinde bulundu, hakan›n baflflehir ‹dil’e (Etil) dönmesine izin verildi. Hazar Türkleri’ne ‹slâmiyet’i ö¤retmek için Nuh b. Sâbit (Sâib) el-Esedî ile Abdurrahman el-Havlânî adl› iki âlim bölgeye gönderildi. Eme- vîler’in Arap olmayan Müslümanlara (mevâlî) ikinci s›n›f insan muamelesi yapma- lar›, 747 y›l›nda Horasan’da Emevîler’e karfl› büyük bir isyan hareketinin bafllama- s›na yol açt›. Oradan di¤er eyaletlere yay›lan isyana önderlik eden Ebû Müslim-i Horasânî mevâlî idi. ‹syan Emevî hânedan›n›n y›k›lmas› ve Abbâsîler’in iktidara gelmesiyle sonuçland›. ‹slâm tarihinde bir dönüm noktas› say›lan bu olaydan son- ra mevâlî ile Araplar aras›ndaki fark ortadan kalkt›, hatta mevâlî Araplar karfl›s›nda üstünlük kazand›. Abbâsî ihtilâlinin baflar›ya ulaflmas›nda ‹ranl›lar kadar Horasan bölgesinde yaflayan Türkler’in de önemli rolü oldu. D ‹KKAT D‹KKAT

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE 1. Ünite - TürklerinAMAÇLARIMIZ ‹slamiyetiNN Kabulü AMAÇLARIMIZ11

Emevîler dönemi Türk-Arap iliflkileri için Zekeriya Kitapç›’n›n Türkistan’daK‹TAP ‹slâmiyet ve K‹TAP Türkler adl› eserlerini inceleyiniz.

ABBÂSÎLER DÖNEM‹ TÜRK-ARAP ‹L‹fiK‹LER‹TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON (750-1258) Son Emevî halifesi II. Mervân ile ilk Abbâsî halifesi Seffâh’›n amcas› Abdullah b. Ali aras›nda cereyan eden Büyük Zap Suyu Savafl›’nda (750) Türk as›ll› Muhammed b. Sûl’ün Abbâsî ordusunun karargâh›nda önemli hizmetlerde bulundu¤u‹NTERNET bilinmek- ‹NTERNET tedir. Abbâsîler devrinde Türkler’in hakimiyetindeki topraklara karfl› düzenlenen fetih harekât› h›z›n› kaybetti. 751 y›l› Temmuz ay›nda Ebû Müslim’in kumandan› Ziyad b. Salih ile Çin’in Ku- ça valisinin sevk ve idare etti¤i ordular aras›nda bafllayan Talas Savafl› befl gün de- vam etmifl ve iki atefl aras›nda kalan Çin birlikleri a¤›r kay›plar vermifl bafl kuman- dan da can›n› zor kurtarabilmifltir. Türkler’in Müslüman Araplar› destekledi¤i Talas Savafl›ndan sonra Çin art›k Bat› Türkistan için bir tehdit unsuru olmaktan ç›km›flt›r. Savafltan önceki y›llarda Bat› Türkistan’da sars›lm›fl olan Türk nüfuzu Talas Sava- fl›ndan sonra yeniden tesis edilmifltir. Hz. Ömer devrindeki fetihler s›ras›nda baflla- yan Türk-Arap mücadelesi uzun süre devam etmifl ve bu yüzden ‹slâmiyet Türkler aras›nda fazla ra¤bet görmemiflti. Talas Savafl›ndan sonra bu mücadele yerini bar›fl ve dostlu¤a b›rakm›flt›r. Bu sayede ‹slâmiyet Türkler aras›nda daha h›zl› yay›lmaya bafllam›flt›r. Talas Savafl›n›n k⤛t sanayiinin ‹slâm ülkelerinde ve ard›ndan da Av- rupa’da yayg›nlaflmas›nda önemli rol oynad›¤› da unutulmamal›d›r. Emevîler zaman›nda Mervan b. Muhammed’in Hazarlar’a karfl› kazand›¤› zafer- lerden sonra Araplarla Hazarlar aras›ndaki mücadelede bir duraklama olmufltu. Abbâsîler’in ilk döneminde de bu sessizlik devam etmifltir. ‹rminiyye Valisi Yezid b. Esîd ile evlenen Hazar prensesinin ölümü Hazarlar’la Abbâsîler aras›ndaki iliflki- lerin bozulmas›na ve yeni bir mücadele döneminin bafllamas›na sebep olmufltur. Hazar hakan› bu olay üzerine Müslümanlara karfl› Astarhan el-Hârizmî’nin kuman- das›nda ordular sevketmifl ve onlara a¤›r kay›plar verdirmifltir (762-764). Halife Ebû Cafer el-Mansûr (754-775) döneminde Astarhan kumandas›ndaki Hazar ordu- su Kafkas da¤lar›n› afl›p ‹slâm hakimiyetindeki topraklara girdi. Suriye, el-Cezîre ve Musul’dan takviye birlikler gönderilmesine ra¤men Yezid b. Esîd kumandas›ndaki ‹slâm ordusu yenildi. Bu bozgun haberi üzerine halife hapishaneleri tahliye etti; binlerce gönüllüden oluflan büyük bir orduyu Hazarlar’a karfl› sevk etti. Ayr›ca s›- n›rlarda kaleler infla ettirerek gerekli savunma tedbirleri ald›. Hazarlar daha fazla ilerleyemediler ve ald›klar› ganimetlerle ülkelerine döndüler. Halife el-Mansur devrinden Harunurreflid devrine kadar yar›m asra yak›n bir süre Hazarlar’la Müs- lüman Araplar aras›nda kayda de¤er bir savafl›n cereyan etmedi¤i anlafl›lmaktad›r.

Emevîler döneminden sonra Müslüman Araplar›n Hazarlarla yapt›¤›SIRA mücadeleleriS‹ZDE de- SIRA S‹ZDE ¤erlendiriniz. 3

DÜfiÜNEL‹M Türkler’i hizmetine alan ilk Abbâsî halifesi el-Mansur’dur. O o¤lu Mehdî’ye me- DÜfiÜNEL‹M vâliye iyi muamele etmesini, onlar›n gönüllerini kazanmas›n› ve özellikle Abbâsî- ler’in iktidara gelmesinde büyük katk›lar› olan Horasan halk›ylaSORU yak›ndan ilgilen- SORU mesini tavsiye etmifltir. Fethedilen bir çok flehirdeki Türkler’in ‹slâmiyet’i kabul ederek el-Mansur devrinde Ba¤dad’da yerlefltirilen askeri birliklerD‹KKAT aras›nda yer al- D‹KKAT d›¤› tahmin edilmektedir. Mübarek et-Türkî’nin Halife Mehdî Billâh ve Hâdî ‹lelhak

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE AMAÇLARIMIZ NNAMAÇLARIMIZ 12 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

devrinde de görev ald›¤› ve Kazvin yak›nlar›nda Medinetü Mübarek ad›yla yeni bir yerleflim merkezi kurdu¤u bilinmektedir. el-Mansur devrinde 756-57 y›l›nda Malat- ya’ya yerlefltirilen Horasanl› askerler aras›nda muhtemelen Türkler de vard›. 758- 60 y›llar›nda da Adana’ya Horasanl› birlikler yerlefltirildi. 778-79 y›l›nda Hasan b. Kahtabe’nin Bizans’a karfl› düzenledi¤i bir seferde çeflitli bölgelerden gelen gönül- lüler yan›nda Horasan askerleri de vard›. Halife Mehdî Billâh Türkistan hanlar›n› elçiler gönderip ‹slâm’a davet etmifl, on- lardan bir k›sm› bu teklifi kabul etmifllerdir. Nitekim Râfî b. Leys’e yard›m eden Karluk Yabgusu Halife Mehdî vas›tas›yla Müslüman olmufltur. Bu arada O¤uzlar›n bir k›sm›, IX. yüzy›lda ise fiafl halk› Müslümanl›¤› kabul etmifltir. Hindistan’dan Harunurreflid’e gönderilen elçilik heyeti halifenin huzuruna ç›k- t›¤›nda saray›n Türk muhaf›z askerlerince korundu¤u bilinmektedir. Halifenin ku- mandanlar›ndan Herseme b. A’yen de Ebû Süleym Ferec et-Türkî’yi Tarsus’un tah- kimiyle görevlendirmiflti (787). Buraya yerlefltirilen askerî birlikler aras›nda üç bin kiflilik Horasan kuvvetleri de vard›. 796-97 y›l›nda Aynu Zarba’n›n (Anazarva) tah- kim ve imar edilmesinden sonra buraya da Horasanl› askerler yerlefltirildi. Ferec et-Türkî’nin Su¤ûr bölgesindeki flehirlerin tahkim ve imar›yla görevlendirilmesi ve büyük ölçüde Horasan’dan getirilen birliklerin buralara yerlefltirilmesi dikkat çeki- cidir. Horasanl› bu askerler aras›nda Farslar yan›nda Türklerin de oldu¤u rahatl›k- la söylenebilir. Bu tarihlerde Horasan, Mâverâünnehr, Azerbaycan ve Kafkasya Türkler’in yo¤un olarak bulundu¤u yerlerdir. Ayr›ca Ön Asya’daki büyük flehirler- de de Müslüman Türkler vard›. Ön Asya’ya gelen bu Türklerin bir k›sm› ülkeleri- ne dönmüfllerdir. Ancak bir k›sm› da Halife Mu’tas›m’›n kendilerine de¤er verip hi- maye etmesi sebebiyle onun hizmetinde kalmay› tercih ettiler. Abbâsî halifesi Me’mûn Merv’de bulundu¤u s›rada meydana gelen olaylar ve si- yâsî kar›fl›kl›klardan sonra Araplar ve Farslara karfl› fikirlerini de¤ifltirmiflti. Hora- san’da iken yak›ndan tan›ma imkân› buldu¤u Türkleri askeri kabiliyetleri ve sa¤- lam karakterleri sebebiyle Arap ve Fars askerlere karfl› bir güven ve denge unsuru olarak hizmetine almaya karar verdi. Me’mûn devrinde kardefli Mu’tas›m hilafet or- dusunda Türkleri istihdam etmeye çok önem verirdi. Mu’tas›m Türkistan’a adam- lar›n› gönderip Türk gulamlar getirdi. Böylece Me’mûn’un hizmetinde yaklafl›k üç bin Türk askeri görev ald›. Horasan valisi Abdullah b. Tâhir hilâfet merkezine böl- genin harac vergisini gönderirken iki bin esir O¤uzu da yollam›flt›. O¤uzlar aras›n- da Toluno¤ullar› Hanedan›n›n kurucusu Ahmed’in babas› Tolun da vard›. Me’mûn’un Ba¤dad’a dönmesinden sonra hilâfet ordusunda bulunan Türkler’in sa- y›s›nda büyük bir art›fl gözlendi. Me’mûn meydana gelen baz› isyanlar›n bast›r›lma- s›nda özellikle Türk kumandanlardan yararlanm›flt›r. Bunlar aras›nda Eflnâs et-Tür- kî ve Said b. Sâcûr zikredilebilir. Mu’tas›m Me’mûn’un emri üzerine dört bin Türk askeriyle yola ç›k›p M›s›r’da ç›kan bir isyan› bast›rm›flt›r. Me’mûn’un Türkler’e or- dusunda yer vermeye bafllamas›yla hilâfet ordusundaki Türklerin hem say› hem de nüfuzu artm›flt›r. Abbâsî tarihinde ilk defa Me’mûn zaman›nda Türkler’in halifenin yan›nda seferlere kat›ld›¤› ve isyanlar›n bast›r›lmas›nda görev ald›¤› görülmektedir. Me’mûn’un 833 y›l›nda ölünce yerine kardefli Mu’tas›m Billâh geçti. Onun hali- fe olmas›nda Türkler’in önemli rol oynad›¤› görülmektedir. Me’mûn Türkler’den askeri birlikler teflkili için Mu’tas›m’› görevlendirmiflti. Bu sebeple hilâfet ordusun- daki Türk askerler Mu’tas›m’›n emrinde veya onun vali oldu¤u bölgelerde faaliyet- te bulunmufllar; Afflin, Eflnâs, Bo¤a el-Kebîr ve Inak et-Türkî gibi kumandanlar da ordu içinde söz sahibi olmufllard›. Bunlar Mu’tas›m’›n veliahdl›¤› ve hilâfet maka- m›na geçiflinde önemli rol oynad›lar. 1. Ünite - Türklerin ‹slamiyeti Kabulü 13

Mu’tas›m’›n halifeli¤i döneminde Araplar ve Farslar yönetimdeki nüfuzlar›n› bü- yük ölçüde kaybetmifller orduda hakim unsur olan Türkler devletin gelece¤ine te- sir edecek seviyeye gelmifllerdir. Kaynaklar Mu’tas›m devrinde Türk ordusunun sa- y›s› hakk›nda 18.000 ile 70.000 aras›nda farkl› rakamlar vermektedir. Bununla be- raber hilâfet ordusunda görev alan Türkler’in say›s›n›n 20.000-25.000 civar›nda ol- du¤u, aileleriyle 70.000’e yaklaflt›¤› tahmin edilebilir. Türklerin ordudaki say› ve nüfuzunun artmas› ve onlar›n Ba¤dat’taki faaliyetleri halk› rahats›z etmeye baflla- y›nca Mu’tas›m hilafet merkezini nakledecek bir yer arad› ve Samerra’da karar k›l- d› (835). ‹nflaat›n yürütülmesini Türk askerlere tevdi etti ve flehir k›sa zamanda ta- mamland›. Burada Türkler için geldikleri bölgeler esas al›narak ayr› ayr› mahalle- ler kuruldu. Böylece tarihe Samerra devri (836-892) olarak geçen ve Türk hakimi- yetinin zirvede oldu¤u bir dönem bafllad›. Türkler sadece askerî de¤il siyasî ve ida- rî sahada da önemli görevler üstlendiler. Bu durum Arap unsurun da tahrikleriyle halifeleri rahats›z etmeye ve onlara karfl› tedbir almaya sevk etti. Samerra devri bo- yunca sürüp giden bu mücadelelerin sonunda halifeler askerî ve siyasi kudretleri- ni Türk birlikleri de say›ca üstünlüklerini, buna ba¤l› olarak kuvvet ve nüfuzlar›n› kaybettiler. Halife Vâs›k’›n veliahd tayin etme- den ölümü üzerine kardefli Mütevekkil Resim 1.1 Abbâsî devlet adamlar›na ra¤men Samerra’da Ebû Türkler’in deste¤iyle hilâfet makam›na Dulef Camiinin minaresi (Irak) geçti. Ancak o kendisini iktidara tafl›- yan Türkler’den kuflku duyuyordu. Bu Kaynak: sebeple devletin en güçlü adamlar›n- (http://users.ox.ac.u k/~wolf0126/photos dan Inak et-Türkî bir hileyle katledildi /samarra1.jpg) (849). Türkler muhaf›z birliklerinden uzaklaflt›r›lmaya, say›lar› azalt›lmaya ve hatta onlar›n yerine orduya baflka un- surlar al›nmaya baflland›. Mütevekkil’in bu faaliyetlerinden rahats›z olan Türk- ler onu öldürmeye kalkt›lar, ancak yi- ne bir Türk olan Bo¤a el-Kebîr’in mü- dahalesiyle baflar›s›z oldular. Ancak da- ha sonra Bo¤a es-Sa¤îr, Musa b. Bo¤a el-Kebîr, Harun b. Suvartegin, Bagir et- Türkî gibi Türk kumandanlar Halifeyi katlettiler (861). Bu olay Türkler’in Ab- bâsî halifeli¤inde iktidar› tamamen ele geçirdiklerini ve kendilerine mani ola- cak bir gücün bulunmad›¤›n› gösterir. Mütevekkil’den sonra hilâfet makam›na yine Türkler’in deste¤iyle Muntas›r Bil- lah geçti. Türkler hakk›nda olumsuz düflünen Muntas›r’›n ertesi y›l muhtemelen Türkler taraf›ndan zehirlenerek öldürülmesi üzerine yine ordudaki nüfuzlu Türk kumandanlar›n bask›s›yla Mustain halife seçildi (862). Mustain Vasîf et-Türkî ve Bo¤a’n›n tesiri alt›nda idi ve onlara en ufak bir müdahale de bulunam›yordu. So- nunda Mustaîn hilâfetten çekildi ve Mu’tez Billah halife ilan edildi (866). Ancak o da Türkler’e güven duymuyor ve onlardan çekiniyordu. Vasîf et-Türkî ile Bo¤a’n›n katledilmesine ra¤men Halife Mu’tez hâlâ Türklerin bask›s› alt›nda bulunuyordu. Türk askerleri maafllar›n verilmemesini bahane ederek isyan ettiler ve halifeyi sa- 14 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

raydan zorla ç›kar›p hilafetten çekilmek zorunda b›rakt›lar. Mu’tez devri Türklerin siyasî sahada varl›klar›n› aç›kça hissettirdikleri, buna karfl›l›k kendilerine muhalif güçlerin de toparland›klar› bir devirdir. Mu’tez’in yerine halife olan Mühtedî Billah büyük ölçüde Salih b. Vasîf et-Tür- kî’nin tesirinde kald›. Halifeli¤e eski itibar›n› kazand›rmak isteyen Mühtedî devlet SIRA S‹ZDE yönetimindeSIRA Türk S‹ZDE nüfuzunu k›rmak istediyse de baflar›l› olamad›, hem makam›n›

Baz› Ortaça¤ ‹slam hem de hayat›n› kaybetti. Yerine geçen Mutemid Alellah devrinde de Türk nüfuzu devletlerinde, özellikle devam etti. Ancak askeri sahada kontrol Türklerin elinde olsa da siyasî ve idarî DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Abbasilerde idari yetkilere de alanda bir bask› unsuru olmaktan ç›kt›lar. 892 y›l›nda hilâfet merkezinin Samer- sahip,SIRA genellikleS‹ZDE Türk as›ll› SIRA S‹ZDE kumandanlara verilen bir ra’dan tekrar Ba¤dad’a nakledilmesi Abbâsî Devleti’nde Türk nüfuzunun zay›fla- unvan.SORU Abbâsiîerde 936 mas›na sebepSORU olmufltur. Fakat bir müddet sonra halife Râzî Billâh, ‹bn Râik’i genifl y›l›nda ‹bn Râik’in bu yetkilerle emîrü’l-ümerâ tayin edince Türk nüfuzu yeniden kuvvetlendi. Bu durum makamaDÜfiÜNEL‹M getirilmesiyle DÜfiÜNEL‹M emîrü’l-ümerâl›kD‹KKAT devlet Beckem ve Tüzün’ünD ‹KKAT emîrü’l-ümerâ oldu¤u dönemde de devam etti. 945 y›l›nda teflkilat›nda müstakil bir müessese haline gelmifltir. Ba¤dad fiiî Büveyhîler taraf›ndan iflgal edildi. Abbâsî halifeli¤i ise bir Türk haneda- S ORU n› olan SelçuklularSORU taraf›ndan y›k›lmaktan kurtar›ld›. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

D‹KKAT Araplar’›n askerîD‹KKAT meziyetlerini kaybettikleri bir dönemde Türk askerlerinin ‹slâm devleti- AMAÇLARIMIZ nin hizmetineAMAÇLARIMIZ girmeleri, askerî ve idarî hayata canl›l›k kazand›rm›fl bu tarihten itibaren Türkler ‹slâmiyet ve hilâfetin koruyucusu olmufltur. SIRA S‹ZDE NNSIRA S‹ZDE

K‹TAP Abbâsîler dönemiK‹TAP Türk-Arap iliflkileri için Hakk› Dursun Y›ld›z’›n ‹slâmiyet ve Türkler ad- AMAÇLARIMIZ NNl› eserini inceleyiniz.AMAÇLARIMIZ TELEV‹ZYON ‹SLÂM‹YET’‹NTELEV‹ZYON TÜRKLER ARASINDA YAYILIfiI K‹TAP Türklerle MüslümanK‹TAP Araplar aras›nda y›llarca devam eden siyasî ve askerî müca- deleler nihayet yerini büyük ölçüde bar›fl ve sükûna b›rakm›flt›. Bu da ‹slâmiyet’in Türkler aras›nda savafl›n hakim oldu¤u dönemlerle mukayese edilemeyecek ölçü- ‹NTERNET ‹NTERNET TELEV‹ZYON de h›zl› birTELEV‹ZYON flekilde yay›lmas›na zemin haz›rlam›flt›r. ‹slâm ordular›n›n uçsuz bucaks›z Asya topraklar›nda savafllardaki yetenekleriy- le tan›nm›fl Türk beylerine karfl› baflar› kazanmalar›, kendilerini ilâhlaflt›ran müste- bid hükümdarlar›n bask›s›ndan kurtulmak isteyen güçsüz insanlar›n ‹slâmiyeti be- ‹NTERNET ‹NTERNET nimsemeleri sayesinde olmufltur. Müslüman olan Türkler dinden dönmeye mecbur edilmemek için kad›nlar›, ihtiyarlar› ve çocuklar›yla silahs›z olarak Türk beylerinin ordular›na karfl› ç›k›yorlard›. Halk› koruyan, yedirip içiren eski Türk hükümdarla- r›n›n bu vas›flar›n›, o dönemde muhtemelen ‹ran’dan etkilenerek kaybettikleri an- lafl›lmaktad›r. Bu durum onlar›n Sâsanîler’in müstebid ve gösteriflli hükümdarlar›n› örnek almalar›yla izah edilebilir. Emevîler’in bafllang›çtan beri takip etti¤i politika Türkler’i ve di¤er kavimleri ‹s- Cizye: ‹slam devletlerinde lâmiyet’e ›s›nd›rmak flöyle dursun nefret ettiriyordu. Zira gayri Arap Müslüman gayrimüslimlerin erkeklerinden al›nan bafl ahali Müslüman olduklar› halde cizye al›nmaya devam edildi¤ini, Arap süvarilerin- vergisi. den daha az maafl ödendi¤ini ve ganimetten de daha az pay verildi¤ini gördükle- ri için bu haks›zl›¤a tepki gösteriyorlar ve bundan dolay› ‹slâmiyet’in süratle yay›l- mas› engelleniyordu. Emevîler’in daha çok cizye almak amac›yla Horasan ve To- haristan halk›n›n Müslüman olmalar›n› önlediklerine dair rivayetler de vard›r. Ayn› flekilde Horasan ve Türkistan’da hüküm süren beylerin de kendi tebaala- r›n› kaybetmemek için Emevîler ile iflbirli¤i yapt›klar› iddia ediliyordu. E¤er zay›f ve yoksul kimseler ‹slâmiyeti seçerlerse hem Emevî idarecilerden hem de mahallî beylerden tepki görüyorlard›. Bu zulüm ve bask›lara dayanamayan ve Hz. Pey- gamber’i örnek alan sad›k Müslümanlar›n önderlik etti¤i Merv halk› sonunda isyan 1. Ünite - Türklerin ‹slamiyeti Kabulü 15 etti. Haris b. Süreyc çeflitli kavimlere mensup mazlum insanlar› etraf›na toplad› ve ma¤lup olunca da Türkler’e s›¤›n›p Türk hakan› Sû-lu Çor’un maiyetinde Emevî- ler’le savaflt› (735). Süleyman b. Abdülmelik’in halifeli¤i zaman›nda (715-17) Horasan valisi Yezid b. Mühelleb Cürcan üzerine bir sefer düzenledi. O s›rada Dihistan Türkler’i Sulte- gin’in, Cürcan Türkleri de Kul o¤lu Fîrûz’un idaresinde bulunuyordu. Yezid Dihis- tan’› fethettikten sonra Sultegin’in s›¤›nd›¤› kale alt› ay süren kuflatmadan sonra ele geçirildi. Burada bulunan çok k›ymetli bir taç hiçbir Müslüman taraf›ndan ganimet olarak al›nmak istenmedi ve bir dilenciye hediye edildi. Çünkü bu tac›n yoksul halk›n mal›na el konularak yapt›r›ld›¤›na inan›yorlard›. Sultegin bir süre sonra Müslüman olmak ve bunu da Müslümanlar›n en büyük temsilcisi oldu¤una inand›¤› halifenin huzurunda aç›klamak isdedi. Yezid b. Mü- helleb onu halifeye gönderdi (716). Sultegin burada Peygamber’in halifeden da- ha üstün bir makamda bulundu¤unu ö¤renince de Medine’ye kadar giderek Hz. Muhammed’in kabrini ziyaret etmifl ve Müslüman oldu¤unu orada ilân etmifltir. Sultegin Emevîler’in afl›r› davran›fllar›n› tenkid ederek onlar› Kur’an’a ve Hz. Mu- Genellkle zengin Müslüman hammed’in sünnetine uymaya ça¤›ranlar aras›nda yer al›yordu. Sul Türklerinin tüccarlar›n s›n›r boylar›nda hakim bulundu¤u topraklarda gayrimüslim O¤uzlarla cihad etmek için din bilgin- ve bozk›rlarda yapt›rd›klar›, lerinin ve gazilerin birlikte kald›klar› ribatlar yap›lm›flt›. Sultegin’in ‹slâmiyeti ka- hem gazilerin s›¤›na¤›, hem de ‹slam davetçilerinin bulü bütün bölge halk›n›n ‹slâmiyeti kabul etti¤i anlam›na gelmemekle beraber karargâh› olarak kullan›lan ona tabi bir çok kiflinin Müslüman oldu¤u tahmin edilebilir. ‹bn Mühelleb Cürcan mekân. flehrinde 40 kadar mescid ve Cürcan’›n kuzeyindeki gayrimüslim Türkler’e karfl› da bir sed yapt›rd›. Dihistan ve Cürcan’›n Türk-‹slâm medeniyetine flekil veren en eski merkezler ve ‹slâmiyet’i en erken kabul eden Türk boylar›n›n da O¤uzlar ol- du¤u anlafl›lmaktad›r. Emevî halifeleri aras›nda farkl› ve seçkin bir mevkii olan Ömer b. Abdülaziz Emevîler’in umumî politikas›na, yani Arap milliyetçili¤ine dayanan siyasetine kar- fl› ç›km›fl ve bütün tebeaya eflit muamele eden bir siyaset takip etmifltir. Bu siyaset bütün ‹slâm ülkelerinde müspet sonuçlar do¤urmufltur. Çünkü o, valilere gönder- di¤i mektuplarda bütün insanlara iyi davran›lmas›n›, Müslüman olanlardan asla vergi al›nmamas›n› istiyordu. Bu sayede özellikle Mâverâünnehr bölgesindeki Türkler aras›nda ‹slâmiyet daha büyük bir h›zla yay›lmaya bafllad›. O vefat edince (720) yeniden Emevî Devleti’nin eski politikas›na dönüldü. Türgifl Ka¤anl›¤› da Mâverâünnehr’e olmak için Müslümanlarla mücadeleye girdi. Bu geliflmeler Mâve- râünnehr’deki ‹slâm hakimiyetini ve ‹slâm’›n yay›lmas›n› tehlikeye soktu. Hiflam b. Abdülmelik (724-43) döneminde Horasan valisi Eflres b. Abdullah Türkler aras›nda ‹slâmiyetin yay›lmas› için çal›flt›. Salih b. Tarîf ve Rebî b. ‹mran’› Semerkand ve civar›nda halk› ‹slâm’a davet etmekle görevlendirdi ve bu sayede büyük baflar›lar kazand›. Belh flehrinde bir cami infla edildi. Halife Hiflam Türk ha- kan›na bir elçilik heyeti göndererek kendisini ‹slâm’a davet etti. Keza Horasan va- lisi Cüneyd b. Abdurrahman Türk hakan› ile karfl›laflm›fl ve hakana ‹slâm dini hak- k›nda bilgi vermifltir. Bu hakan muhtemelen Türgifl hükümdar› Sû-lu’dur. Emevîler’in son Horasan valisi Nasr b. Seyyar da Mâverâünnehr halk›na eflit muamele ederek onlar›n gönüllerini kazanmaya çal›flm›fl ve bu sayede bölgede ‹s- lâmiyetin yay›lmas›na katk›da bulunmufltur. Öyle anlafl›l›yor ki Mâverâünnehr hal- k› idareci ve kumandanlar›n kendilerine insanca muamele etti¤i dönemlerde ‹slâ- miyete daha s›cak bakm›fl ve ayn› oranda Müslümanl›¤› benimsemifllerdir. Emevî hanedan›n›n iyi muamele yerine mücadeleyi tercih etti¤i Mâverâünnehr ve Kafkas- ya’da ‹slâmiyet daha yavafl yay›lm›flt›r. Bununla beraber Buhara ve Semerkand gi- 16 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

bi Mâverâünnehr’in iki büyük flehrinde, buraya yerlefltirilen Müslüman halk›n Türkler’le iyi iliflkiler kurmas› ve onlar›n da ‹slâmiyeti yak›ndan tan›ma imkân› bul- mas› sebebiyle Müslüman olanlar›n say›s› daha fazla idi. Haricîlerin ve Emevîlerin ayr›mc› zihniyetine karfl› bütün Müslümanlar›n eflitli- ‹slâm›n erken dönemlerinde ¤ini savunan Mürcie bir bak›ma gayri Arap Müslüman unsurlar›n temsil etti¤i bir Mevâlîlerin aras›nda ortaya ç›kan, ›l›ml› ve uzlaflmac› zihniyet, siyasî ve itikadî bir f›rka olarak ortaya ç›km›flt›r. ‹slâmiyet’in Horasan ve fikirleriyle tan›nan itikadî ve Mâverâünnehr’de Türkler aras›nda yay›lmas›nda, hoflgörü, adalet ve fikir hürriye- siyasî f›rka. tini savunan, birlik ve beraberli¤i esas alan, ›l›ml› ve uzlaflt›r›c› vas›flar›yla tan›nan Mürcie’nin büyük katk›s› olmufltur. Emevîler, Hâricîler ve fiiîler gibi iktidar› ele geçirme h›rs› olmayan Mürcie mensuplar› daha çok Horasan ve Mâverâünnehr’de yürütülen fetih harekât›na kat›lm›fllard›r. Bu mezhep Müslümanlar›n eflitli¤ini, ciz- ye ve harac›n kald›r›lmas›n› öngördü¤ü için Horasan ve Mâverâünnehr’de Türk- Ebû Hanîfe (ö. 767) ve Ebû ler ve de¤iflik kavimlere mensup yeni Müslümanlar aras›nda çok say›da taraftar Mansur el-Mâtürîdî’nin (ö. kazanm›flt›r. Mürcie itikadî ve f›khî konularda ileri sürdü¤ü görüfllerde kolayl›¤› 944) görüflleri etraf›nda oluflan, nakil ie akl› esas ald›¤› için yeni fethedilen topraklarda ortaya ç›kan sosyal, ekonomik ve si- uzlaflt›ran ve Türkler yasal problemleri çözmeye çal›flm›fl, bu yönüyle de özellikle Türkler aras›nda ‹s- aras›nda yayg›n olan Sünnî itikadî mezhep. lâmiyet’in yay›lmas›n› kolaylaflt›rm›flt›r. Türklerin Müslüman olup Mâtürîdiyye mezhebini benimsemesi de Mürcie’nin uzlaflmac› tavr› sayesinde mümkün olmufl- ‹mam-› Azam Ebû Hanîfe taraf›dan kurulan ve Türkler tur. Türklerin büyük bir k›sm› f›k›hta Hanefî mezhebini, itikadda ise Mâtürîdîli¤i ars›nda yayg›n olan, dört benimsemifllerdir. büyük Sünnî fk›h Abbâsîler’in iktidara gelmesiyle mevâlîye karfl› izlenen politikan›n de¤iflmesi ve mezhebinden biri bu hanedan›n kendilerini iktidara getiren gayri Arap halka iyi davranmaya baflla- mas›, Horasan ve Mâverâünnehr’de ‹slâmiyet’in yay›lmas›na h›z kazand›rm›flt›r. Ebû Cafer el-Mansur ‹slâmiyeti kabul edenlerden asla cizye al›nmamas›n› istemifl- tir. 751 y›l›nda meydana gelen Talas Savafl› da Türkler’e Müslümanlar›n yak›nlafl- mas›na ve ‹slâmiyeti benimsemelerine müsait bir ortam haz›rlam›flt›r. Bu savafltan sonra ‹slâmiyetin Türkler aras›nda daha genifl çapta yay›ld›¤› gözlenmifltir. Halife Mehdî de bu yeni ortamdan istifadeyle ‹slâmiyetin yay›lmas› için çal›flm›fl ve So¤d, Toharistan, Fergana, Uflrûsene, Karluk, Dokuz O¤uz (Uygurlar) ve di¤er baz› Türk hükümdarlar›na elçiler göndererek onlar› ‹slâmiyete davet etmifltir. Halife Me’mûn bir yandan So¤d, Fergana ve Uflrûsene’de meydana gelen kar›- fl›kl›klar› bast›rmak için askerî seferler düzenlerken bir yandan da halk›n ‹slâmiye- ti kabul etmesi için çal›fl›yordu. Me’mûn Mâverâünnehr’de tam anlam›yla hakimi- yet tesis ettikten sonra özellikle hükümdar ailesi aras›nda ‹slâmiyetin yay›lmas›na özen gösterdi. Müslümanl›¤› kabul edenler ödüllendirildi. Afflin, Eflnâs et-Türkî, Bo¤a el-Kebir ve ‹nak et-Türkî gibi o devrin ünlü kumandanlar› geldikleri yörenin asil ve idareci s›n›flar›na ya da hükümdar ailesine mensup kiflilerdi. Halife Mu’ta- s›m da Türkler’e karfl› yak›n ilgi gösterdi ve Fergana, Uflrûsene, fiâfl ve So¤d gibi Türkler’in ço¤unlukta oldu¤u yerlerden asker temin etti. Sirderya (Seyhun)’n›n do- ¤usunda, Karadeniz ve Hazar Denizi’nin kuzeyinde ikamet eden Türk boylar› Müs- lümanlar›n hakimiyetine girmedikleri için bu bölgelerde ‹slâmiyet zaman zaman düzenlenen seferler ve ticarî faaliyetler neticesinde yay›lma imkân› bulabilmifltir. Sâmânîler de Türkler aras›nda ‹slâmiyet’in yay›lmas› için çal›flm›flt›r. ‹slâm dini- nin Türkler aras›nda büyük kitleler halinde yay›lmas›, Sâmânîler döneminde ger- çekleflti. Sâmânî hükümdar› ‹smail b. Ahmed 893 y›l›nda Karluklar’›n baflkenti Ta- las’a bir sefer düzenlemifl ve flehir fethedildikten sonra büyük kilise camiye çevril- mifltir. Sâmânî baflkenti Buhara’da, Özkent’te, Taflkent’te, Sayram’da, Otrar (Fârâb- Karacuk)’da ‹slâm kültürünün ilk âbideleri cami-mescidler, türbeler ve zamanla bir ilim müessesesi haline gelecek olan ribatlar inflâ edildi. Bu dönemde Buhara ‹slâm 1. Ünite - Türklerin ‹slamiyeti Kabulü 17 ilâhiyat›n›n en önemli merkezlerinden biri haline geldi. Müslüman Türkler’in yafla- d›¤› flehirlerle gayrimüslim Türkler’in yaflad›¤› flehirler aras›nda kültürel ve ticari münasebetler zaman zaman vukû bulan çat›flmalara ra¤men devam ediyordu. Bu münasebetler sayesinde ‹slâmiyet Türkler aras›nda yay›lma imkân› buluyordu. Sa- manîler’in Türk topraklar›na düzenledi¤i seferlere karfl› Türkler de cevap veriyor- ‹slâm hukukunda müslüman du. Meselâ 904’te Mâverâünnehr’i k›sa bir süre ele geçirdikleri gibi 942’de de Ba- olmayan bir devletin lasagun’u geri ald›lar. Türkler ‹slâmiyeti kabul ettikten sonra di¤er Müslüman ka- topraklar› için kullan›lan “dârü’l-harb” teriminin vimlerle birlikte gayrimüslim Türkler’e karfl› cihada kat›lm›fllard›r. Türk s›n›rlar›nda di¤er bir ifadesi. dârü’l-cihâd ilan edilmifl, buralarda gazilerin bar›nmas› için çok say›da ribat yap- t›r›lm›fl ve bunlar için vak›flar tahsis edilmifltir. Samanîler’in Mâverâünnehr’den gelen göçmenlere yak›n ilgi göstermeleri ve onlar› bozk›rlardaki yeni kurulan flehirlere yerlefltirmeleri de Türkler aras›nda ‹slâ- miyetin yay›lmas›na katk› sa¤lam›flt›. O¤uzlar’›n elinde bulunan Yenikent, Cend ve Huvâr gibi flehirler ile Sâmânî hakimiyetindeki Talas flehri aras›nda geliflen ticarî münasebetler de Türklerin ‹slâmiyet hakk›nda bilgi edinmelerine ve Müslümanla- r› daha yak›ndan tan›malar›na zemin haz›rlam›flt›r. ‹slâm ülkeleriyle Türk ülkeleri aras›nda ticaretin en yayg›n oldu¤u ve yo¤unluk kazand›¤› bölge Mâverâünnehr idi. Bunun yan›nda Hârizm de ticarî hayat›n canl› oldu¤u bölgelerden biri idi. Ti- caret kafileleriyle gelen din bilginleri ve sûfîler halk aras›nda ‹slâmiyet’in yay›lma- s›na çal›fl›yorlard›. Hârizmliler Hazar ordusundan ücretli askerlerin esas›n› teflkil et- mekle beraber onlar Müslümanlarla yap›lan savafllarda görev alm›yorlard›. Müslümanlarla Türkler aras›nda iki as›rd›r devam eden askerî mücadeleler, si- yasî iliflkiler ve ticarî faaliyetler sonunda, Türkler ‹slâmiyete yak›n ilgi duymaya bafllam›fllard›. Horasan ve Mâverâünnehr’de ‹slâmiyet’in yay›lmas›nda dinî-kültürel iliflkilerin ve sûfîlerin de önemli rolü oldu. Ünlü mutasavv›f fiakîk-i Belhî (ö. 790) Türkler’le görüflmüfl ve onlar›n ‹slâmiyeti seçmelerinde etkili olmufltur. O zengin bir tüccar oldu¤u halde fakirler gibi yafl›yor, servetini yoksul insanlara da¤›t›yordu. Halk› ‹slâm’a davet maksad›yla Belh flehrinden kalk›p Türkistan’a giden fiakîk ora- da ‹slâmiyeti yaymaya çal›flt›. Yine Belh flehrinden sûfî ‹brahim b. Edhem (ö. 783) de ayn› flekilde Türkler aras›nda ‹slâm’› yaymak için çaba gösterdi. Huttel’de hüküm süren eski Türk hükümdarlar›ndan Bânîcûr ailesi de VIII. yüzy›lda ‹slâmiyeti kabul etmiflti. Bânicûr hatunlar›ndan biri Belh’te bir cami-mes- cid yapt›rmak için mücevherlerini satm›flt›r. Nuhgunbaz Mescidi bu hatun yapt›r- m›fl olmal›d›r. S›n›r boylar›nda, Merv ve Belh gibi kültür merkezlerinde yapt›r›lan ribatlarda kalan din adamlar› ve gaziler de (murâb›tlar) bölgede ‹slâmiyetin ya- y›lmas›nda etkili oldular. ‹lk ribat 727’de Merv kad›s› taraf›ndan kurulmufltur. Böylece Talas ve ‹sficâb gibi baz› flehirlerde nüfusun ço¤unlu¤unu Müslümanlar oluflturmufltur. IX. yüzy›l›n sonlar›nda Yakub b. Leys adl› ‹ranl› bir Müslüman Kabil ve Gaz- ne’deki Türk beylerini ma¤lup ederek bölgede ‹slâm hakimiyetini tesis etti. X. yüz- y›l bafllar›nda ise burada hüküm süren Türk-fiâhîler devletinin y›k›lmas›ndan son- ra Amuderya ve Sind aras›nda yaflayan Türk boylar› ‹slâmiyeti kabul etmeye bafl- lad›. Bu süreç X. yüzy›l›n bafllar›ndan itibaren h›zland›. Ordu flehrinin Türk hü- kümdar›; bunu takiben Balasagun ile Talas’›n do¤usunda bulunan Mirki kasabas›n- da yaflayan O¤uzlar kalabal›k guruplar halinde Müslüman oldular. Gazne ve Gur bölgesinde yaflayan Halaç Türkleri de ‹slâmiyeti kabul edip zamanla Gazneliler’e tâbî oldular. Sind ve Hindistan’a giren Türkler ise buralarda devletler kurup ‹slâmi- yeti yaym›fl ve XI. yüzy›ldan itibaren bölgede Türk (Turuflka) ad› Müslüman keli- mesiyle efl anlaml› olarak kullan›lm›flt›r. 18 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Mâverâünnehr’de IX. ve X. yüzy›lda ‹slâmiyeti kabul eden Türk aile ve beyle- rinden baz›lar› flunlard›r: Uflrûseneli Afflin (Haydar b. Kâvûs), Sâco¤ullar› haneda- n›n›n kurucusu Ebu’s-Sâc, Semerkand ‹hflidleri, So¤dlu Merzuban et-Türkeflî, Uceyf b. Anbese, Buhara hükümdarlar› (Buhârhudâtlar), Sulu-Çor’un ahfad›ndan ‹bn Ha- kan ailesi, Artuç b. Hakan, Feth b. Hakan, Ebû Müzahim b. Yahya b. Artuç, Ahmed b. Tolun, Fergana ‹hflidlerinden ‹hflidler’in kurucusu Muhammed b. Tugc, Bânicûr ailesi ve Eflnâs et-Türkî, Alptekin o¤lu ‹brahim ve Simcûrîler.

‹SLÂMI KABUL EDEN ‹LK TÜRK DEVLETLER‹ Türkler aras›nda ‹slâmiyeti resmî din olarak kabul eden ilk devlet ise ‹dil () Bulgar Devleti’dir. 922’de mucizevî bir hidayet eseri olarak ‹slâm’› kabul eden Bul- gar hükümdar› ‹lteber Almufl, Abbâsî Halifesi Muktedir Billâh’a bir elçilik heyeti göndererek kendisine ‹slâm dinini tebli¤ edecek din bilginleri (fakihler), cami ve kale yap›m›na yard›mc› olacak ustalar istemifltir. Halife Muktedir de bu iste¤i mem- nuniyetle kabul edip Mart-Nisan 921 tarihinde istenen din adamlar›, usta ve para- y› hakana göndermifltir. 16 May›s 922 tarihinde toplanan ‹dil Bulgar beyleri halife- nin ‹slâm’a davet mektubunu büyük bir hürmetle ayakta dinlediler. Yeri-gö¤ü tit- reten tekbir sesleriyle Müslümanl›¤› kabul ettiler. Türkistan’da oldu¤u gibi burada da Müslüman olan ‹dil Bulgarlar› göçebe hayat› terk edip yerleflik hayata geçmeye bafllad›lar. Böylece ‹dil Bulgarlar› Müslümanlar›n kuzey-bat›daki temsilcileri oldu- lar ve Baflkurtlar gibi Bat›l› Türk boylar›n›n da ‹slâmiyeti kabul etmesinde önemli rol oynad›lar. ‹dil Bulgarlar› aras›nda Müslümanl›¤›n yay›lmas›nda Hârizmli tüccar- lar›n da çok önemli rol oynad›¤› anlafl›lmaktad›r. X. yüzy›lda Musevî Hazar hakan›n›n di¤er din mensuplar›na hofl görüyle dav- rand›¤›, ‹dil’de çok say›da caminin bulundu¤u ve hukukî ihtilaflarlar›na kad›lar›n bakt›¤› on bin kadar Müslüman›n yaflad›¤› bilinmektedir. Ancak Hazarlar Rus isti- lâs›na u¤rayarak y›k›l›nca Müslümanlar di¤er ‹slâm ülkelerine göç etmifllerdir. ‹slâmiyet’i devlet dini olarak benimseyen ilk büyük Müslüman Türk devleti ka- bul edilen Karahanl›lar, 893 y›l›nda Sâmânîler’e ma¤lup olarak merkezleri Talas (Taraz) flehrini terk edip Kaflgar’a çekilmek zorunda kalm›fllard›. Daha sonra Sâmâ- nî flehzadelerinden Ebû Nasr b. Mansûr kardeflinden kaçarak Kaflgar’a s›¤›n›nca Karahanl› hükümdar› O¤ulcak taraf›ndan misafir edilmifl ve Artuç ilinin idaresi ona verilmifltir. Ebû Nasr, O¤ulcak’tan küçük bir mescid yapacak yer istemifl ve bu is- te¤i de kabul edilmifltir. O¤ulcak’›n ye¤eni olan Satuk bir kervan›n getirdi¤i malla- r› görmek için Artuç’a gidince Sâmânî flehzadesi Ebû Nasr taraf›ndan misafir edil- di. Ebû Nasr ve maiyetindekiler Satuk’a ‹slâmiyet hakk›nda bilgi verdiler. Satuk Ni- flaburlu Ebu’l-Hasan el-Kelemâtî gibi âlim ve sûfîlerin de etkisiyle art›k Allah’tan baflkas›na tapmayaca¤›n› ve peygamberinin yolundan gidece¤ini belirtip Müslü- man oldu; maiyeti de onu takip etti (920-21 veya 944-45). Rüyas›nda ‹slâmiyeti ka- bul etti¤i ve sabah olunca da bunu herkese aç›klad›¤› rivayet edilmektedir. Müslü- man olduktan sonra Abdülkerim ad›n› alan Satuk Bu¤ra Kaflgar ve Atbafl’› fethedip Artuç’ta bir mescid yapt›rd› ve Karahanl›lar’›n bat›daki topraklar›nda ‹slâmiyet’in yay›lmas› için çal›flt›. Onun Müslümanl›¤› kabulü Türk-‹slâm tarihinde bir dönüm noktas› teflkil eder. Böylece Bat› Türkleri aras›ndaki din savafl› sona ermifl, Karahanl›lar’›n ‹slâm’›n bir kalesi olarak yükselmesi Çin kültürüne karfl› da bir sed oluflturmufltur. Satuk Bu¤- ra Han’›n ‹slâmiyeti kabulüyle Sâmânî-Karahanl› mücadelesi yerini dostluk ve ifl- birli¤ine b›rakm›flt›r. Bu geliflme Orta Asya Türklerinin daha sonraki bütün tarihle- rini etkileyen büyük bir hadisedir. Karahanl›lar’›n kurdu¤u Türk-‹slâm medeniyeti 1. Ünite - Türklerin ‹slamiyeti Kabulü 19 ve oluflturdu¤u Türk-‹slâm mefkûresi Türklü¤ün öz üslûbu oldu. Bu medeniyet ve mefkûre Selçuklular, Hârizmflahlar ve Delhi Sultanlar›’n›n idaresindeki ülkelerde de benimsendi. Türk-‹slâm medeniyeti zamanla Karah›taylar’› ve Mo¤ollar’› da kendi potas›nda eritmifltir. Karahanl› kültürüne mensup ünlü mutasavv›f Ahmed Yesevî de VI. (XII.) yüzy›lda tasavvuf yoluyla ‹slâmiyetin Türk toplumlar› aras›nda yay›lmas›nda etkili olmufltur. Karahanl›lar’dan sonra kurulan ikinci büyük Müslüman Türk Devleti Gazneli- ler’dir (963-1186). Sâmânîler’in kumandanlar›ndan Alptegin taraf›ndan kurulan Gazneliler de hakim olduklar› topraklarda ‹slâmiyeti yaym›fl ve özellikle Gazneli Mahmud Hindistan’a birçok sefer düzenleyerek bu bölgede ‹slâmiyetin yay›lma- s›nda önemli rol oynam›flt›r. X. yüzy›lda Yenikend, Cend ve Huvar gibi flehirlerde yerleflmifl bulunan Müslü- manlar O¤uzlar’la iyi iliflkiler içindeydi. O¤uzlar onlardan ‹slâmiyet hakk›nda bilgi ediniyorlard›. Ayr›ca çeflitli ülkelerden gelen Müslüman tacirler ve bunlarla birlik- te O¤uzlar’›n hakimiyetindeki flehirlere giden dervifl ve fleyhler de bu yörelerde ‹s- lâmiyetin yay›lmas›na gayret sarf ediyorlard›. Böylece ‹slâmiyet Türkler aras›nda büyük bir h›zla yay›ld› ve bölük bölük insanlar ‹slâma kofltular. ‹bnü’l-Esîr 960 y›- l›nda 200.000 çad›rdan oluflan Türk halk›n›n Müslüman oldu¤unu kaydeder. Her çad›rda 5 kiflinin kald›¤›n› düflünürsek bir milyonu aflk›n Türk’ün ‹slâmiyeti kabul etti¤i söylenebilir. Bu Türkler’in Karahanl›lar’›n hakimiyetindeki Karluk, Ya¤ma ve Çi¤il boylar›na mensup oldu¤u tahmin edilmektedir. Ayn› dönemde O¤uzlar da ‹s- lâmiyeti kabul ettiler. Sirderya havzas› eski Türk kültürünün hakim oldu¤u toprak- lar olup burada ‹slâmiyet h›zla yay›lma imkân› buldu. 961-977 y›llar› aras›nda ilk Kur’an tercümesini gerçeklefltirmek amac›yla Taflkent ve Sayram’dan alimler davet edildi. X. yüzy›lda O¤uz Yabgu devletinde sübafl› (ordu kumandan›) olan Selçuk Bey, O¤uz Yabgusu ile aralar›nda ç›kan ihtilaf sebebiyle O¤uzlar’›n k›fll›k merkezi Ye- nikend’den ayr›l›p Türk ülkeleriyle ‹slâm ülkeleri aras›nda bir uç flehri olan Cend flehrine göç etmifltir (961). Büyük Türk kitlelerinin ‹slâmiyeti seçti¤i bu dönemde Selçuk’un burada Müslüman olmas› Türk tarihinde bir dönüm noktas›d›r. Çünkü onun torunlar› taraf›ndan kurulan Selçuklu ‹mparatorlu¤u Türkler’in ‹slâmî dö- nemde kurduklar› en büyük devletlerden biridir. Böylece XI. yüzy›l›n bafllar›nda O¤uzlar’›n büyük ço¤unlu¤u Müslüman olmufl- tur. Ancak bütün O¤uzlar’›n Müslüman olmas› için iki asr›n daha geçmesi gerekti- ¤i söylenebilir. K›pçak Bozk›rlar›ndaki ‹slâmlaflma süreci ise XIV. yüzy›la kadar de- vam etmifltir.

TÜRKLER‹ ‹SLÂM D‹N‹N‹ KABULE SEVKEDEN SEBEPLER Fetihler Müslüman Araplar›n Türkistan’da hakimiyet kurabilmeleri için Türklerin mutlaka ‹slâmiyeti benimsemeleri gerekiyordu. Bunun fark›nda olan Haccac ve Kuteybe ‹s- lâmiyetin Türkler aras›nda yay›lmas› için sistemli bir ‹slâmlaflt›rma kampanyas› bafllatt›lar. Bu maksatla siyasî, askerî vb. her çeflit yola baflvurdular. Eski dinlere ait mabedleri tahrip ettirip mescidler (namazgâhlar) yapt›rd›lar. Bu hususta ihmali gö- rülenler cezaland›r›ld›. Kuteybe b. Müslim her yönüyle kabul edilebilir bir ‹slâm- laflt›rma politikas› takip etmediyse de Orta Asya’da ‹slâm›n yay›lmas›na yönelik sa¤lam temeller atm›flt›r. ‹slâmiyet Türkler aras›nda ilk defa onun taraf›ndan fethe- dilen Amuderya nehrinin kuzeyindeki topraklarda, Kaflgarl› Mahmud’un Çay ard› 20 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

dedi¤i Mâverâünnehr bölgesinde yay›lmaya bafllam›flt›r. Sonraki y›llarda gerçekle- flen ‹slâmlaflma hadiselerinde Kuteybe’nin önemli bir yeri oldu¤u inkâr edilemez. Bu gayretler sonunda Mâverâünnehr’de ‹slâmiyet kesin olarak yerleflti ve Türk beylerinin hakim oldu¤u flehirlerde ‹slâm yegâne güç haline geldi. Ribatlar inflâ edilerek ‹slâm›n yay›l›fl› kurumsal hale getirildi. Türkler ‹slâmiyetle büyük ölçüde fetihler s›ras›nda temasa geçmifllerse de bü- yük kitlelerin ‹slâmiyeti kabulü, fetih harekât›n›n sönmeye yüz tuttu¤u IV. (X.) yüzy›lda gerçekleflmifltir. Çünkü ‹slâm dini manevî dinamizmini fetihlerin zay›fla- d›¤› dönemde çeflitli kavimler ve özellikle Türkler aras›nda yay›larak devam ettir- mifltir. Hatta ilk y›llarda savafllar yüzünden ‹slâmiyet’in Türkler aras›nda fazla ra¤- bet görmedi¤i rivayet edilir. Arap kumandanlar siyasî ve askerî hakimiyet tesis et- tikten sonra halk›n Müslüman olmas› için maddî ve manevî bask› yapt›klar›, baz›- lar›n›n da Müslüman olan ve camiye gelenlere nakdî mükafaat vadettikleri ileri sü- rülmektedir. Türkler ‹slâm’a de¤il Arap istilas›na karfl› mücadele vermifller ve bu mücadele sona erince fiamanist Tükler büyük bir h›zla Müslüman olmufllard›r. Öyle anlafl›l›yor ki Türk kavimleri aras›nda ‹slâmiyetin yay›lmas› sadece fetih- lerle de¤il, dinî, siyasî, sosyal, ekonomik ve kültürel birçok faktörün etkisiyle ger- çekleflmifltir. Bu bak›mdan Türkler’in ve di¤er baz› kavimlerin baz› münferid olay- lara bakarak k›l›ç zoruyla Müslüman olduklar›n› söylemek do¤ru de¤ildir. Çünkü bu ‹slâm’›n ruhuna ayk›r›d›r: “Dinde zorlama yoktur” (Bakara 2/2, 56). Müslü- manlar›n hakim olduklar› topraklardaki halk› Müslüman olmak veya haraç ya da cizye ödemek fl›klar›yla karfl› karfl›ya b›rakt›klar› ve bunun onlar›n Müslüman ol- malar›nda belirli bir rolünün oldu¤u ileri sürülse de bu usulün Türklerin veya di- ¤er kavimlerin ihtidas›nda tek seçenek olarak sunulmas› yanl›flt›r. Nitekim Asr-› Saadet’ten itibaren çeflitli kabile ve topluluklar›n Hz. Peygamber’in davetini kabul ederek Müslüman olduklar› bilinmektedir. Bunun yan›nda ticarî münasebetler, din bilginlerinin ve sûfîlerin telkin ve tavsiyeleri gibi çeflitli vesilelerin de etkili oldu¤u unutulmamal›d›r.

Ticarî ‹liflkiler Türk ülkelerinde ‹slâmiyetin yay›lmas›nda flehirler aras› ticarî iliflkiler önemli bir faktör olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. ‹bn Fazlan’›n verdi¤i bilgilerden ‹pek Yolu’nu kullanan tüccarlar›n Türkler aras›nda ‹slâmiyet’in yay›lmas›nda önemli rol oynad›- ¤› anlafl›lmaktad›r. ‹slâmiyet hakk›nda k›sa ve özlü bilgiler edinme f›rsat› bulan Türkler özellikle Kur’an-› Kerim’i dinlediklerinde oldukça etkilenmifllerdir. Ticaret kafilesinde yer alan sûfîler ve din adamlar› onlar› ‹slâmiyeti seçmelerinde önemli rol oynam›fllard›r. Ticarî faaliyetlerin IV. (X.) yüzy›ldan sonraki tarihlerde de etkili oldu¤u ve Buharal› Erzekyan adl› birisinin ticaret maksad›yla Çin’e, oradan da de- niz yoluyla Basra’ya geldi¤i ve Hz. Ali’yi Kûfe’de ziyaret ederek Müslüman oldu¤u bilinmektedir. Mâverâünnehr ve Horasan’da gerçeklefltirilen ilk fetihlerden sonra bölgeye yer- lefltirilen Müslüman Araplarla Buhara ve So¤dlu tüccarlar aras›nda kültürel ve tica- rî münasebetler tesis edilmifl ve k›sa süre içerisinde Müslümanlar› tan›ma imkân› bulan Türkler aras›nda ‹slâmiyet yay›lm›fl, mescid ve medreseler yap›lm›flt›r.

Gök Tanr› ve Allah ‹nanc› Türkler ‹slâmdan önce geleneksel Gök Tanr› inanc›n› benimsemifllerdi. Bu inanc›n bafll›ca unsurlar› Gök Tanr›, tabiat güçlerine inanma, atalar kültü ve Gök Tanr›’ya takdim edilen kurban ibadetidir. Dinden daha çok bir sihir karakteri arz eden fia- 1. Ünite - Türklerin ‹slamiyeti Kabulü 21 manl›¤›n ise Türkler’deki tanr› inanc›yla bir ilgisinin olmad›¤› ispat edilmekle be- raber, ikisi aras›nda dikkati çekecek ölçüde bir uyum oldu¤u kabul edilmektedir. Türkler’in as›l inanc›, Tanr›’y› (Tengri) en yüksek güç ve en büyük yarat›c› kuvvet kabul eden ve semavi bir mahiyeti olan Gök Tanr› diniydi. Hükümdarlar Gök Tan- r› taraf›ndan tahta ç›kar›ld›klar›na, zaferleri onun yard›m›yla kazand›klar›na, çeflitli hile ve tuzaklardan kurtulduklar›na inan›r ve “Ey Gök Tanr› sana flükürler olsun!” diye duygular›n› dile getirirlerdi. Avar hakan› Bizans imparatoruyla yapt›¤› bir ant- laflmada Gök Tanr› ad›na yemin etmiflti. Gök Türkler de devletlerinin Gök Tan- r›’n›n iste¤iyle kuruldu¤una inan›rlard›. Türkler ölüm ve hayat›n Tanr›’n›n iradesi- ne ba¤l› oldu¤una, insan›n fânî, Tanr›’n›n ebedî oldu¤una inan›rlard›. Tanr› keli- mesi Baflk›rtça hariç bütün Türk lehçelerinde ortak olarak kullan›lan bir kelimedir. Gök Tanr› dini Türklerin ‹slâm öncesi millî dinî olarak kabul edilmektedir. Baz› araflt›rmac›lar, kâinat›n ezelî ve ebedî Gök Tanr› taraf›ndan idare edildi¤i- ne inanan Türklerin, zamandan ve mekândan münezzeh, her türlü yorum ve ta- savvurdan uzak bir tanr› fikrini ‹slâm’›n Allah inanc›nda bulduklar› için Müslüman- l›¤› benimsemekte zorlanmad›klar›n› iddia ederler. Allah’›n s›fatlar›, ahiret hayat›, ruhun ebedili¤i, k›yamet hayat›, kadere iman, ahlak anlay›fl› sevap-günah, cennet, cehennem, flehitlik, aile hayat›, fetih felsefesi, cihad, adalet, hakimiyet, vatan sev- gisi istiklâl aflk› ve flûra gibi çeflitli konularda ‹slâm dininin ortaya koydu¤u pren- sip ve esaslarda Türkler’in benimsemifl oldu¤u inanç sistemi ve ilkeler aras›nda bü- yük bir uyum olmas›, onlar›n ‹slâm’a bak›fl aç›lar›n› etkilemifl ve di¤er dinlere tep- ki göstermelerine ra¤men ‹slâmiyet’e karfl› ç›kmak flöyle dursun, kendi istek ve ira- deleriyle rahatl›kla benimseyip kabul etmifllerdir. Hiç flüphesiz Türkler tarih boyunca Budizm, Zerdüfltlük, Maniheizm, Mûsevîlik ve H›ristiyanl›k gibi inanç sistemlerini benimsemifller, ancak bunlar›n büyük ço- ¤unlu¤u Türkler’in inanç ve hayat felsefesine uygun olmad›¤› için bu dinlere kar- fl› tepki gösterilmifl ve bu dinlerin Türk’ün karakterine ve ruh yap›s›na ters düfltü- ¤ü aç›kça ifade edilmifltir. Halbuki Türkler’in ‹slâm dinine geçiflleri, baz› tarihçile- rin dedi¤i gibi “adeta fark›nda olmadan” tabiî bir seyir içinde gerçekleflmifltir. Ni- tekim XII. yüzy›lda yaflam›fl olan Süryanî tarihçi Mikhail “TürkSIRA milleti S‹ZDE tek tanr›ya SIRA S‹ZDE inanmakta idi. Araplar’›n da tek Allah’a inanmalar› Türkler’in ‹slâmiyeti kabul etmelerine sebep olmufltur” diyerek bu gerçe¤i dile getirmektedir.DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M

Türklerin eski dinî inançlar› konusunda neler söyleyebilirsiniz? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE SORU 4 SORU

DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Yeni bir dinin kabulü milletlerin hayat›n› müspet veya menfî yönde etkileyenD‹KKAT önemli fak- D‹KKAT törlerden biri kabul edilmektedir. Milletler kabul ettikleri bu yeni din sayesinde ya varl›k- SORU SORU lar›na güç katarak dünyan›n say›l› milletlerinden biri olmakta ya da SIRAmillî S‹ZDEbenliklerini kay- SIRA S‹ZDE betmektedirler. Bunun en belirgin örne¤ini Türk milletinin tarihinde bulmaktay›z. Türk- ler tarih boyunca millî dinlerini terk ederek Budizm, Maniheizm, Musevîlik ve H›ristiyan- D‹KKAT D‹KKAT l›¤› benimsemifllerdir. Ancak bu dinlerin yap›s› Türklerin millî bünyesineAMAÇLARIMIZ ve karakterine AMAÇLARIMIZ uymad›¤› için onlar›n benliklerini ve Türklüklerini kaybetmelerine sebep olmufltur.NN Gök- türk hakan› Bilge Ka¤an veziri Tonyukuk’tan bir Budist mabedi yapt›rmas›n›SIRA S‹ZDE isteyince, SIRA S‹ZDE Tonyukuk’un “Savaflmay› ve hayvan kesmeyi yasaklayan, miskinlikK‹TAP telkin eden bir di- K‹TAP nin kabulü Türkler için felâket olur” cevab›n› vermesi adeta birA kehanetMAÇLARIMIZ olarak ortaya AMAÇLARIMIZ ç›km›flt›r. Türkler’in millî bünyesine, ruh ve karakterine uyan ‹slâm dinini kabul etmeleri onlara yeni bir at›l›m gücü kazand›rd›¤› gibi millî varl›klar›n› muhafazaTELEV‹ZYON etmelerindeNN de TELEV‹ZYON önemli rol oynam›flt›r. Türkler bu yeni ruh sayesinde Asya steplerindenK‹TAP Avrupa içlerine ka- K‹TAP

‹NTERNET ‹NTERNET TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET 22 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

dar çok genifl bir alanda hakimiyet kurmay› baflarm›fllard›r. Türkler’in ‹slâmiyet’i kabulü sadece Türk ve ‹slâm tarihinde de¤il, ayn› zamana dünya tarihinde de bir dönüm noktas› teflkil eder. Türkler’in ‹slâmiyeti kabulü kavimler göçü ve Haçl› seferleriyle birlikte Orta Ça¤› karakterize eden üç büyük olaydan biridir.

Türklerin ‹slâmiyeti kabul etmeden önce, Müslüman Araplarla uzun süre müca- dele etmifl olsalar da, ‹slâmiyeti kabul etmelerinde bu yeni dinin, esas itibariyle kendi inançlar›yla z›tl›k teflkil etmedi¤ini farketmeleri etkili olmufl olmal›d›r. Baz› araflt›rmac›lar bu konuda farkl› görüfller de ileri sürmektedir. Yayg›n kanaate göre, Türk milleti Araplar›n siyasî hakimiyeti alt›nda kald›klar›, bask› ve zulüm gördük- leri için, yani k›l›ç zoruyla de¤il, kendi istek ve iradeleriyle adeta tabi- î bir geçifl süreci içinde çok çeflitli ve karmafl›k faktörlerin etkisiyle ‹slâmiyeti ka- bul etmifltir.

Sûfîlerin Tebli¤i Türklerin ‹slâmlaflma sürecinde sûfîlerin faaliyetleri de önemli bir yer iflgal eder. Ticaretin sa¤lad›¤› imkân ve f›rsatlar› de¤erlendiren sûfîler insanlar›n gönlünü ka- zanarak onlar›n Müslümanl›¤› benimsemelerini sa¤lam›fllard›r. Onlar uclarda kur- duklar› zaviyelerle Mâverâünnehr’in ‹slâmlaflmas›nda etkili olmufllar ve gazî s›fat›y- la savafllara da kat›lm›fllard›r. Gazâ ruhunu daima canl› tutarak Türklerdeki “alp” ile Müslümanlar aras›ndaki “gazi” tipini birlefltirmifllerdir. Horasan sûfîlerin önemli bir merkezi olmufl ve tebli¤ faaliyetlerini yürütmek için bölgeye yerleflmifller, Karahanl›lar’›n ‹slâmiyeti kabulünden sonra da göçebe Türk boylar› aras›nda dolaflm›fllard›r. Kitâbî ‹slâm anlay›fl›n›n temsilcileri olan fa- kihler ve kelâmc›larla yan yana, hatta onlardan daha etkili bir flekilde bozk›rlarda ve flehirlerde, Buhara, Hârizm, Belh, Tirmiz ve Ça¤aniyan’da ‹slâm›n yay›lmas›nda önemli rol oynam›fllard›r. Özellikle Horasan melâmetîli¤i denilen tasavvuf ekolüne mensup ‹ranl› ve Türk sûfîlerin daha çok etkili oldu¤u söylenebilir. Ayr›ca birlikte yaflama, ‹slâm ülkelerinin maddî ve manevî aç›dan di¤er toplumlardan üstün olma- s› gibi sebeplerin de etkili oldu¤u bilinmektedir. Dinler tarihinde bu kadar k›sa bir zaman zarf›nda bu kadar büyük kitlelerin hiç- bir bask›ya maruz kalmadan kendi istek ve iradeleriyle baflka bir dine geçtiklerine çok az rastlanm›flt›r. K›sacas› Türkler kendi töre, inanç, ideal ve karakterleriyle bü- tünleflen prensiplere sahip bu mükemmel din ve medeniyet dairesine girmekte as- la zorlanmad›klar› gibi, ‹slâm kültür ve medeniyetine her alanda önemli katk›larda bulundular. Türkler ‹slâmiyet’i kabul ettikten çok k›sa bir süre sonra dinî ilimler baflta olmak üzere çeflitli ilim dallar›nda, tefekkür ve felsefe konusunda dünya ça- p›nda hakl› bir flöhrete kavuflmufl bilim adamlar› ve mütefekkirler yetifltirdiler ve Ortaça¤ ‹slâm kültür ve uygarl›¤›n›n kurulup geliflmesinde rol oynad›lar. 1. Ünite - Türklerin ‹slamiyeti Kabulü 23

Özet

Türk-Arap iliflkilerinin bafllang›c› hakk›nda bilgi Müslüman olan ilk Türk devletlerinin Türk ve ‹s- NA MAÇ NA MAÇ 1 sahibi olacak. 4 lâm tarihi aç›s›ndan önemini anlayabilecek. Türklerle Araplar aras›ndaki iliflkiler cahiliye ‹slâmiyeti devlet dini olarak kabul eden Kara- dönemine kadar uzanmaktad›r. Hz. Peygamber hanl›lar, Gazneliler ve Selçuklular çok genifl top- de baz› hadislerde Türkler’den bahsetmekte- raklarda hüküm süren bir imparatorluk haline dir. ‹lk ‹slâm fetihleri s›ras›nda Türkler’le Arap- gelmifller, Türkler ‹slâmiyetin ve Müslümanlar›n lar birbirlerini daha yak›ndan tan›ma imkan› koruyucular› haline gelmifllerdir. Selçuklular bulmufllard›r. Dandanakan Savafl›’ndan (1040) sonra Sünnî ‹s- lâm dünyas›n›n bir numaral› hâmîsi olmufl, ayr›- Mâverâünnehr’de gerçeklefltirilen fetihleri yo- ca ‹smâîlî-Bât›nî düflünceye karfl› Nizamiye Med- NAMAÇ 2 rumlayabilecek. reselerini kurarak sünnî fikirlerin savunucusu Emevî halifesi I. Velid devrinde Horasan valili- olmufllard›r. ¤ine getirilen Kuteybe b. Müslim 705-715 y›lla- r› aras›nda gerçeklefltirdi¤i seferlerle Mâverâ- Türkleri ‹slâmiyeti kabule sevk eden sebepleri NAMAÇ ünnehr’i ‹slâm egemenli¤i alt›na alm›fl, Hora- 5 aç›klayabilecek. san’da birbirleriyle mücadele halinde olan ‹slâmiyet’in Türkler’in daha önce benimsedi¤i gruplar›, yani Arap as›ll› olmayan Müslüman- dinlere göre daha evrensel bir karaktere sahip larla (mevâlî) Araplar›, Kays kabilesi mensupla- olmas›, Türkler’in Gök Tanr› inanc›n›n ‹slâm r›yla Yemenlileri birlik ve beraberlik içinde düfl- inanc›na yak›n olmas›, o dönemdeki ‹slâm ül- man kuvvetleri üzerine sevk ederek büyük bir kelerinin maddî ve manevî bak›mdan di¤er top- baflar› kazanm›flt›r. lumlardan daha üstün olmas›, savaflç›l›k nite- likleriyle tan›nan Türkler’in ‹slâm’›n cihad an- Abbâsîlerin hizmetine giren Türkler’in siyasî, as- lay›fl›n› ideallerine uygun bulmalar›, k›sacas› NAMAÇ 3 kerî ve idarî kadrolar› ele geçirmelerinin sonuç- Türkler’in kendi din, inanç, ideal ve karakter- lar›n› de¤erlendirebilecek. leri ile bütünleflen bir din oldu¤u için ‹slâmi- Türkler erken tarihlerden itibaren Abbâsîler’in yeti seçmifllerdir. hizmetine girerek önemli mevkileri ele geçirmifl- ler, Me’mun ve Mu’tas›m devrinde nüfuz ve oto- riteleri daha da artm›fl, halifelerin tayin ve görev- den uzaklaflt›r›lmalar›nda önemli rol oynam›fllar- d›r. Mütevekkil ve Muntas›r Türkler’in deste¤iyle halife olmufllard›r. 24 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Kendimizi S›nayal›m

1. Türklerin Müslümanlar› tan›malar› ve ‹slâmiyeti ka- 5. Tarih boyunca çeflitli dinleri benimseyen Türklerin, bul etmeleri aç›s›ndan çok önemli olan Müslüman Arap- bir bask›ya maruz kalmaks›z›n büyük kitleler halinde lar›n Horasan ve Mâverâünnehr’deki fetihleri, hangi ‹slâmiyeti benimsemeleri afla¤›dakilerden hangisiyle devirde yap›lm›flt›r? aç›klanabilir? a. Hz. Muhammed devri a. Türkler kendi karakter, töre, inanç ve idealleriy- b. Dört Halife devri le bütünleflen prensiplere sahip oldu¤u için ‹slâ- c. Emevîler devri miyeti seçtiler. d. Abbâsîler devri b. Kendi hükümdarlar›n›n bask›s›yla Müslüman e. Karahanl›lar devri oldular. c. Müslüman Araplar› maddî ve manevî bak›mdan 2. ‹slâm ordular›n›n Mâverâünnehr’de büyük bir bafla- daha üstün gördükleri için Müslüman oldular. r› elde etmelerinin sebebi afla¤›dakilerden hangisidir? d. Müslüman vali ve kumandanlar›n ‹slâmiyeti ka- a. ‹slâm ordular› askerî aç›dan çok güçlü olmalar› bul edenleri ödüllendirmeleri sebebiyle Müslü- b. Halifeler ‹slâm ordusunu maddî ve manevî ba- man oldular. k›mdan desteklemeleri e. Müslüman Araplar›n bölgede siyasî, askerî ve c. Türk ordular› savafllara haz›rl›ks›z yakaland›lar.d. idarî aç›dan hakimiyet kurmalar› sebebiyle Müs- lüman oldular. Haccac’›n idarî, Kuteybe’nin askerî kabiliyetini birlefltirip birbirleriyle mücadele halindeki mu- 6. Mâverâünnehr ve Türkistan fetihlerini gerçeklefltiren halif gruplar›, yani mevâlî ile Araplar› Kaysl›lar- Emevî kumandan› kimdir? la Yemenlileri bir ittifak içinde Türkler üzerine a. Haccac b. Yusuf sevketmeleri b. Kuteybe b. Müslim e. Esed b. Abdullah el-Kasrî’nin baflar›l› politikas› c. Ebû Müslim-i Horasânî d. Mesleme b. Abdülmelik 3. Türkler aras›nda fetihler s›ras›nda bafllayan ‹slâmlafl- e. Mühelleb b. Ebî Sufra ma hareketinin bir ara duraklamas›na afla¤›dakilerden hangisi sebep olmufltur? 7. Türklerin deste¤iyle Müslüman Araplar›n Çinlilere a. Müslüman Araplar›n fetih harekât›ndan vaz- karfl› zafer kazand›klar› ve Türklerin ‹slâmiyeti kabul geçmeleri etmelerine zemin haz›rlayan savafl afla¤›dakilerden b. Müslümanlarla Türkler aras›ndaki ticarî faaliyet- hangisidir? lerin a¤›rl›k kazanmas› a. Dandanakan Savafl› c. Yeni vali ve kumandanlar›n isyanlar› bast›rmak- b. Malazgirt Savafl› la u¤raflmalar› c. Nihavend Savafl› d. Emevîlerin gayri Arap Müslümanlar› (mevâlî) hor d. Büyük Zap Suyu Savafl› gören Arap milliyetçili¤ine dayanan politikalar› e. Talas Savafl› e. Hazarlar›n Müslüman Araplar karfl›s›ndaki ba- flar›lar› 8. ‹slâmiyeti kabul ettikten sonra Abdülkerim ismini alan ve Türk-‹slâm tarihinde önemli rol oynayan Kara- 4. Afla¤›daki mutasavv›flardan hangisi XII. yüzy›lda Or- hanl› hükümdar› kimdir? ta Asya’da ‹slâmiyetin Türkler aras›nda yay›lmas›nda et- a. Harun Bu¤ra Han kili olmufltur? b. Arslan Han a. Hac› Bektafl-› Velî c. O¤ulcak b. Mevlana Celaleddin-i Rûmî d. Satuk Bu¤ra Han c. Hac› Bayram-› Velî e. Ebû Nasr Ahmed d. Ahmed Yesevî e. Bahaüddin Nakflibend 1. Ünite - Türklerin ‹slamiyeti Kabulü 25

Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›

9. ‹slâmiyeti resmî din olarak kabul eden ilk Türk dev- 1. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Emevîler Dönemi Türk- leti hangisidir? Arap ‹liflkileri (661-750) “ konusunu yeniden a. Karahanl›lar okuyunuz. b. Sâmânîler 2. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Emevîler Dönemi Türk- c. ‹dil (Volga) Bulgar Devleti Arap ‹liflkileri (661-750) “ konusunu yeniden d. Gazneliler okuyunuz. e. Selçuklular 3. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “‹slâmiyetin Türkler Ara- s›nda Yay›l›fl› “ konusunu yeniden okuyunuz. 10. Türkler’in Müslüman olduktan sonra f›k›hta ve iti- 4. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “‹slâm› Kabul Eden ‹lk katta benimsedikleri mezhepler hangisinde birlikte do¤- Türk Devletleri konusunu yeniden okuyunuz. ru olarak verilmifltir? 5. a Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Türkleri ‹slâm Dinini a. Hanefî-Mâtürîdiyye Kabule Sevk Eden Sebepler “ konusunu yeni- b. Mâlikî-Mürcie den okuyunuz. c. fiâfiî-Mâtürîdiyye 6. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Emevîler Dönemi Türk- d. Hanefî-Efl‘ariyye Arap ‹liflkileri (661-750)” konusunu yeniden e. fiâfiî-Efl‘ariyye okuyunuz. 7. e Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Abbâsîler Dönemi Türk-Arap ‹liflkileri (750-1258)” konusunu yeniden okuyunuz. 8. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “‹slâm› Kabul Eden ‹lk Türk Devletleri” konusunu yeniden okuyunuz. 9. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “‹slâm› Kabul Eden ‹lk Türk Devletleri” konusunu yeniden okuyunuz. 10. a Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “‹slâmiyet’in Türkler Aras›nda Yay›l›fl›” konusunu yeniden okuyunuz. 26 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

S›ra Sizde Yan›t Anahtar›

S›ra Sizde 1 mü üzerine iliflkiler bozuldu ve yeni bir mücadele dö- Ziyâd b. Ebîh Basra valili¤i s›ras›nda Horasan ve Sis- nemi bafllad›. Hazar hakan› Müslümanlara karfl› Astar- tan’a daha plânl› bir askerî harekât bafllatt›. Kûfe ve han al-Hârizmî’nin kumandas›nda ordular sevketmifl Basra’dan yaklafl›k 50.000 kifliyi Horasan’›n baz› flehirle- ve onlara a¤›r kay›plar verdirmifltir (762-764). Halife el- rine yerlefltirdi. 671’den itibaren Merv flehri Horasan Mansûr (754-775) döneminde Astarhan kumandas›n- eyaletinin askerî üssü haline geldi. Türkistan’a yap›la- daki Hazar ordusu Kafkas da¤lar›n› afl›p ‹slâm toprak- cak seferler buradan idare edilmeye baflland›. Hakem lar›na girdi. Suriye, el-Cezîre ve Musul’dan takviye bir- el-G›fârî Ceyhun nehrini geçerek Sa¤âniyân’a kadar iler- likleri gönderilmesine ra¤men ‹slâm ordusu yenildi. ledi ve Kisrâ III. Yezdicerd’in o¤lu Fîrûz’u yenerek Çin’e Bu bozgun haberi üzerine halife hapishaneleri tahliye s›¤›nmaya zorlad›. Mühelleb de Türkler karfl›s›nda yeni ederek toplad›¤› büyük bir orduyu Hazarlar’a karfl› sevk baflar›lar kazand›. Horasan’›n yeni valisi Rebî b. Ziyâd etti. Ayr›ca s›n›rlar› kalelerle donatarak savunma ted- Belh’te 671 y›l›nda ç›kan bir isyan› bast›rd›ktan sonra birleri ald›. Hazarlar daha fazla ilerleyemeyip ald›klar› Kûhistan’a bir sefer düzenledi ve karfl› karfl›ya geldi¤i ganimetlerle ülkelerine döndüler. Halife el-Mansur dev- Eftalit Türklerini yenerek Ceyhun nehrine dayand›. Bu- rinden Harunurreflid devrine kadar yaklafl›k yar›m as›r rada Türk hükümdar› Nizek Tarhan’› yendi. Baz› flehir- Hazarlar’›n Müslüman Araplar ile ciddi bir savafla girifl- leri fethedip Hârizm’e kadar ilerledi ve ald›¤› idarî ted- medikleri anlafl›lmaktad›r. birlerle Horasan’daki ‹slâm hakimiyetini sa¤lamlaflt›rd›. S›ra Sizde 4 S›ra Sizde 2 Daha çok sihirin hakim oldu¤u fiamanl›¤›n Türkler’de- Ömer b. Adülaziz 717’de halife olunca önce Mâverâün- ki tanr› inanc›yla bir ilgisi olmasa da ikisi aras›nda bir nehr ve Türkistan’da ganimet elde etmek amac›yla ya- uyum oldu¤u kabul edilmektedir. Eski Türklerin sür- p›lan fetihleri durdurdu. Onun gayesi Mâverâünnehr’de dürdükleri bozk›r hayat tarz›nda atalar kültü etkiliydi. fethedilen di¤er topraklarda halkla iyi iliflkiler kurarak Tabiatta baz› gizli güçlere inan›yorlar, ölmüfl büyükleri kalpleri ‹slam’a ›s›nd›rmakt›. Bölge halk›n› küçük düflü- yüceltiyorlar ve onlara kurban kesiyorlard›. Ancak on- rücü, Müslümanlardan nefret ettiren haks›z muamelele- lar›n as›l inanc› Tanr›’y› (Tengri) en yüksek güç ve en re ve vergilere son vermek istiyordu. Faaliyetlerini tas- büyük yarat›c› kuvvet kabul eden ve semavi bir mahi- vip etmedi¤i idarecileri görevden ald›. Horasan valisi yeti olan Gök Tanr› diniydi. Hükümdarlar kendilerinin Yezid’in yerine Cerrah b. Abdullah’› tayin etti ve müslü- Gök Tanr› taraf›ndan tahta ç›kar›ld›¤›na, zaferleri onun man olanlardan al›nan cizye ve harac› kald›rmas›n› is- yard›m›yla kazand›klar›na, çeflitli hile ve tuzaklardan tedi. Takip edilen yeni siyaset k›sa sürede meyvelerini kurtulduklar›na inanmaktayd›lar. Türkler hayat›n ve ölü- verdi ve Mâverâünnehr halk› ak›n ak›n ‹slâm’a girmeye mün Tanr›’n›n iradesine ba¤l›, insan›n fâni Tanr›’n›n bafllad›. Ömer b. Abdülaziz Mâverâünnehr’deki baz› ebedî oldu¤una inan›rlard›. Gök Tanr› dini Türklerin ‹s- hükümdarlara ‹slâm’a davet mektuplar› yazd›. Onlar›n lâm öncesi millî dinî olarak kabul edilmektedir. bir k›sm› Müslüman oldu. Ömer b. Abdülaziz’in bölge halk›na yapt›¤› samimî, âdil ve insanî muamele Semer- kand ve So¤d halk› aras›nda da sevinçle karfl›land›. Gay- rimüslim Türk ak›nlar›yla karfl› karfl›ya kalan baz› Mâ- verâünnehr flehirlerinde yaflayan Müslümanlar› ailele- riyle birlikte Ceyhun’un ötesine iskân edilmesini istedi. Ancak halk böyle bir teklife yanaflmay›nca vazgeçildi.

S›ra Sizde 3 Emevîler zaman›nda Mervan b. Muhammed’in kazan- d›¤› zaferlerden sonra Araplarla Hazarlar aras›ndaki mücadelede bir duraklama olmufltu. Abbâsîler’in ilk döneminde de bu durum devam etti. Ancak ‹rminiyye valisi Yezid b. Esîd ile evlenen Hazar prensesinin ölü- 1. Ünite - Türklerin ‹slamiyeti Kabulü 27

Yararlan›lan Kaynaklar

Câhiz, (1967), Hilafet Ordusunun Menk›beleri ve Türkler’in Faziletleri, trc. Ramazan fieflen, Anka- ra. Kitapç›, Z. (1988), Türkistan’da ‹slâmiyet ve Türk- ler, Konya. Kitapç›, Z. (1994), Orta Asya’da ‹slâmiyetin Yay›l›fl› ve Türkler, Konya. Kurt, H. (1998), Orta Asya’n›n ‹slâmlaflma Süreci, Ankara. Kutlu, S. (2000), Türklerin ‹slâmlaflma Sürecinde Mürcie ve Tesirleri, Ankara. Merçil, E. (1993), Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Ankara. Ögel, B. (1988), ‹slâmiyetten Önce Türk Kültür Ta- rihi, Ankara. fieker, F. M. (2010), ‹slâmlaflma Sürecinde Türklerin ‹slâm Tasavvuru, Ankara. fieflen, R. (1985), ‹slâm Co¤rafyac›lar›na Göre Türk- ler ve Türk Ülkeleri, Ankara. Turan, O. (1980), Selçuklular ve ‹slâmiyet, ‹stanbul. Wellhausen, J. (1963), Arap Devleti ve Sukutu, trc. Fikret Ifl›ltan, Ankara. Y›ld›z, H. D. (1976), ‹slâmiyet ve Türkler, ‹stanbul. ‹LK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLER‹ 2 Amaçlar›m›z Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra; N M›s›r’da kurulan ilk Türk hanedanlar›n› de¤erlendirebilecek, N ‹dil Bulgar Devletinin kurulufl aflamas›n› belirleyebilecek, N ‹dil Bulgarlar›n Hazarlar ile iliflkilerini de¤erlendirebilecek, N ‹dil Bulgarlar›n›n ‹slamiyet’i kabul etme sürecini aç›klayabilecek, N ‹dil Bulgarlar›n›n tarih sahnesinden çekiliflini belirleyebileceksiniz.

Anahtar Kavramlar

• Tulunîler • Bulgar flehri • Ihflidîler • Alt›n Orda Devleti • ‹dil Bulgarlar› • ‹bn Fazlan • ‹dil (Volga) bölgesi • Tatarlar • Alm›fl b. Cafer • Rus knezlikleri • Hazarlar

‹çindekiler

• G‹R‹fi • TULUNÎLER • IHfi‹DÎLER • ‹D‹L BULGARLARININ ORTAYA ÇIKIfiI • ‹D‹L BULGARLARININ ‹SLAM‹YET’‹ KABULÜ ‹lk Müslüman Türk Tulunîler, Ihflidîler • ‹D‹L BULGAR DEVLET‹ TAR‹H‹N‹N Devletleri ve ‹dil Bulgarlar› ‹K‹NC‹ DÖNEM‹: RUSLARLA MÜCADELE • ALTIN ORDA VE KAZAN HANLI⁄I’NDA ‹D‹L BULGARLARI • TEfiK‹LAT VE SOSYO-EKONOM‹K HAYAT • ‹D‹L BULGARLARINDA ‹L‹M Tulunîler, Ihflidîler ve ‹dil Bulgarlar›

G‹R‹fi Türklerin ‹slâmiyeti kabûlu ilk olarak yo¤un bir flekilde Mâverâünnehr’de görülür. Burada VII. yüzy›l›n ortalar›ndan IX. yüzy›l›n ilk çeyre¤ine kadar hüküm süren ve devlet boyutuna gelememifl, ömürleri k›sa, irili ufakl› bir çok mahallî Türk hane- dan bulunmaktayd›. Badegis ve civar›nda Nizek Tarhan, Toharistan’da Yabgu Bey, Dihistan ve Cürcan’da Sultegin, So¤d ve Semerkand’da Ihflid, Usruflâna’da Kâvûs et-Türkî gibi bölgede hüküm süren birçok lider, Müslüman Araplara zaman zaman direnip karfl› koymufllarsa da bu süre içinde ‹slâmiyeti kabul etmifllerdir. Bu ilk dönemden sonra Mâvrâünnehr’den çok uzak bir bölgede, M›s›r ve Suri- ye’de Türk as›ll› Müslüman hanedanlar›n ortaya ç›kt›¤› görülür. Bunlar Abbasî Devletinin eyalet valileri iken IX. asr›n ikinci yar›s› ile X. asr›n ikinci yar›s› aras›n- da birer hanedan kuran Tulunîler ve Ihflidîlerdir. ‹leri bir safha olarak ise, yine Mâ- verâünnehr’den, yani Afla¤› Türkistan’dan çok uzak bir bölgede ve kronolojik ola- rak da ilk Müslüman Türk devleti olan, X. yüzy›l›n bafllar›nda ‹dil Bulgar Devleti’ni görürüz.

TULUNÎLER M›s›r ve Suriye’de hüküm süren Tulunî Devleti’nin kurucusu Ahmed isimli bir Türk askeriydi. Devletin ad› 815-816 y›l›nda Buhara valisi taraf›ndan haraç olarak Ba¤- dad’a gönderilen gulâmlar aras›nda yer alan Ahmed’in babas› Tulun(Türkçedeki dolun)’dan gelmektedir. 835’te Ba¤dad’da do¤an Ahmed, iyi bir dinî ve askerî e¤i- tim alm›fl ve çok gençken Halife Mustaîn’in gönlünü kazanm›flt›r. Onun üvey ba- bas› Bay›kbeg’e M›s›r valili¤i görevi verilmifl, ancak Bay›kbeg M›s›r’a vekil olarak Ahmed’i göndermifltir. Nitekim Ahmed’in Fustat’a ulaflt›¤› 868 y›l›, Tulunîlerin ku- rulufl tarihi olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte M›s›r’da ondan önce de Türk kökenliler valilik yapm›fl ve bundan dolay› çok say›da Türk askeri bölgeye gelip yerleflmiflti. 870 y›l›nda Berka ve ‹skenderiye flehirlerinin de Ahmed b. Tulun’un idaresi al- t›na geçmesiyle M›s›r’›n tamam›nda Tulunîlerin hâkimiyeti kurulmufl oldu. Ahmed b. Tulun’un bu kadar güçlenmesi ve Ba¤dad’a gönderilen harac› büyük ölçüde azaltmas›, onun Abbasîlerle aras›n› açm›flt›r. Hatta ismen de olsa Abbasîlere ba¤l› olduklar›ndan dolay› Abbasî halifesi, Ahmed b. Tulun’u azletmifl ve onun yerine Suriye valisi Amacur’u tayin etmifltir. 877-78’de Amacur’un ölümünden sonra ise Ahmed b. Tulun yeniden Suriye’ye hâkim olmufltur. Bununla birlikte çok geçme- 30 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

den Ahmed b. Tulun yeni bir sorunla karfl› karfl›ya kalm›flt›r. M›s›r’da vekil olarak b›rakt›¤› o¤lu Abbas isyan etmifltir. 879’da M›s›r’› terk eden Abbas, Berberîleri pa- ra ile sat›n alarak yeni bir devlet kurmak istemifltir. Ancak Ahmed b. Tulun, bu so- runu da çözmüfl ve ayn› y›l tekrar M›s›r ile Suriye’nin tamam›na hâkim olmufltur. Resim 2.1

Ahmed b. Tulun Camisi, Kahire- M›s›r

884 y›l›nda vefat eden Ahmed b. Tulun’un yerine 20 yafl›ndaki o¤lu Humâre- veyh geçmifltir. Humâreveyh’in hâkimiyeti de aynen babas›n›nki gibi Abbasîlerle mücadele ile geçmifltir. 885’te iki ordu, D›maflk ile Remle aras›ndaki et-Tavva- hîn’de karfl›laflm›flt›r. Savafl, herhangi bir taraf›n kesin galibiyetiyle sonuçlanmasa da imzalanan bar›fl antlaflmas› (886) Humâreveyh’in lehine olmufltur. Bu anlaflma- ya göre Humâreveyh, M›s›r, Suriye ve Anadolu hudut bölgelerinde 30 y›l boyunca vali olarak görev yapacak, buna karfl›l›k da y›lda 300.000 dinar vergi ödeyecekti. Ahmed b. Tulun’un zaman›nda sadece M›s›r topraklar› için Abbasîlere bu kadar vergi ödedi¤ini göz önünde bulundurdu¤umuzda, anlaflmada belirtilen miktar›n çok fazla olmad›¤› anlafl›lmaktad›r. Bu tarihten sonra Tuluno¤ullar› ile Abbasîler aras›ndaki münasebetler dostça olmufltur. Humâreveyh’in genç yaflta vefat› (896) ise yeni istikrara kavuflan Tulunîler Dev- leti’ni fetret devrine sokmufltur. Humâreveyh’in yerine s›ras›yla geçen Ebu’l-Asâkir Ceyfl ile Harun adl› o¤ullar› çok genç yaflta olduklar› için ülkede hâkimiyeti sa¤la- yamad›klar› gibi, taht mücadeleleri s›ras›nda da hayatlar›n› kaybetmifllerdir. Tulunî Devleti’ndeki bu geliflmeler, Abbasî Halifesi Mu’taz›d’›n müdahalesine yol açm›flt›r. 899’da Halife Mu’taz›d ile yap›lan anlaflmaya göre, Tulunî Devleti’nin s›n›rlar› kü- çülmüfl, Abbasîlere ödenen vergi de artt›r›larak 450.000 dinara ç›kart›lm›flt›r. 905 y›- l›nda ise Abbasîler Tulunî Devleti’ne tamamen son vermifllerdir. Tulunî Devleti’nden sonra M›s›r’da hüküm süren hanedanl›klar›n tarihine bak›l- d›¤›nda, Tulunîler döneminde M›s›r’›n “alt›n ça¤›”n› yaflad›¤›n› söyleyebiliriz. Kuv- vetli bir ordu ve ticarî yollar›n mevcudiyeti, bu dönemde M›s›r halk›n›n refah›n› artt›rm›flt›r. Tulunîler ile birlikte M›s›r’da saray teflkilat› kurulmufl, imar faaliyetleri h›z kazanm›flt›r. Ahmet b. Tulun’un 876-879 y›llar›nda infla ettirdi¤i Tuluno¤lu Ca- mii günümüze kadar gelmifltir. 2. Ünite - Tulunîler, Ihflidîler ve ‹dil Bulgarlar› 31

IHfiÎDÎLER M›s›r ve Suriye’de hüküm süren ikinci Türk hânedan›n›n kurucusu Muhammed b. Tugç 882’de Ba¤dad’da do¤mufltur. Muhammed b. Tugç’un babas›, Tulunîlerin hizmetinde bulunmufl ve fiam ile Taberiyye’de valilik yapm›flt›r. Tulunîlerin y›k›l›- fl›ndan sonra Muhammed b. Tugç Abbasî Devleti’nin hizmetinde bulunmufltur. Önemli görevlerde bulunarak gücünü art›rm›fl ve 933 gelindi¤inde nüfuzunu Suri- ye’nin tamam›nda yaym›fl bulunuyordu. Ancak Muhammed b. Tugç bununla yetin- mek istemiyor ve M›s›r’a da hâkim olmay› planl›yordu. M›s›r’daki siyasi ortam ise Muhammed b. Tugç’un iflini kolaylaflt›r›yordu. Tulunîlerin y›k›l›fl›ndan sonra M›s›r, ‹slam liderli¤i için mücadele veren Abbasîler- le Fat›mîlerin ortas›nda kalm›flt›r. Abbasîler M›s›r’da güçlü bir devletin kurulmas›n› is- tiyorlard›. Çünkü güçlü bir devlet, Fatimîlerin ilerleyiflini engelleyecek ve Suriye’deki Bedevî hanedanlar›n› kontrol alt›na alabilecekti. M›s›r’daki siyasi kargafladan ve Ab- basîlerin M›s›r ile ilgili düflüncelerinden haberdar olan Muhammed b. Tugç, vezir el- Fazl b. Ca’fer el-Furat’›n deste¤i ile M›s›r valili¤ine atanm›flt›r. Daha 935 y›l›nda Fus- tat’a askerlerini sokan Muhammed b. Tugç, böylece M›s›r ve Suriye’de yeni bir devle- tin temellerini de atm›fl oldu. Halife Râzî 939 y›l›nda kendisine Farsçada hükümdar anlam›na gelen “›hflid” unvan› verdi¤inden devlet de Ihflidîler ad›yla tarihe geçmifltir. Ihflîdîlerin ömrü çok k›sa olmufltur. Muhammed b. Tugç’un hâkimiyeti, hüküm sürdü¤ü topraklar› yabanc›lar›n sald›r›s›ndan korumakla geçmifltir. Hâkimiyetinin bafllang›c›nda Abbasî emirlerinden Muhammed b. Râik ile savaflm›fl ve daha 939’da Remle flehrini kaybetmifl, 940 y›l›ndan itibaren de ayr›ca ona y›lda 140.000 dinar öde- mek zorunda kalm›flt›r. 942’de Muhammed b. Râik, Suriye’deki Hamdânîler taraf›n- dan öldürülünce, Muhammed b. Tugç rahat nefes alsa da, bu sefer Hamdanîler ile mücadele etmek ve Suriye’nin kuzey taraflar›n› onlara terk etmek zorunda kalm›flt›r. Muhammed b. Tugç’un 946 y›l›nda vefat›ndan sonra, tahta s›ras›yla o¤ullar› Unûcûr (946-961) ile Ali (961-966) geçse de ülkede hâkimiyet, Muhammed b. Tugç’un çocuklar› için tayin etti¤i nâib Nubyal› köle Kâfûr’un elindeydi. Unûcûr ile Ali’nin ölümünden sonra ise Kâfûr, kendi hâkimiyetini ilân etmifltir. Onun hâkimi- yeti Halife el-Mutî’ taraf›ndan da tasdik edilmifl, ancak 968 y›l›nda, o da hayat›n› kaybetmifltir. Fiiliyatta Muhammed b. Tugç’un ölümünden beri hüküm süren Kâ- fûr, Kuzey Afrika k›y›lar› boyunca geniflleyen Fatimî yay›lmas›n› durdurmufl, Suri- ye’yi Hamdânîlere karfl› baflar› ile müdafaa etmifltir. Kâfûr’dan sonra tahta Ali’nin o¤lu Ahmed tahta ç›km›fl, ancak onun hâkimiyeti de uzun sürmemifl ve 969’da Fatimîler M›s›r’› iflgal ederek Ihflîdîlere son vermifllerdir.

IX. yüzy›l›n ikinci yar›s› ile X. yüzy›l›n ilk yar›s›nda M›s›r ve SuriyeSIRA topraklar›nda S‹ZDE hangi SIRA S‹ZDE Türk devletleri (hanedanl›klar›) kurulmufltur? Bu oluflumlar›n, Abbasî Halifeli¤i ile ba¤- 1 lant›lar›n› aç›klay›n›z. DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M ‹D‹L BULGARLARININ ORTAYA ÇIKIfiI VE ‹D‹L BULGAR DEVLET‹’N‹N KURULUfiU SORU SORU ‹dil (Volga) bölgesinde Türk birli¤ini sa¤layan ve bölgeyi ‹slamiyet ile tan›flt›rarak ‹slam dünyas›n›n en kuzey temsilcisi hâline gelen ‹dil Bulgar Devleti, X. yüzy›l›n D‹KKAT D‹KKAT bafl›nda ‹dil havzas›nda kurulmufltur. Yap›lan arkeolojik çal›flmalar, ‹dil Bulgar Devleti’nde çok say›da flehrin mevcudiyetine, bölgede yüksek seviyede Türk-‹slam medeniyetinin yay›lm›fl ve yaz› kültürünün geliflmifl olmas›na SIRAiflaret S‹ZDE etse de mezar SIRA S‹ZDE kitabeleri ile Kul Gali’nin K›ssa-i Yusuf adl› manzumesi d›fl›nda ‹dil Bulgar Devle- ti’nden günümüze yaz›l› kaynak ulaflmam›flt›r. Bundan dolay› bu devletin tarihini AMAÇLARIMIZ NNAMAÇLARIMIZ

K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET 32 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Rus kronikleri (y›ll›klar›), daha çok ‹bn Hurdazbih, ‹bnu’l-Fakih, ‹bn Rüfld, ‹bn Fazlan, el-‹stahrî, ‹bn Havkal, Ruslar›n Hristiyanl›¤› kabul etmesinden sonra Bizans ile el-Mervezî, Ebû Hâmid el-G›rnâtî, Yakut el-Hamavî gibi Arap ve Fars co¤rafyac› ve yak›nlaflmalar› sonucunda seyyahlar›n eserleri ile Rus kroniklerinden ö¤reniyoruz. Yine baflta Macar rahip onlardan ald›klar› y›ll›k yazma adeti sonucunda Friar Julian olmak üzere bölgeyi ziyaret eden Avrupal› seyyahlar›n eserlerinde Bul- meydana getirilmifltir. Bu garlarla ilgili s›n›rl› da olsa bilgiye rastlamak mümkündür. y›ll›klar Rus rahip veya ‹dil Bulgar Devleti’nin kuruldu¤u Orta ‹dil ve Ural sahas›n›n eski yerli ahalisi kefliflleri taraf›ndan yaz›lm›flt›r. Y›ll›klar›n en eski Fin-Ugor kavimleri (Çeremifl, Mokfl›, Mari, Udmurt) iken Bat› Hun Devleti (374- nüshalar› muhafaza 469) döneminde Karadeniz’in kuzeyinde bu devlete ba¤l› Befl-Ogur, Alt›-Ogur, edilmemifl, ancak XIV. yüzy›lda yaz›lan çeflitli On-Ogur, Otuz-Ogur, Sar›/Ak-Ogur gibi Ogur Türklerinin çeflitli boylar› yafl›yordu. kopyalar› zaman›m›za kadar V. as›rda Bat› Hun hükümdar› Atilla’n›n ölümünün ard›ndan iki o¤lu Bizans ve gelmifltir. ‹lk k›s›mlar› IX. asr›n ortalar›na kadar Germen kabileleri ile yapt›klar› savafl neticesinde ölmüfltür. En küçük o¤lu olan ‹r- ulaflan sözlü rivayetleri, X. nik ise hâkimiyetini devam ettirmek için yapt›¤› mücadeleleri kaybedince Orta Av- asr›n bafl›ndan itibaren de yaz›l› belgeleri ihtiva rupa’da tutunamayaca¤›n› anlam›fl, etraf›na toplanan geride kalm›fl Hunlar ile Ku- etmektedir. Bu y›ll›klar›n zeybat› Karadeniz k›y›lar›na ulaflm›flt›r. Burada yukar›da ad› geçen ayn› kültür ve yard›m›yla Rusya ve k›smen soydan gelen Türk topluluklar› ile karfl›laflan Hunlar, zamanla bu Türkler ile kar›fl- de olsa komflu ülke ve halklar›n tarihini IX. as›rdan m›fl ve Bulgar ad›n› alm›fllard›r. Nitekim “bulgamak” fiilinden türemifl olan “Bulgar” XVIII. asra kadar kesintisiz kelimesi, “kar›flmak, kar›flt›r›lmak, kar›flm›fl olmak” anlam›na gelmektedir. takip etmek mümkündür. VI. yüzy›l›n sonlar›nda Göktürk Ka¤anl›¤›’n›n idaresi alt›na giren Bulgarlar, Göktürk Devleti’nin y›k›l›fl›yla (630) Kubrat adl› liderlerinin önderli¤inde Büyük Bulgar Devleti’ni kurmufllard›r. Büyük Bulgar Devleti’nin s›n›rlar› güneyde Ku- ban’dan, kuzeyde ‹dil ile Don aras›ndaki At Da¤lar›’na, bat›da ise Dinyeper (Özi) k›y›lar›na uzan›yordu. Ancak Kubrat’›n ölümünden k›sa bir süre sonra o¤ullar›n›n düfltü¤ü ihtilaf ve Hazar Hakanl›¤›’n›n sonu gelmeyen sald›r›lar›, Büyük Bulgar Devleti’nin parçalanmas›na neden olmufltur. Kubrat Han’›n o¤lu Asparuh’un bafl- kanl›¤›ndaki Bulgarlar, Tuna Nehri boyuna gelmifl ve 681’de burada Tuna Bulgar Devleti’ni kurmufllard›r. Otuz Ogurlar›n dâhil oldu¤u Bulgar grubu ise ‹dil ve Ka- ma nehirlerinin birlefltikleri sahaya çekilmifllerdir. Burada Bulgarlar, bölgenin yer- li halk› olan Fin-Ugorlar ile baflta Suvarlar (Sabirler) olmak üzere bölgede yerleflik bulunan Türk boylar›n› idareleri alt›na alm›fllard›r. Bununla birlikte ‹dil Bulgarla- r›’n›n devletleflme süreci ancak X. yüzy›l›n bafl›nda tamamlanm›flt›r. Bu bölgedeki Bulgarlar, ‹dil Nehri k›y›s›na yay›ld›klar› ve baflka yerlerdeki Bulgar gruplar›ndan ay›rt edilmek için ‹dil Bulgarlar› olarak adland›r›lm›flt›r. ‹dil boyunda Türk birli¤ini sa¤layan ‹dil Bulgarlar›n›n, Hazarlar gibi güçlü bir Burtaslar›n ad› IX. yüzy›ldan komfluya sahip olmalar›, onlar›n bölgede ba¤›ms›z bir devlet olarak hareket etme- itibaren Arap kaynaklar›nda lerini engelliyordu. Önemli ölçüde Bulgar nüfusunu da içinde bulunduran Hazar geçmeye bafllar. ‹dil Bulgarlar› ile Hazarlar Ka¤anl›¤›, neredeyse bafltan beri ‹dil Bulgarlar›na siyasi üstünlüklerini kabul ettir- aras›nda yaflayan Burtaslar, miflti. Bundan dolay› ‹dil Bulgarlar›n›n hükümdar›, Hazarlara ba¤l›l›¤›na iflaret Hazarlara ba¤l›yd›lar. Hazar Ka¤anl›¤›’n›n y›k›lmas›yla eden vali, kumandan anlam›ndaki “ilteber” unvan› tafl›yordu. Bulgar hükümdar›, topraklar›n›n bir k›sm›n› ‹dil her sene ülkesindeki her ev bafl›na Hazar hükümdar›na bir samur kürk vergi ödü- Bulgarlar› ele geçirmifltir. yordu. Ayr›ca Bulgar hükümdar›n›n o¤lu da Hazarlarda rehin tutuluyordu. Burtaslar, Hazarlar›n y›k›l›fl›ndan sonra vergiyi Bununla birlikte Tatar tarihçisi Akdes Nimet Kurat’›n da hakl› olarak belirtti¤i bazen Ruslara, bazen de ‹dil gibi bu ba¤l›l›k çok a¤›r olmam›flt›r. Bulgarlar›n iç ve d›fl ifllerinde ba¤›ms›z hare- Bulgarlar›na ödemifllerdir. Mo¤ol seferlerinden sonra ket etmeleri, Hazarlara ra¤men ‹slamiyet’i kabul etmeleri ve Hazar ülkesinden ge- (XIII. yüzy›l›n ilk yar›s›) tarih len ticaret gemilerinden Bulgar hükümdar›n›n gümrük vergisi almas›, Hazarlar›n sahnesinden çekildiler. Muhtemelen Bulgar, K›pçak Bulgarlar üzerindeki hâkimiyetinin s›n›rl› oldu¤una iflaret etmektedir. Hazarlar›n ve Fin Ugorlarla Peçenek, K›pçak ve Ruslar›n sald›r›lar› yüzünden zay›flamalar› ve 965 y›l›nda Ha- kar›flm›fllard›r. Burtaslar›n Fin Ugor, Türk ve Fars zar Ka¤anl›¤›’n›n y›k›lmas› sonucunda ise ‹dil Bulgarlar› bu ba¤l›l›ktan da kurtul- kökenli olduklar›na dair üç mufl ve müstakil bir devlet hâline gelmifllerdir. Tatar tarihçisi Fayaz Huzin yaz›l› ve ayr› görüfl mevcuttur. arkeolojik kaynaklara dayanarak devletin s›n›rlar›n› kuzeyde Kazanka Nehri, gü- 2. Ünite - Tulunîler, Ihflidîler ve ‹dil Bulgarlar› 33 neyde ‹dil Nehri’nin en meflhur kolu olan Samarskaya Luka, bat›da Nehri, do- ¤uda Nehri’nin kolu Belaya (Ak ‹dil) ve güneybat›da Yay›k (Ural) Nehri’nin oluflturdu¤unu yazmaktad›r. Bulgarlar›n komflular› ise bat›da etnik menfleleri tam bilinmeyen Burtaslar, ku- zeyde Fin-Ugor halklar›ndan Mari ile Udmurtlar, do¤uda Türk boyu olan Baflkurt- lar, güneyde K›pçaklar idi. Bulgarlardan önce de Türkî kavimlerin yaflad›¤› ‹dil bölgesi, Bulgarlar›n gelifliyle ve Fin-Ugor kavimlerinin de ‹dil Bulgar kültürünün etkisinde kalmas›yla Türkleflme sürecini tamamlam›flt›r.

Bulgar Devleti’nin Hazarlarla iliflkilerini özetleyiniz. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE 2 ‹D‹L BULGARLARININ ‹SLAM‹YET’‹ KABULÜ ‹dil Bulgarlar›n›n di¤er bir özellikleri ise bölgede ‹slamiyet’in yay›lmas›n›DÜfiÜNEL‹M sa¤lama- DÜfiÜNEL‹M lar›d›r. 922 y›l›nda Abbasî halifesi el-Muktedir Billâh Cafer’in, ‹dil Bulgarlar›n›n hü- kümdar› Alm›fl’›n iste¤i üzerine gönderdi¤i kalabal›k bir elçiSORU heyeti ‹dil-Bulgar SORU Devleti’ne ulaflm›flt›r. Bu heyetin içerisinde ‹dil Bulgar Devleti ile ilgili en önemli kaynak hâline gelecek olan seyahatnameyi kaleme alan ‹bn Fazlan da yer al›yor- D‹KKAT D‹KKAT du. ‹bn Fazlan seyahatnamesinin bafl›nda: “Bulgar hükümdar› ‹lteber Alm›fl b. fiil- kî’nin Halife el-Muktedir’e ‹slam dinini anlatacak, fleriat›n hükümlerini ö¤retecek, ülkesinde ve bütün memleketinde kendi ad›na hutbe okunmas›SIRA için S‹ZDE minber ve ca- SIRA S‹ZDE mi yapacak bir heyet göndermesini ve düflman hükümdarlardan korunabilmek için bir kale yapt›rmas›n› isteyen mektubu geldi¤inde, bu konudaki iste¤i kabul AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ edilmifltir...” demektedir. Yine seyahatnameye göre bu tarihten itibaren ‹dil Bulgar Devleti’nde okunan hutbelerde halifenin ad› zikredilmeye bafllanm›fl, ‹dilNN Bulgar- lar›n›n hükümdar› Alm›fl da Cafer b. Abdullah ad›n› alm›flt›r. ‹bnK‹TAP Fazlan’›n bu bil- K‹TAP gilerine dayanarak baz› tarihçiler, ‹dil Bulgarlar›n›n ‹slamiyet’i resmî olarak 922’de kabul ettiklerini ileri sürmektedirler. Hâlbuki ‹bn Fazlan’›n seyahatnamesinden ‹dil Bulgarlar›n›n ve onlar›n idaresindeki di¤er kavimlerin zatenTELEV‹ZYON Müslüman olduklar› TELEV‹ZYON anlafl›lmaktad›r: “Bulgarlar aras›nda befl bin kad›n ve erkekten müteflekkil Baran- cer diye tan›nan büyük bir aile gördük. Hepsi de Müslüman olmufllar ve namaz k›- lacak ahflap bir cami yapm›fllard›...” Ayr›ca yukar›da yer verdi¤imiz seyahatname- nin bafl›ndaki al›nt›dan da anlafl›ld›¤› üzere ‹dil Bulgarlar› ‹slamiyet’i‹NTERNET zaten kabul ‹NTERNET etmifl, ancak yeterli say›da din adam› ve cami ile kale infla edecek mimar ve uzma- na sahip olmad›klar›ndan bu konuda halifeden yard›m istemifllerdir. 903-913 tarihleri aras›nda eserini yazan ‹bn Rüfld de Bulgarlar›n hükümdar› Alm›fl ve halk›n›n Müslüman oldu¤unu belirtmektedir. Bulgar paralar› üzerinde çal›flan S. A. Yanina taraf›ndan 903-908 tarihleri aras›nda bas›ld›¤› ileri sürülen Bulgar paras› da ‹dil Bulgarlar›n›n ‹slamiyet’i 922’den daha önce kabul ettiklerini do¤rulamaktad›r. Bu parada Halife el-Muktefî (902-908), Sâmânî emiri ‹smail b. Ahmed (892-907) ve Bul- gar hükümdar› Cafer b. Abdullah (Alm›fl)’›n adlar› zikredilmektedir. Bulgarlar bu ta- rihte ‹slamiyet’i resmî olarak kabul etmifl olmal›lar ki, darpettikleri paralarda Abbasî halifesinin ve Sâmânîlerin Müslüman hükümdar›n›n ad›na yer vermektedirler. Yuka- r›da ad› geçen paradan anlafl›laca¤› üzere ‹dil Bulgarlar›n›n hükümdar› Alm›fl da ‹s- lamiyet’i ‹bn Fazlan heyetinin geliflinden en az 10 y›l önce kabul etmifl ve Cafer b. Abdullah ad›n› ‹bn Fazlan ile konuflmas› s›ras›nda de¤il, çok daha öncesinde alm›fl- t›r. Sonuç olarak ‹slamiyet, ‹dil Bulgarlar› aras›nda daha VIII-IX. yüzy›llarda yay›lma- ya bafllam›fl, X. yüzy›l›n hemen bafl›nda da resmî din olarak kabul edilmifltir. Böyle- ce bu tarihten sonra ‹dil Bulgar Devleti, ‹slam din ve medeniyetinin en kuzey s›n›r›- n› teflkil etmifl ve bu medeniyetin Do¤u Avrupa’daki temsilcisi olmufltur. 34 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Resim 2.2

922 y›l›nda Abbasî Halifesi’nin gönderdi¤i elçilik heyetinin ‹dil Bulgar hükümdar› taraf›ndan kabulü (Ressam: R. fiamsutdinov)

‹dil Bulgarlar›, ‹slamiyet’i ‹bn Fazlan’›n da dâhil oldu¤u Abbasî halifesinin el- çilik heyetinin geliflinden önce kabul etmifl olsalar da yine de bu heyetin ‹dil Bulgarlar› için arz etti¤i önem büyüktür. En baflta bu elçilik heyeti ile ondan ön- ce halifenin yan›na Abdullah b. Bafltû el-Hazerî baflkanl›¤›nda gönderilen ‹dil Bulgar heyetinin karfl›l›kl› ziyaretlerde bulunmalar›, taraflar aras›nda diplomatik münasebetlerin bafllamas› aç›s›ndan önemli bir geliflmeydi. Her ne kadar Tatar tarihçilerinin hakl› olarak belirtti¤i gibi ‹bn Fazlan, kendisinin de yer ald›¤› elçi- lik heyetinin ‹dil Bulgarlar›n›n Müslümanlaflmas›ndaki rolünü abartmak istese de bu ziyaret, ‹dil Bulgarlar›n›n ba¤›ms›zl›k yolundaki sürecin, dönemin önem- li bir siyasi gücü taraf›ndan tan›nmas› anlam›na geliyordu. Nitekim ‹bn Fazlan’›n da belirtti¤i gibi, Bulgar hükümdar›n› Halife’ye mektup yazmaya ve ondan bir kale infla ettirmesini istemeye sevkeden husus Hazar hükümdar›ndan korkusu idi. Söz konusu heyet, ‹dil Bulgarlar›na Hazar Hakanl›¤›’na karfl› Abbasî Halife- si gibi güçlü bir müttefik kazand›rm›fl, ayr›ca ‹bn Fazlan’›n abartt›¤› gibi olmasa da ‹slamiyet’in ‹dil bölgesinde yay›lmas› sürecine de önemli bir katk›da bulun- mufltur. Halifenin gönderdi¤i fakih ve muallimler, hatta ‹bn Fazlan’›n kendisi de bölge Müslümanlar›na ‹slamiyet’i anlatm›fl, daha önce Müslüman olmalar›na ra¤men Kur’an-› Kerim okumas›n› bilmediklerinden onlara ö¤retmifl ve özellik- le Müslümanlar›n ‹slamiyet’e dair sahip olduklar› yanl›fl bilgileri düzeltmeye ça- l›flm›fllard›r. Bulgarlar›n ‹slamiyet’i resmî din olarak kabul etmeleri ise hem d›fl politika, hem de iç politika ile ba¤lant›l›yd›. Bulgarlar için Hristiyanl›k ve Musevîlik, siyasi aç›dan hiç cazip de¤ildi. Kendilerine en yak›n Hristiyan devleti Bizans, Hazarlarla ittifak kurmufltu ve ayr›ca ‹dil bölgesinde herhangi bir varl›k gösteremiyordu. Ba¤›ms›z- l›k için mücadele verdikleri Hazarlar›n dini olan Musevîli¤in kabulü de söz konu- su de¤ildi. Dolay›s›yla semavî dinlerden en uygunu ‹slamiyet idi ki, bu dinin ka- bulü, Abbasî Halifeli¤i’nin deste¤ini de beraberinde getirecekti. ‹slamiyet’in seçil- mesinde ‹dil Bulgarlar›n›n Hârizm ve Sâmânîlerle gelifltirdikleri ticari münasebetler 2. Ünite - Tulunîler, Ihflidîler ve ‹dil Bulgarlar› 35 de etkili olmufltur. Nitekim Bulgarlar›n ‹slamiyet ile tan›flmalar›, bu bölgelerden ge- len tüccarlar vas›tas›yla mümkün olmufl ve ‹slamiyet yavafl yavafl yay›lmaya baflla- m›flt›. Endülüslü Arap tüccar ve diplomat Ebû Hâmid el-G›rnâtî, eserinde Bulgarl› tarihçi Yakup b. Nugman’›n günümüze ulaflmayan Tarih-i Bulgar adl› eserine da- yanarak t›p ile de u¤raflan Buharal› Müslüman bir fakih ve tüccar›n Bulgar’a geldi- ¤ini ve a¤›r bir hastal›¤a yakalanan Bulgarlar›n hükümdar› ve eflini tedavi etti¤ini, bunun üzerine de onlar›n Müslüman olduklar›n› yazmaktad›r. Bu hikâye abart›l› gözükse de ‹slamiyet’in ‹dil bölgesinde Türkistan üzerinden yay›lmaya bafllad›¤›na dair iyi bir örnek teflkil etmektedir.

‹dil Bulgarlar›n›n ‹slamiyet’i kabul sürecini tart›fl›n›z. ‹bn Fazlan’›n SIRAda içerisinde S‹ZDE yer ald›- SIRA S‹ZDE ¤› Abbasî Halifesi’nin gönderdi¤i heyetin bu süreçteki önemi nedir? 3

DÜfiÜNEL‹M ResimDÜfiÜNEL‹M 2.3 Idil Bulgarlar›n›n yaflad›¤› co¤rafya SORU SORU

D‹KKAT D‹KKAT

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE AMAÇLARIMIZ NNAMAÇLARIMIZ

K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET

‹D‹L BULGAR DEVLET‹ TAR‹H‹N‹N ‹K‹NC‹ DÖNEM‹: RUSLARLA MÜCADELE Hazar Hakanl›¤›’n›n y›k›lmas›yla ‹dil Bulgarlar› ba¤›ms›zl›klar›n› kazanm›fl, ancak yeni bir tehlikeyle karfl› karfl›ya kalm›fllard›r. Bu tehlikeyi oluflturan Ruslarla müca- dele, ‹dil Bulgar Devleti tarihinin ikinci devresinde en önemli gündemi iflgal ede- cektir. Ruslarla Bulgarlar aras›ndaki münasebetler, her iki taraf›n da ‹dil bölgesin- deki ticareti ve genel olarak bölgeyi kontrol alt›na alma iste¤i çerçevesinde flekil- lenmifltir. Ruslar›n resmî olarak Hristiyanl›¤› kabul etmeleriyle (988) bu mücadele dinî nitelik de kazanm›flt›r. ‹flin ilginç taraf› Ruslar Hristiyanl›¤› kabul etmeden ön- ce (986) ‹dil Bulgar Devleti’nden bir heyet Rus knezliklerinin merkezi konumun- 36 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Knezlik, bir nevi flehir da olan Kiev’e gelmifl ve Rus Knezi Vladimir’e ‹slamiyet’i kabul etmesini teklif et- devletidir. IX. yüzy›l›n sonunda Do¤u Slav mifltir. Ancak ‹slamiyet’e göre zina, içki, domuz eti vs.nin günah oldu¤unu ö¤re- kabileleri birleflerek Kiev nen Knez Vladimir bu teklifi reddetmifltir. Rusya Devleti’ni kurmufllard›r. Ancak daha Bulgarlarla Ruslar aras›ndaki hâkimiyet mücadelesi özellikle XI. yüzy›l›n so- XII. yüzy›l›n ortas›nda Kiev nunda artm›flt›r. Bulgarlar 1088’de Murom’u, 1107’de ise Suzdal’› kuflatm›fllard›r. Rusyas›, küçük flehirlere parçalanm›flt›r. Bununla Buras›n› kuflatmalar›n›n nedeni ise Suzdal merkezli yeni kurulan Vladimiro-Suz- birlikte ortak kültür ve din dal Ruz Knezli¤i’nin ‹dil co¤rafyas›nda yay›lma çabalar› içerisinde olmas›d›r. Her gibi faktörler, bu flehirlerin (knezliklerin) tamamen iki kuflatmada da baflar›l› olan Bulgarlar, memleketlerine büyük ganimetlerle dön- birbirlerinden kopmas›n› müfllerdir. Ancak bu mücadele XII. yüzy›l boyunca da belli aral›klarla devam et- engelliyordu. Rus knezlikleri aras›nda devaml› liderli¤i mifltir. 1120’de Vladimiro-Suzdal knezi Yuriy Dolgorukiy, Bulgarlar›n üzerine yü- üstlenen bir knezlik ortaya rüyerek onlar› ma¤lup etmifl ve onlardan çok say›da esir alm›flt›r. Bu tarihten iti- ç›km›flt›r. Kiev’den sonra baren özellikle Vladimiro-Suzdal Rus knezleri, ‹dil Bulgarlar› ve onlar›n mensup Novgorod, Vladimir, Moskova knezlikleri, farkl› dönemlerde oldu¤u ‹slam dinine karfl› ideolojik bir savafl bafllatm›fl, halk› k›flk›rtarak onlarla Rus knezliklerinin merkezi savaflman›n Hristiyanl›k u¤runa bir savafl oldu¤u fikrini yaym›fllard›r. 1164’te Knez olmufllard›r. Yaklafl›k 2.5 as›r süren Alt›n Orda Andrey’in ordusu Kama k›y›s›ndaki Bryahimov flehrini yakm›fl ve böylece Ruslar, hâkimiyetinden kurtulmak Bulgarlara karfl› ilk ciddi galibiyetlerini alm›fllard›r. 1183 y›l›nda ‹dil Bulgarlar›n›n isteyen Rus knezlikleri, kurtuluflun ancak birlik üzerine yap›lan sefere ise di¤er Rus knezliklerinin birlikleri de kat›lm›flt›r. Bu se- olduklar› takdirde mümkün fer önceki seferlerden farkl› olarak daha genifl çapl›yd› ve ‹dil Bulgar Devleti’ni ta- oldu¤unu anlam›fl ve bazen güçle, bazen de kendi rih sahnesinden tamamen silmeyi amaçlamaktayd›. Ancak birleflik Rus ordusu bu istekleriyle Moskova hedefine ulaflamam›flt›r. etraf›nda birleflmifllerdir. Neticede Ruslar Alt›n Orda Ruslar›n Bulgarlar üzerine 1185 ve 1205 y›llar›nda gerçeklefltirdikleri ak›nlar Devleti’nin hâkimiyetinden da baflar›s›z olmufltur. Taraflar aras›ndaki bu mücadele 1230 y›l›nda imzalanan kurtulmufl ve Moskova (Çarl›k) Rusyas› ad›n› bar›fl antlaflmas›na kadar devam etmifltir. Bu antlaflman›n imzalanmas›n›n nedeni almaya bafllam›flt›r. ise büyük ihtimalle iki ülkenin de s›n›rlar›na yaklaflan Mo¤ol birliklerine karfl› or- tak hareket etme iste¤idir. 1223 y›l›nda Mo¤ollar Don Irma¤›’na dökülen Kalka suyu k›y›s›nda Ruslar› bozguna u¤ratm›fl ve Bulgarlar›n üzerine yürümüfllerdir. Ancak bundan haberdar olan Bulgarlar, Ruslar›n ma¤lubiyetinden ders ç›kararak aç›k savafla girmek yerine düflmana pusular kurarak aniden sald›rd›lar ve Mo¤ol- K›pçaklar›n oturduklar› ve lar› çember alt›na alarak birço¤unu k›l›çtan geçirdiler. Bu olay ‹dil Bulgar Devle- yay›ld›klar› sahay› ifade ti’nin ömrünü uzatsa da Mo¤ol tehlikesi uzaklaflt›r›lmam›flt›. Nitekim 1235 y›l›n- eden Deflt-i K›pçak tabiri, dar manas›yla, XI. yüzy›l›n da Karakorum’da toplanan kurultayda Avrupa’ya kadar seferlerin düzenlenmesi ortalar›ndan Mo¤ol ve ilk seferin de Bulgarlar üzerine yap›lmas› kararlaflt›r›lm›flt›r. Neticede 1236 y›- istilâs›na kadar olan dönemdeki K›pçak l›n›n sonbahar›nda Mo¤ollar, baflta Bilyar flehrini, daha sonra da di¤er flehirleri Hanl›¤›’n›n yay›ld›¤› sahay›, tahrip etmifl, Bulgarlar›n topraklar›na el koymufllard›r. Bu tarihten sonra Mo¤ol- genifl manas›yla da Cuci Devleti (Alt›n Orda) lar, Rus topraklar›n›n büyük bir k›sm›n› ele geçirmifl ve Deflt-i K›pçak, Hârizm, zaman›ndaki K›pçak Kuzey Kafkaslar, K›r›m ve ‹dil Bulgar Devleti’nin topraklar›nda Alt›n Orda Dev- sahas›n› ifade etmektedir. leti kurulmufltur.

SIRA S‹ZDE Bölgedeki siyasi,SIRA S‹ZDE ekonomik ve dinî flartlar› göz önünde bulundurarak ‹dil Bulgarlar›n›n 4 Ruslarla münasebetlerini yorumlay›n›z.

DÜfiÜNEL‹M ALTIN DÜfiÜNEL‹MORDA VE KAZAN HANLI⁄I DÖNEMLER‹NDE ‹D‹L BULGARLARI SORU ‹dil Bulgar Devleti’ninSORU bundan sonraki tarihi, Alt›n Orda ve mirasç›s› Kazan Han- l›¤›’n›n tarihiyle iç içe olmufltur. ‹dil Bulgar Devleti, ele geçirildikten sonra Rus knezliklerinden farkl› olarak do¤rudan hana ba¤l› bir ulus haline getirilmifltir. Bu- D‹KKAT D‹KKAT nun birkaç nedeni mevcuttur. En baflta Batu Han ve askerlerine en büyük muka- vemeti Bulgarlar göstermifl ve dolay›s›yla kendilerine özerklik tan›nd›¤› takdirde SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE AMAÇLARIMIZ NNAMAÇLARIMIZ

K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET 2. Ünite - Tulunîler, Ihflidîler ve ‹dil Bulgarlar› 37 ileride her an isyan teflebbüsünde bulunabilirlerdi. Bunu engellemek için de han- lar, muhtemelen ‹dil Bulgarl› devlet adamlar› ile siyasi elitin bir k›sm›n› yok etmifl ve burada do¤rudan kendi yönetimlerini kurmufllard›r. Ayr›ca ‹dil Bulgar Devle- ti’nin yay›ld›¤› co¤rafya, bölgenin en zengin topraklar› olup, jeostratejik ve eko- nomik öneme de sahipti. Arap kaynaklar›nda ‹dil Bulgar Ulusu’ndan Alt›n Or- da’n›n en önemli on bölgesinden biri olarak bahsedilmektedir. Meflhur Arap sey- yah ‹bn Battuta da Bulgar flehrini ziyaret etmifl, ancak eserinde Bulgar ve Bulgar- larla ilgili hiç bilgi vermemifltir. XIV. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda yaflanan taht kavgalar›yla veba salg›n›, Bulgar Ulusu’nun da ba¤l› oldu¤u Alt›n Orda Devleti’ni siyasi ve ekonomik bak›mdan olumsuz etkilemifltir. Bu durumdan faydalanmak isteyen Rus çapulcular› 1360’ta ‹dil Bulgarlar›n›n Cuketau adl› flehrine sald›rm›fllard›r. Cuketau yöneticileri Alt›n Orda Han› H›z›r’a Ruslar› flikayet etmifl ve ondan yard›m istemifllerdir. Rus knezle- ri, çapulcular› han›n elçilerine teslim etseler de ‹dil Bulgarlar›, “güvenlik sorunu”nu hanlardan ba¤›ms›z olarak çözmeyi kararlaflt›rm›fllard›r. Ancak ‹dil Bulgar yöneti- cilerinin Alt›n Orda’daki istikrars›zl›ktan da faydalanarak eski siyasi güçlerine ka- vuflma çabalar› bir netice vermemifltir. 1361’de Alt›n Orda Han› Pulat Timur, Bul- gar’a yürümüfl ve ulusu tekrar kontrol alt›na alm›flt›r. Dolay›s›yla ‹dil Bulgar Ulu- su’nun statüsünde bir de¤ifliklik olmam›flt›r. Alt›n Orda’da taht kavgalar› dolay›s›yla fetret devrinin (1360-1380) yaflanmas›, bütün bunlar›n ülkeyi siyasi ve ekonomik olarak zay›flatmas› ve bu durumdan is- tifade eden Ruslar›n Bulgar’a yönelik sald›r›lar›n› artt›rmalar›, ulus merkezinin za- y›flamas›na neden olmufltur. Alt›n Orda Han› Toktam›fl’›n Timur ile mücadelesi s›- ras›nda da Bulgar Ulusu zarar görmüfltür. Hatta XVII. yüzy›lda kaleme al›nan Def- ter-i Çengiznâme adl› eserde Aksak Timur’un 1391’de Bulgar’a da sald›rd›¤› ve flehri harap etti¤i yaz›lmaktad›r. Netice itibariyle XIV. yüzy›l›n sonu - XV. yüzy›l›n bafl›nda Bulgar flehri zay›flamaya bafllam›fl, hatta bu döneme kadar ad›n›n s›kça geçti¤i Rus y›ll›klar›nda nadiren zikredilmeye bafllanm›flt›r. Bulgar, zay›flarken ulus içerisinde Kazan ön plana ç›km›fl ve Bulgar’›n yerini al- m›flt›r. Kazan’›n güçlenmesi, Alt›n Orda’da taht mücadelesi veren han adaylar›nca da fark edilmifl olmal› ki, Alt›n Orda Han› Ulu¤ Muhammed (1419-1423, 1427- 1436), Küçük Muhammed (1437-1443) taraf›ndan tahttan uzaklaflt›r›l›nca, maiyetin- deki üç bin kifliyle Kazan’a çekilmifl ve Kazan merkezli bir hanl›k kurmufltur (1437). Bu hanl›¤›n oluflumuyla, Alt›n Orda Devleti parçalanma dönemine girmifl ve Ka- zan’›n yan› s›ra K›r›m ve Astrahan gibi hanl›klar da ortaya ç›km›flt›r. ‹dil Bulgar Ulu- su’nun topraklar› ve halk› ise Kazan Hanl›¤›’n›n içerisinde yer alm›fl ve Bulgarlar baflta K›pçak olmak üzere hanl›ktaki di¤er Türk boylar›yla kar›flm›fllard›r. Daha sonraki tarihlerde Kazan Hanl›¤›’n›n bu ahalisi Tatar olarak adland›r›lacakt›r. ‹dil Bulgar Ulusu ve Bulgarlar iflte bu flekilde tarih sahnesinden çekilmifltir. Tatarlar›n yan› s›ra bugün Çuvafl olarak adland›r›lan ve Volga civar›nda yaflayan Türk Hristi- yan toplulu¤unun kökenlerinin de ‹dil Bulgarlar›na dayand›¤› ilim adamlar› aras›n- da kabul gören bir görüfltür.

‹dil Bulgarlar›n›n Alt›n Orda ve Kazan Hanl›¤› içerisindeki konumlar›n›SIRA yorumlay›n›z.S‹ZDE Gü- SIRA S‹ZDE nümüzde ço¤unlu¤u Rusya Federasyonu s›n›rlar› içerisinde yaflayan Tatarlar›n ‹dil Bulgar- 5 lar›yla ba¤lant›s›n› aç›klay›n›z. DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M

SORU SORU

D‹KKAT D‹KKAT

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE AMAÇLARIMIZ NNAMAÇLARIMIZ

K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET 38 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Resim 2.4

Bulgar flehrinde ‹dil Bulgarlar›ndan kalan Yelabuga Burcu

TEfiK‹LAT VE SOSYO-EKONOM‹K HAYAT ‹dil Bulgar Devleti’nin teflkilat› ve devlet yap›s› ile ilgili kaynaklarda fazla bilgi yok- tur. Yukar›da da belirtti¤imiz gibi, ‹dil Bulgar hükümdarlar› bafllang›çta “ilteber” unvan›n› tafl›yordu. ‹dil Bulgarlar›n›n ‹slamiyet’i kabul etmelerinden sonra ise hü- kümdarlar “emir” unvan›n› kullanm›fllard›r. Bununla birlikte flehir yöneticileri de “emir” olarak adland›r›ld›¤›ndan hükümdarlar için “ulu emir” unvan› tercih edil- mifltir. Emir unvan› Slavlar›n “knez” unvan›na denk geldi¤inden Rus kroniklerinde Bulgar hükümdarlar› “knez” olarak adland›r›lm›flt›r. Yaz›l› kaynaklardaki s›n›rl› bilgilerle paralardan tespit edildi¤i kadar›yla ‹dil Bulgar Devleti’nde afla¤›daki hükümdarlar hüküm sürmüfltür: fiilkî (Abdullah b. Tegin) IX. yüzy›l›n sonu-X. yüzy›l›n bafl› Alm›fl (Cafer b. Abdullah) 903-931 Ahmed b. Cafer ? Mikail b. Cafer 931-943 Talib b. Ahmed 948-958? Mümin b. Ahmed 969-976 Mümin b. Hasan 976-986 Abdullah b. Mîkâil ? Nasr b. Ahmed ? Haydar (Blt›var) X. yüzy›l›n sonu Muhammed b. Blt›var ? I. ‹brahim b. Muhammed 1006-1025 Said b. Haydar 1025-1070 Barac XI. yüzy›l›n sonu II. ‹brahim XII. yüzy›l›n ortas›-1164 Murad XII. yüzy›l›n sonu Selim b. ‹brahim XII. yüzy›l›n sonu-1221 ‹lham 1221-1230’lu y›llar 2. Ünite - Tulunîler, Ihflidîler ve ‹dil Bulgarlar› 39

Tarihçiler ‹dil Bulgar hükümdarlar›n›n da aynen Büyük Bulgar ve Tuna Bulgar- lar›n›n hükümdarlar› gibi Dulo soyuna mensup olduklar› konusunda hemfikirdir- ler. Bununla birlikte ‹dil Bulgar efsanelerinin bir k›sm›nda hanedan›n kurucusu olarak Kur’ân-› Kerîm’de ad› geçen ‹skender (Zulkarneyn), di¤er bir k›sm›nda da Hz. Muhammed’in sahâbelerinden Abdullah b. Zübeyr gösterilmektedir. Böylece Bulgarlar, kendi hanedanlar›na kutsall›k kazand›rarak ayr›cal›kl› bir konuma sahip olduklar›n› göstermek istemifllerdir. Bulgar hükümdarlar› baflta itaatindeki bütün halklar›n askerî komutan› iken X. yüzy›l›n bafllar›nda hükümdarlar›n hâkimiyeti sivil, adlî ve ‹slamiyet’in kabulü ile dinî alanda da yay›lm›flt›r. Ancak yine de onlar, ‹bn Fazlan’a göre halktan uzak kalmam›fl, koruma olmadan sokaklarda dolaflm›fllard›r. Yine ‹bn Fazlan’›n seyahatnamesinden anlafl›ld›¤› kadar›yla hükümdar, elçileri kendisi karfl›l›yor, gümrükte ticarî gemileri bizzat kontrol ediyordu. Bütün alanlarda hakimiyeti el- lerinde bulundurmalar›na ra¤men di¤er Türk devletlerinde oldu¤u gibi ‹dil Bul- garlar›’nda da hükümdarlar›n hâkimiyeti, beyler meclisi taraf›ndan s›n›rland›r›l›- yordu. ‹bn Fazlan’a göre bu beyler, hükümdara ba¤l› dört kabilenin (Suvar, Ese- gil (Eskil), Bersul (Barsil), Barancer) baflkan›yd›. X. yüzy›l›n ikinci yar›s›na kadar bu kabileler, kendi bey ve teflkilatlar›n› muhafaza etmifl, daha sonra bölgedeki Suvarlar hariç hepsi Bulgar ad›yla an›lmaya bafllanm›flt›r. Suvarlar ise ‹dil Bulgar Devleti içerisinde kendi kimliklerini korumay› baflarm›fl, hatta devletin en büyük flehirlerinden biri olan Suvar’› kurmufllard›r. Buna benzer sistem, Alt›n Orda ile Kazan Hanl›¤›’nda da mevcuttu. Alt›n Orda’da bu beyler “mirza”, Kazan Hanl›- ¤›’nda ise “karaçibey” unvan›n› tafl›yordu. Söz konusu kabile baflkanlar›, hüküm- dar ailesinin fertleriyle birlikte hükümdar›n nezdinde bir nevi meclis rolünü oy- nuyor ve anlafl›ld›¤› kadar›yla da daha çok diplomatik ve askerî ifllerle meflgul oluyordu. Kabile baflkanlar›n›n (beylerin) idaresinde askerî birlikler bulunuyordu. Hü- Orta Ça¤ ‹slam devletlerinde kümdar istedi¤i takdirde bu beyler birlikleriyle birlikte Bulgar ordusuna kat›l›yor- yayg›n olarak kullan›lan bir arazi tasarruf fleklidir. du. Yine Bulgarlara ba¤l› komflu halklardan ve paral› askerlerden de birlikler ku- Devlet ülke topraklar›n›n ruluyordu. Zamanla ‹dil Bulgar Devleti’nde topraklar iktâ olarak da¤›t›lm›fl ve iktâ genellikle vergi gelirlerini hizmet karfl›l›¤› olarak sahipleri de kendi birlikleri ile gerekti¤inde Bulgar ordusuna kat›lm›flt›r. Hüküm- vermekte; eyaletlerden sefer darlar bazen orduya komutanl›k etmifller, ancak savafllara kat›lmad›klar› zaman bi- zaman› asker de bu sistemle toplanmaktayd›. le ganimetten pay alma hakk›na sahip olmufllard›r. ‹dil Bulgar Devleti, kuruluflundan itibaren bölgenin en önemli siyasi güçlerin- den biri olmufltur. Mo¤ol seferlerinin bafllang›c›na kadar devletin istikrarl› bir fle- kilde geliflmesinin nedeni, Bulgarlar›n yerleflti¤i ‹dil bölgesinin do¤al zenginli¤i ve ulafl›m bak›m›ndan gerekli tüm imkânlara sahip olmas›d›r. Bölgenin co¤rafi flartlar› ve bölgedeki di¤er halklar›n yerleflik hayat sürmeleri, Bulgarlar›n çok k›sa bir sürede yerleflik hayata geçmelerini sa¤lam›flt›. Verimli topraklarla ormanlar›, avc›l›k, hayvanc›l›k, ar›c›l›k ve dericilik gibi alanlar›n geliflmesini sa¤larken, ‹dil Nehri de halk›n su ürünlerinden faydalanmas›na imkân sa¤l›yordu. Devletin ha- kim oldu¤u co¤rafya düz oldu¤undan, Bulgarlar aras›nda tar›m da çok geliflmifl- tir. ‹bn Rüfld Bulgarlar›n tar›ma büyük önem verdiklerini ve bu¤day, arpa ve dar› yetifltirdiklerini yazmaktad›r. Yine Rus kroniklerinde Ruslar›n ‹dil Bulgarlar›ndan hububat sat›n ald›klar› kaydedilmifltir. Tar›m›n geliflmifl olmas›n›n nedenlerinden biri de en az›ndan bafllang›çta halk›n tar›m ürünleri için vergi ödememesidir. ‹bn Fazlan’a göre “Bir kimse birfley ekerse onu kendisi için hasad eder. Hükümdar›n bundan hissesi yoktur.” 40 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Bu co¤rafyan›n büyük ticarî yollar›n güzergâh› üzerinde bulunmas› ise ‹dil Bulgar Devleti’ni büyük bir transit ticarî merkez hâline getirmifltir. ‹skandinav ül- keleri ile Abbasî Halifeli¤inin topraklar›n› birbirine ba¤layan Büyük ‹dil (Volga) yolu, Rus knezlikleri, ‹dil Bulgar Devleti ve Hazar Ka¤anl›¤›’n›n ekonomik haya- t›nda büyük rol oynam›flt›r. Bulgar-Kiev ticaret yolu ise Rus knezlikleri ile ‹dil Bul- gar Devleti’ni karadan ba¤l›yordu. ‹dil Bulgarlar›yla Ruslar aras›nda çok say›da sa- vafl yap›lsa da iki ülke aras›ndaki ticarî münasebetler hiç kesilmemifltir. Kama ti- caret yolu ile Bulgar-Sibirya ticaret yolu da devleti Urallar ve Sibirya’ya ba¤l›yor- du. Bulgarlar yabanc› ülkelere tar›m ürünleri, kürk, bal, bal›k ihraç ediyorlard›. En fazla ihraç edilen ürünlerin bafl›nda ise ifllenmifl deri gelmektedir. Nitekim Bulgar derileri, “bulgarî” ad› ile eskiden beri flöhret bulmufltu ki, Kazan’da ve Kazak-K›r- g›zlar’da “bulgarî” ad› ile tan›nan derinin, eski Bulgar devrinden kalan usûller ile ifllendi¤i bilinmektedir. Rus ve ‹skandinav ülkelerinden getirilen kölelerin bir k›s- m› Bulgar’da kal›yor, bir k›sm› da Do¤u ülkelerine sat›l›yordu. Bulgarlar Do- ¤u’dan de¤erli ipek, hal›, Orta Asya ve Hint süs eflyalar›, seramik ve cam ürünle- ri ithal ediyorlard›. Bulgar hükümdarlar› özellikle d›fl ticaretin geliflmesi için çaba sarfetmifllerdir. Çünkü d›fl ticaret, devlet hazinesine büyük gelirler getiriyordu. ‹bn Fazlan, getiri- len mallardan yüzde 10 oran›nda vergi al›nd›¤›n› yazmaktad›r: “Hazarlar ülkesin- den Bulgar ülkesine bir ticaret gemisi gelirse, hükümdar gemiye girip içindeki efl- yalar› sayar, onda birini gümrük vergisi olarak al›r. Ayn› flekilde Ruslara ve di¤er mülletlere mensup tüccarlar satmak için köle getirirlerse, hükümdar her on köle- den birini kendi hissesi olarak al›r.” Ticaretin geliflmesi yeni flehirlerin ortaya ç›kmas›n› da sa¤lam›flt›r. Kaynaklar- da s›kça ad› geçen baflkent Bulgar ve Bilyar’›n yan› s›ra Oflely, Suvar, Kaflan, Cu- ketau, Kremençuk, Mardan, Kazan gibi flehirler kurulmufltur. ‹dil Bulgar flehirleri üzerinde çal›flan Tatar tarihçisi Fayaz Huzin, Alt›n Orda hâkimiyeti öncesinde ‹dil Bulgar co¤rafyas›nda toplam 170 flehir ve kalenin mevcudiyetinin bilindi¤ini yaz- maktad›r. ‹dil Bulgar Devleti’ndeki flehirlerin dönemin ölçülerine göre büyük fle- hirler oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Mo¤ol seferleri bafllamadan önce (1234-1236) ‹dil Bulgar Devleti’ni ziyaret eden Macar rahiplerinden Friar Julian, buradaki flehirle- rin büyük ve zengin oldu¤unu ve bu memleketin tek bir flehrinden 50.000 asker ç›kt›¤›n› yazmaktad›r. Yine yap›lan arkeolojik kaz›lar, bütün flehirlerde cami, ker- vansaray, hamam gibi yap›lar›n mevcudiyetini ortaya ç›karm›flt›r. ‹dil Bulgarlar› aras›nda metalurji ve demircilik çok geliflmifl, demirden çeflitli silah ve ifl aletleri yap›lm›flt›r. Yine ‹dil Bulgar Devleti, bak›r ve alt›ndan yap›lan süs eflyalar› ile ün kazanm›flt›r. Süs eflyalar›n›n ço¤unda Bulgar hükümdarlar›n›n sembolü olan pars tasvirine yer verilmifltir.

SIRA S‹ZDE ‹dil Bulgar DevletiSIRA S‹ZDE topraklar›ndan hangi önemli ticaret yollar› geçiyordu? 6 ‹D‹L BULGARLARINDA ‹L‹M DÜfiÜNEL‹M ‹dil Bulgarlar›n›nDÜfiÜNEL‹M Müslüman Do¤u ile sahip oldu¤u s›k› münasebetler, ilim ve kül- tür alanlar›nda geliflmifltir. Müslüman ülkelerde e¤itim gören Bulgarl› ö¤renci ve SORU ilim adamlar›SORU memleketlerine dönüflte hocalar›n›n çal›flmalar›n› örnek alarak kitap- lar kaleme alm›fl, hocalar›n›n çal›flmalar›n› yorumlam›fllard›r. Baflta farmakoloji uz- man› ve ilahiyatç› Burhaneddin el-Bulgarî, hadis ilmi ile u¤raflan Ebû Ali Hamid b. D‹KKAT D‹KKAT ‹dris el-Bulgarî, Zühretu’r-Riyaz ve Nüzhetu’l-Kulûbi’l-Mirâz adl› eserin müellifi Süleyman b. Davud es-Saksinî Suvarî olmak üzere ‹dil Bulgarl› ilim adamlar› da ay- SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE AMAÇLARIMIZ NNAMAÇLARIMIZ

K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET 2. Ünite - Tulunîler, Ihflidîler ve ‹dil Bulgarlar› 41 nen Müslüman ülkelerindeki meslektafllar› gibi birçok ilim dal›yla birden ilgilen- mifllerdir. Bulgarl› ilim adamlar›, kendi ülkelerinin d›fl›nda da tan›n›yordu. Örne¤in Tarîkatu’l-Bulgarî, Fevâidu’l-Bulgarî ve Câmiu’l-Bulgarî adl› eserlerin müellifi Hoca Ahmed Bulgarî, Gazneli Mahmud’un (967-1030) hocas› ve fleyhiydi. ‹dil Bulgarlar› aras›nda matematik, astronomi, co¤rafya, kimya ve t›p gibi ilim- lerin geliflmifl oldu¤u bilinmektedir. Bulgarlar›n kulland›klar› “çarme-i bulhar” adl› merhem bütün Müslüman Do¤usu’nda biliniyordu. Deri hastal›klar› bilimi ile trav- matoloji alan›ndaki çal›flmalar›yla bütün ‹slam dünyas›nda ün kazanan Hoca el- Bulgarî (XII. yüzy›l›n ilk yar›s›), “Basit ‹laçlar” kitab›n› yazan Burhaneddin Yusuf el-Bulgarî, et-Tiryâkü’l-Kebîr’in müellifi Tâceddin b. Yunus Bulgarî t›p alan›ndaki önemli Bulgarl› ilim adamlar›yd›. Yukar›da ad› geçen eserlerin ço¤u günümüze ulaflmam›flt›r. Onlar›n varl›¤›ndan ise Arap kaynaklar›ndaki bilgiler sayesinde ha- berdar oluyoruz. ‹dil Bulgar Devleti’nde tarih ve edebiyat alan›nda da kitaplar›n yaz›ld›¤› bilin- mektedir. Tan›nm›fl tarihçilerin bafl›nda ayn› zamanda Bulgar flehrinin kad›s› olan Yakub b. Nugman gelmektedir. Maalesef Ebû Hâmid el-G›rnâtî’nin kendi eserinde at›f yapt›¤› ‹bn Nugman’›n Tarih-i Bulgar adl› eseri günümüze kadar ulaflmam›flt›r. ‹dil Bulgar Devleti’ndeki ilim adamlar›n›n eserlerinin ekseriyetini Arapça kaleme ald›klar› anlafl›lmaktad›r. Bununla birlikte Bulgarlar›n dili hakk›nda en fazla malû- mat› veren Kâflgarl› Mahmud, onlar›n konufltuklar› Bulgarca’n›n ve yine ‹dil Bulgar Devleti s›n›rlar› içeirisinde yer alan Suvar adl› boyun konufltu¤u Suvarca’n›n, k›sal- t›lm›fl Türkçe oldu¤unu, kelimelerin sonlar›n›n kesildi¤ini yazmaktad›r. Günümü- ze ulaflan Bulgarl› flairin K›ssa-i Yusuf adl› manzumesi (1233) Bulgar-K›pçak lehçe- siyle kaleme al›nm›flt›r. Yine Bulgarlardan günümüze ulaflan mezar kitabelerinin ço¤u kûfi yaz›yla ‹dil Bulgar Türkçesiyle yaz›lm›flt›r. 42 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Özet

M›s›r’da kurulan ilk Türk hanedanlar›n› de¤er- ba¤lam›fllard›. Bu ba¤l›l›ktan dolay› ‹dil Bulgarla- NAMAÇ 1 lendirebilecek r›n›n hükümdar›, Hazarlara ba¤l›l›¤›na iflaret eden Abbasî halifelerinin eyaletlere gönderdi¤i valiler vali, kumandan anlam›ndaki “ilteber” unvan›n› zamanla nüfuz kazanmaya bafllam›fllar ve fiîlen tafl›yordu. Ancak 965 y›l›nda Hazar Ka¤anl›¤›’n›n devletler kurmufllard›r. M›s›r ve Suriye’de de Türk y›k›lmas› neticesinde ‹dil Bulgarlar› bu ba¤l›l›ktan as›ll› valiler bulunmaktayd›. Halife Mustaîn zama- kurtulmufl ve müstakil bir devlet hâline gelmifller- n›nda vali vekili olarak M›s›r’a gönderilen Ahmed dir. Bulgarlardan önce de Türkî kavimlerin yafla- b. Tulun görünüflte Abbasî Devletine tâbî ise de d›¤› ‹dil bölgesi, Bulgarlar›n gelifliyle ve Fin-Ugor kendi ad›na bir devlet kurmufl (868-905) ve haki- kavimlerinin de ‹dil Bulgar kültürünün etkisinde miyet alan›na Suriye’yi de dahil etmifltir. Tulunî- kalmas›yla Türkleflme sürecini tamamlam›flt›r. ler’in siyasî hayat› Abbasî Devleti ile mücadele ile geçmifltir. Zamanla s›n›rlar› küçülürken, Abbasîlere ‹dil Bulgarlar›n›n ‹slamiyet’i kabul etme süreci- NAMAÇ ödedikleri vergi miktar› da artm›flt›r. Yine de onla- 4 ni aç›klayabilecek r›n döneminde M›s›r halk› refah içinde yafl›yordu. ‹dil Bulgarlar› ‹bn Fazlan’›n da içerisinde yer ald›- Suriye’de Abbasî Devletinin valisi olarak görev ¤› Abbasî halifesinin elçilik heyetinin Bulgar’a ge- yapan Türk as›ll› Muhammed b. Tu¤c da 933’te liflinden (922) önce ‹slamiyet’i kabul etmifllerdir. Suriye’ye tamamen hakim olup M›s›r’a göz dik- ‹dil Bulgarlar›n›n resmî olarak ‹slamiyet’i daha X. miflti. Abbasî halifesinin Fat›mîlere karfl› M›s›r cep- yüzy›l›n hemen bafl›nda kabul ettikleri anlafl›lmak- hesini güçlendirmek istemesiyle Muhammed M›- tad›r. Halk aras›nda ise ‹slamiyet daha VIII. yüzy›l- s›r valili¤ine tayin edildi (935). Böylece M›s›r’da da Orta Asya ve Harezm’den gelen Müslüman tüc- yeni bir hanedan›n hakimiyeti bafllad›. Ancak ha- carlar vas›tas›yla yay›lmaya bafllam›flt›. ‹slamiyet’in nedan›n ömrü Abbasî emiri Muhammed b. Râik, kabulü ile ‹dil Bulgar Devleti, ‹slam dini ve mede- Suriye’de Hamdânîler ve köle Nâib Kâfûr ile giri- niyetinin en kuzey s›n›r›n› teflkil etmifl ve bu me- flilen mücadelelerle geçerek k›sa sürmüfltür. deniyetin Do¤u Avrupa’daki temsilcisi olmufltur. 969’da Fat›mîler M›s›r’a girerek ‹hflidî hakimiyeti- ne son vermifllerdir. ‹dil Bulgarlar›n›n tarih sahnesinden çekiliflini NA MAÇ 5 belirleyebileceksiniz. ‹dil Bulgar Devletinin kurulufl aflamas›n› belirle- Ruslarla Bulgarlar aras›ndaki münasebetler, her NAMAÇ 2 yebilecek iki taraf›n da ‹dil bölgesindeki ticareti ve genel Büyük Bulgar Devleti’nin parçalanmas› üzerine olarak bölgeyi kontrol alt›na alma iste¤i çerçeve- VII. yüzy›l›n sonlar›nda ‹dil (Volga) ile Kama sa- sinde flekillenmifltir. Ruslar›n resmî olarak Hristi- has›na çekilen Bulgarlar›n ço¤unlu¤unu Otuz- yanl›¤› kabul etmeleriyle (988) bu mücadele, di- Ogurlar› teflkil ediyordu. Burada Bulgarlar, böl- nî nitelik de kazanm›flt›r. Ruslarla Bulgarlar ara- genin yerli halk› olan Fin-Ugorlar ile baflta Suvar- s›ndaki mücadelede taraflar birbirlerine üstünlük lar (Sabirler) olmak üzere bölgede yerleflik bulu- sa¤layamad›klar› gibi, Çengiz Han’›n birliklerinin nan Türk boylar›n› idareleri alt›na alm›fl ve yeni bölgeye gelifliyle, her iki devlet de Mo¤ol birlik- bir devletin temelini atm›fllard›r. ‹dil Bulgarlar›- lerine karfl› koyamam›flt›r. ‹dil Bulgar Devleti, n›n devletleflme süreci ancak X. yüzy›l›n bafl›nda Çengiz Han’›n o¤lu Batu Han zaman›nda temeli tamamlanm›flt›r. Bu bölgedeki Bulgarlar, ‹dil at›lan ve daha sonra Türk-‹slam ülkesi hâline ge- Nehri k›y›s›na yay›ld›klar› ve di¤er co¤rafyadaki len Alt›n Orda’n›n bir ulusu hâline gelmifltir. Al- Bulgar gruplar›ndan ay›rt edilmek için ‹dil Bul- t›n Orda’n›n parçalanmas› ile ‹dil Bulgarlar› Ka- garlar› olarak adland›r›lm›flt›r. zan Hanl›¤›’n›n s›n›rlar› içerisinde kalm›fl ve bafl- ta K›pçaklar olmak üzere hanl›ktaki di¤er Türk ‹dil Bulgarlar›n Hazarlar ile iliflkilerini de¤er- boylar›yla kar›flm›fllard›r. Daha sonraki tarihlerde NAMAÇ 3 lendirebilecek Kazan Hanl›¤›’n›n bu ahalisi Tatar olarak adlan- Kendi bünyesinde de Bulgarlar› bulunduran Ha- d›r›lacakt›r. ‹dil Bulgar Ulusu ve Bulgarlar iflte bu zar Ka¤anl›¤›, ‹dil Bulgarlar›na siyasi üstünlükle- flekilde tarih sahnesinden çekilmifltir. rini kabul ettirmeyi baflarm›fl ve onlar› vergiye 2. Ünite - Tulunîler, Ihflidîler ve ‹dil Bulgarlar› 43

Kendimizi S›nayal›m

1. Tulunîler ve Ihflîdîler ile ilgili afla¤›dakilerden hangi- 6. Afla¤›dakilerden hangisi, ‹dil Bulgar Devleti tarihini si yanl›flt›r? araflt›ranlar›n baflvurmayaca¤› kaynaklard›r? a. Tulunîler ile Ihflîdîler, M›s›r ile Suriye’de kurul- a. Rus kronikleri mufltur. b. Arap ve Fars co¤rafyac› ve seyyahlar›n eserleri b. Her ikisi de Türk kökenli hanedanl›klar idi. c. Avrupal› seyyahlar›n eserleri c. Her ikisi de ka¤›t üzerinde de olsa Abbasîlere d. ‹dil Bulgardan kalan mezar kitabeleri ile edebi ba¤l›yd›lar. eserler d. Tulunîler 905’te, Ihflîdîler ise 969’da tarih sahne- e. Osmanl› mühimme defterleri sinden çekilmifllerdir. e. Tulunî ile Ihflîdî hanedanl›klar›n›n ömrü çok k›- 7. ‹dil Bulgarlarla Ruslar aras›ndaki mücadelenin en sa oldu¤undan dolay›, onlar›n döneminde M›s›r, önemli sebebi neydi? tarihinin en kötü dönemini yaflam›flt›r. a. Ruslar›n ‹slamiyet’i de¤il de Hristiyanl›¤› kabul etmeleri 2. ‹dil Bulgar hükümdarlar›n›n bafllang›çta kulland›kla- b. Bölgedeki ticareti ve genel olarak bölgeyi kon- r› unvan afla¤›dakilerden hangisidir? trol alt›na alma iste¤i a. Han c. Rus kölelerinin Bulgar pazarlar›nda sat›lmas› b. Knez d. Rus çapulcular›n›n ‹dil Bulgar topraklar›na yap- c. ‹lteber t›klar› ak›nlar d. Sultan e. Rus knezlerinin ‹dil Bulgar Devleti’ndeki taht e. Ka¤an kavgalar›na kar›flmalar›

3. Aflag›dakilerden hangisi ‹dil Bulgarlar›n›n komflusu 8. ‹dil Bulgarlar›n›n baflka ülkelere ihraç etti¤i “Bulgarî” de¤ildi? ad›yla tan›nan ürün nedir? a. mum a. Baflkurtlar b. bal b. Selçuklular c. köle c. Burtaslar d. deri d. K›pçaklar e. bal›k e. Udmurtlar

9. Afla¤›dakilerden hangisi ‹dil Bulgarlar›n›n zay›flama- 4. ‹dil Bulgarlar›n›n 965’e kadar ba¤l› kald›klar› devlet lar›na ve tarih sahnesinden çekilmelerine neden olma- hangisiydi? m›flt›r? a. Büyük Bulgar Devleti a. Hazar Ka¤anl›¤›’n›n y›k›l›fl› b. Bizans b. Mo¤ol birliklerinin seferlerinin neticesinde ‹dil c. Alt›n Orda Bulgarlar›n›n Alt›n Orda’n›n ulusu hâline gelmesi d. Kiev Rusyas› c. Ruslar›n sonu olmayan sald›r›lar› e. Hazarlar d. Bölgede Kazan flehrinin güçlenerek Bulgar fleh- rinin yerini almas› 5. Abbasî Halifesi el-Muktedir Billâh Cafer’in ‹dil Bul- e. Alt›n Orda Han› Pulat Timur’un Bulgar üzerine gar hükümdar›na gönderdi¤i heyet Bulgar’a hangi y›l gerçeklefltirdi¤i sefer gelmifltir? a. 988 10. Ebû Hâmid el-G›rnatî’nin eserinde bahsetti¤i ve b. 986 kendisinden al›nt› yapt›¤› ‹dil Bulgarl› tarihçi, afla¤›da- c. 965 kilerden hangisidir? d. 922 a. Yakub b. Nugman e. 903 b. Ebû Ali Hâmid el-Bulgarî c. Hoca Ahmed Bulgarî d. Süleyman b. Davud es-Saksinî Suvarî e. Burhaneddin el-Bulgarî 44 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Okuma Parças› Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› ... Elçilik vazifesiyle gitmekte oldu¤umuz Bulgar hü- 1. e Yan›t›n›z yanl›fl ise “Tulunîler ve Ihflîdîler” ko- kümdar›n›n memleketine bir gün ve bir gecelik mesafe nusunu yeniden gözden geçiriniz. kal›nca hükümdar, idaresi alt›ndaki dört beyi, kardeflle- 2. c Yan›t›n›z yanl›fl ise “‹dil Bulgar Devleti’nde Tefl- rini ve çocuklar›n› bizi karfl›lamak için gönderdi. Bun- kilat ve Sosyo-Ekonomik Hayat” konusunu ye- lar, yanlar›nda ekmek, et ve dar› oldu¤u halde bizi kar- niden gözden geçiriniz. fl›lad›lar. Bizimle beraber yürüdüler. Hükümdar›n bu- 3. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “‹dil Bulgarlar›n›n Ortaya lundu¤u yere iki fersah kal›nca, bizzat onun taraf›ndan Ç›k›fl› ve ‹dl Bulgar Devleti’nin Kuruluflu” konu- karfl›land›k. Bizi görünce, Allah’a flükürler olsun diye sunu yeniden gözden geçiriniz. secdeye kapand›. Yeninde saklad›¤› gümüfl paralar› üze- 4. e Yan›t›n›z yanl›fl ise “‹dil Bulgarlar›n›n Ortaya rimize saçt›. Bizim için kubbeli çad›rlar kurdurdu. Bu Ç›k›fl› ve ‹dl Bulgar Devleti’nin Kuruluflu” konu- çad›rlara indik... sunu yeniden gözden geçiriniz. ... Bulgar hükümdar›n›n o¤lu, Hazar hükümdar›n›n ya- 5. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “‹dil Bulgarlar›n›n ‹slamiyet’i n›nda rehindir. Bir gün Hazar hükümdar›, Bulgar hü- Kabulü” konusunu yeniden gözden geçiriniz. kümdar›n›n çok güzel bir k›z› oldu¤unu duymufl. Bu- 6. e Yan›t›n›z yanl›fl ise “‹dil Bulgarlar›n›n Ortaya nun üzerine k›z› istemek için adam göndermifl. Hüküm- Ç›k›fl› ve ‹dl Bulgar Devleti’nin Kuruluflu” konu- dar bunun imkân› olmad›¤›na dair delillerini söyleyip sunu yeniden gözden geçiriniz. onun iste¤ini reddedince, k›z Müslüman, kendisi Muse- 7. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “‹dil Bulgar Devleti Tarihi- vi olmas›na ra¤men Hazar hükümdar› k›z› zorla alm›fl. nin ‹kinci Devresi: Ruslarla Mücadele” konusu- K›z onun nikâh› alt›nda iken ölmüfl. Bunun üzerine, nu yeniden gözden geçiriniz. hükümdara elçi göndererek baflka bir k›z›n› istemifl. 8. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “‹dil Bulgar Devleti’nde Tefl- Hükümdar bu haberi duyunca, k›z›n› yine zorla alma- kilat ve Sosyo-Ekonomik Hayat” konusunu ye- s›ndan korkarak hemen kendisine ba¤l› olan Eskil beyi niden gözden geçiriniz. ile evlendirmifl. Bulgar hükümdar›n› Halife’ye mektup 9. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “Alt›n Orda ve Kazan Hanl›- yazmaya ve ondan bir kale infla ettirmesini istemeye ¤› Dönemlerinde ‹dil Bulgarlar›” konusunu ye- sevkeden husus da Hazar hükümdar›ndan korkusu ol- niden gözden geçiriniz. mufltur. 10. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “‹dil Bulgarlar›nda ‹lim” ko- ‹bn Fazlan der ki: “Bir gün hükümdara ‘Memleketin ge- nusunu yeniden gözden geçiriniz. nifl, mallar›n fazla, ald›¤›n vergiler çok. Niçin Halife’den ehemmiyetsiz miktarda para gönderip bir kale yapt›r- mas›n› istedin?’ dedim. Cevap olarak ‘Halifelerin devle- tinin baht› aç›k oldu¤unu, vergilerinin helâlinden al›n- S›ra Sizde Yan›t Anahtar› d›¤›n› gördü¤üm için bu teflebbüste bulundum. Ben S›ra Sizde 1 kendi mallar›mla alt›ndan veya gümüflten bir kale yap- 868’de Tulunîler Devleti, 935’te de Ihflîdîler kurulmufl- t›rmak istesem bir güçlük çekmem. Halife’nin mal›n›n tur. Söz konusu iki devlet de Abbasî Halifeli¤i’nde mer- u¤ur getirmesini arzu etti¤im için ondan bu paray› iste- kezî yönetimin zay›flad›¤› bir dönemde ortaya ç›km›fl- dim’ dedi.” t›r. Hatta Abbasî halifeleri bizzat M›s›r ve Suriye gibi önemli bölgede güçlü iktidarlar›n kurulmas›n› istemifl Kaynak: ‹bn Fazlan Seyahatnamesi, haz. R. fieflen, ve böylece onlar›n vas›tas›yla bölgeyi d›fl düflmanlardan ‹stanbul: Bedir Yay›nevi, 1975, s. 43-44, 64. korumaya çal›flm›fllard›r. Ka¤›t üzerinde halifeli¤e ba¤l› olan bu devletler, özellikle ilk hükümdarlar döneminde oldukça ba¤›ms›z hareket etmeye çal›flm›fl ve halifeye ba¤l›l›klar› da gönderilen haraç ile s›n›rl› olmufltur. An- cak Tulunîler ile Ihflîdîlerin kurucular›n›n ölümünden sonra zay›flamalar›, bu iki hanedanl›¤›n k›sa sürede ta- rih sahnesinden çekilmelerine neden olmufltur. 2. Ünite - Tulunîler, Ihflidîler ve ‹dil Bulgarlar› 45

S›ra Sizde 2 S›ra Sizde 5 Hazar Ka¤anl›¤›, ‹dil Bulgarlar›na siyasi üstünlüklerini Alt›n Orda Devleti’nin kurulmas›yla birlikte ‹dil Bulgar kabul ettirmifl ve onlar› vergiye ba¤lam›fllard›. Bulgar Devleti, Alt›n Orda han›na ba¤l› bir ulus hâline gelmifltir. hükümdar›, her sene ülkesindeki her ev bafl›na Hazar Bununla birlikte ‹dil Bulgar Devleti’nin baflkenti olan Bul- hükümdar›na bir samur kürk vergi ödüyordu. Ayr›ca gar flehri, Alt›n Orda zaman›nda da önemini korumufl ve Bulgar hükümdar›n›n o¤lu da Hazarlarda rehin tutulu- Alt›n Orda’n›n en önemli flehirlerinden biri olmufltur. An- yordu. Bu nedenle ‹dil Bulgarlar›n›n hükümdar›, Hazar- cak baflta Alt›n Orda Han› Pulat Timur’un, arkas›ndan bir lara ba¤l›l›¤›na iflaret eden vali, kumandan anlam›ndaki rivayete göre Aksak Timur’un ve en son da Rus knezleri- “ilteber” unvan›n› tafl›yordu. Bununla birlikte Bulgarlar nin Bulgar’a sald›rmalar›, flehrin konumunu kaybetmesi- iç ve d›fl ifllerinde ba¤›ms›z hareket etmifl, Hazarlara ne neden olmufltur. Bulgar, zay›flarken ulus içerisinde ra¤men ‹slamiyet’i kabul etmifl ve Hazar memleketin- Kazan ön plana ç›km›fl ve Bulgar’›n yerini alm›flt›r. Kazan den gelen ticaret gemilerinden Bulgar hükümdar› güm- Hanl›¤›’n›n kurulmas›yla ‹dil Bulgar Ulusu’nun topraklar› rük vergisi alm›flt›r. Yani bu ba¤l›l›k, çok a¤›r olmam›fl- ve halk›, bu hanl›¤›n içerisinde yer alm›fl ve Bulgarlar t›r. 965 y›l›nda Hazar Ka¤anl›¤›’n›n y›k›lmas› neticesin- baflta K›pçak olmak üzere hanl›ktaki di¤er Türk boylar›y- de ise ‹dil Bulgarlar› bu ba¤l›l›ktan kurtulmufl ve müs- la kar›flm›fllard›r. Daha sonraki tarihlerde Kazan Hanl›- takil bir devlet hâline gelmifllerdir. ¤›’n›n bu ahalisi Tatar olarak adland›r›lacakt›r.

S›ra Sizde 3 S›ra Sizde 6 Gerek ‹bn Fazlan ile ‹bn Rüfld’ün eserlerinden, gerek- ‹skandinav ülkeleri ile Abbasî Halifeli¤inin topraklar›n› se de ‹dil Bulgarlar›ndan günümüze ulaflan paralardan, birbirine ba¤layan Büyük ‹dil (Volga) Yolu; Rus knezlik- ‹dil Bulgarlar›’n›n ‹slamiyet’i resmî olarak 922’den ön- leri ile ‹dil Bulgar Devleti’ni karadan ba¤layan Bulgar-Ki- ce, X. yüzy›l›n hemen bafl›nda, kabul ettikleri anlafl›l- ev ticaret yolu; Kama Ticaret Yolu ile Bulgar-Sibirya Ti- maktad›r. Halk aras›nda ise ‹slamiyet daha VIII. yüzy›l- caret Yolu da devleti Urallar ve Sibirya’ya ba¤l›yordu. da Orta Asya’dan gelen tüccarlar vas›tas›yla yay›lmaya bafllam›flt›. Abbasî Halifesi’nin ‹bn Fazlan’›n da içerisin- de yer ald›¤› heyeti ‹dil Bulgar Devleti’ne göndermesi, Yararlan›lan Kaynaklar Brockelmann, Carl. (2002). ‹slâm Uluslar› ve Devletle- taraflar aras›nda siyasi, diplomatik ve ekonomik müna- ri Tarihi, çev. N. Ça¤atay, Ankara: TTK Yay›nlar›. sebetlerin geliflmesini sa¤lad›¤› gibi, ‹slamiyet’in ‹dil Elçibey, Ebu’l-Fez. (1997). Toluno¤ullar› Devleti, 868- bölgesinde yay›lmas› sürecinde de önemli katk›da bu- 905, ‹stanbul: Ötüken Neflriyat. lunmufltur. Halifenin gönderdi¤i fakih ve muallimler, G›rnâtî Seyahatnamesi (Tuhfetu’l-Elbâb ve Nuhbe- hatta ‹bn Fazlan’›n kendisi de bölge Müslümanlar›na tu’l-A’câb). (2011). haz. Fatih Sabuncu, ‹stanbul: ‹slamiyet’› anlatm›fl, daha önce Müslüman olmalar›na Yeditepe Yay›nlar›. ra¤men Kur’an-› Kerim okumas›n› bilmediklerinden ‹bn Fazlan Seyahatnamesi. (1975). haz. R. fieflen, ‹s- onlara Kur’an-› Kerim’i ö¤retmifl ve özellikle Müslü- tanbul: Bedir Yay›nevi. manlar›n ‹slamiyet’e dair sahip olduklar› yanl›fl bilgile- Kafeso¤lu, ‹brahim, Bulgarlar›n Kökeni. (1985). An- ri düzeltmeye çal›flm›fllard›r. kara: Türk Kültürünü Araflt›rma Enstitüsü Yay›nlar›. Kurat, Akdes Nimet. (1944). “Bulgar”, ‹slam Ansiklo- S›ra Sizde 4 pedisi, II, ‹stanbul: Maarif Matbas›, s. 781-796. Ruslarla Bulgarlar aras›ndaki münasebetler, her iki tara- Mercanî, fiehabeddin. (2008). Müstefâdü’l-Ahbâr fî f›n da ‹dil bölgesindeki ticareti ve genel olarak bölgeyi Ahvâl-i Kazan ve Bulgar, Ankara: Atatürk Kültür kontrol alt›na alma iste¤i çerçevesinde flekillenmifltir. Merkezi Yay›nlar›. Ruslar›n resmî olarak Hristiyanl›¤› kabul etmeleriyle Merçil, Erdo¤an. (2000). Müslüman-Türk Devletleri (988) bu mücadele, dinî nitelik de kazanm›flt›r. Bunun- Tarihi, Ankara: TTK Yay›nlar›. la birlikte iki ülke aras›ndaki ticarî münasebetler, hiçbir Tagirov, ‹ldus. (2007). “‹dil Bulgarlar›”, Avrasya Fatihi zaman kesilmemifltir. Çünkü ticaret, her iki ülkenin ha- Tatarlar, haz. ‹lyas Kamalov, ‹stanbul: Kaknüs Ya- yat›nda da önemli rol oynuyor ve Ruslarla ‹dil Bulgar- y›nlar›, s. 35-62. lar› ayn› ticarî güzergâhlar›n üzerinde yer al›yorlard›. Tafla¤›l, Ahmet. (2000). “‹dil Bulgar Hanl›¤›”, T. D. V. ‹slam Ansiklopedisi, XXI, ‹stanbul, s. 472-473. Tekin, Talat. (1988). Volga Bulgar Kitabeleri ve Vol- ga Bulgarcas›, Ankara: TDK Yay›nlar›.

‹LK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLER‹ 3 Amaçlar›m›z Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra; Devletin ad› ve kökenine dair tarihsel meseleleri de¤erlendirebilecek, N Devletin kuruluflunda yer alan Türk boylar›n› belirleyebilecek, N Devleti hangi Türk boyunun kurdu¤una yönelik tez ve antitezleri de¤erlen- N direbilecek, Devletin kuruluflunun siyasî sürecini ve co¤rafyas›n› belirleyebilecek N bilgi ve becerilere sahip olacaks›n›z.

Anahtar Kavramlar

• Karahanl›lar • Afrâsyâb • ‹lig Hanlar • Hakanl›k • Türkistan Hanlar› • Yabguluk • Bu¤ra Han • Karluklar • Ya¤malar • Çi¤iller • Balasagun • Kaflgar

‹çindekiler

• DEVLET‹N ADI VE HANEDANIN KÖKEN‹ • DEVLET‹ KURAN KARLUKLAR: YABGULUKTAN HAKANLI⁄A (766- ‹lk Müslüman Türk Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Kurulufl 840) Devletleri Dönemi • KURULUfiTA YER ALAN D‹⁄ER TÜRK BOYLARI: HAKANLI⁄I HANG‹ TÜRK BOYU KURDU? • ‹SLAM’IN KABULÜNE KADAR HAKANLIK (840-920) Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Kurulufl Dönemi

DEVLET‹N ADI VE HANEDANIN KÖKEN‹ Ortaça¤ Türk devletlerinde devletin ad›n›, genellikle devleti kuran hanedan›n ata- “Kara” kelimesinin yön belirten “kuzey” anlam›n›n s›ndan yani kan ba¤›ndan, kuruldu¤u co¤rafyadan, hiyerarflik konumundan veya yan›nda olumlu ve olumsuz inanç yap›s›ndan ald›¤› görülmektedir. Bu ba¤lamda “Karahanl›lar” diye bildi¤i- pek çok anlam› vard›r. miz devletin orijinal ad› ya da adlar› ne idi? Zira bu isim, Rus bilgin Grigorev tara- Hakanl›kta ise bu unvan “büyük, güçlü ve eski f›ndan 1874 y›l›nda yapt›¤› bir çal›flmas›nda hakanlar›n kulland›¤› “kara” unvan›na (köklü)” anlam›nda nispetle sunî olarak verilmifl, bilim çevresinde genel bir kabul görmüfl ve günümü- kullan›lm›flt›r. ze kadar kullan›la gelmifltir. Yine ayn› yöntemle baz› araflt›rmac›lar›n da “‹lig Han- “‹lig: Hakandan afla¤› lar” veya “Bu¤ra Hanlar” sunî ad›n› tercih etti¤i bilinmektedir. mertebede bulunan han soyundan yöneticilerin Ortaça¤ ‹slam kaynaklar›nda devletin bilinen ilk hakan› olan Bilge Kad›r Han kulland›¤› bu unvan›n ve çocuklar›n›n atas› Afrâsyâb olarak kaydedilmektedir. Buna dayanarak onlardan anlam› O. Turan’a göre, Türkler devlete “il” dedikten “Afrâsyâbl›lar, Afrâsyâb Ailesi, Afrâsyâb O¤ullar›, Afrâsyâbl› Hanlar, Afrâsyâbl› sonra, ona sahip ve hakim Melikler, Afrâsyâbl› Emîrler” fleklinde bahsedilmektedir. fiu halde Afrâsyâb kimdir olana “illig” (yani illi) ve efsanevî yönü de bulunan Afrâsyâb, hakanlar›n kökeni olarak tarihî bir zemine diyecekleri pek tabiidir. Zamanla bir -l düflmesi ile yerlefltirilebilir mi? Hakanl›¤›n iki önemli siyasî-edebî flahsiyeti Yûsuf Has Hâcib (ö. “ilig”e dönüflmüfltür. N. 1070 sonras›) ve Kâflgarl› Mahmud (ö. 1074 sonras›), Farsça bir isim olan Afrâs- Ats›z’a göre ise hakanlar›n kulland›¤› arslan, bu¤ra, yâb’›n Türkçe ad›n›n “Alp Er Tonga” oldu¤unu söylemektedirler. Di¤er taraftan or- togan, tu¤rul, ya¤an v.s. taça¤›n meflhur tarihçilerinden Mesûdî (ö. 956), hakanlar hakan›n›n Karluklardan, hayvan isimleri gibi bir tür geyik ad› olmas› daha Fars (ve Bâbil)’› feth eden Afrâsyâb ve fiane (yani Gök-Türk hakan ailesinin atas› mümkündür. A-fli-na’n›n ‹slam kayna¤›ndaki ad›)’nin de bunlardan oldu¤unu kaydetmektedir. Kâflgarl› Mahmud’a göre Buna göre; Afrâsyâb ve A-fli-na ayn› kökendendir. bu¤ra, deve ayg›r› demektir. Bu bilgiyi iki devletin veya hanedan›n soyundan gelen hakanlar›n benzer hu- Bu¤ra Han unvan› da susiyetleri desteklemektedir. Meselâ, “Türk” ad›n›n hem A-fli-na soyundan Gök- buradan gelmifltir. Türk kaganlar›n hem de Afrâsyâb’a ba¤lanan hakanlar›n unvanlar› aras›nda kulla- n›ld›¤›na flahit olunmaktad›r. Bu çerçevede Gök-Türklerin Orhun kitabelerinde, Tanr› gibi gökte olmufl “Türk” Bilge Kagan ve Tanr› gibi Tanr› yaratm›fl “Türk” Bil- ge Kagan / Hakan ile Babam “Türk” Bilge ... v.b. ibarelerinde, Afrâsyâb soyunun temsilcilerinin de adlar›na bast›rd›klar› sikkelerde ve kitabelerde “Türk” Hakan, Ya¤an “Türk” Tegin, Alp K›l›ç Tonga Bilge “Türk” Tu¤rul Hakan unvanlar› aras›n- da “Türk” ad› dikkati çekmektedir. Bu nedenle ortaça¤ kaynaklar› baflta Afrâsyâb olmak üzere bu hanedan üyelerinin isimlerini s›kl›kla “Türk” ad› ile birlikte zikre- derek, Afrâsyab Türk, Kad›r Han Türk, Togan Han Türk, ‹lig Han Türk ve Sübafl› Tegin Türk gibi, bazen de sadece Türk Hakan’›, Türk Hakanlar›, Türk Hanlar› ifa- delerine yer vermektedirler. ‹ki aile aras›nda bir di¤er ortak yön, Gök-Türk Türe- 48 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

yifl efsanesinde geçen co¤rafî mekan ile Afrâsyâb’a atfedilen co¤rafyan›n ayn› yer olmas›d›r. Bu efsanede geçen “Bat› Denizi”, Türk’ün yani Afrâsyâb’›n atas›n›n yurt tuttu¤u Iss›g-Göl iken, çocuktan gebe kald›ktan sonra Lin adl› ülkenin askerlerin- den kaçan difli kurdun s›¤›nd›¤› ma¤aran›n bulundu¤u da¤, Iss›g-Göl yak›n›ndaki Iduk-Art (Iz›k-Art yani Kutsal Da¤) idi. Iss›g-Göl ise Barshan’da idi ki, bu da Afrâs- yâb’›n o¤lunun ad› ve onun kurdu¤u bir flehirdir. Ayr›ca, Gök-Türklerin sembolü niteli¤indeki kurdun, Afrâsyâb’›n fleceresinde hem onun dedesinin ad› “Böri (Kurd)”, hem de “Böri Tegin” gibi kendi soyundan gelenlerin kulland›¤› bir unvan oldu¤u hat›rlanmal›d›r. Ortaça¤ ‹slam kaynaklar›nda ülkenin bulundu¤u co¤rafyaya göre de devletin baz› isimlerle kaydedildi¤i görülmektedir. Bunlar aras›nda “Hânân-› Türkistan” ya da “Türkistan Hanlar›”, “Memleket-i Türk”, “Zemîn-i Tûrân” ve “Memâlik-i Tür- kistan” say›labilir. Dolay›s› ile ülkenin yöneticisine “Hân-› Türkistan” ve “Hakan- › Türkistan” dendi¤ine rastlanmaktad›r. Burada Türkistan ve Turan tabiri Müslü- man Araplar›n VIII. yüzy›lda Seyhun nehri boyuna dayand›klar›nda Seyhun ötesi- ni ifade ederken, XI. yüzy›l›n bafl›nda Türklerin Seyhun’u aflarak, Ceyhun nehrine kadar olan yerleri tekrar geri ald›klar›nda ise yeniden Ceyhun ötesi için kullan›l›r olmufltur. Her iki co¤rafi kavramdaki “Türk” ve “Tûr”, kavim atas› olarak Nûh’un o¤lu Yâfes’in o¤lu Türk (Farsça kay›tlarda Tûr, ço¤ulu Tûrân yani Türkler)’e vur- gu yaparak, burada yaflayan kavmi anlatmaktad›r. Devletin bilinen ilk hakan› Kâflgarl› Mahmud, Afrâsyâb’›n “hakan”, o¤ullar›n›n “han” unvan› tafl›d›¤›n› be- Bilge Kad›r Han’›n soy a¤ac› lirtir ki, ‹slam kaynaklar› hiyerarfli basama¤›n›n en üstünde bulunan Afrâsyâb ve Afrâsyâb’a uzanmaktad›r. Türkçe ad› Alp Er Tonga olan o¤ullar›n›n bu unvanlar›na, yani sistemine at›fta bulunarak onlar›; “Hakaniyye ve Gök-Türk hanedan› A-fli- (Hakanl›k)”, “Hâniyye (Hanl›k)”, “Benî Hakan (Hakan O¤ullar›)”, “Peserân-› Ha- na ile ayn› kökten gelen Afrâsyâb nedeni ile devlete kan (Hakan O¤ullar›)”, “Evlâdü’l-Hâniyye (Hanl›k O¤ullar›), “Âl-i Hakan (Hakan “Afrâsyâbl›lar” ya da Ailesi)”, “Beytü’l-Hâniyye (Hanl›k Ailesi)”, “Hân-› Hanân (Hanlar Han›)”, “Mulû- “Afrâsyâb O¤ullar›” denmifltir. Bu yönü ile ku’l-Hakaniyye (Hakanl› Melikler)” v.b. isimlerle kaydettikleri görülür. Bunlar›n Afrâsyâbl›lar Gök-Türklerin yan›nda, devletin hem sistemine hem de kökenine at›fta bulunan ortaça¤›n büyük bir devam›d›r. Afrâsyâb’›n tarihçisi ‹bnü’l-Esîr (ö. 1233), devleti “Hâniyye” ve Hakaniyye”nin yan›nda “Hâniy- gerek kavmî ve co¤rafî olarak Türk, gerekse han yetü’l-Etrâk” yani Türk Hanl›¤› ya da Türk Hakanl›¤› ad›yla kaydetmektedir. soyunun Türk boyuna fiu halde, sonuç olarak flunlar› söyleyebiliriz: Devletin bilinen ilk hakan› Bilge dayanmas›, kendileri gibi ortaça¤ kaynaklar›n›n da bu Kad›r Han’›n soy a¤ac› Afrâsyâb’a uzanmaktad›r. Türkçe ad› Alp Er Tonga olan ve ailenin üyelerini “Türk” ad› Gök-Türk hanedan› A-fli-na ile ayn› kökten gelen Afrâsyâb nedeni ile devlete “Af- ile birlikte zikretmelerine neden olmufltur. Bunun râsyâbl›lar” ya da “Afrâsyâb O¤ullar›” denmifltir. Bu yönü ile Afrâsyâbl›lar Gök- yan›nda Afrâsyâb’›n hakan Türklerin bir devam›d›r. Afrâsyâb’›n gerek kavmî ve co¤rafî olarak Türk, gerekse unvan›na yap›lan at›flara ba¤l› olarak bu devlete Kâflgarl› Mahmud’un belirtti¤i üzere han soyunun Türk boyuna dayanmas›, kendi- “Hakanl›k” dendi¤i gibi, leri gibi ortaça¤ kaynaklar›n›n da bu ailenin üyelerini “Türk” ad› ile birlikte zikret- köken ve sistemine ba¤l› melerine neden olmufltur. Bunun yan›nda Afrâsyâb’›n hakan unvan›na yap›lan at›f- olarak kaynaklarda “Türk Hakanl›¤›” da dendi¤ine lara ba¤l› olarak bu devlete “Hakanl›k” denmesi dikkate al›nd›¤›nda ‹bnü’l-Esîr’in rastlanmaktad›r. köken ve sistemine uygun olarak kaydetti¤i “Türk Hakanl›¤›” ad›n› benimseyerek, günümüz araflt›rmac›lar›n›n sunî olarak üretti¤i Karahanl›lar, ‹lig Hanlar ve Bu¤ra Hanlar v.b. adlar›n yerine kullanmak, tarih metodu aç›s›ndan daha isabetlidir. Do- lay›s› ile ünitelerde sunî “Karahanl›lar” ad› yerine orijinal adlar›ndan biri olan “Türk Hakanl›¤›” ad› tercih edilmifltir.

SIRA S‹ZDE Karahanl›larSIRA gibi S‹ZDE di¤er baz› ortaça¤ Türk devletlerine de araflt›rmac›lar›n sunî isimler ver- 1 melerinin temel sebepleri nedir?

DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M

SORU SORU

D‹KKAT D‹KKAT

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE AMAÇLARIMIZ NNAMAÇLARIMIZ

K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET 3. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Kurulufl Dönemi 49

DEVLET‹ KURAN KARLUKLAR: YABGULUKTAN HAKANLI⁄A (766-840) Karluk ad› hakk›nda O¤uznâme rivayetinde, yasak olmas›na ra¤men Gûr ve Gar- Karluklar, VII. yüzy›l›n cistan yolunda yüksek bir da¤da bulunan kardan dolay› O¤uz’un ordusundaki iki bafllar›nda tarih sahnesine ç›kt›klar›nda Altaylar›n üç boyun geri kald›¤› ve O¤uz’un da onlara “karl›” anlam›na gelen “Karluk” dedi- bat›s›nda Beflbal›k’›n kuzey ¤i anlat›l›r. Firdevsî (ö. 1020 veya 1025)’nin fiehnâme’sinde ise Afrâsyâb’›n ordu- bat›s›nda, Kara ‹rtifl)’in kenar›nda To-ta-ling’de sundaki önemli Türk boylar›ndan biri olan Karluklar, VII. yüzy›l›n bafllar›nda tarih yani, Zaysan-Urungu-Alagöl sahnesine ç›kt›klar›nda Altaylar›n bat›s›nda Beflbal›k’›n kuzey bat›s›nda, Kara ‹rtifl üçgeni içinde yafl›yorlard›. Türgifller gibi Gök-Türklerin ›rma¤› kenar›nda To-ta-ling’de yani, Zaysan-Urungu-Alagöl üçgeni içinde yafl›yor- bir kolu, hatta akrabas› lard›. Türgifller gibi Gök-Türklerin bir kolu, hatta akrabas› olarak gösterilen Karluk- olarak gösterilen Karluklar, lar, bu s›rada üç kola ayr›lm›fl bulunuyorlard›. bu s›rada üç kola ayr›lm›fl durumdayd›lar. Karluklar›n, Bat› Gök-Türk Kaganl›¤›’nda Tung Yabgu’ya 627 y›l›nda isyan ede- rek tarih sahnesine ç›k›fllar›ndan 751’deki Talas savafl›na kadar geçen süreçte ol- dukça zorlu siyasî flartlarda Gök-Türkler, Çinliler, Basmiller, Uygurlar ve Türgifller- le siyasî münasebetleri bölük pörçük de olsa Çin kaynaklar›na yans›m›flt›r. Askerî yönleri ile ön plana ç›kan Karluklar bu süreçte, “Üç Boy Yabgulu¤u”, Basmillerin II. Gök-Türkleri ortadan kald›rmas› ile “Sa¤ Yabguluk”, Uygur Kaganl›¤›’n›n kurul- mas› ile “Sol Yabguluk” mevkiinde bulundular. Gök-Türkler ve Uygurlar›n fliddet- li tazyiki karfl›s›nda ise aflamal› olarak Yedisu havalisinden Seyhun boylar›na kadar itildiler ve hatta, Türgifllerin da¤›lma sürecinde Taflkend’deki Tudun ‹-nai-t’ou- tuch’iu-le idaresinde yeni bir siyasi birlik kurulunca, Karluklar da burada görev ala- rak “Yabgu” unvan› ald›lar. Herhalde süregelen bu bask›lar nedeniyle 670’lerden itibaren Kâflgar taraflar›nda görülen ve ‹slâm kaynaklar›nda Toharistan bölgesinde yaflayan bir Karluk Yabgusu’ndan da söz edilir. Bu kaynaklarda ilk kez 709-710 y›- l› olaylar›nda geçen Toharistân yabgusunun ad›n› “Cabgûye el-Harluhî” yani, Kar- luk Yabgusu fleklinde zikrederler. ‹slam ve Çin medeniyeti aras›nda bir set oluflturan Türgifllerin da¤›lmas›, Arapla- r› ve Çin’i 751 y›l›nda Tarâz (Talas)’da karfl› karfl›ya getirdi. Bundan en çok yararla- nan ise Karluklar oldu. Türgifl kagan›n›n ölümünden sonra, art›k, Araplar Seyhun’u Mâverâünnehr: Arapça bir aflmaya bafllarken, Çinliler de 748’de Suyâb (Tokmak)’› ele geçirdiler. 751 y›l›nda terkip olan kelime, “nehir ötesi” anlam›na gelir ve Çin ad›na Do¤u Türkistan’› (dört garnizon yani, Hoten, Beflbal›k, Kuca, Karaflehr) burada “Ceyhun nehri ötesi” idare eden vali Kao Hsien-ch’ih, Fergâna ‹hflid’i ile anlaflmazl›¤a düflen Taflkend tu- anlam›nda kullan›lm›flt›r. Ceyhun nehri ötesinde kalan dununu hapsetti. Tudun’un o¤lu ise, Bat› Bölgesi (Mâverâünnehr) halk›na s›¤›na- bölgenin nerede sonland›¤› rak, Do¤u Türkistan’› Çin’in elinden almak için Araplar› ikna etti. Çin valisi bunu ha- ise tart›flmal› bir konudur. Sâmânî devletinin baflkenti ber ald›¤›nda otuz bin Çinli ve tâbi boylar›n askerleri ile üçyüzelli km.lik bir yürü- Buhârâ ile Semerkand’›n yer yüflten sonra Talas flehrine yaklaflt›. Atlah mevkiinde ve Talas nehri k›y›s›nda befl ald›¤› So¤d, fiâfl, Fergâna gün süren savafl›, Iss›g Göl Karluklar›n›n yard›m›n› alan Ziyâd b. Sâlih komutas›n- Ça¤âniyân, Huttâl, Bedahflân ve Hârizm, daki Araplar kazand› (Temmuz 751). Bundan sonra, Karluklar bölgenin siyasî gele- Mâverâünnehr’in önemli ce¤inin belirlenmesinde daha mühim bir rol üstlenmeye bafllad›lar. vilayetlerindendir. Altaylar›n bat›s›nda yaflayan Karluklar, Talas savafl›ndan sonra bölgedeki Çin hakimiyetinin kalkmas›n› f›rsat bilerek Iss›g Göl havalisindeki Türgifl topraklar›na sald›r›ya geçtiler. 766 y›l›nda Türgifllerin merkezleri Suyâb ve Taraz flehirlerinin ya- n› s›ra, Çu nehri kenar›nda yer alan Bat› Gök-Türklerin eski ordugâh› Kuz Ordu, yani Balasagun’a hakim olarak Karluk Yabgulu¤u’nu kurdular. 766-775 y›llar› ara- s›nda Tibetlilerin, Çin ve Uygurlar ile yapt›klar› daimî savafllardan faydalanarak gü- ney bat›da Kâflgar bölgesini ele geçirdiler. Di¤er taraftan, O¤uzlar ile mücadeleye girifltiler ve onlar› Afla¤› Seyhun boylar›na ittiler. Bu mücadeleler s›ras›nda Karluk- lar›n bafl›nda Burguçan unvanl› Arslan ‹l-Türgig bulunmaktad›r. Onun hakimiyet alan› 780’lerde Kâflgar, Yarkend ve Taraz’› da içine almaktad›r. 50 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

fiimdi, ‹slam’›n do¤udaki en mühim komflusu durumuna gelen Karluk Yabgu- lu¤u’nun Abbâsîler ile iliflkilerini pek tabii olarak ‹slam kaynaklar›ndan tespit et- mek mümkündür. Tarihçi Yakûbî (ö. 905)’ye göre, Halîfe Mehdî (775-785), gön- derdi¤i elçilerle ‹slam’›n do¤usundaki hükümdarlar› itaate davet etti ve ço¤unlu¤u bu daveti kabul etti. Bunlar aras›nda Karluk yabgusu da vard›. Hatta, Yakûbî’ye inan›lacak olursa, daha bu tarihlerde Karluk yabgusu Halîfe Mehdî vas›tas› ile müs- lüman dahi olmufltu. ‹slam kaynaklar›n›n verdi¤i k›sa bilgilere göre, iliflkilerin bu tarihten sonra, az da olsa artarak devam etti¤i görülmektedir. Karluk Yabgulu¤u, VIII. asr›n son çeyre¤inden itibaren Seyhun boyu ve Fergâna taraflar›na kadar ha- kimiyet alanlar›n› geniflleterek ‹slam’›n do¤usunda Abbâsîlerin en mühim rakiple- ri olmufllard›r. Nitekim, IX. ve XI. as›rlar aras›nda Karluklar hakk›nda bilgiler veren ortaça¤ ‹slam co¤rafyac›lar›, onlar›n yaflad›klar› bölgeyi, Seyhun nehri boylar›nda ‹sficâb’dan Fergâna’n›n en uç s›n›rlar›na, Aral gölünün kuzeyi ile ‹sfîcâb’dan Tarâz ve kuzey do¤uya do¤ru Kimak ülkesine, do¤usunda ise Toguzguz ve Tibet ile Ya¤malar›n bir k›sm›n›n bulundu¤u yerlere kadar uzanan sahalar olarak tarif et- mektedirler ki, bunu, Uygur kagan›n›n, 791-812 tarihleri aras›nda Karluklar› Sey- hun boyu ve Fergâna’ya kadar takip etti¤inden bahseden ve 821 y›l›nda dikilen Kara Balgasun Kitabesi de do¤rulamaktad›r. Üç Karluk boyunun (Mou-tse “Mou-luo”, Ch’ih-ssu “P’o-fu”, T’a-shih-li), uzun bir mücadeleden sonra 766 y›l›nda Türgifllere son vererek Balasagun, Tarâz ve da- ha sonra elde ettikleri Kâflgar merkezlerinde “Yabguluk” çat›s› alt›nda tesis ettikle- ri ve Aflina soyundan gelen Bilge Kad›r Han’›n tarih sahnesinde ilk kez görüldü¤ü 840 y›l›na kadar geçen evresi, hakanl›¤›n “Yabguluk Dönemi”ni teflkil etmektedir. Ülkenin “Yabguluk”’tan “Hakanl›k” mevkiine yükselifli ve “dokuz tu¤lu bir devlet” haline dönüflü ise ‹slam kaynaklar›nda efsane-tarih kar›fl›m› rivayetlerle yer bul- mufltur. Nitekim, Semerkand’da hakanl›k saray›nda bir süre bulunmufl olan Avfî (ö.1235’den sonra) Karluklar›n yabguluk dönemini flöyle özetlemektedir; “Alt›n Da¤ (Altay) denilen Yûnis da¤›nda meskun idiler. Toguzguz’a itaat etmekte iken, isyan ederek Türkistan zeminine ç›kt›lar ve bir k›sm› da ‹slam ülkelerine geldi. On- lar dokuz boya ayr›l›rlar; Üçü Çi¤ilî, üçü Hesekî, biri Nedâ, biri Kevâlin ve biri de Nehastin idi”. Benzer bir rivayeti, eserini 1120 y›l›nda yazan fierefüzzamân el-Mer- vezî de nakletmektedir: “Türklerden Karluklar, Tûnis (Tûlis) da¤›nda oturuyorlar- d›. Bu da¤, Alt›n Da¤’d›r. Toguzguz’a itaat ediyorlard›. Sonra, onlara karfl› diren- diler ve Türkesiyye (Türkefliyye) ülkesine ç›kt›lar. Onlarla çat›flmaya girdiler ve ül- kelerini istila ederek sultanlar›n› yendiler. Oradan ‹slam ülkesine ç›kt›lar. Onlar dokuz gruptur; Üç Çi¤iliyye, üç Ba’sekiliyye, bir Bulak, bir Kûkerkîn ve bir de Tuh- sî idi”. Bir anlamda Çin kaynaklar›n› do¤rulayan Avfî ve el-Mervezî’nin bu kay›tla- r›; Karluk birli¤ini oluflturan boylar›n bat›ya göçlerini, Türgifllere son vererek ‹s- lam’›n do¤usunda oluflturduklar› siyâsî oluflumu ve onun mahiyetini en özlü flekil- de özetlemektedir. XI. yüzy›lda yaflayan Gazneli tarihçi Gerdîzî de Karluklar›n “Yabguluk”tan “Ha- kanl›k”a yükseliflleriyle ilgili efsanevî bir rivayeti eserine kaydetmifltir; “Bu Karluk, Türklerin ileri gelenlerinden bir adamd›. Bir yerden bir yere göçerdi. Karluk’un hizmetçisi (köle) ›ss›z bir yerde Karluk’un annesine sataflt›. Hizmetçi korkup, Ha- kan’›n vilayeti Toguzguz nahiyesine kaçt›. Hakan onu “Yabagu” ad›n› vererek Karluklar›n bafl›na geçirdi. Bu boya “Yabagu Karluk” ad› verildi. Sonra, Türkis- tan’dan bir adam Toguzguz boyuna geldi. Yabagu Karluklar›ndan bir k›za afl›k oldu. Onu kaç›r›p Türkistan taraf›na götürdü. Türkistan han› k›z› ondan alarak kendi yan›na getirdi. Sonra k›z›n ev halk›na mektup yazarak onlar› da yan›na ça- 3. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Kurulufl Dönemi 51

¤›rd›. Ard›ndan, boyun geride kalanlar›n›n tamam› da Türkistan han›n›n yan›na gitti. Han bunlar› ülkesine yerlefltirdi ve yabgulu¤u onlara verdi. Türkistanl›lar, Hakanl›lara sald›rd›lar ve meflhur on iki lideri öldürdüler. Hakanl›lar›n padiflah- l›¤›, Karluklardan Çûnpân’a kald›. Hakanl›lardan öldürülen son hakan H.t.g.lân idi. Yerine geçen ilk Karluk ‹lmâlm›sen Cebûye (Yabgu) idi. Bu baflkanl›k Karluk- larda kald›”. Bundan baflka, Gerdîzî, ele ald›¤› “Ya¤mur Tafl›” efsanesinde de hakimiyetin Karluklara geçti¤ini vurgularken, Ortaça¤ ‹slam co¤rafyac›s› ‹drîsî (ö. 1165) de Kar- luk hakan›n›n flehrini tarif etmektedir. Bu rivayetleri tamamlar mahiyette Mesûdî, “Karluklar, Fergâna, fiâfl ülkeleri ve buralara s›n›r üst taraflar›n halk›d›r. Melikle- ri vard›r ve ‘hakanlar hakan›’ onlardand›r. Di¤er bütün Türk ülkeleri ona itaat et- mektedir. Fars ülkesini ele geçiren Afrâsyâb et-Türkî ve fiâne de bu hakanlardan- d›r.” demektedir. Bu durumda, hakan mevkiine geçen ‹lmâlm›sen Yabgu, Karluklar taraf›ndan bafla geçirilen Aflina sülalesine mensup bir hakan olmal›d›r. Nitekim, Avfî ve el- Mervezî’nin, “Kara Han” unvan›n›n menflei ile ilgili anlatt›klar› “zenci köle” efsane- sinin küçümseme içeren yönü bir tarafa b›rak›l›rsa, efsanede, Türkistanl›lar›n, d›fla- Karluklar hakk›nda Çin kaynaklar›nda verilen r›dan birisi olmas›na ra¤men, ola¤anüstü yeteneklere sahip birini bafllar›na melik bilgiler, ‹slam kaynaklar›nda tayin etmeleri, hanedan›n, devleti kuran unsurlar›n d›fl›ndan soylu bir kökten gel- verilen bilgilerle konunun di¤ini ve efsanenin de buna vurgu yapt›¤›n› düflündürmektedir. Bu çerçevede, Uk- özü itibar› ile birebir örtüflmektedir. Buna göre; raynal› bilgin O. Pritsak taraf›ndan ortaya at›lan ‹lmâlm›sen’in, Aflina sülalesinden Karluk birli¤ini oluflturan gelen ve Türk Hakanl›¤›’n›n tespit edilen ilk hakan› Bilge Kad›r Han ile ayn› flah›s boylar, bat›ya göç ederek Türgifllere son verdiler ve olmas› gerekti¤i tahmini dikkate de¤erdir. Nitekim Afvî’nin, hanedan üyelerini hü- Yabguluk çat›s› alt›nda kümdarl›kta ondan daha asil ve derin bir soyun bulunmad›¤›n›, eski bir hanedan- kurduklar› siyasî birlik ile Türk Hakanl›¤›n›n kurulufl l›k olarak Afrâsyâb’a kadar hepsinin padiflah oldu¤unu vurgulamas› bununla ilgili devresini oluflturdular. olmal›d›r.

Araflt›rd›¤› konu ile ilgili olarak tarihçi aç›s›ndan efsaneler ne tür birSIRA kaynak S‹ZDE niteli¤i tafl›r? SIRA S‹ZDE 2 KURULUfiTA YER ALAN D‹⁄ER TÜRK BOYLARI: HAKANLI⁄I HANG‹ TÜRK BOYU KURDU?DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M

Çi¤iller SORU SORU Avfî ve el-Mervezî’ye göre, devleti kuran Karluklar›n dokuz boydan oluflan birli- ¤inden üçünü Çi¤iller temsil etmekte idi. Nitekim, Kâflgarl› Mahmud, “Çi¤il, Türk- D‹KKAT D‹KKAT lerden üç oyma¤›n ad›d›r” diyerek, her iki müellifi de do¤rulamaktad›r. Kâflgarl› Mahmud bu üç Çi¤il grubunun yaflad›klar› yerleri tarif etmifltir. Atl› çoban olan ilk grup, Barshan’›n ötesinde bir kasaba olan Kuyâs ya da Kuyâfl’daSIRA bulunuyordu. S‹ZDE Çi- SIRA S‹ZDE ¤illerin ikinci grubu, Tarâz yak›nlar›ndaki bir kasabada yaflamakta idiler. Üçüncü grup ise Kâflgar’da bulunan baz› köylerde ikamet ediyorlard›A veMAÇLARIMIZ bunlar bir yerden AMAÇLARIMIZ ç›karak da¤›lm›fllard›. Türk Hakanl›¤›’n›n üç ana merkezi Balasagun, Tarâz ve Kâfl- gar’da Çi¤illerin varl›¤›na iflaret eden Kâflgarl› Mahmud’un verdi¤i bu bilgiler,NN Kar- luk birli¤inin izledi¤i siyâsî süreç ile de uyuflmaktad›r. K‹TAP K‹TAP XII. yüzy›la ait yazar› bilinmeyen Mücmelü’t-Tevârîh ve’l-K›sas adl› eserde Çi¤il padiflah›na “Tüksîn-i Çi¤il” dendi¤i kaydedilmektedir. Kâflgarl› Mahmud’a göre Tüksîn, halktan olup, handan üç kat afla¤› bulunan kifliye yani,TELEV‹ZYON memura denirdi. TELEV‹ZYON “Çi¤il” kelimesinin anlam›, di¤er Türk boylar›nda oldu¤u gibi, mitolojik bir anlat›- ya dayan›r. Zülkarneyn Argu ülkesine (Türgifl veya Karluk) geldi¤i zaman, bulut- lar musluklar›n› açm›fl, yollar çamur içinde kalm›fl, yürümek güçleflmiflti. Bunu gö- ‹NTERNET ‹NTERNET 52 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

ren Zülkarneyn, “‹n çe-kil est?” yani, “Bu ne çamurdur (Çe-kil yani, Çi¤il “ne ça- mur”)?” diyerek, orada bir kale yap›lmas›n› emretmiflti. Kale yap›l›nca ad›na “Çi- ¤il”, orada oturan Türklere de “Çi¤ilî” denilmifl ve daha sonra bu ad yay›lm›flt›. Ni- tekim, 766-775 y›llar› aras›nda yaflanan Karluklar ve O¤uzlar mücadelesinde, O¤uz- lar› Seyhun ve ötesine iten Karluk boylar› Çi¤iller olmal› ki, Kâflgarl› Mahmud, Çi- ¤illeri O¤uzlar›n kadim düflmanlar› olarak zikreder ve bu nedenle hâlâ düflmanl›k- lar› süren O¤uzlar›n, Ceyhun’dan yukar›da Çin’e kadar olan sahalarda yaflayan Türklere “Çi¤il” ad› verdiklerini, ama bu isimlendirmenin gerçekte yanl›fl oldu¤u- nu söyler. Bu çerçevede Çi¤iller, Türk Hakanl›¤› hakan ailesinin menflei ve devleti kuran boy olabilece¤i tezlerine de konu olmufltur. Rus Türkolog Barthold, ailenin men- flei hususunda Ya¤ma görüflünü bir tarafa b›rakarak Çi¤iller üzerinde durmufl, an- cak, durumun karmafl›k oldu¤una dikkat çekerek, ›srarc› olmam›flt›r. Bununla bir- likte Eski Sovyetler dönemi tarihçilerinden O. Karaev, bilhassa fiehnâme’nin bir nüshas›ndaki farkl›l›ktan hareket ederek Çi¤il tezi üzerinde bir hayli durmufltur. Onun en temel delili, fiehnâme’nin bir beyitinde yer alan “Tûrân flah›” ibaresinin, eserin bir nüshas›nda orijinalinin “Çi¤il flah›” olarak kaydedilmifl olmas›d›r. Ancak, burada kullan›lan Çi¤il ad›, O¤uzlar›n, Ceyhun’un do¤usundan Çin’e kadar olan sahada yaflayan bütün Türkleri Çi¤il olarak adland›rmas› gibi, Tûrân’›n karfl›l›¤› Hakanl›¤› kuran veya hanedan› temsil eden boyun olarak kullan›lan ve Türklerin yaflad›¤› sahalara iflaret eden bir co¤rafî tan›mlama- hangi Türk boyu oldu¤u d›r. Dolay›s› ile bu delili, hanedan›n menflei noktas›nda de¤il, devleti kuran boylar meselesi için ortaya at›lan görüfllerden biri de Çi¤il aras›nda Çi¤illerin rolü aç›s›ndan de¤erlendirmek mümkün olabilir. Nitekim, Kara- tezidir. ev’in, Çi¤iller hakk›nda verdi¤i di¤er bilgiler de bu çerçevededir.

Tuhsîler fierefüzzamân el-Mervezî, Tuhsîleri Karluklar›n dokuz boyundan biri olarak kay- detmifltir. Yazar› bilinmeyen X. yüzy›l co¤rafya eserlerinden Hudûdü’l-Âlem’de “Tuhs” ad› ile zikredilen Tuhsîlerin do¤usunda Çi¤il, güneyinde Karluk ve Karluk da¤l›k bölgeleri, bat›s›nda K›rg›zlardan bir grup ve kuzeyinde yine Çi¤iller bulun- maktad›r. Zenginlikleri at, koyun, kürk, ota¤ ve çad›rd›r. Yaz k›fl otlaklarda ve ça- y›rlarda dolafl›rlar. Lâzne ve Ferâhiye, Tuhsîlerin iki boyu olup, bu ad› tafl›yan iki köy vard›r. Tuhsîlerin bir di¤er köyü Suyâb (Tokmak), yirmibin adam›n (atl›n›n) ç›kt›¤› genifl bir köydür. Kâflgarl› Mahmud’a göre Tuhsî, Kuyas’da bulunan bir Türk oyma¤›d›r. Bu nedenle “Tuhsî Çi¤il” de denmektedir. Bu bilgiler çerçevesinde, Tuhsîler atl› çoban bir boy olarak, bir zamanlar Türgifllerin baflflehri olan Suyâb’› ellerinde bulundurmak ve önemli bir askerî unsur olmakla, Çi¤illerin bat›s›nda ‹li ›rma¤› k›y›lar›ndan, bat›da Çu ›rma¤› a¤z›na kadar uzanan bölgede önemli roller üstlenmifl olmal›d›rlar.

Türgifller Karluklara ilk itaat eden boylar aras›nda Türgiflleri oluflturan On-Ok boylar› Befl Tuo-lu ve Befl Nu-shih-pi de bulunuyordu. Afla¤› Seyhun’a itilen O¤uz ve Peçenek- ler, Nu-shih-pi kolu ile iliflkilendirilmektedir. Gerdîzî’ye göre, Neviket ve Penciket taraflar›nda sekizbin adam›n (atl›) ç›kt›¤› bir da¤›n sol taraf›nda bulunan üç da¤›n yan›nda yer alan Hûtkiyâl da¤›na bir fersah uzakl›kta ve befl bin adam›n (atl›) ç›k- t›¤› bir yer vard› ki, baflkan›na “Ya¤lîlâ” denirdi. Bunlar Türgifller olup, bozk›rlar- da otururlard›. Bundan baflka üç da¤ silsilesinin bulundu¤u Ulu da¤ denilen yer- den üçyüz (otuzbin) atl› ç›kard›. 3. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Kurulufl Dönemi 53

Ezgifller veya Egdifller Kâflgarl› Mahmud, Ezgifllerin Özkend’de yerleflmifl bir Türk oyma¤› oldu¤unu ve Ezgifl kelimesinin asl›n›n da Egdifl olup zamanla bozuldu¤unu söyler. ‹drisî’ye gö- re, Ezgifllerin bat›s›nda O¤uzlar ve onlar›n muhtelif boylar›n›n ülkeleri yer almak- tad›r. Do¤usunda Yecüc ve Mecüc (Çin seddi) bulunmaktad›r. fiu halde Ezgifller, Aral gölünün kuzey do¤usunda Balkafl ile Altay da¤lar› aras›ndaki sahalarda yafla- m›fl olmal›d›rlar. En çok at eti yemektedirler. Ezgifller, genifl yüzlü, büyük bafll›, gür saçl› ve parlak yüzlü insanlard›r. On Oklara mensup bir boy olarak kabul edilen Ezgifller, Karluk birli¤inin bir boyu olarak da kabul edilmektedir. Türk Hakanl›¤› devri paralar› uzman› B. D. Koçnev, hakanl›k paralar›nda gö- rülen “Türk” unvan›n›n, hakan ailesinin genel anlamda Türk halk›na ba¤l›l›¤›na iflaret etti¤ini belirtir. O 1178’de Buhara’da ve 1176’da Semerkand’da bas›lan Mu- hammed b. Mesûd’un sikkelerinde “Egdifl Tafgaç Han” ile 1202 tarihli Benâket sikkesindeki Ça¤r› Han’›n “Ulu¤ Egdifl” unvanlar›na dayanarak, hakan ailesinin Hakanl›¤› kuran veya hanedan› temsil eden boyun Türk çat›s› alt›nda Egdifl boyundan gelebilece¤i tezini ortaya atmaktad›r. Ancak, hangi Türk boyu oldu¤u sikkelerde yer alan kelimenin okunuflu (mesela Akdafl, yani beyaz tafl) ve anlam›- meselesi için ortaya at›lan na dair problemlere dikkat çekerek, en az›ndan Karluk tezinin kuvvetlendi¤ine görüfllerden bir di¤er önemli görüfl de Ezgifl tezidir. iflaret etmektedir.

Bulaklar fierefüzzamân el-Mervezî’ye göre, Karluk birli¤inin dokuz boyundan biri olan Bu- laklar, Hudûdü’l-Âlem’de Ya¤ma’dand›r ve Toguzguzlara kar›flm›fl bir kavim olarak kaydedilmifltir. Kâflgarl› Mahmud ise, sadece Bulaklar›n Türklerden bir oymak oldu- ¤unu, K›pçaklar taraf›ndan esir edildi¤ini, ancak sonra kurtulduklar›n› ve “Elkâ Bu- lak” ad›n› ald›klar›n› söylemektedir. O. Pristak, Bulak ad› ile Çin kay›tlar›nda Üç Karluklar›n ilk grubu Mou-tse (Mou-luo)’yu ayn› boy olarak de¤erlendirmektedir.

Ya¤malar Kâflgarl› Mahmud’a göre, Türk boylar›ndan biri olan Ya¤malara, “Kara Ya¤ma” da denmektedir. Ya¤malar›n menflei hakk›nda Gerdîzî bunlar›n baflkan›na “Ya¤ma Tu¤” unvan› verilmesinin hikayesini anlat›r. Hududü’l-Âlem’e göre, Ya¤malar›n bulundu¤u bölgenin do¤usunda Toguzguzlar, güneyinde Kuça nehrine kar›flan Huland nehri, bat›s›nda Karluk s›n›rlar› bulunmaktad›r. Burada çok az ziraat yap›l- makta, ama, çok kürk imal edilmektedir. Avc›l›k yayg›nd›r. Zenginlikleri at ve ko- yundur. Halk› sert, kuvvetli, çok silaha sahip ve savaflç›d›r. Melikleri Toguzguz ev- lad›ndand›r. Ya¤malar›n bir çok boyu vard›r. Binyediyüz tan›nm›fl boyu oldu¤u söylenir. Kâflgar’›n baflkanlar› Karluklardan ve Ya¤malardan idi. Artuç, Ya¤malar›n kalabal›k bir köyü iken, halk› y›lanlar fazla ço¤ald›¤› için buray› terk etti. Hîrgilî ya da Hîrmekî, büyük bir köy olup, halk› Artuçlular idi. Burada üç çeflit Türk vard›r: Ya¤ma, Karluk ve Toguzguz. fiu halde Ya¤malar, Kâflgar ile onun kuzeyindeki Na- rin ›rma¤› aras›nda yaflamaktad›rlar. Mücmelü’t-Tevârîh ve’l-K›sas’da ise Ya¤ma padiflah›na “Bu¤r(a) Han” dendi¤i kaydedilmifltir. 753-756 y›llar› aras›nda dikildi- ¤i tahmin edilen Uygurlara ait Taryat (Terhin) kitabesinde Ya¤malar, bir topluluk ad› olarak yaz›lm›flt›r. Kitabede Uygur kagan› Bayan Çor’un komutan› Bilge Kut- lug Tarkan Sengün seferinde Ya¤ma Lumçifli (vergi tahsildar›)’sinden söz edilmek- tedir. 981-984 y›llar› aras›nda Uygur ülkesine bir seyahat yapan Çin elçisi Wang Yen-Te’nin Seyahatname’sinde kaydedilen boylar aras›nda Yang-mo (Ya¤ma) da bulunmaktad›r. 54 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Türk Hakanl›¤› hakan ailesinin menflei ve hakanl›¤› kuran esas unsurun kim ol- du¤u meselesinde Ya¤malar, bir çok araflt›rmac›dan özel bir ilgi görmüfltür. Bilhas- sa, ‹slam kaynaklar›na dayanarak ortaya at›lan Ya¤ma tezi, ana hatlar› ile flöyledir: “I- Ya¤malara Kara Ya¤ma da denilir. Kara Hanl›lardan birçoklar›n›n un- vanlar›nda kara s›fat› da bir unvan olarak görülür. Bu tezi savunan II- Ya¤malar›n hükümdar› Bu¤ra Han unvan› tafl›r. Kara Hanl›lardan bir ço- araflt›rmac›lar›n en önemli dayana¤› Ya¤ma ¤unun da Bu¤ra Han unvan› tafl›d›¤›n› biliyoruz. hükümdarlar›n›n “Bu¤ra III- Türk topluluklar› aras›nda “han” unvan›n› tafl›yan yaln›z Ya¤malar›n hü- Han” unvan›n› tafl›d›klar›, kümdar› idi. Bu da Ya¤ma hükümdar›n›n Uygur kaganlar› ailesine men- Kara Hanl›lardan bir ço¤unun da ayn› unvan› sup olmalar›ndan ileri geliyor. kulland›klar› düflüncesidir. IV- Kâflgar, Ya¤ma yurdunda bulunan veya ona komflu bir flehir idi. Kara Han- l› hükümdarlar›n›n aile mezarl›¤› da Kâflgar’da bulunuyordu. V- Ya¤malar, Bat› Türk ülkesindeki yurtlar›na, mensup olduklar› Uygur elin- den ayr›larak gelmifllerdir. Onlar bu yeni yurtlar›na ne zaman geldiler? Uy- gur devletinin 840 y›l›nda y›k›lmas› üzerine Uygurlardan önemli topluluk- lar›n bat›ya, Karluklar ülkesine göç ettiklerini biliyoruz. Ya¤malar›n da bu göçler s›ras›nda Kâflgar bölgesindeki yurtlar›na gelmifl olduklar›n› kabul et- mek yerindedir. VI- ...Bu mühim baflar›lara ra¤men Karluk Yabgusu kagan unvan› alamad› ve Karluklar Bat› Türkleri ülkesinde kuvvetli bir varl›k gösteremediler. Hatta onlar›n bir devlet kurduklar› bile söylenemez ...” Alt› ana bafll›kta ele al›nan bu Ya¤ma tezi görüfllerinin tenkide aç›k yönleri flunlard›r: I- Bu bilgiyi veren Kâflgarl› Mahmud’un kay›tlar›na göre “Kara” unvan›n›n sa- dece Ya¤malara özgü kullan›lmad›¤› görülmektedir. Mesela, s›n›r bölgesinde otu- ran Türk boylar›ndan U¤raklara da “Kara Y›¤aç” denmektedir. Ele ald›¤› yirmiiki O¤uz boyundan biri de “Kara Bölük” tür. Çi¤il ve Tuhsîlerin yaflad›¤› Kuyâs mer- kezinde kalelerden birinin ad› “Kara Kayâs” idi. Karluklar›n merkezlerinden Bars- hân’daki bir yere “Kara Sengir” deniyordu. Barshân’da bahad›r olan herkese “Ka- ra Beckem” denirdi. Yine Karluklar›n yaflad›klar› bölgelerden Fergâna’da “Kara Yalga” denilen sarp bir yer vard›. Demek ki, Ya¤malara “Kara” da denmifl olmas›, onlara özgü bir durum de¤il, di¤er Türk boylar› ve co¤rafî alanlar› için de geçerli olan bir durumdu. fiu halde, Türk hakanl›¤› ailesinin kulland›¤› kara unvan› ile Ya¤malar aras›nda bu çerçevede hiçbir iliflki yoktur. Ya¤ma tezinin en önemli II- Ya¤malar›n hükümdar›na “Bu¤ra Han” dendi¤ini kaydeden tek kaynak dayana¤› olan “Bu¤ra Han” Mücmelü’t-Tevârîh ve’l-K›sas’d›r. Bu eser, 1126 y›l›nda tamamlanm›flt›r ki, verdi¤i unvan› ile ilgili görüflün zay›f noktas› fludur: bilgi çok geç bir dönemi yans›tmaktad›r. Zira, art›k, Karluklar ve Çi¤iller gibi, Ya¤- Ya¤malar›n 840 y›l›ndan malar›n da yaflad›¤› Kâflgar bölgesindeki Türk hakanl›¤› yöneticilerinin Bu¤ra Han sonra Kâflgar bölgesine geldi¤i fikri kabul edilirse, unvan› tafl›d›klar› ya da burada bu unvanla ilk meflhur olan Harun Bu¤ra Han’›n bundan bir as›r önce, çocuklar›n›n burada bulunduklar› bilinmektedir. Üstelik, Ya¤malar›n 840 y›l›ndan 738’lerde Fergâna’da Uflrûsene hakimi ve sonra Kâflgar bölgesine geldi¤i fikri kabul edilirse, bundan bir as›r önce, 738’lerde çocuklar›n›n “Kara Bu¤ra” Fergâna’da Uflrûsene hakimi ve çocuklar›n›n “Kara Bu¤ra” unvan› tafl›d›klar› gö- unvan› tafl›d›klar› rülmektedir. fiu halde, “Kara” ve “Bu¤ra” unvan›n›n geç dönemde do¤udan gelen görülmektedir. fiu halde, “Kara” ve “Bu¤ra” Ya¤malar ile ilgili de¤il, Türgifl ve Karluk nüfuz sahas›ndaki Gök-Türk ve Akhun- unvan›n›n geç dönemde lar›n bakiyeleri olan Bat› Türkleri ile ilgilidir. [hunkan11] do¤udan gelen Ya¤malar ile ilgili de¤il, Türgifl ve Karluk III- Bu durumda, Ya¤malar “Bu¤ra Han” ya da “Han” unvan› de¤il, “Ya¤ma nüfuz sahas›ndaki Gök-Türk Tu¤” unvan› tafl›d›lar. Nitekim onlar, sadece Uygurlara tâbi bir boy idiler ve Uygur ve Akhunlar›n bakiyeleri olan Bat› Türkleri ile ilgilidir. kagan sülalesi ile iliflkilerini ortaya koyan bir kayna¤a da rastlanmamaktad›r. 3. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Kurulufl Dönemi 55

IV- Hudûdü’l-Âlem’de Kâflgar’›n eskiden yöneticilerinin Karluk veya Ya¤ma ol- duklar› söylenmektedir. Bir baflka kaynak Gerdîzî, bu ikisine Tibetlileri de dahil et- mektedir. Kâflgarl› Mahmud ise Kâflgar’›n bir tak›m köylerinde Çi¤illerin yerleflik oldu¤u, hatta bir köyün de K›pçak ad›n› tafl›d›¤› belirtilir. Kâflgar yak›nlar›ndaki Ar- tuç’da Ya¤malar›n bulundu¤u, ancak, onlar›n buray› terk etmek zorunda kald›kla- r› Hududü’l-Âlem’de kay›tl›d›r. Gerek Kâflgarl› Mahmud’un gerekse ‹slam co¤raf- yac›lar›n›n verdi¤i bilgilere göre, her ne kadar Türk boylar›n›n belirli bölgelerle s›- n›rl› sahalar› var ise de baz› yerlerde iç içe yaflad›klar› da bilinmektedir. Mesela, Türk ilinin Ceyhun’u denilen ‹lâ deresi halk›n› Ya¤ma, Tuhsî ve Çi¤iller oluflturu- yordu. Yine, Karluk, Tuhsî, Çi¤il ve hatta O¤uzlar›n bulundu¤u Tarâz taraflar›nda bir köyün ad› Ya¤ma idi. Bu çerçevede, Afrâsyâb’›n havas› iyi oldu¤u için oturdu- ¤u ve bu nedenle Ordu Kend denilen Kâflgar’da Ya¤malar›n halk›n ço¤unlu¤unu oluflturdu¤una iflaret eden bir kaynak bulunmad›¤› gibi, 920’lerden itibaren muta- savv›f Ebû Nasr Sâmânî dolay›s› ile manevî bir merkez konumunda olan Artuç’da- ki Ya¤malar›n da buray› terk etti¤i anlafl›lmaktad›r. Nitekim, Kâflgarl› Mahmud, (ata mezar›n›n bulundu¤u) Artuç hakk›nda hiçbir bilgi vermez. Sadece, bu ad› tafl›yan iki köyün bulundu¤una iflaret eder. Kâflgar’daki hakanl›k mezarl›¤›, bilhassa Mâve- râünnehr’in fethinden sonra anlam›n› yitirmifltir. Zira, art›k hanedan mensuplar› kendi bölgelerinde yapt›rd›klar› r›bat, medrese, türbe v.s. imaretlerde defnedil- mekteydiler. Di¤er taraftan manevî merkez Artuç da bu tarihlerde önemini kaybe- derek, yeni manevî merkez Buhârâ’ya kaym›fl olmal›d›r. Nitekim, hanedan›n ba¤l› oldu¤u Nemedpufl Sâmânî gibi, mutasavv›f Sâmânî ailesi üyeleri de Buhârâ’ya def- nedilmeye bafllanm›flt›r. V- 840 y›l›nda Uygur Kaganl›¤›’n›n y›k›lmas› ile bat›ya yap›lan göçler ve bu göç- lerin bat›daki Türk boylar› aras›nda etkileri söz konusudur. Ancak, bu göç hareket- leri sonucunda, muhacirlerin Karluk sahas›nda yeni bir devlet kurdu¤una dair bir ip ucuna rastlanmamaktad›r. Zira, Seyhun boyunda 840 y›l›nda Bilge Kad›r Han’›n Sâmânîlerle olan iliflkisi tespit edilmektedir ki, bu tarihte do¤u taraflar›ndan Ya¤- malar›n bat› hudutlar›na kadar gelerek, Karluk boylar›n› itaat alt›na almalar› ve han unvan›n› kullanarak Sâmânîlerle iliflkiye girmeleri kronolojik aç›dan imkans›zd›r. Nitekim, göç hareketlerinin ülkede yaratt›¤› istikrars›zl›k, hanedan›n ve ülkenin ta- mamen ‹slam dairesine girdi¤i 960 y›llar›na kadar devam etti. VI- Karluklar›n tarih sahnesine ç›kmalar›ndan sonraki siyâsî süreçleri, Çin ve ‹s- lam kaynaklar›n›n izin verdi¤i ölçüde izlenebilmektedir. Halbuki, Ya¤malara dair bilgiler yok denecek kadar azd›r. Karluklar, bat›da güçlü komflular› Abbasîler ve onlara tâbi Sâmânîlere, do¤uda ise Uygurlara karfl› baflar› ile mücadele ettiler. Bu s›rada baz› yenilgiler de ald›lar, ancak, her defas›nda yeniden toparlanabildiler. Hatta, ‹slam kaynaklar›n›n kay›tlar›na göre, onlar›n siyasî sahnede oynad›klar› as- kerî rolleri hakanl›¤›n kuruluflundan y›k›l›fl devirlerine kadar sürdü. Bilhassa, Mâ- verâünnehr’in fethinden sonra, bir k›s›m Karluk, Çi¤il, Ezgifl boylar› bu yeni saha- lara göç ederek, bat›da Ceyhun boylar›ndan do¤uda Emil boylar›na kadar genifl bir sahada önemli siyâsî olaylara kar›flt›lar. Ancak, vakayinamelerde Ya¤malardan hiç söz edilmemesine bak›l›rsa, sönük bir hayat yaflad›lar ve yerlerini muhafaza ede- bildiler. Zira, Do¤u Türk Hakanl›¤›’na son veren Kara H›tây Gür Han’›n Selçuklu vakayinamelerinde H›tây, Hoten ve Ya¤ma han› diye tavsif edilmesi, Avfî’nin kay- detti¤i fliirlerde Ya¤malar›n do¤uda, Türkistan taraflar›nda olduklar›na iflaret edil- mesi, bunu do¤rulamaktad›r. Atl› çoban Karluklar›n ald›¤› yenilgiler, esasen onla- r›n gücünden ve güçlü olmas›n›n komflular›nda yaratt›¤› endifleden kaynaklanmak- tad›r. Bu bak›mdan Karluklar›n yenilgileri onlar›n hakanl›¤› kurmalar›na engel tefl- 56 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

kil etmemektedir. T›pk›, O¤uzlar›n sadece Tu¤rul ve Ça¤r› Beyler’e ba¤l› boylar›- n›n, önce Mâverâünnehr’de, sonra Hârizm’de ve nihayet Horasan’da on y›ldan da- ha az bir süre içinde pefli s›ra en az üç kez katliama maruz kalmalar›na ra¤men, Selçuklu imparatorlu¤unu kurarak, k›sa sürede ‹znik’e kadar dayanmalar›na engel olunamad›¤› gibi. Çin kay›tlar›n› esas alan baz› araflt›rmac›lar, Ya¤ma-Toguzguz-Uygur tek bir kö- ken faraziyesi temelinde Türk hakanl›¤› hakan ailesinin menfleinin ve hakanl›¤› kuran esas unsurun Uygurlar oldu¤unu ileri sürmüfltür. Bu konudaki temel daya- naklar, Eski ve Yeni T’ang shu’lardaki Uygurlar Tezkiresi’nde yer alan Uygurlar›n 840’dan sonra bat›ya göçleri ile ilgili kay›tlard›r. Yeni T’ang shu’da yer alan bilgi flöyledir: “Sengün Külüg Baga K›rg›zlar›n yüzbin kiflilik süvarisi ile Uygur flehirle- rine sald›rarak, Uygur kagan› Kürebir’i öldürdü. Baflkenti atefle verdi. Halklar› kaçt›. Vezir Savc› ile Menglig Tegin (Pan Tegin), onbefl boy ile Karluklar taraf›na kaçt›. Kalanlar Tibetlilere ve An-hsi’ye gelip yerleflti. Dolay›s› ile kagan soyundan 13 boy Üke Tegin’i kagan seçti.” Bunun bir baflka versiyonu da Eski T’ang shu Uy- gurlar Tezkiresi’nde yer almaktad›r: “Külüg Baga ad›nda bir yöneticinin Kürebir ile husumeti oldu¤undan K›rg›zlara gidip, yüzbin süvari ile gelerek Uygur flehirle- rine sald›rd›. Kürebir ve Kufluvu flad› öldürdü. fiehri atefle verdi. Uygur vezir Savc›, ye¤eni Menglig Tegin (Pan Tegin) ile befl kardefl ve onbefl boy bat›ya do¤ru Karluk- lara kaçt›. Onlardan bir grup Tibetliler ve bir grup da Kusen (Kuça) taraf›na gitti. Kagan soyundan onüç boy Üke Tegin’i kagan yapt›lar ve güneye gelip, Çinlilere bafl e¤diler.” Bu bilgilerin bir benzeri, Halk› ‹dare Etmenin Genel Örnekleri ad›n› tafl›yan bir baflka vakayinamede de kaydedilmifltir. Bu çerçevede oluflan genel görüfl, da¤›lan bir çok Türk boyunu çat›s› alt›nda toplayan Menglig Tegin yani Pan Tegin, ‹slam kaynaklar›nda yer alan Bilge Kad›r Han ile ayn› kifli idi. 866 y›l›ndan sonra Pan Tegin’in varisleri merkezlerini Kuça’ya alarak devletlerini dokuz vezir ile yönetmeye bafllad›lar. IX. asr›n sonlar› ve X. as- r›n bafllar›nda bat›ya göç eden Uygurlar›n kat›lmas› ile Ya¤malar güçlendiler ve tâ- bi olan Karluklar›n bölgesine tamamen hakim oldular. Devletin merkez, sa¤ ve sol yönetim tarz› gere¤ince, merkez Kuça’da Uygur kagan› “Arslan Han”, bat›da “Bu¤- ra Han” ve güney do¤uda Kansu’da daha ba¤›ms›z olan Kan-chou Uygur tudunu bulunmakta idi. Böylece ülkenin s›n›r› do¤uda Sar› Nehir’e, bat›da Hindukufl da¤- lar›na kadar uzan›yordu. Ancak merkezî yönetim bir süre sonra zay›flad›. Merkez- den, önce T’ung-Kuang saltanat devrinin ikinci y›l› 924’de Kan-chou Uygur hü- kümdar› kendini kagan ilan ederek ayr›ld›. Ard›ndan, bat›da Ya¤ma boyundan Sa- tuk Bu¤ra Han da, “Kara Han” unvan› ald›. Sonra, ülkede ‹slam’› yayg›nlaflt›ran o¤- lu Baytafl Musa, 960 y›l›nda Balasagun’da “Hanlar Han›” unvan›n› alarak ba¤›ms›z Karahanl› (Türk Hakanl›¤›) devletini kurdu. Çin kay›tlar›n› esas alan araflt›rmac›lar›n, ayr›nt›da baflka kay›tlarla destekledi¤i bu tarihî kompozisyonun da tenkide aç›k yönleri bulunmaktad›r: Bilhassa, krono- lojik ve jeopolitik aç›dan tezatlar içermektedir. Mesela, en erken 848 y›l›nda An- hsi’de kagan ilan edilen ve Ya¤lakar soyundan oldu¤u tahmin edilen Menglig Te- gin (Pan Tegin)’in, ‹slam kaynaklar›na göre 840 y›l›nda Seyhun boyunda Sâmânî- lerle do¤rudan iliflkileri tespit edilen Bilge Kad›r Han ile ayn› kifli ve onun Sâmâ- nîler ile iliflkileri do¤rudan yönetiyor olmas›, kronolojik ve jeopolitik aç›dan müm- kün görünmemektedir. Bundan baflka, ‹slam kaynaklar›n›n da do¤rulad›¤› bat›ya göçen Uygur boylar› ile Karluklar aras›nda Yedisu ve Kâflgar taraflar›nda cereyan eden çat›flmalar›n seyri ve sonucu hakk›ndaki bilgiler, kaynaklarda yok denecek kadar azd›r. fiayet, Menglig Tegin ile Bilge Kad›r Han ayn› kifli ise, ‹slam kaynak- 3. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Kurulufl Dönemi 57 lar›nda Bilge Kad›r Han’›n ad› geçen çocuklar›n›n, Çin kay›tlar›nda da geçmesi, ya da en az›ndan onlar›n An-hsi taraflar›nda kardefllerinin olmas› gerekirdi. Di¤er ta- raftan Ya¤ma-Toguzguz-Uygur’un tek köken oldu¤u faraziyesinden hareketle kay- naklarda bu üç unsura ait farkl› ve k›sa ayr›nt› bilgileri, devletin Ya¤malar ya da daha genel anlamda, Uygurlar taraf›ndan kuruldu¤una kan›t olarak getirmek, so- runu daha karmafl›k hale getirmektedir.

Tarihçilerin belirli kaynaklar üzerinden tarihsel meselelerde farkl›SIRA görüfller S‹ZDE ortaya atma- SIRA S‹ZDE lar›nda temel faktörler nelerdir? 3

DÜfiÜNEL‹M ResimDÜfiÜNEL‹M 3.1 Türk SORU Hakanl›¤›SORU Devletinin para darp D‹KKAT yerleriD‹KKAT esas al›narak haz›rlanan SIRA S‹ZDE haritas›.SIRA S‹ZDE AMAÇLARIMIZ NNAMAÇLARIMIZ

K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET

‹SLAM’IN KABULÜNE KADAR HAKANLIK (840-920) Bilge Kad›r Han zaman›nda Türk beldelerinden ilk müslüman olan fiâfl (Taflkend) flehrine, Sâmânî ailesinin büyü¤ü olan Nuh b. Esed gaza yapmakta idi. IX. yüzy›- l›n ilk çeyre¤inde Türk Hakanl›¤›’n›n bat› s›n›r›n› oluflturan Mâverâünnehr, Sâmânî ailesinin hakimiyetine girmeye bafllam›flt›. Abbâsîlerin Horasan valisi Gassân b. Abdâd, 820 y›l›nda Sâmânî ailesinden Nuh b. Esed’i Semerkand, kardefllerinden Ahmed’i Fergâna ve Yahya’y› fiâfl ve Usrûflene valili¤ine tayin etti. Nuh b. Esed, Seyhun boylar›ndaki faaliyetlerine devam ederek 840 y›l›nda fiâfl’dan sonra önem- li bir s›n›r vilayeti olan ‹sfîcâb’a kadar gitti ve yüklü miktarda vergi verilmesi flar- t›yla bir anlaflma yapt›ktan sonra geri döndü. Her fleye ra¤men, Bilge Kad›r Han ve Nuh b. Esed aras›nda mektuplaflma ve karfl›l›kl› elçiler göndermeye dayanan dip- lomatik iliflkiler, 841’de Nuh b. Esed’in vefat›na kadar devam etti. Bilge Kad›r Han’›n saltanat›n›n ne zaman sona erdi¤i bilinmedi¤i gibi, yerine geçen o¤lu Bazir Arslan Han hakk›nda da kaynaklarda hiçbir bilgiye rastlanmaz. ‹slam kaynaklar›n›n suskunlu¤unun sebebi, ülkenin do¤usundaki Balasagun’da her iki hakan›n, hem boylar aras›nda yurt tutmak için devam eden iç kavgalar, hem de 840’da da¤›lan Uygur Kaganl›¤› bakiyelerinden baz› boylar›n Türk Hakan- 58 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

l›¤› topraklar›na göçlerinin yaratt›¤› meselelerle u¤raflmak zorunda kalmalar› ile il- gili olmal›d›r. Satuk’un biyografisi dikkate al›nd›¤›nda babas› Bazir Arslan Han’›n 915 y›l›na kadar Balasugun’da iktidarda kald›¤›n› söylemek mümkündür.

Tablo 3.1 TÜRK HAKANLI⁄I HAKANLARI Türk Ka¤anl›¤› HAKANLI⁄IN BATISINI YÖNETEN Hakan listesi HAKANLAR TÂB‹ YÖNET‹C‹LER 1. Bilge Kad›r Han (...840-....?) O¤ulcak Kad›r Han (...894-921) 2. Bazir Arslan Han (...?-915) O¤ulcak Kad›r Han (...894-921) 3. Arslan Han (...? / ...?) O¤ulcak Kad›r Han (...894-921)

Satuk Bu¤ra Kara Han Abdü’l-Kerîm b. Bazir Satuk Bu¤ra Han Abdü’l-Kerîm b. Bazir (921- 4. (921-955) 955)

Baytafl Arslan Han Musa b. Satuk (344-349? / 5. -? 955-960?) ‹lig Tonga Süleyman (...? / ...?) 6. Arslan Han Ebu’l-Hasan Ali b. Musa (...?-998) Bu¤ra Han Ebû Musa Harun (...?-992) (Tonga Tegin) Nasr b. Ali (994-998) ‹lig Nasr b. Ali (998-1013) 7. Togan Han Ahmed b. Ali (998-1018) ‹lig Mansur b. Ali (1012-1013) ‹lig Muhammed b. Ali (1013-1025) 8 Arslan Han Mansur b. Ali (1015-1025) ‹lig Muhammed b. Ali (1013-1025) Togan Han Muhammed b. Hasan (1025- 9. ‹lig Ali b. Hasan (Ali Tegin) (1025-1026) 1027) 10. Kad›r Han Yusuf b. Hasan (1027-1031) ‹lig Ali b. Hasan (Ali Tegin) (1026-1035) Hakanl›¤›n Mâverâünnehr kolu Ali Tegin O¤ullar› (Kutlug Ordu): Tamgaç Bu¤ra Kara Hakan Ali b. Hasan (1020-1035) Arslan ‹lig Yusuf b. Ali (1035-1041)

Ülkenin bat›s›nda faaliyet gösteren Bazir Arslan Han’›n kardefli O¤ulcak Kad›r Han, Sâmânîlerin meflhur emîri ‹smail b. Ahmed (892-907)’in ça¤dafl›d›r. O¤ulcak Kad›r Han, diplomatik iliflkilerin devam› yönündeki Sâmânî ‹smail b. Ahmed’in ar- zusuna pek itibar etmedi. Sâmânî ‹smâil, 893 y›l› bahar›nda O¤ulcak Kad›r Han’›n Tavgaç, Tabgaç, Tafgaç, merkezi Taraz’a bir sefer düzenledi. Taraz, ‹smail b. Ahmed’in eline geçti ve “Tan- Tapgaç, Tangaç v.s. yaz›l›fl ve okunufllar›na rastlan›lan gafl (Tamgaç)” unvan› ile kaydedilen yöneticinin hatunu baflta olmak üzere pek Tamgaç kelimesinin siyasî çok esir ald›. O¤ulcak Kad›r Han, ülkenin bat›s›ndaki muhatab› Sâmânî ‹smail kar- ve co¤rafî anlamlar› fl›s›nda ald›¤› yenilgiden sonra Kâflgar taraf›na çekildi ve Sâmânîlerle mücadeleyi bulunmakla birlikte, burada hiyerarflik unvan olarak buradan yönetmeye bafllad›. Nitekim, bir süre sonra 903 y›l›nda bir intikam seferi geçen kelimeyi Kâflgarl› düzenlendi. Kaynaklara göre, Türkler say›lamayacak kadar kalabal›k büyük bir or- Mahmud, “hakanlar, büyük ve eski anlam›na gelen du ile Mâverâünnehr’e geldiler. Öyle ki, ordular›nda her biri bir baflkana ait olan Tamgaç unvan›n› al›rlard› yediyüzbin oba (kubbetü Türkiyye, yani Türk kubbesi) bulunuyordu. Ülkede k›sa ki, ‘ülkesi eski ve büyük’ demektir.” fleklinde bir süre için de olsa istikrar sa¤lanm›flt› ki, bu kadar kalabal›k bir ordu teflkil edi- aç›klamaktad›r. lebildi. ‹smail b. Ahmed, bu sald›r›y› ancak bütün Mâverâünnehr halk›n› silah alt›- na alarak püskürtebildi. ‹ki y›l sonra 905 y›l›nda ise Türk ülkesinden baz› flehirleri almaya muvaffak oldu. O¤ulcak Kad›r Han, rakibi Sâmânîlerin iç meselelerinden 3. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Kurulufl Dönemi 59 yararlanmay› da ihmal etmedi. Sâmânî ailesine mensup bir emîr Ebu Nasr b. Man- sûr’un iltica talebini olumlu karfl›lad› ve ona Kâflgar yak›nlar›ndaki Artuç beldesini verdi. Bu arada herfleye ra¤men iki ülke aras›nda ticarî faaliyetlerSIRA aksam›yordu.S‹ZDE SIRA S‹ZDE O¤ulcak Kad›r Han’a s›¤›nan sadece Sâmânî emîri Ebû Nasr de¤ildi. 915’lerde ölen kardefli Bazir Arslan Han’›n kar›s› ve yedi yafllar›ndaki o¤lu Satuk Tegin de DÜfiÜNEL‹M ona s›¤›nm›flt›. Muhtemelen, Bazir Arslan Han’›n yerine geçen II. Arslan Han, gasp DÜfiÜNEL‹M etti¤i taht›n gerçek varisi Satuk ve annesini Balasagun’dan ayr›lmaya mecbur et- miflti. fiimdi, hanedan üyeleri aras›ndaki parçalanm›fll›¤›n yan› s›ra,SORU hanedan›n ha- SORU kanl›k unvan›n› tan›yan, ama buna gerekti¤i gibi itibar etmeyen Türk boylar›n›n birbirleri ile süre gelen mücadele ortam›n›n yaratt›¤› istikrars›zl›kD‹KKAT dönemi, 920’ler- D‹KKAT de her iki s›¤›nmac› tegin ve emîrin, ‹slam dairesinde ülkenin ve hanedan›n yeni- den tek bir çat› alt›nda toparlanmas›n› öngören yeni rolleri ile sona erecek ve ha- kanl›¤›n geliflme dönemi bafllayacakt›r. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

‹slam’a kadar hakanl›¤›n siyasî sürecindeki bilgilerin az ve birbirindenASIRAMAÇLARIMIZ S‹ZDEkopuk olmas›n›n AMAÇLARIMIZSIRA S‹ZDE nedenleri nelerdir? NN4 DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Daha genifl bilgi için bkz. Ömer Soner HUNKAN, Türk Hakanl›¤› Karahanl›lar,K‹TAP IQ yay›nla- K‹TAP r›, ‹stanbul, 2007. SORU SORU TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON D‹KKAT D‹KKAT

SIRA‹NTERNET S‹ZDE ‹NTERNETSIRA S‹ZDE AMAÇLARIMIZ NNAMAÇLARIMIZ

K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET 60 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Özet

Devletin ad› ve kökenine dair tarihsel meseleleri Devleti hangi Türk boyunun kurdu¤una yönelik NAMAÇ NA MAÇ 1 de¤erlendirecek 3 tez ve antitezleri de¤erlendirecek Devletin bilinen ilk hakan› Bilge Kad›r Han’›n Ortaça¤daki ‹slam Co¤rafyac› ve tarihçilerinin soy a¤ac› Afrâsyâb’a uzanmaktad›r. Türkçe ad› kay›tlar›nda, hakanl›¤›n kuruluflunda yer alan ve Alp Er Tonga olan ve Gök-Türk hanedan› A-fli- Ya¤malar hariç di¤erlerinin Karluklar birli¤inin na ile ayn› kökten gelen Afrâsyâb nedeni ile dev- bir alt boyunu teflkil eden Çi¤iller, Tuhsîler, Ez- lete “Afrâsyâbl›lar” ya da “Afrâsyâb O¤ullar›” gifller, Bulaklar v.s. boylar› tan›t›lmaktad›r. Arafl- denmifltir. Ayr›ca Afrâsyâb soyundan gelenler, A- t›rmac›lar›n bu bilgilere göre devleti bunlardan fli-na soyundan gelen Gök-Türk hakanlar› gibi hangi boyun kurdu¤una yönelik tez ve antitezle- kendilerini “Türk” ad› ile isimlendirmektedirler. ri de¤erlendirilmifltir. Meselâ B. D. Koçnev Gök-Türkler gibi Afrâsyâbl›lar için de “börü 1176’da Semerkand’da bas›lan Muhammed b. Me- (kurt)” ayr› bir anlam tafl›r ve bu soyun mensup- sud’un sikkelerinde “Egdifl Tafgaç Han” ile 1202 lar›nca ad ve unvan olarak kullan›ld›¤›na flahit tarihli Benâket sikkesindeki Ça¤r› Han’›n “Ulu¤ olunmaktad›r. fiu halde bu devlet Gök-Türklerin Egdifl” unvanlar›na dayanarak, hakan ailesinin bir devam›d›r. Afrâsyâb’›n hakan unvan›na yap›- Türk çat›s› alt›nda Egdifl boyundan gelebilece¤i lan at›flara ba¤l› olarak bu devlete “Hakanl›k” tezini ortaya atmaktad›r. Ancak, kelimenin oku- denmesi dikkate al›nd›¤›nda ‹bnü’l-Esîr’in bu nufluna yönelik meseleler nedeniyle bu tezinde devlet için köken ve sistemine uygun olarak kay- ›srarc› de¤ildir. O. Karaev, bilhassa fiehnâme’nin detti¤i “Türk Hakanl›¤›” ad›, ön plana ç›kmakta- bir nüshas›ndaki farkl›l›ktan hareket ederek Çi¤il d›r. Günümüz araflt›rmac›lar›n›n sunî olarak üret- tezi üzerinde bir hayli durmufltur. Onun en te- ti¤i Karahanl›lar, ‹lig Hanlar ve Bu¤ra Hanlar v.b. mel delili, fiehnâme’nin bir beyitinde yer alan adlar›n yerine bu ad› kullanmak, tarih metodu “Tûrân flah›” ibaresinin, eserin bir nüshas›nda aç›s›ndan daha isabetlidir. orijinalinin “Çi¤il flah›” olarak kaydedilmifl olma- s›d›r. Buradan hareketle hanedan› Çi¤illere ba¤- Devletin kuruluflunda yer alan Türk boylar›n› lamaktad›r. Ancak “Çi¤il flah›” ibaresi, kökeni de- NAMAÇ 2 belirleyecek ¤il, co¤rafî bir tan›mlamaya ve tebaya iflaret et- Üç Karluk boyunun (Mou-tse “Mou-luo”, Ch’ih- mektedir. En yayg›n tezlerden biri Ya¤ma tezidir. ssu “P’o-fu”, T’a-shih-li), uzun bir mücadeleden Bir ortaça¤ kayna¤›nda Ya¤ma padiflah›na sonra 766 y›l›nda Türgifllere son vererek Balasa- “Bu¤r(a) Han” dendi¤i kayd›, en önemli daya- gun, Taraz ve daha sonra elde ettikleri Kâflgar na¤› ise de Ya¤malar “Bu¤ra Han” de¤il, “Ya¤- merkezlerinde “Yabguluk” çat›s› alt›nda tesis et- ma Tu¤” unvan›n› tafl›maktad›rlar. tikleri ve 840 y›l›nda Bilge Kad›r Han’›n tarih sah- nesinde ilk kez görüldü¤ tarihe kadar geçen ev- resi, hakanl›¤›n “Yabguluk Dönemi”ni teflkil et- mektedir. Bilge Kad›r Han ve çocuklar›n›n bun- dan sonra temsil ettikleri devlet art›k “dokuz tu¤- lu” bir hakanl›kt›r. Bu süreçte hakanl›k co¤rafya- s›nda yer alan Türk boylar› aras›nda Karluklar›n alt boylar› Çi¤iller, Tuhsîler, Ezgifller, Bulaklar›n yan› s›ra Türgifl bakiyeleri (O¤uz, K›pçak v.s) ve Ya¤malar yer almaktad›r. 3. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Kurulufl Dönemi 61

Devletin kuruluflunun siyasî sürecini ve co¤raf- NA MAÇ 4 yas›n› belirleyeceksiniz. Hakanl›¤›n bilinen ilk hakan› Bilge Kad›r Han, “han” unvan› ile ilk kez 840 y›llar›nda Sâmâniler- le iliflkiler çerçevesinde kaydedilmifltir. Onun mu- hatab› olan bat› komflusu Sâmânî Emîr Nuh b. Esed (ö. 841) idi. Bilge Kad›r Han’›n saltanat›n›n ne zaman sona erdi¤i bilinmedi¤i gibi, yerine Ba- lasagun’da tahta geçen o¤lu Bazir Arslan Han hakk›nda da kaynaklarda hiçbir bilgiye rastlan- maz. ‹slam kaynaklar›n›n suskunlu¤unun sebebi, ülkenin do¤usundaki Balasagun’da her iki haka- n›n, hem boylar aras›nda yurt tutmak için devam eden iç kavgalar, hem de 840’da da¤›lan Uygur Kaganl›¤› bakiyelerinden baz› boylar›n Türk Ha- kanl›¤› topraklar›na göçlerinin yaratt›¤› mesele- lerle u¤raflmak zorunda kalmalar› ile ilgili olma- l›d›r. Satuk’un biyografisi dikkate al›nd›¤›nda ba- bas› Bazir Arslan Han’›n 915 y›l›na kadar Balasu- gun’da iktidarda kald›¤›n› söylemek mümkün- dür. Onun döneminde ülkenin bat›s›nda faaliyet gösteren Bazir Arslan Han’›n kardefli O¤ulcak Kad›r Han, Sâmânîlerin meflhur emîri ‹smail b. Ahmed (892-907)’in ça¤dafl›d›r. Sâmânî ‹smâil 893 y›l› bahar›nda O¤ulcak Kad›r Han’›n merke- zi Taraz’› ele geçirdi. Bunun üzerine O¤ulcak Ka- d›r Han Sâmânîlerle mücadeleyi yeni baflkenti Kâflgar’dan yönetti. 905 y›l›nda Mâverâünnehr’i boydan boya istilas› güçlükle püskürtülebildi. Bu arada Sâmânîlerin iç kavgalar›ndan kendisine s›- ¤›nan Sâmânî Ebû Nasr’› iyi karfl›layarak onu Kâfl- gar yak›n›ndaki Artuç’a yerlefltirdi. O¤ulcak Ka- d›r Han’a s›¤›nan sadece Sâmânî emîri Ebû Nasr de¤ildi. 915’lerde ölen kardefli Bazir Arslan Han’›n efli ve yedi yafllar›ndaki o¤lu Satuk Tegin de ona s›¤›nm›flt›. Tegin ve emirin buluflmas›, Türk ve ‹slam tarihi aç›s›ndan dönüm noktas› olacakt›r. 62 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Kendimizi S›nayal›m

1. Afla¤›daki boylardan hangisi Karluklar›n alt boyla- 6. Baz› araflt›rmac›lar›n Bilge Kad›r Han ile ayn› flah›s r›ndan de¤ildir? oldu¤unu ileri sürdü¤ü kifli afla¤›dakilerden hangisidir? a. Ya¤ma a. Menglig Tegin b. Çi¤il b. Üke Tegin c. Tuhsî c. Savc› d. Ezgifl d. Ogulcak Kad›r Han e. Bulak e. Satuk Tegin

2. Afla¤›daki isimlerden hangisi Karahanl›lar›n orijinal 7. Afla¤›daki Türk Hakanl›¤› ve Sâmânî devleti yöneti- adlar›ndan de¤ildir? cilerinden hangilerinin birbirleri ile siyasî iliflkileri ol- a. Türkistan Hanlar› mufltur? b. Hakanl›k a. Bilge Kad›r Han - ‹smâil b. Ahmed c. Afrâsyâb O¤ullar› b. Satuk Tegin - Nuh b. Esed d. Bu¤ra Hanlar c. O¤ulcak Kad›r Han - ‹smâil b. Ahmed e. Hanl›k d. Bazir Arslan Han - Ahmed b. Esed e. O¤ulcak Kad›r Han - Yahya b. Esed 3. Araflt›rmac›lar “Bu¤ra Han” unvan›n›, kullan›lmas›n›n afla¤›daki hangi boy için hakanl›¤›n kurucu boyu ol- 8. Tüksîn afla¤›daki boylardan hangisinin baflkan›na du¤una kan›t olarak ileri sürmüfllerdir? denir? a. Ezgifller a. Ezgifl b. Ya¤malar b. Çi¤il c. Türgifller c. Bulak d. Karluklar d. Ya¤ma e. Çi¤iller e. Karluk

4. Karluk Yabgulu¤u, 766 y›l›nda afla¤›daki devletler- 9. “Afrâsyâb ve A-fli-na ayn› kökendendir.” Buna göre den hangisinin ana yaflam sahas›nda kuruldu? afla¤›dakilerden hangisi yanl›flt›r? a. Uygurlar a. Bu nedenle Türk Hakanl›¤›, Gök-Türklerin bir b. Basmiller devam›d›r. c. Hazarlar b. Bu nedenle her iki hanedan›n üyeleri de “Türk” d. Do¤u Gök-Türkler unvan› tafl›rlar. e. Türgifller c. Bu nedenle Gök-Türk türeyifl efsanesinin geçti¤i co¤rafya ile Afrâsyâb’a atfedilen co¤rafya farkl›d›r. 5. Tarihçi Gerdîzî’nin “... Türkistânl›lar, Hakanl›lara d. Bu nedenle kurdun her iki hanedan için sembo- sald›rd›lar. Hakanl›lardan meflhur oniki lideri öldür- lik de¤eri vard›r. düler. Hakanl›lar›n padiflahl›¤›, Karluklardan Çûn- e. Bu nedenle her iki hanedan ayn› soydan gelen pân’a kald›. Hakanl›lardan öldürülen son hakan iki koldur. H.t.g.lân idi. Yerine geçen ilk Karluk ‹lmâlm›sen Ce- bûye (Yabgu) idi. Bu baflkanl›k Karluklarda kald›.” ri- 10. Rus bilgin Grigorev’in 1874’de “Karahanl›lar” ad›n› vayeti, Türk Hakanl›¤›’n›n kuruluflu aç›s›ndan nas›l verdi¤i devleti, sistem ve kökenine uygun olarak “Türk de¤erlendirilebilir? Hanl›¤›/Hakanl›¤›” ad›yla kaydeden ortaça¤ tarihçisi a. Art›k Türk Hakanl›¤› y›k›larak Karluk Yabgulu- afla¤›dakilerden hangisidir? ¤u kurulmufltur. a. Mesudî b. Karluk yabgular› aras›nda iç mücadele fliddet- b. Avfî lenmifltir. c. Mervezî c. Karluklardan Çunpân öldürülmüfltür. d. ‹bnü’l-Esîr d. Karluklar, Yabguluk’tan Hakanl›k mertebesine e. Taberî yükselmifltir. e. Karluklar›n oniki lideri öldürülmüfltür. 3. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Kurulufl Dönemi 63

Okuma Parças› Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› Hakanlar›n neden “Kara” unvan› ald›¤›, ‹rân-Tûrân mü- 1. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “Kuruluflta Yer Alan Türk cadelesini konu edinen efsanelere dahi yans›m›flt›r. X. Boylar›” konusunu yeniden gözden geçiriniz. yüzy›l›n sonlar›na do¤ru Fars ülkesinin askerî, siyasî ve 2. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “Devletin Ad› ve Hanedan›n demografik aç›dan nas›l h›zla Türklerin istilas›na u¤ra- Kökeni” konusunu yeniden gözden geçiriniz. d›¤›na flahitlik eden Firdevsî’nin (bekli de bu s›ralarda 3. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Hakanl›¤› Hangi Türk Boyu unutulmaya yüz tutan eski ‹rân medeniyetini yeniden Kurdu?” konusunu yeniden gözden geçiriniz. diriltmek üzere) kaleme ald›¤› fiehnâme’de Tûrân-‹rân 4. e Yan›t›n›z yanl›fl ise “Devleti Kuran Karluklar” savafllar›nda Tûrân’› temsil eden Türk hakan› olarak konusunu yeniden gözden geçiriniz. meflhur olan Afrâsyâb’›n o¤lu Kara Han’dan bahsedilir 5. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “Devleti Kuran Karluklar” ki, ‹ranl›lara zor anlar yaflatm›flt›r: Buyurdu kim ol ara- konusunu yeniden gözden geçiriniz. dan göçeler / Varalar âb-› Ceyhun’u geçeler / Bir o¤lu 6. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “Hakanl›¤› Hangi Türk Boyu var idi ad› Kara Han / Ol idi sanki Tûrân ehline can / Kurdu?” konusunu yeniden gözden geçiriniz. Atas›ndan hünerde art›k idi / Onun benzeri ol ilde yok 7. c Yan›t›n›z yanl›fl ise “‹slam’›n Kabulüne Kadar idi / Buyurdu ol zamanda flah-› Tûrân / Ki orduyla re- Hakanl›k” konusunu yeniden gözden geçiriniz. van ola Kara Han / Yürür ordu sonunda flah-› Tûrân / 8. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Kuruluflta Yer Alan Türk En önde ordunun o¤lu Kara Han. Kara Han’›n ‹ranl›lar- Boylar›” konusunu yeniden gözden geçiriniz. da oluflturdu¤u bu kötü hat›ralar nedeni ile olsa gerek, 9. c Yan›t›n›z yanl›fl ise “Devletin Ad› ve Hanedan›n onun soyunu küçük göstermeye çal›flan “zenci (kara) Kökeni” konusunu yeniden gözden geçiriniz. bir kölenin Türkistan’da melik olmas›” efsanesi ‹ranl›lar 10. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “Devletin Ad› ve Hanedan›n aras›nda h›zla yay›lm›flt›r. Nitekim, Tûrânl› Kâflgarl› Mah- Kökeni” konusunu yeniden gözden geçiriniz. mud ise “Kara’n›n bir hikayesi vard›r.” diyerek hikaye- yi eserine alacak kadar ciddi bulmam›flt›r. Zira, bir bafl- ka efsanede ‹rânl›lar, Türklerin ilerleyiflini durdurmak S›ra Sizde Yan›t Anahtar› için Afrika’dan getirdikleri zencilerle bir ordu teflkil et- S›ra Sizde 1 mifller, Türkler daha önce hiç karfl›laflmad›klar› zencile- Bunun en temel sebebi geriye do¤ru gittikçe Türk tari- ri ola¤anüstü bir varl›k san›p önce onlara yenilmifller, hine yönelik kaynaklar›n azl›¤›, az miktardaki bilgilerin ancak daha sonra zenci askerlerden birini öldürüp, aza- de farkl› dillerde kaydedilmifl olmas› nedeni ile, araflt›r- lar›n›n insana benzedi¤ine kani olduklar›nda, onlar›n mac›lar›n devlete ait ele geçen kay›tlarda öne ç›kan bir insandan bir tür oldu¤u hükmünü vererek, art›k ‹rânl›- hususiyeti dikkate alarak Türk tarihî bütününde onu bir lar›n bu zenci ordular›n› yenmeye bafllam›fllard›r. yere koyup, ayr›flt›rmak ve bu isim alt›nda incelemek arzusundan kaynaklanmaktad›r. Tabii ki, sunî isimlen- Kaynak: Firdevsî, fiehnâme, (Hzr. Z. Kültüral ve L. Bey- dirmelerde d›fl tenkit aç›s›ndan tarihçi ve çevre iliflkisi- reli), fierîfî fiehnâme Çevirisi, II, Ankara, TDK Yay›nla- nin dikkate al›nmas› gerekti¤i hat›rlanmal›d›r. r›, 1999, s. 991; Ömer Soner HUNKAN, Türk Hakanl›¤› Karahanl›lar, IQ yay›nlar›, ‹stanbul, 2007, s.82-83. S›ra Sizde 2 Karluk Yabgulu¤u’nun kuruldu¤u sahalar›n Çin ve Müs- lüman Arap nüfuz sahas›n›n d›fl›nda oldu¤u ve onlar için bir tehlike oluflturmad›¤›, yani kendi iç meseleleri ile u¤raflt›klar› dönemler ile ilgili kay›tlar›nda onlara da- ir tarihî bilgilere do¤al olarak pek rastlanmaz. ‹liflkilerin yeniden bafllad›¤› dönemlerde ise zaman zaman geç- miflte yaflanan önemli olaylar hakk›nda Çin ve ‹slam kaynaklar›nda efsane ile kar›fl›k k›sa bilgilerin yer ald›- ¤› görülür. Bu nedenle tarihî kay›tlar›n az oldu¤u bu dönemlerin ayd›nlat›lmas›nda efsaneler de dikkate al›- n›r ve burada yer alan lüzumsuz bilgiler ay›klanarak, özellikle yer ve flah›s isimleri ile olay›n özü, bilinen ta- 64 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Yararlan›lan Kaynaklar rihle karfl›laflt›r›l›r ve süzgeçten geçirilerek de¤erlendi- Genç, Reflat, (2002) “Karahanl›lar Tarihi”, (Ed. H. C. rilmeye çal›fl›l›r. Güzel), Türkler, IV, Ankara, 445-459. Hunkan, Ömer Soner, (2007), Türk Hakanl›¤› S›ra Sizde 3 Karahanl›lar, IQ Yay›nlar›, ‹stanbul. Hangi Türk boyunun hakanl›¤›n kökeni oldu¤u mese- Huatao, (2003), VIII-X As›rlardaki Garbî Târihî Hakk›da lesinde, eski Sovyetler Birli¤i ve Çin’in hakanl›¤›n ha- Tetkikât, (Uyg. Trc. Ö. Nurî), Kaflgar, Kaflgar Uygur kim oldu¤u sahalar› ellerinde bulundurmalar› ve bu ül- Neflriyat›. kelerin araflt›rmac›lar›n›n kendi ülkelerinin bölgeye yö- Pritsak, Omeljan, (1997), “Karahanl›lar” ‹slâm nelik resmî ideolojilerinin ne kadar etkisi alt›nda kal- Ansiklopedisi, VI, 1997. m›fl olabileceklerinin dikkate al›nmas› gereken önemli Özayd›n, Abdülkerim, (2001), “Karahanl›lar”, TDV ‹slâm bir faktör oldu¤unu göz önünde bulundurmak gerek- Ansiklopedisi, XXIV, ‹stanbul, 404-412. mektedir. Tafla¤›l, Ahmet, (2004), Çin Kaynaklar›na Göre Eski Türk Boylar›, Ankara. Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›. S›ra Sizde 4 Togan, A. Z. V., Karahanl›lar (840-1212) 1966-1967 ‹slam’›n kabulüne kadar hakanl›¤a dair bilgilerin azl›¤›, Ders Notlar›, ‹SAM Ktp. onlar›n daha çok d›fl iliflkilerden çok kendi iç meselele- We Liang-Tao, (1986), Karahânîler Tarihinden Bayan, ri ile u¤raflmalar›ndan kaynaklanmaktad›r. Zira, kendi- (Uyg. Trc. A. Nurdun), Kaflgar, Kaflgar Uygur lerine ait kay›tlar pek azd›r. Komflu devletler ile müna- Neflriyat›. sebetleri ölçüsünde Çin ve ‹slam kaynaklar›nda yer al- d›klar› anlafl›lmaktad›r.

‹LK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLER‹ 4 Amaçlar›m›z Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra; Hakanl›¤›n ‹slam› nas›l ve ne zaman kabul etti¤i meselelerini de¤erlen- N direbilecek, Hakanl›¤›n Abbasi hilafetini ne zaman tan›d›¤›n› ve sonuçlar›n› belirleye- N bilecek, Hakanl›¤›n s›n›rlar›n›n genifllemesi, ‹slam co¤rafyas›na yönelik fetihleri ve N bunlar›n meflru gerekçelerini belirleyebilecek, Hakanl›¤›n ikiye ayr›lmadan önceki siyasi tarihini, kronoloji, yer ve kifliler, N sebep ve sonuçlar çerçevesinde de¤erlendirebileceksiniz.

Anahtar Kavramlar

• Satuk Bu¤ra Han • Gazneliler • Balasagun • Kad›r Han Yusuf • Karahanl›lar • Buhara • Bu¤ra Han Harun • Hârizmflahlar • Kâflgar • Ali Tegin • Sâmânîler • Semerkand • ‹lig Nasr • Selçuklular • Mâverâünnehr

‹çindekiler

• ‹SLAMI KABUL ‹lk Müslüman Türk Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme • BATI POL‹T‹KASI Devletleri Dönemi • DO⁄U POL‹T‹KASI Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi

‹SLAMI KABUL X. yüzy›l ‹slam co¤rafyac›lar› Seyhun ötesindeki Türklerin hangi dine inand›klar›- na cevap vermekten ziyade, onlar›n “›duk yer-sub (kutsal yer-su)” kültlerini, ken- di Müslüman kimliklerinin etkisi ile putperest tan›mlamalarla kaydetmifllerdir. Zira VIII. asr›n ortalar›nda Gök Türk siyasî birli¤inin da¤›lmas› ile birlikte bu siyasi bir- li¤i temsil eden Gök Tengri inanc› da halka daha yak›n, daha alt düzeydeki ilahî güçlere ve çok say›da tengriye bölünmüfltü. X. asr›n bafllar›nda ise ‹slam, Türk Ha- kanl›¤› co¤rafyas›nda bat›da Seyhun boylar›ndan do¤uya do¤ru yavafl yavafl taban tutmaya bafllam›flt›. Abbâsîlerin askerî seferlerinin yerini ‹slam’› tebli¤ için gerekli donan›ma sahip kurumsal yap›lar› ve buradan yetiflen müslüman sufî vaizleri al›r- ken, bürokrasisini teflkil eden unsurlar da soyca Seyhun ötesindeki Türklere ya- Türklerin ‹slam’a girmesinde pay› olan en önemli banc› de¤ildi. yap›lardan biri olan ribâtlar, Di¤er taraftan ipek yolu güzergah›n›n geçti¤i Türk Hakanl›¤›’n›n siyasî istikrar›, bafllang›çta at›n ba¤land›¤› veya s›n›r bölgelerde gazaya zengin Müslüman tüccarlar›n ülkenin bir ucundan öbür ucuna kadar rahatça do- ç›k›ld›¤›nda düflman›n laflmalar›na izin veriyordu. Onlar›n bozk›rlara infla ettikleri ribâtlarda tüccar görü- hilesini def etmek için ikamet edilen yerlerdi. nümlü müslüman sufî vaizlerin satt›klar› ‹slam medeniyetine ait ürünler, atl› çoban Sonralar› ulak hayvan veya konar-göçer Türk boylar›na Allah’›n birli¤ine inanma karfl›l›¤›nda vadedilen de¤ifltirme kona¤› anlam›na cenneti (medeniyeti) anlamay› kolaylaflt›ran bir model sunuyordu. Kitabî bir dine gelmeye bafllad›. Nihayet, bu tabir bir çeflit dinî ve askerî mensup olmayan atl› çoban Türk boylar›n›n sosyal ve ekonomik yap›lar›nda dinin mahiyette ‹slam’a özgü bir rolü ve ba¤lay›c›l›¤›, yerlefliklere göre çok daha zay›ft›. Daha iyi bir hayat ümidiy- müessese halini alarak hangâh / zaviye / tekkeye le din de¤ifltirmelerinde, geride b›rakmak zorunda kalacaklar› bir ekonomik men- dönüfltü. Bundan baflka faat ya da örgütlenme söz konusu de¤ildi. Ticaret için geldikleri s›n›r flehirlerinde kervansaray ve misafirhane vazifesi de görmekte idi. onlarla birlikte yaflamay› tecrübe etmifllerdi. Halk›n›n geçiminden sorumlu boy Ço¤unlukla zengin beylerinin ise siyasî hedefleri ‹slam dairesi ile bütünleflmeyi zorunlu k›ld›¤› durum- Müslüman tüccarlar›n s›n›r boylar›nda ve bozk›rlarda larda tafllar yerine tam manas› ile oturmufl oluyordu. Öyleyse, Seyhun ötesinde yapt›rd›klar› r›bâtlar, hem Türkler aras›nda toplu ihtida (kitlesel olarak ‹slam’a girme) haberlerinin ‹slam kay- gazilerin s›¤›na¤›, hem de naklar›nda yer bulmaya bafllamas› normaldi. K›saca, ‹slamlaflt›ran ve ‹slamlaflan ‹slam davetçilerinin karargâh› idi. X. yüzy›lda aç›s›ndan flartlar geçmifl as›rlara göre art›k çok daha müsaitti. Bu çerçevede, hâlâ Mâverâünnehr’de on bin fiaman kültürü ve inanc›n› koruyan Türk Hakanl›¤› hanedan› ve ülkesinin ‹slam’a r›bât bulunuyordu. Bu durum r›bât›n ‹slamlaflmada girmesi için gerekli ortam çoktan oluflmufltu. ne denli önemli bir rol oynad›¤›n› göstermektedir. Satuk Bu¤ra Kara Hakan Abdülkerîm Bazir (921-955) Satuk Tegin, Kâflgar’da Türk Hakanl›¤›’n›n bat› taraf›n› yöneten amcas› ve üvey ba- bas› O¤ulcak Kad›r Han taraf›ndan kendisine s›¤›nan Sâmânî emiri Ebû Nasr’a ve- 68 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

rilen Artuç beldesinin de içinde bulundu¤u bölgeye, tâbi bir tegin s›fat› ile gönde- rildi. Satuk Tegin bu vesile ile Artuç’un vergilerini tahsil için geldi¤inde kendisini karfl›layan Ebû Nasr Sâmânî ile tan›flt›. Fakih: Bilmek, bir konuda derin bilgi sahibi olmak Ebû Nasr Sâmânî hakk›nda bilinenler, onun çok yönlü bir tarihî kiflilik oldu¤u- anlam›ndaki Arapça f›kh nu göstermektedir; Hakanl›¤a iltica etmifl siyasî bir emir, ticaretle meflgul olan bir kökünden türeyen ve bir fleyi tüccar, ‹slamî bilimlere vâk›f bir fakih, manevî taraf› ile de ruhlar aleminde Hz. iyi bilen, iyi anlayan kimse demektir. Müslüman Peygamber’in bizzat irflad etti¤i kutb mertebesinde bir mutasavv›ft›r. Bunlara ilave toplumlarda toplumsal olarak araflt›rmac›lar›n dikkat çekti¤i üzere, oynad›¤› tarihî rolün sonucu aç›s›ndan de¤iflme ile din aras›ndaki iliflkiyi kuran ve fetva bak›ld›¤›nda Sâmânîlerin, ‹slam ad›na ele geçiremedikleri hakanl›¤› içeriden fetih vermeye yetkili din bilginidir. için gönderdikleri bir casus oldu¤unu da söylemek pratik gerçeklere uymaktad›r. Fakih resmen tayin edilen müftü, kad› v.s. olabilece¤i Ebû Nasr Sâmânî, Türkler taraf›ndan eskiden beri çok ra¤bet edildi¤ini bildi¤i ‹s- gibi, ilmî aç›dan yüksek lam ülkelerinden gelen mallar ve kumafllardan O¤ulcak Kad›r Han’a hediyeler (ha- seviyede olan müderris veya molla da olabilirdi. raç) göndererek onunla yak›n bir dostluk kurmufltu. Bu dostlu¤a dayanarak kendi ‹slam inanc›n›n mabedini yapmak üzere, ondan, (bildik bir hile olan bir öküz de- ‹slâm tasavvuf anlay›fl›nda risinin kaplayaca¤› kadar) bir yer istemifl ve buraya bir cami infla ettirerek Artuç’u kutb, evrenin yönetiminden sorumlu olup afla¤›dan küçük bir Müslüman belde haline dönüfltürmüfltü. yukar›ya do¤ru, say›lar› Merkezinde caminin yer ald›¤› bu küçük ticaret flehrinde namaz k›lanlar› gö- giderek azalmak suretiyle bir mertebeler silsilesi meydana ren Satuk Tegin, ‹slam hakk›nda ilk bilgiler ile ilk telkinleri do¤rudan Ebû Nasr getiren ‘veliler piramidi’nin Sâmânî’den almaya bafllad›. Sonraki geliflmelerden anlafl›l›yor ki, aralar›nda sade- en tepesindeki kiflidir. ce ‹slamî konular konuflulmad›. Her iki flehzade kendi ülkelerinin siyasî durumu- nu ve meselelerini de ele ald›lar. Bu arada Sâmânî Ebû Nasr’›n telkinleri sonucun- da on iki yafl›ndaki Satuk Tegin, rüyas›nda gökten inen bir kiflinin kendisine Türkçe “Müslüman ol ki, dünyada ve ahirette esenlik bulas›n” dedi¤ini gördü ve uykuda iken Müslüman oldu. “Abdülkerîm” ‹slamî ad›n› alan Satuk Tegin, Fergâ- na gazilerinin ve kendisi gibi Müslüman olan baz› hanedan mensuplar›n›n deste- ¤i ile Tabgaç Bal›k ve Atbafl›’n› ele geçirdi. Ard›ndan ülkenin bat› merkezi Kâfl- gar’a sald›r›ya geçip ‹slam ad›na buray› ele geçirdi ve amcas› O¤ulcak Kad›r Han’› bertaraf ederek “Bu¤ra Han” unvan›n› ald›. Satuk Bu¤ra Han’›n ne zaman Müslü- man oldu¤u ve bu unvan› ne zaman ald›¤› meselesi hakk›nda, XI. asr›n son çey- re¤inde yaz›lan Târîhu Kâflgar rivayetinde ve Satuk Bu¤ra Han Tezkiresi’nde ve- rilen bilgiler, kendi içinde dahi çeliflkili ve mu¤lakt›r. Ancak Orta Ça¤ ‹slam kro- niklerinde “Türk meliki Bu¤ra Han” ad› ile kaydedilen Satuk’un en geç 921 y›l›n- da Bu¤ra Han unvan› ald›¤› ve bu tarihten önce de ‹slam’› kabul etti¤i tesbit edi- lebilmektedir. Osmanl› kroniklerinde verilen onun Müslüman oldu¤u tarih ise, 913 y›l›na tekabül etmektedir. Satuk Bu¤ra Han “Kara Hakan” unvan›n› da kullanarak ülkenin do¤u merkezi Balasagun’u Sâmânilerin deste¤i ile ele geçirmeye teflebbüs ettiyse de baflar›l› ola- mad›. ‹slam kaynaklar›nda bu mücadelenin sonucunu ve ülkenin do¤usunda olup bitenleri ayd›nlatacak bir bilgiye rastlanmamaktad›r. Satuk Bu¤ra Han Tezkire- si’nde anlat›lanlar ise zaman ve mekân boyutu olmayan efsane bilgilerdir. Dolay›- s› ile Satuk Bu¤ra Han’›n 955 y›l›nda vefat edip Artuç’a defnedildi¤i zamana kadar yeni Müslüman kimli¤i ile yürüttü¤ü siyasî faaliyetlerini; birbirleri ile mücadele halinde olan Türk boylar›n› tek bir çat› alt›nda itaat alt›na almak, “Kara Hakan” unvan›n› kullanarak Balasagun iktidar›n› ele geçirmek, “mücâhid” ve “gâzî” s›fat- lar› ile Hoten ve Iss›g Göl’ün do¤u k›y›s›nda Müslüman olmayan unsurlarla mü- cadeleyi sürdürmek; bat›da ise Sâmânîlerle siyasî ittifaklar kurarak onlar›n ve Mâ- verâünnehr gazilerinin askerî yard›m›n› temin etmeye çal›flmak fleklinde özetle- mek mümkündür. 4. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi 69

Resim 4.1 Satuk Bu¤ra Kara Hakan’›n türbesi (Atufl ‹lçesi, K›z›lsu K›rg›z Özerk ‹li, Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Çin Halk Cumhuriyeti)

Kaynak: http://cdn.wn.com/ pd/40/69/e015a6ea d679613cf61e65f8 dab9_grande.jpg

Baytafl Arslan Han Musa Satuk (955-960’dan sonra?) Satuk’un yerine geçen o¤lu Baytafl Musâ’n›n hem “Arslan Han” unvan› tafl›mas› hem de kaynakta “Hanlar Han›” unvan› ile kaydedilmesi, en geç onun saltanat dö- neminde Balasagun’un ele geçirilerek ülkede birlik ve istikrar›n sa¤land›¤›, ‹s- lam’›n resmî din olarak bütün ülkede tan›nd›¤› anlam›na gelmektedir. Zira pirami- din en üstündekinin ald›¤› “Arslan Han” unvan› gibi, “Hanlar Han›” unvan› da ha- kanl›¤›n merkezi Balasagun’a özgü bir durumdu. Baytafl Arslan Han’a tâbi olan kardefli ‹lig Tonga Süleymân ise Tarâz ve Kâflgar’da bulunmaktayd› ve ülkenin ba- t› taraf›nda Sâmânîlerle iliflkileri yürütüyordu. Baytafl Arslan Han döneminin en dikkate de¤er olay›, ‹slamî bilimlerin önde gelen simas› Ebu’l-Hasan Muhammed el-Kelemâtî’nin Buhara’dan yola ç›karak Ars- lan Han’›n yan›na gelmesi ve burada kald›¤› 955-961 y›llar› aras›nda onun deste¤i ile tüm ülkede ‹slam’›n yay›larak en az›ndan resmî din olarak kabul edilmesi idi. Nitekim tarihçi ‹bnü’l-Esir’in, “Bu y›lda (960) Türklerden yaklafl›k iki yüz bin h›r- Baytafl Arslan Han kâh (oba) (= en az iki yüz bin ile iki milyon aras›nda de¤iflen nüfus) ‹slam dinine döneminin en dikkate de¤er girdi.” haberi bunu do¤rulamaktad›r. Sonra flehirlerde camiler, medreseler ve za- olay›, ‹slamî bilimlerin önde gelen simas› Ebu’l-Hasan viyeler kurulmaya baflland›. Art›k Sâmânî ülkesinden Türk Hakanl›¤›’na gelen fa- Muhammed el-Kelemâtî’nin kih say›s› da artmaya bafllad›. Bunlar aras›nda fakih Ebu’l-Hasan Saîd b. Hâtim ve Buhara’dan yola ç›karak Arslan Han’›n yan›na Ebû Zer Ammâr et-Temîmî say›labilir. Türk ülkesindeki toplu ihtidalara kay›ts›z gelmesi ve burada kald›¤› kalmayan Sâmânî ülkesinde, arz-talep do¤rultusunda fakihlerin ve eserlerinin say›- 955-961 y›llar› aras›nda s›n›n görülmedik bir flekilde artmaya ve Türkçe ilk Kur’an tercümelerinin yap›lma- onun deste¤i ile tüm ülkede ‹slam’›n yay›larak en s› için heyetler teflkil edilmeye bafllanmas› dikkat çekicidir. Bütün bunlar Türk-‹s- az›ndan resmî din olarak lam inanç yap›s›ndaki Sâmânî etkisinin de kan›tlar›d›r. kabul edilmesi idi. Baytafl Arslan Han döneminde içeride siyasî birli¤i kuran Türk Hakanl›¤›’n›n jeopolitik haklar›n›n bir gere¤i olarak, birkaç as›r önce ‘putperest’ kimlikleri ile ele geçiremedikleri Mâverâünnehr’i, flimdi Müslüman kimlikleri ile elde etmek için acele edecekleri aflikârd›. Bu iflin bafl›nda ise hakanl›¤›n bat› kolunu yöneten ‹lig Tonga Süleymân vard›. ‹lig Tonga, birkaç defa Sâmânî topra¤› Mâverâün- nehr’e sald›r›ya geçti, ancak her defas›nda Sâmânî Nûh b. Nasr (943-954) ve Ab- dülmelik b. Nûh (954-961)’a hizmet eden Gazneli devletinin kurucusu Alp Tegin taraf›ndan geri püskürtüldü. Son olarak 961 y›l›nda Abdülmelik attan düflüp ölün- ce, yerine geçen Mansur b. Nûh ile anlaflmazl›¤a düflen Alp Tegin’in Sâmânî dev- 70 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

leti içinde sebep oldu¤u kar›fl›kl›ktan ve zafiyetten yararlanmak istedi ve Sâmânî- ler üzerine yeniden yürüdü. Ancak bu olay›n geliflimi ve sonuçlar› hakk›nda kay- naklar susmaktad›r.

Arslan Han Ali Musa (?- 998) Arslan Han Ali’nin ülkenin Baytafl Arslan Han’›n saltanat›n›n ne zaman sona erdi¤i ve yerine Arslan Han do¤usundaki faaliyetleri Ali’nin ne zaman tahta geçti¤i bilinmemektedir. Arslan Han Ali, ayn› zamanda “Ka- hakk›nda yanarak flehid oldu¤u d›fl›nda hiçbir bilgi ra Han / Hakan” ve “Tonga” unvan› tafl›maktad›r. Onun faaliyetleri hakk›nda hiç- bulunmamakla beraber, bir bilgi yoktur. Yaln›z, “el-harîku’fl-flehîd” payesine ve 998 y›l›nda Kâflgar’a defne- ülkenin bat›s›nda onun dilmesine bak›l›rsa, ülkenin do¤usundaki Müslümân olmayanlara karfl› hakanl›¤›n döneminde ‹lig Tonga Süleyman ve o¤lu Bu¤ra Han bu önemli merkezini müdafaa ederken yanarak flehit oldu¤u söylenebilir. Arslan Harun taraf›ndan yürütülen Han Ali döneminde hakanl›¤›n bat› faaliyetlerini, bir süre ‹lig Tonga Süleyman ve ‹slam co¤rafyas›n› feth etme yolunda ilk ciddi teflebbüsler en geç 991 y›l›ndan itibaren de o¤lu Bu¤ra Han Harun yürütmüfltür. gerçeklefltirilmifltir. ‹slam kaynaklar›n›n bu tarihten itibaren bat›daki geliflmeler hakk›nda oldukça ayr›nt›l› bilgiler vermesi ve bu geliflmelerin birbirleri ile ba¤lant›l› olarak hakanl›- ¤›n ikiye ayr›lmas›na kadar sürmesi nedeni ile bu k›sm› Bat› Politikas›, bat›ya dair bilgilerin aksine pek az bilgi bulunan do¤udaki geliflmeleri Do¤u Politikas› bafll›¤› alt›nda tasnif etmek, hakanl›¤›n bütün tarihini anlamay› daha kolaylaflt›raca¤›ndan, bundan sonraki tarihî süreci iki ana bafll›k alt›nda ele almak daha uygun olacakt›r.

SIRA S‹ZDE Hakanl›¤›n ‹slam’›SIRA S‹ZDE kabulünde ülkenin sosyal yap›s›n›n önemini nas›l izah edebiliriz? 1 BATI POL‹T‹KASI DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Sâmânî Devletine Son Verilmesi SORU Bu¤ra Han Harun,SORU Sâmânî devletine karfl› harekete geçmeden önce sab›rla detay- l› bir plan ve haz›rl›k yapt›. Sâmânî devletinin çöküflüne neden olan memnuniyet- Dihkân: Farsça dih ile -gân siz gruplar› yan›na çekmeyi baflard›. Bunlardan ilki Mâverâünnehir dihkânlar› idi. nispetD‹KKAT ekinden oluflan D‹KKAT dihgân kelimesi, Arapça’ya fiahsî ihtiraslar›n› hayata geçirmek için mücadele eden vilayet hakimleri halk› yük- dihkân olarak geçmifl olup, sek vergiler vermeye mecbur b›rakt›lar. Bu uygulamalardan en çok rahats›z olan köySIRA a¤as› S‹ZDE veya arazi sahibi SIRA S‹ZDE anlam›na gelmektedir. Mâverâünnehr ahalisi için önemli olan kendilerine kimin hakim oldu¤u de¤il, tica- Dihkânlar kendi aralar›nda rî menfaatlerini kimin koruyaca¤› idi. Bu nedenle Sâmânî idaresi yerine, yak›n ti- k›yafetleri ile ay›rt edilebilen Afarkl›MAÇLARIMIZ s›n›flara ayr›lmakta carî iliflkilerAMAÇLARIMIZ içinde olduklar› Türk Hakanl›¤› idaresini arzu etmeye bafllad›lar. Mâ- idi. Bunun kayna¤› asalet verâünnehr yerel yöneticilerinden bir grup dihkân, Sâmânî devletine son verilme- de¤il, köy, flehir, yöreNN si için Bu¤ra Han Harun’u ülkeye davet etti. dihkân› gibi sosyal farkl›l›klard›.K‹TAP Bu nedenle, ‹kinci grupK‹TAP Mâverâünnehr’in gayri resmî ulemas› idi. Sâmânî hatipleri camilerde genellikle yerel yöneticiler ya hakanl›¤a karfl› cihad›n farz oldu¤unu bildirince, halk onlara güvenmeyip “yak›nla- da bölgenin aristokratlar› olarak görülmekteydiler. r›ndaki fakihlere (mutasavv›flara)” müracaat ederek savafl için fetva istediler. Onlar TELEV‹ZYON da Türk Hakanl›¤›’n›nTELEV‹ZYON dine karfl› de¤il, dünyevî hükümranl›k için mücadele etti¤i- ni, bu nedenle kan ak›tman›n yersiz olaca¤›n›, üstelik onlar›n iyi bir Müslüman (Sünnî ve Hanefî) kavim oldu¤unu, fitnenin (Sâmânîlerin) ortadan kald›r›lmas›n›n daha do¤ru olaca¤›n› söyleyerek halk› bundan men ettiler. Böylece, sadece halk› ‹NTERNET de¤il, Mâverâünnehr‹NTERNET gazilerini de hakanl›¤a karfl› savaflt›rma imkan› kalmad›. Üçüncü grup Ebû Ali Sîmcûrî, Fâik, Beg Tüzün, Hâcib ‹nanç gibi Sâmânî top- raklar›n› aralar›nda paylaflmak için mücadele eden Sâmânîlerin Türk as›ll› komu- tanlar› idi. Bunlardan Ebû Ali Sîmcûrî, Horasan’da müstakil bir devlet kurmak için Bu¤ra Han Harun ile gizlice yaz›flmaya bafllad›. Onunla kurdu¤u dostluk sonucun- da bir anlaflma yapmay› baflard›. Buna göre, Buhara, Semerkand gibi Ceyhun neh- rinin do¤usunda kalan yerler Türk Hakanl›¤›’na, nehrin bat›s›nda kalan yerler ise 4. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi 71 kendisinin olmak üzere Sâmânî ülkesini paylaflacaklar ve bunun için iki taraf bir- birine yard›m edecekti. Gizli mektuplar gönderen bir di¤er komutan Fâik de aci- len Sâmânî ülkesini istilaya gelmesi için Bu¤ra Han Harun’u tahrik ediyordu. Son olarak Halife el-Vâs›k (842-847) soyundan geldi¤i kabul edilen ve Mâverâün- nehr’de bulunan Ebû Muhammed Abdullah el-Vâs›kî’ye ödenmesi gereken maafl› Sâmânîler vermediler. O da Türk Hakanl›¤›’na giderek Bu¤ra Han Harun’un sara- y›na yerleflti. Han üzerinde etkili olup onu Mâverâünnehr’e Sâmânîler üzerine se- fer yapmaya teflvik etmekte iken, Ba¤dâd’da hilâfet makam›nda de¤ifliklik meyda- na geldi. Halîfe et-Tâî Lillah (974-991), Büveyhî hükümdar› Bahâüddevle taraf›n- dan hal’ edildi ve yerine el-Kâdir Billah halife oldu (991). Ancak o Horasan ve Mâ- verâünnehr’de tan›nmad›, hutbe et-Tâî Lillah ad›na okunmaya devam etti. Bu ge- liflmeler karfl›s›nda hedefini büyüten el-Vâs›kî, halife olmay› hayal etmeye bafllad›. Her konuda görüflünü soran Han’›n onay›n› ald›. El-Vâs›kî halife ilan edilecek ve Bu¤ra Han Harun’un Sâmânî Bu¤ra Han Harun ona tâbi olarak Mâverâünnehr ve Horasan’da hüküm sürecekti. devletine son verme ve Mâverâünnehr’i feth Bu¤ra Han Harun, durum kendi lehine dönünce 991 y›l›nda Mâverâünnehr’in etmesinde Sâmânî Fergana bölgesine girdi. Burada bast›rd›¤› dirhemlerde kulland›¤› “melikü’l-mafl- devletinin çöküflüne neden olan olaylar›n pay› büyüktür. r›k” (do¤unun hakan›), “zahîrü’d-da’ve” (davet destekçisi) ve “Türk Hakan” unvan- Bunlardan ilki, sürekli artan lar› onun kimli¤ini ve politik hedeflerini yans›tmaktad›r. Özellikle “zahîrü’d-da’ve” a¤›r vergiler alt›nda ezilen unvan› ile ‹slam ad›na ‹slam’dan ç›km›fl olan Sâmânî devletinin topraklar›na, yani dihkan ve tüccar s›n›f›, da¤›lan ülkeden bir pay ‹slam co¤rafyas›na girdi¤ini ifade ederek askerî müdahalesini meflru bir zemine koparmaya çal›flan Türk dayand›rm›fl olmaktad›r. Meflhur bilgin Bîrûnî (ö. 1061?), Bu¤ra Han Harun’un ken- as›ll› komutanlar, resmî din adamlar›na itibar etmeyen disine “flihâbü’d-devle”, onlardan bir grubun da kendilerine “emîrü’l-âlem” ve ve yanlar›ndaki mutasavv›f “seyyidü’l-ümerâ” lâkaplar›n› verdiklerini söylemektedir ki, asl›nda bütün bunlar din adamlar›na ba¤l› olan dindar halk ve gaziler, son onun hedefinin bat›da sadece Sâmânîler ile s›n›rl› olmad›¤›n› göstermektedir. Nite- olarak da Halife el-Vâs›k kim, bu paralarda sab›k halife et-Tâî Lillah’›n ad›n› zikretmeye devam etmesi, Ba¤- (842-847) soyundan geldi¤i kabul edilen ve dad’a kadar uzanan bir plan›n varl›¤›na iflaret etmektedir. Mâverâünnehr’de bulunan Bu¤ra Han Harun Fergana’dan sonra ‹sfîcâb vilâyetine geldi. Bunu haber alan Ebû Muhammed Abdullah Sâmânî Emîr Nuh b. Mansur, Hâcib ‹nanç komutas›nda kalabal›k bir orduyu Han’› el-Vâs›kî’ye ödenmesi gereken maafl› Sâmânîlerin karfl›lamas› için gönderdi. ‹ki taraf aras›ndaki fliddetli savaflta Sâmânîlerin güvenilir ödememesidir. son dayana¤› Hâcib ‹nanç bir çok komutan ve adam› ile birlikte Türk Hakanl›¤›’na esir düfltü. Bunlar Türk ülkesine nakledildi. Bu zafer, Bu¤ra Han Harun’un Sâmânî devletini ortadan kald›rma, Mâverâünnehr ve Horasan’a sahip olma arzusunu güç- lendirdi. Bu¤ra Han Harun savaflarak Semerkand önlerine kadar gelince Nûh b. Mansur çaresiz kalarak ikram ve iltifatlarla hakanl›¤›n gizli müttefiki Fâik’i, Bu¤ra Han Harun’a karfl› Semerkand taraf›na sevk etti. Harceng’de sahte bir savafltan son- ra yenilerek bozguna u¤rayan Fâik kaçarak Buhara’ya geldi. Nûh b. Mansur gizlen- di¤i yerden Ebû Ali Sîmcûr’a bir elçi göndererek “Han geldi, sen de gel.” diyerek tekrar yard›m istedi. Fakat bu iste¤ine cevap alamad›. Buhara’y› terk etmek zorun- da kald›. Ceyhun’u geçip Âmûye vilâyetine geldi. Böylece Türk Hakanl›¤› ciddi bir mukavemet ile karfl›laflmadan May›s 992’de Sâmânîlerin baflkenti Buhara’ya girdi. Bu¤ra Han Harun’un vaatlerini müttefikler ciddiye almay›nca flartlar birden bire aleyhine döndü. Bu s›rada havas›na ve meyvelerine al›flamad›¤› Buhara’da hastala- n›p Semerkand’a, oradan da Kâflgar’a dönerken A¤ustos 992’de vefat etti. Sâmânî Emîr Nûh b. Mansur, Han’›n çekildi¤ini haber ald›¤›nda, derhal maiyeti ile Buha- ra’ya döndü ve Selçuk Beyin bafl›nda bulundu¤u O¤uz grubundan ald›¤› destek ile Mâverâünnehr’de hakimiyetini tekrar kurdu. Bu arada halife olmay› hayal eden el- Vâs›kî, Han’›n Buhara’y› almas›ndan sonra haz›rl›klara giriflmifl ve etraf›na üç yüz gulâm (köle) toplam›flt›. Fakat Han çekilince o da Irâk’a kaçmak zorunda kald›. 72 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Türk Hakanl›¤›’n›n baflkenti Balasagun’da bulunan Arslan Han Ali, ülkenin ba- t› taraf›n› yöneten Bu¤ra Han Harun ölünce yerine kendi o¤lu Nasr’› getirdi. Ton- ga Tegin Nasr cesur, sert, davas›nda ›srarl› ve siyasette mahir birisi olmakla bera- ber tam bir gönül insan› idi. Onun yönetiminde yeniden Mâverâünnehr tazyik edil- meye baflland›. Sikkelere göre Nasr 994-995 y›llar›nda Fergâna, Hocend ve ‹lâk’›, 996’da fiâfl’› ve 997’de Uflrûsene’yi ele geçirdi. Ertesi y›l 998’de Türk Hakanl›¤› ha- kan› Arslan Han Ali do¤uda gayrimüslim unsurlara karfl› giriflti¤i bir savaflta yana- rak flehit olunca, Balasagun’da Türk hakanl›¤› taht›na büyük o¤lu Togan Han Ah- med geçti (998). Kardefli Tonga Tegin Nasr da baflar›lar› ile konumunu güçlendir- di¤inden “‹lig” ve “Arslan ‹lig” unvanlar›n› kullanmaya bafllad›. Özkend’i merkez edinerek Türk Hakanl›¤›’n›n bat›daki faaliyetlerini buradan yönetmeye bafllad›. ‹sficâb d›fl›nda Sâmânîlerin Seyhun boyundaki do¤u vilayetleri tekrar Türk Ha- kanl›¤› ülkesine kat›l›rken Nûh b. Mansur, ülkesinde yeniden kontrolü sa¤lamak, hakanl›¤a yard›m ederek kendisine ihanet eden Ebû Ali Sîmcûr ve Fâik’i bertaraf etmek ve Türklerin yaklaflan istilas›n› önlemek için bu kez, kuzey Afganistan’da önemli bir güç haline gelen Gazneli Sebüktegin’e (977-997) dayanmaya bafllad›. Bunun üzerine Fâik bir yolunu bulup ‹lig Nasr’a iltica etmeyi baflard›. ‹lig Nasr Bu- hara’ya yürümeye karar verip Fergana vilayetinden hareket ederek Semerkand’›n yukar› s›n›r›na kadar geldi. Bölgedeki Sâmânî valilerinden vergi gelirlerinin kendi- sine verilmesini talep etmeye bafllad›. Bunu duyan Nûh b. Mansur bu s›rada Belh’te bulunan ülkenin tek güçlü ismi Sebüktegin’e bir mektup gönderdi. Mektubunda ‹lig Nasr’›n ülke s›n›r›na dayand›¤› haber verilerek Ceyhun’u geçip acilen yard›ma gelmesini ve son bir iyilik daha yaparak Türk Hakanl›¤›’n› bölgeden ç›karmas›n› ri- ca ediyordu. Sebüktegin durumu ileri gelen adamlar› ile istiflare ettikten sonra Sâ- mânîlere yard›ma karar verdi. ‹lig Nasr, Sebüktegin’e Sâmânî devletinin ‹slam ad›- na paylafl›lmas›n› teklif etti. Ancak bu kabul görmeyince ‹lig Nasr bir taraftan gön- derdi¤i oklarla bütün Türk boylar›n› savafla ça¤›r›rken, di¤er taraftan da Sebükte- gin’in rakibi Sistân hâkimi Halef b. Ahmed ile temas kurdu. Bu flartlarda Sebükte- gin Türk Hakanl›¤› ile anlaflmaya raz› oldu. ‹ki taraf aras›nda yap›lan anlaflmaya göre; Türk Hakanl›¤› ve Sâmânî ülkesi aras›nda Katvan çölü s›n›r olacak, iki taraf- tan biri bu anlaflmadan daha fazla bir fley talep etmeyecek, anlaflmay› bozmayacak ve ‹lig Nasr’›n flefaati gere¤ince Fâik, Sâmâni âilesine eski hizmetleri ve itaati dola- y›s›yla Semerkand valisi tayin edilecekti. Böylece ‹lig Nasr, topraklar›n› bat›ya do¤- ru geniflleterek Sâmânîleri Zerefflân vadisine s›k›flt›rm›fl bulunuyordu. Anlaflmadan k›sa bir süre sonra Sâmânî Emîr Nûh b. Mansur vefat etti (Temmuz 997) ve yerine Ebu’l-Hâris Mansur geçti. Ard›ndan Gazneli Sebüktegin de hayata gözlerini yumdu (A¤ustos 997) ve o¤lu Mahmud tahta ç›kt›. Bu durumdan yarar- lanmak isteyen sab›k Sâmânî veziri Abdullah b. Üzeyr ve Ebû Mansur Muhammed ‹sficâbî gibi flahsiyetler de ‹lig Nasr’›n huzuruna gelerek ba¤l›l›klar›n› bildirdiler. Bu arada Ebu’l-Hâris Mansur Buhara’da tahttan indirilerek yerine küçük yafltaki kardefli Abdülmelik’i ç›kard›lar (Ocak 999). Türk Hakanl›¤› Bat› sorumlusu ‹lig Nasr, Buhara’daki en sad›k adam› Fâik’in ölmesi ve Gazneli Mahmud’un Cey- hun’un bat›s›nda Sâmânîlerin Horasan topraklar›n› almas› üzerine derhal hareket ederek Buhara üzerine yürüdü. Begtüzün, Y›nâltegin ve di¤er ileri gelen Sâmânî Türk komutanlar ‹lig Nasr’› karfl›lamak üzere onun yan›na geldiklerinde hepsi tu- tukland›. Abdülmelik bunu haber ald›¤›nda kaçmak için vakit kalmam›flt›. Türk Hakanl›¤› hiçbir direniflle karfl›laflmadan Buhara’ya girdi. ‹lig Nasr ‹mâret saray›na yerleflti. Abdülmelik’i sakland›¤› yerden casuslar› vas›tas› ile yakalatt›. Onu ve bü- tün Sâmânî hanedan› üyelerini tutuklat›p baflkent Özkend’e gönderdi. Abdülmelik orada öldü ve Sâmânî devleti sona erdi (Ekim 999). 4. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi 73

‹lig Nasr kardefli Cafer Tegin’i Buhara’da ve Tegin Han’› Semerkand’da b›raka- rak Özkend’de ikamet etmeye devam etti. Ancak Sâmânî hanedan›ndan Ebû ‹bra- him ‹smâil’in hapisten kurtulup Hârizm’e giderek Sâmânî devletini yeniden ihya için mücadele bafllatmas›, Mâverâünnehr’in tamamen kontrol alt›na al›nmas›n› bir süre geciktirdi. Nitekim Hârizm’de etraf›na toplanan ordunun bafl›na Arslan Yâ- lû’yu getirdi. O önce Cafer Tegin’i Buhara’da, sonra Tegin Han’› Semerkand’da ma¤lup etmeyi baflard›. Kendisine “Muntas›r (Muzaffer)” lâkab›n› veren Sâmânî Ebû ‹brahim ‹smâil Buhara’ya tekrar gelerek tahta ç›kt› (1000). ‹lig Nasr, muhtelif Türk boylar›ndan oluflturulan büyük bir ordu ile Buhara üzerine yürüdü. Sâmânî Muntas›r ve Arslan Yâlû çareyi Buhara’y› terk ederek Ceyhun’un bat›s›na çekilmek- te buldular. Türk Hakanl›¤› böylece Sâmânî kuvvetleri karfl›s›nda ard› ard›na al›nan ma¤lubiyetleri telafî ile ayn› y›l Buhara ve Semerkand’a tekrar hakim oldu. 1001 y›l› bafl›nda Horasan maceras› Gazneliler karfl›s›nda periflanl›kla sonuçla- nan Muntas›r Mâverâünnehr’e dönerek Sâmânî devletine meyilleri olan O¤uz Yab- gulu¤u’na s›¤›nd›. Yabgu Müslüman oldu ve Muntas›r ile akrabal›k kurdu. Munta- s›r A¤ustos 1003’de O¤uzlarla birlikte ‹lig Nasr üzerine Buhara’ya ikinci kez yürü- dü. Kûhek’de Sübafl› Tegin idaresindeki Türk Hakanl›¤› ordusunu yenilgiye u¤rat- t›lar. Ancak fidye karfl›l›¤›nda kendisinin hakanl›¤a teslim edilece¤i söylentisi üze- rine O¤uzlar›n yan›ndan ayr›larak tekrar Horasan’a geçti. Gaznelilerin takibat›na u¤ray›nca yeniden üçüncü defa Mâverâünnehr’e geldi. Hakanl›¤›n Buhara fl›hnesi (askerî vali) taraf›ndan izlenen Muntas›r, Buhara yak›nlar›ndaki Nûr m›nt›kas›na yerleflebildi (1004). Ard›ndan O¤uzlardan ve Semerkand halk›ndan ald›¤› destekle önce Buhara fl›hnesini, ard›ndan da Semerkand yak›nlar›nda hakanl›k ordusunu ma¤lup etti (Haziran 1004). Nihayet Türk Hakanl›¤› ve Sâmânî Muntas›r’›n ordusu Uflrûsene vilayetinde yeniden karfl›laflt›. Savafl›n fliddetlendi¤i s›rada Muntas›r tara- f›nda yer alan O¤uz beyi Hasan b. Tâk’›n befl bin kiflilik maiyeti ile ‹lig Nasr tara- f›na geçmesi, savafl› Türk Hakanl›¤› lehine sonuçland›rd›. Ma¤lup Muntas›r, Cey- hun nehrinin bat›s›na zorlukla kaçabildi. Bir süre oralarda dolaflt›ktan sonra tekrar Mâverâünnehr’e dönmek isterken s›¤›nd›¤› ‹bn Behîç ad›ndaki bedevî Arap kabi- lesinin reisi ve adamlar› taraf›ndan öldürüldü (Ocak 1005). Mâverâünnehr’in fethinin sonuçlar›n› flöyle özetleyebiliriz; • Mâverâünnehr fethi, Türklerin ‹slam’a giriflinin, pratikte “Türklerin ‹slam co¤rafyas›na girifli” ve ‹slam’›n yay›lmas›n›n “Türklerin yay›lmas›” ile ayn› anlamda oldu¤unu gösteren en önemli ilk hadisedir. Mâverâünnehr’in de- mografik yap›s›, Karluklar ve O¤uzlar›n göçüyle h›zla Türkleflti. XI. yüzy›l›n bafl›ndan itibaren art›k kaynaklar Mâverâünnehr’i “Türk Denizi” olarak tav- sif etmektedir. Buradaki neredeyse her siyasî olay›n Anadolu’ya kadar uza- nan sonuçlar› dikkate al›nd›¤›nda Buhara’n›n ayn› zamanda Anadolu’ya aç›- lan ilk kap› oldu¤una dahi hükmedilebilir. • Nümizmatik verilere göre, 991 y›l›nda Bu¤ra Han Harun’un tek tarafl› olarak Abbâsî halifesi et-Tâî Lillah’› tan›mas› ile bafllayan Türk Hakanl›¤› ve Abbâ- sî iliflkileri, Mâverâünnehr’in fethi ile do¤rudan iliflkilere dönüflmüfltür. Hali- fe el-Kadir Billah, Togan Han Ahmed’e bir mektup yazarak hilafet için teh- likeli gördü¤ü el-Vâs›kî’yi yakalamas›n› isteyince el-Vâs›kî Mâverâün- nehr’den uzaklaflt›r›lm›flt›r. Bu iliflkilerde kendilerini “mevlâ emîrü’l-mü’mi- nîn” (halifenin kölesi) olarak tavsif etmeleri, halifeyi de Tanr› ile kendi ara- lar›nda bir mevkide görmeleri ile hakanlar›n halk üzerindeki mutlak otorite- si hukuken de olsa zay›flam›fl, buradan kaynaklanan yetki karmaflas›, sonra- lar› hakanl›kta iç siyasî istikrar› sarsan bir süreç halini alm›flt›r. 74 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

• Bu fetih ile Türk Hakanl›¤› do¤uda Altay da¤lar›ndan bat›da Ceyhun nehri- ne kadar s›n›rlar›n› geniflleterek, tarihî ipek yolu güzergah›n›n önemli bir bölümünü kontrolleri alt›na alm›fl oldular. Ancak, Ceyhun’un bat›s›nda ka- lan Sâmânî topraklar›n› yeni komflular› Gaznelilere kapt›rd›lar. Bu geliflme Türk Hakanl›¤› ile Gazneliler aras›nda Horasan’da hakimiyetlerini kurma yolunda bir rekabeti kaç›n›lmaz k›lacakt›. ‹ki devlet aras›nda s›k›fl›p kalan Hârizmflâhlar, nispeten daha güçsüz bir konumda olduklar›ndan geliflmele- ri kayg› ile izliyordu.

Gazneliler ile ‹liflkiler

Türk Hakanl›¤› ve Gazneli Türk Hakanl›¤› Sâmânîlerin Ceyhun’un bat›s›nda kalan topraklar›n›n da tek varisi- mücadelesinin temelinde nin kendileri oldu¤unu ve buran›n, daha önce davranan Gazneliler taraf›ndan yatan pratik sebep fludur: gasp edildi¤ini düflünüyorlard›. Oysa Gaznelilere göre, Sultan Mahmud Horasan’› Türk Hakanl›¤› Sâmânîlerin Ceyhun’un bat›s›nda kalan bafl› bozuklardan ve Sâmânî düflmanlar›ndan temizlerken Türk Hakanl›¤› bunu ga- topraklar›n›n (Horasan) da nimet bilip Mâverâünnehr’i ele geçirmiflti. Taraflar flimdilik akrabal›k ile destekle- tek varisinin kendileri oldu¤unu ve buran›n daha dikleri göstermelik bir bar›fl anlaflmas› yapt›lar. önce davranan Gazneliler ‹lig Nasr, Sultan Mahmud’un Hindistan vilayetlerinden Multan’a sefere ç›kt›¤›n› taraf›ndan gasp edildi¤ini düflünüyorlard›. Gaznelilere haber al›r almaz akrabas› Sübafl› Tegin’i Horasan bölgesine ve kardefli Cafer Tegin’i göre ise, Sultan Mahmud büyük bir ordu ile Belh’e fl›hne olarak gönderdi. Cafer Tegin itaate yanaflmayan Horasan’› bafl› bozuklardan ve Sâmânî düflmanlar›ndan Belh halk›ndan bir ço¤unu öldürdü. fiehri ya¤malay›p haraca ba¤lad›. Sübafl› Te- temizlerken Türk Hakanl›¤› gin ise Herat’› kolayl›kla ele geçirdi. Horasan ileri gelenlerinden Hüseyn b. Nasr’› bunu ganimet bilip vergi ifllerinin idaresi, tahsili ve oran›n düzeni için Niflâbûr’a sahib-i divan olarak Ceyhun’un do¤usunda kalan topraklar› (Mâverâünnehr’i) gönderdi. Horasan’›n art›k Türk Hakanl›¤› hakimiyetine girdi¤ini göstermek için de ele geçirmiflti. bu bölgenin idarî merkezleri Herat ve Niflâbûr’da, Togan Han Ahmed’e tâbî olarak alt›n (dinar) para darp ettirdi (1006). Sultan Mahmud olanlar› ö¤renince mola ver- meksizin h›zla Gazne’ye döndü. Emrindeki bütün memurlara hediyeler vererek onlar›n gönlünü ald›. Halaç Türklerini yard›ma ça¤›rd›. Onlardan oluflturulan bü- yük bir ordu ile Belh’e hareket etti. Burada bulunan ‹lig Nasr’›n kardefli Cafer Te- gin, Sultan Mahmud ile savaflmay› göze alamad› ve Ceyhun’un do¤u k›y›s›na Tir- miz’e çekildi. Sultan Mahmud savafl yapmadan Belh’i tekrar elde etti ve flehre yer- leflti. On bin kiflilik bir atl› birli¤i ile Arslan Câzib’i, çekilmekte olan di¤er bir Türk hakanl›¤› komutan› Sübafl› Tegin üzerine yollad›. Sübafl› Tegin uzun ve meflakkat- li bir takipten sonra Mâverâünnehr’e güç bela dönmeyi baflard›. Bu ilk Horasan’› istilâ teflebbüsünde, k›sa bir süre için de olsa Herat ve Niflâbûr’a hakim olan Türk Hakanl›¤› bat›da en genifl s›n›rlar›na ulaflt›. ‹lig Nasr iki koldan Horasan’a gönderdi¤i kuvvetlerin bizzat Sultan Mahmud ta- raf›ndan bölgeden ç›kar›lmas› üzerine daha çok h›rsland› ve akrabas› Kad›r Han Yu- suf’tan yard›m istedi. Türk Hakanl›¤› ülkesindeki bütün Türk boylar›n› silaha dav- ranmaya ça¤›rd›. Belh yak›n›nda Gaznelilerin karfl›s›nda ‹lig Nasr’›n ordusu savafl düzenine geçti. Ordunun merkezinde yer alan ‹lig Nasr, kalkanlar ve kam›fll›¤› ha- t›rlatan m›zraklar aras›nda Hoten Türkleri ile birlikte Kad›r Han’› sa¤ kola, sol kola da kardefli Cafer Tegin’i yerlefltirdi. Bin kadar atl› gulâm›n› atlar›ndan indirterek ok atmalar› için ön safa koydu. Türk-Halaç gruplar›, Hind-Afganl›lar ve kalabal›k O¤uz birliklerinden müteflekkil ordusu ile Sultan Mahmud, kardefli ordu komutan› Emîr Nasr, Cüzcân valisi Ebû Nasr Ahmed el-Ferîgûnî ve Arap emiri Muhammed et-Tâî ile birlikte Hind, Arap, Kürt vs. halklardan askerlere ordunun merkezinde görev verdi. Sol tarafa ileri gelen komutanlarla büyük hâcibi Ebû Saîd Altuntafl’›, sa¤ tara- fa Arslan Câzib’i yerlefltirdi. Ordunun ön saf›na ise befl yüz savaflç› fil koydu. fiid- detli geçen savafl› son anda fillerin deste¤i ile Gazneliler kazand› (Ocak 1008). 4. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi 75

Bu yenilgi Türk Hakanl›¤›n›n Horasan’› ele geçirme hayallerini bir süre için su- ya düflürdü. Bundan daha önemlisi, ülkenin siyasî bütünlü¤ünü tehdit eden ilk sar- s›nt›lar› bafllatm›fl oldu. Yenilginin gerçek nedeni ‹lig Nasr’›n a¤abeyi hakanl›¤›n bafl›ndaki Togan Han Ahmed idi. Kardeflinin hiyerarfli basama¤›nda h›zla yüksel- mesinden ve yapt›¤› fetihlerle itibar›n›n artmas›ndan endifle ediyordu. ‹lig Nasr, a¤abeyinin Sultan Mahmud ile aleyhine gizlice bir anlaflma yapt›¤›n› ö¤renince, Mâverâünnehr askerlerinden meydana getirdi¤i ordusu ile Semerkand’dan hareke- te geçerek onun üzerine, Balasagun’a sefere ç›kt›. Ancak k›fl flartlar› nedeni ile or- du Özkend’den öte gidemedi. Bu arada her iki kardeflin elçileri Sultan Mahmud’un huzurunda suçu birbirlerine at›yor ve sultan da onlar›n gözünü korkutmay› ihmal etmiyordu (1011). Horasan’› fethetme h›rs› a¤›r basan ‹lig Nasr, bütün bu olumsuz- luklara ra¤men baz› arac›lar vas›tas› ile Togan Han Ahmed ile aras›n› düzeltti. Ha- z›rl›klara giriflerek hem Togan Han Ahmed ve hem de Kad›r Han Yusuf’a yard›m ça¤r›lar›n› yineleyen mektuplar gönderdi. Fakat bu üçüncü teflebbüsü s›ras›nda hastaland› ve 1012 y›l›nda vefat etti. Resim 4.2 Togan Han Ahmed’in tâbii ‹lig Muhammed’in alt tâbii olan Beytüzün’ün Semerkand’da h. 407 (1016-7) y›l›nda bast›rd›¤› sikke (http://cybernumis.ho mestead.com/MyQara khanidfals. html)

Türk Hakanl›¤› hakan› Togan Han Ahmed, bir taraftan ‹lig Nasr yerine Mâverâ- ünnehr’de yönetimi ele alan kardefli Arslan ‹lig Mansur ile mücadeleye mecbur ol- mas›, di¤er taraftan ülkenin do¤u s›n›rlar›nda Türk-Mo¤ol boylar›n›n tazyiki karfl›- s›nda, Sultan Mahmud ile dostane iliflkiler kurmay› siyasetine uygun buldu. Çok geçmeden Arslan ‹lig Mansur, mevkiini yükseltti ve “Arslan Han” unvan›n› kullan- maya bafllad›. 1018 y›l›nda Togan Han Ahmed’in vefat etmesi ile Balasagun’da tah- ta ç›kt›. Eski bölgesini ise kendisine tâbi olan kardefli ‹lig Muhammed’e b›rakt›. Amcas› Bu¤ra Han Harun’un o¤lu Kâflgar ve Hotan taraflar› hakimi Kad›r Han Yu- suf ile taht mücadelesi söz konusu oldu¤undan Gaznelilerle akrabal›k kurarak iyi iliflkilerin devam›n› arzu etti. Ancak Sultan Mahmud’un Kad›r Han Yusuf’u destek- lemesi ve bunun için Maverâüünnehr’e sefere ç›kmas› iliflkileri bozdu. Üstelik Ars- lan Han Mansur’dan çekindi¤inden sefer yar›m kal›nca müttefiki Kad›r Han Yusuf ile de aralar› aç›ld›. Bu flartlarda Arslan Han Mansur ve Kad›r Han Yusuf güçlerini birlefltirerek yaklafl›k on y›ll›k bir aradan sonra tekrar Ceyhun’u geçip Belh’e gel- diler. ‹ki taraf aras›ndaki fliddetli savafl› yine Gazneliler kazand›. Türk Hakanl›¤› or- dusunun önemli bir k›sm› Mâverâünnehr’e çekilirken Ceyhun nehrinde bo¤uldu. Nitekim Sultan Mahmud bu olaydan hemen sonra gelen ve kendisini tebrik eden Hârizm elçilerine “Zaferi nas›l ö¤rendiniz?” diye sorunca “Su üzerinde gelen kü- lâhlar›n çoklu¤undan” cevab›n› ald› (1020). 1020 y›l›nda Belh hezimeti s›ras›nda Arslan Han Mansur’un hapsinden kurtula- rak Buhara’y› ele geçiren Kad›r Han Yusuf’un kardefli (Sübafl›) Ali Tegin, k›z›n› da alarak akrabal›k kurdu¤u bölgedeki Selçuklu O¤uzlar›n›n bafl›ndaki Arslan Yabgu 76 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

ile ittifak kurdu ve k›sa sürede Mâverâünnehr’de önemli bir güç haline geldi. Bu- na paralel olarak Selçuklular›n da bölgede itibar› ve sayg›nl›¤› artarken, gittikçe ço- ¤alan kalabal›k nüfuslar› ve askerî güçleri herkesi endiflelendirmekte idi. 1025 y›l›- na gelindi¤inde, Arslan Han Mansur ile kardefli ‹lig Muhammed öldüler ve onlar- dan boflalan bölgelerin tamam›, Balasagun’da kendini “hakan” ilan eden Bu¤ra Han Harun’un o¤lu Togan Han Muhammed ile kardefli Ali Tegin’e kald›. Ancak, Togan Han Muhammed’i metbû tan›mayan di¤er kardefl Kad›r Han Yusuf ise Do- ¤u Türkistan’a (Kâflgar, Hoten ve Yarkend) itilmifl durumda idi. Bu flartlarda Kad›r Han Yusuf, Sultan Mahmud ile yeniden dostluk tesis etti. 1025 y›l›nda Semerkand önlerinde buluflan han ve sultan, baflbafla “Tûrân ve ‹rân” yarar›na olan konularda görüflmelere bafllad›lar. Kad›r Han üç meselede Sultan Mahmud’un yard›m›n› talep etti: 1) Ali Tegin’in Mâverâünnehr’den uzaklaflt›r›lma- s› ve buran›n o¤lu “Y›¤an Tegin” Muhammed’e verilmesi, 2) Bütün ülkeye sahip olmak için Balasagun’da tahta oturmufl olan kardefli Hakan Togan Han Muham- med ile aras›ndaki taht mücadelesinde kendisine yard›m etmesi, 3) Mâverâünnehr ve Türkistân’da gittikçe güçleri ve nüfuslar› artan, ayn› zamanda Ali Tegin’in müt- tefiki olan Selçuk O¤ullar›na ba¤l› Türkmenlerin Ceyhun’un bat›s›na, Horasan’a nakledilmeleri ve Türk Hakanl›¤› ülkesinden ç›kar›lmalar› idi.

1025 y›l›nda yap›lan Bu talepleri kabul eden Sultan Mahmud’un yard›mlar› karfl›l›¤›nda Kad›r Han Semerkand (Kad›r Han Yûsuf Yusuf da Mâverâünnehr’deki baz› flehirlerde (Ça¤âniyân, Kubâdiyân ve Huttâl’de, ve Gazneli Mahmûd) Görüflmesi’nin temel nedeni, yani Mâverâünnehr güneyindeki, Gaznelilerin Belh, Gazne ve Hindistân yolunu Türk Hakanl›¤›’nda taht çevreleyen stratejik bölgelerde) sikke ve hutbenin Sultan Mahmud ad›na bas›lmas› iddiac›s› olan Kad›r Han Yusuf’un, rakibi olan Togan ve okunmas›n› kabul etmekte idi. Bu kapsamda gerçekleflen anlaflma ve dostlu¤un Han Muhammed’in müttefiki iki taraf aras›nda yap›lacak evlilikler yolu ile güçlendirilmesi de karara ba¤land›. Ali Tegin’i bertaraf etmek istemesi; Gazneli Mahmud Bu geliflmeleri haber alan Ali Tegin Buhara’y› terk ederek süratle çöle çekildi. aç›s›ndan ise kendisinin Casuslar› vas›tas› ile Ali Tegin’in haremini, mal ve mülkünü çöle nakledece¤ini ha- Hindistan seferleri s›ras›nda ber alan Sultan Mahmud hemen bunlar› ele geçirmek üzere Hâcib Bilge Tegin’i gö- Ali Tegin ve müttefiki kalabal›k O¤uz gruplar›n›n revlendirdi. Hâcib bir tak›m hilelerle Ali Tegin’in eflini, k›zlar›n›, mal ve mülkünü Horasan’a muhtemel elde ederek Sultan Mahmud’a getirdi. Ancak devrin kayna¤›, bizzat Ali Tegin’in ya- sald›r›lar›n› önlemekti. kalanmas› için her hangi bir giriflimde bulunuldu¤undan bahsetmiyor. Ali Tegin gi- bi müttefiki Arslan Yabgu’nun da bir tarafa çekilerek gizlendi¤i, casuslar taraf›ndan Sultan Mahmud’a haber verilmiflti. Sultan Mahmud bu ifl için görevlendirdi¤i bir grup adam› ile Arslan Yabgu’yu sakland›¤› yerden ç›kart›p esir ald› ve Gazne’ye, oradan da Hindistan’a gönderdi. Dört bin çad›rl›k Arslan Yabgu O¤uzlar›n›n Hora- san taraf›na göç etmelerine izin verildi ki, onlar sonradan Akdeniz’e kadar yap›la- cak Selçuklu fetihlerinin öncüsü olacaklard›r. Kad›r Han Yusuf ve o¤ullar› Gazne- li yard›mlar› ile Ali Tegin’in deste¤inden mahrum kalan Hakan Togan Han’› Bala- sagun’da tahttan indirdiler (1027). Ancak Gazneliler Ali Tegin’in tekrar Mâverâünnehr’e hakim olmas›n› engelle- mediler. Böylece Türk Hakanl›¤› ve Gazneliler aras›nda denge unsuru tampon bir devletin Buhara’da kurulmas›na göz yumularak Türk Hakanl›¤› iç mücadelesinin devam›na da yeflil ›fl›k yak›ld›. Sultan Mahmud ve Kad›r Han iliflkilerinde iki eflit hükümdar statüsü geçerlili¤ini korudu. Ancak Mâverâünnehr’de varl›¤› tan›nan Ali Tegin’e Sultan Mahmud’un “o¤lum” diye hitap etmesi, onun daha alt statüde gö- rüldü¤ünü göstermektedir. fiu halde Gazneliler tutunman›n masrafl› ve güç oldu- ¤unu bildikleri Mâverâünnehr’i, Hindistan gibi daha kârl› bölgeler varken ele ge- çirme niyetinde olmad›lar. Onlar›n sadece Belh, Gazne ve Hindistan yolunu güven alt›na almak için Mâverâünnehr’in güney vilayetlerini s›k›ca kendilerine ba¤la- 4. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi 77 makla yetinmeyi siyasetlerine uygun gördükleri anlafl›lmaktad›r. Üstelik bu bölge- nin elden ç›kmas› ile Türk Hakanl›¤›’n›n co¤rafî olarak do¤rudan hilafet ile ba¤- lar› kesilmifl oluyordu. Art›k hilafet ile iliflkilerini Gazneliler vas›tas› ile yürütmek zorunda idiler. Türk Hakanl›¤› ve Gazneli iliflkileri 1030 y›l›nda Sultan Mahmud’un ölümü ile yeni bir boyut kazand›. O¤lu Mesud Gazneli taht›na oturabilmek için kardefli Mu- hammed ile mücadeleye giriflti. Türkmenler ve Selçuklular ile yapt›¤› anlaflmalar sayesinde Mâverâünnehr’de önemli bir güç haline gelen Ali Tegin’e, kendisi ya da o¤ullar›ndan birinin tam donan›ml› bir ordu ile yard›ma gelmesi halinde Huttâl vi- layetini verece¤ini vaadetti. Ancak Mesud, Ali Tegin’in yard›m›na ihtiyaç kalmadan kardeflini ma¤lup ederek taht› ele geçirdi ve ona vadetti¤i topraklar› vermedi (Ekim 1030). Üstelik onun rakibi Kad›r Han Yusuf ile gönderdi¤i elçiler vas›tas›yla yak›n- l›k tesis etti. Bunun üzerine Ali Tegin Gazneli ülkesinin s›n›r boylar›na sald›r›ya ge- çerek baz› yerleri ya¤malamaya bafllad›. Savafl kaç›n›lmazd›. Sultan Mesud muhalif devlet adamlar›ndan Hârizmflâh Altuntafl’› Ali Tegin üzerine yürümeye memur et- ti. Böylelikle en az›ndan iki düflman›n birini saf d›fl› edebilirdi. On befl bin kiflilik Gazne yard›mc› kuvvetlerinin destekledi¤i Hârizmflâh Altuntafl ordusu ile birlikte Mâverâünnehr’e geçti. Ali Tegin daha önce birkaç kez yapt›¤› gibi istilalara aç›k bir konumu olan Buhara’dan çekilerek savafl› daha stratejik ve savunmaya müsait Bu- hara ile Semerkand’›n ortas›nda yer alan Debûsiye (Kutluk Ordu)’de kabul etmek niyetinde idi. Hârizmflâh Altuntafl Buhara’y› kolayl›kla ele geçirerek Debûsiye’ye geldi. Ancak Ali Tegin karfl›s›nda da¤›lan Gazneli ordusu, bunu belli etmeden Ali Tegin ile bir anlaflma yap›p geri çekildi. Savafl s›ras›nda yaralanan Altuntafl ise Hâ- rizm’e dönüfl yolunda hayat›n› kaybetti (1032). Ali Tegin kazand›¤› bu zaferden sonra Gaznelilerin bölgedeki üstünlü¤üne son verdi. Türk Hakanl›¤› ülkesinde ise konumunu yükseltti ve kendisini “Tamgaç Bu¤ra Kara Hakan” ilan ederek ülkenin gerçek hakiminin kendisi oldu¤unu iddia etmeye bafllad›. Zira geçen y›l (1031) Kad›r Han Yusuf vefat etmifl, yerine geçen o¤lu Arslan Han Süleyman, Kaflgar, Balasagun ve Hotan’›, kardefli Bu¤ra Han Mu- hammed de Taraz ve ‹sfîcâb’› alm›flt›. Kutluk Ordu’da ba¤›ms›z bir hakan gibi ha- reket eden Ali Tegin, bir taraftan taht iddias›nda bulunurken, di¤er taraftan da Hâ- rizmflâh Harun ve Selçuklular ile ittifak ederek Ceyhun nehrinin bat›s›na, Gazneli- lere hücuma haz›rlan›yordu. Ancak 1035 y›l› bafllar›nda hastalanarak vefat etti. Mâ- verâünnehr küçük yafltaki iki o¤lundan biri olan Arslan ‹lig Yusuf’a kald›. 1030-1035 y›llar› aras›nda Sultan Mahmud, Kad›r Han Yusuf, Hârizmflâh Altun- tafl, Ali Tegin ve hatta Halîfe Kadir Billah gibi çok tecrübeli liderler birbirinin pefli s›ra vefat etti. Bunlar›n yerine geçen çocuklar›n›n onlar›n bofllu¤unu doldurabile- cek kadar ne yetenekleri, ne de tecrübe ve uzak görüfllülükleri vard›. Bu flartlarda bölgedeki siyasî yap›n›n de¤iflmesi kaç›n›lmazd›. Bu de¤iflimin anahtar› ise y›llar- d›r Mâverâünnehr’de yurt edinmeye çal›flan Tu¤rul Bey, Ça¤r› Bey ve Yabgu ida- resindeki Selçuklu O¤uzlar› oldu. Ali Tegin’in çocuklar› ile anlaflamad›lar ve onla- ra verdikleri askerî deste¤i çekerek Mâverâünnehr’i terk edip Horasan’a geçtiler (1035). ‹lig Nasr’›n o¤lu Böri Tegin ‹brahim, askerî anlamda zay›flayan Ali Tegin’in çocuklar›ndan Mâverâünnehr’i almak için bu f›rsat› iyi de¤erlendirdi. Arslan Han Süleyman’›n Özkend’de tâbii olan kardefli Aynüddevle’nin yan›nda bar›namayan Böri Tegin, çetin mücadelelerin sonucunda ve Sultan Mesud’un ›srarl› takibine ra¤- men Ça¤âniyân ve Huttal taraflar›ndan Gaznelileri ç›kard›. Böri Tegin çok geçme- den Gaznelilerin müttefiki Ali Tegin’in çocuklar›ndan Mâverâünnehr’in iki büyük 78 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

merkezi Semerkand ve Buhara’y› almay› baflard›. Burada babas› ‹lig Nasr b. Ali’den kalan “müeyyidü’l-adl” (adaletin destekçisi) ve Ali Tegin’in kulland›¤› “Tamgaç Bu¤ra Kara Hakan” unvanlar›n› alarak ülkenin bat›s›na, Mâverâünnehr’e tek bafl›- na hakim oldu. Art›k Semerkand merkezinde Bat› Türk Hakanl›¤› fiilen kurularak do¤udan ayr›l›rken Türk Hakanl›¤› ikiye bölünmüfl oluyordu.

O¤uzlar ile ‹liflkiler Türk Hakanl›¤›’n›n kurulufl dönemlerinde Karluklar taraf›ndan Afla¤› Seyhun böl- gesine itilen O¤uzlar, Seyhun nehrinin Aral gölüne döküldü¤ü mecrada Yengi Kend’de kurduklar› O¤uz Yabgulu¤u’nun çat›s› alt›nda varl›klar›n› sürdürdüler. Buna ra¤men sa¤lam bir siyasî birlikten yoksun olmalar› nedeni ile aralar›nda mü- cadeleler de eksi olmuyordu. Bu nedenle aralar›ndan kopan muhtelif O¤uz boyla- r›n›n göç ettikleri bölgelerden biri de hemen önlerindeki Mâverâünnehr, yani Sâ- mânî devleti ülkesi idi. X. asr›n sonlar›na do¤ru y›k›lmaya yüz tutan Sâmânîler, kendi ülkelerine iltica eden O¤uz boylar›n› iyi karfl›l›yordu. Zira onlar›n askerî gü- cünden yararlanabilirlerdi. Dolay›siyle bat›ya do¤ru ilerleyen Türk Hakanl›¤›’n›n Sâmânîlerin savunucusu O¤uzlar ile iliflkisi, bafllang›çta dostane olmad›. Hakanl›- ¤›n karfl›s›ndaki O¤uzlar tek bir topluluk de¤ildi. Bunlar 985 y›l›nda Mâverâün- nehr’e göç eden Selçuk Bey’e ba¤l› O¤uzlar, Hasan b. Tâk idaresindeki muhteme- len Salur O¤uzlar› ve Hârizm’de bulunan O¤uzlar idi. Bunlar VIII. asr›n son çeyre- ¤inden itibaren zamanla Mâverâünnehr’e nüfuz eden bazen “O¤uzlar” bazen de “Türkân” ad› ile kaydedilen muhtelif O¤uz boylar› idi. Türk Hakanl›¤›’n›n 992 y›l›nda Mâverâünnehr’i ilk fethinde Sâmânî Emîr Nûh b. Mansur, Selçuk Bey’den yard›m istedi ve o da o¤lu Arslan Yabgu’yu yard›ma gön- derdi. Arslan Yabgu’nun ve bölgedeki di¤er O¤uz boylar›n›n yard›m› ile Sâmânîler devletlerini yeniden diriltebildi. Hakanl›k Mâverâünnehr’i 999’da kesin olarak fet- hetti, ancak Özkend’de hapisten kaçan son Sâmânî emiri Muntas›r etraf›na O¤uzla- r› toplamay› baflard›. 1000 y›l›nda Hârizm O¤uzlar›ndan Arslan Yâlû, 1003’de Müs- lüman olan ve Sâmânî Muntas›r ile akrabal›k kuran O¤uz Yabgusu’na ba¤l› O¤uz- lar, 1004’de Nûr-› Buhara ve Semerkand’daki Selçuklu O¤uzlar› Burnâmez’de Sâmâ- nîler ad›na hakanl›k ordular›n› yenmeyi baflard›lar. Ancak Sâmânî Muntas›r her sa- vafltan sonra ganimet ve yurt tutma peflinde olan O¤uzlar›n fidye karfl›l›¤›nda ken- disini satacaklar›ndan endifle etmekteydi. Nitekim Uflrusene vilayetinde yap›lan son savaflta yan›nda yer alan O¤uzlardan Hasan b. Tâk’›n befl bin kiflilik maiyeti ile ha- kanl›k taraf›na geçmesi üzerine bölgedeki maceras› sona erdi. Di¤er taraftan O¤uz- lar da bölgenin yeni hâkimleri Türk Hakanl›¤› ile uzlaflmak zorunda kald›lar. Sonuçta, Türk Hakanl›¤›’na tâbi olan Selçuklular Nûr-› Buhara ve So¤d-› Semer- Türk Hakanl›¤› ve Selçuklu O¤uzlar›n›n aras›ndaki kand’a kesin olarak yerlefltiler. Selçuklu kaynaklar›na göre Türk Hakanl›¤› ve Sel- iliflkinin mahiyeti fludur: çuklu O¤uzlar›n›n aras›ndaki iliflkinin mahiyeti flöyle idi: “Selçukîler kimseye itaat Türk Hakanl›¤› mensuplar› iç ve d›fl savafllarda askeri etmezler ve flehirlere yanaflmazlard›. Hayvanlar›n› otlatmak için çay›rlar› takip kaynak olarak savaflç› ederler ve bolluk zamanlar›nda ortal›¤› doldururlard›. Kimse bunlar› korkutmaz O¤uzlardan yararlanabilirlerdi. Bu ve kimse de bunlara geri dur demezdi. Sultanlar bunlar› ürkütmüyorlar, darl›k nedenle onlar›n kendi vakitlerinde (yani askerî yard›m gerekti¤i zamanlarda) lüzumlar› olur diye göze- hayatlar›na pek müdahale etmedikleri gibi, askeri tiyorlar (iktalar veriyorlar) ve mühim vakalar (savafllar) için sakl›yorlard›”. hizmetleri karfl›l›¤› onlara Selçuk Bey’in vefat›ndan sonra ailenin reisi o¤lu Arslan Yabgu oldu (1004). Bu iktalar vererek yurt ve dirlik sahibi olmalar›na da arada u¤runda çok mücadele verdikleri Cend vilayeti, ezeli düflmanlar› O¤uz Yab- müsaade ediyorlard›. gusu Ali’nin o¤lu fiah Melik el-Berânî’ye geçti. Arslan Yabgu’nun 1020 y›l›nda ha- 4. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi 79 kanl›k mensubu Ali Tegin ile yapt›¤› ittifak sonucunda Selçuklular›n Mâverâün- nehr’deki güç ve nüfuzu artt›. Bu durumu tehlikeli gören Kad›r Han Yusuf ve Gaz- neli Sultan Mahmud bir araya gelerek Ali Tegin’i ve hile ile de Arslan Yabgu’yu et- kisiz hale getirdiler (1025). Bu flartlarda Selçuklu O¤uzlar›n›n bafl›na Ahsiket hava- lisinde Selçuk Bey’in torunu Tu¤rul Bey geçti. Mâverâünnehr’de yeniden büyük bir güç haline gelen Ali Tegin’e güvenmeyen Tu¤rul Bey ve kardefli Ça¤r› Bey bir- likte hareket ettiler. Fakat Musa (‹nanç) Yabgu’nun o¤lu Yusuf, Ali Tegin taraf›n- dan Mâverâünnehr’deki bütün O¤uzlar›n bafl›na getirildi ve pek çok hediye, iktâ ve “Emir ‹nanç Yabgu” unvan› verildi. Nitekim Buhara ve Semerkand aras›ndaki Kermîne’de, 1025-1029 y›llar›nda bas›lan gümüfl dirhemlerde Selçuklulardan para bast›rma imtiyaz› verildi¤i anlafl›lan Mu›zzüddevle (Musa ?) Yabgu, (Yusuf ?) ‹nanç Kökbör(i), Seyfüddevle (‹brahim Y›nal ?) Yabgu ve Cebrail b. Muhammed isim ve- ya unvanlar›na rastlanmaktad›r. Ancak Ali Tegin bu flekilde O¤uzlar› birbirine düflüremeyince, yabgulu¤a ge- tirdi¤i Yusuf’u, onlar›n ezelî düflman› Berânî soyundan Alp Kara’ya öldürttü. Çok geçmeden toparlanan Selçuklular, önce Ali Tegin’in ordusunu yendiler (1029). Er- tesi y›l da Alp Kara’ya karfl› harekete geçerek onu öldürmeyi baflard›lar (1030). Ne denli ciddi bir tehdit ile karfl› karfl›ya oldu¤unu anlayan Ali Tegin, ülkesinde eli silah tutan herkesi toplad› ve Selçuklulara a¤›r bir darbe indirdi. Selçuklular peri- flan bir flekilde kuzeyde Taraz ve ‹sficâb hakimi Kad›r Han Yusuf’un o¤lu Bu¤ra Han Muhammed’in bölgesine s›¤›nd›lar (1031). Bu¤ra Han, öteden beri Mâverâ- ünnehr’de hak iddia ediyordu ve bu nedenle, hem Ali Tegin’e, hem de onun var- l›¤›na müsaade eden Gaznelilere düflmand›. Bu¤ra Han’›n “dostu ve yetifltirmesi” diye kaydedilmesine ra¤men Tu¤rul Bey ona pek güvenmiyordu. Ayn› y›l›n sonu- na do¤ru “tatl› söz ve para (gümüfl)” ile gönülleri al›nan Selçuklular, yeniden Ali Tegin’in hizmetine girdiler (1032). Debûsiye savafl›nda Ali Tegin’in yan›nda yer ald›lar. Gaznelilere karfl› kurulan Ali Tegin ve Hârizmflah Harun ittifak›na Selçuk- lular da kat›ld›. Böylece yaz›n konaklad›klar› Nûr-› Buhara’dan k›fl› geçirmek üze- re Hârizm’e gelme imtiyaz› ald›lar. Burada Harun’un ihaneti sonucu kadim düfl- manlar› Cend hakimi fiâh Melik’in ani bask›n› ile katliama tabi tutulunca Horasan taraf›na geçmek zorunda kald›lar (Kas›m 1034). Selçuklular ile Ali Tegin iliflkisi, aralar›nda olup bitenlere ra¤men, kendi ifadelerine göre “sayg›, sevgi ve dostlu¤a” dayanmakta idi. Ancak Ali Tegin’in 1035 y›l› bahar›nda ölümü ve onun yerine ge- çen çocuklar› ile anlaflamamalar› nedeniyle, art›k Tu¤rul ve Ça¤r› Beyler ile am- calar› Musa Yabgu taraf›ndan temsil edilen Selçuklular›n Mâverâünnehr’e dönüfl ümidi kalmad›. Selçuklular› Horasan’da Gaznelilere karfl› destekleyen Tarâz ve ‹sfîcâb hakimi Bu¤ra Han Muhammed, Selçuklular›n Gazneli ordusunu Haziran 1035’de Nesâ’da yenilgiye u¤ratt›¤› haberi Türkistân’a yay›ld›¤›nda, gönderdi¤i casuslar vas›tas› ile Tu¤rul Bey’i Gazneliler aleyhine k›flk›rtt›. fiayet Gaznelilere karfl› harekete geçerse, istedi¤i kadar asker yard›m›nda bulunabilece¤i sözünü vererek “Ayak direyin, ne kadar adam gerekirse isteyin, gönderelim.” diyordu. Di¤er taraftan Mâverâünnehr’i Ali Tegin’in çocuklar›ndan ve Gaznelilerden almaya çal›flan ‹lig Nasr’›n o¤lu Böri Tegin de Gaznelilere karfl› Ça¤r› Bey ile haberlefliyordu. Nihayet 1040 Dandanakan zaferinden sonra Selçuklular, Türk Hakanl›¤›’n› temsil eden Türkistan hanlar›na da ayr› ayr› zafernameler göndermifltir. 80 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Hârizmflâhlar ile ‹liflkiler (992-1017) X. As›r Orta Ça¤›nda Hârizm bölgesinin iki önemli merkezi vard›. Bunlardan ilki Ceyhun nehri bat›s›nda Curcâniyye (Gürgânc veya Ürgenç) ve di¤eri nehrin do¤u- sunda yer alan Kâs flehri idi. 992 y›l›nda Bu¤ra Han Harun yönetimindeki Türk Ha- kanl›¤› Mâverâünnehr’i ilk ele geçirdikleri s›rada Hârizm’in bu iki merkezi, iki ay- r› hanedan taraf›ndan idare ediliyordu. Kâs’da ‹slam öncesi zamanlardan beri Hâ- rizm’i idare etmekte olan ve flimdi son dönemlerini yaflayan Afrigîler (?-995), Cür- câniyye’de ise 992’den itibaren bütün Hârizm’e hâkim olmaya çal›flan ve Sâmânî- lerin tâbii Me’mûnîler (996-1017) vard›. Bu bölgenin hükümdarlar›na ve beylerine verilen “hârizmflâh” unvan›, ‹slam öncesi devirlerden XIX. asr›n bafllar›na kadar kullan›ld›. Bu nedenle bölgede kurulan devletlere “Hârizmflâhlar” denmifltir. Bu¤ra Han’›n Mâverâünnehr’i ele geçirmesini Afrigîler iyi karfl›lamad›. Nitekim Hârizm’e kaçan Sâmânî emirine gereken deste¤i verdiler. Ancak k›sa bir süre son- ra Me’mûnîlerden Me’mûn b. Muhammed (992-997), Afrigî hanedan›n›n son üyesi Ebû Abdullah Muhammed’i yendi ve bütün Hârizm’e sahip oldu (A¤ustos 996). Me’mûnîler bafllang›çta Mâverâünnehr’i fetheden ‹lig Nasr’a karfl› Sâmânî Munta- s›r’› destekledi ise de, onu Hârizm’den kovarak bu politikas›n› derhal de¤ifltirdi. Zi- ra Hârizm için Gazneliler daha büyük bir tehlike idi ve buna karfl› ancak Türk Ha- kanl›¤›’n› yan›na al›rsa mücadele edebilirdi. ‹lig Nasr’›n Gaznelilere karfl› Horasan’› istilâ teflebbüsüne k›smen yard›m etti ve onun komutan› Sübafl› Tegin’in Gazneli- lerden kaçarken kendilerine gönderdi¤i de¤erli ganimetleri muhafaza etti. Me’mû- nîler bölgede denge politikas› izliyor ve iki güçten birinin di¤erine üstün gelmesi- ni istemiyordu. Ancak 1012’de ‹lig Nasr vefat edince, Mâverâünnehr’de otorite bofl- lu¤u do¤du ve hakanl›k üyeleri aras›nda iç siyasî çekiflmeler bafllad›. Hârizm’e 1010 y›l›nda tekrar geri gelerek Me’mûnîlerin hizmetine giren ve mü- flavirlik yapan Bîrûnî, ülkenin varl›¤›n› sürdürebilmesi için onlara flu öneride bu- lundu: “Türkistân Hanlar› (Türk Hakanl›¤›), Emîr’e (Hârizmflâh’a) darg›nd›r. An- cak onlar Sultan’›n dostudur. Tek olarak düflmana galip gelmek zordur. E¤er iki düflman ittifak ederse onlara direnmek güçtür. Hanlara yaklaflmak gereklidir. On- lar bugün Özkend s›n›r›nda savafl ile meflguller, Hârizmflâh vas›tas› ile ‘Han ve ‹lig (Togan Han Ahmed b. Ali ve kardefli ‹lig Muhammed)’ aras›nda bar›fl yap›lmas› için çok çaba sarf etmeliyiz. Böylece onlar bunu çok takdir edecekler ve bar›fl› ka- bul edeceklerdir. Bunun faydas› büyüktür. Bar›fl yaparlarsa hiçbir zaman muha- lefet etmezler.” Hârizmflâh bu tavsiyeye uyarak Türk Hakanl›¤›na yaklaflmaya karar verdi. K›ymetli hediyelerle onlara gönderilen elçiler Han ve ‹lig’i bar›flt›rd› (1015- 1017). Türk Hakanl›¤› ve Hârizmflâhlar aras›ndaki dostluk iliflkileri, bölgede Gaz- nelileri tecrit edecek boyutlara geldi. Hatta Hârizmflâh Me’mun Türk Hakanl›¤›’na Gaznelilere karfl› birlikte sald›rmay› dahi teklif etti. Fakat hakanl›k Hârizmlilerin gerçek niyetini bildi¤inden bunu kabul etmedi. Sultan Mahmud bu geliflmeleri ö¤- renince bunun, Türkistan Hanlar› ve Hârizmflâh’›n kendisine karfl› açt›klar› bir cep- he oldu¤unu düflünerek Belh’e geldi. Hârizm’i ele geçirmeye kararl› idi. Hârizm- flâh Me’mûn’a bir elçi göndererek onu aç›kça tehdit etti ve baz› flartlar ileri sürdü. Bu arada Hârizm’de iç kar›fl›kl›k ç›kt› ve Me’mûn öldürülerek yerine on yedi yafl›n- daki kardefli Ebu’l-Haris Muhammed tahta ç›kar›ld› (Mart 1017). Bu bahane ile Sul- tan Mahmud Hârizm’i ele geçirdi ve bölgenin yönetimini adamlar›ndan “Hârizm- flâh” Altuntafl’a b›rakarak Gazne’ye döndü (Temmuz 1017). Türk Hakanl›¤› Hârizm’in iflgaline sessiz kalarak Ceyhun’un bat›s›nda üstünlü- ¤ü Gaznelilere kapt›rd›. Böylece bat› s›n›rlar›n› bütünüyle Gaznelilerin kuflatt›¤› Türk Hakanl›¤›’n›n halife ile do¤rudan temas› da kesilmifl oldu. ‹slam’›n do¤usun- 4. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi 81 da üstünlü¤ün Gaznelilere geçmesine ra¤men, iki ülke aras›ndaki iliflkilerde iki ba- ¤›ms›z hükümdar ve devlet statüsünde bir de¤ifliklik meydana gelmedi.

Dihkânlar ve Baflka Kökenden Yöneticiler X. yüzy›l›n sonu ve XI. yüzy›l›n bafl›ndaki Türk Hakanl›¤› paralar›na göre, Türk Türk Hakanl›¤›, Hakanl›¤›’n›n Mâverâünnehr’i ele geçirmek ve orada sa¤lam bir flekilde tutunmak Hârizmflahlar ve Gazneliler amac› ile eski yerli yöneticileri, Sâmânî erkân›ndan kiflileri, ileri gelen ticaret erba- aras›ndaki iliflkiler Hârizm’in Gazneli hakimiyetine girmesi b›n› ve bölgenin sayg›n kiflilerini, Sâmânîler’de olmad›¤› kadar imtiyazlar vererek ile sonuçland›. Türk kendi taraf›na çekti¤i anlafl›lmaktad›r. Bu tarz yönetimin bir sonucu olarak, Mâve- Hakanl›¤› Hârizm’in iflgaline kay›ts›z kalarak Ceyhun’un râünnehr’in k›sa sürede ve kolayca Türk Hakanl›¤› hakimiyetine girdi¤i gibi, Ho- bat›s›nda üstünlü¤ü rasan için verilen mücadelede de Mâverâünnehr dihkânlar›n›n tamam›n›n hakan- Gaznelilere kapt›rd›. Böylece Türk Hakanl›¤›’n›n halife ile l›k taraf›nda yer ald›¤› görülmektedir. Ancak bu imtiyazlar, XI. yüzy›l›n ikinci yar›- do¤rudan temas› da s›ndan itibaren tamamen kald›r›ld› ve dihkânlar›n bölgedeki nüfuzuna son verildi. kesilmifl oldu. Sâmânîler zaman›nda elde ettikleri iktisadî ve sosyal imtiyazlara karfl›l›k, siyasî etkilerinin yok olmas›na raz› olan dihkânlar, flimdi Türk Hakanl›¤›’n›n kendi adla- r›na para bast›rmalar›na izin vermesi ile yeniden siyasî bir kimlik kazand›lar. 992’de Buhara üzerine yürüyen Bu¤ra Han Harun’a iltihak eden ‹lâk dihkân› Mansur b. Ahmed, “dihkânü’l-celîl” unvan› ile tâbi olarak ‹lâk’da varl›¤›n› korudu¤u gibi, hak- lar›n› da çocuklar›na miras b›rakabildi. Mansur b. Ahmed’in o¤lu ve iki torunu, Mu- hammed b. Mansur (1000-1005), Ebû fiucâ Sâlâr b. Muhammed (1008-1011) ve Bekr b. Muhammed’in (1009-10 ve 1023) ‹lâk vilayetinde varl›¤›, baz› y›llar hakla- r›n› kaybetmifl görünmelerine ra¤men 1023 y›l›na kadar devam etti. Bir darphane memuru olan Bâ Sâlih 997-1003 y›llar›nda ‹lâk’da, Togan Ahmed b. Ali’ye iyi hiz- metleri sonucunda mevkiini yükselterek 1008’de ‹sfîcâb’da ve 1013’de So¤d’da do¤rudan kendi ad›na para bast›rma imtiyaz› alm›flt›r. Türk Hakanl›¤›’n› Mâverâün- nehr’e davet eden dihkânlardan biri de Ebû Mansur Muhammed ‹sficâbî (Mut) idi. ‹flbirli¤inin mükâfat›n› tâbi vasf› ile ‹sfîcâb’da ad›na para bast›rarak ald›. 1006-1010 y›llar›nda Ahmed b. Ali’nin, 1010-1012’de ‹lig Nasr’›n ve 1012-1014’de tekrar Ah- med b. Ali’nin tâbii olarak ‹sfîcâb’da hüküm sürdü. Türk hakanl›¤›na iltihak eden Sâmânîlerin Türk komutanlar›ndan Beytüzün de 1008-1012 y›llar›nda Kefl’de bulunuyordu. 1024-25 Hocend sikkesine göre en son bu y›lda alt tâbi olarak burada idi. Sikkelerde çeflitli meslek gruplar›ndan ileri ge- lenlerin adlar›na da rastlamak mümkündür. Sarrâf (kuyumcu), el-Bezzâz (kumafl tüccar›), el-Bezzâr (tohumcu, yani tah›l tüccar›) ve el-Müezzin gibi meslekî grup- lardan flah›slar›n yan› s›ra, 1020-21’de fiâfl’da ‹lyas el-Haccâc gibi lâkab› ile sosyal statüsüne iflaret edilen flah›slar›n adlar› muhtelif paralarda görülmektedir. 1009’da So¤d’da Ali b. Nûfl, 1004’de fiâfl ve Nevket’de Nasr b. el-Kâs›m, yine fiâfl’da Yusuf b. Abdullah, 1005’de Kuflânî’de Muîn ve 1023’te Debûsiye’de el-Irâkî, Türk Hakan- l›¤› kökeninden olmay›p bölgenin ileri gelenlerinden alt tâbiler idi. 1008 y›l›nda Gaznelilere yenilen ve Ceyhun nehrinin ‹ç Siyasî Durum (1008-1043) bat›s›na geçemeyen Türk 1008 y›l›nda Belh önlerinde Gaznelilere yenilmesi ve Ceyhun nehrinin bat›s›na ge- Hakanl›¤›n›n genifllemesi çememesi nedeniyle Türk Hakanl›¤›n›n genifllemesi durdu ve bu durum, içeride iç durdu ve böylece içeride iç siyasî çekiflmeler bafllad›. siyasî çekiflmelerin bafllamas›na neden oldu. Yöneticilerin kendi adlar›na bast›rd›k- Bast›r›lan paralara göre bu lar› paralara göre bu geliflmeler, hakanl›¤›n Arslan Han Ali’nin çocuklar› (Ali Kolu) geliflmeler, hakanl›¤›n Arslan Han Ali’nin çocuklar› ile Bu¤ra Han Harun (Hasan)’un çocuklar› (Hasan Kolu) aras›nda paylafl›larak (Ali Kolu) ile Bu¤ra Han 1043 y›l›nda ikiye ayr›lmas›na kadar sürdü. Arslan Han Ali (ö. 998)’nin Ahmed, Harun (Hasan)’un çocuklar› (Hasan Kolu) aras›nda Nasr, Mansur, Muhammed ve Cafer; Bu¤ra Han Harun (Hasan)’un ise Muhammed, paylafl›larak 1043’deikiye Yusuf, Ali, Süleyman ve Hüseyn olmak üzere tespit edilebilen befler o¤lu vard›r. ayr›lmas›na kadar sürdü. 82 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Resim 4.3

Ahmed b. Ali’nin h. 405 (1014-5) y›l›nda Özkend’de bast›rd›¤› gümüfl dirhem (http://www.zeno.r u/showphoto.php?p hoto=99763)

Bunlardan “Togan Han, Tonga Kara Hakan” unvanlar›n› tafl›yan Ahmed b. Ali (998-1018) devletin esas merkezi Balasagun’da bulunuyordu ve tüm ülkede metbû tan›n›yordu. Mâverâünnehr’i feth eden kardefli ‹lig Nasr (ö. 1012), 994-998 tarihle- ri aras›nda babas› döneminde “Tonga Tegin”, a¤abeyinin tahta ç›kt›¤› tarihten iti- baren ölümüne kadar da “‹lig, Arslan ‹lig” unvan› ile önce Özkend’de, sonra Bu- hara’da ülkenin bat›s›n› tâbi s›fat› ile yönetmifltir. Togan Ahmed’in kendisine karfl› Gaznelilerle iflbirli¤i yapmas›na ra¤men tâbiyetten ayr›lmad›. 1003-1004 y›llar›nda “Y›nal Tegin” unvan› ile Fergana’da Hefdeh’te bulunan ve Mâverâünnehr’de ‹lig Nasr’›n vefat› ile yerine geçerek “‹lig” unvan› alan Mansur b. Ali (1018-1025) To- gan Han Ahmed’e karfl› taht iddias›na giriflti ve 1014 y›l›nda “Arslan Han” unvan› kullanmaya bafllad›. Mansur b. Ali’nin “el-Asemm” lâkab›na bak›l›rsa sa¤›rd›. “Ars- lan Tegin” unvan› ile 1007-1012 y›llar›nda Muhammed b. Ali (ö. 1025) Taraz’da idi. “‹lig” unvan› ile Taraz, ‹lak, Hocend ve Uflrusene’de metbû tan›d›¤› Togan Han Ah- med yerine, Arslan Han Mansur taraf›na geçti ve s›n›rlar›n› geniflletti (1014-1017).

Resim 4.4

Muhammed b. Ali’nin h. 404 (1013-14)’te ‹lâk’te bast›rd›¤› dirhem (http://cybernumis. homestead.com/My Qarakhanidfals. html)

Arslan Han Mansur ad›na 1015-1017 y›llar› aras›nda Özkend taraflar›nda Togan Han Ahmed ile savafllar yapan ‹lig, herhalde Muhammed b. Ali idi. Aralar›nda Hâ- rizmflahlar›n arac›l›¤› ile bir bar›fl yap›ld› ise de bir süre sonra Togan Han Ahmed öldü ve Balasagun Arslan Han Mansur’un eline geçti. Arslan Han Mansur’un o¤lu Yusuf 1022-1024’te fielci’de “Y›¤an Tegin”, di¤er o¤lu Hüseyn b. Mansur “Ça¤r› Te- gin” unvan› ile 1015-1016’da Buhara’da alt tâbi olarak siyaset sahnesinde idiler. Ah- med b. Muhammed ise “Alp Tegin ve At›m Tegin” unvanlar›n› tafl›maktayd›. Mave- râünnehr fatihi Nasr’›n o¤lu Muhammed de “Köç Tegin” unvan›yla Ahsiket ve Öz- kend’de idi. Onun o¤lu Abbâs’›n unvan› “Mu›zzü’d-Devle” idi. Hakimiyet alan› Fergâna ve çevresindeki baz› flehirleri kaps›yordu. “Böri Tegin” ‹brahim b. Nasr 1020-1024 tarihleri aras›nda ‹lâk’da Arslan Han Mansur’un tâbii idi. Kad›r Han Yusuf (1027-1031) Arslan Han Mansur’a karfl› taht iddias›na giriflti. Ancak bir baflar› elde edemedi ve bölgesi Kâflgar, Hotan ve Yarkend ile s›n›rl› kal- 4. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi 83 d›. Gaznelilerden istedi¤i yard›m› alamay›nca Arslan Han ile uzlaflt› ve birlikte Gaz- neli topraklar›n› istila için sefere ç›kt›lar. Fakat hezimete u¤rayarak geri döndüler (1020). Bu hengâmede 1013-1020’de fiafl vilayetini “Tonga Ukâ” unvan› ile yöne- ten Ali Tegin b. Bu¤ra Han Harun / Hasan (ö. 1035), Arslan Han Mansur’un hap- sinden kurtularak Buhara’y› ele geçirdi. Burada önce “Y›¤an Tegin” unvan› alarak Kad›r Han Yusuf’u tan›yan Ali Tegin, k›sa bir süre sonra metbûunu de¤ifltirerek Arslan Han Mansur’u tan›maya bafllad› ve onun kardefli ‹lig Muhammed b. Ali’yi Buhara ve çevresinden ç›kard›. Muhammed b. Hasan (1025-1027) ise Semerkand’da bulunuyordu. Böylece Türk Hakanl›¤› ülkesinin en verimli ve ekonomik aç›dan en geliflmifl bölgesi Zerefflân vadisi Ali Tegin ve kardefllerinin yani Hasan Kolu’nun eline geç- mifl oldu. Bir di¤er kardefl “Ça¤r› Tegin” unvan›n› tafl›yan Hüseyn b. Hasan, ‹lâk bölgesinin merkezi Tûnket’te 1013 y›l›ndan 1017’ye kadar Togan Han Ahmed b. Ali’yi, bu tarihten 1024’e kadar Arslan Han Mansur b. Ali’yi metbû olarak tan›d› ve buradaki hakimiyetini kesintisiz olarak devam ettirdi. Bu tabloya göre 1019-1025 y›llar›nda Ali Kolunun hakimiyet alan› sürekli küçülerek Fergâna bölgesinin bir bö- lümü, Tarâz, ‹lâk ve Balasagun ile s›n›rl› kal›rken, buna mukabil Hasan Kolunun topraklar›n› geniflleterek merkezi Mâverâünnehr ve Do¤u Türkistan’daki hakimi- yetleri ile ülkenin büyük bir bölümünü ele geçirdikleri görülmektedir. Arslan Han Mansur’un ve ‹lig Muhammed’in 1025 y›l›nda ölmeleri ile Hasan Ko- lu’nun talihi büsbütün aç›ld›. Muhammed b. Hasan (1025-1027) Balasagun’da tahta ç›kt› ve kendini “Togan Han” ilan etti. Kardefli Ali Tegin ona tâbi olarak mevkiini yükseltti ve “Arslan ‹lig ve ‹lig” unvan›n› kullanmaya bafllad›. Art›k onun hakimiye- ti Arslan Han Mansur’un ölümü ile boflalan bütün alanlar› kapsamaktad›r. Togan Han Muhammed’i metbû tan›mayan kardefl Kad›r Han Yusuf’un elinde eskisi gibi Do¤u Türkistân kald›. Ancak Semerkand’da Kad›r Han Yusuf ve Gazneli Mahmud buluflmas› siyasî dengeleri de¤ifltirdi. Kâflgar’dan harekete geçen Kad›r Han Yusuf 1025’te Özkend’i ele geçirdi. fiehrin idaresini tâbi s›fat› ile Süleymân b. Hârun’a ver- di. Ayn› y›l So¤d’da Togan Han Muhammed’e üstünlü¤ünü kabul ettirdi. Balasagun (Kuz Ordu), ‹lâk, Dahket ve Ahsiket’i alarak Togan Han Muhammed’i tahttan uzak- laflt›rd›. Bununla birlikte Sultan Mahmud’un Mâverâünnehr’i terk etmesinden sonra çöllere kaçm›fl olan Ali Tegin, Buhara ve Semerkand’› terke mecbur oldu ve geri dö- nemedi. Ancak Sultan Mahmud Mâverâünnehr’den geri çekildi¤inde Ali Tegin Bu- hara’ya tekrar sahip oldu. Hakimiyet alan›n› yaymak için hareketine devam ederek 1027 y›l›nda Kefl’i ve Kaflka Derya havzas›n› ele geçirdi. 1028’de hâlâ Kad›r Han Yu- suf’un elinde olan Semerkand ve So¤d’u topraklar›na katt›. Bu baflar›lar›n› 1030 y›- l›ndan itibaren ad›na kestirdi¤i paralardaki “Tarkan Padiflâ” ve “feth” ibareleriyle ilan etti. Ali Tegin o¤lu “Arslan Tegin” Yusuf 1026-1032 y›llar›nda Buhara’y› kesin- tisiz olarak idare etti. Bu arada Ali Tegin 1032 y›l›nda Debûsiye’de kazand›¤› zafer- den sonra Mâverâünnehr’deki merkezi Kutlug Ordu’da kestirdi¤i paralar›nda ken- dini “Tabgaç Bu¤ra Kara Hakan” ilan ederek hem Mâverâünnehr’in metbûu, hem de Balasagun, Tarâz ve Do¤u Türkistân’da metbû haklar›n›n bulundu¤unu iddia et- ti. Zira “Melikü’l-Maflr›k ve’s-Sîn” Kad›r Han Yusuf 1031 y›l›nda ölmüfltü. Kâflgar ve Yarkend’de alt tâbii olan “Ça¤r› Tegin” Süleyman b. Yusuf, “Arslan Han” unvan› ile yerine geçti. fiâfl ve Tûnket’i 1030-1031’de yöneten di¤er o¤lu “Y›¤an Tegin” Mu- hammed, “Bu¤ra Han” unvan› ile Taraz ve ‹sfîcâb’› ald›. 1035 y›l›nda ise Ali Tegin hastalanarak ölünce yerine o¤lu Arslan ‹lig Yusuf geçti. 1037-1039 tarihlerinde Ars- lan ‹lig Yusuf Fergâna’y› ele geçiren ve yeniden tarih sahnesinde rol alan amcas› Muhammed b. Hasan’› k›sa bir süre için de olsa metbû olarak tan›d›. 84 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Hasan Kolu’nun bu baflar›lar› 1037 y›l›nda Böri Tegin ‹brahim b. Nasr’›n Arslan ‹lig Yusuf’un hapsinden kurtularak bir gurup atl› ile Özkend’e a¤abeyi Aynü’d- Devle Muhammed’in yan›na kaçmas› ile durdu. Çok geçmeden Böri Tegin, Kumu- cî Türkleri ve Türkmenlerden ald›¤› destekle Gaznelilerden Ça¤aniyan, Huttal ve Vahfl, Ali Tegin’in çocuklar›ndan da Kefl, Semerkand ve Buhara’y› alarak Bat› Türk Hakanl›¤›’n› kurdu (1041).

SIRA S‹ZDE Hakanl›¤›n bat›SIRA politikas› S‹ZDE jeopolitik aç›dan nas›l de¤erlendirilebilir? 2 DO⁄U POL‹T‹KASI DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M ‹slam co¤rafyas›na do¤udan her hangi büyük bir tehdit yönelmedikçe ‹slam kay- naklar› hakanl›¤›n do¤usunda ne olup bitti¤i konusunda suskun kalmaktad›r. Nite- SORU kim do¤uda SORUönemli bir s›n›r ticaret merkezi olan Hotan’›n bile, ne zaman Türk Ha- kanl›¤› taraf›ndan fethedildi¤ini, ancak Yusuf Kad›r Han’›n ülkenin bat›s›ndaki bir

D‹KKAT sefere kat›lmas›D‹KKAT nedeniyle ‹slam kaynaklar›n›n verdi¤i bir ara bilgiden tahmin ede- biliyoruz. Buna göre Hotan en geç Ocak 1008’de Belh yak›nlar›nda, ‹lig Nasr ve Sultan Mahmud aras›nda yap›lan savafltan önce, Türk Hakanl›¤› topraklar›na Yusuf SIRA S‹ZDE Kad›r Han SIRAtaraf›ndan S‹ZDE dahil edilmifl bulunuyordu. Zira bu savafla kendisini davet eden akrabas› ‹lig Nasr’a yard›m için Mâverâünnehr’e geldi¤inde ‹slam kaynaklar› AMAÇLARIMIZ onu, “HotanAMAÇLARIMIZ meliki”, askerlerini de “Hotan askerleri” olarak tavsîf etmektedir. NNXI. yüzy›l›n bafl›nda Türk Hakanl›¤› ülkesine do¤udan yap›lan sald›r›lar›, H›tây- lar de¤il, H›tâylar taraf›ndan harekete geçirilen ve bafllang›çta Mo¤olistan’›n do¤u- K‹TAP sunu, sonraK‹TAP da bat›s›n› iflgal eden Mo¤ol boylar› gerçeklefltirmekte idi. Nitekim 1018 y›l›nda ‹slam ülkelerinde duyuldu¤unda büyük bir heyecana sebep olan ve Çin taraf›ndan ç›kt›¤› söylenen kalabal›k gayrimüslim Mo¤ol boylar›n›n Balasa- TELEV‹ZYON gun’a sekizTELEV‹ZYON günlük mesafeye kadar yaklaflmas› olay›, ‹slam kaynaklar›nda genifl bir yank› bulmufltur. Yüz bin oba (h›rkâh) ve üç yüz bin oba halk› diye kaydedilen ka- labal›k bir H›tây ordusu, Togan Han Ahmed’in hastal›¤›ndan ve Türk Hakanl›¤›’n›n Türk Hakanl›¤›’n›n ikiye içinde bulundu¤u siyasî çekiflmelerden yararlanmak üzere harekete geçti. Balasa- ayr›lmadan‹NTERNET önce ülkenin gun’a sekiz‹NTERNET günlük mesafeye kadar yaklaflt›lar. Daha önce Do¤u’da gaza faaliyet- do¤usundaki en önemli olay 1018 y›l›da kalabal›k lerinde bulunmufl ve “Gâzi” unvan› alm›fl olan Togan Han Ahmed, bu kritik du- H›taylar›n Balasagun’a rumda hasta yata¤›ndan kalkarak ‹slam ülkelerinden yard›m istedi ve etraf›na riva- kadar yaklaflan istila hareketidir. “Gazi” Togan yetlere göre yüz bin veya yüz yirmi bin kiflilik gönüllü ordusu toplad›. Bunu haber Han Ahmed’in bu istilay› alan H›tay ordusu savaflmaktan vazgeçerek geri çekildi. Ancak Togan Han onlar› geri püskürtmesi, H›taylar›n bir as›r bat›ya nüfuz üç ay takip ettikten sonra bir meydan savafl›na giriflti. H›tay ordusunu hezimete u¤- etmelerini geciktirmifltir. ratt› ve yüz bin kifli öldürüldü, yüz bin genç esir al›nd› ve pek çok da ganimet el- de edildi. Bu savafl›n en önemli sonucu, H›tâylar›n en az bir as›r bat›ya nüfuz etmesinin ge- ciktirilmifl olmas›d›r. Savafltan k›sa bir süre sonra hastal›¤› tekrar nükseden ve 1018 y›l›nda vefat eden Togan Han Ahmed’in H›tây ordusunu üç ay kadar takip etmesi dikkate al›n›rsa, hakanl›¤›n do¤uda s›n›rlar›n› bir hayli geniflletmifl oldu¤una hükme- dilebilir. Ülkenin do¤u s›n›rlar›n› güney do¤uda Hotan, yukar›da Iss›g Göl’ün do¤u taraflar›, Balkafl gölüne dökülen ‹li nehri havzas›ndan kuzey do¤uya do¤ru Emil nehrinin döküldü¤ü Ala Göl’e kadar uzanan bir çizgi ile tarif etmek mümkündür.

SIRA S‹ZDE Hakanl›¤›n do¤uSIRA S‹ZDEpolitikas›n›n esas›n› nas›l aç›klayabiliriz? 3

DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M

SORU SORU

D‹KKAT D‹KKAT

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE AMAÇLARIMIZ NNAMAÇLARIMIZ

K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET 4. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi 85

Özet

Hakanl›¤›n ‹slam› nas›l ve ne zaman kabul etti- Hakanl›¤›n Abbasi hilafetini ne zaman tan›d›- NAMAÇ NAMAÇ 1 ¤i meselelerini de¤erlendirecek. 2 ¤›n› ve sonuçlar›n› belirleyecek. Seyhûn ötesinde ‹slamlaflt›ran ve ‹slamlaflan aç›- Nümizmatik verilere göre; Türk Hakanl›¤› ve Ab- s›ndan gerekli ortam, birkaç as›rl›k bir süreçten bâsî Hilâfeti iliflkileri 991 y›l›nda Bu¤ra Han Ha- sonra henüz oluflmufl bulunuyordu. Satuk Te- run’un tek tarafl› olarak Halife et-Tâî Lillah’› tan›- gin’in Müslüman olmas›n› gerektiren siyasî flart- mas›yla bafllar. Mâverâünnehr’in fethi ile de do¤- lar da mevcuttu. Kendisi gibi Kâflgar taraflar›na rudan iliflkiler bafllam›flt›r. Halife el-Kâdir Billah s›¤›nm›fl Sâmânî mülteci emir, ayn› zamanda tüc- Togan Han Ahmed’e bir mektup yaz›p hilafet için car, fakih ve mutasavv›f olan Ebû Nasr vas›tas› tehlikeli gördü¤ü el-Vâs›kî’yi yakalamas›n› iste- ile Müslüman oldu ve Abdü’l-Kerîm” ‹slamî ad›- yince, el-Vâs›kî Mâverâünnehr’den uzaklaflt›r›l- n› ald›. Mâverâünnehr gazilerinden ald›¤› destek- m›flt›r. Bu iliflkilerde hakanlar›n kendilerini Mev- le hakanl›¤›n bat› merkezi Kâflgar’› amcas›ndan lâ Emîrü’l-Mü’minîn (halifenin kölesi), onlar› da ‹slam ad›na alarak Bu¤ra Han unvan› ald›. Onun Allah ile kendi aralar›nda bir ara mevki olarak ta- ne zaman bu unvan› ald›¤›, hakanl›¤›n ‹slam’a n›malar› ile halk üzerindeki mutlak otoritesi hu- girifl tarihi meselesi aç›s›ndan önemlidir. Zira kuken de olsa zay›flam›fl, buradan kaynaklanan bundan sonra hakanl›¤›n nesli onunla devam et- yetki karmaflas›, sonradan hakanl›kta iç siyasî is- mifltir. Ortaça¤ ‹slam kroniklerinde “Türk meliki tikrar› sarsan bir süreç halini alm›flt›r. Bu¤ra Han” ad› ile kaydedilen Satuk’un en geç 921 y›l›nda Bu¤ra Han unvan› ald›¤› ve bu tarih- Hakanl›¤›n s›n›rlar›n›n genifllemesi, ‹slam co¤- NA MAÇ ten önce de ‹slam’› kabul etti¤i tesbit edilebil- 3 rafyas›na yönelik fetihleri ve bunlar›n meflru ge- mektedir. Ayr›ca, Osmanl› kroniklerinde onun rekçelerini belirleyecek. Müslüman oldu¤u tarih 913 y›l›na tekabül etmek- Türklerin bat›ya do¤ru ilerleyifli de¤iflmedi. Türk tedir. Ülkenin do¤u merkezi Balasagun’u almak Hakanl›¤›’n›n jeopolitik haklar›n›n bir gere¤i ola- ve bütün ülkeyi ‹slam çat›s›nda birlefltirmek o¤lu rak birkaç as›r önce ‘putperest’ kimli¤i ile ele ge- Baytafl Arslan Han döneminde gerçekleflti (960). çiremedi¤i Mâverâünnehr’i, flimdi Müslüman ola- Han›n yan›ndaki fakih el-Kelemâtî’nin ve tüccar rak elde etmek için acele edece¤i aflikard›. Üste- görünümlü di¤er sufî vaizlerin propagandalar› lik bunu meflru gösterecek flartlar da oluflmufltur. baflar›l› oldu ve iki yüz bin çad›r halk› Müslüman Zira Sâmânî devleti ne bürokratlar›n›, ne de hal- oldu. Say› abart›l› da olsa bu toplu ihtida hareke- k› memnun edebilmektedir. Sâmânî komutanla- ti ile bütün ülkede ‹slam’›n en az›ndan resmi din r›n birbirleri ile bitmek bilmeyen mücadelelerini olarak kabul edildi¤ini söylemek mümkündür. önlemek daha fazla finansman gerektirdi¤inden esnaf, tüccarlar ve halk vergiler alt›nda eziliyor, öte yandan her gün yeni vergiler icat ediliyorken Sâmânî emîri müsrif bir yaflam sürüyordu. Hatta gazilerden oluflan dindar Mâverâünnehr halk› aç›s›ndan onlar bu yönleri ile dinden ç›km›fl ka- bul ediliyordu. Dolay›s› ile, Türk Hakanl›¤›’n›n bat›s›n› yöneten Bu¤ra Han Hârûn’un ‹slam ad›- na buray› feth etmesi tercihe flayand›. Bu¤ra Han 992 y›l›nda Mâverâünnehr’i feth ederek Sâmânî devletini ortadan kald›raca¤› s›rada vefat› ile ya- r›m kalan ifli bölgede yerine geçen ‹lig Nasr ta- mamlad› ve Türk Hakanl›¤›’n›n s›n›rlar› bat›da en genifl s›n›rlar›na Ceyhûn nehri boylar›na dayand› (1005). 86 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Hakanl›¤›n ikiye ayr›lmadan önceki siyasi tari- NA MAÇ 4 hini, kronoloji, yer ve kifliler, sebep ve sonuçlar çerçevesinde de¤erlendirecek. Satuk Bu¤ra Han’›n torunu Arslan Han Ali 998 y›l›nda vefat etti¤inde, baflkenti Balasagun olan Türk Hakanl›¤›, kuzey do¤uda Balkafl Gölü ‹li havzas›ndan güneye do¤ru Iss›k Göl ve Hotan vilayeti çizgisinden bat›da Ceyhûn nehri boylar›- na kadar olan genifl sahalara hakim bulunuyor- du. Arslan Han Ali’den sonra Togan Han Ahmed (998-1018) Balasagun’da tahta ç›kt›. Ülkenin ba- t›s›n› ise, merkezini önce Özkend’e, ard›ndan Se- merkand’a tafl›yan kardefli ‹lig Nasr yönetti. Cey- hun’u aflarak Gaznelilerin elinde olan Horasan topraklar›n› ele geçirmek için baflar›s›z teflebbüs- lerde bulunan ‹lig Nasr’›n 1013’de ölümünden sonra yerine di¤er kardefli Mansur geçti. Ancak a¤abeyine karfl› mücadeleye giriflti ve 1015 y›l›n- dan itibaren Arslan Han unvan›n› kullanarak taht iddias›nda bulundu. Maverâünnehr’de kendine tâbi olarak da bir di¤er kardefl ‹lig Muhammed (ö. 1025) vard›. 1018’de a¤abeyinin vefat› ile Ba- lasagun’da tahta ç›kan Arslan Han Mansur (1018- 1025) ve tâbii ‹lig Muhammed’in 1025 y›l›nda ölümleri ile Ali Kolu ülkede üstünlü¤ünü kaybet- ti. Hasan Kolu yani Bu¤ra Han Harûn (Hasan)’un o¤ullar›ndan Togan Han Muhammed (1025-1027) Balasagun’da tahta ç›kt›. 1020 y›l›ndan itibaren bütün Mâverâünnehr, kardefli Ali Tegin’in eline geçmeye bafllad›. Kâflgar ve Hotan taraf›nda ise di¤er kardefl Kad›r Han Yusuf hakimdi. Her iki kolun Gazneliler karfl›s›nda baflar›l› olamamalar› ve Ceyhun’u aflamamalar›, iç siyasî çekiflmeleri besliyordu. Gaznelilerin deste¤ini alan Kad›r Han (1027-1031) kardefli Togan Han’› tahttan indire- rek ve Ali Tegin’i de tedip ederek ülkenin tek hakimi oldu. Sonuçta bu iç mücadeleler Ali ko- lundan Böri Tegin ‹brahim’in babas›n›n feth etti- ¤i Mâverâünnehr’i yeniden almak için giriflti¤i harekât Türk Hakanl›¤›’n›n do¤u ve bat› olmak üzere ikiye ayr›lmas›na sebep oldu (1041). 4. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi 87

Kendimizi S›nayal›m

1. Afla¤›dakilerden hangisi Türk Hakanl›¤› ülkesinde 6. Bu¤ra Han Muhammed’in afla¤›daki O¤uz beylerin- görülen toplu ihtida (kitlesel Müslümanlaflma) hareket- den hangisi ile yak›n bir iliflkisi vard›r? lerinin sebebi de¤ildir? a. Hasan b. Tâk a. Ülkenin sosyal yap›s› b. Ça¤r› Bey b. Ülkenin ekonomik yap›s› c. Arslan Yâlû c. ‹slamlaflt›rma metodu d. Tu¤rul Bey d. Savafllar e. Musâ Yabgu e. Ülkenin siyasî yap›s› 7. Meflhur bilgin Bîrûnî’nin, Hârizmflahlardan bölge si- 2. Ebu’l-Hasan Muhammed el-Kelemâtî, afla¤›daki ha- yaseti aç›s›ndan durdurulmas›n› istedi¤i savafllar kimler kanlardan hangisinin hizmetine girerek ülkenin ‹slam- aras›nda yap›lmaktad›r? laflmas›na katk›da bulunmufltur? a. ‹lig Nasr ile Sultan Mahmud a. Togan Han b. Arslan Han Mansur ile Sultan Mahmud b. Baytafl Arslan Han Musâ c. Ali Tegin ile Hârizmflah Altuntafl c. Arslan Han Ali d. ‹lig Nasr ile Togan Han Ahmed d. ‹lig Nasr e. Togan Han Ahmed ile ‹lig Muhammed e. Satuk Bu¤ra Han 8. Gaznelilerin 1017 y›l›nda Hârizm’i ele geçirmesinin, 3. Sâmânî devleti y›k›l›rken, afla¤›daki Türk komutan- Türk Hakanl›¤› aç›s›ndan en önemli sonucu afla¤›daki- lardan hangisi Türk Hakanl›¤› ile iflbirli¤i yapmam›fl- lerden hangisidir? t›r? a. Türk Hakanl›¤›’n›n bat› s›n›r› tamam› ile Gazne- a. Fâik lilerin eline geçmifltir. b. Bey Tüzün b. Türk Hakanl›¤›’n›n Abbâsî hilafeti ile do¤rudan c. Simcûrî iliflkisi kesilmifltir. d. Y›nal Tegin c. Türk Hakanl›¤› müttefikini kaybetmifltir. e. Sebük Tegin d. Türk Hakanl›¤› ve Gazneli rekabeti farkl› bir bo- yut kazanm›flt›r. 4. Nümizmatik verilere göre 991 y›l›nda Abbâsî hilafe- e. Harizm valili¤ine Hârizmflâh Altuntafl getirilmifltir. tini tan›yan ilk Türk Hakanl›¤› yöneticisi kimdir? a. Kad›r Han Yûsuf 9. Türk Hakanl›¤›’nda “Gâzî” unvan› tafl›yan hanedan b. Togan Han Muhammed mensuplar›, afla¤›daki vilayetlerin hangisi ile daha ya- c. Bu¤ra Han Hârûn k›ndan ilgilidir? d. ‹lig Nasr a. Balasagun e. ‹lig Muhammed b. Taraz c. ‹sfîcâb 5. Afla¤›daki Türk Hakanl›¤› hanedan mensuplar›ndan d. Semerkand hangisi Türk Hakanl›¤›’n›n Ceyhun’un bat›s›n› istila te- e. Buhara flebbüsüne bizzat kat›lmam›flt›r? a. Togan Han Ahmed 10. H›tâylar›n bat›ya nüfuz etmesinin en az bir as›r ge- b. Kad›r Han Yusuf ciktirilmifl olmas›nda afla¤›dakilerden hangisinin pay› c. Subafl› Tegin yoktur? d. Arslan Han Mansur a. Mâverâünnehr Gâzîlerinin e. Cafer Tegin b. Türk Hakanl›¤›’n›n c. Gaznelilerin d. Togan Han Ahmed’in e. Gönüllülerin 88 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Okuma Parças› Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› Satuk Bu¤ra Han’›n Menk›bevî Hayat› (Müslüman 1. d Yan›t›n›z yanl›flsa, “‹slam’› Kabul” konusunu ye- Oluflu) niden gözden geçiriniz. “Allah’›n Resûlü Muhammed Kanatl› Burak’a binmifl 2. b Yan›t›n›z yanl›flsa, “Baytafl Arslan Han Musâ” oldu¤u gece, göklerde flanl› peygamber simalar› ara- konusunu yeniden gözden geçiriniz. s›nda hiç tan›mad›¤› bir flahsiyet gördü. Cebrâil’e onun 3. e Yan›t›n›z yanl›flsa, “Sâmânîlere Son Verilmesi” hangi peygamber oldu¤unu sordu. “Bu peygamber de- konusunu yeniden gözden geçiriniz. ¤il, hicretten 333 y›l sonra fanî dünyaya inecek ve Tür- 4. c Yan›t›n›z yanl›flsa, “Sâmânîlere Son Verilmesi” kistan’› dininizin dairesi içine sokacak olan Satuk Bu¤- konusunu yeniden gözden geçiriniz. ra Han’›n ruhudur.” dedi. Onu gözleri ile görmek için 5. a Yan›t›n›z yanl›flsa, “Gazneliler ile ‹liflkiler” ko- sahabiler Hz. Peygamberden talepte bulundular. He- nusunu yeniden gözden geçiriniz. men bafllar›nda Türk takyesi ile silahlar›n› giyinmifl k›rk 6. d Yan›t›n›z yanl›flsa, “O¤uzlar ile ‹liflkiler” konu- atl› birlikte selam vererek yaklaflt›. Onlar, Bu¤ra Han sunu yeniden gözden geçiriniz. ve arkadafllar›n›n ruhlar› idi. Aralar›nda ona rehber ola- 7. e Yan›t›n›z yanl›flsa, “Hârizmflahlar ile ‹liflkiler” cak Ebû Nasr Sâmânî de vard›. Zaman› gelince Ebû konusunu yeniden gözden geçiriniz. Nasr Sâmânî dünyaya geldi. Dindar, mütevazi, idare il- 8. b Yan›t›n›z yanl›flsa, “‹ç Siyasi Durumlar” konusu- minde ve mukaddes fleyleri tan›mada yedi tûla sahipti. nu yeniden gözden geçiriniz. ‹dare edecek bir vilayet bulamad›¤›ndan kafirler topra- 9. a Yan›t›n›z yanl›flsa, “Do¤u Politikas›” konusunu ¤›nda hak dini yaymak için ticaretle meflgul olmaya ka- yeniden gözden geçiriniz rar verdi. Bir gece rüyas›nda Hz. Peygamber’in, “kalk 10. c Yan›t›n›z yanl›flsa, “Do¤u Politikas›” konusunu Türkistan yolunu tut, orada Satuk Tegin seni bekliyor.” yeniden gözden geçiriniz dedi¤ini gördü. Derhal o¤lu ve üç yüz kiflilik kervanla yola koyuldu. O zaman Kâflgar sultan›n›n o¤lu Satuk, on iki yafl›nda idi. Do¤du¤u günde flayan› hayret hadiseler oldu.Büyü- ye baflvuran kahinler onun büyüyünce Müslüman ola- ca¤›n› anlad›lar. Öldürmek istediler ancak, annesi onun Müslüman olduktan sonra öldürülmesi icab eder diye- rek engel oldu. Genç Tegin k›rk arkadafl› ile birlikte ava ç›kt›.bir tavflan kald›r›p o kadar h›zla arkas›ndan kofltu ki, arkadafllar›n› gözden kaybetti. Tavflan durdu, bir ih- tiyar fleklini alarak, Allah’›n ‹slam’› ö¤retmekle mükellef k›ld›¤› kifliyi görece¤ini haber verdi. Birkaç gün sonra Ebu Nasr Sâmânî’yi gören Satuk, o ihtiyar›n H›z›r oldu- ¤unu anlad›. ‹taatli bir kalple Müslüman oldu.”

Kaynak: M. F. Grenard, Satuk Bu¤ra Han Menk›besi ve Tarihi, (Çev. O. Turan) Ülkü Dergisi, 74 (1939), s. 145- 146. 4. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Geliflme Dönemi 89

S›ra Sizde Yan›t Anahtar› Yararlan›lan Kaynaklar S›ra Sizde 1 Genç, Reflat, (2002) “Karahanl›lar Tarihi”, (Ed. H. C. Gü- Atl› çoban Türk boylar›n›n kitabî bir dine mensup ol- zel), Türkler, IV, Ankara, s. 445-459. mamalar› nedeniyle onlar›n sosyal ve ekonomik yap›- Grenard, M. F., Satuk Bu¤ra Han Menk›besi ve Tarihi, s›nda dinin rolü ve ba¤lay›c›l›¤› yerlefliklere göre çok (Çev. O. Turan), Ülkü Dergisi, 74 (1939), s. 145-146. zay›ft›. Daha iyi bir yaflam ümidi ile din de¤ifltirmeleri Huatao, (2003), VIII-X As›rlardaki Garbî Târihî Hakk›- halinde geride b›rakmak zorunda kalacaklar› bir eko- da Tetkikât, (Uyg. Trc. Ö. Nurî), Kaflgar, Kaflgar Uy- nomik menfaat ya da örgütlenme söz konusu de¤ildi. gur Neflriyat›. Halbuki yerleflik unsurlar›n kitabî metinlere dayal› inanç Hunkan, Ömer Soner, (2007), Türk Hakanl›¤› Kara- yap›lar› temelinde devasa mabetleri ve etraf›nda oluflan hanl›lar, IQ Yay›nlar›, ‹stanbul. al›fl verifl merkezleri, e¤itim, hukuk v.s. kurumlar› ile Pritsak, Omeljan, (1997), “Karahanl›lar”, ‹slâm Ansiklo- flekillenen örgütlenmenin toplu ihtida hareketlerine izin pedisi, VI, ‹stanbul, s. 251-273. vermesi beklenemez. Bu nedenledir ki, mesela, VIII. Özayd›n, Abdülkerim, (2001), “Karahanl›lar”, TDV ‹s- yüzy›lda Mâverâünnehr’deki Budist Karluklar veya Al- lâm Ansiklopedisi, XXIV, ‹stanbul, s. 404-412. taylardaki Budist Uygurlar›n din de¤ifltirmeleri uzun Togan, A. Z. V. Karahanl›lar (840-1212) 1966-1967 Ders sürmüfl ve s›k›nt›l› olmufltur. Notlar›, ‹SAM Ktp.

S›ra Sizde 2 Jeopolitik aç›dan hakanl›¤›n bat› politikas›, Türklerin ‹slam öncesinde ellerinde tuttuklar›, ancak putperest kimlikleri ile Müslümanlar›n eline geçen Ceyhun’a ka- dar uzanan sahalar›, flimdi, elde etmek için acele ettik- leri görülmektedir ki, bu durum eski tarihî haklar›n fark- l› bir kimlikle yeniden gündeme getirildi¤ini ve eski je- opolitik flartlar›n de¤iflmedi¤ini göstermektedir.

S›ra Sizde 3 Hakanl›¤›n yeni Müslüman bir devlet olarak do¤usun- da, bat›da oldu¤u gibi ‹slam ad›na büyük fetihler yap- mas› beklenirdi. Ancak gerek elde edilecek menfaatle- rin gösterilen mücadeleye göre de¤ersiz olmas›, gerek- se do¤uda Mo¤ollar taraf›ndan tazyik edilmesi, kalaba- l›k Türk-Mo¤ol boylar›n›n bat›ya do¤ru yeni yurtlar bul- mak için göç etmelerine sebep oldu. Buna karfl› durma- n›n zorlu¤u, do¤uda sadece savunma savafllar› yapma- y› ve kap›ya dayanan bu göçerlere yurtlar vererek on- lar› ‹slamlaflt›r›p tehlike olmaktan ç›karmay› zorunlu k›lm›flt›r. ‹LK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLER‹ 5 Amaçlar›m›z Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra; Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n siyasi sürecini de¤erlendirebilecek, N Do¤u Türk Hakanl›¤›’n›n siyasi sürecini de¤erlendirebilecek, N Bat› Türk Hakanl›¤›’nda Selçuklu hakimiyetinin mahiyetini aç›klayabilecek N bilgi ve beceriye sahip olacaks›n›z.

Anahtar Kavramlar

• Tamgaç Han ‹brahim • Kara H›taylar • Sultan Melikflah • Tamgaç Han Hasan • Karahanl›lar • Küçlük Han • Arslan Han Süleyman • Hârizmflahlar • Sultan Sancar • Âl-i Burhân • Selçuklular • Naymanlar • Arslan Han Muhammed • Karluklar • Gür Han • Sadr Abdü’l-Azîz b. Ömer

‹çindekiler

‹lk Müslüman Türk Karahanl›lar (Türk • BATI TÜRK HAKANLI⁄I Hakanl›¤›): Çöküfl Devletleri Dönemi • DO⁄U TÜRK HAKANLI⁄I Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Çöküfl Dönemi

BATI TÜRK HAKANLI⁄I Tamgaç Han ‹brahim b. Nasr (1041-1068) Tamgaç Han ‹brahim, “Böri Tegin” unvan› ile 1037’de bafllatt›¤› Mâverâünnehr’i ele geçirme harekat›n› 1041’de tamamlayarak, Ali Tegin’in çocuklar›n› ve Gazneli- leri bölgeden ç›kard›. Bölgenin yeni hakimi olarak, “Tamgaç Bu¤ra Kara Hakan” unvan›n› kullanmakla bölgenin eski hakimi Ali Tegin’in jeopolitik haklar›na, “Mü- eyyidü’l-Adl” unvan› ile de babas› ‹lig Nasr’›n miras›na sahip ç›kt›¤›n› ilan etti. Se- merkand baflkent olmak üzere Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n s›n›rlar› bafllang›çta sadece, Semerkand, Buhara, Kefl v.s. flehirleri ihtiva eden merkezî Mâverâünnehr ile Ça¤â- niyân ve Huttal bölgesini kapsamakta idi. 1037 y›l›nda Fergana’da Özkend ve Ho- cend’de bulunan kardefli “Aynü’d-Devle” Muhammed b. Nasr ise hâlâ hakanl›¤›n do¤usuna tâbi bulunuyordu. Tamgaç Han ‹brahim, 1043 y›l›nda Mâverâünnehr’i geri almak için son bir te- flebbüste daha bulunan Ali Tegin’in çocuklar› ve amcalar› Togan Han Muhammed’i bertaraf ettikten sonra 1057 tarihlerinde Do¤u Türk Hakanl›¤›’nda meydana gelen iç kar›fl›kl›klardan yararlanarak hakimiyet alan›n›, Özkend, Ahsiket, Hocend, Tûn- ket, ‹sfîcâb, fiâfl, Binket, Kuz Ordu (Balasagun)’yu içine alacak flekilde geniflletme- yi baflard›. Ülkesini o¤ullar› aras›nda idarî anlamda taksim etti. Buna göre; Öz- kend’de Köç Tegin Davud b. ‹brahim, Tûnket’de Ya¤an Tegin fiuays b. ‹brahim, Buhara’da fiemsü’l-Mülk Nasr b. ‹brahim, Tirmiz’de Y›¤an Tegin H›z›r b. ‹brahim, Kuz Ordu’da H›z›r’›n o¤lu Yusuf bulunuyordu. Tamgaç Han ‹brahim’in do¤uda elde etti¤i bu baflar›lara karfl›n, bat›daki kom- flusu Selçuklulara karfl› ayn› siyasi baflar›lar› gösteremedi. Selçuklular›n do¤u vila- yetleri Merv merkezinde Melik Ça¤r› Bey’in idaresinde idi. Hakanl›k soyundan ge- len eflinden olan o¤lu ve veliahd› Alp Arslan babas›n›n alt tâbii olarak Belh’de bu- lunuyordu. Tamgaç Han ‹brahim, Gaznelilerin de teflviki ile Ceyhun nehrinin do- ¤u k›y›s›ndaki Tirmiz’i ele geçirdi. Ard›ndan nehri geçerek Belh’i ald›. Ancak bu ifl- te müttefiki olan Gazneli Sultan Mevdûd’un ölümü ile bir baflka müttefik Isfahan hakimi Ebû Kâlicâr Gerflasp’›n Isfahan’a geri dönmesi sonucunda yaln›z kalan Tamgaç Han ‹brahim, Melik Ça¤r› Bey ile anlaflma yoluna gitti. Melik Ça¤r› Bey’in 1059 y›l›nda vefat›ndan sonra, Merv’de yerine Alp Arslan geçti. Alp Arslan, Bat› Türk Hakanl›¤› topraklar›na sald›r› ve ya¤malarda bulunarak, babas› devrinde ya- 92 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n p›lan anlaflmay› bozdu. Tamgaç Han ‹brahim, bir taraftan bu sald›r›lara karfl›l›k ve- kurucusu Tamgaç Han ‹brâhîm, iç ve d›fl siyasî rirken, di¤er taraftan da diplomatik giriflimlerde bulundu. Halife Kaim Biemril- hadiselerden daha çok lah’a 1061 y›l›nda bir elçi gönderdi. Alp Arslan’›n ülkesinden el çekmesi ve sald›- sosyal, ekonomik, sanat, bilim, e¤itim ve din r›lara son vermesi için yard›m istedi. Bu s›rada zaten Selçuklular›n tahakkümün- alanlar›nda ülkesinde de olan halife bu iste¤i kabul etti ise de hil’at ve lâkaplar göndermekten baflka bir yürüttü¤ü reform niteli¤indeki faaliyetleri ile fley yapamad›. ön plana ç›kmaktad›r. Sultan Tu¤rul Bey’in 1063 y›l›nda vefat› üzerine bu kez Selçuklu taht›na ç›kan Bunun sonucu olarak, halk›n gönlünde yer tutan Tamgaç Alp Arslan’›n ilk icraat›, Huttal ve Ça¤âniyân taraflar›n› tekrar itaat alt›na almak ol- Han ‹brâhîm, halktan ald›¤› du. 1065’de Cend’de atas› Selçuk’un kabrini ziyaret ettikten sonra Merv’e geldi¤in- destekle muhalif bürokrat- ulema s›n›f›na karfl› baflar› de, Tamgaç Han ‹brahim’in elçilerinin Sultan Alp Arslan’›n huzurundaki teflebbüs- ile mücadele etmifltir. leri de bir sonuç vermedi.

Resim 5.1

Tabgaç Han ‹brahim’in 1062’de Kuz Ordu’da bast›rd›¤› sikke.

Tamgaç Han ‹brahim kaynaklarda, hanedan içindeki siyasî çekiflmelerden da- ha ziyade, sosyal, ekonomik, sanat, bilim, e¤itim ve din alanlar›nda ülkesinde yü- rüttü¤ü reform niteli¤indeki faaliyetleri ile gündeme gelmifltir. Bu nedenle hakan- l›¤›n Bat› ve Do¤u fleklinde ikiye ayr›lmas›, yaln›zca siyasî alanda bir çözülme ve çöküflün, medenî alanlarda ise, tam bir geliflme, refah ve istikrar devresinin baflla- d›¤›n›n habercisi olmufltur. Tamgaç Han ‹brahim’in sosyal alandaki politikalar›n›, halk›n gönlünü ve deste¤ini kazanmaya yönelik faaliyetler olarak özetlemek müm- kündür ki, bunlar Kültür ve Medeniyet bafll›kl› ünitede ayr›nt›l› olarak anlat›lacak- t›r. Zira, h›rs›zlardan ve yol kesicilerden (ayyâr) temizlenerek tam bir asayiflin sa¤- land›¤› Mâverâünnehr’de iktisadi hayat›n önemli bir parças› olan dihkânlar tasfiye edildi. Boflalan bu iktisadi alan› da dolduran muhalif Bürokrat-Ulemâ (medrese e¤itimli memurlar) s›n›f›na karfl› hanedan›n halka dayanmas›ndan baflka çaresi yoktu. Nitekim, Mâverâünnehr halk›n›n bekledi¤i dindar, adil, suçlular› cezaland›r- mada tavizsiz, yoksulu doyuran ve giydiren, e¤itime önem veren, vak›flar kuran, kul hakk›na riayet eden, her tabakadan insanlara eflit davranan ve flikayetlerini dinleyen, usulsüz vergiler koymayan, hukukun d›fl›na ç›kmayan ve her ne olursa olsun halk›n yan›nda yer alan bir hakan portresini canland›ran Tamgaç Han ‹bra- him, halk›n deste¤ini ald›¤›na inanm›fl olmal› ki, muhaliflerden Seyyid Ebu’l-Kas›m es-Semerkandî’yi idam ettirdi. Tamgaç Han ‹brahim hayat›n›n sonlar›na do¤ru felç geçirdi ve taht›ndan fera- gat ederek, yerini o¤lu fiemsü’l-Mülk Nasr’a b›rakt› ve 1068 y›l›nda vefat etti. 5. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Çöküfl Dönemi 93

fiemsü’l-Mülk Nasr b. ‹brahim (1068-1080) fiemsü’l-Mülk Nasr, Semerkand’da tahta ç›kt›¤›nda rakipsiz de¤ildi. Kardefli Togan Han fiuays, derhal Buhara’dan Semerkand’a gelerek ülkenin baflkentini kuflatt›. Ancak fiemsü’l-Mülk Nasr, kardeflini önce Semerkand’dan, ard›ndan da Buhara’dan ç›kararak bertaraf etti (1068). Bast›rd›¤› paralar›nda “Sultânü’fl-fiark ve’s-Sîn (Do- ¤u’nun ve Çin’in Sultan›)” gibi, ilk kez “sultan” unvan›n› kullanarak, hakanlar›n Sel- çuklu ve Gazneli sultanlar›na eflit statüde oldu¤unu gösterdi. fiemsü’l-Mülk Nasr, bu taht kavgas›ndan yararlanmak isteyen Do¤u Türk Ha- kanl›¤›’na karfl› mücadeleye mecbur kald›. Do¤u Türk Hakanl›¤› hanedan mensup- lar› Tu¤rul Kara Han Yusuf ve o¤lu Tu¤rul Tegin Ömer, Tamgaç Han ‹brahim’in ele geçirdi¤i topraklar› yeniden elde etmek üzere harekete geçti. Semerkand’a ka- dar yaklaflan Do¤u Türk Hakanl›¤› ordusu fiemsü’l-Mülk’e karfl› zafer kazanamad›. Buna ra¤men Tu¤rul Kara Han Yusuf, 1069-1070 y›llar›nda Merginân ve fiâfl’a, o¤- lu Tu¤rul Tegin Ömer de ayn› y›llarda Taraz ve Tûnket’e sahip oldu. ‹ki taraf ara- s›nda Hocend’in s›n›r olmas›n› öngören anlaflma uzun sürmedi. fiemsü’l-Mülk Nasr, Ahsiket, Özkend ve Fergâna bölgesini tekrar geri almay› baflard›. fiemsü’l-Mülk Nasr devrinde Mâverâünnehr’e yönelik Selçuklu sald›r›lar›, Sultan Alp Arslan’›n o¤ullar› taraf›ndan yürütülüyordu. Bu nedenle Alp Arslan’a bir mek- tup yazarak bu sald›r›lardan flikayetçi oldu. Sultan Alp Arslan kendisine olumlu ce- vap verdi ve iki taraf aras›nda s›hrî akrabal›k kuruldu. Buna göre; fiemsü’l-Mülk Nasr, Sultan Alp Arslan’›n k›z kardefli ile evlendi. Kad›r Han Yusuf’un k›z› (Sultan Mesûd’un eski efli) da Sultan Alp Arslan’a verildi. fiemsü’l-Mülk Nasr’›n k›z karde- fli Celâliye Türkan Hatun ise Sultan Alp Arslan’›n veliahd› ve o¤lu Melikflah’a ni- kâhland›. Buna ra¤men dostluk uzun sürmedi. Sultan Alp Arslan’›n o¤lu Ayaz (ya da ‹lyas), fiemsü’l-Mülk’ün Semerkand’da bulunmad›¤› ve ülkenin do¤usunda bafl- ka bir mesele ile u¤raflt›¤› s›rada Mâverâünnehr’e yönelerek, Semerkand ve Buha- ra çevresine kadar ya¤ma ve sald›r›larda bulundu. fiemsü’l-Mülk Nasr, Ayaz’a yeti- flerek onu ma¤lup etti ve bir çok adam›n› esir ald›. Bütün bu olanlardan Sultan Alp Arslan’›n k›z kardefli olan eflini sorumlu tuttu ve onu öldürttü. Sultan Alp Arslan bunu haber al›nca, büyük bir ordu ile Mâverâünnehr’e sefer için haz›rl›klara bafllad›. fiemsü’l-Mülk Nasr bu haz›rl›klar› ö¤rendi¤inde, k›z karde- flinin kendi eceli ile öldü¤üne yeminler ederek Sultan Alp Arslan’› inand›rd› ve onu bu seferden vazgeçirdi. Buna mukabil, kendi k›z kardeflini Sultan Alp Arslan’a ni- kâhlad› ve gelini bir çok mal ve eflyadan oluflan çeyizi ile Semerkand’dan Hora- san’a gönderdi. Sultan Alp Arslan, k›z›n çeyizi içinde Ats›z’›n ordusundan ya¤ma- lanan alt›n le¤eni görünce buna siyasî bir anlam vererek, fiemsü’l-Mülk’ün amac›- n›n kendisini ay›plamak ve o¤lunun yenilgisini hat›rlatmak oldu¤unu düflündü. Bunun intikam›n› almak için Mâverâünnehr’e sefer yapmaya karar verdi. ‹ki yüz bin kifliyi aflan ordusu ile Ceyhun’u geçti. Öncü kuvvetleri Buhara’ya kadar her ye- ri ya¤malad›. Buhara halk› flehri terk ederek, Semerkand’a göçtü. Bu arada Selçuk- lu ordusu yol üzerindeki Berzem ad› verilen bir kaleyi kuflatt› ve buray› ele geçir- di. Kale komutan› Hârizmli Yusuf esir al›n›p Sultan Alp Arslan’›n huzuruna getirildi- ¤inde bir anl›k gafletten yararlanarak, Sultan Alp Arslan’› gö¤sünden b›çakla yarala- d› (Kas›m 1072). Bat› Türk Hakanl›¤›, Sultan Alp Arslan’›n çok geçmeden hayat›n› kaybetmesiyle bu tehlikeden kurtuldu¤u gibi karfl› ata¤a geçmek için de f›rsat bul- du. Mâverâünnehr, Toharistan ve Horasan güzergah›nda stratejik öneme sahip Cey- hun nehrinin iki yakas›nda karfl›l›kl› yer alan Tirmiz ve Belh vilayetleri ele geçirildi. Selçuklu taht›na yeni ç›kan Sultan Melikflah’a tehdit içeren mektuplar gönderildi. 94 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Gazneli ve Selçuklu Bu flartlarda Sultan Melikflah daha saltanat›n›n bafllar›nda Mâverâünnehr’e yeni- sultanlar› gibi onlara eflit statüde “Sultan” unvan› den sefere ç›kmak zorunda kald›. Belh ve Tirmiz’i geri alarak Semerkand’a yöne- kulland›¤›na flahit olunan len Selçuklu ordusunun karfl›s›na ç›kamayan fiemsü’l-Mülk Nasr, Sultan Melikflah’a Bat› Türk Hakanl›¤› hakan› Selçuklu veziri Nizâmü’l-Mülk’ün arac›l›¤›yla bar›fl teklif etti. Sultan Melikflah, onun fiemsü’l-Mülk Nasr, ayn› zamanda muhaddis (hadis bu teklifini kabul edip, Belh ile Tohâristân’› kardefli fiihâbü’d-Dîn Tekefl’e vererek rivayetçisi) ve hattat idi. geri döndü. Onun döneminde içerde bürokrat-ulema s›n›f› ile fiemsü’l-Mülk Nasr, dinî ilimlere vâk›f dindar bir flahsiyetti. Kaynaklarda o mu- mücadele devam ederken, haddis (hadis rivayetçisi) ve hattat olarak kaydedilmektedir ki, hanedan ve bürok- d›fl iliflkilerde özellikle Sultan Alp Arslan ve o¤lu rat-ulemâ aras›ndaki çat›flman›n onun devrinde daha da h›zlanarak devam etmesi ve Melikflah nezdinde Selçuklu kendisinin muhalifler taraf›ndan dinî gerekçelerle suçlanmas› manidard›r. Muhalifle- bask›s› gittikçe hat safhaya ç›km›flt›r. rin bafl›n› çeken ulemâdan Ebû ‹brahim ‹smail b. Ebî Nasr es-Saffâr hapsedilerek idam edildi. Meflhur alim fiemsü’l-Eimme Serahsî uzun y›llar kuyu hapsinde tutuldu. Bir zamanlar Halep kad›l›¤› yapan Ebû Cafer Muhammed el-Buhârî hapsedildi.

Resim 5.2

Nasr b. ‹brahim ile evlenen Selçuklu sultan› Alp Arslan’›n k›z› Ayfle Bibi’nin XII. yüzy›l bafl›na tarihlenen Taraz’daki türbesi, Kazakistan

fiemsü’l-Mülk Nasr bir çok yönden babas›n›n siyasetini devam ettirdi. Bilhassa, Buhara ve Semerkand gibi flehirlerin korunmas›, huzurun ve güvenli¤inin sa¤lan- mas›nda itinal› davrand›. Bu nedenle, k›fl› geçirmek üzere Buhara’ya geldi¤inde or- 5. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Çöküfl Dönemi 95 dunun flehir hayat›na muhtemel bir zarar›n› önlemek için ordugâh›n› flehir d›fl›na kurdurur ve askerlerin günefl bat›m›ndan sonra flehirde kalmalar›na müsaade et- mezdi. Bahar mevsiminde, Buhara’ya nispetle havas› daha serin ve gerek Mâverâ- ünnehr’in korunmas›nda gerekse Tirmiz ve Belh taraflar›na yap›lacak seferlerde stratejik bir konuma sahip olan devletin idarî merkezi Semerkand’a giderdi. Bu se- beple, Semerkand güzergâh›nda Buhara yak›nlar›ndaki Harceng’de infla ettirdi¤i Ribât-› Melik meflhurdur. “Emîrü’fl-fiuarâ (flairlerin hükümdar›)” Amak el-Buhârî, Türk hakan›n›, “Peygamberin dininin yard›mc›s› ve ‹slam’›n koruyucusu, Do¤u ve Çin zemininin sultan›” olarak methetmifltir. fiemsü’l-Mülk Nasr, hayat›n›n sonlar›na do¤ru kulunç hastal›¤›na yakaland›. Haziran 1080’de vefat edince Semerkand ve Hocend aras›nda Ak Kütel mevkiinde kendi yapt›rd›¤› bir baflka r›bâta defnedildi.

Tamgaç Han H›z›r b. ‹brahim (1080-108?) Selçuklu istilas› arifesinde Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n son müstakil hakan› Tamgaç Han H›z›r b. ‹brahim’in kaynaklarda “Hakanü’l-Muazzam Tamgaç Han”, “Burhâ- nü’d-Devle”, “Sultân” “Aynü’d-Devle” ve “Kad›r Han” unvan ve lâkaplar› ve “Ebû fiücâ’a” künyesi ile kaydedildi¤ine rastlanmaktad›r. Saltanat›n›n bafl›nda tespit edi- lebilen siyasî olaylarda “Hasan Ay Tegin” ad› ile an›ld›¤› görülmektedir. Tamgaç Han H›z›r, kardefli fiemsü’l-Mülk Nasr’›n vasiyeti üzerine Semerkand’da Tamgaç Han H›z›r, hem Do¤u tahta ç›kt›. ‹lk ifl olarak, bu aradan yararlanmak isteyen Selçuklu ve Do¤u Türk Ha- Türk Hakanl›¤›’ndan hem de Selçuklulardan ülkesine kanl›¤› sald›r›lar›n› püskürtmekle meflgul oldu. Sultan (Melikflah)’›n kardefli Te- yönelen ak›nlar› baflar› ile kefl’in Buhara’ya yönelmek üzere Ceyhun’u geçti¤i haberi ulaflt›¤›nda, Tamgaç önlemifltir. Onun döneminde ülkenin iktisadi aç›dan Han H›z›r, Türkmenlerden sekiz bin kiflilik bir ordu ile, Tekefl üzerine yürüdü. Bu- ulaflt›¤› refah ve huzur hara ve Tirmiz aras›ndaki Cerâverd’de karfl›laflt›lar. Yap›lan savaflta Tekefl’i hezime- fliirlere yans›m›flt›r. te u¤ratt› ve ordusunu ya¤ma etti. Di¤er taraftan Do¤u Türk Hakanl›¤›n’dan Ömer Tu¤rul Tegin’i yenmeyi baflard› ve onu Semerkand taraf›ndan uzaklaflt›rd›. Semer- kand’da kâd›lkudâtl›k görevine, sonradan o¤lu taraf›ndan öldürülecek olan Ebû Nasr Ahmed b. Süleyman el-Kâsânî el-Hanefî’yi getirdi. Tamgaç Han H›z›r dönemi ülkede huzur ve istikrar›n hüküm sürdü¤ü, iktisadî hayat›n güçlü ve parlak oldu¤u, bilim adamlar›n›n ve ediplerin himaye gördü¤ü bir devreyi temsil etmektedir. Tamgaç Han H›z›r, flairlerin büyük bir dostu idi. Seyyi- dü’fl-fiuarâ Reflîdî, Emîrü’fl-fiuarâ Amak, Necîbî Fergânî, Neccâr S⤛rc›, Ali Bânîdî, Dergûfl o¤lu, Esferâyînî o¤lu ve Ali Sipihrî onun flairlerinden olup büyük sayg› ve ikram görmekte idiler. Hakan meclisinde onlar›n birbirlerini tafllamalar›ndan bü- yük zevk al›r ve pek de¤erli hediyeler verirdi. Tamgaç Han H›z›r b. ‹brahim’in saltanat›n›n ne zaman sona erdi¤ini tespit et- meye yarayacak bir kayna¤a sahip de¤iliz. Muhtemelen o¤lu ve veliahd› Ahmed’in tahta ç›kmas›ndan biraz sonra vefat etmifltir (1087?).

Hanedan ve Bürokrat-Ulemâ Çat›flmas›: Selçuklu Hakimiyeti (1089-1141) Mâverâünnehr’de bürokrat-ulemâ yani medrese e¤itimli memurlar (vezir, münfli, katip, kad›lkudât, kad›, müftü, hatip, vaiz, muhtesip, müderris, elçi, muhtelif nâib- ler v.s.) s›n›f›, daha bafllang›çta Mâverâünnehr’in fethi s›ras›nda hakanl›¤› pek s›cak karfl›lamam›fllar, camilerin minberlerine ç›karak halk› onlara karfl› savaflmaya ça¤›r- m›fllard›. Ancak halk›n onlara de¤il, yanlar›ndaki mutasavv›f flahsiyetlere itibar et- meleri ve onlar›n da hakanl›¤› savunarak halk› ve gazileri savafltan men etmeleri üzerine Türk Hakanl›¤› kolayca Mâverâünnehr’i ele geçirmiflti. 96 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Muhalefetlerine ra¤men bürokrat-ulemâ s›n›f›, yeni yönetimin bürokrasisinde yer almaya devam ettiler. Di¤er taraftan hakanlar›n Sünnî Abbâsî hilafetini tan›ma- lar›, kendilerinin hukuken halifenin alt›nda bir mevkide bulunmalar› ve meflruiyet- lerini oradan almalar›, hakanlar›n halk üzerinde özellikle de halk ile devlet aras›n- daki iliflkileri yürüten bürokrat-ulemâ s›n›f› üzerindeki mutlak otoritesini zay›flat›- yordu. Üstelik Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n kurulmas›ndan sonra Mâverâünnnehr’de ik- tisadi gücü elinde bulunduran dihkan s›n›f›n›n tasfiye edilmesi ile onlardan boflalan bu alan› da bürokrat-ulemâ s›n›f› doldurmaya bafllam›flt›. Bu s›n›f› Hanefî hukuku tekelindeki devletin ve sosyal hayat›n her alan›nda nüfuzunu ve gücünü art›rmaya, hakanlar› tenkit etmeye ve devletin kadrolar›n› kendi taraftarlar›na (ö¤rencilerine ve akrabalar›na) tahsis etmeye bafllam›fllard›. ‹slam’›n kabulünden beri tasavvufî bir silsileye ba¤l› bulunan hakanlar›n destekçileri olan ve ticarî hayat›n bir bölümünü temsil eden mutasavv›f çevrenin de gücünü k›rmak için bofl durmuyorlard›. Bu mücadelede halk›n tam deste¤ini alm›fl olan Tamgaç Han ‹brahim, ayr› bir “devlet” hayal eden bürokrat-ulemâdan Seyyid Ebu’l-Kas›m es-Semerkandî’yi idam ettirdi. Devletin vaizlerinden Ebû fiücâ el-Alevî, “Sen hakanl›¤a lay›k de¤ilsin.” di- yerek tepki gösterdiyse de halk, Tamgaç Han ‹brahim’i destekleyerek onu yöneti- me davet etti. fiemsü’l-Mülk Nasr ise sözünü hükümdar dahi olsa hiç kimseden sa- k›nmayan Ebû ‹brahim ‹smail es-Saffâr’› “Emru ma’rûf ve nehyu ani’l-münker (iyi- li¤i emretme ve kötülü¤ü yasaklama)” ‹slamî prensibini hat›rlatt›¤› için öldürttü¤ü kaydedilmekle birlikte, olay›n tarihine bak›ld›¤›nda onun saltanat de¤iflikli¤inde tutundu¤u tav›r gerekçesi ile öldürüldü¤ü söylenebilir (1068). Hanedana karfl› ta- k›nd›¤› siyasî-hukukî meseleler dolay›s› ile bir nasihatten dolay› fiemsü’l-Eimme Serahsî de kuyu hapsine at›ld›. fiemsü’l-Mülk Nasr devrinde hapiste bulunan bü- rokrat-ulemâ s›n›f› mensuplar›ndan biri de eski Halep kad›s› Ebû Cafer Muham- med el-Buhârî idi. Buraya kadar mücadelenin seyri hanedan›n lehine sonuçland›. Tamgaç Han H›z›r’›n o¤lu Han Ahmed devrine gelindi¤inde, hanedan ve bü- rokrat-ulemâ çat›flmas› ihtilale dönüfltü. Han Ahmed’in halk›n menfaatlerini koru- maya yönelik faaliyetleri, hatta bizzat kendisinin tebdil-i k›yafetle yapt›¤› teftifller, zaten sürtüflme halinde oldu¤u bürokrat-ulemâ taraftarlar›n›n sabr›n› tafl›ran son damla oldu. Özkend’de uzun y›llar hapiste bulunan fakih fiemsü’l-Eimme Serah- sî’nin serbest b›rak›lmas› dahi, gerilen bu havay› yumuflatmaya yetmedi (1087). Bu arada Han Ahmed, babas› döneminde Semerkand’da kad›lkudatl›k görevini yürü- ten Ebû Nasr Ahmed b. Süleyman el-Kâsânî’yi vezirlik makam›na getirdi. Ancak, bir süre sonra veziri el-Kâsânî ile aras› aç›ld›. El-Kâsânî, Semerkand’›n kazalar›ndan Herkân’da kendisinin nâibli¤ine, babas›ndan sonra Herkân hatîbi olan Ebû Mu- hammed el-Herkânî’nin getirilmesini istedi. Han Ahmed ise bunu kabul etmedi¤i gibi, el-Herkânî’yi ortadan kald›rmak için harekete geçti. El-Herkânî de kaçarak Kâflgar’a, Do¤u Türk Hakanl›¤›’na s›¤›nd›. Bu nedenle, Han Ahmed veziri el-Kesâ- nî’yi öldürttü. Bu olay ise hanedan ile bürokrat-ulemâ aras›nda süregelen çat›flma- y› ihtilal atefline dönüfltüren k›v›lc›m oldu. Hanefî mezhebinin alternatifsiz oldu¤u Mâverâünnehr’de bir istisna olarak gö- rülmesi gereken fiâfiî fakih Ebû Tâhir b. ‹lk, bölgedeki bu geliflmeler s›ras›nda bi- riktirdi¤i servetinin de Han Ahmed taraf›ndan elinden al›nmas›ndan korkarak, tica- ret ve hac bahanesi ile Mâverâünnehr’den ayr›ld› ve Isfahan’a gitti. Selçuklu sulta- n› Melikflah’›n huzuruna ç›karak Han Ahmed’i flikâyet etti ve Mâverâünnehr’i zapt etmeye teflvik edecek kadar ileri gitti. fiüphesiz ki, durumdan flikayetçi olan sade- ce bu fiafiî fakih de¤ildi. Kaynaklar yard›m isteyenleri halk, bilginler ve fakihler (yani bürokrat-ulemâ) olarak s›n›fland›rmaktad›r. fiafiî tarihçilerden ‹bnü’l-Esîr’e 5. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Çöküfl Dönemi 97 göre, Melikflah’›n efli Terken Hatun’un ye¤eni olan genç yafltaki Han Ahmed, çok zalim ve kötü ahlakl› idi. S›k s›k mallar›na el uzatt›¤› için halk ondan nefret ediyor- du. Bu nedenle Sultan Melikflah’a gizlice mektup yaz›p yard›m istemifllerdi. Horasan’da Gaznelilerin jeopolitik haklar›n›n takipçisi olan Selçuklular, Bat› Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n kurulmas›ndan sonra Türk Hakanl›¤›n›n içinde bulundu¤u bu durumdan yararlanmay› ihmal etmediler. Mâverâünnnehr’de iktisadi Sultan Melikflah yan›nda veziri Nizâmü’l-Mülk ve Bizans elçisi oldu¤u halde büyük gücü elinde bulunduran bir ordu ile Isfahân’dan hareket ederek Horasan’a geldi. Ceyhun’u geçerek Buha- dihkan s›n›f›n›n tasfiye edilmesi ile onlardan ra’y› ele geçirdi ve ard›ndan Semerkand’› kuflatt›. Bu kuflatma s›ras›nda halk›n tu- boflalan bu iktisadi alan› da tumu, ülkenin içinde bulundu¤u bölünmüfllü¤ü yans›tmakta idi. fiehir halk›n›n bir dolduran bürokrat-ulema s›n›f›, Hanefî hukuku k›sm› Sultan Melikflah’a maddi yard›mlarda bulunuyordu ki, bunlar, bürokrat-ule- tekelinde devletin ve sosyal mâ s›n›f›n›n nüfuzundaki âyân ya da zengin esnaf zümresi idi. Bir k›s›m flehir hal- hayat›n her alan›nda nüfuzunu ve gücünü art›rd›. k› da Han Ahmed’in yan›nda yer ald›. Ancak, flehri savunmada baflar›l› olamayan Bu kazan›mlar› mücadele Han Ahmed, flehir halk›ndan birinin evine sakland›. Nihayet, bir ihbar sonucu ya- halinde olduklar› hakanlardan korumak için, kalanarak Isfahan’a gönderildi (1089). Böylece hanedan ve bürokrat-ulemâ s›n›f› Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n aras›ndaki mücadele Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n Selçuklu hakimiyetine girmesi ile so- siyasi rakibi Selçuklular› nuçland›. ülkeye davet etmekten çekinmediler. Sultan Melikflah, ülkenin baflkenti Semerkand’›n idaresini bafllang›çta Hârizm amîdi Ebû Tâhir’e verdi. Ancak, flehir halk› ve Çi¤illerden müteflekkil ordunun ko- mutan› Aynü’d-Devle, Ebu Tâhir’i Semerkand’dan uzaklaflt›rd›. Aynü’d-Devle bura- da bar›nmak için Do¤u Türk Hakanl›¤›’ndan Atbafl› hakimi Tegin Yakub’u yard›ma ça¤›rd›. Fakat Tegin Yakub fetva alarak halk taraf›ndan sevilmeyen Aynü’d-Dev- le’yi öldürttü. Bunun üzerine Sultan Melikflah yeniden Semerkand’a geldi. Han Ah- ‹bâhiyye, kanunlar›n, dinî med’in amcas› Muhammed b. ‹brahim’i tahta oturttu ve Fergana üzerinden Atba- emirlerin ve ahlak kurallar›n›n ba¤lay›c›l›¤›n› fl›’na kaçan Tegin Yakub’u takibe koyuldu. ‹fller iyice kar›fl›nca flöhret ve itibar›n›n kabul etmeyip, her fleyi zedelenmesinden çekinen Sultan Melikflah, Han Ahmed’i Isfahan’dan getirterek, mübah görme anlam›nda kullan›lmaktad›r. ‹bâhiyye, yeniden Semerkand taht›na iade etmeyi siyasetine uygun gördü (1092). ‹slamî dönemde genellikle ‹kinci kez saltanata geçen Han Ahmed, muhaliflere karfl› sert tedbirler almakla bât›niyyenin bir baflka ad› ifle bafllad›. Has askerlerinin aras›nda O¤uz ve Tâcik unsurlar ile Deylemlilerin de olarak görüldü¤ü gibi, sahte sûfîleri de kapsamakta idi bulunmas›na bak›l›rsa, gözetim alt›nda tutuldu¤u Isfahan’da kendine nezaret eden (Onat D‹A XIX: 252-253) Deylemlilerin baz›lar›n›, mevcut askerlerine güvenmedi¤i için hizmetine alm›flt›. Muhaliflerin iddias› ise flöyle idi; Han Ahmed Isfahan’da esaret hayat› yaflarken, Z›nd›k: Sâsânîler devri Deylemli bir grup ona nezaret etmekle görevlendirilmiflti. Bu Deylemliler onu ken- farsças›nda kullan›lan zendîk kelimesinin di inançlar›n› ve ‹bâhiyyecili¤i kabul etmeye teflvik etmifller, böylece, onu ‹bâhiy- Arapçalaflm›fl hali olan yecili¤e çevirmifllerdi. Han Ahmed, Semerkand’a döndü¤ünde eski Türk adetlerini zindîk, bafllang›çta Zerdüfltlik karfl›s›nda farkl› yerlefltirmek istemifl ve dinsizli¤ine kan›t olacak baz› hareketleri görülmüfltü. Bu- bir zümre kabul edilen nun üzerine yap›lan ihtilal plan›na göre, Kâsân’da bulunan Tu¤rul Y›nal Bey’in Ba- maniheistlere denilmekte olup, giderek sap›k t› Türk Hakanl›¤›’na karfl› harekete geçmesi istenecek ve bu s›rada, ona karfl› yü- manas›nda kullan›lmaya rüyecek olan Han Ahmed’i, maiyetindeki askerler öldürme imkan› bulacakt›. Nite- baflland›. ‹slam ortaça¤›nda kim öyle de oldu. Tu¤rul Y›nal Bey ile savaflmak üzere ordusu ile yola ç›kan Han ise, bütün gayri Sünnî kimseleri kapsayacak Ahmed, Kâsân kalesini kuflatt›. Ancak bu s›rada bir f›rsat›n› bulan askerleri taraf›n- flekilde sap›k anlam›nda dan tutuklanarak Semerkand’a getirildi. Kad› ve fakihlerin haz›r bulundu¤u mah- genelleflti (Ocak 1982: 508- 509). ‹slam ceza hukukunda kemede z›nd›kl›k ile suçland›. Han Ahmed’in bu iddiay› reddetmesine ra¤men, bir ›st›lah olarak, küfrü bir grup kiflinin onun z›nd›k oldu¤una dair flahitlik etmesi üzerine, fakihler öldü- gerektiren inançlar tafl›d›¤› halde Müslüman görünen rülmesi yönünde fetva verdiler. Bo¤ularak öldürülen Han Ahmed, bir rivayete gö- kimseler için kullan›ld› re, flehir halk›n›n mesul olmamas› ve sonradan bir k›y›ma u¤ramamas› için infaz, (Topalo¤lu XIII ‹A: 558). Daha genifl bilgi için bkz. A. yine hanedan soyundan olan Kâsân hakimi Tu¤rul Y›nal Bey taraf›ndan gerçeklefl- Y. Ocak, Z›nd›klar ve tirilmiflti. Öteden beri hanedan lehine devam eden çat›flma, bu ilk asker destekli Mülhidler, 1998, 6-15; B. bürokrat-ulemâ ihtilalinin zaferiyle sonuçland› (1095). Topalo¤lu “Z›nd›k” ‹A XIII: 558-561. 98 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Bat› Türk Hakanl›¤› ihtilalin sonras›nda bir taraftan Selçuklular›n, di¤er taraftan da Do¤u Türk Hakanl›¤›’n›n daha çok etkisi alt›na girdi. Muhaliflerin Han Ah- med’in yerine amcas›n›n o¤lu Mesûd b. Muhammed’i tahta geçirerek ona itaat arz ettikleri bilinmektedir (1095). Fakat bir süre sonra Sultan Berkyaruk, tahta Tamgaç Han ‹brahim’in torunu Tegin Han Süleyman’› ç›kard› (1097). Çok geçmeden ülke- yi bu kez Mahmud Tegin’e verdi (1097). Sultan Berkyaruk’un tahta ç›kard›¤› son hakan Harun Tegin idi (1099). Harun Tegin, kaynaklarda pek çok Türkçe unvan (Togan Han, Kad›r Han, Tu¤rul Bey, Kül Er Tegin, Tabgaç Han) ve Ebu’l-Meâlî künyesi ile birlikte zikredilen Do¤u Türk Hakanl›¤›’ndan Taraz hakimi Kad›r Han Cibril idi. Kad›r Han Cibril muhtemelen Mâverâünnehr ulemâs› ile bir anlaflma yo- lu buldu ve k›sa sürede Bat› Türk Hakanl›¤›’n› himayesine alarak ülkenin merkezi Semerkand’a kendisine nâiblik etmek üzere bürokrat-ulemâdan Ebû’l-Meâlî Mu- hammed el-Ba¤dâdî’yi tayin etti. Ancak aralar›ndaki ittifak pek uzun sürmedi, üç y›l sonra Ba¤dâdî isyan edince, Kad›r Han Cibril Semerkand’› kuflatarak onu yaka- lad› ve onunla birlikte bir çok yandafl›n› öldürttü (1101). Di¤er taraftan Selçuklu hakimiyetini tan›mad› ve hedefini büyüterek Horasan’› ele geçirmek üzere Selçuk- lular ile mücadeleye giriflti. Fakat Selçuklu meliki Sancar taraf›ndan yakalanarak öl- dürüldü (May›s 1102). Kad›r Han Cibril Buhara’da yapt›rd›¤› “Kül Er Tegin” Med- resesine defnedildi.

Arslan Han Muhammed b. Süleyman (1102-1130) Arslan Han’›n annesi Selçuklu sultan› Melikflah’›n k›z› idi. Babas› Tegin Han Süley- man’›n ölümünden sonra Mâverâünnehr’de tutunamad› ve Merv’e giderek orada ikamet etti. Kad›r Han Cibril’i öldüren Selçuklular›n Horasan meliki Sancar, güven duydu¤u ye¤eni ve kay›n pederi olan Arslan Han’›, çok say›da askerle Semer- kand’a göndererek Bat› Türk Hakanl›¤› taht›na oturttu. Arslan Han Muhammed’in saltanat›na Mâverâünnehr’de muhalefet eden Ömer Han ve Sa¤un Bey’i bertaraf etti (1103). Bunlardan Sa¤un Bey yeniden taht iddias› ile ortaya ç›kt› ise de 1109 y›l›nda Nahfleb’de Selçuklu kuvvetlerinin destekledi¤i Arslan Han Muhammed, onu hezimete u¤ratmay› baflard› ve pek çok ganimet ele geçirdi. Art›k ülkede asa- yifl ve huzur hüküm sürüyordu. Hakanl›¤›n do¤usunda Müslüman olmayan unsurlara karfl› verdi¤i mücadele- den dolay› kaynaklarda “Gâzi” unvan› ile birlikte an›lan Arslan Han Muhammed, ayn› zamanda tasavvuf ehlindendi. Nemedpûfl lâkapl› fieyh Hasan el-Buhârî es-Sâ- mânî’ye mânen ba¤l› idi. fieyh’in “Sâmânî” nispeti, onun, Satuk Bu¤ra Han’›n fley- hi Ebû Nasr Sâmânî’nin soyundan ve manevî silsilesinden geldi¤ini düflündürmek- tedir. Arslan Han Muhammed’in “baba” diye hitap etti¤i fieyh Nemedpûfl devrinde, Buhara ibâhe ve bid’at ehlinden temizlenmiflti. Ne var ki Nemedpûfl, ibâhe ehlin- den biri taraf›ndan Buhara hangâh›nda kafas›na balta vurularak öldürüldü (1115). 1128 y›l›nda Dârü’l-Hilâfe’ye Hanefî fakihi el-Hüseyn Ali el-Lemâflî’yi elçi olarak Mutasavv›f bir flahsiyet olan Arslan Han Muhammed el- gönderen Arslan Han Muhammed, manevî alandaki hassasiyetini, bu amaca hiz- Gâzî döneminin en dikkate met eden çok say›daki imaretlerin yap›m› ile de göstermifltir. de¤er yanlar›ndan birisi, Ülke bitmek bilmeyen hanedan ve bürokrat-ulemâ çat›flmas› ile yeniden sars›l- onun Selçuklularla yak›n akrabal›¤› ve Selçuklu etkisi d›. Bu çat›flmalarda art›k, devletin asli unsuru olan Karluklar›n da muhaliflere des- nedeni ile ülkede Karluklara tek vermeye bafllad›¤›na flahit olunmaktad›r. Zira Arslan Han Muhammed’in Sel- alternatif olarak O¤uz nüfusu ve gücünün h›zla çuklularla yak›n akrabal›¤› ve Selçuklu etkisi nedeni ile ülkede h›zla artan O¤uz artmas› ve dolay›s› ile, nüfusu ve gücü, yaflam alan› gittikçe daralan Karluklar› rahats›z ediyordu. Semer- ülkede Karluklar›n bafl›n› kand’da Hz. Ali soyundan gelen bir müderris fakih efl-fierîfü’l-Eflref b. Muhammed çekti¤i ikinci bir muhalif s›n›f›n do¤mas›d›r. el-Alevî es-Semerkandî, flehirde sözü dinlenen biri idi. Bütün meseleleri o halleder 5. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Çöküfl Dönemi 99 ve bir karara ba¤lard›. Arslan Han Muhammed, felç geçirince yerine o¤lu fiemsü’l- Mülk Nasr’› nâib tayin etmiflti. fiemsü’l-Mülk, müderris fakih efl-fierîfü’l-Eflref el-Ale- vî taraf›ndan babas›n›n yerine geçmesi için teflvik ve tahrik ediliyordu. Ancak o bu- nu kabul etmemifl olacak ki, bu fakih ile flehir reisi birleflerek fiemsü’l-Mülk Nasr’› öldürdüler. Bu geliflmeler s›ras›nda Semerkand’da bulunmayan Arslan Han Mu- hammed, o¤lunun ölüm haberini al›nca çok üzüldü ve Türkistân taraf›nda bulunan di¤er o¤lu Kad›r Han Ahmed’i âsiler üzerine gönderdi. Di¤er taraftan da Sultan San- car’dan yard›m istedi. Ancak bu yard›m daha ulaflmadan Kad›r Han Ahmed Semer- kand’a gelerek efl-fierîfü’l-Eflref el-Alevî’yi öldürmüfl ve flehir reisini tutuklam›flt›. Bu flartlarda Selçuklu yard›m›na ihtiyaç kalmad›. Fakat bu s›rada Arslan Han Muham- med ile ordusundaki Karluklar aras›nda ihtilaf ç›kt› ve yeniden Sultan Sancar’dan yard›m talep edildi. Sultan Sancar 1130 y›l›nda askerleri ile Ceyhun’u geçti. Semer- kand’a var›nca Karluklar, onun önünden kaçt›lar. Bu arada Sultan Sancar ve Arslan Han Muhammed’in bilinmeyen bir sebepten ötürü aralar› aç›ld›. Semerkand’› ele geçiren Sultan Sancar, felçli olan Arslan Han Muhammed’i esir alarak Belh’e gön- derdi. Burada vefat eden Arslan Han Muhammed’in cenazesi Merv’e getirilerek da- ha önce kendisinin burada yapt›rm›fl oldu¤u medresede defnedildi (1130).

Buhara’da Özerk Âl-i Burhân Ailesi Hakimiyeti (1102-1220) Selçuklu Sancar siyasî aç›dan Bat› Türk Hakanl›¤›’n› yak›n akrabas› Arslan Han Muhammed vas›tas› ile kendine ba¤larken, Mâverâünnehr’de süregelen bürokrat- ulemâ çat›flmas›n› kendi lehine çözümlemek üzere Buhara’da farkl› bir dinî-siyasî yap› oluflturdu. Mâverâünnehr’deki muhaliflerin bafl›n› çeken Ebû ‹brahim ‹smail es-Saffâr’›n o¤lu “ez-Zâhid es-Saffâr” Ebû ‹shak ‹brahim’i Merv’e götürerek orada ikamete mecbur etti. Onun yerine, Halife Ömer soyundan gelen ve atalar› Mervli olan Hanefî fakihlerinden Abdü’l-Azîz b. Ömer’i, k›z kardefli ile evlendirdikten sonra “Sadr” unvan› vererek Mâverâünnehr’e gönderdi. Buhara’da ilk kez “Sadr” unvan› verilen Abdü’l-Azîz’den sonra, bu unvan onun bütün çocuklar› ve nesli için kullan›l›r oldu. “Nu’mânü’s-Sânî (ikinci Ebû Hanîfe)” olarak da an›lan Abdü’l- Azîz’in, Buhara’da “sadâret”e intikali 1102 y›l›ndan sonra idi. Kendisi gibi, daha sonra yerine geçen çocuklar›n›n da “Burhânü’d-Dîn ve Burhânü’l-Mille ve’d-Dîn” lâkaplar›n› kullanmas›ndan dolay› “Âl-i Burhân (Burhan ailesi) ad› ile tan›nd›lar ve Buhara’da Saffâr ailesinin yerini ald›lar. Burhân ailesinin kurucusu Abdü’l-Azîz 1123 y›l›nda öldü ve yerine o¤lu Sadr Ömer geçti. Sadr Ömer, Kara H›tay - Karluk ittifak›na karfl› yap›lan Katvan Savafl›n- da (Eylül 1141) Selçuklular ve Bat› Türk Hakanl›¤› yan›nda yer ald›. Savafl kaybe- dilince Sadr Ömer, Kara H›taylara karfl› direnmifl olacak ki, Gür Han’›n huzurunda öldürülerek Buhara’da Kellâbâd’a defnedildi. Kara H›taylar ve Karluklar onun gibi pek çok sadr› öldürdüler. Bu nedenle onlar›n mensuplar› “flehîd” unvan› ile birlik- te zikredilir oldular. Kara H›taylar Mâverâünnehr’de duruma hakim olunca, hane bafl›na vergi karfl›l›¤›nda mevcut düzene dokunmad›lar. Sadece vergilerin tahsil edilmesi için Buhara’ya Atim Tegin (Alp Tegin) ad›nda bir temsilci b›rakt›lar. Sadr makam›na ise Tâcü’l-‹slâm Ahmed b. Abdü’l-Azîz geçti. Gerek vergi tahsildarlar›- n›n gerekse Karluklar›n bask› ve ya¤malar›na ra¤men, Kara H›tay ve Bat› Türk Ha- kanl›¤›’n›n askerî korumas› alt›nda Buhara’da varl›klar›n› korudular. Nitekim Buha- ra’da Sadr makam›nda bulunan Muhammed b. Ömer b. Abdü’l-Azîz, Karluklar›n Buhara’y› muhasaras›ndan ve ya¤malamalar›ndan Bat› Türk hakan› Ça¤r› Han Ali (1158-1160)’nin yard›m› ile kurtulabildiler. Selçuklular›n y›k›lmas›ndan sonra onla- r›n b›rakt›¤› alan› dolduran Hârizmflahlar, Kara H›taylar ile mücadele ad›na Buha- ra’daki nüfuzlar›n› gün geçtikçe art›r›yordu (1197). 100 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Buhara’da Al-i Burhân gücünü sadece dinden de¤il, her geçen gün artan ser- vetlerinden de al›yordu. Bat› Türk hakan› K›l›ç Arslan Han Osman b. ‹brahim dev- rinde (1202-1212) Buhara sadrlar›n›n en meflhuru Burhânü’d-Dîn Muhammed b. Ahmed, alt› bin fakihi (maaflla) himaye ediyordu. Servetin giderek büyümesine pa- ralel olarak Âl-i Burhân’a halk›n nefreti de büyümeye bafllad›. Mesela, “Sadr-› Ci- hân” Burhânü’d-Dîn Muhammed’in hac farizas› için ç›kt›¤› yolculukta debdebe, fla- flaa ve harcamalar› ile tak›nd›¤› tav›r ve sözler, hac›lar›n kendisini unvan›na nispet- le “sadr-› cehennem” diye adland›rmalar›na sebep olmufltu. Sadr-› Cihân Burhâ- nü’d-Dîn Muhammed’in Buhara’daki yoklu¤undan yararlanan Sancar ad›ndaki bir kalkan sat›c›s›, kendisine “Melik Sancar” ad›n› vererek isyan etti ve halk›n sayg› duydu¤u insanlara eziyet etmeye bafllad›. Bu halk ayaklanmas› karfl›s›nda Sadrlar Kara H›taylara s›¤›nd›. Kara H›taylar duruma hakim olamad›. Herkes borçlu ve müflis olmufl, köyler susuz ve mallar harap olmufltu. Bu durumdan oldukça rahat- s›z olan Buhara ileri gelenleri, Hârizmflah Muhammed’e mektuplar yazarak hem Kara H›taylardan, hem de kalkan sat›c›s› Sancar’dan kurtulmak istediklerini bildir- diler. Hârizmflah Muhammed 1207 y›l›nda Hârizm’de ordusunu toplay›p haz›rl›kla- r›n› yapt›ktan sonra, Ceyhun nehrini aflarak Buhara üzerine yürüdü. Bir direniflle karfl›laflmadan flehri ele geçirdi. Kalkan sat›c›s› Melik Sancar’› yakalad› ve onu, Amûye’ye göndererek cezaland›rd›. Buhara’ya dönen Sadr-› Cihân Burhânü’d-Dîn Muhammed, bir süre Buhara Hanefîlerinin reisli¤ini ve hatîbli¤ini yapt›ktan sonra Hârizmflah Muhammed taraf›ndan görevinden azledildi ve Hârizm’e gönderildi. 1220 Y›l›nda Hârizmflah Muhammed’in annesi Türkân Hatun Mo¤ollar›n önünden kaçmak zorunda kal›nca, Sadr-› Cihân Burhânü’d-Dîn Muhammed ile kardefli ‹fti- hâru’d-Dîn ve iki o¤lu Azîzü’l-‹slam ve Melikü’l-‹slâm’› Ceyhun nehrine att›rarak öldürdü. Resim 5.3

Bat› Türk Hakanl›¤› hakan› Arslan Han Muhammed’in 1127’de Buhara’da yapt›rd›¤› Kal(y)an Minaresi ve XVI. yüzy›lda yeniden infla edilen cami.

Âl-i Burhân’›n Buhara’da tesis etti¤i teokratik hakimiyet askerî, siyasî ve ekono- mik aç›dan Bat› Türk Hakanl›¤›’na tâbi idi. Nitekim Âl-i Burhân’›n kurucusu Sadr Abdü’l-Azîz’in 1102 y›l›ndan sonra Buhara’ya intikal etmesine ra¤men, Semerkand taht›nda bulunan Bat› Türk Hakanl›¤› hakan› Arslan Han Muhammed (1102-1130) ad›na Buhara’da para bas›lmaya devam edilmifltir. Arslan Han Muhammed dahil olmak üzere Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n son hakan› K›l›ç Arslan Han Osman (1202- 5. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Çöküfl Dönemi 101

1212)’a kadar Semerkand taht›na ç›kan on üç hakandan beflinin ad›n› Buhara’da Bat› Türk Hakanl›¤›’nda bas›lan sikkelerde görmek mümkündür. fiehirdeki imar faaliyetleri ve flehrin sa- süregelen bürokrat-ulema çat›flmas›n›, Selçuklular›n vunmas› için kalenin güçlendirilmesi v.s. hepsi Bat› Türk Hakanl›¤› taraf›ndan yap- kendi lehlerine bunu t›r›lm›flt›r. Ayr›ca Âl-i Burhân mensuplar›na kendi adlar›na para bast›rma imtiyaz› çözümlemek üzere Buhârâ’da farkl› bir dinî- verilmedi. Nitekim, Buhâra’da bas›lan hiçbir parada onlar›n ad›na rastlanmaz. fiu siyasî yap› oluflturarak tesis halde onlar, taflradaki Bat› Türk Hakanl›¤› hanedan mensuplar›ndan, hatta yerel ettikleri özerk Âl-i Burhân hakimiyetinin statüsü, idarecilerden daha afla¤› bir statüde ve ekonomik aç›dan tamamen Semerkand’a taflradaki yerel idarecilerden ba¤l› olmak zorunda idiler. Elde ettikleri gelirin vergisinden veya ödemekle yü- daha afla¤› bir statüde ve ekonomik ve askeri aç›dan kümlü olduklar› vergiden en büyük pay› flüphesiz ki bütün bölgeyi hakimiyeti al- tamamen Semerkand’a ba¤l› t›nda tutan Selçuklu, Kara H›tay ve Hârizmflah gibi hâmî devletler almakta idi. Bu- idi. hara’n›n atl› çoban boylardan korunmas›, imar› ve parasal iliflkilerden kaynaklanan bir tak›m haklar›n karfl›l›¤› olarak Bat› Türk Hakanl›¤›’na da vergiden önemli bir pay düflmekte idi.

“‹ktidar” kavram› aç›s›ndan hanedan ve bürokrat-ulemâ meselesiniSIRA de¤erlendiriniz. S‹ZDE SIRA S‹ZDE 1 Karluk Meselesi: Kara H›tay Hakimiyeti (1141-1212) DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Karluk meselesinin sosyal, ekonomik ve siyasi temelli nedenlerini befl bafll›kta toplayabiliriz: 1) Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n siyasi alandaki gerilemeye karfl›n, medeniSORU sahada par- SORU lak bir devir yaflamas› nedeniyle kentleflme ve kent kültürünün yayg›nlaflma- s›n›n bir sonucu olarak atl› çoban Karluklar›n yaflam alanlar›n›nD‹KKAT daralmas›, D‹KKAT 2) Yaflam alan›n›n daralmas›na karfl›n Karluklar›n mal (hayvan) ve mülklerinin artmas› ve daha genifl otlaklara ihtiyaç duymalar›, SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE 3) Karluklar›n yerleflik hayata geçmek, ya da sürgün edilmek aras›nda bir tercih yapmaya zorlanmalar›, 4) Bat› Türk Hakanl›¤› hakan ailesinin Selçuklularla yapt›klar›AMAÇLARIMIZ evlilikler sonucu AMAÇLARIMIZ devletin asli unsuru olan Karluklara yabanc›laflmas›, NN 5) Bat› Türk Hakanl›¤› hakan ailesinin Selçuklulara yak›nl›¤›n›n bir di¤er sonu- cu olarak, özellikle Afla¤› Seyhun’dan Mâverâünnehr’e yönelenK‹TAP O¤uz göçle- K‹TAP ri ile bölgede O¤uzlar›n nüfusu ve gücü artt›. Bu ise Karluklar›n zaten yeter- li olmayan otlaklar› ve devletin askerî kadrosunu O¤uzlarla paylaflmak an- lam›na geliyordu. Bu Karluklar için her anlamda tam birTELEV‹ZYON ekonomik kay›pt›. TELEV‹ZYON Üstelik geçmiflten gelen ve efsanelere yans›yan eski düflmanl›klar› da vard›. Bu çerçevede Karluklar›n kendi hakanl›klar›na ilk isyan›, yukar›da bahsetti¤imiz üzere Arslan Han Muhammed (1102-1130)’›n son y›llar›nda ona karfl› yap›lm›flt›r. Bu ilk olay›n bir sonucu olarak, Selçuklu sultan› Sancar’›n önünden‹NTERNET kaçan Karluklar, ‹NTERNET Do¤u Türk Hakanl› topraklar›na s›¤›nd›lar ve oradaki Karluklarla birlikte yanlar›na Kangl›lar› da al›p kaos ortam› yaratt›lar. Onlar› itaat alt›na almakta aciz kalan Do¤u Türk Hakanl›¤› hakan› ‹brahim b. Ahmed’in Kara H›taylar› ülkeye davet ederek Ka- ra H›tay Gür Han’a ülkeyi teslim etmesi sonucunda Kara H›taylar Seyhun boylar›na kadar ilerleyip Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n do¤u s›n›r›na dayand›lar (1130). Bu geliflmeler yaflan›rken Bat› Türk Hakanl›¤›’nda daha önce “Sa¤un Bey” ad› ile bilinen K›l›ç Tamgaç Han Hasan b. Ali tahta ç›kt› (1130). Saltanat› uzun sür- medi. Arslan Han Muhammed’in o¤lu Kad›r Han Ahmed taraf›ndan bertaraf edil- di (1132). Bu arada tahta Tamgaç Bu¤ra Han ‹brahim geçti (1132). Saltanat› hak- k›nda pek bilgiye rastlanmayan bu hakandan sonra ise Selçuklu Sultan Sancar’in saltanata getirdi¤i son Bat› Türk hakan› Arslan Han Muhammed’in o¤lu Hakan Mahmud idi (1135). 102 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Çözülemeyen Karluk Hakan Mahmud, babas› döneminin iç siyasî olaylar›nda yer almaya bafllam›fl meselesi, hem Bat› Türk bulunan Karluklar›n nüfuzunun ülkede nas›l artt›¤›na flahit oldu. Bilhassa Semer- Hakanl›¤›’n›n Müslüman olmayan Karah›tây kand havalisine gelip yerleflen ve say›lar› gün geçtikçe artan Karluklar›n temel ge- hakimiyeti alt›na girmesine, çim kayna¤› hayvanc›l›kt›. Çok say›da sürüleri vard›. Her fleye ra¤men bölgede cid- hem de Büyük Selçuklu devletinin çöküflüne zemin di bir huzursuzluk yaratmam›fl olan Karluklar, çetin savaflç›lard›. Hakan Mahmud haz›rlarken, ‹slam’›n do¤u Haziran 1137 tarihinde Hocend s›n›r›nda Kara H›taylara yenilerek Semerkand’a s›n›r›n›n Müslüman olmayan kaçt›ktan sonra Kara H›taylara karfl› Sultan Sancar’dan yard›m istedi. Bu yard›m he- Türk-Mo¤ol unsurlar›n istilas›na aç›k hale nüz vâkî olmadan Hakan Mahmud Karluklar› bir çok defa yenmeyi baflarm›flt›. Sul- getirmifltir. Di¤er taraftan tan Sancar kalabal›k bir ordu ile Mâverâünnehr’e geldi¤inde, Hakan Mahmud, bu bölgeden kovulan O¤uzlar›n bat›ya göçleri ile, arada önemli bir iç tehdit kabul etti¤i Karluklardan da kurtulmay› düflündü ve bu Anadolu’nun Türkleflmesinde amaçla Sultan Sancar’› Karluklara karfl› k›flk›rtt›. Sancar da onlar›n Semerkand’dan önemli bir devreyi temsil eden sonuçlar› olmufltur. sürülmelerini emretti. Karluklar yerlerinde kalabilmek için befl bin deve, befl bin at ve elli bin koyun vermeyi teklif ettiler. Bu kabul görmeyince do¤uya göç ederek Kara H›taylara s›¤›nd›lar. Nihayet Karluklar›n da Kara H›taylar› Mâverâünnehr’i is- tilâya teflvik etmeleri üzerine meydana gelen Semerkand’›n kuzeyinde Katvan Sa- vafl›nda Sultan Sancar yenildi ve bütün Mâverâünnehr yani Bat› Türk hakanl›¤› ül- kesi Karah›taylar›n hakimiyetine girdi (Eylül 1141). Bu yenilgi üzerine Hakan Mah- mud Mâverâünnehr’i terk ederek Sultan Sancar ile birlikte Horasan’a gitmeye mec- bur oldu ve ölünceye kadar orada kald›. Kara H›taylar, Katvan Savafl› ile Mâverâünnehr’i ele geçirdi ve Bat› Türk Ha- kanl›¤›’n› himayesine alarak s›n›rlar›n› Ceyhun boylar›na kadar geniflletti. Çok geçmeden Karluklar Mâverâünnehr’de terör havas› estirmeye bafllad›lar. ‹lk ola- rak, Arslan Han Muhammed (1102-1130)’e isyan ettikleri s›rada onun ordusunda yer alan Emîr Tûtî (Dudu) b. Dadbek idaresindeki “Üç Ok” ve Emîr Karût b. Ab- dulhamid’in “Boz Ok” O¤uzlar›n› 1144 y›l› sonuna kadar Mâverâünnehr’den ko- varak Horasan’a sürdüler. Mâverâünnehr’i terk etmek zorunda kalan Hakan Mah- mud’un yerine geçen Tamgaç Han ‹brahim b. Muhammed’i Buhara yak›nlar›nda- ki Kellâbâd’da öldürerek çöle att›lar (fiubat 1156). Onun yerine tahta ç›kan Tam- gaç Han Mahmud b. Hüseyn (1157-1158)’in Karluklar ile mücadelesi hakk›nda pek bir bilgiye rastlanmamakla birlikte, Ça¤r› Han Ali b. Hasan (1158-1160) dev- rinde Bat› Türk Hakanl›¤›, Karluklara karfl› kesin olarak yeniden üstünlük sa¤la- d›. Mâverâünnehr’de bulunan Karluklar›n reisi Beygu Han’› öldürdü. Bundan bafl- ka di¤er ileri gelenleri de öldürmek için harekete geçince, Laçin Bey idaresinde bir grup Karluk kaçarak Hârizm’e geldi (1158). Buradan ç›kan sonuç, art›k Kara H›taylar Karluklara verdi¤i deste¤i kesmifl, Karluklar da Hârizmflahlara dayanmaya bafllam›flt›. Zira Kara H›taylar için vergile- rin düzenli toplanmas› her fleyden önce asayifl ve güvenli¤e ba¤l› idi. Hârizmflah ‹l Arslan Karluklara yard›m etmek üzere Temmuz 1158 tarihinde Mâverâünnehr’e ha- reket etti. Bunu haber alan Ça¤r› Han Ali b. Hasan bir dizi tedbir ald›. Kara Göl ve Cend aras›nda yaflayan Türkmen göçerlerini etraf›na toplad›. Ayr›ca Kara H›taylar- dan yard›m istedi. Onlar da Do¤u Türk Hakanl›¤›’ndan “‹lig-i Türkmen” ‹brahim b. Ahmed’i on bin atl› ile yard›ma gönderdi. Ancak Hârizmflah’›n ordusu üstündü ve Semerkand imamlar›n›n ve bilginlerinin arac›l›¤› ile Karluklar›n eski yurtlar›na yer- leflmesi karfl›l›¤›nda bir anlaflma yap›ld›. Kara H›tay hükümdar› Gür Han’›n, Mâve- râünnehr’deki tâbii Ça¤r› Han Ali’den Karluklar›, Buhara ve Semerkand’a ba¤l› yer- lerden Kâflgar’a sürmesini ve ayr›ca, onlar›n silahlar›n› b›rakarak, ziraat v.s. ifllerle u¤raflmalar›n› emretmesi, Karluklar› harekete geçirdi. Karluklar bu karara tepkile- rini Buhara üzerine yürüyerek, flehri ya¤malamaya teflebbüs etmekle gösterdiler. Ancak bu s›rada Buhara’da Sadr makam›nda bulunan Muhammed b. Ömer, Ça¤r› 5. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Çöküfl Dönemi 103

Han Ali yard›ma gelinceye kadar Karluklar’› oyalad›. Ordusu ile aniden Karluklar üzerine bask›n yapan Ça¤r› Han Ali, Karluklar›n ço¤unu k›l›çtan geçirdi. Etrafa da- ¤›lan Karluklar takip edildi ve bir k›sm› yakalan›rken, bir k›sm› da öldürüldü. Ni- hayet Buhara ve çevresi Karluklardan temizlendi. Karluklar›n Mâverâünnehr’in tamam›ndan ç›kar›lmalar› K›l›ç Tamgaç Han Me- sûd b. Hasan (1160-1167) döneminde oldu. ‹syan eden Karluklar›n bafl›ndaki Ay- yâr Bey’i hezimete u¤ratt›. Onlar› Nahfleb, Ça¤anîyân ve Tirmiz taraflar›nda yer al- d›¤› anlafl›lan Araksu, Kâkânîyân ve H›sâr-› Hûnîyân’da bir dizi harekatta buluna- rak Karluklar› bölgeden uzaklaflt›r›ld›.

Devletin asli yani kurucu unsurlar›na devletin yabanc›laflmas›n›nSIRA sonuçlar› S‹ZDE aç›s›ndan SIRA S‹ZDE Karluklar› de¤erlendiriniz. 2 Hârizmflah ve Kara H›tay Mücadelesi: Bat› TürkDÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Hakanl›¤›’n›n Sonu Hârizmflah ‹l Arslan A¤ustos 1170’de hastalanarak vefat edinceSORU büyük o¤lu Tekifl, SORU veliahd olan kardefli Sultan fiah’› ve annesi Terken Hatun’u Kara H›taylar›n yard›- m› ile Hârizm’den ç›kartarak babas›n›n yerine tahta geçti (1172). Hârizmflah Tekifl D‹KKAT D‹KKAT taht›n› Kara H›taylara borçlu oldu¤u halde bir süre sonra Hârizm’e gelen Kara H›- tay elçisinin gururlu ve küçümseyici davran›fl› üzerine isyan ederek elçiyi ve ma- iyetini öldürttü. Üzerine gelen Kara H›tay ordusunu püskürttü.SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE Hârizmflah Tekifl Ceyhun boylar›na dayanan “kâfir” Kara H›taylar› bölgeden ç›- kartmak için Mâverâünnehr’e, yani Bat› Türk Hakanl›¤› topraklar›naAMAÇLARIMIZ girerek Bu- AMAÇLARIMIZ hara önlerine geldi. Tarihi net olmamakla beraber 1197 y›l›ndaki bu seferi s›ras›n- da Bat› Türk Hakanl›¤› ülkesinde tahtta K›l›ç Tamgaç Han ‹brahim (1178-1204)NN bulunuyordu. Ondan önce saltanat süren K›l›ç Tamgaç HanK‹TAP Muhammed (1170- K‹TAP 1179) ve Kutlu¤ Bilge Han Abdu’l-Hâl›k (1178-1179)’›n dönemleri hakk›ndaki bil- giler daha çok nümizmatik verilerle s›n›rl›d›r. Hârizmflah Tekifl, küçük bir grubun direnifli d›fl›nda zorlanmadan Buhara’y› feth etmeyi baflard›TELEV‹ZYON ve tekrar Hârizm’e TELEV‹ZYON döndü. Hârizmflahlar›n Buhara’daki hakimiyetinin kal›c› olmad›¤›, K›l›ç Tamgaç Han ‹brahim’in Buhara’da ad›na bas›lan 1200 y›l›na ait sikkesinden anlafl›lmakta- d›r. Bu s›rada Hârizmflah Tekifl vefat ederek, yerine o¤lu Hârizmflah Muhammed geçti (Temmuz 1200). ‹NTERNET ‹NTERNET K›l›ç Tamgaç Han ‹brahim edebiyata ve sanata düflkündü. fiair ve hattat bir ha- kand›. Yaflam› ile bir dervifl-hakan portresini canland›rmakta idi. Yazd›¤› Kur’an mushaflar›n› satmas› için birine verir ve geçimini bundan elde ederdi. K›l›ç Tam- gaç Han ‹brahim ad›na rastlanan son tarihli para, 1204’de Buhara’da bas›lan dinar- d›r. Tamgaç Han ‹brahim sa¤l›¤›nda taht› o¤lu K›l›ç Arslan Han Osman’a devrede- rek (1203) Buhara’da inzivaya çekildi ve 1204’de vefat etti. Yak›fl›kl›l›¤› ile meflhur olup “Yusuf-› Sânî (‹kinci Yusuf)” olarak adland›r›lan Sultânü’s-Selâtîn K›l›ç Arslan Han Osman, Hârizmflahlar ve Kara H›taylar aras›nda denge politikasi ile ülkesinin varl›¤›n› muhafaza etmeye çal›flt›. Bu arada bir di¤er güç oda¤› olarak ortaya ç›kan Toharistan ve Hindistan taraf›ndaki Gûrlar’›n Belh vilayeti için yapt›klar› mücade- lede onlar ad›na Kara H›taylar nezdinde arac› rol üstleniyordu. K›l›ç Arslan Han Osman Kara H›tay hakimiyetinden ve vergi memurlar›n›n bas- k›s›ndan bir hayli s›k›lm›flt›. Saltanat taht›na oturunca Kara H›tay Gür Han’a itaati- ni bildirmifl, o da ödeyebilece¤i bir miktarda vergi yükleyerek onu taht›nda b›rak- m›flt›. Bu flekilde K›l›ç Arslan Han, refah ve güvenli¤ini sa¤lam›fl, ne zaman Gür Han’›n yan›na gitse büyük bir ikram ve izzet ile karfl›lanm›flt›. Ancak istedi¤i Gür 104 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Han’›n güzel k›z› kendisine verilmeyince k›r›l›p incindi. Bu nedenle, ülkesindeki emir ve yöneticileri yan›na ça¤›ran Gür Han’›n davetine icabet etmedi. Di¤er taraf- tan, devletin ileri gelenleri ve çevre bölge hakimleri K›l›ç Arslan Han’›, Gür Han gi- bi Müslüman olmayan bir hükümdara itaat edip ona vergi verdi¤i için yeriyorlard›. Bütün bunlar›n tesiri ile K›l›ç Arslan Han, Hârizmflahlara meyletmeye bafllad› ve Hârizmflah Muhammed’i Mâverâünnehr’e davet etti. Kara H›tay vergi memurlar›n›n küstahl›klar›ndan b›km›fl olan Hârizmflah Muhammed, Kara H›tay elçisini öldürte- rek nehre att›rd› ve bu flekilde Kara H›taylar ile aralar›ndaki anlaflmay› bozdu. Üs- telik flimdi, Kara H›tay Gür Han emirlerinden Küçlük’ün isyan› ile karfl› karfl›ya idi. Bu flartlarda Hârizmflah Muhammed bafllang›çta tereddüt gösterdi¤i K›l›ç Arslan Han’›n yard›m talebini kabul etti. 1207 y›l›nda Buhara’ya girerek halk isyan›n›n ba- fl›ndaki asi kalkan sat›c›s› “Melik” Sancar’› yakalad› ve onu flehirden sürdü. Ard›n- dan itaatini bildiren K›l›ç Arslan Han’›n yan›na Semerkand’a geldi. Özkend’de bu- lunan Kad›r Han Ahmed b. ‹brahim de ona itaatini bildirdi. Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n Art›k Kara H›taylar ile savafl kaç›n›lmazd› ve Hârizmflah Muhammed, dört yüz sonlar›na do¤ru K›l›ç bin kifliden oluflan kalabal›k ordusu ile Kara H›taylar üzerine yürüdü. Gür Han, Tamgaç Han ‹brâhîm b. Hüseyn ve o¤lu K›l›ç Arslan Hârizm ordusunu karfl›lamak üzere yafll› ve tecrübeli veziri Tarazl› Tayangu’yu gö- Han Osmân, Ceyhûn’un revlendirdi. Tayangu da “kar›nca sürüsü kadar” kalabal›k bir ordu haz›rlad›. Eylül ötesinde Selçuklular›n yerini alan Hârizmflahlar ile 1210 tarihinde Endican’›n kuzeyinde ‹lam›fl sahras›nda yap›lan savafl›, Hârizmflah Ceyhûn’un do¤usuna hakim Muhammed kazand›. Di¤er taraftan K›l›ç Arslan Han’›n akrabas› Otrar (Fârâb) ha- bulunan Karah›taylar aras›nda izledikleri denge kimi Tâcü’d-Dîn Bilge Han üzerine yürüyerek Otrar’› da kendine ba¤lad›. Hârizm- siyaseti ile ülkelerinin flah Muhammed, Kara H›taylara karfl› yan›nda yer alan K›l›ç Arslan Han’›n iste¤i ömrünü uzatmaya çal›flt›lar. üzerine k›z› Han Sultan’› ona verdi. K›l›ç Arslan Han gelenek gere¤i bir y›l Hâ- Ancak, Kara H›tâylar›n Naymanlar taraf›ndan tazyik rizm’de kald›. Ancak K›l›ç Arslan Han Semerkand’a döndükten bir y›l sonra, Se- edilmesi ile dengeler de¤iflti merkand’daki Hârizmlilerin halka karfl› kötü davran›fllar› ve uygulamalar›ndan b›k- ve Harizmflahlar bundan yararlanarak, Bat› Türk t›. Bu nedenle Kara H›tay Gür Han’a haber göndererek Semerkand’› kendisine tes- Hakanl›¤›’na son verdiler. lim edece¤ini ve tekrar kendisini metbû tan›yaca¤›n› bildirdi. Gür Han bu talebi olumlu karfl›lad› ve daha önce vermedi¤i k›z›n› onunla evlendirdi. Kara H›taylar›n deste¤ini arkas›na alan K›l›ç Arslan Han, Semerkand’da bulu- nan Hârizmflah’›n yak›n adamlar›n› tutuklatt›. Hârizmflah’›n k›z› Han Sultan’› da fle- hir kalesine kapatt›. Bunun üzerine Hârizmflah, Hârizm’de rehin bulunan K›l›ç Ars- lan Han’›n kardefli Ötegin’i hapsettirdi. Daha sonra kalabal›k bir ordu ile Semer- kand’a yürüdü. Hârizmflah Muhammed’in ordusuna karfl› direnemeyece¤ini anla- yan K›l›ç Arslan Han, bir k›l›ç ve bir kefenle Semerkand’› ele geçiren Hârizmflah’›n huzuruna geldi. Hârizmflah Muhammed, her fleye ra¤men onu öldürmek isteme- diyse de k›z› Han Sultan’›n ›srar› üzerine K›l›ç Arslan Han Osman’›n hayat›na son verdi.(1212). Onunla birlikte han soyundan gelen pek çok kifli öldürüldü. Semer- kand Hârizmlilerin yeni baflkenti yap›ld› ve Bat› Türk Hakanl›¤› sona erdi (1212).

DO⁄U TÜRK HAKANLI⁄I Arslan Han Süleyman (1043-1057) Ülkenin bat›s›n›n kesin olarak ayr›lmas› üzerine Arslan Han Süleyman nezdinde Do¤u Türk Hakanl›¤›’n› teflkil eden hanedan›n Hasan (Hârûn) kolu bir araya gele- rek birilikte hareket etmeye karar verdiler. Ülkeyi mevcut statükoya göre idari an- lamda paylaflt›lar. Buna göre; Do¤u Türk Hakanl›¤› hakan› olarak Arslan Han Sü- leyman, Balasagun, Kâflgar ve Hotan vilayetlerini kendi ald›. Taraz ve ‹sfîcâb’› kar- defli Bu¤ra Han Muhammed’e b›rakt›. Ülkenin bat›s›nda ihtilafl› olan bölgelerden Fergana’y› amcas› Togan Han Muhammed’e, kaybedilmifl olan Buhara ve Semer- 5. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Çöküfl Dönemi 105 kand’› yeniden almak amac› ile buralar› Ali Tegin’in çocuklar›na (Yusuf ve Hârûn) b›rakt›. Togan Han Muhammed’in o¤lu Bekeç Arslan Tegin Ahmed Gâzî’ye ise Fer- gana’n›n bir bölümü (Kubâ ve Mergînân) ile do¤uya do¤ru Barshan ve Uç vilayet- lerini verdi. Özkend’de ise hanedan›n bat› kolundan Aynüddevle b. ‹lig Nasr tâbi s›fat› ile varl›¤›n› korudu. fiu halde Do¤u Türk Hakanl›¤› kuruluflu s›ras›nda Ferga- na’n›n da içinde bulundu¤u Seyhun boylar› ve do¤usunda kalan hakanl›¤›n bütün topraklar›n› ihtiva ediyordu. Do¤u Türk Hakanl›¤› jeopolitik konumu gere¤ince, do¤uda Müslüman olma- yan Türk-Mo¤ol unsurlarla ‹slam co¤rafyas› aras›nda set görevini üstlenmifltir. Bu çerçevede Arslan Han Süleyman ve di¤er do¤u hanedan mensuplar›n›n siyasi po- litikalar›n› flöyle özetleyebiliriz: 1) Basmil, Çomul, Yabaku ve H›tay gibi Türk-Mo¤ol boylar›n›n sald›r›lar›n› ön- lemek için onlara karfl› savunma savafllar› yaparak cihat etmek, 2) Kalabal›k nüfusa, say›s›z mal ve mülke sahip olan bu atl› çobanlar›n yurt bulma meselelerini dikkate alarak, Müslüman olup olmad›klar›na bakmak- s›z›n onlar› ülkenin muhtelif yerlerine iskan etmek ve böylece onlar› askeri bir tehlike olmaktan ç›karmak; 3) Bunun sonucu olarak hem onlar›n askerî gücünden yararlanmak, hem de zaman içinde ‹slam sufî vaizleri vas›tas› ile onlar› ‹slamlaflt›rmak. ‹slam’›n en do¤usunda Müslüman olmayan bu boylarla yap›lan savafllara ait tarihî kay›tlar bulunmuyor Müslüman olmayan unsurlarla ‹slam co¤rafyas› ise de efsane ve fliirlere yans›yan baz› bilgiler vard›r. Kâflgarl› Mahmud’un bizzat aras›nda bir set görevi bu savafla kat›lan gazilerin a¤z›ndan rivayet etti¤ine göre; Yabaku Büke Budraç üstlenen Do¤u Türk Hakanl›¤›’n›n temel komutas›ndaki kalabal›k (yedi yüz bin kiflilik) bir ordu ile Bekeç Arslan Ahmed’in stratejisi, Müslüman Tegin’in az say›daki ordusu aras›nda vaki olan savafl› Bekeç Arslan Ahmed Tegin olmayan Türk-Mo¤ol unsurlara karfl› ülkeyi kazanm›flt›r. Yabakular ile Bekeç Arslan Ahmed Tegin aras›nda mücadele bir süre savunma, iskan etme ve daha devam etti. Büke Budraç yeniden etraf›na “yi¤it” Yabakular› toplad› ve Ars- ‹slamlaflt›rma yolu ile onlar› lan Tegin Gâzi üzerine yürüdü. Ancak Arslan Tegin Gâzi taraf›ndan bir kez daha bir tehlike olmaktan ç›karma idi. yenilgiye u¤rat›ld›. Arslan Han Süleyman’a itaat eden Basmil ve Çomullar ise an- laflmay› bozarak Do¤u Türk Hakanl›¤›’na karfl› harekete geçtiler. Gazilerin de des- te¤ini alan Arslan Han Süleyman taraf›ndan Basmil ve Çomullar yenilgiye u¤rat›l- d›lar. Bu savafllar vesilesi ile Bekeç Arslan Tegin Ahmed Gazi gibi, gaza faaliyetle- rine bizzat kat›lan Arslan Han Süleyman ve Y›¤an Tegin gibi baz› hanedan men- suplar› da “gâzî” unvan› alm›fllard›. Arslan Han Süleyman dindar bir flahsiyetti ve Türk boylar› aras›nda ‹slamiyet’in h›zla yay›lmas›nda önemli bir rol oynad›. Nitekim yaz mevsimini Bulgar ülkesinde, k›fl› da Balasagun’da geçiren, Balasagûn ve Kâflgar taraflar›nda ise ya¤mac›l›k yap- makta olan on bin çad›r halk› 1044 tarihinde Müslüman olmufltu. Hayvanc›l›kla ge- çindi¤i bilinen bu çad›r halk›, bu y›lda, yirmi bin bafl koyun keserek kurban bay- ram›n› geçirmifllerdi. Temel sorunlar› hayvanlar›n› otlatacak yurtlar bulmak olan bu yeni Müslüman Türk boylar› biner çad›r halk› halinde ülke topraklar›na da¤›t›- larak iskan edildiler. Zira Müslüman olmalar› ile art›k onlar›n bir araya gelmesini gerektirecek bir güvenlik sorunu kalmam›flt›r. 1046 y›l›na gelindi¤inde ise Tibet ta- raf›ndan gelen say›lamayacak kadar kalabal›k bir Türk grubu Do¤u Türk Hakanl›- ¤› topraklar›na yerlefltiler. Arslan Han Süleyman onlar› gayet iyi karfl›lad›. Zira, on- lar›n amac› savaflmak de¤il, yerleflebilecekleri bir yurt bulmak idi. Nitekim bu ka- labal›k Türk grubu, Arslan Han Süleyman’a elçiler göndererek kendilerine karfl› iyi davranmas›ndan dolay› ona teflekkürlerini bildirdiler. Arslan Han Süleyman da on- lar› ‹slam’a davet etti. Bu, kabul edilmemesine ra¤men aralar›nda her hangi bir sa- vafl da vukû bulmad›. 106 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

‹ç Siyasi Durumlar (1057-1069) Arslan Han Süleyman, Tarâz, fiâfl ve ‹sfîcâb taraflar›n› elinde bulunduran kardefli Bu¤ra Han Muhammed’in bölgesini elinden ald›. Bunun nedeni hakk›nda kaynak bir bilgi vermiyor. ‹ki kardefl aras›nda alevlenen mücadele, Arslan Han Süley- man’›n esir düflmesi ve kardefli Bu¤ra Han Muhammed’in bütün ülkeye hakim ol- mas› ile sonuçland›. Bat› Türk Hakanl›¤›’nda Tamgaç Han ‹brahim 1057 tarihinden itibaren bafllayan Do¤u Türk Hakanl›¤›’ndaki iç kar›fl›kl›klardan yararlanarak haki- miyet alan›n› Özkend, Ahsiket, Hocend, Tûnket, ‹sfîcâb, fiâfl, Binket ve Kuz Ordu (Balasagun)’yu içine alacak flekilde geniflletmeyi baflard›. Bu¤ra Han Muhammed Kâflgar’da on befl ay saltanat sürdükten sonra, büyük o¤lu Hüseyn Ça¤r› Tegin’i veliaht tayin etti. Ancak Bu¤ra Han Muhammed’in di¤er eflinden yaflça küçük olan ‹brahim ad›nda bir baflka o¤lu daha vard›. Kendi çocu- ¤unu tahta geçirmek isteyen hatun, Bu¤ra Han Muhammed’i zehirleyerek öldürt- tü. Ayr›ca hapiste bulunan Bu¤ra Han Muhammed’in a¤abeyi Arslan Han Süley- man’› da bo¤durdu. ‹brahim’in annesi Bu¤ra Han Muhammed’in yak›n adamlar›n› da öldürttü ve küçük yafltaki ‹brahim’i tahta geçirdi (1058). ‹ç siyasi istikrar› sa¤la- 1057-1058 Y›llar› aras›ndaki mak için ‹brahim ordusu ile Barshan’da bulunan Y›nal Tegin üzerine yürüdü¤ün- iç siyasi kar›fl›kl›¤›n bugün aç›s›ndan en önemli sonucu, de ma¤lup oldu ve öldürüldü (1062). ‹brahim b. Muhammed’in ölümü, iç çekiflme- Kâflgarl› Mahmûd’un bu yi daha da alevlendirdi. Zira sikkelerde yer alan isimler bir hayli çeflitli ve karma- vesile ile Kâflgardan ayr›larak pek çok Türk fl›kt›r ki, hanedan›n bir çok mensubu bu çekiflmeye dahil olmufl olmal›d›r. Meflhur beldesini dolaflt›ktan sonra Kâflgarl› Mahmud, Hüseyin Ça¤r› Tegin’in o¤lu olup, bu hengamede o da Kâflgar’› Ba¤dad’a gelmesi ve burada terk ederek, Ba¤dâd’a kadar uzanan maceras›na at›ld›. Bir baflka flahsiyet Han o¤- meflhur eseri Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü yazm›fl lu Hârûn da maiyeti ile onun gibi ülkeden ayr›larak Haleb’e geldi ve buradan Ana- olmas›d›r. dolu gazalar›na kat›ld›. Balasagun ve Kâflgar’a da hakim olan Tu¤rul Kara Hakan Yusuf b. Süleyman (1062-1080)’›n buralardaki hakimiyeti 1069 y›l›na kadar sürdü. Tamgaç Han Hasan 1069’da, ya da en geç 1074 y›l›nda Balasagun, Kâflgar ve Hoten’i kardefli Tu¤rul Kara Han Yusuf’un elinden al›nca, askerleri kendine itaat arz etti ve ordunun des- te¤ini kaybeden kardefli ise Taraz ve fiâfl taraflar›na çekilmeye mecbur oldu. Tu¤- rul Kara Han Yusuf hayat›n›n sonuna kadar Taraz’da kald› ve 1080-81’de yerine o¤lu Tu¤rul Tegin Ömer geçti. Tu¤rul Tegin Ömer, Tarâz’›n 1088-89 y›l›nda Tam- gaç Han Hasan b. Süleyman taraf›ndan al›nmas›na kadar buradaki hakimiyetini muhtemelen korudu.

Tamgaç Han Hasan (1069-1103) ve Selçuklu Hakimiyeti (1089-1130) Yûsûf Has Hâcib’in meflhur Tamgaç Han Hasan dönemi siyasî faaliyetlerden çok, bilim ve medenî sahadaki eseri Kutadgu Bilig’i ithaf etti¤i Tamgaç Han Hasan geliflmelerin ön planda oldu¤u bir dönemdir ki, bunlar Kültür ve Medeniyet Üni- döneminde iç siyasi istikrara tesi’nde geniflçe anlat›lmaktad›r. Tamgaç Han Hasan saltanat›n›n son dönemlerine ra¤men, ülkenin Selçuklu do¤ru Bat› Türk hakanl›¤›n› istilâ etmifl olan Selçuklular›n himayesine girmek ve hakimiyetine girmesi önlenemedi¤i gibi, bunun Sultan Melikflah’› metbû tan›mak zorunda kald›. Böylece Do¤u Türk Hakanl›¤› fii- için ciddi bir çaba da len olmasa da resmen tâbî bir devlet haline geldi (1089). Selçuklu sultan› Melikflah gösterilmemifltir. Bu nedenle onun döneminde siyasî Bat› Türk Hakanl›¤›’n› hakimiyeti alt›na ald›ktan sonra Özkend’e ulaflt›¤›nda Tam- faaliyetlerden çok bilim ve gaç Han Hasan’a elçiler göndererek hutbenin kendi ad›na okunmas›n› ve sikkenin medeni sahada dikkate de¤er geliflmeler kendi ad›na bas›lmas›n› istedi. Tamgaç Han Hasan da bu istekleri yerine getirmek kaydedilmifltir. zorunda kald› ve Özkend’e gelerek Sultan Melikflah’a itaatini arz etti. Hayat›n›n so- nuna do¤ru bir hayli ihtiyarlam›fl olan Tamgaç Han Hasan, ülkesini bir taraftan Sel- çuklu istilas›ndan kurtarmaya çal›flt›, di¤er taraftan da hanedan üyesi Kad›r Han 5. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Çöküfl Dönemi 107

Cebrail’e karfl› mücadeleye mecbur kald›. Bu hengâme ve f›rsatlardan yararlanmak isteyen Çin taraf›nda soylu bir kökten gelmeyen Savc›o¤lu ise Kâflgar’a do¤ru yü- rüyerek Tamgaç Han Hasan’› gafil avlamak istemifl ve aralar›ndaki eski anlaflmay› bozmufl idi. Haz›rl›ks›z yakalanan Tamgaç Han Hasan, Keflen (Kusen ya da Kuça) denilen bir Türkistan flehrinin kadim padiflah›n›n o¤lu ve merkezi Tar›m olan H›- z›r Bey’den yard›m istedi. Karfl›l›¤›nda kendisine hanl›k alâmeti olarak peyza ve çetr verece¤ini vaat etti. Nihayet H›z›r Bey ald›¤› tedbirlerle Tamgaç Han Hasan’› bu gaileden kurtard› ve ondan hanl›k payesi ald› (1103). Tamgaç Han Hasan vefat edince yerine o¤lu Arslan Han Ahmed geçti. O 1104 y›l›nda Halife el-Mustazhir Billah’a elçi olarak Ebu’l-Mecd Mahmud el-Kâflgarî el- Hanefî’yi gönderip kendisine hil’at ve lâkab istedi. Halife de isteklerini kabul ede- rek ona “Nûru’d-Devle” lâkab›n› verdi. Arslan Han Ahmed döneminde Do¤u Türk Hakanl›¤›, Kara H›tay tehlikesini yak›ndan yaflamaya bafllad›. Liao Hanedan› 1125 y›l›nda Curcenler taraf›ndan y›k›l›nca, Liao hanedan›n›n kurucusu A-pao-chi’nin sekizinci göbekten torunu olan Yeh-lü Ta-shih idaresinde, rivayete göre seksen ki- flilik bir grup, Bat› Mo¤olistan’daki bir çok boyun deste¤ini sa¤lad›ktan sonra Tür- kistan’a (Kâflgar ve Hoten) do¤ru ileri harekâta geçti (Tafla¤›l, 2001). Do¤u Türk Hakanl›¤›na karfl› harekete geçen Yeh-lü-Ta-shih, Kâflgar’a bir kaç konak kadar yaklaflt›. Arslan Han Ahmed b. Hasan, Yeh-lü Ta-shih üzerine yürüyerek onu ma¤- lup etti ve bir çok adam›n› öldürdü (1128).

Karluk ve Kangl› Meselesi: Kara H›tay Hakimiyeti Do¤u Türk Hakanl›¤›’nda Arslan Han Ahmed’in ölümünden sonra yerine geçen ve Balasagun’da bulunan o¤lu Han ‹brahim b. Ahmed, halk›n mallar›n› ya¤malay›p hayvanlar›n› kaç›ran Karluk ve Kangl› Türklerini itaate almaya çal›flt›. Ancak bun- da baflar›l› olamad› ve bu s›rada kendisine kat›lan boylarla gücü ve flöhreti artan Yeh-lü Ta-shih’ye bir elçi göndererek, Karluk ve Kangl› Türklerinin yapt›klar›na karfl› aciz kald›¤›n›, flayet gelir ve bu beladan kurtar›rsa ülkeyi kendisine teslim edece¤ini bildirdi. Yeh-lü Ta-shih, Yenisey boylar›nda K›rg›z bölgesindeki boylarla savaflarak, ora- Do¤u Türk Hakanl›¤› hakan› dan güney bat›daki Tarbagatay’da ‹mil flehrini kurmufl ve muhtelif Türk boylar› da ‹brahîm b. Ahmed’in Karluk ve Kangl› Türklerinin Yeh-lü Ta-shih’ye kat›larak say›lar› k›rk bine kadar ulaflm›flt›. Bu yard›m talebi üze- müsebbibi oldu¤u meseleleri rine Yeh-lü Ta-shih hiçbir engelle karfl›laflmadan Balasagun’a gelerek Do¤u Türk çözememesi, ülkenin 1130’da Karah›tây Hakanl›¤› topraklar›n› ele geçirdi. Afrasyab’›n torunu Han ‹brahim’den “hanl›k” un- hakimiyetine girmesine van›n› alarak, ona daha afla¤› bir mevki olan “‹lig-i Türkmen” unvan›n› verdi. Ken- neden olmufl ve 1211’de disi de Balâsâgûn’da “Hanlar Han›” anlam›na gelen “Gür Han” unvan›n› ald› (1130) Nayman Güçlük’ün bu devlete son vermesi ile Do¤u Böylece ‹slam’›n do¤usunda çoban kavimlere karfl› bir set görevi yürüten Do¤u Türk Hakanl›¤› da sona Türk Hakanl›¤›, Selçuklu himayesinden ç›karak Kara H›tay himayesine girdi. ‹lig-i ermifltir. Türkmen ‹brahim’in bilinen son faaliyeti, Kara H›tay Gür Han taraf›ndan Karlukla- ra ve Hârizmlilere karfl› Bat› Türk Hakanl›¤›’na yard›ma gönderilmesi olay›d›r (Temmuz 1158).

Kara H›tay ve Nayman Mücadelesi: Do¤u Türk Hakanl›¤›’n›n Sonu ‹lig-i Türkmen ‹brahim b. Ahmed’den sonra o¤lu Arslan Han Muhammed tahta geçmifltir (1160). Ancak, hakk›nda hiçbir fley bilinmemektedir. Onun yerine de o¤- lu Arslan Han Yusuf Kâflgar’da tahta ç›km›flt›r (1179). “Ebu’l-Muzaffer” künyesi ta- fl›yan Arslan Han Yusuf 1204 y›l›nda ölmüfl ve Kâflgar’da “Hakanl›k” mezarl›¤›na defnedilmifltir. Arslan Han Yusuf’un o¤lu Arslan Han Ebu’l-Feth Muhammed, Kara 108 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

H›tay Gür Han’›n yan›nda rehin bulunuyordu. Bat›da Hârizmflahlar ve do¤uda emirlerinden Nayman Güçlük ile mücadeleye mecbur olan Gür Han, otoritesini yeniden tesis için Güçlük’ü hil’at ve hediyelerle taltif ederek mevkiini yükseltti. An- cak bununla yetinmeyen Güçlük, Gür Han’› esir ederek onu taht›ndan indirmeyi baflard› (1211). Gürhan’›n k›z› ile evlenmek için H›ristiyanl›ktan Budizm’e geçti ve “Han” unvan› alarak Kara H›taylara son verdi. Güçlük Han, Gür Han’›n elinden kurtard›¤› Arslan Han Ebu’l-Feth Muhammed’i Kâflgar’a gönderdi. Ancak Kâflgar ileri gelenleri daha flehre girmeden onu öldürdüler (1211). Bu son hanedan men- subunun ölümü ile Do¤u Türk Hakanl›¤› da sona ermifl oldu.

SIRA S‹ZDE Jeopolitik çerçevesindeSIRA S‹ZDE Do¤u Türk Hakanl›¤›’n› de¤erlendiriniz. 3

DÜfiÜNEL‹MBATI TÜRK HAKANLI⁄IDÜfiÜNEL‹M HAKANLARI DO⁄U TÜRK HAKANLI⁄I HAKANLARI 1. Tamgaç Han ‹brahim 1041-1068 Arslan Han Süleyman b. Yusuf 1031-1058 2.SORUfiemsü’l-Mülk Nasr b. ‹brahim SORU 1068-1080 Bu¤ra Han Muhammed b. Yusuf 1057-1058 3. Tamgaç Han H›z›r b. ‹brahim 1080-108? Arslan Hakan ‹brahim b. Muhammed 1057-1062 4. Han Ahmed b.H›z›r 108?-1089, 1092-1095 Tu¤rul Kara Hakan Yusuf b. Süleyman 1062-1080 D‹KKAT D‹KKAT 5. Muhammed b. ‹brahim 1089-1092 Tu¤rul Tegin Ömer b. Yusuf 1080-1089 6. Mesûd b. Muhammed 1095-1097 Tamgaç Han Hasan b. Süleyman 1069-1103 SIRA S‹ZDE 7. Süleyman Tegin b. Davûd Köç TeginSIRA S‹ZDE 1096-1097 Arslan Han Ahmed b. Hasan 1103-1128 8. Mahmud Tegin 1096-1098 Han ‹brahim b. Ahmed 1128-1160

AMAÇLARIMIZ9. Kad›r Han Cibril b. Ömer b. Tu¤rulAMAÇLARIMIZ Han 1098-1102 Arslan Han Muhammed b. ‹brahim 1160-1180 10. Arslan HanNN Muhammed b. Süleyman 1102-1130 Arslan Han Yusuf b. Muhammed 1179-1205 11. K›l›ç Tamgaç Han Hasan b. Ali 1130-1132 Arslan Han Muhammed b. Yusuf 1204-1211 K‹TAP12. Tamgaç Bu¤ra Han ‹brahim b. SüleymanK‹TAP 1132-1135 13. Hakan Mahmud b. Muhammed 1135-1141 14. Tamgaç Han ‹brahim b. Muhammed 1141-1156 TELEV‹ZYON15. Tamgaç Han Mahmud b. Hüseyn b.TELEV‹ZYON Hasan 1157-1158 16. Ça¤r› Han Ali b. Hasan 1158-1160 17. K›l›ç Tamgaç Han Mesûd b. Hasan 1160-1167 18. Arslan Han 1169-1170 ‹NTERNET ‹NTERNET 19. K›l›ç Tamgaç Han Muhammed b. Mesûd 1170-1179 20. Kutlu¤ Bilge Han Abdu’l-Hâl›k b. Hüseyn 1178-1179 21. K›l›ç Tamgaç Han ‹brahim b. Hüseyn 1178-1204 22. K›l›ç Arslan Hakan Osman b. ‹brahim 1202-1212 5. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Çöküfl Dönemi 109

Özet

Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n siyasi sürecini de¤erlen- olan sald›r›lar›n› önlemek istediler. Bunun için NA MAÇ 1 direcek onlara karfl› kendilerini savunarak cihat ettiler. Tamgaç Han ‹brahim taraf›ndan Semerkand’da Kalabal›k nüfusa, say›s›z mal ve mülke sahip olan 1041’de kurulan Bat› Türk Hakanl›¤›, bat›da Cey- bu atl› çobanlar›n yurt bulma meselelerini dikka- hun nehri ile do¤uda Seyhun nehri boylar›na ka- te alarak Müslüman olup olmad›klar›na bakmak- dar uzanan sahada hüküm sürdü. Bat› s›n›rlar› s›z›n, onlar› ülkenin muhtelif yerlerine iskân ede- pek de¤iflmemekle beraber, do¤uda Do¤u Türk rek askerî bir tehlike olmaktan ç›kard›lar. Bunun Hakanl›¤› ile olan mücadeleler kapsam›nda ha- sonucu olarak hem onlar›n askerî gücünden ya- kimiyet alanlar› zaman zaman Balasagun’a kadar rarland›lar, hem de zaman içinde ‹slam sufî vaiz- uzand›. Bat› Türk Hakanl›¤›, Selçuklular, Kara leri vas›tas› ile onlar› ‹slamlaflt›rd›lar. H›taylar ve Hârizmflahlara karfl› üstünlük kura- Bilim ve fen alan›nda en parlak olan Tamgaç Han mad› ve s›ras› ile onlar›n hakimiyetlerini kabul Hasan devrinde Selçuklular›n hakimiyetini tan›- etmek zorunda kald›. Bunun temel sebeplerin- mak zorunda kald›lar. Bu arada atl› çoban Türk den biri hakanlar›n devlet ve halk üzerinde bü- boylar› Karluk ve Kangl›lar›n ülkede ç›kard›klar› yük bir nüfuz sahibi olan medrese e¤itimli bü- kar›fl›kl›klar bast›r›lamay›nca, Kara H›taylar ko- rokrat-ulemâ s›n›f› vezir, kad›, münflî, kâtip, muh- layca ülkeyi istila ettiler. Onlar›n himayesinde tesib, müftü, imam, hatîb, elçi ve nâibler vs. ile vergilerini vermek kayd›yla varl›klar›n› sürdür- yaflanan çat›flmalard›r. Bir di¤er sebebi ise, siya- düler. Naymanlar›n 1211’de Kara H›taylara son si geliflmelerin aksine Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n vermesi ile onlar›n hakimiyetini tan›d›lar; ancak medeni sahada parlak bir dönem yaflamas› ve son Do¤u Türk hakan› Arslan Han Muhammed bunun sonucu olarak asli unsuru olan atl› çoban Nayman Güçlük’ün yan›ndan Kâflgar önlerine Karluklara yabanc›laflmas›d›r. Ülkenin her tara- geldi¤inde halk›n ileri gelenleri taraf›ndan öldü- f›nda geliflmeye bafllayan kent ve kent kültürü, rüldü ve Do¤u Türk Hakanl›¤› sona erdi (1211). Karluklar›n yaflam alan›n› daralt›yor ve onlar› yer- leflikli¤e geçmek ya da bölgeyi terk etmek ara- Bat› Türk Hakanl›¤›’nda Selçuklu hakimiyetinin NAMAÇ s›nda bir seçim yapmaya zorluyordu. Bu flartlar- 3 mahiyetini aç›klayabilecek da Bat› Türk Hakanl›¤›, bölgede izledikleri den- Tâbîleri olan Bat› Türk Hakanl›¤›’nda önemli bir ge politikalar› ile varl›klar›n› devam ettirdiler. An- gücü bulunan Hanefî ulemâs›n› da kendilerine cak son hakan K›l›ç Arslan Hakan Osman’›n Hâ- ba¤lamak istiyen Selçuklular, Mâverâünnehr’de rizmflahlardan yüz çevirerek son y›llar›n› yafla- burakrat-ulemâ ve hanedan çat›flmas›n›n ve do- yan Kara H›taylara meyletmesi üzerine Hârizm- lay›s› ile istikrars›zl›¤›n temel müsebbibi idiler. flah Muhammed’in Semerkand’› almas›, K›l›ç Ars- Selçuklu Sancar bu amaçla muhaliflerin bafl›n› lan Hakan Osman ile birlikte hanedan›n di¤er çeken Ebû ‹brahim ‹smail es-Saffâr’›n o¤lu “ez- üyelerini öldürmesi ve son olarak Semerkand’› Zâhid es-Saffâr” Ebû ‹shak ‹brahim’i Merv’e süre- kendi baflkenti yapmas› ile Bat› Türk Hakanl›¤› rek, onun yerine Halife Ömer soyundan gelen sona erdi (1212). ve atalar› Mervli olan Hanefî fakihlerinden Ab- dü’l-Azîz b. Ömer b. Mâze’yi Buhara’da sadaret Do¤u Türk Hakanl›¤›’n›n siyasi sürecini de¤er- makam›na getirdi (1102). “Âl-i Burhân” (Burhan NAMAÇ 2 lendirecek ailesi) ad› ile tan›nan bu ailenin Buhara’daki ha- Arslan Han Süleyman taraf›ndan Kâflgar ve Bala- kimiyeti 1220 y›l›na kadar sürdü. Bununla birlik- sagun merkezinde 1043 y›l›nda kurulan Do¤u te onlar, askerî, siyasi ve ekonomik aç›dan Bat› Türk Hakanl›¤›, jeopolitik konumu gere¤ince, Türk Hakanl›¤›’na ba¤l› idiler. do¤uda Müslüman olmayan Türk-Mo¤ol unsur- larla ‹slam co¤rafyas› aras›nda set görevini üst- lenmifltir. Bu çerçevede Basmil, Çomul, Yabaku ve H›tay gibi Türk-Mo¤ol boylar›n›n ülkeye vâki 110 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Kendimizi S›nayal›m

1. Afla¤›daki hiyerarflik unvanlardan hangisi Bat› Türk 6. Hanedan ve bürokrat-ulemâ çat›flmas›n›n sonucu Hakanl›¤›’n›n kurucusuna aittir? olarak Bat› Türk Hakanl›¤› afla¤›daki hangi devletin ve a. Kad›r Han yöneticisinin hakimiyetini kabul etmek zorunda kald›? b. fiemsü’l-Mülk a. Hârizmflahlar ve Muhammed c. Togan Han b. Hârizmflahlar ve ‹l Arslan c. Selçuklular ve Sultan Sancar d. Tamgaç Han d. Kara H›taylar ve Gür Han e. Arslan Han e. Selçuklular ve Sultan Melikflah

2. Bat› Türk Hakanl›¤›’n› tâbiyeti alt›na alan devletlerin 7. Do¤u Türk Hakanl›¤›’n›n izledi¤i iskân politikas› so- hakimiyet dönemleri, afla¤›daki seceneklerden hangi- nucunda ülkeyi tehdit eden baz› Türk-Mo¤ol boylar› sinde kronolojik s›raya uygun olarak verilmifltir? tehlike olmaktan ç›kar›lm›flt›r. Üstelik zaman içinde top- a. Kara H›taylar-Selçuklular-Hârizmflahlar lu ihtida ettikleri de görülmüfltür. b. Selçuklular-Kara H›taylar-Hârizmflahlar Ülkede kaynaklar›n kaydetti¤i son toplu ihtida hareke- c. Hârizmflahlar-Selçuklular-Kara H›taylar ti hangi hakan döneminde olmufltur? d. Kara H›taylar- Hârizmflahlar-Selçuklular a. Tamgaç Han Hasan e. Selçuklular-Hârizmflahlar-Kara H›taylar b. Arslan Han Ahmed c. Arslan Han Süleyman d. Hakan ‹brahim 3. Selçuklu flehzadesi Sancar 1097 y›l›nda Selçuklular›n e. Tu¤rul Kara Hakan do¤usunda Merv’e melik olarak tayin oldu. 1118 y›l›n- da Selçuklu sultan› oldu ve yine Merv’i kendine merkez 8. Han ‹brahim b. Ahmed’e “‹lig-i Türkmen” unvan› yapt›. 1157 y›l›nda ise vefat etti. kim taraf›ndan verilmifltir? Buna göre; afla¤›daki Bat› Türk Hakanl›¤› hakanlar›n- a. Sultan Sancar dan hangisinin onunla bir iliflkisi yoktur? b. Abbâsî Halifesi a. Kad›r Han Cibril c. Hârizmflah Muhammed b. Arslan Han Muhammed d. Gür Han c. K›l›ç Tamgaç Han Hasan e. Karluklar ve O¤uzlar d. Hakan Mahmud b. Muhammed e. Han Ahmed b.H›z›r 9. Buhara’da kurulan Âl-i Burhan’›n bafl›ndakiler “sadr” unvan›n› tafl›rd›. Buhara’ya tayin olan ilk sadr kimdir ve ne zaman bu göreve getirilmifltir? 4. Afla¤›dakilerden hangisi 1141 y›l›nda yap›lan Katvan a. Abdü’l-Azîz b. Ömer - 1102 Savafl›n›n sonuçlar›ndan de¤ildir? b. Muhammed b. Ahmed - 1207 a. Kara H›taylar Do¤u Türk Hakanl›¤›’n› hakimiyeti c. Ahmed b. Abdü’l-Azîz - 1141 alt›na ald›lar. d. Muhammed b. Ömer - 1158 b. Bat› Türk Hakanl›¤›, Kara H›taylar›n hakimiyeti e. Ömer b. Abdü’l-Azîz - 1123 alt›na girdi. c. Âl-i Burhan’a mensup pek çok kifli öldürüldü. 10. Hârizmflah Muhammed’in K›l›ç Arslan Hakan Os- d. Selçuklu Sultan› Sancar ve Hakan Mahmud Ho- man’› öldürmesi ve Bat› Türk Hakanl›¤›’na son verme- rasan’a çekildiler. sinin nedenleri afla¤›dakilerden hangisi de¤ildir? e. Karluklar O¤uzlar› Horasan’a göçe mecbur ettiler. a. K›l›ç Arslan Hakan Osman’›n Kara H›tay Gür Han’›n k›z›n› almas› b. Han Sultan ile evlenen K›l›ç Arslan Hakan Os- 5. Hanedan ve bürokrat-ulemâ çat›flmas›n›n sonucu man’›n Hârizm’de bir y›l ikamet ettirilmesi olarak afla¤›daki Bat› Türk Hakanl›¤› hakanlar›ndan han- c. K›l›ç Arslan Hakan Osman’›n Hârizmflah Mu- gisi yarg›lanarak idam edildi? hammed’in k›z› olan eflini Semerkand kalesine a. Tamgaç Han ‹brahim kapatmas› b. Arslan Han Muhammed d. K›l›ç Arslan Hakan Osman’›n Kara H›taylara c. Han Ahmed meyletmesi d. fiemsü’l-Mülk Nasr e. K›l›ç Arslan Hakan Osman’›n Semerkand’da bu- e. Tamgaç Han H›z›r lunan ileri gelen Hârizmlileri öldürmesi 5. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): Çöküfl Dönemi 111

Okuma Parças› Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› Fakihlerin fetvas› olmadan hiçbir vergi almayan Tam- 1. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “Bat› Türk Hakanl›¤›” gaç Han ‹brahim, esnaf›n fiyatlar› gelifli güzel yükselt- konusunu yeniden gözden geçiriniz. mesine izin vermeyerek halk›n menfaatini korurdu ki, 2. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Bat› Türk Hakanl›¤›” bu, pazar fiyatlar›n›n belirlenmesinde devlet kontrolü- konusunu yeniden gözden geçiriniz. nün söz konusu oldu¤unu göstermektedir. Avfî, haka- 3. e Yan›t›n›z yanl›fl ise “Bat› Türk Hakanl›¤›” n›n bu konuda nas›l halk›n yan›nda yer ald›¤›n› göste- konusunu yeniden gözden geçiriniz. ren bir anekdotu nakletmektedir; “Bir gün flehir kasap- 4. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “Bat› Türk Hakanl›¤›” lar›ndan bir grup, Tamgaç Han ‹brahim’in huzuruna ge- konusunu yeniden gözden geçiriniz. lerek flikâyette bulundular: ‘Biz koyun sat›n alarak kesi- 5. c Yan›t›n›z yanl›fl ise “Bat› Türk Hakanl›¤›” yoruz ve etini sat›yoruz. Bize fazla bir kâr kalm›yor. konusunu yeniden gözden geçiriniz. E¤er hakan izin verirse et narh›n› daha pahal› yapal›m 6. e Yan›t›n›z yanl›fl ise “Bat› Türk Hakanl›¤›” ve hazineye de bin dinar verelim. Hakan, ‘hazineye di- konusunu yeniden gözden geçiriniz. nar vermeniz gerekli, o zaman istedi¤iniz fiyata eti sa- 7. c Yan›t›n›z yanl›fl ise “Do¤u Türk Hakanl›¤›” t›n.’ diye emir verdi. Dinar hazineye verilince et narh› konusunu yeniden gözden geçiriniz. biraz artt›r›ld›. Hakan flehre duyurdu ki, ‘her kim kasap- 8. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “Do¤u Türk Hakanl›¤›” lardan et sat›n al›rsa, emrim o dur ki, onu idam etsin- konusunu yeniden gözden geçiriniz. ler.’ Hiç kimse kasaplardan et sat›n almad›. Halk, befl 9. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “Bat› Türk Hakanl›¤›” alt› kifli bir araya gelerek koyun sat›n al›p etini paylafl›- konusunu yeniden gözden geçiriniz. yorlard›. Kasaplar›n eti ziyan oldu. Hiç kimse onlardan 10. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Bat› Türk Hakanl›¤›” bir fley sat›n almay›nca kasaplar tekrar hazineye para konusunu yeniden gözden geçiriniz. yat›rarak, eski fiyattan satmalar› için izin istediler. Böy- lece mesele, bu tertiple yoluna girince, ‘kendi halk›m›- z› bin dinara satmak do¤ru de¤ildir.’ diyen Tamgaç Han,” adeta, yöneticilik ve bilinçli tüketicilik hakk›nda ders vermektedir.

Kaynak: Ömer Soner Hunkan, Türk Hakanl›¤› Kara- hanl›lar 766-1212, ‹stanbul, 2007, s. 279. 112 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

S›ra Sizde Yan›t Anahtar› Yararlan›lan Kaynaklar S›ra Sizde 1 Genç, Reflat. (2002). “Karahanl›lar Tarihi”, Ed. H. C. Gü- Hakanlar›n Sünni Abbâsî hilafetini tan›malar›, kendile- zel, Türkler, IV, Ankara, s. 445-459. rinin hukuken halifenin alt›nda bir mevkide bulunma- Hunkan, Ömer Soner. (2007). Türk Hakanl›¤› Kara- lar› ve meflruiyetlerini oradan almalar›, hakanlar›n halk hanl›lar, ‹stanbul: IQ Yay›nlar›. üzerinde özellikle de halk ile devlet aras›ndaki iliflkile- Pritsak, Omeljan. (1997). “Karahanl›lar”, ‹slâm Ansik- ri yürüten bürokrat-ulemâ s›n›f› üzerindeki mutlak oto- lopedisi, VI, s. ritesini zay›flat›yordu. Bunun sonucunda ortaya ç›kan Öngül, Ali. (1992). “Burhan Ailesi (Âli Burhân)”, TDV yetki karmaflas›, taraflar›n birbirlerine üstünlük kurma ‹slâm Ansiklopedisi, VI, s. 430-432. arzusunu ve mücadelesini pekifltirmektedir. Özayd›n, Abdülkerim. (2001). “Karahanl›lar”, TDV ‹s- lâm Ansiklopedisi, XXIV, ‹stanbul, s. 404-412. S›ra Sizde 2 Tafla¤›l, Ahmet. (2001). “Karah›taylar”, TDV ‹slâm An- Atl› çoban Karluklar›n kurdu¤u devlet zaman içinde ‹s- siklopedisi, XXIV, ‹stanbul, s. 415-416. lamlaflt› ve eski tarihlerden beri yerleflik medeniyetin Togan, A. Z. V. Karahanl›lar 840-1212, (1966-1967 bir parças› olan Maverâünnehr’i feth ederek buraya göç Ders Notlar›), ‹SAM Ktp. ettiler. Ancak önlerine set olan Ceyhun nehrinin bat›- s›nda hakimiyet tesis edemeyince fütuhat durdu. Böyle- ce bir taraftan bölgede yerleflik medeniyetin s›n›rlar›n›n genifllemesi, di¤er taraftan yönetici s›n›f›n yerleflik kül- türü sahiplenmesi, devletin aslî unsuru olan Karluklar›n kendi devletlerine yabanc›laflmas›n› kaç›n›lmaz k›l›yor- du. Bu ise devletle çat›flmaya ve onun y›k›lmas›na se- bep olmaktad›r ki, ayn› husus Büyük Selçuklu devleti- ni y›kan atl› çoban O¤uzlar aç›s›ndan da vaki olmufltur.

S›ra Sizde 3 Do¤u Türk Hakanl›¤›, ‹slam’›n do¤u s›n›r›n› teflkil edi- yordu ve buna paralel olarak da ‹slam dünyas›n› ilgi- lendiren olaylar›n merkezinde de¤il, uza¤›nda idi. Bu nedenle de haklar›nda ‹slam kaynaklar›nda bilgiler yok denecek kadar azd›r. Ancak onlar›n jeopolitik olarak üstlendikleri görev ve burada geliflen hadiseler, ‹slam dünyas› aç›s›ndan hayat memat meselesi olabilmekte- dir. Nitekim bu sahan›n önce Kara H›taylar›n eline geç- mesi, ‹slam co¤rafyas›n› bekleyen Mo¤ol tehlikesinin habercisi oldu¤u çok geçmeden anlafl›lm›flt›r.

‹LK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLER‹ 6 Amaçlar›m›z Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra; Hakanl›¤›n idari teflkilat›n› ve iflleyiflini belirleyebilecek, N Hakanl›¤›n sosyal ve iktisadi yap›s› hakk›nda de¤erlendirme yapabilecek, N Hakanl›¤›n e¤itim, bilim, inanç ve tasavvufi yönünü kavrayabilecek, N Hakanl›k döneminde yap›lan sanat eserleri ve imar faaliyetlerini tan›yabi- N leceksiniz.

Anahtar Kavramlar

• Medrese • Kâflgarl› Mahmud • Vak›f • Yusuf Has Hâcib • Sikke • Dîvânu Lugâti’t-Türk • Para • Kutadgu Bilig • Tasavvuf • Ahmed Yesevî • Ribât • Ahmed Yüknekî

‹çindekiler

• ‹DARÎ TEfiK‹LAT • SOSYAL HAYAT Karahanl›lar (Türk ‹lk Müslüman Türk Hakanl›¤›): ‹darî • ‹KT‹SAD‹ HAYAT Devletleri Teflkilat, Kültür ve • E⁄‹T‹M VE B‹L‹M Medeniyet • ‹NANÇ VE TASAVVUF • ‹MAR VE SANAT Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): ‹darî Teflkilat, Kültür ve Medeniyet

‹DARÎ TEfiK‹LAT Hakan ve Hanedan Üyeleri Hakan ailesinin soyca Afrâsyâb’a dayand›¤›n› biliyoruz. Kâflgarl› Mahmud’un Af- râsyâb’›n hakan, o¤ullar›n›n ise han unvan› tafl›d›¤›n› belirtmesine bak›l›rsa, idari mekanizmada hiyerarfli basama¤›n›n en üstünde hakan yer almaktad›r. Hakan ve han unvanlar› fark gözetilmeden eflit statüyü ifade eder flekilde ayn› anda da kul- lan›lmaktad›r. Bütün ülkede merkezî otoritenin bafl› yani metbû olarak hakan ta- n›nmaktad›r. Hakan›n ikamet etti¤i ülkenin baflkentine ordu denirdi. Baflkent Ba- lasagun’un di¤er ad› Kuz ya da Kara Ordu idi. Bir di¤er önemli merkez Kâflgar’a Ordu Kend deniyordu. Hakan, taht iddias›nda bulunanlar karfl›s›nda ya da jeopo- litik haklar›n› propaganda etmek için hakan ve han unvan›n yan›na kara (büyük), arslan, togan (do¤an), tamgaç (büyük), kad›r (muktedir), k›l›ç (kararl›), bilge ve ulu¤ s›fatlar›n› getirebilmekteydi. Ülke hanedan mensuplar› aras›nda idarî anlamda taksim edilmektedir. Hakandan sonra her bir hanedan mensubu sahip oldu¤u hiyerarflik konumuna uygun olarak ya tâbi ya da bir alt basamakta alt tâbi (tâbinin tâbisi) s›fat› ile kendi flehrini, vilayetini veya bölgesini yönetmektedir. Saltanat de¤iflikliklerine ve baflar›lar›na göre hiyerarfli- deki konumlar› ve hakimiyet alanlar› de¤iflebilmektedir. Bu çerçevede hanedan men- suplar› bu¤ra (deve ayg›r›), ilig (geyik?), arslan ilig, arslan tegin, togan tegin, tonga (kaplan) tegin, y›nal tegin, y›¤an (fil) tegin v.s. unvanlar alt›nda bu mekanizman›n al- t›nda hiyerarflik bir s›raya göre yer almaktad›r. ‹ster hakan olsun isterse bir baflka ha- nedan mensubu olsun, öldü¤ünde siyasi istikrar söz konusu ise yerine bir alt basa- maktaki hanedan mensubu (o¤lu, kardefli, amcas›, ye¤eni v.s.) geçmektedir. Ancak siyasi süreçte veya istikrar›n olmad›¤› zamanlarda en alt basamaktaki bir hanedan mensubunun, birden bire piramidin en üstüne ç›kabildi¤ine de rastlanmaktad›r. Bu¤ra, ilig, kad›r gibi tâbi s›fat›n› haiz birinci derecedeki hanedan üyeleri, met- bû tan›d›klar› hakana karfl› genifl bir serbestli¤e sahiptiler. Yönettikleri bölgede Hanedan›n hiyerarflik s›ras› merkezdeki idari yap›n›n benzeri kendilerine ait idari teflkilatlar›, ordusu v.s. var- flöyle s›ralanabilir: 1. Hakan d›r. Komflu devletler ile iliflkileri do¤rudan yürütebilir, savafllar ve anlaflmalar ya- 2. Bu¤ra pabilirdi. Hakana karfl› temel yükümlülükleri, hutbede ve paralar›nda hakan›n ad›- 3. ‹lig 4. teginler n› zikretmek ya da baflka birinin ad›na yer vermemek, istenildi¤inde hakan›n or- dusuna kat›larak ortak düflmana karfl› savaflmak ve hakana ait yani merkezi otori- 1. Han Katun = Hakan 2. Katun(lar) teye ait vergilerini ödemekti. 3. Katun Kunçuylar 116 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Hakan ailesinin en kalabal›k üyeleri teginlerdi. Tegin asl›nda köle demek olup, rivayete göre çocuklar› hakan›n huzuruna ç›kt›klar›nda sayg› ifadesi olarak “köle- niz (tegininiz) flöyle yapt›, böyle iflledi.” demeleri nedeniyle zamanla bu kelime on- lar› ifade eden bir ad olarak kalm›flt›r. Dolay›s› ile onlar› normal kölelerden ay›r- mak için teginin vasf›na ve mizac›na uygun (ya da hiyerarflisine) olarak, meselâ, rengi gümüfl gibi saf olana Gümüfl Tegin, yi¤it ise Alp Tegin, Ça¤r› Tegin, Köç Te- gin, u¤urlusuna Kutlu¤ Tegin denmifltir. Hakan›n efli katun (hatun) unvan› tafl›maktad›r. Katun sarayda hakandan son- ra söz sahibi en önemli kiflidir. Onun hizmetine ve buyru¤una girmek pek itibar- l›d›r. Katundan bir derece afla¤›da kunçuy unvanl› katunun k›zlar› katun kunçuy- lar yer almaktad›r. Hanedan soyundan gelen her yafltan kad›n›n genel unvan› ta- r›md›r. Bunlar›n tecrübeli ve yafll› olanlar›na altun tar›m denilmektedir. Hakan›n katunundan baflka eflleri varsa bu durumda terken katun, arslan katun, han katun ve flah katun unvanlar› ile zikredilen kad›nlar bafl hatun ve veliaht annesi konu- mundad›rlar. Merkezî otorite zay›flad›¤›nda ya da saltanat de¤ifliklikleri s›ras›nda ülkede bir- den fazla han unvanl› hanedan mensubu ortaya ç›km›flsa, bu durumda hakanl›¤›n merkezinde bulunan hakan veya taht iddiac›s›, di¤erinden kendini üstün olarak ay›rmak için unvan›n önüne s›kl›kla kara (büyük) veya nadiren ulu¤ unvan› geti- rerek büyük han›n kendisi oldu¤unu göstermeye çal›fl›rd›.

Saray Hakanl›¤›n idare edildi¤i ve hakan›n yaflad›¤› saraya karfl› denirdi. Türk hakanlar›- n›n yaylak ve k›fllak için yapt›rd›klar› birden fazla saraylar› olabiliyordu. Bu çerçe- vede kullan›lan saraylar, bazen ulema s›n›f›na hibe edilerek medreseye ya da ribâ- ta dönüfltürülüyor, bu durumda hakan kendine yeni bir saray infla ettiriyordu. Sarayda hakan ve vezirden sonra en önemli mans›p ulu¤ hâcib idi. Hâcibe ta- yangu denirdi. Hakan›n sarayda “dayand›¤›” yani güvendi¤i kimseyi ifade eden ta- yangu, hâcib unvan›n›n kullan›m›n›n yayg›nlaflmas›ndan sonra unutulmufltur. Tefl- rifatç› veya perdeci bafl›l›k yapan b›rku (hâcib)’nun temel görevleri idare edenle idare edilen aras›ndaki iliflkiyi düzenlemek ve gelip giden elçileri a¤›rlamakt›. Ulu¤ hâcib makam›ndan sonra kapucubafl› vard›. Muhtelif hizmetler için saraya eleman al›r, saray hizmetlilerini huzura takdim eder, onlar›n tayin ve terfi ifllerine bakar ve saray hizmetinin usulüne uygun yürütülüp yürütülmedi¤ini kontrol ederdi. Saray muhaf›z› candar idi. Yatgak da denilen bu muhaf›zlar, hakan›n korunmas›ndan da sorumludur. Hakan›n silahlar› ile ilgilenen ve sarayda silahhâneyi idare eden si- Saray hizmetlilerinin lahdarlar idi. Alemdarlar yani alem bafllar er, hakan›n k›rm›z› renkli bayrak ve san- hiyerarflisi: caklar›n› tafl›yan ve muhafaza eden kifli idi. Sarayda tu¤cular zümresi de vard› ve 1. Ulu¤ Hâcb 2. Kapucular görevi “dokuz tu¤lu” hakan›n tu¤lar›n› tafl›makt›. Di¤erleri Saray›n en önemli bölümlerinden biri mutfa¤›d›r. Aflç›bafl› veya aflbaflç› hansâ- Candar lâr›n görevi kaplar› ve sofray› idare etmekti. Hakan›n sofras› ve saray mutfa¤› onun Yatgak Silahdar mesuliyetinde idi. Yeme¤in zaman›nda piflirilerek, usulüne uygun servis edilmesi Alem Bafl Er ifllerinde onun iflçi diye kaydedilen yard›mc›lar› bulunmaktayd›. Aflç›bafl›ndan son- Aflc›bafl› ‹diflcibafl› ra burada en önemli mans›p idiflçibafl›l›k (içkicibafl›l›k) idi. ‹difl Türkçe kadeh ve- ‹lbafl› ya bardak anlam›ndad›r. Onun temel vazifesi hakan›n tertipledi¤i ziyafetlerde mefl- Câmedâr Döflekçiler rubat ve çerez ifllerine bakmakt›. Saray›n ilbafl›s› saray›n ah›r›ndan sorumlu idi. Ha- Kuflcular kana ait elbiseleri câmehânede diken ve muhafaza edenlere câmedar denirdi. Bu Kiflciler Okçular görevlilerden baflka sarayda kapucubafl›n›n emri alt›nda hizmet veren döflekciler, Yayc›lar kuflçular, kiflçiler, okçular, yayc›lar vard›. 6. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): ‹darî Teflkilat, Kültür ve Medeniyet 117

Merkez ve Taflra Merkez teflkilat›n›n ve bürokrasinin bafl› vezir yani yu¤rufl idi. Yu¤rufl tayin edilen kifliye bu mans›ba uygun unvan, tu¤, davul, z›rh, hilat, süslü e¤er tak›m›, at ve ve- zirlik mührü veriliyordu. Onun temel görevleri, ülkeyi kanun ve nizama göre ida- re etmek, sa¤lad›¤› huzur ortam› ile hakan›n ad›n› iyilikle yaymak, hazineyi dolu tutmak ve ülkeyi geniflletmek fleklinde özetlenebilir. Vezirden sonra hiyerarflide s›- rayla yafgu, tüksin, inal ve tarhan unvanlar›na sahip “boy beyleri” geliyordu ki, onlar bir anlamda hakan›n dan›flmanlar› idiler. Yusuf Has Hâcib’e göre idarî Türk Hakanl›¤›’n›n ça¤dafl› olan Sâmânîler, Gazneliler, Selçuklular ve Hârizm- hiyerarfli: Hakan flahlar’›n merkez ve taflra teflkilat›na dair bilinenlerin Türk Hakanl›¤› idari mekaniz- Er Ögi mas›nda bir muhatab› veya karfl›l›¤›n›n olaca¤› aç›kt›r. Nitekim, gerek bu ülkelerle ‹l Beyi Yu¤rufl (Vezir) olan iliflkilerde, gerekse onlara dair kaynaklarda hakanl›¤›n idari mekanizmas›na Yavgu (Yafgu, Yabgu) benzer bir terminoloji kullan›ld›¤› görülmektedir. Bu çerçevede hakan›n ya da ve- ‹nanç Bey, Tegin v.s. Kök Ayuk zirin baflkanl›k etti¤i meclis-i âlî (büyük divan) mevcut oldu¤u gibi, bu divan›n Öge üyelerinin baflkanl›k etti¤i ikinci dereceden divanlar, dîvân-› tu¤ra ve inflâ, dîvân- Kâflgarl› Mahmud’a göre idari hiyerarfli: › istîfâ, dîvân-› iflrâf ve dîvân-› âr›z v.s. de bulunmakla birlikte haklar›nda pek faz- Hakan la bilgiye rastlanmamaktad›r. Yu¤rufl Hakan›n yarl›¤ denilen buyruklar›n›n ve mektuplar›n›n yaz›lmas›, üzerine tam- Yavgu, Çuv›, Kül Erkin Tüksin ga veya tu¤ra çekilmesi, devletin iç ve d›fl iliflkilerine yönelik yaz›flmalar, dîvân-› ‹nal tu¤ra ve inflâda haz›rlanmaktayd›. Bu ifllerle u¤raflanlar, ›l›mga veya bitikçi denilen Tarhan katipler ile tamgac› (mühürdar) idi. Dîvân-› inflâ baflkan›na herhalde bitigçi ›l›mga Kaynak: R. Genç, Karahanl› diyorlard›. Hazineyi ve mali iflleri idare eden hazinedara ag›ç›, gelir tahsil eden Devlet Teflkilat›, Ankara, 1981, s. 237, 240. âmile ›mga ad› veriliyordu. Adalet ifllerine gelince, hakan, yan› bafl›nda kad›lar ve alimler oldu¤u halde, haks›zl›¤a, zulme u¤rayanlar›n hak arad›¤› mezâlim mahke- melerinde, isterse baflkanl›k edebilirdi. Bat› Türk Hakanl›¤›’n›n baflkenti Semer- kand’da kad›lkudat (bafl kad›) vard›. Taflra vilayetleri idari aç›dan tâbi s›fat› ile birinci dereceden hanedan mensup- lar› aras›nda paylafl›lm›fl durumdayd›. Daha alt derecedeki hanedan üyeleri ise alt tâbi s›fat› ile hüküm sürüyordu. Burada tâbi ve alt tâbinin ‹slam kaynaklar›ndaki karfl›l›¤›, hakan ad›na yöneten nâib ya da vali ise, hanedan mensubu, (XI. asr›n ikinci yar›s›na kadar) dihkan, üst düzey bir komutan veya ulema s›n›f›ndan insan- lar bu makamlara gelebilmekteydi. Ayr›nt›l› bilgi bulunmad›¤›ndan burada kaste- dilen valinin bir vilayet yöneticisi mi, yoksa bir bölge hâkimini kastetmek için mi kullan›ld›¤› belli de¤ildir. fiehrin güvenlik ve asayiflinden sorumlu fl›hne (flahne) ile göçerler üzerine tayin edilen fl›hneler taflra teflkilat›n›n önemli bir parças›d›r. Vila- yet veya bölge hakimlerinin maiyetinde kethüdâ unvanl› kiflilere rastlanmaktad›r ki, onlar›n mahallî bir vezir mi yoksa merkez teflkilat›na mensup bir görevli mi ol- du¤u tart›flmal›d›r. Vali, nâib, flehir kad›s›, hatîbi ve muhtesibi (ahlâk›n ve esnaf›n zab›tas›) gibi taflraya özgü mans›plar›n varl›¤› flehir divanlar›n›n oldu¤una da ifla- ret etmektedir. Kaleler de mustahf›z denilen kale komutanlar› vard›. Atl› posta ifl- lerini ile meflgul olanlara eflkinci, köylerde beyin haberini tafl›yanlara çal›¤ denir- di. Taflran›n önemli unsuru boy beylerinin statüsü ise afla¤›da “sosyal hayat” bafll›- ¤› alt›nda ayr›nt›l› olarak ele al›nm›flt›r.

Ordu Türk hakanl›¤› ordusu dört ana unsurdan oluflmakta idi. Bunlar, saray muhaf›zla- r›, hassa ordusu, hanedan mensuplar›, yerel idareciler, dihkanlar, gaziler vs. unsur- lara ba¤l› birlikler ile boylardan oluflan askerlerdir. Hakanl›k ordusunun savafl ve- 118 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

ya sefer s›ras›nda toplam nüfusu genellikle otuz bin ile elli bin aras›nda de¤ifliyor- du. Ordunun karargah›na han toyu denirdi. Ordu sefer s›ras›nda hamis yani, mer- kez (han toyu), meymene (sa¤ kanat), meysere (sol kanat), yezek (öncü) ve artç› olmak üzere beflli sistem dahilinde hareket ederdi. Askerler aras›nda kullan›lan pa- rolaya im denirdi. Yedek ata ise koflut at diyorlard›. Hakanl›k ordusunun kulland›- ¤› sald›r› silahlar›, ok, yay, k›l›ç, m›zrak, balta, gürz (topuz), süngü ve hançer; sa- vunma silahlar› ise kalkan, z›rh ve tolga (mi¤fer) idi. Özellikle gürz kullanmada di- Ordu düzeni (Hamis: Beflli ¤er ülkelere göre mahirdiler. Sistem): Merkez Kuvvetler (Han’›n yer ald›¤›) Saray Muhaf›zlar› (Yatgak ve Turgaklar) Meymene (Sa¤ Kanat: Han Saray muhaf›zlar›ndan yatgaklar, saray›n gece nöbetini tutmakla görevli idiler. O¤ullar›) Meysere (Sol Kanat: Han Gündüz nöbetlerini tutanlara ise turgak denmekte idi. Onlar hakan› sadece saray- O¤ullar›) da de¤il, saray d›fl›nda korumakla da mükelleftiler. Yatgak ve turgaklar›n bafl›nda Yezek (öncü) Artç› sübafl› bulunuyordu. Savafl zamanlar› d›fl›nda hakan ava ç›kt›¤›nda veya çevgan oyunu oynad›¤›nda yatgak ve turgaklar›n yortug denilen yürüyüfl alaylar›n›n dü- zenlenmesi ifli sübafl›n›n görevi idi. Saraydaki nöbet de¤iflimi merasimi ise kapu- cubafl› taraf›ndan icra edilirdi. Hem hakan›n hem de di¤er hanedan mensuplar›n›n gulâmlar› (o¤lanlar›) vard›. Bunlar aras›ndan iyi niflanc›, okçu, yayc› olanlar ile usul ve adab› iyi bilenler bu s›n›fa seçilirdi.

Hassa Ordusu Askerlerin ad›n›n ve az›¤›n›n kaydedildi¤i defterlere ay biti¤i denirdi. Bu ismin ve- rilmesi muhtemelen askerlerin maafl›n›n dört ayda bir de¤il de her ay veriliyor ol- mas›ndan ileri gelebilir. Ay biti¤i kay›tlar› geliflmelere göre daima güncellenir, ölen veya bu görevi yapamayacak durumda olanlar›n ad› dîvân-› âr›zda ay biti¤inden si- linir ve yerine yenileri kaydedilirdi. Hassa ordusunun say›s›n›n on iki bin Türk gu- lamdan müteflekkil oldu¤u yönünde bilgiler vard›r. Mesalâ, 1008 y›l›ndaki Belh sa- vafl› s›ras›nda ‹lig Nasr’›n merkez ordusunun sadece ön saf›nda ok atmakla görev- lendirdi¤i gulam say›s› bin kiflilik bir gruptu.

Hanedan Mensuplar›, Dihkanlar, Gaziler vs. Unsurlara Ba¤l› Birlikler Hanedan mensuplar›n›n mevkilerine göre kendi idari teflkilatlar› oldu¤u gibi, aske- ri birlikleri de vard›. Bunlar› kendi hakimiyet alanlar›n› korumak ve geniflletmek için kullan›yorlard›. Merkezi otorite güçlü bulundu¤u sürece hakan›n ordusuna ka- t›lmak zorunda idiler. Bununla birlikte özellikle komflu devlet ve bölgelere yöne- lik savafllarda ortak amaçlar için hanedan mensuplar› birbirlerine askerî yard›mda bulunabilmekte idiler. “Ülkenin en uzak köflelerine kadar hakan o¤ullar›n› yard›- ma ça¤›rarak etraf›na toplad›.” fleklindeki kay›tlar bunu göstermektedir. Nitekim, 1008 tarihinde Belh yak›nlar›nda ‹lig Nasr ve Sultan Mahmud aras›nda yap›lan sa- vafltan önce ‹lig Nasr, akrabas› Kad›r Han Yusuf’tan yard›m istemifl, o da kalkanlar ve kam›fll›¤› hat›rlatan m›zraklar aras›nda Hotan Türkleri ile birlikte ‹lig Nasr’›n or- dusuna kat›larak sa¤ kanada yerleflmifltir. Yusuf Kad›r Han’›n Hotan askerlerinin yüzleri genifl, gözleri dar, burunlar› bas›k, sakallar› seyrek, k›l›çlar› keskin, z›rhl› el- biseleri siyah ve fillerin hortumlar›na benzeyen sadaklar› gülün dikenlerini and›ran Askerî kuvvetler: Saray muhaf›zlar› (yatgaklar oklarla dolu idi. ve turgak) Yerel idareciler ve dihkanlar›n da kendilerine ait birliklerinin oldu¤u bilinmek- Hassa Ordusu tedir. Nitekim ayn› savafla Mâverâünnehr dihkanlar› da kendi kuvvetleri ile ‹lig Hanedan mensuplar›, dihkanlar, gaziler Nasr’›n yan›nda yerlerini alm›flt›. Bir di¤er önemli askerî kuvveti Mâverâünnehr ga- Boylar zileri oluflturuyordu. Özellikle ülkenin do¤usunda Türk-Mo¤ol sald›r›lar›na karfl› 6. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): ‹darî Teflkilat, Kültür ve Medeniyet 119 savunma savafllar›nda gönüllü olarak orduya kat›l›yorlard›. Seyhun ötesinde Türk Hakanl›¤›’n›n Müslüman olmas› ve ard›ndan Mâverâünnehr’in hakanl›¤›n eline geçmesi ile gazilerin say›s› eskiye göre azalm›fl ve bu nüfusun önemli bir k›sm› ba- t›da Anadolu taraf›na göç ederek oradaki gaza faaliyetlerine yönelmifllerdir.

Boylardan Oluflan Kuvvetler Türk Hakanl›¤›’n›n asli unsuru olan Karluklar, Çi¤iller, Ezgifller, Tuhsîler, sonradan ülkeye göç eden Ya¤malar, Yabakular v.s. Türk boylar› hakanl›¤›n en büyük aske- ri kayna¤› ve gücü idi. Onlar›n bafl›ndaki boy beyleri mevkilerine göre hakandan sonra hiyerarflide ön safta bulunuyordu. Savafl zamanlar›nda bafllar›ndaki beylerle birlikte hakan›n ordusuna kat›l›rlard›. Nitekim yukar›da bahsetti¤imiz savaflta “bü- tün Türk boylar›n›n silaha davranmas› ça¤r›s›” yap›lm›flt›r. Bu boylar›n d›fl›nda baz› iktalar ve para karfl›l›¤›nda hakanl›¤›n aslî unsuru olmamas›na ra¤men tâbiyet- ten ayr›lmayan muhtelif O¤uz boylar›, XII. asr›n ikinci yar›s›na kadar hakanl›¤›n iç ve d›fl siyasi olaylar›nda ve savafllar›nda aktif görev alm›fllard›r. (Kaynak: Reflat Genç, Karahanl› Devlet Teflkilat›, ‹stanbul: KB Yay›nlar›, 1981; Ömer Soner Hun- kan, Türk Hakanl›¤› Karahanl›lar, ‹stanbul, 2007).

Toprak Hanedan mensuplar›n›n ortak mal› m›d›r? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE 1 SOSYAL HAYAT Türk Hakanl›¤› ülkesinde sosyal hayata dair bilinenlerin pek ço¤u,DÜfiÜNEL‹M bu ülkenin bir DÜfiÜNEL‹M mensubu olan Kâflgarl› Mahmud’un meflhur eseri Dîvânu Lugâti’t-Türk’de verilen bilgilere dayan›r. Bu bilgiler, flehir hayat› ile ortak yanlar›n›n bulunmas›naSORU ra¤men, SORU daha çok atl›-çoban veya konar-göçer unsurlar çerçevesinde k›rsal bölgedeki Türk- lerin yaflam›n› tarif etmektedir. D‹KKAT D‹KKAT ‹lde (ülkede ya da vilayette) yaflayan kavim, halk veya reayaya tüz, budun ve- ya buyun denirdi. Budun, hukuki temeli din olan noma, yani yasaya tâbi idi. Bu- dunun ulular› atl›¤lar gerekti¤inde ternek denilen belli yerlerdeSIRA toplanarak S‹ZDE budu- SIRA S‹ZDE nun ifllerini konuflup karara ba¤larlard›. Budun boylar›n bir araya gelmesinden oluflurdu. Boylar›n bafllar›nda beyler bulunurdu. Beylerin idaresi alt›ndaki bey ili AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ denilen yerler, yüksek yerlere yap›lan karguy veya kargu denilen kulelerde yak›- lan atefllerle düflman bask›n›ndan korunurlard›. Günlük hayatta tan›fl olmayanNN in- “Boy kim?” sanlar birbirleri ile karfl›laflt›klar›nda önce (Hangi boydans›n?)K‹TAP diye so- K‹TAP rarlard›. Boylar da obalar›n birleflmesiyle meydana gelirdi. Oba veya oymak, bir arada yaflayan yak›n h›s›m-akraba aileleri ifade etmekteydi. Dolay›s› ile toplumun Sosyal yap›: en küçük nüvesi aile idi. Budun (Halk) TELEV‹ZYON Boylar TELEV‹ZYON XI. yüzy›lda hakanl›k ülkesinde babaerkil (patriarkal) bir aile yap›s› vard›. Ço- Oymaklar cuklar babalar›na ata diye hitap ederlerken, efller kocalar›na bey / be¤ diyorlard›. Aileler Anneye apa veya ana denirdi. Evin ilk çocu¤u erkekse tun o¤ul, k›z ise tun k›z, son çocu¤a da afltal o¤ul denirdi. Kardefl anlam›nda kar›ndafl‹NTERNET ya da kadafl, baba- ‹NTERNET lar› ayn› olan kardefllere kan¤dafl kadefl, anneleri ayn› olanlara igdifl kadefl tabiri kullan›l›yordu. Kan¤s›k ve bald›r, üvey anlam›nda (kan¤s›k ata, kangs›k o¤ul, bal- d›r o¤ul, bald›r k›z) idi. Aile müessesesinde evlat edinme mevcuttu. Hem o¤ul, hem de k›z evlat edinilebiliyordu. Erkek evlatl›klar yufga veya tutunçu o¤ul, k›z evlatl›klar k›zland› fleklinde ifade ediliyordu. Emikdefl kar›ndafl olmaya ve muhte- melen ayn› zamanda sütkardeflli¤e iflaret etmekteydi. Köle, cariye ve dad›lar kan ba¤› aç›s›ndan aile üyelerinden say›lmamakla bera- ber, aile yaflam›n›n ve birlikteli¤inin önemli parçalar› idi. Köleye kul ve tegin den- 120 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

di¤i gibi, erkek ve k›z gözetilmeden genel anlamda köle için karabafl tabiri yayg›n olarak kullan›l›yordu. Köleler aile içinde ve halk nezdinde makbul kifliler de¤ildi. Onlar çekrek kapa denilen kölelere has yünden yap›lan cepsiz bir kaftan elbise gi- yerlerdi. Belirli bir ücret karfl›l›¤›nda al›n›p sat›labilirler ya da ücreti karfl›l›¤›nda (bazen de sevinç anlar›nda efendileri taraf›ndan) azat edilebilirlerdi. Kaçmamalar› için boyunlar›na bo¤suk denilen lâleler geçiriliyordu. Erkek kölelere karfl›n daha makbul ve de¤erli olan kad›n kölelere yani cariyelere, vas›flar›na göre k›z, k›rnak, kaçaç, yalnguk, yinçü, yinçke k›z, küng ve as diyorlard›. Ev ifllerinde, yün e¤irme- lerde, evlenme merasimlerinde ama daha çok e¤lence ve avunma alanlar›nda kul- lan›lmaktayd›lar. Varl›kl› aileler çocuklar› için dad›lar ve sütanneler tutabiliyordu. Dad› ve süt annalere avurta ve dâye deniliyordu. Akrabal›¤›n temeli olan evlilik, toplumun en çok önemsedi¤i ve bunun için pek teferruatl› ananeler gelifltirdikleri bir müessese olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. K›z isteme ifli savç› (sözlü elçi), yor›¤ç›, yaz›¤ç› (mektuplu elçi) ve arkuç› denilen dü- nürcü (tüngür) ve görücüler vas›tas› ile olurdu. Taraflar kal›ng diye ifade edilen bafll›k (k›za çeyiz olarak verilen hediye) miktar›nda anlaflma sa¤lad›ktan sonra ge- linin baba evi türkünden dü¤ün merasimi ile ayr›lma süreci bafllamaktad›r. K›l›nç- l› yani nazl› gelin, yan›nda karabafllar (cariyeler) ve sep denilen çeyizi ile birlikte kenarlar› yabanc›lar›n onu görmesini önleyecek flekilde dideklerle (örtülerle) çev- relenmifl taht›revan üzerinde bey evine hareket ederdi. Yanlar›nda dünürlere ar- ma¤an olarak getirilen kezütler de bulunurdu. Gelin dü¤ün yerine geldi¤inde da- yangaç cariye yard›m› ile taht›revandan iner ve sonra bu cariye kendi sahipli¤ine verilirdi. Gelin ve güveyin bafllar›na mendiri denilen yerde saç› saç›l›rd›. Tülfir ad› verilen ipek kumafltan oluflan perdelerle çevrili gerdek odas›nda yani münderüde gelin gerdek için haz›rlan›rken alt›n ve gümüflten yap›lm›fl bogmak (gerdanl›k) boynuna tak›lmakta, bafl›na didim (taç) giydirilmekteydi. H›s›m-akraba anlam›nda o¤ufl, yaguk kifli, öz kifli ve uru¤ tur›¤ ifadeleri kulla- n›l›rd›. Yurç, hatunun küçük erkek kardefli, ini ise kocan›n küçük kardefli için ka- y›n› ifade ederdi. Eniflteye yezne, halaya kükü, day›ya tagay, bacana¤a manija, ha- lao¤lu ve ye¤ene ç›kan, büyük kardeflin kar›s›na yen¤ge, kocan›n küçük k›z kar- defline sin¤il, büyük k›z kardefline eke, hatunun k›z kardefline bald›z, büyük k›z kardefline yine eke deniyordu. Kar› ve koca aras›nda tok tok, yani anlaflmazl›k oldu¤unda boflanmak mümkün- dür. Bofl olmak, hür olmak anlam›na gelmektedir. Kad›n aç›s›ndan geçimsizli¤in kayna¤›, kocan›n kuma getirmesi, ya da kocan›n kötü dilli olmas›d›r. Kad›n gere- kirse kocas›na para vererek boflan›p dul kalmay› tercih edebilirdi. Dul kad›n yeni- den evlenebilmekte, ancak bafll›k olarak çeyiz yeniden talep edilmemekteydi. Toplumda üst tabakay› tüplü¤ eren veya tüplü¤ y›ld›zl›¤ denilen asaletli kimse- ler, yani boy beyleri temsil ediyordu. Bunlar›n hiyerarflide en önde geleni, halktan (boy beylerinden) olup vezirlik derecesine ç›kan yu¤rufl idi ki, hakandan bir dere- ce afla¤›da yer al›yordu. Kendisine siyah ipekten bir çetr verilirdi. Türk olmayan, mesela bir Farsl› maiyeti ve mevkii ne kadar büyük olursa olsun bu unvan› alamaz- d›. Halktan olup hakandan iki derece afla¤›da olana yafgu denirdi. Hotanl›lar yaf- guya çuv› derlerdi. Üçüncü s›rada ise yine halktan olan tüksin vard›. Hiyerarflide bir di¤er önemli mevki öge veya öke, han soyundan gelen teginlerden bir derece afla¤›da bulunur ve halktan olup tecrübeli, yafll› ve ak›ll› kimselere denirdi. Onlar hakanlar›n dan›flmanlar› ve müflavirleri vazifesini görürlerdi. Bundan baflka boyla- r›n önemine göre boy beylerinin mevkilerine iflaret eden unvanlar› bulunuyordu. Meselâ, Çi¤illerin boy beyi tüksin-i Çi¤il, Ya¤ma boyunda Ya¤ma Tu¤, Karluk boy 6. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): ‹darî Teflkilat, Kültür ve Medeniyet 121 beyleri kül erkin (akl› göl gibi birikmifl), çu¤lan ve sagun, Yabaku beyleri büke (ej- derha) budraç unvanlar› tafl›yordu. Anne taraf›ndan hakan soyundan, baba taraf›n- dan ise halktan olanlara inal / y›nal ve kendisinden emin olunan, güvenilen bey- lere de inanç bey deniliyordu. Sosyal tabakalar: Boy Beyleri (tüplü¤ eren) Boy beylerinin gündelik hayat› av, savafl, halk›n›n idaresi, halka ziyafet verme Halk: v.s. ile geçmekte idi. Yanlar›nda onlara hizmet eden kalabal›k uflaklar ve yak›nla- a. Bay (Zenginler) r› bulunuyordu ki, onlara koldafl deniyordu. El boy beyleri aras›nda bar›fl ortam›n›, b. Bilgeler c. Atasagun (Tabibler) kurfl› ise aralar›ndaki ihtilaf› ifade etmektedir. ‹stikrar›n bulunmad›¤› devrelerde d. Kam (Kahin ve beylerin mücadelesinden en çok zarar gören yoksul halk idi. Savafl zamanlar›nda Müneccimler) e. v.s. boy beyi askerleri ile birlikte hakan›n ordusuna kat›l›rd›. Bunun d›fl›nda onun en f. Yoksullar önemli görevi halk› aras›nda adaleti tesis etmekti. Suçlular› yakalamak ve cezalan- g. Köleler d›rmak onun ifli idi. Beyin huzuruna getirilen suçlu, iki tanuk (flahit) oldu¤u halde muhakeme edilirdi. Suç ve suçlunun ortaya ç›kar›lmas›nda gammazlama yöntemi mevcuttu. Toplum düzenini bozan suçlar u¤ru (h›rs›zl›k), ya¤ma, ekek ifller (orta- l›k kad›n›) fuhufl, b›çaklama, yaralama v.s. say›labilir. Bunlara ço¤unlukla hapis ce- zas› veriliyor ve tünek veya k›s›¤ denilen hapishaneye at›l›yorlard›. En hafif cezalar aras›nda dayak, el ve kollar›n ba¤lanmas›, afla¤›lama ve iflkence yer al›rken, en a¤›r ceza çap›tgan er denilen cellat vas›tas› ile öldürülmekti. Orunç (rüflvet) ise toplum- da s›kça görülen bir husustu. Konar-göçer hayat›n vazgeçilmezi yazak denilen otlaklar›n bulundu¤u yaylak ve k›fllaklar halk›n yo¤un oldu¤u yerlerdi. Kend ve ulufl, bölgedeki Türk lehçele- rine göre hem flehir, hem de köy anlam›na gelirdi. Buçgak yani bucak, kasaba, ba- l›k ise kale ve flehir demekti. Halk›n en önde gelenleri baylar (zenginler) ile bilge s›fat›n› haiz bilge kiflilerdi ki, bunlardan dindar olanlara tenrigen denirdi. Emçi, otac› ve atasagun adlar› tabipler için kullan›l›rd›. Kam veya ›rk ise kâhin olarak görülüyordu. Muhtemelen onlar rüya yorumculu¤u ve müneccimlik de yap›yordu. Halk aras›nda fliir söyleyen ozanlara da rastlanmaktad›r. Hayvanc›l›k önemli bir yer tutmakla beraber, halk›n bir bölümü çiftçilikle u¤rafl›yordu ve onlara tar›¤ç› denir- di. Terçi denilen ücretli iflçiler buralarda çal›flt›r›labilirdi. Al›m-sat›m iflleri yapan ta- cirlere sart diyorlard›. Köylülerin büyü¤ü kökyuk herhalde muhtar vazifesi görü- yordu. ‹fllerinde ona yard›m eden ve çoban denilen bir de yard›mc›s› vard›. Kök- yuk köyün su ihtiyac›n›n karfl›lanmas› ve bunun için su arklar›n›n yap›m› v.s. hu- suslar› düzenler, gerekti¤inde emirlerine itaat etmeyenlerden çapta ad›yla ceza olarak para veya mal al›rd›. Halk›n en yoksulu kap› kap› dolaflan dilencilerdi ki, onlara karaç›, koldaç› ve umduç› denirdi. Esnaf ve zanaatkârlara gelince, közek (dokumac›), ayakç› (kap kacak imalatç›- s›), yiçi (terzi), etükçi (ayakkab›c› ve çizmeci), erüklemek (deri tabaklamak), ü¤itçi (de¤irmenci), etmekçi (ekmek piflirip satan, f›r›nc›), etçi (kasap), salç› (aflç›), te- mürçi (demirci), okçu (ok yapan) v.s. meslek sahipleri halk›n zorunlu ihtiyaçlar›- n› görürlerdi. Onlar›n yan›nda çal›flan ç›raklara bala, buflgut, tuflgut, uzmak ve tur- b› denirdi. Bunlardan baflka koruma vazifesi gören kor›ç›lar, atl› posta olan eflkin- çiler, ipek kumafllar› muhafaza eden a¤›ç›lar, yorç› ve çufga denilen k›lavuzlar da dönemin önemli mesleklerinden idi. Gündelik yaflamda erkek, kendi mesle¤i çerçevesinde mal ve mülk edinmek ve bunu artt›rmak ile meflgul olurdu. At› ve silah›, en önemli di¤er meflguliyeti idi. “At Türk’ün kanad›d›r.” atasözünün hakk›n› veren at yar›fllar›, çevgen oyunu, ok at- ma ve yay kurma yar›fllar›, gürefl müsabakalar›, ziyafetler, içkili ve müzikli gece e¤- lenceleri ile kumar ifl d›fl›ndaki zamanlar›n vazgeçilmezleri aras›nda idi. Erkeklerin giyimleri ipek, pamuk, yün, keçe ve deriden imal edilen börk, kürk, sar›k, kaftan, 122 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

h›rka, gömlek, flalvar, çizme, çar›k, dizlik, kepenek v.b. idi. Kuflamlar› ise kuflak, kemer, uçkur, mendil, eldiven ve para kesesiydi. Kad›nlar yani ifller ise gündelik hayatta çar çarmak (çoluk çocuk) ile ilgilenme- nin yan›nda ip e¤irmek, un elemek, hamur açmak, ekmek ve çörek piflirmek, ke- çe dikmek, nak›fl ifllemek, keçi k›l›ndan zülüf v.b. süs ve süslenme eflyalar›n› yap- mak, inci dizmek v.s. ev iflleri ile meflgul olurdu. En temel e¤lenceleri raks etmek ve ipin iki ucunu bir a¤aca veya sabit bir dire¤e ba¤layarak yapt›klar› sal›ncakta sallanmakt›. Giyimlerinin temel hammaddesi ipektir. Pabuç, ba¤›rdak, mintan ve etek giymektedirler. Bafllar›na veya örgülü ve k›nal› saçlar›n›n üzerine iplikli bir ör- tü örtmektedirler. Tercih ettikleri k›yafetin koyu k›z›l rengi nazlanmay›, yeflil rengi yaranmay› ifade etmektedir. Alt›n, gümüfl ve de¤erli tafllardan yüzük, bilezik, inci, gerdanl›k ve küpe, halka, türlü boncuklar, bele as›lan kad›n b›ça¤› ve pelerin ka- d›n›n tak›lar› aras›ndad›r. (Kaynak: Reflat GENÇ, Kâflgarl› Mahmud’a Göre XI. Yüz- y›lda Türk Dünyas›, Ankara, 1997).

‹KT‹SAD‹ HAYAT Mâverâünnehr’in fethinden itibaren ‹slam co¤rafyas›na girilmesi ile birlikte burada geçerli olan dinar (alt›n), dirhem (gümüfl) ve fels (bak›r) sikkeler (madenî paralar) hakanl›k taraf›ndan da kullan›lm›flt›r. Bu kapsamda dinara uru¤lu¤ altun, dirheme Para (Yarmak): yarmak ve felse ise benek diyorlard›. Piyasada en yayg›n kullan›lan dirhemdi. Do- Dinar=Uru¤lu Altun (Alt›n lay›s› ile onun karfl›l›¤› olan yarmak, ayn› zamanda genel anlamda para kelimesi- Para) Dirhem =Yarmak (Gümüfl nin karfl›l›¤› olarak da kullan›l›yordu. Hakanl›k devri para birimlerinden en meflhu- Para) ru, Tamgaç Han ‹brahim (1041-1068) ve onun parlak iktisadi devrine izafeten söy- Fels=Benek (Bak›r Para) lenen tamgaciyye veya müeyyidü’l-adliyye dirhemleri idi. Al›flverifllerde veya me- murlar›n maafl›n›n ödenmesinde som alt›n esas›na göre paran›n de¤eri tespit edi- lirdi. K›rk yedi dirhem bir miskal saf alt›n ile eflit de¤erde idi. Ülkede siyasi istik- rars›zl›¤›n hüküm sürdü¤ü ya da piyasada alt›n ve gümüflün azald›¤› durumlarda alt›n ve gümüflün kar›flt›r›larak düflük ayarda para bas›ld›¤› olurdu. Bu flartlarda ödemelerin miktar› som alt›n üzerinden yap›lan yeni de¤ere göre yeniden belirle- nirdi. Tamgaç Han ‹brahim Fergana bölgesini Do¤u Türk Hakanl›¤›’ndan ald›ktan sonra paran›n flekil ve muhtevas›nda bir tak›m de¤ifliklikler yapm›flt›. Çevresi girin- tili ç›k›nt›l› olan bak›r-kurflun kar›fl›m›n› içeren paralar yerini düzgün bak›r-gümüfl kar›fl›m› paralara b›rakt›. Halk düflük ayar gümüflten imal edilen paran›n bak›r ka- r›fl›m›ndan ve saf alt›n ile sabitlenen de¤erinden haberdard›. Paran›n de¤eri itibari ile Bat› Türk Hakanl›¤›, iktisaden Do¤u Türk Hakanl›¤›’n› her zaman nüfuzu alt›n- Hakanl›¤›n iktisadi yap›s›n›n da tutmay› baflarm›flt›. dört ana aya¤› vard›: Ticaret Türk Hakanl›¤›’nda iktisadi hayat›n esas›n› ticaret, tar›m, hayvanc›l›k, avc›l›k ve Hayvanc›l›k madencilik teflkil etmekte idi. fiehir hayat›nda esnaf ve zanaat erbab› buna göre fle- Tar›m killenmifltir. ‹pek yolu güzergah›nda bulunan ülkenin co¤rafi konumu gere¤i tica- Avc›l›k ret en önemli gelir kayna¤› idi. Do¤uda Çin ve Uygur bölgesinden gelenleri karfl›- layan s›n›r ticaret vilayeti Hotan ve Kâflgar, Hârizm ve Horasan’a aç›lan güzergah- ta Buhara, güney bat›da Toharistan’a ve bat›ya do¤ru ‹slam ülkelerine uzanan yol- da s›n›r vilayeti olarak Tirmiz ve Belh, kuzey bat›da ‹sfîcâb ve Taraz, ticaretin önemli kavflak noktalar› idi. Bunlar›n d›fl›nda zikredilmesi gereken önemli metro- pol niteli¤indeki Semerkand, Taflkend, Özkend, Hocend, Yarkend, Beykend ve Balasagun ticari canl›l›¤›n yafland›¤› vilayetlerdir. Mesela, Çin’den Hotan’a gelen tüccarlar Çin ipekleri ve kumafllar (bu ipek ve kumafllar›n özel isimleri ve pek çok çeflidi vard› ki, bunlar›n baz›lar›n› Kâflgarl› Mahmud eserinde anlatmaktad›r.), elbi- seler, alt›n kemerler, gümüfl aksesuarlar, çay v.s. emtia getirirken, dönüfllerinde 6. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): ‹darî Teflkilat, Kültür ve Medeniyet 123 buradan k›ymetli tafllar (yeflim tafl› v.s.), c›va, Hu ipekleri, çok miktarda üretilen baharatlar, kokular, atlar, develer, de¤erli tafllarla süslenmifl e¤erler ve kemerler ile fil diflleri idi. Hindistan’dan pamuk ve pamuklu kumafllar ile özellikle ilaç ithal edi- liyordu. ‹slam ülkelerinden baflta keten kumafllar olmak üzere muhtelif mamuller ithal edilirken, onlara çok say›da köle, hayvan ve av ürünleri, ipek, misk, ham ve de¤erli madenler, deri hal›lar v.s. ihraç edilmekte idi. Sart (tüccar), ark›flla (kervan) mallar›n› getirdi¤i yerde birinin evinde misafir olur ve burada mallar›n› satt›ktan sonra kendisini konuk edene hizmeti karfl›l›¤› (mesela yirmi koyunda bir koyun gi- bi belirli miktarda) ayn veya nakdiî ödeme yapard›. Bunun yan›nda hanlar, dük- kanlar ve ribâtlar onlar›n mallar›n› satt›klar› di¤er mekânlard›. Ülkenin bat›s› baflta olmak üzere medenî sahadaki geliflmelere paralel olarak yer- leflik hayat›n ve kent kültürünün yayg›nlaflmas›, tar›m ve tar›m alanlar›n›n geniflleme- sini de beraberinde getirmifltir. Hububata tar›¤, bu¤daya afll›k denmekte idi. Yayg›n bu¤day ekiminin d›fl›nda arpa, ü¤ür (dar›), konak (çavdar), burçak, künçü (susam), yitim (keten tohumu), tuturkan (pirinç) ve sun› (çörek otu) da ekilmekteydi. Bunun için tarlada saban v.s. vas›ta ile sürme, k›¤lama (gübreleme) ve sulama yap›lmakta, harman vakti has›lat at, deve, kat›r ve eflek ile gerekli yerlere tafl›nmaktad›r. Sebze ve meyve yetifltiricili¤i de yayg›nd›. Tar›m› yap›lan sebzeler flunlard›; turma (turp), sar›¤ turma (havuç), kabak, sovan (so¤an), sarmusak, turmuz (h›yar), k›ç› (hardal), bütegü (patl›can), çamgur (flalgam), karnabahar ve ›spanak idi. Meyveler ise; armut, alma, üjme (dut), ayva,, yagak (ceviz), i¤de, fleftali, kay›s›, erik, f›st›k, f›nd›k, nar ve hurmad›r. En önemli alanlardan biri de üzüm yetifltiricili¤i yani ba¤c›l›k idi. Bu dö- nemde üzüm ve ba¤, günümüzde oldu¤u gibi ayn› adla kullan›l›yordu. Konar-göçer hayat›n en önemli gelir kayna¤› hayvanc›l›kt›. Hayvan yetifltiricili- ¤i aç›s›ndan en makbul ve gözde hayvan at idi. Atlara dair Kâflgarl› Mahmud’un verdi¤i bilgiler o kadar teferruatl›d›r ki, bu, at›n Türklerin yaflam›nda ne denli bir öneme sahip oldu¤unu kan›tlamaktad›r. At›n muhtelif cinsleri, her bir organ›n›n ayr›nt›s›yla isimlendirilmesi, kufland›r›lmas›, yemlenmesi, bak›m›, e¤itimi, hastal›k- lar› ve ölümüne kadar her fleyi iyi bilinmekteydi. Attan sonra en çok önem verilen hayvan koyundu. Büyük sürüler halinde yetifltirilen bu koyunlar Mâverâünnehr ve Horasan’›n et ihtiyac›n› karfl›l›yordu. Da¤l›k ve sarp bölgelerde keçi besleniyordu. S›¤›r besicili¤i di¤erlerine göre çok daha azd›. Zira, bu hayvanlar›n özellikle k›fl›n bak›m›n›n külfetli olmas› ve onlar için ah›r yapman›n zorunlulu¤u, s›¤›r besicili¤i- ne pek ra¤bet edilmemesine neden olmufltu. Ancak deve için durum farkl›yd›. De- ve konar-göçerlerin yüklerinin tafl›nmas›nda önemli bir vas›ta idi. Bu nedenle de- ve yetifltiricili¤i yayg›nd› ve bunlardan da deve ayg›r› (bu¤ra) revaçta idi. Tafl›ma maksatl› olarak kat›r, eflek ve fil (ya¤an veya yangan) de besleniyordu. Bu arada kümes hayvan› besicili¤i ve ar›c›l›k da yap›lmaktayd›. Avc›l›k, konar-göçerlerin iktisadi hayat›nda hem bir gelir kayna¤› olarak, hem de g›dalar›n›n temininde az›msanmayacak bir yer iflgal etmekteydi. Toplu olarak ç›k›lan avlara sürek av› veya sürgün av› denirdi. Bafllar›nda boy beyleri bulunur, beyin adamlar› da¤ ve ormana da¤›larak yaban hayvanlar›n› önlerine katarlar ve beyin bulundu¤u yere do¤ru onlar› sürerlerdi. Avc›l›kta ok, yay ve avc› hayvanla- r› kullan›l›rd›. Tuzak kurma usulü de vard›. Eti için avlanan geyik, da¤ keçisi ve kufllar›n yan›nda kürkü için avlanan vahfli hayvanlar ticari emtia olarak sat›l›rd›. Balkafl Gölü ve Iss›g Göl ile nehir ve derelerde bal›kç›l›k da yap›l›yordu. Bunun için arga¤ yani ucu e¤ri bir demir olta olarak kullan›l›yordu. Kay›kla a¤ atma ve ürkütülen bal›klar›n kaç›fl yoluna yap›lan ve yafl a¤aç dallar›ndan imal edilen a¤ örgülü kap›lar vas›tas› ile büyük çapta bal›k yakalamak mümkün oluyordu. 124 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Ülkenin maden ihtiyac›, ço¤unlukla Taflkend ve ‹lak ile Fergana vadisi boyun- ca Kâflgar’a kadar uzanan da¤l›k bölgelerden karfl›lan›yordu. Bu bölge alt›n, gü- müfl, bak›r, demir, c›va, kalay, flap, neft, toprak (cam, seramik ve tu¤la için kulla- n›lan), de¤erli tafllar, oymac›l›k ve kakmac›l›kta kullan›lan a¤aç türleri, boya ve ilaç imali için kullan›lan muhtelif bitkiler vs. madenler aç›s›ndan zengindi. Ceyhun

Ülkenin maden ihtiyac›, nehrinde ve So¤d vadisinden geçen Zerefflan nehrinde alt›n arama bir geçim kay- ço¤unlukla Taflkend ve ‹lak na¤› idi. Bu ham maddeler, ayn› zamanda birer ticaret merkezi olan flehirlerde her ile Fergana vadisi boyunca biri bir meslek grubuna tahsis edilmifl pek çok çarfl›, say›s›z han ve atölyede ev, ifl, Kâflgar’a kadar uzanan da¤l›k bölgelerindeki maden süsleme ve savafl malzemeleri olarak ifllenmekte, buradan bir k›sm› di¤er bölge ve yataklar›ndan ülkelere ihraç edilmekte idi. (Kaynak: Reflat Genç, Kâflgarl› Mahmud’a Göre XI. karfl›lan›yordu. Yüzy›lda Türk Dünyas›, Ankara, 1997).

SIRA S‹ZDE Türk Hakanl›¤›’n›nSIRA S‹ZDE sosyal ve iktisadi yap›s› bütün ülkede homojenlik arz ediyor mu? 2 E⁄‹T‹M VE B‹L‹M DÜfiÜNEL‹M Hakanl›¤›nDÜfiÜNEL‹M sadece bat›s›nda elliden fazla para bas›lmaya de¤er, yani ekonomik büyüklü¤ü olan flehir bulunmaktayd›. Bölgede devlet ile halk aras›ndaki iliflkilerin SORU yürütülmesindeSORU memurlara, do¤uda yüz binlerle ifade edilen yeni Müslüman olan insanlar›n arz talebi do¤rultusunda fakihlere ve f›kha dair eserlere ihtiyaç olmak- tayd›. Bütün bunlar e¤itime ve e¤itilmifl insanlara ne kadar ihtiyaç olaca¤›n› gös- D‹KKAT D‹KKAT termektedir. Bu nedenle Ortaça¤ ‹slam dünyas›nda bilinen ilk modern nitelikli medresenin Tamgaç Han ‹brahim taraf›ndan Haziran 1066 tarihinde Semerkand’da SIRA S‹ZDE aç›lm›fl olmas›SIRA flafl›rt›c›S‹ZDE de¤ildir. Ayr›ca böyle bir e¤itim kurumuna model olacak prototip, bölgenin eski inanç yap›lar›nda mevcuttu. Tamgaç Han ‹brahim Medresesini modern ve ilk k›lan hususlar, onu önceki AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ medreselerden ay›ran belirgin farklar›d›r. Fiziki aç›dan kendine ait ayr› bir binas›, NNö¤renci yurdu, kütüphanesi, seçimle gelen idarecileri, belirli bir ekolde (Hanefî K‹TAP Mezhebi zorunluK‹TAP idi.) program› ve dersleri, düzenli devam eden ö¤rencileri, ö¤- renci burslar›, enflasyona göre belirlenen maafll› hocalar›, daimi kaynaklar› ile tes- pit edilen y›ll›k bütçesi ve benzeri özelliklerinin olmas›d›r. Medresenin vak›fname-

TELEV‹ZYON sinden Semerkand’daTELEV‹ZYON baflka medreselerin de oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Ancak onla- r›n muhtevas› hakk›nda bilgi yoktur. Tamgaç Han ‹brahim’in bafllatt›¤› bu e¤itim ata¤›ndan sonra XII. yüzy›la gelindi¤inde sadece Buhara’da maafll› alt› bin fakihin bulundu¤u dikkate al›n›rsa, ülkede e¤itim ve ö¤retimin ne boyutlara yükseldi¤i ‹NTERNETkolayca anlafl›l›r. ‹NTERNET Medresenin temel ifllevi, imam, müezzin, hatib, vaiz ve müftü gibi halk›n dinî Türk hakanl›¤›nda medreselerin temel ifllevi, ihtiyaçlar›na cevap veren memurlar›n yetifltirilmesi yan›nda, yarg› ifllerinden, sula- imam, müezzin, hatib, vâiz ma ve vergi meselelerine kadar bir çok alanda etkin olan kad›l›k, muhtesiblik, ka- ve müftü gibi halk›n dinî ihtiyaçlar›na cevap veren tiplik, tercümanl›k, istihbarat, noterlik, elçilik, nâiblik, valilik ve vezirli¤e kadar memurlar›n yetifltirilmesi devletin bürokrat ihtiyac›n› karfl›lamakt›. fiu halde, Hanefî hukuku tekeline göre ifl- yan›nda, yarg› ifllerinden, leyen devlet mekanizmas› ve sosyal hayat›n her alan›na nüfuz eden Hanefî din sulama ve vergi meselelerine kadar bir çok adamlar› dikkate al›nd›¤›nda, medreselerin kurulufl ve yay›l›fl›n›n, bilinenin aksine alanda etkin olan kad›l›k, Bât›nîli¤e (gayri Sünnili¤e) karfl› bir tepki de¤il, birinci planda devletin ve halk›n muhtesiblik, kâtiplik, tercümanl›k, istihbarat, ihtiyac› olan bürokrat ve din adam› yetifltirme amac›ndan kaynakland›¤›n›, bunun noterlik, elçilik, nâibik, bir sonucu olarak oluflan menfaat ve güç birli¤inin, bölgede râfizî ak›mlar›n yay›l- valilik ve vezirli¤e kadar devletin bürokrat ihtiyac›n› mas›na müsamaha göstermedi¤i gibi, alternatif olabilecek Sünnî fiâfiî mezhebini karfl›lamakt›. dahi iyi karfl›lamay›p tenkit etti¤ine flahit olunabilmektedir. Bu tekelleflmenin, devlet ve halk üzerinde tesis edilen nüfuz ile elde edilen menfaat ve rant› baflka bir ekolün mensuplar› ile paylaflmaya müsaade etmesi söz 6. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): ‹darî Teflkilat, Kültür ve Medeniyet 125 konusu de¤ildi. Bu nedenle Mâverâünnehr’de Hanefî ulemas›ndan herhangi biri- nin dahi baflka bir bölgeye gitmesine, dönüflünde farkl› bir ekolü ülkeye tafl›r en- diflesi ile s›cak bak›lm›yordu. Nitekim, Do¤u Türk Hakanl›¤›’na, Selçuklular›n ha- kim oldu¤u bölgelere flehir kad›s›, medrese müderrisi, elçi v.s. görevleri yürütmek üzere gidenler, tekrar Maverâünnehr’e dönmek istediklerinde (hanedan mensubu dahi olsa) râfizî veya baflka ak›mlarla iliflkisinden flüphelenilerek s›k› bir takibe tu- tulduklar›, yarg›land›klar›, hatta öldürüldüklerine rastlamak mümkündür. Bir di¤er önemli nokta, Tamgaç Han ‹brahim Medresesi kronoloji esas al›nd›- ¤›nda, benzer nitelikli ‹slam co¤rafyas›nda sonradan kurulan di¤er medreselere gerek fiziki yap›s›, gerekse ifllev ve iflleyifli bak›m›ndan prototip teflkil etmifl olma- s›d›r. Selçuklu veziri Nizâmülmülk’ün, Hanefî ekolüne alternatif olarak fiâfiîler için Ekim 1067 tarihinde Ba¤dad’da kurdu¤u ilk Nizâmiye Medresesi Irak ve ‹ran’da yayg›nlafl›nca, bu medreseler meflhur olmufl, zamanla Türk Hakanl›¤›’n›n Selçuk- lular›n gölgesinde kalmas› gibi, Tamgaç Han ‹brahim ve di¤er Türk hakanlar›n›n kurdu¤u medreseler de yak›n zamana kadar unutulmufltur. Meselâ, Kad›r Han Cib- ril’in Kül Er Tegin ad›yla s›n›rs›z para sarf ederek Buhara’da yapt›rd›¤› medrese bunlar aras›ndad›r. Kad›r Han Cibril’den sonra tahta ç›kan Arslan Han Muhammed de Buhara’da infla ettirdi¤i bir saray›n›, uzun y›llar dârü’l-mülk olarak kullan›ld›k- tan sonra fakihlere medrese olarak tahsis etmifl, saray kap›s›ndaki hamam› ve ba- z› köyleri de buraya vakfetmiflti. Onun yapt›rd›¤› bir baflka medrese ise do¤up bü- yüdü¤ü Selçuklu ülkesinde Merv’de idi. Bu flekilde medreseler yapan hakanlar öl- dükten sonra da çok de¤er verdikleri bu medreselere defnediliyorlard›. ‹flte bu modern nitelikli medreseler, Türklerin ‹slam medeniyetine getirdikleri en büyük yenilik ve katk›d›r. Dolay›s› ile ortaça¤da Türklerin ‹slam-Fars ve Arap co¤rafyas›- na hakim olmas› ile ‹slam medeniyeti duraklamaya girmemifl, tam aksine parlak bir de¤iflim geçirmifltir. Türk Hakanl›¤›’n›n bilime ne denli büyük önem verdi¤ini Do¤u veya Turan Ül- kesi s›fat›yla ‹ran, Hint ve Çin ile rekabet etme arzular›ndan anlayabilmekteyiz. Ba- zen bu yönde bilim seviyesini s›nama niyeti ile Türk Hakanl›¤› ülkesine ‹ran’dan gelen bilginlere veya sorulara ve bunlara verilen cevaplara dair anekdotlar kaynak- larda yer almaktad›r. Medeniyetler aras›ndaki bilimsel rekabette Turanl›lar›n en gözde eseri Yusuf Has Hâcib’in Kutadgu Bilig adl› eseridir. Yusuf Has Hâcib ese- rini takdim ederken, “Bu türden bir esere Çinliler Edebü’l-Mülûk, Maçinler Enîsü’l- Memâlik”, Do¤u ülkesinin büyükleri Zînetü’l-Ümerâ, ‹rânl›lar fiehnâme-i Türkî ve Turanl›lar ise Kutadgu Bilig demektedirler.” diyerek bir mukayese yapmaktad›r. Yusuf Has Hâcib (ö. 1070’den sonra) eserini, Balasagun’da yazmaya bafllam›fl, Kâfl- gar’a giderek 1069 y›l›nda orada tamamlay›p Do¤u Türk hakan› Tamgaç Han Ha- san b. Süleyman’a (1069-1103) sunmufltur. Bu eser edebî mahiyette Türkçe (Haka- niyye Türkçesi) kaleme al›nan, manzum ve mensur nüshalar› bulunan nasihatna- me ya da siyasetname türü bir klasik eserdir.

Kutadgu Bilig’deki Dört Unsur Ad› Mevkii Temsil etti¤i kavram Kün-To¤d› (Gün-Do¤du) Hakan Köni Törü (Do¤ru kanun) Ay-Told› (Ay-Doldu) Vezir Kut (Siyasî iktidar) Ögdülmifl (Övülmüfl) Vezirin o¤lu Ukufl (Ak›l) Odgurm›fl (Uyanm›fl) Zâhid (dervifl) Âk›bet 126 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Resim 6.1 Yusuf Has Hâcib’in hayat› hakk›n- da pek bir fley bilinmemektedir. Asil Yusuf Has Hâcib’in türbesi, Kâflgar, bir aileye mensup olan, ilmi, erdemi Sincan Uygur ve takvas› ile toplum içinde yüksek Özerk Bölgesi, Çin bir mevkide bulundu¤u anlafl›lan Yu- Halk Cumhuriyeti. suf Has Hâcib, Balasagun’da do¤mufl, yafll›l›¤›na do¤ru Kâflgar’a gelerek ese- rini Tamgaç Han Hasan’a ithaf etme- sinden sonra, ödül olarak Ulu¤ Has Hâcib tayin edilmifltir. Bilim tahsil edenler aras›nda baz› Türk hakanlar› ve çocuklar› olan te- ginler de vard›. Bunlardan fiemsü’l- Türk Hakanl›¤›’n›n bilime ne Mülk Nasr (1068-1080), hem hattat hem de muhaddis idi. Yine, K›l›ç Tamgaç Han denli büyük önem verdi¤ini ‹brahim b. Hüseyn (1178-1204) de hattat ve flairdi. Hattatl›ktan geçimini bile temin “Do¤u veya Turan Ülkesi” s›fat›yla ‹ran, Hint ve Çin ile ediyordu. Rivayete göre, yazd›¤› Kur’an mushaflar›n› satmas› için birisine verir ve rekabet etme arzular›ndan geçimini bundan elde ederdi. Kad›r Han Yusuf (1025-1031)’un torunu Hüseyn’in anlayabilmekteyiz. Medeniyetler aras›ndaki o¤lu Kâflgarl› Mahmud iyi bir tahsil görmüfl ve Türk illerini dolaflt›ktan sonra gel- bilimsel rekabette di¤i Ba¤dad’da Türkçe-Arapça kamus niteli¤i tafl›yan meflhur eseri Dîvânü Lugâ- Turanl›lar›n en gözde eseri Yusuf Has Hâcib’in Kutadgu ti’t-Türk’ü 1074’de Halife Muktedî’ye sunmufltur. XI. yüzy›lda Orta Asya’dan Akde- Bilig adl› eseridir. niz’e kadar uzanan ‹slam co¤rafyas›nda yaflanan Türk asr›n›n bir sonucu olarak, bu eser art›k bir zorunluluk halini alan Türkçe ö¤renme ihtiyac›na cevap verme arzu- su ile kaleme al›nm›flt›r. Dîvânü Lugâti’t-Türk bir kamus olman›n ötesinde, Türk kültürü, etnolojisi, etnografyas›, mitolojisi, folkloru, co¤rafyas›, töresi, gelenekleri, fliiri, atasözleri, dünya görüflü ve t›bbî usullerinden ilaç çeflitlerine, spordan yeme- ¤e kadar günlük hayat›n her alan› ile ilgi kurularak, okuyucuyu bilgilendirmeyi amaç edinmifltir. Bu yönleri ortaya koymadaki baflar›s› ile Kâflgarl› Mahmud ilk Türk dilcisi, ‹lk Türk halk bilimcisi, ilk Türk co¤rafyac›s› gibi pek çok alanda ilkle- rin Türk bilim adam› s›fat›n› hak etti¤i kabul edilmektedir. Resim 6.2

Kâflgarl› Mahmud’un çizdi¤i Dünya haritas› 6. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): ‹darî Teflkilat, Kültür ve Medeniyet 127

Hakanl›kta t›p bilimi de ça¤›na göre geliflmifl bir düzeyde idi. Tamgaç Han ‹b- Kad›r Han Yusuf’un (1025-1031) torunu rahim, yard›m eli uzanmayan himayesiz, garip, zavall› fakirlerin, bela ve hastal›k- Hüseyn’in o¤lu Kaflgarl› lardan kurtulmalar› ve iyi olmas› mümkün olmayan (felçli) hastalar›n vefat edince- Mahmud iyi bir tahsil ye kadar istirahatlar› için bir hastane (dârü’l-merdâ, merdâhâne ya da bîmâristân) görmüfl ve Türk illerini dolaflt›ktan sonra geldi¤i yapt›rm›fl ve bunlar›n masraflar›n› karfl›lamak üzere zengin vak›flar tahsis etmifltir Ba¤dad’da Türkçe-Arapça Tamgaç Han ‹brahim’e ait bir evde kurulan bu hastanenin yan› s›ra, Semerkand’da kamus niteli¤i tafl›yan meflhur eseri Dîvânü Nimek Bîmâristân ad›nda baflka bir hastanenin daha bulundu¤u bilinmektedir. Lugâti’t-Türk’ü 1074’de Sa¤l›k alan›nda hizmet veren bu tür yap›larda çal›flan doktor ve hacamatlar, usta Halife Muktedî’ye sunmufltur. Eserin ç›rak usûlü ile mesleki e¤itim almakla birlikte, en az›ndan mesleklerini yapabilme- muhtevas› ve ele al›n›fl› leri için gerekli olan dinî-hukukî konularda medrese e¤itimi de almakta idiler. Her itibar›yla Kâflgarl› Mahmud, ilk Türk dilcisi, ‹lk Türk halk türlü masraf tahsis edilen vak›f gelirlerinden karfl›lanmakta idi. Di¤er taraftan Hi- bilimcisi, ilk Türk betullah b. Muhammed et-Taberî taraf›ndan yaz›l›p Tamgaç Han Hasan’›n o¤lu To- co¤rafyac›s› gibi pek çok gan Tegin’e ithaf edilen ve cinsî hastal›klar ile tedavi usûllerini ihtiva eden Bâhnâ- alanda ilklerin Türk bilim adam› s›fat›n› hak etti¤i me adl› eser de dikkat çekicidir. kabul edilmektedir. Tamgaç Han Hasan’›n bilime ve bilim adam›na verdi¤i önem dolay›s› ile fiem- sü’l-Eimme Serahsî de hayat›n›n sonuna do¤ru onun himayesine girerek yar›m ka- lan eseri Mebsûd’u tamamlam›flt›r. Tarihe dair yaz›lan, ancak bugün mevcut olma- yan eserler de vard›r. Bunlardan Abdü’l-Gaffâr b. Hüseyn el-Alma’î’nin yazd›¤› Tâ- rîhü Kâflgar, Kâflgar’›n flehir tarihini ihtiva etmektedir ki, Tamgaç Han Hasan dev- rinde yaz›lm›flt›r. K›l›ç Tamgaç Han ‹brahim’e Mecdü’d-Dîn Muhammed Sürhaketî, Târîh-i Türkistân’› ithaf etmifltir. Onun ad›na yaz›lan bir di¤er eser, Raziyyüddin Niflaburî’nin Mekârimü’l-Ahlâk ad›ndaki eseridir. Ayr›ca Sinbâd-Nâme ve A¤râ- dü’s-Siyâse kitaplar›n›n müellifi Muhammed b. Ali el-Kâtib es-Semerkandî, bir sü- re K›l›ç Tamgaç Han ‹brahim b. Hüseyn’in inflâ dîvân›nda çal›flm›flt›r. Edib Ahmed Yüknekî, Atebetü’l-Hakay›k adl› manzum eserini hakanl›k mensubu oldu¤u kabul edilen Muhammed Dâd ‹spehsâlâr Bey’e ithaf etmifltir. Türk Hakanl›¤›’nda kad›nlar›n da bilim tahsil etti¤ine flahit olunmaktad›r. Haka- n›n saray›nda tercümanl›k, casusluk v.s. ifller için kullan›lan, Türkçe’nin yan›nda Arapça ve Farsça’y› iyi bilen kad›nlar vard›. Baba veya anneleri e¤itimli olan k›z ço- cuklar›, aile içi e¤itimle tahsil yap›yordu. Bunlardan biri fakihlik derecesine yüksel- mifl Alâü’d-Dîn Muhammed es-Semerkandî (öl.1144)’nin k›z› Fât›ma idi. Bizzat baba- s›ndan f›k›h dersleri alarak büyük bir fakih(a) olmufltu. Kendisi gibi fakih olan koca- s›n›n hatalar›n› düzeltir, fetvalarda onun da imza ve el yaz›s› bulunurdu. (Kaynak: Saffet Bilhan, “900 Y›ll›k Bir Türk Ö¤retim Kurumu Bu¤ra Han Tamgaç Medresesi Vak›f Belgesi”, AÜEBFD, XV/2, Ankara, 1982, s. 117-125; Arslan Terzio¤lu, “Yeni Kaynaklar Ifl›¤›nda Karahanl› T›p ve Hastane Tarihine Bir Bak›fl” Tarih ve Toplum, 110, 1993, s. 81-88; Ömer Faruk Akün, “Kâflgarl› Mahmud”, D‹A, XXV, ‹stanbul, 2002, s. 9-15; Ömer Soner Hunkan, Türk Hakanl›¤› Karahanl›lar, ‹stanbul, 2007).

‹NANÇ VE TASAVVUF Türk Hakanl›¤›’n›n ‹slam’a girmesinde Sâmânîlerin ve Ebû Nasr Sâmânî gibi muta- savv›f flahsiyetlerin oynad›¤› rol, hakanl›¤›n inanç yap›s›n› büyük ölçüde etkilemifl- tir. Sâmânîler döneminde Mâverâünnehr, fieyh Ebu’l-Mansûr Mâturîdî (ö. 944)’nin büyük gayreti ile Ehl-i Sünnetin hakim oldu¤u bir bölge haline gelmifl ve bozk›r- lardaki binlerce ribâtta bu inanç ifllenmifltir. Di¤er taraftan Abbâsî halifesi Harun er-Reflîd (786-809)’den itibaren oluflturulan kad›lkudâtl›k (bafl kad›l›k) makam›na Hanefî mezhebine mensup kad›lar›n tayin edilmesi de etkili olmufltur. Bilhassa hi- lafetin do¤usunda Horasan ve Mâverâünnehr’de, bölgenin co¤rafî ve sosyal flartla- r›na uygun genifl bir müsamahay› temsil eden Hanefî mezhebinin tan›n›p yay›lma- 128 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

s›nda önemli bir katk›s› olmufltur. Bu flartlarda Sâmânîler ve bu ülkenin mutasav- v›f flahsiyetleri vas›tas› ile Müslüman olan Türk Hakanl›¤›, itikadi aç›dan Ehl-i Sün- Türk Hakanl›¤›’n›n ‹slam’a neti, amelî ve hukukî aç›dan da Hanefî mezhebini benimsemifltir. girmesinde Sâmânîlerin ve Hakanl›k Hanefî mezhebini kay›ts›z flarts›z desteklemekte, devletin bürokrasisi- Ebû Nasr Sâmânî gibi mutasavv›f flahsiyetlerin ni temsil eden memurlar›n yetiflti¤i medreselerde ö¤renci ve hocalar›n Hanefî mez- oynad›¤› rol, hakanl›¤›n hebinden olmas› flart› aranmakta ve hukukî ifller yine bu mezhebe göre yürütül- inanç yap›s›n› büyük ölçüde etkilemifltir. Hakanl›k bu mekteydi. Bütün bunlar ülkede di¤er Sünni mezheplerin ve gayri Sünni dairede vesile ile Sünnî ve Hanefî bulunan Râfizî veya Bât›nî mezheplerin geliflmesine müsaade etmemifltir. Nitekim, inanç çizgisini benimsemifltir. bir ara ülkede gizlice genifl bir taraftar kitlesi toplamay› baflaran ‹smailî dâîler (da- vetçiler), bizzat Tamgaç Han ‹brahim b. Nasr’›n ald›¤› s›k› tedbirler sonucu tama- men ortadan kald›r›lm›flt›r. Tamgaç Han ‹brahim b. Muhammed ise fieyh ‹zzü’d- Dîn el-Kendî’nin z›nd›k, ilhâd dâisi ve ibâhînin tevbesinin kabul edilmedi¤i fetva- s›n› kabul ederek, böyle oldu¤u kan›tlanan kiflileri öldürtmüfltür. Ayn› ithamla ha- kanl›¤›n bafl›nda bulunan Han Ahmed b. H›z›r’›n mahkeme karar› ile öldürüldü- ¤ünden daha önce bahsetmifltik. Ayr›ca bu fetva as›rlar sonra Osmanl›lar taraf›n- dan dahi misal mahkeme karar› olarak al›nm›flt›r. Türk hakanlar› ‹slam’a tasavvuf kap›s›ndan giren ve tasavvuf penceresinden ba- kan dervifl tabiatl› kifliler olarak kaynaklarda tarif edilir. Hakanlar›n ilk Müslüman atas› Satuk Bu¤ra Han’a ‹slâm’› anlatan ve Müslüman olmas›na vesile olan Ebu Nasr Sâmânî mürflid mertebesinde bir mutasavv›f idi. Aralar›ndaki iliflki Satuk Bu¤- ra Han Tezkiresi’nde ayr›nt›s› ile yer almaktad›r. Sonraki hakanlar da bu tasavvufî flahsiyetlere sayg› ve hürmetle ba¤l› kalm›fllard›r ki bunlara dair menkabevî rivayet- lerin baz›lar› günümüze kadar gelmifltir. Meselâ zahid ve ibadete düflkün biri ola- rak kaydedilen ‹lig Nasr’a dair bir rivayet flöyledir: “Bir gün ‹lig Han köleleri ile bir- likte Özkend çevresinde ava ç›kt›. Bu s›rada yolda iyi görünüfllü ve temiz yüzlü bir ihtiyar› (fleyhi), s›rt›nda kufla¤› ile odun tafl›yarak zorlukla tepeye ç›karken gördü. ‹lig Han kölelerinden birine ‘Git ve ihtiyar›n odununu at›n›n üzerinde tafl›!’ dedi. ‹htiyar, ‘At tafl›rsa kölene ne (faydas›) var.’ deyince, ‹lig Han, ‘Ey köle s›rt›nda ta- fl›!’ dedi. ‹htiyar ‘Köle tafl›rsa sana ne (faydas›) var.’ Bunun üzerine ‹lig Han at›n- dan indi ve yükü s›rt›na alarak biraz yürüdü, iyice yorulunca aln›ndan terler ak- maya bafllad›. Bunu gören ihtiyar eliyle bafl›n› mesh etti ve ‘Vay haline ey ‹lig! Bu gün kalem gibi hafif bir yükü yüklendin, k›yamet gününde bu odundan daha a¤›r bu kadar büyük haks›zl›klar›, kötülükleri ve ay›plar› nas›l tafl›rs›n, yorulma!’ ‹lig yere düflüp bay›ld›. ‹htiyar birden onlar›n nazar›ndan kayboldu. O, Allah’›n sela- m› üzerine olsun, H›z›r idi. Bundan sonra ‹lig onun elinin dokunmas›n›n bereke- tini, bu günü ve yar›n›ndan itibaren sonsuza kadar durumunun saadetli olmas› ile ald›.” ‹lig Nasr’›n kardefli Arslan Han Mansur, rivayete göre tahttan kendi iste¤i ile çe- kilerek dervifl olmufltur. Ayn› flekilde dindar bir flahsiyet olan K›l›ç Tamgaç Han ‹b- rahim b. Hüseyn de taht›n› o¤luna b›rakarak Buhara’da inzivaya çekilmifltir. Kad›r Han Yusuf ve o¤lu Arslan Han Süleyman hakk›nda bilgi verilirken, di¤er devletle- rin aksine Türkistan hanlar›n›n hiç içki içmedikleri kaynaklarca özellikle vurgula- n›r. Din onlara göre sadece halka farz de¤il, hakanlar içinde farzd›r. Tasavvuf eh- linden olan Arslan Han Muhammed, Nemedpûfl lâkapl› mutasavv›f fieyh Hasan b. Yusuf es-Sâmânî’ye manen ba¤l› idi. fieyh’in “Sâmânî” nispeti, onun, Satuk Bu¤ra Han’›n fleyhi Ebû Nasr Sâmânî’nin soyundan ve manevî silsilesinden geldi¤ini gös- termektedir. Buna göre, hanedan, bafl›ndan beri ayn› silsileye ba¤l› kalm›flt›r. Ars- lan Han Muhammed’in “baba” diye hitap etti¤i fieyh Nemedpûfl devrinde, Buhara ibâhe ve bidat ehlinden temizlenmifltir. 6. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): ‹darî Teflkilat, Kültür ve Medeniyet 129

Hakanlar›n tasavvuf ehli ile olan Resim 6.3 bu yak›n iliflkileri, onlar›n himayesin- Hoca Ahmed de tasavvufun ülkede alabildi¤ine ge- Yesevî’nin Türbesi, liflmesine zemin haz›rlam›flt›r ki, Ho- Türkistan- Kazakistan (Fot. ca Ahmed Yesevî bu flartlarda ortaya Sadi S. Kucur) ç›km›flt›r. Arslan Han Muhammed’in ça¤dafl› olan Ahmed Yesevî, XI. asr›n ortalar›nda Do¤u Türkistan’da Ak- su’ya ba¤l› Sayram kasabas›nda do¤- mufltu. Sayram, Tar›m ›rma¤›na tâbi fiâhyâr ›rma¤›na dökülen Karasu’nun üzerinde küçük bir kasaba idi. Bilin- meyen bir sebeple küçük yaflta Afla¤› Seyhun’da Otrar (Fârâb) ve Savran aras›nda yer alan Yesi (Yessi)’ye, sonraki ad› ile Hazret-i Türkistan’a geldi. Yesi’nin de içinde bulundu¤u Balasagun’a kadar Türkis- tan taraflar›n› Arslan Han Muhammed’in o¤lu Kad›r Han Ahmed yönetiyordu. Ah- med Yesevî, Yesi’de Arslan Baba’dan manevî himaye gördü. ‹slam ilimlerini tahsil için gitti¤i Buhara’da Hoca Yusuf Hemedânî (ö. 1140)’ye intisap etti. Hoca Yusuf Hemedânî ihtiyarl›¤›nda di¤er iki müridi, Hoca Abdullah Berkî (ö. 1161) ve Hoca Hasan Andakî (ö. 1157) ile bereber onu da halifeli¤e seçti. Hoca Abdullah Ber- kî’nin ölümünden sonra bir müddet Buhara’da tekkenin reisli¤ini yapt›. Daha son- ra Ahmed Yesevî buradaki müridlerini Hoca Abdü’l-Hâl›k Gucduvânî’ye b›rakarak, belki de ilahî bir iflaret veya hocas›n›n vasiyeti üzererine Yesi’ye döndü ve bir sü- re sonra orada vefat etti (ö. 1166). Yesevîlik Afla¤› Seyhun boylar›, Buhara ve Se- merkand çevresinde meskûn olan O¤uzlar aras›nda h›zla yay›larak siyasî flartlar Hakanlar›n tasavvuf ehli ile olan bu yak›n iliflkileri, paralelinde (bilhassa Mo¤ol istilas› ile) O¤uzlar›n tafl›y›c›l›¤›nda Horasan, Anadolu onlar›n himayesinde ve Balkanlara kadar uzand› ve bugüne kadar ulaflan önemli etkilerin sahibi oldu. tasavvufun ülkede alabildi¤ine geliflmesine Son olarak flunu da belirtmeliyiz ki Sâmânî etkisine ra¤men eski Türk inanç ya- zemin haz›rlam›flt›r ki, Hoca p›s› ve gelenekleri, ‹slam dairesi içinde kendine bir alan yaratarak etkisini devam Ahmed Yesevî bu flartlarda ettiriyordu. Müslüman Türklerin ço¤u Allah’a Tengri ve her fleye gücü yeten ma- ortaya ç›km›flt›r. Yesevîlik, Afla¤› Seyhun boylar›, nas›nda Ugan Tengri, Argu Türkleri ise Bayat diyorlard›. Peygamber karfl›l›¤› ola- Buhara ve Semerkand rak yalavaç demekte idiler. Dine nom dediklerinden Tengri nom›, Allah’›n dini ve çevresinde meskûn olan O¤uzlar aras›nda h›zla fleriat›n› ifade ediyordu. Namaza yükünç, ibadete tap›nmak, kelime-i flahadete yay›larak, siyasî flartlar kirtginmek, Müslüman’a (Uygurlar) Çomak, cennete uçmak, cehenneme tamu, paralelinde (bilhassa Mo¤ol istilâs› ile) O¤uzlar›n dua ve salâvâta alk›fl diyorlard›. Ayr›ca nüsha yazma, fal bakma v.b. gelenek ve hu- tafl›y›c›l›¤›nda Horasan, rafeler bir flekilde yaflamaya devam etti. (Kaynak: Fuad Köprülü, Türk Edebiyat›n- Anadolu ve Balkanlara kadar uzanm›fl ve bugüne da ‹lk Mutasavv›flar, Ankara, 1991, s. 30-31; Reflat Genç, Kâflgarl› Mahmud’a Göre kadar ulaflan önemli XI. Yüzy›lda Türk Dünyas›, Ankara, 1997; Ömer Soner Hunkan, Türk Hakanl›¤› etkilerin sahibi olmufltur. Karahanl›lar, ‹stanbul, 2007).

Satuk Bu¤ra Han Tezkiresi hakk›nda ne biliyoruz? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE 3 ‹MAR VE SANAT DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Türk Hakanl›¤›’n›n Ceyhun nehrinin bat›s›na geçememesi ve akabinde Selçuklu ve Kara H›taylar›n himayelerine girmeleri ile fetih siyaseti yani askerîSORU faaliyetlerin ye- SORU rini daha çok medeni sahada yap›lan aktiviteler alm›flt›r. Bu çerçevede, ekonomik kalk›nmaya paralel olarak özellikle hakanl›k yöneticileri taraf›ndan yürütülen imar D‹KKAT D‹KKAT faaliyetleri dikkat çekmektedir. Bunlar›n en önemli finans kayna¤› ise yöneticilerin

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE AMAÇLARIMIZ NNAMAÇLARIMIZ

K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET 130 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

ve zenginlerin kurduklar› vak›flard›r. ‹ster hayrî amaçl› isterse zenginli¤ini müsâ- dereden (mülkünün devlet taraf›ndan elinden al›nmas›) kurtarmak veya toplum içinde itibarl› bir yer edinmek için olsun, ülkede büyük bir inkiflaf gösteren vak›f- lar, pek çok sosyal tesisin kurulmas›na kaynakl›k etmifltir. Tamgaç Han ‹brahim yapt›rd›¤› medrese ve hastanenin yan› s›ra, bir de Kerce- mîn ad›nda saray yapt›rm›flt›r. Saray›n inflas› ile bizzat meflgul olurken, iflçilerine “Mimar›n ömrü uzun olur.” diyerek onlar›n yapt›klar› iflin sa¤lam ve uzun olmas› gerekti¤ine iflaret etmekteydi. Han Ahmed b. H›z›r saltanat›n›n ikinci döneminde kendisine Buhara’n›n merkezinde Cûbâr (ya da Cûybâr) diye bilinen yerde bir sa- ray infla ettirdi ki, içinde bahçeler ve su kanallar› mevcuttu. Otuz y›l süre ile kulla- n›ld›¤›na göre, kendisinden sonraki hakanlar›n da ikametgâh› olmufltur. Arslan Han Muhammed, Buhara’ya her geliflinde Han Ahmed b. H›z›r devrinde yap›lan sarayda kal›yordu. Fakat daha sonra saray›n kale içine nakledilmesini uygun gör- dü. 1095’de infla edilmifl olan bu saray›n otuz y›l kullan›ld›¤›na bak›l›rsa 1025’de y›- k›lm›fl olmal›d›r. Birkaç y›l sonra Arslan Han Muhammed, Ebû Leys semtinde Der- vâzeçe (Küçük Kap›) Mahallesinde bir saray infla ettirdi. Burada ayr›ca, özel bir ha- mam ile di¤eri saray kap›s›nda olmak üzere iki hamam yapt›rd› ki, bir benzeri da- ha yoktu. Bu saray Buhara’da uzun y›llar dârü’l-mülk olarak kullan›ld›ktan sonra, Arslan Han Muhammed saray› fakihlere medrese olarak tahsis ederek saray kap›- s›ndaki hamam› ve baz› köyleri de burayaa vakfetti. Kendisine de Sa’d Âbâd kap›- s›nda özel bir saray infla ettirdi. fiemsü’l-Mülk Nasr, Semerkand’a gi- Resim 6.4 den yol güzergâh›nda Buhara yak›nla- fiemsü’l-Mülk r›nda bafllang›çta belki de bir saray ola- Nasr’›n Semerkand rak infla edilen Ribât-› Melik’i di¤er ad›y- ile Buhara la Ribât›-Murabba’y› yapt›rd›. fiemsü’l- aras›nda yapt›rd›¤› Ribât-› Melik’in Mülk Nasr, siyasî merkez Semer- günümüze ulaflan kand’dan Buhara’ya gitti¤inde flehrin taç kap›s›, günlük ak›fl›na zarar vermemek için ka- Özbekistan rargah›n› flehir d›fl›nda kurar, devlet er- kan›n› burada kabul ederdi. Muhteme- len Ribât-› Melik bu amaçla Buhara d›fl›- na infla edilmifltir. Yak›n zamana kadar ayakta kalmay› baflaran bu yap›n›n k›smen ayakta duran ön yüzü bugün restore edil- mifl haldedir. Askerî ve ticarî amaçlar›n yan›nda bozk›r ahalisi aras›nda ‹slam’›n ö¤re- nilmesi ve yay›lmas› için Semerkand ve Hocend aras›nda Ak Kütel mevkiinde bir ri- bât daha infla ettiren fiemsü’l-Mülk Nasr ölümünden sonra da buraya defnedilmifltir. fiemsü’l-Mülk Nasr imar faaliyetlerine devam ederek Buhara’da ‹brahim Kap›- s›’nda bir çok arazi sat›n alarak buraya gayet güzel bahçeler infla ettirdi. Oldukça yüklü miktarda paralar harcayarak yapt›rd›¤› bu imaretlere fiems Âbâd ad› verilmifl- tir. fiems Âbâd’›n bitifli¤ine özel binek hayvanlar› için gûrek denilen bir otlak ya- p›ld›. Bunun bir mil uzunlu¤unda güçlü duvarlar› vard›. Buran›n içine bir saray ve güvercinler için bir burç infla edildi. Gûrek’de geyikler, ceylanlar, domuzlar ve til- kiler gibi vahfli hayvanlar bulunuyordu. Hepsi evcillefltirilmifl ve kaçamamalar› için yüksek duvarlarla kuflat›lm›flt›. Ancak fiems Âbâd, Selçuklular›n Mâverâünnehr’i ele geçirmesi s›ras›nda tamamen y›k›larak harabeye dönmüfltür. fiemsü’l-Mülk Nasr, kardefli ile yapt›¤› taht mücadelesi s›ras›nda yanan merkez camisini yeniden infla ettirdi ve kale ile cami aras›na hendek kazd›rd›. Merkez ca- misi minaresinin ahflap olan üst taraf› piflmifl tu¤la ile yeniden yap›ld›. Saray› ise 6. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): ‹darî Teflkilat, Kültür ve Medeniyet 131 kaleden uza¤a infla ettirdi. Nak›fllar› Semerkand’dan getirtilen yontmac›lara yapt›- r›ld›. ‹nflaat, gerekli olan harcamalar›n karfl›lanmas›nda eflraf ve zenginlerin yar- Ekonomik kalk›nmaya paralel olarak özellikle d›mda bulunmas› ile tamamland›. Yine onun devrinde Buhara yak›nlar›nda bir hakanl›k yöneticileri menzil olan fiarg’da Hân Sâlâr ad›nda biri taraf›ndan yapt›r›lan bir merkez camisin- taraf›ndan yürütülen imar den de bahsedilmektedir. Ancak Buhara imamlar›n›n bu camide Cuma namaz› k›- faaliyetleri dikkat çekmektedir. Bunlar›n en l›nmas›na izin vermemesi nedeniyle ât›l bir durumda kalan caminin kerestelerini önemli finans kayna¤› ise sat›n alan Kad›r Han Cibril camiyi y›kt›rd›. Buhara’ya getirtti¤i bu malzemeyi Çûbe yöneticilerin ve zenginlerin kurduklar› vak›flard›r. Bekâlân yak›n›nda infla ettirdi¤i Kül Er Tegin Medresesinde kulland›rd›. Tamgaç Han ‹brahim, Arslan Han Muhammed, manevî alandaki hassasiyetini, bu amaca hizmet eden fiemsü’l-Mülk Nasr, Han Ahmed b. H›z›r, Kad›r Han imaretlerin yap›m› ile de güçlendirmifltir. Türk hakan› Buhara’da flehir halk›n›n yo- Cibril ve Arslan Han rulmamas› ve flehrin düflmanlara karfl› savunmas›z kalmamas› için, flehir yak›n›na, Muhammed’in infla faaliyetleri Buhara, Selçuklu istilas› s›ras›nda harabeye dönenen ve çiftçilerin kullan›m›na terk edilen Semerkand ve çevresinde fiems Âbâd’›n yerine bir bayram namazgâh› yapt›rd›. Çevresine yüksek surlar, pifl- yo¤unlaflmaktad›r. mifl tu¤ladan minber ve mihrap infla ettirdi. Arslan Han Muhammed flehir mer- Resim 6.5 kezinden bir çok ev sat›n ald›. Kale ya- k›n›ndaki merkez camisini ve minaresi- Arslan Han Muhammed’in ni y›kt›rd›. Minarenin flehir merkezine Buhara’da 1127 tekrar infla edilmesini emretti. Bir ben- y›l›nda yeniden zeri daha görülmeyen muhteflem mina- yapt›rd›¤› Kal(y)an Minaresinin flerefe re tamamlanmak üzere iken, nazar de¤- k›sm›, Özbekistan. di ve merkez camisinin üzerine y›k›ld›. Bu minare Mescidin üçte biri çöktü ve nak›fl ifllen- Türkistan (Orta mifl bütün ahflab› parçaland›. Arslan Han Asya)’da Mo¤ol ‹stilâs› öncesinden minareyi (Kal(y)an / Kolan Minaresi) kalan birkaç kendi paras› ile çok sa¤lam ve bafl tara- eserden biridir. f› piflmifl tu¤ladan yeniden infla ettirdi. Arslan Han Muhammed, fiarg ve ‹s- kecket aras›nda yer alan ve Sâmcen ve- ya baz›lar›n›n Harâm Kâm da dedi¤i fiarg nehrine yine piflmifl tu¤ladan köprü, fiarg’da kendi paras› ile merkez camisi ve ‹skec- ket taraf›nda bat›ya do¤ru bir de ribât yapt›rd›. Buhara ile Frebr aras›nda kalan Bey- kend’i yeniden imar ettirdi. Buraya birçok imaret yap›l›rken, hakanSIRA da S‹ZDE kendisi için ga- SIRA S‹ZDE yet görkemli ve Harâm Kâm nehrinin geçti¤i bir saray infla ettirdi. Beykend pek yük- sek olmayan bir da¤a kurulmufl idi. Bu nedenle Harâm Kâm suyu her zaman imaret- DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M lere ç›km›yordu. Arslan Han Muhammed da¤a do¤ru bir kanal aç›lmas›n› emretti. An- cak da¤ tafll›k oldu¤undan bir çok harcamalara ve emeklere ra¤men, bir fersahtan fazla kaz›lamad› ve bu iflten vazgeçildi. Buhara’n›n savunmas›n› güçlendirmeyiSORU de ih- SORU mal etmedi ve tahrip olmufl flehir kalesini yeniden infla ettirdi. Ayr›ca flehirdeki Eski Rabad’›n önüne yeni bir rabad daha yapt›rd› ki, her ikisi bitiflik veD‹KKAT sa¤lamd›. D‹KKAT Hakanl›k dönemi mimarisinin temel özelli¤i piflmifl tu¤la malzemenin kullan›l- maya bafllanarak yap›n›n sa¤lam ve uzun ömürlü olmas›n›n amaçlanmas›d›r. Ge- SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE nellikle ribatlarda kare, medreselerde ise dört eyvanl› plan tercih edilmifltir. Süsle- melerde ise y›llara dayan›kl› ahflap malzemeler revaçtad›r. Bu yönleri ile Türk Ha- kanl›¤› mimarisi Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan Türk sanatAMAÇLARIMIZ ve mimarisinin pro- AMAÇLARIMIZ totipini teflkil etmektedir. NN

Ömer Soner Hunkan, Türk Hakanl›¤› Karahanl›lar, ‹stanbul, 2007. K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET 132 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Özet

Hakanl›¤›n idari teflkilat›n› ve iflleyiflini belirle- Hakanl›¤›n sosyal ve iktisadi yap›s› hakk›nda NAMAÇ NAMAÇ 1 yecek. 2 de¤erlendirme yapabilecek Hakan ailesi soyca Afrâsyâb’a dayand›r›lmakta- ‹lde (ülkede ya da vilayette) yaflayan kavim, halk d›r. Afrâsyâb’›n hakan, o¤ullar›n›n ise han unva- veya reayaya tüz, budun veya buyun denirdi. n› tafl›mas›, hiyerarfli basama¤›n›n en üstünde ha- Budun, hukuki temeli din olan noma, yani yasa- kan›n yer ald›¤›n› ve bütün ülkede metbû tan›n- ya tâbi idi. Budunun ulular› atl›¤lar gerekti¤inde d›¤›n› göstermektedir. Ülke hanedan mensuplar› ternek denilen belli yerlerde toplanarak budu- aras›nda idari anlamda taksim edilmektedir. Ha- nun ifllerini konuflup karara ba¤larlard›. Budun nedan mensuplar› bu¤ra (deve ayg›r›), ilig (ge- boylar›n bir araya gelmesinden oluflurdu. Boyla- yik?), arslan ilig, arslan tegin, togan tegin, tonga r›n bafllar›nda beyler bulunurdu. XI. yüzy›lda ha- (kaplan) tegin, y›nal tegin, y›¤an (fil) tegin v.s. kanl›k ülkesinde babaerkil bir aile yap›s› vard›. unvanlar alt›nda bu mekanizman›n alt›nda hiye- Köle, câriye ve dad›lar kan ba¤› aç›s›ndan aile rarflik bir s›raya göre yer almaktad›r. Hakan›n efli üyelerinden say›lmamakla beraber, aile yaflam›- katun (hatun) unvan› tafl›maktad›r. Katun saray- n›n ve birlikteli¤inin önemli parçalar› idi. Akra- da hakandan sonra söz sahibi en önemli kiflidir. bal›¤›n temeli olan evlilik, toplumun en çok Sarayda hakan ve vezirden sonra en önemli man- önemsedi¤i ve bunun için pek teferruatl› anane- s›p ulu¤ hâcib idi. Ulu¤ hâcib makam›ndan son- ler gelifltirdikleri bir müessese olarak karfl›m›za ra kapucubafl› vard›. Muhtelif hizmetler için sara- ç›kmaktad›r. H›s›m-akraba anlam›nda o¤ufl, ya- ya eleman al›r, saray hizmetlilerini huzura tak- guk kifli, öz kifli ve uru¤ tur›¤ ifadeleri kullan›l›r- dim eder, onlar›n tayin ve terfi ifllerine bakar ve d›. Toplumda üst tabakay› tüplü¤ eren veya tüp- saray hizmetinin usulüne uygun yürütülüp yürü- lü¤ y›ld›zl›¤ denilen asaletli kimseler, yani boy tülmedi¤ini kontrol ederdi. Merkez teflkilat›n›n beyleri temsil ediyordu. Konar-göçer hayat›n vaz- ve bürokrasinin bafl› vezir, yani yu¤rufl idi. Yu¤- geçilmezi yazak denilen otlaklar›n bulundu¤u rufl tayin edilen kifliye bu mans›ba uygun unvan, yaylak ve k›fllaklar halk›n yo¤un oldu¤u yerlerdi. tu¤, davul, z›rh, hil’at, süslü e¤er tak›m›, at ve ve- Kend ve ulufl, bölgedeki Türk lehçelerine göre zirlik mührü veriliyordu. Taflra vilayetleri idari hem flehir hem de köy anlam›na gelirdi. Buç- aç›dan tâbi s›fat› ile birinci dereceden hanedan gak yani bucak, kasaba, bal›k ise kale ve flehir mensuplar› aras›nda paylafl›lm›fl durumdayd›. Va- demekti. li, fl›hne (flahne), kethüda, nâib, kad›, hatîb, Mâverâünnehr’in fethinden itibaren ‹slam co¤- muhtesib v.s. unsurlar taflra teflkilat›n›n temel rafyas›na girilmesi ile birlikte burada geçerli olan mans›blar›yd›. Türk hakanl›¤› ordusu dört ana dinar (alt›n), dirhem (gümüfl) ve fels (bak›r) pa- unsurdan oluflmakta idi. Bunlar saray muhaf›zla- ra çeflitleri hakanl›k taraf›ndan da kullan›lm›flt›r. r›, hassa ordusu, hanedan mensuplar›, yerel ida- Bu kapsamda dinara uru¤lu¤ altun, dirheme yar- reciler, dihkanlar, gaziler vs. unsurlara ba¤l› bir- mak ve felse ise benek diyorlard›. Piyasada en likler ile boylardan oluflan askerlerdir. yayg›n kullan›lan dirhemdi. Türk Hakanl›¤›’nda iktisadi hayat›n esas›n› ticaret, tar›m, hayvanc›l›k, avc›l›k ve madencilik teflkil etmekte idi. 6. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): ‹darî Teflkilat, Kültür ve Medeniyet 133

Hakanl›¤›n e¤itim, bilim, inanç ve tasavvufi yö- Hakanl›k döneminde yap›lan sanat eserlerini, NAMAÇ NAMAÇ 3 nünü kavrayabilecek 4 imar faaliyetlerini tan›yacak Hakanl›¤›n ekonomik de¤eri büyük pek çok fle- Türk Hakanl›¤›’n›n Ceyhun nehrinin bat›s›na ge- hire sahip olmas›, di¤er taraftan ülkenin do¤u- çememesi ve akabinde Selçuklu ve Kara H›tayla- sunda yüz binlerle ifade edilen ve yeni Müslü- r›n himayelerine girmeleri ile fetih siyaseti, yani manlaflmakta olan insanlar›n arz talep do¤rultu- askerî faaliyetlerin yerini daha çok medeni saha- sunda fakihe ve f›kha dair eserlere olan gereksi- da yap›lan faaliyetler alm›flt›r. Bu çerçevede eko- nim, ça¤›n›n ötesinde modern nitelikte ilk med- nomik kalk›nmaya paralel olarak özellikle ha- reseleri ortaya ç›karm›flt›r. Bunlar›n ilki ve en kanl›k yöneticileri taraf›ndan yürütülen imar fa- meflhuru Semerkand’da Haziran 1066’da aç›lan aliyetleri dikkat çekmektedir. Bunlar›n en önem- Tamgaç Han ‹brahim Medresesidir. Medresenin li finans kayna¤› ise yöneticilerin ve zenginlerin temel ifllevi, imam, müezzin, hatib, vaiz ve müf- kurduklar› vak›flard›r. Tamgaç Han ‹brahim, tü gibi halk›n dinî ihtiyaçlar›na cevap veren me- fiemsü’l-Mülk Nasr, Han Ahmed b. H›z›r, Kad›r murlar›n yetifltirilmesi yan›nda, yarg› ifllerinden, Han Cibril ve Arslan Han Muhammed’in infla fa- sulama ve vergi meselelerine kadar bir çok alan- aliyetleri Buhara, Semerkand ve çevresinde yo- da etkin olan kad›l›k, muhtesiblik, kâtiplik, ter- ¤unlaflmaktad›r. Hakanl›k dönemi mimarisinin cümanl›k, istihbarat, noterlik, elçilik, nâiblik, va- temel özelli¤i, piflmifl tu¤la malzeme kullan›larak lilik ve vezirli¤e kadar devletin bürokrat ihtiyac›- yap›n›n sa¤lam ve uzun ömürlü olmas›n›n amaç- n› karfl›lamakt›. Türk Hakanl›¤›’n›n bilime ne den- lanmas›d›r. Genellikle ribatlarda kare, medrese- li büyük önem verdi¤ini Do¤u veya Turan Ülke- lerde ise dört eyvanl› plan tercih edilmifltir. Süs- si s›fat›yla ‹ran, Hint ve Çin ile rekabet etme ar- lemelerde ise y›llara dayan›kl› ahflap malzemeler zular›ndan anlayabilmekteyiz. Medeniyetler ara- revaçtad›r. Bu yönleri ile Türk Hakanl›¤› mimari- s›ndaki bilimsel rekabette Turanl›lar›n en gözde si Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan Türk sanat eseri Yusuf Has Hâcib’in Kutadgu Bilig adl› ese- ve mimarisinin prototipini teflkil etmektedir. ridir. Kad›r Han Yusuf’un (1025-1031) torunu Hü- seyn’in o¤lu Kâflgarl› Mahmud iyi bir tahsil gör- müfl ve Türk illerini dolaflt›ktan sonra geldi¤i Ba¤- dad’da Türkçe-Arapça kamus niteli¤i tafl›yan mefl- hur eseri Dîvânü Lugâti’t-Türk’ü 1074’de Halife Muktedî’ye sunmufltur. Eserin muhtevas› ve ele al›n›fl› itibar›yla Kâflgarl› Mahmud, ilk Türk dilci- si, ilk Türk halk bilimcisi, ilk Türk co¤rafyac›s› gibi pek çok alanda ilklerin Türk bilim adam› s›- fat›n› hak etti¤i kabul edilmektedir. Türk Hakanl›¤›’n›n ‹slam’a girmesinde Sâmânîle- rin ve Ebû Nasr Sâmânî gibi mutasavv›f flahsiyet- lerin oynad›¤› rol, hakanl›¤›n inanç yap›s›n› bü- yük ölçüde etkilemifltir. Hakanl›k bu vesile ile Sünnî ve Hanefî inanç çizgisini benimsemifl ha- kanlar›n tasavvuf ehli ile olan bu yak›n iliflkileri, onlar›n himayesinde tasavvufun ülkede alabildi- ¤ine geliflmesine zemin haz›rlam›flt›r ki, Hoca Ah- med Yesevî bu flartlarda ortaya ç›km›flt›r. Yesevî- lik, Afla¤› Seyhun boylar›, Buhara ve Semerkand çevresinde meskûn olan O¤uzlar aras›nda h›zla yay›larak, siyasî flartlar paralelinde (bilhassa Mo- ¤ol istilâs› ile) O¤uzlar›n tafl›y›c›l›¤›nda Horasan, Anadolu ve Balkanlara kadar uzand› ve bugüne kadar ulaflan önemli etkilerin sahibi olmufltur. 134 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Kendimizi S›nayal›m

1. ‹dari teflkilatta hakandan sonra gelen ve ona tâbi 6. Türk hakanl›¤› ülkesinde erkek ve k›z gözetilme- olarak kendi bölgesini yöneten hanedan mensubunun den genel anlamda köle için afla¤›daki isimlerden han- unvan› afla¤›dakilerden hangisidir? gisi kullan›lmaktad›r? a. Tüksin a. Tegin b. Kül Er Tegin b. K›rnak c. Çuv› c. Karabafl d. Bu¤ra d. Kul e. Kökyuk e. Kaçaç

2. Afla¤›da yer alan saraydaki kad›n unvanlar›ndan han- 7. Afla¤›da madenlerine göre efllefltirilen para birimle- gisi tecrübeli ve yafll› olanlar için kullan›l›r? rinden hangisi yanl›fl efllefltirilmifltir? a. Katun a. Dinar - Uru¤lu altun b. Altun tar›m b. Dirhem - Gümüfl c. Katun kunçuy c. Fels - Benek d. Oglagu katun d. Bak›r - Yarmak e. Han katun e. Fels - Bak›r

3. “Muhtelif hizmetler için saraya eleman al›r, saray 8. Afla¤›daki maddelerden hangisi, Tamgaç Han ‹bra- hizmetlilerini hakan›n huzuruna takdim eder, onlar›n him Medresesi’ni modern ve ilk k›lan hususlara bir ör- tayin ve terfi ifllerine bakar ve saray hizmetinin usulüne nek de¤ildir? uygun yürütülüp yürütülmedi¤ini kontrol ederdi.” Bu a. Medrese hocalar›n›n gönüllülük esas›na göre ça- tarife uygun saray görevlisi afla¤›dakilerden hangisidir? l›flmas› a. Ulu¤ hâcib b. Fiziki aç›dan kendine ait ayr› bir binas›n›n olmas› b. Hâcib c. Belirli bir ekolde program› ve dersleri olmas› c. Kapucubafl› d. Düzenli devam eden burslu ö¤rencileri olmas› d. Candar e. Daimi kaynaklar› ile tespit edilen y›ll›k bütçesi- e. Yatgak nin bulunmas›

4. Dîvân-› âr›z’da askerlerin ad›n›n ve az›¤›n›n kayde- 9. Türk Hakanl›¤›’n›n Sünnî ve Hanefî inanç yap›s›n› dildi¤i defterlere ne ad verilirdi? tercih etmesinde afla¤›daki devletlerden hangisinin bü- a. Ay biti¤i yük etkisi olmufltur? b. Il›mga a. Selçuklular c. Bitik b. Sâmânîler d. Yortug c. Gazneliler e. Il›mga bitikçi d. Hârizmflahlar e. Büveyhîler 5. Afla¤›dakilerden hangisi “eflkinci”nin görevleri ara- s›ndad›r? 10. Hakanl›k dönemi mimarisinde yap›n›n sa¤lam ve a. Hakan›n ve saray›n korunmas› iflini yürütmek uzun ömürlü olmas› için afla¤›daki malzemelerden han- b. Saray›n mutfak ifllerini yürütmek gisi daha çok tercih edilmifltir? c. Sarayda teflrifatç›l›k yapmak a. Tafl d. Hakan›n içki ve mezesini haz›rlamak b. Ahflab e. Posta ifllerini yürütmek c. Demir d. Kesme tafl e. Piflmifl tu¤la 6. Ünite - Karahanl›lar (Türk Hakanl›¤›): ‹darî Teflkilat, Kültür ve Medeniyet 135

Okuma Parças› Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› HOCA AHMED YESEVÎ’N‹N MENKABEVÎ HAYATI 1. d Yan›t›n›z yanl›flsa “‹dari Teflkilat” konusunu ye- (ADI HAKKINDA) niden gözden geçiriniz. Türkistan’da Sayram flehrinde Hazret-i Ali evlad›ndan 2. b Yan›t›n›z yanl›flsa “‹dari Teflkilat” konusunu ye- fieyh ‹brhim adl› bir fleyh vard›. fieyh öldü¤ü zaman ge- niden gözden geçiriniz. ride Gevher fiehnaz ad›nda büyük bir k›z› ile yedi ya- 3. c Yan›t›n›z yanl›flsa “‹dari Teflkilat” konusunu ye- fl›nda Ahmed adl› bir o¤lu kald›. Ahmed daha küçük niden gözden geçiriniz. yafl›ndan beri muhtelif tecellilere mazhar oluyor, yafl› 4. a Yan›t›n›z yanl›flsa “‹dari Teflkilat” konusunu ye- ile uymayan fevkaladelikler gösteriyordu. Arslan Ba- niden gözden geçiriniz. ba’n›n terbiyesi ile yüksek bir olgunluk mertebesine 5. e Yan›t›n›z yanl›flsa “‹dari Teflkilat” konusunu ye- eriflen Ahmed’e flu hadise flöhret kazand›rm›flt›: Bu de- niden gözden geçiriniz. virde Mâverâünnehr ve Türkistan’da Yesî adl› bir hü- 6. c Yan›t›n›z yanl›flsa “Sosyal Hayat” konusunu ye- kümdar vard›. Türkistan da¤lar›nda avlanmakla vakit niden gözden geçiriniz. geçirirdi. Karacuk Da¤›n›n girintili ç›k›nt›l› olmas› nede- 7. d Yan›t›n›z yanl›flsa “‹ktisadi Hayat” konusunu ye- niyle hiç av avlayamad›. Bunun üzerine da¤› ortadan niden gözden geçiriniz. kald›rmak istedi. Bölgesindeki velilerin hepsini toplad›. 8. a Yan›t›n›z yanl›flsa “E¤itim ve Bilim” konusunu Ancak bir netice alamad›. Küçük oldu¤u için ça¤r›lma- yeniden gözden geçiriniz. yan Ahmed’in yoklu¤u anlafl›ld›. Ablas›n›n izniyle yola 9. b Yan›t›n›z yanl›flsa “‹nanç ve Tasavvuf” konusu- ç›kan Ahmed, onlar›n huzurunda babas›n›n h›rkas› için- nu yeniden gözden geçiriniz. de dua etti. Gökyüzünden seller bofland›. H›rkas›ndan 10. e Yan›t›n›z yanl›flsa “‹mar ve Sanat” konusunu ye- kafas›n› ç›kard›¤›nda f›rt›na dindi ve bir de bakt›lar ki, niden gözden geçiriniz. Karacuk Da¤› ortadan kaybolmufl. Bu kerameti gören hükümdar Yesevî, kendi ad›n›n k›yamete kadar cihan- da baki kalmas› için dua niyaz etti. Bunu kabul eden Hoca Ahmed, “Alemde her kim bizi severse senin ad›n- la beraber yad eylesin” dedi. ‹flte o günden beri “Hoca Ahmed Yesevî” ad› ile an›l›r oldu.

Kaynak: Fuad Köprülü, Türk Edebiyat›nda ‹lk Muta- savv›flar, Ankara, 1991, s. 30-31. 136 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

S›ra Sizde Yan›t Anahtar› Yararlan›lan Kaynaklar S›ra Sizde 1 Akün, Ömer Faruk. (2002). “Kâflgarl› Mahmud”, TDV ‹s- Türk Hakanl›¤›’nda toprak mîrî idi. Yani ülke toprakla- lâm Ansiklopedisi, XXV, ‹stanbul, s. 9-15. r›n›n tamam›n›n sultana ait oldu¤u kabul edilmektedir. Bilhan, Saffet. (1982). “900 Y›ll›k Bir Türk Ö¤retim Ku- Dolay›s› ile hakan›n d›fl›ndaki hanedan mensuplar› yö- rumu Bu¤ra Han Tamgaç Medresesi Vak›f Belgesi”, netti¤i bölgenin topra¤›na de¤il, oran›n idarî aç›dan yö- Ankara Üniversitesi E¤itim Bilimleri Fakültesi Der- netim hakk›na sahipti ve bunun için merkezî otoriteye gisi, XV/2, Ankara, s. 117-125. karfl› baz› sorumluluklar› yerine getirmek zorunda idi. Genç, Reflat. (2002). Karahanl› Devlet Teflkilat›, An- kara: TTK Yay›nlar›. S›ra Sizde 2 Genç, Reflat. (1997). Kâflgarl› Mahmud’a Göre XI. Türk Hakanl›¤› ülkesinde sosyal hayata dair bilinenle- Yüzy›lda Türk Dünyas›, Ankara. rin pek ço¤u, bu ülkenin bir mensubu olan Kâflgarl› Hâcib, Yusuf Has. (1991). Kutadgu Bilig. (trc.R.R. Arat, Mahmud’un meflhur eseri Dîvânu Lugâti’t-Türk adl› Ankara: Tdk Yay›nlar›. eserde verilen bilgilere dayan›r. Bu bilgiler, flehir haya- Hunkan, Ömer Soner. (2007). Türk Hakanl›¤› Kara- t› ile ortak yanlar›n›n bulunmas›na ra¤men, daha çok hanl›lar, ‹stanbul. atl›-çoban veya konar-göçer unsurlar çerçevesinde k›r- Kâflgarl›, Mahmud. (1992). Divânü Lügâti’t-Türk, (Trc. sal bölgedeki Türklerin yaflam›n› tarif etmektedir. Zira B. Atalay), I-IV, Ankara: TDK Yay›nlar›. Kâflgarl› Mahmud’un yaflad›¤›, gezip gördü¤ü bölgeler Köprülü, Fuad. (1991). Türk Edebiyat›nda ‹lk Muta- daha çok ülkenin Kâflgar merkezinin do¤usunda yer al- savv›flar, Ankara, s. 30-31. maktad›r. Halbuki flehir hayat› en yo¤un flekilde ülke- Terzio¤lu, Arslan. (1993). “Yeni Kaynaklar Ifl›¤›nda Ka- nin bat›s›nda Maverâünnehr’de yaflan›yordu ki, buras› rahanl› T›p ve Hastane Tarihine Bir Bak›fl” Tarih ve daha XI. yüzy›l›n bafl›nda fethiyle birlikte h›zla Türklefl- Toplum, XIX/110, s. 81-88. miflti. Bu bölgeye yönelik sosyal ve iktisadi hayat› ha- Togan, A. Z. V. Karahanl›lar (840-1212) 1966-1967 kanl›k döneminde yap›lan imar faaliyetleri ve onlar›n Ders Notlar›, ‹SAM Ktp. baz›lar›n›n vakfiyeleri vas›tas› ile az çok fikir edinebili- yoruz. Bu veriler ise bu bölgeyi, sosyal ve iktisadi aç›- dan do¤udan önemli ölçüde farkl› k›lmaktad›r.

S›ra Sizde 3 Cemâl Karflî XIV. asr›n bafllar›nda yazd›¤› Mülhakâtü’s- Surâh adl› eserinde günümüze kadar gelmeyen Târîh-i Kâflgar’dan önemli al›nt›lar yapm›flt›r. Bu al›nt›larda Sa- tuk Bu¤ra Han’a dair rivayetlere dayal› baz› bilgiler var- d›r ki, bu bilgilerin as›rlar sonra menkabevi eklemeler- le daha da gelifltirilerek tezkirenin olufltu¤u anlafl›lmak- tad›r. Umumiyetle XIX. yüzy›l bafllar›ndan itibaren kale- me al›nan Tezkire nüshalar›nda gazâ fikrinin ön planda olmas› nedeniyle, kronoloji ve mekân boyutu dikkate al›nmam›flt›r. Bir girifl, iki bölüm ve bir sonuçtan oluflan Tezkire’nin son (hâtime) bölümü “‹mamlar Vak’as›”, XVIII. asr›n ikinci yar›s›nda yaflam›fl olan Molla Niyâz Hotenî’nin manzum Dört ‹mamlar Tezkiresinin nesir halidir.

‹LK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLER‹ 7 Amaçlar›m›z Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra; Gazne ve çevresinin tarihi co¤rafyas›n› tan›yabilecek, N Devletin ad› ve kurulufluna dair meseleleri belirleyebilecek, N Gaznelilerin siyasi sürecini de¤erlendirebilecek, N Hindistan seferleri ve Türk-‹slam tarihi aç›s›ndan önemini kavraya- N bileceksiniz.

Anahtar Kavramlar • Afganistan • Sind • Gazne • Pencâb • Kuflan • Behram fiah • Akhun • Kabil • Sebüktegin • Türkflâhîler • Gazneli Mahmud • Sâmâno¤ullar› • Sultan Mesud • Sâmânîler • Kalaç • Hindistan

‹çindekiler

• GAZNEL‹LER‹N KURULDU⁄U CO⁄RAFYA • DEVLET‹N ADI VE ‹LK ‹lk Müslüman Türk Gazneliler (Siyasi HÜKÜMDARLAR Devletleri Tarih) • SEBÜKTEG‹N VE HANEDANIN TEfiEKKÜLÜ • MAHMUD DÖNEM‹ Gazneliler (Siyasi Tarih)

GAZNEL‹LER‹N KURULDU⁄U CO⁄RAFYA Tarih boyunca birbirinden çok farkl› bölgelerde de¤iflik zamanlarda ya da ayn› za- man dilimi içerisinde pek çok Türk devleti var olmufltur. Bunlardan birisi olan Gazneliler devleti, M.Ö. II. yüzy›ldan itibaren Türklerin yurt tuttu¤u bir bölgede kurulmufltur. ‹lk Türk-‹slâm devletleri içerisinde önemli bir yere sahip olan bu dev- let, iki asr› geçen hâkimiyet döneminde Afganistan ile birlikte Horasan ve Kuzey Hindistan’da büyük bir güç olarak kuvvetle varl›¤›n› hissettirecektir. ‹ran yaylas›n›n kuzeydo¤u uzant›s›n› teflkil eden Afganistan, Hind yar›madas›- Bugün Afganistan ahalisinin n›n kuzeybat›s›nda, Türkistan’›n da güneyinde yer al›r. Kuzeyinde Tibet da¤lar›n- %50'sini teflkil etti¤i söylenen Patan/Pefltunlara dan do¤up yine da¤l›k bölgeden gelen bol kar ve ya¤mur suyuyla beslenen Cey- verilen di¤er bir isim olan hun nehri ülkenin tek yegâne oval›k kesimini oluflturan ve Afgan Türkistan’› ola- Afgan tabiri tarihte ilk olarak VI. yüzy›l bafllar›nda rak adland›r›lan genifl düzlü¤ü aflarak Aral gölüne do¤ru uzan›r. Ceyhun, Afganis- yaflam›fl bir Hintli gökbilimci tan’› Mâverâünnehr’den ay›r›rken Horasan ise hem Mâverâünnehr hem de ‹ran ile olan Varaha Mihira'n›n Barat-Samhita adl› eserinde ba¤lant›s›n› sa¤lar. Herat, Belh, Kunduz ve Bedahflan Afganistan’›n kuzey bölgele- geçmektedir. rini teflkil eder. Buran›n güney bat›s›nda yer al›p Kirman ile Belucistan’a kadar uza- nan alan, F›rat nehrini and›ran Hilmend nehri ve kollar›n›n besledi¤i göller bölge- sini oluflturur. Gur havalisi ülkenin bat›s›na düfler ve oldukça da¤l›kt›r. Tarihi ha- diseler daha çok Belh, Kabil, Kandehar, Gazne ile Peflaver çizgisinde geliflmifltir. Ülkenin do¤usu tamamen da¤l›k olup Vahan ile Tibet ve Pamir’e ba¤lan›r. Do¤u- dan bat›ya do¤ru uzanan Kuh-› Sefid, Hindukufl ve Kuh-i Baba da¤lar› silsilesinin güneyinde yer alan yüksek yaylalar güneyde Kuzey Hindistan düzlüklerine kadar uzan›r. Bu yaylalar üzerinden Gomal ve Hayber gibi befl geçit ile Pencab havzas›- na ba¤lanan Afganistan, güneydo¤u yönünde uzanan Belûcistan da¤lar› ile de Sind ve Mekran’dan ayr›l›r. Gerek Hindistan’a ulaflan yollar› kontrol eden bir mevkide bulunmas›, gerekse sahip oldu¤u yeralt› zenginlikleri dolay›s›yla ilk ça¤lardan bu yana önemli bir ko- numa sahip olup pek çok istilaya maruz kalan bu ülke önceleri ahalinin ›rk, soy, din vs. bak›mdan farkl›l›¤›n› da ortaya koyacak flekilde muhtelif bölgeler halinde ve çeflitli adlarla an›l›rd›. XVIII. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan itibaren bir bütün halin- de Afganistan olarak an›lmaya bafllanacakt›r. Bölgenin en eski ahalisi hakk›nda her hangi bir bilgi bulunmamaktad›r. Buna ra¤men, özellikle bat›l› tarihçiler, ço¤u za- man yapt›klar› gibi bölgenin yerli ahalisi olarak Aryanlar› gösterir. Ancak Arap kay- naklar›n›n Halaç, Halac, Halci, H›lci, H›lic, Holas, Holac, Huls vb. adlarla zikretti- ¤i Kalaçlar›n, Ceyhun ile Sind aras›ndaki bölgeye ne zaman gelip yerlefltikleri ke- 140 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

sin olarak bilinmemekte is de bu Türk grubu Afganistan’›n en eski ahalisi aras›nda yer almaktad›r. Gerçekte de Afganistan ahalisini, çevreden gelip bölgeye yerleflen halklar ile bunlar›n zaman içerisinde de¤iflime u¤ram›fl kesimleri teflkil etmektedir. M.Ö. II binli y›llarda gerçekleflti¤i varsay›lan Ari göçü bir tarafa b›rak›l›rsa böl- genin en eski istilâc›lar› olarak karfl›m›za ‹ranl›lar ç›kar. Nitekim Pers hükümdar› Kurus (M.Ö. 558-530) Baktria ve Gandhara’y› zapt ederken halefi Darius (M.Ö. 522-486) Afganistan’a bütünüyle hâkim olarak Hindistan’a yöneldi. ‹ranl›lar› mü- teakip Makedonyal› ‹skender (M.Ö. 336-323) Afganistan üzerinden Hindistan’a gir- diyse de genifl çapl› bir harekâta giriflmeden bu ülkeden çekilmek zorunda kald›. ‹skender’in büyük ölçüde K›br›s ile M›s›r’dan getirtip Pencab ile Hayber geçitlerin- den Ceyhun’un memba›na kadar uzanan sahaya yerlefltirdi¤i ahali ise, onun ölü- münden sonra Unutulmufl ‹mparatorluk da denilen Baktrian Helenleri (Greko Baktria) devletini kuracakt›r. Bu devletin siyasi aç›dan bölgede fazla bir etkinlik göstermesi mümkün de¤ildi. Nitekim Sakalardan yedi¤i darbe sonucunda bir daha toparlanamayacak ve Yüe-çiler taraf›ndan ortadan kald›r›lacakt›r. Tanr› Da¤lar› ve do¤usunu ellerinde tuttuklar› s›rada Büyük Hun hükümdar› Mao-tun’un o¤lu Giyük (M.Ö. 174-160) taraf›ndan ma¤lup edilerek bat›ya sürülen Yüe-çiler, Narin nehri k›y›lar›na ulaflt›klar›nda Taflkent ile Iss›k Göl aras›nda oturan Saka boylar›n›n bir k›sm›n› kendilerine ilhak ederken di¤erlerini güneye sürdüler. Bunlar›n bir bölümü Keflmir’e geçerek orada parçalan›p birkaç devlet kuracak, ge- riye kalanlar da Kuzey Hindistan’›n Gandhara bölgesine yerleflerek buray› vatan haline getireceklerdir. Bunlar ‹ran kaynaklar›n›n Sakastana fleklinde kaydettikleri, ancak günümüzde Sicistan/Sistan denilen bölgenin ad›n› bugünlere miras olarak b›rak›rlarken bat›ya sürülen Yüe-çiler de h›zla Greko-Baktrianl›lar› ortadan kald›- r›p onlar›n hakimiyet sahalar› üzerinde Kuflan Devleti’ni kuracaklard›r. Iss›k Göl civar›n› terk edip bugünkü Afganistan’daki Tahia’ya gelip yerleflen Yüe-çileri toparlayan Yabgu I. Kujulakadphises’in M.S. 10 y›l›nda Kabil’i ele ge- çirmesiyle ortaya ç›kan Kuflan Devleti, yaklafl›k yüz y›ll›k bir sürede tedricen yükseldi. Baktria Helen devletini ortadan kald›rd›ktan sonra güneye yay›larak Hindistan’›n en büyük imparatorluklar›ndan birisi haline gelen Kuflanlar dönemi (M.S. I-IV. yy.) Bat› Türkistan kadar Hindistan için de bir alt›n ça¤ olmufltur. Ni- tekim Buda dini bu dönemde, Kuflanlar›n koruyuculu¤u alt›nda evrensel bir din haline gelecektir. M.Ö. 38 y›llar›nda Talas nehri k›y›lar›nda Afganistan ve Hindistan’› zapt etmek için haz›rlanan Bat› Hunlar›n›n kagan› Çi-çi’nin Çinliler taraf›ndan ma¤lup edilme- sinden sonra kendisine ba¤l› boylar Hazar Denizi’nin kuzey ve güneyine yöneldi- ler. Bunlardan bir kol Orta Avrupa içlerine uzan›p daha sonra Attila Hunlar›n› mey- dana getirirken, güneye hareket eden di¤er kol da M.S. 367 y›l›na do¤ru ‹ran’a hâ- kim olan Sâsâniler sebebiyle Kuflan topraklar›nda yay›lmaya bafllad›. Hun boylar› aras›nda en tehlikelisi olan ve Chionitelerden teflekkül eden bu grup 385-420 y›l- lar› aras›nda Ceyhun’u geçerek Kuflan hükümdar› Kitolo’yu Peflaver taraflar›na çe- kilmeye mecbur etti. Chionitlerin bugünkü Kunduz ile Valvaliç dolaylar›nda tesis edilen ve ‹slam Arap kaynaklar›n›n Eftalit ya da Akhunlar dedi¤i bu devlet, daha kurulufl dönemin- de Sâsânilerden yedi¤i darbeye ra¤men geliflmeye devam etti. V. yüzy›l›n ikinci ya- r›s›nda Kuflanlar› tamamen ortadan kald›rarak bugünkü Afganistan’›n büyük bir k›sm›na hâkim olan Akhunlar, Herat’tan Sâsâni topraklar›na nüfuz etmeye çal›flt›, Gazne önemli bir üs haline getirildi ve ard arda Pencâb bölgesini vurmaya baflla- d›. Türkistan gibi az ya¤mur alan ve kendileri için elveriflli bir iklime sahip olan 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 141 bölgeyi k›sa sürede kontrol eden Akhunlar çok geçmeden Bengal körfezi ile Sind aras›ndaki genifl sahay› elinde tutan Gupta Devletini (320-550) de da¤›tarak Kuzey Hindistan’a tamamen hâkim oldu. Bat› Gök-Türk Kaganl›¤› ile Sâsânîlerin ittifak› sonucunda 557’de Afganistan’da Akhun hâkimiyeti sona ererken Türkflâhîler, Ohind m›nt›kas›nda bir süre daha var- l›¤›n› sürdürebilecektir. Sâsâni yay›lmas› karfl›s›nda fliddetle direnen Göktürk kaga- n›n›n o¤lu Yeli Tegin ve Türk Kagan›’n›n Hatun’unun Gandhara ile Keflmir’de ta- p›naklar yapt›rd›¤› bilinmektedir. Bu durumda Yeli-Tegin’in Akhun Teginlerini müteakip Kapisa ile Gandhara yöresinin hâkimi oldu¤unu kabul etmek gerekir. Zi- ra eski paralarda Yel-Tegin ad› yan›nda Yelme-Kagan ibaresi de yer almaktad›r. Ayr›ca bu s›rada 618’de, Bat› Gök-Türk kagan› Tung Yabgu’nun o¤lu Yabgu Tar- du fiad da Belh ile Bedehflan aras›nda yer alan Toharistan’› ele geçirecektir. Nite- kim bu aile, 726’ya kadar Belh merkez olmak üzere Toharistan’› elinde tutacak ve 758’de Araplar taraf›ndan ortadan kald›r›lacakt›r. Araplar, üst üste vurduklar› darbelerle Sâsânileri ortadan kald›r›p 643’de Cey- hun k›y›lar›na ulaflt›¤›nda karfl›lar›nda Türkleri buldular. ‹slam-Arap fütuhat› döne- minde So¤d Demirkap›s›ndan Gazne’ye kadar uzanan bölgenin tamam›yla Gök- Türklerin hâkimiyeti alt›nda oldu¤u söylenebilir. Nitekim Birunî, Kabilflahlar›n Ti- bet as›ll› bir Türk sülalesi oldu¤una iflaretle altm›fl nesilden bu yana bölgede hâkim olduklar›n› kaydederek bunlara ayn› zamanda Türkflâhîler denildi¤ini de ifade eder. Taberi ise 645 y›l› olaylar›n› verirken Kandahar dahil, Sind nehrinden Belh nehrine (Ceyhun) kadar uzanan sahada Türklerin yaflad›¤›n› kaydetmektedir. Birunî’ye göre Türkflâhîlerin kurucusu olarak görülen ve ünlü Kuflan hükümda- r› Kaniflka’dan indi¤ini iddia eden Böritegin, “Türk kaftan›, börkü, çizmeleri ve si- lahlar› üzerinde oldu¤u halde” Kabil’in bir ma¤aras›nda mucizevî bir flekilde do¤- mufltu. Bu ma¤aradan gelen p›nar›n suyu da mukaddes say›l›yordu. Böritegin ef- sanesi Peflaver ile ilgili oldu¤u gibi Türkflâhîlerden Kan›k (?) adl› biri de burada bir vihara yapt›rm›flt›. Bu rivayetler Türkflâhîlerin ceddi hakk›nda bir fikir verirken ay- n› zamanda eski Türk boylar›nda çok rastlanan “ma¤aradan do¤ma” ve “su ibade- ti ile ilgili” olduklar›n› da ortaya koymaktad›r. 630’da Toharistan’da Tardu fiad taraf›ndan kabul edilen Çinli seyyah Hsüan- tsang, o s›rada Gazne halk›n›n üç farkl› soydan geldi¤ini, bunlardan birisinin de Gök-Türkler oldu¤unu söyler. VII. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda Garç, Bust, Sistan taraf- lar›nda Guz ve Halaçlar›n komutan› olarak görülen Rudbil’in emrindeki Türkler ise, Araplar ile 684’te Sistan’da savaflm›fllard›r. Rudbil Türk oldu¤una göre, o s›ra- da Kabilflah› olan kardefli de Türk idi. Onun için bölgeye yönelik ilk dönem ‹slam- Arap ak›nlar›n›n pek de baflar›l› oldu¤u söylenemez. Ancak ‹pek Yolu’nun, dola- y›s›yla Asya’n›n zenginliklerine kavuflmak isteyen Araplar›n ilerleyifli devam ede- cek, yöredeki Türk unsurlar›n iltihak›yla da gittikçe h›zlanacakt›r. Bunlardan birisi olan ve 705’te Müslüman olan Nizek Tarhan, bir yandan Akhun bakiyelerine, öte yandan da Gök-Türklerin y›k›l›fl›ndan sonra bat›ya, Horasan’a yay›lan Türklere da- yanmakta idi. Bu sayede merkezi Bad¤is (Herat) olmak üzere Toharistan’da güçlü bir devlet kurmufltu. Bu dönemde bölgede Türk kültürü ve sanat› her yönüyle hâkim durumda olup mesela fiehr-i Zahhak’›n eski surlar›n›n kulelerinde bile Türk çad›r› fleklinde, daire- vi planda, ortas›nda ocak bulunan kubbeyle örtülmüfl odalar infla edilmifltir. Öne- mini kaybetmifl görünse de Kabil ve çevresindeki pek çok Türk abidesi günümü- ze kadar ulaflm›fl bulunmaktad›r. Bunlardan Kabil yak›nlar›nda Asamai da¤lar› zir- vesinde yedi kilometre sura sahip olan Balahisar, Tepe-Marancan, fiivaki, Gül-da- 142 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Çinli seyyahlar›n verdi¤i ra vihara ve situpalar›, VII. yüzy›la ait Minar Chari adl› Budist sütunu ve son dö- bilgilere göre Afganistan’da pek çok önemli dini yap› nem Budist eserlerinden Haznan manast›r›yla buradan ç›kar›lan heykellerin tama- Budist sanat›yla ilgilidir. m› Gök-Türk devrine aittir. Bunlardan Charikar harabeleri Sinolog E. Chavennes’e Gerçekte de Kalaçlar›n bu tarihlerde Budizm’i iyice göre Gök-Türk beylerinin baflkentinin kal›nt›lar›d›r. Bunlar ayn› zamanda O¤uz benimsedikleri görülmekte damgalar›nda çok s›k görülen ok-yay sembollerini de kullanm›fllard›r. Alemleri de ve bu hal paralara kadar Kâflgarl›’n›n tasvir etti¤i bayrak fleklinde, ucuna kumafl tak›lm›fl bir karg›d›r. 726’da aksetmekteydi. Nitekim ‹slâm fetihlerinden hemen Huei-ch’ao, bütün Garç, Gazne ve Kabil civar›n›n Göktürklerden birisinin elinde sonra Afganistan’›n dili, ve Gandhara’n›n da onun k›flla¤› oldu¤unu kaydeder. Anlafl›lan odur ki VIII. yüz- kavmî yap›s›, hatta co¤rafyas›nda önemli y›lda Türkflâhîler, Hindukufl’un kuzeyinden Sind nehrine kadar uzanan yörede hâ- geliflmeler görülmekle kim ve çok daha gerilere giden bir kültür temeline sahiptiler. birlikte Budist kültürün etkisi de daha bir müddet Türklerin, VIII. yüzy›ldan sonra da Gur ile Kabil aras›nda varl›klar›n› devam et- devam edecektir. tirdiklerini ‹slam tarihçileri uzun uzad›ya anlat›r. Bu arada Kabil fiah› ‹slamiyet’ten dönmüfl ama üzerine gönderilen ‹ranl›lardan müteflekkil ‹slam askeri karfl›s›nda tu- tunamam›flt›r. Yine 870’de Türk ili say›lan Sistan’a hâkim olan Türk meliklere kar- fl› Yakub b. Leys’in giriflti¤i harekât baflar›yla sonuçlanm›fl ve Zembil lâkapl› üç Türk meliki ma¤lup edilmifltir. O arada Kabil’e hâkim olan Zembil’in Halaç flehri ve baflka yerlerde bulunan elmaslarla süslü putlar› ve alt›n taht›, Gazne da¤lar›n›n tepelerinde göklere uzanan güzel kaleleri, Arap edebiyat›nda yeni masallar›n mal- zemesi haline gelmifltir. X. yüzy›l›n ortalar›na kadar bu hazine ve kaleler Rudbil ile Kabilflah soyundan kiflilerin elinde kalacakt›r. Ancak, 878’de Kabil’i alan Yakub b. Leys, Türkflâhîleri de Sind’e çekilmeye mecbur etti. ‹drisî’ye göre bu dönemde Sind ve Gandhara halk›n›n önemli bir k›sm› da Türk idi. Türkolog J. Marquart, Halaçla- ra dayanan bu gruba A¤açeri denildi¤ini bildirmektedir. Esasen ‹slam-Arap fütuha- t›na ra¤men Ceyhun nehrinin güneyinde yer alan bölgelerde meskûn Budist Türk- lerin, Gaznelilerin ortaya ç›kt›¤› X. yüzy›la kadar bölgede etkin olduklar›n› Çin ve Arap kaynaklar› da haber vermektedir. Sind’de Ohind, Türkflâhîlerin hem merkezi, hem de en büyük flehriydi. Hindis- tan ile Gazne aras›nda yer alan bu flehrin hâkimi, Türkflâhîlerin son hükümdar› La- ra Toramana idi. Bölgeye yüz y›l kadar hâkim olan Hinduflâhîleri, önce Alptegin Gazne’den ç›karacak, sonra da 1003’de Gazneli Mahmud etkisiz hale getirip 1026’da tamamen ortadan kald›racakt›r. Bu süre zarf›nda Afganistan’›n en da¤l›k kesimleri- ne nüfuz ederek varl›klar›n› korumay› baflaran Türkflâhîlerin bakiyeleri de Gazne- lilere iltica ederek onlar›n Hind seferlerinde önemli görevler üstlenmek suretiyle bugünkü Pakistan’›n ortaya ç›kmas›n› sa¤layacakt›r. Bugün, Kabil'in 145 km. Alptegin taraf›ndan zapt edildikten sonra önemli bir merkez haline gelen Gaz- kadar güney-bat›s›nda yer alan Gazne, denizden 2.225 ne, Hindistan’a aç›lan yollar›n kontrolüne imkân veren bir konumda; Zâbülistan metre yükseklikte bir yayla yaylas› üzerinde yer almaktad›r. Gazne flehri ve kalesinin milattan önceki y›llarda üzerinde yer al›r. ayn› ad› tafl›yan nehrin kenar›nda kuruldu¤u anlafl›lmaktad›r. As›l ad› Ganzek olan bu flehir, ‹slâm kaynaklar›nda Gazne ya da Gaznîn fleklinde yer al›r. Orta as›r co¤- rafya eserleri Ahsenü’t-Tekasim ve Hudûdü’l-Âlem’de Gaznîn biçiminde kaydedil- mifltir. Co¤rafyac› Yakut el-Hamevî bu flehre halk›n Gazne, ulemân›n ise Gaznîn dedi¤ini, do¤rusunun da bu oldu¤unu söyler. Gazne kelimesinin ‹ran menfleli bir isim olmas› muhtemeldir. ‹slâm öncesi tarihi pek bilinmeyen Gazne, Pers hâkimi- yetini müteakip Baktria Krall›¤›’n›n yönetimine geçmifltir. Bu devlet ortadan kal- karken önce Saka, sonra da Yüe-çi hâkimiyetinde kalm›fl ve onlar›n Afganistan’da tesis etti¤i dört yabguluktan birisini teflkil etmifltir. ‹ki yüzy›l kadar Akhun idaresinde kalan Gazne’nin Sâsânî-Göktürk ifl birli¤i so- nunda Akhun hâkimiyetinin Afganistan’da sona ermesini müteakip büyük bir bö- lümü Bat› Gök-Türk Kaganl›¤› ailesinden gelen mahalli beyler taraf›ndan yönetil- 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 143 di¤i görülmektedir. IX. yüzy›lda ise Saffârî nüfuzu Gazne kap›lar›na kadar ulaflm›fl- t›r. ‹slâm co¤rafyac›lar›n›n ifadelerine göre Türk kabileleri Akhunlar’›n y›k›l›fl›ndan sonra da Kabil, Gazne ve Kandahar çizgisinde varl›klar›n› devam ettirmifllerdir. Bunlar›n bafl›nda da Kalaçlar gelmekteydi. Hindistan ticaretinde önemli bir ambar flehri olan Gazne, 1186 y›l›na kadar Afganistan ve çevresine sahip olan Gazneli hü- kümdarlar›n›n tamam›na yak›n›n›n da oturdu¤u flehir olmufltur.

Gaznelilerin taban›n› teflkil eden halk tabakas›n›n a¤›rl›kl› kesiminiSIRA hangi S‹ZDE Türk boylar› SIRA S‹ZDE oluflturmufltur? 1 DEVLET‹N ADI VE ‹LK HÜKÜMDARLAR DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Gazne flehrinde kurulup geliflti¤i için kaynaklarda daha çok Gazneliler fleklinde yer alan devlet, ayn› zamanda hanedan›n kurucusuna nisbetle Sebükte(/i)ginîlerSORU ya SORU da bölgeye tarihte en parlak dönemini yaflatan Sultan Mahmud’un lâkab›na nisbet- le Yeminîler olarak da an›l›r. Bu adland›rma gayet tabii olup ulus-devletlerin orta- D‹KKAT D‹KKAT ya ç›kmaya bafllad›¤› XIX. yüzy›l›n ikinci yar›s›na kadar devletler ad›n› genellikle ya kurucusu ya da teflekkül etti¤i co¤rafya ile kuranlar›n sosyal-dini konumundan almaktayd›. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE Gaznelilerin tarih sahnesinde rol oynamaya bafllamalar›, ‹slâm âleminin çok karmafl›k bir siyasî yap› arz etti¤i döneme rastlar. Nitekim IX. yüzy›ldan itibaren AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ Abbâsî Hilâfeti baz› bölgelerde otoritesini kaybetmeye, memurlar ile valiler halk› ezmeye ve türlü türlü müsadere (görevden al›nan memurlar›n ya da zenginNN baz› kiflilerin mallar›na devletin el koymas›)) olaylar› görülmeye bafllam›flt›.K‹TAP Halk›n yok- K‹TAP sullaflmas›, ayyarlar (eflk›ya) s›n›f›n›n türemesine yol açm›fl, pek çok merkezde hal- k›n huzur ve güvenli¤i ortadan kalkm›flt›. Buna ba¤l› olarak büyük boyutlara va- ran isyanlar ç›km›fl ve sonuçta Ba¤dat’a uzak bölgelerde görevTELEV‹ZYON yapan valiler çok- TELEV‹ZYON tan kendi hanedanlar› ile müstakil devletler tesis etmeye bafllam›flt›. Bu devletler her ne kadar Abbâsî Hilâfetine ba¤l›ym›fl gibi görünseler de genellikle müstakil ha- reket ediyorlard›. Yine bu dönemde mezhep ve fikir tart›flmalar› kavgalarla‹NTERNET neticelenmekte, ‹s- ‹NTERNET lâm’a ayk›r› pek çok düflünce yan›nda mezhep de yay›lmaktayd›. Bunlar aras›nda ‹ran ‘da Büveyhîler gibi ›rkç› ve fiîî taassubuyla kurulup Sünnî Ba¤dat halifesini ta- hakküm alt›na almaya çal›flan siyasi teflekküller oldu¤u gibi Hicaz, Irak-› Arap vs. yörelerde her geçen gün etkisini art›r›p tam bir terör ortam› yaratan Karmatî, Bat›- nî vb. gruplar da mevcuttu. Horasan’a hâkim olup Sünni mezhebine dâhil bulunan Sâmânîler bu gruplara karfl› fazla bir fley yapamay›p, ilim ve fennin geliflmesine ça- l›fl›yordu. Buna karfl›l›k Türkistan’da yeni ortaya ç›kan ve k›sa sürede ‹slâm’› be- nimseyen Karahanl›lar ise özellikle Bat›nîlere göz açt›rm›yor ayr›ca Müslüman ol- mayan Türklere karfl› da savafl›yorlard›. Böyle bir zemin üzerinde tarih sahnesine ç›kan Gaznelilerin ilk dönemlerine ait fazla bir bilgi bulunmamaktad›r. Genel görüfle göre Türk boylar›na dayanan Alp- tegin taraf›ndan kurulmufltur. Ama Gazneliler hanedan›n›n kurucusu, onun mem- lu¤u (kölesi) ve damad› Cuk Kara Beckem’in o¤lu Sebüktegin’dir. 643’te Ceyhun k›y›lar›na ulaflt›ktan sonra k›sa sürede bu nehri aflarak Türk ülkelerini fethetmeye bafllayan Arap valiler, ciddî bir harbe girmeden, ya¤malarda ele geçirdikleri veya sulh yoluyla kendilerine kat›lan Türklerden bir k›sm›n› süratle ‹slâm hâkimiyeti al- t›ndaki bölgelere sevk ettiler. Arap valiler, Türk ülkelerini fethederken bir taraftan onlar›n karakterlerini, harp sanat› ve muharebe taktiklerini ö¤renmekte, di¤er taraftan da s›n›r boylar›nda des- 144 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

De¤iflik flekillerde Arap tek k›talar› veya önemli Arap flehirlerinde muhaf›z birli¤i teflkilinde Türklerden is- ülkelerine sevk edilen Türkler anlad›¤›m›z manada tifade edip, büyük baflar›lar kazanmaktayd›. Bu husus Türklere olan ilgiyi art›rd›¤› ev hizmetleri, ba¤-bahçe gibi, daha Emevîler döneminde bafllamakla birlikte özellikle Abbasilerin ifl bafl›na ifllerinde kullan›lan ve bo¤az toklu¤una çal›flt›r›lan geçmesinden sonra onlar›n halifenin güvendi¤i sad›k kimseler olarak ciddî hizmet- alelade köleler de¤illerdi. lerde bulunmalar›na zemin haz›rlad›. Bütün bu baflar›lar Türklerin, özellikle ‹slam Bunlar baflta halifeler olmak ülkelerinde h›zla ço¤almas›na sebep olurken Belh bölgesinde bir dihkân [büyük üzere büyük komutanlar ve eyalet valileri taraf›ndan arazi sahibi] olan Sâmân-Huda’n›n o¤ullar› da 819 y›l›ndan itibaren vali olarak flehirlerde bir nevi özel atand›klar› Mâverâünnehr’e sa¤lam bir flekilde yerleflme imkân› buldular ve bu muhaf›z gücü olarak tutulurlard›. Memlûk da zengin bölge Sâmânîler devletinin esas›n› teflkil etti. denilen bu Türklerin 911’de Emîr ‹smail Sâmânî, Mâverâünnehr’deki siyasi varl›klar›n› müstakil bir cemiyette belli bir yerleri vard› ve yeterli miktarda devlet haline dönüfltürürken büyük ölçüde ordular›nda görev yapan Türk mem- ücret al›p, toplumda sayg› lûklara dayanm›flt›. Esasen daha dokuzuncu yüzy›ldan itibaren hemen hemen bü- görürlerdi. tün ‹slam siyasi teflekkülleri ordular›nda görev yapan Türk memlûklar› Sâmânîler

Meselâ; Mu’tas›m eliyle temin etmekteydi. Bu devletlerin kadrolar›nda vali ve komutan seviyesinde döneminde (832-841) görevler üstlenen Türkler, tabiat›yla devletin zay›flad›¤› dönemlerde kendi kuvvet- Ortado¤u’ya akan Türk lerine dayanarak yar› ba¤›ms›z bir biçimde hareket etmekten çekinmediler. Bun- askerinin say›s›n› abart›l› olmakla beraber Yakut el- lardan biri de Gazneliler devletinin temellerini atacak olan Alptegin idi. Hamevî 70.000, ‹bn Alptegin tahminen 880-881’de do¤mufltur. Samâni Ahmed b. ‹smail (907-914)’e Ta¤r›berdî 80.000 kifli olarak kaydederken, Taberî memlûk olarak sat›lm›fl, onun hassa askerleri aras›na dâhil olmufltur. Sahip oldu¤u 200.000’e kadar meziyetler dolay›s›yla zaman içerisinde seçkinleflen Alptegin, Emîr Nasr b. Ahmed yükseltmektedir. (914-943) taraf›ndan azat edilmifltir. Nuh b. Nasr (943-954) döneminde yükselmeye devam eden bu Türk kumandan›n› kaynaklar “son derece güvenilir, vefal›, ileri gö- rüfllü, emri alt›ndaki askerleri seven, cömert, civanmert ve Allah korkusu olan” bi- risi fleklinde tasvir ederler. O yüzden sürekli yükselmifl, önce baz› birliklerin komu- tanl›¤›na, sonra da çok önemli bir mevki olan hâcibü’l-hüccâbl›¤a (saray görevlile- rinin amirli¤i) getirilmifltir. Bu arada, Emîr Abdulmelik (954 - 961) üzerinde büyük bir nüfuza sahip olmakla kalmam›fl Sâmânî siyasetinde çok etkin bir rol de oynama- ya bafllam›flt›. O sebeple zamanla Sâmâni emiri ile aras› aç›lacak ve Abdulmelik’in son günlerinde merkezi hükümetle bir tak›m çat›flmalar yaflanacakt›r. 962’de, Emir Abdülmelik attan düflerek ölünce baz› emirler, o s›rada Horasan sipahsâlâr› olan Alptegin’i tahta geçirmeyi düflündülerse de k›sa sürede kararlar›n- dan vazgeçip Abdülmelik’in kardefli Mansur’u tahta ç›kard›lar. Bunun üzerine Alp- tegin kendine ba¤l› 2200 Türk memlu¤u ile birlikte Belh’e çekildi ve cihat için Hin- distan’a sefere ç›kaca¤›n› ilan etti. Ona ra¤men baz› devlet adamlar›n›n k›flk›rtma- s›yla üzerine asker sevk edildi. Hulm geçidini tutan Alptegin üç bin kiflilik kuvve- tiyle Mansur’un gönderdi¤i on alt› bin kiflilik orduyu bozguna u¤ratarak Hindis- tan’a yapmay› düflündü¤ü seferler için uygun bir üs olan Gazne üzerine yürüdü. Bamiyan hâkimi fiir Barik ve Kabil’in Hinduflahî hükümdar›n› yenerek Gazne önlerine ulaflan Alptegin, flehrin hâkimi Ebu Bekir Levik’i de ma¤lup ederek 962’de buray› teslim ald›. Gazne üzerinden Hindistan seferlerini bafllatan Alptegin, Bust ve Kabilflahlar üzerine düzenledi¤i ak›nlarla da bölgenin büyük bir k›sm›n› hâki- miyeti alt›na al›rken çok miktarda ganimet ele geçirmiflti. Onun bu baflar›lar› Ho- rasan ve Mâverâünnehr’de duyulunca pek çok kifli maiyetine girebilmek için Afga- nistan’a geçti. K›sa sürede Sâmânî Emîr Mansur (962-976) ile rekabet edebilecek bir güce ulaflt›. Nitekim Gazne’yi ele geçirmesinden hemen sonra Sâmânî hüküm- dar›n›n gönderdi¤i yirmi bin kiflilik bir kuvveti Gazne önlerinde ma¤lup etti. Bu- nun üzerine Mansur Alptegin ile aras›n› düzeltmek amac›yla ele geçirdi¤i yerlerin yönetimini ona b›rakt›¤›na dair bir ferman yollad›. Ama Alptegin’in ömrü bu top- raklar› geniflletmeye yetmedi ve bir y›l sonra vefat etti. 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 145

Alptegin’in vefat›ndan sonra yerine o¤lu ‹shak ‹brahim (963-966) geçirildi. Ancak ‹shak idarede babas› kadar baflar›l› olamad›. Ordu kontrolden ç›kt›. Bu durumdan is- tifade etmek isteyen Ebu Bekir Levik Gazne’yi tekrar ele geçirmifl ise de 965 y›l›nda flehri terk etmek zorunda kald›. Bir y›l sonra da ‹shak geride her hangi bir varis b›rak- madan vefat etti. Türk emir ve melikler Aytegin’in memlu¤u olup muhaf›z kuvvetle- rinin komutanl›¤›n› yürüten Bilgetegin’i (966-975) hükümdar olarak seçtiler. Gazne’yi yeniden hâkimiyet alan›na dâhil etmek isteyen Sâmânîlerin gönderdi¤i ordu Bilgete- gin taraf›ndan ma¤lup edildi. Üstün askerlik yetenekleri, özel hayat›n›n temizli¤i ve adaleti sebebiyle halk taraf›ndan sevilen bu hükümdar, Gerdiz kalesini kuflatt›¤› s›ra- da isabet eden bir okla hayat›n› kaybetti. Yerine yine Alptegin’in memlûklar›ndan olup bölgenin yerli ahalisinden gelen Böritegin (975-977) geçirildi. Böritegin kötü yö- netimiyle k›sa sürede halk›n nefretini üzerinde toplad›. Bunun üzerine harekete ge- çen Gazne’nin ileri gelenleri Alptegin’in memlûklar›ndan olup baflar›lar›n› takdir ettik- leri Sebüktegin üzerinde birlefltiler ve onu tahta geçmek üzere davet ettiler.

Ortaça¤ devletlerinin en önemli askerî unsurlar›ndan birini teflkil SIRAeden S‹ZDETürk memlûklar SIRA S‹ZDE ile Gazneliler devletinin ortaya ç›k›fl›nda Sâmânîlerin rolü nedir? 2

SEBÜKTEG‹N (977-997) VE HANEDANIN TEfiEKKÜLÜDÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Sebüktegin (Sebüktegin), Karluk Türklerinin Barshan boyundan olup 943 y›l›nda do¤du. Babas› Cuk Kara Beckem b. Kara Arslan bölgenin boy beyleriSORU aras›nda gö- SORU rülmektedir. Çok güçlü birisi olarak gösterilen Kara Arslan, bir filin kemi¤ini eliy- le k›rabildi¤i gibi ata binme, gürefl vb. hususlarda da büyük bir flöhrete sahipti. Bu D‹KKAT D‹KKAT yüzden daha çok Kara Beckem s›fat›yla an›l›rd›. Sebüktegin takriben on iki yaflla- r›nda komflu boylardan Tuhsîlere esir düflmüfl ve dört y›l sonra köle tüccar› fiafl’l› Nasr taraf›ndan sat›n al›nm›flt›. Nahfleb flehrine getirilen Sebüktegin,SIRA S‹ZDE muhtemelen SIRA S‹ZDE burada ‹slâm’› kabul etmifl ve binicilik ile di¤er askeri sanatlara dair iyi bir e¤itim gördükten sonra 959’da Buhara’da Alptegin’e sat›lm›flt›r. AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ Alptegin’in koruyuculu¤u alt›nda h›zla yükselen Sebüktegin, zekâs›, dindarl›¤›, cesareti ve olgunlu¤unun yan› s›ra devlet hizmetindeki baflar›lar›yla da onunNN tak- dirini kazan›p k›z›yla evlenerek emîrü’l-ümerâ makam›na atanm›flt›r.K‹TAP Alptegin’in K‹TAP ölümünden sonra o¤lu ‹shak ‹brahim’in en güvenilir adam› haline gelen Sebükte- gin’in sonraki dönemde flöhreti iyice artt›. O arada haftada iki defa tertipledi¤i e¤- lencelerle pek çok komutan› kendi taraf›na çekmeyi baflard›. Bütün bunlar meyve- TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON sini vermekte gecikmeyecek ve Böritegin tahttan uzaklaflt›r›l›rken Sebüktegin Gaz- ne taht›na ç›kmak üzere davet edilecektir. 9 Nisan 977’de bir tak›m flartlarla Gazne taht›na oturan ilk ifl olarak Büst üzerine Sebüktegin’in kendisini yürümüfl ve mütegallibe Beytüz’ü idareden uzaklaflt›rarak flehrin‹NTERNET esas hâkimi Togan tahta geçmek ‹NTERNETiçin davet edenlere “Aran›zda hiç Tegin’i her y›l yüz bin dinar vergi ödemek ve bir o¤lunu da rehin vermek flart›yla gö- kimsenin yapt›¤›m ya da revine iade etmifltir. Ancak onun sözünde durmamas› ve Sebüktegin’e karfl› cephe al- söylediklerime itiraz etmemesi flart›yla bu görevi mas› 978’de Büst’ün elinden al›nmas›yla sonuçlanacakt›r. Ayn› y›l Toharistan, Do¤u kabul ediyorum. E¤er bir Gur bölgesi, Zemindaver ve Kusdar’a hâkim olan Sebüktegin, bat›daki durumunu iyi- kifli bile bana itaat etmezse, bana karfl› isyanda bulunur ce güçlendirmek için merkezi Kabil olan Hinduflâhîler üzerine yürüdü. Zira onlar veya emirlerimi yerine Gaznelilerin Kuzey Hindistan’a do¤ru genifllemesine ve bölgede ‹slâm’› yaymas›na getirmekte kararl› olmazsa, benimle ayn› fikirde olmazsa engel teflkil ediyordu. Onun için Hindistan s›n›rlar›nda bir kaç kale ele geçirilerek bu- öldüreceksiniz" dedi¤i ve bu ralara camiler yapt›r›ld›. Küçük gibi görünen bu olay, büyük fetihlerin bafllang›c› ol- flart›n kabul edilip herkesin du¤undan çok önemlidir. Zira o s›rada ma¤lup olan Hinduflâhîlerin hükümdar› Cay- yeminiyle teyidinden sonra tahta ç›kt›¤› yönünde güçlü pal, Sebüktegin’den intikam al›p ak›nlar›n› durdurmak üzere h›zla haz›rl›klar›n› ta- rivayetler bulunmaktad›r. mamlayarak 979’da büyük bir orduyla Gazne üzerine yürüyecektir. 146 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Caypal, Lamghan vadisine ulaflt›¤› s›rada Sebüktegin, o¤lu Mahmud ile birlikte harekete geçti. ‹ki ordu Gazne-Hind s›n›r›nda karfl›laflt›. Gazneliler, bölgede strate- jik önemi bulunan Gurek tepesini tutmufltu. Hinduflâhîler de cesaretle savaflmak- tayd›. Onun için birkaç gün devam eden çok fliddetli çarp›flmalardan bir netice ç›k- mad›. Ancak o arada aniden patlak veren kar f›rt›nas› ordusunun büyük ço¤unlu- ¤u s›cak bölgelerden toplanm›fl bulunan Caypal’›n bütün hesaplar›n› alt üst etti ve onu Sebüktegin ile anlaflmak zorunda b›rakt›. Hinduflâhîler, Gazneli tehdidini ber- taraf edebilmek için Sebüktegin’e bir milyon dirhem vergi, elli fil, birkaç flehir ve kale vermeyi kabul etti. Caypal bu flartlar yerine getirilene kadar akrabalar›ndan birkaç kifliyi de rehin olarak b›rakt›. Di¤er taraftan verilecek ganimet ile flehirlerin teslim al›nmas› için de yeteri kadar kifli görevlendirilmiflti. Halk›na verdi¤i sözü ye- rine getirememenin utanc›yla ülkesine dönen Caypal anlaflmay› bozarak kendi adamlar›na karfl›l›k Sebüktegin’in adamlar›n› tutuklatt›. Bu durumdan haberdar olan Gazne hükümdar›, h›zla Caypal’in arazisine girerek Lamghan dahil olmak üzere pek çok yeri ele geçirip, buralardaki tap›naklar› yerle bir ettirdi ve güneyde bugünkü Afganistan s›n›rlar›na ulaflan sahay› bütünüyle Gazne’ye ba¤lad›. Sebüktegin’e karfl› direnemeyece¤ini anlayan Caypal, çok zor durumda kalm›fl ve anlaflmay› bozdu¤una piflman olmufltu. Ayr›ca hatas›n› telafi etmesinin de müm- kün olamayaca¤›n› anlad›¤›ndan savaflmaktan baflka çaresi kalmam›flt›. Onun için Kuzey Hindistan’›n Kannauç, Kalincar, Ecmir ve Dehli gibi küçük racal›klar›yla it- tifak yap›p bizzat kendisinin komutas›nda fillerle takviye edilmifl büyük bir ordu meydana getirerek tekrar Gazne topraklar›na yürüdü. ‹ki ordu Gazne’nin güneyin- de Kuram’da karfl›laflt›. Sebüktegin’in emriyle önce küçük gruplar halinde savafla kat›lan ve ok at›fllar›yla uzaktan rakibini iyice y›prat›p düzenini bozan Gazne or- dusu, topluca hücuma geçerek Hindu müttefikleri k›sa sürede darmada¤›n etti. Kuram’da 986’da kazan›lan zaferi müteakip Caypal’in ülkesi ya¤malan›rken Ka- bil, Lamghan, Peflaver vs. dahil olmak üzere Gazne’nin do¤u ve kuzeyinde bulu- nan da¤l›k bölgeler tamamen Türk hâkimiyeti alt›na al›nd›. Böylece ekonomik aç›- dan güçlenen Sebüktegin’e yöredeki Kalaç ve Afganlar›n da kat›lmas› onu, bölge- nin tek hâkim gücü haline getirmifltir. Fakat devletin yönetim stratejisi aç›s›ndan Gazne’ye dönmenin de vakti gelmiflti. Bu itibarla Sebüktegin maiyetine on bin at- l› verdi¤i güvenilir bir adam›n› Peflaver valili¤ine tayin ettikten sonra kendisi de or- dusuyla Gazne’ye geri dönecektir. Kuram zaferinde üstün nitelikleri aç›kça görülen Mahmud’un hakk›nda ç›kar›- lan dedikodular k›sa bir süreli¤ine de olsa baba ile o¤ulun aras›n› açm›fl ve Mah- mud, bir süre Gazne’de hapis kalm›flt›r. Bu meselenin çözülmesiyle 991’de Hindis- tan’a do¤ru geniflleme yeniden bafllayacakt›r. Esasen bu s›rada Kuzey Hindistan, Ecmir’de Çauhanlar, Dehli’de Tomaraslar, Galyür’da Kaçavalar, Kannauç’da Pari- haralar vs. baflta olmak üzere adeta her önemli flehirde bir grup raca-maharaca ara- s›nda bölünmüfl durumdayd›. Bir baflka deyiflle fethi cazip hale getirecek bir görü- nüme sahipti. Ancak, tam bu s›rada Sâmânîlerde bafl gösteren iç çekiflme Sebükte- gin’i bir müddet meflgul etti ve Herat yak›n›nda isyan halinde bulunan Ebu Ali’yi 994’de ma¤lup eden Sebüktegin Sâmânî Emîr II. Nuh’un saltanat›na yönelik Kara- hanl› tehdidini de bertaraf ettikten sonra Belh’e döndü. Sebüktegin’in Sâmânîlerin hâkimiyet alan›nda gerçeklefltirdi¤i son faaliyetler neredeyse Sâmânîleri Gaznelilerin vassal› konumuna sokmufltur. Sebüktegin’in bu flekilde güçlenmesi ayn› zamanda Gaznelilerin Türk-‹slam dünyas›n›n umumi siya- seti içerisindeki yerini almas›n› da sa¤layacakt›r. Fakat, Belh’de çok sevdi¤i kardefl- lerinden birisi ile yak›n akrabalar›ndan baz›lar›n›n vefat haberini alan Sebükte-

7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 147 gin’in de s›hhati bozuldu. Gaznenin kuvvetli ve sa¤lam havas›nda bu flehre do¤ru harekete geçti¤i s›rada Belh s›n›r›ndaki Madru Muy köyünde A¤ustos 997’de haya- ta gözlerini yumdu. Cenazesi Gazne’ye götürülerek orada defnedildi. Askerleri taraf›ndan çok sevilen Sebüktegin kaynaklarda Emir-i Adil olarak yer al›r. ‹htiyat, adalet ve ›l›ml›l›¤›yla dikkati çeken bu Türk hükümdar›, ayn› zamanda mert, inançlar›na düflkün, hay›rsever, azimli, cömert ve sözüne sad›k birisiydi. Yir- mi y›ll›k bir hâkimiyetten sonra aniden vefat etti¤inde geride çok iyi yetifltirilmifl Mahmud, ‹smail, Nasr ve Yusuf adl› dört o¤ul b›rakm›flt›r. Çocuklar›n›n iyi birer yö- netici olmalar›n› sa¤lamak için bizzat kendisi Pend-nâme adl› bir ahlak kitab› yaz- m›flt›r. Bu eser günümüzde pek bilinmemektedir. Ancak daha sonra Kutadgu Bilig ve Siyasetnâme’de odaklaflan Türk Devlet anlay›fl› ile ilgili yaz›lm›fl en önemli kitap- lardan birisidir. Sebüktegin ‹slamiyeti de Hindukufl ve ötesine tafl›yan ilk Müslüman lider oldu¤u gibi kurdu¤u hanedan yani Gazneliler de hâkim olduklar› topraklarda, özellikle de Kuzey Hindistan’da Türk-‹slam varl›¤›n›n silinmez izler b›rakmas› ya- n›nda, genifl yerli topluluklar›n da bu dinle müflerref olmalar›n› sa¤lam›flt›r.

X-XI. yüzy›llarda özellikle ‹slam devletlerinde önemli bir yere sahipSIRA olan S‹ZDE orduda Türk SIRA S‹ZDE memlûk kullanma gelene¤i hakk›nda bilgi vererek bu gelene¤in Gaznelilerin ortaya ç›k›p 3 geliflmesindeki rolünü izah ediniz. DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Resim 7.1 Sultan Mahmud SORU dönemindeSORU Gazneliler ve Do¤u ‹slam Dünyas› D‹KKAT (Kaynak: IraD‹KKAT M. Lapidus, ‹slâm Toplumlar› Tarihi, SIRA S‹ZDE I, (çev. YasinSIRA S‹ZDE ), ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, AMAÇLARIMIZ NN2002, s. 210.)AMAÇLARIMIZ

K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

MAHMUD DÖNEM‹ (997-1030) Sebüktegin öldü¤ü s›rada kardefli Bu¤rac›k Herat vâlisi, o¤ullar›ndan‹NTERNET Mahmud Ho- ‹NTERNET rasan ordular› komutan›, Ebü’l-Muzaffer Nasr Büst vâlisi, ‹smail ise Gazne ve Belh’in hâkimiydi. Sebüktegin’in vasiyeti üzerine tahta ‹smail geçti ve Belh’te cü- lus töreni ifa edildi. O arada muhtemel taht mücadelesinde taraftar edinebilmek için askerlere bol miktarda para ve hediye da¤›t›ld›. Bu s›rada Niflabur’da bulunan kudretli ve tecrübeli Mahmud, tahta kendisinin ç›kmas› gerekti¤i düflüncesiyle ma- tem merasimini yerine getirdikten hemen sonra ‹smail’e gönderdi¤i bir elçi ile ken- disinin yaflça daha büyük oldu¤unu ve bu hukukunun tan›nmas›n› ve ayn› zaman- da Gazne’nin de kendisine teslimini istedi. Buna karfl›l›k ‹smail’e Belh ve Horasan vilayeti b›rak›lacakt›. Ancak ‹smail, yap›lan bütün teklifleri reddetti. 148 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Tahta Ç›k›fl› Mahmud, sonucun kuvvet kullanmak suretiyle al›naca¤›na kanaat getirdikten son- ra süratle haz›rl›klar›n› tamamlad›. O arada di¤er kardefli Nasr ile amcas› Bu¤rac›k’› da kendi taraf›na çekmeyi baflard›. Onlar da ordular›yla Herat’ta Mahmud’a iltihak ettiler. Mahmud durumunu iyice kuvvetlendirdikten sonra Gazne üzerine yürüdü. ‹smail flehri korumak üzere Belh’den ayr›lm›flt›. Ancak kumandanlar›n›n bir k›sm› Mahmud’a taraftard› ve gizlice onunla mektuplaflmaktayd›. ‹ki ordu karfl› karfl›ya geldi¤i s›rada Mahmud, tekrar bir elçiyle anlaflma teklifinde bulundu. Ama bunu bir zay›fl›k alameti olarak de¤erlendiren ‹smail, anlaflmaya yanaflmad› ve Mart 998’de savafl bafllad›. ‹lk günün sonunda ‹smail’in birlikleri da¤›ld› Mahmud savafl- la birlikte Gazne taht›n› da ele geçirdi. Bu arada Gazne kalesine s›¤›nan ‹smail de teslim al›narak Mahmud için öngördü¤ü aynen kendisine uygulanarak efl ve ço- cuklar›yla birlikte bir kalede hapsedildi ve orada mevkii ile uygun her türlü davra- n›fl›nda serbest b›rak›ld›. Bu Gazneli hükümdar› faziletli, bilgili ve edebiyata düfl- kün, fliir ve nesirleri olan birisiydi. Sebüktegin’in büyük o¤lu olan Mahmud, 2 Kas›m 971 günü do¤mufltu. Annesi, Zabulistan’›n ileri gelenlerinden birisinin k›z› idi. Bu sebeple Mahmud-› Zabulî flek- linde de an›l›rd›. Çocuklu¤uyla ilgili fazla bir bilgi bulunmamaktad›r. Yaln›z çok iyi bir dini e¤itim ald›¤›, hatta haf›z oldu¤u bilinmektedir. Siyasi-ahlaki yönü de ihmal edilmemifl ve babas›n›n Pend-nâmesi ile yetiflmifltir. Daha gençlik y›llar›nda idare- de görev alm›fl, bir ara Gazne’de babas›n›n vekili olarak bulunduktan sonra çok sevip, u¤urlu sayaca¤› Zemindaver vilayetinde görevlendirilmiflti. O, ayn› zaman- da babas›n›n yan›nda savafllara kat›lmakta ve büyük yararl›l›klar göstermekteydi. Nitekim Gur’a yap›lan cezaland›rma seferi ile Caypal’a karfl› yap›lan seferlerin hep- sine kat›lm›flt›. Bir ara dedikodular yüzünden babas› taraf›ndan tutuklanarak Gaz- ne kalesinde hapsedilmifl ise de birkaç ay sonra hapisten ç›kar›lm›fl ve Sebükte- gin’in Sâmânî Emîr II. Nuh’a destek için giriflti¤i mücadelede belirleyici bir rol oy- nam›flt›r. Bu baflar›lar Sebüktegin ve o¤lu Mahmud’un nüfuzunu art›r›rken ayn› za- manda onlar› tamamen müstakil hareket edebilecek bir konuma da yükseltmifltir.

Sâmânîler ile Münasebetler Mahmud, Gazne taht› için mücadele ederken Sâmânîler onun bölgesi Horasan’› is- tila etti. Bu arada II. Nuh ölmüfl, yerine pek de ileri görüfllü olmayan o¤lu Ebu’l- Haris II. Mansur (997-999) geçmiflti. O, Mahmud’un ayr›lm›fl oldu¤u Horasan’a kendi kumandanlar›ndan Begtüzün’ü sipehsalar tayin etti. Hâlbuki o s›rada Sâmâ- nîlerin varl›klar›n› devam ettirebilmeleri Mahmud’un yard›m› ve deste¤ine ba¤l›y- d›. Sultan Mahmud, Emîr II. Mansur’a tahttaki de¤ifliklik ile babas› gibi tâbi oldu¤u emîr’e hizmet edece¤ini bildirmek ve bu sebepten eski bölgesi Horasan’daki hak- lar›n›n tan›nmas›n› sa¤lamak için bir adam›n› elçi olarak Buhara’ya gönderdi. Emîr II. Mansur cevab›nda Mahmud’u tebrik edip Belh, Tirmiz, Herat ve Büst vilayetle- rinin Gazne’ye ba¤l› bulundu¤una dair ferman gönderdi. Ancak Horasan’›n iadesi- ne yanaflmad›. Yap›lan görüflmelerin de netice vermemesi üzerine Mahmud, Hora- san’› almak üzere Niflabur’a yürüdü. Sultana karfl› koyamayaca¤›n› anlayan Begtü- zün, Nesa ve Baverd’e çekilerek Buhara’dan yard›m istedi. Emîr II. Mansur ve Se- merkand valisi Faik ona yard›ma geldi. Bunun üzerine Mahmud geri çekildi. Gazneli Mahmud’un Sâmânîleri h›rpalayarak bir süreden beri Mâverâünnehr’e nüfuz etmeye çal›flan Karahanl›lara f›rsat vermek istemedi¤i anlafl›lmaktad›r. Belki de Sâmânîler devletinde ortaya ç›kabilecek geliflmeleri fark etmiflti. Nitekim k›sa 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 149 süre sonra Mansur’un kendilerini Mahmud’a teslim edebilece¤i kayg›s›na kap›lan Faik ile Begtüzün onu yakalayarak gözlerine mil çektirdikten sonra tahta Abdül- melik b. Nuh’u ç›kard›lar. Gerçekte Sâmâni yönetimi bu iki Türk kumandan›n eli- ne geçti. Art›k Mahmud’u savafltan al›koyacak bir fley kalmam›flt›. Üstelik kör edi- len Mansur’un intikam›n› almak gibi meflru bir bahane de elde etmiflti. Gazneli Mahmud’un harekete geçmesi üzerine Faik ile Begtüzün Merv’e çekil- di. Gazneli ordusu da onlar› takip ederek Merv önünde karargâh›n› kurdu. Taraf- lar aras›nda yap›lan görüflmeler beklenmedik flekilde olumlu neticeler verdi. Eski flartlarda anlaflma yap›ld›. Buna göre Horasan Begtüzün’e b›rak›l›yor, Belh ve He- rat Mahmud’a veriliyordu. Ama bu anlaflma k›sa sürede bozuldu. 16 May›s 999’da yap›lan savafl› Gazneli ordusu kazand›. Müttefikler dört bir yana da¤›ld›. Sultan Mahmud, Tus flehrini kumandanlar›ndan Arslan Cazib’in idaresine verdi. Hora- san’a kardefli Nasr’› vali tayin ederek Niflapur’a do¤ru hareket etti. Buray› da ele geçirip, Sâmânîler taraf›ndan tan›nmayan Ba¤dat Abbasi halifesi Kadir Billâh ad›na hutbe okuttu ve bir elçi göndererek ba¤l›l›¤›n› bildirdi. Bunun üzerine halife Sul- tan Mahmud’a hil’at taç ve bayrakla birlikte hâkim oldu¤u ülkeleri yönetmesi için ferman gönderdi. Ayr›ca Yemînu’d-Devle ve Emîrü’l-Mille lâkaplar›n› verdi. Sultan Mahmud da bunun karfl›l›¤› olarak halifeye; ‹slâm dinine yard›m etmek ve ‹slâmi- yet’i yaymak maksad›yla her y›l Hindistan’a sefer yapmay› vaadetti. Di¤er taraftan 999 y›l›nda Karahanl›lar, Sâmânîlerin son kalesi olan Mâverâünnehr’i zapt ederek, bu devleti tarih sahnesinden sildi.

Sistan’›n Hâkimiyet Alt›na Al›n›fl› ve Düzenin Sa¤lanmas› Sultan Mahmud, Horasan’da iktidar›n› sa¤lamlaflt›rd›ktan sonra, Sâmânî Devleti’nin s›n›r bölgeleri olan Cüzcan, Ça¤niyân, Huttel ve Hârizm’i kendi kontrolü alt›na al- d›. Ayr›ca Sistan bölgesinin ele geçirilmesi için amcas› Bu¤rac›k’› büyük bir orduy- la bu bölgeye gönderdi. Bu s›rada Sistan’a Halef b. Ahmed hâkimdi. 998 y›l›nda iki taraf aras›nda meydana gelen savaflta Halef ma¤lup olarak kaçt›. Bu¤rac›k ise za- fer kazanman›n verdi¤i rehavete kap›larak içki içip sarhofl oldu. Bu durumdan ya- rarlanan Halef geri döndü ve Bu¤rac›k’› tuza¤a düflürerek öldürdü. Sultan Mahmud, Halef’in amcas›n›n ölümüne sebep olmas›ndan dolay› 999 se- nesinde büyük bir orduyla Sistan’a yürüdü. Halef, Gazneli ordusuna karfl› koyama- yaca¤›n› anlad›¤›ndan ‹spehbed Kalesine çekildi. Sultan Mahmud da bu kaleyi mu- hasara alt›na ald›. Ancak Halef yüz bin dinar ödemeyi ve hutbeyi Mahmud ad›na okutmay› kabul etti. Bunun üzerine Sultan Mahmud, Gazne’ye döndü. Ancak k›sa bir süre sonra Halef, o¤lu Tahir ile anlaflmazl›¤a düfltü ve onu 1002 y›l›nda ortadan kald›rd›. Halef’in bu ac›mas›zl›¤› çevresindekileri korku ve endifleye sevk etmifl ve Tahir b. Zeyd baflkanl›¤›nda bir tak›m emir ve beyler Sultan Mahmud’a müracaat- la Sistan’› hâkimiyeti alt›na almas›n› istediler. Sultan Mahmud için bu davet önem- li bir f›rsatt›. Nitekim Kas›m 1002’de h›zla Sistan’a yürüdü. Halef, Gaznelilerin üzerine geldi¤ini ö¤renince etraf› derin ve genifl bir hendek- le çevrili müstahkem Tak kalesine çekildi. Sultan kaleyi kuflatarak çevresindeki hende¤in doldurulmas›n› istedi. Gazneli ordusu bütün engelleme çabalar›na ra¤- men sultan›n emrini yerine getirerek doldurduklar› hende¤i afl›p fillerin fliddetli sald›r›lar›na dayanamay›p y›k›lan kale kap›lar›na taarruz etti. Kale müdafileri de ce- surca savaflmaktayd›. Ama fillerin ayaklar› alt›nda ezilmekten kurtulamad›lar. Bu manzara karfl›s›nda dehflete kap›lan Halef, civardaki ormana s›¤›nd›. 2 Aral›k 1002’de elçileri vas›tas›yla itaatini arz ile kaleyi teslim etti. Huzura ç›kt›¤›nda da Sultan Mahmud’un ayaklar›na kapanarak af diledi. Çok de¤erli hediyeler takdim 150 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

etti. Sultan, onun hayat›n› ba¤›fllad›¤› gibi servetine de dokunmad›. Ancak bölge elinden al›narak Gazneli bir kumandan›n idaresine verildi. Gazne’ye dönen sultan, bir müddet sonra Sistanl›lar›n Halef’in k›z taraf›ndan to- runu olan Ebu Bekir Abdullah idaresinde ayakland›¤›n› ö¤rendi. Derhal bu bölge- ye yürüdü. ‹syanc›lar s›¤›nd›klar› kalenin Ekim 1003’de düflürülmesiyle ele geçiril- di. Bir k›sm› esir edilirken geriye kalanlar imha edildi. Sultan Mahmud, Sistan (Si- cistan) bölgesinde düzeni sa¤lad›ktan sonra buraya kardefli Nasr’› vâli tayin ederek 24 Ekim 1003’de Gazne’ye dönmek üzere hareket etti. Sab›k emir Halef, 1007 y›l›- na kadar kendi iste¤iyle sürgün gitti¤i Cüzcan’da yaflad›. Ancak bu arada Karahan- l› Nasr b. Ali ile mektuplaflt›¤›n›n ö¤renilmesi üzerine Gerdiz kalesine hapsedildi ve 1009’da burada vefat etti.

Hindistan Seferleri Sultan Mahmud, Gazneli taht›na ç›kt›ktan sonra bir taraftan devleti Mâverâünnehr ve Horasan’›n en güçlü siyasi teflekkülü haline getirmeye çal›fl›rken di¤er taraftan da babas› Sebüktegin’in bafllatt›¤› Hindistan politikas›n› devam ettirmifltir. Nitekim bu sayede, zamanla hâkimiyetini Harizm’den ‹ran’a, Türkistan’dan Kannauç’a ka- dar geniflletip Asya’n›n en büyük hükümdarlar›ndan biri olmay› baflaracakt›r. Ola¤anüstü bir güce sahip olmasa da korkusuz ve cevval bir asker olan Sultan Mahmud’un Türk, Afgan, Arap ve Hintlilerden teflkil etti¤i ordu onun üstün askeri yetene¤i alt›nda tek bir vücut halinde hareket edebilmekteydi. A. L. Srivastava, Mu- hammed Habib gibi araflt›rmac›lar Mahmud’un göz kamaflt›ran gücünü sadece Hind seferlerine ba¤lamakta olup bundan ötürü de komutanl›¤›n›n abart›lmamas› gerekti¤ini belirtmekte iseler de onun, ayn› baflar›y› Türkistan ve ‹ran’da da fazla- s›yla göstermifl olmas› bu düflünceyi do¤rulamamaktad›r.

Peflaver ve Waihind Seferi Baz› kaynaklar Sultan Mahmud’un ilk seferi olarak 999 veya 1000 y›l›nda Kabil’in do¤usuna, Lamghan’a yap›lan bir askeri hareketi gösterirler. Ancak ça¤dafl kaynak- larda bu sefere dair herhangi bir bilgi bulunmamaktad›r. Bu sebeple Gazneli Mah- mud’un Peflaver üzerine gerçeklefltirdi¤i hareketi Hindistan’a yap›lan ilk sefer ola- rak kabul etmek gerekir. Sultan Mahmud’un, Eylül 1001’de on befl bin atl›dan oluflan bir kuvvetle Gaz- ne’den ayr›ld›¤›n› ve süratle üzerine geldi¤ini duyan Caypal, bu tehlike karfl›s›nda k›sa sürede, on iki bin atl›, üç bin yaya ve üç yüz filden müteflekkil güçlü bir ordu haz›rlad›. Ayr›ca civardaki racalardan gelecek destek kuvvetlerini de beklemektey- di. Ama Gazneli ordusu, Kas›m ay›nda beklenmedik bir h›zla Peflaver yak›nlar›na ulaflt› ve ani bir bask›nla Caypal’in fillerini etkisiz hale getirdi¤i gibi on befl bin Hinduyu da savafl meydan›nda y›rt›c› hayvanlara yem etti. Bu arada Gazneli ordu- su çok miktarda ganimet de ele geçirdi. Ayr›ca Caypal’in yan› s›ra o¤ullar›, torun- lar› ve pek çok önemli görevli ile beraber befl yüz bin Hindu da esir al›nd›. Pefla- ver baflar›s›ndan sonra Vayhind’e (:Und, Hind) girerek bölgeyi ya¤malayan Sultan Mahmud, buradan da büyük miktarda para ve k›ymetli emtiayla birlikte yüz elli fil ele geçirmifltir. Gazneliler karfl›s›nda arka arkaya iki defa u¤rad›¤› ma¤lubiyetin utanc›yla yeri- ne o¤lu Anandpal’› halef olarak b›rakan Caypal, Hindu âdetine göre bir cenaze tö- reni düzenleyerek kendisini atefle atmak suretiyle hayat›na son verdi. Sultan Mah- mud ise hem para, hem de büyük bir zaferin gururuyla, ‘gazi’ unvan›n› da alm›fl olarak Nisan 1002’de Gazne’ye döndü. 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 151

Bhatiya Seferi Sultan Mahmud, 1002 y›l›nda Sistan’da ç›kan bir isyan› bast›rarak, buray› Horasan’a dâhil ettikten sonra Bhatiya seferine ç›kt›. Daha önce Peflaver üzerine yürüyüflü ve Caypal ile yapt›¤› savaflta Bhatiya Racas› Bajra’dan (Beji Ray) destek uman Mahmud, bekledi¤i yard›m› göremeyince babas› Sebüktegin döneminde dostluk tesis ettikleri bu racay› cezaland›rmak için Ekim 1004’te Gazne’den ayr›ld›. Daha önce bar›fl tesis etti¤i Anandpal’›n hâkimiyetindeki Belucistan yolunu takip ederek Sind nehrini Mul- tan bölgesinden geçip Bhatiya önlerine gelen Mahmud, Gazne ordusuna karfl› an- cak üç gün boyunca mukavemet edebilen racay› a¤›r bir hezimete u¤ratt›. S›¤›nd›¤› ormanda esir düflmemek için kendisini b›çakla öldüren Raca’n›n cese- diyle birlikte askerleri de Sultan Mahmud’a götürülmüfl ve bunlardan ‹slamiyet’i kabul edenler kurtulurken di¤erleri tamamen imha edilmiflti. Bu sefer s›ras›nda Mahmud’un eline bol miktarda ganimet ve iki yüz seksen de fil geçmiflti. Bölgede bir müddet daha kalarak Bhatiya Racal›¤›n›n arazisinin tamam›n› fetheden Sultan Mahmud, böylece bölgedeki hâkimiyetini de geniflletip pekifltirmifl oldu. Fethedilen yerlerde ‹slamiyet’i yaymak için camiler, mescitler yap›lmas›n› em- reden Gazneli Sultan Mahmud, ‹slam dininin ö¤retilmesi için bölgeye âlimler tayin etti. Ne var ki dönmek için gerekli zaman›n kalmad›¤›n›n fark›nda de¤ildi. Hâlbu- ki Hindistan’da ya¤mur mevsimi bafllam›flt› ve Gazne’ye hareket eden Sultan Mah- mud, bir yandan ülkesinden geçerken Ebu’l-Feth Davud’un sald›r›lar›na maruz kal- m›fl, di¤er yandan da ganimetlerin büyük ço¤unlu¤u Pencab’›n taflan sular›n›n de- rinliklerinde kaybolmufltu. Zorlu bir yolculuktan sonra Gazneliler ancak May›s/Ha- ziran 1005’te Gazne’ye varabilmifltir.

Multan Seferi Sebüktegin döneminde Gazneli hâkimiyetini tan›yarak sadakatle ba¤lanm›fl olan ‹smailiye f›rkas›n›n önemli liderlerinden Abdullah b. fieyh Hamid Lodi’nin torunu Ebu’l Feth Davud, 1005’de Gaznelilere ihanet ederek Meymun'un 874'deki isyana kalk›flm›fl, ayr›ca Karmatîli¤i benimseyerek bölgeyi fitne ve fesada bo¤- ölümünden sonra onun mufltu. Onun için Mart/Nisan 1006’da Gazne’den hareket eden Sultan Mahmud, talebelerinden Hamdan Karmat'›n liderli¤inde Multan seferine ç›kt›. Ancak taflk›n dönemi oldu¤u için Sind Nehrinin geçitlerinin yay›lan Karmatîler, büyük kapal› olmas› sebebiyle Peflaver üzerinden Multan’a geçmeyi denedi. Pencab Ra- oranda Mecusîlikten etkilenmifller, bunun cas› Anandapal, sultan› engellemek için Peflaver tepelerine do¤ru ilerlediyse de ye- yan›s›ra bölge halk›n›n nilerek Keflmir’e kaçmak zorunda kald›. Bu k›zg›nl›kla önüne gelen her flehri ya¤- fakirli¤inden istifade ederek mal ve kad›n ortakl›¤›na malayarak Multan’a do¤ru ilerleyen Mahmud’un kararl›l›¤›yla direnme azmi k›r›lan dayanan bir yap› Ebu’l-Feth Davud, hazinesiyle birlikte Serendib’e kaçt›. Böylece bafls›z kalan flehir, gerçeklefltirmifllerdir. yedi günlük bir direnmeden sonra teslim al›narak Karmatiler y›ll›k yirmi bin dir- hem vergiyle cezaland›r›ld›. Gazneliler ile Karahanl›lar aras›nda yap›lan bir anlaflma ile Ceyhun iki devlet aras›nda s›n›r kabul edilmiflti. Ancak Sultan Mahmud’un Multan seferi s›ras›nda Ka- rahanl› ‹lig Nasr b. Ali (öl.1012)’nin gönderdi¤i birlikler, Horasan ve Belh’e sald›- rarak Niflabur ile Belh flehirlerini zapt etmifllerdi. Bunun üzerine Gazneli Mahmud, Waihind bölgesinin valili¤ini Caypal’in torunu Nawasa fiah ad›yla bilinen Sukh- pal’a b›rakt› ve yar›m kalan fetihlerini flimdilik erteleyerek h›zla Gazne’ye dönmek zorunda kald›.

Pencâb Seferi Gazne’ye dönüflünden sonra sultan›n Mâverâünnehr’de geliflen hadiselerle u¤rafl- mas›n› f›rsat bilen Sukhpal, sultan taraf›ndan daha önce önemli idari mercilere ta- 152 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

yin edilmifl bulunan bütün görevlileri azlederek Hindu yöneticilerle ittifak yapt› ve tekrar eski dinine döndü. Bunun üzerine gazaba gelen Sultan Mahmud, k›fl mevsi- minin fliddetine ra¤men Pencâb üzerine yürüdü. Beklenmedik bir anda Gaznelile- ri karfl›s›nda bulan Sukhpal, mukavemet etmeye çal›flt›ysa da neticede yenilmek- ten kurtulamad› ve yakalanarak ömür boyu hapse mahkûm edilip bütün hazinesi- ne de el konuldu. Bu vesileyle Karmatiler bir kez daha cezaland›r›l›rken bölgenin idaresiyle de Sultan Mahmud’un komutanlar›ndan Tegin Hazin görevlendirdi. Böy- lece Multan, Gazneli topraklar›n›n önemli bir parças› haline getirildi. Art›k Raca Anandpal üzerine yürüme zaman› gelmiflti.

‹kinci Peflaver Seferi Pencab seferi s›ras›nda topraklar›ndan geçifline müsaade etmeyen Anandpal’› ce- zaland›rmak arzusunda olan Mahmud, 1008 y›l› sonbahar›nda harekete geçti. Bu geliflmeden haberdar olan Anandapal; Gwalior, Kalincar, Kannauç, Dehli ve Ecmir gibi flehirlere hâkim olan di¤er Hindu racalar›yla ittifak yaparak meydana getirdi¤i büyük bir orduyla harekete geçti. Sultan, savaflaca¤› ordunun di¤erleri gibi çok ko- lay da¤›t›lamayaca¤›n›n fark›ndayd›. Bundan dolay› çok ihtiyatl› davrand›. Çünkü Anandpal’›n o¤lu Brahmapal’›n komutas›nda Attock bölgesindeki Hazro yak›nla- r›nda Chach düzlüklerinde toplanan bu büyük Hind ordusunun say›s› günden gü- ne artmaktayd›. Buna ilaveten Hindu kad›nlar›, bu savafl› kutsal telakki ettiklerin- den alt›ndan süs eflyalar›na kadar bütün mücevherlerini satarak yard›m için gön- dermiflti. Fakirler ise para karfl›l›¤›nda ifller yaparak elde ettikleri gelirlerle savafl meydan›ndaki Hindulara katk›da bulunmaya çal›flm›fllard›. Bu tav›rlar›yla Hindular, savafl› tam bir dinler, medeniyetler çat›flmas›na dönüfltürdüler. Düflmanlar›n›n gücünü fark eden Sultan Mahmud’un, Vayhind ve Peflaver ara- s›nda kamp kurduktan sonra k›rk gün beklemesine bak›l›rsa epeyce tedirgin oldu- ¤u ve savafl için çok genifl tedbirler ald›¤› söylenebilir. Nitekim hücum esas›na gö- re düzenlenmifl olan Türk ordusunun bu savaflta savunmaya yöneldi¤i dikkati çek- mektedir. Onun için Hindular›n hücuma geçmesi beklenilmifl, hatta bu yönde bir k›flk›rtma faaliyeti olmak üzere alt› bin okçu da önden gönderilmifltir. 31 Aral›k 1008’de bu okçular›n tahrikiyle otuz bin civar›ndaki Kokhar kuvveti harekete geç- ti. Gerçekten de Anandpal’a gelen yard›m kuvvetlerinin en güçlüsü Keflmir’in yük- sek tepelerinden gelen bu vahfli savaflç›lard›. Bunlar›n müthifl taarruzu karfl›s›nda Türk ordusu pani¤e kap›ld› ve savafl Gaznelilerin aleyhine geliflmeye bafllad›. Mü- cadelenin iyice sertleflti¤i, hatta Sultan Mahmud’un, savafl alan›n› terk etmeyi dü- flündü¤ü bir s›rada ortaya ç›kan beklenmedik bir geliflme ile Anandpal’›n fillerinin, savafl meydan›n› terk etmesi her fleyi de¤ifltirdi. Hindular, liderlerinin savafl meyda- n›n› terk etti¤ini zannettikleri bir anda taarruza geçen Sultan Mahmud, duruma ha- kim olarak Hindular›n pefline düfltü ve iki gün içinde bölgeyi bütünüyle zapt etti. Anandpal’›n da, babas› Caypal’in ak›betine u¤ramas› Mahmud’un Hindistan iç- lerine do¤ru ilerlemesini sa¤lam›flt›r. Nitekim büyük tap›naklar›n bulundu¤u ve sa- dece bir garnizon taraf›ndan korunan zenginli¤iyle ünlü Nagarkot kalesine do¤ru ilerleyen Mahmud, buray› üç günlük bir direniflten sonra teslim ald›. Aralar›nda gü- müflten bir köflk ile alt›n ve gümüfl direklerle yap›lm›fl Bizansvari kubbelerin de yer ald›¤› depolar› muazzam mücevherlerle dolu kale tamamen ya¤maland›. Bütün bunlarla birlikte ele geçirilen paralar, külçe alt›n, gümüfl vs. gibi daha pek çok k›y- metli eflya 1009’da develerle Gazne’ye nakledildi. Bu ganimetlerin tamam› orada sa- ray›n avlusunda sergilenerek dünyan›n her yerinden gelen insanlar›n görmesi sa¤- land›. Ayr›ca sultan, ganimetlerden büyük bir k›sm›n› da halka cömertçe da¤›tt›. 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 153

Sultan Mahmud’un Anandpal’a karfl› kazand›¤› zaferi, Hindu racalar›n aralar›n- daki ittifak› bozarken, racalar›n kendilerine olan güvenlerinin de kaybolmas›na se- bep olacakt›r ki, bu durum sultan›n bundan sonraki seferlerini kolaylaflt›racakt›r.

Narainpur Seferi Sultan Mahmud, Nagarkot seferinden k›sa bir süre sonra Ekim 1009’da Rajputana beldesinin Alvar m›nt›kas›ndaki Narainpur üzerine yürüdü. Buras› önemli bir tica- ret merkezi idi. fiehir bir müddet direnmifl ise de neticede teslim olmak zorunda kalm›flt›r. Narainpur hakimi ile yap›lan anlaflmaya göre, her y›l iki bin Hindli asker sultan›n hizmetine gönderilecek, elli fil ve bir miktar y›ll›k vergi verilecek, ayr›ca Raca kendisinden sonra bafla geçenin de itaatini sa¤layacakt›. Bu sonuçtan mem- nun olan sultan, ele geçirdi¤i ganimetlerle birlikte Gazne’ye dönerek yeniden bir problem haline gelen Multan’a yapaca¤› seferin haz›rl›klar›na bafllad›. Devrin ça¤dafl› tarihçi Utbî’ye dayanan araflt›rmac› Y. H. Bayur, Sultan Mah- mud’un bu seferinin, Cemne ile Gence havzalar›n›n Gücerat ve Malva ile olan ba¤lant›s›n› rahat bir flekilde sa¤lamak için yap›ld›¤› görüflündedir. Bu de¤erlen- dirme akla uygun görülmektedir. Böylelikle Utbî’nin de iflaret etti¤i gibi Horasan ile Güney Hindistan’›n ticaret yapabilece¤i yol güzergâh› aç›lm›fl ve Gaznelilerin kontrolüne girmifltir.

Multan Seferi 1010 y›l›nda Gur bölgesine baflar›l› bir sefer yapan ve burada bölgenin sarpl›¤›na, savunmas›n›n kolayl›¤›na güvenerek sürekli kargafla ç›karan beylere karfl› da önem- li baflar›lar elde eden Sultan Mahmud, ayn› zamanda Herat’dan gelen ticaret yolu- nu da açm›fl oluyordu. Bu sefer sonucunda Sur o¤lu Muhammed esir edilirken ye- rine o¤lu Ebu Ali geçirilmifl, bölge büyük ölçüde hâkimiyet alt›na al›nm›flt›r. Bu ba- flar›lar Sultan Mahmud’a bat› s›n›rlar›n› Hazar Denizi’ne ulaflt›rma düflüncesini il- ham etmekte iken Mâverâünnehr’de geliflen olaylar önem kazanmaya bafllam›flt›r. Sultan Mahmud, Mâverâünnehr’de bir tedip hareketi yürütmekteyken birdenbi- re Hindistan’a yönelmesi dikkati çekmektedir. Bunun sebebi bilinmemekle bera- ber Pencab’da baflta Karmatiler olmak üzere geliflen ve düzeni tehdit eden Bât›ni faaliyetleri olmal›d›r. Ama Sultan Mahmud’un fetih politikas›n› da art›k Hindis- tan’da yo¤unlaflt›rd›¤›n› söylemek mümkündür. Nitekim haz›rl›klar iyi yap›ld›¤› için bu seferde hiçbir zorlukla karfl›lafl›lmadan bölge bütünüyle hâkimiyet alt›na al›nd›. Pek ço¤u öldürülen veya tutuklanan Karmatilere, a¤›r bir darbe indirilmifl oldu. Bunun yan› s›ra orada devaml› kar›fl›kl›k ç›karan Ebu’l-Feth Davud yakalana- rak Gazne’ye getirildi ve Gurek kalesine hapsedilerek ömrünün sonuna kadar ora- da yaflamaya mahkûm edildi. Böylece Gaznelileri Hindistan hâkimiyetine götüren yolda önemli engellerden biri olan Ebu’l Feth-Davud bertaraf edilmifl oluyordu.

Trilochanapal Seferi Anandpal, Sultan Mahmud taraf›ndan defalarca ma¤lup edilmesine ra¤men yenme ümidini yitirmemifl ve Gazneliler karfl›s›nda gösterdi¤i mukavemetle de bu ümidi- ni göstermiflti. Yenilince racal›¤›n baflkentini daha emniyetli gördü¤ü bugünkü Salt düzlü¤ündeki Nandanah’a tafl›yarak burada küçük bir ordu toplay›p hâkimiyetini yeniden tesis etmeyi baflarm›fl, 1012’de ölümünden sonra da idareye o¤lu Triloc- hanapal geçmiflti. Pencâb’da Bât›nilerin en büyük dayanaklar›ndan birisi olan Da- vud etkisiz hale getirildi¤i s›rada Gazneli hâkimiyetini tehdit edebilecek bir di¤er düflman olan Trilochanapal da oldukça güçlenmiflti. Bunu hâkimiyeti aç›s›ndan 154 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

tehlikeli gören Sultan Mahmud, tekrar Hindistan üzerine yürümeye karar verdi. Trilochanapal’›n idaresindeki racal›¤›n yeniden güçlenmesine engel olmak üze- re 1013’de harekete geçen sultan, k›fl mevsiminin bast›rmas› üzerine geri çekilmek zorunda kald›. Bu sebeple Gazneliler, Mart 1014’te tekrar Nandanah bölgesine yü- rürken sarp bir bölge olan Margala geçitlerinde mevzilenen Trilochanapal ile o¤lu Bhimpal, büyük bir azimle karfl› koymaya çal›flm›fllarsa da Gazneli kuvvetleri kar- fl›s›nda daha fazla mukavemet gösteremeyerek Keflmir Racal›¤›na s›¤›nmak zorun- da kalm›fllard›r. Nandanah’› zaptederek Trilochanapal’› takip eden Sultan Mah- mud, Keflmir ordusunun komutan› Tunga’n›n müttefik ordular›n› da ma¤lup etti. Gazneliler, h›zla Keflmir içlerine do¤ru ilerlerken Trilochanapal de esir düflmemek için Sivalik tepelerine yönelip, orada hakimiyetini devam ettirmeye çal›flt›. Pencab’›n yönetimini komutanlar›ndan Melik Ayaz’a b›rak›p A¤ustos 1014’de Gazne’ye dönen Mahmud, bölgede ‹slamiyetin yay›lmas› için camiler yap›lmas›n› emrederek, din âlimleri görevlendirmiflti. Melik Ayaz flehrin surlar›n› yeniden infla ettirerek Lahor ve çevresindeki kasabalar›n geliflmesini sa¤lam›flt›r. Böylece flehrin stratejik aç›dan da önemi artm›fl oldu. Bu arada B. S. Nijjar; Sultan Mahmud’un Pencab’da ‹slamiyeti en iyi flekilde yayabilmek için halka hediyeler da¤›tt›¤› yolun- daki ifadelerin tamamen hayali oldu¤unu belirterek; onun kad›n ve çocuk ay›rt et- meksizin esaret alt›ndaki insanlar› katletmesinin ‹slam dinini yaymakla izah edile- meyece¤ini belirtmektedir ki, yazar›n bu iddias›n›n kayna¤› da meçhuldür.

Thanesar Seferi ‹ktisadi gücünün kayna¤›n› Hindistan’a dayamak isteyen Sultan Mahmud, Hindu tap›naklar›n›n alt›n, gümüfl vs. gibi k›ymetli eflyalarla dolu oldu¤unu bilmekte ve bu onun seferlerinde önemli bir muharrik unsur olmaktayd›. Dolay›s›yla kendile- rine dokunulmamas›na ra¤men tap›naklar›n ya¤malanmas› halk› dehflete düflürme- ye yetmekteydi. Bunun en iyi örneklerinden biri sultan›n Thanesar seferidir. Bura- s› askeri amaçla yetifltirilen en iyi fillerin ve Jagsoom’da Chakrasvami ad› verilen büyük bir tap›na¤›n bulundu¤u Hindistan’›n zengin bölgelerinden biri idi. Ekim 1014’te Gazne’den hareket eden Sultan Mahmud, o yüzy›l›n en büyük ta- p›nak flehri olan Thanesar’a girerek halk›n hiçbir mukavemetiyle karfl›laflmadan bu flehri zapt etti. Rajputana Çölü üzerinden gelerek flehri ya¤malayan Sultan Mah- mud, bölgedeki tap›naklar› y›karken Chakraswami tap›na¤›n› da söktürüp Gaz- ne’ye gönderdi. Parçalanan putlar›n iki yüz bin esirle Mekke ve Ba¤dat’a nakledil- di¤i rivayet edilmektedir. Sultan bu kolay baflar›dan sonra Dehli’yi fethetmek iste- miflse de müflavirleri daha fazla ilerlemenin flimdilik do¤ru olmayaca¤›na onu inand›rd›lar. Bunun üzerine sultan, Dehli yerine daha önce kendisine karfl› sava- flan Keflmir Racas›n›n üzerine yürümeyi tercih etti.

Keflmir Seferi Nandana Seferi s›ras›nda, Triloçanpal’a yard›m etmifl olan Keflmir Racas›na bir ce- za vermek isteyen Mahmud, 1015 y›l›nda öncelikle Keflmir ve yol üzerinde güçlü Loharkot kalesini kuflatt›. Ancak Gazneli ordusu, fliddetli k›fl yüzünden bir ay son- ra kuflatmay› kald›r›p çekilmek zorunda kald›. Dönüfl yolculu¤u sultan için çok yo- rucu ve zahmetli olmufltu. Öyle ki; ordu, bilinmeyen da¤lar aras›ndan geçerken yolunu kaybetmifl ve selin tahrip etti¤i vadilerde yokluk çekmiflti. Kuvvetinin bü- yük bir k›sm›n› kötü hava flartlar› dolay›s›yla yollarda kaybeden Sultan Mahmud, k›fl›n geri kalan k›sm›n› Pencâb’da geçirdikten sonra, ancak Mart 1016’da Gazne’ye dönebilmifltir. Sultan, yeterince tatmin olamad›¤› bu seferden sonra Hindistan’›n iç bölgelerine do¤ru ilerleyecektir. 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 155

Mathura, Mannaiç ve Asni Seferleri Sultan Mahmud, Harizm’deki iç meseleler yüzünden Hindistan seferlerine bir müd- det ara verdi. Art›k daha iç bölgelere seferler düzenleme zaman› gelmiflti. Bundan dolay› yüz bin kiflilik Gazneli ordusunun yan› s›ra eriflilecek zenginliklerden pay almak hevesiyle Türkistan, Mâverâünnehr ve Horasan’dan toplanan yaklafl›k yirmi bin gönüllü de Hindistan’a yönelmifltir. Eylül 1018’de ya¤mur mevsimi bafllamadan önce harekete geçen Gazne ordu- su Keflmir Racas› Hardad’›n rehberli¤inde Pencâb nehirlerini ve ‹ndus’u zorlukla da olsa geçmifllerdi. 2 Aral›k 1019’da da Dehli’yi atlayarak Cemne k›y›lar›n› takip- le güneye do¤ru ilerleyen Gazne ordusu Baran’a girdi. Raca Hardad, otuz fil ve zengin hazinesiyle Cemne’nin do¤u k›y›lar›ndaki Mahaban’a kaçt› ise de, sultan›n takibinden kurtulamayacakt›r. Bu arada Mahaban’›n idarecisi Chandra, direnmeye çal›flt› ancak, ormanl›k bir arazide yap›lan savaflta öncü kuvvetlerine ma¤lup ola- rak kaçmak zorunda kald›. Hind askerlerinden bir k›sm› bu s›rada nehirde bo¤ul- dular. Chandra ise esir olmamak için ölmeyi tercih etti ve Jauhar töreni yaparak önce kar›lar›n› ve çocuklar›n› öldürdükten sonra kendisi de intihar etti. Chandra ile yap›lan savafltan pek çok ganimetin yan› s›ra seksen de fil ele ge- çiren Sultan Mahmud, Cemne ile Ganj nehri aras›ndaki bölgelerin tamam›n› fethet- tikten sonra Dehli ile Agra yolu aras›ndaki çok zengin ve güçlü bir flehir olan Mat- hura (Muttra) flehri üzerine yürüdü. Hiçbir mukavemet göstermeden teslim olan bu kutsal flehri muazzam zenginlikleriyle birlikte ele geçiren Sultan Mahmud, or- dunun büyük k›sm›n› orada b›rakarak as›l hedefi olan Kannauç üzerine yürüdü. Yol üzerinde bulunan bütün kaleleri yerle bir ederek esirler ve ganimetlerle bera- ber, 20 Aral›k 1019’da Kannauç flehrine giren sultan karfl›s›nda Racyapala, flehri terk ederek can›n› kurtarabilmifltir. Kannauç yak›nlar›nda Ganj’› geçen sultan, nehir boyunca kurulu bulunan ka- lelerde; Hindlilerin iddialar›na göre baz›lar› iki yüz bin, baz›lar› da üç yüz bin se- ne önce yap›lm›fl olan on bin tap›nak oldu¤u haberi al›nm›flt›. Ayr›ca Gaznelilerin Kannauç’a girdi¤ini haber alan bu kalelerin ahalisi çoktan kaçm›flt›. Dolay›s›yla sultan, civardaki yedi kaleyi bir günde fethetti. Buralarda tahmin edilemeyecek kadar çok hazine ve mal ele geçirdi. Manaich (Munj)’i de alan Sultan Mahmud, kale ahalisinin kale burçlar›ndan afla¤›ya atlad›klar›n› bizzat müflahede etmifl ve bu intiharlar› umursamayarak Zaferabad olarak bilinen Jaunpur yak›nlar›na ulafl- m›flt›r. Buran›n halk› da on befl gün direnebilmifl ve sonunda toptan Jauhar töre- nini gerçeklefltirmifltir. Manaich’i ya¤malayan sultan daha sonra balta girmemifl ormanlar›n içinde de- rin hendeklerle çevrili Asni üzerine yürüdü. Güçlü bir hükümdar olan Asni Raca- s› Chandpal (Chandal Bor), Gaznelilerin geldi¤ini haber al›nca bölgesini terk ede- rek kaçmaya bafllad›. Fakat Türk ordusunun takibat›ndan kurtulamayan Raca, bir gece bask›n›yla ma¤lup edilerek filleri ve muazzam hazinesi ile beraber ele geçi- rilmifltir. Al›nan esirler o kadar çoktu ki, bunlardan bir k›sm› ‹ran’a götürülerek orada sat›lm›fllard›r. Sultan Mahmud, 1019 y›l›nda afla¤› yukar› üç yüz seksen fil elli üç bin esirin ya- n› s›ra bol ganimetle Gazne’ye döndü. Bahsi geçen esirlerin pek ço¤unun yaban- c› tüccarlara sat›lmas›ndan dolay› Irak, Mâverâünnehr ve Horasan’da köle fiyatlar› düflerken Hindu köle say›s› da artt›. Bu baflar›l› seferlerle Sultan Mahmud’un flan ve flerefi bir kez daha yükselecektir. Ele geçirilen ganimetlerle Cuma Mescidi bafl- ta olmak üzere Gazne’de çok say›da cami, mescid ve kervansaray yapt›r›ld›. Ancak 156 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

bu baflar›lar Hindistan’da, Sultan Mahmud’un aleyhine yeni ittifaklar›n ortaya ç›k- mas›na da sebep olmaktayd›. Durumdan haberdar olan sultan k›sa zamanda yeni bir Hindistan seferine ç›kmak için haz›rl›klara bafllamak zorunda kalacakt›r.

Hinduflâhîlerin Sonu: Trilochanapal ve Chandela Üzerine Yap›lan Sefer Sultan Mahmud’a karfl› Kannauç hükümdar› Racyapala’n›n savaflmadan kaçmas›na Kalincar (Bundelkhand) Racas› Chandela (Vidya Dhar) baflta olmak üzere di¤er ra- calar da çok k›zm›fllard›. Dolay›s›yla Gaznelilere karfl› hiçbir direnifl göstermeden baflkentini terk eden Racyapala’y› cezaland›rmak üzere ittifak yapan racalar onu öldürdü. Böylece bölgedeki durum h›zla Gaznelilerin aleyhine geliflti. Kendisine karfl› geliflen ittifaktan haberdar olan Sultan Mahmud, 1019 y›l› son- lar›nda Gazne’den ayr›larak Hindistan’a do¤ru yola ç›kt›. Sultan›n üzerine gelmek- te oldu¤unu ö¤renen Trilochanapal, güç kazanmak için güneye do¤ru Raca Gan- da ile birleflmek üzere harekete geçti. Böyle bir birleflmenin getirece¤i tehlikeleri fark eden Sultan Mahmud, öncelikle bu ittifak teflebbüsünü engellemeye çal›flt›. Onun için Trilocanhanapal takip edilerek Ramaganga Irma¤› k›y›s›nda s›k›flt›rd›. Fakat Trilochanapal, Gazne ordusunun gündüz sudan geçmesini engelleyerek ge- cenin karanl›¤›ndan istifadeyle kaçmay› düflünmekteydi. Ayr›ca Gaznelilerin böy- lesine tehlikeli bir nehri geçmeyi baflarabileceklerini tahmin etmiyordu. Ama Sul- tan Mahmud’un emriyle suya atlayan askerlerin büyük bir baflar›yla nehri geçme- leri düflman ordusunun moralini bozmaya yetti. Gazneli ordusuyla savaflmak zo- runda kalan Trilocanpal’›n kuvvetlerinin büyük bir k›sm› k›l›çtan geçirilerek geriye kalanlar› da esir edildi. Neticede, Gazneli kuvvetlerinin eline bol ganimet ile iki yüz kadar da fil geçmifltir. Bu arada yaralanan Trilocanpal’›n maiyeti de isyan et- mifl ve raca kaçmaya çal›fl›rken adamlar› taraf›ndan öldürülmüfltür. Hinduflâhîlere vurulan darbeyi müteakip, Cemne ve Ganj’› geçen Sultan Mah- mud, otuzalt›bin atl›, yüzbeflbin yaya ve alt›yüz fille Sai k›y›lar›nda kendisini bek- leyen Kalincar (Bundelkhand) Racas› Chandela’ya oldukça yaklaflt›. Bunun üzeri- ne korkuya kap›lan Chandela, bütün a¤›rl›klar›n› b›rakarak panik içinde kaçmaya çal›flt›. Hindular onun kaçt›¤›na inanamazken Sultan Mahmud da bunun bir savafl hilesi oldu¤unu düflünmekteydi. Fakat çok geçmeden racan›n gerçekten kaçt›¤› anlafl›lm›fl ve Sultan Mahmud, ordusuna kamp› ya¤malama izni vermifltir. Bir kez daha çok miktarda ganimetle birlikte befl yüz seksen fil ele geçirilerek 1022 y›l›n- da Gazne’ye dönüldü. 1021’de Trilocanpal’in öldürülmesi üzerine yerine geçen o¤lu Bhimpal de çok sü- ratli bir flekilde geliflen Gazneli ak›nlar› karfl›s›nda tutunamayaca¤›n› anlayarak Ecmir hâkimine s›¤›nm›fl ve 1026’da burada ölmüfltür. Böylece yaklafl›k otuz befl y›ld›r Gaz- nelilere karfl› direnen ve zaman›n en güçlü hâkimiyetlerinden birisi olan Hinduflâhî Krall›¤› Kuzeybat›da sona ererken art›k Keflmir’i fethetmenin de zaman› gelmiflti.

Lohkot Kuflatmas› Sultan Mahmud, on üçüncü Hind seferini daha önce ele geçiremedi¤i Keflmir üzeri- ne yapt›. Bir ayl›k kuflatmadan sonra k›fl›n fliddetle bast›rmas› üzerine Lohkot Kalesi önlerinden geri çekilmek zorunda kalan Gaznelilerin, Keflmir’i fethetme teflebbüsü bundan önceki seferde oldu¤u gibi yine mümkün olmad›. Bu sebeple sultan k›fl ay- lar›n› Pencab’da Lahor yöresinde geçirerek Mart/Nisan 1022’de Gazne’ye döndü. Sultan, bölgeye yapt›¤› her seferde kendisine muhalefet eden ve bir türlü yakalana- mayan racalar› cezaland›rmaya kararl›yd›. Bu sebeple Kalincar seferine karar verdi. 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 157

Gwalior, Kalincar Seferi Sultan Mahmud’un Hinduflâhîlere son verdi¤i seferinde Sai k›y›lar›nda savaflmaya cesaret edemeyerek geri çekilen Kalincar Racas› Chandela, Gazne ordusu geri çe- kilirken tekrar ortaya ç›km›fl ve bölgede etkili olmaya bafllam›flt›. Onun üzerine 1022’de harekete geçen Mahmud, önce Chandela’ya ba¤l› Gwalior Racal›¤›’n›n baflkenti güçlü Anhilwara kalesini kuflatt›. Gaznelilerin ilk hücumlar› fazla bir so- nuç vermedi. Ama kuflatman›n dördüncü günü direnmenin faydas›zl›¤›n› anlayan Gwalior Racas› tazminat olarak otuzbefl fil vererek sultana tabi olmak iste¤iyle ba- r›fl teklifinde bulundu. Sultan, bu teflebbüsü olumlu karfl›lay›nca iki taraf anlaflm›fl ve Gwalior bölgesi Gazne’ye tabi hale getirilmifltir. Sultan Mahmud, Gwalior’dan sonra sarp kayalar üzerine infla edilmifl olan Ka- lincar üzerine yürüdü. Rivayete göre bu flehirde befl yüz bin insan, yirmi bin hay- van ve befl yüz fil bar›nabilmekteydi. Sultan Mahmud kaleyi kuflatarak di¤er böl- gelerle ba¤lant›lar›n› kesip, Gazneli ordusu fliddetli hücumlara bafllay›nca, muka- vemet edemeyece¤ini anlayan Raca Ganda, korkusundan bar›fl teklif etmek zorun- da kald›. Böylece o, üç y›l önce hain diyerek savaflt›¤› ve öldürttü¤ü Kannauç Ra- cas› Racyapal’›n durumuna düflmüfltü. Neticede y›ll›k haraç, hediyeler ve üç yüz fil karfl›l›¤›nda bar›fl yap›ld›. Bu arada Ganda, Sultan Mahmud’u öven bir de fliir gön- dermiflti. Sultan bu fliiri çok be¤endi ve on befl kalenin idaresini Ganda’ya b›rakan bir ferman vererek Mart/Nisan 1023’de Gazne’ye döndü.

Somnath Seferi Sultan Mahmud’un Hindistan seferlerinin en önemlilerinden biri Somnath seferidir. Zira bu seferi gerçeklefltirebilmek için Gazne ile Somnath aras›ndaki yaklafl›k yüz mil uzunlu¤unda olan zorlu Rajputana çölünü geçmek gerekmekteydi. Bunun için çok iyi bir haz›rl›k gerekiyordu. O yüzden Sultan Mahmud, daha Kalincar Seferinden döner dönmez haz›rl›klara bafllam›flt›. Nihayet Ekim 1024’te Multan’a hareket edildi¤inde Gazneli ordusunun levaz›m›n› tafl›mak için otuz bin deve temin edildi, her askere ih- tiyac›n› karfl›lamak üzere iki deve verildi¤i gibi gerekli olan su ve iaflenin tafl›nmas› da en ince teferruata var›ncaya kadar düflünüldü. Bu seferle Sultan Mahmud, Ecmir civa- r›ndaki flehirleri h›zla ele geçirirken Hindular, tap›naklar›na yap›lacak taarruzu geç ha- ber ald›klar›ndan haz›rlanmaya f›rsat bulamad›lar. Ocak 1025’te Anhilvara’ya ulaflan sultan, Raca Bhima Deo’nun kaçmas› üzerine flehri kolayl›kla ele geçirdi. Sultan güneye Somnath’a do¤ru ilerlemeye devam etti. Orada yaflayanlar Tanr› Somnath’›n korumas› alt›nda olduklar›na inand›klar› için kendilerini tamamen gü- vende hissediyorlard›. fiehrin racas› ise bir adaya kaçmay› tercih etme ak›ll›l›¤›n› gösterdi. Ona ra¤men kuflat›lan kaledeki Brahmanlar ve onlar›n teflvik etti¤i gönül- lüler taraf›ndan takviye edilen garnizon, Sultan Mahmud’a karfl› cesaretle direndi. Ama 7 Ocak 1026 Cuma gününe rastlayan ilk hücum s›ras›nda Türklerin ustaca ok atmalar› neticesinde flehir surlar› afl›ld›. Bu s›rada meflhur putun bulundu¤u tap›- nakta dua eden Hindliler, son bir gayretle tekrar sald›rd› ve Gazneli ordusunu ge- ri püskürttüler. Ertesi gün Gazneliler, büyük bir istekle yeniden hücum ederek k›- sa sürede Somnath kalesini düflürdüler. Ne Hindlilerin sultana bol para teklif etme- leri ne de puta yalvarmalar› kalenin tahrip edilmesini engelleyebildi. Elli bin Hin- du öldürülerek tap›na¤a girildi ve sultan›n emriyle bir müezzin ezan okudu. Ayn› zamanda Somnath’daki hazineler ya¤malan›rken put da paramparça edilerek her biri ibadete giden Müslümanlar›n çi¤nemesi için yollara veya camilerin merdiven- lerine konulmak üzere Gazne, Mekke ve Medine’ye gönderildi. 158 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Sultan Mahmud, Somnath’da on befl gün kadar kald›. Rivayete göre dönüflte zengin ganimetleri kat›r, at gibi iki yüz bin yük hayvan› tafl›maktayd›. Sultan›n as- kerleri ise böyle zengin bir kafileye ancak muhaf›zl›k yapacak say›da idi. Bu se- beple Sultan Mahmud, Hindlilerin yolu kesmeleri ihtimalini düflünerek dönüflte Mansura-Pencab sahil yolunu tercih etti. Gerçekten de Hindular, kuvvetli bir or- duyla Sultan Mahmud’u yar›madan›n kuzeyinde beklemekteydiler. Ancak onun baflka bir yol izlemesi muhtemel bir çat›flmay› da engelledi. Bu arada fetihlerde bu- lunmaktan yine de geri kalmayan sultan, Karmati olan Mansura hâkimi Hafif’in ita- at etmeyip kaçmas›n› sindirememifl ve gönderdi¤i kumandanlar, onun ordugâh›n› basarak pek çok taraftar›n› öldürmüfllerdir. Daha sonra Sind nehri boyunca Mul- tan’a do¤ru yürüyüflüne devam eden Gazneli ordusu bu bölgenin yerli halk› Cat- lar›n sürekli sald›r›lar› karfl›s›nda a¤›r kay›plar vermekle birlikte uzun ve yorucu bir yürüyüflten sonra 2 Nisan 1026’da Gazne’ye ulaflmay› baflarm›flt›r. Sultan Mahmud’un Somnath baflar›s›n› takdir eden Abbasi halifesi Kadir Billah (991-1031) gönderdi¤i bir mektupta sultan› tebrik etmifl ve ona Seyfü’d-Devle ve’l- ‹slam unvan›n› vermifltir. Sultan ise bu zaferden dolay› flöhreti yüzy›llarca devam eden efsanevi bir kahraman olmufl ve halk taraf›ndan çeflitli efsane ve hikâyelere konu edilmifltir.

Cat Seferi Sultan Mahmud, Somnath seferi s›ras›nda ordusuna sald›ran Catlar› tedip etmek üzere harekete geçmekte tereddüt göstermedi. Dolay›s›yla Mart 1027’de Multan’a do¤ru hareket etti. Ayn› zamanda gemicilikte usta olan Catlar, Sind vadisine yer- leflmifl, çetin ve cengâver savaflç›lard›. Hindu dinine mensup olan bu topluluk Pen- cab’ta yeni kurulan Müslüman-Türk yönetimi için daima mesele olmufltur. Dolay›- s› ile Sultan Mahmud, bunlar› bertaraf edebilmek amac›yla bin dört yüz büyük ge- mi yapt›rm›fl ve her birine, biri önde di¤er ikisi yanlarda olmak üzere, ucu boynu- za benzer üç çubuk yerlefltirmifltir. Buna ilaveten her gemide mürettebattan baflka yirmi okçu ve neftçi de yer almaktayd›. Ayr›ca nehrin yukar› k›s›mlar› gemilerle ka- pat›lm›fl iki k›y›ya da filler ile okçular yerlefltirilmiflti. Gaznelilerin faaliyetlerini dikkatle takip eden Catlar da servetleriyle birlikte ka- d›n ve çocuklar›n› bir adaya toplad›ktan sonra Sind Nehri üzerinde yap›lan savafl- ta cesurca ileri at›lm›fllard›r. Fakat onlar Mahmud’un özel teçhizatl› gemileri karfl›- s›nda tutunamayacak ve gemileri delinip, bat›r›lacak veya yak›lacakt›r. Ayr›ca kaç- maya çal›flan Catlar da Türklerin oklar›na hedef olacaklard›r. Böylece savafla kat›- lan on binlerce Cat öldürülürken ailelerinin gizlendi¤i adaya ulafl›larak halk esir edilip, zenginliklerine el konulmufltur. Resim 7.2 Mahmud’un 408 (1017) y›l›nda Herat’ta bast›rd›¤› dinar: “Yemînu’d-Devle ve Emîru’l-Mille Ebu’l-Kas›m” (solda); Mahmud’un 39x (1000-1009) tarihli bir dirhemi: “Yemînî / Yemînu’d-Devle Mahmud” (sa¤da). 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 159

Dönemin Di¤er Olaylar› Sultan Mahmud, Hint seferlerinden f›rsat buldukça di¤er ülke ve bölgeleri de itaa- ti alt›na almaya çal›flm›flt›r. Do¤uda Gaznelilerin en önemli rakibi Karahanl›lar idi. Karahanl›lar ile iliflkilerinin mahiyeti, sebep ve sonuçlar› Ünite 4’de ayr›nt›l› olarak ele al›nd›¤›ndan burada onlar› bir kez daha tekrar etmeyi gerekli bulmuyoruz. Son Sâmânî Emîr Muntas›r’›n Sâmânî devletini yeniden canland›rma teflebbüsleri ile Ka- rahanl›lar›n tâbii olarak Mâverâünnehr’de Arslan Yabgu idaresinde yaflayan kala- bal›k O¤uz gruplar› ile iliflkiler de bu do¤rultuda oldu¤undan bu konularda Ünite 4’den yararlan›labilir.

Hârizm’in Zapt› Gazneli Mahmud’un bafltan beri Hârizm bölgesini ele geçirmek istedi¤ine iflaret eden devrin kaynaklar› 1016’da Karahanl› ülkesinde bafl gösteren iç çekiflmelerin sultana bu f›rsat› verdi¤ini kaydeder. Hârizm hâkimi Me’munilerden Ebu’l-Abbas Me’mun, Sultan Mahmud’dan çe- kindi¤i için k›zkardefli ile evlenerek Gaznelilerle akrabal›k tesis etti¤i gibi kardefli- ni de yine sultan›n k›zkardefllerinden biriyle evlendirmek suretiyle bu akrabal›¤› iyice perçinlemiflti. Ona ra¤men Gaznelilere karfl› Karahanl›larla ittifak aray›fl›n› sürdürdü. Karahanl›lar Memun’u geri çeviremedikleri gibi Gazneli tehdidini de gö- ze alam›yorlard›. Bu sebeple de bu iki hâkimiyet aras›nda sadece arac› olarak kal- may› menfaatlerine daha uygun gördüler. Ancak Sultan Mahmud, bir elçiyle Hâ- rizmflah ile arac›l›¤› gerektirecek bir anlaflmazl›klar›n›n olmad›¤›n› nazik bir flekil- de Karahanl›lara bildirirken, Ebu’l-Abbas Me’mun’u da bir mektupla uyarmakta, hatta tehdit etmekteydi. Buna ra¤men Karahanl›lar›n arac›l›¤›yla Sultan Mahmud ile Hârizmflahlar aras›nda bar›fl yap›ld›. Anlaflmaya göre Hârizmflah, Mahmud’a tâ- bi olmay› kabul ediyordu. Baflkent Gürgenç d›fl›ndaki flehirlerde hutbe sultan ad›- na okutulacak ayr›ca Hârizmflah, fleyhler, kad›lar ve devletin ileri gelenleriyle bir- likte seksenbin dinar para ile üçbin at gönderecekti. Anlaflma flartlar›n›n k›sa sürede yerine getirilmesi üzerine Sultan Mahmud, memnun bir flekilde Gazne’ye dönerken hutbenin Mahmud ad›na okutulmas›n›n ülkenin itibar›na gölge düflürdü¤ünü ileri süren baz› Hârizmli kumandanlar ülke- de kar›fl›kl›k ç›kard›. Bunlardan Buharal› Alptegin ve arkadafllar› 17 Mart 1017 gü- nü Ebu’l-Abbas Me’mun öldürerek yerine onyedi yafl›ndaki ye¤eni Ebu’l-Haris Mu- hammed b. Ali’yi geçirdiler. Bu arada Karahanl›lar aras›nda da iktidar mücadelesi bafl göstermiflti. Sultan Mahmud, enifltesi olan Hârizmflah’›n intikam›n› almak, ger- çekte ise Hârizm’i zapt etmek üzere harekete geçti. Gönderdi¤i bir elçiyle Hârizm- flah› öldürenlerin teslim edilmesi yan›nda hutbenin de tekrar kendi ad›na okutul- mas›n› istedi. Alptegin ve arkadafllar› k›zkardefli Hurrey-i Kalç›’yla birlikte yakala- d›klar› birkaç kifliyi Hârizmflah’›n katili diye sultana gönderdiler. ‹ki yüz bin dinar ile dört bin at› da temin ederek k›sa bir süre içerisinde sultana sunabileceklerini bildirdiler. Ancak Gaznelilere itaat ile hutbeyi Mahmud ad›na okutma hususunda her hangi bir fley yapmad›lar. Bunun üzerine Gazneli sultan›, esas katiller olarak gördü¤ü Alptegin ve arkadafllar›n›n kendisine teslimini istedi. Bu talep savafl› ka- ç›n›lmaz hale getirmeye yetti ve çat›flmalar bafllad›. ‹lk bafllarda Gazneli öncü birlikleri a¤›r kay›plar verdi ise de Sultan Mahmud sü- ratle müdahale ederek 3 Temmuz 1017 günü gerçekleflen savafl› kazand›. Hârizm ordusu bozulmufl baflflehir Gürgenç’i koruyamaz hale gelmiflti. Nitekim büyük bir h›zla baflkent dâhil bütün Hârizm’i iflgal eden Gazneli kuvvetleri Me’muniler hane- 160 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

dan›na son verdi. Hârizm, Hâcip Altuntafl’›n idaresine b›rak›larak Gazne’ye dönül- dü. Karahanl›lar kendi iç mücadelelerinden dolay› bu fiili durumu kabul etmek zo- runda kald›. Ayr›ca onlar›n Abbâsî hilafetiyle do¤rudan ba¤› kesilmifl oluyordu.

Gûristan’›n Fethi Afganistan’›n Helmend vadisi ile Herât aras›nda bulunan da¤l›k bölgeye Gûristân ya da Mendîfl denilir. Bazen yanl›fll›kla Gûr diye de isimlendirilen bu bölge kuzey- de Garcistan, bat›da Herat, güneyde Garmir ve Nimruz, do¤uda Kabil ve Kandahar bölgeleriyle s›n›rl›d›r. Baz› baflar›s›z kalan teflebbüslere ra¤men Sebüktegin etki sa- has›n› Gûr’un do¤usuna kadar uzatm›fl ve Gûr hâkimi Muhammed b. Sûrî ona tâ- bi olmufltu. Sebüktegin’in ölümünden sonra ‹bn Sûrî Gazneliler’e karfl› düflmanca davranmaya bafllad›. Onun idaresinde Gûrlular yol kesmekte, türlü kötülükler ya- parak Gazneli ahalisini rahats›z etmekte idi. Bu bölgenin Gazneli valileri Gur hâkimi ‹bn Suri üzerine yürüdükleri zaman o, da¤lara s›¤›narak Gaznelilerden kaçmay› baflar›yordu. Onun için Sultan Mahmud, 1011 y›l›nda bu meseleyi kökünden halletmek üzere Altuntafl ile Arslan Cazib ko- mutas›nda bir öncü kuvveti bölgeye gönderdi. Ancak Gur ordusu savunmaya ge- çerek dar bo¤azlarda Gazne ordusunu s›k›flt›r›p yenilgiye u¤ratt›. Bunun üzerine bizzat harekete geçen Sultan Mahmud, a¤›rl›klar› ile küçük yaflta olan o¤ullar› Me- sud, Muhammed ve Yusuf’u Zemindaver’de (Kandehar) b›rakarak süratle Guris- tan’a ilerledi. Gûrlular onun karfl›s›nda ayn› baflar›y› gösteremediler. Gazneli ordu- su bölgenin baflkenti Âhengerân flehrine yürüdü. Muhammed b. Sûrî onbin kiflilik ordusuyla sultana karfl› koymaya çal›flt›. ‹ki taraf aras›nda ö¤leye kadar devam eden savafl s›ras›nda Gazneliler geri çekilirmifl gibi yaparak Gûrlular› da¤l›k bölge- den ovaya çekmeyi baflard›. Burada devam eden savaflta Gazneli ordusu Gûrlula- r› ma¤lup etti. ‹bn Sûrî ve o¤lu fiis, esir düfltü ve Gazne’ye gönderildiler. Sultan Mahmud Gûr bölgesini ‹bn Sûrî’nin müslüman olan di¤er o¤lu Ebu Ali’ye b›rakt›. Ayr›ca bu bölgede ‹slâm esaslar›n› aç›kça uygulamaya koyacak, onlara ‹slâm’›n esaslar›n› ö¤retecek görevliler tayin etti. Sonraki y›llarda Gûristan birkaç sefer daha yap›ld›. Sultan Mahmud l015 y›l›nda Gûristan’›n güneybat›s›nda bulunan Huâbin üzerine yürüdü ve yöredeki baz› ka- leleri ele geçirdikten sonra Gazne’ye döndü. Birkaç y›l sonra Sultan Mahmud, o¤- lu Mes’ûd’u Gûristan’›n Teb ad›yla bilinen kuzey-bat› bölgesini itaat alt›na almakla görevlendirdi. 1 Eylül 1020 tarihinde hu bölgeye gitmek için Herat’tan ayr›lan Mes’ûd, pek çok kaleyi zabt ettikten sonra Teb hâkimi de itaatini bildirdi. Ayr›ca Garcistan taraf›nda ele geçirdi¤i bütün kaleleri teslim etmeye söz verdi. Mes’ud, Tûr ad›ndaki baflka bir kaleyi de bir hafta süren fliddetli çarp›flmalardan sonra zapt ederek Herat’a döndü. Böylece Gûristan bölgesi tamamen fethedilmifl oldu.

Garcistan’›n Zapt› Belucistân’m kuzeydo¤usuna düflen da¤l›k Kusdar bölgesini de 1011’de itaat alt›- na ald›ktan sonra Gazne’ye dönen Sultan Mahmud, k›fl› Gazne’de geçirdikten son- ra 1012’de Garcistan’› zapt etmek üzere harekete geçti. Bu günkü Afgan Türkistâ- n› içinde, Murgâb’›n menba›na yak›n bir bölgede yer alan Garcistân, 999 y›l›nda Gaznelilerin yüksek hâkimiyetini tan›m›fl ve hutbe Sultan Mahmud ad›na okunma- ya bafllanm›flt›. Bölgenin hâkimi Ebû Nasr Muhammed b. Esed’in yerine geçen o¤- lu fiîr Muhammed, Karahanl›lar› Horasan’› zabt etmeleri için gizlice k›flk›rtmakta idi. O arada tabilik gere¤i kat›lmas› gereken bir Hind seferine de kat›lmam›flt›. Bu- nun üzerine Sultan Mahmud, kumandanlar›ndan Altuntafl, Arslan Câzib ve Mer- 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 161 vrûd flehri vâlisi Ebu’l-Hasan el-Menî’î’yi Garcistân üzerine gönderdi. Gazneli kuv- vetleri bütün güçlüklere ra¤men Baflkente girmeyi baflard›. Bölge Ebu’l-Hasan el- Menî’î’nin idaresine b›rak›ld›. fiîr Muhammed zapt› güç bir da¤ kalesine çekildiyse de burada tutunamayarak Gaznelilere esir düfltü. fiîr Ebû Nasr Muhammed ise Gaz- ne’ye getirildi, kendisine büyük hürmet gösterildi. Birkaç y›l sonra, 1015’de Belu- cistan’da kontrol alt›nda tutulan o¤lundan k›sa bir süre sonra Gazne’de öldü.

Ziyârîler ile Münasebetler Gazneliler’in ortaya ç›kt›¤› dönemde Cürcân ve Taberistân’a Ziyârîler hâkimdi. 1012 y›l›nda Ziyarî hükümdar› Kabûs b. Vuflmgîr’in zulmüne tahammül edemeyen ordu isyan etmifl ve onu tahttan indirerek yerine o¤lu Felekü’l-Me’âlî Menûçehr’i geçirmiflti. Bu geliflme üzerine Sultan Mahmud, daha önce babas›yla anlaflmazl›¤a düflerek kendisine s›¤›nan Kabûs’un di¤er o¤lu Dârâ’y› bafla geçirmek üzere Ars- lan Câzib kumandas›nda bir orduyu Ziyârîler üzerine sevk etti. Ancak Sultan Mah- mud’a tâbi olup y›ll›k ellibin dinar haraç ödemeyi kabul eden Menûçehr’in taht›n- da kalmas›na müsaade edildi ve ayn› zamanda sultan›n k›zlar›ndan birisiyle evlen- dirildi. Bu evlilik Menûçehr’e bir üstünlük sa¤lamam›fl, o da öteki vasallar gibi is- tendi¤inde Mahmud’un seferlerine asker göndermifltir. Gazneliler Rey flehrini ele geçirdi¤i s›rada Menûçehr Sultan Mahmud’u kendi topraklar› içinde karfl›lam›fl, dörtyüzbin dinar para ödedi¤i gibi Gazneli ordusunun erzak ihtiyac›n› da karfl›lam›flt›r. Bu seferden sonra Menûçehr, sultan›n Gazneli or- dusunu kendi üzerine sevk edece¤inden korkmufl ve o yüzden Mahmud’a karfl› düflmanca bir tav›r tak›nm›flt›r. Nitekim Gazne’ye giden bütün yollar kapat›lm›fl, köprüler ve çevre tahrip edilmifltir. Ancak bu hale çok k›zan sultan›n kendi ülke- sine yöneldi¤ini ö¤renince yerinde kalabilmek için özürler dileyip befl yüz bin di- nar ödemifltir. Mahmud onun itaatini sa¤lad›ktan sonra 1029’da Gazne’ye döndü. Bundan birkaç ay sonra da, 1029 y›l› sonunda Menûçehr öldü. Yerine geçen o¤lu Anûflirvân, yine befl yüz bin dinar ödeyerek Gaznelilere emirli¤ini tan›tabildi.

Büveyhîlerle Münasebetler Sultan Mahmud, tahta geçti¤i s›rada Kirmân bölgesine Büveyhî hanedan›ndan Ba- hâü’ddevle Ebû Nasr Fîrûz (998-1012) hâkimdi. Sultan Mahmud’un baflar›lar› Bahâ- ü’ddevle’yi Gaznelilerle dostluk ve ittifak tesis etmeye mecbur b›rakm›flt›. ‹ran’a ait milli bir his olarak tezahür eden fii’i zümresinden olmalar›na ra¤men takip ettikle- ri politika Sultan Mahmud’u Büveyhîler’e müdahaleden al›koymaktayd›. Ancak onun Kirmân’a hâkim olmak için bir f›rsat bekledi¤i görülmektedir. Nitekim 1012’de Bahâü’ddevle’nin ölümü Sultan Mahmud’a bekledi¤i f›rsat› yakalama imkân› verdi. Bahâü’ddevle’nin yerine geçen ve Halife el-Kadir Billâh taraf›ndan Sultanü’d-Dev- le unvan› verilerek hükümdarl›¤› tasdik olunan o¤lu Ebû fiucâ’ya (1012-1021) Kir- mân vâlisi olan kardefli Ebu’l-Fevâris isyân etti. 1017’de fiîrâz civar›nda iki kardefl aras›nda yap›lan savaflta Ebu’l-Fevâris ma¤lup olarak Kirmân’a kaçt›. Takip edildi- ¤ini anlay›nca da Büst üzerinden Gazne’ye, Sultan Mahmud’a iltica etmek üzere harekete geçti. Ebu’l-Fevâris’in geldi¤ini ö¤renen Sultan Mahmud, Sistân vâlisine onu karfl›la- mas›n› emretti. Sistan vâlisi Ebu’l-Fevâris’e herkesi flafl›rtacak derecede ikramlarda bulundu. Ebu’l-Fevâris daha sonra Gazne’ye gitti. Sultan Mahmud onu karfl›lad› ve ikramlarda bulundu. Nihayet Ebu’l-Fevâris sultandan hükümdarl›¤› ve Kirmân’› tekrar ele geçirebilmek için yard›m istedi. Sultan Mahmud da devletin ileri gelen- lerinden Ebû Saîd b. Muhammed et-Ta’î’yi bir orduyla onun yan›na katt›¤› gibi, pa- 162 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

ra ve silah yard›m›nda da bulundu. Ebû’l-Fevâris ile Ebû Saîd birlikte Kirmân üze- rine yürüdüler. Büveyhi kuvvetleri direnemeyip geri çekildi. Ebu’l-Fevâris bu su- retle yeniden Kirmân’a hâkim oldu. Oradan Fars bölgesine geçerek fiiraz’› da ele geçirdi. Ebu’l-Fevâris, bundan sonra Ebû Saîd dönünceye kadar herhangi bir an- laflmazl›¤›n do¤mamas› ve kendi ülkesini de kaybetmemek için Gazneliler’e dürüst davranmaktayd›. Fakat onlara karfl› yine de so¤uklu¤unu hissettirmemeyi baflara- mad›¤› anlafl›lmaktad›r. Nitekim bir müddet sonra Ebu’l-Fevâris ile Gazneli kuman- dan Ebû Saîd’in aras›n›n aç›ld›¤› ve geri dönen Gazneli kumandan›n›n Ebu’l-Feva- ris’i Sultan Mahmud’a flikâyet etti¤i görülmektedir. Böylece k›sa bir süre içerisinde Sultan Mahmud’un deste¤inden mahrum kalm›fl olan Ebu’l-Fevâris 1018’de Ebû fiucâ karfl›s›nda tutunamayarak Kirman ve fiiraz’› terk etmek zorunda kalm›flt›r. O s›rada Hindistan iflleriyle u¤raflan Sultan Mahmud, Kirmân üzerine bir ordu gönderemedi. Nitekim Kirmân daha sonra o¤lu Sultan Mes’ûd zaman›nda Gazneli hâkimiyeti alt›na al›nacakt›r. O arada Büveyhîlerden Rey hâkimi Mecdüddevle vaktini devlet ifllerinden daha çok harem zevkleri ve ilimle u¤raflmakla geçirdi¤inden idareyi annesi Seyyide’ye b›rakmak zorunda kal- m›flt›. Sultan Mahmud ise hutbe ve sikkenin ad›na olmas› ve haraç göndermesi için Seyyide’ye haber yollam›fl, bu istekleri yerine getirilmedi¤i takdirde savafla haz›r olmas›n› bildirmiflti. Ancak Seyyide’nin Sultan Mahmud’a verdi¤i gurur okflay›c› ce- vap flimdilik bir müdahaleyi önledi. Seyyide 1028 tarihinde öldü¤ü zaman o¤lu Mecdüddevle idareyi tekrar eline ald›. Ancak o devlet idaresinde tecrübesizdi ve hem halk, hem de ordusu kendisinden memnun de¤ildi. Neticede Deylemli asker- ler Rey’de sebep olduklar› bir tak›m olaylarla halk› dehflete düflürdü. Bunun üze- rine Mecdüddevle’nin Sultan Mahmud’dan yard›m istemekten baflka çaresi kalma- d›. Esasen Sultan Mahmud da böyle bir f›rsat› sab›rs›zl›kla bekliyordu. Nitekim Hâ- cib Ali Karib idaresinde sekiz bin kiflilik bir kuvveti derhal Rey üzerine gönderdi ve ona Mecdü’d-Devle’yi tutuklamas›n› emretti. O s›rada sa¤l›¤› bozuk oldu¤u hal- de kendisi de harekete geçti ve Gürcan’a gelerek Mecdüddevle’nin Selçuklulardan yard›m almas›n› önledi. Hâcib Ali Karib, May›s 1029’da Rey önlerine ulaflt›. Mecdüddevle yan›nda yüz kiflilik bir kuvvet oldu¤u halde Gazne ordusunu karfl›lamaya ç›kt›. Hâcib Ali, onu ve yan›ndakileri tutuklay›p Gazneli ordugâh›na gönderdi. Sonra da Gazneli subay- lar› yollayarak Rey flehrinin kap›lar›n› tuttu. Bu baflar› üzerine sultan, Cürcan’dan ayr›larak 26 May›s 1029 tarihinde hiçbir mukavemetle karfl›laflmadan Rey flehrine girdi. Mecdüddevle’nin Gazneli kuvvetlerini karfl›lamaya ç›kmas› ve daha sonra sultan ile aras›nda geçen konuflmalar onun daha önce Mahmud taraf›ndan davet edilmifl oldu¤unu göstermektedir. Ancak, o ve o¤lu Ebû Dulef, Hindistan’a gönde- rilerek hapsedilmekten kurtulamad›. Bu arada Rey flehri ya¤maland› ve Gazneliler büyük ganimet ele geçirdi. Bunlar aras›nda bir milyon dinar de¤erinde mal, befl yüz bin dinar de¤erinde mücevher ve alt›bin elbise bulunuyordu. Sultan Mahmud ayr›ca bölgede kar›fl›kl›klara sebep olan Bat›nîleri cezaland›r›r- ken civardaki hükümdarlar› itaatlerini bildirmek üzere huzuruna ça¤›rd›. Ancak Tarum, Zencan, Ebher, Sercihân ve fiehrizûr flehirleri hâkimi Müsâfîrî hanedan›n- dan II. ‹brahim b. II. Merzubân bu davete icabet etmedi. Mahmud, onu cezaland›r- mak için Cüstanî hanedan›ndan el-Merzubân’› büyük bir orduyla harekete geçirdi. El-Merzubân, Müsâfirîler’e ait Kazvîn’i ald› ise de burada fazla tutunamad›. Sultan Mahmud, Rey ve civar›n›n idaresini o¤lu Mes’ûd’a b›rakarak Gazne’ye dönmek üzere Niflâbûr’a hareket etti¤i s›rada II. ‹brahim de Kazvin ve civar›n› tekrar ele ge- çirdi. Ama Mes’ûd, baz› adamlar›n› rüflvet ile kand›rarak 13 Eylül 1029’da yap›lan 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 163 savaflta onu esir almaya muvaffak oldu. II. ‹brahim’in o¤lu Gazneliler’e itaati ve y›l- l›k vergi ödemeyi kabûl etti. Bunu müteakip Mes’ûd, Hemedân ve Ocak 1030’da da ‹sfahan’› Kakuyî hânedanmdan alarak Gazneli topraklar›na dâhil etti. O arada Sultan Mahmud da Irak’dan Hindistan’a gitmekte olan kervanlar›n yolu üzerinde bulunan Nih çölünü Kufs ve Belûc eflkiyas›ndan temizledi.

Afgan Seferi ‹ndus nehri ile Gazne aras›ndaki da¤l›k bölgede yaflayan Afganlar (Pefltunlar), Sul- tan Mahmud’un idaresindeki bölgelerde zaman zaman yol keserek Horasan ve Hindistan aras›ndaki kervanlar› ya¤malamaktayd›lar. Hatta 1019’da Kanauç sefe- rinden dönen Gazneli ordusuna da sald›rm›fllard›. Bunun üzerine Sultan Mahmud, Afganlar›n yaflad›¤› bölgeye bir sefer tertip ederek da¤l›k bölgeyi ele geçirdi. Kâ- bil’in do¤usundaki Nûr ve Kirât vâdilerindeki putperest Afganl›lar›n üzerine asker sevk edildi. 1020 y›l›nda Kirat’a geldi¤inde buran›n hâkimi Sultan Mahmud’a itaat ederek halk›yla birlikte ‹slâm dinini kabul etti. Nûr vadisi halk› ise Gaznelilere kar- fl› koyarak savafla bafllad›. Bunun üzerine sarp da¤lardan orduyu geçirebilmek için yollar yapt›r›ld› ve Ali Karîb Nûr vâdisine gönderildi. K›sa süren bir savafl netice- sinde bölge fethedilerek itaat alt›na al›nd›. Ard›ndan Sultan Mahmud bölgenin ‹s- lâmlaflmas› için gerekti¤i kadar görevliyi tayin ettikten sonra Gazne’ye döndü.

Gazneliler ve Abbasi Halifeli¤i Sultan Mahmud, ilk zamanlarda Abbasi halifeli¤i ile iyi iliflkiler içerisinde bulunma- ya önem vermifl ve Sâmânîlerin tan›mad›¤› el-Kadir Billâh’› halife olarak tan›m›flt›. Bu durumdan memnun kalan halife de bir yandan sultana hil’at ve hediyeler gön- derirken di¤er taraftan onun Hindistan seferlerini ilgiyle takip ederek çeflitli ünvan- lar vermekteydi. Buna karfl›l›k Fât›mi halifesine hiçbir flekilde itibar edilmemifl, ona taraftar olanlar fliddetle takip edilirken gönderdi¤i elçi bile yarg›lanarak idam edil- mifltir. Tabii olarak bunlar Abbasi halifesini memnun etmekteydi ki, Sultan Mah- mud’a Nizâmü’d-Din, Nâs›rü’l-Hakk lakablar› verildi. Semerkand’›n Mahmud’a b›rak›ld›¤›n› bildiren bir ferman›n verilmemesi üzeri- ne halife ile Gazneliler aras›nda ilk ihtilaf ortaya ç›kt›. Mahmud, Ba¤dat’› yerle bir etmekle tehdit ederken bir baflka olay iliflkileri iyice gerdi. 1024 y›l›nda Horasan hac›lar›n›n emiri olarak görevlendirilen Niflabur’un önde gelen ailelerinden Mikail o¤ullar›ndan Hasenek’in dönüflte Suriye ve Filistin’i tercih etmesi sebebiyle Fat›mi- ler taraf›ndan hararetle karfl›lan›p pek çok hediye ve hilat verilmesi Abbasi halife- si taraf›ndan hofl karfl›lanmam›flt›r. Kadir Billâh, bunun Sultan Mahmud’un bir ter- tibi olmas›ndan ve bir Gazneli-Fât›mî yak›nlaflmas›ndan flüphelenmiflti. Nitekim Abbasî halifesi bu sebeple Hasenek’in Karmatî oldu¤unu öne sürerek idam›n› iste- di. Sultan Mahmud bu iddiaya son derece k›zm›fl ve saçma bulmufltu. Ancak elçi- lerin gidip gelmesinden sonra, Abbasî halifesini tatmin etmek için Fat›mî halifesi- nin Hasenek’e verdi¤i hediye ile hil’atler Ba¤dad’a yollanm›fl ve 1025’de halk›n önünde yak›lm›flt›r. Bu olaya son derece can› s›k›lan Sultan Mahmud ölünceye ka- dar halifeye karfl› içinde gizli bir nefret besledi. Sultan belki de bu nefretin tesiriy- le bir müddet sonra Hasanek’i vezir yapt›. Bu olay, halife ile sultan›n aras›n› daha da çok açacak nitelikteydi. Ona ra¤men Sünnîli¤in tam bir koruyucusu olan Sultan Mahmud, dâima halifenin ismini paralar›n›n üstüne bast›rmaya seferlerinden son- ra elde edilen ganimetten Ba¤dad’a hediyeler göndermeye ve fetihnamelerde ken- disini bu inanc›n bir savaflç›s› olarak takdim etmeye büyük özen göstermifltir. 164 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Resim 7.3

“Put K›r›c›” Mahmud’un Gazne’de bulunan türbesindeki mezar kitabesi

Sultan Mahmud’un Ölümü Sultan Mahmud hayat›n›n büyük bir k›sm›n› savafl meydanlar›nda geçirmifl, özel- likle Hindistan’a yapt›¤› seferler onu çok yormufl ve hastalanmas›na sebep olmufl- tu. O doktorlar›n bütün tavsiyelerine ra¤men bir türlü dinlenemiyor, bir hükümda- r›n yapmas› gerekli bütün vazifeleri yerine getiriyordu. Baz› tarihçiler onun verem- den öldü¤ünü kabul ederler. Gerçekte de dinlenip tedavi olaca¤› yerde, hareketli hayat›na devam eden Mahmud’un s›hhati gün geçtikçe kötüye gitmifltir. Mahmud 1029/1030 k›fl›n› geçirdi¤i Belh’in havas›n›n iyi gelmemesi üzerine Gazne’ye dön- müfl; ancak iklim de¤iflikli¤inin olumsuz etkisiyle 30 Nisan 1030’da ellidokuz ya- fl›nda vefat etmifltir. Sultan Mahmud’un vefat› s›ras›nda devletin s›n›rlar› en genifl fleklini alm›fl olup Afganistan, Türkmenistan, Harizm, Kirman, Horasan, ‹sfahan, Rey, Hemedân, Yezd, Kazvîn, Kâflân, Mâzenderân, Esterâbâd, Geylan, Hindis- tan’da; Pathanistân (Pefltunistan), Sind, Belûcistan, Do¤u ve Bat› Pencâb (bugün- kü Pakistan’›n tamam›), Racastân, Mâlvâ, Gûcerât, Delhî, Agra, Ud, Allahâbâd (as›l Hindistan) bölgelerini kapsamaktayd›. 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 165

Özet

letin bafl›na getirdiler. Bundan sonra devlet Se- NA MAÇ Gazne ve çevresinin tarihi co¤rafyas›n› tan›yacak. büktegin ve çocuklar› taraf›ndan yönetildi. 1 Bugünkü Afganistan’da Kabil’in 145 km. kadar güney-bat›s›nda yer alan Gazne, denizden 2.225 AMAÇ Gaznelilerin siyasî sürecini de¤erlendirecek. metre yükseklikte bir yayla üzerinde yer al›r. Böl- N 3 997 Y›l›nda bir tak›m flartlarla Gazne taht›na otu- genin en eski ahalisi hakk›nda her hangi bir bil- ran Sebüktegin, Toharistan, Do¤u Gur bölgesi, gi bulunmamaktad›r. Afganistan ahalisini, çevre- Zemindaver ve Kusdar’› hâkimiyeti alt›na ald›. den gelip bölgeye yerleflen halklar ile bunlar›n Merkezi Kabil olan Hinduflâhîler ile mücadeleye zaman içerisinde de¤iflime u¤ram›fl kesimleri tefl- giriflti. Sâmânîlerin hâkimiyet alan›nda gerçeklefl- kil etmektedir ki, Arap kaynaklar›n›n Halaç ad›y- tirdi¤i son faaliyetleri ile Sâmânîleri neredeyse la zikretti¤i Türk boyu Kalaçlar, bunlar aras›nda- Gaznelilerin vassal› konumuna soktu. 997’de has- d›r. M.Ö. II binli y›llarda gerçekleflti¤i varsay›lan talanarak hayat›n› kaybetti. Geride çok iyi yetiflti- Ari göçü bir tarafa b›rak›l›rsa bölge d›flar›dan ge- rilmifl Mahmud, ‹smail, Nasr ve Yusuf adl› dört len istilalara ve onlardan baz›lar›n›n burada kur- o¤ul b›rakt›. Sebüktegin’in vasiyeti üzerine tahta du¤u devletlere sahne olmufltur. Baktrian Helen- ‹smail geçti ise de di¤er o¤lu Horasan ordular› ko- leri (Greko Baktria) istisna edilirse Hunlar›n uzan- mutan› Mahmud, kardeflini yenerek taht› elde et- t›s› Yüe-çilerin kurdu¤u Kuflanlar, Akhunlar ve ti. Sultan Mahmud önce Sâmânilerden Horasan’› Türkflâhîler, bölgedeki Türk varl›¤› ve kültürü- ald› ve bu arada Sâmânilerin esas bölgesi Mâverâ- nün önemli temsilcileridir. Sâsânîler ve onlara ünnehr’i de Karahanl›lar kapt›. Sâmânî devletinin son veren Müslüman Araplara karfl› buradaki sona ermesi ile Ceyhun nehri iki ülke aras›nda s›- mevcudiyetlerini korumaya çal›flm›fllard›r. Müs- n›r oldu. Halife Sultan Mahmud’a hil’at taç ve bay- lüman Araplar ve do¤udaki tâbileri Sâffârîlere rakla birlikte Yeminu’d-Devle ve Eminu’l-Mille la- ra¤men, Gazneliler devletine baflkentlik yapan kaplar›n› verdi. Sistan Gaznelilerin hakimiyeti alt›- ve as›l ad› Ganzek ‹slâm kaynaklar›nda ise Gaz- na girdi. Hârizm vilayetini ele geçirdi. Karahanl›la- ne ya da Gaznîn olarak kaydedilen Gazne flehri, ra karfl› bölgede üstünlük kurarak, ‹slam’›n do¤u- Gaznelilerin kurulufluna yak›n zamana kadar Ba- daki en büyük gücü haline geldi. t› Gök-Türk Kaganl›¤› ailesinden gelen mahalli yöneticiler taraf›ndan idare edilmifltir. Hindistan seferleri ve bunun Türk-‹slam tarihi NAMAÇ aç›s›ndan önemi belirlenecek. Devletin ad› ve kurulufluna dair meseleleri belir- 4 NA MAÇ Sultan Mahmud, babas› Sebüktegin’in bafllatt›¤› 2 lenecek. Hindistan politikas›n› devam ettirdi. Peflaver ve Gazne flehrinde kurulup geliflti¤i için kaynaklar- Waihind, Bhatiya, Multan, Pencâb, ‹kinci Pefla- da daha çok Gazneliler fleklinde yer alan devlet, ver, Narainpur, ‹kinci Multan, Trilochanapal, Tha- ayn› zamanda hanedan›n kurucusuna nisbetle Se- nesar, Keflmir, Mathura, Mannaiç ve Asni, Triloc- bükteginîler ya da bölgeye tarihte en parlak dö- hanapal ve Chandela, Lohkot, Kalincar (Gwali- nemini yaflatan Sultan Mahmud’un lâkab›na nis- or), Somnath ve Cat seferleri olmak üzere top- betle Yeminîler olarak da an›l›r. Gaznelilerin ilk lam on yedi sefer düzenlemifltir. Bu seferlerde dönemlerine ait fazla bir bilgi bulunmamaktad›r. elde etti¤i zaferlerle bir taraftan Hindistan’›n zen- Genel görüfle göre Türk boylar›na dayanan Alp- ginliklerine sahip olurken di¤er taraftan burada tegin taraf›ndan kurulmufltur. Onun vefat›ndan yapt›rd›¤› cami, mescit vs. imaretlerle ‹slam’›n sonra yerine o¤lu ‹shak ‹brahim geçti. Bir y›l son- Kuzey Hindistan’da ve bugünkü Pakistan ve Be- ra da ‹shak geride her hangi bir varis b›rakmadan lucistan bölgelerinde hem ‹slam’›n yay›lmas›n› vefat etti. Türk emir ve melikler Aytegin’in mem- hem de buralarda Sünni ‹slam’›n taban tutmas›n› lu¤u (kölesi) ve muhaf›z kuvvetlerinin komutan- sa¤lam›flt›r. Abbasi halifesi Kadir Billah (991- l›¤›n› yürüten Bilgetegin (966-975)’i tahta ç›kard›- 1031) gönderdi¤i bir mektupta sultan› tebrik et- lar. Fakat, Gerdiz kalesini kuflatt›¤› s›rada isabet mifl ve ona Seyfü’d-Devle ve’l-‹slam unvan›n› ver- eden bir okla hayat›n› kaybetti. Yerine yine Alp- mifltir. Sultan Mahmud, bu zaferlerden dolay› tegin’in bir baflka memlu¤u Böritegin geçti. Böri- flöhreti günümüze kadar devam eden efsanevi tegin kötü yönetimiyle k›sa sürede halk›n nefreti- bir kahraman olmufl ve halk taraf›ndan çeflitli ef- ni üzerinde toplad›. Bunun üzerine Türk emirler, sane ve hikâyelere konu edilmifltir. Alptegin’in bir di¤er memlu¤u Sebüktegin’i dev- 166 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Kendimizi S›nayal›m

1. Afla¤›daki devletlerden hangisi Gaznelilerin hakim 5. Sebüktegin’in çocuklar›n› yetifltirmek için onlara ah- oldu¤u co¤rafyada kurulmam›flt›r? laki de¤erleri ve tecrübelerini aktard›¤› eser afla¤›daki- a. Kuflanlar lerden hangisidir? b. Türkflâhîler a. Pendnâme c. Baktrian Helenleri b. Siyasetnâme d. Hunlar c. fiehnâme e. Akhunlar d. fiehnâme-i Türkî e. Kutadgu Bilig 2. Afla¤›daki Türk boylar›ndan hangisi Gaznelilerin as- li unsurudur? 6. Sultan Mahmud afla¤›daki hanedan mensuplar›ndan a. Peçenekler hangisini yenerek tahta ç›km›flt›r? b. K›pçaklar a. Sebüktegin c. Uzlar b. Bu¤rac›k d. Kumanlar c. Nasr e. Halaçlar d. Yusuf e. ‹smail 3. Ortaça¤’da devletler adlar›n› kurucular›ndan, kurul- du¤u co¤rafyadan veya sosyal ve dinî yap›s›ndan al›rd›. 7. “... Bu manzara karfl›s›nda dehflete kap›lan Halef b. Buna göre Gazneli devletinin kurucusuna göre devletin Ahmed, civardaki ormana s›¤›nd›. 2 Aral›k 1002’de elçi- ad› afla¤›dakilerden hangisi olmal›d›r? leri vas›tas›yla itaatini arz ile kaleyi teslim etti. Huzura a. Yemînîler ç›kt›¤›nda da Sultan Mahmud’un ayaklar›na kapanarak b. Gazneliler af diledi. Çok de¤erli hediyeler takdim etti. Sultan, onun c. Sebükteginîler hayat›n› ba¤›fllad›¤› gibi servetine de dokunmad›. An- d. Mahmudîler cak bölge elinden al›narak Gazneli bir kumandan›n ida- e. Mesudîler resine verildi.” Bu parçaya göre Sultan Mahmud’un al- d›¤› bölge afla¤›dakilerden hangisidir? 4. Afla¤›dakilerden hangisinde Gaznelilerin kurulufl dö- a. Harizm nemi yöneticilerinin saltanata geçiflleri kronolojik s›raya b. Mâverâünnehr uygundur? c. Horasan a. Alptegin - Bilgetegin - ‹shak ‹brahim - Böritegin d. Sistan - Sebüktegin e. Toharistan b. Alptegin - ‹shak ‹brahim - Bilgetegin - Böritegin - Sebüktegin 8. Sultan Mahmud’un hangi Hindistan seferinden son- c. Alptegin - ‹shak ‹brahim - Böritegin - Bilgetegin ra, Abbasi halifesi Kadir Billah (991-1031) gönderdi¤i - Sebüktegin bir mektupta onu hem tebrik etmifl ve hem de Seyfü’d- d. Alptegin - Bilgetegin - Böritegin - ‹shak ‹brahim Devle ve’l-‹slam unvan› vermifltir? - Sebüktegin a. Somnath e. Bilgetegin - Alptegin - ‹shak ‹brahim - Böritegin b. Multan - Sebüktegin c. Cat d. Kalincar e. Lohkot 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 167

Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›

9. Sultan Mahmud’un Hindistan’a ilk seferi olarak afla- 1. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “Gaznelilerin Kuruldu¤u ¤›dakilerden hangisi kabul edilmektedir? Co¤rafya” konusunu yeniden gözden geçiriniz. a. Keflmir 2. e Yan›t›n›z yanl›fl ise “Gaznelilerin Kuruldu¤u b. Somnath Co¤rafya” konusunu yeniden gözden geçiriniz. c. Peflaver 3. c Yan›t›n›z yanl›fl ise “Devletin Ad› ve ‹lk Hüküm- d. Cat darlar” konusunu yeniden gözden geçiriniz. e. Pencâb 4. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Sebüktegin ve Hanedan›n Teflekkülü” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 10. Afla¤›dakilerden hangisi Sultan Mahmud’un Triloc- 5. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “Mahmud Dönemi” konusu- hanapal ve Chandela üzerine 1019’da yapt›¤› seferin bir nu yeniden gözden geçiriniz. sonucudur? 6. e Yan›t›n›z yanl›fl ise “Mahmud Dönemi” konusu- a. Dehli ile Agra yolu aras›ndaki çok zengin ve nu yeniden gözden geçiriniz. güçlü bir flehir olan Mathura (Muttra)’y› ele ge- 7. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “Mahmud Dönemi” konusu- çirdi. nu yeniden gözden geçiriniz. b. Hinduflâhîlere sona verildi. 8. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “Hindistan Seferleri” konu- c. Askeri amaçla yetifltirilen en iyi fillerin ve Jagso- sunu yeniden gözden geçiriniz. om’da Chakrasvami ad› verilen büyük bir tap›- 9. c Yan›t›n›z yanl›fl ise “Hindistan Seferleri” konu- na¤›n bulundu¤u Hindistan’›n zengin bölgele- sunu yeniden gözden geçiriniz. rinden biri olan Thanesar’i fethetti. 10. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Hindistan Seferleri” konu- d. Somnath’daki hazineler ya¤malan›rken Tanr› sunu yeniden gözden geçiriniz. Somnath putu da paramparça edilerek her biri ibadete giden Müslümanlar›n çi¤nemesi için yol- lara veya camilerin merdivenlerine konulmak üzere Gazne, Mekke ve Medine’ye gönderildi. e. Karmatiler bir kez daha cezaland›r›l›rken bölge- nin idaresiyle de Sultan Mahmud’un komutanla- r›ndan Tegin Hazin görevlendirdi. Böylece Mul- tan, Gazneli topraklar›n›n önemli bir parças› ha- line getirildi. 168 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

S›ra Sizde Yan›t Anahtar› S›ra Sizde 1 S›ra Sizde 3 Ceyhun ile Sind aras›ndaki bölgeye ne zaman gelip yer- Abbâsî Hilâfeti, selefi Emevîlerin aksine kuruluflundan lefltikleri kesin olarak bilinmemekle bereber Arap kay- itibaren gayri Arap unsura dayal› idi. Onlar›n Türklerle naklar›n›n Halaç, Halac, Halci, H›lci, H›lic, Holas, Ho- komflu olan Azerbaycan ve Horasan valileri buralardan lac, Huls vb. adlarla zikretti¤i Kalaçlar, Gazneli Türk elde ettikleri Türk kölelerden çok miktarda hilafete he- nüfusunun en önemli kesimini oluflturmaktad›r. O¤uz- diye olarak gönderiyorlard›. Gayri Arap unsurlar içinde lar›n bir boyu olan Halaç (Kalaç)lar, XI. yüzy›lda Türk- askerî becerileri ile sivrilen Türkler, Abbâsîlerîn yüksek men ad› ile de zikredilmektedir. Kalaçlardan baflka böl- askerî zümresini oluflturmaya bafllad›lar ve baflta Bizans geye komflu olan baz› Karluk boylar› ile Hunlar›n uzan- olmak üzere Ermenilere ve Hazarlara karfl› gaza faali- t›s› olan Kuflan, Akhun ve Bat› Gök-Türklerin bakiyele- yetlerinde ön safta yer ald›lar. Bunun d›fl›nda merkezî ri olan bölgedeki Türk boylar› Gaznelilerin Türk ahali- otoriteye bafl kald›ran Araplar›n tedip edilmesinde ve sini teflkil etmektedir. vali olarak tayin edildikleri bölgelerde müstakil olma yolunu tutan yerel hakimlere karfl› yine bu Türk komu- S›ra Sizde 2 tanlar ve maiyetindeki kalabal›k Türk askerleri bafl rolü Seyhun nehri boyunca Karluklar ve O¤uzlar›n yaflad›k- oynad›. Hatta Türk askerî zümresine dayal› Abbâsî hila- lar› bölgeye komflu ülke olan Sâmânîler, do¤uda ‹slam fetinin yeni baflkenti Sâmerrâ oldu. Ancak, Abbâsîler- co¤rafyas›n› Müslüman olmam›fl Türklere karfl› koruyan den kopmak isteyen vilayetlerin de bu güce karfl› yine bir set görevi üstlenmifllerdi. Dolay›s› ile gerek Seyhun Türk askerlerine dayanmaya bafllamas› birden bire bü- ötesine yapt›klar› baflar›l› seferlerde elde ettikleri Türk tün Müslüman Ortado¤u’da hem Türk askerlerinin nü- esirler, gerekse kendi aralar›nda mücadele eden Türk fus ve nüfuzunu artt›rd› hem de bu genifl co¤rafyada si- boylar›n›n birbirlerinden elde ettikleri ve tacirlere sat- yasî ve askerî olaylar Türk memlûkler etraf›nda flekil- t›klar› esirler, Sâmânîlerin esas topraklar› olan Mâverâ- lenmeye bafllad›. ‹flte Abbâsîlerden kopmaya bafllayan ünnehr’e getiriliyor ve burada bir k›sm› askerî ve idari Sâmânîler’de Gaznelilerin kurulufluna neden olan flart- amaçl› yetifltirilmek üzere Sâmânî yöneticilerin hizmeti- lar bu ortamda geliflti. Bununla birlikte Gazneliler gibi ne verilirken, bir k›sm› da yine ayn› amaçlarla Abbasî köle usulü kurulan Türk devletlerinin hanedan s›n›f›, hilâfeti ile di¤er vilayetlerine hediye ya da para karfl›l›- eski ve soylu bir kökten gelen hanedanlar›n kurdu¤u ¤›nda gönderiliyorlard›. Sâmânîler kuzeyde O¤uz Yab- di¤er Türk devletleri taraf›ndan küçük görüldü¤ü gibi, gulu¤una do¤uda Karahanl›lara, bat›da Büveyhîlere kar- ömrünün de pek uzun olmayaca¤›na inan›l›rd›. fl› mücadelede ve son olarak da Abbâsî hilafetine karfl› tam ba¤›ms›z olma yolunda daha fazla Türk köleye ih- tiyaç duydular. K›sa sürede Sâmânîlerin askerî ve idari kadrolar›n› dolduran bu Türk köleler, art›k ülkenin y›- k›lmaya yüz tuttu¤u dönemde flu veya bu sebeple her biri kendi bölgesinde maiyetlerindeki Türk unsurlarla birlikte ayr› bir devlet kurman›n yolunu aramaya baflla- d›lar. ‹flte, Gazneli devletinin kurucusu Alptegin Sâmâ- nîlerin bu flartlar›ndan ortaya ç›km›fl Türk as›ll› bir Sâ- mânî komutan› idi. 7. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih) 169

Yararlan›lan Kaynaklar Arnold, T.W. (1982). ‹ntiflar-› ‹slam Tarihi, (Nflr. H. Nizamü’l-Mülk. (1999). Siyasetnâme, (Nflr. M. A. Köy- Gündüzler), Ankara. men), Ankara. Beyhakî. (1350). Tarih-i Beyhakî, (Tashih: A. E. Fey- Togan, A. Z. V. (1981). Umumi Türk Tarihine Girifl, yaz), Meflhed. ‹stanbul. Bosworth, C. E. (1973). The Ghaznavids their Empire TDV ‹slâm Ansiklopedisi. (1988-2011). I-XXXIX, ‹s- in Afghanistan and Eastern Iran, Beirut. tanbul (‹lgili maddeler). Bosworth, C .E. (1977). The Later Ghaznavids: Splendour and Decay, Edinburgh. Brokelmann, C. (1992. ‹slam Uluslar› ve Devletleri Tarihi, (Nflr. N. Ça¤atay), Ankara. Cöhce, S. (1986). fiemsi Melikleri, Elaz›¤ (Bas›lmam›fl Doktora Tezi). Cöhce, S. (1966). “Gazneli Mahmud Dönemine Kadar Hindistan’da Türk Varl›¤›”, Erdem (Ayd›n Say›l› Özel Say›s›) IX/27, Ankara, s. 1123- 1129. Curfâdekânî. (1966). Tercüme-i Tarih-i Yemînî, (Nflr. Cafer fii’ar), Tahran. Cüzcânî. (1963). Tabakât-› Nâs›rî, (Nflr. Abdu’l-Hayy Habibi), Kabil. Day, U. N. (1971). Some Aspects of Medieval Indian History, New Delhi. Durak, N. (2002). “Gaznelilerin Kurulufluna Kadar Afga- nistan’da Türkler”, Afganistan Üzerine Araflt›r- malar, (Nflr., A. Ahmetbeyo¤lu), ‹stanbul, s. 27-46. Durak, N. (2000). Hindistan’a Kuzeyden Yap›lan Se- ferler, Ankara. Gerdizî. (1327). Zeynü’l-Ahbar, (Nflr. A. M. Muham- med Han Kazvini), Tehran. Habib, M. (1951). Sultan Mahmud of Ghaznin, Delhi. ‹bnü’l-Esir. (1987). ‹slam Tarihi; Tarihi el-Kâmil fi’t- Târih Tercümesi, (Trc. A. Özaydm), IX, ‹stanbul. ‹slâm Ansiklopedisi. (1940-1987). I-XIII, ‹stanbul: M.E.B. (‹lgili maddeler). Konukçu, E. (1977). Kalaç Sultanl›¤›, Erzurum (Bas›l- mam›fl Doçentlik Tezi). Merçil, E. (1989. Gazneliler Devleti Tarihi, Ankara. Merçil, E. (1987). Sultan Gazneli Mahmud, Ankara. Merçil, E. (1970). “Gaznelilerin Kirman Hakimiyeti (1031-1034)”, ‹ÜEF Tarih Dergisi, 24, s. 35-44. Merçil, E. (1975). “Sebüktegin’in Pendnamesi”, ‹slam Tedkikleri Enstitüsü Dergisi, VI/1-2 s. 203-232. Muhammed Naz›m. (1931). The Life and Times of Sultan Mahmud of Ghazna, Cambridge. ‹LK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLER‹ 8 Amaçlar›m›z Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra; Selçuklularla mücadele ve Gaznelilerin s›radan bir bölge devleti haline geli- N flini aç›klayabilecek, Gaznelilerin Hindistan’a çekilmek zorunda kal›fl›n› ve Hindistan’a kesin yö- N neliflini belirleyebilecek, Gaznelilerin Türk ve ‹slam tarih, kültür ve medeniyetine katk›lar›n› de¤erlen- N direbileceksiniz. Anahtar Kavramlar

• Sultan I. Mesud • Horasan • Sultan III. Mesud • Hindistan • Sultan Mevdud • Selçuklular • Behramflah • Karahanl›lar • Husrevflah • Gurlular • Husrev Melik

‹çindekiler

• MESUD DÖNEM‹ • SULTAN MUHAMMED’‹N ‹K‹NC‹ SALTANATI • SULTAN MEVDÛD DÖNEM‹ • DÖRT YILDA DÖRT SULTAN, B‹R MÜTEGALL‹BE • SULTAN FERRUHZÂD DÖNEM‹ Gazneliler (Siyasi ‹lk Müslüman Türk Tarih, Devlet • SULTAN ‹BRAH‹M B. MESUD Devletleri Teflkilât›, Kültür ve • SULTAN III. MESUD DÖNEM‹ Medeniyet) • SULTAN ARSLANfiAH DÖNEM‹ • SULTAN BEHRAMfiAH ‹LE HUSREVfiAH DÖNEM‹ • SULTAN HUSREV MEL‹K VE GAZNEL‹LER‹N SONU • DEVLET TEfiK‹LÂTI • KÜLTÜR VE MEDEN‹YET Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet)

MESUD DÖNEM‹ (1030-1041) Gazneli Mahmud ölümünden hemen önce Irak-› Acem’e hakim olmufl ve burada yo¤unlaflan Bât›ni faaliyetlerine son vermiflti. Isfahan ve Cibal ile birlikte bölgenin yönetimi, hakk›ndaki baz› flikâyetler üzerine veliahdl›ktan azledilen büyük o¤lu Mesud’a b›rak›l›rken yeni veliahd Muhammed, ülkenin oturmufl eyâletleri Gazne, Horasan, Belh ve Kuzey Hindistan’a hâkim olmufltu. Kaynaklar bunun Sultan Mah- mud’un bir tercihi oldu¤unu ve böylece kendisinden sonra yerine Muhammed’in geçirilmesini istedi¤ini belirtirler. Mesud’un bu haks›zl›¤› kabullenmesi mümkün de¤ildi. Ama tahriklere kap›lmad›. Isfahan’a yerleflip Hemedan, hatta Ba¤dat üze- rine yürüyerek Büveyhi hâkimiyetini ortadan kald›rmak için haz›rl›klara bafllad›.

Tahta Geçifli Sultan Mahmud 1030 y›l›nda vefat etti¤inde baflkentte bulunan Muhammed ko- mutanlar›n deste¤iyle tahta geçti. Bu s›rada Isfahan’da bulunan Mesud’un yapa- ca¤› pek bir fley yoktu. O sebeple Horasan’a geçti ve kardefli Muhammed’e mek- tup yazarak yeni zaptetti¤i Taberistan ve Cebel ile Isfahan’›n bir k›sm›n›n bulun- du¤u bölgenin kendisine b›rak›lmas›n› istedi. Teklifi kabul edilirse yüksek hâki- miyetini tan›yaca¤›n› bildirdi. Fakat Muhammed bu talebi reddetti ve iki kardefl aras›nda bir taht mücadelesi kaç›n›lmaz hale geldi. Ancak sonuçta devletin ileri gelenlerinin kendisini terk edip Mesud’un saflar›na geçmesiyle 1030’da, befl ayl›k saltanat› sona erdi. Mesud, Herat’ta 32 yafl›nda sultan ilan edilirken Muhammed de Tekinâbâd’›n Kuhtiz Kalesinde hapsedildi. Sultan Mesud’un tahta geçifli Gazneli ülkesinde sevinçle karfl›land›. O arada sul- tan da Hâcib-i Bozorg Emir Ali Karîb’e bir mektup yazarak Herat’dan Belh’e geçe- ce¤ini, sonra baharda Gazne’ye dönece¤ini bildirmifl ve Hârizm hâkimi Altuntafl ile yan›na gelmelerini emretmiflti. Altuntafl görünüflte Gaznelilere ba¤l› oldu¤undan Mesud’un davetine icabet ederek Herat’a geldi. Hâcib-i Bozorg da 2 Kas›m 1030’da Herat’a ulaflt›. Ancak saltanat mücadelesine kar›flt›¤› iddias›yla öldürüldü. Bu olay sultan›n bir anda halk›n gözünden düflmesine sebep oldu. Bu arada Hindistan sâlâr› Eryaruk da bir tertiple etkisiz k›l›nm›flt›. Nihayet Sul- tan Mesud, 10 Aral›k 1030’da Belh’e gelirken eski vezir Hoca Ahmed el-Meymen- dî’yi tekrar vezirli¤e atad›. Kardefli Muhammed’i gözlerine mil çektirerek Guris- tan’›n do¤usundaki Mendifl Kalesine gönderdi. O arada isyan eden Mekran hâkimi ‹sa’n›n üzerine sevk edilen Yaruk To¤rufl kumandas›ndaki ordu, Aral›k 1030’da Mekran’› yerle bir ederken pek çok kifliyle birlikte ‹sa’y› da ortadan kald›rm›flt›r. 172 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Sultan Mesud Kusdar valisi olan amcas› Yusuf’u ise, güçlenmesinden endifle et- ti¤i için gizlice kontrol alt›nda tutmaktayd›. O arada Altuntafl sultan›n kendisine gü- venmedi¤ini bildi¤inden Herat’› terkedip Hârizm’e dönmenin f›rsat›n› kollamaktay- d›. Nitekim o s›ralarda bat›ya kaymakta olan çeflitli Türk boylar›n›n kendi toprak- lar›na do¤ru hareket halinde olduklar›n› bahane ederek süratle Hârizm’e döndü. 14 Aral›k 1030’da Herat’tan ayr›larak Belh’e gelen sultan, burada devletin d›fl politikas›yla ilgili bir tak›m kararlar alm›flt›. Altuntafl’a bir mektup göndererek ko- nuyla ilgili onun da fikirlerini sormufl ve Karahanl›lar ile de iyi iliflkiler kurup an- laflmay› düflündü¤ünü bildirmiflti. Neticede Mesud, Altuntafl’›n da verdi¤i bilgiler ›fl›¤›nda Karahanl›lar ile anlaflmak için elçi göndermiflti. Ancak Karahanl› Yusuf Ka- d›r Han’›n Ekim 1032’de vefat etmesi üzerine bu görüflmeler kesilmifl ve yerine ge- çen o¤lu Süleyman’la ancak üç y›l sonra anlaflmaya var›labilmiflti. O arada iki taraf aras›nda evlilik yoluyla akrabal›k da kuruldu. Horasan ve Hârizm’deki kar›fl›kl›klarla birlikte Selçuklular›n da art›k Gazneli- leri tehdit eder duruma gelmesi bölgeyi kar›flt›rmaya yetti. O arada Büveyhîlerden Ebu Kalicar’›n hakim oldu¤u Kirman’da huzur, düzen ve adalet ortadan kalkm›fl- t›. Bu durumdan istifade ile Kirman’› ele geçirmek isteyen Mesud, bölgenin müs- takbel valisi olarak atad›¤› Ahmed b. Ali Nufltegin’i dörtbin süvari, beflyüz piyade- den oluflan bir orduyla Kirman’a gönderdi. Ayr›ca Sistan valisine de iki bin piya- de ile bu orduyu takviye etmesi emredildi. Nufltegin dört ay kadar süren bir hare- kât sonunda Deylemlilerin direncini k›rarak Eylül 1031’de Kirman’› ele geçirdi. Bu durumdan üzüntü duyan Ebu Kalicar, Gaznelilere gönderdi¤i bir elçiyle yak›nma- larda bulunmufl ise de fazla ileri gidemeyerek bu oldu bittiyi kabul etmek zorun- da kalm›flt›r.

Sultan Mesud’un Gazne’ye Gelifli ve Yeni Atamalar Sultan Mesud nihayet 8 May›s 1031 tarihinde Belh flehrinden ayr›larak Gazne’ye yö- neldi. O arada Kusdar’da bulunan amcas› Yusuf’a bir mektup göndererek onun da Gazne’ye gelmesini emretti. Mesud daha babas›n›n sa¤l›¤›nda, k›z›n› vermedi¤i için amcas›na k›rg›nd›. Yusuf’un sâb›k sultan Muhammed’in ordu kumandan› olmas› bu k›rg›nl›¤› daha da art›rm›flt›. Onun için Yusuf sürekli takip ediliyordu ve Mesud, Gazne’ye hareket etti¤i s›rada onun Karahanl›lar ile mektuplaflt›¤›n›, hatta Türkis- tan’a kaçmak üzere oldu¤unu ö¤renmiflti. Mesud amcas› ile Gazne’ye yak›n bir yer- de bulufltu ve onu tutuklat›p hapsettirdi. Yusuf çok yaflamad› ve 1032 y›l›nda öldü. Mesud böylece rakip olarak gördü¤ü kiflilerin birinden daha kurtulmufl oldu. 2 Haziran 1031’de Gazne’ye ulaflan Mesud, halk taraf›ndan büyük bir coflku ile karfl›land›. Ertesi günü sultan büyük bir kabul resmi düzenledi ve Gazneli taht›na oturdu. fiehir halk› grup grup onun huzuruna geldi. Devlet büyükleri ve sultan›n maiyyetine mensup olanlar bu mutlu gün dolay›s›yla etrafa paralar saçt›lar. fiairler yine bu mutlu günü ifade eden fliirler söylediler. Mesud ertesi gün Türkler’de gö- rülen âdet gere¤ince atalar›n›n türbelerini ziyaret etti. Sultan Muhammed tahta geçti¤i s›rada sadâkatlar›n› sa¤lamak için kumandan- lara, memurlara, saray mensuplar›na ve askerlere mâl-i bîat ad› alt›nda seksen mil- yon gümüfl para da¤›tm›flt›. Baflta Ebû Sehl Zevzenî olmak üzere baz› devlet adam- lar›n›n da¤›t›lan bu paralar›n geri toplanmas› için sultan› ikna etmesi, pek çok ki- flinin kendisinden uzaklaflmas›na sebep oldu. Bu arada Tafl Ferrâfl ad›nda birisi Irak ordusu baflkumandanl›¤›na tayin edildi. Ayr›ca Ya¤mur, Buka, Göktafl ve K›- z›l adl› beylere de bütün Türkmenler ile Tafl’›n yan›nda toplanmalar› emredildi. Fa- kat Tafl Ferrâfl’a, Vezir Ahmed Meymendî’nin bütün itirazlar›na ra¤men gizlice 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 173

Türkmen reislerinin yakalanmas› emri de verilmiflti. Mesud bir süredir bofl bulunan Hindistan baflkumandanl›¤›na ise babas›n›n hazinedâr› olan Ahmed Y›naltegin’i ta- yin etti. O emrindeki kuvvetler ile 17 A¤ustos 1031’de Hindistan’a hareket etti. Abbasî halifesi el-Kadir Billâh Kas›m 1031’de ölmüfl, yerine o¤lu Kaim bi-Emril- lâh geçmiflti. Yeni Halîfe Sultan Mesud’dan biat almak için bir adam›n› elçi olarak gönderdi. Sultan bu elçiyi Belh flehrinde kabul etti. Daha sonra büyük bir merasim- le Belh Ulu Câmiinde Halife Kaim bi-Emrillâh ad›na hutbe okundu. Mesud birkaç gün sonra yine merasimle yemin ederek yeni halifeye biat etti ve bu hususta ileri sürdü¤ü flartlar yaz›l› olarak elçiye verildi. Abbasî elçisi halifeye gönderilen Gazne- li elçileriyle birlikte Ba¤dat’a dönmek üzere 9 Ocak 1032’de Belh’den ayr›ld›.

Karahanl› Ali Tegin’le Çat›flma Mesud kardefli Muhammed ile taht mücadelesine giriflti¤i s›rada, Ali Tegin’e deste- ¤i karfl›l›¤›nda Huttâl vilayetini vermeyi vaad etmiflti. Ancak Mesud k›sa sürede tah- ta ç›k›nca Ali Tegin’e ihtiyaç kalmam›fl, tabiat›yla Huttâl da ona verilmemiflti. fiim- di Ali Tegin bu yeri almak için zor kullan›yordu. Belh’de iken bu durumu haber alan Sultan Mesud devletin ileri gelenleriyle görüflerek Hârizmflah Altuntafl’› Ali Te- gin’in üzerine sevk etmeye karar verdi. Sultan Mesud da onbeflbin kiflilik bir ordu- yu takviye olarak gönderdi. Ali Tegin’in yan›nda ise Selçuklu Türkmenlerinin de yer ald›¤› büyük bir ordu vard›. ‹ki taraf›n kuvvetleri Buhara-Semerkand aras›ndaki Debusiye’de karfl›laflt›. An- cak birbirlerine karfl› üstünlük sa¤layamayan taraflar geri çekildiler. Altuntafl’›n biz- zat savafla girmesi muhtemel bir yenilgiyi önlemifl, ancak kendisi de a¤›r yaralan- m›flt›. Nitekim çok geçmeden 1032’de vefat etti. Anlaflma gere¤i Ali Tegin Semer- kand’a çekilirken Gazneli ordusu Belh’e döndü. Altuntafl’›n kuvvetleri de kethüda- s› Ahmed’in baflar›l› idaresiyle Hârizm’e ulaflt›. Sultan Mesud Hârizm’e, Altuntafl’›n yerine o¤lu Harun’u tayin etti. Harun Hârizm’i müstakil olarak de¤il, ayn› zaman- da Hârizmflah unvan›n› alan fiehzade Sa’id’in vekili olarak yönetecekti.

Harun’un ‹stiklâlini ‹lan Etmesi ve Hârizm’de Baflgösteren Kar›fl›kl›klar Horasan’da Türkmenler’in ç›kard›¤› kar›fl›kl›klar Hârizm hâkimi Harun’u hareke- te geçirdi. 1034 y›l›n›n bafllar›nda itaatsizlik belirtileri gösteren Harun, o s›rada Sultan Mesud’un saray›nda rehin olan kardeflinin ölümünü bahane ederek istik- lalini ilan etmiflti. Onun için Gazne’ye giden yollar› tutmufl, Ali Tegin ve Selçuk- lular ile ittifak yaparak ba¤›ms›z hareket etmeye bafllam›flt›. Sultan Mesud Hâ- rizm’deki bu durumu ö¤renince bölgenin ileri gelenlerine yazd›¤› mektuplarla Harun’u sakinlefltirmelerini, bir kar›fl›kl›k ç›karmas›na f›rsat vermemelerini istedi. Fakat bu giriflimden bir sonuç ç›kmad›. Harun A¤ustos ay›nda hutbeden Me- sud’un ad›n› ç›kard›. Harun’un müttefiki olan Selçuklulardan Tu¤rul ve Ça¤r› Beyler ona yard›m için Hârizm hududuna geldi. Harun onlara otlak ve yurtlar verdikten sonra Horasan’›n ele geçirilmesinde öncülük yapacaklar›n› bildirdi. Bu s›rada, Aral›k 1034’de Ali Te- gin öldü. Sultan Mesud onun ölümüyle bölgede ortaya ç›kabilecek bir kargafladan çekindi¤i için baz› tedbirler ald›. Ali Tegin’in o¤lu Yusuf’a lâkablar verip mektub- lar göndererek kendi taraf›na çekmeye çal›flt›ysa da bir sonuç alamad›. Ali Tegin’in o¤ullar› Harun ile üzerinde anlaflt›klar› plana göre Ça¤aniyan bölgesini ya¤malad›- lar. Sonra Tirmiz’e gelip bir kaç kez taarruz ettilerse de bir netice alamad›lar. An- cak Harun’un öldürülmesi ile bu seferler durdu. 174 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Sultan Mesud, Harun’un Karahanl› ve Selçuklular ile iflbirli¤i yaparak Hârizm’de istiklalini ilan etmesini önleyememiflti. Ancak Hârizmflah Altuntafl’›n eski kethüdas› olan Gazneli veziri Ahmed Abdüssamed eskiden görev yapt›¤› bu bölgede adam- lar› oldu¤u için bofl durmuyor baz› tedbirler al›yordu. Harun da Ali Tegin-o¤ullar› ile harekete geçmek için ordugâh›n› flehir d›fl›nda kurmufltu. O arada Gazneli vezi- rinin sat›n ald›¤› adamlar›n bir f›rsat›n› bulup a¤›r yaralad›klar› Harun 18 Nisan 1035’de öldü. Hârizm’in merkezi Gürgenç’de ç›kan kar›fl›kl›klar Altuntafl’›n adamla- r› taraf›ndan önlendi. Nihayet Harun’un “Handân” lâkab›yla an›lan kardefli ‹smail, 11 May›s 1035’te Hârizm taht›na ç›kt›. Ordu ve devlet ileri gelenleri ona biat ettiler. Sultan Mesud kendi taraf›na çekebilmek için ‹smail’e ve devlet ileri gelenlerine mektuplar gönderdi ise de bir sonuç alamad›. Gazneliler Devleti için Horasan, Rey ve Hindistan’da pek çok mesele varken, bir de Hârizm problemi ortaya ç›km›flt›.

Kirmân’›n Kayb› Horasan ve Hârizm’de bafl gösteren kar›fl›kl›klar yan›nda Selçuklular›n sebep oldu- ¤u geliflmeler yüzünden Gazneliler Kirman bölgesiyle gerekti¤i flekilde ilgileneme- mekteydi. O arada Ahmed b. A1i Nufltegin’in de asker üzerindeki otoritesini yitir- di¤i anlafl›lmaktad›r. Zira Gazneli askerleri bölgede tecavüz ve h›rs›zl›klara baflla- m›flt›. Durumun tahammül edilemez hale gelmesi üzerine Kirman ileri gelenleri Büveyhîlerden yard›m isteyince onbin kiflilik bir Büveyhî kuvveti Kirmana girdi. Yap›lan savaflta Ahmed’in bütün gayretlerine ra¤men Hindlilerin zay›f kalmas› Gaznelilerin yenilgisine sebep oldu ve Ahmed’in ordusu da¤›ld›. Kendisi yak›nla- r›ndan bir grup ile Niflabur’a gitti. Böylece 1034 y›l› içinde Gazneliler’in Kirmân’da- ki hâkimiyeti sona erdi ve bölge tekrar Büveyhîlerin eline geçti.

Dihistan ve Taberistân Seferi Sultan Mesud bu olaylardan sonra Merv’e çekilmeye karar vermiflse de bu karar›n- dan vazgeçerek Niflabur’a yöneldi. Böylelikle bat›da bozulmufl olan iflleri yoluna koymay› hesaplamaktayd›. O s›rada Cürcanl›lar iki y›ld›r ödemedikleri vergiyi gön- derdiler. Ona ra¤men Sultan Mesud 25 Ocak 1035’de Niflabur’dan da ayr›larak Cür- can’a ulaflt›. Sultan ve Gazneli ordusunun geldi¤ini duyan Ebû Kâlicâr ile öteki Cürcan reisleri korkular›ndan kaçmay› tercih ettiler. Sultan daha sonra Esterâbâd ve Sarî üzerinden Âmul’a ilerledi. fiehrin ileri gelenleri ile halk›n temsilcileri sulta- n›n huzuruna gelerek itaatlerini arz ettiler. Ahalinin bu tavr› sultan› memnun etmifl ve Âmul’un harac› ba¤›fllanm›flt›r. Ancak k›sa sürede bu karardan vazgeçilecektir. Zira fliddetli bir savafl sonucunda ele geçirilen Nât›l’›n ac›s›n› Âmul halk›ndan ç›- karmak isteyen sultan, flehirden bir milyon dinarl›k haraç istedi. Bu harac› ödeme- yen Âmul flehri Gazneli askerleri taraf›ndan ya¤maland›.

Alâüddevle Muhammed Kâkûyî’nin ‹syan› 1032 k›fl›nda Kâkûyî Alaüddevle Muhammed Gazneliler’e isyan ederek Hemedan, Kerec ve Isfahan’› ele geçirmiflti. Ancak Hindistan’da Ahmed Y›naltegin’in isyan et- mesi, sultan› Alâüddevle ile anlaflmaya sevk etmifl, sonuçta Sultan Mesud’a tâbi ol- mak ve y›ll›k haraç vermek flart›yla onun ele geçirdi¤i yerlerdeki hâkimiyeti tan›n- m›flt›. O arada Kazvin’de baflgösteren ayaklanma da Yaruk To¤mufl idaresindeki Gazneli ordusu taraf›ndan bast›r›ld›. Ancak 1034 y›l›nda Ferhat b. Merdavic ile an- laflan Alâüddevle, Gazneli hâkimiyetine bafl kald›rd›. Ama müttefiki Ferhat’›n za- mans›z ölümü bütün hesaplar›n› alt üst etti ve Alâüddevle çaresiz Huzistan’a kaçt›. Isfahan’daki hazineleri Gazneli kuvvetleri taraf›ndan ya¤maland›. Ganimetler ara- 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 175 s›nda Alâüddevle’nin koruyucusu oldu¤u meflhur bilgin ‹bn Sinâ’n›n kütüphanesi de vard›. Bu kütüphane daha sonra Gazne’ye nakledildi. Bir süre için hareketsiz kalan Alâüddevle 1036’da geri döndüyse de baflar›s›zl›¤a u¤rayarak tekrar kaçmak zorunda kald›. O bu mücadele s›ras›nda ordusunu Türkmen yard›mc› kuvvetleriy- le takviye ediyordu. Neticede Alâüddevle ile bar›fl yap›ld›. Gazneliler gittikçe artan Türkmen bask›s› sebebiyle Cibâl bölgesini bir savafl içinde b›rakmak istememiflti. Nihayet Alâüddevle 1036 sonlar›nda Isfahan’›n iktâ›n› Mesud’dan almay› baflard›.

Hindistan’da Ortaya Ç›kan Geliflmeler Mesud’un ilk zamanlar›nda Gazneli devletinin Hindistan politikas›nda belirgin bir sessizlik göze çarpar. Zira, Horasan’da O¤uzlar ve Mâverâünnehr’de Ali Tegin ga- ilesi onu meflgul ediyordu. Bu meselelerdeki dirayetsizlik Hindistan ifllerinde de kendini gösterdi. Kad› fiirazi olarak bilinen ve”Büyük Hoca (Hace-i Bozorg)” ma- kam›n› elinde bulunduran Ebu’l-Hasan Ali’nin teflviki ile babas› döneminde ordu komutanl›¤›na tayin edilen Eryaruk ve yak›n arkadafl› As›gtegin ortadan kald›r›ld›.

Ahmed Y›naltegin ‹syan› Eryaruk’un öldürülmesinden sonra yerine Ahmed Yinaltegin atand›. Bu komutan ma¤rur, tecrübesiz ayn› zamanda da flaibeli birisiydi. Hindistan’a giren Ahmed’in, Lahor’a gelifli sivil ve askerî yöneticiler aras›nda bir mücadelenin bafllamas›na se- bep oldu. Zira Kad› Ebu’l-Hasan fiirazî de sâlârl›¤a daha baflar›l› bir komutan olan Ahmed Karategin’in atanarak Yinaltegin’in de onun emrine verilmesini istemektey- di. Sultan›n yan›nda Vezîr Hace-i Bozorg’un deste¤ini alan Ahmed Y›naltegin, Ka- d› fiirazî’ye ra¤men ilk anda önemli ifller yapt›. Nitekim yerli prenslerden y›ll›k ha- raçlar› ald›¤› gibi 1034’te Ganj nehrini geçerek çok büyük ve bol suya sahip olan Benares flehrine hücum etti. Yinaltegin ve askerleri sabahtan ikindiye kadar kala- bildikleri bu flehri ya¤malayarak çok miktarda alt›n, gümüfl, ›t›r ve cevahir ele ge- çirip büyük bir zenginli¤e kavufltu. Ahmed baflar›l› ifller yapmas›na ra¤men Kad› fiirazî Gazne’ye sürekli ondan yak›nan mektuplar gönderdi. Ahmed’in elde etti¤i mal›n ço¤unu gizledi¤ini ve çok az›n› sultana gönderdi¤ini, geriye kalan paray› nü- fuzunu art›rmak için kulland›¤›n›, ayr›ca Sultan Mahmud’un o¤lu oldu¤unu iddia etti¤ini yaz›yordu. Özellikle Ahmed Y›naltegin’in sultan›n o¤lu oldu¤u iddias› Sul- tan Mesud’u harekete geçirmeye yetti. Bunun üzerine Hindu as›ll› Tilak, sultan ad›na sefer için görevlendirildi. Ahmed Y›naltegin aç›kça isyan ederek etraf›na toplad›¤› kuvvetlerle harekete geçti. Fakat, onun karfl›s›nda tutunamayaca¤›n› anlayan Ahmet, Lahor’u b›rakarak çöle çekilme- ye çal›flt›ysa da Ekim 1034’te ‹ndus’u geçmeye çal›fl›rken Tilak’›n harekete geçirdi- ¤i iki üç bin Hindunun sald›r›s›na u¤rad›. Ahmet’in kesik bafl› ve esir edilen o¤lu Tilak taraf›ndan Gazne’ye götürülerek Sultan Mesud’a takdim edildi. Sultan Mesud Kuzey Hindistan’da oluflan otorite bofllu¤unu doldurmak ve fetihler için Hindis- tan’a yöneldi.

Mesud’un Hansi Kalesini Fethi ve Somnath Seferi Vezir Abdussamed baflta olmak üzere ileri gelen devlet adamlar›, ülkenin bat›s›n- da kar›fl›kl›klar devam ederken Hindistan’a bir sefer düzenlenmesinin do¤ru olma- yaca¤›n› savundular. Fakat Mesud bunlara kulak asmad› ve 6 Ekim 1037’de Gaz- ne’den hareket etti. Sultan Mesud, bölgenin racas› ve Keflmir yolu hakk›nda bilgi almak üzere bölgeye gizlice asker yollam›fl ve Keflmir racas›n›n bu s›rada öldü¤ü- 176 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

nü ö¤renmiflti. Neticede üç haftal›k bir yürüyüflten sonra Cavhanlar›n elinde bulu- nan müstahkem Hansi Kalesi kuflat›lm›fl, sonra la¤›mc›lar›n tüneller açarak surlar› y›kmas›ndan sonra 31 Aral›k 1037’de flehir düflürülmüfltür. fiimdiye kadar kimsenin ele geçiremedi¤i Kal’atü’l-Arza ad› verilen bu kaledeki bütün Brahmanlar öldürül- müfl, kad›n ve çocuklar esir al›nm›fl ve hazine orduya paylaflt›r›lm›flt›r. Hindistan’da ikinci seferini Dehli’nin kuzeyindeki Somnath üzerine yapan Sultan Mesud, Raca Dipal Hari’nin kaçmas› üzerine flehri do¤rudan Pencab’a ba¤larken kaleyi ya¤ma- latm›fl, putlar›n bulundu¤u mabedler de y›k›lm›flt›r. Buradan Rampur flehri üzerine yürüyen sultan, yafll› ve güçsüz racan›n aman dileyerek itaatini sunmas› üzerine hediyelerini kabul etmifltir. Böylece Hindistan racal›klar›na ait topraklardan bir k›s- m› daha Gazneli hâkimiyetine geçerken Peflaver’in idaresi de komutan Abdürrez- zak’a verilip 11 fiubat 1038’de Gazne’ye dönülmüfltür.

Selçuklu-Gazneli Mücadelesi Sultan Mahmud döneminde takip edilen kat› politikalarla Selçuklular›n bir tehdit haline gelmesine f›rsat verilmemiflti. Fakat Mesud ayn› feraseti gösterememifl, h›z- la büyüyen Selçuklu tehlikesi karfl›s›nda kesin bir tav›r ortaya koyamam›flt›r. Sultan Mesud’un Selçuklular karfl›s›ndaki tek tutarl› davran›fl› hiçbir zaman onlara güven- memesidir. Nitekim Gazne’ye geldikten hemen sonra yeni atamalar yaparken Tafl Ferrâfl’› Irak ordusu baflkumandanl›¤›na tayin etmifl ve Vezir Ahmed Meymendî’nin bütün itirazlar›na ra¤men gizlice onu maiyetinde görevlendirdi¤i Ya¤mur, Buka, Göktafl ve K›z›l adl› beyler ile birlikte di¤er Yabgulu Türkmen reislerini yakala- makla görevlendirmiflti. Onlar ise 1025 Semerkand Görüflmesi’nden sonra Sultan Mahmud’un izniyle Maverâünnehr’den Horasan’a göç etmifllerdi. Ancak Sultan Me- sud ve Tafl Ferrâfl baz› baflar›lar elde ettilerse de bir sonuç alamad›lar.

Selçuklular›n Nesâ Galibiyeti 1034 y›l› sonlar›nda Hârizm’de ezelî düflman fiah Melik’in bask›n›na u¤rayan Tu¤rul ve Ça¤r› Beyler ile Musa Yabgu’ya ba¤l› Selçuklular, eski müttefikleri Ali Tegin ölünce Mâverâünnehr’e dönemediler ve zorunlu olarak Horosan’a geçtiler. Gazne- li Horasan divan› reisi 19 May›s 1035’de Gürcan’da Selçuklular›n gönderdi¤i mektu- bu sultana arz etti. Selçuklular bu yolla Horasan’a gelme sebeplerini izah ederek as- kerî hizmet karfl›l›¤›nda Nesâ ve Ferâve flehirlerinin kendilerine verilmesini istiyor- lard›. Sultan Mesud bu mektuba çok k›zd› ve Türkmenleri Horasan’dan ç›karmak için haz›rl›klara bafllad›. Bu arada Cürcan’dan ayr›larak 2 Haziran 1035’de Niflabur’a gelmifl ve onbefl bin atl›, ikibin de saray gulâm›ndan oluflan, fillerin de yer ald›¤› bir orduyu Hâcib Beyto¤d› komutas›nda Türkmenler üzerine sevketmifltir. Ancak Nesâ üzerine yürüyen Hâcib Beyto¤d› Selçuklulara yenildi. Bu flartlarda Sultan Mesud Musa Yabgu’ya Ferâve’yi, Ça¤r› Bey’e Dihistan’›, Tu¤rul Bey’e de Nesâ’y› verdi.

Selçuklular’›n Harekete Geçmesi ve Gazneliler Nesa yenilgisinden sonra Niflabur’a dönen Gazneli elçisi onlara güvenilemeyece¤i- ni söylüyordu. Onun duyduklar›na göre “Selçuklular Gaznelileri küçümsüyordu.” Bunun üzerine Sultan Mesud baz› tedbirler alma yoluna gitti. Zira Horasan bölge- sinde Büst, Serahs ve Cüzcan’da Selçuklular›n tekrar faaliyete geçtikleri, her yerde halk› incittikleri ve pek çok kötülük yapt›klar›, tedbir al›nmazsa Horasan’›n harap olaca¤› bildiriliyordu. Sultan Mesud bu haberler üzerine Büyük Hacib Sübafl›’n›n onbin atl›, beflbin piyadeyle Horasan’a gitmesini ve bu bölgenin acele Türkmen- 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 177 lerden temizlenmesini emretti. Sübafl› Türkmenler üzerine yürürken Mesud da Belh’den ayr›larak 20 May›s 1036’da Gazne’ye döndü. Bu arada Selçuklular daha önce kendilerine verilen yerler ile yetinmeyerek Merv, Serahs ve Bâverd’i de istediler. Üstelik çeflitli yörelere ak›nlar yapmaya bafl- lad›lar. Sonuçta vezir Gazneli ordusunun haz›rl›klar›n› tamamlayarak ciddî tedbir- ler ald›. Hacib Sübafl› da Merv’e giderek her tarafa bir flahne gönderdi. Bunun üze- rine Selçuklular Nesa ve Ferave taraf›na çekilmek zorunda kald›. Selçuklular’›n ba- flar›lar›ndan cesaretlenen Irak Türkmenleri ise harekete geçerek Rey üzerine yürü- dü. Yap›lan savafl› Türkmenler kazand›; Tafl Ferrafl’› esir ederek parçalad›lar ve Rey flehri önünde göründüler. Gazneli Ebû Sehl Hamduy yard›mdan ümidini kesince flehri kaderiyle bafl bafla b›rakt› ve fiubat 1038’de Horasan’a çekildi. Onun gidifliy- le Gazneliler’in bat›daki hâkimiyetleri de kesin olarak sona erdi.

Gazneliler’in Talhâb Yenilgisi Sultan Mesud’un Hindistan’da bulunmas›ndan faydalanan Türkmenler Talekan ve Faryab’› ya¤ma etmifllerdi. Belh’de bulunan Gazne ordusunun k›fl mevsiminde Türkmenlere karfl› harekete geçmesi mümkün olmad›¤›ndan zarara u¤rayan bafl- ka yerler de vard›. Ayr›ca Gazneli komutan› Hacib Sübafl› Niflabur’dan ayr›l›p ke- sin bir savafl› göze alamad›¤›ndan ifli savsaklamaktayd›. Nihayet sultan›n ihtar›yla harekete geçti. Selçuklular onu Serahs civar›ndaki Talhâb denilen yerde karfl›lad›- lar. 1038 May›s’›nda sabahtan ö¤leye kadar devam eden fliddetli çarp›flmalar so- nunda Gazneli ordusu a¤›r bir yenilgiye u¤rad› ve bütün a¤›rl›klar›n› b›rakarak geri çekildi. Tu¤rul Bey’in üvey kardefli ‹brahim Y›nal, oniki gün sonra Niflabur önlerine gelerek flehri teslim ald› ve Mesud ad›na okunan hutbeyi Haziran 1038’de es-Sultânü’l-Muazzam unvan›yla Tu¤rul Bey ad›na çevirdi. On gün kadar sonra da Tu¤rul Bey Niflabur’a geldi ve Sultan Mesud’un taht›na oturdu. Ama bu arada haz›rl›klar›n› tamamlayan Mesud da 6 Ekim 1038’de ellibin kifliye yaklaflan ordu- suyla Gazne’den ayr›ld›.

Sultan Mesud’un Selçuklu tehlikesini görüp, yeterince takdir edememesininSIRA S‹ZDE sebepleri ne- SIRA S‹ZDE lerdir? 1

Selçuklular›n Ulyâ-âbâd ve Serahs Bozgunlar›DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M Ça¤r› Bey’in hâcibi Alt›, emrindeki ikibin atl›yla Belh civar›ndaki iki köyü ya¤ma- lad› ve Mesud’un gönderdi¤i Gazneli kuvvetleri karfl›s›nda Ulyâ-âbâd’aSORU çekildi. SORU Durumu ö¤renen Ça¤r› Bey de oraya yöneldi. Bunun üzerine Sultan Mesud Sel- çuklular üzerine yürüdü. ‹ki taraf aras›nda 6 Nisan 1039 tarihindeD‹KKAT fliddetli bir savafl D‹KKAT bafllad›. Sultan Mesud bin gulâm› ile hücum edince Ça¤r› Bey’in emrindeki Türk- menler bozguna u¤rayarak çöllere çekildi. Gazneliler kaçanlar› takip etmek iste- SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE diyse de, sultan çölde takibin tehlikeli olaca¤› için onlar› engelledi ve 14 Nisan 1039’da Belh’e döndü. Mâverâünnehr’de Selçuklular› destekleyen Karahanl› Böri- tegin ile Ali Tegin’in çocuklar›n›n aralar›ndaki mücadeleyeA MAÇLARIMIZgöz yumarken, Hâ- AMAÇLARIMIZ rizm’i de Selçuklular›n düflman› fiah Melik’e verdi. Böylece SelçuklularaNN gelecek yard›mlar›n önünü kesmeyi planlad›. Mesud 30 Haziran günü Serahs yak›nlar›nda konaklad›¤› s›rada Selçuklu öncüleri tekrar göründü. Bunlar GaznelilerinK‹TAP k›y›s›nda K‹TAP konaklad›klar› suyun yönünü de¤ifltirince, Gazneli ordusunun en önemli meselesi su bulmak oldu. Bunun üzerine Gazneli kuvvetleri Selçuklulara karfl› taarruza ge- çerek ikindi vaktine kadar savaflt›. Her iki ordu da çok say›daTELEV‹ZYON ölü ve yaral› verdi. TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET 178 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Selçuklu-Gazneli Mütarekesi Çarp›flmalar›n fliddetlenmesi ve kay›plar›n artmas› her iki taraf› geçici de olsa bir bar›fl yapmaya zorlamaktayd›. Nitekim Gazneli veziri sultana Selçuklular ile bir andlaflma yapmak gerekti¤ini bildirmifl, devlet ileri gelenlerinin de kat›ld›¤› bir toplant›da uzun görüflmelerden sonra bu fikir kabul edilmiflti. Gazneli elçisi ola- rak Ebû Nasr Zevzenî seçildi. Vezirden gerekli talimat› alan Ebû Nasr Selçuklula- r›n yan›na gitti. Selçuklu reisleri toplanarak durumu görüfltüler. Neticede onlar da Gazneli vezirinin bar›fl teklifini kabul ettiler. Yap›lan anlaflma gere¤i Gazneli- ler geri dönüp Herat’a gidecekler; Selçuklular daha önce bulunduklar› vilâyetler- de kalacak; halka taarruz etmemek ve mallar›na el koymamak flart›yla Nesâ, Bâ- verd, Ferâve ve çevresi Selçuklulara geri verilecek; buna karfl›l›k Selçuklular hâ- len ellerinde tuttuklar› Niflabur, Serahs ve Merv’den çekilecekti. Gazne ordusu Herat’a çekildikten sonra gelecek olan Selçuklu elçileriyle kesin andlaflma ifli ele al›nacakt›. Selçuklular bu flartlar› kabul ettikten sonra kendilerine verilmifl olan yerlere do¤ru çekildiler. Gazneli ordusu bu geçici bar›fltan sonra A¤ustos 1039’da Herat’a ulaflt›. Sultan Mesud bölgede hâkimiyeti tekrar sa¤lad›. Bir müddet Selçuklu iflgalinde kalan top- raklarda idarî teflkilât yeniden kurulurken vergiler toplanmaya baflland›. Ayr›ca He- rat’› iflgal eden Selçuklularla iflbirli¤i yapan, onlara taraftar olan kimseler de ceza- land›r›ld›. Ancak Tu¤rul Bey Niflabur’a döndü, Ça¤r› Bey Serahs’ta kald›, di¤er Türkmenler ise Nesâ ile Bâverd’e gittiler. Bu durum Selçuklular’›n andlaflma flartla- r›na uymayarak iflgâl ettikleri yerlerden çekilmediklerini gösteriyordu.

Dandanakan Savafl› Sultan Mesud Gazne’den istedi¤i teçhizat ve askerler geldikten sonra 9 Kas›m 1039’da, Herat’dan ayr›larak Niflabur’a do¤ru ilerlemeye bafllad›. Merkezde bizzat Mesud, sa¤ kanatta Sipehsâlâr Ali ve sol kanatta Hâcib Sübafl› yer almaktayd›. O s›- rada Tu¤rul Bey Niflabur’da bulunmaktayd›. Süratle hareket eden Sultan Mesud do¤rudan Niflabur’a gidecek olursa Tu¤rul Bey’in kaçaca¤›n› bildi¤i için önce Tus flehrine yürüyüp onu flafl›rtmak istedi. Fakat Gazneli ordusunu ad›m ad›m takip et- tiren Tu¤rul Bey, sultan›n yollar› kapatmak istedi¤ini anlayarak süratle Nesa taraf›- na çekildi. Gazneli öncüleri Habûflân kasabas›na geldi¤i zaman, Tu¤rul Bey’in bu- radan az önce ayr›lm›fl oldu¤unu ö¤rendiler. Sultan Mesud Habûflân’da iki gün dinlendi. O arada Ebû Sehl Hamduy ile Surî Niflabur’u zabt etmek üzere gönderil- di. Sultan da Bâverd’e bir ak›n yapt›. Zira Tu¤rul Bey o s›rada Bâverd’e gelmifl ve kendisinden önce oraya ulaflm›fl olan Ça¤r› Bey ile öteki Türkmenlerle buluflmufl- tu. Selçuklular süratle Nesâ’ya çekilirken Gazneli ordusu da onlar› takibe koyuldu. Sultan Mesud Nesâ’dan hareket ederek 16 Ocak 1040 tarihinde Niflabur’a girdi. Sultan Mesud Mart’ta Tus flehrine do¤ru yola ç›kt›. Serahs, Bâverd, Niflabur ve çevredeki yol kavflaklar›na öncü birlikleri yerlefltirdi. Selçuklular da Serahs’a gele- rek öncü birlikler ç›karm›flt›. Sultan on gün sonra Serahs’a ulaflt›. Fakat su ve erzak s›k›nt›s› nedeniyle 17 May›s 1040’da Merv flehrine yöneldiler. Sultan Mesud 23 Ma- y›s günü ordusunu savafl düzenine koyarak henüz bir fersah mesafe yol alm›flt› ki, çeflitli yönlerden Selçuklular taarruza geçti. Bu sald›r› üzerine Gazneli ordusunun ilerleyifli iyice yavafllad›. 24 May›s 1040’da Gazneli ordusu Selçuklu kuvvetlerinin hücumuna ra¤men ö¤leye do¤ru Dandanakan Kalesi’ne ulaflabildi. Sultan Mesud ordusunun su s›k›nt›s›n› önlemek için befl fersah ilerideki havuza gidilmesini em- retti. Bu hareket Gazne ordusunun düzeninin bozulmasma ve savafl›n kaybedilme- 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 179 sine yol açan en önemli olayd›. Bu esnada üçyüzyetmifl saray gulam› ordudan ay- r›larak Selçuklular›n taraf›na geçti. Bunlar daha önce kaçm›fl olanlarla birleflerek fliddetle hücuma geçtiler. Bu hücum, zaten bitmifl, yorgun ve moralsiz olan Gaz- neli ordusunun çökmesine ve da¤›lmas›na sebep oldu. Savafl alan›n› terkeden Sul- tan Mesud önce Merv ovas›nda bulunan Barkdiz Kalesine, sonra da Garcistan ta- raf›na kaçt›. Beraberinde kardefli Abdürreflid, o¤lu Mevdud ve devlet ileri gelenle- rinden baz›lar› bulunuyordu. Sultan 31 May›s’ta Garcistan’a, 21 Haziran 1040 tari- hinde de Gazne’ye ulaflt›.

Sultan›n Hindistan’a Kaç›fl› ve Öldürülmesi Dandanakan yenilgisi Gazneli devletini büyük devlet olmaktan ç›karm›fl ve onu Hindu-kufl’un güneyine çekilmeye mecbur b›rakm›flt›. Mesud Gazne’ye dönerken, Dandanakan sahras›nda kurulan bir taht üzerine oturan Tu¤rul Bey ise Horasan emiri olarak selâmlan›yordu. Savafla devam etmeyi istiyordu. Fakat Belh’in yard›- m›na gönderilen Altuntafl pusuya düflürülerek askerleri imha edilince, kardefli Mu- hammed ve dört o¤lunu 11 Ekim 1040’da Nagar Kalesinden Gazne’ye getirtti. Sul- tan kardefli Muhammed ve o¤ullar›na kendisine sad›k kalmalar› için yemin ettirdi. Sonra Gazne’deki hazinenin götürülmek üzere haz›rlanmas›n› istedi. Ayr›ca ailesi- ne de Hindistan’a gitmek üzere haz›rl›k yapmalar›n› bildirdi. Di¤er taraftan o¤lu Mecdud’u ikibin atl› ile bölgeyi emniyet alt›na almas› için Multan’a gönderen sul- tan, bir an önce hiç dinlenmeden do¤rudan Lahor’a gitmeyi planlamaktayd›. Dev- let adamlar›n›n muhalefetine ra¤men Sultan Mesud, haremi ve seçme hazinesiyle birlikte takriben 15 Kas›m 1040’da Hindistan’a gitmek üzere Gazne’den ayr›l›rken bütün ülkede tam bir anarfli ve terör ortam› mevcuttu. Ordunun bundan etkilen- memesi mümkün de¤ildi. Nitekim Mesud Sind Nehrini geçip Marikale’ye geldi¤in- de askerlerin bir k›sm› ile Hindli köleler hazineyi ya¤malad›lar ve askeri isyana tefl- vik ettiler. Sonuçta ordu Mesud’u hal’ ederek kardefli Muhammed’in yan›nda yer ald› ve 21 Kas›m 1040’da onu ikinci kez sultan ilan etti. Mesud kendisine sad›k ka- lan askerleriyle isyan› bast›rmak için çal›flm›flsa da bunda baflar›l› olamad›, yakala- n›p Girî Kalesine gönderildi ve orada ye¤eni Ahmed’in etkisiyle öldürüldü.

SULTAN MUHAMMED’‹N ‹K‹NC‹ SALTANATI Sultan Muhammed ikinci kez tahta ç›kar›ld›ktan sonra hemen Gazne’ye dönme- mifl ve k›fl› Peflâver taraflar›nda geçirmiflti. fiehzade Mevdûd ise babas› Mesud ta- raf›ndan Selçuklular ile mücadele için gönderildi¤i Belh taraflar›nda baflar›l› ola- mayarak Hupyan kasabas›na çekilmiflti. Bunun üzerine Belh valisi Altuntak Sel- çuklulara itaate mecbur kalm›fl, flehri Ça¤r› Bey’e teslim edip onun hizmetine gir- miflti. Mevdûd o s›rada babas›n›n ölümünü ve amcas› Muhammed’in tahta geçti- ¤ini haber ald›. Bu s›rada Mevdûd amcas› Abdürreflîd’in tarafs›zl›¤›n› sa¤lamaya muvaffak ol- du. ‹ki Gazneli ordusu Nangrahar bölgesinde bulunan Dunpur’da (bugünkü Celâ- lâbâd) karfl›laflt›. Mevdûd 8 Nisan 1041’de Muhammed’in ordusunu ma¤lup edip da¤›tt›. Sultan Muhammed ve o¤ullar› esirler aras›nda bulunuyordu. Bunlar›n bir k›sm› ok ya¤muruna tutularak, bir k›sm› da atlara ba¤lanarak öldürülmek suretiy- le cezaland›r›ld›lar. Bu intikam f›rt›nas›ndan sadece Muhammed’in o¤lu Abdürra- him, isyan s›ras›nda amcas› Mesud’a gösterdi¤i hürmet sebebiyle kurtulabilmiflti. Daha sonra 28 Nisan 1041’de muzaffer bir flekilde Gazne’ye döndü. Bu suretle Mu- hammed’in üç ay onsekiz gün sürmüfl olan ikinci saltanat devresi de sona ermifl oluyordu. Bir süre sonra Muhammed de Mevdûd taraf›ndan öldürtülecektir. 180 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

SULTAN MEVDÛD DÖNEM‹ Mevdûd Gazne’ye döndükten ve tahta oturduktan sonra vezirli¤e yine Abdüssa- med’i getirdi. Ancak Mevdûd henüz Gazneliler devletinin yegâne hâkimi de¤ildi. Zira daha önce babas› taraf›ndan 1034-35’de Multan valili¤ine gönderilen kardefli Mecdud, istikrars›zl›¤› f›rsat bilerek ‹ndus’tan Hansi ve Thanesar’a kadar olan böl- geyle beraber Multan ile Lahor’u da zaptederek halk›n mallar›na el koymufl ve sul- tanl›¤›n› ilan etmiflti. Bu durumu ö¤renen Mevdûd onu ortadan kald›rmak için ha- z›rl›klara giriflti. Öte taraftan Mecdûd da büyük bir orduyla Gazne’ye do¤ru ilerle- meye bafllam›flt›. Fakat 11 A¤ustos 1041’de Kurban Bayram›n› Lahor’da kutlad›ktan sonra esrarengiz bir flekilde çad›r›nda ölü bulundu. Mecdûd’un ölüm sebebi anla- fl›lamad›. Böylece Hind’in idaresi de Mevdûd’un eline geçti ve o tek bafl›na Gazne- li sultan› oldu.

Sistan Meselesi Selçuklular Sistan’a hâkim olduklar› s›rada, Gazneliler’e ba¤l› baz› kesimlerin Sul- tan Mevdûd’dan yard›m istedikleri anlafl›l›yor. Nitekim k›sa bir süre sonra Kaymaz el-Hâcib komutas›ndaki Gazneli kuvveti Sistan önlerine gelerek karargâhlar›n› kur- du. Ancak Sistan’da Selçuklular ad›na hüküm süren Ebu’1-Fazl ile yap›lan muhare- beyi kaybeden Gazneli kuvvetleri geri dönmek zorunda kald›. Ebu’1-Fazl’›n Gazneli taraftar› halka karfl› tavr›, Sultan Mevdûd’u Sistan’a yeni bir ordu göndermeye mecbur etti. Yine Kaymaz’›n kumanda etti¤i bu Gazneli or- dusu 20 Mart 1042 günü Sistan önlerinde Ebu’1-Fazl ile savafla bafllad› ve onu Ze- renc Kalesine çekilmek zorunda b›rakt›. Kale kuflat›l›nca Ebu’1-Fazl Horasan’da bu- lunan Selçuklu Ertafl’tan yard›m istedi. O 21 Temmuz 1042 günü Ertafl’›n ani bask›- n› ile çok say›da kay›p veren Gaznelilerden Kaymaz dâhil çok az kifli Büst flehrine ulaflabildi. Mevdûd’un daha sonra kumandanlar›ndan Tu¤rul’u Sistan’a gönderdi¤i görülmektedir. Tu¤rul emrindeki ikibin atl›yla Büst’ten harekete geçip yol üzerin- de Ebu’l-Fazl’›n kardefli Ebû Nasr’› esir ald›. 1043 y›l› bafllar›nda Sistan’a geldi ve halktan pekçok kimseyi öldürerek etraf› ya¤malad›. Neticede Ebu’1-Fazl onunla bar›fl yapt› ve Sistan, Sultan Mevdûd devrinde Selçuklular’a tâbi olarak kald›.

Hindistan Meselesi Baz› racalarla birlikte Dehli racas› Mahipala, Gaznelilerin bat› meseleleriyle u¤rafl- mas›n› f›rsat bilerek tekrar ba¤›ms›zl›¤›n› ilan etmeye teflebbüs etti. Bunlar 1043- 44’de Hansi ile Thanesar’› zaptederek Gazneli memurlar›n› buradan kovdular. Müt- tefiklerin gayesi Müslümanlar›n dinlerine yapt›klar› hakaretlere son vermekti. O se- beple Hinduizmin en önemli merkezlerinden biri olan Kangra (Nagarkot)’n›n al›n- mas› için harekete geçmeleri, Hindular› büyük bir coflkuya sevketti. Bu ruh haliy- le harekete geçen Hindu ordusu, kaleyi kuflat›rken muhaf›zlar da büyük bir gay- retle flehri savunmaktayd›. Ancak kendileri de zor durumda olan Lahor emirlerin- den istenen yard›m gelmeyince Müslümanlar daha fazla direnemeyerek flehri terk etmek zorunda kald›lar. Hindular›n Kangra’y› zaptederek gösterdikleri baflar›, böl- gede Hinduizmin yeniden hayat bulmas›n› sa¤lam›fl ve y›k›lan tap›naklar›n yerleri- ne k›sa sürede yenileri infla edilmifltir. Birleflik Hindu ordusu daha sonra Lahor’u kuflatt›. Sultan Mevdûd flehre yar- d›m için bir ordu gönderdi. Hindlilerin Lahor kuflatmas› yedi ay sürdü, ancak Hindli liderlerden birinin ölmesi, racalar›n birbirine girmesine ve kuflatman›n kal- d›r›lmas›na sebep oldu. Racalardan baz›lar› tekrar Mevdûd’a itaat ederken, büyük 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 181 bir k›sm› da ülkelerine çekildi. Daha sonra 1048 y›l›nda Sultan Mevdûd Pen- câb’daki Hindli asiller aras›ndaki geçimsizli¤i ortadan kald›rmak için iki büyük o¤lu Mahmud ve Mansûr’u Lahor ile Peflâver flehirlerine vali tayin etti. Ayn› za- manda Hindliler’in sald›r›lar›n› önlemek için de kumandanlardan Ebû Ali Kûtvâl Hindistan’a gönderildi. Bu atamalar k›sa sürede etkisini gösterdi ve Pencâb’ta dü- zen sa¤lan›rken racalar›n taarruzlar› da durduruldu. Bütün bu baflar›lar Gaznelile- rin Hindistan’da sona ermek üzere olan nüfûzlar›n› yeniden sa¤lam bir flekilde te- sis etmelerine imkân verecektir.

Gazneli - Selçuklu Münasebetleri Sultan Mevdud Hindistan’da geçici bir süre sükûneti sa¤lay›nca Selçuklu meselesi- ni kendi lehine çözebilmek için Herat üzerine yürüdü. Sultan›n bütün arzusu, Sel- çuklular› ele geçirdikleri yerlerden ç›karmak ve Gazneli devletinin ihtiflam›n› tek- rar canland›rmakt›. Nitekim o Güneybat› hudutlar›n› emniyet alt›na ald›ktan sonra Kuzeybat› Afganistan’da Selçuklular› durdurmaya ve geçici de olsa geri çekilmeye mecbur etti. Sultan Mevdûd Herat flehrini kurtarm›fl, Ceyhun nehri üzerinde önem- li bir köprübafl› olan Tirmiz flehrini de birkaç y›l elinde tutmufltu. O Ça¤r› Bey’in k›z› ile de evliydi. Ancak Sultan Mevdûd Ça¤r› Bey’in hastalanmas›ndan istifade ile Horasan’a bir ordu sevketti. Ça¤r› Beyin gönderdi¤i o¤lu Alp Arslan ise 1043’te Gazneli ordusunu yendi ve bin kadar esir ile pek çok ganimet ele geçirdi. Daha sonra Ça¤r› Bey, Alp Arslan ile birlikte Tirmiz üzerine yürüyerek buray› ele geçir- di. Ama bir y›l sonra Gazne’yi almak üzere harekete geçecek olan Sistan hâkimi Ertafl, ayn› baflar›y› gösteremeyecek ve hezimete u¤ray›p Sistan’a dönecektir.

Sultan Mevdûd’un ölümü Sultan Mevdûd Selçuklular’a karfl› tek bafl›na kesin bir sonuç alamayaca¤›n› anla- d›¤› için çevredeki hükümdarlar ile bir ittifak kurmaya çal›flt›. Ciddi müzakereler- den sonra ‹sfahan’da bulunan Hemedan’›n eski hâkimi Kâkûyî Ebû Kalicâr ve Ka- rahanl›lar’dan muhtemelen ‹brahim b. Nasr ile ittifak yapt›. Mevdûd onlarla birlefl- mek üzere Gazne’den ayr›ld›. Fakat yakaland›¤› kulunç hastal›¤› onu geri dönmek zorunda b›rakt›. Daha sonra hastal›¤› fliddetlenen Mevdûd 18 Aral›k 1049 tarihinde Gazne’de öldü ve gerçeklefltirmek istedi¤i plan ölümüyle sonuçsuz kald›.

DÖRT YILDA DÖRT SULTAN, B‹R MÜTEGALL‹BE DÖNEM‹ Sultan Mevdud’un Ça¤r› Bey’in k›z›yla evlili¤inden dünyaya gelen o¤lu Mesud befl yafl›nda Gazneli taht›na ç›kar›ld›. Ancak Mevdud’un Sistan’a gönderdi¤i Vezir Ab- dürrezzak Mendifl Kalesinin yak›nlar›na ulaflt›¤› s›rada sultan›n ölüm haberini al›nca hemen orada tutuklu bulunan ailenin en yafll› üyesi Abdürreflid’e biat etti ve emrin- deki ordunun da onu hükümdar ilan etmesini sa¤lad›. O s›rada Gazne’de ileri ge- len devlet adamlar› II. Mesud’u hal’ ederek 29 Aral›k 1049’da Ali b. Mesud’u tahta ç›karm›flt›. Bu sultan yerini sa¤lamlaflt›rmak için devlet idaresinde söz sahibi oldu- ¤u anlafl›lan yengesiyle evlendi. Bunun üzerine Abdürreflid, vezir ve beraberindeki askerler Gazne’ye yürüdü. Bu kuvvetlere dayanamayaca¤›n› anlayan Ali b. Mesud kaçm›fl ve rakipsiz kalan Abdürreflid 24 Ocak 1050’de Gazneli devletinin yeni sul- tan› ilan edilmifltir. Sab›k Sultan Ali ise yakalanarak bir kalede hapsedildi. Abdürreflid ak›ll› ve fâz›l, ancak beceriksiz ve cesaretsiz birisiydi. Saltanat›n›n ilk günlerinde tahta geçmesinde katk›s› olan Nûfltegin’i Hindistan ordusu ile La- hor’a yollad›. Bu komutan Hindular için çok önemli olan Kangra Kalesini geri ala- 182 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

rak Gazneliler’in Hindistan’daki durumunu sa¤lamlaflt›rd›. Baflar›l› kumandanlar›n- dan Hâcib Tu¤rul Bozan’› baflkumandanl›¤a getirerek Selçuklular› durdurma göre- vi verdi. O da Gazne üzerine yürüyen Selçuklular› ma¤lup ettikten sonra Sistan’a yürüdü ve onlar› bu bölgeden ç›karmak istedi. 10 Kas›m 1051’de Tak Kalesini ku- flatt›. K›rk gün süren bu kuflatmadan bir netice alamad›. Bu arada Sistan hâkimi Ebu’1-Fazl durumu Herat’ta bulunan Selçuklu Musa Yabgu’ya bildirerek yard›m is- temiflti. Onlar flehre girmek üzere haz›rl›k yaparlarken, Tu¤rul ve beraberindekiler Musa Yabgu’nun üzerine hücum ettiler. Bu âni hücum karfl›s›nda Musa Yabgu he- zimete u¤rad› ve beraberinde Ebu’1-Fazl oldu¤u halde kurtuluflu Herat’a kaçmak- ta buldu. Hâcib Tu¤rul kaçanlar› bir süre takip ettikten sonra geri dönerek Sistan flehrini ele geçirdi. Sistan’da Selçuklular› Horasan’dan ç›karmak üzere haz›rl›k yapan Tu¤rul, bir- den Gazne’ye yöneldi. fiehre yaklaflt›¤› zaman sultana bir elçi göndererek durumu bildirdi. Abdürreflîd yak›nlar› ile Gazne Kalesine çekilmekten baflka birfley yapama- d›. Tu¤rul Gazne’ye girerek Sultan Abdürreflîd ve onbir flehzadeyi öldürterek Gaz- neli hanedan›nda katliam yapt›. O s›rada bir kalede tutuklu bulunan Ferruhzâd, ‹b- rahim ve fiücâ adl› flehzadeler bu katliamdan kurtulmufltu. Ancak Tu¤rul Gazne’de genifl çapl› tutuklamalarda bulunmufl ve Sultan I. Mesud’un k›z› ile de zorla evle- nerek tahta oturmufltu. Yan›ndaki ordu mensuplar› d›fl›nda kimsenin tasvip etme- di¤i bu geliflmeler, bir buçuk ay kadar sonra Nufltegin’in Tu¤rul’u öldürmesiyle so- na erdi. Tu¤rul’un bafl› bir sopan›n ucuna tak›larak Gazne sokaklar›nda dolaflt›r›l›r- ken katliamdan kurtulan üç flehzadeden Ferruhzâd 1052’de tahta ç›kar›ld›.

SULTAN FERRUHZÂD DÖNEM‹ (1052-1059) Ferruhzâd’›n karfl›laflt›¤› ilk büyük tehlike Abdürreflid’in ölümü ve saltanat de¤iflik- li¤inden faydalanmak isteyen Ça¤r› Bey’in Gazne üzerine yürümesidir. Ancak Gaz- neli ordusu Büst flehrine kadar ilerleyen Selçuklu kuvvetlerini bozguna u¤ratt›. Ça¤r› Bey bu yenilgi sonucu Horasan’a dönmek zorunda kald›. Sultan Ferruhzâd, durumunu sa¤lamlaflt›rd›ktan sonra Horasan’a sahip olmak üzere harekete geçti. Bu maksatla haz›rlanan büyük bir ordu Toharistan’daki Emîr Kutbeddin Gülsar›g idaresindeki Selçuklu kuvvetlerinin üzerine gönderildi. ‹ki taraf aras›ndaki savafl› kazanan Gazneliler olmufl, Selçuklu ordusundan birçok kumandan ve asker esir düflmüfltü. Bu yenilgi üzerine harekete geçen Alp Arslan, Gaznelileri ma¤lup etti. Bu savafl›n ard›ndan 1053’de taraflar aras›nda anlaflma yap›ld›. Halk›na gayet iyi davranan Ferruhzâd yedi y›l hüküm sürdükten sonra 1059 y›l›nda otuzdört yafl›nda kulunç hastal›¤›ndan öldü. Selçuklular›n Gazne üzerin- deki tesirinin büyüklü¤ü, Gazneli sultanlar›n›n bu dönemde Emir ve Melik unvan- lar›na ek olarak es-Sultanü’l-Muazzam gibi Selçuklular›n kulland›¤› ünvanlar› da almalar›ndan anlafl›lmaktad›r. Nitekim bu unvan ilk defa Ferruhzâd’›n sikkelerin- de görülmektedir.

SULTAN ‹BRAH‹M B. MESUD (1059-1099) Sultan Ferruhzâd’›n yerine kardefli ‹brahim geçti. Onun sultan olmas›yla uzun bir süre devam eden Gazneli-Selçuklu mücadelesi sona erdi. Bu iki Türk devleti ara- s›ndaki savafllara son verilmesine Ça¤r› Bey de raz› olmufl ve 1059’da iki taraf ara- s›nda bar›fl andlaflmas› yap›lm›flt›. Bu andlaflma gere¤ince iki devlet hâkimiyetleri alt›ndaki ülkeleri muhafaza ile birbirlerine sald›rmamay› taahhüt ediyorlard›. Hu- dut ise Afganistan’›n kuzeyindeki Hindikufl da¤lar› idi. Meflhur tarihçi Ebu’1-Fazl Beyhakî taraf›ndan kaleme al›nan bu andlaflma yar›m yüzy›l kadar sürmüfltür. 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 183

‹brahim bu durumdan yararlanarak ülkesini yeniden düzene soktu ve bir dere- ceye kadar halka refah getirdi. Ancak Sultan Alp Arslan’›n 1072’de ölümü üzerine meydana gelen taht de¤iflikli¤inden Karahanl›lar kadar Gazneliler de faydalanmak istedi. Nitekim çok say›da Gazneli askeri Melikflah’›n amcas› Emîrü’l-Ümerâ Os- man’›n idaresindeki Çi¤ilkent’e hücum etti. Osman bu sald›r›ya karfl› koyamad›¤› gibi esir al›nd›, hazinesi Gazne’ye nakledildi. Selçuklular bu sald›r›ya cevap ver- mek için harekete geçince Gazneliler Çi¤ilkent’i ya¤malay›p geri çekildi. Öte taraftan Sultan Melikflah amcas› Kavurd’un isyan›n› bast›rm›fl, Karahanl›lar› itaat alt›na alm›flt›. Sonra Gazne üzerine yürüyerek Herat’›n güneyindeki ‹sfizar’da konaklad›. Sultan ‹brahim bunu haber al›nca Melikflah’› önlemek için, Selçuklu emirlerini kendi taraf›nda göstermek gibi psikolojik bir savafl plan› düflündü ve ca- suslar› vas›tas›yla bunun tatbikinde de baflar›l› oldu. Sultan Melikflah eline geçen sahte mektuplar› okudu¤u zaman, emirlerinin gerçekten Sultan ‹brahim ile ittifak etti¤ini sand› ve seferden vazgeçerek ‹sfahan’a döndü. Melikflah’›n yar›da kalan bu seferinin yine de Selçuklulara bir tak›m imkânlar sa¤lad›¤› anlafl›l›yor. Zira Sultan ‹brahim bu seferden sonra Emîrü’l-Ümerâ Osman’› serbest b›rakt›. ‹ki hanedan ara- s›ndaki dostluk evlilik ba¤lar› ile de kuvvetlendirildi. Gaza yapmak üzere Hindistan’a hareket eden ‹brahim, önce Sütleç ›rma¤› üze- rindeki stratejik öneme sahip Ecved (Acudhan) Kalesini kuflatarak teslim ald› (1079). Ard›ndan Rûbal Kalesini ele geçirmek üzere hareket etti. Sultan pekçok sa- vafl takti¤i kullanarak arka arkaya yapt›¤› hücumlarla Hindistan’›n bu müstahkem kalesini de almay› baflard›. Oradan Dere-Nevre (Derâ Dun) bölgesine taarruz etti. ‹slam’a davet teklifini kabul etmeyen bölge halk›n›n pekço¤u öldürülürken kurtu- lanlar da¤lara kaçt›lar. Çocuklar dâhil yaklafl›k yüzbin esir al›narak geri dönüldü. Halk›n iste¤i üzerine Gur bölgesinde Emir Abbas’› görevden alarak yerine o¤- lu Muhammed’i tayin eden ‹brahim’in uzun süren hükümdarl›¤› s›ras›nda Gazneli- ler Do¤u Afganistan ve Kuzey Hindistan’da parlak günler yaflad›. Sultan ‹brahim k›rk y›ll›k uzun bir saltanattan sonra 1099’da öldü. Geride k›rk k›z ile otuz alt› er- kek evlad b›rakt› ki, bütün k›zlar›n› seyyid ve âlimlere vermifltir.

SULTAN III. MESUD DÖNEM‹ (1099-1115): GAZNEL‹ HÂK‹M‹YET‹N‹N H‹ND‹STAN’A KAYMASI Sultan ‹brahim’in yerine o¤ullar›ndan III. Mesud geçti. O Selçuklu sultan› Melik- flah’›n k›z›yla evliydi. Mesud iyi ahlâkl›, adalet ve insaf sahibi bir hükümdard›. Halk taraf›ndan kendisine Mesud-i Kerîm diye hitab ediliyordu ve Gazne taht›n›n bafla- r›l› hükümdarlar›ndan biri idi. O¤lu fiirzad idaresindeki bir orduyu Lahor’a gönder- miflti. Di¤er taraftan Hâcib Togan Tegin idaresindeki bir ordu da Ganj nehrini ge- çerek pekçok ganimetle geri dönmüfltü. Bu dönemde Gaznelilerin Hindistan’daki güçlerinin daha da artt›¤› görülmektedir. Sultan III. Mesud zaman›nda Gazneliler devleti, Gazne, Kabil, Büst, Kusdâr, Mekran ve Kuzey Hindistan’› içine almaktay- d›. Onalt› y›ll›k bir saltanattan sonra Mesud’un 1115’de ellidört yafl›nda ölümü üze- rine Gazneli taht›nda iç kar›fl›kl›klar baflgösterdi ve o¤lu fiirzâd tahta ç›kt›. Ancak bu hükümdar›n hayat› hakk›nda kaynaklarda çok az bilgi vard›r. O bir y›l saltanat sürdükten sonra kardefli Arslanflah taraf›ndan 1116’da tahttan uzaklaflt›r›ld›. Birkaç y›l sonra tekrar taht› ele geçirmek üzere harekete geçti¤i s›rada öldürüldü. Selçuklular bu kargafladan yararland› ve 1117’de Gazne’ye giren Sultan Sancar, Behramflah’› bir vassal olarak tahta oturttu. Bu arada Hindistan’a kaçan Arslan- flah’›n faaliyetleri bir netice vermezken Gaznelilerin tek hâkimi haline gelen Beh- ramflah da k›sa sürede Hindistan’a yönelecektir. 184 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

SULTAN ARSLANfiAH DÖNEM‹ (1116-1118) fiirzâd’dan sonra III. Mesud ile Selçuklu sultan› Melikflah’›n k›z› Mehdü’l-Irak’›n o¤- lu Arslanflah 1116 y›l›nda tahta ç›kt›. Arslanflah Behramflah d›fl›ndaki kardefllerinin hepsini etkisiz hale getirdi. Arslanflah’›n gönderdi¤i kuvvetlere karfl› ç›kan Behram- flah ise Selçuklular›n Horasan meliki Sancar’›n deste¤ine mazhar oldu. Arslanflah’›n annesi Mehdü’l-Irak’› küçük düflürmesi üzerine Melik Sancar biz- zat Gazne’ye yürümeye ve Behramflah’› tahta oturtmaya karar verdi. Büst civar›n- da yap›lan savaflta Selçuklu ordusu galip gelmifl ve Arslanflah Gazne’ye dönmüfltü. Uzlaflma olmay›nca Melik Sancar haz›rl›klar›n› tamamlayarak Gazne’ye yürüdü. Selçuklu ve Gazneli kuvvetleri fiehrûbûd sahras›nda karfl›laflt›lar. Neticede Gazne- li ordusu a¤›r bir yenilgiye u¤rad›. Arslanflah Hindistan’a çekilmekten baflka çare bulamad›. Melik Sancar 1117 y›l›nda Gazne’ye girdi ve Behramflah’› vassali olarak Gazneli taht›na oturttu. Yap›lan anlaflmaya göre Behramflah hutbeyi s›ras›yla Ab- basî halifesi, Selçuklu sultan› Muhammed Tapar ve Melik Sancar ad›na okutmay› ve Sancar’a y›ll›k ikiyüzellibin dinar vergi ödemeyi kabul etti. Bu suretle Sancar Selçuklular’›n bir rüyas›n› gerçeklefltirmifl ve ilk defa Gazne’de Selçuklu sultan› ad›- na hutbe okutmufl oluyordu. Sancar k›rk gün kadar Gazne’de kald›ktan sonra Ho- rasan’a döndü. Arslanflah Hindistan valisi Muhammed-i Ebû Halim’in deste¤iyle bertaraf etmeye çabalad›¤› kardefli Behramflah taraf›ndan 1118’de öldürtüldü.

SULTAN BEHRAMfiAH (1118-1157) ‹LE HUSREVfiAH DÖNEM‹ (1157-1160) Behramflah tahta ç›kt›¤› s›rada Arslanflah taraftar› Hindistan valisi Muhammed isyan etti. 1119’da yenilmesine ve ba¤›fllanmas›na ra¤men rahat durmay›p Hindistan’a yürüyen Behramflah, ‹ndus’u gemilerle geçerek Multan civar›nda onu bir daha ma¤lup etti. Muhammed ve onyedi o¤lu öldü. Sultan âsileri cezaland›rd›ktan sonra Hüseyin b. ‹brahim Alevî’yi Hindistan valili¤ine tayin ederek Gazne’ye döndü. Sultan Behramflah’›n saltanat› 1134 y›l›na kadar sakin ve refah içerisinde devam etmiflti. Ancak o halka kötü davran›p, mallar›na el koymaya bafllad›, ayn› zaman- da Sancar’a ödemesi gereken ikiyüzellibin dinar› da göndermedi. Bunun üzerine Sultan Sancar Eylül 1135’de Merv flehrinden hareketle Gazne’ye do¤ru ilerledi. Behramflah Hindistan’a kaçt› ve Sancar hiçbir mukavemetle karfl›laflmadan Gaz- ne’ye girdi. Affedilen Behramflah yeniden Gazne’ye dönüp taht›na oturmaya mu- vaffak oldu. Bu arada Gûr bölgesinde iç çekiflme bafllam›fl, kardefllerine k›zan Kutbeddîn Muhammed 1148’de Gazne’ye Behramflah’›n yan›na s›¤›nm›flt›. O ayn› zamanda Behramflah’›n k›zkardefli ile de evliydi. Fakat bir müddet sonra Behramflah davra- n›fllar›ndan kuflkuland›¤› Kutbeddîn’i zehirleterek öldürdü. Bu olay Gazneli hane- dan› ile Gûrlular aras›nda derin bir nefret ve düflmanl›¤›n do¤mas›na sebep oldu. Nitekim Gûrlu Seyfeddin Surî, kardeflinin öldürüldü¤ünü ö¤renince beraberinde küçük kardeflleri Bahâeddîn Sâm ve Alâeddîn Hüseyin oldu¤u halde büyük bir or- du ile Gazne’ye yürüdü. Sultan Behramflah onlar›n önünde duramayaca¤›n› anla- y›nca Kurramân’a kaçt›. Böylece Gûrlular hiçbir direniflle karfl›laflmadan Ekim 1148’de Gazne’yi ele geçirdiler. Surî “sultan” ünvan›n› alarak Gazneli taht›na otur- du. O sultan ünvan› alan ilk Gûrlu oluyordu. Seyfeddin Surî Gazne’de kendisini emniyette hissedince, Gûr’un idaresini kar- defli Bahâeddin Sâm’a verdi. Surî kendisine itaat eden Gazneli emirlerine ba¤›fllar- da bulundu. K›fl gelince, Surî herkesin itaat etti¤ine güvenerek kardeflleri Bahâed- 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 185 din ve Alâeddîn ile Gûrlu emîrlere ülkelerine dönmeleri için izin verdi. Onun ya- n›nda daha çok Gazneli memurlar görev yapmaktayd›. K›fl ve so¤uk fliddetlenince Gûr yollar› kar yüzünden kapanm›flt›. Gazne halk› Gûr’dan yard›m gelmesinin mümkün olmad›¤›n› anlay›nca, gizlice Behramflah’› Gazne’ye ça¤›rd›. Bunun üze- rine Behramflah, Afganlar ve Halaçlardan toplad›¤› bir orduyla Gazne’ye yürüdü. Savafl› kaybeden Seyfeddin Surî, veziri Mecdeddin Musevî ve yak›n adamlar›yla Gûr’a do¤ru kaçmaya çal›flt›ysa da yakalan›p Gazne’ye getirildiler. Surî ve veziri burada flehirde dolaflt›r›l›p halka teflhir edildikten sonra 19 May›s 1149’da as›ld›. Seyfeddin Surî’nin de öldürülmesi Gûr bölgesinde büyük bir k›zg›nl›k yaratt›. Kardefli Bahâeddin Sâm, intikam almak maksad›yla Gazne üzerine yürüdü. Ancak yolda çiçek hastal›¤›na yakalanarak öldü. Onun yerine Gûr taht›na geçen kardefli Alâeddîn Hüseyin kardefllerinin intikam›n› almay› bir vazife bildi ve büyük bir or- du toplayarak Gazne’ye do¤ru harekete geçti. Sultan Behramflah onun niyetini ö¤- rendi¤i zaman Gazne ve Hindistan’dan büyük kuvvetler getirtti ve Teginâbâd yö- nünde ilerledi. ‹ki taraf ordular› Zemindâver ovas›nda karfl›laflt›. Gûrlular’›n hücu- mu s›ras›nda Behramflah’›n, asr›n savaflç›s› olarak vas›fland›r›lan o¤lu Devletflah öl- dü. Bu olay Gazneli ordusunun düzeninin bozulmas›na sebeb oldu. Behramflah da bu büyük darbe karfl›s›nda yerini muhafaza edemeyerek çekildi. Alaeddîn Hüse- yin onu Gazne’ye kadar takip etti. Gazne önünde yap›lan üçüncü savaflta da yenil- giye u¤rayan Behramflah için Hindistan’a kaçmaktan baflka çare kalmam›flt›. Alaeddîn Hüseyin, 1151’de Gazne’yi hücumla zabtetti, intikam› ise müthifl oldu, flehri tahrib ederek halk› k›l›çtan geçirdi. Gazne yedi gün yedi gece atefle verildi. Alaeddîn Hüseyin bu davran›fl› sebebiyle tarihlerde “Cihansûz/Dünyay› yakan” la- kab›yla an›lm›flt›r. Ancak o Gazne’yi elinde tutmaya çal›flmad›. Çünkü Büyük Sel- çuklu sultan› Sancar onu bat› taraf›ndan tehdit etmekte idi. Bu sebeble Alaeddîn Gûr’a çekildi ve bu dönüfl s›ras›nda Gazneliler’in büyük merkezlerinden biri olan Büst’de onun gazab›ndan nasibini ald›. Afganistan’da, vassallar› aras›nda geliflen bu olaylara seyirci kalmayan Selçuklu sultan› Sancar’›n harekete geçmesi neticesinde geri dönerek Gazne’de hâkimiyetini tesis eden Behramflah 1157 y›l›nda öldü ve yerine geçen Hüsrevflah döneminde (1157-1160) Gazneliler Gurlular›n fliddetli bask›lar›na maruz kald›. Gûrlular o s›ra- da ‹slam dünyas›nda önemli bir kuvvet haline gelmifl ve sür’atle yükselmeye baflla- m›fllard›. Gazneli devletinin zay›flamas› ve Sultan Sancar’›n O¤uzlar taraf›ndan esir edilmesiyle do¤an otorite bofllu¤u Gûrlular’›n hâkimiyet sahalar›n› geniflletmelerini kolaylaflt›rmaktayd›. Nitekim Gazneli hâkimiyetindeki Büst, Zemindaver, Kandahar flehirlerinin Gurlular taraf›ndan ele geçirilmesi üzerine esasen hay›r yapmay› seven, âdil ve halk›na iyi davranan ama zay›f iradeli birisi olan Hüsrevflah, Gazne’yi terke- derek Lahor’a çekildi. 1160 y›l›nda da bu flehirde vefat etti. Bundan sonra Gazneli hâkimiyeti sadece Kuzey Hindistan’da, Lahor civar›nda devam edebilecektir.

SULTAN HUSREV MEL‹K DÖNEM‹ (1160-1186) VE GAZNEL‹LER‹N SONU Husrevflah’tan sonra o¤lu Husrev Melik Gazneli taht›na oturdu. Hâkimiyet sahas› Pencâb bölgesi ile s›n›rl› olan Husrev Melik de Gazneliler devletini y›k›lmaktan kur- taracak bir karaktere sahip de¤ildi. Her yerde Türk ve yerli emirler ona yüz çevire- rek ba¤›ms›z hareket etmeye bafllam›fllard›. O ise e¤lence ve içki içmekle meflgul idi. Öte taraftan Gazne’ye hâkim olan Gûrlu G›yâseddîn Muhammed buraya Muiz- zeddîn Muhammed’i yerlefltirmiflti. Muizzeddîn 1182’de Lahor önlerinde göründü ve Husrev Melik’in o¤lu Melikflah’› esir alarak geri döndü. Muhammed’in bu davra- 186 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

n›fl›ndan ve kuvvetli bir kabile olan Kahkarlar›n arazisine girerek 1185’de Sialkot Kalesini bir harekât üssü haline getirmesinden sonra Husrev Melik birfleyler yap- mak gere¤ini hissetti. Ad› geçen kabile ile birleflerek Sialkot’u geri almaya çal›flt›. Fakat Cammû racas›n›n Husrev Melik aleyhine dönerek Gûrlu Muhammed’in tara- f›na geçmesi, Husrev Melik’i baflar›s›zl›¤a mahkûm etti. Muhammed ise tekrar Lahor önlerine geldi ve bir hile ile Husrev Melik’i esir ald›. Bu suretle Lahor ve Pencâb’a hâkim olan Muizzeddîn 1186’da Gazneliler devletine son verdi. Gazneli sultan› ve o¤lu önce Gazne’ye, sonra da Gûrlular’›n baflkenti Fîrûzkûh’a götürüldü. Peflâver’e ulaflt›klar›nda flehir halk› onlar› karfl›lay›p a¤›rlad›lar ve hay›r duada bulundular. Gûr hükümdar› G›yâseddîn ise Husrev Melik’in Garcistan bölgesindeki Balarvân kalesi- ne götürülmesini emretti. 1191’de o¤lu Behramflah ile beraber orada öldürüldü. Bu suretle büyük Gaznelilerin son temsilcisi de ortadan kald›r›lm›fl oldu.

DEVLET TEfiK‹LATI Beyhakî, “Devlet bir çad›r, padiflah direk, ipler ve kaz›klar ise raiyyettir.” ifadesini delil getirerek devleti tasvir ederken, onu hükümdar›n ayakta tuttu¤una iflaret eder. Elbette ki devletin en önemli dayana¤› ve mutlak hakimi olan hükümdar›n baz› özellikler tafl›mas› gerekir. Devrin anlay›fl›na göre hükümdarlar âdil, dindar, Allah’tan korkan, merhametli, cömert v.s.dir. Beyhakî bu özelliklere, hükümdarla- r›n iyi idareci olma vas›flar›n› da ekleyerek bir yeri fethetmek de¤il, fethedilen yer- leri iyi idare edebilme kabiliyetinin önemli oldu¤una iflaret eder. Zikredilen özel- liklerin Gazneli sultanlar›nda bulundu¤una dair baz› örnek olaylar naklederek on- lar›n cömertlik ve adaletini ön plana ç›kart›r. Gaznelilerdeki hâkimiyet anlay›fl› sadece ‹ran, ‹slam ya da Türk geleneklerine ba¤lanamaz. Genel manada bunlar›n bir sentezi oldu¤u söylenebilir. Çünkü onla- r›n aslen ‹ranl› olan Sâmânîlerin uzun y›llar hizmetinde bulunduktan sonra hüküm sürdükleri topraklar üzerindeki geçmifl milletlerin adetlerinden etkilenmemeleri veya mensup olduklar› ve y›llarca bayraktarl›¤›n› yapt›klar› bir dinin kaidelerini be- nimsememeleri ya da kendi ›rkî özelliklerini göz ard› etmeleri asla düflünülemez.

Hükümdar Gaznelilerde devletin bafl› olan hükümdar, yasama, yürütme ve yarg› yetkisini do¤rudan do¤ruya Allah’tan al›r ve yeryüzünde onun ad›na uygulard›. Ortaça¤ Türk-‹slâm devletlerinde bunun kayna¤› tamamen Türk hâkimiyet telâkkisiydi. Bu telakki, ‹slâm halifesini veya onun ad›na hüküm süren hükümdarlar› Allah’›n yer- yüzündeki gölgesi olarak kabul eden ‹slâmî anlay›fla çok yak›n olup Türklerin ‹s- lâmiyeti kabullerinde de etkili olmufltur. Gaznelilerde devlet yönetimi bizzat sultan›n flahs›na ba¤l›yd›. Her ne kadar vezir devletin ifllerini yürüten en üst yetkili ise de sultan bu idareyi kontrol ve onun iflle- mesini temin eden kifliydi. Hükümdarlar›n devlet ifllerini yürütürken yetki ve hukuk- lar›n› s›n›rlayan hiçbir müessese yoktu ve görünürde hiçbir makama hesap vermek zorunda da de¤ildiler. Ancak Allah’a karfl› sorumlu ve dinî kurallarla mukayyet ol- duklar› söylenebilir. Ayr›ca Müslümanlar›n her konuda birbirleriyle istiflare etme il- kesine uyarak s›kça baflvurduklar› devlet ricalinden oluflan bir istiflare meclisleri var- d›. Hükümdar sefere ç›kma, tayin, elçi gönderme vb. konularda gerekli gördü¤ü za- man bu meclisleri kurar ve meseleler müzakere edilirdi. Ancak nihai karar veya al›- nan tedbirleri tatbik edip etmeme yetkisi yine sultana ait olurdu. Ona ra¤men zaman zaman vezir ve sâhib-i dîvân-› risâlet gibi yüksek rütbeli devlet ricalinin a¤›r eleflti- rilerine maruz kald›¤› ve bunu hoflgörü ile karfl›lad›klar› görülmektedir. 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 187

Sultan bizzat ordunun bafl› olup pek çok sefere flahsen kat›lmaktayd›. Gazneli sultanlar› çok iyi düzenlenen ve etkili bir haber alma teflkilat›na sahiplerdi. Böyle- ce ülkedeki görevlilerin yapt›klar›ndan en ince noktas›na kadar haberdar olabil- mekteydiler. D›fl politikay› da bizzat idare edip, mühim yaz›flmalar›n metinlerini kendileri yazd›r›rlard›. Hükümdarlar›n adil olmas›, her kültürün temel prensipleri- ne ba¤l› olarak farkl›l›k gösterir. Meselâ ‹ran gelene¤ine göre adalet kavram›, Tan- r› mesabesinde addedilen hükümdar›n ba¤›fllama fiilinden ibarettir. Türklerdeki adalet anlay›fl›, törenin hükümdar taraf›ndan do¤ru bir flekilde uygulanmas›d›r. ‹s- lâmî anlay›flta ise hükümdar›n adaleti, Allah’›n emirlerine uygun davranmak ve Kur’ân’›n gösterdi¤i gibi davran›flta âdil ve ihsan sahibi olmakt›r. Bu ba¤lamda Gazneli sultanlar›n›n uygulamas›, Türk anlay›fl›na uygun bir ‹slâmî anlay›flt›. Onun için Mahmud daha sonraki yüzy›llarda da ‹ran edebiyat›nda adalet ve insaf timsali bir hükümdar olarak yer alm›flt›r. Hükümdara ait olan her fley bir anlamda onun alâmeti idi. Bu nedenle ona mahsus mekân (saray, saltanat çad›r›), eflya (taht, taç, t›raz, bayrak vs.) ve gösteri- ler (nevbet vurma) çok haflmetli, görkemli, emsalsiz olurdu. Sultan›n hakimiyetini gösteren en etkin ve yayg›n sembol ise hutbe ve sikke idi. Hutbede sultan›n ad›- n›n okunmas›, o beldenin hakimi oldu¤unu, e¤er tâbi bir hükümdar›n topraklar›n- da okunuyorsa, onun sultana tâbi oldu¤unu gösterirdi. Tâbi hükümdar hutbeden sultan›n ad›n› ç›kar›rsa isyan etmifl kabul edilirdi. Ayn› durum sikke için de geçer- li idi. Ülkenin en ücra köflelerine kadar ulaflan ve müslim, gayrimüslim herkesin cebine giren sikkeden o flehrin kime ait oldu¤unu, tâbilik, metbûluk iliflkilerini ta- kip etmek mümkündür. Keza her hükümdar›n kulland›¤› unvan yan›nda kendine mahsus lâkap ve künye de bulunurdu. Yaz›flmalarda, hutbelerde vs. bunlara riayet edilirdi. Sultan›n yaz›l› belgelerdeki alameti ise tevkî’ idi.

Gazneli yönetiminde hükümdar›n yeri ve önemi nedir? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE 2 Saray Hayat› DÜfiÜNEL‹M Gazneliler merkeziyetçi bir yönetime sahipti ve, bu yönetimin bafl›nda mutlak güç DÜfiÜNEL‹M sahibi sultan bulunmaktayd›. Sultan›n bafl›nda bulundu¤u bu idarî teflkilat›n mer- kezi de sarayd›r. Saray hayat› denildi¤inde ilk akla gelen, sultan›nSORU günlük hayat›- SORU d›r. Onun resmî ve özel hayat›n› birbirinden kesin çizgilerle ay›rmak mümkün de- ¤ilse de bir devlet adam› olarak sultan›n günlük hayat› resmî veD‹KKAT özel olmak üzere D‹KKAT iki noktada incelenebilir. Hükümdar›n resmî hayat›, onun tâc, taht ve hil’at gibi maddi hakimiyet sembol- SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE leriyle donanm›fl oldu¤u halde saray, hükûmet ve ordu erkân›n›, sosyal hayatta sivrilmifl kiflileri ve raiyyeti belli bir merasim dahilinde kabul ederek sürdürdü¤ü hayatt›r. Bunun d›fl›nda temafla, içki ve ilim meclisleri, av, çevgânAMAÇLARIMIZ gibi e¤lenmeye, AMAÇLARIMIZ dinlenmeye ve ö¤renmeye yönelik hareketleri de sultan›n özel hayat› olarakNN mü- talaa edilebilir. Sultan›n meclis düzenlemesi bir nevi ifllerin yolunda oldu¤ununK‹TAP göstergesiydi. K‹TAP Nitekim Sultan Mahmud’un ölümüyle Muhammed’in tahta ç›kmas›ndan sonra Me- sud resmen tahta ç›k›ncaya kadar (alt› ay kadar) meclisleri içkisiz olarak tertip et- mifltir. Tahta oturduktan sonra ise devlet erkân›n›n ifllerin yolunaTELEV‹ZYON girdi¤ini ve art›k TELEV‹ZYON meclis düzenlenebilece¤ini söylemeleri üzerine yeniden içki meclisleri düzenlen- meye bafllanm›flt›r. ‹NTERNET ‹NTERNET 188 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Saray Adetleri Saray adetlerinin bafl›nda Gazneliler için çok önemli ve çok da nefleli bir olay olan sultan›n tahta ç›k›fl› gelmektedir. Bir taraftan ölen sultan için a¤lan›rken, di¤er ta- raftan da yeni sultan›n tahta oturuflu muhteflem törenlerle kutlan›rd›. Gaznelilerde de bütün ça¤dafllar› gibi veliahtl›k müessesesi olmakla beraber bunun tahta ç›k›fl için her zaman etkili olmad›¤› anlafl›l›yor. Çünkü sülâlenin onyedi hükümdar›ndan sadece üç tanesi (III. Mesud, Hüsrevflah, Hüsrev Melik) sulh içinde tahta oturmufl- tur. Tahta ç›k›flta belli bir kaidenin olmamas› sebebiyle yeni hükümdar›n kabulü ordu veya sarayl›lar eliyle oluyordu. Tahta ç›k›fl umumi bir e¤lence günü idi. Cülûs töreni saray›n büyük salonunda yap›l›r, sultan tahta oturur, huzura kabul izni verir, saray mensuplar›, ileri gelenler, sivil ve askeri erkân, kad›lar, fakihler, âlimler gelip ölen sultan için taziyet, yeni sultan için de tebriklerini sunar ve yeni sultana biat ederlerdi. Bu günde halk›n is- tekleri dinlenir, zindan kap›lar› aç›larak mahkûmlar serbest b›rak›l›rd›. Bu vesile ile, flehirler, saraylar, bahçeler süslenir, flairler fliirler söyler, fakirlere bol miktarda sadakalar da¤›t›l›r, kurbanlar kesilir, Kur’an okunur, sultana saç›lar saç›l›rd›. Bilin- di¤i gibi yeni bir hükümdar›n tahta oturmas› ayn› zamanda devletin yeniden yap›- lanmas› demekti. Yeni sultan, önceki sultan›n devlet ricalini çeflitli bahanelerle gö- revden al›r yerlerine yenilerini tâyin ederdi. Saraylar›n›n kap›s›nda nevbet çal›n›rd›. Bu hükümdarl›k saray›n›n kap›s›nda ve- ya çad›r›n›n önünde muayyen zamanlarda, ekseriya namaz vakitlerinde o zaman›n devlet orkestras›n›n konser vermesi demektir. Gaznelilerin ça¤dafl› olan devletlerde müstakil hükümdarlar için befl vakit namaz vaktinde çal›n›yordu. Bunun d›fl›nda ya- p›lan tantanal› sünnet törenleri, karfl›lama ve u¤urlama törenleri, bilhassa bayram kutlamalar› gelenekler çerçevesinde belirli bir disiplin içerisinde gerçeklefltirilirdi. Gazneliler Kurban ve Ramazan Bayram› gibi Müslümanlar›n dinî bayramlar› ya- n›nda, Farslar›n millî günleri olan Nevruz, Mihrigan, Sade bayramlar›n› da büyük törenlerle kutlam›flt›r. Bu kutlamalar için bir hafta önceden haz›rl›klar bafllar ve bayram günü sultan salonda tahta oturur, görevliler saray›n içinde ve d›fl›nda yer- lerini al›r, sultan huzura kabul için müsaade verir ve kutlamalar› kabul ederdi. Ka- bul resmi bittikten sonra sultan özel saray›na gider, elbise de¤ifltirip, özel meclisin yap›ld›¤› yere gelirdi. As›l kutlama merasiminin burada yap›ld›¤› anlafl›l›yor.

Saray Görevlileri Gaznelilerde saray bafll› bafl›na mufassal bir teflkilata sahipti. Her görevlinin yetki- si, sorumluluklar› önceden tespit edilmifl bulunuyordu. Burada saray hizmetlileri ve bunlar›n vazifeleri üzerinde durulacakt›r. Bunlar; Hacib-i Bozorg: Saray teflkilat›nda hükümdardan, bütün devlet teflkilat›nda da hükümdar ve vezirden sonra en yüksek makam sahibidir. Bunlar tavassut, teflrifat ifllerini yürüttükleri gibi bizzat askerin bafl›nda sefere de ç›kmakta idiler. Hâcibler: Kap›c› ya da mabeyinci demektir. Sarayda teflrifat iflleriyle görevliy- diler. Gaznelilerde bütün saray hizmetleri, kumandanl›k ve valilik gibi mühim va- zifeler gulamlardan, özellikle Türk gulamlardan yetiflmifl ve hâciblik payesine yük- selmifl kiflilere mahsustu. A¤açi: Türkçe bir unvan olup sultan›n hususi hâcibleri bu unvan› tafl›maktayd›. Vekil-der: Emirlerin ve tâbi hükümdarlar›n sultan›n saray›nda bulunan temsil- cileridir. Temsilcisi bulundu¤u kiflinin ifllerini takip eder, saraydaki geliflmeleri de temsilcisi bulundu¤u flahsa iletirdi. 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 189

Bunlar›n d›fl›nda perdedar, mihter-i saray, debîr-i saray, ahur sâlâr, hazinedar, camedar, devaddar, alemdar, çetrdar, çevgandar (çevganî), silahdar, candar, ri- kâbdar, tafltdar, hansâlâr, çaflnigir, flarapdar, resuldar, mertebedar, sipehdar, ne- dimler, mutribler, sâkîler (sakiyan-› sultan), muhaddis, hembaz (oyun arkadafl›) tabîbân-› hâss, sultan imam› (piflnemaz-› sultan), maskaralar (masharalar), ferrafl- lar, havâic keflan, fil bak›c›lar› (filbanan), sarban, suturban gibi sarayda hayat›n idamesi için gerekli pek çok kifli görev yapmaktayd›.

Merkez Teflkilat› Gazneli devletinde ifller befl büyük divanda görüflülüp karara ba¤lan›rd›. Bunlar; Divan-› Vezaret: ‹dari teflkilatta en yetkili makam olup bafl›nda yürütme, ya- sama, yarg› yetkisini kay›ts›z flarts›z elinde bulunduran ve hükümdar›n vekili s›fat› ile devletin bütün ifllerini sevk ve idare eden en yüksek görevli olan vezir bulunur- du. Vezir, sadâkat ve dürüstlü¤üyle tan›nm›fl debîrlik (kâtiplik) hesap, muamelat vb. hususlarda yetkin asalet sahibi görevliler aras›ndan, sultan taraf›ndan seçilirdi ve siyasi becerisi ile sultana ba¤l›l›¤› oran›nda makam›n› muhafaza edebilirdi. Alâ- metleri hil’at, yüzük (mühür), divit, sar›k ve t›râzd›r. Divan-› vezaretin muamelat k›sm› devletin bütün malî ifllerinden vezire karfl› sorumlu bulunan müstevfinin bafl- kan› oldu¤u divan-› istifada görülürdü. Divan-› Risalet: Devletin iç ve d›fl yaz›flmalar› ile haberleflmesini yapmakla görevli olup divan›n âmiri de sahib-i divan-i risalet olarak an›l›rd›. Mahzen-i esrar olarak nitelenen bu divana ço¤unlukla divan-› risalet denirdi. Nadiren de divan-› bûnasrda oldu¤u gibi baflkan›n›n ad›yla an›l›rd›. Devletin iflleyifli ile ilgili aflikâr ya da gizli haberleri sultana ulaflt›rmakla görevli divan-› berîd de bu divan›n bir alt bi- rimini teflkil etmekteydi. Bunlar›n baflkente getirdi¤i her türlü evrak, bu divanda mühürlü kaplar içerisinde hazine-i hüccet ad› verilen bir yerde muhafaza edilirdi. Aslî görevi devlete ait yaz›flmalar› yürütmek olmas›na ra¤men ayn› zamanda enderun mektebi diyebilece¤imiz bir vazifeyi de üstlenmifl görünmektedir. Genel- likle debîrler ve müstevfîler kendi çocuklar›n› tecrübe kazanmalar› için bu divana verirler ve onlar burada bir müddet ücretsiz olarak çal›fl›p belirli bir seviyeye gel- dikten sonra baflka görevlere tayin edilirlerdi. Sahib-i divan-› risalet, vezirlik maka- m›na denkti. Sultana yak›nl›¤› sebebi ile gördü¤ü olumsuzluklar› düzeltmek için uygun bir uslûpla sultana nasihatlar vermek, ikaz etmek gibi görevleri de yürüt- mek zorunda idi. Divan-› ‹flraf: Beyhakî’de ad› geçmeyen bir divand›r. Esasta divan-› vezaretin teftifl iflleriyle u¤raflan bölümü oldu¤u söylenebilir. Ancak, onun bir alt birimi ol- du¤una dair her hangi bir kay›t yoktur. fiu¤l-i iflrâf-i memleket olarak da zikredilen bu önemli dairenin amiri müflrif veya müflrif-i memleket olarak an›lmakta idi. Ata- mas› bizzat sultan taraf›ndan yap›l›rd› ve do¤rudan ona karfl› sorumluydu. Devle- tin mali idaresini en üst seviyede kontrol ile mükellef olan iflraf dairesinin baflkan› olan müflrif bu görevi emrindeki ayn› ad› tafl›yan görevlilerle icra ederdi. En yük- sek makam olmas› itibari ile eyalet müflrifleri de buna bilgi verirdi. Bu tür malî kontrollerle görevli olanlar›n d›fl›nda müflrif olarak an›lan, ancak görevi teftiflten zi- yade istihbarat olan görevliler de vard›. Özellikle Mahmud ve Mesud zaman›nda ülkenin her taraf› casus a¤›yla örülmüfl, komflu devletlerin saraylar›na bile el at›l- m›flt›r. Hatta sultan ve o¤ullar› bile bu istihbarattan kurtulamam›fl, baba-o¤ul birbir- leri üzerine en alt tabakadan en üst tabakaya kadar insanlar› muhbir olarak tayin etmifl ve bu sayede baba o¤lu denetlerken, o¤ulu da baban›n kendisi hakk›ndaki düflüncelerinden haberdar olmufltur. 190 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Divan-› Arz: Günümüzdeki Milli Savunma Bakanl›¤›n›n karfl›l›¤› gibidir. Dev- letin askerlikle alakal› bütün ifllerini âr›z veya sahib-i divan-› arz ya da âr›zî veya flu¤l-i âr›zî denilen kiflinin yönetiminde bu divan takip eder ve gere¤ini yapard›. As›l vazifesi ordunun ihtiyaçlar›n› karfl›lay›p savafl kabiliyetini en üst düzeye ç›kar- makt›. Onun için cerîde-i arz veya cerîde-i divan-› arz ad› verilen kütükleri tutar, sefere kat›lacak birlikleri bu defterlerden tesbit ederdi. Ayr›ca, muayyen zamanlar- da sultanla beraber orduyu denetler ve durumundan haberdar olurdu. Âr›z askerî konularda vezirle beraber sultan›n bafl müflaviri idi ve bizzat sultan taraf›ndan ata- n›rd›. Ancak vezir onun bu makama tayini için teklifte bulunur ve görüfllerini arze- derdi. Vezir ve sahibi divan-› risalet gibi âr›z da hace ünvan›na sahip olup sultan›n resmî ve özel bütün kabullerine kat›lma hakk›na sahipti. Divan-› Vekâlet: Vekil-i Hâss›n emrinde hükümdara ait emlâki idare eden ve hükümdar ailesinin malî ifllerini düzenleyen bu divan ayn› zamanda saray hizmet- lerinin düzgün bir flekilde yürütülmesini sa¤lar ve ihtiyaçlar›n› temin ederdi.

Eyalet Teflkilat› Her eyalette idarî taksimat›n sivil, askerî ve adlî olmak üzere üç önemli flubesi bu- lunurdu. Sivil idarenin bafl› do¤rudan vezire ba¤l› olan sahib-i divan idi. Vergile- rin toplanmas› ve yönetim ifllerinden sorumlu idi. Eyalet ordusunun ihtiyac›n› kar- fl›lamak da sahib-i divan›n görevleri aras›ndayd›. Eyaletteki en yüksek askerî gö- revli ordu komutan› sâlâr ya da sipehsâlâr, adlî görevli ise kad›’l-kudâtt›r. Sipahsâlâr eyaletteki en yüksek askerî görevli olup eyalet ordular›n›n ku- mandan› idi. O esas›nda askeri vali makam›nda idi. Sultan taraf›ndan atan›r, bu- lunduklar› bölgeyi askerî bak›mdan korur, ç›kan kar›fl›kl›klar› bast›r›rd›. Ayr›ca ahaliyi korumak ve onlara iyilikle muamele etmekle de mükellefti. Mezalim meclislerine baflkanl›k ederdi. Sultandan sonra en yüksek komutan Horasan si- pehsâlâr› idi. Kad›’l-kudât adalet hizmetlerini yürüten görevliydi. Her flehirde bir kad› ve her eyalette bir kad›’l-kudât bulunurdu. Kad›’n›n devlet idaresinde özel bir konumu vard›. Dürüst görev yapmalar›n› sa¤lamak amac›yla yüksek ücret ödenirdi ve gö- revlerini düzenli yapt›klar› sürece yerlerinde kal›rlard›. Sultan Mahmud adalete bü- yük önem vermifl, kad›lar› bilgi ve dürüstlükleriyle ün kazanm›fl müftü ve fakihler- den seçmiflti.

Bölge-fiehir Yönetimi Bölge, bir reisin memuriyet sahas› olan mahal veya vilayet ya da farkl› büyüklük- te bir yerleflim merkezidir. Beyhakî’ye göre Gazne, Niflabur, Rey, Belh, Büst, Tir- miz, Mekran, Puflenk, Gurgan ve Taberistan Gazneli ülkesinin belli bafll› bölgele- ridir. Yerli halk›n soylu ailelerinden bizzat sultan taraf›ndan atanan ve kendisine din adamlar›n›n k›yafetlerine uygun bir hil’at tevcih edilen reis, hükümdar ile halk aras›nda bir vas›ta ve flehrin iç emniyetini temin eden kimsedir. Askerî meseleler- de flahnenin emrinde ifl görürdü. Bunun haricinde de bölge yönetiminde yer alan pek çok görevli vard›. Bunlardan en önemlileri dönemin her flehrinde görülen ka- le komutan› kutval, flehrin düzenini koruma ve inzibat iflleriyle meflgul olan flah- nedir. Ayr›ca zaim, muhtesib, hatib, âmil gibi daha baflka görevliler de bulunmak- tayd›. Vak›f ifllerine bakan daireye ise iflrâf-› evkaf denirdi. 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 191

Askerî Teflkilat - Ordu ‹slâmî devletler genellikle askerî güç üzerine kurulmufllard›r. Bu yüzden Gazneli- lerin de bu sistemin içinde olmalar› pek tabii idi. Fakat devletlerin bekas› sadece orduyla kaim olmay›p baflar›l› ve devaml› olabilecek bir sistem gerektiriyordu. ‹fl- te ilk devir Gaznelilerinin böyle bir sistemi kurma ve onu devam ettirebilme kabi- liyetleri, kendi devirlerinin en baflar›l› askerî hanedan› olarak öne ç›kmalar›n› sa¤- lam›flt›r. Gazneli ordusunun bafl kumandan› olan sultan, önemli savafllarda bizzat komutay› ele al›rd›. Bilindi¤i gibi ordular›n baflar›s› üç ana unsur üzerine kurul- mufltur: ‹nsan, teflkilât ve teçhizat. Gazneli ordusunda insan unsurunu, mahallî ba¤l›l›¤› bulunmay›p her an sefere haz›r olan gulamlar, belirli seferlerde harp alan›na yak›n bölgelerden toplanan pi- yadelerden oluflan bölge kuvvetleri ve gaziler, cemiyet için zararl› olabilecek iflsiz ve niteliksiz topluluklar› yabanc› diyarlara sevketmenin arac› olan gönüllüler, ku- zeyden ve daha çok Türkmenlerden al›nan ücretli askerler ile vassal devletlerden gelen düzenli birlikler teflkil etmekteydi. Gazneli ordusu onlu siteme göre oluflturulmufl atl› ve piyade birlikleri kalb (merkez), meymene (sa¤ kanat), meysere (sol kanat), mukaddem, talâye veya ta- lia (öncü kuvvetler), saka veya mayedar (ardç› kuvvetler) olarak düzenlenmifltir. Sultan›n ifltirak etti¤i seferlerde, ordunun sa¤ kanad›n› Horasan sipehsâlâr›, sol ka- nad›n› ise hacib-i bozorg yönetirdi. Kanatlar›n görevi muhtemelen düflman› daire fleklinde bir k›skaca alarak imha etmekti. Saka veya artç› kuvvetler ise ordunun malzemelerini düflman›n eline geçmesini engeller ve savafltan kaçanlar› yakalard›. Öncüler keflif yapar, sefer güzergâh›nda emniyeti sa¤lard›. Sultan›n daimi bir süvari gücü vard›. Türk ve Hindlilerden oluflan bu birlik se- var-i sultanî, sevar-i dergâhî veya sevaran-› dergâhî olarak adland›r›lmakta idi. Beyhakî sevar-› sultanînin say›s› hakk›nda en fazlas› 4.000 olmak üzere muhtelif say›lar vermekte ise de gerçekte bu say›n›n daha yüksek olmas› gerekir. Süvariler de kendi aralar›nda tek atl› ve çift atl› olmak üzere iki gruba ayr›lm›fllard›. Tek at- l›lar meydan savafl›nda en etkili s›n›f olup savafl›n sonucunu belirlerlerdi. ‹ki atl› süvariler hakk›nda teferruatl› bilgi yoktur. Sadece bu grubun ulaflt›rma s›n›f› oldu- ¤u söylenebilir. Ordu mensuplar›n›n kulland›klar› silahlara göre ihtisas s›n›flar›na ayr›l›p ayr›lmad›klar›n› bilemiyoruz. Ancak siperkeflan (kalkanc›lar) denilen bir s›- n›f›n varl›¤›ndan bahsedilmektedir. Errade endaz (topçu, manc›n›kç›) ise, orduda a¤›r silahlar› kullanan bir s›n›f›n mevcut oldu¤unu göstermektedir. Mesud zaman›nda sefere kat›lan asker say›s› en çok 50.000 kifliyken, Mahmud devrinde bu say›n›n 100.000 oldu¤u söylenebilir. Muhakkak ki Mesud devrindeki tüm ordunun say›s› daha yüksek rakamlara ulaflmakta idi. Çünkü Hindistan’da ay- r›ca bir ordu bulundu¤u ve sipehsâlârlar›n da flahsî ordular›n›n oldu¤u bilinmekte- dir. Son olarak sefere ç›kan orduya gerek kendi, gerek düflman topraklar›ndaki ahaliye hiçbir flekilde kötü davranmamas› emredilir, hatta bunun için ordudan se- net al›n›rd›. Böylece halk›n devlete yak›nlaflmas› öngörülürdü. Ne yaz›k ki bu du- rum her zaman uygulanmam›flt›r. Gurgan seferinde Mesud kumandas›nda sefere ç›kan ordu, bölge ahalisine son derce ac›mas›z davranm›fl ve onlar›n halifeye flika- yette bulunmalar›na sebep olmufltur. Gazneli ordusunun techizat›n› ok ve yay, k›l›ç, savafl baltas›, m›zrak, gürz ve benzeri silahlar, savunmada kalkan ve z›rh, muhasaralarda kullan›lan manc›n›k ve arrâde gibi a¤›r silahlar oluflturmaktayd›. Bunun yan›nda fil, at ve deve kullan›l- maktayd›. Hintli emirler aras›nda filler bir kudret iflareti olmufltur. Gazneliler sade- 192 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

ce merasimlerde de¤il, harplerde de fillerin kullan›labilece¤ini Hindistan’da ö¤ren- mifller ve bu unsuru Afganistan, Türkistan ve Horasan gibi Hindistan d›fl›ndaki böl- gelerde de kullanm›fllard›r. Gazneli ordusunun teçhizat bak›m›ndan ça¤dafllar›na göre çok zengin ve ge- liflmifl oldu¤u söylenebilir. Binlerce deve yüküyle ifade edilen zerrad-hâne ile di- ¤er canl› ve cans›z vas›talar bunu gösterir. Ne varki bu zenginli¤in kendileri için daima bir avantaj oldu¤unu söylemek de güçtür. Özellikle Selçuklular gibi teçhi- zata ba¤l› olmadan serbestçe hareket edebilen ordular karfl›s›nda, Gaznelilerin u¤- rad›klar› yenilgilere, onlar›n a¤›rl›klar›na ba¤l› olarak harbetmeleri sebep olarak gösterilmifltir.

KÜLTÜR VE MEDEN‹YET Kuzey Hindistan’› feth ederek ‹slâm dinine Pencâb’ta kuvvetli bir dayanak nokta- s› sa¤lamalar› ve daha sonra Hindistan’da gerçeklefltirilecek fetihlere sa¤lam bir ze- min haz›rlam›fl olmalar›, Gaznelilerin Türk-‹slâm tarihinde oynad›klar› bafll›ca rol olarak gösterilir. Ancak onlar yeryüzünün en eski ve köklü kültür ve medeniyet çevrelerinden birisi olan Hind dünyas› ve kültürü ile do¤rudan do¤ruya temas ku- ran, hatta Gazne’yi bir bak›ma Hint, Türk ve ‹slam dünyas›n›n buluflma yeri haline getiren ilk siyasi teflekküldür. Nitekim burada geliflen Türk sanat›, kültürü ve dü- flüncesi Büyük Selçuklu’ya ve Hindistan’da do¤up geliflecek olan Türk-‹slam varl›- ¤›na temel teflkil edecektir. Dolay›s›yla Gazneliler devri, Türk tarihinde siyasî kud- retin yan›s›ra kültür, sanat bak›m›ndan da parlak bir geçmifli ifade eder. Gaznelilerin Hindistan’da ‹slâm dininin tohumlar›n› atmakla, as›rlar sonra Pa- kistan’›n ortaya ç›kmas›nda birinci derecede etken olduklar› do¤rudur. Onun için Sultan Mahmud ve Mesud halen bölge halk›n›n zihninde büyük Müslüman ve halk kahramanlar› olarak yaflamaktad›r. Gazneli sultanlar›n›n samimi Ehl-i Sünnet taraf- tar› olup di¤er mezhepler ile bid’at ehline karfl› mücadele etmelerinin de halkta böyle bir düflüncenin do¤mas›nda etkili oldu¤u söylenebilir. Bu dönemde gösteri- len ilgi, meflhur âlim ve sufîlerin Gazneli ülkesinde toplanmalar›na, fevkalâde ka- labal›k vaaz ve nasihat meclisleri teflkil etmelerine sebep olmaktayd›. Devrin en büyük sufîlerinden biri Ahmed el-Harakanî (ö. 1033-34) idi. Sultan Mahmud bu âli- me son derece hürmet gösterir ve zaman zaman ziyaretine giderdi. Di¤er önemli bir flahsiyet de Abdullâh el-Gürganî’dir (ö. 1058). Tus’da verdi¤i vaaz ve nasihatler ile tan›nan Gürganî, fiehnâme ’yi putperestlere övgü ile doldurdu¤u için meflhur flâir Firdevsî’nin cenaze namaz›n› k›ld›rmak istemeyen kiflidir. Gazneliler devrinde Niflabur’da faaliyet gösteren mutasavv›flardan Muhammed el-Dakkak (ö. 1014?), Abdurrahman es-Sülemî (ö. 1021) ve Hevâzin el-Kufleyrî (ö. 1072) ile Herat’ta Muhammed el-Ensarî (ö. 1088) büyük bir flöhrete sahiptiler. Esa- sen Gazneli sultanlar› sadece dinî meselelere de¤il ayn› flekilde ilim, sanat, kültür faaliyetlerine de ilgi duymufl ve bu hususta her türlü imkân› sa¤lamaktan kaç›nma- m›flt›r. Bilgin, flair, edip, kâtip ve di¤er marifet sahipleri sistemli bir flekilde mükâ- fatland›r›lmak suretiyle teflvik edilmifltir. Öyle ki, mutaas›pl›klar› ile bilinen Gazne sultanlar› ‹slam’da pek fazla itibar edilmeyen resim ve heykele bile ilgi duymufl ve bu yönde çal›flanlar› desteklemifllerdir.

Edebiyat Gazneliler devrinde Müslüman bir hükümdarda bulunmas› gereken siyasî, idarî ve askerî vas›flar yan›nda, sultanlar›n adalet, cömertlik v.b. özellikleri de tafl›mas›, bunlardan da öte ilmî, edebî ve dinî terbiye alm›fl olmalar› gerekliydi. Türk kültü- 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 193 rü aç›s›ndan bak›ld›¤›nda bu hususlar›n eski Türk hükümdarlar›nda aranan alplik, uzluk, könilik ve bilgelik vas›flar›na tekabül etti¤i görülmektedir. Nitekim çok iyi bir e¤itim gören Mahmud yüksek bir edebiyat terbiyesine sahipti. Mesud’un Fars- çay› çok iyi okuyup yazd›¤›, hatta Arapçay› da anlad›¤› bilinmektedir. Di¤er Gazne- li sultanlar› da edebî zevke sahip, flâir ve edipleri toplayarak kendi de¤erlendirme- lerine göre onlar› caize ad› alt›nda ödeneklerle destekleyip teflvik eden kimselerdi. Sultan Mahmud, saray›nda devrin en yüksek edebî flahsiyetlerini toplam›fl, edip, flâir ve düflünürleri himaye etmiflti. Ayr›ca o, Türk as›ll› Ferruh Sistanî ve Menûçeh- rî gibi komflu ülkelerden flâirleri de ülkesine ça¤›r›yordu. Onun için Mahmud dö- neminde Gazneli saray›nda biraz abart›l› da olsa dörtyüz flairin bulundu¤unu ka- bul etmek mümkündür. Bu flâirler içinde Escedî, Gazâirî, Râzî ve fiehnâme yazar› meflhur Firdevsî en önde gelenlerdendir. Bunlar›n bafl›nda devaml› olarak efendi- si ve öteki saray mensuplar›n› övmekle meflgûl olan Melikü’fl-fiuarâ Unsurî bulu- nuyordu. Sebüktegin ve Mahmud devrinin büyük edib ve münflîlerinden birisi de Ebu’l-Feth Bustî idi. Meflhur tarihçi Utbî de Sultan Mahmud’un hizmetinde çal›flt›. O Kitâbü’l-Yemînî adl› eserinde Sebüktegin ve Mahmud devirlerini kaleme alm›fl- t›r. Yine Türkleri öven Kitâbü Tafzîli’l-Etrâk adl› eserin yazar› ‹bn Hassûl da Sul- tan Mahmud ve Mesud’un döneminde görev yapanlardand›r. Sultan Mahmud ayn› zamanda Ortaça¤›n en büyük ilmî flahsiyetlerinden biri olan Türk as›ll› Ebû Reyhan el-Bîrûnî’yi de Hârizm’i iflgal etti¤i zaman Gazne’ye ge- tirtti. Böylece Bîrûnî Hindistan’a yap›lan Gazneli seferlerine kat›lma imkân›n› bul- du. Onun Hindistan’daki temaslar›, öteki inanç ve âdetler hakk›ndaki s›n›rs›z me- rak›yla Tahkîku Mâli’l-Hind gibi büyük bir eserin meydana getirilmesini sa¤lad›. Bîrûnî de Sultan Mahmud için bir fliirinde “O benden hiç bir lûtfu esirgemedi” di- yor ki, bu büyük âlime daha sonra Mesud ile Mevdud da de¤er vererek inceleme ve araflt›rmalar›na destek olacakt›r. Sultan Mahmud yine Hârizm’den gelen ve Hris- tiyan bir bilgin olan Ebu’l-Hayr b. Hammâr’a son derece sayg› gösterdi. Hârizm’den gelen bilginlerden biri de ayn› zamanda güzel resim de yapan Ebû Nasr Mansûr b. Irak idi. Sultan Mesud da bilginlerin dostu olup, onlara pek çok ihsanlarda bulunur, il- gi ve yak›nl›k gösterirdi. Birçok bilgin çeflitli ilim dallar›nda onun ad›na eserler ka- leme ald›. Ayn› zamanda kendisi de bir hattat olan Mesûd, flairlere de büyük arma- ¤anlar vermifltir. Nitekim o, 1031’de Gazne’de kutlad›¤› Ramazan Bayram›nda bü- yük bir kabul resmi ve e¤lence tertib ettirmifl ve devrin flâirlerinden Unsurî’ye bin dinar, Zeynebi Alevî’ye ellibin, di¤er flairlere ise yirmibin dirhem vermifltir. Yine babas›na göstermedi¤i alâkay› Mesud’a gösteren Birûnî, el-Kanûnü’l-Mes’ûdî adl› bir matematik ve astronomi kitab› yazarak onu göklere ç›karm›flt›r. Bunun karfl›l›- ¤›nda Mesud’un Birûnî’ye bir fil yükü gümüfl verdi¤i rivayet edilmektedir. Gazneli saray› Fars dili ve edebiyat›n›n geliflmesinde önemli bir yere sahiptir. Bunda Gazneli co¤rafyas›n›n özellikleri yan›nda ilk vezir Ebu’l-Abbas Fazl’›n Arap- ça bilmemesi veya iyi bilmemesi yüzünden Farsçay› resmî dil haline getirmifl olma- s›n›n rolü büyüktür. Her ne kadar l0l4’te onun yer›ne geçen Vezir Ebu’l-Kas›m Ah- med, yaz›flmalarda Arapçaya önem vermifl ise de bu dili bilmeyenler için zaman zaman Fasçay› da kullanmak zorunda kalm›flt›r. Medreselerde Arapça kullan›lmak- ta, buna karfl›l›k halk, ordu ve sarayda yaflayanlar Türkçe konuflmaktayd›. Farsçan›n bir kültür dili olarak geliflmesinde Mahmud’un Firdevsî, Ascedî, Fer- ruhî gibi pek çok flaire cömertçe da¤›tt›¤› paralar›n etkili oldu¤u bilinmektedir. Bu hususu Mahmud’un fliir ve flairden hofllan›p kendi propagandas›n› yapt›rmak için Farsçay› bir araç olarak kulland›¤›n› söyleyenler oldu¤u gibi Karahanl›larla yapt›¤› 194 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

mücadelede “Turan”a karfl› “‹ran”›n koruyucusu ve baflbu¤u olmak iste¤inden de kaynaklanm›fl olabilece¤ine iflaret ederler. Burada sultan›n yaz›lmas›n› teflvik etti¤i fiehnâme ’nin ‹ranl›lar› oldu¤undan fazla övmesinden dolay› duydu¤u rahats›zl›k ve Firdevsî’ye vaad edilen paran›n verilmemesi unutulmaktad›r. Bu yüzden güce- nen Firdevsî, Mahmud hakk›nda ünlü hicviyesini yazacakt›r. Mahmud’dan sonra da mesela Sultan ‹brahim zaman›nda Farsçay› çok güzel kullanarak gelifltiren Ebu’l- Ferec Runî, Osman Muhtârî, Mesud-i Sa’d-i Selmân gibi flairler yetiflecektir. Sultan ‹brahim her y›l bir Kur’an istinsah eder, onu sadaka ve hediyelerle birlikte Mekke’ye gönderirdi. Sultan Behramflah da âlimleri sever, onlara pek çok mal ba¤›fl- lard›. Çok say›da kitab›n bulundu¤u özel kütüphanesinde kitaplar huzurunda okun- maktayd›. Sultan Behramflah’›n flâirlerinden Seyyid Hasan Gaznevî va’z ve hitabette de çok usta idi. Senâî ise tasavvufî bir mesnevî olan Hadîkatü’l-Hakîka ’y› kaleme alm›fl- t›. Sultan Husrevflah da edip ve âlimlere yak›nl›k gösterir, onlara ihsanlarda bulunarak fikirlerine baflvururdu. Gazneliler devrinde devlet ricalinin de ilim ve edebiyata ilgi duyduklar› ve bizzat fliirle u¤raflt›klar› görülmektedir. Beyhakî çeflitli vesilelerle devlet ricalinin söyledi¤i fli- irleri kitab›na kaydetmifltir. Meselâ Nasr Müflkan’›n Vezir Meymendî’nin ölümü üzerine mersiye yazd›¤›, Busahl Zavzanî’nin Hasanek’in vezareti zaman›nda onun için fliirler söyledi¤i, Niflabur sahib-i berîdinin yap›lan yolsuzluklar› fliir fleklinde Vezir Ahmed Ab- düssamed’e gönderip sultan› durumdan haberdar etti¤i buna örnek olarak verilebilir.

Tarih Yaz›c›l›¤› Tarih yaz›c›l›¤› bak›m›ndan da Gazneliler devri oldukça parlakt›r. Sebüktegin ve Mah- mud devrini et-Târîhu’l-Yemînî’de anlatan Utbî, eseri Zeynü’l-Ahbâr ’› Sultan Abdürre- flid’e sunan Gerdizî, Mesud devrinin bize kadar gelen tarihçilerindendir. ‹bn Miske- veyh’in Isfahan’da kaleme ald›¤› Tecâribü’l-Ümem adl› eseri de içerisinde hikemî ve ahlakî konular var ise de Gazneliler döneminde yaz›lm›fl umumî bir ‹ran ve ‹slam tari- hidir. Yine Sultan Mesud devrini anlatan Ebu’1-Fazl Beyhakî, bu dönemin önde gelen tarihçileridir. Ebu’l-Fazl Beyhakî’nin eseri ‹ran edebiyat›n›n flaheserlerinden say›l›r. Kendinden sonra yaz›lm›fl pekçok esere kaynakl›k etmifl olan bu eserin olaylar› naklediflindeki gerçekçilik ve güvenilirlik onu tarihî yönden çok de¤erli k›lmaktad›r. Cüveynî’nin Ta- rih-i Cihangüflâ’s› istisna edilirse ‹ran edebiyat›nda hiçbir tarihçinin onun mertebesine ulaflamad›¤› söylenebilir. O sadece Gazneliler için de¤il, di¤er hanedanlar hakk›nda verdi¤i bilgiler için de müracaat edilecek ilk kaynak kitaplardand›r. Ayr›ca müellif bah- setti¤i flairler ve bunlardan ald›¤› fliirler ile edebiyat tarihçilerine ve zikretti¤i pekçok co¤rafî bilgi ile de co¤rafyac›lara yol göstermektedir.

Mimari Yak›n zamanlara kadar sadece yaz›l› kaynaklardan ö¤renebildi¤imiz Gazneli kültür mi- ras›n›n bir k›sm› son y›llarda yap›lan kaz›larla gün ›fl›¤›na ç›kar›lmaya bafllanm›flt›r. As- l›nda daha önce Gazne çok önemsiz, küçük bir flehirken Gaznelilerin elinde Asya’n›n en büyük ilim ve kültür merkezlerinden birisi haline gelmifltir. Sultan Mahmud ve di- ¤er sultanlar burada cami, medrese, kütüphane, hastahane, bahçe, saray ve çarfl›lar yapt›rm›flt›r. Bu tür eserler sadece Gazne ile s›n›rl› kalmam›fl Niflabur, Belh, Büst, He- rat gibi flehirlerde infla edilen binalarla bütün ülke donat›lm›flt›r. Devrin tarihçileri bü- tün ülkeyi süsleyen bu neviden eserlerin bolluk ve güzelliklerinden övgü ile bahseder- ken halk›n ihtiyaç duydu¤u çarfl›, köprü, sebil, ribat gibi daha pek çok eserin inflas›na önem verildi¤ini kaydederler. 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 195

Bunlardan Mahmud’un Büst’te yapt›rd›¤› Bazar-› Âfl›kan adl› çarfl› ve iki milyon alt›n harcayarak Ceyhun nehri üzerine kurdurmufl oldu¤u köprü örnek olarak ve- rilebilir. Yine onun yapt›rd›¤› Gazne’nin kuzeyinde yer alan Bend-i Mahmudî bu- güne kadar varl›¤›n› korumufl ve kullan›lagelmifltir. 1011 y›l›nda Niflabur çarfl›s›n›n üstünü örtmek için çarfl› esnaf›n›n yüzbin dinar harcad›¤› hakk›ndaki bilgi, halk›n ülkenin imar›na katk›s›n› göstermesi yan›nda zenginli¤ini de ortaya koymaktad›r.

Saraylar Saray genel olarak hükümdar›n ikâmetgâh› ve devlet ifllerinin yürütüldü¤ü yer ola- rak bilinir. Asl›nda üst düzey görevliler, devlet ifllerini kendi saraylar›nda yürüttükle- ri gibi dergâhta (sultan saray›) da icra etmifllerdir. Özellikle baflflehirlerde yapt›r›lan saraylar›n gösteriflli olmas›na önem verilirdi. Bu yönüyle saray, hükümdar ve devle- ti içe ve d›fla karfl› haflmetli göstermek için düflünülmüfl bir propaganda vas›tas› idi. Gazne hükümdarlar› için bir flehirde saraylar toplulu¤undan, hatta bir yönetim mahallinden bahsedilebilir. Nitekim Gazneli saraylar› harikulade düzenlenmifl bah- çelere, çevgan oynanan ve bayram namazlar› k›l›nan genifl meydanlara sahipti. Sa- raylar kabul merasimleri ve ziyâfetler için donat›lm›fl muhtelif salonlar, koridorlar, devlet ifllerinin yürütüldü¤ü dîvanlar, saray çal›flanlar› için yatakhaneler ve sultan›n özel hayat›n› sürdürdü¤ü harem vb. yap›lar toplulu¤undan oluflmaktayd›. Mimarî bir dehaya sahip olan Sultan Mesud Gazne’de yapt›rd›¤› saray›n planla- r›n› bizzat kendisi çizmifl ve Mimar Abdülmelik’in yard›m› ile inflas›na nezaret et- mifltir. 1036’da tamamlanan bu saray›n amele ve ustalar›n›n ücreti saraya sarfedile- nin iki misli kadard› ve bu saraya toplam yedi milyon dirhem harcand›¤› deftere kaydedilmiflti. Ama gerçekte bunun iki misli harcaman›n yap›ld›¤› kaydedilmekte- dir. Gazneli vezirlerinin yapt›rm›fl oldu¤u saraylar›n da ihtiflamda sultanlar›n saray- lar›ndan geri kalmad›klar› anlafl›lmaktad›r. Son y›llarda yap›lan kaz› ve araflt›rmalarda Büst’teki Leflker-i Bazar ’da ortaya ç›kar›lan büyük saray da Gazneliler’in mimarideki zenginlik ve ihtiflam›n› ortaya koymaktad›r. ‹talyanlar taraf›ndan Gazne’de 1957’den son y›llara kadar devam eden kaz›larda Sultan III. Mesud’un saray› ortaya ç›km›flt›r. Burada dört eyvanl› av- lu plan› esast›r. Daha genifl olan güney eyvan› taht odas›n› içine al›r. 250 metreyi bulan 70 cm yükseklikte 510 mermer levha avlunun etraf›n› çeviriyordu. Ancak bunlardan 44’ü yerlerinde bulunmufltur.

Camiler Gazneli camileri hakk›ndaki bilgileri, Frans›z ve ‹talyan arkeologlar›n yapt›klar› ka- z› ve araflt›rmalara borçluyuz. Büyük Selçuklularla bafllad›¤› san›lan Türk cami mi- marisinin Karahanl›lardaki geliflim çizgisinin Gaznelilerde de mevcud oldu¤u anla- fl›lmaktad›r. Sultan Mahmud’un 1026’da Somnat seferinden sonra Gazne’de yapt›r- d›¤› Arûsü’l-Felek Camii bunun en önemli örneklerinden biridir. Câminin inflas›nda Hindistan’dan getirilen k›ymetli a¤açlar da kullan›lm›flt›r. Utbî’ye göre bu a¤açlardan meydana getirilen ayna gibi parlak direkler bir genç k›z›n yanaklar› kadar güzeldi. Bir çat› ile örtülen ve çeflitli renklerle tezyin edilen caminin içi ilkbaharda bir bah- çeyi and›r›yordu. Sultan Mahmud’un namaz k›ld›¤› maksûrenin duvarlar›nda k›rm›- z› alt›n ve lacivert tafllar›ndan s›ra halinde mihraplar› gösteren süslemeler vard›. Uzun zaman çeflitli ve yanl›fl fikirlerin ileri sürülmesine yol açan Gazne’deki ku- lelerin durumu son araflt›rmalarla ayd›nlanm›flt›r. Havadan çekilen resimlere göre bunlar plan› camiyi and›ran genifl bir harabe içindedir ve minare olmas› muhtemel- dir. Bu minarelerden birincisi kitabesine göre Sultan III. Mesud’a ait olup tafltan al- 196 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

çak kaide üzerine, tu¤ladan y›ld›z biçiminde köfleli bir alt yar› üzerinde yükselen silindirik gövdeden ibaret olup yüksekli¤i 48 metreye ulaflmaktayd›. Silindirik üst yar›s›n›n depremlerde y›k›ld›¤› anlafl›lan ve içinden spiral bir merdivenle yukar› ç›- k›lan bu minarelerin a¤aç flerefelerle tamamland›¤› görülmektedir. Bu minarede tu¤la üzerine çok zengin kûfî kitabeler, çeflitli bitki motifleri ve geometrik flekiller- den meydana gelen süslemeler yukar›dan afla¤› do¤ru ifllenmifltir. Sultan III. Me- sud’un son y›l› olan 1115’den kald›¤› için süslemelerin yar›m b›rak›ld›¤› anlafl›l›yor. Geometrik motiflerin hakim oldu¤u ikinci minare ise Behram fiah’a aittir. Gazneli- lerin minareleri Karahanl›lar›nkinden çok farkl› olup Türklerin her yerde özgün bir minare tipi arad›klar›n› aç›kça belli eder. Frans›z arkeolog Schlumberger 1951’de Büst yak›n›nda yapt›¤› kaz›larda Sultan Mahmud’un Leflker-i Bazar Ulu Camiini ortaya ç›karm›flt›r. Cami büyük ölçüde iki nefli yat›k dikdörtgen biçiminde sade bir yap›d›r. Mihrap önündeki dört tu¤la pa- ye, herhalde kubbeyi tafl›yordu. Mihrap önünde her iki nef geniflli¤indeki kubbe Selçuklulardan önce XI. yy bafl›nda burada ortaya ç›kmaktad›r. Mimarî geliflme aç›- s›ndan bu çok önemlidir. Leflker-i Bazar Ulu Camiindeki tu¤lalar›n ölçüsü ve örülmesindeki titizlik, sü- tunlar›n süslemeleri üstün bir mimari kaliteye iflaret eder. Kaz›lar Leflker-i Bazar Güney Kasr›n›n bir yang›nda harap olup onar›m gördükten sonra ikinci bir yang›n- la tamamen yand›¤›n› göstermektedir. Bu caminin önemli olmas›n›n nedeni mih- rap önünde uzanan büyük kubbenin Büyük Selçuklular›n ‹ran’daki ilk camilerin- den önce burada ortaya ç›kmas›d›r.

Türbeler Türbe mimarisi bak›m›ndan Gazneli sanat›, Karahanl› sanat›n›n yan›nda sönük ka- l›r. Çünkü ço¤u günümüze ulaflmam›flt›r. Beyhakî’nin varl›¤›na iflaret etti¤i Sebük- tegin ve Mahmud’a ait türbelerden günümüze kadar gelen baz› kal›nt›lar çeflitli müzelerde muhafaza edilmektedir. Mesela Gazne’nin iki km. do¤usunda Ravza’da bulunan Sultan Mahmud’un türbesinin sandal a¤ac›ndan, zengin süslemeli kap› kanatlar› bugün Delhi Müzesindedir. Gazne’deki türbe ve mezarlar çok sade ve gösteriflsiz oldu¤u halde Sengbest’te Arslan Cazib Türbesi çok zengin ve Karahan- l› türbelerini hat›rlatan geliflmifl bir mimari tarz› göstermektedir. Arslan Cazib Gaz- nelilerin Tus valisi idi. Türbesinin bir ribat ve medreseyle birlikte külliye halinde yap›lm›fl olmas› ihtimal dâhilindedir. Sultan Mahmud Hz. Ali ailesinden Ali b. Musa er-R›zâ ile Halife Harunürreflîd’in kabirlerinin bulundu¤u Tus flehrindeki türbeyi de güzel bir flekilde onard›. Buray› babas› Sebüktegin tahrip etmiflti. Öte taraftan ziyaretçileri rahats›z eden Tus halk›- n› da engelledi. Daha sonra zalimli¤iyle meflhur Horasan Sahib-i Divan› bu türbe- ye baz› ilâvelerle birlikte bir minare yapt›rm›fl ve bir köy vakfetmifltir. Bu kiflinin Ni- flabur, Nesa ve Ferâve’de de pek çok benzeri eser vücuda getirdi¤i bilinmektedir. Kaynaklar Mahmud’un bir gece Hz. Ali’yi rüyas›nda gördü¤ünü ve onun “Daha ne zamana kadar?” diye sordu¤unu kaydederler. Sultan Hz. Ali’nin Meflhed’deki türbeyi iflaret etti¤ini anlam›fl ve hemen bu türbenin onar›lmas›n› emretmiflti.

Di¤er Yap›lar Gaznelilerin ulaflt›¤› ilmî seviye dikkate al›nd›¤›nda bu birikimin elde edildi¤i ku- rumlar›n da varl›¤› akla gelir. Ancak bu kurumlar iyi araflt›r›l›p tan›t›lmad›¤› için mevcut bildiklerimiz de yok denilecek kadar azd›r. Esasen fiîîli¤e karfl› Sünnîli¤i gelifltirmek ve devlet memurlar›n› bu yönde yetifltirmek için ilk defa XI. yüzy›l›n 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 197 bafllar›nda Sultan Mahmud’un emriyle Gazne’de kütüphanesi de olan bir medrese yap›ld›¤›n›, ö¤renci ve müderrislerin giderlerini karfl›lamak üzere vak›flar tahsis edildi¤ini Tarih-i Yemînî haber vermekte ise de günümüze ulaflmad›¤› için hakk›n- da baflka bir bilgiye sahip de¤iliz. Ancak daha sonra kurulan Nizamiye Medresele- rine yak›n bir sistemle tedrisat yapt›¤›, Gazneli sultan ve devlet ricalinin bu husu- sa çok önem verdi¤i ve âlimleri kendi medreselerine çekebilmek için gayret gös- terdikleri bilinmektedir. Sultan Mahmud’un kardefli Horasan sipehsâlâr› Emir Nasr Niflabur’da Medresetü’s-Saîdiyye’yi kurdurmufltur. Mahmud’un veziri Hasenek’in Niflabur’da mükellef bir medrese infla ettirmeyi tasarlad›¤›n› Beyhakî zikreder. Yi- ne baz› mezar kitabelerinde baz› medreselerin adlar› geçmekte ise de bunlar› tes- pit etmek mümkün olamamaktad›r. Mesud’un ilim adamlar›na gösterdi¤i ilgi bilinmekle beraber onun e¤itim husu- sundaki giriflimleri Beyhakî’de yoktur. Ancak zaman›nda Huttelan’da vak›flar›yla beraber yirmi küsür medresenin bulundu¤u ve bunlar›n sultan taraf›ndan destek- lendi¤i kaydedilmifltir. Kervansaraylar, köprüler ve sivil mimari hakk›nda da durum bundan pek fark- l› de¤ildir. Nitekim Sultan Mahmud’un Tus-Serahs yolu üzerinde yapt›rd›¤› Ribat-› Mâhî (Çahe) bunlardan birisidir. Karahanl› mimarisinin bir devam› olan bu kervan- saray›n yuvarlak kulelerle takviyeli ve kareye yak›n bir yap› oldu¤u görülmektedir. Bu yap› dört eyvanl› avlu flemas› ve tu¤la süslemeleri yan›nda kubbe eyvan birlefl- mesini Büyük Selçuklulardan çok önce gerçeklefltirmifl olmas› bak›m›ndan önem- lidir. Sultan Mesud’un Gazne’de, Mahmud’un ise iki milyon alt›n harcayarak Cey- hun nehri üzerinde infla ettirdi¤i köprülerin varl›¤› bilinmekte, ancak nitelikleri hakk›nda pek bir bilgi bulunmamaktad›r. Suyollar› ve bentler hususunda da durum pek farkl› de¤ildir. Sadece Hasan Irakî Debir’in Tus’da suyolu (keriz) ve kervansa- raylar yapt›r›p bunlar›n giderleri için köy vakfetti¤ine dair bir kay›t bulunmaktad›r.

Güzel Sanatlar Mutaas›pl›klar› ile bilinen Gazneli sultanlar› resim ve heykel sanat›na ilgi duymufl- lard›r. Son devirlerde yap›lan kaz› çal›flmalar›nda ortaya ç›kar›lan Mahmud’a ait Büst flehrindeki saray›n taht salonunun duvarlar›ndaki renkli resimler uzmanlarca önemli bir yenilik olarak nitelenmektedir. Nitekim Mahmud döneminde âlim ve ayn› zamanda güzel resim yapmakla da meflhur olan Hârizmli Ebû Nasr Mansûr ül- kesinden ayr›larak Gazne’ye gelip yerleflmifltir. Mesud da Herat’ta emirlik yapt›¤› s›ralarda saray›n›n harem k›sm›n›n duvarlar›- na ç›plak kad›n ve erkek resimleri çizdirmifl ve babas›n›n durumdan haberdar ol- mas› üzerine onun gazab›ndan zor kurtulmufltur. Yine Mesud’un yapt›rd›¤› taht›n›n üzerinde as›l› bir zincire tak›l› bulunan tac› tutmak için ellerini uzatm›fl flekilde ya- p›lm›fl insan heykelleri bulundu¤u rivayet edilmektedir.. Leflker-i Bazar’da Sultan Mesud döneminden kalan ve dört eyvanl› avlu flemas›- n›n daha gelifltirilmifl bir plan›na sahip olan saraydaki taht salonunda duvarlar›n üst k›sm›, kenar› kûfî kitabeli, ortas› geometrik süslemeli levhalarla kapl›yd›. Alt k›s- m›nda ise çok renkli fresklerle bir biri arkas›na s›ralanm›fl muhaf›z askerleri canlan- d›r›lm›flt›r. Bafllar› tahrip edilmifl olan bu figürlerden üçü Kabil Müzesine kald›r›lm›fl- t›r. Bunlar canl› renklerle gösteriflli kaftanlar›, yumuflak çizmelere inen pantolonla- r›, kemerlerden afla¤› as›lan eflya ve torbalar› ile Uygur fresklerinin benzerleridir. Leflker-i Bazar’daki sarayda avlunun etraf›n› çevreleyen mermer levhalardan ele geçenlerin üst taraflar›nda çiçekli kûfî yaz› ile boydan boya Farsça bir kitabe yer almaktad›r. Ribat-› Melik’ten sonra Türk mimarisinde görülen bu ikinci Farsça kita- 198 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

be asl›nda 250 metreyi buluyordu ki, bunun bir eflinin daha bulunmad›¤› ifade edilmektedir. Gazne’de Sultan III. Mesud dönemine ait minarenin tu¤lalar› üzerinde yukar›dan afla¤› do¤ru inen çok zengin kûfî yaz›l› kitabeler, çeflitli bitki motifleri ve geometrik flekillerden meydana gelen, ancak eksik kalm›fl güzel bir tezyinat›n varl›¤› dikkati çekmektedir. Yine Gazne’de Sultan Mahmud’un yapt›rd›¤› ve bir çat› ile örtülmüfl olan Arûsü’l-Felek Camiinin içinin çok zengin renkli, göz kamaflt›ran bitki motifle- riyle tezyin edildi¤ini, ‹lkbaharda bir bahçeyi and›rd›¤›n› Utbi haber vermektedir. Arslan Cazib’in türbesindeki renkli kalem iflleri, yar›m metre genifllikte kitabe kufla¤›, tromp ve pencere kemerlerinin üstünde, kubbenin alt kenar›n› kuflaklayan daha dar ikinci bir kitabe kufla¤›n› oluflturan kûfî harflerle, ince k›vr›k dallarla renkli bir zemin üzerine beyaz olarak yaz›lm›fl hat ile ikinci kitabe de tu¤ladan ke- silerek oluflturulan kûfî harflerin teflkil etti¤i hat da bu alandaki önemli örnekler- dendir. Esasen kûfî yaz› olgunluk dönemine Sultan ‹brahim zaman›nda ulaflm›flt›r.

SIRA S‹ZDE GaznelilerinSIRA Türk S‹ZDE ve ‹slam tarihi, kültürü ve medeniyetine katk›lar› nelerdir? 3

DÜfiÜNEL‹M DÜfiÜNEL‹M

SORU SORU

D‹KKAT D‹KKAT

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE AMAÇLARIMIZ NNAMAÇLARIMIZ

K‹TAP K‹TAP

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 199

Özet

Selçuklularla mücadele ve Gaznelilerin s›radan m›flt›r. Büyük Selçuklu Devletinin y›k›l›fl›yla güç- NAMAÇ 1 bir bölge devleti haline geliflini aç›klayabilecek- lenmeye bafllayan Gurlular karfl›s›nda Gazneliler siniz. zor durumda kald›lar ve Hindistan’a yönelerek Sultan Mesud Hindistan’da iken Horasan’daki iç payitahtlar›n› Lahor’a naklettiler. Sonuçta Hind kar›fl›kl›klar had safhaya ç›km›flt›. Bu durum Sel- fütuhat›na yönelen Gurlular karfl›s›nda tutuna- çuklular’›n kuvvetlerini art›rmalar›na ve Gazneli mayarak y›k›lmaktan kurtulamad›lar. devleti topraklar›na göz dikmelerine sebep ol- mufltu. Nitekim 1038 y›l›nda Selçuklular Merv, Gaznelilerin Türk ve ‹slam tarih, kültür ve mede- NAMAÇ Niflapur, Serahs baflta olmak üzere Horasan eyâ- 3 niyetine katk›lar›n› de¤erlendirebileceksiniz. letinin büyük bir bölümünü ele geçirdi. Sultan Gazneli devleti 225 y›ll›k ömrü süresince Afga- Mesud ise 1039 y›l›nda ordusu ile, Gazne’den nistan’›n bütünüyle Kuzey Hindistan’da ‹slâm’›n Horasan üzerine yürüdü. Selçuklular› ve O¤uzla- yay›lmas› için mücadele vermifl ve ileride tesis r› ma¤lup ederek Horasan’› yeniden ele geçirdi. edilecek Türk devletlerinin bu bölgede tutunma- Ancak Selçuklular, 1040 y›l›nda Dandanakan’da s›na zemin haz›rlam›flt›r. Kuzey Hindistan’› feth Gazneliler’e karfl› büyük bir zafer kazand›lar. Bu ederek ‹slâm dinine Pencâb’ta kuvvetli bir daya- tarihten sonra Gazneli Devleti eski ihtiflam›na bir nak noktas› sa¤lamalar› ve daha sonra Hindis- daha kavuflamad›. Sultan Mesud ise, Dandana- tan’da gerçeklefltirilecek fetihlere sa¤lam bir ze- kan ma¤lubiyetinden sonra hazineleri ve ordu- min haz›rlam›fl olmalar›, Gaznelilerin Türk-‹slâm sunun kalan› ile birlikte Hindistan’a gitmek için tarihinde oynad›klar› bafll›ca rol olarak gösterilir. yola ç›kt›. Ancak Sind nehrini geçtikten sonra Ancak onlar yeryüzünün en eski ve köklü kültür kendi adamlar› taraf›ndan öldürülecektir. ve medeniyet çevrelerinden birisi olan Hind dün- yas› ve kültürü ile do¤rudan do¤ruya temas ku- Gaznelilerin Hindistan’a çekilmek zorunda kal›- ran, hatta Gazne’yi bir bak›ma Hint, Türk ve ‹s- NA MAÇ 2 fl›n› ve Hindistan’a kesin yöneliflini belirleyebile- lam dünyas›n›n buluflma yeri haline getiren ilk ceksiniz. siyasi teflekküldür. Nitekim burada geliflen Türk Danadanakan Savafl›ndan sonra Gazneliler Ho- sanat›, kültürü ve düflüncesi Büyük Selçuklu’ya rasan’› Selçuklular’a b›rakmak zorunda kal›nca, ve Hindistan’da do¤up geliflecek olan Türk-‹s- gelece¤ini Kuzey Hindistan’da aramaya bafllad› lam varl›¤›na temel teflkil edecektir. Dolay›s›yla ve yine Selçuklulardan f›rsat buldukça burada Gazneliler devri, Türk tarihinde siyasî kudretin yeni kazan›mlar elde etti. Dehli Racas› Mahipala yan›s›ra kültür, sanat bak›m›ndan da parlak bir komutas›ndaki bir k›s›m raca Lahor’u kuflatt›kla- geçmifli ifade eder. r› s›rada birbirlerine düflmeleri ve o arada Ebû Ali Kûtvâl’›n Hindistan’a gönderilmesi k›sa süre- de etkisini gösterdi ve Pencâb’da düzen sa¤lan›r- ken racalar›n taarruzlar› durduruldu. Gaznelile- rin Hindistan’da sona ermek üzere olan nüfûzla- r› yeniden sa¤lanm›fl oldu. Keza Sultan ‹brahim’in k›rk y›l süren döneminde Gazneliler devleti, Do- ¤u Afganistan ve Kuzey Hindistan’da parlak gün- ler yaflad›. Bu dönemde Gazneli hâkimiyeti daha belirgin bir flekilde Hindistan’a kaym›fl oldu. Bu durum o¤lu III. Mesud döneminde de devam et- ti. Behramflah ise bir taraftan kendileri için bü- yük tehlike oluflturan Selçuklu ve Gurlular ile u¤rafl›rken, di¤er taraftan da daha çok Hindis- tan’da ç›kan isyanlarla u¤raflmak zorunda kal- 200 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Kendimizi S›nayal›m

1. Sultan Mahmud’dan sonra çocuklar›ndan hangisi 6. Gazneli Devletine afla¤›daki devletlerden hangisi tahta ç›km›flt›r? son vermifltir? a. Sultan Mesud a. Hârizmflahlar b. Alptegin b. Karahanl›lar c. Sancar c. Selçuklular d. Muhammed d. Gûrlular e. Sebüktegin e. Babürlüler

2. Karahanl› Ali Tegin’le Sultan Mesud’un çat›flmas›n›n 7. Afla¤›dakilerden hangisi Divan-› Vezaret’in alâmetle- as›l sebebi nedir? rin biri de¤ildir? a. Karahanl›lar›n Gazneli topraklar›na sald›rmas› a. Hil’at b. Ali Tegin’in itaatsizli¤i b. Yüzük c. Huttâl vilayetinin verilmesi vaadinin gerçeklefl- c. Divit memesi d. Sar›k d. Belh’in paylafl›lamamas› e. Tu¤ e. Esir de¤iflimindeki anlaflmazl›klar 8. Gazneli ordusunun savafl techizat› içinde afla¤›daki- 3. Kirman’›n kayb›n› haz›rlayan en önemli geliflme lerden hangisi yoktur? afla¤›dakilerden hangisidir? a. Ok ve yay a. Selçuklular›n sald›r›lar› b. K›l›ç b. Ordu komutan›n›n halka kötü davranmas› c. Savafl baltas› c. Büveyhîlerin sald›r›lar› d. Top d. Sultan Mesud’un Kirmân’a yeterli asker gönder- e. Gürz memesi e. Askerlerin tecavüz ve h›rs›zl›¤a bafllamalar› 9. Sebüktegin ve Mahmud devrini anlatan et-Târîhu’l- Yemînî adl› eserin yazar› kimdir? 4. Selçuklular›n Gazneliler karfl›s›ndaki ilk baflar›s› afla- a. Cüveynî ¤›dakilerden hangisidir? b. Ebu’l-Fazl Beyhakî a. Ayn-calut c. Utbî b. Nesâ Savafl› d. ‹bn Miskeveyh c. Mercidab›k Savafl› e. Arslan Cazib d. Dandanakan Savafl› e. Kumdanl› Savafl› 10. Afla¤›dakilerin hangisinde Gazneli taht›na ç›kanlar kronolojik s›rayla verilmifltir? 5. Afla¤›dakilerden hangisi Dandanakan Savafl›n›n so- a. Muhammed - Mesud - Mevdud nuçlar›ndan biridir? b. Ferruhzâd - Mevdud - Muhammed a. Selçuklular Gazneli hâkimiyetine girmifltir. c. Mevdud - Muhammetd- Mesud b. Gazneli Devleti büyük devlet olmaktan ç›km›flt›r. d. Mesud - Muhammed - Mevdud c. Gazneliler bölgedeki gücünü art›rm›flt›r. e. Ali - ‹brahim - Mevdud d. Selçuklular ile Gazneliler aras›nda daimi bar›fl yap›lm›flt›r. e. Selçuklular›n yay›lmas› engellenmifltir. 8. Ünite - Gazneliler (Siyasi Tarih, Devlet Teflkilât›, Kültür ve Medeniyet) 201

Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› S›ra Sizde Yan›t Anahtar› 1. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Mesud Dönemi (1030- S›ra Sizde 1 1041)” konusunu tekrar okuyunuz. Sultan Mahmud, Selçuklular›n bir tehdit haline gelmek- 2. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Karahanl› Ali Tegin ile te olduklar›n› görerek Karahanl›larla anlaflm›fl ve Sel- Çat›flma” konusunu tekrar okuyunuz. çuklu ailesinin bafl› konumunda bulunan Arslan Yab- 3. e Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Kirman’›n Kayb›” ko- gu’yu tutuklat›p hapsederek etkisiz hale getirmiflti. Fa- nusunu tekrar okuyunuz. kat Mesud ayn› ileri görüfllülü¤ü gösteremeyecek ve 4. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Selçuklular›n Nesâ Ga- önce tahta geçebilmek için Selçuklu Türkmenlerinden libiyeti” konusunu tekrar okuyunuz. istifade yoluna gidecek, sonra da onlar› ortadan kald›r- 5. b Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Dandanakan Savafl›” man›n yollar›n› arayacakt›r. Ancak bu durumun Selçuk- konusunu tekrar okuyunuz. lular taraf›ndan ö¤renilmesi ve bu arada baz› Selçuklu 6. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Sultan Husrev Melik reislerinin öldürülmesi, taraflar aras›ndaki güvensizli¤i Dönemi (1160-1186) ve Gaznelilerin Sonu” ko- art›racakt›r. Bundan sonra Selçuklular Gazneli ülkesini nusunu tekrar okuyunuz. adeta bir ya¤ma alan› haline getirecek, civardaki yerel 7. e Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Merkez Teflkilat›” ko- devletlerin güçlü Gazneli hakimiyetinin zay›flamas› ve nusunu tekrar okuyunuz. kendi üzerlerindeki bask›n›n azalmas› için verdikleri 8. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Askerî Teflkilat - Ordu” deste¤i de iyi kullanarak bu devletin akibetini tayin konusunu tekrar okuyunuz. edeceklerdir. Mesud, bu gidifli görüp isabetli tedbirler 9. c Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Tarih Yaz›c›l›¤›” konu- alamam›fl, ayr›ca Gazneli yönetiminde ortaya ç›kan za- sunu tekrar okuyunuz. af neticesinde asker ve idarecilerde baflgösteren olum- 10. d Yan›t›n›z do¤ru de¤ilse “Siyasi Tarih” konusunu suzluklar› da giderememifltir. Mesela Talekan ve Far- tekrar okuyunuz. yab’› ya¤ma eden Türkmenlere karfl› harekete geçmeyi göze alamayan Gazneli komutan› Hacib Sübafl›, ancak Mesud’un fliddetli ihtar› üzerine Niflabur’dan ayr›l›p Tal- hab’da kesin bir savafla giriflecek, ama kaybedecektir. Yine babas› gibi çevredeki devletlerin iflbirli¤ini sa¤la- yaca¤› yerde, onlar›n Selçuklularla iflbirli¤i yapmalar›- na, hatta onlar› kendi aleyhine kullanmalar›na imkan tan›m›flt›r.

S›ra Sizde 2 Gazneliler devrinde Müslüman bir hükümdarda bulun- mas› gereken siyasî, idarî ve askerî vas›flar yan›nda, sultanlar›n adalet, cömertlik v.b. özellikleri de tafl›mas›, ayr›ca ilmî, edebî ve dinî terbiye alm›fl olmalar› gerek- liydi. Türk kültürü aç›s›ndan bak›ld›¤›nda bu hususlar›n eski Türk hükümdarlar›nda aranan alplik, uzluk, köni- lik ve bilgelik vas›flar›na tekabül etti¤i görülmektedir. Sultan Mahmud ayn› zamanda Ortaça¤›n en büyük ilmî flahsiyetlerinden biri olan Türk as›ll› Ebû Reyhan el-Bî- rûnî’yi de Hârizm’i iflgal etti¤i zaman Gazne’ye getirtti. Böylece Bîrûnî Hindistan’a yap›lan Gazneli seferlerine kat›lma imkân›n› buldu. Onun Hindistan’daki temasla- r›, öteki inanç ve âdetler hakk›ndaki s›n›rs›z merak›yla Tahkîku Mâli’l-Hind gibi büyük bir eserin meydana ge- tirilmesini sa¤lad›. Gazneli saray› Fars dili ve edebiyat›n›n geliflmesinde önemli bir yere sahip oldu. Bunda Gazneli co¤rafyas›- 202 ‹lk Müslüman Türk Devletleri

Yararlan›lan Kaynaklar n›n özellikleri yan›nda Sultan Mahmud’un Firdevsî, As- (Ünite 7’deki kaynaklara ek olarak) cedî, Ferruhî gibi pek çok flaire cömertçe da¤›tt›¤› para- Aslanapa. O. (1983). Türk Sanat› El Kitab›, ‹stanbul. lar›n etkili oldu¤u bilinmektedir. Mahmud’un fliir ve fla- Baluch. N. A. (1990). “Ghaznawid and Ghurid Sultans irden hofllan›p kendi propagandas›n› yapt›rmak için (997-1206)”, Road to Pakistan, (Nflr., M. Said vd.), Farsçay› bir araç olarak kulland›¤› söylenir. Ay›ca bu- Karachi, s. 46-80. nun Karahanl›larla yapt›¤› mücadelede “Turan”a karfl› Bombac›. A. (1963). “Gazne’deki Kaz›lara Girifl”, Türk “‹ran”›n koruyucusu ve baflbu¤u olmak iste¤inden de Sanat› Tarihi Araflt›rma ve ‹ncelemeleri, (Nflr. kaynaklanm›fl olabilece¤ine iflaret ederler. Ona ra¤men D. Türker), I, ‹stanbul, s. 537-560. medreselerde Arapça kullan›lmakta, halk, ordu ve sa- Bombaci. A. (1959). “Türkler ve Gazneli Sanat›”, Millet- rayda yaflayanlar Türkçe konuflmaktayd›. leraras› Birinci Türk Sanatlar› Kongresi, (Anka- ra 19-24 Ekim 1959), Ankara, . 87-91. S›ra Sizde 3 Coflkuner. F. (2004). “Gazneliler Döneminde Nesir”, Gaznelilerin Türk-‹slâm tarihinde oynad›klar› bafll›ca Nüsha, IV/13, s. 45-53. rol, Kuzey Hindistan’› feth ederek ‹slâm dinine Pen- Day. U. N. (1971). Some Aspects of Medieval Indian câb’ta kuvvetli bir dayanak noktas› ve sonra burada History, New Delhi. gerçeklefltirilecek fetihlere sa¤lam bir zemin haz›rlam›fl Esin. E. (1972). “Butan-› Halaç”, Türkiyat Mecmuas›, olmalar›d›r. Onlar yeryüzünün en eski medeniyet çev- 17, ‹stanbul, s. 25-67. relerinden birisi olan Hind dünyas› ile do¤rudan temas Fletcher. A. (1966). Afganistan: Highway of Conqu- kuran, hatta Gazne’yi bir bak›ma Hint, Türk ve ‹slam est, New York. dünyas›n›n buluflma noktas› haline getiren ilk siyasi te- Gulam. M. Khan. (1955). A History of Behram Shah flekküldür. Nitekim burada geliflen Türk sanat›, kültürü of Ghaznin, Lahor. ve düflüncesi Büyük Selçuklu’ya ve Hindistan’da do¤up Köprülü. M. F. (1934). Türk Dili ve Edebiyat› Hak- geliflecek olan Türk-‹slam varl›¤›na temel teflkil edecek- k›nda Araflt›rmalar, Ankara. tir. Dolay›s›yla Gazneliler devri, Türk tarihinde siyasî Köprülü. M. F. (1983). Türk ‹slam ve Türk Hukuk Ta- kudretin yan›s›ra kültür, sanat bak›m›ndan da parlak bir rihi Araflt›rmalar› ve Vak›f Müessesesi, ‹stanbul. geçmifli ifade eder. Köprülü. M. F. (1928). “Gazne ve Gazne Abidelerinde- Sultan Mahmud Ortaça¤›n en büyük ilim adamlar›ndan ki Kitabeler”, Türkiyat Mecmuas›, 2, ‹stanbul, s. Türk as›ll› Ebû Reyhan el-Bîrûnî’ye Hindistan’a yap›lan 509-512. seferlere kat›lma imkân› sa¤lam›fl ve onun, öteki inanç Köymen. M. A. (1993. Büyük Selçuklu ‹mparatorlu- ve âdetler hakk›ndaki s›n›rs›z merak›yla Tahkîku Mâli’l- ¤u Tarihi, I: Kurulufl Devri, Ankara. Hind gibi büyük bir eserin ortaya ç›kmas›n› sa¤lam›flt›r. Mohammad Habib. (1951). Sultan Mahmud of Ghaz- Ayr›ca onun Firdevsî, Ascedî, Ferruhî gibi pek çok flai- nin, Delhi. re cömertçe da¤›tt›¤› paralar, Fars dili ve edebiyat›n›n Nijjar. B. S. (1968). Pancab Under the Sultans (1000- geliflmesinde önemli bir rol oynayacakt›r. 1526), Delhi. Nuho¤lu. G. (1995). Beyhaki Tarihine Göre Gazneli- lerde Devlet Teflkilat› ve Kültür, ‹stanbul (Bas›l- mam›fl Doktora Tezi). Palab›y›k. M. H. (2002). Valilikten ‹mparatorlu¤a Gazneliler Devleti Saray Teflkilat›, Erzurum. Strange. G. Le. (1905). The Lands of the Eastern Ca- liphate, Cambridge. fieflen. R. (1968). “Eski Araplara Göre Türkler”, Türki- yat Mecmuas›, 15, s. 11-36. Turan. O. (1980). Selçuklular Tarihi ve Türk ‹slam Medeniyeti, ‹stanbul.