Sabahattin Bey'in dört dayısı padişah, dedesiyle babası padişah damadıydı... Mahmut Celalettirı Paşa iki oğlunu alıp Fransa'ya, özgürlük savaşını sürdürmeye gitti

Padişah damadı Mahmut Çelalettin Paşa’nm oğlu Sabahattin "in çocukluğu ve bahar yılları, Boğaziçi'nde muhteşem bir yalıda, İlmî ve edebî sohbetler içerisinde geçti. Sabahattin bu atmosfer içinde Lamartin'in bir eserini Türkçe'ye çevirdi

AŞADIKLARI yıllarda gereği kadar takdir edilemeyen bazı Y dava ve fikir adamlarının, dün­ yamızdan göçtükten sonra, değerinin anlaşıldığına çok rastlanmaktadır. Her milletin tarihinde bunun örnekleri var­ dır. Cevherli kişiler olmakla beraber, ya­ şadıkları ortamda fikir ayrılıkları veya kıskançlıklarla, hor görülerek bir köşeye itilyenier vardır ki, ölümlerinden sonra adlar na kitaplar yazılmış, hatıralarına âbideler yapılmıştır. Yaşantıları boyun­ ca : uzur görmemiş, mutluluğu tat­ mamış olan bu gibi müstesna kişiler, yıllar sonrası, toplumlarınm kadirbilir­ liğiyle hafızalarda yaşatümışlardır. Ya­ Sabahattin Bey, bir eğitimci, bir politikacı ve düşünür olarak memleketin kın tarihimizde, siyaset ve düşünce kurtarılması için bilinçli metodiaria hareket edilmesini ilk önerenlerdendir... hayatımızın yollarına, bazı işaret taşlan Bey’in adı, çabaları, görüşleri bir özellik taşır. Yeniçağ devrim tarihimiz­ de ve aydın kişilerin kalbinde, sevgi dolu bir yeri vardır. Prens Sabahattin, milletin özgürlüğü, ülkenin batılılaşması yolunda fikir ve kalemleriyle hizmet etmiş bulunan Mustafa Reşit’lerle Şinasi’ler ve Namık Kemal’ler grubunun rüyasını görenler­ den ve kendini bu davaya adayanlar­ dikmiş bulunan Türk düşünürü Saba­ Yücel, Şehsuvaroğlu, Kuran, Kutay, dandır. hattin Bey de bu tür kişilerdendir Yalman, Kuntay, Alkent, Adam,Tozan, Siyavuş, Felek, Ulunay, Esatiı, Kazarı - Onun ne özel, ne siyasî hayatında kin, 70 yıllık ömrünün yarısmdan fazlasını cıgil, Demiray, Yüzüncü gibi kadirbilir iftira, garaz, kıskançlık gibi duyguların sürgünlerde, gurbette geçiren fikir ada­ entelektüelleri, özellikle saymâk gere­ yeri vardır. Kürsü konuşmalarıyla yazı­ mımız, hayatının baharından başlaya­ kin______larındaki dürüstlük, titizlik, siyasî ra­ rak, yurdundan dört kez mahrum edil­ kipleri ile yaptığı münakaşalarda ne­ miş, sonunda vatansız bir adam ve zaket ve terbiye —hâlâ memleketimiz­ âdeta bir suçlu gibi, ilgisiz, yardımsız, BİR DAVA de, örneklerine güç rastlanan— nitelik­ beş parasız kalmanın yürekleri sızlatan leri arasında övgüye değer. acılığı içerisinde. İsviçre’nin bir köyün­ UĞRUNA de — hatta misafirliğine gittiği ünlü bir Sabahattin Bey’in Türkiye’deki dev­ virtüözün evinde— bir gurbet şehidi Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. yüz­ rim hareketlerindeki yeri, görüşleri, olarak gözlerini kapamıştır. yıl sonlarında başlayıp, 20. yüzyılın savunduğu ana prensipler, vatansever­ lik duyguları, uğradığı haksızlıklar, ana Sabahattin Bey hayatını milletinin başlarında alevlenen ve saltanatın çökü­ özgürlüğüne, yükselmesine adamış na­ şüne kadar geçen devrede Sabahattin yurdu dört defa terke mecbur kalması, zik, bilinçli bir siyaset adamıdır... Terbiyeci ve sosyolog olan Sabahattin Bey, yaşadığı yılların politik fırtınaları arasında, aşırı partizanlarla tecrübesiz iktidarlar tarafından ezilmek istenmiş, insafsız bazı yazarlar tarafından hü­ cumların en ağırına, azılı komitecilerin çirkin oyunlarına hedef olmuştur. Oysa çökmekte olan imparatorluğun başı ile, demokrasi ruhu içerisinde, savaşa çıkmış ve Avrupa’da bu amaçla dalgalandırılan bayraklardan birini elin­ de taşımıştır. Sabahattin Bey, bir eğitimci, bir politikacı ve düşünür olarak memleketi­ nin kurtarılması için, bilinçli metodlarla hareket edilmesini ilk önerenlerdendir. Ne hazindir ki, vatanınm mutluluğu, milletinin çağdaş uygarlığa kavuşması için, koltuk ve çıkar düşünmeden —hatta bazı yüksek makam tekliflerini tepmek suretiyle— maddi sıkıntılara göğüs gererek, feragatle çalışmış olan bu fikir adamının bütün yaşantısı, özel­ likle son yıllan, yürekleri sızlatan ve gözleri nemlendiren olaylarla doludur. Son günlerin maddî yetenekten yoksun ve bir Öğün yemekle geçiren Prens Sabahattin, yaşantısını sürdürebilmek için —servetini, ailesini, yuvasını kay­ betmenin ezikliği içerisinde— büyük idealistlerin heykelleşen sebatını, meta­ netini, son nefesine kadar göstermiştir. Ölümü üzerinden 30 yıl geçmiş bulu­ nuyor. Gerek ölümü ardından, gerek ölüm yıldönümlerinde değerli bilim ve fikir adamlarımızla vefalı gazetecileri­ miz övgüye değer ve kadirbilirlik duy­ guları içerisinde konuşmalarıyla yazı­ larıyla bu büyük fikir ve siyaset ada­ mını anmışlardır. Bunlar arasında; Belger, Tunç, Fın- Prens Sabahattin’in annesi Seniha Sultan, Sultan Mecıd'irı kızı, Sultan dıkoğlu, Kösemihal, Ongunsu, Mardin, Abdülhamid’in de kardeşi oluyordu. Babası Mahmut Celalettin ise, 24 Ülken, Tunaya, Tütengil, Tanyol, Aral, yaşında paşa, 25 yaşında adliye nazırı olmuştu... îrtem, Beyatlı, Ege, Gövsa, Adıvar, Yakıi(,larihin)k

maddî yoksulluk içerisinde geçen son yıllarıyla, hataları ve sevapları üzerin­ deki görüşlere de değinecek olan bu araştırmamıza —Türkiye’den başka, Paris'te ve bilhassa son yıllarını geçir­ diği ve öldüğü İsviçre’ye de iki kez gide­ rek— elde ettiğimiz bilgiler ve belgeleri de katarak, yaşadığı ortamın koşulları­ na göre pek de halka inememiş ve ulusumuzun geniş topluluğunca gereği kadar izlenememiş olan bir konuyu, onun acı ve maceralı hayat hikâyesi ile birlikte, dile getirmeye çalışacağız. Ancak, geniş kapsamda hazırlanmış bulunan bu yapıtın, tümüyle günlük gazetede yayımlanması uzun zaman alacağından bu sütunlarda bazı önemli bölümlerini özetleyerek sunacağız. O BİR

PRENS MIYDI? Sultan Heşat...

Prens Sabahattin'in dayılarından Sabahattin Bey ötedenberi adının Padişah Vahdettin başına konulagelen bir (PRENS) olarak — yanlış da olsa — Prens Sabahattin şeklinde geçmiştir. Bu bakımdan biz de yazılarımızda zaman zaman Saba­ hattin Bey’in adının âdeta ayrılmaz bir parçası olan prens sözcüğünü kullana­ cağız. Prens Sabahattin’in doğum günü —resmî kayıtlarımızda— kesinlikle belli değildir. Saray ve hanedan mensupları­ nın doğumlarını, evlenmelerini, ölümle­ rini belirleyen —hâlen Başbakanlık Ar- şivi’nde bulunan— defterde Sabahattin’­ in 1295 yılında doğduğu kayıtlıdır. Bu tarih, eskiden kullanılan Arabî yılı gös­ terir. Saray nüfus kütüğü niteliğindeki bu defterde, hanedan çocuklarının doğ­ dukları günler, çoğunlukla yazılı ol­ makla beraber, Sabahattin’in doğduğu ay ve gün belirlenmemiştir. Son Halife’nin hususî kâtibinden bana intikal eden notlan arasında Sa­ bahattin’in, Sefer 1295'de doğmuş oldu­ ğu anlaşılıyor. 4 yıl önce Paris’te 94 yaşında ölen kardeşi Ahmet Lûtfullah’a göre Sabahattin, Türkiye’de ilk “Mec- lis-i Mebusan”m süresiz olarak padişa­ hın emriyle kapatıldığı gün doğmuştur. Bu tarih, 13 şubat 1878 çarşamba gününe rastlamaktadır. Lûtfullah Bey ağabeyinin böyle bir günde doğmuş olmasına özel bir anlam verirdi! İs­ viçre’de Sabahattin’in ölümünden sonra yaptığımız araştırmalar sırasında, te­ mas ettiğimiz çevresi ve yakın dostlan da Sabahattin’in Türkiye’de önemli sa­ yılan bir günde doğmuş olduğunu, ken­ disinden birkaç kez dinlediklerini ifade etmişlerdir. __ 25 YAŞINDA ADLİYE NAZIR'I

Mahmut Celâlettin Paşa, 24 yaşında paşa, 25 yaşında Adliye Nâzın, (Adalet Bakanı) oldu. Ne var ki, kayınbiraderi Sultan Humit’le uyuşamadı. Oha göre tanınır. Bu sıfatın, onun için kullanıl­ ması kesin olarak hatalıdır. Zira (PRENS) sözcüğü bir hanedanın erkek çocuklarına verilen sıfattır. Yani bir kimseye prens denilebilmesi için onun baba soyundan hanedandan gelmesi PRENS gerekir. Oysa Sabahattin Bey’in babası Mahmut Celalettin Paşa, Os manii SABAHATTİN'İN Hanedanı ’ndan gelen bir kişi değildir. O sadece padişahın damadıdır. Sabahat­ KİİRSİİ tin’^-yanlışlıkla prens denilmesi ve ömrü boyunca bu adla tanınması, annesi KONUŞMALARIYLA Seniha Sultan’ın padişah kızı olmasın­ dandır. Sabahattin Bey’in baba tara­ fından değil, anne tarafmdan hanedanla YAZILARINDAKİ ilgisi bulunmaktadır. Osmanlı İmpara­ torluğu’nda Sabahattin Bey gibi kız DÜRÜSTLÜK tarafmdan doğan çocukları () denilir. Sabahattin Bey’e hanedanla TİTİZLİK ilişkisi yüzünden bir- -sıfat verilmek gerekirse, (prens) değil (sultanzade) SİYASI denilmesi yerinde olur. Nitekim, Yıldız Sarayı’ndan arşivlere devredilen bazı RAKİPLERİ resmî evrak arasında bu sıfat kullanıl­ mıştır. Ama gelgelelim, siyasî tarihi­ mizde Türk ve vabancı basma onun adı İLE Sultan Hamit, millete özgürlüğünün verilmesi, meşrutiyetin iadesi kon. sun­ YAPTIĞI da yapılan telkinleri benimsemedi, hat­ ta eniştesine çok kızdı. Bağdat Demir­ MÜNAKAŞA yolu imtiyazıyla ilgili olduğu da iddia edilen bu kırgınlık üzerine damat LARDAKİ Mahmut Celâlettin Paşa istifa ederek, şimdiki Kuruçeşme’deki kömür depo­ NEZAKETİ, larının bulunduğu yerde kurulu büyük yalısına geçti. Oğullan Sabahattin ile Lûtfullah’ın eğitimleriyle meşgul oldu. TERBİYESİ, Evine özel öğretmenler getirterek, on­ ların geniş kültür almalannı sağladı. ÖRNEKLERİNE Prens Sabahattin'in çocukluğu ve GÜÇ bahar yıllan Boğaziçi’ndeki bu muhte­ şem yalıda, İlmî ve edebî sohbetler içerisinde geçti. Sabahattin bu atmosfer RASTLANAN içinde Lamartiri’in (Joclyne) adlı eserini dilimize çevirdi. Pendik’teki köşklerinde ÖVGÜYE DEĞER de biyoloji, kimya ve tıpla ilgili labo- ratuvar çalışmadan, hatta radyograf NİTELİKLERİ denemeleri yaptı. ARASINDADIR PADİŞAH DAYILAR Vahdettin Sabahattin Bey’in annesi yorlardı. Bu amaçla sonuç elde edilin- Seniha Sultan’m kardeşleriydi. Böyle- ceye kadar damat Mahmut Celâlettin Sabahattin Bey’in babası ile büyük­ sine saltanata yakın bir çocuğun, deli­ Paşa, oğlu Sabahattin ile Lûtfullah’ı babası padişah damatlanydı. Büyük­ kanlılık çağında başlayan özgür görüşü, yanma alarak yurt dışında özgürlük babası Halit Rıfat Paşa, Sultan Mah­ çnu hanedana bağlamadı. O istibdat savaşını sürdürmek istedi. 19. yüzyılın mut’un kızı Saliha Sultan’la, babası idaresinin düşmanıydı. Bu bakımdan /son ayına girerken Boğaziçi’nden kal­ Mahmut Celalettin Paşa, Sultan Me- hükümdar olan dayısı Sultan Hamit’e kan bir yabancı vapur, bu hür fikirli cid’in kızı Seniha Sultan’la evlenmiş­ karşıydı. Babası ve kardeşiyle aynı aileyi, doğruca, hürriyetin bol bol lerdi. Dayılarının 4’ü de hükümdarlık düşüncede olarak, hükümdarın millet­ yaşandığı Fransa’ya götürdü. koltuğuna oturdular. Sultan Murat, ten esirgediği özgürlüğü vermesini isti­ Sultan Hamit, Sultan Reşat ve Sultan ABDÜLHAMİD, MAHMUT PAŞA'YI TAHA TOROS OĞULLARIYLA BİRLİKTE GERİ DÖNMEYE ZORLAMAK İÇİN «Aczimizin nedeni PAŞA'LIĞINI KALDIRIR MÜLKLERİNE ELKOYA1 VE GİTTİKLERİ HER kişise/ girişim YERDE PEŞLERİNE ADAM TAKARKEN, yoksunluğu ve devletin SABAHATTİN BEY ” İLERDE ÖRGÜTLÜ BİR! GİRİŞİME DÖNÜŞECEK“ merkeziye tçiiiğidir» ANA İLKELERİNİ ¡1 BİÇİMLENDİRİYORDU^ n

a «İstediğim tek şey, Abdüihamid'in namuskârane hükümdarlık yapmasıdır,.. Millete hakkı olan özgürlük teminatını versin... Parlamentoyu açsın.. Başka şartım yoktur»

URDUNDAN, finden vo an­ yi sağlamak amacıyla sağa sola telg­ nesinden uzakta bulunmanın et­ raflarla mektuplar yağdırdı. Biz, mem­ Y kisi, Abdülhamid’in Avrupa’da leketteki rejimin bugünkü hali içerisin­ amansız bir şekilde takip ettirmesi, her de, yurda dönmeyi reddettik. Fakat her gittikleri yerde rahatsız ı edilmeleri reddedişimizde, padişahın yeni bir Mahmut Paşaları içten yaralamıştı. girişimi ve tehdidi ile karşdaştık. Esasen kendisi hastaydı. Bu üzüntüleri, Önceleri, ’dan ayrıldığımız hastalığının artmasına neden oldu. O, günlerde bizleri yakalayıp iade etmesi hastalığı ile uğraşırken bütün tehditlere için Fransa hükümetine nota gönderdi. oğullan göğüs geriyordu. Bilhassa Bu notuda kimsenin uyduranıayacağı Sabahattin Bey kalemiyle özgürlük iftiralar gerekçe olarak ileri sürüldü. savaşının bayrağını elinde tutuyordu. Fransa hükümeti, bu gibi notalara ku­ Bu amaçla SaLıahattin Bey, davalarına lak asmayınca, babamızın Türkiye'deki olan inançlarının sarsılmadığını va­ emlâkine el koydurup haczettirdi. Di-- tandaşlarına duyurmak istedi, uzun bir ğer taraftan, kendi öz hemşiresi «olanı beyanname kaleme aldı, özetle şu annemizi, Yıldız Sarayı’nda hapsettirdi. görüşleri belirtiyordu: Bu zalimane hareketiyle, annemizi bize Avrupa’ya geldiğimizden beri karşı rehin olarak elinde tutmak istedi. n Türkiye’nin bugünkü medenî ihtiyacını Onu lelâkete uğratmakla, bizi can- Sultan Abdülhamid’in Paris Sefiri r. temiz duygularla ve içtenlikle padişaha evimizden vurmak,' bu suretle yurda Salih Münir Paşa... Damat Mahmut gönderdiğimiz layihada belirttik. Yazık dönmeye zorlamak istedi. Paşa ve oğullarını ülkeye geri dön­ ki, padişah, doğal ve haklı idam Aldığı bu kötü tedbirler sonuç ver­ meye ikna etmek için uğraşanlar- - dileklerimizin hiç birini nazarı dikkate meyince, kendi hayatımızdan ümjdimizi dandı. Ne o, ne de özel olarak bu iş | almayarak, İstanbul'a dönmemiz için kesmemizi de açıkça bildirdi! Fakat biz, için İstanbul'dan gönderilen Ahmet peşimize adamlar gönderdi: Aynı gaye­ sevgili vatanımızın ve milletimizin. Celalettin Paşa başarıya ulaşabildi. Yakıif, Tarilıln|I%

onun elinde oyuncak olduğunu gördü­ sefiri, ne bu maksatla İstanbul’dan Mahmut Paşayı, nâdim olarak çıktı­ ğümüz içindir ki, yurdumuzda yuva­ gönderilen Ahmet Celalettin Paşa, ğı özgürlük yolundan döndüremeyen mızdaki rahatı terkederek, bugün bura­ üzerine aldıkları görevleri başarıya ulaş­ Sultan Hamid, onu her gittiği yerde larda davamızı sürdürüyoruz. Hemşire­ tıramadılar. Bunların ricalan Mahmut huzursuz bırakmakla beraber, İstan­ sini. biraderini, oğlunu hapis ve tazyik Paşa’yı etkileyemedi. Paşanın onlara bul’daki ve Türkiye’nin başka yerlerin­ eden bir kalpten milletine saadet gel­ verdiği son cevap şöyle idi: deki emlâkine el koydurdu. Gıyâben mesi beklenemeyeceği kanaatine vardı­ ”... Ne oğullarım, ne kendim için bir onu ve çocuklarını ölüme mahkûm ettirdi. Hatta Mahmut Paşa’mn (Paşa)’lığı­ nı, Sabahattin ile Lütfullah’m da (Bey)’liğini bir irade ile onlardan aldı! Resmî yazışmalarda Mahmut’tan sonra (paşa) Sabahattin’den sonra (bey) sı­ «Türkiye'de kişi fatının kullanılmasını yasakladı! Bir padişah, hıncın bu derecesini göstermek atı/ımiarmı suretiyle küçülebiliyordu. Sabahattin Bey, Paris’te bilgisini süratle artırma, geliştirme çabasına desteklemek, onları girdi. Bir yandan tarihe, siyasete ve toplum bilgisine dair eserler okudu. Öte merkeziyetten uzak yandan, Fransa'daki sosyologlarla ter­ biyecilerin, bilinçli sohbetlerine katıldı bir yönetime alıştırmak Uzun süren etüdleri sonunda, Türki­ ye’nin kurtarılması ve yükselmesi için toplum ilminden, yani sosyoloji mesle­ gerekir» ğinden yararlanma gerektiğine inandı. Bu konuda bir sosyolog, bir terbiyeci kadar bilinçlendi. Onu en çok etkile­ ğımızdan, yükselmesi ye • yaşaması içir, şey istediğim yok. İstediğim tek şey, yenler, Fransız sosyologu ve ekonomisti kendimizi adadığımız üstün Türk ulu­ Abdülhamid'in namuskârane hüküm­ Edmond Demolins ile Le Play oldu. sunun hislerine vc vatanseverliğine baş­ darlık yapmasıdır. İstanbul’da bulun­ Ingiltere’de olduğu gibi bir toplumun vuruyoruz. duğum sıralarda yüzüne karşı daima ı ayakta kalmaşi, o toplumu oluşturan Belirtmek gerektir ki Türklüğün bunu söyledim. Sonunda, onun kanlı ve kişilerin iyi yetişmesine, kendi başına yaşatılması, medeniyet dünyası için bir fesatçı idaresini protesto maksadıyla, kumanda edebilmesine bağlıdır, insan­ hizmet olacaktır. Geçmişi büyük başarı­ buraya geldim. O millete hakkı olan lar, kişilik kazandığı nisbette, birleşik larla dolu olan bu milletin, gelecekte özgürlük teminatını versin. Parlamen­ yaşantılarında üstünlük sağlayabilirler. yüksek medeniyet seviyesine erişmesi toyu açsın. Bizim yurda dönmemiz için Kişiler, özgürlüklerini başkalarına kap­ böyle bir savaşla gerçekleşecektir. bildirecek başka şartımız yoktur...” tırmayan bir nitelikte yetişebilirlerse, Bir ulusun uygarlık alanında en yük­ bu onlara kendilerini yönetme gücünü sek seviyeye ulaşmak için göstereceği başarılar yalnız o millet için değil, bütün insanlığın bir zaferi sayılır.” ABDÜLHAMİD: «SABAHATTİN BEY'E «ŞARTIMIZ BUNDAN BÖYLE "BEY" DENMEYECEK» PARLAMENTONUN AÇILMASI»

Damat Mahmut Paşa ile oğulları Paris'e varınca etrafmı saran Jöntürk- Sabahattin Bey ile babas ler, bunların tutumundan büyük güç ve kardeşini geri aldılar. Daha önce Abdülhamid yöne­ 'O-o-U getirmek timinden hoşnut olmayan veya sürgün­ başarılamayınca, lere gönderilenlerden Avrupa’ya kaça­ «ru J S 'J iU , Abdülhamid ailenin -b > mülklerine el koydurdu. bilenler, ilk günlerde, el ele mutluluk 1,7 ) içerisinde yürüdüler. Bununla da yetinmeyerek Mahmut Daha önce Paris'e gelmiş ve güçlü bir Hı'- , jf, S ’ ^ Paşa’nın paşalığını, örgüt kurmuş bulunan Ahmet Rıza ...... * - > ¿-V- ~ Bey, önceleri Mahmut Paşalara bütün Sabahattin ile örgütünün sevgisini sunmuş, kucağım Lütfullah’ın da Bey i iğin i açmıştı. Mahmut Paşa ve oğullan ise bir irade ile onlardan casusların takiplerinden kurtulmak için, aldı. Resmî onları şaşırtıcı yollara sürüklemek ça­ yazışmalarda basına girdiler. Kâh Belçika’ya, kâh Mahmut’un adı birlikte İsviçre’ye bu arada İtalya ile Mısır’a "Paşa" sıfatının gidip geldiler. Hangi ülkeye gittilerse kullanılmasını, takip edildiler. Sultan Hamid’in tek Sabahattin ile Lütfullah'ın da "Bey” düşüncesi bunları tehditle veya huzur­ sıfatıyla anılmasını suz bırakarak, yurda dönmelerini sağ­ yasakladı. Solda, Sultan lamaktı. Bu işi başaracak olanlar, Abdülhamid'in bu mükâfatlandırılacaklardı, fakat ne Paris konudaki yazılı emri... verir. Böylece kişilerde özel teşebbüs kabulü gibi devrim ve yenilik hareket­ bilgili ellerine verilmelidir. Bu maksatla tipi gelişir. Sabahattin Bey, Anglo - leri, milleti tam anlamıyla uygarlığa, her şey kökünden değiştirilmeli, vatan Sakson'lan misal göstererek Türklerin vatanı çağdaş bayındırlık düzeyine eriş­ topraklarını değerlendirecek köylülerin de bu metodla yetiştirilmesini ve eği­ tirememiştir. Bu itibarla toplumumu- eğitilerek bilgilerinin artırılması ve tilmesini istiyordu. zun hastalıklarına, bilgi pertavsızı ile üretimde iyi sonuç alacak bir sistemin Sabahattin Bey Le Play’in kurmuş bakmak gerekir. uygulanması lazımdır. Vatan batmak­ olduğu (Sience Sociale) ekolünden onun tan ve Türkiye gerilikten, ihtirasların ünlü uygulayjcısı Edmond Demolins'in Derde çare, yaraya merhem diye, kurbanı olmaktan ancak bu surette 1897 yılında yayımlanan eserinden esin­ İslahat namı altında göz külleyici sözler kurtulabilir. lenirken, Türkiye’nin (çağdaşı uygarlığa ve davranışlarla Türkiye yükseltilemez. Prens Sabahattin, ayrıca Türkiye’nin erişebilmesi için —eski tabirle— (te- Türkiye’yi refaha kavuşturacak iki nasıl kurtarılabileceği, nasıl yükselti­ şebbüs-ü şahsî) ve (adem-i merkeziyet) esaslı problemin halli gerekir. lebileceği konusunu yda ele aldı. Bu

/ ------«Bir ulusun «Hükümdarın totaliter uygarlık alanında ^ # ğğtutumunakarşı koymak göstereceği başarılar * amacıyla, yurt içinde yalnız o millet için dernekler ve komiteler değil,bütün insanlığı% kurmak gibi konulara bir zaferi sayılır» önem verilmelidir»

olarak bilinen1. daha sonraları bir Devlet yönetiminde geleneklere, tutu­ kitabı yazarken (“Anglo - Saksonlann cemiyet olarak kurulan ve hatta bir culuğa maslahatçılık politikasına, kır­ Üstünlüğü Nedir?”) adlı eserin etki­ partiye dönüşen ana prensipleri ortaya tasiyeciliğe, özellikle merkeziyetçi tutu­ sinde kalmıştır. attı (1). ma son verilmelidir. Bunu yapmak için, Sabahattin Bey’e göre yalnızca Sul­ milletin kültür seviyesini yükseltmek,, tan Hamid gibi müstebit bir hükümdarı kişilerin girişimlerine . öncelik tanıman TEŞEBBÜSÜ alaşağı etmek, amacı sağlamaz. Tür­ gerekir. İrademizi köstekleyen gelenek­ kiye’de Yeniçeriliğin kaldırılması, Tan­ ler atılmalı, kişilerin iyi bir şekilde ŞAHSÎ VE ADEM-I zimat’ın ilânı, 93. Kaııun-ı Esasi’nin eğitilerek toplumun yönetimi onların MERKEZİYET Sabahattin Bey görüşlerini, Avrupa’­ da çıkardığı gazetelerde, daha sonra (1) Şahsî görüşümüze göre, Türk- tür iilmî çalışmalarını yoğunlaştırmış­ Türkiye’de yayımladığı broşürlerde ve lerden Play'cılıkla ilk uğraşan fikir lardır. verdiği konferanslarda uzun uzun savun adamı, Ali Süavi’dir. O, Play okulu ile Frédéric le Play ekolüne dair Türki­ du. O, özetle şunları belirtiyordu: 1876'larda ilgilenmiştir. Daha sonraki ye’de köklü yayınlar ve incelemeler de ”... Toplumumuzdaki hastalığın ve yıllarda, İzmirli bir fikir adamımız yapılmıştır. Rahmetli profesörlerimiz­ acizliğin gerçek nedeni, millî eğitimden Tevfik Nevzad’ı hatırlıyoruz. İleri fikir­ den Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu ile ve kişisel girişimlerden yoksun ol- lerinden dolayı Abdülhamid yönetimi, Nurettin Şazi Kösemihal’in muhtelif mamızdı. İkinci yoksunluğumuz ise, onu mahkûm ederek, Adana’ya gönder­ makale ve kitaplarında bu konu işlen­ devlet yönetiminin merkeziyetçi tutu­ mişti. Devrin sert yönetimine dayana­ miş bulunuyor. muydu. Yetkilerin genişletilmesi gere­ mayarak intihar etti. Ya da intihar süsü Le Play okulu hakkında Macit Şük- kirdi. Türkiye’de kişi atılımlannı des­ verilerek boğduruldu. Sabahattin Bey’- rii’nün Pitirim Sorokin'den dilimize teklemek, onları merkeziyetten uzak bir in, Play ekolu ile ilgisi, 20. yüzyılın ilk çevirdiği bu yazı da (Mülkiye Mec- yönetime alıştırmak, toplum bilimini yılına rastlar. Daha sonraki yıllarda, muasO'nın 1933 tarihli 24. sayısında uygulamak, din, mezhep ve etnik ayrı­ fikir adamlarımızdan Nihat Reşat, yayımlanmıştır. calıklarım birleştirmek, yabancı ülke­ Mehmet Ali Şevki, Nâfi Atuf, Ragıp En önemlisi, “Le Play Sosyolojisi'nin lerde Türk haklarını savunmak ve lehte Nurettin ve eşi Prens Sabahattin'in 100. yılı, Dünyada ve Türkiye’de Te­ gelişen düşünceler sağlamak, hüküm­ yolunu izlemişlerdir. sirleri adlı ile (Türk Sosyoloji Cemi- darın totaliter tutumuna karşı koymak İstanbul Muallimler Birliği, İktisadî yeti)’nin 21 aralık 1967 tarihinde amacı ile yurt içinde demekler ve ve İçtimaî araştırmalarla ilgili teşek­ düzenlediği toplantı tebliğlerini derle­ komiteler kurmak gibi konulara önem küller, Sabahattin’in ölümü üzerine bu yen değerli broşürdür.” verilmelidir.” KONGRENİN TÜM GİDERİNİ

1902 şubatında Paris’te toplanan Jöntürk Kongresi’ni ■ Bey (1), Prens S.-.-a' uin (2), M. Sathas (3), İsmail bir Fransız ressam da izlemiş ve daha sonra bu resmi H Kemal Bey (4), Hoca Kadri Efendi (5) ve Ahmet Rıza yapmıştı. Resimde numaralanmış olanlar, Lütfullah ■ Bey'dir (6).

ÜCUMLARIN yönel r-ği kc.m. Prens Sabahattin'le kardeşinin daveti daha çok “adem-! nic*..e/iyet” H ti. l i u u Karşı onlar ıLeilik.t üzerine İttihat ve Terakki üyeleri, Mısır, şöyle diyorlardı: “Adem-i merkeziyet fikri, yurdu bö­ İtalya, İsviçre, Romanya ve lünmeye kadar götüren bir yanlış an­ lamaya neden olabilir. Türkiye'deki bazı azınlıklar, bu tür uygulamayı İngiltere'den Arnavut, Ermeni, Arap, bölgesel bir imtiyaza, hatta bağımsız­ lığa götürecek tutum ve davranış içine Türk, Musevi delegeler bir araya geldi girebilirler. Ermeniler, Arnavutlar, —

söz sahibi olabilirdi. Sabahattin’i des­ teklemesinin. ileride Katoliklerin haki­ miyetini doğuda sürdürebilmesini amaç­ ladığı da akla gelebilirdi. Jöntürklerle daimî surette ilgisini sürdüren Fesch, 1908 inkılâbından sonra Türkiye’ye geldi. 1902 yılının şubatında düzenlenen Araplar içinden (adem-i merkeziyet) merkeziyet) şeklinde ifade etmişti. Paris’teki büyük Jöntürk Kongresi, doktrinini bağımsızlık anlamına alanlar Onlara göre bu iki sözcük, aynı anlamda devrin basınına, “Osmanlı Hürriyet - çıkabilir. Büyük Türkiye’nin parça­ kabul edilmeli ve yorumlanmalıydı. Sabahattin Bey’le, Paris’teki kalaba- perveran Kongresi” adıyla yansıdı. Bu lanmasına yol açılabilir.” kongrenin —ta Mısır’a kadar giderek— bütün hazırlıkları, Prens Sabahattin’le kardeşi Lütfullah tarafından yapıldı. İki kardeş bir beyanname yayımlayarak, yurt dışındaki bütün Jöntürklerı, »o tandan veya sürgün yerinden kaçmış JÖN TÜRK olanları, tasarladıkları kongreye davet ettiler. Paris’teki (İttihat ve Terakki Cemiyeti) mensupları, başta Ahmet KONGRESİ GÜNDEMİ Rıza Bey olmak üzere kongreye katıl­ dılar. Kongrenin bütün masrafları Sabahattin Bey tarafından karşılandı. ► Mille tie yöneticilerin Üç amaç vardır: Mısır’dan, İtalya’dan, İsviçre’den, Ro­ manya'dan, İngiltere’den, Türk, Erme­ bağı kalmadı. «Devlet ni, Arap, Arnavut ve Musevî delegeleri bütünlüğünü de bu kongrede hazır bulundular. Kötülüklerin Büyük yankıları olan bu toplantı, kaynağı korumak, iç barış Avrupa basınında (Osmanlı Liberalleri Kongresi) adıyla nitelendirildi. yöneticilerdir. ve 1876 Kan un-u Fransız basın mensuplarından üç Esasisi'nin kişi, katılanlarm resimlerini çizen bir uygulanması» ressam da toplantıyı izleyenler edasın - daydı. > Türkiye'de yaşayan Sultan Hamid, böyle bir kongre yapılacağını haber alınca, yabancı dev­ değişik din ve letlere yine notalar göndermeye başladı. 1 Berlin anlaşması Elçilerini sıkıştırdı. Jöntürklerin bu tür soydan gelenlerin çalışmalarını engellemek için ne lâzımsa beraberliği hükümlerine yaptı. Hatta bazı gazetecilere —Paris Sefiri Salih Münir Paşa eliyle- rüşvet­ sağlanmalıdır. uyulmalıdır ler gönderildi. (Buna dair, Salih Münir Paşa’nın hususi evrakı arasından, özel “ arşivimize intikal etmiş, korkunç bel­ geler vardır.) Kongre için müsait salon tedarikinde Sabahattin Bey ise (adem-i merkezi­ lık Jöntürk grubunun lideri olan Ahmet güçlük çekilirken, Fransız Akademisi yet) konusunu, gerek Paris’te ilk ortaya Rıza Bey arasındaki kalem ve söz azasından Lefevr - Poııtalis, Troca- attığı yıllarda, gerek 1908 Meşrutiyet düellosuna iki yabancının karışması dero’daki evinin kapısını sonuna kadar dikkatle incelenmeye değer. Bunlardan İlânı’ndan sonra yurda dönüşünde ver­ açtı. diği konferanslarla, çıkardığı broşürler­ biri Ernest Edmondson Ramsaur (1) le, uzun uzadıya izah etti. O, adem-i diğeri Fesch adlı ünlü bir papazdır (2). merkeziyet düsturunun bir siyasî, bir Ernest Edmondson (The Young idari yönü bulunduğunu söylüyordu. Turks) adlı eserinde, Sabahattin’i şid­ Uygulanacak olan ve üzerinde durulan detle eleştiriyor, ortaya attığı eskimiş husus, İdarî yönüydü. Yani kırtasiyeci­ fikirlerin Türkiye’ye uygulanmasında liğin kaldırılması, merkezden yönetim bir mucize gerektiğini söylüyordu. yetkisinin kısmen mahallî idarelere ye­ Fesch ise,Sabahattin’in adem-i merke­ rilmesi halkın nu suretle kendi işlerine ziyet fikrini destekliyordu. Fesch, Sa­ kendi çabaları ile yönetmesi şeklinde bahattin’i Katoliklere sevdirmek için yorumlanmalıydı. Yoksa bölgelere ba­ geniş bir kampanya açmıştı. Aslında o, ğımsızlık verilmesi anlamına alınmama­ 'Türkiye’deki Katoliklerin geleceği için lıydı. Sabahattin Bey grubunun söz­ gizli emeller peşindeydi. Sinsi ve karışık cüleri d bu savunmalara katılıyor ve bir komitacıydı. Ona göre, Sultan şöyle diyorlardı: Hamid düşerse, Sabahattin, Türkiye’de 12 Mithat paşa, ilk (Kanun ı Esasîl’yi hazırlarken (tevsi-i mezuniyet) yanı yet­ kilerin genişletilmesi sözcüğünü, kanu­ (1) Ernest Edmondson Ramsaur (The nun metnine bizzat koymuştu. İkinci Young Turks, Prelude to the Revolution of kere Meşrutiyetin kabulünde düşünülen 1908) Sultan Abdülhamid, Jöntürk Kong- yönetim. Birinci Meşrutiyet Anayasa­ resi’nin toplanmasını engelleyeme­ sındaki temele göre oturtulduğundan, (2) Paul Fesch (Constantinople aux Der­ yen görevlilerine zehir zemberek bir Mithat Paşa'nın düşündüğü (tevsi-i niers Jours d’Abdul-Hamid) suçlama mektubu yollamıştı. mezuniyet) i Sabahattin Bey (adem-i Paul Fesch (Les Jeunes Torch) Yakı îf.'Iar i Iıi ıt|i z

4 şubat 1902 akşamında başlayan runiuluğu karşısında, bu toplantıyı yıntarı ile t anınan bahriyeli Ali Fahri kongre, 9 şubatta çalışmalarını sonuç­ yapmış bulunuyoruz. Böyle yüksek Bey’le Ados idis Efendi seçildi. landırdı. Pontalis’in evine gelenler, gayeli bir toplantıya varlığınızla katıl­ Türk - Fransız bayrağı ile süslenmiş J>ü- manız yüksek ve millî yararlarımızın bir yük salona alındılar. delilidir. Soy ve din ayrıcalıkları gö­ GÜNDEMDEKİ zetmeksizin, ortak hedefimiz olan konu­ da, milletimizin medenî haklarını, yurt KONULAR İLK KONUŞMAYI içinde hayatı pahasına savunduktan sonra yurt dışında da her türlü elemli Kongrede ¡konuşmaların Türkçe ve LÜTFULLAH YAPTI yaşantıya göğüs geren sîzler gibi hür Fransızca yapılması kararlaştırıldı. düşünceliler, milletimizin karşı karşıya Başkan Sabahattin Bey, büyük bir kaldığı siyasî afete, millî şerefimizin dirayetle, yurdun ve milletin kurtarıl­ 47 kişi (3) önünde ilk konuşmayı, gerektirdiği şekilde çare bulacağına ve masını amaç edinen görüşmeleri yönet­ Fransızca olarak Sabahattin’in kardeşi selâmet yolunu göstereceğine yürekten ti. Güçlü bir hitabetle Türkiye’de Ahmet Lütfullah yaptı. Hürriyetsever- inanıyoruz. Bu amaçla topluluğunuzu hüküm süren bunalımı anlattı. Daha lerin bir araya gelmelerinden dolayı en derin ve içten gelen duygularla kutla­ sonra gündeme geçildi. Dört maddeden teşekkür etti ve ; salonunu vermekte rız." oluşan görüşme konusu okundu. Kap­ gösterdiği insancıl duygulardan dolayı, Sabahattin Bey den sonra kürsüye sadığı hususlar, özetle şöyleydi: ev sahibi Pontalis’i övdü. Pontalis, Sireı Bey (rahmetli sair Hüseyin Siret 1. Türk milleti ile bu millete 2ü yıldan

Prens Sabahattin'in başkanlığında Poplanan ı°arls Jöntürk Kongresi'ne katılan delegeler...

alkışlar arasında, bu konuşmaya cevap özsencer) geldi. Sürgünlerden ve zin­ beri bir zulüm hayatı yeışatan idareciler verdi, özgürlüklerinin temini için top­ danlardan kaçarak vatanı için, vatan arasında, bir bağlantı kalmamıştır. dan uzak yaşayanların, duygularını dile Çünkü bugünkü devlet idarecileri, lananları kutladı. memlekette yapılan fenalıkların, bütün Arkadan söz alan Sabahattin Bey, getirdi. Dağınık şekilde, birbirinden maksadı anlatan bir konuşma yaptı. habersiz çalışan bu gibi hür fikirli insanlığın nefret ve tiksi ntisini kazanan Sabahattin Bey, özetle şunları söyledi: yurttaşların görüş birliği içerisinde el olayların yegâne kaynağ ıdır. ele çalışmaları dileğinde bulundu. 2. Türkiye’de yaşayan muhtelif soy “Vatanımızda hürriyet ve aridetin ve dinden gelenler arasımda beraberlik kesin olarak yerleşmesini sağlamak zo- 3 husule getirilmelidir. 3. Türkiye'de oturanlar arasında, ay­ SAYGI rılıklara meydan verilmeden bütün gaye (3) Paris’teki ilk Jöntürk Kongresi’ne ka- ve çabaların üç noktada oluşturulması­ tılanların miktarı hakkında 40’dan 70’e kadar GÖSTERİSİ na çalışılacaktır. Bunlar devletin birli­ değişen bilgiler bulunmaktadır. Biz, eide etti­ ğini ve tümlüğünü muhafaza, içte ğimiz paramparça bir hatıra defterinin barışın ve sükunetin tesisi, doğal yapraklarından bazı Jöntür!: mektuplarından, Paris’te yaptığımız incelemelerden, en fazla Bu kongre düzenlenirken, başkanlık hakların verilmesi, siyasi! özgürlüğün 47 olarak belirlemiş bulunuyoruz. Diğer için, damat Mahmut Celalettin Paşa sağlanması için 1876 Kanun-ı Esasi- taraftan bu kongreye ilk önce Tıbbiyede gizli düşünülmüştü. Hastalığı yilerlemiş bu­ uygulamaya konulmalıdır. bir örgüt kuran Dr. tbrahim Temo ile Dr. lunduğundan bir saygı gösterisi olmak 4. Türkiye’de iç huzurun sağlanması Abdullah Cevdet’in ve Tunalı Hilmi ile Nihat üzere Mahmut Paşa fahri başkanlığa, bakımından, imzalanan Berlin Andlaş- Reşat ve lshak Sükûti’nin katıldığını ileri oğlu Sabahattin Bey kongreyi yönet­ ması hükümlerine riayet olunmalıdır. süren yazılar gözümüze ilişti. Bunlar yan­ mek üzere başkanlığa seçildi. Sabahat­ Bütün bunların yerine getirilmesi için lıştılar. lshak Sükûti, kongre hazırlıkları tin Bey böyle büyük bir kongreye kurulması öngörülen daimi biı komi­ sırasında San Remo’da hasta bulunuyordu ve bu hürriyet kahramanı orada öldü. Dr. Nihat başkanlık ederken, 25 yaşında bir tenin görevlendirilmesi ile, Türkiye'nin Reşat Belger merhum ise, o sırada henüz delikanlıydı. Üyeler arasında 70’inde istiklâlini garanti etmiş bulunan 1856 Paris’e kaçmamış ve Prens Sabahattin Bey’le olanlar da vardı. Paris ve 1878 Berlin andlaşmalarını tanışmamıştı. Nihat Reşat’ın Sabahattin imzalamış olan devletlere de yardımla­ Bey’le tanışması ve dostluğu 1903 yılında Rum delegesi Sataş, Ermeni delegesi rını esirgememeleri için başvurulması olmuştur. Yine iddiasının aksine olarak Sisliyan efendiler de başkan yardım­ teklif edildi. Ancak bu konu, Paris Sabahattin Bey’in uzun müddet hususi cılıklarına getirildiler. Jöntürk Kongresinde uzun uzadıya kâtipliğini yapmış bulunan Safvet Lütfi Tozan da bu kongreye.asla katılmamıştır. Kongre kâtipliklerine, İsviçre'deki ya eleştirildi. ,jjf f PRENS SABAHATTİN | TAHA TOROS Kongre'd e bir grup, yabana bir devletin müdahalesini sağlamak konusunda ısrar ediyor ve... İlk çatlak acılıyor..

1902 Paris Jöntürk Kongresi'nde başarılı sonuçlara ulaşıldığı yollu haberler, ortaya çıkan fikir ayrılıklarını ve çelişkileri ancak bir süre gizleyebildi

ARÎS’teki büyük Jöntürk perişan eden üst üste gelen felâketlere kongresinin çalışmaları, Prens karşı yegâne ilâç- ırk ve mezhep ayrılığı P Sabahattin’in bizzat kaleme al­ gütmeksizin-aynı toprakta yaşayan in­ dığı bir beyanname ile duyuruldu, sanların maddi ve manevi güçlerini bir­ özetle şöyle deniliyordu: leştirmektir. Bu maksatla evvelâ Türki­ ye’de hürriyet ve adeleti kurabilecek "Vatandaşların hepsi, bugün totalikler yeni bir nesil yetiştirmek gereklidir. Ahmet Rıza Bey Jöntürk hareketi­ ¿surenin çekilmez yükü altında ezilmiş Böyle bir planın gerçekleşmesine tek nin en önemli adlarından biri, hatta bulunuyor. Bu iç sızlatıcı duruma her­ engel, hiç şüphesiz ki Yıldız Sarayı'nda, belki de en önemlisiydi. Jöntürk kes, tevekkülle boyun eğerek, utanç duygulan ile ve yıkıcı bir tutum i- çoğunluğunun lideri olarak bilini­ tahammül edemiyor. Edemeyenler ola­ çerisinde, bu devleti yönetenlerdir. İşte yordu ğanüstü fedakârlıklar göstererek, bu bu elem verici duruma son vermek, biz- hainano zulmün baskısı altından kurtul­ lere düşen bir hizmet olduğu gibi, öyle 1. Abdülhamid ve yönetimine karşı mak amacıyla çalışmışını ve burada bir zalimce baskıya karşı ayaklanmak, her Avrupa'da basın yoluyla sürdürülmekte topluluk vücuda getirmişlerdir. Bunu hamiyetli Türk için mukaddes bir vazi­ bulunan kampanyalar, yeterli ve iste­ iftiharla bildiririz. fedir.” nildiği güçte etkili olamamaktadır. Bu kongTede Sultan Abdülhamid’e Amaca erişmek İçin, Türk ordusu İçeri­ karşı birlik olarak shareket edilmesi sinde destek aranmalıdır. AYDINLAR AZINLIK oybirliğiyle onaylanmış, bütün konuş­ 2. Türk ordusu içerisinden destek macılar genellikle Sabahattin Bey, aranmakla beraber, bu teşebbüsün ya­ CAHİLLER İsmail Kemal Bey, Hoca Kadri Efendi, pılacak ıslahatı tam anlamıyla gerçek­ ÇOĞUNLUK Ahmet Hıza Bey, birbirlerini ayn leştiremeyeceği düşünüldüğünden, Tür­ görüşte desteklemişlerdir. Kongrede kiye'ye yabancı bir devlet müdahalesi büyük çatışmalara ve atışmalara neden sağlanmalıdır. olan iki konuda anlaşmaya varılama­ Bugünkü Türk toplumu, azınlıkta o- Her iki teklif, genellikle yabancı bir mıştır. Bu konuda daha çok ilerideki lan eııteilektüel bir zümre ile çoğunlukta devlet müdahalesi konusu, tehlikeli so­ yıllarda Jöntürklerin müşterek tutumu­ olan cahillerden ibarettir. Gösterilecek nuçlan bakımından, şiddetle reddedil­ nu gevşetmiş, hatta aralanna düşman­ metin bir azim sayesinde, bu bilinçsiz miştir. Yabancı devlet veya devletler­ lık sokmuştur. Bu konulara aşağıda kı­ çoğunluğun bilgili azınlığa yaklaştınl- den müdahale sağlanması fikrini ortaya saca değinmeyi gerekli buluyoruz. ması güç bir şey değildir. Böyle mesut atan ve savunan eski adı (Sis) o- bir sonuca erlşebllmekte önemli olan, Kongrenin hararetli konuşmalarına lan — Adana nın şimdi tfir kazası bulu­ kullanacak aracı iyi seçebilmektir. konu olan hususları, iki noktada, topar­ nan Kozanlı (Sisliyan) Efendi oldu. Bu Bizim fikrimize göre, vatanı harap ve lamak mümkündür: Ermeni komitacının teklifinde, art nyi f / 1 Yakı n/Turilıî

düşüncesi seziliyordu. Gerçi o teklifini İçte ve dışta güçlenen hürriyetçiler, tana dönünce, birbirlerinin gözlerini o- 93 Harbi’nden sonra Berlin’de imzala­ Sultan Abdülhamid’in bir an önce yöne­ yarcasma geçimsizlik ve uyuşmazlık ör­ dığımız andlaşmanm bir maddesini da­ timine son vermek, anayasal kuralları neği gösterdiler. yanak yapıyordu ama, ilerisi için gizli getirerek, parlamentoyu yeniden açmak Sabahattin Bey, fikirlerini yaygınlaş­ emellerin temelini atmaktaydı. Aslında gayesi ile, o günkü yönetime muhalif o- tırmak için, Avrupa basınına büyük Berlin Antlaşmasının 61. maddesinde lanlann birlik halinde çalışmalarında önem verdi. Londra’da, Paris’te yoğun Türkiye’deki azınlıklar için, ıslahat yarar gördüler. Amaç, Abdülhamid’e bir çalışma temposuna girdi. Batı âle­ öngörülmüştü. Bu kongrede en çok ko­ karşı güç birliği sağlamaktı. minin siyaset ve düşünce alanında adın­ nuşan ve aşın tekliflerde bulunan İsmail dan sık sık bahsedilir oldu (1). Kendi­ Kemal Bey de aynı görüşü destekliyor­ siyle ünlü gazeteler mülâkat yapmak­ du. Bu zât, daha sonra Avlonya mebusu taydı. Görüşlerine dair dergi ve gazete­ olarak Osmanlı Parlamentosuna katıldı lerde bilinçli yazılar yayınlandı (2). ve Arnavutluk’un ayaklanmasında Tür­ kiye’nin başına hayli gaileler açtı. Ahmet Rıza Bey, İsmail Kemal’in SABAHATTİN BATI sözlerine şiddetle karşı çıktı. Hoca Kad­ ri ile Sabahattin,her iki görüşü yaklaş­ BASININI ETKİLİYOR tıran bir formül bulunmasmı teklif etti­ lerse de, kongrede ilk çatlak açılmıştı. Bu etkili yazılar Sabahattin’i, Batılı politikacılar arasında da üne götür­ mekteydi. Gün geldi, Sabahattin, İngil­ İSMAİL KEMAL tere’nin ünlü Dışişleri Bakam Slr Ali Haydar Mithat... ISRAR EDİYOR Edvard Grey ile, dünya kamuoyu önün­ Bu görüşten hareket edilerek, 1902 de münakaşa edebilecek bir düzeye eriş­ ti. Büyük önem taşıyan bu konuya kı­ İsmail Kemal, yabancı devlet müda­ şubatında düzenlenen ilk kongreden sonra, görüşlerinde çelişmeler bulun­ saca değinmeden gaçmemeliyiz: halesinde ısrar etti, bu suretle, Abdül- ması nedeniyle, araları açılan Ahmet İngiliz Dışişleri Bakanı Sir Edvard hamid ortadan kaldırılmalı ve millete Rıza Bey grubu ile Sabahattin Bey gru­ Grey, parlamento'da yaptığı bir konuş­ özgürlük sağlanmalıydı. Kongredeki bunun birbirine yaklaşımı sağlandı. îyi mada, Panislamizm’den dert yamnış ve F.rmeniler ise, Berlin Antlaşması’ndaki, niyetli Jöntürklerin aracılığı ile, İkinci bunun kımıldamakta, uyanmakta ol­ Bir Ermenistan görüşüne dayanarak, Paris Kongresi, 27-29 aralık 1907 günle­ duğuna dikkati çekmiştir. ihtilâlci ve gizli emellerini bu kongre ve­ rinde yapıldı, ön hazırlık programına Sabahattin, Sir Edvard Grey’in ard silesiyle su yüzüne çıkardılar. göre bu kongre 23 aralıkta başlayacak­ düşüncesini bilenlerdendir. Bilinçli bir Kongreye katılanların çoğun- ken, ni komitecilerin anlaşmazlıkları görüşle Ingiliz bakanını, basm yoluyla !uğu, yabancı devlet müdahalesinin sa­ yüzünden dört gün geciktirildi. hayli eleştirmiştir. Londra’daki kıncalarını, Abdülhamid’in saltanatın­ Bu toplantıda: (TİM ES) gazetesinde (3) İngilizce , da devam etmesinden de zararlı olacağı­ A) Bugünkü yönetimin “istibdadın” • Paris’teki (Le Siecle) gazetesinde (4) nı belirttiler. Böyle bir teşebbüsün Tür­ yok edilmesi, Fransızca yayımlanan açık mektup ni­ kiye’nin bağımsızlığına bir tecavüz sa­ B) Meşrutiyet usulünün ’’parlamen­ teliğindeki makalelerinde, ortaya attığı yılacağını savundular. Buna karşılık, tonun” tesisi, görüşler, o günlerin önemli siyasî konu­ İsmail Kemal Bey ile Sisliyan Efendi C) Yukarıdaki amaçlan sağlamak için ları arasında yer almıştır. Sabahattin görüşlerinde ısrar ettiler. Hatta İsmail her çareye başvurulması ve gerekirse Bey, Panislamizm tehlikesine değinen Kemal Bey, bu maksatla, bazı tngüiz ihtilâl yollanmn aranması, kararlaştırıl­ Ingiliz Dışişlerine karşı konuyu, kısaca devlet adamları ile,, gizli görüşmeler dı. şöyle savunmuştur: yaptığını da orada anlattı. Paris’teki ikinci Jöntürk kongresine “- Panislamizm, Batıkların Doğuyu Paris’te düzenlenen kongrede, başarılı katılan örgüt ve yayın organlarının ni­ emri altına almak istemesinin bir sonuçlar alındığı yolunda basına bilgiler telikleri çok enteresandır. Bunlan şöyle reaksiyonu olarak nitelendirilmelidir. verildiyse de, ortaya çıkan fikir ayrılık­ sıralayabiliriz: İstanbul’un Panislamizmin merkezi gibi ları ve çekişmeler ancak kısa bir müddet 1. Osmanlı ittihat ve Terakki Cemi­ gösterilmesinin nedeni, özgürlükçülere gizlenebildi. yeti yaym organlan (Şûra-yı Ümmet) ve karşı dinin kullanılmak istenmesinden Ancak 1907 yılında, bu iki grup, (Meşveret) gazeteleri. doğmaktadır...” muvakkat da olsa, müşterek hareket et­ 2. Birleşik Ermeni İhtilâl Topluluğu, Batı basınında bu konudaki münaka­ mek amacıyla, biraraya geldiler ve (Taşnaksutyon) yayın organı (Dnışak) şalar aylarca sürmüş, TtTîkiye’nin Abdülhamid’i devirmek için işbirliği içi­ 9- Teşebbüs-i Şahsi, Ademi Merkezi- özgürlüğü ile ilgili düşünceleri, Saba­ ne girdiler. Bu toplantıların adına da yet-i Meşruta Cemiyeti, yayın organı hattin Bey 1908 Meşrutiyet inkılabının “İkinci Jöntürk Kongresi" dediler. (Terakki)gazetesl, gerçekleşmesine kadar savunmuştur (5). 234 Kongreye katılan Jöntürklerin, bir­ 4. Mısır’da Musevi Cemiyeti, yayın likte çalışma hususundaki eğilimleri organı (Lavara) gazetesi, üzerine, “Osmanlı Hürriyetperveran 5. Londra'da Türkçe ve Arapça yayın U) (La Revue) dergisinin 15 aralık 1905 yapan (Hilâfet) gazetesi, günkü 24 saydı ve 17 seri nolu nüsha­ Nizamnamesi” hazırlandı. Noter Mahou sında, Sabahattin’e dair geniş bir tanıt­ de Laquie’ye verilen bu tüzük, 20 mad­ 6. Marsilya’da yayınlanan (Armina) ma yapılmıştır. Aynca, (Patria) dergisin­ deden ibarettir. Nizamnamenin 4. mad­ gazetesi. de geniş bilgiler (Sayı: 15-1905), mevcut­ desine göre, Paris’teki cemiyet merke­ 7. Balkanlar da yayınlanan ihtilâlci tur. zinin, Türkiye’de aynı adla bir parti (Razmik) gazetesi. (2) The Tribune (Londra) 24.1.1906 Le Radi­ cal (Paris) 25.1.1906 Minerva de Rome- kurması öngörülüyordu. Partinin 8. Amerika'da yayınlanan ihtilâlci Ocak 1906 The Reviev of Reviera Ocak Paris’teki merkezi 4. Rue du Général (Hayrenik) gazetesi, 1906 La M atin 5 şubat 1906 Foy’daydı. Bir özel komite de seçilmiş­ 9. Mısır’da (Ahd-i Osmanî Cemiyeti). (3) Le Petit Parisien (Paris 3 Ocak 1906 ti. Sabahattin, İsmail Kemal, Ali Hay­ Ne var ki , meşrutiyetin ilanından bir Tines-14 ağustos 1906 dar, Muzurus, İsmail Hakkı ve Ferdi ay sonraya kadar süren bu görüş ve iş­ (4) La Siecle-15 ağustos 1906 Efendi, kısa bir müddet bu komitede (6) La Temps- 1, 2 ocak 1907 birliği, kısa zamanda ayrıcalıklara yol Mémoire des liberaux Turcs relatif a la Çalıştılar. açtı. Paris’teki işbirlikçi Jöntürkler, va­ question d’Orient) PBENS SABAHATTİN TAHA TOROS 1908'DE MEŞRUTİYET İLAN EDİLİNCE, SADRAZAM SAİT PAŞA , SABAHATTİN BEY'E BİR ÖZEL MEKTUP GÖNDERDİ VE YURDA DÖNMESİNİ İSTEDİ BİR PROPAGANDA

SAVAŞI ® Ç ve dış etkilerle güçlenen hürri- T yet taraftarlarının özlemleri, H. günün birinde, ordu içerisinden Niyazi ile Enver’in örgütleriyle su üze­ rine çıktı. Gizli İttihat Terakki Cemiye­ BAŞLADI ti mensuplarıyla ordu mensuplarının oluşturduğu ayaklanma olumlu sonuç verdi. Sultan Abdülhamid, meşrutiyeti ilân etmeye, kapadığı parlamentoyu aç­ maya mecbur oldu. “Meşrutiyetin ilanı için yurt içinde gizli -çalışanların başında Talât i’aşa dışarıdakilerin başmda da kısman Ah­ met Hıza ile Sabahattin çaba göstermiş­ lerdi. Hürriyetin ilanından sonra yıl­ larca gurbette kalan devrimciler sevinç gözyeşları ile yuvalarına döndüler.

ÖNCE TÖRENLERLE KARŞILANDI

10 (23) temmuz 1908 tarihinde meş­ rutiyet ilân olununca Sultan Hamid’in çevresi yıkılmış, yetkileri kısıtlanarak hükümdarlık koltuğunda muhafazası öngörülmüştü. Yapılan inkılap o gün içip yeterli sayılıyordu. Sadrazam Sait Paşa, Paris te bulu­ nan Sabahattin Bey’e özet biı mektup göndererek İstanbul’a dönmesini rica etti. 1899 yılının son ayında, babası Da­ mat Mahmut Paşa’yla yurttan ayrılan Sabahattin , 9 yıllık bir mücadele haya­ tından, yurt ve aile hasretinden sonra ülkeye döndü. Sabahattin, gurbette ölen babasının kemiklerini taşıyan tabutu da berabe­ rinde getirdi. Bu, İstanbul’un tarihin­ de sayılı olaylardan biridir. Sabahattin ile Mahmut Paşa’nm ta­ butunu İstanbul’a getirmekte olan Senegal vapuru, Çanakkale’den itiba­ Sabahattin Bey, İttihat ve Terakki doğrultusundaki basın organlarının ren, resmî törenle karşılandı. Sultan kendisine yönelttiği eleştiri ve suçlamalara karşı günlük gazete sütunlarında Abdülhamid, Sabahattin Bey’in kar­ yeterli bir mücadele veremeyeceğini düşünmüş, broşürler yayınlamaya şılanmasında ve emrinde kullanılmak başlamıştı- üzere Çanakkale’ye bir istimbot gönder- adına, parti kodamanlarına durumu izah eden Abdülkadir Kemâli Bey;“Biz bugün, bu kadar bilgili bir adamı yuha­ lamayacak kadar cahil olmadığımızı an­ ladık...” dedi.

lamıyla o devirde eşine rastlanmayan bir hatipti. Topluluk önünde böyleşine SABAHATTİN'İ düzgün, heyecanlı konuşma kabiliyeti olan birinden yararlanmak gerekirdi. ETKİSİZLEŞTİRME di. Vaktiyle resmî yazışmalardan, onun Düşüncelerini toplumla yüz yüze gele­ adından sonra (Bey) kelimesini çıkartan rek anlatmak ve konferanslar tertiple­ ÇABALARI Padişah, bu defa, Yıldız Sarayı’ndan mek fikri, yakın dostlarından geldi. yapılan bütün yazışmalarda, yeğeni Sa- Başardı olan, alkışlar toplayan bu tür bahattin^adınm sonunda (Beyefendi) konferansları, İstanbullular ilk deîa gö­ sözcüğünü kullanıyordu. müyorlardı. Sabahattin’in sesi yankıla- Sabahattin’in konferanslarını Sabahattin Bey yurda dönerken, . :nı sürdürürken, Ittihatçüar bu gür sesi komitacı insanlar göndermek suretiyle içerde ve dışarda bu inkılap için çalışmış kısmak, daima sabote etmek istediler. sabote edemeyen ittihat ve Terakki bütün İttihat ve Terakki mensuplan Bu amaçla, kendilerine bağlı yüksek mensuplan, bu defa içlerindeki yegâne tarafından sevgi ve saygı ile karşılandı. tahsildeki gençleri kullaninayı düşün­ hatip olan Cavit Bey’i (Eski Maliye Gösterilen bu saygı, biraz da tabut için­ düler. Nazın) karşı konferanslar verdirmek de kemikleri gelen Damat Mahmut suretiyle eleştirmek istediler. Fakat Celalettin Paşa’ya karşı idi. Her ne Sabahattin Bey’in sürükleyici ve coş­ olursa olsun gösterilen büyük sevgi turucu etkisini yaşatamadılar. Bu defa Sabahattin Bey’i millet kalbinde yücel­ İttihatçılar, Sabahattin'i ellerindeki ya­ tiyordu. İlk günler her tarafta (Yaşasın yın organlanyla yıldırma, sindirme po­ Sabahattin Bey) sesleri sık sık işitildi. litikasına başvurdular. Bu görevi ünlü O, bir parlak yıldız olma yolundaydı. gazeteci Hüseyin Cahit (Yolçın)’a verdi­ Bilgili idi, birinci sınıf yazardı ve eşsiz ler. bir hatipti. Nezaketi, terbiyesi, karak­ Hüseyin Cahit, insafsız ve ardı ar­ teri ile üstün niteliklere sahipti. Akıcı kası kesilmeyen hücumlarla Sabahat­ bir üslûp içerisinde, konulan dile getir­ tin’i ve onun görüşlerini (Tanin) gazete­ mede, tatlı kelimelerle görüşlerini sa­ sinde kötülemeye başladı. İktidardaki­ vunmada gerçekten bir ustaydı. ler, Hüseyin Cahit’i destekleyen daha birçok küçük gazete ve gazeteci de bul­ dular. NEDEN KARŞI Sabahattin Bey’e yöneltilen hücum­ lar, toplum biliminde (adem-1 merkezi­ ÇIKTILAR? yet) idari bir muhtariyet olarak belirle­ diği tezini çürütmek ve bunun, ileride yurdu parçalayabilecek sonuçlara gö­ türdüğü üzerinde yayın yoluyla top­ Ancak, günün birinde yönetimi ele luma duyurmaktı. Ancak, yapılan bu geçirmesinden, gösterilen bu sevgiyi eleştirilerde kalpleri kıran sert kelimele­ basamak yapmasından korkuluyordu! re zaman zaman yer veriliyordu. Saba­ Bu itibarla İttihat ve Terakki mensup­ hattin Bey’in bunlara karşı terbiyeli lan, kazanılan hürriyet zaferinde yalnız kendilerinin payı bulunduğunu millete Ah rar Partisi sesini ancak kendi çevresindekiler duya­ Genel Sekreteri Nurettin Ferruh bildi.Geniş halk kitleleri, Sabahattin’e yansıtmak için, onun milletin gözünden aleyhtar olan partizanların elindeydi. düşürmek çabasına yöneldiler. Sabahattin Bey’in gerek Şehzade- Aslına bakılırsa, Sabahattin Bey’in dü­ Sabahattin Bey’in karşısına çıkan­ başı’nda ve Beyoğlu’nda Ünyon Fran- şüncelerini anlayabilecek kişiler en­ lar, eski ünlü arkadaşları idi. Hürriyetin sez’de gerek Bebek bahçe-sinde verdiği telektüel olanlardan ibaretti. O yıllarda sevinç sarhoşluğu içerisinde bulunan bilinçli konferanslar, entelektüeller ara­ Türkiye'de okumuş yazmış olanların bir kısım İttihatçılar, fikir uyuşmazlığı sında büyük ilgi uyandırdı. 1908 ekim oranı düşünülecek olursa, Sabahattin bahanesi ile Sabahattin’i hırpalamaya ayında, Şehzadebaşı’ndaki Fevziye Bey’i tutanlar azınlıkta kalırdı. Kısacası başladılar. Kıraathanesi’nde düzenlenen konfe­ parti zihniyeti üstün çıkıyordu ve Onun öteden beri savunduğu düşün­ ransa İstanbul’un her semtinden din­ tutumları, değerleri çürütmeye yeterliy- celerine insafsız denilebilecek şekilde leyiciler katıldı. İttihat ve Terakki Ko- di. hücuma başladılar, her yerde onu yer­ mitacdan da, Hukuk Fakültesi’nden, diler. Sabahattin ise bütün bu saldırı­ gözlerini budaktan esirgemez, atılgan­ lara fikirle cevap verme, onian prensip­ lığı ve parlak konuşmalarıyla sivrilmiş İTTİHATÇILARA ler üzerinde ve terbiye kurallan çerçeve­ kişileri seçtiler. Bunlar Sabahattin’in sinde karşılama eğilimindeydi. Nitekim konferanslarına gidecekler ve onun ko­ AÇIK MEKTUPLAR bütün münakaşalarda, terbiyenin,in­ nuşmasını engelleyeceklerdi; Bunların sanlığın ve dürüst politikanın gerektir­ başında o zamanki hukuk mektebinde diği medeni eleştirilerin örneklerini ver­ okuyan Abdülkadir Kemâli bulunuyor­ Prens Sabahattin’in, İttihatçı gazete­ di. ______du. Arkadaşlarıyla birlikte Sabahattin lerin hücumuna karşı, elinde bir yayın Bey’in konferans vereceği salona gidip organı yoktu. Gerçi bazı gazeteler onıl görevlerini yapacaklardı! Fakat, Saba­ destekliyordu ama, bütün bunlar İtti " İSTANBUL'DAKİ hattin Bey’in bilgili, zevkli ve sürükle­ hat ve Terakki Partisi gazetelerinin ya­ KONFERANSLAR yici konferansının etkisi altmda kalarak yın eleştirmelerine karşı koyacak güçte sabote etmek şöyle dursun alkışlamak­ değildi. Aslında okuyucuları da azdı. tan elleri şişmişti! Konferanstan çıktık­ Sabahattin Bey bu ağır eleştir ile! Sabahattin Bey, çekici üslûbu olan ları akşam, İttihat ve Terakki Cemiye- karşısında, fikirlerinin günlük gazete bir yazar, güzol konuşan, gerçek an­ ti’nin merkez binasına gelen bu gençler sütunlarında ömürsüz olacağını düşün- Y a kı «i. T a r i 111 u|i «

baba kalbi, kişiliğimizde toplanmış bu­ Beti anlamında, sosyal ve ekonomik lunuyordu. temellere dayanan bul partinin ha­ zırlanan beyannamesi 14 eylül 1908 Künü, resmen“ hükümete ve- münevverler topluluğu görünümünde «GARAZ DEĞİL idi. Kurucuları arasında devrimci fikir­ leri ile tanınan daha sonra birkaçı KARDEŞLİK» milletvekilliği ve bakanlığa kadar yük­ selen Bahattin Şak ir, Nurettin Ferruh (Alkent), Kıbnsh Tevfik’le Şevket, Ma­ Mutlulukları uğrunda canımızı ver­ hir Sait, Celâlettin Arif, Ahmet Fazlı, meyi kutsal bir görev saydığımız o aziz Dr. Nihat Reşat (Belger), gazeteci vücutları, bunca yıllık işkenceye neden Ahmet Samim, Mabeyne! Reşit, Da­ kendi elimizle teslim ettik? Çevreyi ku­ mat Salih Paşa ve Çürüksulu Ahmet şatan, ömürleri kısaltan melûn casus­ Paşa gibi kıymetli kişiler vardı. ların kahredici gözleri önünde yaşanıl­ Parti, Babıâli’de,şimdiki vilâyet kar­ maz bir hayatı yaşarken, biz niçin defa­ şısında, Ömer Efendi hanında kiralanan larca mâruz kaldığımız ölüm tehditleri­ bir odada çalışmasına başladı. Parti ku­ ne karşı mili! haysiyetimizin savunma­ rucularının prensipleri arasında: sını, aradığımız bir hayatı, aynı uğurda 1. Sabahattin Bey’in adem-i merkezi­ büsbütün feda eylemek gerekirse, bunu yet fikrinin benimsenmesi. Hüseyin Cahit Yalçın bir fedakârlık saymaktan bile utanırız, 2. İttihat ve Terakki’nin, bir komite dedik... halinden çıkıp, hürriyet esaslarına da­ ... Madem ki hepimiz bir hakkı, hak­ yalı partiye dönüştürülmesi. dü ve bir broşür şeklinde yayınlamayı ların en kutsalı olan vatanınkini savu­ uygun buldu. İttihatçılara açık mektup 3. Ordunun politikaya karışmaması. nuyoruz. Bâri onu, her şeyden evvel, 4. Azınlıkların eşit hak ve görevlere niteliğinde yaymlanan üç ayrı broşürde, lâyık olduğu üstünlüğe çıkararak mü­ onlar tarafından yanlış anlaşılan sahip kılınması. dafaaya çalışalım... Haksever bir ulu­ 5. Eli kalem tutan kişilerin partiye (Adem-i merkeziyeti ve (Teşebbüs-ü sun duygularının birleştiği konular, şaha!) konularındaki düşüncelerini izaha kazandırılması, gibi konular yer al­ garaza değil kardeşliğe, dünyayı kap­ maktaydı. çalıştı. Sabahattin’in görüşlerini yan-, sayan bir sevgiye dayanır.” eıtan bu küçük broşürlerden binlerce nüsha dağıtıldı (1). Sabahattin Bey, kendisine hücum edenlere, özetle şöyle karşılık veriyordu: AHRAR PARTİSİ “... Biz görüşümüzde, nelere katlan­ dık, ne azaplar gördük... Biz o sürgün KURULUYOR hayatının ardı arkası kesilmeyen yumruklanyle pençeleşirken, İstan­ bul’daki aile çevremizin çektiği kahır­ (Ahrar) sözcüğü (özgürler) veya lan evimizin bir cehennemin parçası ha­ (özgürlükler) anlamına gelir. line geldiğini gördük... Babasının ölüm Bu adlı parti, ne maksatla kurulmuş­ döşeğinde, annesinin yürekten yaralı tur? Rahmetli Sabahattin Bey’in karde- üzüntüleri içerisinde ezilen bir evlât kal­ i Lütfullah Bey’e göre, Türkiye’de bi, felâketler içerisinde kalan eşinin iç ttihat ve Terakki Partisi’ne karşı libe­ sızlatan durumu, güneş yüzü görmeden ral bir partiye ihtiyaç vardı. (Ahrar) ke­ büyüyen yavrusu için parçalanan bir limesi bir bakıma, bu liberallik anlamım kapsamaktaydı.

(1) Sabahattin Bey’in (Adem-i Merkeziyet) şahade) yıl: 16 oca1' 1919, No. 3 - dergileri de ve (Teşebbüe-ü şahsi) görüşlerini ve bunları Sabahattin’in fil. irini benimserler. (Atî) eleştirenlere vermiş olduğu cevaplan kapsa­ gazetesinin 1919 tarihli 291 sayılı nüshasın­ yan 3 broşürü mevcuttur. Ayrıca 1912’de da yayınlanan yazısında, bir kacm mu- Sultan Reşad'a hitaben yazdığı açık mektubu harriremiz Nezihe Muhittin de bu eğilimde­ ile (Türkiye Nasıl Kurtanlabilir?) adlı eseri dir. 1920 yılında (Hadisat) gazetesinin 37. yayınlanmıştır. Sabahattin Bey’in Türkiye şayiamda Cenab Sabahattin bir makale ya­ için uygulanmasını istediği öneriler 1902 yı­ yınlar, 9 ocak 1920 günü (Vakit) gazetesi Sa­ lında Paris’te toplanan birinci Jöntürk bahattin ile yapılan geniş bir röportajı ya­ kongresinden beri tartışma konusu olmuş­ yınlar. 8 şubat 1920 tarihli sayısında (Peyaıni tur. Bu eleştiriler o günden zamanımıza ka­ Sabah) gazetesi Sabahattin 'in (Milli Vicdana dar süregelmiştir. Çetin eleştiriler, Meşruti­ Hitaplına geniş bir yer verir. Şehbenderzade yet devrinin ilk yıllarına rastlar. Mütareke Filibeli Ahmet Hilmi, gazetesi (Hikmet)'in 31 yıllarında tekrar alevlenir. mart 1326 günlü 62’inci ve 7 nisan 1327 tarih­ Eski gazetecilerden ve nazırlardan İzmit’te li 53'üncü sayılarında Sabahattin’in fikirlerini linç edilen Ali Kemal, gerek (İkdam), gerek yerer. Bu yermelere, daha sonra, ünlü (Peyam) daha sonra (Peyami Sabah) gazete­ Maarif Nâzın Emn’üah Efendi de )330’da Prens Sabahattin’in binlerce nüsha lerinde, Sabahattin’i tutar bir eğilimdedir. yayınladığı (Izahname)siyle katılır.Cumhu­ damıtılan ve "adem-i merkeziyet" ile Abdullah Cevdet'in Mısır'da. İsviçre’de, da­ riyetin ilânından sonra, gazeteci ve milletve­ ha sonra İstanbul'da yayınladığı (İçtihat) ve kili olan Celâl Nuri de (Türk inkılâbı) adlı ki­ "teşebbüs-ü şahsî" konularındaki gö­ bir aralık (Iştihat) dergisinin tutumu da Sa­ tabında, gazeteci ve milletvekili Yunus Nadi, rüşlerini geliştirip savunduğu broşür­ bahattin'in lehindedir: (İçtihat.Yıl: 1908 No: parlamentoda, adem-i merkeziyete değinen lerden birinin kapağı. Sabahattin 6 ■ Yıl: 1918, No 128, 129, 130, 131. tştihat, bir müzakere vesilesiyle 9 ocak 1925 günlü Bey’in bu broşürleri aynı zamanda Yıl: 1918 No: 133, 136). (Cumhuriyet) gazetesindeki başmakalesinde İttihatçılara açık mektup niteliği de (Meslek-i içtima!) yıl: 1919- No 1 ile (Mü- Sabahattin’in görüşlerini yerer. taşıyordu. 31 mart ayaklanmasında TAHA TOROS askerlere «komutanlarınıza itaat edin» diye bildiri dağıtan Sabahattin Bey'i ayaklanmayı Sabahattin tertipleyenlerden Bey'i öldürtmeye sayıyorlardı fedai gönderdiler...

Mart Olayı” adıyla tarihi­ mize geçen ayaklanma ha­ reketi, değişik şekillerde «Vatanı yorumlandı. Softaların gösterisi ile başlayan bu isyan, sonunda asker gücü kurtarmak için ile bastırıldı. Sultan Abdülhamid’i koltuğundan eden bu olay, Sabahattin Bey’e de bulaştırılmak istendi. Abdülhamid'i Bu ayaklanmanın, İttihatçılara karşı yapıldığı bilinmektedir. Ancak el altın­ koltuğundan dan teşvik ve tertibinde Sultan Abdül- indirmekten hamid’in parmağı var mıydı, yok muydu? İddialar değişiktir. Padişahın, İttihatçıları tasfiye amacı ile bu ayak­ başka lanmayı tertiplettirdiği ileri sürülmüşse de, devlet arşivlerine intikal eden Yıldız çare kalmadı. Sarayı evrakı arasında, bunu doğrula­ yan bir belgeye rastlanmamıştır. Yıldız Sarayı Diğer taraftan faillerinin sorgulan sırasında da bu konuya açıldık getirile­ donanmanın memiştir. Bu bakımdan, yeni belgeler bulunmadıkça, Abdülhamid’in bu olay­ toplarına karşı la ilgisi bulunduğu iddia edilemez. Diğer taraftan olayın, Abdülhamid’in duramaz » koltuğundan uzaklaştırılmasına gerekçe olmak üzere, İttihat Terakki Partisi tarafından, hazırlanmış olabileceği gö­ rüşü de dayanaksızdır. Üçüncü bir söylenti olarak hem Abdülhamid’e hem İttihat Terakki Partisi’ne karşı, Prens Kanlı 31 Mart olayının ardından rerek onların kaçmalarım veya gizlen­ Sabahattin taraftarlarınca düzenlenmiş yaşadıkları, Sabahattin Bey’e ye­ melerini sağlamışlardır. Bu . isyanın, olabileceği görüşüdür ki, bu da gerçek niden yurt dışına çıkmasının doğ­ meşrutiyet inkılâbının aleyhine geliş­ ru olacağını gösterdi. Yine Paris’e dışıdır. mekte olduğu görülünce, Selanik’ten öyle anlaşılıyor ki, bu olay, din per­ gitti. Özellikle adem i merkeziyet İstanbul'a galen m da, duruma hâkim ve şahsî teşebbüs konularında te­ desi altmda, bir kinim koyu softaların olmuş, kurulan Harp Divanı tarafından tahrikinden doğdu. Konu, özetle bu açı­ orik çalışmalarını sürdürdü. Sa­ elebaşlar asılmış, toplanan parlamento dan görülmekle beraber, iktidarı elinde bahattin Bey’in yurt dışında bu­ da aldığı kararla, Sultan Hamid'i tah­ tutan İttihatçıların beceriksizliğinden lunması, ittihatçılara karşı bir tından indirerek kardeşi Sultan İveşat’ı de faydalanılmak istenmiştir. Devlet eleştiri unsuru oluyordu. 1909 yılı padişahlık makamına oturtmuştur. sonlarında Sadrazam Hüseyin ı yönetiminden ayaklarının çekilmesini Hilmi Paşa tarafından yurda çağ­ sağlamak isteyen bir grup, dinin, şe- İsyanın ilk günlerindeki İttihatçıların | riatın elden gittiğini ileri sürerek ayak- bir kısmı, siyah gözlükler takarak kı­ rıldı. , lanmışlar, ilk günler İttihatçıları sindi­ yafet değiştirerek, emin yerlere şiirin-. yaptığı tevkifler araşma Sabahattin 1909'da Sadrazam Bey’i de dahil etti! ittihatçı komitacılar Sabahattin’in Hüseyin Hilmi Paşa, varlığından, güçlenmesinden korktuk­ ları için ordu hasındakileri bu eğilime Sabahattin Bey'e bir yöneltti. Ancak İttihatçılar tarafından mektup göndererek ordu üzerine bu konuda yapılan baskı üç gün etkili olabildi. Harekât Ordusu onu yurda çağırdı. Bu Kumandam Mahmut Şevket Paşa ile, Harp Divanı Reisi Hurşit Paşa, Harbi­ davetin altında ye Nezareti’nde mevkuf bulunan Saba­ hattin Bey’i ziyaret ederek, yapılan İttihatçıların bir yanlışlıktan dolayı özür dilediler ve oyununun serbest bıraktılar. Bu haksız tevkif, Sabahattin Bey’i içten yaralamıştı. bulunduğunu düşünen Sabahattin Bey’in desteği ile kurulan ve programında onun görüşlerini be­ Sabahattin Bey nimseyen Ahrar Partisi de, 31 Mart Olayı’ndan sonra kapandı. 31 Mart red cevabı verdi Olayı’nm tertibinde Sabahattin Bey’in parmağı bulunmadığı halde, gerek kendisinin gerek bir kısım arkadaşları­ ddar. Hatta şapka giyip, yurt dışına nın tevkif ve takibi —yapılan telkinle— kaçanlar da oldu! Sabahattin’in yurt dışına çıkışı, politika Sabahattin Bey, donanmayı elde ede­ hayatınm garip cilvelerinden sayılmak rek karşı koymalarını sağlamaya çalış­ gerekir. tı. Hatta, “Vatanı kurtarmak için Ab- diilhamid'i koltuğundan indirmekten başka çare kalmadı. Yıldız Sarayı, YURTTAN ¡KİNCİ donanmanın toplarına karşı duramaz. Hemen istişari bir meclis kurulmalı, KEZ AYRILIŞ imkân bulunursa ittihat ve Terakki mensuplan da bir araya gelmeli, aynı fikirde birleşilebilirse, Mehmet Reşat’ı Doğruca Paris’e giden Sabahattin padişah ilân etmeli...” demişti. Bey, orada yine (adem-i merkeziyet) ve Hatta Sabahattin Bey, durumu sü­ (şahsî teşebbüs) konularını işleyen kunete kavuşturmak amacı ile, kışkırtı­ çalışmalarda bulundu. Fakat Türkiye’­ lan askerlere bildiri dağıttı. nin içinde bulunduğu günlük politika ile uzaktan da olsa ilgilenmeye devam etti. ittihatçılar birer köşeye gizlenirken, Sabahattin Bey’in bu ikinci sürgün Sabahattin Bey, korkmadan sokakta hayatı uzun sürmedi. Onun yurt dışın­ idi. Ortalığın durulmasına çalışıyordu. da bulunuşu, yönetimi ellerinde tutan Tutumu böyle olmasına rağmen —ne ittihatçıların eleştirilmesine neden olu­ gariptir ki— Selanik’ten İstanbul’a yor, şayet bu haksızlık giderilirse, gelen ve ayaklanmayı bastıran ordu, aleyhlerine yöneltilen tenkitlerin sona ereceği hesaplanıyordu. Bu maksatla, Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa 1909 yık sonlarında, Sabahattin Bey’e bir mek­ Adliye Nazırı Nazım Paşa, 31 BASINA AÇIKLAMA tup gönderdi. Yurda dönmesini rica Mart olayı sırasında ayaklanma- etti. Bu davetin altında ittihatçıların cılar tarafından öldürüldü. İs­ bir oyununu sezinlediği için Sabahattin yancılar, Nazım Paşa’dan başka SULTANZADE SABAHATTİN Bey, red cevabı verdi. Az sonra İttihat İttihatçıların önde gelen isimle­ BEY’İN TEVKİFİNİ İCAP Terakki kabinesi düşmek üzereydi. rinden "Tanin" gazetesi başya­ ETTİRECEK HİÇBİR DELİL Sabahattin, ittihatçılar hükümetten zarı Hüseyin Cahit Yalçın’a ben­ uzaklaşmadıkça, yurda dönmemeye ka­ zettikleri Lazkiye mebusu Emin MEVCUT OLMADIĞINDAN, rarlıydı. Sonunda Gazi Ahmet Muhtar Arslan'ı da öldürdüler Olaylar HÜRRİYETLERİ Paşa’nın (Büyük Kabine) adı ile bir sırasında Bahriye Nazırı Phza MAALİTİZAR İADE hükümet kurması üzerine, yurda dön­ Paşa da yaralanmıştı. EDİLDİĞİ İLÂN EDİLİR. dü. Büyük kabine görevinde başardı olamamıştı. Bir kısım subayların oluşturduğu 15 nisan, sene 325 “Halâskâr Zabitan Grubu”nun faaliye­ İstanbul Merkez Kumandanı ti, 1912 ydının önemli olaylarından bahattin’den de yararlanıldı. Erkân-ı Harbiye Binbaşısı biridir. Bu hareket, hem “Hürriyet ve Halâskâr Zabitan Grubu, parlamen­ Remzi itilaf Partisi" nden hem Prens Sabahat­ toyu sarsan bir beyanname yayınladı; tin’den güç almakta ve bağlantı sağla­ Bunlar, Ittihatçdann düşürülmesini maktaydı. Kesin olmamakla beraber, öngören bir davramş içindeydiler. hem fikren hem maddeten Prens Sa- Gerçek meşrutiyet esaslanna uyul- *na1£k&1> yaptıkları bildirinin konusunu fedai gönderildi. Bunun görevi, Saba­ rilecek ağır cezan m hafifletilmesi yö­ teşkil ediyordu. hattin’i öldürmekti! Prensten randevu nünde, Paris'te Sabahattin Bey, bazı Bizde İkinci Meşrutiyet devri, özel­ alındı. Onunla uzun uzun konuşan girişimlerde bulundu. likle ittihat ve Terakki dönemi, taban­ Salih, Sabahattin’in sözlerine, görüş­ Vilson prensibi diye adlandırılan ve caların fazla konuştuğu bir dönemdi. lerine hayran oldu. Elini tabancasına Türkiye’yi bölme amacına yönelik bulu­ Bazı gazeteci ve fikir adamlarının uzatacağı yerde, Sabahattin’in ellerine nan bir ölüm fermanı üzerinde konu­ kurban edildiği bu yıllarda, ordunun uzatarak ayaklarına kapandı. şulurken, Sabahattin Bey'in bu gay­ yetiştirdiği değerli kumandanlara da O sıralarda —Sabahattin Bey’in kar­ retleri fazla etkili olamadı. Büyük dev­ —kanla ve ölümle sonuçlanan— sui- deşinin anlattığına göre— Talât Paşa letler, imparatorluk topraklarının etnik kastler düzenlendi. “Babıâli Baskı­ da gizlice, tek yönlü bir sulh teşebbüsü­ ve din ayırımlarına göre bölünmesine nı nda ünlü kumandan Nazım Paşa’dan nü düşünüyordu. Bu maksatla Saba­ yol açabilecek projeler üzerinde çalışı­ sonra, yine tanınmış asker Sadrazam hattin’in İstanbul’a davet edecek, -bu yorlardı. Şevket Paşa bu dönemde şehit hizmeti ondan isteyecekti. Ama o Paris’tekiler arasında bulanık suda edildiler. Bu suikastte Sabahattin’in günlerde, ittihatçılar arasından yetişen balık-avlama kabilinden, bazı kişilerin rolü bulunduğu kasten yayıldı. Bu bir komitacı —ünlü Yakup Cemil Bey— girişimleri de işitiliyordu. Bunların Sabahattin’in ortadan kaldırılmasını aynı konu peşindeydi ve Harp Diva- başında. Kürt Şerif Paşa bulunuyordu. amaçlayan tertiplerdendi. O, kurban m’nca astırılmıştı! Bu olay, Talât Sultan Vahdettin, yenilmiş, ezilmiş gitmektense yurttan ayrılmayı uygun Paşa'nın düşündüğü teşebbüsü engel­ bir imparatorluğun içte ve dıştaki du­ ledi. rumunu kurtarabilmek umuduyla, Sa­ Birinci Dünya Savaşı’nm yenilgi ile bahattin Bey’in beliren kişiliğinden sonuçlandığı sıralarda, Türkiye’ye ve- yararlanmak istedi. O bunalımlı gün­ lerde, Sabahattin'in sadrazamlığı kabul «SAKIN HARBE edip etmeyeceği hususunda sondajda bulundu, harabeye dönmüş bir ülkede, GİRMEYİN» ezilmiş bir ulusun yönetiminde bulun­ mak istemeyen Sabahattin, padişaha aşağı yukarı şu cevab ı gönderdi: Dayısı Sultan Reşat’a uyan mektubu — Ben, yangın alanı haline gelen gönderen Sabahattin, aynı uyarıyı Sad­ razam Sait Halim Paşa ile, partinin vatanımda, bir baykud olamam. nüfuzlu kişisi olan Talât Paşa’ya da tekrarladı. Gönderdiği mektuplarda şöyle diyordu: SABAHATTİN BEY — Sakın savaşa girmeyiniz! Böyle bir hareket, milletin mahvını, vatanın TEKRAR GELİYOR haraboİmasını sağlamaktan başka bir >Şe yaramaz. Ne dinleyen oldu ne anlayan... itti­ Mondros Anlaşmanı, mütareke, hatçılar, Almanların yanında, savaş için memleket topraklarının yabancı asker­ gerekli formaliteleri hazırladılar, harp ler tarafından işgali... Anadolu içlerine kararı verebilecek otoriteleri hiçe sa­ kadar Yunanlıların ilerlemesi... Buna yarak, birkaç kişinin sözü ile milleti bir karşılık Anadolu’da millî hareketin ateşin ortasına attılar. Bunu yapanların başlaması... İstanbul'da Damat Ferit çoğu, bu yangının meydana getirdiği hükümetinin bu millî hareketi engelle­ küller içerisinde, memleketten kaçtılar. mek isteyen teşebbüsleri ve ihanetleri... işte bu devrelerde aklını başma top- Birinci Dünya Savaşı’na körü körüne layabilenler, bir müddet için de olsa, sürüklenen Türkiye, bu savaşta eriyor­ bunalımın giderilmesini sağlamak için du. Genç neslini cephelerde tüketti. Damat Ferit hükümetinin düşürülmesi Savaş, Türkiye’nin aleyhine gelişiyor­ görüşündeydiler. Yurt, dışındaki Saba­ du. Sabahattin Bey, bu sonucu daha hattin’in davet edilerek hükümeti kur­ önce sezmiş ve zamanında hükümdarla masını özlüyorlardı. Bu, Yunanlıiarm yetkilileri uyarmıştı. Harbin Türkiye’yi Kütahya’yı işgal ettiği günlere rastlar. daha fazla ezmemesi için, büyük dev­ Fakat arzulanan bu durum,, yukarıda da letlere başvuran Sabahattin Bey, onla­ Ittihatçıların Bâbıâli baskınından belirttiğimiz gibi gerçekleşmedi. Damat rın Türkiye ile tek başına barış yap­ Ferit, bu tür düşünenlerin hayallerini malarını sağlayabilecek bazı teşebbüs- sonra sadrazam, olan Mahmut Şevket Paşa, İttihatçı değildi, fa­ kırmak amacıyla yurda davet edilen a •6 .bulundu. Bu amaçla, Paris’ten kat İttihat ve Terakki ile birlikte Sabahattin Türkiye’ye dönmesini iste­ Atina’ya geldi; Yunan, Romanya dev- çalışıyordu. İttihat ve Terakki'ye miyordu. Bu engellemeye rağmen Sa­ let adamları ile temas etti. Malta’da bahattin 1919 yılının son ayında yurda vazifeli bulunan Ingiliz Amirali Gam- karşı çelişen muhalefet, onu İt­ bele ile görüştü. tihatçıların iktidarının çok önem­ döndü. 1908 inkılâbından sonra yurda li bir dayanağı olarak görüyordu. dönerken nasıl bir kalıraman gibi Sabahattin Bey, banş için ilgili dev­ Mahmut Şevket Paşa 11 haziran karşılanmışsa, aşağı yukarı, yine öyle letlere şu görüşü belirtiyordu: 1913 günü Harbiye Nezareti'nden heyecan dolu bir sevgi ıie Itarşılandı. — Türk hükümeti, milletinin rızasına otomobille BabIâli’ye gelirken, İstanbul’a gelen Sabahattin Bey, bu­ aykırı olarak savaşa katılmıştır. Tür­ Divanyoiu'nda suikaste uğradı. gün sonra, Padişah Vahdettin tarafın­ kiye nin bütünlüğünü muhafaza şartı ile Onunla birlikte Sadaret İkinci dan kabul edildi. Memleketin felâketli barışsever bir hal tarzı oluşturulabilir. Yaveri İbrahim Bey de olay ye­ durumu üzerinde bir görüşme yaptı. Ne var ki Sabahattin’in, tek başma rinde öldü, 8 suikastçi yakalanıp Ancak, yönetimde rol oynayabilecek bir u ı 6 kanş yapılabilmesiyle ilgili idam edildi. Mahmut Şevket görevi kabul etmedi. Ulusıun manevi­ çabaları, sondajları, memleketi bu sa­ Paşa'nın öldürülmesi, İttihat ve yatında beliren çöküntüyü giderici nite­ vaşa sürükleyenleri kızdırdı! Hatta yet­ Terakki’nin, muhaliflerine yö­ kisi olmadan Sabahattin’in yaptığı kişi­ likte konuşmalar yaptı. “Millî Vicdana sel girişimlere karşı ağır bir ceza nelttiği baskıyı amansızlaştır- Hitap” başlığı altında, çok uzun bir uygulanması da tezgâhlandı. Bu mak­ masına yol açtı. yazı ile son görüşlerim millete duyur­ satla, Atina’ya Boşnak Salih adlı bir mak fırsatını buldu 1

mu, perhiz yapıyorum diye kamufle ediyordu. 30 haziran 1948 günü, misafiri olduğu bir dostunun evinde, ecel onu yakaladı. Kemikleri 12 eylül 1932 günü yurda getirildi. Prens Sabahattin’in ölümü üzerin­ den 34 yıla yakın bir zaman geçmiş bu­ landırılmıştı! lerinin değerlemdirilmesini, özgürlükleri lunuyor. Sağlığı sırasında değil, ölü­ Sabahattin'in yurttan ikinci ayrılışı çiğneyen hükü mdar veya zorbalarla sa- münden sonra daha çok anılan fâniler­ 31 mart 1909 ayaklanmasını bastıran vaşılmasını, bağıra bağıra söyleyen, ka­ den biri olduğuna hiç şüphe yok. Ancak güçlerin zorlaması üzerine oldu. Acaba lemi ile savuman Türkiye’nin ilk sos­ onu, yıldönümlerinde anabilenler, bir saptanmış bir suçu var mıydı? Politi­ yologu Sabahattin Bey’di. O, parti ve avuç Türk entelektüelleridir. Bu anı? kacıların oyunuydu bu... siyaset hayatın,a terbiyeli mücadele ör­ devlete malolan bir amş niteliğinde de­ neğini, temiz dil kullanmayı getirenler­ ğildir. Gerçi Sabahattin Bey’i geniş halk Sabahattin’in üçüncü kez yurttan dendi. kitlesi bilmez. Bilmediği için de ana- ayrılışı, Mahmut Şevket Paşa’nın katli maz. O, halka gereği gibi tanıtıla- üzerine, devrin politikacıları tarafından Batının fikir dünyasında tanınmış mamıştır. Bu ihmal yıllardan beri sürüp önerilmişti. Sanki bu suikastın baş olan bu demokmsi âşığı bilgin adam, gelmektedir. Halbuki o, ortaya attığ’ düzenleyicisiymiş gibi, o ölüme gön­ umutlarla dolu yüreği yaralanmış, prensiplerle, bu geniş halk kitlesini in­ derilmek isteniyordu. Gıyaben mahkûm boynu bükülmüş olarak, mart 1924 celemek, kalkındırmak arzusunu bes­ edilmişti de. yılında yurdundan ayrıldı; Bundan son­ liyordu. Bu deneyi yapamadı. Tür­ kiye'de bulunduğu sıralarda huzursuz ve mutsuz bırakılmak için ne lâzımsa yapıldı. Toplumda arzuladığı gelişmeyi sağlayamadı. Bu itibarla ne halk onu tanıdı, ne de o halkla yakın ilişki — *>’ -Y UJjl — j u , kurabildi. -u4d f_ oj; i v Ancak onu ananlar, yakın dostlan ila OL» I eserlerini okuyabilenler, fikirlerini ya­ ıı-î-y- vo Ol, lü kından bilenlerden ibaret kaldı. İstan­ bul Muallimler Birliği’nin vefalı men­

a h m e suplan. profesörlerle öğretmenler, dü­ ..... şünürlerle yazarlar, Sabahattin’e karşı duydukları derifı saygıyı zaman zaman Pari* XVJ» yenilediler. Toplantılar tertipleyerek, bu ilk Türk sosyologunu andılar. - ^ raı ~ ' r _ Onun Balkan bozgunundan sonra - ^ p U j ^ yazdığı 100 sayfalık, “Türkiye Nasıl Kurtarılabilir?” adlı eseri, tekrar ya­ j; lj[ V - v . U-Li yınlandı. Fakat bu kitabı yayınlamakla iş bitmiş olmaz. Sabahattin’i yeni nesil­ OlfM1 JL7İ lere tanıtacak yayınlara, Kültür B»' kanlığı’nın bu konuda yardımcı ol­ ^ • -M-1 o_b- masına, büyük ihtiyaç vardır. Yaşadığ1 ortam düşünülürse, Sabahattin Bey '-iÿy j s ü - gibi bir Türk düşünürü her zaman vetişmez. Milletimiz, içinden çıkan de­ ı- „ ğerleri unutmanın çok kere acısını çek­ J lc L ^ ı . miştir.

■ Jjı Sabahattin’in yukarıda adı geçe® kitabındaki görüşlere, devrinin iktidarı, ilgi göstermemişti. Yayımından yıllarc* sonra, Türkiye’ye dâvet edilen Am®' — ■ v . J • 1 A . I rikalı uzman Thomburg, yaptığı in' Prens Sabahattin'in Paris’te yayınladığı "Terakki” gazetesi celeme sonunda, “Türkiye Nasıl Yük' selir?’’ adlı bir rapor hazırladı ve hü' Sabahattin’in yurttan dördüncü ve raki çilelerle dolu, acı yaşantısı gurbette kümete verdi. Bu uzman, herhalde, S«' son ayrılışının nedeni ise, halifelimin geçti. Suçu, aydın kafasından değil, bahattin Bey'in, “Türkiye Nasıl Kuf kaldırılışı üzerine, bir kanun gereğiydi. anasının padişah kızı olmasından ge­ tarılabilir?” adlı eserini daha ön£f Bu kanun, hanedan mensuplarının tü ­ liyordu!.. okumuş olmalı!.. müne uygulanmıştı. Oysa hânedanla Paris’te kısa bir müddet kalıp İn­ yıllarca uğraşmış, bu hanedandan gelen giltere’ye giden Sabahattin Bey, ora­ Sabahattin Bey, siyasî bir hatip' padişahların tutumunu millet huzurun­ daki bir vapur kumpanyasının sağladığı terbiyeci ve sosyologdu. Metin b*f du kınamış, milletin özgürlüğünü ya­ yardımla, İsviçre'ye gidip yerleşti, has­ karaktere sahipti. Ulusunun çağda? şantısı boyunca savunmuş olan Sa­ talığı nedeniyle önce sstnatoryumda uygarlığa yükselmesi için yaratılmış bi( bahattin, —kurunun yanında yaş da kaldı. Yıllarca ıssız bir ktiyde yaşadı. kişiydi. Bütün eleştirilerinde siyase* yanar— atasözünün doğruluğunu is­ Okudu ve yazdı. Yıllar oldu ki. ne eski adamlarına, sevgi dolu, yapıcı, nâzik patlamıştı. Bu vatanperver, Türk top- bir dost yüzü gördü, ne annesi ile eşini sözlerle hitap etti. O sıralarda, politik* İumunun bilinçli yollardan eğitilmesini, ve kızını yanında buldu. Aile çevresi hayatımızda onun kadar terbiye kural' onun çağdaş uygarlığa kavuşturulma­ perişan olmuş, parasızlığın korkunç larına saym gösteren pek az kişi vardı- sını, devlet işlerinden kırtasiyeciliğin felâketi içerisinde, her günkü gıdasını Sabahattin Bey, politika meydanl® kaldırılmasını, gençlerin kişisel girişim­ bir öğün yemeğe indirmişti. O, bu duru­ nnda alkışın yanında, ıslığın da duyü’ 7 r T T T ı — r PRENS SABAHATTİN’DEN J GERİ KALANLAR

¿'yası Çalkantı ve SABAHATTİN ııBEYn içinde MIZIKA İLE KARŞILANACAK' 9eçen iki Bi,rzamanlar Yıldız Sarayı’ndan yazılan kardeşin ren mî yazılarda Sabahattin için "Bey” Çocukluk de nmesini yasaklayan Abdülhamid, yılları: Me şrutiyetin ilânı üzerine ağız değiş­ Sabahattin tirmişti. Yukardaki belge, Sabahattin (sağda) “Be'y"in babasının tabutuyla yurda ile dön üşünde Çanakkale'de mızıka İle i-ütfullah karşılanması içinvapurtalısis edildiğini (solda). beli.rten padişah emridir.

MAHMUT PAŞANIN ÖLÜMÜ

Sabahattin Bey’in babası Mahmut Celalettin Paşa 'nın öldüğü an. Başucundakiler, oğlu Lüttullah Bey'le kâhyası Salih Efendi'dir. Mahmut Celalettin Paşa, A vrupa 'da yakalandığı kanseri, yenemedi ve- 1903 ymnın ocak ayında Brüksel’de öldü. (fo t o ğ r a f ve belgeler taha t o r o s'ün özel a r s IvInden alinmistiri onun çabaları sırasında, ulusun bilinÇ' sizliği, yoksulluğu bu tür düşünceleri» PRENS s a b a tohumunu toplumda yeşertmedi. Mil' lete yeni görüşler, yeni düşüncele! getirmek isteyen bu adam dinlenmedi- Onun fikirlerine kıyasıya hücumla1 yöneltildi. Yurdundan edildi, o saldırı­ hita'bet, davasına içtenlikle inanış başta lara içtenlikle, temiz ahlâkının gerek­ labileceğini bilenlerdendi. Eleştirilerin­ tirdiği terbiye kuralları içerisinde kar­ de, soğukkanlılıktan ve nezaket kural­ geli r. Türkiye’de bu tür bir fikir adamı, şılık verdi. Partizan tutumlar yüzün­ larından asla ayrılmadı. ancak 20. yüzyılın başlannda çıkabildi. den, terazinin bir kefesindeki taze fikir Dü şünce hayatımızda önce, buna benzer meyveleri tartılmak için konulurken« Onun hitabeti sırasında kullandığı bir düşünürümüz yoktu. Ondan sonra sözler, sanki birer atasözü niteliğindey­ da pek fazla olmadı. öteki kefesine komitacılığın ağırlığı ko­ di. Bu vesile ile ondan birkaç pasaj nuldu. okuyalım: O, saraya yakınlığı bulunan bir Sul- iktidara gelen partiler, iste­ tunzâde olarak terbiye edildi, ama, dikleri kadar kanun yapsınlar, millet e< dindiği derin kültür ve bilinçli inanışı ANLAŞILAMAMIŞTI bütünü ile, onları başarı ile uygulayacak ile, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu

Prens Sabahattin Bey, Türkiye içi» ileri sürdüğü ve denenmesini istedi# metodlarbakımından, zamanında, belk1 de iyice anlaşılamamış bir kişiydi. An­ cak iyi niyetliydi, kalbini vatanı ve mil­ leti için taşıyan bir insandı. Şu var ki" ona inananlar az da olsa, bunlar entelektüel kişilerdi. Sabahattin Bey, 1900 yılında bir delikanlı iken, yurdunun geleceği içi» uygarca formüller düşünmüş, ölümün» kadar yarım asır, inandığı bu fikirle» savunmuştur.

ACI SON

O, Türkiye'nin başına gelecek felü’ ketleri önceden sezen bir kişiydi. Balka» Savaşı’mn akıbetini başlamadan evvd| görmüş, Birinci Dünya Savaşı’na mille­ tinin sürüklenmemesi için padişahı ve »i günkü yöneticileri uyarmıştı. Ne var ki« vatanına ve milletine böylesine bağlı ileri görüşlü bir kişi sırf annesinin hane­ dandan gelmesi yüzünden, halifeliği» i bir olgunluğa ve eğitime ulaşmamışsa, ortamdan kurtulması için, yakını olan, kaldırılması ile birlikte yurdundan dış»' bu kuru kanunlardan ne fayda beklenir? hükümdarların tutumuna karşı çıktı. riya atıldı. Ne yapalım ki, bu bir kan»» Bir topluluğu toplum yapan kanunlar Ülkenin bayındırlığı, ulusun ileri bir meselesiydi. Aslolaıı, onun hanedanda» değil, kanunları yapan toplumdur.” uygarlığa kavuşması bakımından ömrü gelen soyuna değil, akıl ve ülküde» ★ ★ ★ boyunca çaba gösterdi. Okudu, düşün­ gelen yönüne bakılmalıydı, Türklerde» ‘‘Dostlukla düşmanlık karşılaştığı dü, söyledi ve yazdı. Gençlik yıllarını nâdir yetişen bir sosyologun — ıstır»? zaman, sonuç dostluğun zaferindedir.” bilinçli etüdlerle Paris’te değerlendirdi. dolu hayatı— bir İsviçre köyünde, her * ★ ★ Devlet çarkının halk yararına işlemesi, gün ölümü bekler gibi, sefaletler içeri­ ‘‘Devletin en büyük memurluklarına toplumun eğitim ve ekonomik alanlarda sinde sona erdi. erişmek için, namus ve iktidardan baş­ kalkınması için atılmalarda bulundu. ka hiçbir şeye, hiçbir vasıtaya muhtaç Türkiye’nin siyasî bunalımdan kurtul­ Bu yürek parçalayıcı ölüm, onun ac> olunmamöiıdır.” ması için yalnız müstebit hükümdardan kaderinin sonudur. Takdir, her zama» ★ ★ ★ değil, cehaletten kurtulması gerektiğin« değiştırilemiyor. İlk Türk sosyologunu» “Gerçek uygarlıktan beklenen hiz­ söylüyordu. Toplum bilinçlenmezse, bir alınyazısı buymuş... met, güçlülerin, felâketlerin kardeşleri Abdülhamid’i düşürmek neye yarardı? olan zayıflan ezmesi değil, onlun bu­ Başka Abdülhamid’ler gelebilirdi!.. Yazımızı bitirirken, ister isteme»« lundukları yerden daha yüksek bir Amaç, milletin kendi başına, bu tarz rahmetli profesör Ömer Ferit Kam ’ın Ş» toplum hayatına kavuşturmak için ça ­ Abdülhamid’leri getirmeyecek olgun­ dörtlüğünü hatırlamamak elde değil: lışmaktır. Hücumlar zayıflara, âcizlere luğa erişmesini sağlamaktı. değil, bu zaafı ve aczi doğuran nedenle re ’Sağlığında nice ehl-i hünerin yöneltilmelidir.” Sabahattin, konferanslarıyla, yazı­ larıyla görüşlerini yılmadan, korkma­ Bir tutam tuz bile konmaz aşma; Sabahattin'e özellik veren taktöı.'ler dan tekrarladı. Zaman zaman padişahı öldürüp önce, onu açlıktan, arasında, düşünce özgürlüğü, tatlı oir ve devlet adamlarını uyardı. Fakat Sonra bir türbe çatarlar başına...” "i— r - i T " T — r r PRENS SABAHATTİN’DEN GERİ

►— KALANLAR TABİNAK HANIM Prens Sabahattin 1898 yılında Kafka&yalı V 1880 doğumlu Tabinak Hanı m'la evlendi. Ortak LÜTFULLAH BEY yaşantıları - uzun Prens Sabahattin'den bir buçuK yaş küçük kardeşi Lütfullah sürmedi. Bey. Mücadelede kardeşinden hiç ayrılmadı. 1879’da doğan İstanbul'da Lütfullah Bey 1923'de öldü. Onun en çok şu sözü kalan tekrarladığı söylenir "Allah’ınyürüttüğünü insanlar durdu- Tabinak amaz, durdurduğunu da yürütemez". Hanım, son yıllarını büyük yoksulluk içerisinde geçirdi.

Babası padişah damadı ola n Sabahattin Bey İsviçre'de Beatenberg şeı İrinde oturduğu SÜTKARDEŞİ VE YAKIN DOSTU yıllarda bir ara sıkıntıya düşünüş, beş parası kalmamıştı. Paris'te oturan eski bir dostun­ _ Prens Sabahattin Bey, sütkardeşi Ahmet Fazlı ve yakın dan 300 frank İstemiş, dos.tu da parayı bir dostu Dr. Nihat Reşat Bey'le birarada (bu fotoğraf hafta sonra göndermişti. Sabahattin Bey'in İsviçre'de oturduğu evde kalan evrak r — arasından çıkmıştır) I t ------u ----- L- -L.L. 1 J l i î

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi