Sosyal Faaliyet ve Geziler (Social Events and Excursions)

Tuesday, 4 October 19.00- 21.00 Kokteyl (Coctail) Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi Saturday, 8 October 10.00- 16.00 Uzungöl Gezisi (Excursion to Uzungöl)

CIEPO-22 Organizasyon Komitesi Katkılarınızdan Dolayı Teşekkür Eder

Trabzon Büyükşehir Belediyesi KTÜ Rektörlüğü Akçaabat Belediyesi Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası

2

Tuesday, 4 October

08.00- 10.00 Registration Prof. Dr. Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi

10.00- 10.40 Opening Hasan Turan Kongre Salonu

Kenan İnan Michael Ursinus (The President of CIEPO) Hikmet Öksüz (Vice Rector of KTU) Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu (Metropolitan Mayor of Trabzon) 10.40- 11.00 Coffee- Tea

11.00- 12.30 Morning Plenary Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Chair Ilhan Şahin

11.00- 11.30 Mehmet Öz Halil İnalcık ve Osmanlı Sosyal- Ekonomi Tarihi Çalışmaları

11.30- 12.00 Ali Akyıldız İnsanı Yazmak: Osmanlı Biyografi Yazıcılığı ve Problemleri Üzerine Bir Değerlendirme

12.00- 12.15 Amy Singer Presentation of Digital Ottoman Platform

12.15- 12.30 Michael Ursinus CIEPO Article Prize Ceremony Laudatio introduced by the Chair of the Prize Selection Committee 12.30- 14.00 Lunch

3

Tuesday, 4 October

Afternoon Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Panel- Klasik Dönem Osmanlı Trabzon’u

Chair Kenan İnan

14.00-14.20 Kenan İnan 17. Asrın İkinci Yarısında Trabzon Yeniçeri Zabitleri

14.20-14.40 Turan Açık 17. Yüzyılın İlk Yarısında Trabzon’da Muhtedi Yeniçeriler

14.40-15.00 Sebahittin Usta 17. Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon’da Para Vakıfları

15.00-15.20 Miraç Tosun Trabzon’da Misafir Olarak Bulunan Gayrimüslimlerin Terekeleri (1650-1800)

15.30-16.00 Coffee-Tea

Chair Dariusz Kolodziejzyk

16.00-16.20 Kostantin Golev Crimean Littoral between the Saljūqs and the Cuman-Qipčaqs in the early 13th century

16.20-16.40 Zübeyde Güneş Yağcı- Şer’iyye Sicilleri Işığında Kırım’da Maddi Kültür Ayhan Ekinci

16.40-17.00 Dariusz Kolodziejzyk Tibet in the Crimea? Two Polish letters in and a project of a Polish-Kalmyk alliance against the Crimean Tatars (1653)

17.00-17.20 Musa Kılıç Osmanlı Brüksel Elçiliği ve Elçileri

Fahri Kuran Kongre Salonu

Chair Mehmet Tezcan

14.00-14.20 Elizabeth Key Fowden The Parthenon, Perikles and King Solomon: a Case Study of Ottoman Geographical Imagination

14.20-14.40 Thomas Sinclair Mahmut Efendi’s Account of the Parthenon’s Foundation

14.40-15.00 Mehmet Çoğ Ortaçağ İslam Astronomi Tecrübesinin Batıya Aktarımında Trabzon

15.00-15.20 Thedosios Kyriakidis The Missionary Activity of the Roman Catholics

4

in Black Sea (Pontus)

15.30-16.00 Coffee-Tea

Panel- Literary Studies in Aid of Historical Studies

Chair Hatice Aynur

16.00-16.20 Hatice Aynur Tatavlalı Mahremî’s Shehnâme: A Literary Text or Historical Source 16.20-16.40 Christiane Czygan Features of ṣāḥib-ḳırān in Muḥibbī`s divans 16.40-17.00 Gisela Procházka-Eisl The Far Ottoman South

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Temel Öztürk

14.00-14.20 Bayram Sevinç Basiretçi Ali Efendi’nin Payitaht Okumalarında Ortaya Konan Buhran Analizi ve Çözüm Önerilerinin Fert-Toplum İlişkisi ve Modernleşme Çerçevesinde Değerlendirilmesi 14.20-14.40 Serdar Genç İsyan Günlerinde Edremit Körfezi: 1821 Ayvalık İsyanının Sosyo-Ekonomik Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme 14.40-15.00 Hüsnü Yücekaya Trabzon Tekstili (Tereke Kayıtlarına Göre 1750- 1900) 15.00-15.20 Mehmet Başaran Nüfus Defterleri Kapsamında 19. Yüzyılın İlk Yarısında Ödemiş ve Köylerinin Niteliksel ve Niceliksel Yapısı

15.30-16.00 Coffee-Tea

Chair Eunjeong Yi

16.00-16.20 Yasemin Çiftçi A Review of Prices in The 16th Century’s Üsküdar Sema Keleş

16.20-16.40 Göksun Akyürek House for Sale from the Owner: Survey on Houses of Nineteenth Century Istanbul as Displayed by the Real Estate Market (1840-1900)

16.40-17.00 Tomoki Okawara Tax Modernization and Property Tax in Late Ottoman Syrian Urban Societies

17.00-17.20 İbrahim Serbestoğlu Tanzimat Döneminde Canik Sancağında Vergi Tartışmaları

19.00- 21.00 Kokteyl (Coctail) Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi

5

Wednesday, 5 October

Morning Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Panel- Nomads: Masters of Natural Life and Production

Chair İlhan Şahin

09.00-09.20 İlhan Şahin A Comparative Look at the Civilization Values of Central Asian and Ottoman Nomadism with Regard to Human-Nature and Animal Relations

09.20-09.40 Hikari Egawa The Economic Activities of the Nomads as the Spinner: From the Point of the Production of the Carpet and the Aba (wool textile) in Balıkesir

09.40-10.00 Mihoko Oku The Culture of Horse-riding Nomads in Istanbul: The Ottoman Royal Festivals of the 16th Century

10.30-11.00 Coffee-Tea

Chair Ali Akyıldız

11.00-11.20 Günay Korkmaz 18. Yüzyılda Şam Cevâlisi ve Cevâli-Horân Samıkıran Vazîfe Defterleri

11.20-11.40 Bekir Sadık Topaloğlu Tanzimat Merkezileşmesi ve Uzak Eyaletler: Cebel-i Lübnan’da Yönetim Modeli Denemeleri

11.40-12.00 Firdevs Öz Trabzon Valisi Kadri Paşa: Yönetim Anlayışı ve İdari Uygulamaları (1892–1903)

12.00-12.20 Metin Menekşe 1896-1898 Yıllarında Girit’te Yaşanan Olaylar Esnasında Muhtaç Duruma Düşen Müslüman Ahaliye Yönelik Yardım Faaliyetleri

12.30-14.30 Lunch

6

Fahri Kuran Kongre Salonu

Panel- Enchantment and disenchantment of the world, Ottoman style: exploring the place of the natural, the supernatural and the knowledgeable in Ottoman mentalities

Chair Marinos Sariyannis

09.00-09.20 Marinos Sariyannis Creating An Agenda for The Study of Ottoman Attitudes Towards Nature and The Supernatural

09.20-09.40 Güneş Işıksel Herşey Yerli Yerinde (Everything in its place). On the Ottoman Representations of Hierarchies

09.40-10.00 A. Tunç Şen Rationalizing the Occult in the early Modern Ottoman World: Muʿayyadzāde (d. 1516) and His Immediate Intellectual Circle

10.00-10.20 B. Harun Küçük Frontispiece of the Ledger of Fools: Separating Science from Religion in the early Modern

10.30-11:00 Coffee-Tea

Chair Michael Ursinus

11.00-11.20 Michael Ursinus From Pre-Conquest Klis to Post-Conquest Landholding Issues

11.20-11.40 Christos Kyriakopoulos In Search of Frontiers in Eastern Mediterranean: Ottoman-Venetian Borderland in Southwest Peloponnese (1460-1650)

11.40-12.00 Özgür Oral 18. Yüzyılın İkinci Yarısında Garp Ocakları ile Venedik Cumhuriyeti Arasında İmzalanan Antlaşmalar

12.00-12-20 Mónika F. Molnár The Ottoman Empire, Hungary and in the Network of Antonio Caraffa at the End of 17th Century

12.30-14.30 Lunch

7

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Evgenia Kermeli

09.00-09.20 Temel Öztürk Patrona İsyanı Sürecinde (1730) Trabzon Mahkemesine Yansıyan Davalar

09.20-09.40 Canay Şahin Rural Rebellion and Revolt in Canik (1805-1806)

09.40-10.00 Uğur Kurtaran XVIII. Yüzyıla Ait İki İsyanın Karşılaştırılması: 1703 ve 1730 İsyanı ile İlgili Yeni Yaklaşımlar Çerçevesinde Karşılaştırmalı Bir Bakış

10.00-10.20 Fikriye Karaman The Impact of Sharif Hussein’s Revolt on the Arab Intellectuals’ Attitudes towards the Ottoman Empire

10.30-11.00 Coffee-Tea

Chair İbrahim Solak

11.00-11.20 Göksel Baş Serhaddi Beklemek- 15. Yüzyıl Sonundan Macaristan’ın Fethine Kadar Osmanlı Tuna Serhaddi: Kale Savunma Zinciri, Muhafızlar, Lojistik ve Halklar

11.20-11.40 H. Ahmet Arslantürk Zigetvar Savaşı ile ilgili Osmanlılarca Kaleme Alınmış Tarih Kitapları (Farkları, Benzerlikleri ve Görsellikleri Bağlamlarında Bir Karşılaştırma)

11.40-12.00 Yusuf Alperen Aydın 18. Yüzyılın Başlarında Tersane-i Amire’de Bazı Yeni Görevlerin İhdası ve Yaşanan Yolsuzluk Vak‘aları

12.00-12.20 Alexander Vasilyev 1850’li Yılların Başlangıcında Rus Amiralinin Gözüyle Türk Donanması (Rus Arşiv Belgelerine Göre)

12.30-14.30 Lunch

8

Wednesday, 5 October

Afternoon Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Panel- Water histories: environmental, political, economic and social implications of water management in the Ottoman provinces

Chair Antonis Anastasopoulos

14.30-14.50 Antonis Anastasopoulos At the Intersection between the Practical and the Sacred: Mosque Fountains in Ottoman

14.50-15.10 Antonis Hadjikyriacou Water-intensive Agriculture and the Era of the ‘Mediterranean Autumn’ in early Modern

15.10-15.30 Yannis Spyropoulos Ottoman Officials, State Policy, and Water Management in early Modern Crete (1645-1830)

15.30-15.50 Katerina Stathi Water under the (destroyed) Bridge: Hacı Ali Haseki and 18th-century Water Management in Athens

16.00-16.30 Coffee Tea

Panel- Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Tarih Yazımı ve Geleneğin İcadı

Chair Ayşe Asude Soysal Doğan

16.30-16.50 Ayşe Asude Soysal Tanzimat Öncesi Osmanlı Tarih Yazımında Doğan “Geleneğin İcadı”

16.50-17.10 Mert Can Erdoğan Son Dönem Osmanlı Düşünce Dünyasında Erken İslam Tarihi ve “Geleneğin İcadı”

17.10-17.30 Gökay Yavrucuk Türkiye'de Ulus-devletleşme Süreci Bakımından Türk Tarih Tezi'nde "Osmanlı" Tasarısı

9

Fahri Kuran Kongre Salonu

Panel- The Many Faces of Ottoman Identity: Transformations from Inclusive to Exclusive

Chair A. Ebru Akçasu

14.30-14.50 Taylan Güngör The ‘Ahd-nāme after 1453: Recognising the Identity of the Merchant Foreigner

14.50-15.10 Yakoob Ahmed Re-interpreting the Ummah: the late-Ottoman Muslim Intelligentsia on ‘Unity

15.10-15.30 A. Ebru Akçasu Diversifying the Foreigner: Incorporating Muslim Migrants into the Ottoman Citizenry

15.30-15.50 Stefano Taglia The Feasibility of a Multi-ethnic Late-Ottoman Identity

16.00-16.30 Coffee Tea

Panel- A Study on the Urban Transformations in the Ottoman Cities after Conquest

Chair Ruba Kasmo

16.30-16.50 Mine Esmer The Attitude of the Ottoman Empire towards Byzantine Heritage and Urban Transformation of the Capital after the Conquest

16.50-17.10 Ali Dost Ertuğrul Reshaping Uskudar after the Ottoman Conquest

17.10-17.30 Ruba Kasmo Creating an “Ottoman” Aleppo, the Ottoman Urban Strategies in the 16th Century

17.30-17.50 Lana Kudumovic Urban Transformation and Development of the Urban Fabric in the Balkans after Ottoman Conquest

10

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Muammer Demirel

14.30-14.50 Şennur Şenel- Karadeniz Havzasında 19.Yüzyıl Son Çeyreğinde Ekin Kasım Tuz Kaçakçılığı ve Alınan Tedbirler

14.50-15.10 Mustafa Altunbay XVIII. Yüzyılda Ohri Sancağı’nda Kükürt Üretimi

15.10-15.30 Kyriakos The Efforts of the German Empire to Control and Chatzikyriakidis Exploit the Mines of Asia Minor at the beginning of the 20th century

15.30-15.50 Fulya Düvenci Karakoç Tokat Bakırcılığı: Döneminin Sınırlarını Aşan Sosyo- Ekonomik Yapıya İlişkin Bir İnceleme

16.00-16.30 Coffee Tea

Chair Ali Efdal Özkul

16.30-16.50 Mehmet Kuru Erken Modern Akdeniz Ticaretinin Yeniden Değerlendirilmesi: İzmir Gümrüğü (1580-1780)

16.50-17.10 M. Sait Türkhan 18. Yüzyıl Başlarında Bir Muhassılın Mali Olarak Yükselişi: Haleb Muhassılı Abdurrahman Ağa

17.10-17.30 Mahmoud Yazbak The Merchants of 19th century Jaffa (Palestine) and their role in Social and Urban Change

17.30-17.50 Hatice Durgun XIX. Yüzyılda Batı Antalya’nın Ticarete Açılan Kapısı: Finike ve Limanı

18.30- 20.30 Dinner Sponsored by Trabzon Metropolitan Municipality

11

Thursday, 6 October

Morning Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Panel- Reconsidering Ottoman Peripheries: Trans-Regional Networks, Contested Jurisdictions and the Limits of Ottoman Reach

Chair Michał Wasiucionek

09.00-09.20 Michał Wasiucionek Obedézcase pero non se cumpla in the Ottoman Periphery: Transregional Networks, Factionalism and the (Un)Responsiveness of Ottoman Governance in the mid-seventeenth-Century Lower Danube

09.20-09.40 Erica Mezzoli Trade, Stakeholderness and Space. The Venetian- Bosnian Joint Venture for the Opening of the Marine Terminal at Neretva Mouth, 1666-1694

09.40-10.00 Mukaram Hhana The Georgians from Algiers, Ali Burgul the Caucasian Patronage networks of the Sublime Porte and Mamluk Egypt, 1789-1805

10.30-11.00 Coffee-Tea

Panel- Büyük Harpte Osmanlı Devleti’nde Zafer, İşgal, Göç ve Bellek

Chair Yahya Yeşilyurt

11.00-11.20 Yahya Yeşilyurt Zaferden Esarete, Çok Bilinenler Arasında Az Bilenen Bir Cephe: Yemen (1914-1918)

11.20-11.40 Firdevs Temizgüney I. Dünya Savaşı Yıllarında Kafkasya’dan Gelen Müslüman Göçmenlerin Geride Bıraktıkları Mallar Sorunu

11.40-12.00 Songül Alşan Birinci Dünya Savaşı'nda Doğu Karadeniz'in İşgali ve Rusların Geri Çekilme Süreci

12.00-12-20 Veysel Usta Cihan Harbi Tanıklarının Gözünden Doğu Karadeniz'de Savaş Olgusu

12.30-14.30 Lunch

12

Fahri Kuran Kongre Salonu

Chair H. Ahmet Arslantürk

09.00-09.20 Ayşenur Karademir Vakıf Kurumunun Uygulamalı Kaynakları: Bilançolar ve İcmaller

09.20-09.40 Hacer Kılıçaslan Mecmua-i Fünûn Dergisi Özelinde Osmanlı Münevverinin İktisat Algısı

09.40-10.00 Tayfun Ulaş XVIII. Yüzyıl Osmanlı Maliye’sinde İmdâdiyye Uygulamaları

10.00-10.20 Ahmet Sağlam Osmanlı Tahrir Çalışmalarına Model Bir Çalışma: Memlûkler Dönemi Mısır Ve Suriye’de Er- Revkü’n-Nâsırî Adlı Tahrir Çalışması

10.30-11.00 Coffee-Tea

Panel- 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti'nde Kredi Piyasasının Belirleyici Müesseseleri ve Başlıca Aktörleri

Chair Mehtap Özdeğer

11.00-11.20 Mehtap Özdeğer, 19. Yüzyılda Murabaha Nizamnamesi Emine Zeytinli Doğrultusunda Osmanlı Tarımında Selemcilik Faaliyetleri

11.20-11.40 Çiğdem Gürsoy 19. Yüzyıl Kredi Piyasasında Para Vakıflarının Rolü

11.40-12.00 Ali Şenyurt Osmanlı Devleti’nde Poliçe Kullanımının Özneleri: Sarraflar ve Poliçeci Esnafı

12.00-12.20 Oya Şenyurt 19. Yüzyılda Faaliyet Gösteren Bazı Tüccar ve Banker Ailelerin Gayrimenkul Yatırımları

12.30-14.30 Lunch

13

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Turan Açık

09.00-09.20 Leyla Aksu Kılıç XVI. Yüzyıl Sonlarına Doğru Osmanlı Devleti’nde Tımarlı Sipahiler: Ordu ve Yöresinden Tımarlı Sipahi Profilleri (Fenari ve Diğerleri)

09.20-09.40 Zeynep Küçükceran Organization of Production in Waqf Çiftliks: A Case study: Süle Çiftliği in Mihaliç

09.40-10.00 Fatma Öncel Agrarian Labour and Production in Vakıf-Çiftliks of Tırhala from 1860s to 1880s

10.00-10.20 Nurgün Koç Türkiye’deki Çerkes Evlerinin Sosyal Hayata Etkileri

10.30-11.00 Coffee-Tea

Panel- Vakıflara Yeni İktisadi Yaklaşımlar

Chair Kayhan Orbay

11.00-11.20 Evgenia Kermeli The Eighteenth Century Avariz Waqf as an Example of Ottoman Economic Ingenuity

11.20-11.40 Kayhan Orbay The Waqf Economy and the Redistributive Functioning of Waqfs

11.40-12.00 Ahmet Köç Vakıfların Finansal Yönetiminde Öngörülen ve Öngörülemeyen Giderler Üzerine Bir Değerlendirme

12.00-12-20 Özge Mete Osmanlı’da Hayırseverliğin Kapısını Çalmak: Trabzon Gülbahar Hatun Vakfı’nın Zevāid-horānları

12.30-14.30 Lunch

14

Thursday, 6 October

Afternoon Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Chair Fulya Üstün Demirkaya

14.30-14.50 Nalan Turna Osmanlı İstanbul’unda Mekânlar ve İnsanlar: Sümbüllü Han Örneği

14.50-15.10 Ahmet Yaşar 18. Yüzyıl İstanbul Hamamlarını Haritalandırmak

15.10-15.30 Elif Sezer “A Newly Blossomed Bud”: Dâyezâde’s Treatise on Selimiye Mosque and Nouveau Literacy in the 18th Century Ottoman Cultural Milieu

15.30-15.50 Nadire Tuba Yiğitpaşa Impacts of The British Architectural Style on Ottoman Architecture

16.00-16.30 Coffee Tea

Chair Kenan İnan

16.30-16.50 İbrahim Solak- XVII. Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon’da M. Ali Türkmenoğlu Görülen Asayiş Sorunları ve Bunlar için Alınan Tedbirler

16.50-17.10 Aslı Deliktaş Toplumsal Algıda “Abd-ı Memluk”: Trabzon Şer’iyye Sicillerine Göre Erkek Köle Kimliğini Şekillendiren Dini ve Sosyal Teamüller

17.10-17.30 Pınar Ceylan Relative Prices and the Evolution of Household Durables Ownership in the Ottoman Empire (1700-1850)

17.30-17.50 Gamze İlaslan Abduction of Women and Elopement in the nineteenth Century Ottoman Nizamiye Courts

15

Fahri Kuran Kongre Salonu

Chair İbrahim Serbestoğlu

14.30-14.50 Ali Efdal Özkul Osmanlı İdaresinde Kıbrıs’ta Sağlık Faaliyetleri ve Salgın Hastalıklar

14.50-15.10 Burhan Çağlar Mysterious Letter Shook Constantinople: The Incriminated Publication of Levant Herald on the Eve of the Cyprus Convention

15.10-15.30 Nami Şahin Berlin Protokollerinde Osmanlı-İran Sınır Düzenlemesinin Arka Planı: Kotur Bölgesi

15.30-15.50 Necmettin Alkan Osmanlı Modernleşme Sürecinde “Kadim” Avrupa Algısının Dönüşmesi

16.00-16.30 Coffee Tea

Chair Mahmoud Yazbak

16.30-16.50 Anđelko Vlašić The Correlation between the Spatial Distribution of Forests and Pig Farming in Ottoman Slavonia

16.50-17.10 Bedirhan Laçin Sharecropping System as a Labor Productivity Indicator in the Agricultural Production Economics of the 18th century Ottoman Empires’ Aegean Region.

17.10-17.30 Ekin Mahmuzlu Institutional Change in Market Structures and Agricultural Production in Trabzon Province in the second half 19th Century

17.30-17.50 Elvan Topallı A Turkish Cigarette Produced in America in Early 20th Century: “Murad”

16

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Yasemin Beyazıt

14.30-14.50 Orhan Kılıç Klasik Dönem Osmanlı İdari Sisteminde Farklı Bir Unsur: Kürdistan Vilayeti/Eyaleti

14.50-15.10 Aysun Sarıbey Haykıran Tanzimat ve İskân: 1844 Nüfus Sayımında Aydın Sancağı’nda Aşiretler

15.10-15.30 Muammer Demirel Osmanlı Devleti’nde İlk Nüfus Sayımı Üzerine

15.30-15.50 Boriana Antonova Modernization ‘from top to bottom’: the Bulgarian Railway Concession from 1857

16.00-16.30 Coffee Tea

Chair Orhan Kılıç

16.30-16.50 Ali Atabey Identity Formation and Cross-Cultural Interaction between Foreigners and Local People in the 17th- Century Istanbul

16.50-17.10 Demetrios Political Rhetoric and the Concept of State Papastamatiou Legitimization from the Bottom-up: Reflections of the Reaya on the Ideal Statesmanship According to Arzuhals Forwarded from the Morea in 1787

17.10-17.30 Nilüfer Alkan Günay 18. Yüzyilda Hüdavendigar Sancagı’nın Vakıf Reayası Yörükleri ve Yönetim Erki Arasindaki İlişkiler

17.30-17.50 Yasemin Beyazıt Kale-i Tavas Kazası Merkez ve Kırsalında Vakıf Kurumları, Yaşam ve Din (XVIII.-XIX. Yüzyıllar)

18.30- 20.30 Dinner Sponsored (place to be announced)

17

Friday, 7 October

Morning Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Chair Ömer İskender Tuluk

09.00-09.20 Zekai Mete XVIII. Yüzyıl İstanbul Evlerinde Mahremiyet: Kadınların Yaşam Alanlarının Dışarıdan Görülmesine Karşı Alınan Tedbirler

09.20-09.40 Muzaffer Özgüleş Last Church Conversions on the Ottoman Frontiers: Architectural History of the Seventeenth Century Converted Mosques in Europe and Oran

09.40-10.00 Dalila Senhadji Oran, une Chronique Historique et Architecturale des deux Périodes Ottomanes (1708-1732) et (1791-1830)

10.00-10.20 Ahmet Tekin Alevlere Teslim Olmak ya da Şehri Yeniden İnşa Etmek: 1701-1756 Yılları Arasında İstanbul Yangınları

10.30-11.00 Coffee-Tea

Chair Cenap Sancar

14.30-14.50 Mehmet Yavuz Osmanlının Trabzon Limanını Yapılandırma Gayretleri ve Hazırlanan Projeler

14.50-15.10 Ömer İskender Tuluk Harap Şehrin Kayıp Mekânları: 20. Yüzyılın İlk Çeyreğinde Trabzon’un Tarihsel Topoğrafyası

15.10-15.30 Fulya Üstün Demirkaya Meso Kastro’dan Ortahisar’a: Bir Mahalle’nin Anatomisi

15.30-15.50 Esra Demirci Akyol Mahalle Structures of the Seventeenth Century Aleppo and Damascus According to Avarız and Cizye Registers

12.30-14.30 Lunch

18

Fahri Kuran Kongre Salonu

Chair M. Alaaddin Yalçınkaya

09.00-09.20 Mariusz Kaczka A Levantine and a Bengali Woman: Sociability in the Diplomatic Milieu of Pera in the Eighteenth Century

09.20-09.40 Mahmut Halef Janos Hoberdanecz’s Embassy to Constantinople Cevrioğlu (1528)

09.40-10.00 M. Nureddin Özel Birinci Mahmud ve Nadir Şah Dönemi Osmanlı- İran Diplomatik İlişkilerinde Elçilik Heyetlerinin Karşılıklı Değerlendirilmesi (1736-1747)

10.00-10.20 Ü. Filiz Bayram 1784 ve 1786 Yıllarında Hindistan’dan Gelen İki Elçilik Heyeti

10.30-11.00 Coffee-Tea

Chair Hikmet Öksüz

11.00-11.20 Ahmet Dönmez II. Mahmud Dönemi Osmanlı İstihkâmları: Du Plat’ın Balkan Gezisi

11.20-11.40 Diren Çakılcı Unutulmuş Bir Seyahat-i Hümayun: Sultan Abdülmecid’in Selanik Ziyareti

11.40-12.00 Zeki Çevik Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre II. Wilhelm’in İlk Türkiye Ziyareti Ve Önemi (1889)

12.00-12.20 Emine Altunay Şam 19. Yüzyılın Son Evresinde Sivas Eyaleti Dahilinde ve Amasya Sancağında Ormanların Korunmasına Yönelik Alınan Tedbirler

12.30-14.30 Lunch

19

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Mehmet Emin Üner

09.00-09.20 Murat Alanoğlu 18. Yüzyılda Maktul Bir Osmanlı Veziri: Bağdat Valisi Hâfız Mustafa Paşa (Ispanakçızâde) ve Katli Meselesi

09.20-09.40 Ertan Ünlü 18. Yüzyılda Sarraf Katilleri: "Devlet Malına Halel"in mi Yoksa Hizipleşme Kurbanları mı?

09.40-10.00 Onur Akan Abdürreşid İbrahim Efendi’nin Trablusgarp Meselesine Dair Görüşleri

10.00-10.20 Murat Yolun A Public Response to Quarantine in the 19th Century: The Case of Mitrovica

10.30-11.00 Coffee-Tea

Chair Necmettin Alkan

11.00-11.20 Uğur Üçüncü Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusunda Hizmet Eden Goltz Paşa’nın Ölümü ve Yankıları

11.20-11.40 Mehmet Biçici I. Dünya Savaşında Osmanlı Devleti Urfa Esir Kampı

11.40-12.00 Jack Snowden ‘Alemdar’ Ship’s Logs: An Ottoman Ship Hijacked to Trabzon for Service in the Turkish War of Independence

12.00-12.20 Aya Yomoto Ito Osmanlı’nın Son Dönemindeki “31 Mart Olayı (1909)’nın Arka Planına Farklı Bir Bakış

12.30-14.30 Lunch

20

Friday, 7 October

Afternoon Session

Hasan Turan Kongre Salonu

Chair Ahmet Karaçavuş

14.30-14.50 Hilal Kazan Sultan II. Bayezid’a Hediye Gelen Kitaplar

14.50-15.10 Meriç Kurtuluş Gazavâtnâmelerin Edebî Gücü ve Epik Kaynakları

15.10-15.30 Rıfat Günalan- Tanzimat’ın Osmanlı Yazışma Geleneğine Etkisi Niyazi Çiçek Işığında Bürokraside Yaşanan Dil Problemleri

15.30-15.50 Nil Birol Cevdet Pasha as Defender of Both Contract and Custom: The Use of Historical-Comparative Method in the Ottoman Legal Reform in the Nineteenth Century

16.00-16.30 Coffee Tea

Panel- Ottoman Edirne: Shaping the City on the Ground and in Imagination

Chair Amy Singer

16.30-16.50 Yavuz Güner Osmanlı Kent Kurgusunun Belirleyicisi Olarak Mahalle: 15. yy. İlk Yarısında Edirne Örneği

16.50-17.10 Amy Singer City on Stage, City as Stage: Festivities in early Ottoman Edirne

17.10-17.30 Yunus Uğur Mapping a City, Using GIS: Locating Buildings and Mahalles in Edirne from 1361 to 1700s

17.30-17.50 Eyal Ginio The Retaking of Edirne (July 1913) and the Shaping of a National Holiday under the CUP

21

Fahri Kuran Kongre Salonu

Chair A. Mevhibe Coşar

14.30-14.50 M. Yaşar Ertaş-Hatice Türkistan’da Bir Osmanlı İmamı: II. Söylemez Abdülhamid’in İmamı Mehmet Kamil Efendi’nin Türkistan Seyahati

14.50-15.10 Irmak Kaçar Eski Türkçeden Osmanlıcaya “Tapu” Kelimesi

15.10-15.30 Gülşen Özçamkan Ayaz Trabzon Şer’iye Sicillerinin Diline Dair

16.00-16.30 Coffee Tea

Chair M. Yaşar Ertaş

16.30-16.50 Mehmet Emin Üner Osmanlı Devleti’nin Aşiretlerin İskânında Rakka Eyaletinin Yeri ve Önemi (XVII. ve XVIII. Yüzyıllar)

16.50-17.10 Mehmet Günay Klâsik Dönemde Osmanlı Şehirlerinde İhtidâlar (Manisa Örneği)

17.10-17.30 Benjamin Weineck Limits of Legibility: Heterogeneous Semantics and the Problem of Alevi History in the Early Modern Ottoman Empire

17.30-17.50 Mustafa Akbel Lâle Devrinde Galata’da Müslim-Gayrimüslim İlişkileri

22

Nihat Turan I Seminer Salonu

Chair Melek Öksüz

14.30-14.50 Fatih Demirel Selanik Vilayetinde Yabancıların ve Gayri Müslimlerin Eğitim Öğretim Faaliyetleri

14.50-15.10 Hatip Yıldız Osmanlı’da İlk Sivil İdadi: İstanbul (Dersaadet) Mülki İdadi Mektebi (1874-1900)

15.10-15.30 Sena Hatip Dinçyürek A Hamidian Tool of Administration? The "General Inspectorate of Rumelia" (1902- 1909)

15.30-15.50 Füsun Gülsüm Genç Şehzadelerin Hizmetindeki Görevlilerin Biyografileri Üzerine Bir Örnek: Sultan II. Abdülhamid Dönemi

16.00-16.30 Coffee Tea

Chair Mehmet Çoğ

16.30-16.50 Songül Karaca Kadızâde Mehmed Efendi’nin Manzûme-i Akâid’i ve Tasavvufî Düşünceleri

16.50-17.10 İsmail Arslan Köy Tarihi Yazımında Yeni Bir Kaynak Önerisi: Tasfiye Talepnameleri

17.10-17.30 Melek Sarı Güven 18. ve 19. Yüzyıl Ermeni Tarihçilerinin Eserlerinde “Osmanlı Tarihi”nin İzlerini Sürmek

17.30-17.50 Mehmet Tezcan Laonikos Halkokondyles’in Tarihler’ine Göre Trabzon’un Türkler Tarafından Fethi (1461)

18.00- 19.00 Plenary Meeting of the CIEPO

19.30- 20.30 Dinner Sponsored (place to be announced)

23

ÖZETLER

(ABSTRACTS)

1. Panels are listed in alphabetical order on the basis of the name of the panel leader.

2. The names of the other panelists of each panel are listed by

order of presentation.

24

PANEL ÖZETLERİ

(PANEL ABSTRACTS)

OTTOMAN EDİRNE: SHAPING THE CITY ON THE GROUND AND IN IMAGINATION

This panel continues the project of 1. OSMANLI KENT KURGUSUNUN rediscovering the history of Ottoman Edirne. BELİRLEYİCİSİ OLARAK MAHALLE: The panel "From Byzantine Adrianople to 15. YY. İLK YARISINDA EDİRNE Ottoman Edirne" (CIEPO, , 2012) ÖRNEĞİ examined Edirne’s transition from one imperial sphere to another in order to explore Yavuz Güner how the Byzantine city provided a foundation for the Ottoman one that followed. A double- Edirne was a small Thracian settlement when it panel, "New Perspectives on Edirne" (CIEPO, was transformed into a garrison town with a Budapest, 2014), presented papers focused on fortress during the eastern campaign of the several themes across seven centuries of Roman Emperor Hadrian between 123 and 127 Ottoman history, demonstrating the complexity A.D. Especially as of the third century, the and largely unexplored richness of the city as a feature of being a castrum changed with the topic for research. Increasingly, scholars are increase in public buildings, which can be drawn to the wealth of textual, visual, aesthetic observed in the depictions on coins, but that and architectonic sources available for the are not extant today. Although Edirne was study of Edirne in order to delve deeply into its transformed into a city, a basic change was not history. The panel proposed for CIEPO XXII observed in its spatial structure and it did not proposes four papers that consider the ways in spread outside of the fortress due to the which the Ottomans shaped Edirne, physically, political formation of the region throughout the and in imperial and popular imagination. These entire Middle Ages. After the conquest of four papers again look at Edirne across the Edirne by Ottomans in 1361, connected to new chronology of Ottoman history. Two of the conditions, the focuses of the new city were papers focus on the spatial and socio-cultural established by expanding beyond the organization of the city’s population and its boundaries of the Byzantine and Roman city monuments and other buildings (Güner and within a short period of time. No doubt, this Uğur). Each author has endeavored in a change does not only have a quantitative different way to establish the shape of the city meaning. There was a basic change in the in its early Ottoman centuries, often difficut in organization of urban space due to a change in the absence of the original buildings or precise the socioeconomic structure of the city.This descriptions or maps from this era. The other study is based on the investigation of the two papers (Singer and Ginio) focus on how morphological structure of Edirne in the first Edirne’s space, its concrete manifestations and half of the fifteenth century during which it its symbolic dimensions, accommodated served as the capital city of the Ottoman ceremonies and symbolic imaginings of the Empire. Specific emphasis is given to the city. As a pair they highlight the continuous geographic formation of the neighborhoods use of this space for festivities and rituals that which are structured by both the discretion of articulated and communicated the identity and the political actors and customs in Islamic power of the empire itself. culture. This peculiar characteristic of neighborhoods in Islamic settlements provides us with the opportunity to trace the spatial transformation of the city. The aim of this study is to define the spatial organization of early Ottoman Edirne by analyzing the physical organization of neighborhoods.

25

2. CITY ON STAGE, CITY AS STAGE: 3. MAPPING A CITY, USING GIS: FESTIVITIES IN EARLY OTTOMAN LOCATING BUILDINGS AND EDİRNE MAHALLES IN EDİRNE FROM 1361 TO 1700S Amy Singer Yunus Uğur One defining aspect of Ottoman capital cities was as hosts for imperial celebrations. These This paper discusses the urban organization included the events marking natural transitions and the social context of Ottoman Edirne, like birth and death, as well as those more focusing on aspects crucial for urban purposely planned festivities for key political historians. The city’s mahalles need to be and life events such as circumcisions, historicized and located on a map in order to weddings, coronations, and military parades. investigate numerous different attributes As part of an ongoing project to elucidate the (status, profession, religion, etc.) registered history of Ottoman Edirne, this paper will about Edirne’s inhabitants in historical sources. explore celebrations there, reading narratives These data make it possible to demonstrate the from the Ottoman chronicles of the fifteenth dimensions of structural differentiation in the and early sixteenth centuries (Aşıkpaşazade, city and their spatial aspects: the distinctive Neşri, Oruç), together with the accounts features of specific mahalles and their recorded by foreigners who recorded their qualitativeproximity to other mahalles in observations. The city of Edirne regularly socio-spatial as opposed to physical terms. The hosted imperial festivities during its years as paper will thus discuss the historical the principal seat of the Ottoman sultans and development of Edirne’s individual mahalles even after the establishment of Istanbul as the before the 1700s, as well as their geographical Ottoman imperial capital. Edirne’s role as an locations and public buildings. Because alternate imperial stage adds further locating a mahalle or a single building on a perspective to our understanding of the map is often difficult, only a few studies have dynamic relationship between the two imperial so far mapped the locations of mosques and cities. The festivities held in Edirne are also mescids of an Ottoman city, mostly in the evidence for the evolving role of the city in the nineteenth or twentieth century. Most studies period after the recovery of the Ottoman polity of public buildings in mahalles have situated after 1402. The recent volume edited by them in relation their districts or in relation to Faroqhi and Öztürkmen, Celebration, other famous landmarks in the city, being Entertainment and Theatre in the Ottoman unable to give their exact locations. Since World, illustrates how careful study of these today’s topography and existing maps do not aspects of culture enriches the study of history. include some of the historical districts and Moreover, it suggests that performances of all landmarks, and since some mahalles have types and in many different venues should be disappeared over time, it is sometimes examined more closely for what they impossible locate mahalles or public buildings communicate about the displays and rituals of withany precision. Nevertheless, recently power, and how both the powerful and those developed Geographic Information System over whom they held sway participated in (GIS) Technologies and geographic these performances. Although Edirne is studied methodologies that help determine the exact as a site of festivity in the seventeenth century location of public buildings and the mahalles (Sevinçli), none of the essays in Faroqhi and in the Ottoman urban historiography will be Öztürkmen’s volume addresses the fifteenth useful for studying the topographic structure, century. Therefore, the present paper both in this case, of Edirne. Information is drawn contributes to the study of Edirne and offers a from tahrir, waqf, cizye, avarızhane, surety comparative perspective from early Ottoman registers and city histories of Edirne in order to festivities. fix the approximate location of the mahalles on the city map.

26

4. THE RETAKING OF EDİRNE (JULY WATER HISTORIES: 1913) AND THE SHAPING OF A ENVIRONMENTAL, POLITICAL, NATIONAL HOLIDAY UNDER THE CUP ECONOMIC AND SOCIAL IMPLICATIONS OF WATER Eyal Ginio MANAGEMENT IN THE OTTOMAN PROVINCES Edirne achieved iconographic significance in Ottoman writings on the (1912- Access to water, the basic resource for life, is 13). The wars transformed the image of Edirne taken for granted in advanced contemporary in the eyes of Ottoman publicists. During the societies. But obviously this was not the case First Balkan War, Edirne became a symbol of in earlier historical periods. The aim of the civilian and military resistance. Its capitulation panel is to historicise the issue of water, by in March 1913, after a five-month siege, turned focusing on various aspects of water it into a symbol representing the entire management and the uses of water in the Ottoman defeat during the First Balkan War. Ottoman Empire. The four papers of the panel The city’s liberation during the brief Second cover the private and the public, the urban and Balkan War rendered Edirne an emblem of the the rural, and the practical and the sacred, rejuvenation of the Ottoman nation under CUP being in a fruitful dialogue between them. leadership. For the Ottoman authorities, From a geographical point of view, our focus Edirne’s retaking offered a long-awaited is on the Ottoman provinces, more particularly, opportunity to present their own narrative of Athens and the two biggest islands of the the Balkan Wars and to prove their claim to eastern Mediterranean, Crete and Cyprus. The lead Ottoman society toward the future. first paper of the panel focuses on mosque Significantly, the Ottoman Army entered fountains in Crete as a type of monument Edirne on 23 July, the Ottoman national which connects the practical with the sacred, holiday commemorating the revolution of symbolic, side of water, because of their use 1908. The new symbolism of this date, uniting concurrently for ablutions and for the everyday the return of liberty to the Ottoman nation and needs of the neighbourhood. The second paper to Edirne, enabled the Ottoman authorities to of the panel dwells on water-intensive stage mass celebrations marking 23 July, now agriculture in Cyprus, discussing its rationale the day of “two national celebrations”. The and how it was made possible despite the semi- city’s liberation was celebrated through an arid climate of the island. The third paper of array of local events. A combination of the panel deals with the role of state traditional rites of power combined with new institutions and officials in the management of emblematic symbols, often borrowed from the water in urban and rural Crete, and draws West, can be discerned in these celebrations. attention to the political, economic and social The Selimiye Mosque formed the main and implications of this involvement. Building on sacred site of national and religious the same theme, the fourth paper of the panel commemoration. Liberated Edirne provides a focuses on the water works performed by Hacı stimulating example of the combined patterns Ali Haseki, the voyvoda of Athens, between of official celebrations, sultanic patronage, and 1775 and 1795, as one of the mechanisms that broad social participation to achieve political he used to maximise his control of the town goals. Using archival sources, reports and its countryside and increase his revenue. published in the Ottoman press and memoirs, The papers of the panel are based on Ottoman this paper explores the celebrations initiated archival sources, travel literature, visual and following Edirne’s return to Ottoman rule. It archaeological evidence, and combine current discusses the ceremonies as part of a larger trends in Ottomanist literature, predominantly attempt to use holidays as a powerful tool to environmental history, with innovative insights mobilize public opinion in favour of the CUP into aspects of political, economic, and social regime. history at the micro-level.

27

1. AT THE INTERSECTION BETWEEN maintaining an economy based on the THE PRACTICAL AND THE SACRED: production of export-oriented thirsty crops. MOSQUE FOUNTAINS IN OTTOMAN CRETE The paper brings together and synthesizes a range of Ottoman and European sources, Antonis Anastasopoulos cartographic material, travellers’ accounts, local chronicles, and archaeological surveys in Water is indispensable for the practical order to shed light upon the question of what everyday needs of households in all human made the cultivation of sugar, cotton and silk societies, but in Islam, in particular, water, possible in early modern Cyprus. Following furthermore, holds an important symbolic role Faruk Tabak, it situates the island in the era of because of its association with prayer. The the ‘Mediterranean autumn’, and examines the holy sources of Islamic law, the Quran and the reflection of large-scale, longue durée hadiths, contain a fair amount of references to processes and shifting patterns in the economy, water, which range from water as the gift of climate, or production that coincided with the God to humans to practical advice as to how transition from Venetian to Ottoman rule. the faithful should perform their ablutions. Identifying the manifestations of the Little Ice Thus, water is associated with cleanliness and Age in its Mediterranean form on the island, purity both at the practical and spiritual levels. the paper documents how the climate, The aim of the paper is to discuss several cases environment and landscape of the early of mosque fountains and public fountains in modern period were different to what is the vicinity of mosques from the Ottoman experienced today. At the same time, it locates period of the as monuments human agency in the management and that bridge these two aspects of water, the administration of water resources not simply as practical and the sacred, since they were used a hierarchical application of imperial state at the same time by the congregations of the policies and economic objectives, but also as a mosques and by the inhabitants of the horizontal phenomenon involving non-state neighbourhoods around them. The paper will actors in creating the conditions that facilitated be based on Ottoman archival material, the irrigation of these crops, not only at the principally vakfiyes and other entries from the degree of making them sustainable, but also kadı registers of the town of Kandiye cultivating them for the purposes of export- (Venetian, Candia; today, ), on travel oriented agriculture. literature, on visual resources (sketches and photos), and on archaeological evidence.

3. OTTOMAN OFFICIALS, STATE POLICY, AND WATER MANAGEMENT 2. WATER-INTENSIVE AGRICULTURE IN EARLY MODERN CRETE (1645-1830) AND THE ERA OF THE ‘MEDITERRANEAN AUTUMN’ IN Yannis Spyropoulos EARLY MODERN OTTOMAN CYPRUS This presentation’s main objective is to Antonis Hadjikyriacou demonstrate how the Ottoman administration dealt with the challenge of water management The economy of early modern Cyprus was in the framework of an insular space with a characterised by water-intensive agriculture: predominantly agricultural economy, such as by the seventeenth century, sugarcane the one of Crete. At the same time, it aims at plantations of the Venetian period (which highlighting the underlying connections ended in 1571) gradually gave way to between officialdom, the control of water, and Ottoman-era cotton and silk as the most the creation of power-relations in early modern lucrative and prolific cash crops of the island. societies. At the heart of the research that will This shift lasted well into the nineteenth be presented lies the involvement of the kadıs, century. Yet, the contemporary observer of the the governors, and the island’s military forces ecology, geography, and climate of Cyprus in the administration of water resources. More would be incredulous to the possibility of particularly, the paper addresses the issues of judicial intervention and of the application of

28

Islamic and customary law concerning water, The Ottoman archival material at hand the role of the local authorities as regulators of (imperial decrees, judicial and military records its distribution between private individuals and as well as land property registers), will be communities, the issue of public access to combined in this paper with local Greek potable water, as well as the problem of chronicles and travellers’ accounts in a first construction and maintenance of water-related attempt to correlate the importance of water infrastructure. Moreover, water will be management with the establishment of power examined as a means of political negotiation in a provincial but historic town such as between officials and the local population, but Athens in the 18th century. also as an element which fostered the creation of various networks between Cretans and the Ottoman elite and as a link between the island’s countryside and its urban spaces. OSMANLI’DAN CUMHURIYET’E TARIH YAZIMI VE GELENEĞIN İCADI

Tarihçilerin toplumsal ve siyasal koşullar 4. WATER UNDER THE (DESTROYED) çerçevesinde gelenek icat etmeleri, BRIDGE: HACI ALI HASEKI AND 18TH gündemlerindeki bir uygulamayı veya CENTURY WATER MANAGEMENT IN yaklaşımı meşrulaştırmak için kendilerine ATHENS geçmişten dayanak bulmaları, Osmanlı tarihi boyunca rastlanılan bir durumdur. Bu açıdan Katerina Stathi eski gibi görünen ya da eski olma iddiasındaki “gelenekler”in kökenleri sıklıkla oldukça yakın In the early 1830s, after the departure of the geçmişe dayanmaktadır. Geleneğin icadı last members of the Ottoman garrison from the kavramı her ne kadar ulus devletlerin, ulus Acropolis, a plan of Athens showed about 45 tarihi yazmak için kullandığı bir yöntem olarak public fountains scattered around the city. bilinse de, tarihin çeşitli evrelerinde, farklı Today, the only fountain still standing from the siyasal sistemlerinde çeşitli amaçlar için Ottoman period in Athens is the so-called gelenekler icat edildiğini gözlemleyebiliriz. ‘Haseki fountain’, named after the voyvoda of Dolayısıyla bu panelde geleneğin icadı the city, who had established his estate in the kavramını hayali cemaatleri bir arada tutacak western suburbs. The figure of Hacı Ali Haseki marşlar, hikâyeler ve semboller üretmekte dominated the period between 1775 and 1795 kullanılan birincil anlamının dışında with his severe and merciless rule. From değerlendireceğiz. Bu panelde, kurumlara among the many ways by which he imposed meşruluk kazandırmak, inançları, değer control on the local population and established yargılarını ve davranış kalıplarını topluma his power, this paper will highlight his water- aşılayıp aktarmak için icat edilen gelenekleri related feats. uzun Osmanlı tarihi içerisinde bütünsel olarak ele alacağız. The appropriation of land and its cultivation by forced labour needed hydraulic works that Osmanlıda tarih yazanların siyasal gündem meant large-scale intervention on the natural doğrultusunda gelenek icat etmeleri XV. environment and exploitation of sources. Yüzyıl’a Ankara Savaşı’na kadar Haseki controlled extended olive groves and dayanmaktaydı. Zira bu dönemden itibaren processing mills, for the benefit of which he siyasal hâkimiyetlerini pekiştiren Osmanlılar had water conveyed from Kifissos River to the hem hükümranlıklarını meşrulaştıracak bir aqueduct in his estate. In the 19th Furthermore, köken bulmak için hem de güncel iç the voyvoda was responsible for altering the tartışmalarda meşruiyet zemini kazanmak için landscape surrounding the other big river of tarihe yönelmekteydiler. Bu ilgi neticesinde the Athenian plain that ran through the city, devletin ortaya çıkışı ve eski hükümdarların Ilissos. During the construction of the wall by iktidarlar dönemleri üzerine farklı siyasal which he surrounded the city in 1778, the gayelerle tarihler yazılmaya başlandı ve siyasal Roman-era bridge and other riverside ancient meşruiyetin temelini eski hükümdarlara temples, depicted in several sketches and dayandırılan gelenekler aldı. drawings by European travellers, were demolished and used as building material.

29

XIX. yüzyıla gelindiğinde ise Osmanlı altına almışlardı. Fakat böylesine geniş bir aydınlarının içinde bulunduğu dünya büyük bir alana hükmetmelerine rağmen, Cengiz ve dönüşüm içerisindeydi. Başta bürokratlar, ahfadının darmadağın ettiği Müslüman ve Türk ülkenin tüm okuryazar kesimleri dönüşümü coğrafyasının batı sınırında kendilerine bu açıklama ve yaklaşım geliştirme âlemin yeni efendileri kabul edilmeyi çabasındaydılar. Bu süreçte hemen her sağlayacak İslâmî ve asâleti tasdik olmuş bir görüşten aydınlar fikirlerini ve yaklaşımlarını şecereden yoksundular. Devleti kuran savunmak için tarihten dayanak noktaları hanedanın ne Anadolu’ya hangi zaman geldiği, arıyorlardı. Bu arayış özellikle ortaçağ İslam ne başlarda İlhanlılara mı, Selçuklulara mı tâbi tarihine yönelmekteydi; çok çeşitli konulardaki olduğu, ne İslam inancına bağlılık dereceleri, yaklaşımlarına erken İslam tarihinden gelenek ne Osman’ın isminin aslında nasıl telaffuz icat ederek meşruiyet kazandırıyorlardı. edildiği kesindi. Bu durum modern İslamiyet’in ilk dönemlerinin meşruiyet zemini araştırmacılar için nasıl “kara delik” olarak olarak kullanılması Osmanlı-Türk düşünce nitelenecek kadar belirsizse, gizemliyse, ilk hayatında 1920’li yılların sonuna kadar Osmanlı tarih yazarları için de pek çok açıdan değişen yoğunlukta sürmüş, iktisadi, öyleydi. Dolayısıyla “Kuruluş Devri”nin bütün toplumsal, siyasi konuları içermişti. Siyasal muğlaklığına rağmen Ahmedî, Şükrullah; söylemdeki tarihsel referans noktasının uzun Enverî, Aşıkpaşazâde, Neşrî, gibi ilk Osmanlı süre sabit kalışı, 1920’lere değin Osmanlı-Türk tarih yazarları kendi geçmişlerini pragmatik bir düşüncesinin temel amacının devletin ihyası şekilde kurgulayabildiler. Tabii ki bu yazarlar olmasına bağlanabilir. daima birbirini destekleyen ve aynı ideale hizmet eden eserler ortaya koymamışlardı. Fakat Cumhuriyet’in ilanından itibaren Zaman, mekan, sistem, konjonktür, ideoloji, devletin ihyasından yeni bir devletin ve ulusun “zamanın ruhu”, büyük dönüştürücüler gibi inşası fikrinin ortaya çıkmasıyla, siyasal değişkenlere doğrudan bağlı olarak ve tabiî söylemde geleneğin icat edildiği kaynaklar aynı dönem ve mekanda birbirinden farklı radikal bir dönüşüme uğramıştı. Bu kez değişkenlerin farklı tarih yazışlarını mümkün milattan önceki binyıllara kadar gidilerek kılışı sebebiyle Osmanlı hakimiyetinin devam cumhuriyetin Türklerin en eski, en ideal ve en ettiği uzun süreçte de, yıkılan yapının büyük meşru rejimi olduğu kanıtlanmaya çalışıldı. oranda vârisi kabul edilen cumhuriyet Kadim Türk tarihi öne çıkarılmasının döneminde de yazarlar değişik okumalara açık sonucunda Osmanlı döneminin Türk eserler ortaya koydu. Osmanlı tarihindeki yerinin zayıf olduğu imajı İmparatorluğu’nun hükmettiği çağların tarih yaratılmaya çalışıldı. Osmanlı, cumhuriyetin yazıcılığı, geleneksel ve modern olmak üzere aksine, Türklerin tarihiyle mutlak bir kabaca iki döneme ayrılsa dahi bunlar da kendi uyumsuzluk, Türklere karşı zararlı bir yapı içinde homojen yapı arzetmedi; kültürel halinde açıklandı. kökleri, devirleri, türleri, gelenek inşaları, meşrulaştırma saikleri açısından birçok farkları Farklı açılardan ve dönemlerden yaklaşarak oluşu onları inceleme konusunda modern göstermeye çalışacağımız üzere siyasal devirlerin araştırmacılarının alâkasını söylemde nereden ve nasıl gelenek icat edildiği celbediyor. Çünkü modern tarihçiler üzerine yapılacak çalışmalar hâkim devlet geleneksel dönemlerin tarihini, onların felsefesini ve ideolojisini anlamamıza olanak bıraktıkları her türlü maddî-manevî kalıntıyı verecek, siyasal düşüncedeki devamlılıkları ve çözümleyerek yazarken, onların zihniyet kırılmaları ele almamızı kolaylaştıracaktır. dünyasını anlamaya/kurmaya da gayret ediyor. Dolayısıyla bu bildiri de geleneksel dönem Osmanlı tarih yazarlarının ihtilaflı, gelenek 1. TANZİMAT ÖNCESİ OSMANLI mûcidi, zamanın siyasetine, ideolojisine hizmet TARİH YAZIMINDA “GELENEĞİN veya kimi zaman muhalefet eden eserlerini İCADI” tekrar okumayı ve “gelenek icadı”nın sadece ulus devletlerin ortaya çıktığı yakın çağların Ayşe Asude Soysal Doğan bir özelliği olmadığını ortaya koymayı amaçlıyor. XV. yüzyıla gelindiğinde Osmanlılar Anadolu ve Rumeli’nin önemli bir kısmını hâkimiyetleri

30

2. SON DÖNEM OSMANLI DÜŞÜNCE olarak erken İslam tarihini seçtiğini DÜNYASINDA ERKEN İSLAM TARİHİ göstermektedir. Bu bağlamda, son dönem VE “GELENEĞİN İCADI” Osmanlı düşünce dünyasında ortaya konan tarih metinleri üzerinden yapılacak bu çalışma, Mert Can Erdoğan siyasal meşruiyetin tarihsel odak noktası olarak Erken İslam tarihinin seçilmesinin anlamını ele XIX. Yüzyıl’da Osmanlı İmparatorluğu’nun almaya çalışacaktır. Batılı güçler karşısındaki askeri ve iktisadi zayıflığı Osmanlı düşünce hayatının temel konusu haline gelmişti. Devrin bürokrat ve düşünürleri bu zayıflığın ancak 3. TÜRKİYE'DE ULUS-DEVLETLEŞME gerçekleştirecek reformlar ile aşılabileceğine SÜRECİ BAKIMINDAN TÜRK TARİH inansa da izlenecek yol haritası konusunda TEZİ'NE "OSMANLI" TASARISI farklı yaklaşımlar oluşmaktaydı. Hemen her görüşten aydın fikirlerini savunmak için Gökay Yavrucuk tarihten dayanak noktaları aramaya başlamıştı. Fakat bu arayış özellikle ortaçağ İslam tarihine Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de 1920’li ve yönelmişti. XIX. yüzyılda erken İslam tarihine 1930’lu yıllara yayılan devrim sürecinde eski- yönelik ilgi siyasi, iktisadi ve toplumsal yeni çatışması çerçevesinde yeniden konuları kapsamakta ve güncel konularda tanımlanan, “Osmanlı’nın Türk tarihindeki farklı yaklaşımları savunan taraflar, erken yeri”ni anlamaktır. Bunun için devrimlerin İslam tarihini kendi yaklaşımlarına göre fikri altyapısının iki dayanağı, Fransız Devrimi yorumlamaktaydı. Bu bağlamda iktisadi etkisi ve güncel siyasi ihtiyaçlar hesaba serbestiyi savunanlar, erken İslam tarihinin bir katılarak, Türk Tarih Tezi ve Türk kimliği, ekonomik liberalizm devri olduğunu öne yani cumhuriyetin ideolojisi incelenecektir. sürüyordu. Öte taraftan ise kalkınmanın ancak Cumhuriyet öncesinde Türkçülükle eş zamanlı sanayileşme ile mümkün olacağını düşünenler ve rekabet içinde siyasallaşan İslamcılığın, erken İslam tarihinde Müslümanların sanayide Osmanlı (dolayısıyla padişah/halife) ile İslam’ı ve teknikte oldukça ileri olduğunu vurguluyor eşleştirme çabası başarılı olmuştu. Artık ve Osmanlı’nın da benzerini yapması Türkçüler dahi eski rejimi İslam’dan bağımsız gerektiğini savunuyorlardı. İktisadi dönüşüm düşünemiyordu. Cumhuriyetin ilanı, Bir grup gibi XIX. yüzyıl Osmanlı düşünce hayatında aydının askeri güce dayanan siyasi otoriteye önemli yeri olan anayasa ve meclis talepleri de ulaşmasının sonucuydu. Devrimlerin halk erken İslam tarihinden dayanaklarla tabanına yayılması için, cumhuriyetle ayrılmaz tartışılmaktaydı. Bu dönemde anayasa ve bir ulusal kimlik inşa edildi. Ulus inşası aynı meclis düzeninin, İslam’ın ilk dönemlerinde zamanda gelenek icadı oldu. Birinci Türk uygulanmakta olduğu çeşitli düşünürlerin Tarih Kongresi’nde duyurulan ve Türk yazdığı tarihlerde iddia edilmekteydi. Bu Tarihinin Ana Hatları ile betimlenen, dünyadan yaklaşıma göre Emeviler dönemine kadar etkilenmeden onu şekillendiren bir Türk imajı İslam Devleti meşveretle yani uzlaşı ile yaratılarak güçlü Müslüman kimliğinin yönetilmişti. Söz konusu iddialara karşı karşısına kondu. Türk Tarihin Ana Hatları, çıkanlar ise tıpkı anayasa ve meclis yanlıları Nutuk ve Medeni bilgiler karşılaştırıldığında gibi erken İslam tarihinden dayanaklar bularak tasarlanan tarih, siyasi program ve kimlik güçlü bir monarşinin İslami bir usul olduğunu arasındaki mutlak uyum açıkça savunuyorlardı. Erken İslam tarihi hakkındaki görülebilmektedir. Nitekim eski-yeni farklı yaklaşımlar sık sık dönemin çatışmasının ilk boyutunda, cumhuriyeti gazetelerinde yer bulmakta ve siyasal onaylayacak gelenekler icat edilmiştir. Süreçte önermelerle iç içe geçmekteydi. Dahası Filibeli demokrasinin, seçimin, laikliğin, eşitliğin Türk Ahmet Hilmi ve Namık Kemal gibi yazarlar tarihine mutlak uyum sağladığı savı öne siyasal yaklaşımlarını meşrulaştırmak için sürüldü. Çatışmanın ikinci boyutunda aynı sav müstakil İslam tarihleri yazacak kadar Erken ters işletildi. Türklerin demokrat yönetimlerine İslam tarihine ilgi duymaktaydılar. Tüm bu el koyan “gasıp Osmanlı” imajıyla Osmanlı tartışmalar geç dönem Osmanlı aydınlarının gayrimeşru ilan edildi. Paralel olarak Arap ve hem siyasal konularda hem de iktisadi Fars kültürlerini ihya etmiş, Türk kültürünü meselelerde kendilerine dayanak merkezi geriletmiş “Türklük karşıtı Osmanlı” imajı

31 yerleştirildi. Son olarak, bilimin, ilerlemenin loyal Muslim citizens proved to be leverage karşıtı “gerici Osmanlı” modeliyle eskinin that the Hamidian regime did not refuse.“Re- yergisi tamamlandı. Yaratılan yeni tarihte interpreting the Ummah: the late-Ottoman “mükemmel yeni” ve “mutlak kusurlu eski” Muslim intelligentsia on ‘unity’” continues the konumunu almıştı. Fakat Osmanlı bahsinin debate on the place of Muslims in the late sakıncalı bulunan tarafları vardı. Böyle bir Ottoman state’s perception of itself. It konunun Osmanlı özlemi yaratmasından endişe demonstrates how the ulema and the Muslim edilerek, tarih kitaplarında Osmanlı bölümleri intelligentsia interpreted the ideals of the kısa ve yüzeysel tutuldu. Anadolu’daki Türk French revolution to fit Ottoman and Muslim varlığı, Hititlerin Türk oldukları savıyla realities, only to discover a discrepancy eskilere götürüldü. between their understandings of the notion of the ummah and an “Ottoman ummah” that Özetlenen gelişmelerin anlaşılması, Türkiye’de included non-Muslims. “The feasibility of a ulus-devlet inşası sürecinin bir boyutu olarak multi-religious and multi-ethnic late-Ottoman gelenek icadı, eski-yeni çatışmasının fikri identity” is the closing paper of this panel. Its altyapısı ve güncel pratikle ilişkisi dâhilinde focus provides a shift from the clerical to the “Osmanlı” nın konumunu açıklamaya imkân secular members of the intelligentsia. It tanıyacaktır. specifically examines the intellectual formulation of Ottomanism by a member of one of the non-dominant groups: the Albanian THE MANY FACES OF OTTOMAN Ismail Kemal Bey. While evaluating the IDENTITY: TRANSFORMATIONS feasibility of the survival of a multi-ethnic and FROM INCLUSIVE TO EXCLUSIVE multi-religious Ottoman identity, this paper closes with notes on its ultimate failure—a This panel analyzes the reflexive nature of failure that would transform the subject of the Ottoman identity by evaluating the modes of paper from a proponent of Ottomanism to the its construction and expression through various founder of an independent Albania. This panel channels from the conquest of Constantinople thus commences with diverse foundations, in 1453 through the collapse of the notion of contemplates unity in heterogeneity, and Ottomanism in the Young Turk Era. Ottoman finally comes to terms with the (non- identity has mostly been described as a Turco- )inevitable outcome of divergent paths. Muslim prerogative. By taking a long-durée approach this panel seeks to reassess this view. “The ‘adh-nāme after 1453: recognising the 1. THE ‘AHD-NĀME AFTER 1453: identity of the merchant foreigner,” RECOGNISING THE IDENTITY OF THE commences this panel’s presentations. It MERCHANT FOREIGNER evaluates the formulation of early Ottoman self-identity through recognition of the Taylan Güngör merchant foreigner in a legal framework inherited from Byzantine predecessors. This Privileges, a modus operandi of the Byzantine paper establishes how Ottomans othered world, were continued after 1453 by the foreign merchants and thus qualified successive Ottomans. This inherited tradition themselves while laying claim to being the fundamentally shaped Ottoman diplomatic new rulers of Constantinople. This paper relations with the Latin trading nations and establishes the Ottomans as an integral part of followed well-established patterns set by their the Mediterranean trading circle. “Diversiying Byzantine predecessors. the foreigner: incorporating Muslim migrants into the Ottoman citizenry” analyzes the The early treaties after the conquest of construction of late-Ottoman identity through Constantinople were aimed essentially at modes of incorporating rather than excluding reducing tariff discrimination against foreign foreigners. It picks up when the very privileges traders. These agreements additionally discussed in “The ‘adh-nāme after 1453” had allowed foreign traders to settle internal metamorphosed into an obstacle in Ottoman disputes through their own legal procedures. efforts to consolidate authority within its own In the case of the Ottomans, however, it was domains. In this context, vying for new and not until the century following the conquest

32 that they initiated a new drive for capitulations. Sultan Abdülhamid II who do not conform to Until then, previous norms continued. the traditional representation of who constituted a foreigner, i.e. Great Power Written in Greek, the Genoese of Pera were subjects living above Ottoman law and immediately granted concessions after the exploiting capitulary privileges. Specifically, it conquest. Commercial arrangements granted evaluates the process under which non-refugee by Mehmed II were not only limited to the Muslims from diverse origins became Ottoman Genoese, but were also extended to the citizens. Venetians, both in the treaty of 1454 and that of 1479. Although the Ottoman treaties Amidst historiography that interprets the adapted themselves to the principles of Islamic Hamidian regime as either being pan-Islamist law, the patterns of the Byzantine privileges or exclusivist in favour of Sunni Muslims, this were followed. paper aims to reveal the discrepancies between how the state defined “who is a citizen?” These agreements, guaranteeing privileges to through official memoranda (whether through foreigners within the Ottoman domains, not government ministries or alternative organs, only had commercial consequences, but also e.g. state schools) and who it chose to played a part in the construction of Ottoman naturalize and/or provide the benefits of a selfidentity both regionally and locally by naturalized citizen to (as revealed through case recognising the role, and, implicitly, the studies gathered from the Ottoman Archives). identity of the merchant foreigner. This paper thus illuminates the significance of the experiences of those individuals, hitherto In illustrating the inherited relations between neglected by history, whose loyalty and Ottoman economic acumen and Latin trade, citizenship was contested over by the Ottoman and the implications of pecuniary as opposed state and readily incorporated into the self- to religious considerations, I argue that rather perception of its identity. than being outsiders, the Ottomans were an integral part of the Mediterranean trading circle. The sources I use for this argument are the aforementioned treaties and notary records. 3. DIVERSIFYING THE FOREIGNER: INCORPORATING MUSLIM MIGRANTS INTO THE OTTOMAN CITIZENRY

2. RE-INTERPRETING THE UMMAH: A. Ebru Akcasu THE LATE-OTTOMAN MUSLIM INTELLIGENTSIA ON ‘UNITY No sooner had the Young Turk revolution been declared in 1908 than the French ideals of Yakoob Ahmed ‘Liberté, égalité, fraternité’ made their way into the rhetorical chants of the revolutionaries The last Ottoman century witnessed increased as ‘Hürriyet, Müsavat and Uhuvvet’. Much has and varying efforts on the part of the state to been made of the influence of Western thought crystalize the image it was constructing of its on the revolution, but very little attention has proto-nation. In this context, trends of been paid to the indigenous and inherently migration and naturalization proved to be Islamic aspects of meaning to such slogans. processes that provided the host state an Furthermore such slogans and the revolution in opportunity to other the sending state and to itself were aimed to consolidate ‘unity’ within define its self. The foreigner who migrated to the Empire amid fear of further territorial the Ottoman dominions and was a potential losses in the Balkan provinces. However, citizen nuanced the formulaic “official” Ottomanism from within the precepts of nationalism engineered to be consumed by an Islamic thought requires further scrutiny. “Ottoman citizenry” in order to ensure the loyalty of those living within its borders, while In particular, what of the ulema and the convincing those who lay beyond it of its Muslim intelligentsia? I argue that within the essential truth and right to rule. This paper Muslim religious circles both in Istanbul and focuses on foreigners migrating to the Ottoman the other cities around the Empire, the ideal of dominions over the course of the reign of Ottoman unity became further significant in

33 maintaining the territorial integrity of the By looking at the contribution of Ottoman Empire. Furthermore religious ‘proof Albanian Ismail Kemal Bey to the Young Turk pamphlets’ and articles in the Ottoman discourse, this paper evaluates the actual newspapers presented from the Islamic feasibility of the multi-religious, multi-ethic perspective that the Muslim intelligentsia project formulated by the thinkers of the sincerely believed in the unity of all Ottoman Young Turk umbrella organisation. Through a peoples for the safeguarding of the Ottoman study of Kemal’s thinking, actions and Empire. It was presented that unity as relationship with the upper strata of the Young Ottoman subjects under an efficient Islamic Turk intellectuals, the paper intends to shed leadership and the law could bring back light on the possibility of success of pasture anew so long as all Ottomans were to Ottomanism, as a discourse on identity. The be brought into the project. Thus, a complexity sources analysed in the paper range from the arose where the idea of belonging to a private archives of Italian historian/diplomat Muslim ummah somewhat clashed with the Renzo Falaschi (related to Ismail Kemal by idea of what some Muslim thinkers described marriage), to the National Archives of Albania as belonging to an ‘Ottoman ummah’. in Tirana and the Ottoman Archives in Istanbul.

4. THE FEASIBILITY OF A MULTI- RELIGIOUS AND MULTI-ETHNIC LITERARY STUDIES IN AID OF LATE-OTTOMAN IDENTITY HISTORICAL STUDIES

Stefano Taglia The aim of this panel is to be a modest reminder of the value of literary studies for the Set against the backdrop of the late Ottoman general study of history. It does not imply that Empire, this paper analyses the meaning of literary studies are not important per se, but it identity as conceived within the ideology would like to emphasize that the ways literary known as Ottomanism. Since its emergence, studies can assist historical studies are various religious and ethnic communities that manifold and that literature, whatever its form, were its subjects and citizens negotiated the contains information of varying importance for meaning of the Ottoman state and its identity. the historians. To this end, we shall present In most cases, apart from the period that four papers that exemplify some ways in which th th spanned the 16 through the 18 centuries the study of literature can be an aid to when the Empire seems to have been following historical studies. a course of religious and ethnic rigidity, all of the different components of Ottoman society Let us take the case, albeit the relatively rare have contributed greatly to the discussion one, in which historical (or possibly pseudo- around and the formulation of an Ottoman historical) information is found exclusively or identity. The period of Yung Turk intellectuals almost exclusively in literature. The first paper, in self-imposed exile is no exception; it is, “Tatavlalı Mahremî’s Shehname: A literary rather, one of the peaks of multi-religious and text or historical source” will present such a multi-ethnic cooperation in the formulation of case from the 16th century. an Ottoman identity. Ideological trends are refracted through the Until the Revolution of 1908, when the minds of literary personalities. The second Turco-Muslim component of the Young paper, “Features of ṣāḥib-ḳırān in Muḥibbī’s Turk organisation took the upper hand and divan”, will give an example of how to get opted for ethno-religious specificity, Ottoman information on historical ideological trends identity followed a strong inclusive, sometimes through literature, in this case through the positivist, discourse and the future of the divan of Sultan Süleyman I. Empire was imagined as one in which all Ottoman groups would contribute to the More often than not, various literary genres formulation of the meaning of state, society, must be included in the search for historical and identity. information. The third paper, “The Far Ottoman South”, will deal with aspects of the

34 cultural history of Ethiopia and Sudan as raided the Ottoman army in Cairo, with the documented by chronicles, travelogues and help of the Egyptian women who were poetry, thus giving an example of assembling entertaining the Ottoman soldiers. This event information on culture through literature. refers to an unexpected raid that allegedly took place, but was never mentioned in any other Literary methods of investigation can yield Turkish or Arabic primary source. I will also information that is pertinent to the study of compare Mahremî’s narration of the night with history. The fourth paper, “A comparative other primary sources such as Ibn Kemâl’s study to determine chronotopic identities of the Tevârîh-i Âl-i Osmân, İdris-i Bitlisî’s era of Ahmed III for inclusion in the historical Selîmnâme, and Keşfî’s Selîmnâme. discourse on this period”, will attempt to show that literary chronotopic identification has social and therefore historical relevance. 2. FEATURES OF ṢĀḤIB-ḲIRĀN IN The four papers are not on one and the same MUḤIBBĪ`S DIVANS narrow topic; in other words, we do not, for example, offer four cases of historical Christiane Czygan information found only in literary works. However, together the four papers illustrate, This paper will explore the unpublished we hope, what we all know: that many of the Hamburg manuscript (961/1554) of Kanuni Sultan Süleyman`s divan and its sister results obtained in literary studies must manuscript (IÜK no. 5467) 973/1555-56 definitely be included in the historical published in facsimile by Günay Kut. The discourse. socio-political impact of royal Ottoman poetry, which has hitherto been un(der)represented in literature, will be analysed in terms of the state-ideology. Historiography associates 1. TATAVLALI MAHREMÎ’S Kanuni Sultan Süleyman’s rhetoric and SHEHNÂME: A LITERARY TEXT OR ideology with the shift from ṣāḥib-ḳırān HISTORICAL SOURCE towards a Sunni-religious line promoted in the second phase of his reign. Attributed to the Hatice Aynur Moghul ruler Timur, the term ṣāḥib-ḳırān One of the notable topics in the second volume refers to the astrological conjunction of Saturn- of Tatavlalı Mahremî’s (d. 1535) Shehnâme is Jupiter or Jupiter-Venus. It was considered a the military expedition of Selîm I to Egypt. highly auspicious sign and was believed to Although Mahremî did not partake in the indicate world domination and invincibility. campaign of Selîm I himself, he narrated in More generally, the term ṣāḥib-ḳırān refers to a detail, in his Shehnâme, how the Ottoman cosmological perspective of Iranian army went to Egypt. He described the provenance, which combines Islamic and pre- Mamluks’ preparation for the fight against the Islamic features. It is striking, therefore, that Ottoman army, and he wrote about the battle the shift in paradigm towards Sunni-Islam that took place between them. From roughly coincides with the thirty years of Mahremî’s narration, it can be understood that Sultan Süleyman’s first period of rule (1520 to his main sources were the eyewitnesses of 1550). As a poet and master of rhetoric, Selîm I’s campaign. Until today, Mahremî’s Süleyman draws on this cultural heritage to texts were accepted as literary texts; hence, unite diverse elements of Ottoman society. historians paid no attention whatsoever to Although the divans under scrutiny do not them. In this paper, I will discuss Tatavlalı employ the term ṣāḥib-ḳırān explicitly, they Mahremî’s Shehnâme as a valuable historical make frequent reference to the heavens, source. In order to explain how Shehnâme, as a cosmological myths and pre-Islamic symbols. text, is important in bringing to light In this paper I will draw attention to these unrecorded events from the era of Selim I, I references, as well as to the elements of social will focus on a significant event, which was and religious heterogeneity within the two narrated only by Mahremî. Mahremi’s divans. My aim will be to demonstrate how accounts state that one night, the Mamluk army Süleyman alludes to the ṣāḥib-ḳırān perspective in order to promote social cohesion

35 among Sunnis, Christians, Alavis, and even 4. A COMPARATIVE STUDY TO Ḳalender-rebels. DETERMINE CHRONOTOPIC IDENTITIES OF THE ERA OF AHMED III FOR INCLUSION IN THE HISTORICAL DISCOURSE ON THIS 3. THE FAR OTTOMAN SOUTH PERIOD

Gisela Procházka-Eisl Edith Gülçin Ambros

It is well known that poetry can significantly Three corpora of poems written during the era contribute to our knowledge of Ottoman of Ahmed III (ruled 1703-1730) will be studied history. A good example is Ottoman Hungary, comparatively to determine chronotopic which is mentioned in numerous poems that identities as described by Jan Blommaert in his deal with specific events and/or problems in paper “Chronotopic identities”, Tilburg Papers that province. Many lines of these poems are in Culture Studies, Paper 144, September invaluable pieces for the reconstruction of the 2015. All three corpora are sizeable and each is mosaic of Ottoman history in Hungary.But of a different genre or sub-genre. This study what about the more remote and peripheral does not involve as yet unedited material; Ottoman lands, which are generally not some of the poems are published, some are in welldocumented? My paper is an attempt to unpublished MA theses. The study’s answer this question with regard to the innovative aspect is the comparison of these provinces south of Egypt, Sudan and Ethiopia. three corpora with the aim of determining For some reason these regions were not in the chronotopic identities. focus of Ottoman historians, who wrote about them briefly and infrequently.Three categories One of the corpora is of chronogram poems on of sources will be analyzed for information the conquests of Ahmed III, another of about Ottoman Sudan and Ethiopia: chronogram poems on fountains built in this era, and the third of şarkıs singing of the 1) Prose chronicles, mainly those used by pleasurable aspects of this period. Some of Cengiz Orhonlu in his Osmanlı these poets are represented with poems in more Imparatorluğu'nun güney siyaseti. Habeş than one corpus. In addition to a general Eyaleti; but also several Selīmnāmes. comparison, partial comparisons will be made: 2) Travelogues: Besides the well-known one between the two sorts of chronograms and Seyāḥatnāme of Evliyā Çelebi (vol. 10), two another between the chronograms of both sorts other Ottoman travelogues on Ethiopia will be and the şarkıs. The results should be examined, the Habeş Seyāḥatnāmesi by informative, especially but not only because Meḥmed Mihrī and by Ṣādıq el-Mü’eyyed the three corpora are on topics of varying (both around 1900). “lightness”. The identification attempted will not be restricted to the literary context but will 3) Poetry – not yet specified include as far as possible social and political aspects. Through determining chronotopic Our working hypothesis is that poetry and identities of the era of Ahmed III, the study travelogues—genres primarily meant to aims to add a further dimension to the “delight and instruct”—can also serve as historical discourse on this period in a form not sources of information on historical and attempted yet. cultural matters. In the case of Sudan and Ethiopia, we hope to gain a deeper understanding of the Ottoman conception of remoteness, the exotic, and cultural diversity. 19. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ'NDE Our paper will also analyze Ottoman KREDİ PİYASASININ BELİRLEYİCİ stereotypes concerning race and local cultural MÜESSESELERİ VE BAŞLICA and religious practices. AKTÖRLERİ

Osmanlı ekonomisi ve finansal sisteminde kredi ihtiyacını karşılayan yardımlaşma sandıkları ve para vakıfları gibi müesseseler

36 bulunmaktadır. Müesseselerin yanı sıra şehir poliçelerin uluslararası alanda kullanılmasını ve kasabalarda sarraflar, poliçeci esnafı, yaygınlaştırmıştır. Bu safhada, sarrafların yurt murabahacılar, selemci adı verilen tüccarlar ve dışı işlemlere yönelmesiyle yurt içi poliçe mültezimler ile özellikle İstanbul’da işlemlerinde poliçeci esnafının ön plana çıktığı gayrimüslim banker ve tüccarların oluşturduğu görülmektedir. Münferit aracılık hizmetleri ve “Galata Bankerleri” kredi piyasasına yön veren poliçe defterlerinin incelemesiyle; devlet aktörlerdir. Panelde, bu müesseseler ve tarafından yapılan müdahaleler, sınırlamalar, aktörler finansal sistemde sırasıyla tanıtılarak yasal düzenlemeler ile taraflar arasındaki 19. yüzyıl faaliyetleri kapsamında anlaşmazlıklar tespit edilmiştir. incelenmiştir. Kadı Sicilleri ve arşivlere dayalı birincil kaynaklardan tespit edilen belgelerle Kredi piyasasında faaliyet gösteren aktörlerin kredi piyasasının eksik ve bilinmeyen yönleri servetlerini hangi alanlarda yatırıma aydınlatılmıştır. dönüştürdüğü konusu; 19.yy’ın ortalarından itibaren Osmanlı ekonomisinde söz sahibi olan İslâmiyetin başlangıcından itibaren İslâm gayrimüslim “Galata Bankerleri” üzerinden borçlar hukukunda önemli yeri olan selem, araştırılmıştır. Çalışmada, bilinen bankerlerin “nitelikleri belirlenen vadeli malın peşin yanı sıra daha az bilinen tüccarlar ve bedelle satımı” demektir. Yani tarımsal ürün bankerlerin yer aldığı toplam 23 kişi ve ortaya çıkmadan önce selemciler tarafından bunların bağlı oldukları ailelerin mülkleri köylüden ürünün yetiştiğinde oluşacak piyasa incelenmiştir. Mülklerin, Galata bölgesi ile fiyatının altında bir fiyattan satın alınmasıdır. sınırlanmadığı, Kadıköy ve çevresi ile diğer Üretimde karşılaşılan olumsuzluklarda zararı semtlerde de bulunduğu ortaya çıkarılmıştır. tamamen köylünün üstlendiği, zamanla aldığı Goad ve Pervititch gibi eski haritalardan borç altında ezildiği, borcunu aldığı diğer bir faydalanarak; apartman, han, arazi, arsa, borçla/krediyle kapatmaya uğraştığı çiftlik, kışlık konut ve yazlık evlerin dökümü nihayetinde toprağını kaybettiği bilinmektedir. yapılmıştır. Bu sorun; devletin aldığı önlemler, yaptırımlar, çıkartılan murabaha nizamnameleri, selemci ile köylü arasındaki anlaşma ve ihtilafların incelenmesiyle ortaya konmuştur. 1. 19. YÜZYILDA MURABAHA NİZAMNAMESİ DOĞRULTUSUNDA 15.yy’da Osmanlı icadı olarak bilinen para OSMANLI TARIMINDA SELEMCİLİK vakıfları ve yardımlaşma sandıkları ise kuruluş FAALİYETLERİ amaçlarını gerçekleştirmek adına; köylünün, esnafın ve mahalle halkının kredi ihtiyacına alternatif oluşturan müesseselerdir. Şahıs Mehtap Özdeğer- Emine Zeytinli vakıflarının katkılarıyla kurulan yardımlaşma A credit institution in the financial system of sandıkları avârız, yeniçeri ve esnaf sanıkları the Ottoman economy was not available until olarak bilinmektedir. Gayrimenkul yerine the Tanzimat period. Similar to other paranın vakfedilmesiyle kurulan para borrowers, farmers also obtained credit from vakıflarının esas amacı; hayır hizmetleri ve moneylenders, landlords or by traders which bunların sürdürülebilir kılınmasıdır. Vakfiyeler are called “selemci” that is forming our ve muhasebelerin incelenmesiyle; kredi verilen research topics. In the Ottoman agriculture, the kişiler, alınan borçlar, nema oranları ve işletme production was usually set in small-scale farms usulleri tespit edilerek gelirlerin aktarıldığı and product of these farms had to be sufficient hizmetler takip edilmiştir. for self- consumption, seed reserve of the Sarraflar ve 19.yy’da ortaya çıkan poliçeci cultivation of next year, the taxes they were esnafı, kredi piyasasına yön veren diğer obliged to pay and at the same time for aktörlerdendir. Uzak mesafeler ile yapılan livestock, tools and equipment of the farm. ticarette para taşıma riskini ortadan kaldırmaya However, farmers needed to barrow in the yarayan poliçe, vergilerin merkeze gelmesinde, years when the production was less or scarce. maaş ödemelerinde ve diğer tahsilatlarda “Selem” is a very important contract in Islamic sıklıkla kullanılmıştır. Yüzyılın başlarından Law of Obligation and means “purchasing itibaren yurt dışı ticaret hacminin artması specified crops from producer at a lower price

37 than the market value of the harvest time.” The oranlar para vakıfları işletmeleri için de geçerli money paid to the producer sometimes olmuştur. Gelinen son noktada; para vakıfları corresponded half or sometimes one third of esas olan hayır hizmetlerinin yanı sıra the real value of the product at harvest time. At verdikleri borçlar kapsamında piyasanın kredi the time of low production in bad harvest ihtiyacını da karşılayan müesseseler olarak years, the risk and loss was undertaken by the hizmet vermişlerdir. Yıllar içerisinde değişik farmers and lenders were applying interest uygulama alanları bulan para vakıfları rate. Eventually, farmers were forced into debt yardımlaşma sandıkları şeklinde kümelenerek which resulted selling the farm and the land esnafın, yeniçerilerin ve mahalle halkının under the debt burden. gereken ihtiyaçlarını karşılamışlardır.

The aim of this study is to identify the cost and Araştırmaların çoğunda para vakıflarının; social destruction of lenders by trying to fulfill işletme usulleri ve gelirlerinden söz edilerek the credit requirements of farmers. At the same kredi kurumu şeklinde değerlendirildiği, time, “The Usury Regulation” which was vakfiyelerin yeterince incelenmediği issued after the second part of the 19th century görülmüştür. Oysaki vakfiyelerin satır is examined by focusing on the importance of aralarında yazan bilgilerden; vakfın şahıs the regulation for the agriculture, certain vakfı, avârız, esnaf ya da yeniçeri yardımlaşma lenders activities such as agreements and sandıklarından birine mi vakfedildiği tespit disputes between lenders and farmers, edilebilmektedir. Vakfiyeler ayrıca; devrin measures taken by the government. We believe iktisadi özellikleri, yerleşim birimleri ve the study is an original research with the mimari yapılar hakkında detaylı bilgileri de archival materials and we analyze them within barındırmaktadır. Çalışma, bir yandan halkın the context of economic history. sosyo-ekonomik yaşantısına ışık tutarken, diğer yandan vakfiyelerde gizli kaldığı düşünülen detayları ortaya çıkarmak amacındadır. 2. 19. YÜZYIL KREDİ PİYASASINDA PARA VAKIFLARININ ROLÜ Bu kapsamda vâkıfların yakın çevrelerindeki ihtiyaçları tespit ederek giderilmesine yönelik Çiğdem Gürsoy kurdukları küçük ölçekli para vakıfları ve Vakıf müessesesi içinde kitap, eşya, canlı yardımlaşma sandıkları incelenmiştir. hayvan, tahvil ve nakit para gibi taşınabilir Araştırmada kullanılan vakfiyeler; 19.yy’da malların vakfedildiği vakıflar “menkul İstanbul Şer’iyye Sicilleri Evkaf vakıflar” olarak adlandırılmıştır. Menkul Muhasebeciliği Mahkemesi’nde onaylanan vakıflar kapsamında bulunan tahvil ve nakit vakıflara aittir. Hayır hizmetlerinin para gibi iktisadi araçların vakfedildiği vakıflar sürdürülebilirliği, sicillerden yıllar içerisinde ise literatürde para vakıfları olarak aynı hayrata vakfedilmiş para vakıflarının ve geçmektedir. Osmanlı icadı olan para hüccetlerin takibiyle mümkün olmuştur. vakıflarının 15. yüzyılın ortalarından itibaren Sandıklardan alınan kredilerin detayları ise; sahneye çıktığı bilinmektedir. Gayrimekul Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “mahallelerde vakıflarının yanı sıra para vakıflarının da bulunan para vakıfları ve sandıklarının tahrir katlanarak çoğalan hizmetleri sayesinde defterlerinden” incelenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu “Osmanlı Vakıf Medeniyeti” olarak anılmaya başlamıştır. 3. OSMANLI DEVLETİ’NDE POLİÇE Para vakıflarının esas amacı vakfedildikleri KULLANIMININ ÖZNELERİ: hayratların sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Bu SARRAFLAR VE POLİÇECİ ESNAFI kapsamda hem vakıf paraların azalmadan sonraki yıllara devredilmesi hem de Ali Şenyurt vakfiyelerde belirtilen giderlerin karşılanabilmesi için vakfedilen paralar İslâm toplumlarında süftece adı altında yedinci işletilerek kazanç elde edilmiştir. Kredi yüzyıldan, batıda ise on ikinci yüzyıldan piyasasında şer’i olarak kabul edilmiş borç itibaren kullanıldığı bilinen poliçe uzak verme usulleri ve nizamnamelerle belirlenen mesafeler ile yapılan ticarette para taşıma

38 riskini ortadan kaldırması nedeniyle bir yerde 4. 19. YÜZYILDA FAALİYET uluslararası ticaretin yaygınlaşmasını GÖSTEREN BAZI TÜCCAR VE BANKER kolaylaştıran ve katkı sağlayan başlıca ödeme AİLELERİN GAYRİMENKUL araçlarından birisidir. Poliçe kelimesi İtalyanca YATIRIMLARI “polizza di cambio”’dan gelmekte olup, akçe nakil ve tahvili mukâvelenâmesi demektir. Oya Şenyurt Osmanlı Devleti’nde poliçe kelimesinin ilk kullanıldığı döneme dair muhtelif görüşler 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Osmanlı olmakla birlikte konu ile ilgili tespit edilen en ekonomisine yön veren en etkili aktörler eski belgenin 1072 (1661) tarihine ait olduğu gayrimüslim banker ve tüccarlardır. Bu bilinmektedir. 18. yüzyılın başlarından itibaren çalışma, 19. yüzyılın ortalarından itibaren taşrada toplanan vergilerin İstanbul’da bulunan Osmanlı ekonomisinde söz sahibi olan “Galata merkez hazineye aktarılabilmesi için poliçe Bankerleri”nin ve adları daha az bilinen bazı kullanıldığı belirlenmiştir. Poliçeler daha sonra tüccar ve bankerler ile bağlı oldukları ailelerde memur ve askerlerin maaş ödemelerinden aynı mesleği sürdüren diğer aile fertlerinin devletin diğer tahsilat ve ödeme işlemlerine gayrimenkul yatırımlarını derlemek amacıyla kadar geniş bir alanda kullanılmıştır. Zamanla gerçekleştirilmiştir. Gayrimenkullerin içinde yurt dışı ticaret hacminin artması ile birlikte bu apartman, han, arazi, arsa, çiftlik, kışlık konut, kez poliçelerin uluslararası kullanımı da yazlık ev bulunmaktadır. Banker ve tüccarların yaygınlaşmaya başlamıştır. mülklerine ilişkin çoğu dağınık halde bulunan bilgilerin bir araya getirilmesi ve şimdiye Arşiv belgelerinde poliçe ile yapılan ödeme kadar bilinmeyen ve dikkat çekmeyen işlemlerinde aracılık hizmetinde sarrafların yatırımlarının da bu bildiri aracılığıyla ortaya öncü bir rolü olduğu tespit edilmiştir. Bu husus çıkarılması hedeflenmiştir. Ele alınan konunun sadece bir işlem ile ilgili tekil belgelerden toparlanması Beyoğlu ve Galata’ya ilişkin görülebileceği gibi bir bölgenin yıllık yazılmış kaynaklar (Eldem, Cezar ve vergilerinin detaylı bir şekilde yer aldığı poliçe Üsdiken’in kitapları gibi) ile Goad ve defterlerinden de izlenebilmektedir. Yaklaşık Pervititch gibi eski haritalardan yararlanılarak iki yüz yıllık bu süreç; devletin koyduğu yapılmışsa da; bazı bankerlerin Kadıköy ve sınırlamalar, taraflar arasındaki anlaşmazlıklar, çevresi ile diğer semtlerdeki getirilen yasal düzenlemeler gibi çok çeşitli gayrimenkullerinin azımsanacak boyutta konuları içermektedir. Sarrafların, getirisinin olmadığı tespit edilmiş ve İstanbul’dan uzak daha yüksek olması ve uluslararası bir bölgelerde de yatırım yapıldığına ilişkin yeni organizasyon gerektirmesi nedenlerinden ötürü bilgilerle konunun daha kapsamlı olarak yurt dışı poliçe işlemlerine yönelmesi değerlendirilmesini gerektirmiştir. karşısında bu kez poliçeci esnafı olarak nitelendirilen bir grubun yurt içi işlemlerde Dolayısıyla, şimdiye kadar bir bütün içinde daha sıkça adlarını duyurdukları derli toplu biçimde ele alınmayan bu konu; görülmektedir. Sarraflarla mukayese özellikle 19. yüzyılın ortalarından sonra edildiğinde sınırlı sayıda araştırmada bahsi imparatorluğun ekonomik faaliyetlerinde söz geçen poliçeci esnafı aslında Osmanlı’daki sahibi olan 23 tüccar ve bankerin gayrimenkul poliçe işlemlerinin güçlü bir öznesi yatırımlarına odaklanılarak ele alınmıştır. İki konumundadır. Halil Sahillioğlu, Edhem ana bölümden oluşan bu çalışmada ilk olarak Eldem ile Hüseyin Al’ın konu ile ilgili bankerlerin gayrimenkul yatırımları ile makalelerinin yanı sıra ağırlıklı olarak arşiv biçimlendirdiği Galata bölgesinde 19. belgelerinden yararlanılan bildiride; bir yüzyıldaki sosyal hareketlilik, ekonomik yandan, Osmanlı’nın son iki yüz yılındaki para ilişkiler ve bölgede iz bırakan birkaç bankerin hareketlerinin çok fazla bilinmeyen yönlerinin faaliyetleri genel bir çerçeve içinde sunulmuş, ortaya konulması, diğer yandan poliçe sonraki bölümde ise “Galata Bankerleri” işlemlerini gerçekleştiren öznelerin tanıtılması, olarak soyadlarına sıkça rastlanan (Zarifi, amaçlanmıştır. Tubini, Kamondo, Mavrokordato, Eugenidi, Stefanoviç gibi) bankerler dışındaki pek çok isim araştırmaya dâhil edilerek; gerek soyadlarını taşıyan hanları ve apartmanları gerekse diğer gayrimenkullerine ilişkin

39 tespitler değerlendirilmiştir. Mülklerin İstanbul types and classifications of these milk içinde ve dışında var oldukları bölgeler; products. kaynaklar ve arşiv belgeleri aracılığıyla derlenerek değerlendirilmiş, böylelikle tüccar In the second paper, entitled The Economic ve banker ile aynı mesleği icra eden aile Activities of the Nomads as the Spinner: from fertlerine ilişkin mülklerin dökümünün the point of the production of the carpet and oluşturulması mümkün hale gelmiştir. the Aba (wool textile) in Balıkesir, using the example of Balıkesir in the Ottoman period, Hikari Egawa discusses the subject of aba (stout coarse woolen cloth), whose raw NOMADS: MASTERS OF NATURAL material is taken from animals. In this regard, LIFE AND PRODUCTION mostly based on Ottoman archival records and on-site field work, Egawa examines the role of It is a fact that nomadism makes up a Balıkesir’s nomads, whose economic activities significant portion of human history. are tied to their animals and who are expert in Therefore, in order to be able to understand raising animals, in the development of the aba, human history in all its aspects there is a great textile and weaving industry. In this way, he need to know about nomadism and to examine will open a discussion about these nomads, it. Scholarly research shows that nomadism who were the dynamic and expert class in and the nomadic civilization were born in Ottoman times with regard to the acquisition Eurasia. In this regard, we have been working and production of the raw material needed for on a scientific project entitled Eurasian this industry and its production branches. Nomadism and Nomadic Civilization for more than fifteen years. Our work has focused on In the third papers, entitled The Culture of Mongol, Kyrgyz and Ottoman nomadism and Horse-riding Nomads in Istanbul: The for sources we have relied on determinations Ottoman Royal Festivals of the 16th Century, and observations made in the field, living Mihoko Oku describes the shapes, parts and together with nomads, and from written materials of the tents that appear in the the Sûr- sources. In this context, in the panel we would ı Hümâyûn minatures of the 16th century and like to comparatively take up the nomads, who then compares them to the tents of Central have melded nature and animal breeding as a Asia, which developed over the long course of life style, and the civilization and cultural history. values related to nomadism, in light of the new and fresh information acquired during our project work. In the framework of the papers presented in the panel, we will try to put forth 1. A COMPARATIVE LOOK AT THE the technical experience and expertise of the CIVILIZATION VALUES OF CENTRAL nomads from the standpoint of both integration ASIAN AND OTTOMAN NOMADISM with nature and natural production in a world WITH REGARD TO HUMAN-NATURE increasingly affected by global warming. AND ANIMAL RELATIONS

In the first paper, entitled A Comparative Look İlhan Şahin at the Civilization Values of Central Asian and Ottoman Nomadism With Regard to Human- Nomadism, which is accepted as having Nature and Animal Relations, İlhan Şahin originated in Eurasia, spread over a broad analyzes, comparatively, the concept and geographic area throughout history as the conceptual indicators formed in the context of consequence of its life style and became a human-nature and animal relations in Central civilization unique in itself. We can liken the Asian and Ottoman nomadism and their formation of this civilization, known as cultural and civilization values, based on data Nomadic Civilization, to a snowball that rolls derived from field studies and from Ottoman and rolls, growing and adding layers. Within archival sources. Then, Şahin focuses on a this snowball there are certain basic product that is the basic production source of civilization values that reflect the nomadism but which is not much discussed in characteristics of nomadism. In our paper we written records – milk, milk products and the would like to take a comparative look at the life styles that make up the human, nature and

40 animal triangle of Central Asian and Ottoman the subdivisions of Balıkesir, Saruhan, Bursa nomadism, and to examine certain basic and Kütahya undertook jobs such as cultural and civilization values formed within procurement and wool spinning that supported this life style. In this regard, in our paper we aba production. In short, the development of will first examine the general concepts that the aba industry in Balıkesir depended on a lot apply to nomads and nomadism. Next, we will of activities of the nomadic groups who were take up the migrations, migration paths and living around the region. As for the carpet encampment and seasonal dwelling sites, along industry in Balıkesir, we have some with the dwellings themselves, which were information about Yağcı Bedir carpets. Yağcı constructed according to natural conditions, Bedirs have been weaving their traditional and their types and parts. Then, we will carpet until now in Bigadiç and Sındırgı attempt to explain the nomads’ animals and districts. In general, it takes one month for their species, which were the unique economic them to weave the carpet the size of which is resources of nomadism, as well as the one meter x one meter twenty centimeters. techniques used for getting milk from the They say that they use the natural dyestuff. animals, the products derived from milk and Such a way of the carpet production cannot be the traditional preservation methods for these adjusted for the mass-production method. We products. Additionally, we will inquire into have to examine the role that the nomads whether, in the context of these values, the played in the economic history furthermore. nomads were the forerunners of globalization Now we have to learn the way of their life as they spread across the broad geography of style not to produce too much and not to have Eurasia. For the sources in the paper, both data too much. derived from on-site field work and Ottoman archival documents will be used comparatively. In this way, we will try to shed light on some unknown aspects of other 3. THE CULTURE OF HORSE-RIDING geographic regions, based on certain basic NOMADS IN ISTANBUL: THE known civilization values related with OTTOMAN ROYAL FESTIVALS OF THE nomadism in a geographic region of Eurasia. 16TH CENTURY

Mihoko Oku The traditional values and performance arts of 2. THE ECONOMIC ACTIVITIES OF the horse-riding nomads were passed down to THE NOMADS AS THE SPINNER: FROM the Ottoman Empire, which was built by the THE POINT OF THE PRODUCTION OF Turkish people who settled later. This paper THE CARPET AND THE ABA (WOOL will consider various cultural elements of the TEXTILE) IN BALIKESIR horse-riding nomads in the Ottoman royal Hikari Egawa festivals (Sûr-ı Hümâyûn) of the 16th century and point out the continuity between Ottoman- It is said that in Mongolia the value of animal Turkish and horse-riding nomadic cultures. fur as raw material has been comparatively lower than that of other areas, although As to location, royal festivals were set up Mongolia has been one of the centers of the outside and the festivals began when the nomadic societies in Eurasia. The royalty left the palace. Huge tents were used sedentarization of nomads began at the start of for royal banquets. We can see the form of the Tanzimat Reforms (1839-1876), and the these tents, which are prevalent in the policy of the forcible sedentarization was miniatures. Rarely, we can determine the tents’ applied during the 1860s. In this paper, we names in the Ottoman archives and chronicles. would like to examine Aba (wool textile) and It is noteworthy, though, that there have been carpet making in the Balıkesir region. We no comparative studies related to the names, know that the Kıldonlu and Gündüzlü nomadic forms and parts of these tents. In order that we groups engaged in the Aba industry as spinners might better understand the origin of these or suppliers of furs. At the same time there are tents we would like to look comparatively at indications that for the production of aba in the tent types in Central Asia, from where the Balıkesir, these and other nomadic groups in Ottoman forefathers came, and thus clarify

41 some known and unknown aspects. sahası olarak tanımlanmakta ve iktisadi Additionally, we intend to take up the horse, neticeleri bugüne değin kullanılmamış zevāid- which has an important place in Central Asian horān defterleri analiz edilerek Trabzon’daki nomadic culture, and the horse games and Gülbahar Hatun Vakfı üzerinden races held during the Sûr-ı Hümâyûn festivals. incelenmektedir. In this regard, we will look comparatively at the gifts exchanged and endeavor to determine Kayhan Orbay, genel bir değerlendirme ile whether or not the games at the festival had a vakıfların iktisadi faaliyetlerinin işleyişini universal dimension. yeniden-dağıtımcı vakıf ekonomisi kavramı altından ele almakta ve bu faaliyetleri işleyiş ve iktisadi neticeleri ile birlikte Vakıf Ekonomisi kavramı altında tanımlamayı VAKIFLARA YENİ İKTİSADİ önermektedir. YAKLAŞIMLAR

Panel, vakıf kurumlarının iktisadi işleyiş ve işlevlerine, yarattıkları ekonomik alana dair 1. THE EIGHTEENTH CENTURY muhasebe defterleri, zevaidhoran defterleri, AVARIZ WAQF AS AN EXAMPLE OF şeriye sicilleri ve fetvalar gibi farklı arşiv OTTOMAN ECONOMIC INGENUITY kaynaklarını kullanarak çeşitli açılardan katkı yapmayı amaçlamaktadır. Vakıflar sadece Evgenia Kermeli kırsal ve kentsel emlaki sebebiyle ekonominin içine gömülü temel kurumlarından biri Research has so far paid adequate attention to değildir. Bu kurumların fiili işleyişlerinin the Islamic institution of waqf. The obscurity lüzum gösterdiği her nevi mal ve gıda satın of its origins and the discourse it generated alımları, maaş ödemeleri, yemek dağıtımı ve among the ulema from the first years of Hicra, sair hayır hizmetleri de iktisadi neticeler reveal the potential benefits, the Islamic doğuran ‘iktisadi faaliyetler’dir ve bu nedenle society saw in the establishment and vakıfların iktisadi yönü ve işleyişi tartışması sustainability of the institution. The içinde incelenmelidir. Bu faaliyetler ile adjustments Abu Yusuf and Shaibani brought vakıflar iktisadi ve ticari hayat içinde vakıf into the legal framework constructed by Abu ekonomisi adı vereceğimiz bir iktisadi alan Hanifa, the founder of the Hanafi school, meydana getirirler. allowed the institution of the waqf to develop in perpetuity and to play an important role in Vakıfların iktisadi faaliyetlerini sürdürerek bir the philanthropic activities of the umma. ekonomik alan yaratmaları onların yeterli gelir Albeit this aspect the waqf developed into a kaynakları ile sağlam bir mali yapı ve idareye significant institution in the economic life of sahip olmalarına bağlıdır. Ahmet Köç, Islamic cities. The continuous evolution tebliğinde vakıfların kendi bütçe dengeleri ve adjustment the waqf underwent created mali istikrarlarını ve istikrarın bozulduğu occasionally friction in the legal domain. In durumları siciller ve muhasebeler üzerinden the case of the Ottomans we could mention the incelemektedir. controversy in the 16th century with regard to cash waqfs. Eugenia Kermeli, değişen toplumsal ihtiyaçlar karşısında yeni vakıfların teşekkül ettiğini Following up the correlation between göstermektedir. Tebliğ, vakıfların, “avarız economic activity and societal needs and legal vakıfları” ile iktisadi hayatta üstlendikleri yeni developments with regard to waqfs, in this bir işlev ve nüfuz ettikleri yeni bir sahanın paper I will endeavor to analyse the avariz ortaya çıkışını, bu kurumsal değişimi müteakip waqf. I will utilize court records and fatwas of yasal düzenlemelerin oluşmasını ve hukuksal ottoman şeyhülislams in an effort to establish zemine yerleşmesini anlatmaktadır. the earlier possible application of this type of waqf and the impact it had on local Özge Mete, vakıfların hayır faaliyetleri içinde communities. Finally I will trace the önemli bir yer tutan ve aylık ödemeleri alan development of ottoman jurisprudence in both zevāid-horān kesimini ele almaktadır. Bu legitimizing it and resolving areas of conflict. kesime yapılan ödemeler bir iktisadi faaliyet

42

2. THE WAQF ECONOMY AND THE kurumlarının sağlam bir bütçe ile gelir ve REDISTRIBUTIVE FUNCTIONING OF giderlerini yapılandırması, o vakfı WAQFS kuran/vâkıfın temel hedeflerinden birisi olmuştur. Vakıfların gelir ve giderlerini Kayhan Orbay dengeli bir bütçe ile oluşturması kurumun sürekliliği açısından oldukça önemlidir. This paper aims at reconsidering and defining Topluma hizmet etmek için kurulmuş the economic activities of waqfs and the vakıflarda gelirler kadar, giderlerin de iyi economic consequences of their non-economic planlanması gerekmiştir. Vakıf bütçelerinde activities with the recently offered concept of personel maaşları, malzeme alımı, gıda the waqf economy and the redistributive harcamaları, küçük tamiratlar ve vergiler functioning. Its approach was inspired by öngörülen giderler arasında sayılmıştır. Oysa Polanyi who maintains that the acts of vakıf sisteminde zamana ve mekana bağlı individuals and institutions which do not olarak gelişen ve hiç appear economic initially may produce öngörülemeyen/beklenmeyen gider kalemleri economic results. Along with the evidently de oluşmuştur. Bu gider kalemleri vakıf economic and commercial activities and kurumlarının bütçelerinde açıklar meydana institutions, our moral, religious, cultural acts, çıkarmıştır. Vakıf bütçelerinde beklenmedik decisions and non-economic institutions may harcamalar bölgesel sebepler(deprem, yangın, also have an impact on economic life. Thus, hastalık, celali ve suhte olayları) ile the non-economic activities and institutions oluşabildiği gibi bazen de zaman ve mekana can be considered ‘economic’ to the extent to bağlı olarak gelişebilmiştir. Zaman ve mekana which they produce economic results. Cultural, bağlı olarak ortaya çıkan gelişmelerin başında, religious, moral, charitable activities such as vakıflar için alınan emtia fiyatlarının artması sacrificing, serving meal from the imaret gelmektedir. Vakıf bütçelerinde fiyat kitchen or constructing, staffing and artışlarının karşılığının olmaması doğal olarak maintaining a mosque have economic effects. vakıfların finansal dengesini bozmuştur. Öte Therefore, beyond the weight that the waqfs yandan öngörülemeyen giderler içerisinde had in economic life thanks to their urban and modernleşmenin getirdiği bir takım yenilikler rural properties, they produce economic results de vardır. Bu çalışmada farklı kaynak with their activities spreading to every aspect türlerinden hareketle vakıflarda öngörülen ve of daily social and commercial life. Hence, the öngörülemeyen giderler üzerine retrospektif bir waqfs create an economic field which can be değerlendirme yapılacaktır. Çalışmada daha best understood through examining the waqf çok örnekler üzerinden gidilerek vakıf institutions themselves. It is offered in this bütçelerinde özellikle öngörülemeyen bütçe paper that this aforementioned field namely, açıkları konusu üzerinde durulacaktır. the economic effect of waqfs on different segments of society and on other institutions can be conceived with the concept of the waqf economy. Another term, the redistribution, 4. OSMANLI’DA HAYIRSEVERLİĞİN adapted from Polanyi would explain a major KAPISINI ÇALMAK: TRABZON part of waqfs’ economic activities and the GÜLBAHAR HATUN VAKFI’NIN actual functioning of the waqf economy. ZEVĀİD-HORĀNLARI

Özge Mete

3. VAKIFLARIN FİNANSAL Osmanlı’da hayırseverlik çalışmaları özellikle YÖNETİMİNDE ÖNGÖRÜLEN VE son zamanlarda ivme kazanan ve yeni arşiv ÖNGÖRÜLEMEYEN GİDERLER kaynakları ile zenginleşen bir alan olmaktadır. ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Vakıf kurumları üzerinden daha da çeşitlenip ekonomik yorumlardan sosyal çıkarımlara Ahmet Köç kadar varan geniş bir yelpaze üzerinde yapılan yorumlar da vakfiyeler, tevcihler, mühimme Osmanlı vakıfları kurumsal açıdan sürekliliği defterleri gibi kaynaklarla desteklenmektedir. koruyabilmek için vakıf bütçelerinde sağlam Bununla beraber, arşivlerde bulunan diğer bir gelir-gider dengesi kurmuştur. Vakıf değerli kaynaklar da bu çalışmalara taze bir

43 kan sunmaktadır ki bunların başında özellikle üzerinden okumak da mümkündür. Panelin konuyla ilgileri münasebetiyle zevāid-horān ikinci bildirisinde 17. yüzyılın ikinci yarısı defterleri gelmektedir. bu defterlerde şart-ı boyunca yeniçeri zabitlerinin faaliyetleri ve vākıf olmadan, vakıf fazlasından belli bir ücret şehir hayatındaki konumları ele alınacaktır. alan kişiler yani zevāid-horān kalemi Yeniçeri zabitleri, ara bulucu olmaktan kefil bulunmaktadır. İçlerinde kadınlardan, devletin olmaya, kanunsuz vergi toplamaktan kanunu yüksek mevkii sahibi bürokratlara kadar temsil etmeye kadar bir diğeri ile çelişen veya uzanan farklı sınıflara mensup kişiler örtüşen birçok faaliyetin içerisinde yer görülürken, aynı zamanda, yetimlere, almaktadır. hadımlara vb. kişilere de rastlanması, bu grubun daha iyi açıklanması ve üzerlerinde Panelin üçüncü bildirisi Trabzon’da para düşünülmesi gereken bir kadro olduklarını vakıflarını konu almaktadır. Osmanlı şehri ve ortaya çıkarmıştır. vakıflar bir diğerinden ayrılmaz bütünler olup, vakıf faaliyetleri göz ardı edilerek klasik Sunulacak bu tebliğde de zevāid-horān Osmanlı şehri çalışmaları yapmak mümkün kavramına, bu kişilerin kim olduklarına, hangi değildir. 16. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren görevlere nasıl atandıklarına, aldıkları para vakıfları gittikçe artan ölçüde Osmanlı ücretlere, vakıf içindeki yerlerine ve ne amaçla sosyal ve ekonomik hayatı içerisinde belirli kadrolarda bulunduklarına ışık kendilerine yer bulmuşlardır. Bu cümleden tutulmakla beraber Osmanlı’daki hayırseverlik olmak üzere Trabzon’da da şehrin ekonomik kavramına farklı bir boyut katmak faaliyet alanı içerisinde bulunan ve oldukça amaçlanmaktadır. Bu hedefle, farklı vakıf işlevsel etkisi olan para vakıflarının Trabzon muhasebe kayıtlarından ve zevaid-horan özelinde incelenmesi ile bunların işleyişi, defterleri incelenerek Trabzon Gülbahar Hatun yapısı gibi konular üzerinden para vakıflarının Vakfı’nın belirtilen konu üzerinde bir şehrin iktisadi yapısındaki yeri tespit edilmeye değerlendirilmesi yapılacak ve özellikle sosyo- çalışılacaktır. ekonomik çıkarımlar üzerinde durulacaktır. Panelin dördüncü bildirisi misafir gayrimüslimlerin terekeleri üzerine olacaktır. 20. yüzyılın başlarına kadar önemli bir KLASİK DÖNEM OSMANLI gayrimüslim nüfusa sahip olan Trabzon’un bu TRABZON’U demografik yapısı içerisindeki gayrimüslimlerin, Trabzon kadı Bu panel değişik parametreler açısından mahkemesindeki görünürlükleri kayıtlara Osmanlı klasik dönemi içerisinde yansımış gözükmektedir. Bunların yanında zikredilebilecek 17. ve 18. yüzyıllarda Trabzon şehre dışarıdan gelen ve şehirde misafir olarak şehrinin sosyo ekonomik ve askeri tarihine ikamet edip vefat edenlerin geride bıraktıkları çeşitli yönlerden bakmayı ve bir takım yeni mal varlıklarının incelenmesiyle bunların pencereler açmayı hedeflemektedir. Diğer Trabzon’a nereden geldikleri ve terekelerinin Anadolu şehirlerine nazaran geç dönemde muhteviyatı kentin misafirlerinin anlaşılmasına Osmanlı topraklarına dâhil edilen Trabzon, dair önemli ipuçları barındırır. Panelin son fetihle birlikte bir dönüşüm geçirerek Osmanlı tebliğinde görece uzun bir kronolojik aralıkta şehri haline gelmiştir. 17. yüzyılda şehrin misafir gayrimüslimlerinin terekeleri imparatorluğun geçirdiği değişim ve ayrıntılarıyla incelenecektir. dönüşümün Trabzon’da da bir takım farklılıklarla kendisini gösterdiği kaynaklara yansımaktadır. Panelin ilk bildirisi ihtida edip yeniçeri beratı elde edenleri ele almaktadır. Bu 1. 17. ASRIN İKİNCİ YARISINDA manada özellikle şehirde askeri alanda görev TRABZON YENİÇERİ ZABİTLERİ yapması beklenen yeniçeriler sosyal hayatta apayrı bir yöne evrilmiş hatta yeniçerilik Kenan İnan beratına sahip olmak için bir kısım şehirli gayrimüslimler ihtidayı bir araç olarak 16. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Akdeniz kullanmışlardır. Yeniçerilerin şehrin sosyal ve dünyasının genelini ilgilendiren, Osmanlı ekonomik hayattaki etkisini onların en üst Devleti’ni de negatif manada etkileyen sosyal düzey yöneticileri olan yeniçeri zabitleri ve ekonomik meseleler ortaya çıkmıştır. Aynı

44 zaman diliminde para piyasalarının çökmesi, 2. 17. YÜZYILIN İLK YARISINDA vergilerin artması, celali isyanları ve devam TRABZON’DA MUHTEDİ eden nüfus artışı gibi meseleler sonuçta vergi YENİÇERİLER vermeyen askeri sınıfa dâhil olmayı reaya için hayati bir çıkış noktası haline getirmişti. Bu Turan Açık değişimleri yorumlayarak tespitlerde bulunan zamanın Osmanlı bürokratları vergi veren "Klasik" dönem itibariyle mutlak bir hükümdar Müslüman reayanın askeri sınıfı istila etmesini tipinin vücuda getirilmesinde önemli devrin en önemli mesele olarak görmüşlerdi. fonksiyonları olan yeniçeriler, bu dönemde nispeten az sayıları ile sıkıca hükümdara bağlı Osmanlı Devleti’nin ateşli silaha sahip asker bir ordu idi. Önce pençik daha sonra da sayısını artırma konusunda başvurduğu devşirme sistemi ile teşkil edilen bu özel ordu, yöntemlerden biri de yeniçeri sayısını artırma geleneksel Osmanlı politik zemininin bel idi. Ancak bu kapıkullarının Osmanlı başkenti kemiği idi. Bununla birlikte bilhassa 16. ve merkezi hükümet üzerinde büyük etkiye yüzyılın ikinci yarısından sonra taşraya sahip olması sonucunu doğurmuştu. yayılmışlar ve ateşli silahlara olan İstanbul’da kapıkulu hâkimiyeti devam gereksinimin artması ve mevsimlik seferlerden ederken Anadolu’da hükümet otoritesi cephe savaşlarına geçilmesi ile birlikte sayıları zayıflamış, belli bir muhalefete zemin gittikçe artmıştı. 17. yüzyıla gelindiğinde hazırlamıştı. Osmanlı başkentinde üstünlüğü askerilik beratı da para ile alınır satılır hale ele almadan önce de birçok Anadolu şehrinde gelmişti. Koçi Bey'in "bakkal-çakkal" olarak yeniçeriler önemli bir mevkie sahipti. nitelendirdiği parası ile yeniçeriliğe dâhil olan Başlangıçta yeniçeriler sultan otoritesinin bu "ecnebiler", sosyo-ekonomik tabanları ile temsilcisi olarak şehir kalelerinde muharip bir zümre özelliği de garnizonlarda yer alırken, 16. yüzyılın ikinci göstermiyorlardı. Para ile yeniçeri zümresine yarısından itibaren ve özelikle celali isyanları dâhil olabilmenin cazibesi, 17. yüzyılın ilk sırasında hemen bütün Anadolu şehirlerine yarısında Trabzon'daki gayrimüslimleri de gönderilmişler, sipahiler etkilerini kaybederken cezbetmişti. Bu istikamette birçok gayrimüslim gönderildikleri şehirlerde daha uzun sürelerde ihtida edip yeniçeri yoldaşları arasına girmişti. kalmaya başlayarak sosyal ve ekonomik hayat Bu bildiride Trabzon Şer'iye Sicillerine içerisinde kendilerine yer bulmuşlardır. Zaman yansıdığı ölçüde, söz konusu muhtedi içerisinde İstanbul’un kontrolüne daha az bağlı yeniçerilerin izi sürülmeye çalışılacaktır. kalan yeniçeriler otonom hareket eden mahalli gruplara dönüşmüşlerdir. Yeniçeriler aynı zamanda ilgilerini tarım arazilerine yöneltmiş, 3. 17. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA ticaretine de el atmış, sadece şehrin TRABZON’DA PARA VAKIFLARI sosyal ve ekonomik hayatında lider pozisyonda olmakla kalmayıp, şehir politikasının Sebahittin Usta belirleyicileri haline gelmişlerdir. Bu bildiride 17. yüzyıl içerisinde Trabzon’da görev yapan Tarih boyunca toplumların hayatında sosyal yeniçeri zabitleri ve faaliyetleri kadı sicilleri yardımlaşma ve dayanışma meselesi önemli bir aracılığı ile gündeme getirilerek yüzyılın yer tutmuştur. İnsanlığın ortaya koyduğu en özelliklerinin Trabzon’daki yansımaları izah önemli sosyal yardımlaşma ve dayanışma edilmeye çalışılacaktır. Genel manada 17. müesseselerinden bir olan vakıf, belirli bir Yüzyıl Osmanlı taşrasının, özelde de gayeye bir gelir kaynağının tayin edilerek ona Trabzon’un sosyal ve ekonomik hayatının şahsiyet kazanılmasıyla oluşturulur. Vakıflar anlaşılmasında yeniçeri zabitlerinin önemli bir gerek hukuki gerekse tarihi bakımlardan Türk yer tuttuğu düşünülmektedir. ve İslam dünyasının en önemli müesseselerinden biri olmuştur. Vakıflar içerisinde kendi nevi şahsına münhasır olarak ortaya çıkan para vakıfları da Türk-İslam toplumlarının sosyal, iktisadi ve kültürel hayatının gelişmesinde derin bir rol oynamışlardır.

45

Fıkıh kitaplarında küçük bir fıkhî mesele olan bilgileri değil, şehre dışarıdan birçok sebeple nakit para vakfı meselesi, Osmanlı Devleti’nde gelip burada ölen ve “misafir” olarak uygulamada önem kazanması ve adlandırılan kişiler için de tutulmuştur. Esasen yaygınlaşması; nakit para vakfı konusunda sicillere yansıyan gayrimüslim terekelerini üç Osmanlı uleması ve şeyhülislamları arasında ana gruba ayırmak mümkündür. Bunların uzun süre münakaşa konusu olması, vakıf birincisi şehrin sakini olup burada ölen paraların işletilme yollarından birisi olan gayrimüslimlere ait terekelerdir. İkincisi şehre “mu‘amele-i şer‘iye” usulünün İslâm dininin misafir olarak gelen ancak bu misafirliğin yasakladığı “faiz” konusuyla yakından ilgili sebebinin tam olarak izah edilmediği anlaşılan olması ve benzeri sebeplerden dolayı, vakıf gayrimüslimlerin terekeleridir. Üçüncüsü ise hukukunun en önemli konularından biri haline şehre ticaret amacıyla gelen ancak bir şekilde gelmiştir. burada ölen gayrimüslim tüccarların bıraktıkları terekelerdir. Bu çalışmada tereke Osmanlı Devleti’nde birçok para vakfı kayıtlarında “ber vech-i müsaferet” ya da kurulmuş ve asırlar boyunca toplumun iktisadi “müsafiret tarikiyle” şeklinde tanımlanan hayatında önemli bir rol oynamışlardır. Kanuni gayrimüslimlerin terekeleri ve bunlara Sultan Süleyman devrinde kısa süreli bir uygulanan muamelatın şekli incelenecektir. 17. yasaklanma dönemine rağmen zamanın önemli yüzyılın ikinci yarısı ile 18. yüzyılın sonuna hukukçularının para vakıflarına cevaz veren kadar olan zaman diliminde Trabzon kadı fetvaları ve risaleleriyle devlet tarafından sicilleri incelenmek suretiyle misafir desteklenen bir hüviyete de sahip oldular. gayrimüslimlerin tereke kayıtları özelinde Osmanlı coğrafyasının birçok yerinde olduğu bunların nereden Trabzon’a geldikleri geride gibi Trabzon’da da fetihten itibaren vakıfların bıraktıkları terekenin özellikleri ve tereke kurulduğu ve şehir hayatının önemli bir parçası muamelatında nelerin ortaya çıktığı ortaya oldukları görülmektedir. Trabzon’da dini ve konmaya çalışılacaktır. Trabzon mahkeme iktisadi hayatın önemli merkezleri haline defterleri içerisinde ayrı tutulmuş tereke dönüşen vakıflarla birlikte para vakıfları da defterleri yoktur. Terekeler sicil defterinin gitgide yaygınlık kazanmıştır. çeşitli sayfalarına dağınık bir şekilde kaydedilmişlerdir. Dönem olarak uzun bir Bu bildiride Trabzon Şeriye Sicilleri süreç seçilmesinin nedeni misafir olarak ve Trabzon Vakıf Defterleri kullanılarak para Trabzon’da ölen gayrimüslimlerin bu zaman vakıfları incelenecektir. Bu çerçevede para dilimi içinde değişime uğrayıp uğramadığını vakıflarının yapısı, işleyişi, uygulama usulleri, sorgulamak olacaktır. Diğer yandan misafir içerikleri, borç verme şekilleri ve ihtilaflar olarak adlandırılan ancak şehre ticaret yapmak çerçevesinde ele alınıp Trabzon’un sosyal, amacıyla geldiği geride bıraktıkları mallardan iktisadi ve kültürel hayatındaki yerleri ortaya anlaşılan gayrimüslimlere de ayrı bir başlık konulacaktır. Bu sayede genelde Osmanlı açılması gerekecektir. Devleti’nde para vakıflarının rolü, özelde XVII. Yüzyılın ikinci yarısında Trabzon’da Para vakıflarının vakıf uygulamalarının neresinde konumlandığı arşiv evrakı üzerinden ENCHANTMENT AND izah edilmeye çalışılacaktır. DISENCHANTMENT OF THE WORLD, OTTOMAN STYLE: EXPLORING THE PLACE OF THE NATURAL, THE SUPERNATURAL AND THE 4. TRABZON’DA MİSAFİR OLARAK KNOWLEDGEABLE IN OTTOMAN BULUNAN GAYRİMÜSLİMLERİN MENTALITIES TEREKELERİ (1650-1800) The panel aims to discuss Ottoman notions and Miraç Tosun belief systems concerning nature and the Osmanlı sosyo-ekonomik ve kültürel tarihinin supernatural. One could argue that even the en önemli kaynakları arasında yer alan ve very notion is absent, as in Ottoman culture the bunlara verdiği katkılar bugüne kadar pek çok notion of “nature” is practically very near to araştırma ile ortaya konan sicil defterlerindeki that of “God”. For an Ottoman informant, what tereke kayıtları, sadece şehrin sakinleri ile ilgili is now called supernatural would rather

46 correspond to the “marvelous”, which as a 1. CREATING AN AGENDA FOR THE mental category played a major role in the STUDY OF OTTOMAN ATTITUDES medieval imagination, both in East and West. TOWARDS NATURE AND THE What is really important in terms of social SUPERNATURAL history is to see the field described as “supernatural” as an especially constructive Marinos Sariyannis vantage point to watch the interplay of different layers of culture representing varying One may discern three categories of social groups: thus, one may presuppose the phenomena and systems of ideas, which help existence of a “popular” or folk culture, as well us understand how different groups of as a Sufi culture, both slanting more towards a Ottomans perceived the cosmos beyond its “magical” worldview, while ulema circles natural, everyday course: (a) the strange would seek to interpret (or, alternatively, wonders, seen mainly through the ajaib reject) such traditions within a very rational literature and representing human awe against and strict framework of ontological hierarchy. the inexplicable; (b) the miraculous and Neither is this narrative static and unaltered in demonic, seen through folklore legends and time: from the mid-seventeenth century on we hagiographies, representing an uncontrolled may discern the rise of a more scientific view supernatural; and (c) the fields of magic/occult, connected with an artisanal and mercantile representing the preternatural or, in other culture by the early eighteenth century. words, a supernatural that may be explained and controlled by human agency –although not The panel will seek to explore this diversity by just anyone. The intertwining of popular and form an agenda for future research. Paper beliefs with Sufi culture and with ulema and no. 1 will set some general observations and independent/artisanal scholarship made directions, focusing in the possible specific phenomena being ‘pushed’ in different categorizations of the “supernatural” by categories according to social groups and different social and intellectual groups. Paper historical periods; it is exactly this procedure No. 2, as a point of departure, describes the that may prove a very fertile target of research. homologies between the self-image of the In a more general level, the themes of administrative apparatus and the cosmological rationality and irrationality may be studied hierarchies prevailing in fifteenth- and under the light of the Weberian idea on the sixteenth-century Ottoman Weltanschauung, “disenchantment of the world”. On the other thus showing that the image of the cosmos had hand, another debate has been going since the a direct relation with the sociopolitical early 1990s, focusing in the comparison with imaginary. In the same vein, Paper No. 3 18th-century Enlightenment and stressing analyzes an interesting case of an Ottoman innovation, individuality and the sole authority scholar who played a crucial role to the of reason; however, one might argue that even introduction of sophisticated occult science “revivalist” (or “pietistic”) movements such as during Bayezid II’s reign. Finally, Paper No. 4 the seventeenth-century Ottoman Kadızâdelis will further explore the trajectories of the idea were characterized by a rationalist trend in of the differentiation between religion and various aspects. One may see this process as a science during the eighteenth century, when conflict between a Sufi culture, which during arguably the emergence of source-oriented the seventeenth and eighteenth century seems Aristotelianism led to a movement similar to to have considered everyday life more other European “Enlightenment”. enchanted than ever, and a “puritan Islam”, which by putting emphasis on the individual Through their different topics, the four papers and thus attacking the belief in miracles of the panel show that the conceptions about contributes to “disenchantment”, whereas an nature, the supernatural, the religious and more artisanal and mercantile culture was using generally the limits of knowledge may increasingly scientific tools. The field of contribute a lot to the study of Ottoman “supernatural” and “preternatural” phenomena mentalities, but also Ottoman society and its constitutes an excellent opportunity to watch representations of the world. and analyze the interplay of these cultural actors.

47

2. HERŞEY YERLİ YERİNDE important dimension: a genuine and (EVERYTHING IN ITS PLACE). ON THE universalizing interest in mathematical, natural OTTOMAN REPRESENTATIONS OF philosophical, and occult sciences, at the HIERARCHIES intersection of which lies the astral knowledge. In this talk, I will focus upon Muʿayyadzāde’s Güneş Işıksel scholarly quests within the broader context of

th Bayezid II’s court culture and will draw on During the final quarter of the 15 century, three major sources: 1) Muʾayyadzāde’s own with the emergence of a palace culture – one book collection that includes almost all the may even speak of a courtly culture, if not a canonical works of his time in Islamic corpus court society– Ottoman administrativo- astronomicum and corpus astrologicum, 2) The political, thus normative, representations of works of Jewish natural philosopher Moses society takes a new shape. In this, not only the Galeano, who dedicated Muʿayyadzāde at least elaboration of a qanunname, prepared by the two astronomical/astrological treatises, one of learned chancery members but also the which was the translation of Abraham Zacut’s integration of theosophical considerations into (d. 1515) Almanach perpetuum, and 3) this administrativo-political schemes have an Muʿayyadzāde's super-commentary on a important part. In this paper, our intention is to Kalām text, i.e. al-Sayyīd al-Sharīf Jurjānī’s demonstrate the homologic similarities Sharḥ al-mawāqif, in which he presents a between the representations of celestial sophisticated critique of anti-astrological hierarchies and their sublunar effects which stance held by earlier theologians. were in circulation in the Ottoman lands during the 15th-16th centuries with the contemporaneous reified ideals of Ottoman society. An initial step in the analysis of these 4. FRONTISPIECE OF THE LEDGER OF patterns, is the clarification of ascending FOOLS: SEPARATING SCIENCE FROM positions (maqam) in both of these hierarchical RELIGION IN THE EARLY MODERN orders which operates under the auspices of OTTOMAN EMPIRE divine oikonomia (tedbirat-ı ilahi). The accounts of 16th century ceremonies are B. Harun Küçük analysed here in order to emphasize the ideal of maqam in the reordering and consolidation The argument for the separation of science and of military, administrative and palatial religion in the Ottoman Empire reached its hierarchies. highest register when İbrahim Müteferrika called the Baghdadi scholar Nazmizade Murtaza, “If there was a ledger of fools, he would be the frontispiece” (serdefter-i agbiya). 3. RATIONALIZING THE OCCULT IN During the 1710s Nazmizade had written a THE EARLY MODERN OTTOMAN history of Baghdad that had no mention of WORLD: MUʿAYYADZĀDE (D. 1516) Abbasid philosophy, and had also penned a AND HIS IMMEDIATE INTELLECTUAL Turkish translation of al-Suyuti’s work on CIRCLE Sunni astronomy, which advocated a flat earth theory. While making his case, Müteferrika A. Tunç Şen used one of al-Ghazali’s most underutilized arguments, one that asked the pious to abstain Despite his immense impact on the formation from foolishly contesting the philosophers’ and functioning of the early-sixteenth century claims about the natural world. This was not a Ottoman ilmiyya hierarchy, Muʿayyadzāde solitary incident, as the argument for the owes much of his fame in the Ottoman separation of science from religion was historiography to his involvement in commonplace by the 1730s. The materialist debauchery and orgies of drug use with prince physicians of the Empire had been Bayezid II in Amasya. The intimate relation categorically rejecting al-Suyuti’s prophetic between the two remained intact and even medicine at least since the 1660s. Many Greek deepened upon the latter’s enthronement in Aristotelians, following the Paduan precedent, 1481. Beside the use of pleasure substances, were also advocating a separation between their partnership seems to have had another matters of philosophy and matters of doctrine

48

— a position that had become a fixture of The papers constituting the panel offer the Greek intellectual life since the time of Kyril analysis of particular case studies, which taken Loukaris and Theophilos Korydalleus. In this together present a picture of the role of trans- talk, I will be situating this line of argument regional and trans-imperial ties that affected among other competing arguments regarding the power configurations in the peripheries. In the relationship between science and religion his paper, Michał Wasiucionek addresses the in the seventeenth and eighteenth centuries. enforceability of the Porte’s commands in the Lower Danube region and frames it within the wider network of the regional and trans- regional political alliances. In her contribution, RECONSIDERING OTTOMAN Erica Mezzoli shows how the economic PERIPHERIES: TRANS-REGIONAL ventures in seventeenth-century Dalmatia and NETWORKS, CONTESTED Bosnia transcended not only the JURISDICTIONS AND THE LIMITS OF center/periphery dichotomy, but also imperial OTTOMAN REACH boundaries. Finally, Mukaram Hhana retraces In recent decades, Ottoman studies have the career of a Georgian corsair and governor experienced a surge in research on imperial of Tripoli, Ali Bulgur, showing how the frontiers, and correspondingly, the various connectedness of Maghribi, Egyptian and ways the center was able to project its power in imperial political networks that do not fit into the peripheries. As the composite character and the simple distinction between center and flexibility of the Ottoman governance is periphery. increasingly apprised, scholarship has moved away from notions of the Porte simply imposing its will on the peripheral actors in a 1. OBEDÉZCASE PERO NON SE top-down manner, and have increasingly CUMPLA IN THE OTTOMAN brought to light the agency and interests of the PERIPHERY: TRANSREGIONAL local elites and the inherent limits of center’s NETWORKS, FACTIONALISM AND reach. However, this relationship is most often THE (UN) RESPONSIVENESS OF presented as a binary opposition between OTTOMAN GOVERNANCE IN THE central and local actors, where the only two MID-SEVENTEENTH-CENTURY actors are “center” and “periphery.” Thus LOWER DANUBE insulating these actors from a wider nexus of power networks, resulting in the schematic Michał Wasiucionek model of the Ottoman Empire as consisting of disjointed peripheries, held together only by In the past decades, the scholars studying the vertical ties to the center. early modern Ottoman Empire have increasingly focused on the inherently The papers in the present panel aim to re- composite character of the Ottoman system of examine patterns in Ottoman governance and governance and the crucial role of the local the influence of regional political elites and power configurations on shaping the developments. By engaging in the analysis of way power emanating from the center was case studies of such different regions as projected in the periphery. However, most Ottoman Maghreb, Dalmatia and the Black Sea studies following this thread tend to juxtapose region from the seventeenth until early ‘center’ and ‘periphery’ as two internally nineteenth century, the papers in this panel homogenous entities in a binary opposition to approach the role of the center not as a each other, while isolating them from the wider hegemonic actor shaping the political power networks, such as trans-regional and developments in the peripheries. Instead, this cross-border ties between different peripheries. vertical connection is seen as only one element At the same time, studies of the in the complex nexus of power involving center/periphery relations often imply the cross-border, trans-regional and trans-imperial ‘virtuosity of the state’, assuming that the networks. The panelists engage in a productive center was able to manipulate peripheral discussion concerning the way vertical and networks for its own benefit. The present paper horizontal ties shaped the political aims to address the twin question of the role of developments of the imperial peripheries. trans-regional and cross-border networks and

49 the responsiveness of the local power-holders Mostar Muslim merchants and the Pasha of to the Porte’s bidding, focusing on the Lower Bosnia) and, on the other, those who equally Danube during the mid-seventeenth century. fiercely opposed the project (Ragusans – who As the local agents of imperial center stood up on their behalf and, in a sense, on (Ottoman officials, Tatar aristocracy and the behalf of the prerogatives of the Sultan too – Moldavian-Wallachian voievodes) formed and the Sanjak-bey of Herzegovina). Another trans-regional alliances and vied for power and interesting aspect of the case study under resources, the influence of the Porte was examination regards the modalities through largely a reactive one and constituting of ad which the two “warring factions” battled this hoc responses to the emerging crises, trade war. It was a proper duel à l'outrance remaining secondary to the trans-regional where the involved parties used any kind of networks of peripheral political actors. By expedient: legal acts, information manipulation utilizing both Romanian (most importantly and instrumentalization of the role of hajduci Miron Costin and Cantacuzino Chronicle) and (local bandits). Regarding sources, the paper Ottoman sources (as the extant Mühimme will be based on Ottoman firmans, Ragusean Defterleri), the paper aims at gauging the ratio and Venetian commissions and reports. of cases, in which the orders flowing from the Porte were actually followed in the period under discussion, thus contributing to the debate on the limits of the Ottoman power in 3. THE GEORGIANS FROM ALGIERS, the periphery and its position vis-à-vis regional ALI BURGUL THE CAUCASIAN power networks. PATRONAGE NETWORKS OF THE SUBLIME PORTE AND MAMLUK EGYPT, 1789-1805

2. TRADE, STAKEHOLDERNESS AND Mukaram Hhana SPACE. THE VENETIAN-BOSNIAN At the turn of the nineteenth century, the JOINT VENTURE FOR THE OPENING Kapudan Pasha of the Ottoman fleet, Cezayirli OF THE MARINE TERMINAL AT Gazi Hasan Paşa, the notable Ottoman NERETVA MOUTH, 1666-1694 diplomat and the Georgian trained in Algiers, Erica Mezzoli backed the brother –in-law of one of his captains in a dynastic coup that overthrew the Although the terms of merchant practice in the ruling kuloğlu Karamanli bey. The usurper, Ali Ottoman territory were strictly regulated by Gurgi, who was better known as Ali Bulgur, Capitulations, in a cross-border context – such became a notorious despot who eventually as Dalmatia – trade dynamics tended to be also governor over Ottoman Tripoli, part of Tunis, oriented by the density of the specific power and later, briefly become the governor of networks on the territory. Examining the case Egypt in the tumultuous years that followed study related to the Venetian-Bosnian project the French Occupation. A historical figure for the opening of a marine terminal at Neretva whose narrative is chronicled in Arabic, river mouth, the paper aims to show the close English, French, Hebrew and Ottoman sources, and complex interactions between “central” the Georgian corsair, who much like his and “peripheral” instances in modes and mentor, trained in Ottoman Algiers was able to planning of Dalmatian-Bosnian trade during successfully tap into the Georgian patronage the second half of the 17th century. The picture networks of both the Sublime Porte, and the that emerges from the sources significantly Egyptian Mamluks. This paper traces the differs from the dichotomous framework historical trajectory of this fascinating figure, “center vs periphery” (e.g. Sultan vs Bosnian and the transmutability of alliances and Pasha) that necessarily implies a vertical identity in the turn of the nineteenth century dependency. Rather, the circumstance under Ottoman world. By juxtaposing British consideration is characterized by the strong consular sources with the Egyptian chronicles divergence of economic interest between two of ‘Abd al-Rahman al-Jabarti and the groups of local stakeholders: on one hand diplomatic and naval records of the Porte, this those who firmly supported the venture on paper argues that patronage networks, and Neretva mouth (Venetians, Sarajevo and political influence transcended the center-

50 periphery binary. Rather, it argues that regional 1. THE ATTITUDE OF THE OTTOMAN influence and support was by far more EMPIRE TOWARDS BYZANTINE important in dictating the appointments of HERITAGE AND URBAN Ottoman officials in North Africa, and TRANSFORMATION OF THE CAPITAL underscores the importance of the horizontal as AFTER THE CONQUEST well as the vertical ties that bound the various Ottoman provinces to one another and to the Mine Esmer Porte. In doing so, this paper questions our contemporary understanding of how the Istanbul, as the former capital of the Roman provinces worked cross-laterally in times of and Eastern Roman Empire, has unique political upheaval. architectural heritage inherited to the Ottoman Empire. The best preserved building stock of the above-mentioned heritage consists of religious, hydraulic and fortified structures. A STUDY ON THE URBAN The continuance in using them and as a natural TRANSFORMATIONS IN THE consequence the regular maintenance applied OTTOMAN CITIES AFTER CONQUEST to them enabled the structures to survive. As a part of this important cultural heritage, three The first two centuries of Ottoman history Mid-Byzantine monuments, which highlight were marked by such dynamic territorial the urban fabric and are unique historical expansion. Numerous cities that had been assets, conveying valuable information about developed as urban centers were integrated the architectural styles, building techniques, respectively to the Ottoman lands. In addition decorative arts and social life of Medieval to the administrative and legal changes, those Constantinople, were chosen as a case-study cities went under certain transformation for this presentation. Three edifices with process to signal the Ottoman hegemony over different variations of “cross-in-square” plan them. This process varied according to the type, which was not suitable for the Islamic political, social and economic realities of each oblong praying practice, had additional city and this panel aims at exploring the construction works and went through different characters of this process by interventions during the Late Byzantine, presenting four different examples of Ottoman Ottoman and Republican Periods. cities after conquest. The first two papers will discuss Istanbul after the conquest through two The main resource for the preparation of the subject; the Ottoman strategy towards the paper was library and archival research, Byzantine buildings and urban features and the followed by photographic surveys, first-hand- attempt to establish a new capital for the architectural surveys prepared on site and empire and the reshaping Uskudar town to be a chronological analyses. During the research, part of this capital. The third paper will study important data including photographs and Aleppo, representing Bilad al-Sham, in which Ottoman manuscripts which have not been the Islamic institutions and complexes had previously published were uncovered. Around been well developed throughout more than these monuments the urban fabric reshaped eight centuries and discuss the urban changes from the medieval Byzantine capital to imposed by the Ottomans. The fourth paper Ottoman capital in the Age of Discovery. Until will study the Balkan lands to which a new the large scale urban projects of the Turkish religion was introduced by the Ottoman Republic in 20th century, the old city of conquest necessitating profound changes of the Istanbul, the so-called Historical Peninsula was existing urban settlements and structures. the end product of cumulative urban settlements lasting for centuries starting from Neolithic Age. The paper aims to give an insight and broader notion on effects of Byzantine and Ottoman culture in architecture, spatial organization, urban context, socio- economical set-up of the three churches and urban neighbourhoods encircling them.

51

2. RESHAPING USKUDAR AFTER THE the main characteristics of the Ottoman urban OTTOMAN CONQUEST strategies that were used to create the “ottoman shape” of Aleppo. It undertakes a survey of the Alidost Ertugrul late Mamluk urban system, and then studies the Ottoman patronage of urban and building Uskudar is located on the Anatolian side of activities in the 16th century. It shows that Istanbul. It was the main transfer point Ottoman strategy in the city was gradual and between the two continents, Asia and Europe, adaptive; it was inclined to develop rather than so that it was a location for many commercial replace the pre-conquest urban order. The facilities such as khans and storages. Uskudar study is built upon the reading of the trust was integrated to the Ottoman lands in the deeds of the 16th century complexes in Aleppo mid-14th century, around 100 years before the and the local historical accounts and the historic peninsula of Istanbul (the former interpretation of the urban structure of the city. Constantinople). Uskudar was a small town before the Ottoman conquest; however, the scarce resources make it difficult to give an exact account on its urban structure. After the 4. URBAN TRANSFORMATİON AND conquest, Uskudar became one of the three DEVELOPMENT OF THE URBAN administrative components of Istanbul “Bilad-i FABRİC İN THE BALKANS AFTER Selase”; Eyup, Galata and Uskudar. For OTTOMAN CONQUEST reshaping the town, Ottomans followed certain systems. In the commercial center and road Lana Kudumovic intersections, they established large social complexes (kulliyes), while small mosques The Balkans lands marked as border of great (mesjids) were built in the neighborhoods’ civilizations were faced with profound changes centers. Around the kulliyes and mesjids, after they were taken by the Ottomans starting commercial facilities and residences were with 14th century. With the establishment of developed. The Ottomanization of the town the Ottoman rules this region was introduced was culminated in the middle of 16th century to the new religion, culture and philosophy of with the famous works of Architect Sinan. In the Islam. Acceptance of new religion was this paper, the urban transformation of deeply affecting different aspects of life such Uskudar after the Ottoman conquest will be as social, economic, cultural, etc. studied and analyzed depending on the archival Socioeconomic changes were followed by documents and remaining structures. emergence of entirely new cities with the Islamic character as well as by urban transformation of existing structures and fabric. Urban development during the Ottoman 3. CREATING AN “OTTOMAN” period could be classified as spontaneous ALEPPO, THE OTTOMAN URBAN without pre-established plan and model, STRATEGIES IN THE 16th CENTURY following needs of inhabitants. City shaping accomplished by the Ottomans was following Ruba Kasmo principles of differentiation on two basic parts: residential quarter-mahalle and commercial Aleppo became a part of the Ottoman lands part charshi. New types of facilities have after the battle of Marj Dabiq in 1516. When emerged in the Balkans for the first time, such Ottomans entered the city, they inherited an as mosques, hamams, saray, markets, etc. The ancient city with multiple layers of progressive urban development of conquered civilizations and more important, a city that towns was followed by religious building have been in the Islam realm for more than construction as well as cultural, educational eight centuries. The challenge here was not to and public institution. Inside urban areas Islamize but rather to project an Ottoman indicators of developments was number of urban order. The city witnessed a vast building mahallas. Institution of Waqf allowed to the campaign along the 16th century, so that it high officials of the Ottoman state, governors, became the third city in the empire after merchants and landowners etc. to build Istanbul and Cairo, in terms of built area, different types of building as endowment what population and production. This paper explores was great contribution for the urban

52 development. It is important to understand Gittikleri yerleri neye göre belirliyorlardı? Göç contribution of the Ottoman to the urban edenlerin ekonomisi nasıl gerçekleşiyordu? Bu development as result of transformation ve benzeri sorulara cevap arayacağımız bir following Ottoman strategies. çalışmadır. Üçüncü panel konumuzu yine savaşa katılan devletlerarasında yaşanan üstünlük mücadelesinin bir kesiti oluşturmaktadır. Burada da uzun yılların iki BÜYÜK HARPTE OSMANLI mücadeleci devleti arasında yaşanan DEVLETİ’NDE ZAFER, İŞGAL, GÖÇ VE mücadelenin I. Dünya Harbi’ne kalan bir tarafı BELLEK incelenecektir. Trabzon ve havalisinin işgal I. Dünya Savaşı, etkileri sonraki yıllarda da edilme süreci ve işgal sonrası Rusya’nın bu hissedilen ve uzun yıllara damgasını vuran bir coğrafyadan çekilmesi şüphesiz literatüre katkı durumdur. Birçok ulusu ve çok uluslu sunacaktır. Zira bir devletin başka bir devlete devletleri derinden sarsan bu savaş, hem savaş ait coğrafyayı işgal etmesinin altında birçok teknolojileri hem de toplum düzeninde neden bulunmaktadır. Bu çalışma da Rusya’nın değişikliklere yol açmıştır. Günümüzde Doğu Karadeniz’e inmesinin nedenlerini kullanılan konvansiyonel silahların ilk irdeleyen bir araştırmadır. Dördüncü prototiplerinin icat edildiği ve kullanıldığı I. konuşmamıza mevzu-i bahis olan çalışma ise Dünya Savaşı, aynı zamanda bazı devletlerin sosyolojik ve toplumsal tarih açısından öneme siyasi coğrafyadan çekilmelerine de yol arz etmektedir. Bir önceki çalışmayı tamamlar açmıştı. Dört yıl süren bu savaş, savaşan nitelikteki olan bu çalışma, dönemin tarafları olduğu kadar savaştan uzak durmaya insanlarının bakış açılarını ve onların savaşa çalışan toplumları da etkilemiştir. Savaşın karşı düşüncelerini ortaya koyması bakımında geneline baktığımızda bu etkinin en çok da önemli sayılmaktadır. insan kitleleri üzerinde yaşandığını görmekteyiz. Dolayısıyla etkilerinin insanlık tarihi üzerinde uzun yıllar hissedildiği bu 1. ZAFERDEN ESARETE, ÇOK savaşın anlamlandırılmasında mikroskobik BİLİNENLER ARASINDA AZ BİLENEN incelemelerle katkı sunacağımız kesindir. Bu BİR CEPHE: YEMEN (1914-1918) nedenle bu oturumda, I. Dünya Savaşı’nın farklı coğrafyalarında sisli kalmış hususlarına Yahya Yeşilyurt değinilecektir. İlk mevzu Yemen Cephesi’dir. Yemen Cephesi, Osmanlı Devleti’nin savaştığı Yemen Cephesi, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya cepheler arasında sayılmakla birlikte hakkında Savaşı’nda İtilaf Güçleri’nden İngiltere ve hem Türkiye’de hem de Dünya literatüründe onun yerel işbirlikçisi Asir Şeyhi İdrisi’ye pek fazla çalışma yapılmamıştır. Dolayısıyla karşı yürütülmüştür. Daha derine inilecek bu panelin ilk konusunu Yemen Cephesinde olursa Osmanlı Devleti, savaş için seferberlik yaşananlar ve cephede yürütülen askeri tarih emri verdiğinde Hicaz ve Yemen’deki 7. çalışması oluşturmaktadır. Şüphesiz I. Dünya Kolordu, bu seferberlik emri haricinde Savaşı, kendileriyle alakası olmayan tutulmuştu. Nedeni yaptığımız araştırmalara toplumları da etkilemiştir. Bu nedenle göre oldukça basittir: Kutsal Beldeleri ve panelimizin mevzusunu tek bir lokalizasyona hinterlandını savaştan uzak tutmaktı. Ne var ki bağlamak yerine, Osmanlı Devleti’nin farklı Almanya tarafından farklı cepheler açması için coğrafya ve toplumlarına çevirmeyi uygun zorlanan Osmanlı Devleti’nde Yemen Cephesi, görmüş bulunmaktayız. Zira savaş aynı İngiltere tarafından bir oldubittiye getirilerek zamanda bu toplumların yerlerinden edilmesi açılmak zorunda bırakılmıştı. İngiliz savaş demekti. O nedenle ikinci bahsimizi savaş gemisinin Hudeyde’yi bombalaması, zaten yıllarında gerçekleşen göç yahut zoraki iskan heyecan içerisinde bekleyen Yemen vilayetini meselesine ayırmayı uygun görmüş derhal tedbir almaya ve kendi başlarının bulunmaktayız. Savaş zamanı insanlar göç çaresine bakmaya sevk etmişti. Mülki ve askeri ederken hangi sosyal etkiye dayanmaktadırlar. erkân arasında İngiltere’nin bu girişimine karşı Göç esnasında neler yaşamışlardır? Hangi koymak için zaruri tedbirler arasında, 1914 ilk zorluklarla karşılaştılar? Göç ederken isteyerek aylarında çizilen Osmanlı-İngiliz sınır hattının mi yoksa devlet eliyle mi göç ettirildiler? yıkılarak Aden’e doğru taarruz planı da yer almaktaydı. Nitekim 1904’ten beri yerel otorite

53 haline gelmiş ve 1911’de Osmanlı Devleti yine Osmanlı ülkesine göç etmek zorunda tarafından bu otoritesi tanınmış olan yerel kaldıkları görülmektedir. imamlardan Yahya’nın da verdiği büyük destekle savaşma kararı alınmış ve böylece Birinci Dünya Savaşı yılları boyunca göç Yemen’de İngiltere’ye karşı mücadele hareketliliği artarak devam etti. Devlet, yürütülmüştür. özellikle Kafkasya’dan gelen göçmenlerin sayısındaki artış üzerine bir takım önlemler Yemen cephesi hakkında literatür eksikliği almak zorunda kaldı. Dolayısıyla Birinci bulunaktadır. Dolayısıyla yaptığımız çalışma Dünya Savaşı devam ederken devleti en çok özgün olduğu gibi T.C. Başbakanlık Osmanlı uğraştıran sorunlardan biri, göçmenlerin iskânı Arşivi ve Genelkurmaylık Askeri Tarih, olmuştur. Gelen bu muhacir akını karşısında Stratejik ve Etüt Dairesi arşivindeki göçmenleri her açıdan uygun yerlere iskân dokümanlar ışığında ele alınacaktır. Nitekim edebilmek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bu yönde atılan adımlara bakıldığında Yemen geniş çaplı bir teşkilata ihtiyaç duyuldu. Bu Cephesi, en az diğer cepheler kadar başarılı ihtiyaçtan dolayı 1914 yılı başlarında Dâhiliye olmuştur. Üstelik Kızıldeniz’in yoğun bir Nezaretine bağlı olarak İskân-ı Aşayir ve abluka altında olması nedeniyle denizden ve Muhacirin Müdüriyeti kuruldu. İskân-ı Aşayir coğrafyanın zor olması ve kuzeyde İdrisi ile ve Muhacirin Müdüriyeti, 1916 yılında mücadele edilmesi nedeniyle de karadan, yeniden teşkilatlandırılarak 13 Mart 1916 İstanbul ile olan bağlantı yolları kesik olmasına yılında Aşayir ve Muhacirin Müdüriyet-i rağmen mücadele son anına kadar Umumiyesine dönüştürüldü. Aşayir ve yürütülmüştür. Yemen Cephesi hakkında Muhacirin Müdüriyeti, Birinci Dünya Savaşı çalışmaların kısıtlı olması nedeniyle, buradaki boyunca gelen göçmenlerle yakından başarılar ve zaferler zaman içerisinde arşivin ilgilenmiş, onların sevk, iskân ve iaşe işlerinin tozlu rafları arasında gün yüzüne çıkmayı düzenli bir şekilde yürütülmesine çalışmıştır. beklemiştir. Bu çalışmada Yemen Cephesi’nde sürdürülen ve oldukça başarılı olduğunu tespit Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı ettiğim bir mücadelenin genel çerçevesine yıllarında bir taraftan Kafkasya’dan gelen bu projektör tutulacaktır. Yemen Cephesi niçin göçmenlerin uygun yerlere iskân ve iaşeleriyle seferberlik emrinden uzak tutuldu? Cephe uğraşırken, diğer taraftan bunların göç ettikleri açılırken idarecilerin tutumu nasıldı? Bu ya da göçe zorlandıkları bölgelerde bıraktıkları cephede mücadele kimlere karşı yürütüldü? malları sorunlarıyla da ilgilenmek zorunda Gibi sorulara cevap aranmaya ve irdelenmeye kaldı. Bu doğrultuda birtakım tedbirler almaya çalışılacaktır. çalıştı. Zira göçmenlerin iskân ve iaşeleri için kurulan komisyonlar, onların geride bıraktıkları emlak, emval ve eşyalarının korunması ve nakli hususunda önlemler 2. I. DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA almayla da sorumlu tutuldu. Devlet, ayrıca KAFKASYA’DAN GELEN MÜSLÜMAN göçmenlerin taşınabilir mallarını yanlarında GÖÇMENLERİN GERİDE getirebilmeleri için birtakım kolaylıklar BIRAKTIKLARI MALLAR SORUNU sağlamış, zaman zaman bu mallardan gümrük vergisi almamıştı. Ancak bu kişilerin geride Firdes Temizgüney bıraktıkları malları konusundaki çalışmaların Osmanlı Devleti, kuruluş döneminden itibaren kâğıt üzerindeki düzenlemelerden öteye çeşitli tarihlerde göç hareketlerine maruz geçemediği görülmektedir. Nitekim bu kalmıştır. Milliyetçilik hareketleriyle devletten kişilerin mallarının tazmini için Osmanlı kopan topraklardan ve 17. yüzyılın sonları ile Devleti nezdinde verdikleri dilekçeler de bu özellikle 18. yüzyıldan itibaren girilen savaşlar fikri doğrulamaktadır. sonucunda kaybedilen bölgelerden Osmanlı

ülkesine yönelik çok sayıda göç olmuştur. Göç hareketliliği 19. yüzyılda artarak devam etmiş, Balkan Savaşları ise bu göç sürecinin kırılma noktasını teşkil etmiştir. Nitekim bu savaşlarda zarar gören ve baskıya maruz kalan unsurların

54

3. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NDA DOĞU topraklardan kademeli olarak geri çekilmek KARADENİZ'İN İŞGALİ VE RUSLARIN zorunda kalmıştır. Böylece 1916-1918 yılları GERİ ÇEKİLME SÜRECİ arasında Doğu Karadeniz'de gerçekleşen Rus işgali 1918 yılında sona ermiştir. Songül Alşan

Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti ve Rusya, çok önemli iki aktör devlet olarak iki 4. CİHAN HARBİ TANIKLARININ tarafın önemli güçlerinden olmuşlardır. İtilaf GÖZÜNDEN DOĞU KARADENİZ'DE gurubunda yer alan Rusya ile İttifak grubunda SAVAŞ OLGUSU yer alan Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'ndaki en önemli cephelerde yer Veysel Usta almışlardır. Bu iki devlet, tarihi ve coğrafi olarak ele alındığında zaten kendi aralarında Cihan Harbi, bilinen ve bilinmeyen bütün bir güç dengesi savaşı geleneği olduğu kabul yönleri ile dünya tarihini derinden etkilemiş edilen bir gerçektir. Her iki devletin de çok yönlü bir savaştır. Bu savaş içerisinde; bölgesel hakimiyet çalışmaları, değişen güç taraflar sosyal, ekonomik, siyasi ve askeri dengeleri ile şekillenmiş ve periyodik olarak alanlarda çok önemli bir sınav vermek zorunda yapılan savaşlar ile bu dengeler korunmaya kalmışlardır. Alınan savaş kararlarının çalışılmıştır. ardından her devlet, kendi çıkarları doğrultusunda bir rota belirleyerek bu savaşta Osmanlı Devleti'nin zayıflamaya başlamasının kaybedilmesi mümkün olan şeylerden daha ardından tarihi emellerine ulaşmak için uygun fazlasını elde etmeyi planlamış olsalar da ortamın oluştuğuna inanan Rusya, Osmanlı Osmanlı Devleti özellikle kendini ve Devleti toprakları üzerine askeri harekatlarını topraklarını koruma içgüdüsü ile hareket gerçekleştirmiştir. 1877-1878 Osmanlı-Rus etmiştir denilebilir. savaşının ardından Rusya; Osmanlı toprakları üzerinde gerçekleştirdiği işgaller ile Birinci Dünya Savaşı'nın bu kaçınılmaz seyri hedeflerinin bir kısmına ulaşmış ve asıl hedef içerisinde ise karar mekanizması hükümetler- olan, Karadeniz-İstanbul işgalini yönetimler olsa da icracı kuvvetlerin gerçekleştirmek için hazırlıklarını yapmıştır. harekatları, savaşların masa başında planlanan yönlerinin yanında yıkım, kıyım ve kan Birinci Dünya Savaşı ise Rusya'nın bu idealini gerçeği ile birebir muhatap olan kişiler gerçekleştirmesi için önemli bir fırsat olmuşlardır. Savaşların bu acı fakat gerçek olmuştur. Birinci Dünya Savaşı'nın çıkışının yönleri ise gerçeği yansıtan en önemli ardından Rusya hem Kars yönünden(Kara kaynaklardan biridir. Savaşın icracıları ve Harekatı) hem de Artvin-Hopa savaşın muhatapları olan bu gerçek kişiler, yönünden(Deniz harekatı) Doğu Karadeniz masa başında alınan idealist ve belki biraz üzerine harekatını başlatmıştır. Osmanlı acımasız kararlar ile savaşların seyrini Devleti ise; Trablusgarp ve Balkan Savaşları belirlemişlerdir. Bu yönü ile savaşta yer alan ardından oldukça yıpranmış bir ekonomi ve veya savaş bölgesinde bulunan kişilerin askeri tahkimata sahipti. Bu durumda Rusya hatıraları, günlükleri, mektupları; yaşanan istediği hedeflere ulaşmakta avantajlı durumda durumu dünyaya en gerçek hali ile elbette olmuş ve ilerlemeye devam etme şansı kendi bakış açıları ile ortaya koyan göz ardı bulmuştur. edilemeyecek kaynaklar olmuşlardır.

1914'ün ardından 1916 yılında istediği Cihan Harbi'ni gerçekten anlamak için de bu hedeflere hemen hemen ulaşan Rusya, Doğu kaynakların en ince ayrıntısına kadar Karadeniz'i, Giresun (Harşit Çayı'na kadar)'a irdelenmesi, gerçeğe giden yolun en önemli kadar işgal etmiştir. 1917 Rus devriminin aydınlatıcılarıdır. Tarafsız ve objektif bir tarih ardından ise bu iki devlet arasındaki dengeler anlayışı prensibi de elbette bunu gerektirir. Osmanlı Devleti lehine tekrar değişmiştir. Rusya devrimin getirdikleri ve iç işleri ile Birinci Dünya Savaşı, Doğu Karadeniz'in uğraşmak zorunda kaldığı için askeri Ruslar tarafından işgali süreci de bu kaynaklar harekatlarını durdurmuştur. Daha sonra Rusya, ele alınarak daha iyi etüt edilebilir. Hem Osmanlı Devleti içerisinde işgal ettiği Osmanlı Devleti'nin askeri kuvvetlerince

55 yazılan bireysel hatıralar hem Rusya askeri kaleme aldığı, dile getirdiği hatıralar da çok güçlerine mensup kişiler tarafından yazılan büyük bir önem arz etmektedir. Karşılıklı ve hatıralar bu açıdan çok önemlidir. Bu karşılaştırmalı olarak ele alınacak hatıralar askerlerin yazdığı hatıraların yanında, değerlendirmesi ile Doğu Karadeniz'de Cihan gazetecilik yapan kişilerin ve de bölgede Harbi'nin seyri ve etkileri çok daha iyi bulunan, savaşın etkilerini yaşayan sivillerin anlaşılacaktır.

56

BİREYSEL BİLDİRİ ÖZETLERİ

(PAPER ABSTRACTS)

II. MAHMUD DÖNEMİ OSMANLI Du Plat’ın Fransızca raporu ve İngiliz elçisine İSTİHKÂMLARI: DU PLAT’IN BALKAN gönderdiği mektuplar oluşturmaktadır. Ayrıca GEZİSİ Osmanlı arşiv belgeleri ve ikinci el kaynaklardan da yararlanılacaktır. Konuyla Ahmet Dönmez ilgili daha önce Prusyalı Subay Moltke’nin mektupları yayınlanmışsa da, tespit II. Mahmud, devletini içinde bulunduğu zor edebildiğimize göre, bahsettiğimiz çerçevede durumdan kurtarmak ve modernleştirmek bir çalışma bulunmaması çalışmanın amacıyla çeşitli alanlarda reformlar orijinalliğini ve Osmanlı askerî tarihine gerçekleştirdi. Özellikle 1826 yılından itibaren sağlayabileceği katkıyı göstermektedir. askerî alanda köklü değişikliklere gitti. Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdıktan sonra, Avrupa tipi modern bir ordu kurulması için çalışmalar başlattı. Ordudan sonra askerî alanda diğer OSMANLI TAHRİR ÇALIŞMALARINA önemli bir konu da Osmanlı sınırlarının MODEL BİR ÇALIŞMA: MEMLÛKLER güçlendirilmesiydi. Son Osmanlı-Rus DÖNEMİ MISIR VE SURİYE’DE ER- Savaşı’nda Rus orduları Balkanlar’daki REVKÜ’N-NÂSIRÎ ADLI TAHRİR istihkâmları zorlanmadan geçerek Edirne’ye ÇALIŞMASI kadar gelebilmişlerdi. Bu çerçevede içlerinde Moltke’nin de bulunduğu Prusyalı subaylar Ahmet Sağlam Balkan istihkâmlarını kontrol amacıyla 1837 yılında görevlendirildi. Onların dönüşünden Memlûk Sultanı Nâsır Muhammed b. Kalavûn hemen sonra Babıâli’nin isteğiyle Osmanlı 713/1313 yılında Suriye’de ve 715/1315 ordusunun modernleştirilmesi için İngiliz yılında da Mısır genelinde tahrir çalışmaları hükümeti tarafından bir süre önce İstanbul’a yaptırır. Eyyûbiler döneminden beri bölgedeki gönderilmiş olan Kaptan Du Plat benzer bir iktalı araziler emirler ile ecnâdü’l-halka görevle Balkanlar’a gönderildi. Du Plat, 1837 (tımarlı sipahiler) arasında paylaştırılmakta idi. yılı sonunda başladığı gezide Varna, Şumnu, Bu durum güçlü ve nüfuzlu her emirin sultan Silistre ve Rusçuk’taki Osmanlı istihkâm, kale olabildiği bir siyasi yapıda sultan karşısında ve geçitlerini gezerek, buraların mevcut emirleri güçlü kılmakta idi. Dolayısıyla Sultan durumu ve Osmanlı sınır savunmasının Nâsır Muhammed gelir dağılımını kendi güçlendirilmesi için alınması gereken tedbirleri lehinde yeniden yapılandırmayı ve böylece bildirdiği bir rapor hazırladı. otoritesini tesis etmek için kendisine daha geniş mali bir kaynak sağlamayı Bu çalışmada, İngiliz Millî Arşivi’nden elde amaçlamaktadır. Dönemin kaynaklarında er- edilen söz konusu rapor ve Du Plat’ın gezisi Revkü’n-Nâsırî olarak zikredilen bu tahrir sırasında İngiliz elçisine gönderdiği mektuplar çalışmalarının kökü Mısır’da çok eski kullanılarak, dönemin Balkanlar’daki Osmanlı dönemlere kadar dayanan bir arazi ölçümüdür. istihkâm ve geçitleri hakkında son derece Sultan bu çalışma ile ülke topraklarındaki ekili, önemli ve orijinal bilgilerin ortaya çıkarılması dikili ve otlak arazilerin sayısal verilerini amaçlanmaktadır. Du Plat’ın yolculuğu öğrenmeyi ve en önemlisi de iktalı arazinin sırasındaki gözlemleri, o tarihte bölgenin emirler arasındaki dağılım paylarını yeniden sosyal ve ekonomik durumu hakkında da ilginç düzenlemeyi amaçlamaktadır. Makrizî (ö. bilgiler vermektedir. Ayrıca raporda yer alan 845/1442) Mısır arazisi ve önemli gördüğü tavsiyeler, sınırların güçlendirilmesine yönelik konuları anlattığı Kitâbü’l-Mevâiz ve’l-İtibâr fi dikkat çekici fikirler içermektedir. Öyle ki, Zikri’l-Hıtat ve’l-Âsâr adlı eserinde söz konusu rapor II. Mahmud tarafından ilgiyle çalışmayı detaylı olarak ele alır. karşılanmış ve onun isteğiyle Türkçeye Osmanlı tahrir çalışmalarına model olması çevrilmiştir. açısından er-Revkü’n-Nâsırî adlı tahrir çalışmasını tebliğimizde ele alacağız. Araştırmanın en önemli kaynağını İngiliz Millî Arşivi Dışişleri Bakanlığı kayıtlarında yer alan

57

ALEVLERE TESLİM OLMAK YA DA olarak da yangınlar tarihine mütevazi bir katkı ŞEHRİ YENİDEN İNŞA ETMEK: 1701- sunmayı ummaktadır. 1756 YILLARI ARASINDA İSTANBUL YANGINLARI 18. YÜZYIL İSTANBUL HAMAMLARINI HARİTALANDIRMAK

Ahmet Tekin Ahmet Yaşar Bu tebliğ, yangınlar ve şehir düzenlemeleri Bu bildiri, bir hamam yoklama defteri konusunda Osmanlıların algısına dair bir üzerinden, 1766 tarihinde İstanbul’da incelemedir. Şeriyye Sicilleri ve arşiv faaliyetlerini yürüten hamamlar üzerinedir. Bu kaynakları gibi resmi devlet belgelerini defter (BOA, Cevdet-Belediye, 2706, 6 CA incelemek suretiyle, yangınlardan sonra şehrin 1180 / 10 Ekim 1766) 112’si suriçinde 83’ü de yeniden inşasına karşı Osmanlıların surdışında olmak üzere toplam 195 hamamın, yaklaşımlarını ve rollerini anlamayı kira gelirleri, bağlı bulundukları vakıf, gedik amaçlamaktadır. Bu tebliğ ayrıca, resmi devlet sahipleri ve müstecirleri hakkında bilgiler belgelerini, seyahatnameler ve yabancı ihtiva etmektedir. 1766 tarihli İstanbul diplomat raporları gibi dönemin diğer hamamları defteri muhtemelen İstanbul’da kaynaklarını ikincil çalışmalarla birlikte hamamların ulaştığı en yüksek sayıyı ortaya okuyarak Osmanlıların başkentlerinde çıkarmaktadır. Nitekim bu sayımdan iki yıl yangınların sonuçlarıyla nasıl başa çıktıklarına sonra Sultan III. Mustafa (1757-1774) dair geniş bir perspektif sunmaktadır. İstanbul’da hamamların sayısının fazla olması, Yangınları, böylesi bilimsel bir çalışmanın fazla odun ve su tüketmelerinden dolayı yeni konusu yapmak mühimdir; zira yangınlar hamamların yapılmamasını buyurdu. şehrin yapısında ve toplumsal hayatta şehri Sonrasında gerek bu tedbir gerekse değişen yönetenlerin politikaları, yaklaşımları ve konut mimarisi ve şehir tecrübesi dolayısıyla düzenlemelerinin izini sürmemizi mümkün İstanbul hamamları eski ihtişamını zaman kılan büyük değişimler meydana getirmiştir. içerisinde kaybetmeye meyletti. Bu bildiride, Osmanlı İmparatorluğu’nun toplumsal, iktisadi mezkûr defterde yer alan hamamların ve siyasi hayatı yangın öncesi duruma mekânsal dağılımı, vakıf ve gedik sahipleri, döndürmedeki mesuliyeti ve şehir hayatını müstecirleri ve aylık kiraları gibi veriler GIS olağan seviyesine çekmedeki başarısı on (Coğrafi Bilgi Sistemleri) gibi harita sekizinci yüzyıl İstanbul yangınları söz konusu uygulamaları ile analiz edilecektir. Defterde olduğunda hayati bir rol oynamıştı. Ancak, bu yer alan sayısal ve mekânsal veriler ışığında, yangınlarda toplumun rolü, yangınlardan sonra bu çalışma 18. Yüzyıl Osmanlı İstanbulu fiziki çevrenin yeniden inşası ve toplumsal hamamlarına dair kapsamlı bir haritalandırma hayatın onarılması ile yangınlardan devletin yapmayı, hamamların mülkiyet sahipliğini siyasal düzenlemelerinin etkilenmesi de aynı (vakıf ya da mülk) belirlemeyi, gedik sahibi ve derecede önemliydi. müstecir olarak kadınların hamam Bu tebliğ, yangınların sosyoekonomik işletmesindeki rollerini ortaya koymayı etkilerine ve bu sorunla başa çıkmak için resmi amaçlamaktadır. politikanın nasıl şekillendiğine bakarak, Osmanlıların yangınlara nasıl tepki verdiğini ve şehrin yeniden inşasında neleri öne 1850’Lİ YILLARIN BAŞLANGICINDA çıkardığı gibi kilit sorulara cevap aramaktadır. RUS AMİRALİNİN GÖZÜYLE TÜRK Yangınların toplumsal yönü ve yangın sorunu DONANMASI (RUS ARŞİV hakkında toplumsal bilinç üzerine de olan bu BELGELERİNE GÖRE) çalışma, yangınlara neden olan ya da yangınlardan sonra ikame edilen Alexander Vasilyev düzenlemelerde, toplumun katılımını anlamaya çalışmaktadır. Karşılaştırmalı bir perspektif Rus Devlet Donanma Arşivinde İstanbul’da sunmak amacıyla, yangınlardan sonra bulunan Rus subaylarının raporları ve anıları dünyanın farklı yerlerinde yaşanan durumlar büyük sayıda bulunmaktadır. Bu rapor ve bu çalışmada özel bir yer tutmaktadır. Bu anılarda Rus subayları Türkiye’nin siyasi ve araştırma, 1701-1756 yılları arasında pay-i taht günlük hayatını anlattılar. Bunların arasında İstanbul’un genel olarak doğal afetler, özel XIX. yüzyılının 50. yıllarına ait dikkate değer

58 belgeler az değildir. Ayrıca, 1853’de legal court records, registers of important İstanbul’da sefaretle bulunan Rus Bahriye affairs, and travelers' accounts. First, I raise the nazırı A.S. Menşikov’un yardımcısı, amiral question of what the identities of ‘foreigner’ N.K. Krabbe, Osmanlı donanmasını, İstanbul’u and ‘local’ constituted in 17th-century Galata ve gördüğünü detaylıca tarif etti. ‘1853’te and to what degree these categories İstanbul’da bulunurken gördüğüm olaylar’ transcended legal definitions. Second, I başlıklı kapsamlı anılarda Krabbe, Osmanlı emphasize the crucial gaps between the state’s filosunun yönetim ve idare sistemi, gemilerin agenda, which tried diligently to control this durumu, mühimmatın sevkiyatı, Tersane-i unusual foreign presence, and the relations Amire’nin çalışmaları, diplomatik between foreigners at the ground level. I show görüşmelerini ve günlük hayatını kaleme aldı. that despite the state’s ideology of control over Sözkonusu anılarda 1850 ila 1852 yıllar relationships between foreigners and locals, arasında Osmanlı filosunu oluşturan gemi ve Galata manifested a remarkable degree of vapur listeleri, komutanlarının isim ve rütbeleri fluidity, cooperation, and coexistence between gösteren belgeler mevcuttur. Krabbe’nin foreigners and local people beyond the anıları Osmanlı filosunun tarihi için ilgi çekici assumed religious and cultural differences. ve önemli bir kaynaktır.

OSMANLI İDARESINDE KIBRIS’TA IDENTITY FORMATION AND CROSS- SAĞLIK FAALIYETLERI VE SALGIN CULTURAL INTERACTION BETWEEN HASTALIKLAR FOREIGNERS AND LOCAL PEOPLE IN THE 17TH-CENTURY ISTANBUL Ali Efdal Özkul

Ali Atabey Kıbrıs adası Akdeniz’de bulunduğu özel konumundan ötürü ticari gemilerin uğradığı bir The 17th century was a crucial period of ticaret adası durumundaydı. Dolayısıyla ticari transformation for Galata, the commercial and gemiler ticaret ürünlerinin yanında çeşitli diplomatic district of the Ottoman capital salgın hastalıkları da beraberlerinde adaya Istanbul. It was a ‘global moment’ for the getirmekteydiler. Bu durum Osmanlı district when the Atlantic ocean trade changed idaresinde iken de devam etmiştir. Osmanlı the power balances in Mediterranean trade by Devleti 16. yüzyılda Kıbrıs adasını feth ederek decreasing the role of the Italian city-states as adayı Osmanlı ülkesinin bir parçası haline trade partners of the Ottoman Empire in favor getirmiştir. Osmanlı Devleti ülkenin birçok of the British and the French. The British and yerinde olduğu gibi adada da salgın French -composed of officials and actors hastalıklarla mücadele etmiş ve tıp alanında constantly moving back and forth between çeşitli çalışmaların yapılmasına yardımcı different colonies of their empires in Africa, olmuştur. Osmanlı Devleti’nin salgın Asia, and the Americas on the one hand and hastalıklarla ilgili yaptığı çalışmalardan birisi the Levant on the other- were different from de salgın hastalıkların olumsuz izlerini silmek the Italian merchants and diplomats. Thus, this ve etkilenen halkın ekonomik durumunu shift and the increasing number of British and düzeltebilmek için vergilerde indirime French merchants and diplomats with an gitmesidir. “imperial mindset” signified, among other things, crucial changes in the identities as well İlgili çalışmada Osmanlı idaresinde adada tıp as ideologies of foreigners in 17th-century alanında yapılan çalışmalar ile adada Galata; this in turn would have remarkable karşılaşılan veba, sıtma, cüzzam gibi salgın impacts on the relations between local hastalıklar hakkında bilgi verilecektir. Tıp Ottoman subjects and foreigners. alanında yapılan çalışmalarda adada yapılan çeşitli ameliyatlar ve bu cerrahi müdahalelerin In light of this crucial transformation in the adanın sosyo-ekonomik hayatına etkisi composition, identity, and ideologies of irdelenecektir. Ayrıca salgın hastalıklara karşı foreigners in the 17th-century Ottoman Galata, alınan önlemler ve mücadele ile ilgili çeşitli this paper examines relationships between bilgiler verilecektir. Salgın hastalıkların adanın foreigners and Ottomans. As evidence, I cite sosyo-ekonomik hayatına yaptıkları olumsuz

59 etkiler üzerinde durulacaktır. Ayrıca beech forests and eat fallen acorns. Thus the araştırmada salgın hastalıkların Kıbrıs spatial distribution and size of the pig farming adasındaki ekonomik hayatına ve üretime population of Ottoman Slavonia can be linked yaptıkları olumsuz etkilerin detayları to the spatial distribution and size of Slavonian verilecektir. forests. The presumption is that the surroundings of the settlements with the Söz konusu çalışmada Kıbrıs Şeriye biggest number of pigs were heavily covered sicillerinden elde edilen bilgiler ana kaynak with oak and beech forests. The aim of this olarak kullanılmıştır. Sicillerin eksik bıraktığı paper will be to correlate the pig farming noktaları Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki settlements of Ottoman Slavonia with the belgelerle doldurulmaya çalışılmıştır. approximate distribution of forests throughout Sicillerden ve Başbakanlık Osmanlı the region. The paper will be based on Arşivinden elde edilen bilgiler adayı çeşitli published and unpublished Ottoman tax dönemlerde ziyaret eden seyyahların raporları registers for the three abovementioned sancaks, ile çeşitli yerli ve yabancı çalışmalardan elde as well as on the bibliography on the edilen bilgilerle desteklenmiştir. approximate distribution of forests in Slavonia in the 16th and 17th centuries. Sonuç olarak Osmanlı idaresinde Kıbrıs’ta tıp alanında yapılan çalışmalar ile salgın hastalıkların adanın sosyo-ekonomik tarihine yaptıkları olumlu ve olumsuz etkiler TOPLUMSAL ALGIDA “ABD-I örnekleriyle verilecektir. MEMLUK”: TRABZON ŞER’İYYE SİCİLLERİNE GÖRE ERKEK KÖLE KİMLİĞİNİ ŞEKİLLENDİREN DİNİ VE SOSYAL TEAMÜLLER THE CORRELATION BETWEEN THE SPATIAL DISTRIBUTION OF FORESTS Aslı Deliktaş AND PIG FARMING IN OTTOMAN SLAVONIA Aristoteles’in “Köle sadece efendinin kölesi olmakla kalmaz aynı zamanda tümüyle ona Anđelko Vlašić aittir” şeklinde tasavvur ettiği kölelik İslam açısından kaçınılması mümkün olmayan The state of forests of the Ottoman Empire sosyal, siyasi ve hukuki bir problem olarak during the 16th and 17th centuries is still a görülmüştür. Dolayısıyla İslam’ın bu kuruma sparsely researched topic. It is difficult to karşı tavrı yavaş yavaş ortadan kaldırmak research this topic because the majority of şeklinde bir sürecin işletilmesi, ancak bu Ottoman sources are silent when it comes to amaca ulaşana kadar köle statüsünde bulunan forests in the mentioned period. However, insanlara olabildiğince insani muamele Ottoman tax registers give us a lead on the edilmesini sağlayacak tedbirlerin possibility of researching forests, and that is geliştirilmesidir. Bu anlamda yaratılış doğası the tax on pigs and their grazing in the forests, itibari ile kölenin özgür bir bireyden farkı at least in the provinces with considerable yoktur. Fark bu kişilerin ehliyet noksanı kişiler Christian population which practiced pig olarak tasavvur edilmesindedir. Yani gerçek farming. A good province to focus our research manada kölelik hürriyetin temelden gasp on is the Ottoman Slavonia, that is, the three edilmesi değil geçici olarak bazı işlemleri Ottoman sancaks in region of Slavonia: Sancak yapmasının uygun görülmemesi demektir. of Srijem (Sirem), Sancak of Požega (Pojega), Dünyanın hemen hemen her coğrafyasında and Sancak of Pakrac (Pakraç, Bakriç, uygulamasını bulan kurum Osmanlı Zaçasna, or Cernik) because the Christian imparatorluğunda devletin yapılanmasına population had a prevalent majority in paralel olarak askeri-idari bir düzlemde Ottoman Slavonia. This is why the tax on pigs varlığını hissettirmiş, ancak ekonomik ve was very high in numerous Slavonian siyasi konjonktür dâhilinde devletin en etkin settlements. Pig farming in Christian kurumlarından birisi haline gelmiştir. Gündelik settlements in Slavonia can be tied to the hayat içerisinde gerek emek açısından ihtiyaç, proximity of forests: pigs needed to be reared gerekse rol ve statülerden kaynaklanan bir arz by letting them graze during winter in oak and talep ilişkisi içerisinde imparatorluğun sonuna

60 kadar varlığını devam ettirmiştir. Ancak devlet ve başyazarı olduğu “Volkan gazetesi”nde ve hukuk nazarında kölelik sosyal tabakalaşma onun açıklamalarını hiç dikkate almamışlardır. unsuru olarak değerlendirilmemiş dolayısıyla Genellikle “Volkan gazetesi”nin bu olayı köle ve özgür insanı birbirinden belirgin yönlendirdiği anlaşılmaktadır. Fakat konu ile şekilde ayıracak yasalar çıkarılmamıştır. ilgili “İttihat ve Terakki”nin yayın organı olan Köleliğin uzun süreli bir statü olmadığına “Tanin gazetesi”nin daha fazla etkisi görülür. işaret eden bu durum köle sahibi olan Askerler de “Volkan gazetesi”ne sık sık insanların daha çok vicdani yasalarla hareket yazılar yazmışlardır. etmesini gerektirmiş ve bu yasaların sınırını İslam hukuk prensipleri belirlemiştir. Bu çalışmamda “Volkan gazetesi”, “Tanin gazetesi” ve Osmanlı Arşivi’ndeki belgeleri Bu çalışmada, Osmanlı Trabzon’unda köle kullanarak askerlerin durumu ve hareketlerini, sahibi olan insanların mülk- insan ikilemi ayrıca “31 Mart Olayı”nda basının nasıl arasında köleye ne açıdan değer biçtiği etkilendiğini tetkik edeceğiz. dolayısıyla kölelerin toplumsal algının neresinde yer aldıkları incelenecek, mensup oldukları aile ve sosyal çevrenin köleye karşı tavrını belirleyen etkenlerin İslam hukukunun TANZİMAT VE İSKÂN: 1844 NÜFUS belirlediği prensipler dâhilinde mi yoksa bu SAYIMINDA AYDIN SANCAGI’NDA prensiplerin ötesinde oluşturulan yargılar AŞİRETLER çerçevesinde mi şekillendiği 17. yüzyıl Aysun Sarıbey Haykıran Trabzon Şer’iyye sicillerinden elde edilen veriler üzerinden okunacaktır. Tarih boyunca konar-göçer bir kimliğe sahip olan Türklerin bu özellikleri pek çok siyasi, sosyal ve ekonomik yapılarının temelini oluşturmuştur. Türklerin yerleşik düzen OSMANLI’NIN SON DÖNEMİNDEKİ “31 tutmaya başlamalarıyla birlikte Türk MART OLAYI (1909)”NIN ARKA toplumunda yerleşikler ve konar-göçerler PLANINA FARKLI BİR BAKIŞ olmak üzere iki sosyal zümre belirmiş ve Aya Yamoto/Ito sosyal ve siyasal hayatı büyük oranda bu iki zümre arasındaki ilişkiler belirlemiştir. Bu Osmanlı’nın son döneminde Rumi 31 Mart durumun en belirgin özellikleri Osmanlı 1325 tarihinde meydana geldiğinden “31 Mart İmparatorluğu’nun toplumsal ve ekonomik Olayı” (13 Nisan 1909) olarak bilinen “31 hayatında görülmektedir. Osmanlı toplumunda Mart Olayı (1909)”, “İkinci Meşrutiyetin İlanı” aşiret, yörük, konar-göçer halk gibi isimlerle veya “Hürriyetin İlanı” (23 Temmuz 1908) anılan bu zümreler herhangi bir yerde daimi adını taşıyan inkılâbın karşı devrimi olarak olarak meskun olmayan, koyun, keçi, at, deve düşünülmektedir. “İttihat ve Terakki ve katırdan oluşan sürüleriyle yaylak-kışlak Cemiyeti”nin oluşturduğu hükümete karşı arasında hareket ederlerdi. XIX. yüzyılda meydana gelen olayın, özellikle Meşrutiyet çergenişin ve hayme-nişin kavramları ile de karşıtı veya Kanun-ı Esası karşıtı olduğu anılan bu konar-göçer aşiretler hem sosyal sanılmaktadır. hayatın hem de devletin geçirdiği değişim sürecinin önemli sorunlarından birini Ancak bu olay sonuç olarak Sultan II oluşturmaktadır. Konar-göçerler Orta Asya Abdülhamid’in tahttan indirilmesini bozkırından bu tarihlere sarkan kendilerine gerçekleştirmişti. Ayrıca bu olayın özgün yaşamlarıyla Osmanlı yönetiminin katılımcılarının çoğunu teşkil eden askerler ve önemli gündemlerinden birini oluşturmaktaydı. medrese öğrencileri, Meclis’e isteklerini bildirdiler. Böylece isyancılar hem “İttihat ve Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan Terakki”nin hükümetini eleştirmiş hem de itibaren bu özelliğini koruyan aşiretlerin XIX. Meclis ve Kanun’nun varlığını ifade etmiştir. yüzyılda yaşanan modernleşme sürecinin bir dayatması olarak önceki dönemlerden daha Hâlbuki konu ile ilgili şimdiye kadar yapılan keskin bir biçimde iskanı yoluna gidildiği ve araştırmalar, “31 Mart Olayı”nı, bu olayın ele çok yönlü amaçların göz önünde tutulduğu başısı olduğu sanılan Derviş Vahdeti’nin sahibi politikaların izlendiği görülmektedir. Bu

61 bağlamda dikkat çeken düzenlemelerden biri muhasebelerinin sayısız örneği Başbakanlık de Tanzimat Fermanı ile gelen Osmanlı Arşivinde (BOA) bulunmaktadır. düzenlemelerdir. Tanzimat Fermanı sonrası Bildiride BOA’da maliyeden müdevver 1842 tarihinde yapılan bir düzenleme ile fonunda kayıtlı, 1703 gömlek numarasındaki konar-göçerlerin tedricen yerleşik hayata XVII. yüzyıla ait otuz yıllık serinin bilançoları geçirilmesi ve güvenlik vergi gibi konularda üzerinden bir analiz yapılacaktır. Zira seri kontrol altına almak amacı ile bazı yasal defterler vakfın işleyişi konusunda doğru düzenlemelere gidilmişti. Bu düzenlemeler sonuçlara götürdüğü gibi dinamik çerçevesinde göçerler kayıt altına alınmış ve özelliktedirler. Zaten muhasebe kayıtlarını ancak bağlı bulunduklar sancaklar dahilinde vakfiye belgesinden ayıran yönü bu dinamik belirli yerleri yaylak ve kışlak olarak yapıdır. Özellikle şurut-u aşere denen vakıf kullanmaları izin verilmişti. üzerinde çeşitli değişiklik yapma hakkının kurucu vâkıf tarafından, mütevelliye tanınması Bu çalışmada, konar-göçerlerin yaşantısında durumunda vakfın işleyişinde değişimlerin önemli değişikliklere yol açan bu yasal olması kaçınılmazdır. Ayrıca vakfiyesi düzenlemelerin Aydın Sancağı’ndaki günümüze ulaşmamış vakıfların işleyişi, yansımaları, Başbakanlık Osmanlı akaratı, giderleri hatta kimi zaman harab olarak Arşivi’ndeki Aydın Sancağı’nda aşiretlerin ortadan kalkmış, unutulmuş hayratın tespit nüfus sayımı sonuçlarını içeren 1844 tarihli ve edilmesinde vakıf muhasebeleri yegane belge NFS.d 3074 kodlu Nüfus defteri, ve ikinci el olarak kullanılabilir. Son olarak vakfın kaynaklar ışığında değerlendirilecektir. icareteynle taşınmazlarını kiralaması, vakıf akarının istibdab yoluyla bir diğeriyle değiştirilmesi gibi vakfın işleyişinde teorik VAKIF KURUMUNUN UYGULAMALI fikirlerin uygulamasının anlaşılması muhasebe KAYNAKLARI: BİLANÇOLAR VE defterlerinin zaman serisi üzerinde takip İCMALLER edildiğinde son derece anlaşılır hale gelmektedir. Sonuç olarak vakıf müessesesinin Ayşenur Karademir işleyişi kadar iktisadi, sosyal hatta siyasi konularda kıymetli detayları içeren muhasebe Osmanlı devletinin kuruluşundan itibaren bilanço ve icmallerinin akademik çalışmalarda temel hizmetler, bireyler tarafından kurulan daha çok yer alması için dikkat çekilmesi bu vakıflar eliyle gerçekleştirilmiştir. İslami bir bildirinin temel amacıdır. anlayış ve kişisel iyilik yapma güdüsüyle gelişen kurum, Osmanlı iktisadının temel müesseselerinden birisidir. Bu nedenle Osmanlı iktisadını inceleyen araştırmalar vakıf BASİRETÇİ ALİ EFENDİ’NİN konusuna ilgi duymuş, tahrirler ve vakfiyeler PAYİTAHT OKUMALARINDA ORTAYA üzerinden değerlendirmelerde bulunmuşlardır. KONAN BUHRAN ANALİZİ VE ÇÖZÜM Mezkur belgelerin işleyiş ve istatiksel bilgileri ÖNERİLERİNİN FERT-TOPLUM elde etmedeki önemi inkar edilmez. Diğer İLİŞKİSİ VE MODERNLEŞME yandan günümüz çalışmalarında, özellikle ÇERÇEVESİNDE sultan ve selatin vakıfları gibi geniş vakıfların DEĞERLENDİRİLMESİ muhasebe bilançolarına yeterince yer Bayram Sevinç verilmemesi Osmanlı iktisat tarihi açısından eksikliktir. Siyakat yazısıyla kaydedildiğinden Osmanlı toplum yapısının buhran ve çözüm anlaşılması kimi zaman zor olan bu belgeler önerileri çerçevesinde çözümlendiği ve günümüz muhasebeleriyle karşılaştırıldığında arzulanan çağdaş yapı ve örgütlenme sade bir mantıkla hazırlanıyor, gelir ve gider biçimlerine yönelik önerilerin ortaya konduğu başlıkları altında kayıtlamalar yapılıyordu. 19. yüzyılın son yarısında öne çıkan isimlerden Vakfın faaliyetleri, tahsil ettiği kiralar, onarım biri, Basiretçi Ali Efendi’dir. Basiret giderleri, düzenli harcamalarının detayları gazetesinin sahibi Ali Efendi, yapı ve değişim sadece vakıfların değil, dönem iktisadının olgusu çerçevesinde içebakış (toplumsal yorumlanmasına da ışık tutmaktadır. Detaylı yapının iç meselelerini önceleme) yöntemini kayıtların tutulduğu ‘bilançolar’ ve özet önerir. Ali Efendi’nin kendi mülahazalarını mahiyetinde ‘icmal’lerden oluşan vakıf ortaya koyduğu metinleri İstanbul Mektupları

62 adıyla yayınlanmıştır ki bu tebliğde, söz SHARECROPPING SYSTEM AS A konusu eser üzerinden onun çözümlemeleri ve LABOR PRODUCTIVITY INDICATOR iddiaları değişim ve modernleşme olgusu IN THE AGRICULTURAL bağlamında irdelenecektir. Ali Efendi, modern PRODUCTION ECONOMICS OF THE toplumların önemli özelliklerinden biri olan 18TH CENTURY OTTOMAN EMPIRES’ halkın aktör olarak etkili olması verisine AEGEAN REGION dayanarak gazetenin araçsal önemini fark eder ve talep ettiği değişimin zihinsel zeminini Bedirhan Laçin gazete yoluyla inşa etmek ister. Gazeteyi Batı toplumlarının hakiki eğiticisi olarak tanımlar Sharecropping or, muzâra’a is a type of joint ve onlarda çöpçüsüne kadar gazete venture defined and systematized in okunduğunu belirtir ve gazeteyi, bir accordance with the provisions of Islamic Law medenileşme aracı olarak işlevselleştirir: in the system of agricultural production in a “Bugünkü medeniyeti o gazeteler sayesinde particular region of an Abode of Islam. buldular.” Esasen ‘icab-ı zaman’a göre bir Ottoman Empire as being utmost representative of the Islamic tradition, from the değişim sistematiğine uymanın ve böylece th medeni toplumlar düzeyine yönelmenin bir second half of the 17 century onwards, began aracı olarak konumlandırdığı gazeteyi bu to be subjected with the changes in its bağlamda geleneksel alışkanlık ve agricultural system. Big Farms or, çiftliks uygulamalardan moderne geçiş aracı olarak began to be formed and monopolized inşa etmektedir. Gazete ‘alemde vuku bulan especially by the local magnates of the Empire ahvale’ dair bilgi kaynağıdır ve Müslüman since the tımar system had been replaced with esnafın okuma alışkanlığının yokluğu değişimi the tax-farming and long-term tax farming takip edememesine neden olmaktadır. Ali systems respectively. It was spotted by certain Efendi, maarif, servet ve gayret arasında bir academics’ works (Bruce McGowan and ilişki kurar ve toplumsal yapının ve kültürel Stefka Parveva) that sharecropping was began örüntünün anlaşılması (her fert için) ile bu to be applied by the big farm owners to raise bağlamda servet, sanat ve ticarette başarının their agricultural outputs in the Balkan söz konusu olacağını düşünmekte ve bunun da Peninsula by adding extra labor power from modernlik durumuna erişmenin yolu olduğunu other villages and places for their lands. If that savunmaktadır. Dahası, bunlar, devletin güç ve was the case then, what was the condition of bekâsı için gerekli unsurlardır ve Osmanlı the Aegean region of the Ottoman Empire in toplumunun bu konuda bir ilerlemeye ihtiyacı that respect? Since if there was an intention of vardır. Öte yandan Ali Efendi, korunması maximization of the output in agriculture then, gereken unsurlarda -Fransızca ’ya öykünme one can fairly state its place in the market. As gibi (Napolyon’un torunuymuş gibi hareket having the port city of Izmir that was etmeyi)- batı taklidi değişimleri eleştirir; yani nourished with the hinterland committed to dil gibi korunması gereken unsurları da agriculture, the region became the main focus değişim talebinde bulunduğu kısımlarla birlikte of mine to analyze the muzâra’a. Because of ele alır. Bu çerçevede, Ali Efendi mevcudu above mentioned rationales, I intended to analiz, kusurların tespiti ve çözüm önerileri analyze the essence and extent of the bağlamında birçok metin yayınlar ki bu application of the muzâra’a in the big farms as a motivation to rise the labor productivity in metinler, tebliğin irdelemeyi hedeflediği th materyalleri oluşturmaktadır. 18 century Aegean region by using the şer’iyye sicilleri (court registers) of Izmir and th Manisa and fetva mecmuaları of the 18 century. With this initiative, I argue, place of the muzâra’a in the big farms of the Aegean Region would be clearly understood.

63

TANZİMAT MERKEZİLEŞMESİ VE ortaya koyan anayasal metinler de önemli bir UZAK EYALETLER: CEBEL-İ ağırlığa sahiptir. LÜBNAN’DA YÖNETİM MODELİ DENEMELERİ

Bekir Sadık Topaloğlu LIMITS OF LEGIBILITY: HETEROGENEOUS SEMANTICS AND Bu çalışma, Tanzimat Dönemi’nde Osmanlı THE PROBLEM OF ALEVI HISTORY IN bürokrasisinin Cebel-i Lübnan bölgesinin THE EARLY MODERN OTTOMAN yönetimi için uygulamaya çalıştığı modelleri EMPIRE incelemeyi amaç ediniyor. Osmanlı yönetiminin Tanzimat reformları ışığında Benjamin Weineck bölgedeki kontrolünü arttırma gayretleri uygulamaya konan yönetim modelleri ışığında The History of the Kizilbash-Alevis in the ele alınıyor. Bölgedeki idari rejimler ve bu Ottoman Empire has for long been analyzed rejimlerin Tanzimat Dönemi Osmanlı idari through a lense of religious sectarianism and politikalarıyla ilişkisi üzerinde duruluyor. its persecution on the one hand, and a rather pragmatic and decentralized management of Tanzimat ilkeleriyle birlikte merkezi otoriteyi integrating and accommodating ‘heresy’ on the arttırma yönünde hareket eden Osmanlı other. However, both strands of research tend yöneticileri bu arzularını özerk yapısıyla to overemphasize the religious character of bilinen Cebel-i Lübnan bölgesinde uygulamak Ottoman- Kizilbash interaction and, istediklerinde hem bölge yerlilerinin hem de furthermore, do not question the quality and bölge üzerinde emelleri olan yabancı the microphysics of both ‘the state’ and ‘the hükümetlerin muhalefetiyle karşılaştılar. Bu Kizilbash’. The paper argues that a matrix of yüzden, 1845 yılında bölgede iki büyük etnik religious difference and its management limits grup olan Marunîler ve Dürzîlere ayrı etki our understanding of the various different alanları oluşturulacak şekilde Çifte contexts and forms of interaction on a local Kaymakamlık rejimi oluşturuldu. Anayasal bir level. Therefore, it stresses the necessity of taslakla resmileştirilen bu yönetim merkezi closely analyzing the local authorities’ otoritenin güçlü olduğu komşularından ayrı bir labelling practices and perceptions of ‘the nitelik arz ediyordu. 1858 yılında patlak veren Other’. With examples from court records and mezhep bazlı iç savaş yeni bir yönetim modeli petitioning registers from Central Anatolia ihtiyacını da beraberinde getirdi. 1861 yılında (Sivas and Divriği; mid 18th century) the paper batı hükümetleriyle yapılan müzakereler describes and analyzes cases in which neticesinde Mutasarrıflık rejimi oluşturuldu. individuals or collectives of (semi-) nomadic Bu rejim merkezi otorite tarafından atanan Kizilbash-tribes interacted with Ottoman local mutasarrıfın varlığına rağmen idare meclisi authorities. Depending on context and form of gibi yerel temsili gözeten ve bir nizamnameyle interaction, the subjects are sometimes named güvence altına alınmış geniş bir özerklik Kizilbash, sometimes merely addressed by sunuyordu. their tribal affiliation – a finding that discloses two major problems in studying Kizilbash - Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin diğer Alevi history: On the one hand, it calls into bölgelerinde uygulanan yönetim şekillerinden question the ‘religious’ semantics of alterity ayrı özellikler gösteren bu modellerin bir and reveals the limits of clearly identifying the mukayesesi yapılacak ve bu modellerin subjects as predecessors of contemporary Tanzimat Dönemi Osmanlı yönetim sistemi Alevis on the other. Engaging with an içindeki konumu değerlendirilecektir. Ayrıca analytical approach that is philologically and bu yönetim modeli denemelerinin bölgenin epistemologically sensitive of the diverse günümüzde yaşadığı sorunlara etkisi tespit notions of social stratification and its edilmeye çalışılacaktır. İradeler ve Bab-ı Ali administration in the Ottoman province, the ile bölgedeki Osmanlı memurları arasındaki paper contributes to a more nuanced yazışmalar bu çalışma için kullanılan temel understanding of the heterogeneous semantics kaynaklar arasında gösterilebilir. Ayrıca, and diverse experiences of difference and Cebel-i Lübnan’ın yönetimini ana hatlarıyla belonging in the 18th century Ottoman Empire. Furthermore, it underlines the importance of

64 local historiographical perspectives in of some of the participants in the scheme. They approaching the history of the heterogeneous shed new light on the case, which is only subjects that would later, in the context of briefly touched in the Bulgarian historiography nationbuilding, be summoned under the and not explored at all in the Western and umbrella term ‘Alevi’. Turkish historiography.

MODERNIZATION ‘FROM TOP TO MYSTERIOUS LETTER SHOOK BOTTOM’: THE BULGARIAN CONSTANTINOPLE: THE RAILWAY CONCESSION FROM 1857 INCRIMINATED PUBLICATION OF LEVANT HERALD ON THE EVE OF Boriana Antonova THE CYPRUS CONVENTION

In a bid to adapt to the demands of Modern Burhan Çağlar times, the Ottoman Empire experienced major transformation during the ‘long nineteenth Abdulhamid II’s long reign is the only period century’. Essential phase of this process was in the late Ottoman history to be known by the the Tanzimat movement. One of its key name of its sultan: the “Hamidian” era. The elements in the decades after the Crimean war attempts in the early phase of this period to was the improvement of the communications restore Abdulhamid’s predecessor Murad V to in the state. The Ottoman reformers attached a the throne held an important place in the great importance to railways as a means of conceptualization of the Hamidian regime. modernization. This is why by the mid-1850s These events created milestones in the the Sublime Porte was trying to develop developments of the intellectual, railway transport in the Empire. However it administrative, and political history of the had two major problems – lack of capital and Ottoman state, and most of Abdulhamid’s lack of know-how. Due to these reasons the attitudes. In this respect, while the negotiations Sublime Porte developed a system of of the Cyprus convention continued, an concession-granting to entrepreneurs who extraordinary letter associated with these started to construct and explore the Ottoman events was published by Levant Herald, which railways. was considered defamatory and seditious by This presentation is focused on the application the Sublime Porte. It caused increased political for a concession for the Roustchouk – Varna tension and created a great stir in Istanbul, also Railway, made by Bulgarian merchants in the reinforced Abdulhamid II’s fear that an attempt spring of 1857. This request represents one of could occur at any time against his reign. the earliest applications for concessions made by Ottoman subjects. However the enterprise Although important research has been done on originated not only from the ‘capitalist spirit’ the incident of Ali Suavi or the Ciragan of the local group but was also instigated by Incident during the pre-Hamidian period, the Porte. surprisingly little has mentioned about the “seditious” letter of The Levant Herald. Even The presentation addresses two important more surprising is the lack of any research of problems of which the ‘Bulgarian concession’ this extraordinary letter, based on Anglo- is indicative. The first one is the modernization French newspapers in the Ottoman Empire of the Ottoman entrepreneurial elite as a result during the latter period, and only little research of the opening of the empire to European has been completed based on Ottoman foreign capital and Western ideas. The second one is press. the initiative ‘from top to bottom’ organized by the central government which aimed at better The purpose of this study is to make a control over key enterprises, such as railway contribution to filling in these gaps by using construction in the empire. archival documents from the Ottoman Archive, British National Archive and the newspapers’ The presentation is based on three different copies located at the Library of Congress. types of sources – British ambassadorial correspondence, Bulgarian press, and memoirs

65

RURAL REBELLION AND REVOLT IN the “tyranny” of an outsider (Yusuf Ziya CANIK (1805-1806) Pasha). The depiction of local Tayyar Pasha as “father of the poor”, demand for his Canay Şahin reappointment and call for the allegiance to the Sultan shows the outer limits of the revolt This paper concentrates on one of the most against the end of local and traditional neglected issue of rural rebellion and revolt in privileges. Ottoman scholarship. The confusion of Tayyar Mahmud Paşa’s rebellion (1805) with the revolt of Canik (1806) in Ottoman historiography reflects the attribution of rural IN SEARCH OF FRONTIERS IN rebellions to the leadership of dominant actors EASTERN MEDITERRANEAN: such as the local dynasties, governors and OTTOMAN-VENETIAN BORDERLAND army officers. By reducing the several IN SOUTHWEST PELOPONNESE (1460- examples of rural insurrections in north-central 1650) Anatolia mainly to reactions to the Ottoman New-Order centralization under the strong Christos Kyriakopoulos leaders, the scholarship has denied the agency of commoners. Such an analysis has failed to The present paper aims to examine the reflect on the meaning and extent of organized historiographical issue of the maritime resistance and the influence of local power borderlands in Eastern Mediterranean between structures on the transformation of the regional Christians and Muslims during the ottoman identity. period. The term borderland, deriving from political geography, signifies a zone between This paper, first of all, presents the stages of two or more states which is defined by frontier. rebellion and revolt of Canik by correcting the The main characteristics of borderland are the confusion over the sequence of events by intense mobility of population and products reference to the French (eyewitnesses of and the cultural, social and economic fluidity. French consulars in Samsun and Trabzon) and Furthermore borderland is a sensitive military Ottoman (imperial orders) sources. It zone which must be protected by each state distinguishes the first phase of the rebellion of and in the same time is regarged a contanct the leader of the regional dynasty against the point for travelers, merchants and ideas. centralization from the second phase of the intervention of commoners into the local In this context we will attempt to focus in government. While the first phase of the southwest part of the province of Peloponnese rebellion (refusal to obey) occurred as result of (Mora) which held great economic and the central government’s attempt for military defensive value for both the Ottoman Empire and financial centralization, the second phase and the Republic of . For this reason we (declaration of the right to intervene into local are going to search the financial, social and politics and taking over the municipalities of defencive significance of the fortified port- Canik) stemmed the application of the cities of Methoni and Koroni as borderland repressive centralization policies by an urban centers in the periphary of both states. outsider/central actor. Our main source in mapping the frontier is the Secondly, this paper identifies the actors of Ottoman Land Registers (Tapu-Tahrir Canik insurrections of 1805-1806 against the Defterleri) along with other rrelative archival repression of central appointees, as well as material of the Ottoman Financial Bureau their motives, their legitimate and illegitimate (Maliyeden Müdever Defterleri). Also the means of using force by a micro-analysis of the Ottoman Imperial Registers of Important local power structure. Referring to a speech Affairs (Mühimme Defterleri) will be made by one of the leaders of the Canik revolt examined in conbination with the Venetian of 1806, this paper interprets the several levels administration of the Senate (Senato, of vested interests in the established Provveditori di Terra e da Mar) hierarchies: commoners, who were oppressed and “reduced to the state of cattle”; petty notables and aghas, who declared a war against

66

THE COLLECTION OF PHRASES IN ORAN, UNE CHRONIQUE HISTORIQUE THOMAS DE CHABERT’S 1789 ET ARCHITECTURALE DES DEUX TURKISH GRAMMAR – AN EARLY PÉRIODES OTTOMANES (1708-1732) ET ORIENTALIST APPROACH TO A (1791-1830) USEFUL PRACTICAL GUIDE? Dalila Senhadji Claudia Römer Notre contribution à ce colloque tentera de In 1766, Thomas von Chabert was born in Pera mettre en exergue l’architecture produite par into a family of and diplomats of les Ottomans dans la deuxième ville d’Algérie: French origin, who had settled in Oran. De par sa situation géographique et son Constantinople a century before (On his site exceptionnel, Oran a suscité de biography, see mainly Gautier 1997, Weiss nombreuses convoitises coloniales. Fondée en von Starkenfels 1839: 56-57, and Sturdza 903, elle connait deux conquêtes espagnoles 1983). (1509-1708) et (1732-1791) et deux conquêtes At the age of fourteen, Thomas Chabert was ottomanes (1708-1732) et (1791-1830) avant sent to Vienna to study the oriental languages l’arrivée des Français en 1830. Notre at the K.K. Akademie Orientalischer Sprachen, intervention compte deux volets: un premier where he subsequently became a professor and volet est une chronique historique, urbaine et continued teaching until 1817. architecturale sur les deux périodes ottomanes à travers des cartes et des iconographies en vue He authored a number of works, the earliest of de comprendre le contexte de l’époque. Un which will be the subject of the present paper. second volet est consacré aux édifices Its full title is Kurze Anleitung zur Erlernung notamment les mosques ottomanes qui ont été der türkischen Sprache für Militärpersonen. transformées sous les deux conquêtes Sammt einer Sammlung von nützlichen espagnoles en églises. Il est intéressant de Gesprächen, Ausdrücken, und Redensarten, revenir sur les transformations architecturales und einem Handlexikon der gebräuchlichsten de ces conversions. Oran redevient Wörter. Wien, bey Löschenkohl, Kunst- und musulmane durant la courte conquête Buchhändler am Kohlmarkt, 1789. It was ottomane entre (1708- 1732), le Bey Turc conceived as a textbook for soldiers needing to Mustapha Ben Youcef dit Bouchlaghem talk to Ottoman subjects after the outbreak in introduit quelques modifications, notamment 1787 of the Austro-Russian war against the les transformations d’églises en mosquée, Ottoman Empire, which was to be ended by les modifications de la structure urbaine the treaties of Sistova in 1791 (Austria) and étaient facilitées par le dépeuplement de la Iasi in 1792 (Russia). ville, privée de sa population chrétienne. A titre d’exemple, l’église espagnole Santa-Maria The book is based on Meninski-Kollár 1756, a de Las Victorias devient une mosquée. Il re-edition of Meninski’s grammar of 1680. n’existe aucun plan illustrant cette conversion; Chabert adapted it to his practical goal by mais les sources espagnoles révèlent les omitting the Arabic and Persian elements and transformations architecturales en détails. En the Arabic script. He partly included texts from 1790, un tremblement de terre détruit Oran the Meninski-Kollár reading section and added provoquant le départ définitif des Espagnols. his own phrasebook. The main focus of this Les Ottomans réinvestissent la ville en 1791, le paper will be the difference in style between Bey ne rénove pas les anciens quartiers the conversations from Meninski-Kollár and touchés par le tremblement de terre; il a fait his own collection of phrases. Many of these construire de nouveaux édifices s’étirant vers sound like orders directed to low-ranking l’Est du plateau dit Kargentah. La ville people. They reflect on the one hand the change, son urbanisme est en plein mutation, feeling of superiority of “military persons” de nouveaux bâtiments sont construits. Le Bey towards the “lower” classes of society and/or cherche à repeupler la ville à nouveau et met of the Westerner towards his Oriental en place une nouvelle politique urbaine en vue counterpart. Thus, we witness a certain d’amorcer le développement d’Oran. Les “Orientalist” approach in this part of Chabert’s églises espagnoles redeviennent mosquées. Ce practical handbook.

67 sont tous ces aspects qui seront développés POLITICAL RHETORIC AND THE dans ce colloque. CONCEPT OF STATE LEGITIMIZATION FROM THE BOTTOM-UP: REFLECTIONS OF THE REAYA ON THE IDEAL TIBET IN THE CRIMEA? TWO POLISH STATESMANSHIP ACCORDING TO LETTERS IN OTTOMAN TURKISH AND ARZUHALS FORWARDED FROM THE A PROJECT OF A POLISH-KALMYK MOREA IN 1787 ALLIANCE AGAINST THE CRIMEAN TATARS (1653) Demetrios Papastamatiou

Dariusz Kołodziejczyk The political philosophy of the Ottoman state has been studied and is still one of the most In early modern Eurasia, cross-cultural interesting and challenging fields of historical contacts were not exclusively made through research. Yet, the methodological approach trans-ocean trade. Buddhist Kalmyks arrived in retains an eclectic character emphasizing on eastern Europe at the beginning of the scholarly works and political considerations seventeenth century and by the 1650s have from the point of view of the sultanic court. become major players in the steppe area What has not been studied in depth so far is the between the southern Ural and the Black Sea. circulation of these erudite approaches among Following the medieval tradition when the grass roots. Christian Europe looked for allies in Inner Asia against ‘the Muslim danger’, Moscow The paper examines the reaya’s argumentation and Warsaw competed to win the Kalmyks deployed in 14 arzuhals concerning fiscal over so that they would become their allies grievances. The documents, kept in against the Crimean Tatars. In 1653, the Polish Başbakanlık Arşivleri in Istanbul, come from court prepared an embassy to the Kalmyk ruler the Morea during a period of state Daichin Khan, proposing to help him conquer reinstatement after the suppressed insurrection the Crimean Peninsula in return for a military of 1770 and the widespread chaos the followed alliance. Curiously, the letters of the Polish in the province. The reayas typically complain king John II Casimir Vasa and Crown about the malfunction of fiscal mechanisms Chancellor Stefan Koryciński were written in and the arbitrariness of provincial Ottoman Turkish and drawn in the Arabic administration; nevertheless, what renders divani script, even though their tenor was anti- these documents unique is the extensive Muslim. Both letters are extant today as they exposition of a set of guidelines concerning the have been preserved in the original in the appropriate political and fiscal administration Czartoryski Library in Cracow. The author of the provinces from the sultanic authority. analyzes their language and content, considers The arzuhals contain a kind of folk Mirror of their possible authorship, and provides a larger Princes addressed to the sultan himself by his political and cultural context of the Polish subjects. The paper will attempt to analyze the embassy to the Kalmyks, based on available argumentation, the stylistics and the political sources. connotations implied in the texts, and associate them with the long tradition of the Ottoman political philosophy. It is highly intriguing that these petitions were issued by non-Muslims inhabitants of a frontier province with no embedded acquaintance with court political thought. Thus, texts of this kind indicate the far-reaching diffusion of state legitimizing ideology among the reaya of all creeds and languages.

68

UNUTULMUŞ BİR SEYAHAT-İ sources, like French Tobacco Monopoly’s HÜMAYUN: SULTAN ABDÜLMECİD’İN reports on Samsun tobacco or merchant letters, SELANİK ZİYARETİ but also statistics that I constructed like weekly price series for wheat, barley, maize and others Diren Çakılcı from 1848 to 1908, yearly rainfalls or crop yields. Osmanlı padişahları içinde ilk kapsamlı yurtiçi seyahatleri Sultan Abdülmecid tarafından According to my findings; technologic gerçekleştirilmiştir. Sultan Abdülmecid innovations and institutional change in market Tanzimat reformlarının taşradaki structures in mid-1850s and mid-1880s uygulamalarını yerinde teftiş etmek ve resulted in major transformation in agricultural uygulamada yaşanan sorunları bizzat tesbit production. Following the demand boom etmek istemiş, bu gezilere büyük önem during Crimean War and arrival of steamships vermiştir. Buna bağlı olarak bilinen en önemli and telegram, market institution transformed ve en kapsamlı iki seyahati Haziran 1844 radically with the establishment of vertically yılında başlayan Anadolu Seyahati (İzmit, integrated long-distant trade. These new long- Mudanya, Gelibolu, Midilli) ve Nisan 1846’da distant market institutions and demand boom başlayan Rumeli Seyahati’(Varna, Rusçuk, triggered a series of major change regarding Edirne) dir. Söz konusu iki seyahat ayrıntıları maize, haricot, potato and tobacco in 1850s, ile araşatırmalara konu olurken, Sultan there had no major change in wheat or barley. Abdülmecid’in Akdeniz Seyahati olarak While new crop potato and intermixed old bilinen ve Selanik’e de uğramış olduğu ones; maize and haricot prevailed, farmers kapsamlı seyahat hakkında pek fazla çalışma started to cultivate tobacco type named as Kara yapılmamıştır. Özellikle padişahın Selanik’teki Samsun instead of Bafra. After mid-1880s, ziyaret, teftiş ve konaklaması ile ilgili banks, small-scale industries, railroads and neredeyse hiçbir yerde bilgiye new generation of steamships arrived, which rastlanmamaktadır. Arşiv evrakı ışığında initiated more horizontally integrated market hazırlanacak çalışma ile Sultan Abdülmecid’in institutions like family enterprises stationing to Gelibolu, Selanik ve Sakız Adası’nı kapsayan each major port. This brought up another wave ayrı bir seyahat gerçekleştirip of agricultural transformation; while tobacco gerçekleştirmediği tartışılacaktır. Bunun standardized according to needs of cigarette yanında 1859 yılında gerçekleşen bu ziyaretin industries, soft wheat prevailed. Maybe more Selanik’teki yansımaları ortaya konacaktır. astonishing was a rush for hazelnut cultivation was born with a speculative hazelnut local market having a considerable importance on INSTITUTIONAL CHANGE IN MARKET the world markets. STRUCTURES AND AGRICULTURAL PRODUCTION IN TRABZON PROVINCE TH IN THE SECOND HALF 19 CENTURY “A NEWLY BLOSSOMED BUD”: DÂYEZÂDE’S TREATISE ON SELIMIYE Ekin Mahmuzlu MOSQUE AND NOUVEAU LITERACY In this presentation, I would like to explain my IN THE 18TH CENTURY OTTOMAN findings from my PHD dissertation scheduled CULTURAL MILIEU to be finished by May 2016. The main question Elif Sezer of the dissertation is what happened in agricultural production while Province of Dâyezâde Mustafa who was a Rumelian Trabzon and its hinterland increasingly Province Treasurer lieutenant writes the first integrated to world markets. Although, the known monograph that is dedicated to a impetus of change was mostly driven by the monument, Selimiye Risâlesi, in 1741. His needs of international markets; the change in main motivation behind this monograph is agricultural production happened according to answering the questions raised in his own intensity of market effects, nature of value- network such as the dome height comparing to chains and nature of the crops. In this PHD Hagia Sophia, the symbolic meaning and thesis, I benefitted from not only new primary analogies of the mosque in the mind of

69

Architect Sinan but also the stories, myths and ancient Greek authors, but also contemporary legends in the collective memory attributed to Greek writing, autopsy and conversation with Selimiye. For ‘winning the approval of locals, plus the Arabic and Ottoman tradition everyone’, he lists the books he read in the of geographical description which interlaces palace libraries, attempts to use a simplistic place with prophetic figures to give meaning. language and gives some autobiographical Mahmut’s Parthenon description crystallizes details about his reading and writing processes. the complex Ottoman inheritance of both These details are precious to reach the mind of monotheist and classical Greek traditions as an Ottoman individual who belonged to ‘the they are used to bring to life one of the most intermediary range’ in urban cultural milieu. celebrated examples of classical architecture Dana Sajdi calls the reading and writing and its past. practices of this newly emerged class after the seventeenth century as ‘nouveau literacy’ and This paper is conceived as a complement to shows the interest of educated but non-ulema that entitled Mahmut Efendi’s account of the class especially into history-writing among the Parthenon’s foundation. In that presentation we Ottoman Levant. Nelly Hanna also talks about focus on one short excerpt from Mahmut’s a kind of intermediary range while researching description of the Parthenon that has not been the book culture in the seventeenth and discussed before in order to highlight the eighteenth century Ottoman Cairo. This study nature of his work as a historical source rather attempts to discuss and enlarge the scale of this than as a medium of the Ottoman geographical existed literature on nouveau literacy by and scriptural vision. scrutinizing different discourses, network relations and reading/writing processes in Dâyezâde’s Selimiye Risâlesi. A TURKISH CIGARETTE PRODUCED TH IN AMERICA IN EARLY 20 CENTURY: “MURAD” THE PARTHENON, PERIKLES AND KING SOLOMON: A CASE STUDY OF Elvan Topallı OTTOMAN GEOGRAPHICAL The Regie Company, established with foreign IMAGINATION capital in an agreement dated 1883, is a company having the tobacco trade monopoly Elizabeth Key Fowden privileges. The functioning of the Regie is The Parthenon mosque has received little interrupted between the years 1911-14. In 1914 scholarly attention. Its best-known Ottoman the contract was extended for another 15 years, visitor was Evliya Çelebi, who left a detailed but it ends in 1925 with the dissolution of the description of the mosque that absorbed the company. During this period, Turkish and temple to Athena, built by Perikles in 447 BC Greek tobacconists, as they went to Cairo, also and converted to use as a church by the sixth began to emigrate to America. Besides century. To Evliya’s account we can add domestic production of cigarettes, there is also another Ottoman description that has been only a great interest in “oriental” tobacco. The very rarely discussed. It appears in a history of brand names of the cigarettes produced with Athens entitled “The City of Philosophers” the eastern tobacco are Oriental: Omar, Fatima, [Tarih-i Medinetü’l-Hukema] written by Murad, Mecca, Osman, Hassan, Fez, Sultan, Mahmut Efendi, who was mufti of Athens in Minaret, Nizam, Mogul, Turkey Red, Turkish the early 18th century. The unique manuscript Trophies, Turkish Elegant, etc. Among them, was noted by Cengiz Orhonlu in 1974 and was Murad Cigarettes manufactured in New York the subject of a dissertation by Gülçin Tunalı City, comes forward with its production, in 2013. In this presentation we focus on the advertisements and success. The Company's usefulness of Mahmut’s approach to good sales chart of 16 years is supported by understanding what we have called the successful advertising; they have a wide Ottoman geographical imagination. In this variety of cigarette ads, just as those consisting presentation we will explore Mahmut Efendi’s of text, there are also the use of images and rich composite description of Athenian fashion of the period, especially oriental monuments and topography that draws on imagery. Text in the ads sometimes just are

70 repeated; distinct and striking texts in the ads sarrafların devlet ve toplum nezdinde önem are usually the same in essence: lightness of kazanmaları, iltizam sisteminin yaygınlaşması Murad cigarettes, its taste and aroma, being ile doğru orantılıdır. İltizam sisteminin 17. 100% Turkish, its careful selection, uniqueness yüzyılın sonlarından itibaren evrilmesi, yani and originality, popularity and cheapness is mukataaların kayd-ı hayat şartıyla highlighted. mültezimlere malikâne olarak verilmeye başlanması, 18. yüzyılın ikinci yarısında bir iç This article is written by investigating borçlanma yöntemi olan eshamın uygulamaya approximately 600 advertisement texts, of konulması ve uzun süren savaşlar gibi yaşanan orientalist Murad cigarette providing çeşitli gelişmeler, sarrafların finansör olarak information on the history and the features of önemlerini pekiştirmiştir. Dolayısıyla bir it. Apart from online sources, some books are yanda merkezi devlet ve onun yüksek used to prepare this article, some of them are: görevlileri, diğer yanda taşrada ayan olarak “Osmanlı’dan Günümüze Tekel”, “Tütün adlandırılan yeni güç odakları arasındaki Kitabı”, “Türkiye’de Tütün”, “Reklam ilişkilerde kilit rol oynayan sarraflar, Sanatı”. These examples which are varlıklarını Osmanlı Devleti'nin yıkılışına enlightening the art history, advertisement kadar sürdürmüşlerdir. Osmanlı yöneticileri, history and the history of tobacco has never saray mensupları, çeşitli devlet kurumları been considered widely in any work, but only (yeniçeri ocağı, darphane, madenler gibi) ve mentioned in some Turkish articles briefly ihtiyaçları doğrultusunda toplumun diğer with a few examples. bireyleri ile finansör ve aracı olarak oluşturdukları ilişki ağları; sarrafların, mali güç ve prestij kazanmalarında önemli rol 19. YÜZYILIN SON EVRESİNDE SİVAS oynamıştır. Bu ilişki ağları kimi zaman da EYALETİ DAHİLİNDE VE AMASYA sarrafların katillerine de sebep olmuştur. SANCAĞINDA ORMANLARIN Buradan hareketle bu bildirinin odak noktasını, KORUNMASINA YÖNELIK ALINAN özellikle, 18. yüzyılda yaşanan sarraf katilleri TEDBIRLER oluşturmaktadır.

Emine Altunay Şam Bu açıdan; Sarrafların katl edilmelerinin hukuki dayanakları nelerdir? Devlet bu 19. yüzyılın son çeyreğinde Sivas çevresindeki katilleri nasıl gerekçelendirmiştir? Dönemin ormanların tahrip edildiği, ağaçların yakıldığı girift yapısı içerisinde sarraf katillerini nasıl ağıl ve tarım alanlarına dönüştürüldüğü konumlandırmak gerekmektedir? Katillerin Osmanlı arşiv belgelerine yansımıştır. Osmanlı sebebi sadece devlet malına zarar mıdır, yoksa devleti ormanların muhafazasına yönelik tedbir bu katiller, Osmanlı siyasi ve toplum yapısı aldığı gibi ağaçlandırma faaliyetlerinde de içerisinde birçok ilişki ağının temelini bulunmuştur. Yangınlara karşı ormanlı sahalar oluşturan patronaj ilişkilerinde, haneler kıtalara ayrılmış, köylü tarafında yapılan arasında yaşanan güç mücadelelerinin bir ağıllar yıktırılmış, geniş ve müsait sahalar sonucu mudur? gibi sorular üzerinden konu ağaçlandırılmıştır. Araştırmada devletin bu irdelenmeye çalışılacaktır. hususta aldığı tedbirler üzerinde kapsamlı olarak durulacaktır. Darphane sarrafı Bedros (katl tarihi: 1786), Sakızlı sarraf Dimitri (katl tarihi: 1788) gibi 18. yüzyılda katle uğramış örnek vakaların ağırlıklı olarak ele alınacağı çalışmanın temel 18. YÜZYILDA SARRAF KATİLLERİ: kaynaklarını arşiv belgeleri oluşturmaktadır. "DEVLET MALINA HALEL"İN Mİ Bu bağlamda maliyeden müdevver defterleri, YOKSA HİZİPLEŞME KURBANLARI muhallefat kayıtları, hatt-ı hümayun tasnifi gibi MI? çeşitli defter ve belge koleksiyonları incelenecektir. Dönemin entelektüellerinin Ertan Ünlü sarraf katillerini nasıl algıladıkları ise, Cevdet Tarihi, Câbî Tarihi, Hadîka-i Vekâyi, Mür'i't- Erken dönemlerden itibaren para bozma, çeşitli Tevârih, Taylesanizâde Hâfız Abdullah Efendi değerli madenlerin alım-satımı ve kredi kaynağı gibi temel görevler üstlenmiş olan

71

Tarihi, Edîb Tarihi, Ruzmerre gibi eserler SELANİK VİLAYETİNDE üzerinden aktarılacaktır. YABANCILARIN VE GAYRİ MÜSLİMLERİN EĞİTİM ÖĞRETİM FAALİYETLERİ*

MAHALLE STRUCTURES OF THE Fatih Demirel SEVENTEENTH CENTURY ALEPPO AND DAMASCUS ACCORDING TO Tanzimat Dönemi öncesinde de Osmanlı AVARIZ AND CİZYE REGISTERS coğrafyasında çeşitli dini okullar açılmıştır. Ancak Islahat Ferman’ından sonra okul Esra Demirci Akyol sayılarında önemli ölçüde artış olmuştur. Başlangıçta dini niteliğin hakim olduğu o This paper aims to analyse the social and okullar XIX. yüzyılla birlikte milli bir nitelik economic changes that Aleppo and Damascus kazanmaya da başlamışlardır. Islahat had faced during the 17th century through the Fermanı’ndan sonra yabancı ve gayrimüslim mahalle structures of the relevant cities as they okullarının sayısının çoğalması ve nitelik were reflected in the Avarız and Cizye olarak devlet okullarından daha üstün olmaları registers. The changing economic and political Osmanlı merkezi yönetimini onlarla, gerek atmosphere in the 17th century Ottoman sayısal olarak gerekse nitelik olarak yarışma ve Empire was also reflected in the kind of onları denetim altına alma çabasına itmiştir. registers kept for the tax revenues. At this point, Avarız and Cizye registers were more Yaklaşık beş yüzyıl Osmanlı commonly used. These registers contained İmparatorluğu’nun bir parçası olduktan sonra information about the social and economic life 1912’de Yunan Krallığı’na bağlanan as well as detailed information on the tax Selanik’in Bizans dönemi için binlerce çalışma paying population of a region. Avarız registers yapılmışken, Osmanlı dönemi ile ilgili yapılan of 1616 and 1678 together with the Cizye çalışma oldukça azdır (Anastassıadou, 2001, registers of 1627 and 1640 would be taken into s.2). Selanik vilayetinin eğitim kurumlarıyla consideration for this study to gather ilgili çalışmalar ise yok denecek kadar azdır. information about the mahalle structures of Osmanlı İmparatorluğu’nun eğitim reformu Aleppo and Damascus. sürecinde, Selanik ayrı bir öneme sahip olmuştur. Selanik vilayetinde gayrimüslimlere Mahalle structures of Aleppo and Damascus ait yedi yüze yakın sıbyan/ibtidai mektebi, kırk were studied earlier mostly in relevance to the beş rüşdiye mektebi ve altı idâdî mektebi discussions concerning the concept of bulunmaktadır. Bunların yanında vilayette “Islamic cities.” According to these studies, yabancı devletler tarafından açılmış altı “Islamic cities” were divided into mahalles rüşdiye mektebi (Fransız ve Alman according to ethnic or religious backgrounds of rüşdiyeleri), biri Fransız, diğeri İtalyanlara ait its residents as opposed to the Western cities olan iki de idadi mektebi bulunmaktadır. where there was no such divisions. This study analyses Avarız and Cizye registers of the 17th Bu bildiri kapsamında Selanik vilayetinde century Aleppo and Damascus with a focus on faaliyette bulunmuş olan gayrimüslim ve the mahalle structure of the two cities and yabancı okulların kuruluşları, gelişimleri, according to the information gathered from the vilayete etkileri, bağımsızlık hareketlerindeki aforementioned registers, there was no strict rolleri, merkezi ve yerel idarenin buna karşı division of mahalles according to religious or aldığı tedbirler değerlendirilecektir. Bildiri ethnic groups. Other factors, mostly relevant to başta Başbakanlık Osmanlı Arşiv evrakı olmak economic and social dynamics within the üzere Selanik Salnameleri, Maarif society, were also effective on the division of Salnameleri, istatistikleri ve telif eserler mahalles. This study will contribute to the incelenmek suretiyle hazırlanmaktadır. literature on Ottoman urban history as an analysis of the social and economic life in the 17th century Aleppo and Damascus through Avarız and Cizye registers as well as touching * upon the discussions on the “Islamic city.” Bu bildiri TÜBİTAK tarafından desteklenen 113K648 numaralı, “Selanik Vilayetinde Eğitim (1850-1912)” adlı proje kapsamında hazırlanmaktadır. 72

AGRARIAN LABOUR AND during the final decades of Ottoman rule in the PRODUCTION IN VAKIF-ÇIFTLIKS OF region. TIRHALA FROM 1860S TO 1880S

Fatma Öncel THE IMPACT OF SHARIF HUSSEIN’S In this presentation, as a part of my ongoing REVOLT ON THE ARAB Phd research, I will discuss the organization of INTELLECTUALS’ ATTITUDES agrarian labour and production of vakıf-çiftliks TOWARDS THE OTTOMAN EMPIRE in the nineteenth century. Based on account- books and official correspondence from Fikriye Karaman Atatürk Kitaplığı and Başbakanlık Osmanlı Arşivi, I examine five çiftliks of Pertevniyal This comparative-historical research aims to Valide Sultan Vakfı at Tırhala from 1863 to explain the impact of Sharif Hussein’s Revolt the early 1880s. The account-books of the (1916) on the Arab intellectuals’ attitudes vakıf provide extensive information on land towards the Ottoman Empire. To do this I (size and type); crops (amount and types); analyze memoirs of the five leading Arab labour (number of peasants, terms of their intellectuals, namely Muhammad Rashid Rida, contracts, their belongings); revenues (amount Amir Shakib Arslan, Muhammad Izzat and type of taxes and rents); expenditures Darwaza, Salim Ali Salam, and Muhammad (salaries and expenses of local vakıf officers, Kurd Ali by applying Foucault’s discourse transportation costs for crops, costs of analysis method centering on the concept of construction and repairing of çiftlik buildings). “threshold”.

Tırhala, with a high number of çiftliks, was an Based on the discourse analysis of the memoirs important supplier of crops for the empire. I demonstrate how these intellectuals What makes it more interesting is the responded differently to Sharif Hussein’s symbiotic relationship between çiftliks and Revolt and how and on what basis they justify other land forms, and between agriculture and their views on the issue. I argue that the revolt stock-breeding. Being a semi-mountainous as a turning point played a remarkable role in region with moderate heights, the economic transforming some of these five Arab activities on lowlands and highlands were intellectuals’ ideological discourses from mutually dependent. Ottomanism to different forms of Arab nationalism while some others kept supporting The established literature claims that peasants the Ottoman rule in the Arab provinces until on vakıf-çiftliks were tenants of vakıf, similar the end of World War I. to the permanent tenancy in miri system. Contrary to this idealised understanding of law, agrarian labour of these çiftliks -mostly Greek and nomadic Vlach people- were TRABZON VALİSİ KADRİ PAŞA: organized under different agreements: YÖNETİM ANLAYIŞI VE İDARİ permanently settled share-croppers, semi- UYGULAMALARI (1892–1903) nomadic shepherds and day-labourers. Firdevs Öz

I also propose to revise the definition of 19.yüzyıl Osmanlı devlet adamlarından biri “landlord”; who is in this context both an olan Kadri Paşa, II. Abdülhamid döneminin officer of vakıf with fiscal and administrative önemli valilerinden birisidir. O, idareci ve duties, and a çiftlik “owner” who levies tax for siyasetçi kimliği ile farklı görevlerde himself. Thus, there were frequent tax conflicts bulunmuştur. Aydın ili Defterdarlığı’nda altı among peasants, local vakıf officers, vakıf yıl görev yapmıştır. Vali Naşid Paşa’nın deputies, and central state bureaucracy. azledilmesiyle Vali vekâletliğine atanmış ve Study of these çiftliks will not only explain valilik çalışmalarına büyük destek vermiştir. their internal organisation, but also the Kadri Bey’in bu dönemde dirlik ve düzeni dynamics of the agrarian economy in Thessaly sağlamaya yönelik çabaları onun 21 Nisan 1892’de Trabzon Vilayeti Valiliğine atanmasını sağlamıştır. Kadri Paşa, 11 yıl

73 süren Trabzon Valiliği döneminde Ermeni Tokat’ta üretilen bakır ürünler 17. yüzyılda Ayaklanmalarını yatıştırmış; tütün kaçakçıları bile dış pazarlarda adıyla aranmaktaydı. ve şehirde asayişi bozan eşkıyalarla mücadele Sınırlarında bakır madeni olmamasına rağmen, etmiştir. Ayrıca O, Trabzon’a yayılan koleraya artan ekonomik hacim nedeniyle bir tasfiye karşı bazı sağlık önlemleri almıştır. Kadri Paşa, tesisi açılmasına gerek duyulacak derecede bu Trabzon’da meydana gelen problemleri alanda öne çıkmıştı. Kurulan tesisin çözmek için büyük çaba göstermiş ve dönemin verimliliği, bir süre sonra açılan Ergani ihtiyaçlarına göre kendine özgü uygulamalar madeninin cevherini buraya yönlendirmeye yapmıştır. Başta oğlu Hüseyin Kazım Kadri başlamasına neden olacaktı. Küre’deki tarafından “müs¬te¬bid-i âdil” olarak kalhanenin korunabilmesi için devlet Tokat nitelendirilen Kadri Paşa, Trabzon’da düzenin bakırının Küre civarında satışını engellemek sağlanması için hükümetin kurallarından zorunda kalacaktı. 1830’da kalhane ıslahı, ziyade kendi yöntemlerini uygulayan bir 1840’da ise su gücüyle çalışan yeni bir tesis yönetici olmuştur. Bu uygulamalarından dolayı gündeme geldi. 1850’de bu tesis teknolojik zaman zaman eleştiriler alsa da başarılı üstünlük bakımından Anadolu’da tek, ve idareciliği ile Kadri Paşa Trabzon’un önemli dünyadaki en iyi örneklerden biriydi. valileri arasında yerini almıştır. Çalışmamız, ekonomik ve sosyal alanda kenti Bu bildirinin amacı Kadri Paşa’nın hayatından öne çıkartan Tokat bakırcılığının izlerini yola çıkarak onun yönetim anlayışı ve Trabzon Tereke defterlerinde yer alan kayıtlardan, vilayetindeki idari uygulamalarını ortaya Tokat sicillerinden, seyahatnamelerden ve koymaktır. Çalışma‘da dökümantasyon, Osmanlı Arşivi’nden yararlanarak kaynak taraması yöntemleri ile söylem analizi aydınlatmayı hedeflemektedir. Böylece birincil tekniğinden yararlanılmıştır. Ayrıca bu kaynaklardan hareketle, incelenen coğrafyada çalışma, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel ortaya çıkan girişimciliği, dış rekabet Müdürlüğü’ndeki arşiv belgeleri, Malumat ve koşullarını, devletin yeri geldiğinde Servet Gazeteleri ve bu dönemle ilgili süreli sübvansiyon, teşvik ve bürokratik ortamda yayınlar üzerine inşa edilmiştir. Bu bildiri ile uyum oluşturma biçiminde desteklerini, yeri Kadri Paşa ile ilgili eksik ve dağınık olan geldiğinde ise diğer aktörler tarafından bilgilere ulaşılacaktır. Daha sonra bildirinin yaklaşarak sergilediği koruma stratejilerini, konusunu teşkil eden Kadri Paşa’nın yönetim sanayi dalının yaşam seyri sırasında kentteki anlayışı ve idari uygulamalarına ulaşılan ekonomik ve sosyal yaşama kattıklarını bilgiler çerçevesinde ışık tutulmaya bütüncül bir yaklaşımla ortaya koymak çalışılacaktır. amaçlanmaktadır.

TOKAT BAKIRCILIĞI: DÖNEMİNİN MESO KASTRO’DAN ORTAHİSAR’A: SINIRLARINI AŞAN SOSYO BİR MAHALLE’NİN ANATOMİSİ EKONOMİK YAPIYA İLİŞKİN BİR İNCELEME Fulya Üstün Demirkaya

Fulya Düvenci Karakoç İdeal bir tanım yapmanın mümkün olmadığı, tarihsel süreklilik içerisinde değişim ve 17. yüzyılda Tokat, Evliya Çelebi tarafından dönüşümün bir parçası olan kent mekanı, ekonomik hayatın düzeni bakımından Halep ve kurulma, genişleme, yıkılma ve yeniden Bursa’ya benzetilmiştir. Tavernier de O’nu kurulma kısır döngüsü içerisinde çeşitli destekleyen ifadelere yer vererek; bu kentin etkenlerle yeniden şekillenmiştir. Bu açıdan, Doğu’nun en önemli transit merkezlerinden zamanda geriye doğru gidildikçe uzun biri olduğunu belirtmiştir. İran’dan gelen yolun geçmişinin kalıntılarını koruyan Trabzon kenti İstanbul veya İzmir’e devam etmek üzere son derece zengin bir içerik sunmaktadır. ayrıldığı nokta olan Tokat, aynı zamanda Sinop limanıyla da bağlantılıdır ve 18. Yaklaşık bin yıllık önemli koloni ve liman Yüzyılda iç gümrük merkezlerinden biridir. kültürünün biçimlendirdiği kent, bin yıllık Hıristiyanlık ardından İslam kenti olarak süreklilikler ve sürekliliklere dayanan

74 değişimin izlerini kendine özgü koşullar içinde farklı bir yere sahiptir. Dünyada içerisinde taşımaktadır. Kente ilk yerleşimlerin meydana gelen ve modernleşme olarak ne zaman ve ne şekilde olduğu konusunda tam adlandırılan sürecin 19. yüzyılda Osmanlı bir bilgiye sahip olamamakla birlikte, birkaç Devleti’ne de sirayet etmesi yüzyılın yerleşim yerinin var olduğu ve zaman içinde başlarında şehzadelere nefes aldırabilmişken, nüfus ile paralel bir şekilde yeni yerleşim II. Abdülhamid'de yaşadığı olayların etkisiyle alanlarının kurulması ile kentin genişlediği oluşan her şeyi kontrol altında tutma eğilimi, tahmin edilmektedir. İlk kentlerin varoluşunun şehzadelerin hayatını biraz zorlaştırmıştır. II. asıl nedenini oluşturan yeryüzünde tanrılarını Abdülhamid döneminde şehzadeler, diğer yüceltme ve ona hizmet amacı, antik padişahlar döneminde yaşadıkları serbestlikleri dönemden itibaren "mahalle birimi"ni görünür siyasi, sosyal, eğitim hatta ekonomik alanda biçimde dini yapılar etrafında yerleşen kent kaybetmişler ve genellikle toplumdan sakinlerinden oluşmasını sağlamıştır. soyutlanmış şekilde yaşamışlardır.

Bu çalışmada, kentin ardı ardına yaşadığı idari, II. Abdülhamid bu tutumunu sadece kardeşleri sosyal ve siyasal yapısındaki dönüşümler ve ve yeğenlerine değil kendi şehzadeleri için de bunun paralelinde değişen etnik, dini ve sürdürmüştür. Sultan II. Abdülhamid'in, kültürel yapı ile tek bir birimden farklı dini Mehmed Selim Efendi, Abdülkadir Efendi, yapılar etrafında örgütlenen birçok mahallenin Ahmed Nuri Efendi, Mehmed Burhaneddin bütünleşerek oluşturduğu bir doku halini alan Efendi, Abdurrahim Efendi, Ahmed Nureddin ve bu bağlamda kentin küçük bir parçasını Efendi, Mehmed Bedreddin Efendi ve temsil etmek ile birlikte genel fiziki değişime Mehmed Âbid Efendi olmak üzere sekiz dair barındırdığı ipuçları ile de dikkat çeken şehzadesi dünyaya gelmiştir. Devlette Ortahisar Mahallesi ele alınacaktır. meydana gelen her olaydan haberdar olmak amacıyla Jurnal Teşkilatı kurduran II. Antik çağdan günümüze kesintisiz yerleşmeye Abdülhamid kendi şehzadelerini de kontrol tanık olan, sivil yapıları, kuleleri, köprüleri ve altında tutmakla kalmamış, şehzadelerin bunların arasındaki dini yapıları ile Ortahisar hizmetinde görevlendirilen kişilerin seçiminde surlarının çeperlerini çizdiği alanın Meso de aşırı titiz davranmıştır. Bu sebeple Kastro’dan Ortahisar Mahallesi’ne evrilişi (ilk şehzadelerin hizmetine tayin edilecek kişilerle yerleşim süreci ile başlayarak 19. Yüzyıl ilgili kısa ancak detaylı biyografiler sonuna kadar ki gelişimi/değişimi); kentsel hazırlanmıştır. doku içerisindeki yeri, fiziki yapısı, demografik yapısı çerçevesinde incelenecektir. Bu çalışmanın amacı, Abdülhamid’in Özellikle Tahrir Defterleri, Şer’iyye Sicilleri, şehzadelerinin eğitiminden sorumlu olan başta Vakıf Kayıtları, salnameler ve seyahatnameler lalaları olmak üzere hizmetinden sorumlu gibi tarihi kaynaklar başta olmak üzere mevcut kilercilerinden, hademelerine kadar tüm araştırmalardan, arkeolojik kazı sonuçlarından, görevlilerin biyografileri hakkında bilgi anıtsal yapıların varlığından yola çıkarak vermek ve buradan yola çıkarak 19. yüzyılın tarihsel süreçte mahallenin gelişim/ değişimine sonlarında şehzade hizmetinde bulunan dair açıklanmaya çalışılacak kurgunun haritalar kişilerin bu görevlere gelmelerinde liyakat, ile görselleştirilmesi ve strüktürünün ortaya eğitim ve diğer hangi faktörlerin etkili olduğu konulması hedeflenmiştir. meselesine odaklanmaktır. Bu doğrultuda şehzadelerin yanı başında bulunan görevlilerin yaş, hizmet kademeleri ve maaşları da ele alınacaktır. Çalışmada Başbakanlık Osmanlı ŞEHZADELERİN HİZMETİNDEKİ Arşivi’ndeki muhtelif kataloglarda yer alan GÖREVLİLERİN BİYOGRAFİLERİ Abdülhamid’in şehzadeleri için tayin olunan ÜZERİNE BİR ÖRNEK: SULTAN II. görevlilerle ilgili defter ve belgeler ile döneme ABDÜLHAMİD DÖNEMİ ait hatırat ve diğer ikinci el kaynaklardan Füsun Gülsüm Genç yararlanılacaktır.

II. Abdülhamid dönemi şehzadelerin siyasi, sosyal, ekonomik ve eğitim hayatlarında yapılan sıkı uygulamalar nedeniyle 19. yüzyıl

75

ABDUCTION OF WOMEN AND Empire and trace the definition of how and in ELOPEMENT IN THE NINETEENTH what way a proper marriage was defined. CENTURY OTTOMAN NIZAMIYE COURTS

Gamze İlaslan STRUCTURE OF THE ACCOUNT RECORDS OF THE CASH VAKIFS IN This study examines the court cases involving 17TH AND 18TH CENTURY YENİŞEHİR-İ the abduction of women and elopement in FENAR nineteenth century Ottoman Anatolia and Rumelia provinces (1840-1870). It examines Georgios Salakidis the relation between the law and ordinary Ottoman subjects, their perception and usage It seems that in 17th and 18th century Ottoman of law. Nineteenth century of the Ottoman Yenişehir-i Fenar (nowadays in Empire with its projects focusing on ), the most important town of Thessaly population, security and honor was studied by at that period, the vast majority of evkaf means of the court cases of abduction and operating in the town was cash evkaf, that is elopement since the abduction of women and their capital was a cash amount, which they elopement generally lead to turnoil, security lent at interest, and a part of the thus gained problems, and damages to honor because these revenue was devoted to a charitable purpose. crimes generally involved the rape or seduction As luck would have it, our sources on this of women. subject are quite rich: Apart from the judicial records (kadı sicilleri) of the town kadı, in Although the Ottomans criminalized abduction which sporadic information on these of women in the Penal Code of 1851 with the foundations occurs, there also survived to our article of 206, their effort did not stop the day three account records (vakıf muhasebe abduction of women or elopement. It led to a defterleri) from the late 17th and early 18th battle against the customary tradition of centuries. Two of them are kept in the state wedding rituals and the standardization of archives in Greece, while the third one is some of the sharia rules. Within this paper, the located in the Ottoman archive of Istanbul modernization of customs and standardization (Başbakanlık Osmanlı Arşivi). of sharia law, the general view of Ottomans about the abduction of woman and elopement The purpose of this paper is to shed light on indicates how and in what way a “proper” the structure of these account records, which, marriage should be arranged and defined. so it seems, was already fairly standardized during the period under review. As part of a Since abduction of women and elopement have larger work, which aims to examine the cash not been studied from Meclis-i Vala records foundations in several respects, this article that is especially interrogation reports, I will aims to focus on how the administrator exemplify some cases regarding ‘honor of (mütevelli) of such a vakıf presented the prostitutes’, some possible answers will be annual economic situation of it to the kadı of given based on the forcible kidnappings of the town, so that the latter had an overview of prostitutes and the question of whether the situation. In general the structure of a vakıf prostitutes have honor or not will be analyzed. account record is as follows: 1. Founder of the Apart from that, the second part of my paper vakıf – Accounting period, 2. List of debtors will focus on the cases of elopement and (Der zimmet-i ...), 3. Vakıf’s capital (Mal-i although there was not any kind of article vakıf), 4. Annual yield (Erbah-i hasıla: ‘onu on regarding elopement in the 1840 Ottoman bir buçuk hesabı üzere’), 5. Expenses (İhracat), Penal Code, eloped couples were also 6. Remaining income (Galle-i bakiye), 7. penalized with imprisonment or corporal Beneficiaries (Vazaif), and 8. Closing remarks. punishment, which shows the interpretation of There will be comments on each section law on behalf of socio-cultural and religious separately and questions that remain elements. unanswered will be formulated.

The main attempt of that paper is to define ‘marital relations’ in 19th century Ottoman

76

SERHADDİ BEKLEMEK- 15. YÜZYIL arasındaki benzerlikler, ortak tecrübeler ve SONUNDAN MACARİSTAN’IN FETHİNE farklılılklar daha rahat gözlemlenebilir.. Bu KADAR OSMANLI TUNA SERHADDİ: sayede, kadim serhaddin Macaristan’a KALE SAVUNMA ZİNCİRİ, MUHAFIZLAR, kaymasından evvelki yapısının bilinmesi bize LOJİSTİK VE HALKLAR Osmanlı serhad yönetimi ve pratikleri üzerine bütünleştirici bir bakış açısı verecektir. Göksel Baş

Bu çalışma, Osmanlı İmparatorluğu’nun 15. yüzyılın son çeyreğinden 16. yüzyılın ikinci HOUSE FOR SALE FROM THE OWNER: çeyreğinde gerçekleşmeye başlayan SURVEY ON HOUSES OF NINETEENTH Macaristan’nın fethine değin Tuna serhaddi CENTURY ISTANBUL AS DISPLAYED üzerine bir araştırmayı ihtiva etmektedir. Bu BY THE REAL ESTATE MARKET (1840- araştırmanın temel amacı, Tuna serhaddinde 1900) Bosna’dan Akkirman’a kadar uzanan sınırdaki bütün kalelerin muhafızları ve bu muhafızların Göksun Akyürek istihdam alanı (topçuluk, tüfekçilik, zenberekçilik vb.), idare, lojistik, maaş Throughout the nineteenth century, the ödemeleri, Osmanlı fetihleri öncesi varolan ve complex property regime of the Ottoman state Osmanlıların da kendi askeri sistemleri içinde has been in continuous transition in accordance istihdam etmiş oldukları Voynuk, Martolos ve with prevailing influences of the international paralı tüfekçilerin varlıkları ile sınırdaki halkın free market economy. This dynamic process of savunma görevine ortak iştiraki gibi konulara change in property relations also presents açıklık getirmektir. Çalışmada, defterlerde alternative perspectives for rethinking the rich bulunan kalelerin haritalandırılması, kale urban history of the Ottoman capital. This personeli için sağlanan iaşe ve maaş proposed paper based on a study of newspaper ödemelerinin nereden ve hangi şartlar altında advertisements from this period aims to discuss yapıldığının belirlenmesi, kale yönetimi-emir and display a partial scene of the real estate komuta zinciri ve muhafızlarının market in Suriçi and Boğaz districts of uzmanlıklarına dair analizlerin yapılması ile Istanbul, in order to develop a new Osmanlı sınır savunma zincirinin nasıl understanding of the concurrent architectural, işlediğini anlatmaya çalışacağım. Bu çalışmayı social and economic topography. Thus, main hazırlarken yararlandığım kaynaklar arasında core of this paper comprises an investigation 1461 yılında hazırlanmış tahrirlerden on the dynamic history of Istanbul houses as çıkardığım kale envanterleri, 1484’ten itibaren residential properties between 1840 and 1900. başlayan Bosna mustahfız tımar kayıtları ile In 1840, newly initiated semi-private Ottoman kale mukataaları, 1487 yılına ait Voynuk newspaper Ceride-i Havadis has started to defteri, 1492 yılında hazırlanmış mufassal kale publish advertisements of houses on sale. In mustahfazan defterleri ve 1516 Niğbolu tahriri the first issue dating July 31, 1840 and within bulunmaktadır. Çalışmalarımın özellikle bu the section of "ilanat" (advertisements), it has dönemde yoğunlaşmasının sebebi Osmanlı been announced that advertisements for all askeri tarihi ile genel, sınır çalışmaları ve types of real properties and commodities in kaleler üzerine özel olarak ilgilenen tarihçilerin sale, "such as mansions, gardens, lands, ships, genel itibari ile Osmanlı-Habsburg sınırı boats, leased accommodation, horses, hack çalışmalarına ağırlık vermeleriyle; horses and carriages" were going to be Osmanlılar’ın Macaristan’ı fethinden çok regularly published. Besides, daily schedules zaman önce kurdukları ve geliştirdikleri Tuna of commercial steamers and carts would be serhaddi konusunun ihmal edilmiş olmasıdır. included in the same section. Mainly, these 15. Yüzyıl sonu ile 16. Yüzyılın ikinci çeyreği informations being assembled and publicized arasında neredeyse sabitleşmiş bir serhadde by the newly introduced Ceride-i Havadis can edindikleri tecrübeler ile Osmanlılar, be considered as manifestations of a Macaristan’da kurulacak olan yeni serhad ve flourishing anonymous urban life. And in a savunma zinciri için de idari ve askeri tecrübe closer inspection, those Istanbul houses in kazanmışlardı. Bu tür çalışmaların artmasıyla advertisements displayed as commodities with beraber Macar serhaddi ile kadim serhad further detail of their physical and architectural

77 qualities, were becoming part of those new and adları ve memleketleri yazıldıktan sonra aldıkları dynamic urban patterns. Above all, this study yevmiyyelerin miktarları cevâlî-horân vazîfe proposes to present a new frame for the defterlerine kaydedilirdi. Günlük ödenen Istanbul houses as part of a dynamic social, vazîfelerin yıllık tutarları da hesaplanırdı. Şu ana economic and urban topography that will be kadar tanıtılmamış bu defterlere dayanılarak visualized in accordance with the above yapılan bu çalışma, cevâlî-horân vazîfelerine mentioned advertisements. tahsis edilen miktarların cizye geliri içindeki oranlarını tespit etme imkânı vermiştir. Cevâlî hakkında kaynaklarda yer alan bilgiler, bu kelimenin Suriye, Mısır ve Irak bölgelerinde cizye TRABZON ŞER’İYE SİCİLLERİNİN yerine kullanılan malî bir terim olduğu DİLİNE DAİR hususundadır. Ne yazık ki bu bilgiler, Gülşen Özçamkan Ayaz ansiklopedik ve sözlük maddesinden ileriye gitmemiş olup verilen bilgiler de sadece Mısır Şer’iye sicilleri, kadı ve naiblerin idare ve cevâlisi hakkındadır. Osmanlı tarih yazımının bize hüküm faaliyetlerinin kayda alındığı önemli sunduğu veriler ışığında özellikle Şam Eyaleti’nde tarih belgeleri olup Osmanlı araştırmalarının Hristiyan ve Yahudilerden toplanan cizyeler birincil kaynaklarındandır. Başlangıcı ve Mekke, Medine ve Kudüs’deki seyyid, şerîf, kurumsallaşma süreci net olmamakla birlikte ulemâ ve fakirlere sadaka olarak tahsis edilmiştir. 15. yüzyıldan 20. yüzyıla devam eden bir sicil Buna ek olarak cevâli, cizye kaleminden önemli tutma geleneği söz konusudur. Bu gelenek bir gelir elde edilmesiyle, Şam Hazinesi içinde, 1554/55-1916 aralığındaki Trabzon’a personeline sağlanan ödeneği oluşturan bir büroya ait üç yüz kadar sicilin varlığı bilinmektedir. dönüşmüştür. Çalışmada, bu defterlerin yanı sıra, İstanbul’da Osmanlı Arşivi’ndeki münferit Şer’iye sicilleri, siyasi, hukuki, ekonomik, belgelerden ve mühimme defterlerinden sosyal ve kültürel hayata dair veriler yararlanılarak, 18. yüzyılda bu büronun işleyişi ve içerdiğinden birden fazla disiplini işleyişi esnasında ortaya çıkan usulsüzlükler, ilgilendirmektedir. Bir taraftan, sicil cevâlinin kimlere maaş olarak verildiği ve Şam metinlerinden hareketle türlü bakımlardan Defterdârı ile cizyedârın bu konudaki yetkileri dönemi yorumlamak mümkün iken diğer incelenmektedir. taraftan bu tarihî metinler doğrudan, dil araştırmalarının malzemesidir.

Bu çalışma, Trabzon şer’iye sicillerinden ZİGETVAR SAVAŞI İLE İLGİLİ örnekleri dil ve üslup bağlamında incelemeyi; OSMANLILARCA KALEME ALINMIŞ bu metinleri kuruluş düzeni ve kalıp ifadeler, TARİH KİTAPLARI (FARKLARI, kelime kullanımı ve cümle kuruluşu gibi BENZERLİKLERİ VE GÖRSELLİKLERİ bakımlardan irdelemeyi amaçlamaktadır. BAĞLAMLARINDA BİR KARŞILAŞTIRMA)

H. Ahmet Arslantürk 18. YÜZYILDA ŞAM CEVÂLİSİ VE CEVÂLİ-HORÂN VAZÎFE DEFTERLERİ Zigetvar Savaşı, hem Osmanlı hem Macar tarihleri açısından büyük önem taşımaktadır. Daha özel bir Günay Korkmaz Samıkıran kapsamda ise savaş sırasında yaşanan bazı önemli olaylar dolayısıyla Osmanlı tarihinin en önemli ve Osmanlı döneminde Şam Eyaleti’nden toplanan netameli süreçlerinin vuku bulduğu bir zamana cizye, bu eyalet hazinesinin önemli bir gelir tekabül etmektedir. Savaş sırasında değişik kalemiydi. Bu kalemden yapılan harcamaları nedenlerle de olsa hem gâlip sultan Kanunî Sultan gösteren altı senelik bir cetvel 3782 Numaralı Süleyman'ın vefatı hem de mağlup kral ve Maliyeden Müdevver Defteri’nde (MAD) beylerin ölümleri garip bir ironiyi temsil kayıtlıdır. Cetvele göre cizye kaleminin masraf etmektedir. Belki de bu ironi savaş hakkında hem maddelerinden en önemlisi hac giderleriydi. Bunu Osmanlılarca hem de Macarlar ve diğer takip eden ise cevâlî-horân ismiyle bilinen kişilere Avrupalılarca yazılmış bir çok tarihî anlatının maaş olarak ödenen tahsisâtlardı. Cevâli-i Şam (eserin) ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu eserler, malından vazîfe (maaş) alanların isimleri, baba yazarlarının arkaplanları ve tarafgirlikleri

78 bağlamlarında teker teker değerlendirmeyi hak ticaret ve maarif nazırlığı yapmış olan Münif edecek kitaplardır. Bu bildiride Zigetvar Savaşı Paşa’nın da dâhil olduğu yazarlarca kaleme alınan hakkında Osmanlılarca kaleme alınan Türkçe ve iktisadî konulu makaleler, dönemin hâkim iktisat Farsça (minyatürlü ve minyatürsüz) tarih düşüncesini yansıtır mahiyettedir. kitaplarını karşılaştırmalı bir değerlendirmeye tabi tutmak hedeflenmektedir.

Bildiride öncelikle bu kitapların içerikleri, XIX. YÜZYILDA BATI ANTALYA’NIN yazarları ve yazılma koşulları konularında kısa TİCARETE AÇILAN KAPISI: FİNİKE VE bilgiler verilecektir. Akabinde yazarların eserlerini LİMANI kaleme alma güdüleri ve metinlerini nasıl kurguladıkları irdelenecektir. Bu bağlamda Hatice Durgun eserlerin hem içerik hem yazılma amaçları Antalya’nın batısında yer alan ve büyük açısından Osmanlı siyasi kültürü, sanatı ve tarih akarsuların birleşerek taşıdıkları alüvyonlar yazımı bağlamlarında farkları ve benzerlikleri sayesinde oldukça verimli topraklara sahip vurgulanacaktır. Eserlerden bazılarının savaşla ve olan Finike ovası, yaklaşık 80 km² lik bir alanı dönem olayları ile ilgili minyatürler içermesi kapsamaktadır. İsmini Fenikelilerin buralarda dolayısıyla bu minyatürlerin eserler kapsamında kurmuş olduğu ticaret şubelerine izafeten farkları ve benzerlikleri de vurgulanmaya aldığı düşünülen Finike, eski çağlardan çalışılacaktır. Bildiride zaten bazılarının günümüze birçok uygarlığa ev sahipliği varlığından haberdar olunan eserler konusunda yapmıştır. Kentin doğu-batı güzergâhındaki eski bilgileri yineleyen tekrarlardan ziyade yol üzerinde bulunması, buranın önemini bunların karşılaştırmalı bir değerlendirilmesine arttıran faktörlerden olmuştur. girişilecektir. Henüz pek fazla araştırma konusu edilmemiş olanlar hakkında ise nispeten detaylı Türklerin bölgeye yerleşmeye başladıkları bilgiler verilmeye çalışılacaktır. Zigetvar Savaşı dönemde Pisa Koyu olarak bilinen Finike, bir ile ilgili eserler bağlamında aynı olaylar hakkında korsanlık üssü haline gelmişti. Bizans- Arap bilgiler içeren Osmanlı tarihi kaynak eserlerine, mücadelesine de sahne olan bölgeye özellikle Osmanlı siyasi kültürü ve tarih yazımı Selçuklular döneminde Teke Aşireti açılarından nasıl bakılabileceği konusunda yeni yerleştirilmiştir. Anadolu Beylikleri bir bakış açısı sunulması hedeflenmektedir. döneminde Finike, Menteşe Oğulları’nın talî bir kolu olarak idare edilmiş, bölgenin Osmanlılar eline geçişi Yıldırım Bayezid döneminde gerçekleşmiştir. MECMUA-İ FÜNÛN DERGİSİ ÖZELİNDE OSMANLI MÜNEVVERİNİN İKTİSAT Finike Osmanlı döneminde de önemini ALGISI korumuştur. XVII. yüzyılda Mısır İskelesi olarak adlandırılan Finike, iç bölgelerle ulaşımı Hacer Kılıçaslan sağlayan önemli bir liman şehri olmasının 1860’lı yıllar, Batılı bilginin, Osmanlı yanında zengin ormanlarından elde edilen münevverleri ve bürokratları eliyle, nisbeten geniş kereste ihracatıyla da dikkat çekmektedir. halk kitlelerine ulaştırılması yönünde somut Özellikle bu bölgede yetişen Finike Ağacı, adımların atıldığı bir dönemdir. Osmanlı zengin ormanlarında kendi ismiyle anılan bir ülkesindeki tarihi çok eski olmayan basın, bu ağaç türünün varlığını ve kıymetini teyit eder misyonu gerçekleştirmenin temel araçlarından biri niteliktedir. olarak karşımıza çıkmaktadır. 1861 yılında kurulan “Cem’iyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye”nin Gemi yapımı için çevre dağlardan kesilen yayın organı olarak 1862 Temmuz’unda ağaçlar Finike limanına taşınmıştır. Aynı neşredilmeye başlanan Mecmua-i Fünûn dergisi; zamanda buraya, bölgenin en büyük kasabası dönemin “fen” algısı, Batı ile etkileşimin Osmanlı olan 12 saat mesafedeki Elmalı’ya zihniyetindeki yansımaları ve Osmanlı gönderilecek bazı ticarî mallar indirilmiştir. münevverinin iktisadî düşüncesine ışık tutması Amerika, İtalya vapur kumpanyalarının bakımından önemlidir. Osmanlı’daki ilk iktisat haftada bir kez uğradığı Finike iskelesine, kitaplarından birini yazmış olan Sakızlı Ohannes Adalar, Suriye ve Mısır’dan kereste ile Efendi ile Darülfünûn’da iktisat dersleri vermiş, yakacak odun, kömür, hububat için gemiler

79 yanaşmaktadır. Ayrıca yine Finike ve çıkışlı öğrencilerin kabul edileceği üç yıllık çevresinden çıkarılan ve imtiyazı hakkında idadiler kurulacaktır. birçok tartışma yaşanan krom ve manganez madenleri, Finike iskelesinden ihraç 1869 Maarif Nizamnamesi’nde hemen açılması edilmektedir. öngörülen söz konusu idadiler, maddi imkânsızlıklar ve öğretmen yokluğu yüzünden Konumu itibariyle önemli bir liman kenti olan 1874 yılına kadar bir türlü açılamamıştır. 1874’te Finike’de, nahiye müdürlerinin çok sık “Darülmaârif” adlı rüşdiye düzeyindeki okul değiştiği tespit edilmektedir. Görevini kötüye idadiye çevrilmiş ve böylece Osmanlı’daki ilk kullandığı görülen birçok nahiye müdürü, kimi mülki (sivil) idadi mektebi açılmıştır. Bu ilk idadi, zaman azledilirken kimi zaman bir başka 6 Ocak 1874 (17 Zilkade 1290) tarihinde açılmış nahiye müdürü ile görev yerleri olmasına rağmen, çeşitli nedenlerden dolayı 1873- değiştirilmiştir. Bölgeye uyum 1874 eğitim öğretim yılında faaliyete geçememiş, sağlayamadıkları gerekçesi ile başka bir idarî ancak 1874-1875 öğretim yılında Darülmaarif birime tayinlerini isteyen müdürlere de tesadüf binasında eğitime başlayabilmiştir. Darülmaarif edilmektedir. Finike Nahiyesi’ndeki bu sahasında Mülkiye İdadisi için yapımına başlanan düzensizlik ve idaredeki gevşeklik, havalide yeni bina tamamlanıncaya kadar Darülmaarif kaçakçılık ve yolsuzluğun önünü açan amiller binası rüşdiye talebeleri ile ortaklaşa kullanılmış olmuş, devlet memurlarının birçoğu bölgede ve 25 Eylül 1883’te Darülmaarif kapatıldıktan yolsuzluk eylemlerine karışmıştır. Kaçakçılığı sonra da bu bina tamamen Mülkiye İdadisi’ne yapılan başlıca ürünler arasında kereste, tahsis edilmiştir. Mekteb, daha sonraki yıllarda ise kömür, tütün, silah ve barut gelmektedir. Şehzadebaşı’nda bulunan Safvet Paşa Konağı’na Finike’den tütün ve kereste yüklü kaçak ve oradan da 1894’te Şehzade Camii yakınındaki gemiler adalara ürünleri boşaltırken buralardan Ahmed Muhtar Paşa Konağı’na taşınmıştır. da barut ve silah temin etmişlerdir. Vilayet Nizamnamesi’nin uygulamaya konulmasının 1875 yılı kayıtlarında “Mülkiye İdadiye Mektebi” ardından Elmalı Kazası’na nahiye statüsünde olarak yer almaya başlayan söz konusu mekteb, bağlanan Finike, XX. Yüzyıl başlarındaki yeni ilk zamanlarda genellikle bu isimle kayıtlara idarî düzenlemeye kadar mevcut statüsünü geçmiş; daha sonraki yıllarda ise yaygın olarak korumuştur. “Dersaadet Mülki İdadi Mektebi” adını almış; bazen de “İstanbul Mülki İdadi Mektebi” şeklinde Söz konusu bildiride Finike ve çevresinden isimlendirilmiştir. 1900 yılına kadar bu isimlerle elde edilen ürünlerin ihracatı, yaşanan anılan mülki idadi mektebi, bulunduğu semtten yolsuzluk ve kaçakçılık olayları ile Finike’nin dolayı 1900-1901 öğretim yılından itibaren “Vefa XIX. yüzyıldaki genel görünümüne ilişkin İdadisi” olarak kayıtlarda yer almaya başlamış ve tespitler, ağırlıklı olarak Osmanlı Arşiv dolayısıyla mektebin ismi değişmiştir. vesikalarından yararlanarak ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu çalışmada; Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’da açılmış olan ilk numune sivil idadi mektebi olup, Rumeli yakasında 25 yıl aynı isimle ve yaklaşık 20 yıl boyunca da İstanbul’da tek sivil OSMANLI’DA İLK SİVİL İDADİ: idadi olarak eğitim öğretim hizmeti veren İstanbul İSTANBUL (DERSAADET) MÜLKİ (Dersaadet) Mülki İdadi Mektebi’nin tarihçesi, İDADİ MEKTEBİ (1874-1900) muallim ve talebe durumu ile okutulan dersler ve mektebin Osmanlı eğitimine katkısı hakkında Hatip Yıldız yerel kaynaklar ve bilhassa arşiv belgeleri ışığında “İdadî” adlı okullar, yüksek askeri okullara bir değerlendirme yapılacaktır. öğrenci hazırlayan ön sınıflar olarak ilk defa 1845 yılında ordu merkezleri ile Bosna’da açılmıştır. İdadi ismi bir ortaöğretim kurumu olarak gerçek hüviyetini 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’nde bulmuştur. Bu nizamnameye göre, Müslüman olan ve olmayan Osmanlı vatandaşlarını birbirleriyle kaynaştırmak ve ortak bir kültür içinde yetiştirmek düşüncesiyle, rüşdiye

80

SULTAN II. BAYEZİD’A HEDİYE GELEN yetiştirilme biçimini işleyen bir Tanzimat KİTAPLAR yazarıdır. Hem teorik hem de kurmaca eserlerinde geleneksel ve modern çocukluk Hilal Kazan anlayışlarını toplumsal çerçevede tartışır ve bir senteze varmaya çalışır. Bu sayede eserleri 19. Osmanlı Devleti’nin yükselme devrinin en yüzyıl Osmanlı’sında kültür ve çocukluk önemli kültür ve sanat hamilerinden olan anlayışındaki değişimin bir panoramasını Sultan II. Bayezid, saltanatı süresince sunar. kendisine hediye edilen her türlü eşya ve kitabı İn’amat Defteri adı verilen “Tetimme-i İn’amat Bu bildirinin amacı Ahmet Mithat’ın gözünden ve Tasaddukat …” diye devam eden bir deftere 19. yüzyıl Osmanlı toplumundaki çocukluk gün gün kaydettirmiştir. Bu kayıtlardan anlayışının değişimini aktarmaktır. Dönem günümüze saltanat devrinin son sekiz yıllık yazarlarının hepsi aynı bakış açısı ile (908-917) kayıtları ulaşmıştır. Bu kayıtlarda incelendiğinde, dönem aydınının “Çocuk nasıl Kur’an-ı Kerim başta olmak üzere dini yetiştirilmelidir?” sorusu karşısındaki genel konulardan, edebiyat, felsefe, tarih ve tıbba tavrı açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. Ancak kadar geniş bir alanı kapsayan bu eserlerin bundan sonradır ki Osmanlı entelijansiyasının sayısı 100’den fazladır. Müellifleri, hattatları, Osmanlı kültürü üzerindeki etkisi nesnel olarak takdim eden kişiler ve isimlerinin bir kısmı da ölçülebilir. belli olan bu kitapların sahipleri II. Bayezid tarafından gerek nakdi gerek hil’at olarak Ahmet Mithat Efendi (2013a), Felatun Bey ve ödüllendirilmiştir. Bu bildiri çerçevesinde Rakım Efendi, 1. Baskı, İstanbul: Kapı konu sultan-kitap-himaye üçgeni içinde Yayınları. örnekleri ile irdelenecektir. Ahmet Mithat Efendi (2013b), Peder Olmak Sanatı, 1. Baskı, İstanbul: Dergâh Yayınları.

YETİŞKİN ÇOCUKTAN, ÇOCUK İnal, Kemal (2007), Modernizm ve Çocuk, 1. YETİŞKİNE: OSMANLI’NIN SON Baskı, Ankara: Sobil Yayıncılık. DÖNEMİNDE ÇOCUKLUK ANLAYIŞININ DEĞİŞİMİ Agamben, Giorgio (2010), Çocukluk ve Tarih, (Çev. Betül Parlak), 1. Baskı, İstanbul: Kanat Hüseyin Ayaz Kitap.

Osmanlı’da Batılılaşma, çocukluk anlayışında Araz, Yahya (2013), Osmanlı Toplumunda da büyük değişimlere sebep olmuştur. Osmanlı Çocuk Olmak, 1. Baskı, İstanbul: Kitap tebaı 19. yüzyıla kadar cemaat toplumu Yayınevi. özelliği gösterir. Buna bağlı olarak çocuklar erken yaştan itibaren yetişkinlerle bir arada yaşar ve böylece hayata gözleyerek, deneyimleyerek hazırlanır. Gücünün yettiği TRABZON TEKSTİLİ (TEREKE ölçüde önce ailesinin daha sonra da toplumun KAYITLARINA GÖRE 1750-1900) ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olur. Hüsnü Yücekaya Batılılaşma sonrasında ise erken yaştan itibaren sorumluluk alan çocuk tipi yerine; Osmanlı Tekstil Tarihi ile ilgili hâlâ aydınlığa hassas ve kırılgan olduğu için korunması kavuşmayan pek çok husus bulunmaktadır. Bu gereken çocuk tipi öne çıkar. Çocuğun, kötü ve konuda genel kanaatler de net bir görüntü arz zararlı olarak değerlendirdiği yetişkin etmemektedir. Yürütülen çalışma kapsamında yaşamından olabildiğince uzak tutulması Osmanlı Tekstil Tarihi, Trabzon sicillerindeki gerektiği yönündeki Batılı görüş belirleyici örnekler bağlamında incelenmiştir. Bu sayede olur. Bu durum 19. yüzyıl Osmanlı’sında ikili Trabzon’da üretilen kumaşlar, bu kumaşların bir anlayışın ortaya çıkmasına sebep olur. zaman içindeki kullanılma oranları, ithal tekstil ürünleri ve değişen oranlar, ev tekstili ve Ahmet Mithat, eserlerinde bir toplumun kıyafet türleri tespit edilmiştir. Bütün bu yetişkin kimliğinin inşa edileceği zemin olarak belirlenen hususlar 1620- 1870 yılları gördüğü çocukluk dönemini ve çocuğun aralığında şehrin dokuma ürünleri profilini

81 kesine yakın bir oranda ortaya çıkarmıştır. Osmanlıda ise “toprak belgesi” anlamındaki Belirlenen bulgular bir yöntem mahiyetinde tapu şeklini alan kelime günümüzde de şer’iyye sicillerinde araştırılmıştır. Yürütülen “mülkiyet belgesi” anlamında kullanılarak ilk çalışma bağlamında yedi sicilde yüzlerce dönemlerdeki şeklinden ve anlamından tereke incelenmiştir. Bu terekelerde toplamda uzaklaşmıştır. 65 çeşit kumaş tespit edilmiştir. Tespit edilen kumaşların alt türleri de hesaba katıldığında Bu bildiride kelimenin yapı ve anlam 145 çeşit kumaş çeşidine ulaşılır. Diğer yakın bakımından uğradığı bütün değişimler Uygur bazı şehirler ile kıyaslandığında Trabzon da döneminden günümüze kadar yazılmış olan keten kumaşının daha yoğun kullanıldığı temel eserler ve etimolojik sözlükler üzerinden anlaşılmaktadır. En çok tespit edilen kumaşlar: belgelenecektir. peştamal, şal, keten, çuha, basma ve çarşaf kumaşlarıdır. İthal kumaşların Trabzon’da diğer bazı şehirlere göre daha yoğun tespit TANZİMAT DÖNEMİNDE CANİK edildiği görülmüştür. Buna rağmen genel SANCAĞINDA VERGİ TARTIŞMALARI kanaatin aksine ithal kumaşların sınırlı oranda kaldığı anlaşılmaktadır. İbrahim Serbestoğlu

Tanzimat’ın hedeflerinden birisi de vergi adaletinin sağlanmasıydı. Babıâli’nin hedefi ESKİ TÜRKÇEDEN OSMANLICAYA hazinenin gelirlerini artırıp, halktan “TAPU” KELİMESİ kazançlarına göre vergi toplamaktı. Bu doğrultuda temettüat sayımları yapılıp, gelirler Irmak Kaçar tespit edilmeye çalışılmıştı. Ancak gerek sayım Türkçede birçok kelimenin zaman içerisinde yapanların gerekse de yeni düzenlemenin ses ve yapı değişikliğine uğradığı, bazı aleyhinde vergi artışına sebep olanların kelimelerin anlamının değiştiği, bazılarının ise tutumları dolayısıyla sağlıklı tahrirler günümüzde bambaşka şekil ve anlamlarda gerçekleştirilemedi. Bu durum bizzat devlet kullanıldığı görülmektedir. Bu çalışmada, tarafından eleştirilen iltizam sisteminin tekrar Osmanlıcada ve günümüz Türkçesinde “toprak uygulamaya konulmasına yol açtı. belgesi” anlamında kullanılan “tapu” kelimesi Mültezimlerle ahali arasında yoğun ele alınacaktır. Tapu kelimesinin Türk dilinin tartışmalara sebep olan iltizam uygulamaları târîhî dönemlerinde hangi anlamlarda ve yerel meclislerce çözümlenemeyince merkezi yapılarda kullanıldığını, tarihî süreçte kaleme hükümet devreye girip, tartışmaları ortadan alınmış olan dînî ve edebî eserlerden takip kaldırmaya çalıştı. edebilmekteyiz. Mehmet Zeki Pakalın, araştırmacıların bazılarının “tapu” kelimesinin Mültezimlerle ahalinin tartışmasının yanında Rumcada “arz” anlamına gelen “tapus”tan “lazbastı vergisi” örneğinde mevsimlik geldiği veya Farsçadan alınmış bir tabir olduğu işçilerden alınan vergiler de tepkilere yol şeklindeki görüşlerine karşı çıkarak bu açıyordu. Samsun, Bafra ve Çarşamba kelimenin Eski Türkçede itaat anlamına gelen kazalarında tütün tarlalarında çalışan tarım “tapuk” kelimesinin değişmiş şekli olduğunu işçileri, yalnızca bu kazalarda ve Lazistan belirtir. Sancağından gelenlerden alınan verginin Tanzimat’ın eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı Tapug kelimesi, farklı yüzyıllarda ve farklı olduğunu dile getirmişlerdi. Nitekim Türk dillerinde hizmet; ibâdet, Allâh’a yakınlık Babıâli’nin bölgeye gönderdiği müfettişler bu ve bağlılık, itaat; efendiye sunulan her türlü talepleri haklı görmüş ve kaldırılması için hizmet; onur, gurur, övgü anlamlarında merkeze rapor göndermişlerdi. kullanılmışken Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde ise kişinin zatı, hazreti anlamında Çalışmamız ahalinin vergi adaleti; merkezi kullanılmıştır. Kelimenin Uygurcada “tapug hükümetin gelir ve taşrada ileri gelenlerle udug” şeklinde “tedavi etmek” anlamında mültezimlerin kârlarını artırma tartışmaları kullanıldığı da tespit edilmiştir. Ayrıca ekseninde Tanzimat’ın vergi uygulamalarını Burhan-ı Katı sözlüğünde de afv dileme amaçlı ortaya koymaktadır. Başbakanlık Osmanlı bir hareket ve ritüel olarak tarif edilmiştir. Arşivi’nde bulunan belgelere dayanmaktadır.

82

XVII. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA KÖY TARİHİ YAZIMINDA YENİ BİR TRABZON’DA GÖRÜLEN ASAYİŞ KAYNAK ÖNERİSİ: TASFİYE SORUNLARI VE BUNLAR İÇİN ALINAN TALEPNAMELERİ TEDBİRLER İsmail Arslan İbrahim Solak- Mehmet Ali Türkmenoğlu Osmanlı döneminde kesin olarak bir köy Osmanlı Devleti’nin yönetim felsefesi adaletin tanımından bilimsel olarak bahsetmek tesis edilmesi ve reâyânın korunması üzerine mümkün olmamakla birlikte Halil İnalcık, bir kuruludur. Bunu sağlamak için merkezden yerin köy olabilmesi için belirleyici faktörün; taşraya sık sık fermanlar gönderilmiş, Osmanlı imparatorluk düzeninin tuttuğu adaletnâmeler yayınlanmıştır. Osmanlı defterlere belirli bir süre yazılmış olması tarihinin önemli kaynaklarından şer’iye gerektiğini söylemiştir. Bu kayıtların köyü, sicilleri incelendiğinde, genellikle zulüm ve ekili arazinin ve otlaklarının sınırları ile toplam teaddi kavramı ile ifade edilen, yerel idareciler vergi yükümlülüğünün miktarı belli bir toprak veya eşkıya tarafından tebaya karşı pek çok ve komünal yaşantı birimi olarak tanımladığı haksız davranış ve cürmün işlendiği ve görüşündedir. Buna göre bir yerin köy olarak bunların giderilmesi için tedbirler alınması nitelendirilip nitelendirilmemesindeki temel yönünde iradeler yayınlandığı görülmektedir. kıstasta, köylü aile sayısınının ya da ekilen arazi miktarının o kadar da belirleyici olmadığı Bu çalışmada, Osmanlı Devleti’nin önemli bir anlaşılmaktadır. Bir yerin köy olduğunu asıl liman şehri olan Trabzon’un XVII. yüzyılın tayin edici olan, tarım temelli bir yerleşmenin ikinci yarısındaki asayiş durumunun ortaya devamlılığıdır. Bu anlamda köy, kırsal çıkarılması hedeflenmektedir. Bölgenin siyasi organizasyon içinde yer alan köylü tarihi dönemin siyasi olayları ile örtüşmektedir. halkın(reaya) coğrafi mekan içinde yerleştiği, Bu dönemde Trabzon Eyaleti; Anadolu’da ikamet ettiği veya toprağa bağlandığı yerler Celali isyanları ile başlayan eşkıyalık olarak tanımlanabilir. Günümüzde ise 1924 hareketlerinin en yaygın olduğu bölgelerden tarihli köy kanununa göre nüfus esas alınarak; biri haline gelmiş, merkezi ve yerel idareciler nüfusu iki binden aşağı yurtlar ve cami, bir taraftan eşkıyalık hareketleri ile boğuşurken mektep, otlak, yaylak, baltalık gibi orta malları diğer taraftan yüzyılın başında Don Kazakları bulunan ve toplu veya dağınık evlerde oturan ile başlayıp XVII. yüzyılın ikinci yarısında Rus insanlar, bağ, bahçe ve tarlalarıyla birlikte bir saldırıları ile iyice şiddetlenen dış saldırılara köy teşkil etmektedir. göğüs germekle meşgul olmuştur. Bu problemler bölgede yoğun bir asayiş sıkıntısını Türkiye’de köy tarihi yazımında müracaat da beraberinde getirmiş, bu durumun ortadan edilen birinci elden kaynaklar arasında kaldırılmasını isteyen merkezi yönetim, yerel genellikle kadı sicilleri, tahrir ve temettuat idarecilere gönderilen emir ve fermanlarla defterlerinin yaygın olarak kullanılmaktadır. reayaya karşı zulmün önlenmesini, asayiş ve Köy tarihi yazımında bunlardan başka adaletin tesis edilmesini emretmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki tasnifler arasından Şikâyet Defterleri, Ahkam Bu çalışmada, söz konusu dönemde Trabzon Defterleri, Meclis-i Vükela, Meclis-i Vala, şer’iye sicillerine yansıyan, bölgede asayişi Şura-yı Devlet, Bab-ı Ali Evrak Odası gibi ihlal eden olaylar tespit edilmeye, bu olayların tasniflerden de yararlanmak mümkündür. Bu önlenmesine yönelik alınan tedbirlerin ortaya çalışmada köy tarihi yazımında yeni bir kaynak çıkarılmasına çalışılmıştır. Bu minvalde önerisi olarak, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi baskın, yağma, tasallut, tegallüb, tahakküm, fonları içerisinde yer alan Muhtelif Mübadele katl ve gasb gibi eşkıyalık ve yol kesme Komisyonu Tasfiye Talepnameleri faaliyetleri ve yine idarecilerin vergi değerlendirilecektir. 1923’ten itibaren tahsilindeki usulsüzlük, yolsuzluk, halka mübadelesine başlanan Yunanistan tebaalı yüklenen angarya ve gadr gibi faaliyetleri Müslüman Türklere ait tasfiye incelenecektir. talepnamelerinden oluşan katalog, mübadillerin geldikleri yerlere göre düzenlenmiştir. Buna göre çalışmada, özellikle Kuzey Yunanistan bölgesi başta olmak üzere,

83

Yunanistan’da mübadeleye tabi coğrafi Pontus rebels; transporting Moslem refugees alandaki Müslümanların yaşadığı köylerin from Batumi to Trabzon. Among other tarihinin yazımında tasfiye talepnamelerinin incidents, the first log reflects the ‘Alemdar’’s nasıl kullanılabileceği noktasına escape from Ereğli to Trabzon in October yoğunlaşılacaktır. 1921, under constant pressure by the French Navy, in particular. The second log ends in November 1923 with the return of the ‘Alemdar’ to the shipyard in the Golden Horn, ‘ALEMDAR’ SHIP’S LOGS: AN Istanbul, under the control of the new Turkish OTTOMAN SHIP HIJACKED TO Republic. With our paper, we hope to shed TRABZON FOR SERVICE IN THE new light on the Black Sea naval activity TURKISH WAR OF INDEPENDENCE during the Turkish War of Independence Jack Snowden through the details provided by the ‘Alemdar’ ship’s logs. One of the most important problems facing the nascent Turkish independence movement led by Mustafa Kemal was the establishment of an CRIMEAN LITTORAL BETWEEN THE effective armed force. This meant not just SALJŪQS AND THE CUMAN-QIPČAQS forming a land army but a navy, as well. In TH IN THE EARLY 13 CENTURY this regard, our paper focuses on one such naval asset – the ‘Alemdar’. In January 1921, Kostantin Golev the Ottoman Navy ship ‘Alemdar’ was hijacked by a pro-Independence crew from The military campaign of Ḥusām al-Dīn Istanbul and taken first to Ereğli on the western Chūpān against the Crimean city of Sudak in Black Sea coast and then, nine months later, to theearly 13rd century represents a well-known Trabzon where the ‘Alemdar’ would serve a attempt of the Saljūq Sultan ‘Ala’ al-Dīn variety of critical roles in the Turkish War of Kayqubād (1219 – 1237) to transfer his rivalry Independece. The primary sources for our with the young Trebizond Empire for the research into the ‘Alemdar’ are two of the lucrative Black Sea trade on the coast of ship’s logs (June 1921-May 1922 and January Crimea. The Saljūq expeditionary corps 1923-November 1923), written in Ottoman however met the unexpected resistance of a Turkish, which resided for nearly 90 years with Cuman-Qipčaq army, supported by Russians. the family of an ‘Alemdar’ captain. Along with Nevertheless, the forces of Ḥusām al-Dīn 3 other colleagues, I helped to transcribe the managed to defeat their opponents and to logs into the modern Turkish alphabet. The capture Sudak, accordig to our main source for project was finished in the Fall of 2014 and the campaign Ibn Bībī. Unfortunately neither publication by İş Bankası is awaited. he nor the later Ottomantranslation of his work Additional sources for our research were provides us with a decisive clue in respect to contemporary intelligence reports related to the chronology of the events. The same is valid Black Sea naval activity issued by Turkish for the local Crimean Sinaxary of Sudak. Nationalist authorities. The activity recorded in the logs reflects both the daily, routine In addition to the chronological problem, the business of the ship and also the historic events Saljūq-Qipčaq coflict and the whole campaign that the ship and its crew participated in. Daily of Ḥusām al-Dīn are usually examined in the chores included weather readings and sea historiography either through Saljūq or through conditions, ship’s maintenance and crew Russian perspective. As regards to the Cuman- status. Among the various duties taken on by Qipčaqs, the confrontation with ‘Ala’ al-Dīn’s the ‘Alemdar’ were: transporting weapons and army is usually briefly touched in the ammunition from Trabzon to Samsun and researches upon their history. The aim of the Amasra for use at the battlefront by Mustafa current paper is to represent the events through Kemal’s army; transporting weapons and the perspective of the Cuman-Qipčaq ammunition from Bolshevik Russia back to domination in the Crimea which predated and Trabzon for onward delivery to the battlefront; as it seems survived the brief salvaging disabled ships along the Black Sea Saljūqintervention. Thus the episode will be coast; engaging in two sea battles with Greek examined in the context of the interaction

84 between sedentary and nomad population in conducting their activities. With their defeat in the peninsula. In addition, comparison between the World War I, the Germans lost all the fruits the main Oriental sources for the events and a of their laborious and costly efforts. 13 th century Western document which is better known among the researchers of the The treaties following the World War I (1918- Cuman-Qipčaq history will support one of the 1923) ended the plans of all the Europeans, hypothesis for the chronology of the camaign. especially those of Germany, to gain uncontrolled access and clear exploitation of the mines of Asia Minor.

THE EFFORTS OF THE GERMAN EMPIRE TO CONTROL AND EXPLOIT THE MINES OF ASIA MINOR AT THE XVI. YÜZYIL SONLARINA DOĞRU BEGINNING OF THE 20TH CENTURY OSMANLI DEVLETI’NDE TIMARLI SIPAHILER: ORDU VE YÖRESINDEN Kyriakos Chatzikyriakidis TIMARLI SIPAHI PROFILLERI (FENARI VE DIĞERLERI) This paper proposal, part of my doctoral thesis titled “Penetration of European mining Leyla Aksu Kılıç companies into the mines of Asia Minor (1861-1923): consequences to the Greek Tımar sistemi, Osmanlı Devleti’nin uzun süre miners of Pontus”, will concentrate on the ayakta kalmasını sağlayan en temel efforts made by the German Empire to secure kurumlardan birisidir. Sistemin etkin olarak the most important mines operating at the kullanıldığı dönemler aynı zamanda devletin beginning of the 20th century in the region of savaş meydanlarında yenilmez olduğu ve geniş the Asia Minor. Valuable information about bir coğrafyada hâkimiyetini tesis ettirebildiği this subject can be found in the German zamanlardır. Bu sistemin işleyiş Federal Archives (Bundesarchiv) and mekanizmasının en temel dişlisi –ya da baş especially in the Intermediate Archives aktörü- tımarlı sipahilerdir. (Zwischenarchiv) at Hoppegarten as well as in the Political Archive (Politisches Archiv) Çalışmamızda, mekânsal açıdan örneklem belonging to the German Ministry of Foreign olarak Ordu ve yöresindeki sisteminin baş Affairs. aktörleri olan tımarlı sipahiler ele alınmaya çalışılacaktır. Yöre temelinde bir sipahinin From the beginning of the 20th century and tımara hak kazanma süreci, tımarın tasarruf especially during the years of the World War Ι, edilmesi ve buna dair bürokratik muamelat, Germany pursued a policy to control the most tımarın getirdiği yükümlülükler ve tımarın important natural resources, especially the kaybedilmesine dair süreç incelenirken; mineral resources of the Ottoman Empire, like Tımarlı sipahiler tek tip mi ya da farklı tımarlı the coal resources of Heraclea (Ereğli, on the sipahi profilleri çıkarılabilir mi sorunsalı shores of the Black Sea), the copper mines of üzerinden hareket edilecektir. Bunun için, Arghana (Diyarbakır), the lead mines of Balya Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde (BAO) kayıtlı (Balıkesir), the lead-silver mines of Buğa 55 numaralı -elimizdeki Ordu ve yöresinin de maden (Niğde, Taurus Mountains) etc. These kayıtlı olduğu geniş hacimli ilk defterlerden- resources were considered to be necessary for Tımar ve Zeamet Ruznamçe Defterinin Ordu the supply to the German industry and ve yöresinin kayıtlı olduğu kısmına ait especially the military and ammunition verilerden hareketle, “Osmanlı’da tımarlı industry but until then, they belonged to either sipahi olmak” üzerine bir değerlendirme the Ottoman Empire or to the British or French yapılmaya çalışılacaktır. mining companies.

However, the negative for Germany outcome of the war (following the treaty of 1918) created new conditions in the regions concerning mineral resources where the German engineers and Greek miners were

85

BİRİNCİ MAHMUD VE NADİR ŞAH incelenmesidir. İkincisi ise bu dönemde DÖNEMİ OSMANLI-İRAN yazılmış yeni bir Osmanlı sefaretnamesi olan DİPLOMATİK İLİŞKİLERİNDE 1742 tarihli Münif Mustafa Efendi ELÇİLİK HEYETLERİNİN KARŞILIKLI sefaretnamesi literatüre kazandırılmasıdır. DEĞERLENDİRİLMESİ (1736-1747)

M. Nureddin Özel 18. YÜZYIL BAŞLARINDA BİR Osmanlı-İran siyasi tarihi yazımında, 18. MUHASSILIN MALİ OLARAK yüzyıl ihmal edilen dönemlerin başında YÜKSELİŞİ: HALEB MUHASSILI gelmektedir. Literatürde ağırlıklı olarak Safevi ABDURRAHMAN AĞA ve Kaçar dönemleri incelendiği gözlenmektedir. Fakat Türkçe ve Farsça’daki M. Sait Türkhan asli kaynakların zenginliğine ve İngilizce ve Fransızca vb. dillerdeki çalışmaların 1695 yılından itibaren Osmanlı maliyesinde bir çeşitliliğine rağmen Safevi hanedanının nevi iç borçlanma imkanı tanıyan malikane yıkılması ve Nadir Şah’ın ortaya çıkışıyla sistemi ile acil nakit ihtiyacını çözüm bulma birlikte hareketlenen ilişkiler yeterince yoluna gitmiştir. Bu yöntem özellikle taşrada çalışılmamıştır. Bu tebliğde I. Mahmud (1730- idari anlamda vergi gelir kaynaklarını ömür 1754) ve Nadir Şah (1736-1747) döneminde boyu tasarruf yetkisine sahip, dolayısıyla mali beş Osmanlı ve altı İran sefaret heyeti merkeze bakımdan güçlü sahip bir taşra idarecileri alınarak Osmanlı-İran diplomatik ilişkileri zümresi ve zengin bir ayan sınıfının doğmasına incelenecektir. Bu tebliğde, Osmanlı elçileri neden olmuştur. Malikane sisteminin Genç Ali Paşa, Mustafa Paşa, Münif Mustafa uygulanmaya başlandığı ilk bölgelerinden Efendi, Nazif Mustafa Efendi ve Kesriyeli birisi de imparatorluğun, en önemli ticaret Ahmed Paşa ile İran elçileri, Abdülbaki Han, merkezleri arasında bulunan Haleb eyaletidir. Muhammed Rahim Han, Ali Merdan Han, Malikane sistemi ile Haleb muhassıllığına Hacı Han, Fethali Han ve Mustafa Han ele bağlı bazı vergi kalemlerini malikane olarak alınacaktır. Tebliğde Osmanlı kronikleri uhdesine alan Haleb Şehbenderi Abdurrahman (Subhi ve İzzi) ve sefaretnameleri (Münif Ağa’nın bu tarihten itibaren Haleb ve Mustafa, Nazif Mustafa ve Kırımlı Mustafa çevresinde mali ve idari olarak öne çıkan bir Rahmi) ile muhtelif arşiv belgeleri, birincil idareci haline geldiği görülmektedir. kaynak olarak kullanılacak ve ilgili Türkçe, Abdurrahman Ağa şehbenderlik görevi Farsça ve İngilizce eserlere de yer verilecektir. nedeniyle zaten şehirdeki ticari hayatta etkin Osmanlı ve İran elçilik heyetleri görevleri, bir konuma sahipti. Abdurrahman Ağa önce mensupları, mihmandarları, yolculuk Haleb duhan ve kahve gümrükleri ile çeşitli güzergâhları ve süreleri olmak üzere beş başlık karyelerin maktu vergilerini malikane tahsile altında mukayese edilecektir. Bu başlamış bir süre sonra da rakiplerine rağmen mukayeselerde iki temel amaç Haleb Muhassıllı olmuştur. Ayrıca Birecik’te hedeflenmektedir; İlki sefaret heyetleri Fırat üzerinde 60 parçalık bir donanma arasındaki benzer ve farklı hususları tespit kurulması için merkezi yönetim tarafından etmektir. İkincisi ise bu hususlar ile dönemin görevlendirilmesi onun mali gücü ve devlet siyasi bağlamı arasında ilişki kurmaktır. nezdindeki itibarını göstermektedir. Örneğin; İran elçilerinden Abdülbaki Han Abdurrahman Ağa’nın Haleb muhassıllığı gibi İstanbul’da 114 gün, Muhammed Rahim Han önemli bir gelir kalemini elde etmesinden bir 175 gün ve Hacı Han 120 gün kalmışken süre sonra bir başka vergi kalemi olan Şam Fethali Han 68 gün kalmıştır. Fethali Han’ın kahve gümrüğü idaresini de aldığı kalış süresinin nispeten kısa olmasının sebebi görülmektedir. Bu süreçte Abdurrahman Ağa Ağustos 1745’te Nadir Şah’ın beşinci mezhep İstanbul’a göndermesi gereken malikane teklifinden vazgeçmesiyle Osman-İran ödemelerini için Haleb’deki İngiliz ilişkilerinin daha uzlaşmacı bir hal almasıdır. tüccarlardan yüklü miktarda kredi kullanmıştır. Tebliğin Osmanlı tarih çalışmalarına iki Bu kredi ilişkileri İngiliz tüccarların noktada katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Abdurrahman Ağa’nın gelir ve gider Birincisi İran ve Osmanlı sefaret heyetlerinin durumunu daha yakından takip etmelerine ilk defa detaylı bir şekilde karşılıklı olarak neden olmuştur.

86

Bu bildiride, yukarıda kısaca özetlenen çerçeve reverberations on the diplomatic scene in the dahilinde, malikane sisteminin ilk yıllarında Ottoman capital. As my primary source, I Haleb’de önemli bir mali ve idari aktör haline make use of Marino Sanudo’s diaries (Il gelen Abdurrahman Ağa’nın mali olarak Diarii) and exhaust the ambassadorial reports yükseliş süreci ve İngiliz tüccarlarla olan kredi in Anton Gevay’s Urkunden und Actenstücke ilişkileri incelenecek ve 18. yüzyıl başlarında zur Geschichte der Verhæltnisse zwischen Abdurrahman Ağa’nın şahsında bir muhassılın Österreich, Ungern und Der Pforte im XVI. hangi şartlar altında etkili bir konuma und XVII. Jahrhunderte, which bear yükseldiği sorusuna cevap aranacaktır. importance not only for the content of the Bildirinin kaynaklarının ana kaynaklarını diplomatic mission, but also for the Osmanlı arşiv belgeleri ile İngiliz arşiv opportunity it offers with regards to the belgeleri içinde bulunan İngiliz tüccarlarına ait understanding of the Ottoman foreign policy in yazışmalar oluşturmaktadır. Europe as presented by the attitude and perceptions of the high level Ottoman bureaucrats.

TH THE MERCHANTS OF 19 CENTURY JAFFA (PALESTINE) AND THEIR ROLE IN SOCIAL AND URBAN CHANGE A LEVANTINE DRAGOMAN AND A BENGALI WOMAN: SOCIABILITY IN Mahmoud Yazbak THE DIPLOMATIC MILIEU OF PERA IN THE EIGHTEENTH CENTURY As of the mid-19th century Jaffa, became Palestine’A main transit port, and gradually Mariusz Kaczka attracted big merchants from everywhere. Besides their import/export activities, they In September 1743, the Saxon resident largely invested in citrus plantations, Friedrich Hübsch reported to Paul Benoît, a transforming it into Palestine’s leading former Polish-Lithuanian envoy extraordinary economic branch. Palestine’s big merchants, as that his dragoman Francesco Giuliani had elsewhere in the Middle East, played an married 'a small Bengali woman' in Istanbul. important role “the modern agents of” This Aleksey A. Vishniakov, Giuliani's friend and a change became visible in many aspects of their Muscovite ambassador, paid him the honour of lifestyle: housing architecture, consummation being his witness. Hübsch did not forget to habits and taste, living standards, and dress. mention that to his disappointment Giuliani did Big merchants were also the first to import not pay him a visit with his new wife. new technologies to develop their businesses. Moreover, the aforementioned Giuliani had In short entrepreneurs and big merchants, not long had the reputation of a handsome and old elite and leadership, emerged as an popular man, not restraining himself from example of imitation. In many aspects it was a sexual relationships with Ottoman women. revolutionary change. The aim of this paper is to discuss the social space and sociability of the European diplomatic milieu of Pera in the 1740-50s. JANOS HOBERDANECZ’S EMBASSY Based on extensive materials from Eastern TO CONSTANTINOPLE (1528) European archives and unused Saxon archives, this paper will argue for and shed new light on Mahmut Halef Cevrioğlu a common European-Ottoman social space on In this study, I wanted to focus on the sixteenth the shores of the Golden Horn. The main goal century European diplomatic practice in the of this paper will be targeting the questions in Ottoman capital during Süleyman I’s reign. As how far Ottoman and European (and other) a student of diplomatic history, I wish to focus social strata of Istanbul interacted; what was on the earliest diplomatic mission (by Janos the purpose of this interactions, and were did Hoberdanecz) sent by King Ferdinand of the they take place; and last but not least how did Austrian Habsburgs in 1528. This was a the European diplomats interact between each particularly important era in order to show that other and with the surrounding Ottoman the intra-European conflicts did have their world?

87

NÜFUS DEFTERLERI KAPSAMINDA 19. asker ve sivil esirlerin beraber kaldığı YÜZYILIN İLK YARISINDA ÖDEMİŞ VE kamplarda mevcuttur. Günümüzde savaş KÖYLERİNİN NİTELİKSEL VE esirleri konusu dünya kamuoyunu yakından NİCELİKSEL YAPISI ilgilendiren insancıl bir problem olarak algılanmaktadır. Savaş silahların tahrip gücü Mehmet Başaran ve çeşitliliği savaşlardaki ölü ve yaralıları artırmıştır. Bu durum bazı insanları ve Osmanlı devletinde ilk genel nüfus sayımı, M. devletleri çareler aramağa zorlamıştır. 1831 / H. 1246 yılında uygulanmaya Devletlerarasında imzalanan antlaşma ve başlamıştır. II. Mahmut’un 1826 yılında sözleşmelerle dikkatler bu konuya çekilmiştir. Yeniçeri Ocağı'nı kaldırması ile birlikte Savaş kuralları değiştikçe, tutsaklara karşı Müslüman gençlerden meydana gelen Asakir-i davranışlar da değişmiştir. İnsanlık tarihi Mansure-i Muhammediye kurulmaktaydı. boyunca savaşlarda ele geçirilen esirlerle ilgili Böylece, orduya yeniden gereksinim duyulan uygulamalar çeşitli aşamalardan geçmiştir. erkek nüfusun nitelik ve niceliklerinin ortaya Savaş esirleriyle ilgili birtakım uluslararası konulması gerekmekteydi. Bu nüfus sayımının kurallar üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Gerek bir başka nedeni de halktan alınacak vergileri savaş sırasında kendi belirledikleri kurallara hesaplamaktı. 1831 yılı ile başlatılan nüfus uymadıkları gibi birbirlerini savaş esirlerin sayımı, Müslim ve gayri Müslim erkek nüfusu haklarına yönelik kurallara uymamakla da birlikte içeren ilk nüfus sayımı olmuştur. 1831 suçlamışlardır. Birinci Dünya Savaşında yılında yapılan ilk genel nüfus sayımından Osmanlı Devleti savaştığı cephelerde tutsak sonra değişik tarihlerde bölgesel veya genel olarak ele geçirdiği askerleri askeri esir nüfus sayımları yapılarak, kayıtların güncel kamplarına göndermiştir. Öte yandan kendi tutulmasına çalışılmıştır. sınırları içerisinde, savaştığı ülkelerin Bu çalışmada İzmir Sancağı Ödemiş Kazası vatandaşlarından bir kısmını da çeşitli merkez olmak üzere, Bademiye, Adagide, sebeplerle tutuklayarak sivil esir kamplarına Balyanbolu köyleri ve buraya bağlı göndermiştir. Osmanlı Devleti Harbiye mahallelere ait 1831, 1835 ve 1846 yılları Nezaretinde sivil ve asker esirlerin durumuyla arasında yapılan nüfus sayımlarını içeren 7 ilgilenmek üzere ''Üsera Muamelat Şubesi'' defterdeki Müslim ve gayr-i Müslim nüfusun kurulmuştur. Ayrıca itilaf devletlerine esir nicelik ve niteliklerine ait veriler düşen Osmanlı askerlerinin durumunu da takip değerlendirilecektir. Erkek nüfus genelinde etmeye çalışan bu şube Kızılhaç vasıtasıyla ortaya konulan bu sayımlar, yaş, meslek ve çalışmalarını sürdürmüştür. Savaş ortamında özürlülük gibi verileri de ortaya koymaktadır. Osmanlı Devleti sınırları içerisinde bulunan Aynı zamanda hane reisi ve erkek çocuk esirlere yönelik nizamnameler yayınlamıştır. kapsamından yola çıkılarak, gizli durumda Kamplarda hayatlarını sürdüren insanların bulunan ve göz ardı edilen kadın nüfusu da gündelik yaşantıları başta olmak üzere ülkeleri ortaya çıkarılarak, genel bir nüfus yapısı ve aileleriyle iletişim kurmaları sağlanmaya belirlenmeye çalışılacaktır. Nüfus çalışılmıştır. İngiliz, Fransız, Rus elçilikleri defterlerindeki veriler tablo ve grafiklerle de savaş sebebiyle kapalı olduğundan dolayı bu desteklenerek 19. yüzyılın ilk yarısında önemli ülkelerin vatandaşlarının işlerini Hollanda bir konuma sahip olan Ödemiş bağlamında Ege elçiliği vasıtasıyla yürütülmeye çalışılmıştır. Bölgesinde kırsal bir alanın yaşamı ile ortaya Mektuplaşma vasıtasıyla iletişim ihtiyacı çıkartılmaya çalışılacaktır. karşılanmaya çalışılmıştır. Öte yandan esirlerin ailelerinin gönderdiği paraların ulaştırılmasıyla maddi ihtiyaçları karşılanmaya çalışıldığı gibi gönderilen kişisel malzemelerde ilgili esirlere I. DÜNYA SAVAŞINDA OSMANLI ulaştırılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada söz DEVLETİ URFA ESİR KAMPI konusu Osmanlı Devleti sınırlarında oluşturulan kamplardan birisi olan Urfa esir Mehmet Biçici kampında bulunan sivil ve asker esirler ve bunlarla ilgili uygulamalar ele alınmaya İnsan hakları açısından savaş esirleri son çalışılmıştır. Çalışmamızda ana kaynak olarak derece önemli bir konudur. Savaş esirleri asker Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde bulunan ve sivil kampları şeklinde düzenlediği gibi Urfa esir kampıyla yapılan yazışmalar esas

88 alınmıştır. Söz konusu belgelerin Osmanlı topraklarına katıldıktan XVI. yüzyılın transkripsiyonu yapılarak Urfa esir kampının son çeyreğine kadar Diyarbekir Eyaletine bağlı durumu ve uygulamaları değerlendirilmeye bir sancak olarak kaldı. 1586’da bazı çalışılmıştır. sancakların Bağdat eyaletinden bazı sancaklar da Diyarbekir eyaletinden ayrılarak müstakil bir eyalet haline getirildi. 1864 yılına kadar eyalet olarak devam etti. Bu dönem zarfında ORTAÇAĞ İSLAM ASTRONOMİ eyalette yüz küsur vali görev yaptı. Bunlar TECRÜBESİNİN BATIYA içinde veziriazamlık yapanlar olduğu gibi AKTARIMINDA TRABZON sadece “paşa” unvanıyla görev yapan valiler Mehmet Çoğ olmuş ama en çok “vezir” unvanını taşıyan valiler görev yaptılar. Başlangıçta valiler Trabzon ilkçağlardan itibaren özellikle Rakka merkezinde otururlarken, daha sonra bölgedeki siyasal merkezi konumuyla Urfa paşa sancağı olarak belirlendi ve valiler gündeme getirilmiştir. Halbuki Trabzon’da iki merkezde de oturmaya başladılar. yetişip Bizans ilmi arenasında söz sahibi olan önemli bilim ve din adamları bulunmaktadır. Rakka, XVII. yüzyılın sonlarından itibaren Bizans’ın merkezi Constantinopol ile sürekli devletin aşiretleri iskân siyasetiyle ilgili olarak sıkı bir iletişimde olan Trabzon, merkezdeki yeniden önem kazandı. Bölgedeki Arap siyasi gelişmelerin yanı sıra ilmi ve fikri süreci kabileleri arasında süregelen mücadeleler, de yakından takip etmektedir. Haliyle şehirde yapılan eşkıyalıklar ve hac kafilelerinin entelektüel hayatın da canlı olduğu tahminden yağmalanması dolayısıyla, bir yandan bu uzak değildir. Bu bağlamda üzerinde durulması duruma son vermek bir yandan da Anadolu’da gereken ilim dallarından biri olarak Astronomi düzeni bozulan bazı Türkmen aşiretlerini biliminin şehirde en azından teorik olarak cezalandırmak amacıyla bu aşiretler Rakka yaygın olduğu tahmin edilmektedir. bölgesine gönderildi. Bu yüzyıldan itibaren Chioniades, rahip Manuel, Andrew Libadenos Rakka, tabir yerindeyse ülke coğrafyasında gibi bilim adamlarının şehirde matematik ve adeta aşiretlerin sürgün alanı haline geldi. Astronomi eğitimi aldıkları bilinmektedir. Anadolu’da problem çıkaran aşiretler Rakka Bundan daha önemlisi Tebriz-Trabzon- bölgesine yerleştirilmeye çalışıldı. Tabii ki bu İstanbul hattı XII-XIV asırda önemli ticaret durum orada görev yapan valilerin bir hayli güzergahı olmasının yanı sıra bilgi iletişiminin başını ağrıtıyordu. Onun için bu yüzyıldan de güzergahı olarak kabul edilmektedir. itibaren Rakka’ya atanan valilerin hemen Nitekim Gregor Chioniades’ın İran’a gidip hemen hepsinin temel görevlerinden biri, Astronomi eğitimi almış, İslam medeniyetine bölgeye yerleştirilen aşiretlerin yerlerini ait eserleri Trabzona getirmiştir. Bunlar daha terketmemesi için bir takım tedbirler almak sonra tercüme edilerek, zamanla Batı’ya oluyordu. İş sadece bununla bitmiyordu, bir aktarılmıştır. Netice olarak Endülüs ve Sicilya taraftan bu aşiretleri yerlerinde tutacak, diğer kadar olmasa da İslam medeniyetinin Batıya taraftan da bunların meydana getirdikleri aktarımında bireysel de olsa Trabzon’un yeri eşkıyalık ve talan olaylarını önlemeye bulunmaktadır. Bu bildiride söz konusu çalışıyorlardı. Onun için Rakka’da görev astronomi çalışmalarından hareketle şehrin yapmak valiler için pek kolay olmuyordu. ilmi kimliğinin de araştırmalara konu Tebliğimizin temel kaynaklarını 24 numaralı edinilmesi gerektiği ele alınacaktır. Rakka Ahkâm Defteri ve Osmanlı Dönemi Rakka Valileri adlı kitap çalışmamız oluşturmaktadır. OSMANLI DEVLETİ’NİN AŞİRETLERİN İSKÂNINDA RAKKA EYALETİNİN YERİ VE ÖNEMİ (XVII. VE XVIII. YÜZYILLAR)

Mehmet Emin Üner

Rakka, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Osmanlı topraklarına katıldı.

89

KLÂSİK DÖNEMDE OSMANLI ERKEN MODERN AKDENİZ ŞEHİRLERİNDE İHTİDÂLAR (MANİSA TİCARETİNİN YENİDEN ÖRNEĞİ) DEĞERLENDİRİLMESİ: İZMİR GÜMRÜĞÜ (1580-1780) Mehmet Günay Mehmet Kuru Manisa, kuruluş tarihi Antik dönmelere kadar giden Anadolu’nun en eski şehirlerinden 1580’lere kadar bir kıyı kasabası birisidir. Osmanlı Devleti döneminde ise Batı görünümündeyken, bu tarihten itibaren hızla Anadolu bölgesinin hem ekonomik hem sosyal artan ticaret hacmi ile kısa sürede Doğu hem de siyasi olarak önemli şehirlerinin Akdeniz dünyasının en önemli antrepolarından başında gelmektedir. Bilhassa şehrin 16. birine dönüşen İzmir şehri, birçok Yüzyılda kazanmış olduğu siyasi konumu onu araştırmacının dikkatini çekmiş ve Akdeniz daha da önemli bir hale getirmiştir. Bu ticaret tarihi üzerine yapılan çalışmaların dönemde Osmanlı tahtına çıkan Padişahların önemli bir parçası haline dönüşmüştür. Ne var önemli bir kısmının Saruhan Sancağında ki bu çalışmaların önemli kısmı Avrupa dolayısıyla Manisa’da görev yapmış olmaları arşivlerinin sağladığı belgeler üzerinden şehrin ekonomik, sosyal ve demografik açıdan şekillenmiş ve İzmir limanının uzun dönemde büyük bir değişim geçirmesine de katkıda izlediği ticari seyirden ziyade, çalışmaya konu bulunmuştur. 16. Yüzyılın ilk yarısına ait olan “millet”lerin belirli dönemler için İzmir tahrirlerde şehir halkı arasında hatırı sayılır bir limanı üzerinden yürüttükleri ticarete gayr-i müslim nüfus görülmemektedir. Bunun yoğunlaşmıştır. Dolayısıyla muhtelif dönemler çeşitli sebepleri olabilir. Fakat Osmanlı için farklı “millet”lerin ticari aktiviteleri Devletinin kuruluş devrinde bile yaşanan bazı üzerinden tanımlanan İzmir şehri, Avrupalı hadiseler Manisa’daki gayr-i müslim nüfus tüccarlar eliyle ticaret hacmi 16. yüzyıl içerisindeki ihtidâ olaylarına dikkatimizi sonlarından 19.yüzyıla kadar sürekli artan ve çekmektedir. Meselâ, Şeyh Bedreddin Avrupa pazarlarına gittikçe entegre olan bir isyanının Batı Anadolu bölgesindeki en önemli liman şehri olarak resmedilmiştir. destekçi ve elebaşılarından birisi olan Torlak Kemal kaynaklarda Manisalı bir Yahudi Bu çalışmada, Osmanlı arşivlerinden sağlanan dönmesi olarak geçmektedir. Sonraki veriler ışığında, İzmir gümrük gelirlerinin dönemlerde ise Yahudi, Rum ve bilhassa yaklaşık iki yüzyılı kapsayan dönemdeki seyri Ermeni nüfus şehir sakinleri arasına katılmıştır. ortaya konacaktır. Sonraki aşamada bu Çoğunluğu Müslüman olan şehirde zaman verilerin imparatorluk hazinesinin toplam içerisinde gayr-i müslim halk ile yaşanan gelirler içindeki yeri incelenecektir. Bu sosyal ilişkiler farklı sebeplerle yoğun çalışmaların sonucu olarak, bu uzun dönem denilebilecek ihtida hareketlerinin ortaya için İzmir ticaretinin 1580-1604 yılları çıkmasına sebep olmuştur. Tebliğimizde arasındaki yaklaşık çeyrek asırda hızla Manisa’ya ait çok sayıdaki Şer’iyye Sicil yükseldiği, 17. yüzyılın ilk yıllarında bir defterinden 16. Ve 17. Yüzyıllara ait olanlar dengeye ulaştığı, bu tarihten sonra gösterdiği taranarak ihtidâ olayları ortaya konulmaya dalgalanmaların ise Osmanlı ekonomisindeki çalışılacaktır. Osmanlı şehirlerindeki ihtidâ dalgalanmalarla aynı eksende olduğu olayları ile ilgili çalışmalar çok sınırlı gösterilecektir. Dolayısıyla erken modern kalmıştır. Dolayısıyla Manisa gibi önemli bir dönem için 16.yüzyıl başlarından, 19. yüzyıla Osmanlı şehrinde yaşanan ihtidâ olaylarının kadar süregiden bir entegrasyondan ziyade 17. siciller ışığında ortaya konulmasının sosyal yüzyıldan itibaren daha çok Osmanlı tarihimize ayrı bir zenginlik katacağını pazarlarının durumuna göre şekillenen ve ummaktayız. Avrupalı tüccarlarını etkisinin sınırlı olduğu bir ticari işleyiş söz konusudur. Bu çalışmayla, odağın Avrupa merkezli merkantilist gruplardan, pazarın kendisine kaydırılması ve bu sayede Akdeniz ticaretinin yeniden değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.

90

LAONİKOS HALKOKONDYLES’İN Grek tarihçilerinin eserlerine oranla hâlâ en az TARİHLER’İNE GÖRE TRABZON’UN çalışılan kaynaktır. Eserini yazmaya 1450’li TÜRKLER TARAFINDAN FETHİ (1461) yıllarda başlayan ve 1460’lı yılların ortalarında sonlandıran Laonikos’un, 1464 ile 1468 Mehmet Tezcan tarihleri arasında yazmaya ara verdiği anlaşılıyor. Dolayısıyla bu eser, bitmemiş, XV. yy.ın “Yeni Herodotos’u” olarak da kabul revize de edilememiş bir çalışmadır. edilen Laonikos Halkokondyles’in Trabzon’un fethi konusunda verdiği bazı bilgiler Osmanlı ve diğer Bizans tarihlerinden bazı farklılıklar taşımaktadır. Önemli bir kısım hususlarda ise TÜRKİSTAN’DA BİR OSMANLI İMAMI: Konstantin Mihayloviç’in verdiği bilgiler ile II. ABDÜLHAMİD’İN İMAMI MEHMET paralellik arz eder. 1461 İlkbaharında KAMİL EFENDİ’NİN TÜRKİSTAN İsfendiyar oğlu İsmail Bey üzerine sefere çıkan SEYAHATİ II. Mehmet, Sinop’u aldıktan sonra Trabzon Kralı David’e karşı harekete geçti. Trabzon Mehmet Yaşar Ertaş, Hatice Söylemez kralının müttefiki Akkoyunlu Uzun Hasan’ın annesi Sara Hatun Fatihe elçi olarak geldi. II. Abdülhamit, siyaset tarzı ile Osmanlı Laonikos, ismini vermediği Sara Hatun ile olan tarihinin en ilgi çeken padişahlarından biridir. ve diğer kaynaklarda yer almayan konuşmaları İmparatorluğu ayakta tutmak için iç ve dış teferruatı ile zikretmektedir. Fatih karadan siyasette dengeli ama cesur bir politika Trabzon’a yürürken, Sinop’tan hareket eden izlemiştir. Özellikle İngiltere, Rus Çarlığı ve donanma daha önceden Trabzon şehrine Fransa’nın Osmanlı üzerindeki baskısını gelerek varoşlarını yakmış ve şehri 32 gün azaltmak için tüm dünya Müslümanlarını boyunca kuşatmıştır. Daha sonra Laonikos, birleştirmeyi ve halifenin nüfuzunu Sultan’dan önce Trabzon’a gelen Vezir-i Azam genişletmeyi hedefleyen “İttihad-ı İslam” Mahmûd Paşa’nın, Trabzon Kralı’na siyaseti oldukça etkili olmuştur. Bu politika gönderdiği mesaj ile teslim şartları hakkında çerçevesinde Afrika ve Asya’daki Müslüman bilgi verir. Laonikos Trabzon’un, âdetleriyle topluluklarına propaganda maksadıyla siyaset ve hayat tarzıyla bir Hellen prensliği olduğunu ve din adamlarından oluşan heyetler belirtir. Byzantion şehriyle başlayan, Mora ile göndermiştir. devam eden ve Trabzon kralı ve ülkesinin Mehmed Kamil Efendi, II. Abdülhamit’in zaptıyla sonlanan bütün Hellen imamlarından birisi olarak resmi görevini hükümdarlarının kısa bir zaman zarfında tamamladıktan sonra Basra’dan Yarkent’e Sultan tarafından nasıl bir-bir devrildiğini uzanan ancak önemli kısmı Türkistan vurgular. bölgesinde geçen uzun bir seyahat yapmıştır. 1897 yılında İstanbul’a döndükten sonra İstanbul’un Fâtih tarafından 1453’de fethini seyahatiyle ilgili padişahı bilgilendirmek için hikâye eden dört Grek tarihçisinden biri olan kısa ama kıymetli bilgi ve değerlendirmeler Laonikos, Hellen dilini övmekte ve gelecekte ihtiva eden seyahatnamesini kaleme almıştır. müstakil bir Hellen devletinin kurulması Seyahatnamede amacını açık bir şekilde ümidini beslemekle beraber, asıl olarak Türk yazmamış olsa da dönüşten hemen sonra Devleti üzerinde odaklanmıştır. Diğer Saray’a gitmiş olması Türkistan’a özel bir tarihçiler, Türklere antipatiyle yaklaşırken o ise görevlendirme ile gittiğini göstermektedir. Türklere ve Müslümanlara karşı çoğu yerde Çünkü onun gezip gördüğü yerlerde onun tarafsızdır, hatta bazı yerlerde Türklerin önemsediği, notlar aldığı ve kitabında dikkat fetihlerini över. Herodotos’un, Tarihler’inde çekecek şekilde vurguladığı meseleler II. asıl yeri Perslere vermesi gibi Laonikos da ilk Abdülhamit’in “İttihad-ı İslam” siyasetindeki yeri Türklere vermiştir. Muhtemelen Türkçe de hassasiyetleri taşımaktadır. bilen ve çağının güvenilir Türk kaynaklarını da Seyahatnameler, tarih araştırmasının en önemli kullanmış olan Laonikos’un eseri, bu kaynaklarından biridir. Seyyahın gezip bakımdan “otantik” bir kaynak, Osmanlı gördüğü yerlere dair anlatıları her ne kadar “emperyal” sisteminin oluşumunun mühim öznel olsa da tarihçiye önemli malzemeler yönlerini incelemek için de birinci derecede sunmaktadır. Bununla birlikte seyyahın kaynaklardan biridir. Laonikos’un eseri, diğer nelerden niçin bahsettiği, gezip gördükleri karşısındaki tutumu, değerlendirme biçimi ve

91

ötekiyi nasıl algıladığı gibi sorular da seyyahı Nafia Nazırı Hasan Fehmi Paşa, Başvekalet araştırmanın nesnesi haline dönüştürmekte ve makamına bir rapor göndererek, Trabzon tarihçiye oldukça geniş bir boyut Limanı için, Karantina Kayası (bugünkü kazandırmaktadır. Bu çalışma ise Mehmed Ganita)’nın bitiminden doğuya doğru sekiz yüz Kamil Efendi’nin hem Türkistan’a dair metre uzunluğunda bir set/dalga kıran ile El- anlattıklarına hem de padişah imamı olarak use Kayası’ndan kuzeye, ana dalgakırana seyyahın kendisine odaklanmaktadır. doğru dikine uzanan iki yüz metrelik ikinci bir Dolayısıyla bildiride Kamil Efendi’nin, set ile yolcu ve eşya indirme bindirme için beş temelde nelerden bahsettiği ve nasıl bir yüz metrelik bir rıhtım inşaatının yapılmasını Türkistan resmi ortaya koyduğu sorularına arz etmiştir. Fakat 1880 yılında inşaat işleri cevap ararken aynı zamanda anlatısında yer tatil edildi. 1890 yılına gelindiğinde Trabzon alan konuları niçin ve nasıl anlattığı meselesi Limanının hala bir dalgakıranı ve rıhtımı tartışılacaktır. Kamil Efendi’nin yoktu.1892 yılında Trabzon Valiliği, Vilayet Seyahatnamesi’nin yanı sıra bu çalışmanın başmühendisi (muhtemelen Mösyö Dosu?)’ya temel kaynakları arasında Orta Asya Türk bir proje hazırlatıp Sadaret’e gönderir. Bu Hanlıkları ile Osmanlılar arasındaki resmi proje Trabzon Limanına bir yazışmalar, Türkistan’a dair kaleme alınmış mendirek/dalgakıranın yapılmasını değil, seyahatname ve kitaplar da bulunmaktadır. öncelikle Değirmendere’nin taşıdığı kum ve çakılların liman içini doldurmasını önlemek üzere, Çömlekçi Mahallesi’nin bitiminde, OSMANLININ TRABZON LİMANINI bugünkü sahil yolu alt geçidinin bulunduğu YAPILANDIRMA GAYRETLERİ VE kısımda, kayalıklardan kuzeye doğru bir HAZIRLANAN PROJELER koruma bendinin inşasını öngörmekte idi. Nafia Nezareti’ne havale edilen bu proje 1894 Mehmet Yavuz yılında Nafia Nezareti başmühendisi A. Riret/Piret tarafından revize edilir. Yapılan Trabzon coğrafi yeri, tarihi İpek Yolu’nun değişiklikte bent ve rıhtım uzunluklarının kuzey kolu olan Tebriz-Erzurum-Trabzon kısaltılması önerilir. 1895 yılında Şurayı güzergâhının Karadeniz’le buluştuğu yerdedir. Devlet tarafından bu öneri kabul edilir ve Burası aynı zamanda uzun yıllar, Uzakdoğu, inşaat önceliğinin, koruma bendine verilmesi İran ve Kafkasların denize ve başta Avrupa kaydıyla, limandaki inşaat işlerinin, yeniden olmak üzere, denizaşırı ülkelere açılan kapısı başlatılması kararlaştırılır. Ağır aksak ilerleyen durumunda idi. Trabzon limanı, başlangıçta çalışmalar 1903 yılına gelindiğinde kısmen Çömlekçi semtindeki doğal koyun güneybatı tamamlanır. Bu çalışmalar ile Trabzon limanı ucuna yapılmış ahşap bir iskeleden ibaretti. Osmanlı Döneminde, projelendirilen ölçekte Ancak 19.yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren olmasa da kısa bir dalgakıran, yüz metrenin Karadeniz’in uluslararası ticarete açılması bu üzerinde, indirme bindirme amaçlı bir rıhtım, limanın önemi de artırdı. Özellikle 1830’lardan Değirmendere tarafına yakın kısa bir bent ile itibaren İstanbul-Trabzon arasında düzenli rıhtım gerisinde, günümüzde de hala kullanılan buharlı gemi seferlerinin başlaması ile Trabzon bir gümrük binası, bir karakol ve birkaç eşya Limanındaki ticaret hareketlendi. Fakat hızla deposuna kavuşmuş oluyordu. Bu bildiride, artan yolcu ve eşya taşımacılığına Trabzon Trabzon Limanının Osmanlı Dönemi’ndeki limanının ilkel denilebilecek yapısı cevap yapım süreci, başta Başbakanlık Osmanlı veremiyordu. Ayrıca, özellikle fırtınalı Arşivi kaynaklarından elde edilen bilgi ve havalarda, yelkenli gemilerin bir barınak görsel materyaller ile diğer kaynaklardan olarak limana uğramasını/sığınmasını da faydalanılarak tanıtılmaya çalışılacaktır. engelliyordu. Bu durum limanın ticaret hacmini de olumsuz etkiliyordu. Osmanlı Devleti işte hem bu sorunu ortadan kaldırmak hem de gümrük gelirlerini artırmak maksadıyla Trabzon Limanını yeniden yapılandırma gayretlerine girdi. Trabzon Limanı alt yapısının iyileştirilmesi ve buraya bir rıhtım yapılması amacıyla ilk girişimler 1877’de başlatılmıştı. Arkasından 1879 yılında bu kez

92

18. VE 19. YÜZYIL ERMENİ tarihçilerin tarih metotları ve dönemin tarih TARİHÇİLERİNİN ESERLERİNDE anlayışına katkıları hakkında yorum “OSMANLI TARİHİ”NİN İZLERİNİ yapılacaktır. Sonuç olarak, 18. ve 19. Yüzyıla SÜRMEK ait Ermenice eserlerin dünya tarih yazıcılığı ve Osmanlı Tarih anlayışı içindeki yeri ve değeri Melek Sarı Güven tespit edilerek bu eserlerin tarih bilimine katkısı değerlendirilmiş olacaktır. Tarih yazıcılığı geçmişten bugüne tarihin sosyal bilimler içinde değerlendirilebileceği noktaya gelmesinde katkıda bulunmuştur. GAZAVÂTNÂMELERİN EDEBÎ GÜCÜ Tarihin yazımında yöntem nasıl önemli bir VE EPİK KAYNAKLARI araçsa farklı dilde kaynakların kullanılması da o devrin tarihinin anlatımına ayrı bir zenginlik Meriç Kurtuluş ve anlam katan bir araçtır. Osmanlı Tarihi altı yüzyıllık seyri içinde birçok dilden kaynaklarla Gazavâtnâmeler olay örgüsü bakımından pek aktarılmış ve bu kaynakların sunduğu veriler çok ortak figür, motif ve tema içermelerine her dönemde önemli olmuştur. Osmanlı tarihi karşın uzun müddet Osmanlı Devleti’nin yazımında ilk dönemler için Bizans, Çin, Arap kuruluş süreci araştırmalarının temel metinleri kaynakları daha önemli haldeyken yakınçağ olarak incelenmiş, kurgusal ve edebî özellikleri için Ermeni kaynaklarının önemi ortaya göz ardı edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin çıkmaktadır. Bu sebeple Yakınçağ Osmanlı kuruluş sürecini açıklamak için üretilmiş gazâ Tarihi araştırmaları için yararlanabileceğimiz tezi George G. Arnakis, Heath Lowry ve Colin kaynaklardan biri de Ermeni tarihçilerin Imber gibi araştırmacılar tarafından yazmış olduğu eserlerdir. Bu kaynakların sorunsallaştırılarak yeniden tartışmaya açılmış, oluşumuna tarihçilerin dışında din adamları, böylece gazavâtnâmelerin Osmanlı Devleti’nin sanatçılar, hukukçular ve diğer meslek kuruluş sürecine nasıl ve ne ölçüde kaynaklık dallarından kişiler de katkıda bulunmuştur. ettiği araştırmacılar tarafından yeniden ele Ermenice olarak kaleme alınmış bu kaynaklar alınmaya başlamıştır. Ancak bu tartışmalar Osmanlı Tarihinin tüm yönleriyle gazavâtnâmelerin tarihî kaynak olarak araştırılabilmesi için önemlidir. Bu eserler dil, gerçekliğini ve güvenilirliğini sorgulamakla coğrafya, tarih, din ve edebiyat alanlarında da birlikte anlatıların edebî gücünü ihmal bilgiler sunmaktadır. Bu çalışmada, öncelikle etmektedir. Başka bir deyişle, tarihçilerin öz geçmişi hakkında kısa bir bilgi gazavâtnâmelerin Osmanlı Devleti’nin kuruluş verilmesi planlanmaktadır. Tarihçiler hakkında süreciyle ilişkilendirilerek yalnızca tarih verilen bilgilerden sonra yazdıkları eserler araştırmalarına ne ölçüde kaynaklık ettiği incelenerek konunun Osmanlı çalışmalarının yönünde değerlendirilmesi, bu anlatıların edebî hangi alanına –sosyal, ekonomik, askeri, gücünün yadsınmasına neden olmaktadır. kültürel, siyasi- katkı sağladığı ortaya Gazavâtnâmelerin sözlü kültür ve anlatı konulacaktır. Çalışmaları incelenecek tarihçiler geleneği açısından edebî gücünün göz ardı 18. ve 19. Yüzyıldan isimlerdir. Mıkırtiç edilmesinde gazâ düşüncesinin indirgemeci bir Patyan, Avetis Berberyan, Aleksandır yaklaşımla “yağmacılık” olarak Yeritsyan, Stepanos Palasanyan, Mikayel nitelendirilmesinin payı da büyüktür. Bu Aşçıyan, Hıraçya Acaryan, Abraham bildirinin ilk bölümünde Battalnâme, Yerevantsi, Mikayel Çamçyan, Hakop Dânişmendnâme ve Saltuknâme’nin olay Hisaryan, Gukas İncikyan, Gabriel Ayvazovski örgüsündeki benzerlikler ele alınarak ve Ambrosios Galfayan öncelikle bilgi destanların ortak bir sözlü anlatı geleneğinden verilmesi planlanan tarihçiler arasındadır. Bu türediği ortaya çıkarılacaktır. Üç anlatıda da çalışmanın önemini, şahıslar ve Osmanlı olay örgüsü olayların sırası ve niteliği Tarihine dair verilen bilgilerin çalışmaya bakımından büyük benzerlikler içermektedir. Ermeniceden çeviri yoluyla aktarılması Bunun yanı sıra, kahramanların yaşam öyküleri oluşturmaktadır. Çevirisi yapıldıktan sonra 18. ortak motif ve figürlerle betimlenmiştir. ve 19. Yüzyıl içinde sınıflandırılan bilgilerin Bildirinin ikinci bölümünde ise, Battalnâme, Osmanlı Tarihi için ne derece önemli bilgiler Dânişmendnâme ve Saltuknâme’nin epik ve olduğu konusunda bir sonuca varılacaktır. romans türleriyle olan yakınlığı tartışılacak ve Bunun sonucunda, eserleri incelenen epik kaynakları araştırılarak metinlerin Arap

93 ve İran edebiyatlarının hangi epik üzerinde durulacaktır. Arşiv kayıtları ve anlatılarından ilham almış olabileceği üzerinde dönemim basını esas alınarak yardımların durulacaktır. toplanması ve Girit’e ulaştırılması süreci ortaya konulacaktır.

1896-1898 YILLARINDA GİRİT’TE YAŞANAN OLAYLAR ESNASINDA FROM PRE-CONQUEST KLIS TO POST- MUHTAÇ DURUMA DÜŞEN CONQUEST LANDHOLDING ISSUES MÜSLÜMAN AHALİYE YÖNELİK YARDIM FAALİYETLERİ Michael Ursinus

Metin Menekşe The objective of the present contribution is to trace the progress of Ottoman territorial XIX. yüzyılda, Girit meselesi dâhilinde expansion in the area of Klis northeast of yaşanılan olaylar silsilesi (1866, 1878, 1896, Spalato (modern-day Split) by means of a 1897 İsyanları) karşısında Müslümanların micro-historical approach, using Ottoman, Girit’teki huzurlu yaşamları bozulmuş ve zor Venetian as well as local sources. With much şartlar altında yaşamak durumunda of the hinterland already in Ottoman hands by kalmışlardır. Son dönemde yaşanan bu olaylara the early 1530s while the stronghold of Klis kadar birlikte yaşayan, birbiri ile alışveriş (with some of its rural possessions) was still eden, huzurlu bir şekilde komşuluklarını remaining in the hands of the enemy, the sürdüren insanlar bir anda düşman olmuşlardır. fortress of Klis finally fell to the Ottomans in Bulundukları yerde can güvenlikleri kalmayan 1537, causing a redistribution of agricultural Müslüman halk, malını mülkünü geride possessions in the area, largely, but not bırakarak aileleri ile birlikte şehir merkezlerine entirely, for the benefit of the fortress iltica etmiştir. Dönemin kaynaklarında, commander and his personnel, laid out in the Kandiye, Hanya, Resmo gibi Girit’in önemli form of a ‘collective’ çiftlik holding extending şehirlerinin merkezlerine iltica eden İslam far towards the terra ferma of Venetian Spalato nüfusunun 100 binden fazla olduğu (Split). This process is amply reflected in the bildirilmiştir. Ada yönetimi ise yaşanan bu survey registers TD 157 (mufassal) and TD iltica hareketi karşısında gerekli önlemleri 164 dated 937H/ 1530 as well as TD 440 alma gayreti içerisinde olmakla birlikte, (mufassal) which was recently recognized by özellikle muhacirler için gönderilen ianeye F. Hafizović as dating from 1550. Venetian dikkat çekmiş ve ianenin arkası gelmediği translations of Ottoman documents from the takdirde Müslüman halkın felakete düşeceği Venetian State Archives concerning the bilgisini merkeze iletmiştir. boundary between the Ottoman territories and Babıâli, Girit Müslümanlarına yönelik yardım the hinterland of Split from the 1570s, faaliyetlerini yürütmek üzere bir komisyon contrasted with the evidence from TD 533 oluşturmuştur. Girit Muhtacin-i İslamiye İane (mufassal) dated 1574, allow to trace the Komisyonu adında, Maarif Nezareti’ne bağlı emergence and exact extent of the çiftlik bu komisyon eli ile Girit’teki Müslüman holding of Grand Vizier Rüstem Pasha situated ahaliye yardım edilmeye çalışılmıştır. Yine between the (apparently reduced) ‘collective’ basın yolu ile olayların kamuoyuna çiftlik of the Klis fortress commander on the duyurulması, bazı vilayetlerinde kesilen her one side and the (reduced) terra ferma of the hayvan başına ve hayvanın cinsine göre bir Venetian port city on the other. miktar vergi alınması gibi tedbir mahiyetinde For the first time it will be possible to visualise yollara da başvurulmuştur. Aynı zamanda in detail, based on related Ottoman and Osmanlı’nın farklı vilayetlerinde bulunan Venetian sources, the shift in landholding Müslüman ahaliden de özellikle iaşe ve giyim patterns in the hinterland of Split resulting konusunda yardımlar yapılmıştır. Dolayısıyla from the Ottoman conquest of Klis in 1537. gerek devlet eli ile gerekse sivil halk tarafından yürütülen yardım faaliyetleriyle Girit’te bulunan Müslüman ahalinin ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmıştır. Bu çalışma ile, yürütülen yardım faaliyetlerinin mahiyeti

94

THE OTTOMAN EMPIRE, HUNGARY OSMANLI DEVLETİ’NDE İLK NÜFUS AND VIENNA IN THE NETWORK OF SAYIMI ÜZERİNE ANTONIO CARAFFA AT THE END OF 17TH CENTURY Muammer Demirel

Mónika F. Molnár Sultan II. Mahmud, Osmanlı Devleti modern devlet sistemine dönüştürmenin temellerini The present paper is part of an ongoing larger atarken işe nüfus sayımı ile başlamıştır. İlk project that aims to analyze the personal nüfus sayım deneyimi 1828-1829 Osmanlı – network of Italian military writers and Rus Savaşı’ndan önce başlatılmışsa da savaş diplomats between Vienna and Istanbul in the nedeni ile sayım sonuçlandırılamamış, 17th century. This presentation focuses on an Osmanlı – Rus Savaşı’nı bitiren Edirne unedited source, found in the National Archive Antlaşması (14 Eylül 1829) imzalandıktan of Naples (Museo 99 B 146), that contains the sonra 1830 Haziran ayında öncelikle correspondence of Antonio Caraffa (1646, İstanbul’da nüfus yazımı yapıldıktan sonra Naples – 1693, Vienna) with the Gran Visir, ikinci olarak Bursa vilâyeti nüfus sayımı the chief interpreter Maurocordato, the Pascia yapılmıştır. of Várad and Ilona Zrínyi, the wife of Imre Thököly (appointed ‘king’ of a newly founded Böylece İstanbul ve Bursa nüfus sayımları vassal state, the ‘Orta Macar’ so the Upper pilot uygulama olarak yapılmıştır. Bursa’da Hungary in 1682). Along with the sources (the nüfus yazımı 27 Ekim 1830 tarihinde above mentioned manuscript of Naples, the başlanmış ve 1 Aralık 1830 tarihinde ‘De rebus gestis Antonj Caraphaei’ of tamamlanmıştır. Bir aylık sürede tamamlanan Giambattista Vico, Ottoman chronicles and sayımda Müslüman ve Gayrimüslim erkeklerin Hungarian descriptions and corrispondents) I tamamı yazılmıştır. Osmanlı Devleti’nde yeni would like to analyze the complex picture of kurulmakta olan askeri sistem ve vergi the interrelations between different conflicting düzenini oluşturmak üzere bu nüfus sayımı interests of the Habsburg and the Ottoman yapıldığı için sadece erkekler yazılmıştır. 1830 Empire in the Hungarian territory at the end of yılında İstanbul, Bursa ve Ankara the 17th century and the chaotic situation of the vilâyetlerinin nüfus yazılmış, buralarda Kingdom of ‘Orta Macar’ of Imre Thököly edinilen tecrübe üzerine Tahrir-i Nüfusuna Ait between 1682 and 1688. In this context I Nizamname 1831 yılında çıkarılmıştır. 1831 intend to present the little known activity of the yılından sonra diğer vilâyetlerin nüfusları Italian nobleman Antonio Caraffa. He was peyderpey yazılmıştır. general of the Habsburg army thus he played İlk önce yapılan tahrirlerin özellikleri an important role in the war between the incelendikten sonra Nizamname Habsburg and Ottoman Empires. On the one değerlendirilecektir. Daha sonra tahrir yapılan hand he was actively fighting against the vilâyetler ele alınacaktır. Bu nüfus yazımında Ottomans, on the other he was involved in the Müslümanlar ve Gayrimüslimler ayrı ayrı political decisions of Vienna refering about the yazılmış olup Müslüman ve Gayrimüslimler situation of Transylvania and about the farklı özellikleri ile yazılmışlardır. position of Imre Thököly, because he held Müslümanlar erkekler yaş ve fiziki özellikleri various high-ranking offices, as military ile yazılırken Gayrimüslimlerin fiziki governor of Upper Hungary and later royal özellikleri yanında gelir durumları da commissioner of Transylvania, where with his yazılmıştır. Bu yazılış şekilden de anlaşıldığı heavy-handed politics, persuaded the prince of üzere Müslümanlar vergi ve askerlik ihtiyacı Transylvania and a part of the nobilty to make dikkate alınarak yazılmışken Gayrimüslimler a pledge of loyalty. sadece vergi maksadı ile yazılmışlardır.

Bu nüfus defterleri üzerine yapılan incelemelerden idari, sosyal ve ekonomik tarihe dönük yeni veriler ortaya çıkmıştır. Taşrada muhtarlık teşkilatının taşrada teşkiline dönük yeni bir bilgi ortaya çıkmıştır. Ayrıca Osmanlı sosyal ve ekonomik tarihine yönelik

95 olarak da yeni bilgiler elde edilmiştir. Bu A PUBLIC RESPONSE TO bildiri çerçevesinde bu veriler QUARANTINE IN THE 19TH CENTURY: değerlendirilecektir. THE CASE OF MITROVICA

Murat Yolun

18. YÜZYILDA MAKTUL BİR OSMANLI When the Ottoman Empire introduced the VEZİRİ: BAĞDAT VALİSİ HÂFIZ quarantine as a health measure in 1830s, the MUSTAFA PAŞA (ISPANAKÇIZÂDE) VE state got much more chance to penetrate into KATLİ MESELESİ the social life of its subjects. Many steps were taken for the entrenchment of quarantine Murat Alanoğlu practices: a number of quarantine stations were built across the empire, a respectively Osmanlı bürokrasi kademelerinde yükselme comprehensive quarantine regulation örneklerinden biri olan Hafız Mustafa Paşa, (Karantina Nizamnamesi) was put into effect, sarayda kapıcıbaşı iken daha sonra darphane and even a law on medical crimes (Ceraim-i emini oldu. Bu görevde iken 1751 yılında atıl Sıhhiye Nizamnamesi) was implemented to durumda olan Keban-Ergani Maden punish those who disobey the rules of Eminliğine atandı. Kısa bir sürede yaptığı quarantine. To support these regulations, başarılı çalışmalar ile yükselişine devam etti. Shayk al-Islam gave a fatwa approving the 1768 yılında vezirlik rütbesi aldıktan bir yıl necessity of this measure in Islam, and it was sonra Erzurum valisi olarak atandı. Şam, introduced in Takvim-i Vekayi in 1830. It must Rakka, Konya ve Diyarbekir valiliklerinden be emphasized that these rules still led to sonra 1776’da Bağdat valisi olarak atandı. remarkable popular disturbances among the Paşanın yükselme serüveni burada sona erdi ve people since their movement and circulation of İranlı Kerim Han Zend’in Bağdat’ı ele the goods were restricted for the prevention of geçirmesi ile görevden alındı. Bir süre contagious disease and for the protection of the Diyarbekir’de hapiste kaldıktan sonra idam population. What is more, local people can be edildi. Peki, bu idamın sebebi neydi? frustrated at the treatment of medical or other Gerçekten Bağdat’ın düşmesine sebep olmak officers that they considered inappropriate to mı? Yoksa Hafız Mustafa Paşa’nın daha their values. önceden görev yaptığı Darphane ve Maden Eminliği görevlerindeki akçeli işlerde oynadığı Within the context of these developments, the rol müydü? quarantine station of Mitrovica, a city located in northern Kosova today, stands as an Bu çalışmada yukarıda sorulan soruların illustrative example for the implementation of yanıtları, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Topkapı this system and responsive reactions to it. In Sarayı Arşivi ve Osmanlı kroniklerinde 1888, a public demonstration took place aranmış ve Hafız Mustafa Paşa’nın biyografisi among the population who demanded the ile birlikte 18. yüzyılın ikinci yarısında doğu abolition of it. This protest turned into violence politikasında oynadığı rol ortaya konulmuştur. and the physician of the station was killed. Böylelikle Osmanlı bürokratik işleyişi ve vezir This paper is going to shed light on the public bir paşanın bürokratik işleyiş içindeki konumu reactions to the quarantine practices in the 19th incelenmiştir. Özellikle paşanın servet edinme century city of Mitrovica. By doing so, I aim at yolunda izlediği yöntem ve bu servetini proving that the establishment of quarantine as kullanma ve koruma yönünde kullandığı ilginç an institution is a striking attempt in the way of yollar dikkat çekmektedir. Bunun birlikte showing how the changes of Ottoman servetini korumaya çalışan vezir paşasına karşı governmentality is crystalized at the local Osmanlı merkezinin takip ettiği amansız level. politika da açıkça belgelere yansımaktadır. Bu mütevazı çalışma ile belirtilen ilişki ağı, servet edinme ile devlet müsaderesi arasındaki karşılıklı meydan okumanın bir özeti sunulacaktır.

96

OSMANLI BRÜKSEL ELÇİLİĞİ VE ilişkiler üzerinde durulması amaçlanmaktadır. ELÇİLERİ Osmanlı Devleti birçok etnik ve dinî grubu bünyesinde barındırmış ve bunların yüzyıllarca Musa Kılıç bir arada yaşamasına imkân sağlamıştır. Demografik olarak farklı unsurları içerisinde Köklü bir diplomasi tarihine sahip olmamıza barındıran İstanbul’un Galata kazasında rağmen Osmanlı devletinin diplomatik misyon bulunan Müslim ve gayrimüslimler arasındaki şefliklerinin, özellikle orta seviyedeki sosyal, ekonomik ve kültürel ilişkiler elçiliklerin tarihçesi, yeterince ilgi çalışmanın özünü oluşturmaktadır. Çalışma, gösterilmeyen konular arasındadır. Oysa bu Osmanlı tarihinin önemli kaynaklarından biri konular hem diplomasi çalışmalarına hem de olan şer’iyye sicillerine dayanmaktadır. ikili ilişkilere katkı sağlayabilecekleri gibi, ilgi Şeri’yye sicilleri, Osmanlı hukukuna ilişkin çekici hikâyeleri de barındırmaktadır. uygulamalar yanında dönemin ve ait olduğu Brüksel sefareti, büyük bir diplomatik merkez yerin sosyo-ekonomik özelliklerini ortaya olmamasına rağmen Osmanlı diplomatlarının koymada kullanılacak verileri sağlayan en görev yapmayı arzuladıkları yerlerden biriydi. önemli kaynaklardandır. Çalışmada sicillerin 1854 yılında faaliyete geçen elçilik, süreklilik yanı sıra döneme ait arşiv belgeleri, dönemin sağlamamış biri ekonomik ve diğeri siyasi kronikleri ve Galata’ya muhtelif maksatlarla nedenle iki defa kapatılmıştır. Brüksel gelen batılı seyyah ve devlet görevlilerinin sefaretinde dördü gayrimüslim olmak üzere hatıratları ile kaza hakkında bilgi veren diğer yedi maslahatgüzar ve elçi görev yapmıştır. kaynaklardan istifade edilecektir. Çalışmada Bunların arasında oldukça ilginç isimler seçilmiş olan Galata kazası, dönem ve bulunmaktadır. İlk maslahatgüzar Eugene de kaynaklar daha önce yapılmış olan Kerkhove, Belçikalı bir aristokrat ve daha önce çalışmalardan ayrılan yönü olmuştur. İstanbul’da diplomat olarak bulunmuştu. Osmanlı hizmetine girmesi ve Brüksel’e tayin edilmesi küçük bir diplomatik krize neden XVIII. YÜZYILDA OHRİ SANCAĞI’NDA olmuştu. Fenerli bir Rum olan İstefanaki KÜKÜRT ÜRETİMİ Karatodori, yirmi yıldan daha uzun bir süre, elçi olarak Brüksel’de görev yapmayı başardı. Mustafa Altunbay Bir bürokrat olmaktan çok edebiyatçı kimliği ile bilinen Abdülhak Hamid Tarhan da bu Ateşli silahların temelini teşkil eden barutun merkezde elçi olarak bulunmuştu. Tarhan’ın imalinde başlıca hammaddelerden olan Kükürt, hatıratı Brüksel günlerine dair ilginç bilgiler Osmanlı coğrafyasında çok kısıtlı biçimde sunmaktadır. Son Osmanlı Brüksel elçisi üretilmekteydi. Başlıcaları İstanbul, Gelibolu Nüsret Sadullah (Ayaşlı), hem Osmanlı hem de ve Selanik’te tesis edilmiş olan baruthaneleri cumhuriyet döneminin önemli besleyen en önemli kükürt üretim sahası bürokratlarındandır. Rumeli Eyaleti’ne bağlı Ohri Sancağı’nda yer almaktaydı. Sancağın merkez kazasına bağlı Bildiri Osmanlı arşiv belgelerine dayanmakla Velgoşte, Ilıca, İskrabatin, Kosel ve Raştiçe birlikte, Brüksel’de görev yapmış bazı köylerindeki ocaklarda “Taife-i Kükürdçiyân” bürokratların hatıratlarından, biyografi ve olarak tanımlanan ve “Şer‘i” hariç her türlü monografilerden de yararlanarak vergilerden muaf tutulan yaklaşık 150’yi aşkın hazırlanacaktır. hanenin başlıca uğraşısı kükürt üretimiydi.

Kükürt üretimini gerçekleştiren grubun neredeyse tamamını Gayrimüslimler teşkil LÂLE DEVRİNDE GALATA’DA etmekteydi. Yürüttükleri faaliyetlerin MÜSLİM-GAYRİMÜSLİM İLİŞKİLERİ değerinden dolayı sürekli önemsenmiş ve onlara yönelik aykırı uygulamalara karşı da Mustafa Akbel önlem alınmıştır. Ohri Kükürt Ocaklığı’nda, Çalışmada Lâle Devri’nde (1718-1730) her sene yaklaşık olarak 35 ton dolayında Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’un üç gerçekleşen kükürt üretimi, gerekli teknik büyük kazasından birisi olan Galata’da işlemler gerçekleştirildikten sonra yetkililer yaşayan Müslim ve gayrimüslim arasındaki tarafından yine çevre kazalardan temin edilen

97 yük hayvanlarıyla Selanik İskelesine dignitaries and dynastic family, surprisingly nakledilmiş ve oradan da deniz yoluyla including women —queen mothers and even a Gelibolu ve İstanbul’a ulaştırılmıştır. Nakli favourite. And they were carrying the gerçekleştirenlere belirli oranlarda ücretler motivation of revenge and compensation of ödenmiş ve belgelendirilmiştir. military loses, and always targeted to Catholic shrines. So much so that, even some Catholic Özellikle savaş organizasyonunun yoğunlaştığı churches were presented to local Orthodox dönemlerde şiddetle ihtiyaç duyulan barutun communities to be converted into Orthodox imali daha yüksek oranlara ulaşabilmekteydi. churches. Unfortunately, since they were in the Bu dönemlerde devlet aldığı önlemlerle hem cities located at the edges of the Ottoman üretime yön vermekte hem de bu riskli dominion that was lost in the subsequent zamanlarda üreticileri koruma adına decades while the territories of the Empire was tedbirlerini yoğunlaştırmaktaydı. Yerel rapidly shrinking, these hybrid buildings either idarecilerin çeşitli taleplerle reayayı rahatsız converted back to churches, demolished or etmelerinin yükselişe geçtiği olağanüstü decayed in time. As a result, they lost their durumlarda, bu tür yaklaşımlara Ohri Kükürt elements of Islamic liturgy, e.g. minarets or Ocaklığı köyleri de maruz kalmaktaydı. Devlet pulpits, and their architecture were long üreticiler arasında infiale yol açacak ve üretimi forgotten. Even names and locations of some sekteye uğratacak uygulamaları yakından takip became blurry as the cities housing these ederek çözüm bulmaya çalışmış ve bu çok buildings lost their original form within lüzumlu maddenin üretimini gerçekleştiren centuries. Therefore this paper aims to survey grubu himaye altına almaktan kaçınmamıştır. the last conversions in Crete, , Eger, Nove Zamky, Kamianets-Podilskyi and Yukarıda zikredilen açıklamaların ışığında, Khotyn in Europe in the seventeenth century XVIII. yüzyılda Ohri Sancağı merkez kazasına and a final conversion in Oran in Africa in bağlı beş köyde sürdürülen kükürt üretiminin early eighteenth century, in order to investigate hangi şartlar çerçevesinde gerçekleştirildiği, abovementioned novel aspects of these baruthanelere yönelik sevkiyat ve taksimatın converted mosques. The paper also reveals the nasıl yürütüldüğü ve Ohri’nin Osmanlı askeri names, histories and architectural features of sanayisine katkılarının boyutu, Başbakanlık these long forgotten buildings with the help of Osmanlı Arşivi’ndeki Baş Muhasebe, archival documents and primary sources. Maliyeden Müdevver ve Maden Mukataası Kalemi defterlerinin verilerinin ışığında incelenecektir. IMPACTS OF THE BRITISH ARCHITECTURAL STYLE ON OTTOMAN ARCHITECTURE LAST CHURCH CONVERSIONS ON THE OTTOMAN FRONTIERS: Nadire Tuba Yiğitpaşa ARCHITECTURAL HISTORY OF THE SEVENTEENTH CENTURY The period known as the Tulip Era between CONVERTED MOSQUES IN EUROPE 1718-1730, was the first time Ottoman AND ORAN ambassodors were sent to european countries. The Westernization Movement, accelerated by Muzaffer Özgüleş the Tanzimat Edict (a series of reforms) promulgated in 1839 and the Islahat Edict of Different from the fifteenth or sixteenth 1856,enabled the Ottoman State to fully open century church conversions, such as the its gates to the West, thereby furthering conversion of numerous Orthodox churches in military, political, economic, as well as artistic Istanbul into Ottoman mosques including and cultural collaboration with western Hagia Sophia, the last and rarely witnessed countries. The Ottoman State’s relations with conversions of the seventeenth century had the British had started rather later in different peculiarities: These last conversions comparison with other European countries were usually realised by the commanders of such as France, Venice and Genoa. The first the Ottoman army, not by the sovereign relations during the Ottoman Period started himself. They were named after Ottoman after the II. Siege of Vienna in 1683, and

98 following the establishment of the Ottoman faaliyet göstermekte veya imalathaneler, Embassy in in 1793 and the Treaty of matbaalar ve mücellithaneler kurulmaktaydı. Commerce signed in 1838, these relations Hanların bazıları -sim imalatında ön plana acquired a political character. çıkan Simkeşhane gibi- mal-yapım üretim yerleri olarak gelişme gösterdiler. Hanlar The buildings, which reflect the traditional ikametgâh olarak da kullanılmaktaydı; çok forms of British architecture, adapted to sayıdaki mevsimlik işçinin barınma ihtiyacını Istanbul’s urban environment and karşılayan bekâr hanları gibi. Bu tebliğde kent demonstrated the changing social and cultural hayatının önemli mekânları olan bu hanlarının relations. The architects, by maintaining local serüveni, Sümbüllü Han üzerinden architectural traditions in addition to utilising örneklendirecektir. European styles, achieved a universal architectural style. The buildings were mostly Başbakanlık Osmanlı Arşivi kaynaklarına influenced by the Renaissance style and built dayanılarak hazırlanmış olan bu tebliğde, on according to the central plan type with dokuzuncu yüzyıldan yirminci yüzyılın symmetry in horizontal and vertical axis. There başlarına kadar olan dönemde Sümbüllü are also buildings like Taşkışla and the Han’ın tanıklık etmiş olduğu olaylar, burada Selimiye Barracks, which are arranged around yolları kesişenlerin kimler oldukları/statüleri, a courtyard in a central plan, much like in gündelik yaşam pratikleri/deneyimleri ve British architecture. Again, the rectangular kurulan ilişki ağları irdelenecektir. Sümbüllü plan type and cubical arrangements as well as Han’ın sosyalleşme ve siyasallaşma mekânı “L” and “E” type plans, often seen in British olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, architecture, reveal a symmetrical layout in the hissedarlarının kimler olduğu ve facades. yöneticilerinin nasıl belirlendiği üzerinde durulacak diğer önemli konulardır. These buildings, which reflect the British local architecture, had Baroque and Art Nouveau Hanlara dair yapılmış çalışmaların sayısı az style interiors, and neo-classical, neo-gothic olmamakla birlikte, bir-iki çalışma dışında and neo-renaissance style exteriors that henüz aşağıdan yukarıya doğru ve mikro bakış displayed a revival of Ancient Greek and açısıyla tam anlamıyla yapılmış bir çalışma Roman architecture. The slightly projecting bulunmamaktadır. Bu tebliğin amacı bahsi sections, pediments, the rectangular window geçen boşluğu Sümbüllü Han örneği üzerinden and door openings in classical British style, the doldurmaktır. Bu örneklemeyle İstanbul’un cornices differentiating floors, and the mekânsal dönüşümü, mekân-aktör ilişkisi, symmetrical designs are reminiscent of Gothic rutin veya değişen ilişki ağları ortaya Revivalist Movement as well as Ancient Greek konularak, kent tarihine katkı sunulmaya and Roman and Renaissance architectural çalışılacaktır. styles.

BERLİN PROTOKOLLERİNDE OSMANLI İSTANBUL’UNDA OSMANLI-İRAN SINIR MEKÂNLAR VE İNSANLAR: DÜZENLEMESİNİN ARKA PLANI: SÜMBÜLLÜ HAN ÖRNEĞİ KOTUR BÖLGESİ

Nalan Turna Nami Şahin

Tarih boyunca İstanbul, önemli bir ticaret Berlin Kongresi, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı merkezi ve insan, mal ve paranın kesiştiği bir akabinde bu iki devlet arasında imzalanan yer olmuştur. Bunu en iyi yansıtan ise kentte Ayastefanos Antlaşması’nın Avrupalı Büyük 1453 yılından itibaren kurulan hanlardır. Devletleri rahatsız etmesi sonucu Berlin’de Önemli bir kısmı Eminönü-Beyazıt, toplanan kongredir. Kongrenin sonucunda Mahmutpaşa-Unkapanı arasında ve genellikle Ayastefanos Antlaşması’nı tadil eden Berlin de kentin kara ve deniz gümrükleriyle Antlaşması imzalanmıştır. bağlantılı olarak inşa edilen hanlarda örneğin ticaret yapmak amacıyla dükkânlar/depolar

99

Berlin Kongresi’nde bazı ilginç sınır mümkündür. Osmanlı tarafından bakıldığında, düzenlemeleri kararları dikkat çekmektedir. klasik dönem Osmanlı vak’anüvisleri ve lâhiya Bunlardan birisi ise, sınır düzeltmesi adı yazarları bu süreçte Avrupa’yı kültür ve altında Kotur şehrinin İran’a verilmesidir. medeniyet anlamında dikkate almamışlar; Kaynaklarda sınır düzeltmesi adına İran’a sâdece savaş ve cihad merkezli kavramlarla ve verildiği yazılmaktadır. Ayastefanos motiflerle tasvir etmişlerdir. Antlaşması’nın 18. maddesinde bu konu zikredilmektedir. Kongrede Kotur’un Osmanlı Fakat bu bakış açısı Osmanlı tarihinin takriben devletinden alınıp İran’a verilmesi hakkında son 200 yılında bâriz bir şekilde değişmiştir. mevzu görüşülmüş, ardından bunun için Özellikle de ıslahat faaliyetlerinin İran’dan bir temsilci çağrılmıştır. modernleşme faaliyetlerine dönüşmeye başlamasıyla birlikte Osmanlı’nın kadîm Kongreye çağrılan İran elçisi Malkom Han Avrupa algısı da bundan nasibini almıştır. kendisiyle alakalı protokole iştirak etmiş ve Kadîm ıslahat faaliyetlerinin hareket noktasını, kendisine söz hakkı verildiğinde de ilginç bir devletin maruz kaldığı sorunların kaynağının şekilde “hiçbir şeyden haberi olmadığını”; ve çözümünün içeride aranması teşkil ederdi. kongreye neden çağırıldığını bilmediğini ve Fakat takip eden süreçte bu sorunların kaynağı dolayısıyla da kongreye arz edeceği bir şey ve çözümü dışarıda, yani Avrupa’da aranmaya olmadığını belirtmiştir. başlanmıştır. Bu durum, kurtuluş reçetesi olarak modern Avrupa’nın model olarak İran’ın da Kotur’un kendisine verilmesine dair görülmesine neden olmuştur. Islahattan Berlin’de İran elçisine Ayastefanos’ta böyle modernleşmeye geçiş sürecinin en önemli bir istekte bulunup bulunmadığı hakkında soru sonuçlarından biri de, tebliğimize konu olarak yöneltilmiş ve cevaben de İran’ın seçtiğimiz kadîm Avrupa algısının Ayastefonos’ta böyle bir isteğinin olmadığı değişmesidir. Bu değişimin en önemli öğrenilmiştir. Kotur ve İran konusunda Rusya göstergesi, sorunların kaynağını da çözümünü ve İngiltere’nin ısrar ve istekleri dikkat de Avrupa olarak görülmesidir. Nitekim çekmektedir. Bu da İran’ın konumu açısından takriben 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dikkati haiz bir durum olmalıdır. kaleme alınan bazı Osmanlı eserlerinde ve bazı devlet adamlarının mektuplarında tasvir edilen Bu bildiride Berlin Kongresi protokollerinden Avrupa, kadîm Osmanlı müelliflerinkinden Osmanlı-İran sınır meselesi sebebiyle Kotur çok farklı özelliklere sahipti. Avrupa ulaştığı bölgesi ile ilgili olan 15. Protokolü bağlamında askerî, siyasî, sosyal ve kültürel gelişmişlik bilgi verilecek ve İran ile ilgili bu mesele ele seviyesi sempatiyle bakılır olmuştur. alınıp arka planı ile birlikte değerlendirilecektir. Ayrıca daha başka Tebliğimizde, bu sürecin nasıl cereyan ettiği kaynaklara da müracaat edilerek bu kararın bu husustaki ilk örnek metinlerden hareketle ardında yatan gerçek nedenler de tespit ele alınıyor. Sırasıyla Yirmisekiz Mehmet edilmeye gayret edilecektir. Çelebi (1670-1732), İbrahim Müteferrika (1674-1745), Sultan III. Sultan Selim (1761- 1808; 1789-1807), Mahmud Raif Efendi (ö. OSMANLI MODERNLEŞME 1807) ve Sâdık Rıfat Paşa (1807-1857) gibi SÜRECİNDE “KADÎM” AVRUPA erken modernleşme faaliyetlerinin önemli ALGISININ DÖNÜŞMESİ isimlerinin risaleleri ve mektupları araştırılıyor. Bu metinlerden hareketle cevabı Necmettin Alkan aranan temel soru ise, erken dönem Osmanlı modernleşmesinin bu temsilcilerinin Avrupa’yı Osmanlı tarihinin ağırlıklı konusunu teşkil ve Avrupa Medeniyeti’ni nasıl gördükleridir. eden Avrupa münasebetleri, daha ziyade Neticesinde ortaya çıkacak sonuç ise, çatışma ve savaş merkezli olarak cereyan Osmanlı’daki Avrupa algısının nasıl dönüştüğü etmiştir. Bu çatışmadan dolayıdır ki, her iki olacaktır. tarafın birbirleri hakkındaki algıları olumsuz bir takım özelliklerle şekillenmiştir. Osmanlı ve Avrupa kaynaklarına müracaat edildiğinde bu olumsuz algıyı net bir şekilde görmek

100

CEVDET PASHA AS DEFENDER OF 18. YÜZYILDA HÜDAVENDIGAR BOTH CONTRACT AND CUSTOM: THE SANCAGI’NIN VAKIF REAYASI USE OF HISTORICAL-COMPARATIVE YÖRÜKLERİ VE YÖNETİM ERKİ METHOD IN THE OTTOMAN LEGAL ARASINDAKI İLISKİLER REFORM IN THE NINETEENTH CENTURY Nilüfer Alkan Günay

Nil Birol Osmanlı toprak sisteminde toprak tımar, zeamet, hâs ve vakıf olarak muhtelif Contemporary interpretations of Cevdet kategorilere ayrılırdı. Kayıtlı reaya da hangi Pasha’s work on private law vary çeşit topraktan istifade ediyorsa malî ve hukukî fundamentally depending on the context of olarak öyle değerlendirilirdi. Böylece yerleşik intellectual formation and reception in which veya konargöçer reayanın malî bakımdan bir his work is situated, that is whether his identity vergi dairesine bağlanmasının yanında idarî ve as a legal thinker, social theorist or historian is hukukî olarak da nasıl sınıflandırılacağı foregrounded. In terms of late imperial belirlenmiş olurdu. Ottoman intellectual discourse, Cevdet Pasha’s identification of the expansion of the sphere of Hüdâvendigâr Sancağı içinde yaşayan Yörük contract as part of his codification project cemaatleri başta Hazret-i Emir ve Sultan offered a conservative and historicist-cultural Murad-ı Sânî evkafı olmak üzere ağırlıklı defense liberal individualism. Considered from olarak Selâtin ve Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı the vantage point of his work on urf, kapsamındaki vakıflara reaya olarak customary law and village-communities, yazılmışlardı. Bu tür vakıflar serbestiyet however Cevdet Pasha was also taken up a statüsünde olduğu için bu kapsamdaki yerlerin variety of advocates of communal property as ve reayasının idaresi onları tasarruf edenlerde a sympathetic defender of primitive societies. idi. Bunların işletimine sancakbeyi ve diğer This particular interpretative paradox- of how ehl-i örf mensupları herhangi bir vesileyle Cevdet Pasha came to be seen simultaneously müdahale edemiyor, reayasından avarız vergisi as a defender of both custom and contract-is toplayamıyor ve kendilerinin rızası olmadan central to the preoccupations of this study. bir hizmet talep edemiyordu. Bir kısım araştırmacılara göre idarî ve malî bakımdan bu The aim of this paper will be to investigate the serbestlik reayasına tımar reayasına göre daha use of historical-comparative method and his korunaklı bir konum sağlamaktaydı. conceptualization of the integrity and rationale of primitive society worked to historicize and Bu bildiride ise teorikteki bu düzenin, 18. relativize the institutional forms of modern yüzyıl koşullarında pratiğe yansımaları ortaya society. Historically, this ambiguity in his çıkarılmak istenmektedir. Çalışmanın başlıca codification project proved to be especially kaynağını 18. yüzyıl Bursa Kadı Sicilleri important, since his account of primitive içinde tespit edilen ve “sancak genelindeki” society would be used to justify the conscious vakıf reayası hakkındaki verilerin toplandığı retreat from the sphere of contract and the defterler oluşturacaktır. Bu kayıtlara defense of custom under the rubric of indirect başvurularak, Sancakta yaşam biçimi olarak rule. The contribution of this study will be to konargöçerliği sürdüren ya da yerleşik hayata explore these interpretative categories bringing geçse de resmî açıdan hâlen “yörük” kabul together his work on Ibn Abidin’s Reddu’l- edilen bu toplumsal grupların 18. yüzyıl Muhtar and his lesser-known writings on land Osmanlı taşra yönetimi içindeki konumları tenure and legal reform, and most importantly incelenecektir. 17. yüzyıldan itibaren toprak taking into account the significance of düzeni ve malî sistemdeki düzenlemelerle intellectual arenas in the formation and (mukataalaştırma faaliyetleri ve malikâne influence of Cevdet Pasha’s social and political sistemine geçiş) taşrada örf yetkilerini bir theory as a whole. şekilde üzerlerine alan yeni ve çoğunlukla yerel yöneticiler türemiştir. Bu bildiride de Yörüklerin vakıf mütevellileri, malikâne mutasarrıfları ve onların mültezimleri ile sancakbeyleri, mütesellimler ve taşradaki diğer

101 askerîleri içine alan bu yönetici zümre ile olan karşısındaki tutumlardır. Nitekim bu dönemde ilişkileri analiz edilmek istenmektedir. Trablusgarp Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’da elinde kalan son topraklardan birisiydi ve yakın olması sebebiyle de İtalyanların göz hapsindeydi. Bu durumun TÜRKİYE’DEKİ ÇERKES EVLERİNİN farkında olan Abdürreşid İbrahim Efendi, SOSYAL HAYATA ETKİLERİ Trablusgarp ile ilgili yazılarında özellikle Nurgün Koç diplomatların pasif ve kabullenici tutum içerisinde bulunduklarını düşünüyor, buna Türkiye’de daha çok “Çerkes” olarak karşılık eleştirilerde bulunarak bu politikaların adlandırılan Kuzey Kafkasya halkları ortak bir terk edilmesi gerektiğini dile getiriyordu. Zira tarih ve kültür birikimine sahiptirler. Ruslar’la Abdürreşid İbrahim Efendi, diplomasinin yapılan savaşları kaybeden Çerkesler Osmanlı Devleti’nin lehine bir sonuç anavatanları olan Kafkasya’dan sürgün vereceğine inanmamaktaydı. Diplomatik edilmişlerdir. Büyük bir bölümü özellikle 1864 çözüm anlayışları sebebiyle de Osmanlı yılından itibaren Osmanlı Devleti’ne sığınmak Devleti’nin birçok toprağını Avrupalılara terk zorunda kalmışlardır. Çerkesler’e kucak açan etmek zorunda kaldığını belirtmekteydi ve Osmanlı Devleti onları ülkenin çeşitli Trablusgarp’ın da kaybedilen diğer topraklarla bölgelerine yerleştirmiştir. Osmanlı aynı akıbete uğramasını istememekteydi. topraklarına ulaşabilenler, burada kendi Avrupa devletlerinin milliyetçilik anlayışıyla kültürlerini yaşatmaya çalışmışlardır. Çerkes hareket ettiğini belirten Abdürreşid İbrahim toplumunun kapalı bir toplum olmadığını Efendi, onların bu tutumlarına karşı İttihad-ı söylemek mümkündür. Çerkesler’in sosyal İslam anlayışı ile karşılık verildiği takdirde yaşamlarında dikkati çeken önemli başarılı olunabileceğinin üzerinde önemle özelliklerinden biri kadın ile erkek arasındaki durmaktaydı. Bunun için de Müslümanların bir ilişkilerdir. Bu ilişkinin temelinde kadını an önce harekete geçerek birlik ve bütünlük sosyal yaşamdan dışlamayan bir anlayış vardır. ruhu ile mevcut duruma karşılık vermesi Biz bu çalışmamızda kırsal alandaki klasik gerektiğini yazılarında kaleme almıştır. Çerkes evlerinin özelliklerini ortaya koyarak yerleşim biçimleri ve ev düzenlemelerinin Bu çalışmada Abdürreşid İbrahim Efendi’nin Çerkes toplumunun gündelik ve sosyal Sırat-ı Müstakim dergisinde kaleme aldığı yaşamına olan etkilerini irdelemek makaleler temel alınarak, Hariciye Nezaretinin amacındayız. diplomatlara hazırlattığı “Trablusgarb, Bingazi ve Cezair-i İsna Aşer Meseleleri” (İstanbul, 1334) adlı eser gibi döneme ait kaynaklar ve konu üzerine diğer bilimsel çalışmalara yer ABDÜRREŞİD İBRAHİM EFENDİ’NİN verilecektir. TRABLUSGARP MESELESİNE DAİR GÖRÜŞLERİ

Onur Akan KLASİK DÖNEM OSMANLI İDARİ SİSTEMİNDE FARKLI BİR UNSUR: Rusya Türklerinden Abdürreşid İbrahim KÜRDİSTAN VİLAYETİ/EYALETİ (1857-1944); aydın, fikir adamı, seyyah ve siyasi bir figür olarak, 20. yüzyılın ilk Orhan Kılıç yarısında Türk ve İslam dünyasında söz sahibi olmuş bir kişiliktir. Bu bağlamda İslam 1514 Çaldıran Savaşı’ndan sonra Doğu ve Dünyasının temsilcisi olan Osmanlı Güneydoğu Anadolu’nun idari bakımdan Devleti’nin başkenti İstanbul’da, yapılandırması sürecinde önceleri yerel Ekrâd Müslümanların içinde bulunduğu durumu ve beylerinin ayrı bir beylerbeylik olarak bu durumdan nasıl kurtulunacağını gerek kendi teşkilatlandırılması gündeme gelmiş ancak çıkardığı gazetelerde gerekse diğer yayın aralarında uzlaşma sağlanamayınca 1515 organlarındaki yazılarında analiz etmiştir. yılında kurulan Diyarbekir beylerbeyliği Abdürreşid İbrahim Efendi’nin gazetelerde bünyesine farklı bir statü ile yerleştirilmesinde kaleme aldığı önemli konulardan birisi de karar kılınmıştır. Bu sancaklar ilk idari Trablusgarp meselesi ve diplomatların bu konu taksimat listelerine Diyarbekir beylerbeyliği

102 bünyesindeki klasik sancaklardan ayrı olarak HARAP ŞEHRİN KAYIP MEKÂNLARI: “Ekrâd Ümerası” şeklinde kaydedilmişlerdir. 20. YÜZYILIN İLK ÇEYREĞİNDE Sancak idarelerinin bey ailelerinin tekelinde TRABZON’UN TARİHSEL kalmasını sağlamak maksadıyla da “hükümet” TOPOĞRAFYASI ve “yurtluk-ocaklık” sancaklar ihdas edilmiştir. Bu sancaklar Diyarbekir Vilayeti bünyesinde Ömer İskender Tuluk ve Diyarbekir beylerbeyine bağlı olmak kaydıyla, bazen “Vilayet-i Kürdistan-ı En eskisi 19. yüzyılın ortalarına, fotoğraf Diyarbekir” bazen de “Eyalet-i Kürdistan” tekniğinin ortaya çıktığı yıllara olarak kaydedilmişlerdir. 16. yüzyılın son tarihlendirilebilecek eski kartpostal ve çeyreğinden itibaren ocaklık sancaklar fotoğraflar, Anadolu’daki pek çok kadim Kürdistan kavramı kullanılmadan sadece şehrin olduğu gibi Trabzon’un da önemli fiziki yönetimsel farklılıklarını gösteren “yurtluk- dönüşümlerle bugüne geldiğini açıkça ortaya ocaklık” veya “hükümet” vurguları yapılarak koyar. Fiziksel dönüşüm çoğu durumda sadece yazılmışlardır. Bu durum 1847 yılına kadar yapıların yenileriyle değiştirilmesi ya da eski devam etmiştir. yolların genişletilip yenilerinin açılmasıyla sınırlı kalmamıştır. Şehrin doğal çeperlerini ve 16. yüzyıl uygulamasında, Diyarbekir Vilayeti topoğrafyasını zorlayan hatta değiştiren bir beylerbeyinin idaresinde ancak klasik ve müdahaleler, şehri, 19. yüzyılın romantik ocaklık sancaklardan oluşan iki farklı fotoğraf karelerinden çok farklı, tanınamaz bir vilayet/eyalet şeklindedir. Kürdistan çehreye sokabilmiştir. Değişimin göz ardı Vilayeti/Eyaleti denilen kısmın bahse konu edilemez gerçeği bir kenarda tutulursa, söz dönemde müstakil bir yöneticisi olmamıştır. konusu dönüşümün keskinliği, çoğu zaman Beylerbeyi veya valisi olamayan bir eyalet kent belliğinde derin boşlukların açılmasına da yapısı, başka hiçbir yerde görülmeyen farklı ve neden olmuştur. özel bir uygulamadır. Diyarbekir Vilayeti bünyesindeki klasik ve Ekrâd beylerinin Trabzon’un en derin fiziksel dönüşümlerinden idaresindeki Kürdistan hükmünde yazılan birisini Rus işgal yıllarında yaşadığı mevcut sancaklar, farklı dönemleri içerecek şekilde litaretürde anlatılagelmiştir. Meydan’dan haritalar üzerine yerleştirildiğinde; bahse konu batıya doğru birkaç mahalle yıkılarak açılan iki grup sancakların idari bakımdan ayrı bugünkü Maraş Caddesi, şehrin olağan kategoride olsalar da coğrafi bakımdan sabit ve mekânsal örüntüsünün değişimi yanında birbirinden tamamen ayrı coğrafyalarda bugünden bakıldığında belki de pek çok olmadıkları görülmüştür. Hazırladığımız önemli yapının da ortadan kalkmasına ya da haritalar bu konferansta bilim dünyasının ilgi zarar görmesine neden olmuştur. Ancak sözü ve bilgisine sunulacaktır. Bir Ekrâd sancağının edilen keskin fiziki dönüşümün yegâne günah Kürdistan hükmünde yazılabilmesi için keçisi işgal yılları değildir. Geç Osmanlı ve mutlaka aşiret sahibi bir yerel beyin idaresinde erken Cumhuriyet yıllarının ürettiği siyasal, olma şartını sağlaması gerektiği, tespit edilen sosyal, toplumsal ortam Anadolu’nun pek çok bir diğer önemli konudur. Bu hususta köşesinde olduğu gibi Trabzon’da da etkisini belirleyici olan o bölgedeki etnik unsur değil, göstermiş, şehrin fiziksel dönüşümüne ivme yöneticinin güçlü bir aşiret reisi olup kazandıran uygulamalar bu yıllarda da olmamasıdır. Bildirinin, bu konudaki güncel görülmüştür. Bu bağlamda belki de en çarpıcı tartışmaların daha ilmi sonuçlarla beslenmiş zihniyet ifadesi 1930’lu yılların sonunda bir zeminde yapılmasına katkı sağlayacağı Belediye meclis tartışmalarında dile düşünülmektedir. getirilmiştir. “İmar yıkmakla olur. Bir memlekette yıkmak olmazsa imar da olmaz” Çalışma sancak-tevcih defterleri, tahrir görüşünün dillendirilmesinden bir süre sonra, defterleri, mühimme defterleri, ruus defterleri Trabzon’un toplumsal belleğinde önemli yeri ve ilgili diğer arşiv kaynaklarına dayalı olarak olan eski sinema binası yıkılarak ortadan hazırlanacaktır. Devrin klasik kaynakları, kaldırılmıştır. özellikle de Evliya Çelebi ve Kâtip Çelebi’nin Kürdistan hükmündeki sancaklar hakkında Bu çalışma o veya bu nedenle ortadan kalkmış, verdikleri bilgiler arşiv kaynakları ile mevcut literatürde ya da çeşitli belgelerde mukayese edilerek açıklanacaktır. varlığı bilinen bazı kayıp mekânları/yapıları ortaya çıkarma iddiasındadır. 1926 yılına

103 tarihlendirilen ve az bilinen bir Trabzon şehir Ocakları ile birebir antlaşmalar yapma yoluna haritası, söz konusu kayıp mekân ve yapıların gitmiştir. izini sürmede kullanılacak başlıca kaynaktır. İşgalden sadece 8 yıl sonra, Rus işgal komutanı Bu çalışmada, Venedik Cumhuriyeti'nin Garp Mintslov’un anılarında da ifade ettiği, şehri Ocakları ile imzalamış olduğu ve orijinalleri harabeye çeviren müdahalelerin ardından Archivio di Stato di Venezia'da yer alan üç hazırlanan söz konusu harita üzerinden, hem adet antlaşma metni incelenecektir. 1763'de bugüne ulaşamamış pek çok yapının ve Cezayir ve Tunus'la ve 1764'te de mekânın varlığı ve şehir içindeki dağılımı Trablusgarb'la imzalanan antlaşmalarla ortaya çıkarılacak, hem de işgalin şehirde Venedik Cumhuriyeti açısından yeni bir bıraktığı fiziksel etkinin izleri sürülebilecektir. dönem başlamıştır. Ocaklara yıllık belli bir miktar ödemeyi kabul eden Venedik, bu hamlesiyle korsanlık problemini çözmeyi ve Akdeniz ticaretini canlandırmayı ummuşsa da 18. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA uzun vadede istediği sonucu elde edememiştir. GARP OCAKLARI İLE VENEDİK Seyr ü sefainin niteliği, gemi kazaları, CUMHURİYETİ ARASINDA korsanlık, deniz sınırı ve esirler meselesi gibi İMZALANAN ANTLAŞMALAR konuları kapsayan antlaşma metinleri öncelikli olarak içerik incelemesine tabi tutulacaktır. Özgür Oral İkinci olarak bu metinlerden hareketle Osmanlı Osmanlı Devleti Batılı devletlere vermiş Devleti'nin Garp Ocakları ile olan ilişkisinin olduğu ahidnamelerle kendisine tabi olan Garp niteliği tartışılacak; son olarak ise bu Ocakları adına da taahhütlerde bulunmaktaydı. antlaşmaların imzalanmasından sonra başlayan Bununla birlikte resmi ifadelerde yer bulan yeni periyodun Venedik ticaret tarihi açısından sözler, Ocaklara bağlı korsanlık faaliyetinde önemi tartışılacaktır. bulunan denizciler üzerinde pek de etkili olmayabiliyordu. Merkezden uzak oluşları ve geçen yüzyıllarda teşekkül etmiş olan “başına RELATIVE PRICES AND THE buyruk” idari yapıları dolayısıyla sultanın EVOLUTION OF HOUSEHOLD yasakları bu bölgelerde pek de bağlayıcı DURABLES OWNERSHIP IN THE olmamaktaydı. Bu yüzden, Batılı devletler 17. OTTOMAN EMPİRE (1700-1850) yüzyılın başından itibaren, Osmanlı Devleti’nden almış oldukları ahidnamelere Pınar Ceylan ilaveten, ayrıca Garp Ocakları ile de antlaşmalar yapmak yoluna gitmişlerdir. 18. Based on quantitative evidence from probate yüzyılın başında (1700) İngiltere Cezayir’le, inventories and building upon the existing hemen ardından Hollanda Trablusgarp’la literature, this paper examines the existence of (1703) ve Aralık 1710’da da Fransa Tunus’la an Ottoman ‘consumer revolution’ during birer ticaret ve saldırmazlık antlaşması 1700-1850. By looking at the types and imzalamışlardır. Yüzyılın ilk yarısı quantity of goods possessed by households, I tamamlandığında Fransa, İngiltere ve ask whether the Ottomans in the mid-19th Hollanda’nın da aralarında bulunduğu Avrupa century were better off in terms of domestic devletlerinin Garp Ocakları ile imzaladıkları comfort compared to their 18th century antlaşmaların sayısı altmış dokuzu bulmuştur. counterparts at the same level of income and Uzunca bir süre, sadece Osmanlı Devleti’nden wealth. aldığı ahidnamelerin bağlayıcılığına itimat eden Venedik Cumhuriyeti ise, Garp Ocakları Many histories of consumption based on ile doğrudan diplomatik temas kurmayı tercih probate records concluded that in the 18th etmemiştir. Fakat Garp Ocaklarının merkezi century the ownership of consumer goods idarenin taahhütlerini göz ardı eden tavrından increased substantially among the European dolayı zarara uğrayan Venedik Cumhuriyeti and American societies, despite the stagnation 1760’ların başında Prospero Valmarana, and decline in real wage rates. The efforts to Gaetano Gervasone ve Giovanni Comata’nın reconcile the two pictures opened new öncülüğü ve gayretleri neticesinde Garp discussions regarding several important aspects of the pre-modern European economies and

104 brought new insights about historical living her yerde kullanma arzularını yüksek sesle dile standards. Recently, changing relative prices getirmeleri, Fermanın sağladığı özgürlük during early modern period attracted the ortamının bir sonucuydu. Aynı zamanda attention as the explanation of what Clark bölgelere göre bir kısım yazışmaların Arapça, (2004) calls “a seeming paradox”. Clark and Fransızca, İngilizce, Romence ve Rumca ile others have suggested that a decline in relative yazıldığı bilinmektedir. Ancak, Osmanlı prices of manufactured goods and luxuries due Arşivi’nde karşılaşılan belgelerde bu tür to new technologies and demographic trends in uygulamaların geleneksel yazışma usulünde Europe lies behind the early modern consumer aksamalara sebep olduğu görülmüştür. Mesela revolution. Focusing on improvements in the Rasadhane-i Amire’deki işlemler için talep domestic environment that did not follow from edilen Türkçe ve Fransızca mühür kullanma rising income and wealth, this paper usulü resmi işlemlerde sıkıntıya sebep investigates whether a similar process took olduğundan bir süre kabul görmesine rağmen place in the Ottoman realm. daha sonra bundan vazgeçilerek tamamen Türkçe ibareli olarak kullanılması tavsiye My results demonstrate clearly that the edilmiştir. Diğer bir vakada ise, devlet communities I study did experience a dairelerinde hazırlanan bazı yazışmalarda significant change in consumption patterns. I Fransızca ve diğer yabancı dillerdeki tabirlerin show that from the second half of the 18th sıkça kullanıldığı görülmüş, bunun da century onwards, Ottomans, who were not Türkçenin anlam ve şive ahengini bozduğu dile richer than their counterparts in 1700, owned a getirilerek bundan sonra yabancı kelimelerin greater quantity and variety of domestic goods, yazışmalarda kullanılmaması kanunname ile and thus, enjoyed higher levels of domestic emredilmiştir. Konuyla ilgili örneklere comfort. If a rise in the consumer goods that Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde oldukça did not follow from rising incomes and wealth fazla rastlanmaktadır. Bu çalışma, “farklı of the households is considered as the dillerde üretilen belgeler, idari işlemlerde bazı trademark of the 18th century consumer problemlere sebep olmaktadır” hipotezine revolution in the Western world, than we can dayanmaktadır. argue that the Ottoman realm experienced it in the second-half of the 18th century. Osmanlı belgelerindeki dil problemine iki Furthermore, the findings strongly suggest that şekilde rastlıyoruz. İlki, belgelerin Fransızca, this was made possible by a decline in the İngilizce ve Romence gibi tamamen yabancı prices of consumer goods, rather than a bir dilde üretilmesi; ikincisi ise Türkçe household-based reallocation of resources in yazışmaların içerisinde çok yaygın olarak favor of domestic chattels. bilinmeyen yabancı kökenli kelimelerin kullanılmasıdır.

Bu çalışmayla, Osmanlı Arşivinde yapılan TANZİMAT’IN OSMANLI YAZIŞMA araştırmada, bürokraside Türkçenin dışında GELENEĞİNE ETKİSİ IŞIĞINDA farklı dillerin kullanılmasıyla ortaya çıkan BÜROKRASİDE YAŞANAN DİL sorunlar tartışılmış, Devletin buna karşı aldığı PROBLEMLERİ önlemler değerlendirilmiştir. Sonuçta bu farklı dilleri kullanmak yerine devletin tamamen Rıfat Günalan-Niyazi Çiçek yazışma dilinde Türkçeye döndüğünü Osmanlı Devletinde 1839 yılında yayınlanan görmekteyiz. Konu, ilk elden arşiv belgeleri Tanzimat Fermanının ardından, özellikle idari incelenerek belgesel analiz ve betimleme işlemler sırasında üretilen bir sözleşmeden, yöntemi kullanılarak ele alınmıştır. Çıkacak sıradan bir arzuhal veya istidaya kadar çoğu sonuçların, Tanzimat sonrası Osmanlı belgede, Türkçenin yanı sıra mahalli diller yanı bürokrasisini inceleyen araştırmalara katkı sıra farklı yabancı dillerin de kullanılması yapacağı umulmaktadır. talepleri gündeme gelmiştir.

Bu durum, çok kültürlü bir yapıya sahip olup çeşitli dillerin konuşulduğu Osmanlı toplumunda, farklı milletlerin kendi dillerini

105

A HAMIDIAN TOOL OF İSYAN GÜNLERİNDE EDREMİT ADMINISTRATION? THE "GENERAL KÖRFEZİ: 1821 AYVALIK İSYANININ INSPECTORATE OF RUMELIA" (1902- SOSYO-EKONOMİK SONUÇLARI 1909) ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Sena Hatip Dinçyürek Serdar Genç

In presenting the findings and hypotheses of 1821 yılında Mora’da çıkan isyan kısa süre my ongoing PhD research on 'the General içinde adalar ve Anadolu’nun batısını tehdit Inspectorate of Rumelia' (Vilayet-i Selase etmeye başlamıştır. Rum eşkıyası Batı Umum Müfettişliği), this paper aims to open a Anadolu sahilindeki köy ve kazalara discussion on an extraordinary imperial saldırılarda bulunarak hem buradaki administration in Ottoman Macedonia of the Müslümanlara zarar vermiş hem de Rum reaya late Hamidian period (1902-1909), under the isyan için cesaretlendirilmiştir. Nihayetinde inspectorship of Hüseyin Hilmi Pasha. The isyan Rumların çoğunlukta olduğu Ayvalık’a current literature on the Macedonian Question da tesir etmiş ve Yund adası reayası ile birlikte has so far dealt only partially with both the isyan başlatılmıştır. Bu isyanla birlikte başta inspectorate and the inspector himself, leaving Edremit, Kemer ile güneydeki Ayazmend various questions unanswered. This paper kazaları saldırılara maruz kalmış ve bölgede briefly examines the subject within the asayiş bozulmuştur. historical context of the first decade of the 20th century, which witnessed the peak of ethno- Bu çalışmada amaç; isyanın nedenleri, political conflicts in the Ottoman Balkans. The bastırılması ve siyasi sonuçlarından ziyade Inspectorate was established with an imperial Müslüman ve gayrimüslim nüfusun bir arada order of Abdulhamid II, as an outcome of 'the yaşadığı Edremit Körfezindeki kaza ve Regulations on Rumelian Provinces' issued on köylerde isyanın nasıl yankı bulduğu 30 November 1902. Although the apparent meselesini incelemektir. Bu bağlamda isyanın purpose was to satisfy the concurrent European körfezdeki sosyal ve demografik yapı ile demands for 'reforms in Macedonia' on the ekonomik dengelerde meydana getirdiği basis of the Berlin Treaty of 1878, the değişiklikler tespit edilip bölgenin temel geçim Inspector General also had to deal with a wide kaynağı olan zeytinciliğin bu süreçten nasıl range of issues; from the implementation of etkilendiği hususuna da cevap aranacaktır. public order to the dismissal of corrupt officials. As the Rumelian provinces became Bu türden bir isyanın sosyal ve ekonomik the cradle of the Committee of the Union and sonuçlarını tespit ve tahlil edebilmek için yerel Progress, the Inspectorate found itself kaynaklara yönelmek ayrıntıların ortaya increasingly facing a new sort challenge. çıkmasına katkı sağlayacaktır. Bu kapsamda Along the line of an investigation into the role Edremit ve Burhaniye şer'iye sicilleri ana of Hüseyin Hilmi Pasha, the administrative kaynak olarak kullanılacaktır. Zira bununla structure, and the functioning of the ilgili olarak sicillerde mühim veriler institution, this paper seeks an answer to the bulunmaktadır. Ayrıca Başbakanlık Osmanlı question: "to what extent the inspectorate can Arşivi'nde konu ile ilgili muhtelif kataloglarda be considered as a ‘typical’ reflection of yer alan belge ve defterlerden de Hamidian approach to a complex issue with an yararlanılacaktır. international nature in Macedonia?” The research is based on a set of primary sources such as the personal papers of Hüseyin Hilmi KADIZÂDE MEHMED EFENDİ’NİN Pasha housed by ISAM, official documentation MANZÛME-İ AKÂİD’İ VE TASAVVUFÎ from the Prime-ministerial Archive in Istanbul, DÜŞÜNCELERİ as well as reports from the British Foreign Office and the published memoires of the Songül Karaca contemporaries. Kadızâde Mehmed Efendi (ö. 1632), Kadızadeliler hareketinin lideri olarak bilinmektedir. 17. yy.a damgasını vuran bu hareket, tasavvuf karşıtlığı ile ön plana

106

çıkmıştır. Bu kadar önemli olmasına rağmen Ülkenin tamamında yapılmakta olan tuz Kadızâde’nin eserleri, yapılan onca çalışmaya kaçakçılığına karşı alınan önlemler 1881 rağmen netlik kazanamamıştır. Bunun sebebi yılında Düyun-ı Umumiye İdaresi’nin tuz daha çok kütüphane kataloglarındaki müellif gelirini toplama ve yönetme yetkisine sahip ve eser ismi karmaşasından olmasıyla beraber daha etkili ve aynı zamanda kaynaklanmaktadır. Nitekim kataloglarda daha baskıcı hale gelmiştir. Düyun-ı Umumiye çok “Kadızade Efendi Mehmed Magnisavî” İdaresi deniz yoluyla yapılan tuz kaçakçılığına olarak geçen bir manzum akaid metninin, öncelik vererek Karadeniz havzasına Kadızâde’ye ait olduğu birkaç yıldır yönelmiştir. İdare temelde Kırım ve Bakü kesinleşmiştir. kaynaklı şebekeler vasıtasıyla gelen kaçak tuzun karaya çıkmadan yakalanması ve kaçak Kadızâde Mehmed Efendi’ye ait Manzûme-i tuz alım ve satımının engellenmesine yönelik Akâid adı verilen bu metin; Allah’ın isimleri önlemler almıştır. ve sıfatları, cennet, cehennem, kabir azabı gibi akaidî konuların yanı sıra tasavvuf, velilerin Tebliğde tuzlalar hakkında kısa bilgi kerametleri gibi konulara da yer verir. verildikten sonra Karadeniz Havzasındaki bu Kadızâde’nin tasavvufa ait görüşlerinin kaçakçılığa ilişkin gelişmeler irdelenecektir. manzum bir şekilde doğrudan okunabildiği bu eserde Yazıcıoğlu Mehmed (ö. 1451), Dede Ömer Rûşenî (ö. 1486), Güvâhî (ö. 1526) ve Aziz Mahmut Hüdayi’den (ö. 1628) alıntılar XVIII. YÜZYIL OSMANLI yapılmıştır. Özellikle Rûşenî’nin Miskin-nâme MALİYE’SİNDE İMDÂDİYYE adlı kitabından yapılan alıntılar, Kadızâde’nin UYGULAMALARI kendi tasavvuf anlayışını ve bu konudaki fikir Tayfun Ulaş mücadelesini dile getirmektedir. Çünkü söz konusu alıntılar, Kadızâde’nin kendi anlayışına XVI. yüzyılın sonlarından itibaren, Osmanlı göre değiştirilerek iktibas yapılmış ve bu devlet ve toplum yapısında bazı köklü iktibasların sonunda Rûşenî’ye hakaretâmiz değişiklikler meydana gelmişti. Bu sözler söylenmiştir. Bu bildiride ise değişiklikler, mevcut koşulları etkileyecek Kadızâde’nin Manzûme-i Akâid adlı eseri nitelikte olup devlet genelinde büyük bir etkiye tanıtılacak ve yaptığı iktibaslarla fikrî dünyası sahipti. Bu etki hem askerî hem de mâlî alanda değerlendirilmeye çalışılacaktır. görülmekle birlikte beraberinde birçok sorunu da ortaya çıkarmıştır.

XVI. yüzyılın sonuyla birlikte askerî anlamda KARADENİZ HAVZASINDA 19.YÜZYIL Osmanlı’nın çeşitli mücadelelerde yetersiz SON ÇEYREĞİNDE TUZ KAÇAKÇILIĞI kalması, aynı zamanda mâlî darlığı tetikledi. VE ALINAN TEDBİRLER Bu gelişmeler Osmanlı tarihinde yeni bir dönemin ortaya çıkışında ilk etkenler olarak Şennur Şenel- Ekim Kasım yorumlanabilir. Mâlî darlığın çözülmesi için Tebliğde Osmanlı Devletinni Karadeniz devlet ve toplum yapısını etkileyecek çeşitli sahilinde yapılan tuz kaçakçılığının Düyun-ı önlemlere başvuruldu. Bu dönemde akçenin Umumiye İdaresi’nin kuruluşu sonrasındaki gerçek değerinin yarıya indirilmesi - durumu ele alınacaktır. Ana eksen kaçakçılık, devalüasyon- devlet gelirlerinde aynı oranda kaçakçılar, Osmanlı devlet bütçesi ve toplum bir düşüşe yol açtı. Devlet de çözüm olarak hayatı için tuzun önemi olacaktır. Zaman timâr sisteminin bütüncül bir parçasını temsil sınırlaması 1881-1914 olarak belirlenmiştir. eden klâsik vergi sisteminde değişiklikler yapmak yerine ‘avâriz usulüne, yani genel Tuz, tarih boyunca temel tüketim maddesi olarak acil durumlarda devlet hazinesi oluşu ve kullanım alanının çeşitliliği sebebiyle tarafından toplanan olağanüstü vergilere devlet tekeline alınan önemli bir gelir başvurmuştu. Bilhassa mâlî alanda XVII. kaynağıdır. Nitekim Osmanlı devleti de ilk yüzyılda ilk defa olağanüstü durumlarda alınan dönemlerden itibaren tuz monopolü uygulamış imdâdiyye vergileri, XVIII. yüzyılda olmasına rağmen tuz kaçakçılığı ve benzeri düzenlemeye tâbi tutularak (özellikle 1717 yasal olmayan hadiseler vukubulmuştur. Islâhat Buyruğu ile) olağan hale getirilmiş ve

107 devlet için devamlı bir gelir kaynağı haline araştırmayı anlamlı kılacaktır. Bu araştırmayı dönüştürülmüştür. anlamlı kılacak bir başka husus da isyanın çıkış noktası ile ulaşımın gerek kara gerekse Bu bağlamda, XVIII. yüzyıldaki imdâdiyye deniz yolundan rahatlıkla yapıldığı Anadolu uygulamalarının nasıl bir içeriğe sahip olduğu şehirleri içerisinde stratejik konumuyla ön ve halk tarafından nasıl karşılandığı, bu plana çıkan Trabzon’un irdelenmesidir. çalışmanın ana temasını oluşturmaktadır. Bu Konunun sağlıklı değerlendirilmesi için isyan tema, özellikle Başbakanlık Osmanlı Arşivi, tarihi ile ondan bir önceki yılda halkın Cevdet tasnifindeki çeşitli belgeler üzerinden huzurunu bozucu mahkeme kayıtlarının ve Mühimme kayıtları ile işlenecektir. Ayrıca incelenmesi gereklidir. Şu ana kadar konu Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Maliyeden üzerinde hiçbir çalışmanın yapılmamış olması Müdevver tasnifindeki Başmuhasebe Maliye bu yöndeki araştırmaların başlamasına veya Ahkâm Defterleri’ndeki çeşitli veriler ve bundan sonra yapılacak araştırmalar için zemin konuyla ilişkin ahkâm kayıtları da XVIII. oluşturmasına imkân tanıyacaktır. Patrona yüzyıl Osmanlı mâlî yapısı çerçevesinde İsyanı hakkında da kısa bir bilgi verilecek olan değerlendirilecektir. bu bildiride temel kaynağımız Trabzon kadı sicilleri olup dönemin kronikleri de incelenecektir.

PATRONA İSYANI SÜRECİNDE (1730) TRABZON MAHKEMESİNE YANSIYAN DAVALAR THE MISSIONARY ACTIVITY OF THE ROMAN CATHOLICS IN BLACK SEA Temel Öztürk (PONTUS) Osmanlılar zamanında bazen İstanbul’da bazen Theodosios Kyriakidis de memleketin değişik yerlerinde çıkan isyanlar büyük ve küçük olması yönünde The issue of the Catholic presence in the Black sadece çıkış merkezlerini değil daha geniş bir Sea (Pontus), mostly through the examination coğrafyayı da etkilemiştir. Bu durum, isyanın of the missionary activity developed in the sosyal bir olgu niteliği açısından çıkış merkezi 19th century remained a challenge for dışındaki bölgeleri farklı nitelikli olarak historical research, as there was little etkilemesi yönüyle dikkat çekici bir unsurdur. information on secondary sources and Zira İstanbul’da çıkan bir isyanın Anadolu’yu published studies. With the systematic study of veya devletin farklı coğrafi bölgesini etkileyip the rich archival material, effort was made to etkilemediğinin tespiti dönemin toplumsal highlight this issue, illuminating the action of açıdan farklı parametrelerinin irdelenmesini the missionary orders who worked in Pontus, gerekli kılmaktadır. Her ne kadar yeniçağda but particularly to underline the timeless ulaşım ve haberleşme düzeyi, bir isyanın farklı interest of the Vatican for this region. The coğrafi bölgeleri etkilemesi açısından şu ana missionaries were able to approach the kadar araştırmaların çeşitlenmesini engellemiş indigenous population, mainly the Armenians, olsa da ulaşım noktasında transit veya hayati developing an extensive educational, charitable konumda bulunan coğrafi bölgelerin uzak and pastoral work. Several factors in the yerlerde çıkan bir isyandan etkilenmeyeceği Ottoman Empire favored the development of anlamını taşımaz. Çünkü kimi zaman taht the missionary action. Isolate citizens saw the değişikliği kimi zaman isyancıların ortadan missionaries as an opportunity for a good kaldırılmasıyla sonuçlanan isyanların education and for improving the standards of temelinde iktisadî, sosyal, siyasî pek çok their living. Moreover, the reformist air which sebebin olduğu ve küçük bir bahane ile was blowing in the Ottoman Empire and the cereyan edip geniş bir alana yayıldıkları pressures that Great Powers exercised to the muhakkaktır. İşte bu nedenle merkez isyanı Ottoman Empire in order to protect the niteliği taşımakla birlikte siyasî ve sosyo- Christians who lived in the territory radically ekonomik sebeplere dayalı olan Patrona İsyanı changed the position of Christians and dikkat çekicidir. Ayrıca bu isyanın ulaşım strengthened the missionary dynamic that had tekniklerinin geliştiği, devletin yenileşme developed. The Catholic missions in Pontus dönemine girdiği 18. yüzyıla isabet etmesi de followed a path of creative expansion till the

108 outbreak of the First World War which had a Mahmut makes sense of Athenian monuments negative impact in the presence of the Catholic by weaving together classical and Islamic element in Pontus. The restrictive measures history and myth (“… Ottoman geographical taken during the war, and later from Mustafa imagination”). Kemal and the Turkish Republic, almost annihilated any hope of a stable and prosperous presence of the Catholics in the TAX MODERNIZATION AND Turkish territory. This study was primarily PROPERTY TAX IN LATE OTTOMAN based on archival material. The bulk of the SYRIAN URBAN SOCIETIES information comes from various Vatican archives: Archivio Segreto Vaticano, Archivio Tomoki Okawara Delegazione Turchia, Segreteria di Stato, Affari Ecclesiastici Straordinari, It is commonly accepted that Ottoman taxation Congregazione per l’ evangelizzazione dei system differed not only from time to time, but Popoli, Congregazione per le Chiese Orientali, also from place to place before the Tanzimat Archivio generale dell' ordine dei Frati Minori period. One of the most significant aspects of Cappuccini, Archivum Romanum Societatis Tanzimat reform was fair taxation, or tax Iesu. modernization. Tanzimat reformers attempted to shift the tax burden from the land to urban wealth, replacing indirect taxes with direct taxes. Long and difficult process of the MAHMUT EFENDİ’S ACCOUNT OF THE Ottoman tax reform, however, has not been PARTHENON’S FOUNDATION investigated in detail. Thomas A. Sinclair In this presentation, we pay attention to tax reform of Syrian urban societies, Damascus According to the early 12th /18th -century and Aleppo during the nineteenth century in Tarihi-Medinetü’l-Hukema of Mahmut Efendi, particular, where the local government the Parthenon was founded by the Athenian attempted to impose a kind of property tax statesman Perikles as an answer to Solomon’s several times under different names (salyane great temple in Jerusalem: formerly Athenians ihtisab, ferde, iane, virgü). In the beginning, had had to undertake the pilgrimage to that urban population of both cities resisted city, but in the Parthenon, once it was built, stubbornly against the new taxation, but they found a worthy substitute. Mahmut’s account gradually changed their attitude with adopting describes how Perikles overcame local negotiation tactics. The process reflects opposition and gathered funds. The source of changing power balance between the central the marble, details of the layout, dimensions, authority and local societies, Muslim and non- the statue of the goddess Athena: all these Muslim relations etc. Based upon various enter into Mahmut’s account. In the present archival documents preserved in archives communication we enquire into the exactitude located in Turkey, Syria and Egypt, we of Mahmut’s description of the structures. We consider here the impact of tax reform or tax compare Mahmut’s text not only with his modernization on late Ottoman Syrian urban immediate source, the history of Athens by the societies. 17th -century Greek compiler Grigorios Kontaris, but with the original Classical sources from which our knowledge of Perikles XVIII. YÜZYILA AİT İKİ İSYANIN is ultimately derived. This presentation is KARŞILASTIRILMASI: 1703 VE 1730 conceived as a pair with The Parthenon, İSYANI İLE İLGİLİ YENİ Perikles and King Solomon: a case of Ottoman YAKLAŞIMLAR ÇERÇEVESİNDE geographical imagination. As a complementary KARŞILAŞTIRMALI BİR BAKIŞ approach to an understudied Ottoman text we aim in these two presentations to draw Uğur Kurtaran attention to the multi-layered nature of Mahmut’s work in terms of its literary 1699 Karlofça Antlaşması’nın ağır şartları ile complexity (the above) and to investigate how başlayan XVIII. yüzyıl Osmanlı tarihinde çok önemli değişimlerin yaşandığı bir yüzyıl

109 olmasının yanı sıra, aynı zaman da isyanların subay ve askerlerinin bir kısmı da Osmanlı da yüzyılı olarak anılır. Nitekim bu yüzyılda Ordusunun emrine verilmiştir. Bunlardan bir Osmanlı tarihini derinden etkileyen iki isyan tanesi de Mareşal Colmar von der Goltz vakası yaşanmış olup, bu isyanlar sonucunda Paşa’dır. Osmanlı Devletinde özellikle askeri padişah değişiklikleri yaşanmış ve ülke önemli ve siyasi alanda fazlasıyla tanınan Goltz sorunlarla karşılaşmıştır. Bahsi geçen bu Paşa’nın Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı isyanlardan birincisi 1703 yılında Sultan II. Ordusunda görevlendirilmesi sevinçle Mustafa’nın yerine sultan III. Ahmed’in tahta karşılanmıştı. geçmesine neden olan isyan olup, bu isyan bazı Goltz Paşa, Savaşın başlarında İstanbul kaynaklarda “Edirne Vakası” ya da “Feyzullah ve Çanakkale’de önemli vazifeler üstlenmişti. Efendi Vakası” olarak geçmektedir. Diğer Bundan ziyade Onun asıl hizmetleri ve isyan hadisesi ise 1730 tarihinde gerçekleşen başarıları Irak bölgesindeki 6. Ordu ve Sultan III. Ahmed’ tahttan indirerek, yerine Kumandanlığı vazifesinde olmuştur. Osmanlı Sultan I. Mahmud’un geçmesini sağlayan 1703 Devletinin Birinci Dünya Savaşında isyanıdır. Yine 1703 isyanı da kaynaklarda Çanakkale’den sonra elde ettiği ikinci büyük daha ziyade “Patrona Halil İsyanı” şeklinde zaferi Kut’ülamare’nin sevk ve idaresi ona geçmektedir. Peki, nedir bu iki isyanların çıkış bağlı olarak yapılmıştı. Bizzat Cephe hatlarına sebepleri, hangi yönleriyle birbirine benzerler gitmiş, muharebeleri ve muhasarayı idare ve hangi yönleriyle birbirinden ayrılırlar? Bu etmişti. Bununla beraber Cephede yaptığı bir çalışmada bu ve benzeri sorulara cevaplar gemi yolculuğunda devrin en öldürücü verilmiştir. Bu çerçevede çalışmamızın temel hastalıklarından olan Lekeli Hummaya amacı aynı yüzyılda ve birbirine oldukça yakın yakalanmıştır. Kısa süren hastalık döneminden tarihlerde yaşanan iki isyan hadisesini sonra ikinci vatanım dediği Osmanlı Devleti karşılaştırmalı bir perspektiften ele almaktır. topraklarında vefat etmiş ve defnedilmiştir. Bu sayede her iki isyanın başta çıkış sebepleri Bu çalışmayla bir Alman üstsubayının olmak üzere, isyanın gelişimi, toplum üzerinde Osmanlı Devleti ve Türk milletiyle nasıl oluşturduğu etkiler ve sonuçları gibi noktalarla kendisini özdeşleştirdiği, 72 yaşında olmasına incelemek suretiyle XVIII. yüzyıl Osmanlı rağmen nasıl hayatını feda edercesine çalıştığı siyasi tarihi üzerindeki yansımaları tespit ortaya konacaktır. Onun faaliyetleri ve edilmiştir. Yine çalışmamızda özellikle isyanın ölümünün Almanya ve Osmanlı Hükümetlerini çıkışında etkili oldukları düşünülen kişilerin nasıl daha fazla yaklaştırdığı sorusuna yanıt (Patrona Halil-Feyzulllah Efendi) gerçekte aranacaktır. Şimdiye kadar yapılan isyan üzerinde ne kadar etkili oldukları konusu çalışmalarda kullanılmayan yeni kaynaklarla tartışılmak suretiyle, isyanın çıkmasında bu konu daha tafsilatlı incelenecektir. Başbakanlık yüzyıla ait diğer güçlerin etkileri belirtilmiştir. Osmanlı, Genelkurmay ATASE Arşivleri, Bu noktada çalışmamızda bazı isimlendirmeler Türk ve Alman subaylarının hatıraları, devrin ve dönemlemeler eleştirilmekte ve arşiv basını ele alınarak Birinci Dünya Savaşında vesikaları ve diğer kaynakların yardımıyla yeni Goltz Paşa’nın Osmanlı Ordusundaki isimlendirme ve dönelendirmeler faaliyetleri, hastalığı, ölümü ve yankılarının izi kullanılmaktadır. sürülecektir.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA 1784 VE 1786 YILLARINDA OSMANLI ORDUSUNDA HİZMET EDEN HİNDİSTAN’DAN GELEN İKİ ELÇİLİK GOLTZ PAŞA’NIN ÖLÜMÜ VE HEYETİ YANKILARI Ü. Filiz Bayram Uğur Üçüncü Bu bildiride bahis edeceğim bilgiler ile I. 20. Asrın ilk büyük savaşına Osmanlı Devleti, Abdülhamid dönemine ait olaylar zincirinin, parçalanma sürecini sona erdirip yeniden bazı safhaları aydınlatılmaya çalışılacaktır. ilerleme amacıyla, liderliğini Almanya Babürlü Devleti’nin yıkılması ile Hindistan’nın İmparatorluğunun yaptığı İttifak Devletlerin birçok bölgesinde bağımsız Müslüman yanında girmiştir. Almanya İmparatorluğuyla sultanlıklar kurulmuştur. Bu sultanlıkların yapılan antlaşma ve sözleşmeler gereği Alman bazıları İngilizler’e karşı önemli mücadeleler

110 vererek Britanya Krallığı’nın Hindistan KALE-İ TAVAS KAZASI MERKEZ VE topraklarına yerleşmesini zorlaştırmıştır. Bu KIRSALINDA VAKIF KURUMLARI, sırada Halife olarak tanınan Osmanlı YAŞAM VE DİN (XVIII.-XIX. Sultanları, İngilizler’e karşı verilen YÜZYILLAR mücadelede yardım istenilen önemli merci haline gelmiştir. Yasemin Beyazıt Hindistan’da İngiliz hâkimiyetine karşı mücadelede öne çıkan sultanlıklardan biri de Bugün Denizli’ye bağlı olan Kale-i Tavas, Sultan Haydar Ali idaresindeki Meysor Devleti Menteşe sancağına bağlı bir kaza olarak bu idi. Haydar Ali’nin ölümünden sonra tahta statüsünü XVIII. ve XIX. yüzyıllarda çıkan oğlu Tipu Sultan da İngilizlere karşı sürdürmüştür. Kale-i Tavas kazasının tarihçiler önemli mücadeleler verdi. Mücadelesinde tarafından ilgiye mazhar olduğu dikkati başarılı olmak isteyen Tipu Sultan diğer çekmektedir. Kazanın XVI. ve XIX. Avrupa Devletleri ile işbirliği imkânları yüzyıllarına dair Mübahat Kütükoğlu’nun arayarak konuya milletlerarası bir boyut çalışmaları mevcuttur. Kütükoğlu XVI. yüzyılı kazandırmak istiyordu. Bu amaçla İngiltere, incelediği çalışmasında tahrir defterlerine Fransa ve Osmanlı Devletine elçiler dayanarak, XIX. yüzyılı konu olan göndermiştir. Osmanlı Devletine gelen elçilik araştırmasında ise temettuat defterlerini esas heyetinin amacı ticari ilişkileri geliştirmek ve alarak kaza merkezi ile kırsalını sosyo- yardım istemekti. Bu nedenle Tipu Sultan ilki ekonomik açıdan incelemiştir. Aynı yazarın 1784 ikincisi 1786 yılında olmak üzere iki Menteşe Sancağı’nın 1830 nüfus sayımını ele elçilik heyetini Osmanlı Devletine alan bir eseri de mevcuttur. İlaveten Ahmet göndermiştir. Yiğit tarafından bir değerlendirme ile birlikte Elçilerin İstanbul’a gelmeleri ile ilgili bilgiler, yayımlanan Menteşe Sancağı Evkaf defteri resmi devlet tarihçileri olan vekayinüvistlerin kaza vakıf çalışmaları açısından önemlidir. eserlerinde de karşımıza çıkmaktadır. Yine ilgili konuda Nilgün Çevrimli’nin Özellikle 1787-1792 Osmanlı Avusturya Rus sunduğu tebliğ de zikredilmeye değerdir. Bu Savaşları sırasında vekayinüvist olan Sadullah araştırmalar Kale-i Tavas kazası çalışmaları Enverî bu konu üzerinde durarak elçilik heyeti açısından önemli bir birikim oluşturmuş ve ile ilgili çeşitli bilgiler vermiştir. Başbakanlık kaza vakıfları ile vakıf kurumlarına ilişkin Arşiv kaynaklarında da bu bilgileri kıymetli bilgiler vermişlerdir. ayrıntılandıran belgeler mevcuttur. Enverî Bu bildiride ise Kale-i Tavas kazası vakıfları Tarihinde yer alan bu bilgiler daha önce ile vakıf kurumları konusu detaylı bir kullanılmamış olduğundan, ilk olarak bu incelemeye tabi tutulacak, Osmanlı bildiride bahis edilip mevcut olan bilgilere Devleti’nde vakıf kurumlarına yapılan yenileri eklenecek ve elçilik heyeti ile ilgili atamaların kaydedildiği hurûfât defterleri bilgiler detaylandırılacaktır. incelemenin esas noktasını oluşturacaktır. Bu heyetlerin İstanbul’a gelmesi, Osmanlı Hurûfât defterleri imâm, müezzin, vâiz, Rus-Avusturya savaşına tesadüf etmesine cüzhân, tekkenişîn gibi görevlilerinin rağmen, elçilik heyeti ile ilgili teşrifat kaideleri atamalarının yer aldığı defter grubudur. uygulanarak güzel bir ağırlama yapılmış fakat Atamalar yapılırken görevlinin atandığı kurum Tipu Sultan’ın istediği yardım ise maalesef ile yeri, vakfı, bânisi gibi bilgiler gönderilememiştir. Osmanlı Devleti bu konuda verilmektedir. Veriler XVII. yüzyılın içinde bulunduğu duruma ve Avrupalı sonlarından başlayıp XIX. yüzyılın ortalarına Devletlerle olan ilişkilerine bağlı olarak kadar devam etmektedir. Bu sebeple çalışılan hareket etmiştir. kazanın yaklaşık bir buçuk asır boyunca var Bu minvalde hazırlanan bildirideki amaç, olmuş ya da yeni kurulan vakıf kurumlarını Osmanlı kaynakları temel alınarak geçmişe inceleyebilmek mümkün olmaktadır. Hurufat dair var olan bir kısım bilgilerin ortaya defterlerinden tespit ettiğimiz veriler ışığında konulması yanında mevcut araştırmacıların ve birincil olarak Kale-i Tavas kazasında yer alan bilim adamlarının geçmişi anlayarak vakıf kurumları kuruldukları yer, zaman ve günümüzü yorumlamalarına ve geleceği bânileri açısından irdelenecek ve vakıfları kuracak zincir halkalarından bir kaçını tespit edilmeye çalışılacaktır. İkincil olarak oluşturmalarına yardımcı olma gayreti ve tespiti yapılan vakıf kurumlarının merkez ve çabası olacaktır. kırsala olan dağılımı tartışılacaktır. Vakıf

111 kurumlarının sayısının nüfus ile ilişkisi the prices of the goods and services are going sorgulanacaktır. Üçüncü olarak kaza sınırları to be examined within sicils numbered 1, 2, 5, içerisinde nüfusça artan ve cazibe noktası 9, 14, 17, 26, 51, 56 and 84. haline gelen mahallerin gelişimi irdelenecektir. Örneğin kazaya bağlı olan Yarangömü köyünün hızlı bir ivmeyle büyümesi ve buna 18. YÜZYILIN BAŞLARINDA TERSANE- nispetle vakıf kurumları sayısındaki artış I AMIRE’DE BAZI YENI GÖREVLERIN dikkati çekmektedir. Bu bağlamda benzer İHDASI VE YAŞANAN YOLSUZLUK çalışmalara konu olan kazalarla mukayese VAKALARI yoluna gidilecektir. Son olarak ise vakıf kurumları çevresinde yaşanan toplumsal ve Yusuf Alperen Aydın dini hayat mercek altına yatırılacaktır. 1701 tarihli Bahriye Kanunnamesi ile Osmanlı donanmasında yeni bir dönem başladı. A REVIEW OF PRICES IN THE 16TH Kanunname’de donanmadaki mevcut CENTURY’S USKUDAR kalyonların sayısının bir an önce arttırılması da emredildiğinden imparatorluğun en büyük Yasemin Çiftçi- Sema Keleş gemi inşa tezgahı konumunda olan Tersane-i Amire’de inşa faaliyetleri yoğunlaştı. Uskudar which improved after the conquest of İnşa faaliyetleri dolayısıyla başta kereste Istanbul was a typical town before. After the olmak üzere zift, katran, reçine, Fatsa teli, conquest, Uskudar started to urbanize and this yelken bezi gibi pek çok malzemeye ihtiyaç urbanization continued throughout the 16th duyulmaktaydı. Bir anlamda ülkedeki bütün century. Uskudar was an important area in imkanların yeni donanma kalyonlarının terms of social, political and economic aspects inşasında ve ayrıca eski kalyonların tamirinde as well as had a court with a lot of Court ihtiyaç duyulan malzemeleri karşılamak üzere Registers called Şer’iyye Sicils which are the seferber edildiği ifade edilebilir. Bu main sources of this study. malzemelerin Tersane-i Amire sahasında The most important reason of using Şer’iyye depolandığı yapılar bulunmaktaydı. Bu Sicils as the primary sources in the study is malzemelerin korunması ve zayi edilmeden that sicils have a rich content in terms of local doğru şekilde kullanılması beraberinde history apart from many other sources. bunlarla ilgili sıkı bir takibi gerektirmekteydi. Besides, they have a very important place for Buna yönelik olarak bir takım düzenlemeler reaching the datas about goods and services yürürlüğe sokuldu. Ayrıca Tersane-i Amire’de and their prices which are the main topic of the bazı yeni görevler ihdas edildi ve bu göreve study by clearly clarifying the time and the getirileceklerin yetki ve sorumlulukları kayda place which they belong. geçirildi. Tersane’deki görevliler ve bunların The aim of this study is to compare prices of alacakları maaşlar da belirlendi. the goods and services by detecting the course 18. yüzyılın başlarında Tersane’deki of these prices in Uskudar in the 16th Century bürokratik yapılanmada bazı yeniliklerin and to examine price fluctuations and inflation varlığı tespit edilebilmektedir. Bu bürokratik throughout the century. In this context, by yapılanma gayretinin hedefinde şüphesiz examining the prices of goods and services in imparatorluğun en faal ve en yoğun iş yeri the 16th century in scale of Uskudar, it is konumundaki Tersane’de işlerin düzenli ve going to be tried to find out a new clue to price doğru yapılması bulunmaktaydı. Buna rağmen increases have occured in the 16th century as a Tersane’de arşiv belgelerine ve dönemin tarih result of Geographical Discoveries and flow of anlatısına yansıyan bazı yolsuzluklar silver and gold and also Price Revolution gerçekleşmiş hatta bu durum merkezi idareyi which have been claimed to have occured in de rahatsız eder hale gelmişti. Öyle ki III. the Ottoman geography and worldwide. Ahmed bir kalyonun inşası için kaç kuruş Istanbul Şer’iyye Sicils which have been harcandığını öğrenmenin “murad-ı hümayunu” transcripted by Turkish Religious Foundation olduğunu ifade etmişti. Centre for Islamic Studies (ISAM) for the use Tersane-i Amire’deki işleyişe bir düzen of researchers are going to be utilized as the getirmeyi hedefleyen bürokratik yapılanmaya main sources of this study. Registers include rağmen yolsuzluğa bulaştığı tespit edilen

112 devlet görevlilerine cezalar verilmişti. Bu OSMANLI ARŞİV BELGELERİNE GÖRE bildiride özellikle Osmanlı arşivindeki Kuyud-ı II. WİLHELM’İN İLK TÜRKİYE Mühimmat Defterleri’nde bulunan kayıtlar ZİYARETİ VE ÖNEMİ (1889) kullanılarak bürokrasi ve yolsuzluk ilişkisi Tersane örneği üzerinden anlaşılmaya Zeki Çevik çalışılacaktır. 1871’de birliğini tamamlayan genç Alman İmparatorluğu’nun yayılma hırsı, ön planda XVIII. YÜZYIL İSTANBUL EVLERINDE Osmanlı topraklarına yönelmişti. 19. Yüzyıl MAHREMIYET: KADINLARIN YAŞAM sonlarında Avrupa güçler dengesini altüst ALANLARININ DIŞARIDAN ederek ortaya çıkan Almanya’nın Osmanlı GÖRÜLMESINE KARŞI ALINAN Devleti ile kurduğu ilişkiler, devletler TEDBIRLER ailesindeki herhangi iki devletin müttefik olmasından daha kapsamlı bir olaydır. Bu Zekai Mete ilişkinin diplomatik ve siyasal alandaki boyutlarının ötesinde, her iki ülkenin sosyal ve Osmanlı meskenleri mahremiyet anlayışının iktisadi tarihi içinde de önemli bir yeri vardır. sonucu olarak mümkün mertebe dışa kapalı Alman siyasi birliğinin mimarı olan Bismarck, olarak inşa edilmeye çalışılmıştır. Ancak 1888 ortalarında Alman tahtına geçen II. evlerin bu konumları, bazen komşu binanın Wilhelm ile özellikle dış politika konusunda mekân yapısının değiştirilmesi, ya da bitişik anlaşamamışlardır. Bismarck’ın kıta ile sınırlı arsaya yeni bina inşa edilmesi suretiyle ihlal ve Fransa’ya karşı Almanya’nın Rusya ve edilmiş, bu durum ise komşular arasında Avusturya- Macaristan ile kurduğu ittifaka anlaşmazlığa sebebiyet vermiştir. dayanan denge politikasının aksine II. Tebliğde, XVIII. yüzyıl İstanbul Wilhelm, Avrupa’da müttefik olarak sadece meskenlerinde mahremiyeti ortadan kaldıran Avusturya- Macaristan’a taraftar olmasının ya da belgelerdeki ifadeyle “makarr-ı nisvân” yanında, Almanya’nın artık kıta dışına taşarak mahallerin, yani hane halkından olan sömürgeciliğe dayanan bir dış politika izlemesi kadınların rahatça dolaştığı alanların dışarıdan gerektiğine inanıyordu. İşte bu anlaşmazlık 20 görülebilmesini mümkün kılan komşu Mart 1890 tarihinde Bismarck’ın istifasıyla binalardaki bu plan değişikliklerine itiraz eden sona erdi. II. Wilhelm’in Türkiye’ye ilk ev sahiplerinin şikâyetleri ve bunun sonucu ziyareti bu istifa olayından sadece 5 ay önce alınan Divan-ı Hümayun ve Mahkeme gerçekleşmiştir. Böylece II. Wilhelm’in bu kararları incelenmektedir. ziyareti de Weltpolitik’in ilk ön adımlarından Bir evin kadınların serbestçe dolaşabildiği biri olarak değerlendirilebilir. alanlarının ne şekilde ihlal edildiği, bu ihlalin Almanya İmparatoru II. Wilhelm Osmanlı komşuları hangi sebeplerle ve ne derecelerde Devleti’ni üç kere ziyaret etmiştir. Bu rahatsız ettiği, bunun sonucunda mağdur aile bildiride, 2-6 Kasım 1889 tarihlerinde reislerinin nasıl bir yola başvurdukları, resmî gerçekleşen onun ilk ziyareti Başbakanlık makamların bu müracaatları nasıl Osmanlı Arşivi’ndeki belgeler ışığında ele sonuçlandırdıkları, bu konuda yürütülen alınıp incelenecektir. Ayrıca bu ziyaretin Türk- hukukî prosedür ve alınan kararlar tebliğ Alman ilişkilerine etkisi ve önemi de kapsamında araştırılan konulardır. tartışılacaktır. Konu itibariyle spesifik, kaynaklar açısından ise orijinal olan çalışmada, ilginç olarak mesken mahremiyeti ihlalinin sadece ORGANIZATION OF PRODUCTION IN müslüman aileleri değil aynı zamanda WAQF ÇIFTLIKS: A CASE STUDY: gayrimüslim aile reislerini de son derece SÜLE ÇİFTLİĞİ IN MİHALİÇ rahatsız ettiğine dikkat çekilmekte; bu bağlamda mahremiyet telakkisinin aynı Zeynep Küçükceran toplumda yaşayan müslüman ve gayrimüslim Osmanlı vatandaşları arasında ortak bir ilke ve How production was organized in waqf çiftliks anlayış olarak kabul edildiği de belgelerle and how it changed throughout the 19th ortaya konulmaktadır. century: a case from Mihaliç, Bursa. In the 19th century, Ottoman agriculture underwent a

113 series of significant changes. Regarding these da yer almaktadır. Dolayısı ile birden bire changes despite the transformation in land and ortaya çıkması mümkün değildir. Ayrıca maddi labor regimes, an increase in the formation of kültür ögeleri bir toplumun yaşam biçimini, o private çiftliks and a deterioration of peasant yaşam biçiminin zamanla ortaya koyduğu rights has long been debated in Ottoman değişimi de bize vermesi açısından büyük historiography, the cases of waqf çiftliks has önem arz etmektedir. Bu açıdan baktığımızda understudied. In the waqf çiftliks, deciphering bir toplumun var olduğu andan itibaren ortaya how land and labor regimes were reorganized koyduğu evi, yatağı, döşeği vs. kısaca seems to be different than private çiftliks. toplumun kimliğidir. İşte bu sebepten dolayı Since different several actors and institutions maddi kültürün tarihsel boyutunu ortaya conflicting and interweaving each other koymak toplumların tarihsel kimliğini ortaya entered into the scene; illustrating the koymaya yardımcı olacaktır. Günümüzün organization of production could be thorny. To globalleşen dünyasında bu arka plana daha make case worse, the producers were always fazla ihtiyaç vardır. invisible if they weren’t subject of a Biz bu çalışmada Kırım Yarımadası’na conflicting matter in the official documents. yüzyıllarca hakim olmuş Kırım Türklerinin Yet, we can still reveal what kind of f/actors yaşam biçimini ortaya koymayı amaçladık. had an impact on agrarian organization and Kırım Hanlığı’nın Karadeniz’deki coğrafi agrarian change. In this regard, I want to konumu, ticaretteki yeri, kuzey kabileleri discuss how production was organized and üzerindeki hakimiyeti ve Osmanlı Devleti ile changed in time in some çiftliks in ilişkileri, kültürlerini etkileyip etkilemediği Hüdavendigar province which was one of the çalışmanın bir başka alanını oluşturmaktadır. richest regions in waqfs. I will argue to what Tabii ki bunun için bir karşılaştırma yapılması extent difference between lease-out or direct gerekmektedir. Karşılaştırma için İstanbul management had an impact on production. For seçilmiştir. Çünkü Kırım’ın en fazla İstanbul that purpose, I will chiefly follow almost 50- ile ticari bağı vardır. Böylece Karadeniz’in year case of Süle/Arap Çiftliği, which was a kuzeyindeki yaşam biçimi ile güneyindeki waqf property on the coastal region of Mihaliç yaşam biçiminin bir karşılaştırması ortaya district. As a fertile land it had been expected çıkacaktır. Çalışmaya esas olarak tespit edilen to produce large amount of various crops, but döne ise 17. yüzyılın üçüncü çeyreğidir. Bu according to an officer from Directorate of dönem büyük savaşların başlamadığı, fakat Waqf in Mihaliç who conducted a survey on savaşların arifesinde, daha Rusya üzerinde hala the çiftlik, the low level of production was due bir güç olarak varlığını devam ettirdiği to the lack of interest of lease-holders. He dönemdir. offered management of a certain ‘competent’ Maddi kültürü geçmişte arayabileceğimiz man in the name of Directorate of Waqf. 1 In kaynakların başında tereke defterleri başı my paper, I will discuss to what extent these çekmektedir. Çünkü tereke defterleri changes had an impact on organization of mirasçıların aralarında anlaşamadıkları production concerning all the pillars of durumda başvurdukları ve miras kalan her production. türlü menkul ve gayrimenkulün kadı marifetiyle yapılan tespiti ve taksimini içermektedir. Bu nedenle bu çalışmayı ŞER’İYYE SİCİLLERİ IŞIĞINDA yaparken başvurulacak temel kaynak tereke KIRIM’DA MADDİ KÜLTÜR defterleridir.

Zübeyde Güneş Yağcı- Ayhan Ekinci

Bir toplumun giyim kuşam, yeme-içme ve barınma gibi yaşamını idame ettirmeyi sağlayan maddi ögeleri maddi kültür içersinde tanımlamak mümkündür. Bir toplumun, milletin tarihi süreçte ürettikleridir. İçerisinde insanlığın icat ettiği, geliştirdiği araç gereçler olmakla birlikte kendine has özellikleri taşıyan araç-gereçler, çeşitli yapılar, giysiler, eşyalar

114

Katılımcılar (List of Participants)

A. Ebru Akcasu, SOAS, University of Ayhan Ekinci, Balıkesir Üniversitesi, Türkiye London, U.K. -Faculty of Arts, Charles University. [email protected] Ayşe Asude Soysal Doğan, Kırıkkale Üniversitesi, Türkiye, A. Tunç Şen, University of Chicago, USA, [email protected] [email protected] Ayşenur Karademir, Marmara Üniversitesi, Ahmet Dönmez, Necmettin Erbakan Türkiye, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Aysun Sarıbey Haykıran, Adnan Menderes Ahmet Köç, Balıkesir Üniversitesi, Türkiye, Üniversitesi, Türkiye, [email protected] [email protected]

Ahmet Sağlam, Artvin-Çoruh Üniversitesi, B. Harun Küçük, University of Pennsylvania, Türkiye, [email protected] USA, [email protected]

Ahmet Tekin, İstanbul Üniversitesi, Türkiye, Bayram Sevinç, Karadeniz Teknik [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Ahmet Yaşar- Türkiye, [email protected] Bedirhan Laçin, Bilkent Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Alexander Vasilyev, Rusya Bilimler Akademisi, Rusya, [email protected] Bekir Sadık Topaloğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Türkiye- Leiden Ali Atabey, University of Arizona, USA, University, Holland, [email protected] [email protected] Ali Efdal Özkul, Yakın Doğu Üniversitesi, Benjamin Weineck, Bayreuth University; Kıbrıs, Heidelberg University, Lebanon, Germany [email protected]/[email protected] [email protected] Ali Şenyurt, [email protected] Boriana Antonova, University of Economics, Alidost Ertuğrul, Fatih Sultan Mehmet Bulgaria, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Burhan Çağlar, University of Toronto, Amy Singer, Tel Aviv University, Israel, Canada, [email protected] [email protected] Canay Şahin, Yıldız Teknik Üniversitesi, Anđelko Vlašić, [email protected] Türkiye, [email protected]

Antonis Anastasopoulos, University of Crete Christiane Czygan, Munich Federal Armed and Institute for Mediterranean Forces University, Germany, Studies/FO.R.T.H., Greece, [email protected] [email protected] Christos Kyriakopoulos, University of Crete, Antonis Hadjikyriacou, Institute for Greece, [email protected] Mediterranean Studies/FO.R.T.H., Greece, [email protected] Çiğdem Gürsoy, Maltepe Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Aslı Deliktaş, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Claudia Römer, University of Vienna, Austria, [email protected] Aya Yamato/Ito, Meiji University, Japan, [email protected] Dalila Senhadji, Université des Sciences et de la Technologie Mohamed Boudiaf- USTO ORAN, Algeria, [email protected]

115

Dariusz Kołodziejczyk, University of Warsaw Firdevs Öz, Karadeniz Teknik Üniversitesi, // Polish Academy of Sciences, Poland, Türkiye, [email protected] [email protected] Firdevs Temizgüney, Atatürk Üniversitesi, Demetrios Papastamatiou, Department of Türkiye, [email protected] History and Archaeology, Faculty of Philosophy Aristotle University of Fulya Düvenci Karakoç, Uludağ Üniversitesi, , Greece, [email protected] Türkiye, [email protected] [email protected] Fulya Üstün Demirkaya, Karadeniz Teknik Diren Çakılcı, Akdeniz Üniversitesi, Türkiye, Üniversitesi, Türkiye, [email protected] [email protected] Füsun Gülsüm Genç, Balıkesir Sırrı Yırcalı Edith Gülçin Ambros, Vienna University, Anadolu Lisesi, Türkiye, Austria, [email protected] [email protected]

Ekin Kasım, Gazi Üniversitesi, Türkiye. Gamze İlaslan, İstanbul Şehir Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Ekin Mahmuzlu, Modern Turkish History Institute, Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye, Georgios Salakidis, Democritus University of [email protected] Thrace, Department of Language, Literature and Culture of the Black Sea Countries, Elif Sezer, İstanbul Şehir Üniversitesi, Komotini, Greece, [email protected] Türkiye, [email protected] Gisela Procházka-Eisl, Vienna University, Elizabeth Key Fowden, University of Austria, [email protected] Cambridge, U.K., [email protected] Gökay Yavrucuk, Kırıkkale Üniversitesi, Elvan Topallı, Uludağ Üniversitesi, Türkiye, Türkiye, [email protected] [email protected] , [email protected] Göksel Baş, T.C. İhsan Doğramacı Bilkent Emine Altunay Şam, Amasya Üniversitesi, Üniveristesi, Türkiye, Türkiye, [email protected] [email protected]

Emine Zeytinli, İstanbul Aydın Üniversitesi, Göksun Akyürek, Bahçeşehir Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Türkiye, [email protected]

Erica Mezzoli, National Hellenic Research Gülşen Özçamkan Ayaz, Karadeniz Teknik Foundation, Athens – University of , Üniversitesi, Türkiye, Italy, [email protected] [email protected]

Ertan Ünlü, Ankara Üniversitesi, Türkiye, Günay Korkmaz Samıkıran, Mustafa Kemal [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Esra Demirci Akyol, Bilkent Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Güneş Işıksel, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Türkiye, Evgenia Kermeli, Hacettepe Üniversitesi, [email protected] Türkiye, [email protected] H. Ahmet Arslantürk, İstanbul Medeniyet Eyal Ginio, Hebrew University, Israel, Üniversitesi, Türkiye, [email protected] [email protected]

Fatih Demirel, Uludağ Üniversitesi, Türkiye, Hacer Kılıçaslan, Sakarya Üniversitesi, [email protected] Türkiye, [email protected]

Fatma Öncel, Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye, Hatice Aynur, İstanbul Şehir Üniversitesi, [email protected] Türkiye, [email protected]

116

Hatice Durgun, Akdeniz Üniversitesi, Leyla Aksu Kılıç, Uşak Üniversitesi, Türkiye, Türkiye, [email protected] [email protected]

Hatice Söylemez, Sakarya Üniversitesi, M. Nureddin Özel, İstanbul Şehir Türkiye, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Hatip Yıldız, Dicle Üniversitesi, Türkiye [email protected] M. Sait Türkhan, İstanbul Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Hikari Egawa, Meiji University, Japan, [email protected] Mahmoud Yazbak, University of Haifa, Israel, [email protected] Hilal Kazan, İstanbul Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mahmut Halef Cevrioğlu, İstanbul Şehir Üniversitesi, Türkiye, Hüseyin Ayaz, Karadeniz Teknik Üniversitesi, [email protected] Türkiye, [email protected] Marinos Sariyannis, Institute for Hüsnü Yücekaya, Gazi Üniversitesi, Türkiye, Mediterranean Studies/FORTH, Greece, [email protected] [email protected]

İbrahim Serbestoğlu, Amasya Üniversitesi, Mariusz Kaczka, European University Türkiye, [email protected] Institute, Italy, [email protected]

İbrahim Solak, Kahramanmaraş Sütçü İmam Mehmet Ali Türkmenoğlu, M.E.B. Türkiye Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mehmet Başaran, Adnan Menderes İlhan Şahin, İstanbul Aydın Üniversitesi, Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Türkiye, [email protected] Mehmet Biçici, Gaziantep Üniversitesi, Irmak Kaçar, Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye, biç[email protected] Türkiye, [email protected] Mehmet Çoğ, Karadeniz Teknik Üniversitesi, İsmail Arslan, Balıkesir Üniversitesi, Türkiye, Türkiye, [email protected] [email protected] [email protected] Mehmet Emin Üner, Harran Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Jack Snowden, [email protected] Mehmet Günay, Celal Bayar Üniversitesi, Katerina Stathi, [email protected] Türkiye, [email protected]

Kayhan Orbay, Ortadoğu Teknik Mehmet Kuru, University of Toronto, Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Canada, [email protected]

Kenan İnan, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Mehmet Tezcan, Uludağ Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Türkiye, [email protected]

Kostantin Golev, Sofia University “St. Mehmet Yaşar Ertaş, Sakarya Üniversitesi, Kliment Ohridski”, Bulgaria /Uludag Türkiye, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mehmet Yavuz, Karadeniz Teknik Kyriakos Chatzikyriakidis, Aristotle Üniversitesi, Türkiye, Unıversity of Thessaloniki, Greece, [email protected] [email protected] Mehtap Özdeğer, İstanbul Üniversitesi, Lana Kudumovic, Fatih Sultan Mehmet Türkiye, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Melek Sarı Güven, Bartın Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

117

Meriç Kurtuluş, [email protected] Nalan Turna, Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mert Can Erdoğan, Kırıkkale Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Nami Şahin, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Metin Menekşe, Muğla Üniversitesi, Türkiye [email protected] Necmettin Alkan, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, Michael Ursinus, University of Heidelberg, [email protected] Germany, [email protected] heidelberg.de Nil Birol, Central European Unıversity, Hungary, [email protected] Michał Wasiucionek, European University Institute, Italy – New Europe College, Nilüfer Alkan Günay, Uludağ Üniversitesi, Romania, [email protected] Türkiye, [email protected] niluferalkanster@gmail Mihoko Oku, Meiji University, Japan, [email protected] Niyazi Günalan, İstanbul Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mine Esmer, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Nurgün Koç, Karabük Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Miraç Tosun, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Ömer İskender Tuluk, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Mónika F. Molnár, Hungarian Academy of Sciences, Research Centre for the Humanities, Onur Akan, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Hungary, [email protected] Türkiye, [email protected]

Muammer Demirel, Uludağ Üniversitesi, Orhan Kılıç, Fırat Üniversitesi, Türkiye, Türkiye, [email protected], [email protected] [email protected] Oya Şenyurt, Kocaeli Üniversitesi, Türkiye, Mukaram Hhana, University of [email protected] Pennsylvania, USA, [email protected] Özge Mete, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Murat Alanoğlu, İstanbul Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Türkiye, [email protected] Özgür Oral, İstanbul Üniversitesi, Türkiye Murat Yolun, Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye, [email protected] [email protected] Pınar Ceylan, London School Economics, Musa Kılıç, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, U.K., [email protected] Türkiye, [email protected] Rıfat Günalan, İstanbul Üniversitesi, Türkiye, Mustafa Akbel, Celal Bayar Üniversitesi, [email protected] Türkiye, [email protected] Ruba Kasmo, Fatih Sultan Mehmet Mustafa Altunbay, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Sebahittin Usta, , Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Muzaffer Özgüleş, Gaziantep Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Sema Keleş, Marmara Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Nadire Tuba Yiğitpaşa, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Türkiye, Sena Hatip Dinçyürek, Bilkent Üniversitesi, [email protected] Türkiye, [email protected]

118

Şennur Şenel, Gazi Üniversitesi, Türkiye, Yannis Spyropoulos, Institute for [email protected] Mediterranean Studies/FO.R.T.H., Greece, [email protected] Serdar Genç, Balıkesir Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Yasemin Beyazıt, Pamukkale Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Songül Alşan, Erzincan Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Yasemin Çiftçi, Marmara Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Songül Karaca, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Türkiye, Yavuz Güner, Trakya Üniversitesi, Türkiye, [email protected] [email protected]

Stefano Taglia, Oriental Institute of the Czech Yunus Uğur, Şehir Üniversitesi, Türkiye, Academy of Sciences, Czech Republic and [email protected] SOAS, University of London, U.K., [email protected] Yusuf Alperen Aydın, İstanbul Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Tayfun Ulaş, Bilkent Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Zekai Mete, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Taylan Güngör, SOAS, University of London, U.K., [email protected] Zeki Çevik, Balıkesir Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Temel Öztürk, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Zeynep Küçükceran, Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye, [email protected] Theodosios Kyriakidis , Aristotle University of Thessaloniki, Greece, Zübeyde Güneş Yağcı, Balıkesir [email protected] Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Thomas A. Sinclair, University of Cyprus, Cyprus, [email protected]

Tomoki Okawara, Tohoku University, Japan, [email protected]

Turan Açık, Amasya Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Uğur Kurtaran, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Uğur Üçüncü, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Ü. Filiz Bayram, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Veysel Usta, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Yahya Yeşilyurt, Kastamonu Üniversitesi, Türkiye, [email protected]

Yakoob Ahmed, SOAS, University of London, U.K., [email protected]

119

CIEPO

President: Michael Ursinus

Vice President: Slobodan Ilic Dariusz Kolodziejczyk İlber Ortaylı

Secretary General: Claudia Römer

CIEPO-22

Organizing Committee: Kenan İnan Hikmet Öksüz Miraç Tosun Mustafa Altunbay

Secretary Symposium Miraç Tosun Deniz Kılıç

120