8 Milliyet Son durak Diplomatlarımızın emeklilik yaşamı Sadun tanju^ Diziyi sunarken ZEKİ KUNEH4LP: ÜNYANIN pek çok merkezinde ülkemizi ve devletimizi D temsil ettikten sonra, artık kendi özel hayatlarına çeki­ Ermeniler öldürdü... Ben, tekerlekli len, yaşlılık yıllarını kendi gönüllerince geçiren tanınmış diplomatlarımızdan bir grup bu yazı dizisinin konusunu teşkil sandalyede yaşamaya mahkûmum" ediyor. Çalışma hayatlarını başından sonuna kadar devlet hizmetin­ de geçiren bu aydınlar; devletin ve milletin onuruna yakışır bir biçimde görev yapmanın gururu ile şimdiki hayatlarını sürdürü­ yorlar. Hepsi de geçmişlerinden hoşnutturlar ve gelecek zamana doğru huzurla bakmaktadırlar. Zamanımızda, kolay elde edilen bir iç rahatlığı değildir bu. İnsanlar genellikle başarısız bir ha­ yata mahkûmmuş gibi bir duygu içindedirler ve giderek en bü­ •Üç faciadan yük başarının, zengin olmak, çok para kazanmak olduğu düşüncesine sürüklenmektedirler. Moral değerlerin bile nerdeyse fiyatı sorulmaktadır. Böyle bir âlemde kendi hizmet başarıları ile daima korudukları vekâr ve haysiyetleriyle hayat boyu sağla- layabildikleri birikimlerle, sahip oldukları bilgilerle, insanlara- rası ilişkilerle ve çağdaş düzeydeki ilgilerle mutlu olmasını sonra yine de bilenlerden bir kesit sunmak istedik okuyucuya. Her meslekten böyle bir kesit alınabilir ve kuşkusuz bu sık sık yapılmalıdır. Bu dizideki sohbetleri bir grup tanınmış diplomatla yapışımız bir rastlantıdır. Sayın Zeki Kuneralp ile konuşuyorduk ve son du­ rak olarak İstanbul’ u seçmiş, buraya yerleşmiş pek çok diplo­ mutluyum^ mat bulunduğunu hatırlayarak, “ Onlar ne yapıyorlar acaba, nasıl yaşıyorlar, yaşlılık yıllarını nasıl geçiriyorlar?" diye merak ettik. Hayatı elem verici olaylarla dolu emekli “Hiç bir eksiklik hissetmi­ Sonunda da, yaşama felsefesi üzerine tatlı, düşündürücü, okur­ Büyükelçi zeki Kuneralp şöyle konuşu­ yorum. Mutlulukları tattım. ken hoşlanacağınız bir dizi hikâye çıktı. Bunları okurken siz de Görülecek pek çok şeyi gör­ biraz hayatınız üzerinde düşünürsünüz. Başarı, mutluluk, iç hu­ yor: "Daima önümüzde bir hayat var düm ve yaşadım. Benim için zuru gibi amaçlara varmak konusunda yaptıklarınızı gözden ge­ ve onu doldurmasını bilmeliyiz" artık hiç bir şey dayanılmaz bir arzu yaratamaz. Seyahat çirirsiniz. Belki de biraz ferahlarsınız. Bir tutum ve tercih Kuneralp, 'de, 1978'de öldürülen edilecek yerlerde ömrüm meselesidir başarı, mutluluk, huzur... eşini de şöyle anlatıyor: "Şu kütüphane­ geçti, şimdi bir yenisi hiç il­ sadun Tanju gimi çekmiyor. Sohbetini ara­ yi Bükreş’te almıştı, şunlar 'tendir. dığım bir veya birkaç dostla Her şeyi o alır, düşünür, hazırlardı. Ba­ evimde buluşmak bana yetip ZEKİ KUNERALP KİMDİR? na hep düşünüp, çalışmak, okumak için de artıyor bile.” Bugün 71 yaşındaki Büyükelçi Zeki Kuneralp, Milli Mücadele’den vakit sağlamıştır. Şimdi yok ama, her NE ARARSAK İÇİMİZDE sonra İzm it'te bir grup tarafından linç edilen gazetecie A li Kemal’in oğ­ şeyde onu hissediyorum" “Zaten, mutluluk dışımız­ ludur. İsviçre’de hukuk öğrenimi yaptıktan sonra 1941 ’de Dışişleri Ba­ da değil, içimizdedir. Bize gö­ kanlığına girmiş, mesleğin kademelerinde başarıyla yükseldikten sonra 'in oğlu Zeki Kuneralp şimdi 90 re mutluluk vardır. Kendi mutluluğumuzun yaratıcısı ve Londra’da büyükelçilik ve bir süre de Dışişleri Bakanlığı Genel yaşındaki annesiyle oturuyor. Biz soh­ olmalıyız. Felsefe yapmasını Sekreterliği yapmıştır. Son görev yeri olan Madrid Büyükelçiliği’ ndey- bet ederken Tophane Müşiri zeki Paşa' beceremem. Ama, yaşarken ken, 35 yıllık eşi Necla Kuneralp’ı Ermeni teröristlerinin bir saldırısı so­ nın kızı çay getiriyor herkes biraz filozoflaşıyor, nunda kaybeden Kuneralp, 1979’da emekli olduktan sonra İstanbul’a kendi yaşama kurallarını bu­ yerleşmiş, “ Sadece D iplom at” adı altında topladığı anılarıyla “ Savaş luyor. Bana kalırsa, kimseyi yıllarına ait dış politika belgeleri” | başkasının değer yargılarım ni ve babasının gençlik anılarını j; kabule zorlamamalı. Ben, za­ içeren “ Ö m rüm ” adlı kitabı yayın­ ten oldum bittim şu tecrübe denilen şeyden kuşku duya­ lamıştır. rım. Tecrübeyi de kendimiz ediniyoruz. Zamanla, yerle, koşullarla, konu ile ilgili bir Eşiyle şey. Yirmi yıl önce olanın bir mutlu benzerini, bugün aynı şekilde çözebilir miyiz? Ben görevde a günlerimle İR hayat, ölüme dek iken, Avrupa Konseyi, Kıbrıs süren bir değişme ve Madrid’de bir gibi sorunlarla uğraşmışım. B gelişmedir. Sartre, böy­ Ermeni saldırısı Bugün, toplumlar değişmiş, kamuoyları gelişmiş, araçlar le diyor. Öyleyse, yaşlılık hiç sonunda başkş, koşullar değişik, yeni de öyle korkulacak, üzüntü kaybettiği eşi duyulacak bir dönemi değildir güç dengeleri var, ben, eski Necla Kuneralp. tecrübe ile ne yapabilirim. Ya­ insan hayatının. Bir olgunluk Büyükelçi çağıdır. Önümüzdeki hedefle­ ni, her şey gibi tecrübe de ye­ Kuneralp ın, 35 nilenir, Sahadan, tribüne çık­ ri birer birer aşmış, bir şeyler yıllık hayat masını, sahneden, salona in­ yapmış, bir yere varmışızdır. mesini bilmek gerekir. Yumu­ Oturur, düşünürüz; “Daha ya­ arkadaşıydı. şak koltuğunuza gömülüp, pacak ne kaldı?”. Kuşkusuz, Fotoğrafta. seyirci olmanın zevkine vara­ hep yapacak bir şeyler vardır. Kuneralp çifti, caksınız. Fena bir şey mi? Yaşam sürüyor. Yaptıklarımız­ Londra'daki mutlu Tecrübesiyle, bilgisiyle vaz­ la, düşünce ve duygularımız­ günlerinde, bir geçilmezlik iddiasında bulu­ la zenginleşmişiz. Hayatı baş­ tören sırasında... nanlara şaşıyorum, yaşlılığın ka türlü anlıyoruz, başka tür­ o büyük zevkinden kendileri­ lü yorumluyoruz. min, bana verebileceği en bü­ ni yoksun bırakıyorlar.” Kalamış Koyu’na bakan yük hizmet şerefini bağışladı­ “ Özellikle politikada, dev­ salonun aksam loşluğunda ğını düşünürüm, bu benim let idaresinde ve diplomaside Büyükelçi Zeki Kuneralp’la, huzurumu artınr, mutluluk du­ bu işin iddialıları hayli fazla" karşılıklı yaşam üzerine felse­ yarım. İyi bir evim var. Karı­ diyorum. Gülüşüyoruz. Zeki fe yapıyoruz. mın yarattığı bir atmosferde Kuneralp, devam ediyor: “Büyük bir mutluluk du­ yaşıyorum. Şu kütüphaneyi “Bana hayat, belli bir sü­ yuyorum” diyor. Bükreş’te almıştı. Şunlar Pa­ reci yaşadıktan sonra, bitmez Bütün hayatı iki büyük ris’tendir. Bu etajeri ispanya’ tükenmez bir tekrar gibi gelir. dram arasına sıkışmış bir da yaptırmıştı. Her şeyi o alır, İnsan bıkabilir, sıkılabilir. Bu adam bunu söyleyen. Sekiz düşünür, hazırlar. Bana, hep duyguyu yenmesini bilmeli. yaşındayken, babasını İzmit çalışmak, okumak, düşün­ Zamanımızda, uzun yaşam sokaklarında linç etmişler. mek için vakit kalmıştır. Dost­ önemli bir sorun yaratıyor. Kendisine 35 yıl mutluluk ver­ larımla ilişkilerimi bile o Burada da eski tecrübe yeterli miş karısı ile Kalamış'ta bu düzenler, tam güvenim vardır, değil, yaşlanmayı öğrenme­ evde yaşamın geri kalan bö­ bilirim ki en iyisini yapar. Şim­ miz gerekli. Onu can sıkıcı lümü için huzurlu, tatlı bir ha­ di yok hayatımda ama, her- değil, renkli yapabilmek eli­ yatın hayâllerini kurarken, şeyde onu hissediyorum. Ço­ mizdedir diye düşünüyorum. Madrid'de Ermeni teröristler cuklarım bana mutluluk veri­ Ölüme alışmalı, korkmamalı bu özlemin üzerine bir şarjör yorlar. Güzel bir yaşlılık geçi­ insanlar. Önemli olan, ölüm dolusu kurşun sıkmışlar. riyorum. Düşünebiliyorum, anı gelip çatıncaya kadar, ha­ “Vurulduktan sonra karı­ okuyorum, sohbet edecek ar­ yatı tat alarak yaşamasını mı gördüm. Neclâ, tebessüm kadaşlarım var, hayatta olma­ bilmektir. Bir örnek vereyim. ediyor gibiydi. Hep öyle hatır­ yan dostlarımın dul eşlerine Necmettin Tuncel, sempoz­ lıyorum. Belki de kurşunun mektuplar yazıyorum, onlar yumda ayağa kalkıyor, ilk söz­ ona değdiği anda, Beşir’in da lütfedip cevaplar gönderi­ ler ağzından çıkıyor ve oraya (karısının eniştesi) hoşuna gi­ Fenerbahçe'deki evinin çalışma masası başında vaktini okuyup yorlar, Yatınca, rahat uyuyabi­ düşüveriyor. Bence, olayın den bir sözüne gülüyordu. Acı dramatik hiçbir yanı yok. yazmakla geçiren Zeki Kuneralp , emekli olduktan sonra Uç eser liyorum, acım, sızım yok. duymamış olabileceğini dü­ Ama, normal insanların hare Demek o ana kadar hayatını yayınladı. şünürüm. Beni de pek çok ketlerini yapmak, kitaplıktan doldurmasını biliyordu, yaşa­ kimse gibi ölüm değil, ölü­ demedim, benim dışımda bir- mi göreve almıştı, iyi Fransız­ bir kitap almak, ev içinde yer dığını hissediyordu.” mün geliş biçimi ilgilendirir. şeymiş gibi geldi.” ca biliyor ve daktilo ile hızlı değiştirmek, banyo ve tuvalet HAYATI DOLDURMASINI Mutluluktan hemen ölüme yazabiliyordu. Annem, 27 ya­ gibi şeyler benim için çok za­ geçmek, yani yaşamdan tat MUTLULUK GETİREN FELÂKET şında dul kaldı, beni 19 yaşın­ man gerektiriyor. Sizin kolay­ BİLMEK alırken birden ölümle karşı­ “Düşünüyorum da o ola­ da dünyaya getirdi. Yaşadığı ca yapabildiğiniz şeyler, be­ “Şimdi, gelelim hayatı laşmak bana hiç de korkutu­ yın sebep olduğu gurbete çı­ kıştan ne kadar çok yararlan­ o trajik olaydan sonra evlen­ nim saatlerimi alıyor. Şikâyet doldurmak meselesine. Ben, cu gelmez.” meyi düşünmedi ve beni ye­ ediyorum sanmayın. Geriye önce oturdum, hayatımı yaz­ Kuneralp’ın, yumuşak fa­ mışım! Yani, birisinin felâke­ tiştirip, büyütmeyi hayatının kalan zaman yine de yetiyor dım. Savaş yıllarına ait dış po­ kat kulağa çok net gelen ko­ ti bir başkasının nasıl da mut­ gayesi haline getirdi. Diyo­ bana. İnanın, hiç bir özlem litika belgelerini bir kitap nuşmasına kapılmış, onu din­ luluk kaynağı oluveriyor? rum ya, ben çok talihliydim. yok içimde. Hiç bir zaman ge­ haline getirdim ve yayınla­ liyorum. Çocukluğumu ve gençliğimin ilk dönemini 1922-1938 yılla­ Annem, eşim, hayatıma giren riye dönmek istemem.” dım. Babamın gençlik yılları­ TALİHLİ BİR ADAM rı arasında İsviçre gibi bir mu­ iki kadın da bana sadece mut­ Yaşlılığın, bu görmüş ge­ nı kapsayan, ‘Ömrüm' adını hitte yaşadım. Paris’te üni­ luluk verdiler.” çirmiş, doymuş ve kanmış ya­ verdiği anıları elimdeydi. Ge­ “ Ben, talihli bir adamım” versiteye gittiğim zaman has­ “İyi dostlar edindim. Se­ nı var ya, işte ona bayılırım, çen yüzyılın sonu ile bu yüzyı­ diyor. “Hayatım güzel geçti. rete dayanamadım ve Bern’e verek, gururla, şerefle yaptı­ insanı insan yapan budur. Bir lın başındaki kendi dünyamı­ Herkes benim bahtsızlıkları­ döndüm. Öylesine seviyor­ ğım bir işim oldu. Memleketi tamamlanmışlık duygusu. zı, düşünce ve duygumuzu, o mı düşünür. Çok küçükken, dum İsviçre’yi. Hukuk tahsili­ anıları düzene sokarak bu­ babamın o dramatik, trajik öl­ mi orada bitirdim, ilk gençli­ günkü kuşaklara aktarmak is­ dürülüşü (babası Ali Kemâl), ğimde, İsviçre’den başka bir tedim. Kitap, yeni yayınlandı. annemle gurbete çıkışımız, yerde yaşayamam, mutlu ola­ Yani, yapacak bir şeyler bu­ gençliğimde bir gün Paris’te mam sanıyordum. Üniversite luyorum. Yazmadığım zaman­ otobüse koşmak isterken be­ bitince, birden asıl yerimin lar, okuyorum. Tarihi sevi­ ni tökezleten ve otuz yıl bo­ vatanda olduğunu hissettim.” yorum. iyi kitaplarım var ve yunca, sonunda beni teker­ Zeki Kuneralp’in annesi onlar bana yaşadığım dev­ lekli iskemleye mahkûm eden bize çay getiriyor. Tophane ri anlamamda yardımcı olu­ hastalığım (omurilikte bazı le­ Müşiri Zeki Paşa’nın yaşı dok­ yorlar. Daha iyi anlıyorum ki, keler meydana geliyor ve bey­ sana varmış kızına, ben de oğ­ hayatı biz yapıyoruz ve bu nin vücuda verdiği emirler lu gibi sevgiyle bakıyorum. dünya bizim eserimizdir. Bir yerine ulaşmıyor); ve nihayet Bu yüzyılın başında Büyük- şeyi daha öğrendim. Aradığı­ Ispanya’da 35 yıllık çok sev­ adada’ki köşkte çok duygulu nız şey, yaşanmış zamanda gili eşimin suikasta kurban ve ince bir genç kız olarak değil, yaşanan zamandadır.” gitmesi çok kimseyi, nasıl böyle çetin bir hayatı yaşaya­ İYİ BİR SON böyle diyebiliyor?’ diye şaşır­ cağım düşünebilir miydi bu tabilir. Hiç şaşırmasınlar. yaşlı kadın? Ne düşler görü­ “Yaşanmış zamanlarımın Ben, hayatından memnun bir yoruz hayatta ve neler bu­ muhasebesini yaparken, ‘iyi insanım. Yılları, dopdolu ve luyoruz. yaşadım’ diye seviniyorum. güzel yaşadım. Bunun 35 yı­ “Işığı da yakar mısınız an­ Bu, beni geçmişin olayları lında Neclâ vardı. Babamın ne, iyice karanlık oldu.” içinden geçirip, bugün de ha­ olayını hissetmeyecek kadar Işığı yakıyor ve koridorun yata bağlıyor, iyi bir sonu dü­ küçüktüm, rionra, 13-14 yaş­ sonundaki odasına doğru yü­ şünürken huzurluyum, hiç larımda bir gün İsviçre’de, rüyor. Biliyorum. Pencere ke­ ürkmüyorum. O, ne zaman ge­ Gentizon’un ‘Mustafa Kemal narındaki koltuğuna oturacak lecekse gelir. Kıyamet de en la Turquie en Marche' ki­ ve kucağına aldığı özel bir kopmaz. Sahip olduğum her şeyi zenginlik sayarım ben. tabında babamın vatana hiya- tahtanın üzerinde pasiyans Linç olayını İlk öğrentfiği yıllar netie suçıaııaığını okudum. O açacak. Halimden şikâyete sebep zamana kadar bana hiç bir “Bana hep iyi davrandılar. Yukarıdaki fotoğrafta İsviçre'de ortaokul öğrencisiyken Katıldığı görmem. Dün başka türlü şey söylenmemişti. Annem Askerliğimde, mesleğe girer bir izci kampında görülen Zeki Kuneralp (önde), babasıyla ilgili mutluydum, bugün başka tür­ çok etkilendi. Yazara bir mek­ ken, mesleğimi yaparken kim iddiaları o günlerde öğrenmiş. Söyle anlatıyor: 13-14 yaşların­ lü mutluyum. tup göndermeye kalktı. Da­ se bana aile dramımı hatırlat da bir gün, bir yabancı yazarın Atatürkve Türkiye’yle ilgili kita­ Ama, mutluyum.” yım Sedat Zeki Örs, mani madı. İsviçre'ye ilk gittiğimiz bında babamın, vatana ihanetle suçlandığını okudum. 0 zamana -YARIN:- oldu. Fakat, doğrusu olay de Münir Ertegün, Büyükelç kadar bana hiçbir şey söylenmemişti. Annem çok etkilendi. Fa­ bende aynı tepkiyi uyandır­ FUAT BAYRAMOĞLU idi. Bizi ailesiyle görüştürdü kat ben babamın arzusunu hissedemedim'' madı, babamın dramını hisse- Çocuklarıyla oynardım. Anne

Taha Toros Arşivi